pdf29

Page 1

50 Kurşun...

Cellad na aş k olmak!

Sayfa 4

Bir Kitap: Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Sayfa 7

Sayfa 10

Dünya Yaflanacak

AYLIK GAZETE • SAYI 29

www.yasanacakdunya.net • info@yasanacakdunya.net

Göçün 40. y l

Sayfa 3

Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..

Aral›k 2006

İşsizliğin nedeni biz değiliz!

Biz de işsiziz! “Tam 35 y l burada çal şt m. Emek verdik, al nterimizi döktük buralara. En kötü koşullarda, en ağ r, en pis işlerde biz çal şt r ld k… Kimi zaman horland k, kimi zaman d şland k. Şu an emekliyim. Şimdi ayn şeyleri -hatta daha fazlas yla- çocuklar m z yaş yor. Bu daha çok zoruma gidiyor. Gazetelerde okuyorum, duyuyorum, işsizliğin nedeni olarak biz göçmenleri gösteriyorlar… Oysa geldiğimiz y llarda bizi davul-zurna ile karş lad lar. Kendi oğlum işte, burada doğmuş büyümüş. Kaç yere iş aramak için gitti, bulamad . Bir iş yerinde verdikleri cevaba bak: “Bizim kendi insanlar m z işsiz. Önce onlara iş, sonra yabanc lara…” Bu sözler, gazete dağ t m yaparken “Al nterimle buraday m!” kampanyas üzerine sohbet ettiğimiz bir emekçiye ait. S rt m zda işsizlik sopas ! İşsizlik sorunu sadece göçmenlerle mi s n rl ? Değil! Sistemin doğas gereği, çal şanlar n üzerinde sürekli bir bask arac olarak tutulan işsizler ordusu, bugün neoliberal yeniden yap land rma yönelimleri ile vites büyüttü. Kapitalizmin toplumsal istihdam politikas nda, her gün devasa büyüyen bir gerçeklik haline geldi. İşsizlik tüm emekçilerin üzerinde sallanan bir sopa rolü oynuyor.

Tekeller aras birleşme, özelleştirme, büyük tekellerin ucuz bölgelere taş nmas gibi sermaye ç karl politikalar, işsizliğin artmas na neden oldu. Ayn zamanda uygulanan y k m yasalar , işsizlik ve yoksulluğu derinleştirdi. Kuşkusuz bu “en alttakiler”i, göçmenleri daha fazla etkiliyor. İş için öncelik, nitelikli iş gücü koşulu ile yerlilere, sonra diğer ulustan göçmenlere, özellikle Almanya’da son s rada biz Türkiyeli emekçilere…

İşimize ve onurumuza dokunamazs n z! Her gün büyüyen işsizlik ve yoksullaşma, beraberinde rkç l ğ yükseltti. Yerli emekçi kardeşlerimiz bizlere karş k şk rt larak, emekçiler aras nda düşmanl k yerleştirilerek, işsizliğin as l sorumlusu olan sistem gözlerden rak tutulmak isteniyor. Her ne kadar işsizliğin nedeni olarak biz gösterilsek de, milyonlarca emekçi kardeşimizle birlikte as l işsiz olan bizleriz! İşsizliği körükleyip büyüten, giderek asalakl ğ derinleştiren sistem ve onun politikalar d r. İnsanca çal şabilecek iş, insanca yaşayabilecek ücret ve onur istiyoruz! İşimize ve onurumuza dokunamazs n z!..

“İşimiz için hep birlikte!” Brüksel’in Forest semtinde bulunan Volkswagen (VW) fabrikas ndan at lmak istenen işçiler, 2 Aral k’ta Belçika’n n başkentinde görkemli bir yürüyüş düzenlediler. VW işçilerinin örgütlü olduklar SCS, FGTB ve CGSL sendikalar n n çağr s yla yap lan yürüyüşe, 25 bin işçi ve emekçi

Her iş yap l r!

Duvara çarpan belediye!

Yaşanacak

Dünya’dan Haz r olmal y z! AB emperyalist sermayesinin istihdam politikalar nda kulland ğ en popüler örnekler, İngiltere ve ABD’de uygulanan modellere dair olanlard r! Avrupa metropollerinde işsizlik oranlar son 10 y llar n (hatta Almanya’da son 73 y l n!) verilerini aşarak kronikleşme eğilimi gösterirken, bu iki ülke işsizlik oranlar n n düştüğüne dair istatistikler yay nlar sürekli. Ve ne hikmetse, işsizlik oranlar ayl k değişimler arz eder. Son olarak onlara Almanya, Avusturya, Hollanda ve Danimarka gibi ülkelerin de eklendiğini belirtelim!

Bunun s rr nedir? İngiltere ve ABD’de iş piyasalar , 1980’li y llardan itibaren tamamen sermayenin denetimine aç ld . Alabildiğine esnekleştirilerek, çok seçenekli, çok değişkenli bir karakter kazand (patronlar aç s ndan!). İstihdam edilen işlerin genel niteliği, geçici, part-time ve doğal olarak her türlü örgütlenmeden uzak olmas d r. Sabit ve sürekli bir işi olanlar n say s son derece s n rl d r. Devam üçüncü sayfada

Almanya’n n Freiburg kentinde Yeşiller Partisi Belediye Başkan , kamu borçlar n kapatmak için belediyeye ait 7 bin 900 konutu özelleştirmek istedi. Devlet konutlar n n özelleştirmesiyle ilgili yap lan referandumda özelleştirme talebi, yüzde 70,5 “hay r” oyu ile reddedildi.

“Kamu aç klar n kapatacakt k” 860 bin insan n evsiz olduğu Almanya’da kamu aç klar n var olan konutlar özelleştirerek kapatma çal şmalar , Freiburg’da halk n duvar na çarpt . Belediye Başkan Saloman, “Sonuç çok net, bunu kabul etmek zorunday m. Belediye bütçesini planlad ğ gibi Aral k sonunda değil yeni y la, Ocak ay sonuna ertelemek zorunday m” dedi. Kendisinin ve encümenlerin halk n özelleştirmeyi

onaylayacağ na kesin gözüyle bakt klar n da dile getiren Salomon, “Özelleştirmede en az ndan 510 milyon euro elde etmeyi ve bütün borçlar m z bir ç rp da kapatmak istiyorduk, bu olmad ’’ dedi.

Git paray başka yerden bul! Vatandaş İnisiyatifi’nin girişimleriyle gerçekleşen referandum sonuçlar üç y l geçerli olacak. Oylamay gündeme getiren ve gerçekleşmesi için çaba harcayan Vatandaş İnisiyatifi, yapt ğ aç klamada “Bütün engelleme çabalar na karş n halk oylamas başar yla yap ld . Özelleştirme yanl lar Freiburg’da hezimete uğrad lar. Freiburg halk belediye başkan na ‘git paray başka yerden bul’ demiş oldu” dedi. Böylelikle Freiburg’taki konutlar üç y l güvenceye al nd .

kat ld . Saat 10:30’da toplanmaya başlayan işçiler, kortejleri oluşturarak yürüyüşe geçtiler. “Hep birlikte iş için eyleme!”, “Kim için buraday z; Volkswagen’li yoldaşlar m z için!”, “Yaşas n dayan şma!”, “Her şey işimiz için!”, “Volkswagen, işime dokunma!”, vb. pankart ve dövizler taş yan işçiler, hep birlikte öfkeli sloganlar n hayk rd lar. Yürüyüşe Fransa, Almanya, İspanya, Hollanda, Lüksemburg, İngiltere, İtalya ve Portekiz’den gelen işçi ve sendika temsilcileri de kat ld lar. Ancak, bu ülkelerden kat l m daha çok sembolik düzeyde gerçek-

leşti. Enternasyonal dayan şman n ağ rl kta olduğu eyleme Devrimci Proletarya, Belçika Emek Partisi, Almanya Marksist Leninist Partisi, Komünist Hareket, İnsan Haklar Derneği, Sosyalist İşçi Partisi, Kağ ts zlar, ATTAC, vb. pek çok parti, dernek ve kurum kat ld . Forest’te bulunan Decoma, Faurecia, Schedl gibi büyük fabrikalar n işçileri de VW işçileri ile dayan şmak için eylemdeki yerlerini alm şlard .

İşçiler Devrimci Proletarya’y sahiplendi Devrimci Proletarya (DP)

eyleme “21. Yüzy la sosyalizmi yazacağ z!” pankart ile kat ld . FGTB sendikas n n hemen önünde yer alan DP’nin pankart , işçiler taraf ndan coşkuyla sahiplenildi. 600 kadar işçi “Nereden geliyorsunuz?” sorusuna ald klar “Fransa ve Almanya’dan” cevab ndan sonra pankart alarak öne geçtiler. Yürüyüşün baş ndan sonuna DP pankart önde, 600 işçi arkas nda düzenli bir kortej halinde yüründü. Ayr ca, işçiler yürüyüş boyunca “Dayan şma!” slogan n da Türkçe ve Frans zca olarak gür bir şekilde att lar. 5.sf’da


Yaflanacak

Dünya 2

O

K

U

R

Al›flkanl›klar kimseye yap›flmaz, yeterki de¤ifltirmek istesin!

Çocuklar›m›z› kuzu gibi büyütmeyelim ki, ilerde koyun gibi güdülmesinler!

Okuldan tüm çocuklala birlikte ç km şlar. Biraz yürüdükten sonra spor eşyalar n okulda unuttuğunu hat rlam ş. Arkadaş yla geri dönüp alm şlar ve

Ağl yordu Birkaç gün önce telefonum çald , arayan oğlum. Ağl yordu. Çok şaş rd m çünkü o kolay kolay ağlamaz. “Okulun oraday m anne, gel!” dedi. Telaşla ç kt m evden. Yolun kenar nda arkadaş yla birlikte ağl yordu. “Ne oldu, neyin var?” diye sordum. Bir yandan da yüzüne, davran şlar na bak yorum. Eğer önemli birşey yoksa, oyun gibi birşeyse dayanamaz gülmeye başlar oğlum. Ama hay r… Ciddi ciddi ağl yor. Biraz sakinleştikten sonra konuşturabildim.

Bu fotograf neyi anlat yor Beggars’ n bu çizimi neyi anlat yor? Görüşlerinizi yasanacakdunya@yahoo.com e-mail adresine gönderebilirsiniz.

ç km şlar okuldan. Yürümeye başlam şlar tekrar. Çevrede hiçkimse yokmuş. Karş lar na iki büyük çocuk ç km ş. Montlar n n kolunda Nazi işaretleri varm ş, kafalar da kelmiş. H zla gelmişler çocuklar n yan na ve onlar tekmelemişler! Pis küfürler etmişler yabanc lar için. “Defolun gidin buradan” demişler. Sonra da kaçm şlar.

Duygular incidi Hemen vucudunu kontrol ettim oğlumun. Yan taraflar nda

K

T

U

P

L

A

R

I

K z m n hastal ğ korkunç bir şekilde ilerlemesine rağmen umudumu hiç yitirmedim Düşünmeden can m bile vermeye haz r olduğum can m yavrum için karş mda duran doktor, “Çocuğunuzun hastal ğ kal tsal, henüz yapabileceğimiz bir şey yok. Şu an sizin için yapabileceğimiz tek şey, bir psikolog görevlendirmek.”dediğinde, sadece, “Hay r… hay r… benim için yaşam bitti” dedim. Psikolog; “Öyle değil, yaşam devam ediyor, bak gör zamanla bunlar aşacaks n, öyle olmad ğ n göreceksin, beraber başaracağ z” dese de ben sadece, “Ne kadar boş konuşuyor, bu mümkün değil!” diyordum kendi kendime. Günlerce ağlad m, sanki hiç gündüz olmuyordu, hep geceydi… Sonra ciddi ciddi düşündüm, ağlamakla neyi değiştirecektim, çocuğuma ne verecektim ki?! Bu bencillikti, duygular ma esir düşmekti, en sonunda da güçsüz kalmakt . “Hay r…” dedim kendi kendime, “bu anal k değil. Güçlü olmam, dirençli, sab rl , umutlu olmama laz m!” Çocuğuma çok iyi bakabilmem, mutlu etmem için olum-

lu düşünmem şartt . Önce kendimin sağl kl , mutlu olmas laz md . Annelik ac mak, pes etmek değildi. Bütün çaresizliklere, ac lara göğüs germekti. Bir anne olarak elimde bir tek ona çok iyi bakabilmek, mutlu edebilmek vard . Onu da bütün gücümle yapacakt m, yapmal yd m! Onu dünyaya ben getirmiştim, kolay na kaçamazd m.

du. Onun kollar n zorla kald r p bana sar lmaya çal şmas , gözleri ile her şeyi anlatmas , ağlad ğ m zaman bana gülümseyişi, beni sevmesi, mutlu etmeye çal şmas , parmağ n oynatabilmesi… bunlardan daha değerli, güzel bir şey olamazd dünyada…

Ne mutlu bana!

onlar bunu anlayamazlard , anlamak da istemiyorlard . İnsanlar n çok zaman illa ki kendilerinin yaşamas gerekiyordu. Yine de içimden, “bize ac may n” diye hayk rmak geliyordu. Bu herkesin baş na gelebilecek bir şey. Önemli olan umudunu yitirmemektir. O bittiğinde her şey biter! Y lmadan, usanmadan mücadele etmektir

Hayat m n en mutlu günlerini yaş yordum. Damarlar mda akan kan, yüreğimin ateşi, gözümün güneşi olmuştu… Ben böyleyken herkes bana ve çocuğuma ac yarak bak yordu. Bu çok zoruma gidiyordu. Tabii ki

annelik…Böyle değerli bir çocuğu, “özürlü” bir çocuğu hiç kimseden saklamad m. Ve yan nda iki tane de sağl kl çocuğuma çok güzel bakt m ve mutlu ettim. Ne mutlu bana… Zeynep Dinç/ Berlin

Dayan yüreğim dayan… Çelik gibi bir yürek gerekiyordu. Çünkü çocuğum 3 yaş ndan sonra erimeye başlad her gün. Mum gibi… “Dayan yüreğim, dayan… Anal k bu” dedim. Yar m sene sonra psikologla görüşmemde, “Gerçekten hakl ym şs n z, zaman her şeyin ilac ym ş” diyordum. Psikolog çok şaş rd ve sevindi. Bana, “Siz mi konuşuyorsunuz? Bu k sa süre içinde…” diye hayret etti. Bu benim ikinci kez dünyaya gelişimdi. Ama şimdi her şeyi daha net, daha güzel görüyordum. Benim özürlü bir çocuğum vard . Böyle “ayr cal kl ” bir çocuğun annesi olmak, ona çok iyi bakabilmek, mutlu edebilmek bana dünyalar veriyor-

Yabanc öğrencilere zeka testi!.. Herhangi birfley yapmak içan asla zaman bulamazs›n›z. Zamana ihtiyac›n›z varsa, onu siz yaratmal›s›n›z!

“Zorla öğretecekler!” Sevgili Yaşanacak Dünya okurlar , ben sizinle beni çok etkileyen bir olay paylaşmak istiyorum. Ben Azerbaycanl y m. Bir oğlum var, 7. s n fa gidiyor. Oğlum 1 yaş ndayken Almanya’ya geldik. Burada yaşamak çok zor. Çok s k nt lar çekiyorum. Ama bunlar n hepsini anlatmayacağ m, başka zaman anlat r m. Oğlum benden daha az s k nt yaş yor. En başta da bebekken buraya geldiği için kendini buraya yabanc görmüyor. Ben kendimi evimde hissetmiyorum, hep yabanc olduğumu hissediyorum ama onun böyle bir sorunu yok. Ben de bunun için seviniyorum, hiç olmazsa o huzurlu diye. O kadar da sevinmemeliymişim…

E

“Umudumu hiç yitirmedim…”

Editörden

Zaman öyle h zl geçiyor ki yeni bir y la daha giriyoruz. İşte ac lar , tatl lar , sevinçleri, hüzünleri, kay plar yla bir y l daha. Y l boyunca her ay yaşad ğ m z dünyan n sorunlar , sevinçleri ve çözümlerine dair haber-yorum, yaz ve görselliğiyle bir gazete ulaşt rd k ellerinize. Kiminiz “evet doğru yazm şlar, böyle yapmak gerekiyor” dedi, kiminiz belki görmezden geldi, kiminiz pişmanl klar duydu, kiminizi moral buldu… Her birinizin yaşam nda bir biçimde var olduk. Kalemi al p mektup yazanlar, f kra gönderenler, yaşad ğ bölgedeki sorunlar bize taş yanlar ve gazetemizi okuyarak ondan bir şeyler almaya çal şan herkesle bir y l birlikte paylaşt k ve geride b rak yoruz. Şimdi tüm bu gönüllerle birlikte yeni bir y la girmenin arifesinde buluşurken, hep birlikte “Yeni y l bizim y l m z olsun” dileğini pratiğe geçirmek için kollar s v yoruz. Yeni y la merhaba! Biz yeni bir y la merhaba derken, kimileri doğacak, kimileri ölecek. Düşünün yeni bir bebeğin doğumunu! Yeni doğmuş bir bebek… Yumuşac k bir hamur, yoğurdukça şekillenecek, yaşken eğilecek. Yeni bir y la girdiğinin fark nda olmadan ama yeni bir dünyaya geldiği için ciğerlerini açarak uyum sağlayan bu bebeği kim bilir neler bekliyor 2007’de? Bir Avrupa ülkesinde, kapitalizmin c ng l içerisinde onu yoz bir yaşam m bekleyecek, yoksa Irak’ta savaşa doğacak bir çocuk mu olacak, Afrika’da diğer kardeşleri gibi açl ktan kaburgalar m say lacak, Hindistan’da parmaklar ince olduğu için Nike markalar n n diktirildiği çocuklardan biri mi, Lübnan ve Filistin’de kurşunlara m hedef olacak?.. Tüm bunlar olas . Bebeğin seçme şans olsayd , acaba nerede yaşamak isterdi? Ya da böyle bir dünyaya gelmek ister miydi? Ya da şöyle sorsak: Savaşlar n, felaketlerin, kazalar n, ölümlerin, ac lar n hiç bitmediği dünyada tüm bunlara seyirci olup, şaşk nl ğa düşen insanlardan biri olmak ister mi? Her yeni gelenin kaderini sistem kadar biz de belirliyoruz. Bu tabloyu değiştirmedikçe, onlar bu dünyaya doğacak! Son bir ay boyunca neler mi yapt k: Gazetemiz ç kar ç kmaz, sokaklardayd k yine. Çald k kap lar , köşe başlar nda durduk, dostlar n düğünlerine ulaşt k, Volkswagen işçilerinin yan nda, bildiri olduk yollar arş nlayan; işçilere uzand k, çay sohbetlerinin gündemine kar şt k ve nicesi… Tüm bunlardan süzdüklerimizi, harmanlad klar m z yeni bir say ya dönüştürüp yine size geldik. Sadece gazete olarak değil, geçtiğimiz say larda ifade ettiğimiz gibi, bu kez kampanyam z da var ç k n m zda! “Al nterimle buraday m!” imza föyleri bu kez sizlere ulaşacak. Kiminiz komşunuzdan başlayacak, kiminiz iş yerinizden. Çünkü bu kampanya bizim kampanyam z! Al nteriyle burada olanlar n kampanyas . İmza, afiş, bildiri ve eylemimizle şimdi tüm sokaklar, iş yerleri bizim adresimiz…

M

k zar k klar vard . Ondan da önemlisi, sanki şok geçirmişti çocuk. İlk kez baş na böyle birşey geliyordu ve çok çok şaşk nd . Vücudunundan çok duygular incidi oğlumun. Hala kendini çok kötü hissediyor. Ben de onun baş na böyle birşey geldiği için çok üzgünüm. Hem de kayg l y m art k. İçim hiç rahat değil eskisi gibi. Nas l okula göndereceğim rahatl kla çocuğumu? Ya o Naziler yine gelir de çocuğa birşey yaparlarsa?.. Zaten biliyordum son zamanlarda az tt klar n , oğluma sald rd lar! En k sa zamanda okul müdürü ile konuşacağ m. Okulun çevresinde böyle Nazilerin dolaşmas n ve çocuklar m za sald rmas n engellesinler. Önlem als nlar. Hoş, şunu da biliyorum, ne kadar önlem alabilirler? Okulun çevresini tamamen kontrol etseler bile, diğer yerleri ne yapacağ z? Irkç lar n ne zaman nereden sald racağ belli olmuyor ki… Bu olay gösterdi ki, benim çocuğum ne kadar da kendini buraya ait hissetse, yabanc l k duygusu onda hiç olmasa da, ona bunu hat rlatacaklar! Ona böyle şiddet uygulayarak “yabanc ” olduğunu öğretecekler!.. Köln’den bir okur

Sene 1984, aylardan May s. 14-15 yaşlar nday z. Koblenz’de Alman meslek okulunda tamamen Türk k zlar ndan 21 kişiydik s n fta. 21 May s’ta biz öğrencilere haber verildi, ertesi gün bir zeka testi yap lacağ na dair. Tabii biz zeka testinde neler olduğunu bilmediğimiz için, büyük bir heyecanla 22 May s’ bekledik. Okula vard ğ mda, arkadaşlar heyecanla hepsi birbirine soruyordu, “Acaba ne sorular gelecek?” diye. Gittiğimiz okul meslek okulu olduğu için, meslekle ilgili sorular bekliyorduk.

bii hepimiz de ayn anda kalemleri b rak p eller yukarda bekledik. Bu sorular n yapt ğ m z meslekle ne ilgisi olduğunu anlayamam şt m. Test bittikten sonra bizi teker teker d şar ç kard lar. Her d şar ç kan arkadaşa emir verir gibi, “Git su karş duvardaki kovay getir” dendi. Bizler kovay getirdik ya da getirmedik. Teneffüse ç kt ğ m zda, kimi getirmişti, kimi getirmemişti. Birkaç gün sonra test cevaplar m z geldi. Dört bayan arka-

yapt ğ n okuduk. Biz de o testten nasibimizi alm ş bulunduk. Gazetelerde, ufak bir haber olarak ç kt . Bizden hariç 7 Türk çocuğu üzerinde de ailelerinden gizli olarak test yap lm ş. O çocuklar, test yap lan maymunun zekas ndan daha da altta, s f r denebilecek bir zekaya sahipmiş. Yani bir maymundan daha geri zekal ym ş. Bugün ad “Forderschule” olarak geçen, esas ad Sonderschule olan okula bile gerek gönderilmelerine gerek yokmuş!

daş memnunlard . Zekal larm ş, test sonuçlar iyi gelmiş. Bize öyle dendi. Tabii biz bu testin gerçek anlam n birkaç hafta sonra öğrenecektik. Gazetelerde, bir Alman doktorun, maymunlarla yabanc çocuklar üzerinde zeka testi

Hala devam ediyor…

Beklenmeyen sorular S n fa girdiğimizde, ders öğretmenimizin bize zeka testi yapacağ n ve bu testten dolay sene sonu notlar m z n daha iyi olacağ n öğrendik. Soru kağ tlar dağ ld . Tabii sorular okuduğumuzda bir an, cevap verip vermemekte tereddüt ettim. Beklediğimiz sorular değil. Labirent bulmacas , matematik sorusu olarak, bir bak şta benzer say lar aras ndan tam ayn olan say lar bulma, ufak bir çöp parças n eline ald ğ nda, hangi taraf n n daha ağ r olduğunu ç karabilme, vb. sorular vard . Öğretmenin bizlere kalemleri b rak p ellerimizi yukar kald rmam z söylediğini duyduk. Ta-

Biz bu olay öğrendiğimizde, maymunun mu yoksa bizim mi daha zeki olduğumuzu düşünmüştük. Ben bu olay anneme söylediğimde pek önemsememişti. Eee, tabi onlar bu ülkeye

okuma amaçl değil, çal şma ve para kazanma amaçl gelmişlerdi. Biraz hakl yd lar. Çocuklar n n bir an önce okuyup ise başlamalar niyetindeydiler. Tabii onlar n da ruh hallerini anlamak laz m, bu ülkeye misafir ve para kazanma amaçl gelmişlerdi. Kim takar zeka testini ya da okumay . Ama okul arkadaşlar m n bir çoğu da çok sevinmişti testi kazand klar için. Hatta k z arkadaş m n biri, “Akşam babama söyledim. Bana ‘aferin k z m bu zekayla gidersen iyi bir firmada iş bulursun’ dedi” demişti. Mükafat olarak da o zaman n paras beş mark vermişti. Ne hikmettir ki, ne onlar ne de bizler o zamanlar bizlerle ne kadar alay edildiğini, bizlerin ne kadar aşağ land ğ n anlayamam şt k. Ve bugün ben etraf ma bakt ğ mda, hala okullarda bu tür haks zl klar n var olduğunu görüyorum. Ama üstü kapal ve can ac tmayan, sevimli, küçük politikalarla. İşin komik taraf bugün hala düşünüyorum, biz mi yoksa maymun arkadaş m zekal yd ! Ve o zaman komik bulduğum, ama bugün korkuyla bakt ğ m okullarda, o zaman bizi vuran test, bugün başka bir maskeyle, öğrencileri de vurur mu? Stuttgart’tan bir okur

“Değerlendirme bekliyorum!” Sevgili Yaşanacak Dünya çal şanlar , sevgili dostlar merhaba! Öncelikle selam-sevgi-sayg lar m gönderiyorum. Gördüğünüz gibi art k renkli sayfalarla geliyorum. Bu mahpusluk benim gibi anti-romantik, kaba-saba adam dahi inceltti(!) Oysa beyaz kağ ttan başkas n bilmez-tan mazd m. Romantik olma özleminde olan arkadaşlara-dostlara duyurulur!! İsteğiniz üzerine, okuduğum bir roman n değerlendirmesini gönderiyorum. Ne kadar başar l oldum bilemem! Fakat dilimin döndüğünce-dimağ m n yettiğince anlatmaya çal şt m. Gazetemizde yay nlanacak değerde olup-olmad ğ n belirlemeyi sizlere b rak yorum. Bence daha önemlisi; sizlerin değerlendirme ve eleştirileriniz olacakt r. Ki çoğunlukla insan, zay fl klar n -eksiklikleri, sarkmalar tek baş na görme şans na sahip değil. Her şeyden önce üretilen şeyin, kolektif değerlendirmeyle daha verimli ve istenilen olduğu, herkes taraf n-

dan bilinen bir gerçek. Bu nedenle katk lar n z bekliyorum. Kitap değerlendirmesiyle birlikte bir adet de oğlum (haydutçuğum) için yazd ğ m masal gönderiyorum. Yay n politikam z içerisinde bu tür şeylere yer vermediğinizin fark nday m. Ya da ben böyle biliyorum...

