pdf33

Page 1

Dondurmam Gaymak!

Mezarda emekliliğe onay!

“8 ayd r staj yeri bulamad m!”

Sayfa 10

Sayfa 8

Sayfa 5

Yaflanacak

Dünya AYLIK GAZETE • SAYI 33

www.yasanacakdunya.net • info@yasanacakdunya.net

Frans z direnişinin militan öldü Sayfa 7

Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..

Nisan 2007

Bahar n coşkusunu yaş yoruz ya karş siyasal bir eylem olarak yaşand .

lis aras nda çat şmaya dönüştü. Şimdi bu örgütsüz olan ve irili-ufakl şekillerde orada burada patlayan öfYine Paris’te yaşanan kenin, doğru belirlenmiş metro muharebesi patla- hedef ve amaçlar bütünlüma dinamiklerini bir kez ğü çerçevesinde örgütlenmesi zaman . daha gösterdi. Gare d’Nord’da öğlen saatlerinde biletsiz olduğu Şimdi coşma zaman&d&r gerekçesiyle, elleri arkadan kelepçelenen göçmen Avrupa sokaklar nda yagenç, polisler taraf ndan şananlar bunlarla s n rl

yere yat r larak dövüldü. değil. Hamburg liman işBu olay çevrede bulunan çilerinin, direnişi kentin insanlar n polise karş tep- bütününe ve oradan Avruki göstermesine neden ol- pa’ya yaymas yla kazadu. Bu tepki k sa sürede n mla sonuçland . 200’ü bulan gençlerle poAirbus’da 10 bin işçinin Metro muharebesi

sokağa at lmak istenmesine karş işçiler Avrupa çap nda kararl bir eylem dalgas başlatt . Bu direnişler sermayenin işçi ve emekçileri her türlü toplumsal ve s n fsal ç kardan ar nd rarak, “kendini kurtarma” yar ş na sokma, onursuzlaşt rma hevesine indirilmiş anlaml birer tokat oldular! Şimdi s ra, işçi s n f n n uluslar aras dayan şma günü olan 1 May s’ta “Bütün ülkelerin işçileri, ezilen halklar birleşin!” şiar n n arkas nda toplanmakt r!

“Al nterimle buraday m!” ç ğl ğ her yerde! Kampanyam z sokağa indi. Paris, Strasbourg, Köln, Stuttgart, Hamburg, Londra… Önce afişlerimiz süsledi duvarlar . Sonra her birinde farkl

düzeyde etkinlikler gerçekleştirildi. İmza föylerimiz, bildirilerimiz, sohbetlerimiz salon aktivitelerinden sokak standlar na taş nd . Etkinlik ve eylemlerle buluştu. Ortak sorunlar ve onlar n çözümü için mücadele çağr m z; “Ben ne yapabilirim ki” duvar n aş p “Bir şeyler yapabiliriz, yapmal y z” etkileşimine dönüştü. Kampanyam z n içeriği bu etkileşimin yan nda, aktivistlerimizle emekçiler aras nda bir

ürettiklerimizin gücü ve onuruyla karş lar na dikileceğiz. En kötü ve pis işlerde çal şt r lm ş, buralarda kuşaklar eskitmiş bir toplum bireyi olman n biriktirdiği öfkeyi bileklerimizde toplayacağ z. Kayg lar m z n ve korkular m z n üzerine üzerine yürüyecek, geleceğimizi kendi ellerimize alacağ z. İşte de sokakta da sağl kta da eğitimde de her türlü ayr mc l ğ reddedeceğiz.

tiyoruz!- Bar nma, sağl k, eğitim ve tüm sosyal alanlardaki haklar m z elimizden alan yasa ve uygulamalar n kald r lmas n

talep ediyoruz!- “Terörle mücadele” ad alt nda izlenme, gözlenme ile başlay p yeni yasalarla derinleştirilen devlet terörü-

nün son bulmas n istiyoruz!Semtte, okulda, işte esen rkç

rüzgara ve sald r lara karş ; her türlü rkç faaliyet ve söylem yasaklans n diyoruz!- Avrupa’da “kağ ts zlar” olarak damgalanan s n f kardeşlerimiz için; s n r d ş lar son bulsun, her kese

Geleceğimize sahip ç&k&yoruz köprü kurdu. Bu köprüyü sağlamlaşt racak, emekçilerin kardeşleşmesini güçlendireceğiz. Sinmişlik,

Yaşanacak

Dünya’dan

umutsuzluk perdesini yaran, kendisine uygulanan her şeyi mübah gören s ğ nt psikolojisinden s yr l p, katt klar m z n-