Toplumsal çürüme Buralara gelecek olursam; güzün son demlerindeyiz, k ş, eli kulağ nda… san r m oralara k ş çoktan geldi… Koşullar m z hemen hemen bildiğiniz gibi… Yaln z, Adalet Bakan Çiçek’in (asl nda “böcek” daha fazla yak ş yor ya! Neyse…) “F tipleri 5 y ld zl otel konforunda…” sözleri, F tipinde nüfus patlamas yapt . Öyle ki ipini koparan geliyor! Biz siyasi tutsaklar ise, yer bulma s k nt s çekiyoruz! Dostlar, şaka bir yana, kapitalist sistemin yaratt ğ , toplumsal çürüme, mafyalaşma vahim boyutlarda… Çürüme, toplumun en uzak hücrelerine

kadar s zm ş durumda… Mantar gibi her yerden bir çete oluşumu ç k yor. Kapitalizm, art k yönetebilmek için çürümeyekokuşmuşluğa muhtaç durumda… ...Kapitalizmin, insanl ğ n hiçbir sorununa çare olamayacağ n inkar edenler, kutsayanlar için; art k bir realite… Buradan k saca “Kapitalizm çürütür” diye formüle edersek san r m çok yanl ş olmaz. Bak n! Az daha unutuyordum; yaz ya uygun başl k bula-

mad m, bu nedenle kitab n ismini tercih ettim. Siz daha uygun bir şeyler bulursan z, değiştirebilirsiniz. Ayr ca üzerinde her türlü tasarrufa yetkili olduğunuzu da belirteyim. Yani kalem oynatmaktan çekinmeyin!! Sevgili dostlar, yodaşlar kendinize çok iyi bak n. Yeniden görüşmek dileğiyle…. Selam ve sevgilerimle…. Devrim Türkmen/ K r klar F Tipi Cezaevi- İzmir

Yaflanacak

Dünya

AYLIK GAZETE

V.f.f.K.)’in yay›n› olarak Bu gazete, Verein für Freunschaft der Kulturen (V ç›kmaktad›r. Gazetemiz en az 2 euro ba¤›fl karfl›l›¤› verilmektedir. Yay›n sorumlusu Can A. Türkmen Merkez Büro: Lassallestr.54· 51065 Köln Telefon: +49-(0)221- 99 28 115 - 116 - 123 ‹nternet adresimiz: www.yasanacakdunya.net • e-Mail: info@yasanacakdunya.net Paris irtibat: e-mail: pydunya@hotmail.com • Berlin irtibat: ydberlin@yahoo.com • ‹sviçre irtibat: ydisviçre@yahoo.com


Yaflanacak

G Yaşanacak

Dünya’dan

N

D

E

As l olarak, bir işyerinde k sa süre çal şt ktan sonra işsizleşen ve hemen yine ayn karakterde başka bir iş bulan ve bu durumu “doğallaşt rm ş” bir işgücü mevcuttur. Uzun süreli işsizlik gibi bir seçenek yoktur! Çünkü tüm sosyal ihtiyaçlar (sağl k sigortas , eğitim, diğer hizmetler…) tamamen özelleştirilmiştir. İşsizlik sigortas çok k sa süreler için geçerlidir, başka sosyal destek uygulamalar da çok s n rl d r. K sacas emekçilerin tüm yaşam her türlü işte, her koşulu kabul ederek çal şma zorunluluğuna bağlanm şt r! Çal şmayan; konuttan sağl ğa, eğitimden belediye hizmetlerine, s nmadan elektriğe kadar en temel ihtiyac n bile karş layamaz. Bu iki ülkenin diğer karakteristik özelliği, devasa bir göçmen işgücüne sahip olmalar d r! Bu işgücü, özellikle ABD’de, hiçbir sosyal güvencesi olmaks z n, ayn gün içinde birçok iş yerinde, düşük ücretle çal şmak durumdad r. Büyük k sm “kağ ts z” olduğundan, gerçek anlamda kölelik koşullar nda çal ş p, yaşamaktad r! Bu ülkelerde geçmişten beri göçmen emeğinin varl ğ , iş piyasalar n n daha keyfi ve kurals zca yönlendirilmelerinde önemli bir tehdit olarak kullan lm şt r! Ama şimdilerde, iş piyasas n n vahşice kurals zlaşt r lm ş olmas ve şişkin bir göçmen nüfusunun varl ğ ile bunun süreklileşmesi için gerekli bas nç unsurlar na sahip olmalar nedeniyle, onlar da göçmen ak ş n denetleyip, ihtiyaca göre yönlendirme politikalar nda baş çeken ülkelerdir!

Avrupa’da ‘düşen’ işsizlik oranlar !.. AB’nin İngitere d ş ndaki bileşenleri y llarca, “Sosyal Avrupa” miti ile, vahşi kurals zl ğ bir arada yürütmeye çal şt lar. Bunun ad na “sosyal uzlaşma modeli” dediler. En temel ittifak güçleri, işbirlikçi sendikalar oldu. IG Metal’in Brüksel’deki son Volkswagen örneğinde belirleyici olan ihanetçi çizgisinde olduğu gibi! Avrupa sermayesi, bu “sosyal uzlaşma modeli” sayesinde, iş piyasalar n ve bir bütün olarak sosyal kazan mlar y llara yay lm ş biçimde sessiz sedas zca gasp etti! Almanya Federal Çal şma Ajans ’n n son günlerde; “işsizlik oranlar nda düşme oldu” aç klamalar yapmas n n hikmetini burada aramal y z. Ayn şey Avusturya, Hollanda, Danimarka gibi ülkeler için de geçerlidir. İşsizlik oranlar çal şma yaşam n yeniden düzenleyen sald rgan yasalarda kat edilen yolu gösteriyor! Biz göçmenler aç s ndan bunun anlam , her koşula sessiz sedas z raz olmak ve çal şmakt r! T pk ABD’deki gibi!

laflmak ya da çekip gitmektir. Baflka bir seçenek daha var. Gücümüzü birlefltirmek, ses olmak, eylem olmak!”

Dünya düzleminde keskinleşen rekabet koşullar , sermayenin daha da pervas zca sald rmas n zorunlu k l yor! “Sosyal model” denilen şey, bu sald rganl k içinde yeni anlamlar kazanarak ç k yor karş m za! S n f nasyonal temelde parçalamak, düşmanlaşt rmak! Gözü dönmüş bir sald rganl ğ n yaratacağ tepkilerin, bizzat sendikalar arac l ğ ile göçmenlere, başka ülkelerin işçilerine yönlendirileceği günlere giriyoruz! IG Metal’in Brüksel Volkswagen’deki işçi k y m nda oynad ğ rol, bunun çarp c örneğidir. Bu örneğin yak n dönemde biz göçmenlere dönük yans malar na haz r olmal y z! Bize dönük sald rganl ğ n bizzat sendikalar eliyle yürütülmesine yani! Sald r lar n biçimleri ve yöntemleri giderek çeşitleniyor. Nereden, nas l bir sald r geleceği ise netleşiyor! Avrupa ekonomilerinin temel özelliği haline gelen işsizlik ve yoksullaşman n emekçilerde yaratacağ tepkilerin biz göçmenlere yönlendirileceği ise zaten ortada. Bunun önümüzdeki dönemde daha karmaş k ve çok bileşenli bir karakter kazanacağ da! Bunun püskürtülmesi sadece ve sadece örgütlü bir duruş sergilememize bağl d r!

İngiltere’de “bölücülük” anketi İskoçlar n yüzde 58’i, her iki ülkenin kendi parlamentolar na sahip olmalar gerektiğini savunuyor.

Ve ulusal kimlik İskoçlar n yüzde 36’s bütçeden İskoçya’ya yap lan harcamalar adaletsiz bulurken, İngilizlerin yüzde 60’ İngiltere bütçesinden İskoçya’ya yap lan harcamalar adaletsiz buluyor. Ayr ca İngilizlerin yüzde 28’i harcamalar n adaletli olduğunu düşünüyor. ‘Ulusal kimlikler konusunda kendini nas l tan mlad klar ’ sorusuna gelince, her iki tarafta da hala kendisini Birleşik Krall k vatandaş olarak tan mlayanlar n oran hayli yüksek. ‘İngiliz’ olarak kendini ifade edenler yüzde 16, ‘Birleşik Krall k’ vatandaş olarak ifade edenler ise yüzde 84. İskoçlar n yüzde 26’ kendisini ‘İskoç’ olarak ifade ederken, geriye kalan yüzde 74, kendisini ‘Birleşik Krall k vatandaş ’ olarak tan ml yor. Serhat Adanal / Londra

lere önderlik ettik! Irkç faşist sald r lara karş sinmediğimizi gösteren duruşlar sergiledik! Son olarak Opel direnişinin öncü güçleri olduk!

Toplumsal bir gücüz! Buralara geçici olarak gelmiştik … Yerleştirildiğimiz o ilk haimler bile bunun ifadesiydi. Sonra yavaş yavaş ailelerimizi de getirdik. Ve yerli kardeşlerimizin boşaltt ğ evlere taş narak, yerleşik bir yaşama geçtik. Bizler ucuz işgücüydük! Fabrikalarda, madenlerde, taş ocaklar nda, imalat sanayisinin hemen tüm kollar nda, en ağ r çal şma koşullar nda, en düşük ücretlerle istihdam edildik. “Yabanc l ğ m z”, 45 y l boyunca yerli kardeşlerimizle ayn koşullarda, ayn işi yapt ğ m z halde, daha düşük ücret almam za da yans d !

lirsin” rolü belirlenmişti çünkü. Üniversite okumak bize göre değildi! O yüzden de gittiğimiz okullar en bak ms z, en az bütçeli, en az öğretmenli okullar oldu. T pk yaşad ğ m z mahalleler gibi!

Ama şimdi hiçbir döneme benzemeyen bir sald rganl kla karş karş yay z. Sermaye sahipleri son y llarda, yerli kardeşlerimiz de dahil hepimizin yaşamlar n altüst edecek politi-

“İhtiyac m z olduğu sürece buradas n z!” Pek çoğumuz köylerimizden kopup gelmiştik. Eğitim düzeyimiz, kültürel şekillenmemiz Avrupa’ya uyum sağlamam z daha baştan engelliyordu. Bizlerin emeği ile ekonomilerini büyüten bu devletler de buna uygun olanaklar yaratmad lar. İkinci kuşak olanlar m z aç s ndan da ayn şey söz konusu oldu. Eğitim, dil öğrenme… vs. Bunlar n hepsinde, bilinçli bir ayr mc l kla karş laşt k. Geleceğimiz için “en fazla işçi olabi-

“İhtiyac m z olduğu sürece buradas n z!” yaklaş m n on y llar boyunca ensemizde hissettik! Bazen rkç sald rganl ğ n yüzeye vurmas ile, bazen bize dönük ç kar lan yeni yasalarla, bazen okullarda karş laşt ğ m z belirgin ayr mc l k ve eşitsizlikle… Bunlara karş boynumuz bükük olmad . ‘74 Ford direnişi gibi tarihsel önemdeki direniş-

kalarla üstümüze geliyorlar! Varl ğ m z , bu sald rganl klar n örtmek için perde olarak kullanmak istiyorlar. Avrupa’n n as l işsizleri biz olduğumuz halde, giderek yayg nlaşan işsizliğin nedeni bizim varl ğ m za bağl yorlar. O da yetmiyor, işsiz olanlar m za verilen “sosyal yard mlar” n bütçe üzerinde yaratt ğ bas nçtan dem vurarak, çal şma yaşam n n tü-

münü etkileyecek düzenlemeler yap yorlar. Ve tüm sosyal haklar n gasp na dayanan bu düzenlemeleri de, bizim varl ğ m z üzerinden, yerli kardeşlerimize benimsetmeye çal ş yorlar! Eğitim sistemlerindeki çarp kl k ve başar s zl k da bize yükleniyor! Avrupa’da yarat lan terör paronayas ile pek çok demokratik kazan m n gaspedilmesi de… Bizler say s z rkç faşist sald r ya hedef olurken, devletler bizim “potansiyel tehlike” olduğumuz propagandas ile hem hedefe çak yorlar, hem de tüm demokratik kazan mlar ad m ad m gaspetmelerine meşruiyet kazand r yorlar. İş bulmaktan, konuta, eğitim sorunlar ndan, sosyal hak k s tlamalar na kadar Avrupa çap nda girişilen sald rganl k biz göçmenleri daha fazla vuruyor! Ya kölece boyun eğip, her şeyi kabullenmemiz, ya da gitmemiz buyuruluyor! Buralardaki tarihimiz 45’li y llar na girdi. İlk gelenlerimizin torunlar n n torunlar var art k. Bu kök sald ğ m z, art k bural olduğumuz anlam na geliyor! Ama her geçen gün “yabanc ” olduğumuz daha fazla hissettiriliyor! Emeğimiz ve al nterimizle varettiğimiz yaşamlar m za, her şeyden önce onurumuza sald r l yor! K sacas her şey toplumsal bir güç olduğumuz gerçeği ile örgütlenip, bu sald r lar karş s nda mücadele etmeyi dayat yor bize.

Parmak izin sokakta al nacak! Polis, sokakta flüphe üzerine istedi¤i birini dur-

Örgütlü duruş

3 Dünya

M

Göçün k rkbeşinci y l … “Göçün 45. y›l›nda bize dayat›lan ya onursuz-

Haz r olmal y z!

İngiltere’de yap lan bir ankete göre, İngilizlerin yüzde 59’u, İskoçlar n ise yüzde 52’si, Birleşik Krall k’ n son bularak İskoçya’n n bağ ms z bir ülke haline gelmesini istiyorlar. ICM araşt rma kuruluşunun yapt rd ğ ve Sunday Telegraph gazetesinde yer alan araşt rmaya göre, daha milliyetçi bir çizgiye kayan İngiliz halk , yüzde 68 oran nda Avam Kamaras ’n n yaln zca İngiliz milletvekillerinden oluşmas n , İskoçya’dan İngiliz parlamentosuna milletvekili gönderilmemesini istiyor. İskoçya’da bir İskoç parlamentosu zaten bulunuyor. Ayr ca Avam Kamaras olan İngiliz parlamentosuna da İskoçlar milletvekili gönderiyorlar.

Ü

durarak, elektronik cep bilgisayar› benzeri bir cihazla parmak izini alarak kimlik tespiti yapabilecek. İngiliz hükümeti, toplumun gündelik yaşam n bask alt na alacak yeni yasa ve uygulamalar n haz rl ğ nda. Sokakta elektronik cihazlarla parmak izi al nmas ve 28 günlük gözalt süresinin yeniden 90 güne ç kar lmas yönünde yeni yasal düzenlemeler meclis gündemine önümüzdeki günlerde getirilecek.

Ayn bahane!.. Polis, sokakta şüphe üzerine istediği birini durdurarak, elektronik cep bilgisayar benzeri bir cihazla parmak izini alarak kimlik tespiti yapabilecek. Uygulama belirlenen 10 pilot bölgede, (Essex, Hertfordshire, Lancashire, Kuzey Galler, Horthamptonshire, Orta Bat İngiltere ve Bat Yorkshire) 2 ay süreyle uygulanacak, daha sonra uygulama gözden geçirilip genele yay lacak. İngiltere’de 6.5 milyon parmak izinin bulunduğu bir veri taban var. Trafik polis teşkilat ve Londra Emniyeti, yetkilendi-

rilen kurumlar aras nda bulunuyor. Uygulamay savunarak sevimli göstermeye çal şan yetkililer, her zaman olduğu gibi “güvenlik ve terör” gerekçesine s ğ narak “masum vatandaşa” verilen rahats zl ğ n böylece çok azalacağ n söylüyorlar. Karakolda 3 saat parmak izi için bekleme yerine yol kenar nda 15 dakikada “masum vatandaş n” temize ç kacağ gerekçesi ile uygulamay hakl göstermeye çal ş yorlar.

len bu iki güvencenin sadece iki ayl k deneme süresince geçerli olacağ n ve hükümetin ulusal düzeyde kal c olacak yeni bir yasa tasar s haz rlad ğ n ve burada “kaydedilmeyecektir ve gönüllülük esast r” güvencesinin kald r labileceğini ifade ediyor.

Daha önceleri polis sizi şüphe üzerine yolda çevirme ve

lebiyle haz rl k yapan hükümet, 28 günü meclise kabul ettirebilmişti. Şimdi de ayn taktikle yola ç karak bu sefer de gözalt süresini 40 veya 50 güne çekmeye uğraş yor. Üstelik bu süre boyunca kişi neyle suçland ğ n bile bilemeyecek. Ve yasal savc l k suçlamas bu süreden sonra yap labilecek. Önce iltica ve göçmenlik konular nda başlayan k s tlama ve bask yasalar n n gün geçtikçe

kimlik sorma hakk na bile sahip değilken ve sizin kimlik gösterme mecburiyetiniz yokken, ayr ca gözalt süresi bir kaç gün ile s n rl iken, şu an 28 gün ve hükümet bu süreyi de tekrar 90 güne ç karma haz rl ğ n sürdürüyor. Geçen sene de 90 gün ta-

toplumun geneline yay lmaya çal ş ld ğ n ifade eden insan haklar kuruluşlar , “güvenlik ve terör” bahanesiyle anti-demokratik bir yap lanmaya doğru gidilmesinden endişe duyduklar n belirtiyorlar. Serhat Adanal / Londra

Gözalt süresi 90 gün

Parmak izini vermek zorunda değilsin! Londra polis yetkilileri, asl nda parmak izi vermeye kimsenin mecbur edilemeyeceğini, uygulaman n gönüllülük temelinde yürütüleceğini, elde edilen bilgilerin hiçbir şekilde kaydedilmeyeceğini söylüyorsa da insan haklar kuruluşlar , şimdiden kayg lar n ifade etmeye başlad lar. Freedom Assocation adl kişi hak ve özgürlüklerini savunan kuruluştan Mark Wallace, veri-

Yeni göç paketi Kas m ay n n sonunda AB Komisyonu, yeni göçmen paketini aç klad . Aç klanan kararlar, göçmen profilinin belirlenmesi, köken ülkelerde iş imkan sağlanmas , destekleme ekiplerinin oluşturulmas , Avrupa ve köken ülkeler aras nda hareketlilik sağlanmas , mali transferler için Avrupa ve Afrika aras nda bağlant n n sağlanmas olarak belirlendi. Komisyon Başkan Yard mc lar ndan Franco Frattini, “Bugün kabul edilen kararlar, göçe karş AB’nin genel yaklaş m n belirliyor ve yeni inisiyatifler geliştiriyor” dedi. Kararlar n 1415 Aral k 2006’da yap lacak AB liderler zirvesinde bir sonuca götürülmesi bekleniyor.

Devlet terörü.. Federal Almanya Meclisi, yeni y la girmeden anti terör bilgi bankas yasas n onaylad . 11 Eylül’ün ard ndan ç kar lan “terörle yasas ”n n uzat lmas n öngören yasa tasar s da meclisten geçti. Yeni y lla birlikte yürürlüğe girecek olan yeni yasalar, fiili olarak uygulanmaya başland . Polis, Stuttgart ve Köln’de Anadolu Halk Kültür Evi, Berlin’de Irkç l ğa Karş Mücadele Derneği’ne bask n düzenledi.

Kampta intihar Fransa’n n Marsilya kentindeki göçmen kamp nda Kürt kökenli Kaz m Kastül intihar etti. Yard m çağr lar na rağmen, yar m saat boyunca kimsenin gelmediği belirtiliyor. 9 gündür burada tutulan Cezayirli bir göçmen, “Kaz m intihar etti çünkü burada bize köpek muamelesi yap l yor” dedi. Hakk ndaki s n r d ş karar yla bu kamplarda, insanl k d ş koşullarda bekletilen binlerce göçmen, Kaz m’ n baş na gelenlere isyan ediyor.

Tutukevinde protesto İngiltere’nin Harmondsworth Tutuklama Merkezinde bulunan tutuklu s ğ nmac lar ‘Ağ r tutukluluk koşullar ve kendilerine kötü davran ld ğ ’ gerekçesiyle, 29 Ekim günü çarşaflara yazd klar “SOS” ve “özgürlük” sloganlar yla protesto gösterileri başlatt lar. Ard ndan yang n ç kartt klar iddia ediliyor. Harmondsworth’daki olaylar n duyulmas ard ndan, protestolar n Doncaster yak nlar ndaki Lindholme tutuklama merkezine s çrad ğ ve ç kan yang nda 8 kişinin yaraland ğ bildirildi.

Irkç sald r Frankfurt’ta Türkiyeli esnaf Hamdi Ertem’in dükkan yabanc düşman bir grup taraf ndan yağmaland . Tarihi motifler taş yan ürünler ve koleksiyonluk eşya satan dükkan n içine gamal haçlar çizildi.

Nazilere devletten 3.8 milyon euro! Göçmen emekçilerin huzursuzluğu artadursun, Faşist parti NPD Anti-Faşistlerin protestolar na rağmen, Kas m ay baş nda Berlin’de Kongresini yapt . NPD Kongresi, Nazizim konusunda kafalar n bilinçli olarak buland r ld ğ bir dönemde yap ld . “NPD yasaklans n m , yasaklanmas n m ?” tart şmas “demokrasi” maskesi tak n larak yürütülüyor.

Nazizme l ml yaklaş m Federal Adalet Bakan Brigitte Zypries, “NPD ile politik olarak mücadele edilmeli” gerekçesiyle, faşist NPD’nin yasaklanmas na karş ç kt . Sol Parti Federal Parlamento Grubu Eşbaşkan Oskar Lafon-

taine ise yapt ğ aç klamada, “Irkç parti ile en etkili mücadele, işsizliğe ve yoksulluğa karş

mücadele etmektir” diyerek oldukça esnek ve hoşgörülü bir profil çizdi. Öte yandan, Nazi-

lerin kulland ğ “işsizliğin sorumlusu yabanc lard r” temel argüman n inceden inceye desteklemeye yarayan yaklaş m n alt na imzas n atm ş oldu. Hükümet Sözcü Yard mc s Thomas Steg’de yapt ğ aç klamada NPD’nin Anayasa düşman bir parti olduğunu söyledi. Sözcü, “Anayasa düşman parti” için hükümet içinde şu anda rkç partinin yasaklanmas konusunda bir çal şman n olmad ğ n duyurdu! Nazizme karş bunca l ml yaklaş m değerlendirmekte gecikmeyen NPD Saksonya Eyalet Parlamentosu milletvekili Klaus Menzel, bütün bu “ l ml ve esnek” aç klamalar n aksine, çok net olarak “Ben Hitler’in arkas nday m!” dedi.

Devletten 3.8 milyon euro! Faşist NPD’nin 2002-2005 y llar aras nda devletten toplam 2.5 milyon euro yard m ald ğ aç kland . NPD Bas n Sözcüsü Klaus Bier taraf ndan bas na yap lan aç klamada, yard m n Partiler Yasas ’na göre kendilerine verildiği söylendi. NPD’nin bu y l için ise devletten 1.3 milyon euro yard m alacağ ifade ediliyor. Nazilerin, burjuva parlamentonun nimetlerinden yararlan rken, dalavere yapmaktan çekinmediği de ortaya ç kt . Federal Parlamento, parti hesaplar nda yanl ş bildirimde bulunulduğu gerekçesiyle NPD’den 870 bin euro’yu geri istiyor!


Yaflanacak

Dünya 4

D

Meksika’daki Kurumsal Devrimci Parti’nin (PRI) yapt ğ aç klamaya göre, son 6 y l içerisinde Meksika-ABD s n r n geçmeye çal ş rken 3 bin kişi öldürüldü. Aç klamada, Washington’un 12 y l önce başlatt ğ “Gardiyan Operasyonu”nda şimdiye kadar 5 bin Meksikal n n öldürüldüğü hat rlat ld . “Kuzeydeki komşumuza giden Meksikal göçmenlere karş her tür sald rganl k, şiddet ve kötü muamelede inan lmaz bir art ş gözleniyor” denildi. “Şu anda s n rda bir utanç duvar inşa ediliyor ve ‘Ulusal Güvenlik’ ad na s n ra 2 binden fazla asker konuşland r l yor” vurgusu yap ld .

Ar lar savaşta... Ar lar, ABD’li silah tüccarlar n n emrinde kullan lmaya başland . ABD’de bir nükleer silah fabrikas nda çal şan “bilim adamlar ”, ar lar patlay c koklayabilecek şekilde eğitmeye başlad rlar. New Mexico’daki Los Alamos Milli Laboratuvar araşt rmac lar , ar lara patlay c tespit ettiklerinde çiçek nektarlar n toplamada kulland klar hortumlar n (dil) d şar ç karmalar n öğrettiler. Araşt rma sorumlusu Tim Haarmann, ulaşt klar sonucun “savunma ve iç güvenlik” aç s ndan çok yarar sağlayacağ n aç klad !

Doğduğu gün ölenler Afrika k tas nda, kolayl kla önlenebilir nedenlerden dolay y lda 1.16 milyon yeni doğmuş bebek, daha bir ayl k olmadan ölüyor. Güney Afrika’da yay mlanan “Yeni Doğan Afrikal lara Bir Şans” adl raporda, bu ölümlerden yaklaş k 500 bininin doğduğu gün gerçekleşiyor. Doğduğu gün ölmemekle şansl olan 3 milyon çocuk, 5 yaş na gelmeden bu sonuçla karş laş yor. Hamileyken hayatlar n kaybeden kad n say s n n ise 250 bin.

Zenginlerin çöpleri ABD’de, 315 milyon ile 600 milyon aras ndaki masa üstü ya da diz üstü bilgisayar n hemen hemen tamam , 18 ay içerisinde “çöp” oluyor. BM Çevre Program verilerine göre, her y l ortaya ç kan elektronik at k miktar 50 milyon tona yaklaşm ş. Sadece Nijerya’n n Lagos liman na her ay 100 bin kullan lm ş bilgisayar gönderiliyor. Sonuç, aç k alanlarda y ğ lm ş milyonlarca ton at k.

Ü

N

Y

Her ikisi de kendi halinde yaşayan s radan insanlard ama tenleri siyaht ve “potansiyel suçlu”ydular. O dönemki vali Giuliani’nin umursamazl ğ ve olay kapatma çabas , günlerce süren yürüyüşlere yol açm ş, vali siyahlar n ve Latinlerin haklar n ayaklar alt na almakla suçlanm şt .

Üstü örtülmesin

New York’ta yüzlerce insan, polisin silahs z üç siyah n üzerine 50 kurşun boşaltmas n protesto etti.. Sean Bell olay yerinde ölürken, diğer iki siyah ağ r yaral olarak hastaneye kald r ld . Hastanenin önünde toplanan kitle “Adalet yoksa bar ş da yok!” slogan att ve “Polis vahşetine son” dövizleri taş d . Siyah cemaat önderlerinden Sharpton, “Hepimiz o arabadayd k, bunu iyi anlamal y z” diye kitleye seslendi. Düğününden birkaç saat ön-

ce öldürülen Bell, 23 yaş ndayd . Nişanl s Nicole Paultre, “Bunlar katil, katil!” diye hayk r yordu radyodan.

İlk değil Ayn katiller, daha önce de benzer cinayetlere imza atm şlard . 1999’da sab ka kayd olmayan Gineli Amadou Diallo’yu kendi evinde kurşun yağmuruna tutmuş, 2003’de Burkina Faso’lu Osman Zongo’yu bir müzik aletleri mağazas nda öldürmüşlerdi.

Bu kez şarjör boşaltan polisler aras nda siyahlar n bulunmas , cinayetin bir striptiz kulübünün önünde olmas , araban n silah çeken polislerin üzerine sürülmesi, vb. etkenler, rkç motifleri biraz örtmeye ve polisleri aklamaya hizmet edebilir. Ama çok yal n bir gerçek var: Bu insanlar silahs zd . Üstelik bir şekilde New York polisinin eline düşmüş ve hayatta kalm ş olanlar, bunlar n birçoğunun seçme rkç -şoven olduğunu defalarca dile getirdiler. Dahas , New York yasalar na göre, hareket halindeki bir araca polisin ateş etme yetkisi bulunmuyor. Ama polisin kendi kurallar n takmamas yeni karş laş lan bir olay değil.

Dünya jandarmas NATO, Letonya’n n başkenti Riga’da topland . 28-29 Kas m’da yap lan zirvede, NATO bünyesinde son 6 ayd r tart ş ld ğ söylenen “Kapsaml Siyasi Yönerge” onaylanarak kamuoyuna aç kland . Savaş zirvesi, stratejik içerikli bu yönerge d ş ndaki bir dizi başka kararla birlikte NATO’nun “dünya jandarmal ğ ”n resmileştirdi.

Gündem: Kar, kan, k y m… Riga zirvesinin ana gündemini, NATO’nun yeniden yap land r lmas oluşturdu. Zirvede ağ rl kl olarak yap sal dönüşüm tart ş ld . Bu çerçevede “yeni güvenlik tehditlerinin” tan mlanmas ve karş askeri-politik stratejinin oluşturulmas , NATO’nun özellikle Avrasya’daki rolü, güncel planda Afganistan’daki işgal, örgüt ile diğer uluslararas kurumlar ve üye olmayan ülkelerle ilişkiler konuşuldu.

Sürekli cephe ülkesi İttifak n askeri yetkililerine

göre “tehditler”in baş nda “terörizm” ve “kitle imha silahlar ” bulunuyor. Söz konusu öncü vurucu gücün bugünkü misyonu, emperyalistlerle şu ya da bu biçimde sorun yaşayan, emperyalist politikalarla uyumlu hareket etmeyen, bu yüzden “terörist devletler” kapsam na al n p savaş ve işgal tehdidi alt nda tutulan ülkeler başta olmak üzere Rusya, Çin gibi rakip emperyalist devletlerin olas hamlelerine karş h zla harekete geçme üzerine kurulmuştur. Fakat as l büyük tehdit, asl nda toplumsal muhalefet dinamiklerinedir; dünyan n herhangi bir yerinde olas toplum-

sal patlamalar n yaratacağ sars nt lar n, bu vurucu öncü birliklerle ilk etapta s n rland r l p kontrol alt na al nmas , daha sonra kapsaml askeri müdahalelerle bast r lmas hedefleniyor. NATO’nun askeri dönüşümü buna göre yap l yor. Bu aşağ l k görevin ilk komutanl ğ da Riga zirvesinde, emperyalist efendilerince NRF’ye katk lar önemli bulunan ve “iyi sicil sahibi” olarak görülen Türkiye’ye verildi. Kara, hava ve deniz kuvvetleri boyutuna sahip olan NRF’in Kara Kuvvetleri Komutanl ğ , 2007 baş ndan itibaren 6 ay için Türkiye taraf ndan yönetilecek.

hedeflere odaklanmak için gerekli değişiklikleri yapacağ z.” aç klamalar olmuştu. Bu aç klamalarla gündeme gelen “strateji değişikliği”, yukar da başl klar halinde verilen gelişmeler kapsam nda değerlendirildiğinde daha bir belirginleşiyor. Bu strateji değişikliğinin temel ayağ n , Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin k r lma noktas n oluşturan emperyalist işgal karş s nda bölge halklar n n biriktirdiği öfkenin, giderek daha sistemli biçimlerde işgalcileri dövmesi oluşturuyor. Direniş dinamiklerinin ileri ç k şlar ile birlikte, bölgedeki nüfuz alan ve konumu güçlenen Suriye ve İran’n n bugünkü

dengeler içerisinde fiili işgalle devre d ş b rak lmas n n pek mümkün olmayacağ n n daha belirgin hale gelmesinin de bunda pay var. ABD’nin İran’a karş “yumuşama” belirtileri, İran’ n “batakl ktan ç kman za yard mc olabiliriz” aç klamalar ile verilen mesajlar, dengelerin nerelere evrilebileceğine, kimin elinin kimin cebine girebileceğine de işarettir. İşgalcilerin k r lma noktas ndan ç k ş aray şlar n n alt nda yatan as l korkulu rüya ise, işgal karş t büyüyen direnişin giderek ulusal ve sosyal kurtuluş bilinci ile buluşup emperyalistkapitalizme karş bir harekete dönüşme olas l ğ d r.

İşgalciler için k r lma noktas Afganistan, Irak, Lübnan, Filistin topraklar nda neler oluyor? İran, Suriye yeni gelişmelerle birlikte nas l bir role bürünüyor? Emperyalist ittifak Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nde hangi ç kmazlar yaş yor? Afganistan: ABD’nin havadan sald r s ve işgaliyle 2001 y l ndan bu yana Afganistan’a yerleşen “Uluslar aras güç”, Kabil’in ötesine geçemedi. İşgalle kurulan işbirlikçi Karzai iktidar ile birlikte başkente s k ş p kalan NATO, Kandahar ve Helmand başta olmak üzere Güney bölgelerine havadan sald r lar, köylere f rlat lan roketlerle gerçekleştirdiği katliamlar üzerinden bu ç kmaz n içerisinden s yr lacağ n sand . İşgali ülkenin bütününe yay p “mutlak hakimiyet” aray ş , her ad mda daha keskin direnişlerle karş laşt . Şimdi batakl ğa saplanm ş bir ahtapot gibi ç rp n p duruyor. Irak: Emperyalist işgalciler aç s ndan benzer bir şey Irak’ta daha büyümüş biçimleriyle yaşan yor. İşgal ve savaş n başlad ğ zamandan bu yana, ritmik bir bi-

Dünyan›n sokaklar›

çimde keskinleşip genişleyen direniş, son aylarda has mlar na bugüne kadar tatt ğ kay plardan daha fazlas n verdirmeye başlad . Kulland klar bütün modern savaş araçlar na, kirli yöntem ve k şk rtmalarla yaratmaya çal şt klar iç çat şmalara

rağmen, emperyalist işgal güçlerini daha fazla dövmeye başlayan direniş dinamikleri, kabus yaşamalar na neden oldu. İşgal politikalar na ve işbirlikçi iktidara tam itaat eden bir toplum oluşturma sald rganl ğ nda, içlere doğru gerçekleştirdikleri her hamle, kendilerine karş bilenmiş olan öfkenin patlamas ndan başka bir şeye hizmet etmedi. Bağdat’ n birkaç günde

düşürülmesiyle yaşanan baş dönmesi karabasana dönüştü. Lübnan: Emperyalist politikalar kapsam nda, Lübnan’da İsrail üzerinden aç lan işgal ve savaş kap s n n hesaplanan n ötesinde bir direnişle karş laşmas , farkl aray şlar gündeme getirdi. Siyonist İsrail’in yenilgisinin perdelenmesi ve yola daha genişletilmiş bir güçle devam için “uluslar aras güç” Lübnan’a yerleştirildi. Bütün bunlar n bir dengeye oturtulmas , meşrulaşt r lmas ve savaş n başka araçlarla devam için yeni senaryolar ortaya konulmaya başland . Refik Hariri’nin öldürülmesi üzerinden Suriye’nin köşeye s k şt r lmas operasyonu ve bunun Birleşmiş Milletler eliyle yap lmas için Lübnan hükümetine onay vermesi dayat ld . Hükümet içerisinde Suriye ve İran yanl s konumunda olan 5 bakan istifa etti. Hizbullah’ n yeni bir ulusal hükümetin kurulmas talebi ve BM dayatmalar k skac içerisinde Sanayi Bakan Piyer Cemayel suikast gerçekleşti. Bu suikastla birlikte Lübnan Bakanlar Kurulu, Hariri olay n n soruşturmas için “uluslar aras

nin körüklediği mezhepsel çat şmalar, katliamlar, komplolar ve daha nice sorun her gün emperyalizmin kanunlar yla işlemeye devam ediyor.

İnsanl ğ n üzerine duvarlar örülüyor! Göçmenler ise bu vahşi yöntemlerden nasibini almadan kurtulam yor. Art k onlar istenen değil, kriz dönemlerinin doğall ğ gereği, “kurtulunmas gereken” olarak tan mlan yorlar. AB ve ABD emperyalizmi şimdi göçü durdurmak için her gün yeni bir yasa ve uygulama devreye sokuyor. Toplama kamplar art k geldiğiniz ülkede, evinizin kendisi bile olabilir. Bir zamanlar ucuz işgücü ihtiyac ndan kaynakl ilgi konusu olan göçmenler, şimdi duvarlarla s n rlara hapsedilmek isteniyor. Meksika-ABD s n r nda örülen bin kilometrelik yüksek güvenlikli duvar, göçmenlere karş aç lm ş bir savaş niteliğinde. İsrail ve Flistin aras nda 7 yüz kilometrelik duvar! Irak savaş ile birlikte Arap ülkelerine

mahkeme” kurulmas n onaylad . ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi John Bolton’nun, Cemayel suikastine dair “Suriye ve İran, Hizbullah arac l ğ ya darbe yapmaya çal ş yor” aç klamas , yaşananlara dair ip uçlar veriyor. Filistin: İsrail’in Lübnan sald r s na paralel olarak Gazze ve Bat Şeria’da gerçekleştirdiği katliamlara h z kazand rd ğ biliniyor. Hamas’ n devre d ş b rak l p pasifize edilmesi, emperyalist politikalar n destekçisi konumuna çekilmesi için bin bir yöntem deneniyor. Ambargo ile dayat lan açl k ve hastal ğ n yan nda, Filistin’in halk n n özgürlük mücadelesinin ezilmesi ve işbirlikçiliğin derinleştirilmesi için Filistin’de iç savaş provokasyonlar tutmad . Yeni hamleler için Olmert, Abbas klikleri göstermelik ateşkes ilan etti.

Korkulu rüya ABD Genelkurmay Başkan Org. Peter Pace’in “Kendi önerilerimizi haz rl yoruz, kendi diyaloğumuzu yap yoruz ve doğru

Ezilenlerin öfkesi! G-20 eylemlerinden G-8’lere...

Ahmet Vural

Şimdi neon ş klar yla donat lan caddeler, sokaklar dünyan n birçok ülkesini süslüyor. Her yüzy la göre ş klar n çeşitliliği de h zla değişiyor. Diğer taraftan bu h zl gelişim sürecinde insanl k kapitalizm batağ içerisinde gerisin geriye gidiyor. Bir anne o teknolojik gelişmenin ürünlerinden biri olan mikro-dalga f r nda çocuğunu öldürüyor. Teknoloji, bilim ve başka pek çok şey h zla gelişiyor! Sermaye de h zla say s giderek azalan ellerde toplan yor ama! O yüzden olsa gerek, bir bebek bu gelişimin diğer ucunun yaratt ğ sonuçlarla, insan ürkütecek biçimde ölüyor! Değişim demişken… O değişimin bir cephesi olan işçi s n f bir taraftan yoksullaş rken, gelecek kayg s daha da belirginleşiyor. İş ve diğer sosyal haklar nda büyük kay plara maruz kal yor. Sermayenin sald r lar k talar aras bir hayalet gibi s n f n üzerinde dolaş yor. Ortadoğu’da ABD’nin haz rlad ğ iç savaş, Latin Amerika’da ABD’nin oyunlar , Afrika k tas nda ABD-AB emperyalizmi-

A

50 Kurşun… Savaş zirvesi

12 y lda beş bin ölü

akabilecek göçü engellemek için Suudi Arabistan’da benzer projeler… Emperyalist-kapitalizm insanl ğ n üzerine duvar örmeye devam ediyor!

Noel ve gerçekler! Dünya insan değerinini hiçe say ld ğ , katliamlar n, açl ğ n, sefaletin kol gezdiği bu dönemde Noel’e giriyor. Emperyalist metropolleri süsleyen ş klar n ötesinde ayr bir yaşam sürse de; “her şey çok güzel gidiyor” gibi yap lmakta. Milyonlarca dolar n ak t ld ğ bu şaşal gösterinin maliyetiyle dünyan n yoksullar doyurulabilir. Ama onlar kimin umurunda! Vitrinler süslenmeli, moda yeni kreasyonlar n üretmeli, çikolatalar, şampanyalar…. Ya ötekiler! Her kentin iki kent olduğu böylesi dönemlerde daha da belirginleşiyor. Her kent iki s n ft r!

Bu sokaklar bir gün bizim olacak! İki z t kutup aras ndaki muharebeye gelince… Savaş henüz çok küçük ad mlardan ibaret.

Paris’te itfayiyecinin eylemi s n f n kararl olduğunda nas l bir güç olabileceğinin küçük bir örneğiydi. Kasklar, balyozlar, işgal edilen otoyollar… İtfaiyecilerin mesaj netti; “biz de var z!” Diğer taraftan Volkswagen işçisi fabrikay işgal etmiş, s n f kardeşleriyle büyük bir buluşmaya haz rlan yor. Dünyan n birçok yerinde direnişler, işgaller, eylemler sürüyor. Dünyan n sokaklar nda art k sessizce bir kartopu mayalan yor. Hala küçük… Ama o her döndüğünde güç kazanarak büyümeye devam ediyor. Yabanc lar yasas , yüksek güvenlikli duvarlar, körüklenen iç savaşlar hepsi bir yerde birleşiyor. Ezilenlerin öfkesinden duyulan korkunun simgeleri asl nda. Sokaklar bir gün ele geçirilecek! Özgürlük, iş ve aş isteyenler biriktirdikleri öfkeleriyle sokaklar tutuşturacaklar! Burjuvazi için bu kabus önlemler paketlerini daha da sertleştiriyor. Bu korkunun ecellerine faydas olmad ğ n hepimiz biliyoruz. Öyle ya rüzgar eken f rt na biçer! A. Vural

ABD, Türkiye, Hindistan, Japonya, Brezilya, Rusya, Almanya, Arjantin, Fransa, S. Arabistan, Meksika, G. Afrika, İngiltere, G. Kore, İtalya, Çin, Kanada, Avustralya, Endonezya ve

lerdeki direnişler ve yükselen işçi s n f mücadelesi oldu. Zirvenin yap ld ğ Grand Hyatt Oteli önündeki küreselleşme karş tlar n n gündemini ise “Avustralya-Amerika

AB üyesi diğer ülkelerden oluşan 20’ler Grubu 17-18 Kas m tarihleri aras nda Avustralya’n n Melbourne kentinde protestolar eşliğinde topland . Toplant n n ana konusunu, ABD’nin Irak ve Afganistan’ işgal etmesine neden olan “enerji kaynaklar ” oluştururken, ülkelerin demografik yap lar , ham madde ve enerji kaynaklar ile “terörizm” diye nitelendirdikleri işgal edilen ülke-

Irak’tan d şar ç k!’’, “Afganistan’ n Filistin’in işgaline son!” sloganlar n n ifade ettiği gibi emeryalist savaş karş tl ğ oluşturdu. 2 bin küreselleşme karş t , Nike Mağazas ile McDonalds ve Starbucks kafeyi bast .

Onlar n zirvesi, bizim eylemlerimiz… Her toplant s anti-faşistlerin

ve anti-emperyalistlerin protestolar yla yap lan G-8 zirvesinin 2007’deki adresi, Almanya’n n Heiligendam şehri. Ekim ay nda Frankfurt’ta toplanan Avrupa Sosyal Formu, G8’lere karş Haziran 2007’de bir şeyler yapmak gerektiğini söylemekle kal rken, Almanya’da şimdiden farkl görüşlerin oluşturduğu platformlar oluştu bile. Anti-faşist ve anti-emperyalistler, “G-8 Karş t Emperyalizme ve Faşizme Karş Birlik”i oluşturdular (www.g8versenken.de). Gazetemiz Yaşanacak Dünya’n n destek verdiği birlik içerisinde, Devrimci Proletarya’da yer al yor. Anarşistler de “G-8’e Karş t Devrimci Perspektif İçin Birlik” (www.antiG8.tk) ad alt nda bir arya geldiler. G-8 karş tlar bu haz rl klar yaparken, öte taraftan Alman devleti de eylemcilere karş haz rl klara başlad . Heiliegendam’ n etraf na duvarlar örüldü, tel örgüler çekildi. Zirve s ras nda askerlerin de görev almas için meclisten karar ç kart lmaya çal ş l yor. 6-8 Haziran 2007’de emperyalist küreselleşme karş tlar n n buluşma adresi MacklenburgVorpommern.


Yaflanacak

E

Sendikal Forum

CGT • DGB • BGMEA • COSATU • KCTU • GSEE • COBAS

R za Doğan

Volkswagen’de işçi k y m

On y l önce Renault otomobil tekelinin Brüksel’e yak n Vilvoorde’daki fabrikas n kapatarak 3 bin işçinin işine son vermesi, bir hayli olayl geçmişti. Volkswagen yönetiminin de yine Brüksel’e 25 km mesafedeki Forest’deki fabrikas n kapatarak, 4 bin işçinin işine son vereceğini aç klamas Belçika’y sarst . Çünkü bunun ekonomik maliyeti, özellikle bölge halk için oldukça ağ r olacak. İsçilerin yan s ra, bölgedeki hizmet ve ticaret sektörlerini de olumsuz etkileyecek. Ne var ki şimdilik Brüksel’de gerçekleştirilmek istenen bu k y m n, Avrupa’n n diğer bölgelerine de yay lmas söz konusu. Önümüzdeki üç y lda dünyan n her yerinde 20 bin işçiyi ç karmay planlayan VW tekel yönetimi, muhtemelen 2008’de İspanya’da da 3 bin 600 işçinin işine son verecek. Brezilya’da da şimdiden işten ç karmalar n olduğu belirtiliyor. Yine otomobil sektöründen Citroen tekelinin de İngiltere’nin Ryton bölgesindeki fabrikas ndaki üretimi s n rlama plan ile 8 bin işçinin işine son vermeyi ön gördüğünü bas ndan öğreniyoruz.

Otomotiv sektöründe neler oluyor?

Tüm bunlar, ilk olarak akla su soruyu getiriyor: “Avrupa’da otomobil sektöründe bir kriz mi var, otomobil sektörü yeterince kar etmiyor mu?” Bunlara verilecek cevap tek kelimeyle “hay r”d r. Dahas , kar oranlar sat şlarla birlikte, her y l bir öncekini katlayarak yükseliyor. Otomobil sanayinde yaşananlar, tekeller aras s n rs z rekabet ve daha fazla kar h rs n n sonuçlar d r. Bunun için de üretimi ucuz iş gücü alanlar na kayd rmak ya da bunu şantaj olarak kullan p, çal şma sürelerini uzat p, maaşlar aşağ çekmek istiyorlar. Örneğin, Frans z Renault otomobil tekeli, Belçika’daki fabrikay kapatt ktan sonra Çin’de kurduğu fabrikada parçalar n ürettiği, Romanya’da montaj n yapt ğ “Logan” marka otomobilini, önümüzdeki y lda 10 bin ile 12 bin euroya piyasaya ç karacağ n aç klad . Volkswagen yönetimi, Brüksel’deki fabrikada ürettiği Golf marka otomobilinin üretimini Almanya’daki Mosel ve Wolfsbourg’daki fabrikalar na kayd racağ n aç klad . Aç klamad ğ ikinci plan nda ise, 2008’de Brüksel’deki fabrikada yeni bir otomobil modelinin üretimini başlatmak var. Ayl k ücretleri ortalama bin 700 euro olan 4 bin işçinin yerine, bin 200 euroya yeni işçi alacak. Zaten bu fabrikada tutmay düşündüğü bin 500 işçinin önemli bir bölümü 50 yaş üzerinde. Yani emeklilikleri çok uzak olmayanlar. Böylelikle ürettiği otomobilin maliyetini düşürerek, otomobil pazar nda rekabet gücünü art rmay planl yor.

IG Metal’in ihaneti!

Brüksel’deki Golf fabrikas n n kapanmas , metal iş kolundaki sendikalar aras nda görüş ve tutum farkl l klar n da ortaya ç kard . Almanya Metal işçileri sendikas IG Metall’in, VW yönetimin ald ğ bu kararda direkt sorumluluğunun olmas , Belçikal metal işçileri sendikas taraf ndan, “Nasyonalist bir refleks” olarak değerlendirilirken, Avrupa sendikalizminin aras ndaki çatlaklar da ortaya koyuyor. Avrupa Birliği’nde estirilen neoliberal f rt naya karş “Sosyal Avrupa” alternatifi ile karş durmaya çal şan Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun kendi içinde bile tutarl olamad ğ ortaya ç k yor. Üretimi başka ülkelere kayd rmas n diye VW yönetimi ile maaşlar yükseltilmeden, haftada 4 saat çal şma süresinin uzat lmas na ve iki y l zam istememeye raz olan IG Metall, bu anlaşmayla, Belçika’daki 4 bin işçinin kap n n önüne b rak lmas na adeta çanak tutuyor.

Avrupa sendikalar için turnusol!

Karar n aç klanmas ndan sonra Forest’deki VW fabrikas nda üretim, işçiler taraf ndan durduruldu, üretim yap lmamas için giriş ve ç k şlar engelleniyor. Belçika’da metal iş kolundaki iki sendika, tekel yönetimi karar geri al nana kadar direnişi sürdürme karar ald . Toplu işten ç karmalar n giderek yayg nl k kazanmas n durdurmak ve özellikle sendikal hareket içinde farkl tav rlar n önünü almak için Avrupa Metal İşçileri Sendikalar Konfederasyonu, 2 Aral k ta enternasyonalist eylem karar ald . Eylemlerle 25 bin emekçi, VW işçilerinin direnişine destek veridi. IG Metall ise verdiği sözlerin aksine, yürüyüşe sembolik olarak kat ld . Enternasyonalist eylemin örülmesi olumlu… Ama eğer bu direnişe yaklaş m sadece sendikalar n “yasak savma” tavr yla s n rl kal rsa, eylemlerin de bir yapt r m gücü olmayacakt r.

İş makineleri için öldüler...

23 Kas m sal günü Polonya’n n başkenti Varşova’n n güneyinde bulunan Ruda Slaska kömür madeninde patlama oldu. Madene inen işçilerin hepsi öldü. Geçtiğimiz Mart ay nda yüksek metan gaz seviyesi nedeniyle kapat ld ğ söylenen madende işçiler nas l ölür?

Şirket yöneticilerinin yapt ğ aç klamadan, 23 madencinin, değeri 20 milyon dolar n üzerindeki iş aletlerini ç karmak için yaşamlar n yitirdikleri anlaş l yor. Polonya’da 2003 y l ndan bu yana maden kazalar nda hayat n kaybeden işçilerin say s 80’i buldu.

M

E

K

D

Ü

N

Y

A

S

5 Dünya

I

“İşimiz için hep birlikte!” “Emeğin Avrupas ”n n küçük ama anlaml bir örneğini sunan bu coşku ve dayan şma, eylem sonuna kadar canl bir şekilde sürdü. DP pankart na gösterilen bu ilgi, işçilerin dayan şmaya olan açl ğ n n ve verdikleri önemin yan s ra, dayan şmay nas l sahiplendiklerinin de göstergesi oldu. Eylemde Yaşanacak Dünya gazetesi imzal “Volkswagen işçisinin direnişi kazanacak” başl kl bildiriler dağ t l rken, gazete sat ş da yap ld .

“Savaş yeni başlad !” VW işçileri, yürüyüş boyunca bas na ve kamuoyuna aç klamalarda bulundular. En s k yap lan aç klama ise, bu yürüyüşün mücadelenin sadece bir etab n oluşturduğuydu. İşçiler sürekli olarak toplu işten atmaya karş mücadelelerinin uzun soluklu olacağ n n alt n çizdiler. İşçiler, eylem boyunca s k s k “Bu direniş kazanacak!”, “İşimizi geri istiyoruz!”, “Bu ilk

eylemimiz, daha devam gelecek!”, vb. sloganlar da kararl bir şekilde att lar. İşçilerin ikinci haftas n geride b rakan grev ve işgaldeki bu kararl l ğ , s n f n, sendikal ihanet s n rlar n parçalad ğ ve devrimci bir önderlik ile buluştuğunda aşamayacağ barikat, püskürtemeyeceği sald r olamayacağ n n da göstergesidir. FGTB Sendikas Genel Sekreteri Anne Demelenne, yapt ğ aç klamada “Savaş yeni başlad ” dedi. Eylemci işçiler ayr ca, VW yönetiminin direnişi k rma çabalar n da teşhir ettiler. VW yönetiminin direnişi k rmak için taşeron firmalar arac l ğ yla bulduklar Türk ve Yugoslav

İhanetin değişmez ad Almanya’daki “tescilli sat ş uzman ” ünvan n n yan na bir de “uluslararas sat ş uzman ” kokart n takmak isteyen IG Metall sendikas , VW işçilerinin eylemini boğmak için yürüyüşten önce Brüksel’de adeta karargah kurdu. Bir hafta boyunca yürüyüşe Almanya’dan binlerce işçi taş yacağ n söyleyen IG Metall, eyleme 100 kişilik delegasyon ile sembolik dü-

zeyde kat l m gösterdi. Pankart dahi açmad . Düzen içi sendikalar n karakterine özgü olmas nedeniyle çok da şaş rt c olmayan, “ihanet” sözcüğünün bile hafif kald ğ bu tutum, direnişçi işçileri bekleyen ikinci tehlikeyi oluşturuyor. Ama nafile! Tüm gayretlerine karş ne IG Metall ne de efendisi VW yönetimi başaramad . Evet, belki yürüyüşe 50 bin kişilik kat l m bekleniyordu ve bunun yar s gerçekleşti. Ama bu rakam n bile Brüksel gibi bir şehir için ortalaman n çok üstünde olduğu unutulmamal .

Ddirenişi sahiplenmeye! VW işçileri şimdi bu yürüyüşten ald klar güç ve moralle, direnişe devam edecekler. Direnişçi işçiler, kendi özgüvenlerini koruduklar , öz örgütlülüklerini oluşturduklar ölçüde, sendikal ihanet s n rlar n ve her türlü sald r y geri püskürtebilecek ve direnişi zaferle taçland rabilecekler.

Eylemden önce işçilerleyiz Dünyan n en büyük otomotiv tekellerinden Volkswagen’in (VW) Brüksel-Forest’te bulunan fabrikas ndaki direnişi selamlamak için büyük yürüyüşten iki gün önce işçilerin yan ndayd k. “İşimiz için dayan şmaya çağ r yoruz!” başl kl afişlerle, sokaklarda bildiri dağ tan işçilerle yap lacak eylemin haz rlar yla karş land k. Gazetemiz Yaşanacak Dünya ve Türkiye’de ç kan işçi gazetesi Al nteri’nin mesajlar n temsilcilere iletiyoruz. Mesajlar n uzunluğu ve okunmama riskini de düşünerek, yolda iki imzay taş yan biraz daha ajitatif ortak bir mesaj daha kaleme alm ş olmam z iyi bir sonuç veriyor. O mesaj işçilere okunuyor. Mesaj “Yaşas n dayan şma!”, “Bizler birbirimizin işini çalmayacağ z!” slogan yla karş lan yor.

işçileri çal şt rmak istediklerini fakat, tüm fabrikan n ve fabrika kap lar n n kendi kontrollerinde olmas nedeniyle bunu başaramad klar n belirttiler.

FGTB temsilcisi mesaj ve ziyaretimizin çok anlaml olduğunu ve dayan şmam z n kendileri için çok değerli olduğunu vurgulayarak teşekkür ediyor ve “Direnişimizin yank s sizin ülkenize de taşt ” diyerek gülümsüyor. Her işçiyle görüşmemizde karş laşt ğ m z malum cümle onun ağz ndan da dökülüyor: “Türkiye’nin AB’ye girmesine biz karş değiliz”. Biz de “Sizler de AB ülkesi işçisisiniz. Bu sizin işten at lman za engel oldu mu?” dediğimizde yeniden gülümseyerek, “fark etmiyor işçiler için” diyor. Yer darl ğ ndan dolay bu ziyaret s ras nda sokakta insanlarla ve direnişçi işçilerle yapt ğ m z röportajlar yay nlayam yoruz. Bu röportajlara www.alinteri.org ve www.ufukcizgisi.net sitelerinden ulaşabilirsiniz.

Yürüyüş s ras nda Yaşanacak Dünya mikrofonunu işçilere uzatt k: Metal işçisi Alfons: Eylem Brüksel aç s ndan asl nda iyi say l r. Ortak bir tepki veriyoruz. Say beklediğimden düşük. Ama bu eylem k sa zamanda organize edildi. Normal böyle olmas . Volkswagen işçisi hakl olarak üzülecek. Çünkü onlar say y fazla bekliyorlard . Brüksel d ş ndan kat l m s n rl oldu. San r m hala kimse yeterince olay kavramad . Son y llarda hat rlam yorum ama böyle yüksek bir rakamda işten at lma olmad . Bu nedenle çok inand r c gelmiyor. At lan işçiler de hala bu kan da san r m. Mairy: Çok heyecanl y m. İşimiz için birlikteyiz. Dayan şmak çok önemli. Biz de işimizi kaybedebiliriz. Al şmamak gerekiyor. Bu eylemin bir bas nç oluşturacağ kan s nday m.