Onlar n güvenliği bizim güvencesizliğimiz

Bunlara dikkat! Avrupa bahar oldukça hareketli karş lad . Almanya’da Hamburg liman işçilerinin aylard r sürdürdükleri kararl direniş işçiler lehine sonuçland . Direniş kentin bütününe, oradan da Avrupa’n n başka ülkelerine yay larak etki alan n genişletmiş, s n f dayan şmas n n halkalar n birbirine eklemekteki başar dan beslenmişti. Dünyan n iki büyük uçak tekelinden biri olan Airbus tekelinin 10 bin işçiyi sokağa atmay hesaplad ğ Power 8 isimli program na karş tüm Avrupa’daki Airbus işçileri kararl ve birleşik bir eylem dalgas başlatt lar. Emekçilere unutturulmaya çal ş lan dayan şma ve ortak ç karlar etraf nda kenetlenme davran ş n n anlaml tezahürleri vard her iki eylemde de! Sermayenin işçi ve emekçileri her türlü toplumsal ve s n fsal ç kardan ar nd rarak, “kendini kurtarma” yar ş na sokma, onursuzlaşt rma hevesine indirilmiş anlaml birer tokat oldular! Devam üçüncü sayfada

Taleplerimiz hepimizin ortak keseni:- İşsizlik, ayr mc l k ve eğitimsizliğe karş ; sadaka değil insanca yaşam koşullar ve iş is-

Uluslararas alanda ve AB ülkelerinde, “Teröre karş savaş” ad alt nda güvenlik politikalar

güncellenip duruyor. Bu alandaki uygulamalar ve oluşturulan toplumsal atmosferle insanlar birbirilerini düşman görür hale geldi. AB, yeni güvenlik teknolojileri geliştirilmesi için araşt rma inceleme kapsam nda, 2013’e kadar insanlardan hortumlanan paralardan bu alana 1 mil-

yar 400 milyon Euro ay rd ğ n

deklare etti. Yanl ş anlamad n z “güvenlik“ için ayr lan bütçenin d ş nda bu para yaln zca “araşt rma fonu” oluşturmak maksad n taş yor. Berlin’de bir araya getirilen bin kadar “uzman” ile bunlar n tart ş ld ğ bir “Uluslararas Güvenlik Toplant s ” yap ld . Burada konuşan AB Komisyonu başkan yard mc s Franco Frattini; “Giderek çeşitlilik kazanan modern yaşam tarz , teröristlere yeni sald r imkanlar sunuyor. Bu yüzden insanlar n temel haklar ndan biri olan güvenli yaşama hakk n n korunmas gerekir” dedi.

Duvarlar& parçalamak için Taleplerimiz için mücadele etmenin her türlü araç ve biçimlerini hayata geçireceğiz. Kampanyam z sadece kendimizi ifade etmenin bir arac değil, ayn zamanda yerli işçi ve emekçilerle aram za örülen duvarlar parçalaman n da bir kald rac oluyor. Yoksullaşmay art ran, özgürlük yoksunluğunu derinleştiren sisteme karş birlikte mücadele etmediğimiz sürece elimizdekilerle beraber geleceğimizi de kaybederiz. Geleceğimize sahip ç k yoruz. “Al nterimle buraday m!” kampanyas n her yere taş yacak, k p rdanmalar sars nt ya dönüştüreceğiz!

“Bu Avrupa’ya hay r!”

Berlin’de “AB’nin militarizasyonu” hedeflenerek “Bu Avrupa’ya hay›r!” gösterisi yap›ld›.

Avrupa Birliği, kuruluşunun 50. y l n kutlad . Bu kutlamalarda öyle şatafatl gösteriler falan gerçekleşmedi. Resmi toplant lar d ş nda, halk bir bayram havas yla karş lamad 50. y l . Resmi kutlamalar n yap ld ğ

Berlin’de “AB’nin militarizasyonu” hedeflenerek “Bu Avrupa’ya hay r!” gösterisi yap ld .

“Güvenli yaşam hakk&”

“Kömür-Çelik Topluluğu”ndan bugüne…

Bu “Güvenli yaşama hakk ” için

İkinci Dünya Savaş n n yaratt ğ y k mdan sonra, sermaye-

3.sf’da

oturum hakk verilsin istiyoruz!

nin kendini bu y k m üzerinden büyütme girişimi olarak kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, bugün bildiğimiz Avrupa Birliğine evrildi. Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa Atom Topluluğu anlaşmalar 25 Mart 1957’de imzalanm ş ve böylece AB’nin temeli at lm şt . O zaman Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Lüksemburg ve İtalya ile ilk ad m n atan AB şimdi 50 yaş nda. Ortak Pazar, ekonomi ve para birliği, sermayenin s n rs z dolaş m , ortak argüman ve politikalar gütme biçimlerinde, genişletilmiş 27 üyeli birlik farkl çat şma, tart şma, kriz dinamikleri ile devam ediyor. Bugün AB kendi iç dengelerinde “Çekirdek güç-geniş halka” gerilimi yaşarken, emperyalist egemenlik çat şmas nda bir güç merkezileşmesi sağla-

maya çal ş yor. Başta ABD olmak üzere rakiplerinin AB içerisindeki etki alan n n bas nc alt nda bir eksen yakalama çabas nda. Tek tek ülkelerde ve AB’nin bütününde artan toplumsal muhalefetin sokaklarda, fabrikalarda, okullarda yer yer işgal ve çat şma biçimlerinde kendisini ifade etmesi bir gerilim hatt na işaret ediyor. Bu hat yeni bir işçi s n f hareketinin mayalanmas ile buluşursa…

İnsanlar AB’den umutsuz AB’nin beş ülkesi İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Fransa’da 3.sf’da

Deutschland: 2 € Nederland: 2,30 € Belgique: 2,20 €

Doğa canland . Üzerindeki ölü toprağ n söküp att . Bahar coşkusunu her yere taş d . Avrupa ülkelerinin yaşam alanlar m z

daraltan politikalar na karş biriken tepki, baharla birlikte kendini tutan dikişlerini zorlamaya başlad . İşte Paris’te torununu almak için okulun önünde bekleyen Çinli bir göçmenin, oturum hakk olmad ğ için gözalt na al nmak istenmesine karş

gösterilen tepki… Çat şma, grev gösteri... Göçmenlere ve onlar n geleceğine yap lan sald r -


Yaflanacak

Dünya 2

O

K

U

R

K

T

U

P

L

A

R

I

Bizim kufla¤›n sorunu, bizden önceki kufla¤›n devasa birikimiyle aras›ndaki kopukluktu bence. Biz bu kopuklu¤un ac›s›n› fena yaflad›k. Mücadelenin kazand&rd&ğ& değerler

Kökünü be¤enmeyen dal ve dal›n› be¤enmeyen meyve, olgunlaflmadan çürür.

Hayat bir öyküye benzer, önemli yan› eserin uzun olmas› de¤il iyi olmas›d›r.

*** Geçtiğimiz say m z n ç k ş ndan sonrayd . Gazetemize ilan vermek isteyen biriyle bir dostumuz arac l ğ yla Paris’te tan şt k. Kalbi pille çal ş yordu. Birçok iç organ uzun y llar cezaevi yaşaman n ağ rl ğ n taş yordu. Tüm bunlar y ld rmam şt onu ama o cezaevindeyken Almanya’ya gelen iki çocuğunun nerede olduğunu bilememek onu kahrediyordu. Bizden çocuklar n bulmak için yard m istiyordu şimdi. İlan vermek istiyor ama çocuklar n n ad n bile bilmiyordu. Bu say m z için kendisine söz vermiştik. Ama maalesef ilan veremiyoruz. Neden mi? Paris’te gerçekleşen Newroz eylemi s ras nda o da alandakilerin coşkusuna kat l p halaya durmuştu. Onun pille çal şan kalbi halay çekmeye dayanamad . Y ğ ld

orac kta. Şimdi bitkisel hayatta bir hastane odas nda. Onu ziyaret eden dostlar n duymuyor. O şimdi düşlerinde ar yor çocuklar n ! “Sözün bittiği yer işte buras olsa gerek…” dedirtiyor insana!

E

İnanç bitmedikten sonra!