Ama daha büyük bir eylem organize etmek gerekecek. Bu ikna için yeterli değil. Bugün burada bulunan arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum. Çünkü sokağa ç k p tepki göstermek gerçekten çok önemli. Çünkü bu art k fazla yap lm yor. Değiştirmek için çaba gerekli ama hep birlikte, hep birlikte… VW işçisi Turan Gören: Güya eylem k r c lar n getirip fabrikada çal şt racaklarm ş. Buna kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Zaten fabrikan n tüm kap lar hem kilitli, hem tutulmuş durumda. Yaşam koşullar m z gittikçe kötüleşti, bir de işimizden olursak iyice kötüleşir. İşimizin elimizden al nmamas için buraday z ve sonsuza kadar burada olacağ z!

Çin’i “köleler” büyütüyor! Çin’in son y llardaki yükselişi, tüm dünyan n ilgi odağ oldu. Çin, y lda yüzde 9-10’luk büyüme performans ile k sa sürede dev ölçekli bir ekonomi haline gelerek, dünyan n diğer kapitalist ülkelerini geride b rakt . Çin ekonomisinin büyüklüğü bugün 1,3 triliyon dolar. Dünya ticaretinin yüzde 7’sini elinde bulunduran Çin’nin, beş y l içinde bunu ikiye katlamas bekleniyor. Dünyan n en büyük imalat merkezi haline gelen ülkedeki ucuz maliyetlerle, rakip ülkeleri ürkütürken, uluslararas tekeller Çin’e yat r m daha karl görüp, buraya yöneliyorlar. Özellikle son 15 y lda uluslararas tekeller, y lda yaklaş k 50 milyar dolarl k yat r m yapt lar. Yat r m yapmalar n avantajl k lan etken tabii ki işgücünün çok ucuz olmas ! Çin’de sermaye yat r mlar n n baş döndürücü h zda büyümesi, Çinli emekçilerin can , kan ve al nterileri üzerinden oluyor. Çin’deki işçi s n f n n yaşam koşullar n , oradan gelen bir heyetin Köln’de kat ld klar bir seminerde dinledik ve siz okurlar m zla da paylaşmak istedik. Sözü Honkong Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Profösörü May Wong’a b rakal m…

İnsanl k d ş çal şma koşullar Yaşam kalitesinin düşüklüğü, köylülerin k rsal alandan şehirlere gitmesine yol aç yor. Birçok köylü, göçmen haline geli-

yor. Köylüler geçici oturma izni için başvurmak zorundalar. Aksi takdirde çal şamaz, kalacak oda kiralayamazlar. Hatta zorla memleketlerine gönderilme riskiyle karş karş ya kal rlar.

120 milyon insan çal ş yor. Siemens, Philips gibi fabrikalarda… Çin hükümeti, bu genç insanlar bir yandan çal şt r yor, fakat diğer taraftan da oturma

ve çocuklar n ald rmak zorunda kal yorlar. Çin’de çal şan işçilerin yar s n n çal şma izni yok. Bu yüzden maaş kesintileri oluyor, çok düşük ücretle çal ş yorlar. 4-5 ay boyunca maaş alam yorlar. Bu yüzden işten ç kam yorlar ve fabrika hapishane gibi! 4-5 sene bir iş yerinde çal şan işçi, 25 yaş na geldiğinde yaşl olarak görülüp, işten ç kart l yor. Hiç bir sosyal güvenceleri yok. Otuz yaş ndaki kad nlar çal şt rm yorlar. Bu kad nlar n hepsi de köylerden geliyorlar. Bağ ms z sendikalar yok. Kurulmas yasak.

Sosyalizm zaman nda…

Fakat bütün bunlara rağmen kaçak işçi çal şt rmakla, işçileri sosyal güvenceden uzak koşularda çal şt rmakla kar n büyüten kapitalist sistem buna uygun “çözümü” de yarat yor!

Kendi ülkende kağ ts z olmak… Globalleşme, ülkemdeki değerleri yerle bir ediyor. Genellikle genç kad nlar köylerden topluyorlar ve mevsimlik işçi olarak çal şt r yorlar. Bu işçiler bir sene bir yerde çal ş yorlar, bir sene başka yerde… 200 milyon göçmen işçi var. Bunlar her sene yerlerini değiştirmek zorundalar. Bunlardan elektronik sanayinde yar s kad n olmak üzere,

izni vermiyor. Çin kanunlar na göre, eğer bir köyde doğmuşsan z siz köylüsünüz, başka bir yerde ikamet edemezsiniz. Bu yüzden çoğu, şehirlerde kaçak oturuyor. Bundan dolay fabrikalarda çal şanlar, ailelerini yanlar na getiremiyorlar ve fabrikan n yatakhanesinde yat p kalk yorlar. Bu sayede işçiler daha rahat kontrol edilebiliyorlar. Bu sistem tamamen bir sömürü sistemidir. Günde en az 12 saat çal şmak zorunda b rak l yorlar. Çoğunun sosyal güvencesi yok. Hastal k sigortalar dahi yok. Yatakhaneleri bile iki vardiya kullan yorlar. Bunun sebebi de kad nlar n boş yere orada kalmamalar ! Kad n işçilerin çoğu tecavüze uğruyorlar

Bu işçileri konu alan bir kitap yazmak için, işçilerle birlikte 6 ay kald m. Bu işçilerle birlikte çal ş p, ayn yatakhaneyi paylaşt m. Çok zor koşullard . Ayn zamanda “Bu işçiler için neler yapabilirdim?” diye kendi kendimi çok zorlad m. Çünkü insanl k d ş koşullarda çal ş yorlard . Bütün denetimlere ve rahat koşullar n olmamas na rağmen kad n işçilerin kendi aralar nda iletişim yaratabilmek, sohbet ortamlar yaratmak, onlar bilgilendirmek için uğraşt m ve kitap okumalar n sağlamaya çal şt m. Sosyalistler zaman nda, beşikten mezara kadar haklar korunuyordu insanlar n. 1980’den sonra bu haklar n çoğu kalkt . Devlet güvencesinde çal şan 30 milyon kişi işten ç kart ld .

İtfaiyecilerden eylem Primlerin ödenmesi maaşlar na zam yap lmas ve 55 yaş nda emekliliğin garanti edilmesi için 4 sendika taraf ndan yap lan çağr yla eyleme 10 bin itfaiyeci kat ld . Polisin lacromojen gaz na karş l k veren itfaiyeciler, iki polisi ağ r yaralad , bir polis arac n da ateşe verdi. Ulusal meydan ablukaya alan polis, eylemcilerin alana girmesini engellemek istemesine rağmen eylemciler barikat aşarak meydan trafiğe kapatt . Eylem sonunda polis 35 kişiyi göz alt na ald .

Maaşlar düşüyor Üç y ld r maaşlar na zam yap lmayan emeklilerin maaşlar 2007’de düşürülecek. Almanya’da “Temel Maaş” denilen ve 45 y l emeklilik sigortas na aidat ödenmesinden sonra al nacak ortalama maaş n belirlendiği cetvele göre, önümüzdeki y l emeklilik maaşlar Bat Almanya’da 1065,76 Euro’dan 1061,06 Euro’ya, Doğu Almanya’da ise 939,46 Euro’dan 935,32 Euro’ya düşecek.

BBC’de grev... Ünlü İngiliz yay n kuruluşu BBC’de teknik kadroda görev yapanlar, çal şma düzenlerine yeni mesai günlerinin eklenmesine karş ç kmak amac yla 24 saatlik grev yapt . Çal şanlar n yüzde 95’i grev oylamas na kat larak, grevin yap lmas yönünde oy kulland . Grev için, parlamentonun Kraliçe Elizabeth taraf ndan resmi aç l ş n n yap lacağ gün seçildi. Canl yay n s ras nda sorunlar yaşand ve grevin gücü artt .

Postac lar greve gitti Fransa’da postaneler, tüm mektup hizmetlerinin 2009’da liberalleştirilmesini öngören Avrupa Direktifi’ni protesto etmek ve ücretlerinin art r lmas için greve gitti. Beş sendikan n çağr s ile yap lan greve yüzde 30 ile 40 oran nda kat l m sağland . Grevlerin yan s ra ülke genelinde gösterileri düzenlendi. Paris’te Place d’Italie ve Bercy aras nda yap lan yürüyüşe yaklaş k bin kişi kat ld . Postane sendikalar direktifin Avrupa Bakanlar Konseyi’nde inceleneceği 11 Aral k’ta da grev ve gösteriler düzenleyecek.

138 bin kişilik grev Kore Sendikalar Konfederasyonu’na (KCTU) üye 193 yerel sendikadan 138 bin işçi, 4 saatlik bir uyar grevi yapt . Grev s ras nda Güney Kore’nin bütün büyük şehirlerinde kitle gösterileri yap ld . İşçilerin büyük bir çoğunluğu greve iş yerlerinde kat ld . Hyundai, Kia ve Sanyong gibi Otomotiv sanayi iş yerlerinde üretim grev nedeniyle durdu. 7 bin 200 işçi, grev ve sendikalaşma yasağ na karş n, yürüyüşlere ve iş yeri eylemlerine kat ld . Yaklaş k 40 kadar ülkeden sendikalar ve bağl örgütler, “Güney Kore İşçilerine Destek İçin Uluslararas Eylem Günü” ilan ederek 4 saatlik genel greve çeşitli destek eylemleri yapt lar.

İsrail’de kamu grevi İsrail’de son aylarda maaşlar n zaman nda alamayan kamu çal şanlar n n bu sabah başlayan grevi, ülkede hayat felce uğratt . Merkezi Sendika Histadrout’un çağr s yla bu sabah başlayan genel grevden özellikle hava trafiğinin etkilendiği belirtiliyor. Histadrout Genel Sekreteri Ofer Eini, kamu çal şanlar saat 06.00’dan itibaren uluslararas havaalan Ben Gurion’da, limanlarda, s n r noktalar nda, demiryollar nda, bakanl klarda ve dairelerde iş b rakt ğ n söyledi.


Yaflanacak

Dünya 6

Y

A

M

I

N

R

Ümmet-i Muhammed’in selam› var

N

23 Nisan

Telefona annem ç karsa, zay f m olmaz da, eğer bir tane olursa Ebubekir’in selâm var, dersin. İki zay f imkans z da, eğer olursa Ebubekir’in, Ömer’in selâm var, dersin. Üç zay f hiç olmaz da, eğer olursa Ebubekir’in, Ömer’in, Osman’ n selâm var dersin. Dört zay f imkans z da, eğer olursa, Ebubekir’in, Ömer’in, Osman’ n, Ali’nin selâm var dersin. Bir zaman sonra s nav sonuçlar belli olur. Arkadaş s nav sonuçlar n bildirmek için telefona sar l r, telefona annesi ç kar. - “Teyze, oğlunuza söyleyin Ümmet-i Muhammed’in selâm var!”

Üniversitede okuyan bir genç, y l sonu s navlar na girer. Memlekete gitmesi gerektiği için, sonuçlara arkadaş n n bakmas n ister. Genç: Ben memleketime gidiyorum, s navlar belli olduktan sonra bana sonuçlar bildir, ancak telefona ben ç karsam bana söylersin.

E

L

E

R

Keseyrum haa...

23 Nisan’da çocuk öğretmenine sorar: - Ögretmenim, 23 Nisan çocuklar n bayram d r degil mi? Öğretmen: Evet!.. Çocuk: Öğretmenim, siz söylemiştiniz; bayramlarda insanlar dinlenir ve birbirlerini ziyaret ederler değil mi? Öğretmen: Evet yavrum! Çocuk: Anlamad ğ m bir şey var? Niye 23 Nisan’da en çok yorulan biz oluyoruz!..

Profesör ve Amerikalı... Bir Amerikal balona biner. Uçarken yolunu kaybeder. Bilmediği bir yerde bir çay ra doğru sürüklenir. Balonun aşağ ya çok yaklaşt ğ bir s rada birini görür, bağ rarak sorar: - “Kayboldum, nerede olduğumu söyleyebilir misiniz?” - “Bir çay r n üzerinde uçmakta olan bir balonun içinde şu kadar yüksektesin!” Balondaki Amerikal bu cevap üzerine: - “Siz profesör olmal s n z.” - “Evet, nereden anlad n z?” - “Söylediğiniz her şey yüzde 100 doğru fakat verdiğiniz bilgiler hiç bir işe yara-

K

m yor.” Bunun üzerine aşağ daki adam, yukar ya seslenir: - “Siz de Amerikal olmal s n z.” - “Evet, siz bunu nereden anlad n z?” - “Birincisi, kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi, nereye gitmek istediğinizi, amac n z bilmiyorum ve tamamen kaybolmuş durumdas n z, buna rağmen size yard mc olmam bekliyorsunuz. İkincisi, benimle karş laşmadan önce hangi durum ve pozisyonda idiyseniz şimdi de ayn yerdesiniz buna rağmen beni suçluyorsunuz.”

Köyün delisi minarenin tepesine ç kar. Bütün köylüler toplansa da onu aşağ indiremezler. - “Lo, sana iyi bir yemek yaparız...” - “Iıh”, diye baş sallar. - “Seni gezmeye götürürüz. Hadi in aşağı!” - “I h...” - “Sana tatlılar yaparız!” - “Iıh...” Bakmışlar olacak gibi değil, içlerinden biri: - “Delinin halinden ve dilinden deli anlar, demiş. Şu yan köyün de bir delisi var. Gidip hele onu getirelim.” der.

Tepede ki kendisine bakınca: - “Ula tan d n m beni?” Minarede ki delinin, - “hı-hı” dediğini duyunca cebinden ufak bir çakı çıkarıp ona gösterir. - “Ula görimisen bunu?” - “Hı, hı...” - “Nedir len bu elimdeki?” - “Bıçak”. - “Ula ineceksen in aşağ , yoksa valla minareyi keseyrum”. - “Tamam, tamam, kesme sakın... hemen iniyom.” der.

Varıp diğer köyün delisini getirirler. Minaredeki deliyi gösterip; - “Ne yap et, onu aşağı indir” derler. Komşu köyün delisi şöyle bir yukarı bakar: - “Ömer”, diye bağır r.

Bu adam dinlenmez mi? Bir araşt rmac , Orhan Gencebay’ n neden çok dinlendiğinin araşt rm ş. Yapt ğ bir röportaj n gösterdikleri: Araştırmacı: Neden Gencebay’ı bu kadar seviyorsunuz/dinliyorsunuz? Adam: Kardeş, zamanında bir kıza aşık oldum. Gencebay ‘Bir görüşte aşık oldum’ şarkısını çıkardı. Sonra kızı istedim vermediler ‘Bir araya gelemeyiz’ şarkısını çıkardı. Neyse kızı kaçırdım, evlendik. Ama pişman oldum, hayal ettiğim gibi olmadı.

Gencebay ‘Ben sevdimde ne oldu’ şarkısını çıkardı. Bu adam dinlenmez mi kardeşim...

Kıllık olsun diye!.. “T”pelte¤i floför ve çocuk... Konuşma özürlü çocuk, yeni taşındığı mahallesinde okula gitmek için otobüs bekler. Otobüsü karşıdan görününce el sallayıp bağırmaya başlar; - “Toför bey, toför bey thur!” Şoför durağa gelince durmayıp devam eder. Çocuğun ve onu evin penceresinden seyreden annesinin canı s k l r. Ertesi gün aynı saatte otobüs görününce çocuk, annesinin eline verdiği bir bez parçasını sallayarak; - “Toför bey, tofoför bey... thur... thur..!” der. Şoför yine durmadan geçer.

Hostes niye çağ rd ğ n sorunca: - “Hiiiiiç k ll k olsun diye” demiş. Sonunda hostes dayanamam ş pilota şikayet etmiş. Pilot da karga ve eşeği uçaktan atm ş.

Bir eşek de olay hayretle izliyormuş. Karga gene hostesi çağ rm ş hostes niye yapt ğ n sormuş. Karga: “Hiiiç k ll k olsun diye” demiş.

Havadan yere düşerken eşek kargaya küfrediyormuş: - “Ulan ne geldiyse senin yüzunden geldi” diye.. Karga, pis pis gülmüş:“Oğlum madem uçmas n bilmiyorsun niye k ll k yap yorsun?!”

Bunu gören eşek dayanamam ş, o da hostesi çağ rm ş.

Çengel Bulmaca

Üçüncü gün yolun ortasında durup ellerini kollarını sallayarak; - “Toför... töför.. thur... thur..!” der. Hızla yaklaşan otobüs kırılmadık kemiğini bırakmaksızın çocuğa çarpar. Olay yerine gelen polis çocukcağızı ambulansa yerleştirir. Polis; - “Zavallı çocuğu gördüğün halde neden vurdun?” diye şoföre sorar. Şoför: “Tayanamatım art k!.. Tünlertir penle talka getiyor ettoluettek!..”

Haz rlayan: Yaşanacak Dünya bulmaca ekibi

A¤abey

Birdenbire

Koruyucu bafll›k

Arap:Ruh bilim, ‹zlenim →

Bir fleyin esas tutu- → lan yüzü

Anadolu ajans›

Arık,Kanal Güzel sanatlarda klasik ça¤ öncesinden kalan

Uçakta seyahat eden bir karga, ikide bir hostesi çağ r yormuş. Hostes gelip ne istediğini sorunca: - “Hiiiç k ll k olsun diye” diyormuş.

Olumsuzluk veren ön ek Baflka, öteki, di¤er Dogma

Vurma veya yakalama ifli

Genellikle güldürü niteli¤inde kısa oyun

Saf

‹syankar

M›s›r’da üretici güç

Daha önceki ve sonraki olaylarla ba¤lantılarını, karflılıklı etkilenmeleri inceleyen bilim

Satmaktan emir kipi

Elefltiri

Karadenizlilere özgü deniz arac›

O

Ar›nma

‹stek, emel

R

T

A

Bozk›r

E

K

A

Aflk tanr›s›

Çatk›

R

S

E

K

V

Ü

A

K

Rekor k›ran kimse

R

L

E

R

Yapraklarından kokain çıkarılan, en çok Peru'da yetiflen bir bitki (Erytrroxylon coca)

Çeflitli mutfak gereçlerini tafl›maya yarayan düz kap

Örülerek dokunan bir cins yün kumafl

T

T

E

Eski dilde ayak

O

P

Yerine koyma

S

E

S

Od, nâr

K

A

S

A

T

Nikel element’inin imi

M

E

N

E

P

A

Koflum hayvanlarının ba¤landı¤ı a¤aç

Makam, mevki

Arg. davran›fllarda ki → gereksiz abart›,kendini be¤enme

E

K

O

R

T

K

O

K

A

Benzer olan

→ →

Halk dilinde evet

Eder

‹lave

Ten’in sesizleri

Genifllik

Gelenek ↵

‹kincil

‹ade’nin ilk hecesi

Uyku →

K›na’n›n ünsüzleri

Resimde’ki flairimizin bir fliiri (‹yimserlik)

Radyum elementinin simgesi

Kuflatma

Argoda bir seslenme → Telefon konuflmalar›nda kullanılan bir seslenme sözü

R

K

R

A

Aynfltaynyum elementinin simgesi

Adale

A Bir fleyin eksi¤ini tamamlamak için ona katılan parça

Utanma duygusu

A

P

A

E

A →

T

Bir ço¤ul eki

T

R

Bu¤daygillerden → bir bitki (Hordeum vulgare)

K

Caddelere kurulan süslü geçit

H

Notada duraklama → iflareti

N

E

R

Cephane, makine veya otomobillerin bulundu¤u yer

Kamer

T

E

T

Okuyucu, okur

S

A

Çeflitli dans ve oyun- → lardan oluflan,sahne gösterisi

‹zmit’te bulunan ka¤›t fabrikas›

S

P

Çıplak resim

Alıflılan ve gereken- → den baflka

C

Miras

‹flaret

S

U

Çevre, yöre

Flor elementinin → simgesi

Z

A Atak

Gözlem

A

R

Kalsiyum elementi- → nin simgesi

Utanma duygusu

K

A

Arka, gerei

A

Baston

K

Üç köfleli ve telli, büyük çalgı

S

‹flte flurada anlam›nda

Z

F

A

A

R

Bir haber ajans›

Kükür’in imi

V

A

T

A

M

Dayanılması güç durum

Rusça’da evet →

Oksijen’in imi

‹nce, keskin Alman yazar Goethe’nin ünlü eseri

T

K

Yazılı kâ¤ıt

Stil, janr

H

Yi¤itlik, kahramanlık, cesaret

Resimde ki “Kent” adl› fliire imza atm›fl yunanl› flair

Uyrukluk belgesi

Oluflan, meydana gelen

Bir co¤ul eki

Haz rlayan: Yaşanacak Dünya bulmaca ekibi

De¤ifliklikler

Bir iklim çeflidi, berri

Silindir içinde düzenli hareket eden daha küçük çaplı itenek

Genellikle bir düflüncenin savunuldu¤u, sürdürüldü¤ü yer

Çengel Bulmaca

Yazman Bir dil içindeki her türlü çeflitlenme

Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler

İnsanlar n yüzy llard r en çok merak ettikleri konu şüphesiz gelecek olmuştur. Hatta bu bir bilim dal haline bile getirildi. İnsan akl , bilim ve teknolojinin evrimine kafa yoran ünlü beyinler, insanl k için bir gelecek kronolojisi bile haz rlad lar bugünlerde. İnsanlar, ne zaman ne yapacaklar? Ama soru gelecek olunca, merak edenide üzerinde çal şan da çok oluyor. Bunlardan bir tanesinide falc lar oluştuyor. Tarot’a bakanlar, olmad fincan ters çevirip bakanlar -ki küçücük fincan n içerisine koca hayat nas l s ğd r rlar, hala akl m ermez-, o da olmad suya tükürtüp bakanlar… Burçlara inananlar, y ld z, uğurlu say derken bu liste bayağ bir uzay p gidiyor. Bu konuda her ne düşünülürse düşünülsün, insanlar her zaman geleceği merak etmiştir. Geleceği öğrenmek için bin bir türlü yöntemler geliştirmiş ve zaman zaman bu yöntemlerden yararlanmaya çal şm şt r. Sonu hüsranla bitenlerin say s da hiç az değildir hani! Bu gelecek merak , karş m zdaki insanlara dair merak m zlada birleşince, epey komik durumlar meydana getiriyor. Bu konudaki ilk deneyimim üniversite s nav na girmeden önceki son günümdü. Ablam inançl bir kad nd r. İnançs z kardeşinin şans n açmak için avucundaki pirinç taneleriyle geldi önümde durdu. “Al bunlar s nav başlar başlamaz yut” diyerek, pirinçleri avucuma t k şt rd . İlk akl ma gelen pirinç tanelerini çöpe atmak oldu ama nafile, ablamdan kurtuluş yok. Söz vermem için saatlerce yakard . Neyse iş başa geldi bir kez. Sözü de verdik. Yolu yok yani k sacas , ille de yutacam pirinçleri!… Yuttumda. Ama s navdan önce yuttuğum pirinçlerin midemde yaratt ğ bunalt y anlatman n mümkünü yok. Az daha s nav b rak p ç k yordum salondan. Doğrusu yararl bir taraf da olmad değil bu maceram n. Kimseye yapamayacağ m işler için söz vermemem gerektiğini ac bir biçimde öğrenmiştim!… Okulda, arkadaş ortam nda, yine bu merak n bir parças olan “burcunuz ne?” sorusu ile karş laşmayan m z yoktur belkide. İnsan n içini bayan muhabbetlerin aç l ş cümlesidir neredeyse bu. Akrep, boğa, aslan derken yengeç… Bütün bu hayvanlar neden bizi temsil eder, hala anlam ş değilim. Doğrusu bu konuda pek bilgim de yok. Bildiğim tek şey, burçlar hayat m boyunca asla unutamayacağ m… Avrupa’ya gelmemin üzerinden k sa bir süre geçmişti. Hergün yeni insanlar tan yordum. Bulunduğum ülkenin dilinde “nas ls n, merhaba, tamam, hay r ve evet” d ş nda bildiğim kelime say s ya 10 ya da 20 taneydi. İşin kötü taraf ise, karş n zdaki merakl kişilere tüm derdinizi bu 20 sözcük ile anlatma zorunluluğu. Buralara yolu düşen herkes bu sendromu bir biçimde yaşam şt r san r m. Katsay s epey yüksek bir stres anlayacağ n z. Kald ğ m kampta her ülkeden ve her renkten insan vard . Benim de kampa gelişimin üzerinden henüz bir hafta bile geçmemişti. Yeni gelen herkesin ismini, cismini, burcunu öğrenmek bir nevi farzd r değilmi?! Etraf m n çevrilmesi ile soru yağmurunun başlamas bir oldu. Ben de gerilim haf safhada. Veeee içlerinden biri o meşhur soruyu patlatt ; “Burcun ne?!” Ne diyebilirdim ki? Asl nda, “sanane be adam, burcumu öğrenince baş n göğemi erecek” ile başlayan pekçok cümle kurulabilirdi. Kurdumda zaten. Ama içimden… İşin kötüsü, ben hala hayvan isimlerini bilmiyorumdum. Burcum neydi? Vah ki vah. Ne diyecektim şimdi ben? Burcum boğayd ama nas l anlatacakt m. En kolay yolun “inek” üzerinden “boğa”y anlatmak olduğuna karar verdim. İyi de bunu nas l anlatacakt m. Bunu düşünürken ağz mdan “Masculin vache” (erkek inek) sözcükleri dökülüverdi. Keşke dökülmeseydi. İki elimin işaret parmaklar n kafam n her iki yan na götürüp o meşhur boğa işaretini yapsam, yan mdakiler bu kadar şiddetli bir mide kramp geçirmezlerdi herhalde. Salonda var alt , yedi kişi. Nas l gülüyorlar anlatamam! Neredeyse ses duvar n aşacaklar. Korkunç bir kahkaha tufan . Surat m, k rm z n n bilimum tüm tonlar na jet h z yla girip ç karken, ben saklanacak bir delik ar yordum. Ama ne gezer, kaç ş yok. O akşam kamp n madaras olmuştum olmas na ama bunun bir de faydas n görmüştüm. İlk f rsatta “boğa”n n ne demek olduğunu öğrenmek gibi… Eee, ne de olsa “burcun ne” sorusu muhabbetin aç l ş cümlesiydi ve ben daha uzun süre buralarda kalacakt m… Ertesi sabah kalkt m. Akşamki tufan unutmuş koridordan geçiyordum. Ne göreyim?! Karş mda kocaman bir afiş, üzerinde kocaman bir inek, onunda üzerinde kocaman bir baloncuk. Baloncuğun içinde büyük harflerle “benim burcum erkek inek” yaz s . Bu kadarla bitse yine iyi. Alt nda da benim ad m!… Bu “talihsiz” olay n üzerinden iki y l kadar geçti. Ne zaman gelecek merak na ilişkin bir soru duysam, hep bu olay gelir akl ma. Tabii arkadaşlar sağ olsun, düzenli yazd klar mesajlarla unutmamada izin vermezler hiç. Asl nda kendimi yine de şansl buluyorum. En az ndan ben bu kadar ile y rtt m. Ya tüm umutlar n böyle saçmal klara bağlayanlar ne yap yordur?…

Zeynep Günel

Erkek inek...