Editörden

Kurduğumuz imza stantlar nda “Size sizi, size bizi” anlatt k Mart ay boyunca. Kiminizin hayat boyunca hiçbir hedefi olmam şt , kiminizin hedefi daha iyi bir yaşamd ve daha onlarca hal ve durum. Öyle inanm şt n z ki kendinize, daha fazla para kazanacakt n z Avrupa’ya geldiğinizde ya da daha iyi bir yaşam sunacakt n z çocuklar n za. Yaşanm ş her şeyi geride b rakarak valizinize umutlar n z

koyup gelmiştiniz bu memleketlere. İnsanl ğ n kederli göğüne bakt ğ n zda tarifsiz umutlar vard düş pencerenizde. Belki bir oyun gibiydi her şey; öyle iyiydiniz ki bütün oyunlar n içinde… Şimdi ise bütün oyunlar bozuluyordu sanki! Sanki yazg değişecekmiş gibi hiç durmadan uğraşt n z ve didindiniz ümitle. Zehirlenmesin diye bu incelik, küçük düşmesin diye bu şiir, üzülmesin diye size güvenenler hep ac yla da olsa didindiniz… Kimseye bulaşmas n diye gördüğünüz ve yaşad ğ n z cinnet, onca kalabal ğ n içindeyken bile birden bir imza föyüyle ç k yor birileri karş n za. Birileri size sizi anlat yor ve “Bu bizim öykümüz” diyorsunuz! Bu cinneti değiştirmek için bir ad md imzalar. İlk ad mdan sonras gelmeli ve gelecektir elbet! Art k aldanmak istemiyoruz. Daha iyi bir yaşam kurabileceğimize inanmam z gerekiyor. Geleceğe şüpheyle bakmaktan kurtulmak için enerjimizi, emeğimizi birleştirelim. Hiç aldanmam şlar n o engin iç rahatl ğ na kuracağ m z ortak geleceğimizle ulaşal m. Mevsim bahar. Bir sonraki say m z elinize ulaşt ğ nda bahar n doruğu 1 May s’ yaşam ş olacağ z. Bayraklar, pankartlar derlenecek, afişler duvarlar süsleyecek, yürekler başka bir heyecanla çarpm ş olacak. 1 May s bizim kavga günümüzde hep birlikte alanlarda olacağ z. Bugünden 1 May s’a merhaba!

M

Do¤ru konuflmak için bir tek yol vard›r; dinlemeyi ö¤renmek.

Benim iki kesit halinde yaşad ğ m göçmenlik serüvenim var. Babam 1964’te gelen işçi kuşağ ndan. Türkiye’de Devlet Demir Yollar işçisiydi. Günün koşullar na göre iyi de maaş al yordu. Bir hayal uğruna buralara geldi. Bir gün kardeşim ev sahibinin oğluyla tart şm ş. Ev sahibinin “Sen evimde kirac s n ne konuşuyorsun’’ sözü üzerine, s rf bir ev sahibi olmak hayaliyle gelmiş Almanya’ya. Burada AEG işçisi olarak 18 y l çal şt . 1982 y l nda Alman devleti yabanc işçilere ihtiyac

azal nca “10 bin 400 Mark alarak ülkenize dönebilirisiniz’’ diye bir yasa ç kard . Ailem kesin dönüş yapt . Babam nihayet memlekette dört katl bir apartman sahibi oldu. Fakat emekli olmad ğ için hiç bir sosyal güvencesi kalmad . Ben o zamanlar 10 yaş ndayd m. Ailemle beraber bende Türkiye’ye gittim.

İkinci kesit Göçmenliğimin ikinci kesiti 1996 y l nda başlad . Bu ikinci kesitte, buraya bir biçimde savrulmuş politik mülteci göçmenlerden söz etmek istiyorum. Bunlar n say s da az msanamaz.

“Irkç l k tek bir biçim ve içerikle s n rl değil”

Yaşad ğ m z çelişkiler ve alabora olmalardan. 1980 kuşağ n n ald ğ ağ r darbelerden sonra, mücadeleye at lan kuşaktan m. Bizim kuşağ n sorunu, bizden önceki kuşağ n devasa birikimiyle aras ndaki kopukluktu bence. Biz bu kopukluğun ac s n fena yaşad k. Üniversite y llar nda mücadeleye at ld m. Güçlü ideallerle, fakat s n rl bir bilinçle mücadele etmek istiyorduk. İstek ve tecrübe yoksunluğu s n rl bilinç çelişkisi bizim kuşağ çabuk yordu diye düşünüyorum. Tabii bu arada bizde çok şey öğrendik. Kendi birikimimiz oluştu, tecrübe kazand k. Benim akl ma bu geliyor, böyle değerlendiriyorum. Bütün enerjimizle ne iş olursa yap yorduk. Ben iki arkadaş mla birlikte sabahtan başlay p akşama kadar 2 bin afiş yapm şt m. Fakat afişin böyle ulu orta yap lmayacağ n bilmiyorduk. Sanayii bölgesinde bir kaportac faşist bizi ihbar etmişti. Gözalt na al n p bir hafta sonra b rak ld k. Ben tatil için Almanya’ya gelmiştim ki tesadüfen dava sonuçland . Diğer iki arkadaş cezaevine ald lar. Ben gidip gitmeme çelişkisini çok yaşad m. Sonunda 1996 y l nda burada kald m.

İkinci göçmenlik yaşam m başlad . Benim gibi insanlar birincisi; burada Türkiye’deki gibi canl bir politik atmosfer olmamas n n bocalamas n yaşad . İkincisi ve en önemlisi yakam z b rakmayan vicdan azab . Arkadaşlar m z cezaevlerine dolduruldular. Bizse buradayd k. Rahat gibi gözüken yaşam m z aldat c yd . Asl nda kim içerdeydi kim d şar da belli değil. Biz burada kalarak yaşad ğ m z vicdan azab yla en büyük cezay kendi kendimize kestik. Bu durumdaki herkesin yaşad ğ ortak duy-

gu “ihanet ettim” oldu. Fakat mücadelenin bize kazand rd ğ , ald ğ m z bir kültür ve düşünce sistematiği vard . İşte burada çok ince, hassas bir denge var. Orada da k r lma başlarsa so-

“Irkç yaklaş mlar yayg nlaş yor” sözleri ile son dönemlerde daha s k karş laş r oldum. Bu ‘Al&nterimle buraday&m!’ kampanya çal şmam z esnas nda insanlarla yapt ğ m z sohbetlerdeki ortak tema. İlk akl ma gelen birkaç anekdotu anlatmak istiyorum; “Tam k rk y l burada çal şt m, ömrümü çürüttüm diyebilirim ve emekli oldum. Şurada oturup bir kahve içmek istediğim zaman Almanlar n bak şlar o kadar itici geliyor ki, sanki bir pislikmişim gibi bak yorlar bana…” Başka bir göçmenin anlat m , “Tam sekiz ay ev arad m ve bulamad m. Nereye gittiysem bir türlü olmad , telefonla görüştüğümde ‘gelin konuşal m’ diyorlar gidiyorum… Tabii kara kafal olduğumu gördüklerinde bir iki göstermelik sorunun arkas ndan, ‘Size haber veririz’ diyorlar, eli boş dönüyorum. ‘Ne yapabilirim’ diye kendi kendime çok düşündüm. Alman ismiyle arad m bu defa. ‘Gelin görüşelim’ dediler ve bir görüşmede evi verdiler, kay t yapt ramad m tabii ki. Ben de

avukat ma ev sorunumu anlatt m ve onun arac l ğ ile bir ev tutum. Ama avukatlar nereye kadar devreye sokacağ z! Aç kças kara kara düşünüyorum…”

“‘Bizim ülkemizde bizden rahatlar’ deniyor” Sokak ortas nda, otobüs durağ nda, devlet dairelerinde, okullarda ve daha birçok yerde yabanc olmaktan kaynakl karş laş lan rkç yaklaş mlarla ilgili daha pek çok anlat m var asl nda. Eğitim sistemindeki başar s zl ğ n, işsizliğin faturas n

göçmenlere ç kart p, yerli emekçilerle göçmen emekçileri karş karş ya getirmeyi amaçlayan sistem için bu kendi devaml l ğ aç s ndan başvurduğu araçlardan biridir. Asl nda rkç l ğ n hiçbir zaman değişmeyen temel argümanlar ekonomik nedenli olanlard r. Fakat son y llarda bu argümanlar bölgelerin yap lar na göre farkl biçimler al yor. Mesela bir sanayi merkezi,

Berlin‘den Mustafa

dür. Mercedes fabrikas nda MİSK’e bağl faşist çeteyi bizzat o davet etmiştir. Kadir Has ellerindeki işçilerin kan yla gitti bu dünyadan. Onlar n şatafatl sofralar nda hep sömürüyle elde edilen işçi eti ve kan vard . Senin bu ülke topraklar n ve yarat c işçilerini bir hal gibi kanl ayaklar n n alt na sermekle övündüğün Coca Cola’n n halklara kurşun s karak ve katlettikçe var olan ABD emperyalizminin en bilinen sembolü olduğunu nas l unuturuz ki?