A

Felsefik düflünceler


Yaflanacak

K

A

D

I

7 Dünya

N

‹çimdeki Pencere Kiraz

“Hiç bu kadar aşağ lanmam şt m…” Çocu¤u biraz büyüdükten sonra, maddi olarak çok zor durumda kald›¤› bir s›rada vermifl ilk gazete ilan›n›. Ve gelen ilk telefon, do¤rudan fuhufl teklifiymifl... “Sabah sabah sinirlerim altüst oldu yine. Sabah n köründe telefonun çalmas yla uyand m. Bir erkek sesi. Gazeteye iş için verdiğim ilan görmüş. Haftada üç gün temizliğe gelmemi istedi. ‘Olur’ dedim. Temizliğin d ş nda başka ihtiyaçlar da varm ş, karş lay p karş lamayacağ m sordu. Sakin olmaya çal şarak, ‘hay r, ben sadece temizlik yap yorum. Başka kad n aray n kendinize’ dedim. Teşekkür ettirmeyi ihmal etmeden kapatt telefonu!” Trene yetişmeye çal ş yorduk arkadaş m konuşurken. Yüzümün beyazlaşt ğ n farkedince, “Neden bu kadar şaş r yorsun, ilk kez mi duyuyorsun bunlar ?” diye sordu. Doğru anlad ğ mdan emin olmak için tekrar sordum. “Sen gazeteye temizlik için ilan verdin ve herifin biri sabah n köründe seni arayarak fuhuş teklif etti, öyle mi?..” “Evet” dedi arkadaş m. “Bu hep böyle olur. Sen ilan verirsin ve beklediğin yan tlardan çok fuhuş için aran rs n!”

“Sen bana gel…” Çok şaş rd ğ m ve k zd ğ m görünce konuyla ilgili sohbet derinleşti. İlk zamanlar kendisi de ayn şoku yaşam ş. Çocuğu biraz büyüdükten sonra, maddi olarak çok zor durumda kald ğ bir s rada vermiş ilk gazete ilan n . Ve gelen ilk telefon, doğrudan fuhuş teklifiymiş. Zor durumda oluşunu, al nteriyle çal şabileceği bir işe ihtiyaç duyuşunu böylesine pervas zca kullanmaya çal şmalar karş s nda h rs ndan ağlam ş. Gün boyunca telefonlar n ard arkas kesilmemiş ama. Hatta bir tanesi, yaş n n genç olduğunu öğrenince, “Bu yaşta, bu paraya yard mc l k m yap l r? Bak Almancan da iyi değil, sen bana gel…” demiş. “Hayat mda hiç bu kadar aşağ lanm ş hissetmemiştim kendimi” dedi arkadaş m. “Kendi ülkemde iyi bir derece ile üniversite bitirdim. Üç dil biliyorum. Almancay da öğrendim. Ama bunlar burada hiçbirşey ifade etmiyordu, hala işsizdim. ‘Al nterimle olduktan sonra hiçbir iş

ay p değildir’ diyerek gazetelere temizlik, çocuk ya da yaşl bak c l ğ için ilan verdim, neyle karş laşt m! Anlatamayacağ m kadar zoruma gitti. Günlerce kendime gelemedim.” “Kimler ar yor daha çok, göçmenler mi Almanlar m ?” diye sordum. “Yabanc lar hiç aramazlar, onlar n genellikle paras yoktur. Orta yaşl Almanlar

Arkadaş m bu saf soru karş s nda hafifçe gülümsedi: “Elbette fuhuş yasal. Ama çok pahal . Onlar da bilir göçmen kad nlar n genellikle düşük eğitim seviyesine sahip olduğunu, iş bulamad ğ n , dil problemlerinin olduğunu ve maddi olarak zor durumda olduklar n . Ve ne yaz k baz göçmen kad nlar n temizlik gibi işlerle bir-

ararlar” diye yan tlad . Öylesine şaşk nd m ki, çocuk safl ğ nda bir soru daha soruverdim “Neden böyle yap yorlar ama? Bu ülkede fuhuş yasak değil ve resmi yollardan istediklerini yapabilirler…”

likte başka işler de yapmak zorunda kald ğ n . Bu nedenle bu tür ilanlar kaç rmazlar, şanslar n denerler ve resmi olarak fuhuş yapanlara verecekleri paran n çok daha az na göçmen kad nlar kullan rlar…”

Karş koymad ğ n sürece… “Bu adamlar nas l bu kadar rahat davranabiliyor peki? dedim hala inanamayarak. “Dedim ya, bu onlar için çok doğal ve hesapl . Bu işi yapan kad nlar da var. Ar yorlar, ‘hay r’ cevab n al nca da kibarca ‘teşekkür ederim, size iyi günler dilerim’ deyip telefonu kapat yorlar. Dedim ya, önceleri sinir krizi geçiriyordum. Hatta bir keresinde, telefonda görünen numaradan adam n evini tespit edip gittik eşimle birlikte. Çok çok sinirlenmiştik. Adam öfkemizi anlay p ‘hay r ben aramad m’ deyip durdu… Sonra, “al şmak” değil kesinlikle; çünkü bu aşağ lanmaya al şamaz insan, ama ciddiye almamay başard m. Sinirlerimi bozup kendimi harap etmiyorum en az ndan…” Onurlu, emekçi ellerine bakt m arkadaş m n. Göçmen bir kad n olarak bir kez daha ezildi yüreğim. Binlercemizi düşündüm. Hem bir göçmen, hem de bir kad n olarak kat kat fazla eziliyor oluşumuzun ac s çöktü içime. Bir kez daha anlad m ki, karş koymad ğ n sürece bu sistem posan ç k ncaya kadar her yönden sömürür, sonra da atar seni bir kenara… S.Özdemir

Cellad na aş k olmak mamas n ve de onun aşk na karş l k vermesini diler hale geliyorsunuz! Yani dilediğiniz; karş koyamad ğ n, yenemediğin düşman na teslimiyetin son s n r na dayanmak: Cellad na aş k olmak… “Ağa genç, yak ş kl , okumuş ve kültürlü. Daha ne istiyorsun? Senin yerinde olmak için can atan binlerce k z var. E sen de genç ve güzelsin, böyle töreye can kurban!“ dedirtiyor dizi her bölümünde!

Yönetmenin marifeti Diziler “hayat n vazgeçilmezi” haline getirildi. Peki onlars z yapamad ğ m z dizilerde, kendi yaşam na rastlayan var m d r aram zda acaba? Al n size gerici feodal ilişkileri allay p pullay p öven bir dizi: S la. ATV ekranlar nda cuma günleri yay nlanan dizide Mardinli esas k z, yoksulluktan dolay ailesi taraf ndan İstanbullu zengin bir çifte sat l r. Burjuvalara has yaşam tarz n n tüm olanaklar ayaklar na serilir. Mardin’deki gerçek abisi ağan n k z n kaç r nca, yüzy llard r süregelen bir töre devreye

girer: Berdel… Abisi ağan n k z n alacak, bunun karş l ğ nda S la da, ikinci kez, bu defa abisi için ağaya sat lacakt r. Ve dizi, bu hikaye üzerinden tüm bir gerici feodal ilişkileri bize hoş göstermek ve kabul edilebilir k lmak için ak yor. Dizide ağa ne kadar vakur, onurlu, iyilikle dolu bir tipse, k z da o kadar şirret, vara yoğa car car eden bir tip. Yani daha baştan kurgu, ağay , yani egemenlik sistemini aklamak üzerine kurulmuş. K z n ağan n o muhtaşam yüreğini anlamas n ve ağaya terbiyesizlik edip dur-

Dizinin yönetmeni Gül Oğuz, bu tip dizileri çekmekle kad nlara yard m ettiğini iddia ediyor. Yard mm ş! Bu nas l bir tatmin duygusudur acaba? Dizide kad nlara özetle şu söyleniyor: “Ey kad nlar, sak n karş ç kmay n. Töre o kadar da kötü birşey değildir!” Evet, Gül Oğuz, töreleri o kadar da kötü görmüyormuş. Töreler prangaym ş ama hepsi değilmiş! Nas l bir güce tapma güdüsüdür bu ve nas l bir aşağ l k kompleksdir?.. Bir kad n yönetmenin kad nlar bu kadar aşağ lamas başka neyle aç kla-

nabilir? Oğuz, bu coğrafyada yaşayan herkesi ayn kefeye koymay da ihmal etmiyor: “Hepimiz ayn bahçenin meyveleriyiz. Kimimiz elma, kimimiz armut, kimimiz şeftali olabiliriz. Sonuçta ayn bahçenin meyveleriyiz.” diyor. Kendisi bitkisel bir şah s olabilir, bu doğru. Ortaçağ karanl ğ na ve bağ ml l ğ na mahkum edilmiş yoksul köylüyle, o ağan n sülalesindeki erkek ve kad nlar nas l ayn bahçenin meyveleri olabilir? Gül Oğuz’un düzeni bu denli aklamaya çal şmas , düzene ve törelere bu kadar yalakal ğ neye denk düşer? Bir yerlere gel-

me arzusuyla, her gün cinayetlerin işlendiği ve intiharlar n n yaşand ğ töreleri aklamak insan bu denli alçaltabilir ancak…

9 cesur yürek Şimdi diziden ç k p gerçeklere kulak verelim. Bir işçi toplant s ndan: “Dizi hiç de gerçekliği yans tm yor. Töre çok şiddetli yaşan r bizim oralarda. Bundand r bu kadar çok kad n intiharlar . Berdel hep vard r ve kimse karş ç kamaz; ne erkeği ne kad n .” Orada yaşayan yoksul köylü ile ağa sülalesi, kad n yla erkeğiyle iki ayr s n ft r. Töre sahibi olan s n fla töre kurbanlar , asla ayn bahçenin meyveleri olamazlar! Buna karş ç kmak, cellad m za aş k olmaktan değil, töreye ve töre sahiplarinin şahs nda bu çürümüş sistemin kendisine karş mücadeleden geçer. Töreye karş ç kmak, bu tür dizilerle kendimizi avutmak değil, Batmanl 9 cesur yüreğin yapt ğ gibi, mücadeleyi başlatmakt r… Kaynak: Al nteri

Çocuğunuza iyi bir örnek misiniz?..

Çocuklar n, onlar yetiştiren anne baba ya da bak c lar n sözlerinden önce davran şlar n alg lad ğ n söylemek, kimi anne baba ya da çocuk yetiştiricisini tedirgin edebilir, ki etmelidir de. Özellikle hayat n ilk y llar nda, anne babay , ya da bak c y model alarak, yani “taklit alg lama” ile öğrenme, çocuklar n önde gelen öğrenme yöntemle-

rinden biridir. Ve çocuklar günlük hayatta ölçü, değer, sayg ve s n r bu gözlemleri ile içselleştirirler. Örneğin anne ya da baban n yetiştirdiği bir çocuğun davran şlar na bakarak anne baba aras ndaki değer, sayg ve s n r verilerini elde etmek mümkündür. Eğer bir taraf diğerine gerektiği gibi sayg l değilse ve bunu çocuğun bulunduğu iletişim

ortam nda da yans t yorsa, çocuk da zamanla bu ölçüyü içselleştirebilir ve benzeri tutumlar sergileyebilir. Çocuğun anne baba veya yetiştiriciyi model almas , ileriki yaşlarda meslek seçiminde de kendini gösterir. Anne baba mesleğini sürdüren çocuklar n say s bir hayli kabar kt r. Bu gerçeğin olumsuz davran ş gelişimi gösteren çocuklar için de geçerli olduğunu ve çocuklar n anne baban n olumsuz al şkanl klar n edinme eğiliminin yüksek olduğunu, davran ş bozukluğu ve bağ ml l k al şkanl klar olan çocuklar n ailelerine bakt ğ m zda görebiliriz.

Çocuk alg s Dil gelişimi ile “kavramsal bilinç”in oluşmaya başlamas , çocuklar n “soyut rasyonel öğrenme” yöntemine al şmalar n sağl yor. Bu gelişme çocuklarda, dört beş yaşlar nda artan

konuşma ve soru sorma ile kendini gösteriyor. Çocuklar n, dil öğrenme yeteneğinin güçlü olduğunu ve doğru yöntemler kullan ld ğ nda k sa sürelerde iki hatta üç dili öğrenebildiklerini özellikle de göçmen çocuklarda gözlemleyebiliriz. Evde ana dili ile yetişen çocuklar n üç yaş ndan sonra yuvaya gitmeleri ile ilk bir y lda Almacay hakim iletişim dili olarak kullanabilmeleri buna en çarp c örnek. Çocuklar n konuşma ihtiyac n gidermek, sorular na cevap bulabilmek kimi yetiştiriciyi zorlasa da, hassasiyetle üzerinde durulmas gereken bir konu. Çünkü konuşma, zamanla anne baba ve çocuk aras ndaki duygusal bağ da yönlendiren bir olgu ve evde yeterince dil iletişimi sağlayamayan çocuklar, bunu ilgisizlik ya da sevgi eksikliği olarak alg layabiliyorlar. İleriki yaşlarda çocuklar n is-

tek ve s k nt lar n anne baba ile paylaşmamalar n n bir kaynağ da onlarla yeterince sözlü iletişim kurmamak olabilir. “K ssadan hisse: Armut gerçekten de dal n n alt na düşüyor” Evet, anne babalar çocuklar için hayat n her alan nda ilk örnek. Çocuklara ay rd ğ m z zaman, onlarla oluşturduğumuz iletişim tarz , davran şlar m z, çocuklar m za sevgimizin, gelişme ve geleceklerine verdiğimiz önemin göstergesi. Anne baba aras ndaki iletişim, sayg , sevgi; çocuklar n gelişiminin, kişiliklerinin ve geleceğinin pusulas . Sağl kl gelişen çocuklar n başar l geleceğinin ilk ilham da, sorunlu çocuklar n başar s z olmalar n n ilk nedeni de anne babalar. Yaz y bir soruyla bitirelim. Çocuğunuza iyi bir örnek misiniz? Ali Erenler/ Pedagog

Zordur köprüleri y kmak! “Hep kontrol, hep kontrol…” diye başlayan bir reklam filmi vard bir vakitler. Ürün, bir kad n pediydi ve bu cümle de malum günlerde kad nlar n art k rahatlayacaklar n ve kendilerini ikide birde kontrol etmekten kurtulacaklar n vurguluyordu.

Kontrol… Kontrol… Asl na bakarsan z bir tek malum günlerde değil, üstelik sadece kad nlar da değil, herkes her daim kontrol halinde. Kontrol, bir refleks gibi düşüncelerimizi, duygular m z , hareketlerimizi, hayat m z yönlendiriyor. Peki, niye sürekli olarak kontrol etme ihtiyac hissediyoruz acaba? Bana sorarsan z, güvenlik için, güvende olman n bize mutluluk getireceğine inand ğ m z için… Oysa ki bu olanaks z. Elbette pek çok şeyi az ya da çok kontrol edebiliriz; bedenimizin faaliyetlerini, bulunduğumuz şartlar , zihnimizi, hissettiklerimizi, konumumuzu… Ancak, asla mutlak kontrole sahip olamay z, yine de çabalar dururuz, üstelik bu çaban n bizi ne denli yorduğunu, enerjimizi nas l da tükettiğini fark etmeden, çünkü böyle al şm ş zd r, küçüklüğümüzden beri kontrol etmeye inanm ş zd r ve kontrol etme arzusunun temelinde sonucun nas l olmas gerektiğini bildiğimize dair megalomanca bir inan şa kap lm ş zd r. İşte bizi y pratan, strese sokan da bu inan şt r zaten, istediğimiz sonucu elde edemeyecek olmaktan dolay o denli kayg lan r z ki geleceği düşünmekten yaşad ğ m z ân da kaybederiz. Nas l ki yaşam m zdaki her türlü olumsuz duygunun kökeninde korku varsa, kontrol etme dürtüsünün özünde de korku vard r; ya sahip olduklar m z kaybetmekten korkar z ya da sahip olmay arzulad klar m za sahip olamamaktan… Ve hayat n ak ş na bir türlü güvenemeyiz, bu yüzden de sürekli olarak planlar yapar, önlemler al r, tedbiri elden b rakmay z. Aş k oluruz, içimiz coşkuyla dolar, ama ayn anda zihnimiz yüzlerce korku üretir; “ya onu kaybedersem”, “ya beni sevmekten vazgeçerse”, “ya başkas na kap l rsa”, “ya bir gün ayr l rsak” … Ve kontrol devreye girer, hem kendimizi hem de karş m zdakini olduğumuzdan başka türlü davranmaya zorlar, k s tlamalar koyar, bask lar uygular z. İşimizde de ayn şey olur; “ya yerime başka birini bulurlarsa”, “ya ekonomi kötüye giderse”, “ya maaş ma zam yapmazlarsa”, “… Bu korkular içinde her ihtimali düşünerek” durumumuzu kontrol alt nda tutmak için gard m z al r z… Kim bilir taa ne zamanlardan kalma koşullanmalar ve korkularla ha bire söylenir durur zihnimizin içindeki ses: “Etraf ne der?” “Duygular m göstermemeliyim.” “Ben buyum, taviz verirsem küçük düşerim.” “Yaşlanmak istemiyorum.” “Dizginleri s k tutmak laz m.” “Dünya elden gidiyor!” “Kemerleri s kal m” “Zaman geçiyor.” “Geç kal yoruz.” “Kaybediyoruz.” “Ölüyoruz…” Hemen kontrolü ele alal m; kendimizi, çevremizi, koşullar m z denetleyelim, planlar, programlar yapal m… Kontrolümüzü kaybedersek mahvoluruz, perişan oluruz, sürünürüz, aşağ lan r z… Hep kontrol, hep kontrol… Aman ha sak n b rakmayal m kontrolü, bizler ancak kontrol eder ve edilirsek güvende olur, huzur buluruz!

Korkuyoruz Her konuda olduğu gibi kontrol konusunda da dengeyi kaç rd ğ m z n fark nda değiliz, çünkü korkuyoruz, deliler gibi korkuyoruz, kendimiz sand ğ m z kimliklerimizi kaybetmekten korkuyoruz, bilinmezlikten korkuyoruz, değişimden korkuyoruz, en çok da ölmekten korkuyoruz ve hayat m z , yaşad ğ m z ortam sürekli kontrol etme ihtiyac duyuyoruz, sanki bir işe yarayacakm ş gibi… İşimizi, ailemizi, ilişkilerimizi denetlemek için ç rp n p duruyoruz, böylece önceden bilinebilir durumlar yaratt ğ m z san yoruz. Üstelik bunu yaparken ne denli öngörülü, ak ll , mant kl ve tedbirli davrand ğ m z için kendimizle gurur duyuyoruz. Düşüncenin bask s o denli büyük ki ben-merkezimiz koşullar ne olursa olsun ipin ucunu b rakm yor. Ç lg nca mücadele ediyoruz; dinamik, özgür, kendiliğinden oluşan-yiten, geçici olan her şeyin durağan ve kontrol edilebilir olmas n istiyoruz. Lakin yaşam böyle değil, çünkü her an değişim var, bunu istesek de istemesek de daima deneyimliyoruz. Değişim; al şkanl klar m z n, direncimizin, inkâr m z n içinden ak yor daima, ama düşüncelerimiz bu gerçeği alg layam yor, zihin kendi doğas n gözlemleyemiyor. Bu kör nokta ile özdeşleştiğimiz için de yaşam n denetlenmesi fikrine kap l p değişim ile bağlant m z kaybediyoruz, yani gerçek doğam zla… Öylesine yap ş yoruz ki karakterimiz olarak gördüğümüz o sahte imaj m za ve o denli s k s k bağlan yoruz ki hikâyelerimize, her şeyi s f rlay p değişimi kucaklamak ölümden beter geliyor. Hep kontrol, hep kontrol… Herkes gergin, herkes yorgun, herkes korku dolu… Zihnimizin serbest kalmaya ihtiyac olduğunu düşünüyorum; en derin, en gizemli ve en mucizevî aç l mlar o özgürlük an nda ortaya ç kacak, buna inan yorum…

“Şiddet art k son bulmal !” “25 Kas m Uluslararas Kad na Karş Şiddete Hay r Günü” nedeniyle dünyan n birçok yerinde bir araya gelen kad nlar, “Şiddet art k son bulmal !” slogan n yükselttiler. Paris’te her y l 50 bin kad n n şiddet ve cinsel tacize uğrad ğ n belirten kad n kurumlar , 25 Kas m günü Republique Meydan’ ndan Opera Meydan ’na yürüdü. “Şiddet kader değil, durdurulabilir. Buna cesaretimiz var” diyen kad nlar, yol boyunca şiddeti lanetleyen sloganlar att . Binlerce kad n n ve onlarla dayan şma amac yla gelen erkeğin oluşturduğu eylemi 29 kurum örgütledi. Almanya’n n Köln kentinde de çeşitli uluslardan 8 kad n kurumunun örgütlediği eylem, Ebertplatz’da başlad . Kad nlara yönelik şiddeti protesto eden konuşmalar n ard ndan yürüyüşe geçildi. Yaşanacak Dünya gazetesi de pankart ve dövizleriyle yaklaş k 300 kişilik kortejde yerini ald .


Yaflanacak

Dünya 8

G

E

N

Ç

L

K

Suçlu kim?

GençLink

Sebastian’ n son mektubu

Ergin

Batakl kta nilüfer değiliz!.. Sorunlar m z , hüzünlerimizi, sevinçlerimizi ve buna benzer başka duygular m z paylaşabileceğimiz arkadaş çevresi! Zorda kald ğ m zda doğru yolu bulmam za yard mc olan ve bunun aksine, bizi tehlikeli durumlar n içene de atabilen çevre. Yeni paylaş mlar n denendiği arkadaş ortamlar nda “bir kerelik” diye başlayan şuanda belki baz lar m z n bağ ml l k seviyesine ulaşt ğ uyuşturucu… Önce merak deyip ilk denemeler, ard ndan fark na varmadan “Bu da neydi, bir etkisi olmad benim üzerimde” diye düşünüp etkilerini ve ne olduğunu anlamaya çal ş rken, art k vücudun uyuşturucusuz yapamay ş … Uyuşturucu… Çoğu kişi ad n duyduğunda ürperir ya da çoğu kişi için s radanlaşm şt r. Gençlik dönemini arkas nda b rakm ş büyüklerimiz içinse kara bir batak. Televizyondan tutun, çevremizdeki insanlara kadar bir sürü olumsuzlama duyar z. Ama bunlar n hiçbiri çözüm değildir. Çünkü bağ ml lar için bütün söylemler bir nasihatten ibarettir. En basitinden, aile yaşam bu konuda çok belirleyicidir. Aile bireylerinin yaşamlar , aralar ndaki anlaşmazl klar , bask c tutmalar ve tam aksine hiç birbirleri ile ilgilenmemeleri en belirgin etkenlerdir. Cezalar, yasaklar ve nüfuz etmeler bu konun çözümünde de bize yard mc değildir. Bu batakl ğ n başlang c sadece uyuşturucu değil, kişiyi çevreleyen koşullar n, insanlar n umursamaz tutumlar d r. Umursamayan insan rahatl kla şunu der zaten “Ben mi kurtaracağ m bu eroinmanlar ? Anne-babas zaten yetiştirememis, bunca derdimin aras nda bir de bunlarla m uğraşacağ m?!.” Sorun işte tam da burada. Yine sistem, çevremizdeki her şeyi bask arac olarak bizi karş kullan yor ve kulland r yor. İnsan insana, insan kendine yabanc laşt r yor. Eee bu madde kendimize ve başkalar na da zarar veren bir madde ise, neden birileri bizleri batakl ğa çekilme korkusundan ç k p da bu batakl ğ kurutmaya çal şm yor?.. Ya da “gelecek” ad na, neden bizlere batakl k yarat l yor?.. Batakl ktan ç kan nilüfer güzeldir, o da bir gün batakl kta çürüyene kadar… Neden o nilüfer biz gençler olal m? Ki batakl ğ kurutmak bizim elimizde. Dayakç , yasakç ve umursamaz tav rlarla çaresizliğimizi bir tarafa kald ral m. Gençlerimizin sorunlar n n ve bunlar n nedeni uyuşturucunun çözümünü yaratal m! Batakl ğ yaratan sistem uygulamalar n çürütelim!

Almanya’da günlerce Sebastian adl genç konuşuldu geçtiğimiz ay. 18 yaş ndaki Sebastian’a bu “popülerliği” kazand ran ise, Geschwister Scholl Realschule adl okulu basarak, 16’s polis 27 kişiyi yaralad ktan sonra intihar etmesiydi! Almanya’n n burjuva bas n ve politikac lar “derin tahliller” giriştiler olay üzerine. Olay n

nedenlerinin baş na şiddet içerikli bilgisayar oyunlar yaz ld . Bir ç rp da tespit edivermişlerdi nedeni. Oysa ki bu neden değil asl nda bir sonuçtu. Kim, niye, hangi amaçla üretiyordu bu oyunlar ? Kar h rs yla gözü dönen ve her şeyi parayla ölçülür hale getiren, markalar n diliyle konuşan ve her şeyi markalaşt ran

Ayr ca Stuttgart Şirin Kitabevi’nin kitap stand ndan farkl türlerden onlarca kitaba ulaşabileceksiniz. Gecede Grup Hasat, Wakm Bağlama Ekibi ve Tiyatro Atölyesi de sizlerle olacak. Saat 17.00’de başlayacak olan gecenin biletlerini (10 euro) Wakm’den temin edebilirsiniz. Adres: Baiertalerstr. 96 69168 Wiesloch Tel: 06222/50 494 Wakm BTA

erkeklere oranla geç olduğu gibi, rapora göre genç kad nlar, iş pazarlar na girmek için belli başl zorluklarla karş laş yorlar. Sistem bir taraftan genç beyinleri iliklerine kadar emmek için bu iş gücünü kullan yor. Nike gibi tekellerin çocuk yaştaki gençleri sağl ks z koşullarda 12-16 çal şt rmas gibi. Diğer yandan da işsizler ordusunu, çal şanlar üzerinde bask arac olarak kullanmak için gençlerin bu orduda yer almas n bilinçli olarak yönlendiriyor.

Toplumun geleceği olarak görülen milyonlarca genç işsiz. Uluslararas Çal şma Örgütü (ILO)’nun yay nlad ğ rapora bak ld ğ nda, dünyada yüzbinlerce genç yoksulluk s n r alt nda yaş yor. Günde 2 dolar karş l ğ nda 300 milyon genç çal şmak zorunda kal yor. Son 10 y lda gençler aras ndaki işsizlik oran 74 milyondan 85 milyona ulaşt .

Ciddi ç kmazlar… Gençler aras ndaki işsizlik oranlamas na bakt ğ m zda 1524 yaş aras gençlerin işsizlik oran yüzde 14.8 artt . Bu iş gücünün kullan lmas için 400 milyon yeni iş sahas n n aç lma-

Kişilikler tarz n yans t r Önemli bir karş laşmam vard . Her zamanki gibi karş laşman n öneminin üzerimde yaratt ğ stres ve sinirle başlad m oyuna. Çünkü bu yaln zca benim için değil, tak m olarak bizim için önemli bir karş laşmayd . Ligde kal p kalmam za kadar varacak sonuçlar da düşünmek zorundayd m. Şunu çok netlikle görebiliyordum, insan n yaşamdaki duruşu, kişiliği ve ilişki tarz , oyunda kendisini o kadar bariz şekilde belli ediyordu ki… Agresif misiniz, savunma psikolojisine mi sahipsiniz, sald rgan

En iyi yöntemi tespit etme Bazen davran şlar sonradan da öğrendiğimizi düşünüyorum. Biliyorum ki eğer tan yorsam biraz kendimi, fazlas yla hayalci ve gerçeklikle bağ çabuk kopan bir insan m. Konsantrem o anki duruma göre hayal mahsulü kahramanlar yarat r, onlar gerçekten de oynad ğ m oyuna girer ve oyunun farkl mecralara akmas n izler… (Satranç oyuncular için hiç de tavsiye etmem!) Dedim ya baz davran şlar

Zaten buradaki ezilmişlik sayesinde, gençlerin milliyetçilere yaklaşma potansiyelleri yükseliyor

s gerekiyor. Tekelci ekonomik büyümenin, rekabet ilişkisinin sonuçlar ndan en fazla gençler etkileniyor. Raporda, gençlerin iş dünyas nda ciddi ç kmazlarla karş karş ya kald ğ vurgulan yor. İşsizlik oran n n en yüksek olduğu ülkeler “3. Dünya ülkeleri” diye nitelendirilen Ortadoğu, Afrika, Latin ve Orta Amerika, Güneydoğu ve Pasifik Asya’daki yar sömürge ülkeleridir. İLO’nun da belirlediği üzere, genç işsizliğin en çok azald ğ ülkeler, AB ve “Kalk nm ş ülkeler” olarak tan mlanan emperyalist ülkeler. Ayr ca tarih boyunca kad nlar n iş sahalar na girmesinin,

Günden güne yükselen işsizliğin sorumlusu gençlermiş gibi yans t lmaya çal şt ğ ndan, bu işsiz gençler devletler için “tehlikeli birer canl ” niteliği taş maktalar. Bu nedenle de gençlere yönelik hoşgörü azalmakta ve yasalar günden güne sertleşmekte. Gençler için bu sorunlar yaşama karş ilgisizlik, gereksizlik, hiçlik ve d şlanm şl k olarak ortaya ç k yor. Gelecekten umutlar n kesmiş olan gençler aras nda, yaşamda amaçs zlaş p dağ lman n, dahas intihar oranlar n n yüksek oluşunun, uyuşturucu ve alkol kullan m na başlama yaş n n sürekli aşağ ya çekilmesinin sorumlusu kim acaba?.. Ve suçlu kim?.. “Gelecek” ad na gençlere batakl ğ işaret edenler ve gençleri oraya itenler mi, yoksa orada debelenen gençler mi?…

Gençlik içerisinde rkç l ğ n gelişmesindeki nedenleri kendimce şöyle s ralayabilirim: 1- Suç oran n n yükselişi Almanya’da gençler aras nda suç oran çok yükseldi. Bu, göçmen gençleri de kapsayan bir yükselme. Milliyetçiler bunu, kendi düşüncelerinin gençlik üzerinde etkisini art rmak, kendi oy potansiyellerini yükseltmek ve gençleri kendilerine çekmek için kullan yorlar. 2- İşsizliğin yükselişi Okulunu bitiren birçok gencin ne yaz k ki meslek eğitim yerleri yok. Bu durumu milliyetçiler kendi anlay şlar n genç beyinlere yerleştirmek için kullan yorlar. İnsanlar ne yaz k ki şuna dikkat etmiyorlar: Nas l ki kötü notlar alabildikleri veya asosyal davran şlar içerisine girebildikleri gibi, baz şeylerin kendilerinden kaynaklanabilir.