tüm diyebilirim ve emekli oldum. fiurada oturup bir kahve içmek istedi¤im zaman Almanlar›n bak›fllar› o kadar itici geliyor ki, sanki bir pislikmiflim gibi bak›yorlar bana…” Uluslararas& Irkç&l&kla Mücadele Günü Kad n n söyledikleri, rkç

propagandan n tek bir biçim ve içerikle s n rl kalmad ğ n , kendisini çeşitlendirecek yeni argümanlar üzerine oturttuğunu yaşam n gerçekliği içinden kavramam z sağlad tabii…Sistemin kurumlar da bunu söylüyor! 21 Mart “Uluslararas& Irkç&l&kla Mücadele Günü”ydü. Birçok sistem kurumu rkç l ğ n yayg nlaşt ğ ve yeni biçimlerde nüfuz ettiğine dair uyar larda bulundu. Alman İnsan Haklar Enstitüsü’nden Petra Vollmar Otto’nun aç klamas n okuyunca karş laşt ğ m örnekler akl ma geldi. Irkç l ğ n bu yeni türünün tarihten gelen kültürel rkç l kla birleştiği için tehlikenin daha da artt ğ n söylüyordu Otto. Modern rkç l kta belli topluluklar n özelliklerine göre birtak m önyarg lar geliştirilip bu elbisenin söz konusu topluluğunun her bireyine giydirilmek istendiğini, Almanya’da bile yabanc lar n ev ya da iş ararken bu ayr mc l kla karş karş ya kald klar n belirtiyordu. Onun bu aç klamalar ile kampanya çal şmalar nda karş laşt ğ m tepkileri, dinlediğim “hikayeleri” birleştirince ‘Al&nterimle buraday&m!’ kampanyam z n tarihsel anlam n daha iyi kavr yorum.

emekçilerinin kurtuluşu sosyalizmde. Bu inanc m z bitmedi. Bitmedikten sonra da, katacağ m z şeyler, yeteneklerimizi sunacağ m z alan çok.

İşçi s n f seni unutmayacak

“Tam k›rk y›l burada çal›flt›m, ömrümü çürüt-

ama ayn zamanda yoğun gericilik birikiminin olduğu Bavyera Eyaleti’ndeki rkç faaliyetin temel argümanlar bu klasik söyleme dayan yor. O bölgede çal şan Türkiyeli bir kad n işçi bunu ; “Burada ‘Türklere alt n diş, Almanlara boş kovuk’ ya da ‘Ruslara ev, Türklere BMW, Almanlara Ford’ sloganlar n öne ç kar yorlar” diyordu yapt ğ m z sohbette. “Yabanc lar bizim ülkemizde bizden daha rahat ve daha iyi koşullarda yaş yorlar” anlam na gelen bu söylemle, 1930’lar n Hitler Almanyas ’ndaki Yahudi karş tl ğ temelinde geliştirilen söylem ayn d r. Ancak kent kültürünün hakim olduğu bölgelerde bundan farkl olarak kültürel kayg lar n öne ç kar ld ğ ve hedefe de İslam dininin hakim olduğu ülkelerden gelen göçmenlerin konulduğu zenginleştirilmiş bir jargonla karş laş yoruz. Kampanya çal şmalar m z esnas nda Köln’deki imza stand m za gelen orta yaşl bir Alman kad n n söyledikleri bu aç dan anlaml d r ; “Biz burada kad n ve erkeklerin ayn havuzlara gitmesi için y larca mücadele ettik. Şimdi Müslümanlar kad n ve erkekler için ayr havuzlar istiyorlar. Kad nlar n gittiği yere erkekler gidemiyor, erkeklerin gittiği yere kad nlar. Bu kültüre sahip insanlarla birlikte yaşayamay z.”

nu batakl kt r. Bunu görüyorsun ve art k hiç değilse mücadelenin kazand rd ğ değerlerle kendi kendini bir noktada durdurma mücadelesine dönüşüyor. Ailende, ticaret hayat nda, yaşam nda, sohbetlerinde, arkadaş çevrende bu dürüst kültürü yaşatmak, bizim saflarda durmak… Benim yapt ğ m buydu. Bizler kendi çap m zda yetenekleri ve becerileri olan insanlar z. Bunlar elbette ki sunmaya haz r z. Bu anlamda, hiç birimiz bitmiş tükenmiş değiliz. Örneğin profesyonel bir dernek ya da kurum anlay ş na katacağ m z çok şey var. Her şeye rağmen göçmenlerin ve dünya

Unutmayacak ve bağ&şlamayacağ&z! Onlar n şatafatl sofralar nda hep sömürüyle elde edilen işçi eti ve kan vard . Gazete manşetleri Kadir Has’ n ölümünü üzüntüyle duyurdular. Öyle ya büyük yat r mc yd ölen. Vak flar, üniversiteler kurmuş, memlekete okullar açm şt . “Hay rsever” Kadir Has’ n öne ç kan özellikleri sadece bunlar olsayd belki görmezden gelebilir, nedir bu istiflenmiş banknotlar n hikmeti diye kafa yormayabilirdik. Hadi daha aç k konuşal m, üstümüze de al nmayabilir, böylece sinirlerimizi bozmayabilirdik. Fakat emperyalizmin işbirlikçisi bu Has burjuvan n “fabrikalar ”nda, işçilerin emek güçlerinin vahşi sömürüsüyle biriktirilen “değer” in işçi s n f na cop, kurşun, bomba, işkence, zindan olarak döndürüldüğünü unutmak mümkün mü?

Unutabilir miyiz? Mercedes Benz, Coca Cola, Pe-re-ja, Elvan vs. daha bir sürü şirketin temeli at l rken ABD emperyalizminin gönülden işbirlikçisi Kadir Has’ n Coca Cola’da sokağa at lan işçiler direnişe geçtiğinde, polis ve askerlerin direnişçi işçilere sald r s n Maun koltuğunda seyre-

dişini balland rarak anlatmas n

unutabilir miyiz? 1979 Mart’ nda Coca Cola’da işe girdiğimiz gün, işçileri fabrikan n bahçesinde toplayan Has, temsilcisi müdür ve yan ndaki Madam Elvan, işçileri (öyle umursamaz, basbayağ

aşağ layarak) seyrederken, bu şirketin nas l hakiki Türk mal

olduğuna işçileri ikna etmeye çal ş yordu. Daha 6 ay geçmeden “hay rsever” Kadir Has bir lokma ekmek için direnen işçilere bu sefer polis copuyla sald racakt . Az l işçi düşman , işbirlikçi Kadir Has bütün şirketlerinde sar sendikalar n önünü açarak hak ve iş isteyenlerin karş s na sat n ald ğ işçileri ç kart p kardeş kavgalar yaratmakla ünlü-

Hani şu kan n, vahşetin, yağmur gibi yağan kurşunlar n, bombalar n gözümüze sokulduğu Vietnam’da ABD “kahramanl ğ n n” anlat ld ğ filmler vard r. İşte o filmlerde, işgalci ordunun küçük ya da büyük her “başar s ndan” sonra aç lan şişelerin üzerinde yazan Coca Cola’y unutabilir miyiz? Merak etme Kadir Has, seni de yapt klar n da unutmak mümkün değil. Seni ve kimlerle birlikte emeğimizi, al nterimizi emerek nas l büyüdüğünü, devasa bir tekel sahibi olduğunu unutmayacak ve asla bağ şlamayacağ z. Asla rahat uyuyamayacaks n! Eski Coca Cola işçisi Ahmet

Yaflanacak

Dünya

AYLIK GAZETE

V.f.f.K.)’in yay›n› olarak Bu gazete, Verein für Freundschaft der Kulturen (V ç›kmaktad›r. Gazetemiz en az 2 euro ba¤›fl karfl›l›¤› verilmektedir. Yay›n sorumlusu Can A. Türkmen Merkez Büro: Lassallestr.54· 51065 Köln Telefon: +49-(0)221- 99 28 115 - 116 - 123 ‹nternet adresimiz: www.yasanacakdunya.net • e-Mail: info@yasanacakdunya.net Paris irtibat: e-mail: pydunya@hotmail.com • Berlin irtibat: ydberlin@yahoo.com • ‹sviçre irtibat: ydisviçre@yahoo.com


Yaflanacak

G Yaşanacak

Dünya’dan

Ü

N

D

E

Fransa’da seçimler taklidi Sarkozy, en son Göçmen ve Milli Kimlik Bakanl ğ ’n n kurulacağ n aç klad .

Bunlara dikkat! Umut burada!

Devletin bütünsel dönüşümü!