3- Grup içindeki bask lanma Her zaman, birkaç arkadaş rkç l k yanl s olup başka rkç l k yanl s yla birliktelik içine giren birileri, ya rkç olma karar na var yor ya da aksi durumda birkaç arkadaş n kaybediyor. Baz lar için zaten cevap belli. Başta sanki daha yeni yetme milliyetçi görünüyorlar, odan sonra öyle bir dal yorlar ki bu düşüncelere, bir daha kopmamak üzere… 4- Irkç ebeveynler Asl nda sorun biraz da çocuğun aileden ald ğ eğitimin biçiminde yat yor. Örneğin anne baba milliyetçi ise, çocuğun kişiliği de ona göre biçimleniyor. 5- Irkç partilerin propagandalar Örneğin Almanya’da rkç partilerin kendi marşlar n n olduğu CD’ler dağ t l yor. Çoğunlukla da bunlar Hip Hop ve ya Rock tarz oluyorlar. Bu türden olanlar Alman gençliğini cezbediyor, çünkü şöyle düşünülüyor: Irkç lar onlar için bir şeyler yap yorlar, uğraş yorlar!.. Umut/ Dortmunt

Burcu’dan Burcunuz

Satranç Tahtas›

m s n z, içe dönük müsünüz, hesapl m s n z?.. Her kişilik kendi tarz n karş s na yans t yor. Rakibimin daha ilk anda bende yarat ğ izlenim, fazlas yla sinirli ve sab rs z olduğuydu. Ben ise 1 saatlik gecikmeye rağmen, duruma hiç de uygun olmayan bir rahatl kla oyuna başlad m.

milliyetçilik neden yer buluyor?

Sorumlu kim?

KOVA Uranüs’ün olumlu etkisi ile yeni zamlardan etkilenmicek, hatta sevinçli haberler alacaks n z. Mesela, “bu ay da işten ç kar lm yormuşsunuz. Hatta maaşa zam” deermişiz

Karakterim satranç tahtas nda Satranç daha neler bar nd r r içinde? İnsan eğitimi ve kavray ş na etki ettiğini daha öncedeki yaz lar m zda da yazm şt k. Ama dediğimiz bir şey asla güncelliğini kaybetmiyor: “Satranç, 64 kare üzerinde hayat n bir kopyas n taş r”

statü sembolü olarak gördüler. Ama hemen uyand›m. Dünyan›n bana göründü¤ü gibi olmad›¤›n›n fark›nday›m. Bunlar›n bir illüzyon oldu¤unu ve medya taraf›ndan yarat›ld›¤›n› biliyorum. fiimdi daha çok nas›l bir dünyada bulundu¤umun fark›nday›m. Sadece paran›n hükmetti¤i bir dünya. Okulda bile her fley bu eksen etraf›nda dönüyor. En yeni cep telefonu, en yeni giysiler en do¤ru “arkadafllar”. Bunlardan biri yoksa, hiçbir de¤erin de yoktur. Bu insanlara “jocks” denir. Jocks’lar, pahal› k›yafetler ve güzel k›zlar› elde etmek için birinin yan›nda olanlard›r. Bu insanlar› lanetliyorum, hay›r insanlar› lanetliyorum. 18 yafl›nda insanlar›n topluma uyduklar›nda mutlu olacaklar›n› ö¤rendim. Ancak bunu yapamazd›m ve istemiyordum da. Ben özgürüm. Hiç kimse yaflam›ma kar›flamaz. Buna kar›flmaya kalkan da bedelini öder. Elveda insanl›k…”

Toplumun geleceği işsiz Gençler aras nda

Dostlar m z bekliyoruz!

Türk Halk Müziğimizin güçlü ve sevilen sesi Nurettin Rencber ve edebiyat m z n değerli kalemlerinden yazar-şair Cezmi Ersöz, dünyan n sömürülen ve şiddet gören çocuklar için 16 Aral k’ta Wiesloch Alevi Kültür Merkezi’nde sevenleriyle buluşuyor. Wakm Boykot Tiyatro Atölyesi’nin “Çocuklara yönelik ruhsal ve bedensel şiddete son’’ ad alt nda düzenlediği dayan şma gecesine siz tüm dostlar m z bekliyoruz.

kimdi? Gençliği toplumdan soyutlay p yaln zlaşt ranlar kimlerdi? Bunlara belki kalem ucuyla değinenleri de oldu elbette ama sadece değinmekle yetindiler. Hiçbiri “Bunun as l sebebi kapitalizm ve onun oluşturduğu bu toplumsal sistemdir” demedi! Oysa ki suçlu ortada… Yarg lanmas gereken biri varsa, o bu sistemin kendisinden başkas değil! Sebastian, sadece kendisine insanl ğ n dahi unutturan kapitalizme karş öfke ve nefretini yanl ş bir eylem ile ortaya koydu. Onun son mektubu, bu sistemin gençlere ne verdiğinin aç k kan t …

E¤er kifli yaflam›nda mutlu olam›yorsa ve her geçen gün sorunlar› daha da çok art›yorsa, o kifliye bu hayattan kaçmaktan baflka bir yol kalmamaktad›r. Bu nedenle karar verdim. Belki baz› insanlar devam edebilirlerdi, daha iyi olacak diye düflünebilirlerdi. Ancak öyle olmayacak. Bana yaflam› ö¤renmem için okula gitmem gerekti¤i söylendi. Böylece ileride daha güzel bir yaflam sürecektim. Ama markal› bir araba, büyük bir ev, en güzel kad›n insana ne getirebilir? Sonuçta her fley k›ç kadar de¤erli. E¤er kar›n, araban›n benzin fiyat›n› ödeyemedi¤in için senden nefret etmeye bafllarsa veya seni kahrolas› evinde kimse ziyarete gelmezse… Okulda ö¤rendi¤im tek fley, hayata karfl› ma¤lup oldu¤umdur. GGS okulundaki ilk y›llar›mda tüketici ruhuna kap›l›p arkadafl edinme çabas›na dahi girdim. Bu insanlar beni kifli olarak de¤il, bir

öğrenilir diye. İşte o an olan da buydu. Ben rakibimi tan rken, ona karş en iyi yöntemi yaşamda kalma mücadelesi veren bir canl n n mücadelesi olarak belirlemiş ve içimde asl nda derinde bir yerde zaman n bekleyen farkl bir davran ş m harekete geçirmiştim. Heyecanl ve sab rs z bir kişilik, karş s nda duran tam karş t rakibinin soğukkanl l ğ na daha agresif yaklaş p, hata üstüne hata yap yordu. Bunlar n hepsini oyun an nda düşündüğümü hesaba katman z isterim…

KOÇ Tan d klar n z ve yak n çevreniz size g pta edecek, bu maaşla nas l geçindiğinizi herkes merak edecek… ASLAN Mars’ n gizemli etkisi ile (biz de bilmiyoz asl nda nas etki ediyo!) rakip tak m yenip, sokaklarda zafer turuna ç k caks n z da… bu durum elektrik ve su faturalar n z ödemenize nas yard m etcek bilmiyoz!

Gecen say m z n cevab :

1.Fxc7-Kxc7

2.Ve8-Sxe8

3.Kb8-Kc8

4.Kxc8

Beyaz kazan r 1-0

BAŞAK “Y rtt n z! Zorunlu olarak askerlik yapmiiicaks n z, size ait olmayan bir savaş için elinize silah almiiicaks n z” desek ne iyi

olurdu di mi?! Kimin etkisi ile bilemiyoruz ama kapkaç haftas na giriyoruz, bayanlar dikkat! Mars sağa, Neptün dine çekiyor. Takkeli bir toplum içinde yolunuzu şaş rabilirsiniz. Pusula bulundurun… KAPLAN Böyle bir burç yokmuş, peki ötekiler nas olmuş… a n l aya m yo r u z ya… neyssse!… AKREP Çocuklar n okul masraflar , yakacak, giyecek ve yiyecek harcamalar konusunda diğer burçlardan bir fark n z olmiiicak. (Zenginler s n f na dahil değilseniz!) YAY Sağl k durumunuz şimdilik iyi, ancak yeni sağl k reformu ile hastalanma durumunda ne olacağ n kestiremiyoz. En iyisi hasta olmamaya bak n…

BOĞA Ya ben takt m bu işe, niye boğa var aslan keçi (oğlak işte neyse) hatta akrep var KAPLAN BURCU YOK KARDEŞİM!!! Boğalar, siz de heykellere don giydirilen bi ülkede yaşad ğ n z bi an unutabileceksiniz!.. Nas , iyi haber di mi?.. İKİZLER Çevrenizde sevilen bir insans n z. 820 YTL maaş al p, 620 YTL kira ödedikten, geri kalanla elektrik, su, çoluk çocuk, vesaire masraflar karş lamay başard ğ n z için size g pta edenler var… Soğuklara dikkat(bir vizite en aşağ 200 YTL, naaber!) YENGEÇ Ufukta yeni bir ilişki var. Sak n ona aile, çoluk çocuk ev kelimelerini kullanmay n. Gelecek ve araba sözcükleri de önümüzdeki aylar ve hatta y llarda tabu! İşiniz bile yokken

bu çok hayal k r c etkiler yaratabilir. Eee… Uranüs’ün etkisi ile yani! BALIK 3 vakte kadar iyi haber,hatta k smet var… Valla bak… 12 saat çal şmana , her an kovulmay bekleyip korkmana bir son verecek haberler. Ben diim 3, sen de 5 vakte kadar geliyor… Sendikaya da üye olma sen… İyi haberler geliyo… Hatta hakk n falan arama, iyi haber var bekle sen… Haa,bu arada açl ktan ölmemeye de çal şman laz m. Satürn’ün etkisi neme laz m… TERAZİ Başak’a ne uydurduysak sana da o olsun h ?.. Yoruldum atmaktan! İşsizlik, cinayet, yolsuzluk, çürüyen bir toplum ve hala burçlardan, hac ve hocalardan ve de uslanmaz düşmanlar ndan medet umuyorsunuz ya, pes doğrusu!..


Yaflanacak

B

L

M

·

T

E

K

N

9 Dünya

K

Matematik bir kabus mu? matiğin abc’sidir. Ve onlars z bir yaşam imkans z! “Tamam her insan bir matematik dahisi olamaz, ama belli ölçüde matematiği herkes anlayabilir” diyor bilim insanlar . Öğrenciler için s navlarda öğrenilmesi gereken formüller, denklemler, problemler devasa bir sorun. Hadi ezberle formülleri, ama hangisini?! Oturup

geceli gündüzlü çal şmak, buna rağmen boşuna emek! İşte, “çal ş yorum olmuyor”, “kahretsin anlam yorum”, “kafam alm yor bende sorun” gibi bir çok umut k r c psikolojik çöküntü halleri. Durun, hiç de düşündüğünüz gibi değil. Bilim insanlar n n dediği gibi, “Belli ölçüde matematiği herkes öğrenebilir”.

dinliyoruz” deyip kapamay n kap lar . Araşt rmalar s ras nda, okul öncesi döneminde çok iyi öykü anlatabilen çocuklar n, daha sonralar matematikte başar l olduklar n saptam şlar. Tabii temel bilgilerden yoksun olursak matematik değil hangi alan olursa olsun, anlama ve çözebilme noktas nda problemlerimiz matematik formüllerini de zorlar nitelikte olacakt r. Bu yüzden matematik dersinde anlat lanlar ve öğretilenleri dikkatlice takip etmek çok önemlidir. Ve anlat lanlar öğrenip, ev ödevlerinizi büyük bir merakla yaparsan z, matematiği kavraman n dahi olmadan da mümkün olduğunu görürsünüz. Tabii sadece formülleri ezberlemenin işe yaramad ğ n siz de biliyorsunuz. Önemli olan işin mant ğ n kavray p, uygulayabilmek. Matematik konusunda büyüklerinizden yard m ald ğ n zda onlardan size çözümü söylemelerini değil, çözüme giden doğru yolu bulman zda yard mc olmalar n isteyin.

Bilimde yolculuk Derya Tanr vermiş

α β γ δ π λ İnsan tükürüğü uyuşturuyor ! ϕ İnsanlar η uçabilecek mi?.. φ σ ψ ϖ ν µ Ω Edison’un bir sözü yaşam m n bir çok alan nda bana hep yol göstermiştir. Yaşam taraf ndan da doğrulanan bu söz, konumuzun da temelini anlat yor; “Zekan n yüzde 1’i kal tsalsa, yüzde 99’u çal şarak elde edilir!” Buna rağmen yaz n n başl ğ na “evet” dediğinizi duyar gibiyim. Ama, “insan iradesinin, isteyince aşamayacağ hiç bir engel olamaz” sözüne kat l yorsan z, yukardaki başl k çoktan yitirmiştir önemini sizin için. Her şey bir “hay r” veya bir “evet” kadar basit değil tabii ki… Kimi insanlara matematik çok zor gelir, hatta bir kabustur çoğu zaman. Fakat yaşam m z n hemen hemen her alan nda kulland ğ m z say lar ise, mate-

“Matematik anlay ş ”

Asla matematik öğrenemeyeceyim!

Bilim insanlar hayvanlar uçurdu, s rada insan var! Çin’deki Zian Politeknik Üniversitesi’nin uzmanlar laboratuvarda kulağ n duymayacağ ses dalgalar n yayan ve yans tan bir sistem geliştirdi. Böylece iki platform aras nda bir “ses alan ” oluştu. Uzmanlar daha sonra bu alana uğur böceği, bal k, örümcek gibi küçük canl lar yerleştirdi. 20 milimetrelik dalga boyundaki ses titreşimleri nedeniyle oluşan ses bas nc , bu hayvanlar havaya kald rd . Hayvanlar 30 dakika havada kald .

İnsanlar da uçabilecek mi?

Bal ğ n bu süre boyunca havada ölmeden kalmas için1 milimetrelik ş r ngalarla su veridi. Çinli uzmanlar, insan kulağ n n duymad ğ ses dalgalar n n kald rma kuvvetini ilk kez kan tlad klar n belirterek, “Daha güçlü titreşimler kullanarak insanlar uçurmay hedefliyoruz” aç klamas n yapt . Kaynak: http://www.bilim.org

Esas olarak sen hesaplayabiliyorsun!

Yine bilim insanlar na göre, bu alanda başar l olmak “matematik anlay ş ” gerektirir. “Matematik anlay ş ”; soyutlama, mant k ve Einstein’ n dediği gibi, “hayal gücü ve yarat c l ğ n temeli”dir. Bunlar tabii ki her insanda ayn değildir. Ayn zamanda belirli bir oranda kal tsal faktörün etkisi de yads namaz. Kanadal bilim insanlar , anne ve babas matematikte başar l olmayan çocuğun da matematik yetisini geliştirebileceğini söylüyorlar. Ayr ca sak n “biz zaten yeterince hikaye, masal

İnsan vücudu en gelişmiş makinan n dahi ulaşamayacağ karmaş kl kta bir çal şma sistematiğine sahiptir. “Olmasa da olur” dediğimiz hangi organ m z mevcuttur ki? Sizce hangi organ m z n işlevi fazlal k oluşturur? Peki tüm bunlar da geçelim, tükürüğün ne gibi önemi vard r? İnsan için olduğu gibi, bilim için de önemi tespit edilen basit bir salg sal s v olan tükürük, doğal uyuşturucu özelliği taş yor. İnsan vücudu hastal k üretebildiği gibi, “kendinde sakl doktoru”yla, bununla başa ç kabilecek donan ma da sahip. İnsan fizyolojisi, çeşitli maddelerin işlenmesi sonucu elde edilen morfini, tükürüğünde doğall ğ nda bar nd r yor.

Adeta mucize bir çözümmüş gibi kullan l r oldu. Art k bir sürü delilin toplanmas na, şahitlerin ifadelerine, şüphelilerin sorgulanmas na gerek olmadan kriminal dairelerin ilk başvurduğu yöntem DNA araşt rmas . Olay yerinde bulunan saç, kan, doku, idrar, tükürük veya herhangi bir biyolojik örneğin DNA’s izole edilerek, şüphelilerin DNA örnekleriyle karş laşt r l yor. Ve böylece “suçlular” an nda yakay ele veriyorlar. Peki ama bu yöntem ne kadar güvenilir? Bir kişinin DNA profili, on değişik kromozom özelliği ile (on birinci özellik olarak da cinsiyet ile) diğer insanlardan tamamen bir fakl l k taş yor. Genetik şifremizin büyük bir k sm diğer insanlarla ayn . Olay yerinde bütünlüklü bir DNA profiliyle karş laşmak olanaks z. Çünkü DNA, güneş ş n , s , nemlilik gibi d ş koşullar n etkisiyle kolayca zarar görebiliyor. Bir kaç saat içinde bakterilerin etkisiyle kan t olarak kullan lamayacak hale gelen DNA’n n hukuksal anlamda güvenirliği tart ş l r. DNA soğuk ve kuru ortamlarda değişmeden kalabildiği için, toprak alt ndan ç kan binlerce y ll k insan DNA’s n , ya da Sibirya’da buzlar aras nda donakalan mamutlar n DNA’s n araşt rmak ise mümkün. Bir de olay yerinin verilerinin ne denli güvenilir olduğu tart ş l r. Bir insan bir günde kim bilir kaç kişiyle şu ya da bu şekilde temasa geçtiği için üzerinde başkalar na ait saç ve doku hücresi taş ma ihtimali çok yüksek. Ayr ca hiç bir suçlu, ard nda delil b rakacak kadar dikkatsiz davranmaz. Gerçi kepek sorunu veya cilt döküntüsü yaş yorsa o başka! Saç dökülmesinden şikayeti olanlar n korkmas na gerek yok. Çünkü dökülen saçlar, beraberinde hücre çekirdeği, dolay s yla da genetik şifre taş m yorlar. Saçtan DNA yal t m ancak çekilerek kopar lm ş k lda mümkün. DNA testinde bir diğer risk ise bu tekniğin kötüye kullan lma ihtimali. Bir başkas n n parmak izini kullanmak mümkün değil ama örneğin başkas n n içtiği bir sigara izmaritini bilerek olay yerine b rakabilirsiniz.

DNA bilgi bankas

Opiorfin ve tükürük

Frans z bilim insanlar , insan tükürüğünde bulunan ve “opiorfin” ad n verdikleri maddenin, morfin içerikli ağr kesicilere oranla daha etkili olduğunu belirtiyorlar. Paris’te bulunan Pastör Enstitüsü uzmanlar , insanda doğal olarak bulunan opiorfin molekülünün, tükürük d ş nda beyin veya kanda da olabileceğini tahmin ediyor. Opiorfin’in salg lanma koşullar n araşt ran Pastör Enstitüsü

Yalanc şahit: DNA

uzmanlar , genetiği insana yüzde 99 oran nda benzeyen fareler üzerinde deney yaparken, ağr kesici fonksiyonu olan bir molekülün fark na vard . İnsanlar üzerinde de deney yap larak, opiorfin denen ayn molekülün varl ğ saptand .

Doğal ağr kesici bulunabilecek!

Araşt rmay yürüten Catherine Rougeot, oporfinin nas l

üretildiğini şu anki verilerle tam anlam yla çözemediklerini fakat insandaki başka dokularda da bulunmas n n, insanlarda kullan m n mümkün k labileceğini vurguluyor. Rougeot ve ekibi, şimdi opiorfin ve bu maddeyi üreten molekülü mercek alt na al yor. Bu sayede bu doğal ağr kesicinin üretilmesi mümkün olabilecek, zira böyle bir ağr kesicinin çok önemli getirileri olabilir.

Art k adalet sistemi, DNA ile suçlu tespitinin güvenilmez olduğunun fark nda. Ama yine de, özellikle baz ülkelerde, tüm halk n DNA verilerinin bir merkezde toplanmas taraftar olan yetkililer var. DNA ile kimlik tespitinin İngiltere’de, 1984’te Leicester Üniversitesi’de keşfedilmesinden bu yana eğilim bu yönde. İngiliz polisi, her şüphelinin, iddia edilen suçun büyüklüğüne bak lmaks z n, DNA kayd n yap yor. Ve bu veriler, kay tlardan hiç bir zaman silinmiyor. Şüphelinin suçsuzluğu daha sonra kan tlansa bile! Şu anda Forensic Science Service, her yirmi İngiltereliden birinin DNA verilerine sahip. Hollanda da bu yolda yavaş yavaş ilerleyen ülkelerden biri. Şu anda toplam 17 bin vatandaş n n DNA şifresini kaydetmiş durumda Hollanda. (Hollanda nüfusunun sadece 17 milyon olduğunu hat rlatmak isterim.) Adalet bakan ise, tüm Hollanda’n n DNA şifresini kaydetmeye, ekonomik olarak devlet bütçesine bir yük getireceğinden dolay karş ç k yor. “Babal k testi” olarak ünlenen DNA profilinin, şu anda özellikle cinsiyetin yan s ra rk ve köken saptamas için ne kadar elverişli olduğu araşt r l yor. Böylece suçlunun robot resminin bu verilerle daha gerçekçi olarak çizilebileceğine inan yor kriminal laboratuvar yetkilileri.

Uranyum: felaketimiz mi, geleceğimiz mi? Genetik insan coğrafyas nda ilerliyor İnsanl ğ n geleceğini belirleyen; onun hangi üretim ilişkileri içerisinde olduğudur. Yani üretim için gerekli araçlar n kimin elinde, ne için ve nas l kullan ld ğ d r.

Peki üzerinde f rt nalar kopar lan ve elde edenin aslan kesildiği nükleer silahlar n ana elementi nedir?

Atom bombas na giden yol!? Nükleer teknolojinin temelini uranyum elementi oluşturur. Uranyum, doğada nükleer parçalanmaya uğrayabilen bir çekirdek içeren tek elementtir. U235 izotopu, nötron bombard man alt nda parçalan r ve ortaya orta ağ rl kta iki çekirdek ile iki veya üç nötron ç kar. Bu nötronlar diğer U235 çekirdek-

Bu bilim için de böyledir. “Üretim, insanl ğ n gelişimi ve daha yaşan r bir dünya için mi, yoksa emperyalist bir yar ş n arac olarak m kullan l yor?” sorusunun en net yan t n bilimsel gelişmeler alan nda buluruz. Günümüzde her türlü gelişme, kapitalizmin azami kar na göre şekilleniyor. Hepimizin de bildiği gibi uzun zamand r nükleer silahlanma yar ş nda bulunan devletler, bütçelerinin büyük k sm n ; eğitim, sağl k … gibi toplumsal ihtiyaçlara değil, geleceği bir karabasana çevirecek silahlanmaya ay r yorlar.

leriyle çarp şarak yeni çekirdek parçalanmalar na yol açar. Bu çekirdek parçalanmas nda ortaya enerji ç kar. Eğer nötronlar yavaşlat l rsa, reaksiyon “alt kritik” olarak adland r l r ve yavaş gelişir. Nükleer reaktörlerde nötronlar yavaşlatan bir ortam bulunur. Eğer nötronlar yavaşlat lmam şsa ve yeterince büyük bir U235 kütlesi bir araya getirilmişse, reaksiyon çok h zl ve zincirleme bir şekilde gerçekleşir. Bu “süperkritik” reaksiyon sonucunda enerji çok h zl bir şekilde aç ğa ç kar. İşte nükleer bomban n pren-

sibi budur. Doğal uranyum yaln zca yüzde 0.725 oran nda parçalanabilir U235 izotopu içerir. Kalan n tamam parçalanamayan U238 izotopudur. Doğal uranyumun nükleer santrallerde yak t olarak kullan labilmesi için, U235 aç s ndan yüzde 2-5 oran nda zenginleştirilmesi gerekir. Bir bombada çok daha yüksek zenginleştirme oranlar na, yüzde 90’ n üzerine ç kmak gerekir.

Uranyum kimin elinde!... Uranyum asl nda bu kadar sevimsiz bir element değildir. İnsanl k için son derece yararl işlerde kullan labilecekken, böylesi işlemlerle insanl ğ n kabusu olabiliyor. Dedik ya; sorun, bilimin kimin elinde ne için kullan ld ğ nda!

Kopya koyun, kopya organ derken, insan n gen haritas da her geçen gün netleşiyor. Bu say m zda ‘Bilimde Yolculuk’ köşemizin konusu DNA ve buradan yola ç karak DNA molleküllerinin bir çok amaçla ve özellikle güvenlik alan nda kullan m nda ki yeri. Bunun isabetli bir yöntem olup olmad ğ . Yap lan son tespitler, y llarca insan n gen haritas ndaki benzerliğin, eskiden bilindiği gibi yüzde 99,9 değil, yüzde 99 ayn olduğu yönünde.

Kitap gibi… Bilim insanlar , insan bir kitaba benzetiyordu, ‘yaşam kitab ’n n birkaç yaz m fark d ş nda herkes için ayn olduğu var-

say l yordu. Yeni bulgularsa kitab n çok kez tekrar edilmiş cümle, paragraf, hatta sayfalardan oluştuğuna işaret ediyor.

Yeni bulgular Yeni gen haritas , insanlar aras nda beklenmedik farkl l klar ortaya koyuyor. Farkl uluslardan ve rklardan (Çin, Japonya, Nijerya ve ABD) 270 sağl kl insanla yap lan çal şma, farkl l ğ n yüzde 10 daha fazla olduğunu gösteriyor. Bu farkl l klar n, tedavi edilemeyen hastal klar n sebeplerini ortaya koymas da bekleniyor. Uzmanlar, baz insanlar n farkl hastal klara veya ciddi rahats zl klara yakalanma riski ve nedeni olarak, genetik yap s -

n n etkili olduğunu belirtiyorlar. İnsan n genetik olarak doğal al c s olduğu anne ve baba d ş nda, başka kopya genleri de taş yabilecekleri gerçeği ortaya ç kt . Çal şman n ortaya koyduğu bir başka gerçek ise bilinenden farkl olarak, en yak n akrabam z say lan şempanzelerle benzerliğimizin yüzde 99 değil yüzde 96 olduğunun vurgulanmas . İngiltere ve ABD’deki 13 farkl araşt rma merkezindeki uzmanlarca yürütülen çal şmalar, bilim insanlar taraf ndan devrim olarak nitelendiriliyor. Teksas Baylor T p Fakültesi’nden Prof. James Lupski, “Art k insan özelliklerinin basit DNA değişiklikleri sonucu olduğunu varsayamay z. Hastal klar genomun yap sal varyasyonlar ndan kaynaklan yor olabilir” diyor. Uzmanlar çal şmaya kat lan 270 kişinin genlerinin yüzde 10’unun çoğalm ş olduğunu da bu çal şma sonucunda belirlediler. Bu çoğalman n neden baz kişilerde olup diğerlerinde görülmediği ise, yeni araşt rmalar n ş ğ nda aç kl ğa kavuşmay bekleyen soru olarak bilimin önünde duruyor.


Yaflanacak

Dünya 10

K

Ü

L

T

Cem Günhan

Geçenlerde bir kabus gördüm. Sizlerle de paylaşmak isterim, hay r m şer mi?.. Kabusumda bir ülkede 17 ayl k bir bebeğe …… yazam yoruz bile!.. 3 yaş ndaki bebeğe taciz… Ahlaks z tekliflerin “herşey çocuğum için..” makyajlar ile kabul edildiği… İstihbarat teşkilatlar n n cirit att ğ … Bin bir türlü dolab n, işkencenin, adam kaç rman n meşrulaşt r ld ğ … Belli bir kültürün aşk, sevgi, intikam, vs. anlay şlar n n dikte edilip topluma kabul ettirildiği diziler özel tv kanallar n doldurmuş… Dedikodu programlar akşam yemeğinden sonra zevkle ya da aç karn na en başta izlenen programlar olmuş… Zevk için adam öldüren canilerin yaşad ğ , zevk için işkence yap lan topraklarm ş buralar ... “Neler oluyor, bu kokuşma nereye gidiyor?” diye bağ ranlar, karanl klar ülkesine çevrilmek istenen bu topraklarda zindanlara kapat l yor, ülkenin ayd nl ğa ulaşmas engelleniyormuş. Yurda yerleştirilen k z n uyuşturucu komas nda olduğu, eşini çaydanl kla döven insanlar n ülkesiymiş bu yer… Sürekli değiştirilen gündemler… Is t l p s t l p piyasaya ç kar lan devirdaim makineleri, darbe söylentileri… İntihar eden savc lar, uyuşturucuyla erken yaşlarda tan şmaya başlayan ve gelecekten umutsuz ve “geleceğimiz” denilen batakta bir gençlik varm ş bu coğrafyada… Kimi mesleksizlikten, geleceksizlikten din avc lar n n tuzağ na çoktan düşmüş, modern medrese k vam nda yurtlarda beyni din tüccarlar nca y kan yor, öte yandan rkç -milliyetçi ideoloji ile gelecekteki sömürüyü garantilemek için çat şma zihniyeti ile komşusuna düşman edilen ac nas bir cahillik içinde milliyetçi, dinci çat şmalar n yak t durumunda bir kitle ile ellerini gelecekteki savaşlar için ovuşturan bir iğrenç ezenler topluluğu varm ş… Karabasandan uyand ğ m sand ğ mda bu gördüğüm şeyler bana bir yerleri çağr şt rd . “Bir şeyler okuyup rahatlar m” dedim ama ne mümkün! En basit olaylarda bile ölümle sonuçlanan çat şmalar, trafikte yol vermeme yüzünden ç kan çat şmada ölen insanlar, sahte ambulansla insanlar soyanlar, kapkaçç lar, ne kadar rezillik varsa bir fazlas , hatta literatüre girmemiş çeşitte rezillikler… Ata tecavüz eden mühendis mi arars n z, katledilen bir çevre, “futbol taraftarl ğ ” ad alt nda uyutulup düşman edilen kitleler, savaş gibi maçlar… Ve daha niceleri… İnan n bir araşt rma yapmaya gerek bile duymazs n z bu haberleri derlemek için… Renkli yalan matbaas n n pembe hayaller ç ğ rtkan gazetelerinden herhangi birini al n aç n ya da arşiv arama motoruna “şiddet, vahşet, cinayet, çevre, spor” gibi anahtar sözcüklerden birini yaz n… Sizce böyle bir ülkede yaşamak ne anlama geliyor… Bu yaşam tarz , bu kültür ve var olan ilişkiler kimin eseri!? Sosyologlar ellerinde var olan metod ve verilerle Türkiye’yi tan mlayamad klar n yazd lar geçenlerde. Bizce yanl ş! Biz tan mlayabiliyoruz. Bu dehşet içinde kaybolan ülke, bir sömürü ve rant cenneti… En basitinden bir tan m size… Dincisi, milliyetçisi, resmi ideoloji bekçisi ile Kürt düşman , işçi düşman , din pazarlamac s modern maskeler içinde bir Ortaçağ hapishanesi…

Çözüm Karabasan gören uyuyordur! Çözüm, tüm bu değersizliklerin baştan ayağa çözülüp, yerine yeni, sağlam, insanca, hakça, adaletli, paylaş mc bir değerler sistemi koymaktan geçiyor. Bütün insanl ğ bin y llard r savaşlara sürükleyen, paylaş m savaşlar n n itici gücü olan din olamaz herhalde bu değerler sistemi… Ya da emperyalistlerin kardeşi kardeşe k rd rd ğ , kapitalist ezme anlay ş n n yüceltilerek yukar da anlatt ğ m z sonuçlar n al nd ğ sistemler değil elbette arzumuz. Karanl kla ayd nl ğ n savaş nda elbette ki ayd nl ğ n gözüpek savunucular ş ğ n gücünü egemen k lacaklar! Art k uyumaya korkuyorum bu karabasan tekrar görürüm diye… Uyan k kalabildiğimce kalmaya çal şacağ m… Sizce de karabasana karş uyan k olup yeni bir dünya özlemini canl tutmak ak lc değil mi say n okurlar!?

öyküleri

R

·

S

Girişimci ruh!

Kültürsüzlük deryas

Türkülerin

Ü

A

N

A

T

Bir Kitap: “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”

Kültür Deryas›

“Karad r Kaşlar n Ferman Yazd r r Bu aşk beni diyar diyar gezdirir Lokman Hekim gelse yaram azd r r Yaram sarmaya yar kendi gelsin’’ Çok sevilen bu türkünün sahibi, Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinden Mustafa Tuna’d r. Yaşar Özürküt, türkünün öyküsünü dinlemek üzere Mustafa Tuna’y Seyitgazi’de bulup onunla söyleşi yap yor. Bu say m zda, Mustafa Tuna ile yap lan söyle

Bir çok eleştirmen, Ahmet Hamdi Tanp nar’ n bu eseri için Bat -Doğu sorunsal n işlediği yönünde yaz lar kaleme alm şt r; bir yönüyle hakl d rlar da… Fakat yan zamanda Ahmet H. Tanp nar’ n bu eseri; Emperyalist-Kapitalizm’in girdiği topraklardaki değişimi ve ona uygun insan tipolojisinin de resmidir. Ahmet H. Tanp nar, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nü, kahraman Hayri İrdal’a anlatt r r. Daha çocuk yaşlardayken babas n n ald ğ bir saatle, saatlere olan ilgisi ve ilişkisi başlar Hayri İrdal’ n. Okumak yerine müvakkit (zaman ayarlay c s ) Nuri Efendi’nin yan nda ç rak olarak çal ş r. Saatin tüm felsefesini de ondan öğrenir. O, saati bir insan gibi görür; ve zaman n insan için ne kadar değerli olduğunu kurmuş olduğu felsefeyle anlatmaya çal ş r. Yoksul-işsiz güçsüz insanlara, sağdan-soldan ald ğ bozuk saatleri onar p verirken şöyle der: “Al bakay m şunu! Hele bir zaman na sahip ol… Ondan sonras na Allah kerimdir!”

Her şeyde olduğu gibi, kapitalist girişimci ruhunun, Nuri Efendi’nin felsefesine yaklaş m , yaratacağ akçe üzerinedir. Girişimci ruhun temsilcisi Halit Ayarc , Hayri İrdal’dan dinlediği bu sözler üzerine, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nün kuruluş fikrini ortaya atar. Bürokrasinin ve iktidarla olan yak n ilişkisinin nimetlerini kullanarak Enstitünün kuruluşunu gerçekleştirir. Ona göre, saatler aras ndaki farl l klar kay pt r; bunun da telafisi ancak bir Enstütüyle halledilebilinir. O, zaman n kayb n insan n yararl faaliyeti olarak değil; üretimde doğuracağ kay p olarak görür. Hayri İrdal, Halit Ayarc yla tan şt ğ esnada, işsiz güçsüz perişan bir haldedir. Üstelik, ne ikinci eşi, ne bald zlar , ne çocuklar , ne de çevresi taraf ndan adam yerine konmaz. Halit Ayarc yla tan şmas yla birlikte hayat n n ak ş yönü de değişir. Ve Enstitü sayesinde paral ve nüfuzlu biri olup ç kar. Bu, paran n kudretidir. Enstitü zamanla gelişmeye başlar. İlk olarak Ahmet Zaman Efendi ad nda hiç yaşamam ş bir zat yarat l r. Bu kişinin ne büyük ilim adam olduğu propagandas yap l r. Hatta daha da ileri giderek; saati Avrupal lardan 100 y l önce icat ettiği iddia edilir. Bu arada en büyü destek medyan n büyük kesiminden gelir. Arada bir kaç c l z ses ç ksa da sonuç değişmez. Hissederiz ki, günümüzde olduğu gibi medya da sat n al nm şt r. Ve ayn zamanda böyle

birisinin yaşamad ğ na itiraz edenlerin say s n n azl ğ n ; toplumsal bilincin yok oluşuna ve kültürel k r lmaya yormal y z. Zamanla Enstitü büyür ve

her mahallede bir şubesi olacak denli genişler. Enstitü’nün genişlemesi, Avrupa’ya, Amerika’ya kadar uzan r.

Dönemin tipleri Halit Ayarc , “yeni dönemin tipik örneklerinden biri” olarak resmedilir romanda. Fakat bu Halit Ayarc ’n n salt yeteneğin-

taplaşt . Piyale Madra “Ademler ve Havvalar” na ise 1994’te Yeni Yüzy l gazetesinde başlad . Gazetenin 1998’de yay n yaşam na son vermesi ile Radikal’e geçen “Ademler ve Havvalar” n ilk kitab , ayn y l Yap Kredi

p lar açar, çirkini sempatik, namussuzu namuslu, soysuzu soylu yapar. Hayri İrdal ise; yeni döneme ayak uydurmay beceremeyen, eskinin temsilcisidir. O, modernleşmeye (!) kar ş durmak yerine onunla uzlaşmay yeğler. Fakat girdiği sistemin nas l bir çember olduğunu ve orada ya öyle olmak ya da hiç olmama-

n n d ş nda başka bir seçeneğin olmad ğ n itiraf eder.

Sistemin yeniden üretimi Ve nihayetinde Enstitü teknolojik gelişmeye yenik düşer. ABD’den gelen bir teftiş heyeti, böylesi bir yat r m n gereksizliğini bir telefon bağlant s yla gösterince; bu Enstitü’nün sonu olur. Yani art k karl bir kuruluş olmaktan ç km şt r. İnsanlar bir numaran n yard m yla telefonun diğer ucunda bulunan görevlinin sayesinde, saatini ayarlayabilecektir. Tek yapmas gereken tuşlar çevirmektir. Enstitü’nün hazin sonuyla dostluklar, yerini yeniden ve yeni dedikodulara, çat şmalara ve düşmanl klara b rak r. Zira para gibi bir çimento art k yoktur! Roman, yeni düzenin değerler üzerinde yaratt ğ erozyonu ve toplumsal defermasyonu mizahi bir dille eleştirir. Fakat bunun ötesine geçemez. Roman’da, paray tanr sal gören, ne buldum delisi ve günah keçisi olarak, modernleşme gösterilir. Oysa para ve meta, girdiği her yere kültürünü de dayat r. Bu, emperyalist- kapitalist sistemin, hem para-meta hem de kültürel değerlerini taş d ğ bütün az gelişmiş ülkelerin sorunudur. Fakat bu üretim ilişkilerinden ve süreçlerinden bağ ms z düşünülemez. Bu yönüyle “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” egemen ideolojinin yeniden üretimine katk da bulunmaktad r. Devrim Türkmen K r klar F tipi Cezaevi

Marx tiyatro sahnesinde

Piyale Madra Piyale Madra, karikatür sanat nda yetkin çizerlerden birisi olmas na karş n, hakk nda ansiklopedik bilgiden başka bilgiye erişilmesi çok zor olan bir sanatç . Bundan 6 ay kadar önce mailleşerek kendisini tan tmak istediğimizi yazd ğ m zda nazikçe yan tlay p, web sayfas ndaki bilgilerden yararlanabileceğimizi söylemişti. Aradan geçen bunca zaman içerisinde kendisini tan tma imkan m z olmad . Asl nda “tan tma” tan m biraz yanl ş da olabilir çünkü dünya ölçeğinde zaten tan nan bir sanatç … Özellikle kad n erkek ilişkilerine mizah yönünden gülümseyen ama oldukça derin ama dikkat cekecek ölcüdeki feminist bak ş ile dünya çap nda bu sanatç y yeniden keşfetmeyi öneririz… Piyale Madra Ankara’da doğdu. Orta öğrenimini bu kentte tamamlad . 1974’te Fransa’ya giderek eğitimini Grenoble’daki Ecole des Beaux-Arts’da sürdürdü. 1977’de D.G.S.A. Uygulamal Endüstri Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Bölümü’nü bitirdi. Grafik çal şmalar n 1981’de Stockholm’da sürdürdü. Madra, önce “Piknik” Bantlar yla tan nd . Piknik 1982’de Milliyet’te başlad . Ard ndan yaklaş k 10 y l boyunca Cumhuriyet’te yay nland . 1992’de ise Türkçe ve İngilizce olarak ki-

den değil; iktidar kat ndaki ilişkilerinden ve her şeyden önemlisi, paran n gücündendir. Öyle ki para, tüm düşmanl klar ortadan kald r r, aç lmas zor ka-

Yay nlar ’ndan ç kt . “Piknik”ler de “Ademler ve Havvalar” da çizgi film oldular. “Piknik”ler TRT1’de “Ademler ve Havvalar” NTV’de yay nland . Piknik yurtd ş na da aç ld . Yay n haklar n İspanyol Televizyonu “Canal Metro” sat n ald .

SERGİLER * 1994 / Forte dei Marmi’de (İtalya) kişisel sergi (“Premio Satira Politica” Politik Hiciv Ödülü) * 1995 / 6. Ferran (İtalya) Kad n Çizerler Bienali * 1995 / İstanbul Kad n Eserleri Kütüphanesi’nde kişisel sergi * 1995 / Ghent’da (Belçika) kişisel sergi * 1996 / Heusent’de (Belçika) kişisel sergi * 1996 / İstanbul Galeri BM’de “A table” adl karma sergi * 1997 / 7. Ferran (İtalya) Kad n Çizerler Bienali * 1998 / Paris’te (Fransa) Türk Kad n Çizerler Sergisi, * 1998 / Berlin’de (Almanya) Türk Çizerler Sergisi * 1999 / Lyon’da (Fransa) kişisel sergi * 2000 / İstanbul’da Paul Gillon ile ortak sergi * 2000 / Amiens’de (Fransa) kişisel sergi * 2006 / Paris’te (Fransa) Jean Plantu ile ortak sergi * 2006 / Nancy’de (Fransa) karma sergi

Alman tiyatro grubu Rimini Protokol, Karl Marx’ sahneye ç kard ! Tiyatroya yeni aç l mlar kazand rd klar için Almanya’da hayli tan nan, profesyonel değil, amatör oyunculardan oluşan tiyatro grubu Rimini Protokoll, “Karl Marx: Das Kapital. Cilt 1" adl oyunu sergiliyor. Ad ndan da anlaş lacağ gibi oyun, Marx ve Kapital üzerine. Bu, hem kitab hem de ‘kapital’i yani paray anlatan bir oyun. Sermaye-emek çelişkisi, üretim biçimleri, s n f çat şmas , art değer, meta, değişim ve kullan m değeri gibi kavramlar üzerinde duruluyor. Oyun şimdilerde Almanya’n n Düsseldorf kentinde sahneleniyor. Oyun için Rimini Protokoll’ün yarat c lar yönetmenler Helgard Haug ve Daniel Wetzel, Das Kapital’i okumuş ya da Marksist ideolojiyle tan şm ş yüz kişiyle konuşup, bunlar aras ndan sekiz kişiyi sahne ç karmaya karar verdi. Ve birkaç hafta süren yoğun provalardan sonra amatör oyuncular, tiyatro seyircisiyle buluşmaya haz r hale geldi.

Oyuncular kendi öykülerini anlat yor Belgesel tiyatro kategorisindeki oyunun as l amac , Marx’ n bilimsel sosyalizmin

temellerini att ğ , birçok kişi için anlaş lmaz ve içinden ç k lmaz olan Kapital’i insanlara görsel, kolay kavrayabilecekleri bir şekilde anlatmak. Sahnedekiler kendi yaşam şl klar , kendi deneyimleriyle oyunu zenginleştiriyor. Her oyuncu sahnede kendi hikayesini anlat yor. Oyunculardan biri, Letonyal bir sinemac , izleyicileri y llar öncesine, kendisinin kapital yani sermaye yeni para s k nt s yaşad ğ günlere götürüyor. Kendini eski bir kumarbaz olarak tan tan başka bir oyuncuysa parayla yükselişini ve düşüşünü anlat yor. Oyuncu kadrosunda yer alan gözleri görmeyen bir oyuncu da ‘paran n sesinin’ kulaklar nda nas l yank land ğ n izleyicilerle paylaş yor. Kesin bir senaryo yok. Oyuncular doğaçlama oynad ğ ndan her temsil bir öncekinden farkl oluyor. İzleyiciler de oyuna kat l yor. Kendilerine dağ t lan Kapital’i okuyup oyuncularla tart şmalar isteniyor. Kaynak: Deutsche Welle

Karad r kaşlar n ferman yazd r r şiyi k saltarak yay nl yoruz.

Gönül ferman dinlemiyor “K z n babas Rum as ll idi. Babam, ‘Ben soyuma Rum kan katmam’ diye itiraz etti. Gönül ferman dinlemediği için biz k z kaç rmaya karar verdik… Benim arac kad nlar m vard . Onlardan k z n ertesi gün çeşmeye geleceğini öğrendim. Bir yandan da k z n k na haz rl ğ var. Bu iş bitiyor, biz bunu önleyelim dedik. K z n eviyle, Kuruçeşme ara-

s nda dar bir sokak var. Arabay sokağ n baş na çektik. Bir gün önceden de atlar nallatm ş z. K z testileri su doldurup omzuna alm ş. Sokak dar, kaçacak göçecek yer yok. Sabah n da körü. K z yakalad m. Duvara çarpt m. Omzundaki su testileri k r ld . Kucaklay p arabaya att m. Atlar k rbaçlad k. Yola koyulduk… Arabac yolu şaş rd . Eskişehir yoluna sapt . Zaten arabac Raşit saral yd . Nöbeti tuttu, titriyor. Bir elimle k z n ağz n kapat yor, ötekiyle Raşit’i tutuyorum. Yular kavray p, atlar n

s rt na bineceğim, ama bu defa ötekiler arabadan düşecekler. Atlar baş boş koşuyorlar. Aniden bir de karş dan kamyon ç kt . Kamyonu gören atlar ürktü, ana yoldan ç k p orman yoluna sapt araba… K z ltepe Orman diyoruz, şu karş daki orman. O arada millet de peşimize düşmüş. Jandarma süvarisi bir yandan çevirdi; k z n nişanl s n n akrabalar öte yandan üstümüze geldiler… Teslim olmak zorunda kald k.

Duvarlar aşmak Götürdüler tevkif ettiler. Bir seneye mahkûm edildim. Y l 1944 tek parti dönemi… Ben Seyitgazi’de ilk yirmi yedi günlük hapisliğimde sazla türküyü söylemeye başlam şt m. Hapishaneden d şar ya taşt türkü.. Öyle meşhur oldu ki türkü, Eskişehir y k l yor… Ben günümü tamamlay p ç kacağ m s rada, Hakk Efendi, yani k z n babas haber gönderiyor, ‘tahliye olduğunda doğruca bize gelsin görüşelim’ diyor. Ama babam

kabul etmiyor. Ben babam karş ma al p da onlara gitmedim. Ben k zla görüşüyorum, ama babas na gitmedim. Hatta hiç unutmuyorum, arac lar vas tas yla k z bana bir çevre göndermişti. Bakt m olmayacak, babam reddediyor, 1948’de terk-i diyar eyleyip Ankara’ya gittim.” Mustafa Tuna evleniyor. Sevdiği k z da evleniyor. Uzun y llar sonra Seyitgazi’ye dönüyor. Sevdiği kad n n ad n söylemek istemiyor. Çünkü o da orada yaşamakta.


Yaflanacak

N

S

A

N

Sokak

Röportajlar

·

T

O

P

L

U

M

‘Al nterimle buraday m!’ Kampanyan›n geliflim seyrine dair bilgileri, bel-

lim kazand rd ğ na işarettir.

Düşünsel haz rl k ve pratik yönelim aç s ndan, alanda kampanyan n start n hemen tüm güçlerimizin ve çevre ilişkilerimizin gündemine sokacak biçimde bu iki çal şma ile verdik. Çal şma gruplar n n kendi

sonra, Ocak ortas nda bir etkinlik düzenlemeyi düşünüyoruz. Etkinlik bileşeninin kapsam n geniş tutacağ z. Konu kapsam nda d ş m zdaki varolan fotoğraf, film vb. çal şmalar etkinliğe taş yan, çal şma gruplar ndan ve çeşitli uzmanl k alanlar üzerinden kimselerin temsil edildiği bir panel olacak.

iç toplant lar n almas ve materyallerin tamamlanmas ile birlikte alan çal şmalar na ve sokak aktivitelerine başlayacağ z. Bu çal şmalarda yol ald ktan

Kampanyan n gelişim seyrine dair bilgileri, belli kesitlerde haz rlayacağ m z benzer bilgi notlar ile ilgi duyanlarla paylaşacağ z. Hepimize kolay gelsin…

li kesitlerde haz›rlayaca¤›m›z bilgi notlar› ile Start verdik! sizlerle paylaflaca¤›z... P nar (Ögrenci): Kuaförlük üzerine meslek eğitimi yap yorum. Kendi alan mda staj yeri arad m fakat bulamad m. Bana verilecek olan mesleki eğitimin pahal olduğunu öne sürüyorlar işverenler. Bundan dolay ben gelecekten pek umutlu değilim. Ama burada yaşanan büyük işsizliğin sebebi olarak da buradaki göçmenleri görmüyorum. Göçmenlerin buradaki ekonominin kalk nmas nda büyük önemi olduğunu düşünüyorum. Şükrü (Serbest meslek): Bana göre Almanya’da işsizliğin nedeni olarak yabanc lar n görülmesi doğru değil. Çünkü onlar bu ülkeye göç ederken, Almanya’da iş gücünün yetersiz olmas ndan dolay geldiler. En ağ r şartlarda çal şt r l p, y k m uğrayan Almanya’n n inşas na büyük katk sundular… Almanya’daki işsizliğin artmas nda büyük pay, büyük tekellerindir. Meral (terzi): Buradaki işsizliğin sebebi çoğunlukla göçmenler. Çünkü onlar ne çal ş -

yorlar ne de iş ar yorlar. Özellikle Türk erkeklerin kahvelerde zaman geçirmeleri bence yanl ş. Fakat göçmenlerin buradan gitmeleri de işsizliğe çözüm değil. Art k Almanlar da çal şm yorlar. Bir kişi çal ş yorsa, 10 kişi çal şm yor. Yani işsizlik her şeye rağmen devam eder. Bar ş (Ekonomi Öğrenci): Buradaki işsizliğin sebebinin diğer insanlar olduğu söylenemez. Gerçekten şu anda dünyan n ekonomisi çok önemli. Art k diğer ülkelerle rekabet içerisinde aktif olarak bulunuyorlar. Bunlar Almanya ve Avrupa ülkelerinden daha ucuza üretmeye başlad lar. Özellikle Çin’in ekonomik gelişimi, Amerika ve Avrupa’y zorluyor. Yabanc lara bu şekilde bir suçlaman n yönlendirilmesini kabul etmiyorum. İsmini vermek istemeyen bir ev han m : Hay r, asla! Hay r kabul etmiyorum! Bu bence genel olarak insanlar n tembelliği. Ben tabii ki gerçekten çal şmak isteyen, kendini yetiştiren in-

Entegrasyon Stuttgart’ta entegrasyonu nas l değerlendiriyorsunuz? Berlin’de Kreuzberg, Neuköln var. Almanlar pek orda oturmaz. Stuttgart’ta öyle bir semt yok. Belki Hallschlag ama s rf Türk değil. Çünkü Stuttgart biraz yönlendirdi. Sosyal evler yüzde 100 Türklere verilmez. Birkaç Türk aile, birkaç İtalyan, 2 Alman, vb. biraz kar şt r rlar. Entegrasyon beraber yaşamak demektir. “Parallel Gesellschaft” diyorlar, hay r yan yana değil, içice, birlikte yaşamak. Gene kendi dilinizi öğrenin, ama ortak dil Almanca’y herkes öğrenecek. Tabii Stuttgart Berlin’e göre biraz daha zengin, işsizlik oran daha düşük, olanaklar daha geniş.

sanlar n iş bulabileceğini düşünüyorum. Bir bayan: Ben tabii ki bu görüşte değilim çünkü işsizlik devaml olan bir şey. Bu göçmenlerle ilgili değil yani.Bence geçmişte de vard . Süleyman (Bilgisayar teknik servisi): Daha önce gelişmiş ülkelerin yapabildikleri şeyleri günümüzde başka ülkeler de yapabiliyorlar. Teknolojinin gelişimi ve tabii ki rekabetin artmas ; bunlar etkili oluyor. Beşir (Yol işcisi): İş olmad ğ için işsizler. Avrupa Birliği’nin ç kard ğ yasalar yanl ş. Çünkü fazla göçmen ak n oldu. 69’larda buraya gelen insanlar, Almanya’y ayağa kald ran insanlard r. Onlar da çal şa çal şa emekli oldular. Ben yol işçisiyim ve iş bulam yorum ama çal şmak istiyorum. Fakat bana iş yok diyorlar. İş vermiyorlar. İşsizliğin sebebi ben değilim. Örneğin ben 6 euroya çal ş yorsam, onlar 3 euroya işi kabul ediyorlar. Tabii taşeron firmalar da işleri çok ucuzlatt lar.

Hukuk Geçtiğimiz hafta Nürnberg’de toplanan İçişleri Bakanlar Konferans , herkesin gerçek yüzünü göstermesine vesile oldu. Sorunlar olan küçük bir grubun entegrasyonu ve onlara oturuma müsaadesi imkan verilmesiyle Almanlar n o kadar da kötü olmad ğ ortaya konacakt . Beklendiği gibi söz konusu çözümde, insani birçok sorun göz ard edildi. Bu ikiyüzlü kararlar n yükü yine bu konferansa umudunu bağlayan s ğ nmac lara yüklenecek. Bu durum bana göre, Almanya’n n liyakatsizliğinin bir göstergesi oldu. Ancak önümüzdeki y l n sonunda, şartlar yerine

Bilgi notu Önce kendi çal şanlar m z ve aktivistlerimizle yapt ğ m z toplant da, birikimlerimiz üzerinden ortaya ç kan yaz n n ortaya koyduğu hat ekseninde tart ş ld . S n f, gençlik, kad n ve d ş m zdaki güçler içerisinde

Stuttgart’tan resmi dairede çal şan ve ad n vermek istemeyen bir Alman sosyal pedagogla yapt ğ m z roportaj yay nl yoruz.

Projeler ise şunlar: Almanca öğrenmek entegrasyon için ilk ad m. Dil olmay nca iş yok, komşu, doktor, okulda başar yok. Kreşlerde özel olarak dile yönlendirme var. Çocuklar küçük gruplara ay r p, fazladan kitap okunuyor. Sonra okulda da benzer şeyler yap l yor.

yapt rabilirler. S rf Almanca bilmediği için Sonderschule’ye yollayamazlar. Neden Sonderschule ya da Hauptschule? 1. Aile fazla önem vermiyor. Çocuğu desteklemiyor. 2. Okullar çocuklara güven vermiyorlar. Evde kimse ilgilenmiyor. (YD: Öğretmenler, yabanc çocuklar Gymnasium yerine Real Schule’ye yönlendiriyor.) Öğretmenler diyor “okulda toplant var” gelmiyor veliler. Çocuklar erken yat rmay p, uykusuz okula gönderiyorlar. Çocuklar bak ms z, çantas dağ n k. Misafir gelir, geç yat l r.

Entegrasyon için ne yap yorsunuz? Stuttgart’ta hangi projeler var? Bir konsept var Stuttgart’ta. Bütün Belediye’deki politikac lar bunu kabul ettiler. Bütün Gemeinderat bunu kabul etti. Entegrasyon iki tarafl , hem Almanlar bir şeyler yapacaklar, hem de yabanc lar uyum göstermeye çal şacaklar. Asimilasyon değil entegrasyon amac m z. Yabanc lar gelince, buradaki sistem biraz değişiyor. İki tarafl . Amaçlar m z: 1. Eşit şans ve kat l m 2. Bar ş içinde birlikte yaşamak

Uzun zamand r gündemimizde olan kampanyam z n ismi ‘Al nterimle buraday m!’ olarak netleşti. Kampanyan n isminden içeriğine, taleplerinin formüle edilişinden, yürütülüş biçimine kadar hem bireyler düzeyinde, hem toplant larda hem de çeşitli bir araya gelişlerde tart ş ld , her biri üzerine görüş al şverişinde bulunuldu. Kampanyan n logosu için farkl kuşaklardan arkadaşlar n çizimlerinden oluşan onlarca örnek geldi. Ön haz rl k sürecinde derinleştirilen bilgiler ve çizilen hat üzerinden gazete çal şan ve aktivistlerimiz, bulunduklar bölgelerde toplant lar gerçekleştirdiler. Bu bölgelerden birinde gerçekleştirilen çal şmalara dair bilgi notunu yay nl yoruz.

3. Çok kültürlülük. Bu kadar dil, yemek, vb. bir zenginlik. Çok enternasyonal bir şehir Stuttgart. 170 değişik kültürden insan var. En çok Türkler, sonra Ruslar, H rvatlar, vb. Stuttgart’ta “Uyum için Birlik” var. Bundan her şehirde yok. Kiliseler, kültür dernekleri, vb.

Maalesef Sonderschule’ye (engellilerin, Almanca okuyup yazamayanlar n, hiperaktif, vb. sorunlu çocuklar n gönderildiği okul), yabanc çocuklar gidiyorlar. Okul, Sağl k Dairesi, çocuğa rapor veriyor. Anne-baba dan şma yerlerine gidip test

Av. Gülşen Çelebi

getiremeyen birçok s ğ nmac yurtd ş edildiğinde, bu karar alanlar aras nda utanacak fazla kişi olmayacakt r.

İki basamakl model İki basamakl olarak öngörülen modele göre, uzun süre burada yaşayan s ğ nmac lar n daha uzun bir süre güvencesiz bir statüde kalmalar na olanak veriliyor. Buna göre halen bir işi olan ve kendi kendilerini geçindiren s ğ nmac lara, § 23 Abs. 1 AufenthG yasas gereği hemen iki y l süreli bir oturma müsaadesi veriliyor. Fakat Göç Yasas (Zuwande-

(YD: Çal şan aileler erken yat yor, daha seyrek misafir al yor.) Ev ödevlerine yard mc olam yorlar. Matematik, vb. sistem farkl . Eğitim oran Türklerde düşük. En az 5 senedir Almanca kursu veriyoruz, gelenler genelde ilkokul düzeyinde.

Şimdi yeni gelenler aras nda liseyi bitirenler var. Anne babalara çok eğitim laz m. Okulla mümkün olduğu kadar kontak kurun. Aile görüşmeleri, veli toplant lar var. Çok TV seyrediyorlar. Türk ailelerde çocuk odas nda bile TV var. Eğitimli anne babalar dikkat ediyor ve frenliyorlar. Bu konuda araşt rma yapan Herr Pfeif’a göre, çok tv seyreden çocuklar, derslerde başar s zlar ve şiddet eğilimi yüksek. TV seyretmeyip spor yaps nlar. *** Sosyal pedagog, eğitim, sağl k vb. alandaki sosyal gasplara yönelik devletin merkezi politikalar na karş , “Biz belediye olarak ve ben kişi olarak bir şey değiştiremem” gibi kaçamak cevaplar verdi. Anlaş lacağ gibi, kapitalizmin kendi içindeki düzeltmelere yönelik bir tak m çal şmalar, onun özüne yönelik bir şeyi değiştirmeyeceğini gösteriyor. Tüm bu sorunlara karş mücadele karş t bir sistemle mümkün. Ama sistem içindeki sosyal bir tak m projeler ve politikalar gelecek için esinleyici olabilir. Stuttgart’ n nüfus bileşimi Toplam nüfus: 590 bin Toplam yabanc nüfus: 130 bin (yüzde 22) Türk: 23 bin Yunan: 15 bin (Sonra İtalyan, H rvat, vb.)

Göz Boyama - 1. Bölüm rungsgesetz) geçici oturumu (Duldung) olanlar n çal şamayacağ n öngördüğü ve böylelikle çal şma müsaadesi verilmediği için bu koşullar yerine getiren s ğ nmac say s oldukça az. Bu nedenle ilk basamakta öngörülen düzenleme asl nda hemen hemen hiçbir şey getirmemektedir. Bu da söz konusu düzenlemeleri yapanlar n ya bu durumdan haberdar olmad klar n göstermekte, ya da bilinçli olarak içi boş kararlar al p bunlar “hümanist bir eser” diye pazarlamaktad rlar. Kald ki, Almanya’n n bugünkü iş piyasas nda Almanlar n dahi iş bulamad ğ bir or-

11 Dünya

tamda, işverenlerin geçici oturuma sahip bir s ğ nmac y işe almas n n çok zor olacağ tahmin edilebilir. Uzun y llardan beri Almanya’da yaşayan ve entegre olan kişilerin geçici oturumla b rak lmalar da, oturma hakk almalar n lüzumsuz bir şekilde güçleştirmektedir. İçişleri Bakanlar Konferans ’n n ald ğ kararlar n ikinci aşamas nda yer alan ve 30.09.2007 tarihine kadar iş bulanlara oturma müsaadesi verilmesini öngören uygulamada da, geçici oturumu olan birinin iş bulmas n n zorluğu ortadad r.

nas l bir kampanya faaliyeti, alanlara özgü sorunlar n tan m üzerinden konuşuldu. Bu toplant ya kat lan ve kimi kat l mlarda genişleyecek olan bu bileşen kampanya faaliyetinin yürütücüsü-yöneticisi olarak belli aral klarla toplant lar yapacak.

Çal şma gruplar oluşturduk Toplant ya kat lan güçler şahs nda s n f, gençlik, kad n ve d ş m zdaki güçler içerisinde kampanya faaliyeti yürütecek biçimde çal şma gruplar oluşturduk. Her çal şma grubu kendi iç toplant lar yla, kendi çal şma alanlar n n özgül koşullar ile birlikte yürüteceği faaliyete ilişkin toplant lar yapacak. Özgün biçim, araç ve yöntemler üzerine kafa yorup geliştirecek. Sonra daha geniş eğitim içerikli daha geniş bir yapt k. Bu çal şmaya kendi çevre güçlerimizin d ş nda arkadaşlarda kat lm şt . Çal şmaya bu güçlerin kat l m , kampanyan n daha bu aşamada ilk halkalar n yakalad ğ na ve bunun kendi güçlerimiz şahs nda da bir iti-

Çay işçisinin bir günü... “Ben 30 yaş nday m ve üç çocuk annesiyim. Benden küçük bir erkek ve iki k z kardeşim var. Babam z hastaland ve biz küçükken öldü. Annem yiyecek ve okul giderlerimizi karş layacak durumda değildi. K z kardeşlerim ve ben

dikten sonra h zla işe geri dönüyorum. Akşam eve dönerken yemek için yakacak odun topluyoruz ve akşam saat 6:00 oluyor. Çocuklar mla zaman geçiremiyorum ancak akşamlar ayn masada yemek yiyebiliyoruz. Yorgunluğumuzdan ve ertesi gün

netim personeline tankerle su getiriliyor. S hhi tesisat içler ac s bir durumda. İki ya da üç aile suyu olmayan tek bir tuvaleti paylaş yorlar. Genç bir kad n işçi DSWS’ye “Plantasyon dispanserinde sadece Panadol, haplar ve yaralar temizlemek için kullan lan bir s v var.” dedi.

Eğitimsizlik, işbirlikçi sendikalar, düşük ücret ve işsizlikle sağlanan sömürü zinciri

14 - 15 yaşlar ndayken plantasyonda çal şmaya başlad k. 15 y l oldu ama hiç para biriktiremedim, hastalan rsak borçlanmak zorunday z. En büyük çocuğum sekiz yaş nda ve plantasyondaki diğer çocuklarla okula gidiyor. Her gün okul için sabah ve akşam bir buçuk kilometre yürümek zorunda. İşe giderken iki küçük çocuğumu kreşe b rak yorum. Onlara içinde tek parça köri [ac l bir Hint yemeği - ç.n.] bulunan pilav ya da roti [ekmek] veriyorum. Sabahlar onlara sadece süt verebiliyorum. Yapt ğ m z hasad teslim ettikten sonra, öğle vakti ben saat 12:15 gibi genellikle iki küçük çocuğumu kreşten ald ktan sonra eve dönüyorum. Çocuklar mla sabah haz rlam ş olduğum öğlen yemeğini ye-

Geçici oturumu (Duldung) olan birinin ikamet ettiği bölgeden izinsiz başka bölgede çal şamayacağ , İş Ajanslar n n yapacaklar ve aylarca süren “iş önceliği araşt rmas ” gibi zorluklar da işin tuzu biberi olacakt r. Bu durumda hangi işveren aylarca bu işçiyi bekler ki! Kararlar alanlar n kalma hakk konusunda samimi olduklar n göstermeleri için, çal şma müsaadesi verirken her türlü kişisel yoklamay (Einzelfallprüfung) yürürlükten kald rmalar gerekir.

Düşündürücü kararlar… İş Ajanslar n n yapt klar “iş önceliği araşt rmas ”n n yan s ra haftalarca zaman alan ve işe başlaman n önündeki engel teş-

ayn zorluklara dayanmak için saat 9:00 gibi yat yoruz” Sri Lanka’da bir plantasyon işçisi Dünya Sosyalist Web Sitesi (DSWS) muhabirlerinin onlar ziyaretitnde yaşam ndan bir günü böyle özetliyordu.

Ekmeğin maliyeti ya da sosyal yaşamda “F” tipi hücreler Tipik bir günde, bu işçi sabah saat 7:30’da iş baş yapabilmek için 4:30’da uyan yor. İşçiler ailelerine su sağlayabilmek için kuyruğa girmek zorunda kal yorlar ve yağmurun az yağd ğ dönemlerde su için komşu köye gitmeleri gerekiyor. İşçiler Singalal köylülerin de su sorunu yaşad klar n söylediler. Sadece plantasyon yö-

kil eden, çal şma koşullar ve ücretlendirme ile ilgili olarak yap lan incelemeler de kald r lmal d r. Bu kişilere s n rs z ve koşulsuz çal şma müsaadesi verilmelidir. Bütün bu önemli ayr nt larla ilgili düzenlemeler, kan mca s ğ nmac n n iş bulmas n zorlaşt rmak için, bilinçli olarak yap lmad . Belirtildiği gibi verilen süre sadece 30.09.2007 tarihine kadar! Sosyal devlet anlay ş aç s ndan düşündürücü olan diğer bir konu da hasta, engelli ve yaşl insanlarla ilgili al nan kararlar. Bunlar n da devlet yard m olmadan hastal k ve bak m sigortalar n kendilerinin üstlenmeleri ve geçimlerini kendilerinin sağlamas öngörülüyor. Hiçbir hastal k sigortas n n bu insanla-

Tamilce konuşan Bandrawela 800 öğretmenin istihdam edilmesine ihtiyaç duyuyor ancak öğretmen say s sadece 500. 1999 y l ndan bu yana Aislaby plantasyon okulundan hiç kimse mezuniyet s nav nda başar l olamad . Erkekler civar kasabalardaki düşük ücretli işlerde çal şmak üzere evlerini terk ediyorlar. K zlar genellikle şehirlerde hizmetçi olarak çal ş yorlar. Çay yaprağ toplama işi bulabilenler için dahi ücretler çok düşük. Seylan İşçi Kongresi (CWC), İç Kesimler Halk Cephesi (İHC) ve K z l Bayrak gibi bir dizi sendika var. “Her ay gelip aidatlar toplamaktan başka bir iş yapm yorlar,” diyor genç bir işçi.“Bizler kimin devlet başkan olduğuyla ilgilenmiyoruz. Siyasi liderlerden hiçbirine güvenmiyoruz” diye tamaml yor sözlerini... Kaynak: www.wsws.org

r kabul etmeyeceği gerçeği düşünüldüğünde bile, bu guruba mensup insanlar n hemen hiçbirinin istenen koşullar yerine getiremeyeceği aç kt r. D şta tutulan diğer bir grup da, halen bir meslek eğitimi veya yüksek okulda öğrenim gören gençler. Oturuma müsaadesi alabilmek için “kabul edilen bir meslek” sahibi olmak öngörülüyor. Peki mesleği bitirmeden yüksek okula başlayan bir s ğ nmac n n durumu ne olacak? Bu durumda olanlar az say da da olsa var. Bu konuya gelecek say da yine bu sayfada devam edeceğiz. Avukat Gülşen Çelebi Graf-Adolf-Str. 80 40210 Düsseldorf Tel.: 0211-355 83 14 Fax: 0211-355 83 15


Dünya Yaflanacak

Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..

Acarlar, bakanlar, özel harekatç lar…

Türkiye’den Mektup var

Do¤a Savaflç›lar› Örgütü Baflkan› Zafer Murat, “Villalara eski

Ece Temelkuran

Türk-‹fl Baflkan› yeni milletvekili Bayram Meral, baz› milletvekilleri, profesörler ve sanatç›lardan yo¤un talep geldi¤ini” aç›klad›.

Canavarlar Kimin hayat n yaş yorsun sen? Kendininkini mi? Öyle mi? Hep mi? Dursan baksan şimdi ne kadar kendin kald n bu hayatta? Kendinde ne kadar sen vars n? Dursan baksan şimdi, kendini ikna ede ede ne kadar yol gittin kendinden? “Olmas gereken bu” diye, “Hayat n zaten pek fazla numaras yok” diye? “Zaten daha ne olacakt ?” diye… “Buras iyi, güvenli” diye diye diye diye… Ne kadar yol gittin kendinden kendine hikayeler anlata anlata? Düşünsene, o hikâyelerle ne kadar çok zaman oyaland n asl nda başkas n n olan hayatlarda? Oysa bir gün…Kendine geri yürüyeceksin. Bu yüzden dikkat et de fazla uzaklara gidip geri dönüş yolunu kaybetmeyesin.

Beyaz çak llar b rak… Dikkat et. Bir gün geri dönüş yolu için kendine küçük, beyaz çak l taşlar b rak mümkünse. Çünkü sonra dönüp geriye bakt ğ nda kendine geri giden yolu hiç bulamayabilirsin. Yerini yönünü şaş r p, ormanda çöküp kalm ş bir çocuk gibi etraf nda çoğalan seslerden korkabilirsin. Bir gün, söylüyorum sana, büyük bir sars nt yla kendini bir vitrin cam nda göreceksin. İnsanlar gelip geçecek arkandan, hayat arkada akmaya devam edecek. Sen donakalacaks n. Elinde çantan olacak belki, çantana şaş racaks n. Üzerindeki paltoyu kim yap şt rd sana, bu atk y kim sard boynuna? Bu yüze bu çizgileri hangi kay p zamanlar çizdi? Sen orada m yd n o zaman? “Bütün onlar oldu mu?” diye şaş p öylece vitrin cam nda eskidenki bir halini göreceksin. Kendini ne kadar özlemiş olduğunu düşünüp öylece, arkadan insanlar akarken, yollar geçerken arkandan, içinde çekirdeğin burularak, bir gün, söylüyorum sana, kendine geri dönmekten başka bir çaren kalmad ğ n göreceksin. “Bedeli neyse ne!” diyeceksin, “Kim üzülürse üzülsün!” diyeceksin “Olacaksa olsun bütün ay plar”. İnsan ancak yeniden canlan nca anlar ne kadar cans zlaşt ğ n . Yeniden k p rdamaya başlay nca damar n anlars n o ana kadar kendini uyuttuğunu. Yaşamaktan başka ne varsa onlar yap yor olduğunu. İşte tam o zaman önünde derin, dibi görünmeyen bir uçurum aç lacak. Sen eğer o yardan aşağ atlamazsan en derin karanl klardan daha karas na gömülecek gibi hissedeceksin kendini. Art k bu hayat, bu başkas n n olan, yakan paçan b raks n, o uçurumun dibinde en beter cehennem olsa da atlayay m isteyeceksin. İşte böylece, tuhaf bir yan lsamayla, kendinden binlerce hayat mili uzaklaşm ş olsan da, tuhaft r hakikaten bu yan lsama, bir anda kendine geri döneceksin. Kalbin yeniden sana ait olacak o zaman, ellerin sana geri gelecek ve bu çanta, bu palto senin üzerindeki bir şaka gibi duracak. Hiç korkma, oldu mu? Çünkü hayat, kendini hayattan geri alan n önünde eğilir sadece. Gerisi sadece ödüldür. Ancak kendi kendine kavuşan insan geceleri köpeklerin sald r s na uğramadan uyur. Yataklar n alt ndan canavarlar gider bir anda, evler ferahlar, sokaklar k vr la k vr la g d klar yeryüzünü. Yataklar n alt ndan canavarlar temizlenir, bir kere daha söyleyeyim.

laşma yap ld . Orman Bakan Osman Pepe, doğa katliam n n suçunu tek baş na eski Orman Bakan ’n n üstüne at yor. Acar Holding Yönetim Kurulu Başkan İsmet Acar’a arsa eski Orman Bakan Hasan Ekinci’nin şirketi taraf ndan sat ld . Hasan Ekinci’nin Acar İstanbul’da İsmet Acar’ n iddias ile 13, kendi söylemi ile tam 12 villas n n bulunmas başka hiçbir kan ta yer b rakmadan eski bakan hedef tahtas na oturtmak için yeterli. Fakat, projelendirme eski Orman Bakan ’n n döneminde yap lsa da inşaata 2005 y l nda başland .

Devletin giremediği Beykoz ormanlar na yapt ğ villa kentle binlerce ağac yasa d ş olarak kesip İstanbul’un ciğerlerini söken Acar ailesini, 8 eski İstanbul emniyet müdürünün korumal ğ n yapan kirli savaş art ğ kelle avc s özel harekat polisleri koruyor.

Birbirlerine at yorlar Yasalarda özel orman alanla-

300 bin dolar! r nda en fazla yüzde 6 oran nda yap laşmaya izin veriliyor. Oysa Acar Holding’in, Beykoz’daki

Körleşen insanl k! Hiçbir insani duyguyu bar›nd›rmayan bu yaflamlar, öfkemizi sonuna kadar hak ediyor. Ama tek bafllar›na onlar› hedefe çakmak kolay olan…

Korkular yenebilmek Sana ne diyeceğim biliyor musun? Anlad m ben bütün o masallarda neden canavarlar öldüren bir garibana verdiklerini prensesleri. Çünkü ancak korkular öldürenler hak ediyor o güzel k zlar , kraliyet sofralar n , o sonsuz şölenleri. Ancak canavarlar öldürenler ispatl yor insanlara yeniden, korkular n yenilebileceğini.Onlar işte, insanl ğ n arad ğ nda bulacağ geri dönüş yollar ndaki, beyaz, parlak, küçük çak l taşlar gibi duruyorlar. Her gün asl nda onlar ve her gece, sana, bana, diğerlerine herkesin kendine ait olabileceğini, herkesin sadece kendine ait olduğunu söylüyorlar. Ah! Ne güzel oluyor o zaman. Ne güzel oluyor uyand ğ n ilk sabah…

Serdaroğlu Özel Orman ’nda inşa ettiği Acar İstanbul Villalar ’nda yüzde 96 oran nda yap -

Sivas’ n Zara ilçesine bağl Gühertaş Köyü’nde yaşayan 80 yaş ndaki Bekir Gümüş, ilk eşini 12 y l önce kaybetti. O zaman 68 yaş nda ve 5 çocuk babas olan Bekir Gümüş, kendine yeni “eş” olarak şimdi 40’l yaşlarda olan Neriman Gümüş’ü “ald ”. Bekir Gümüş’ün yeni eşinden de en büyüğü 6 yaş nda olan 5 çocuğu oldu. Çiftin 36 gün önce bir çocuklar daha doğdu. Sivas Sultan 1.

İzzettin Keykavus Devlet Hastanesi’nde 3 kilo 120 gram ağ rl ğ nda dünyaya gelen bebek “cam bebek” ad yla bilinen “Osteogenezis Imperpekte” hastas ve doğum s ras nda da kemikleri k r ld .

“Devlet istediğini yaps n” Bekir ve Neriman Gümüş, hasta bebeklerini hastanede b rak p evlerine döndüler. Hala

hastanede bulunan ve hemşirelerin bakt ğ bebeğin doğumda k r lan kemikleri iyileşirken, hastal ğ n n tedavisi bulunmuyor. Bekir Gümüş, “Kendime bakam yorum, o sakat çocuğu almam. Bakacak gücüm yok, devlet baks n” dedi. Neriman Gümüş de “Bizim gücümüz yok. Devlet ne yaparsa yaps n” dedi. Çiftin geçen y l dünyaya gelen k zlar Cansu’yu Almanya’da yaşayan bir aileye evlatl k verdiği, 4 çocuklar n n da sosyal hizmetlere ait yurtlara yerleştirildiği öğrenildi. “Her şeyi gelip sisteme bağl yorsunuz?” Karş laşt ğ m z en büyük eleştiri bu: Her şeyi sisteme bağlamak. Haks z bir eleştiri olduğunu söylemiyoruz ama insanlar n, insani tüm değer ve duygulardan soyunmas nas l oluyor? Bir baba “O sakat çocuğu almam”, bir anne “Devlet ne yaparsa yaps n” diyor. Her sene bir çocuk dünyaya getirip başlar ndan at yorlar. Hiçbir insani duyguyu bar nd rmayan bu yaşamlar, öfkemizi sonuna kadar hak ediyor. Ama tek başlar na onlar hedefe çakmak kolay olan… Zor olan ise onlar yaratan sistemi, içinde yaşad ğ m z sistemi, işçi ve emekçiler olarak hem yaratt ğ m z hem de mağduru olduğumuz sistemi hedefe çakmak. Kaynak:www.alinteri.org

Türkiye’de Papa esintisi “Medeniyetler çat›flmas›”nda kendisini taraf ilan edip karfl› duranlar da, inanç motifleri üzerinden bu politikalara çanak tutuyorlar. d . Başbakan Erdoğan, oy taban n n bas nc n ensesinde hissederek karş lama merasiminden k v rmaya çal şt . Fakat Rahmi Koç, Cem Uzan gibi her biri farkl yönlerden tescilli, işbirlikçi tekelci sermaye şeflerinin, ABD Büyükelçisi Ross Wilson gibilerinin ‘Şükran Ayini’ne kat ld ğ bir ziyaretçiyi karş lamaktan geri duramazd .

Buluşma noktas

Papa 16’nc Benedikt’un “Medeniyetler buluşmas ” şovu-

na dönüştürülmeye çal ş lan ziyareti, ayn lar ayn yerde topla-

Papa’ya alk ş tutup kucak açanlar da, karş duranlar da ayn noktada buluştular. “Medeniyetler ittifak ”, “Medeniyet-

ler çat şmas ” tezlerine s k şt r lan gelişmelerde, mali sermayenin ihtiyaçlar na göre belirlenen uluslararas politikalar, nüfuz alan n genişletme çabas na girişiyor. Türkiye’yi medeniyetler ittifak içerisinde görüp alk ş tutanlar, K ta Avrupas ülkeleri ve ABD sermayesinin değirmenine su taş yan, işbirlikçilik ve yalakal kta daha fazla s n rs z davranan bir ülke profilini zorluyor. “Medeniyetler çat şmas ”nda kendisini taraf ilan edip karş duranlar da, inanç motifleri üzerinden bu politikalara çanak tutuyorlar. Birbirine kar-

ş t görünen her iki yaklaş m da yolun diğer taraf nda buluşuyor.

Karş t eksen Bu buluşma noktalar na karş t eksende, çelişki ve çat şman n as l kaynağ olan emek ve sermaye aras ndaki kavgad r. Bunun emekten yana olan ellerde toplan p güçlenmesi için, her türlü işbirlikçilik ve yalakal ğ da söküp atarak, soruna s n flar n ihtiyaçlar üzerinden bakmak zorunludur. Onlar kendi s n flar n n ç karlar üzerinden yaygaralar kopar yorlar. Ya biz?!

2 bin 200 dönüm üzerindeki 833 villadan oluşan Acar İstanbul’da sat ş yap lan villalar n

bedelleri 300 bin dolar ile bir milyon dolar aras nda değişiyor. Acar İstanbul Villalar ’n n sat ş ndan elde edilecek gelirin 500 milyon dolar aşamas bekleniyor. Doğa Savaşç lar Örgütü Başkan Zafer Murat, villalara eski Türk-İş Başkan yeni milletvekili Bayram Meral, baz milletvekilleri, profesörler ve sanatç lardan yoğun talep geldiğini aç klad .

19 Aral k katliam unutulmayacak!

19 Aral k 2000… Kara bir tarih Türkiye aç s ndan. 20 cezaevine yap lan sald r sonucu, kurşunlara bedenlerini siper eden 28 devrimci tutsak şehit düştü. 19 Aral k sald r s yla birlikte aç lan F tiplerinde ve d şar da onlarca devrimci yaşam n kaybetti. Evet tam 6 y l oldu… 6 y l önce faşist devlet, tüm güçlerini seferber edip; panzerleriyle, tanklar yla, kurşunlar yla ve gazlar yla devrimci tutsaklar n bulunduğu cezaevlerinde katliam gerçekleştirdi. İzleyen günlerde F tipi cezaevlerini açarak, devrimci tutsaklar bu kez tecrit cenderesine almaya soyundu. Bunun ad “Hayata Dönüş” operasyonuydu.

Devrimci irade ve direniş kazanacak! Devletin bu sald r s na karş devrimci tutsaklar ölümüne direndiler. Tüm sald r lara rağmen devrimci irade teslim al namad . Onlara destek veren kurumlar kapat ld , ayd nlar hakk nda dava aç ld , analar ve babalar dövüldü, tutukland … Ama onlar her koşulda direnişlerini sürdürmeye devam ediyorlar. 19 Aral k’ n alt nc y ll nda iki gerçek, tekrar çok aç k bir biçimde kendini ortaya koyuyor; katliam n sorumlusu devlettir ve hesab sorulacak, kazanan devrimci irade ve direniş olacak!


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.