Ard ndan Fransa’da emeğin kardeşliğini ve duyarl l ğ n ifade eden çok anlaml bir gelişme yaşand ! Torununu okuldan almak için bekleyen ve oturum izni olmayan Çinli bir göçmen polis taraf ndan gözalt na al nmak istenmişti. Diğer veliler ve öğretmenler polisle çat şmay da göze alarak gözalt n engellemeye çal şm şlard . İçinde çocuklar n da olduğu kitleye polis gaz bombalar ile sald rm ş ve okul müdiresi Valerie Boukobza’y da 7 saat gözalt nda tutarak, sonras nda hakk nda soruşturma açm şt . Olay n hemen ard ndan öğretmen sendikalar protesto amac ve soruşturman n geri çekilmesi talebi ile 30 Mart’ta tüm öğretmenleri greve çağ rd lar. Yüksek kat l mla gerçekleşen grev ve 2 bin kişinin kat ld ğ yürüyüşle Parisli emekçiler tarihe anlaml bir şerh daha düştüler! Bu olay sermayenin sald r lar n n toplaşt ğ göçmen politiklar ve yükseltilmeye çal ş lan rkç l ğa, emekçilerin birbirlerine düşmanlaşt r larak düşkünleştirilmek istenmelerine karş verilmiş yön çizici bir tavr n anlaml bir fotoğraf d r! Ayn günlerde Paris, Gare d’Nord’da yaşanan başka bir eylemle daha sars ld ! Metroya biletsiz binen göçmen gencin kontrolörler taraf ndan yakaland ktan sonra aşağ lay c davran şlarla birlikte dövülmesi karş s nda, garda bulunan insanlar tepki göstermiş, bu tepki giderek saatlere yay lan bir çat şmaya dönüşmüştü. Aşağ lay c yaklaş mlar karş s nda birikmiş öfkenin bendini aşmas yd yaşanan. Sermeyenin Sarkozy’de somutlaşan sald rgan tutumlar n n emekçileri öyle kolay sindiremeyeceğini gösterdiği gibi, birikmiş öfkenin y k c l ğ n da resmediyordu! Ne kendilerine “pislik” denilen göçmenler öyle kolay boyun eğeceklerdi, ne de Fransa şahs nda yerli emekçiler kendi s n fsal ç karlar n n somutlaşt ğ kardeşlik bayrağ ndan kolayca vazgeçip, rkç l ğ n düşkünleştirici bayrağ alt nda toplanacaklard . İşte geleceğe dair umudu büyüteceğimiz damarlar buralardad r. Bize dayat lan düşkünleştirici teslimiyet ya da “defolup ülkelerimize dönme!” ikilemini bu damara su verdiğimiz oranda aşabileceğiz! Vermediğimizde… Evet vermediğimizde kendi s n f kardeşlerimizle aram zdaki köprüler uçurulacak! Buralarda kalmam z giderek grev k r c l ğ n kabulüne ya da yaşam n her alan nda sinik bir teslimiyete raz olmaya varacak bir onursuzlaşma pahas na olacak.

3 Dünya

M

Fransa tekelci kapitalizminin neo liberal sald r politikalar nda yeterince yol alamamas , s k s k direnişlerin duvar na toslamas , Sarkozy’nin seçim proFransa cumhurbaşkanl ğ seçimleri 22 Nisan ile 6 May s tarihlerinde iki tur üzerinden yap lacak. Bu seçim Fransa’n n iç ve uluslararas alanda izleyeceği politikalar belirlemesi aç s ndan çok önemli. Seçimler daha çok merkez sağ temsil eden Halk Hareket Birliği (UMP) aday Sarkozy ve Sosyalist Parti aday Royal aras nda geçecekmiş gibi gözükmekle birlikte, Demokrasi İçin Birlik Partisi aday Bayrou da mevcut politik dengeleri etkiliyor.

Koz; göçmenler! Göçmenler yine seçim propagandas n n en önemli figürlerinden biri. Sarkozy 2005 y l nda yapt ğ bir aç klamada, “göçmenlerin en az yüzde 70’nin ülkesine gönderilecek” demişti. Seçim propagandas nda ise, “Fransa’n n kaliteli ve nitelikli iş gücüne dayanan göçmenlere ihtiyac olduğunu” s k s k vurgulayarak göçmen politikas n sermayenin neo liberal birikim politikalar na uygun hale getirmeyi hedeflediğini ilan etmektedir. Faşizan politik savunu ve değerlendirmeleriyle Le Pen’in

liyor. Haz rlad ğ 100 maddelik sosyal-liberal içerikteki seçim program ile Frans z sermayesinin tepkisini toplarken, Avrupa’da Blair’in başlatt ğ sosyalliberal rüzgara benzer bir rüzgar estirmesi sürpriz olmayacakt r! Ancak bu yan lsaman n t pk

Blair’de olduğu gibi erken dağ lacağ da aşikard r.

Bayrou?!

pagandas n n başl ca malzemesi. Bu yolun Fransa emekçilerine tak lmadan düzlenemeyeceğini iyi bilen Sarkozy ve şürekas , bask c -faşizan uygulamalar n art r lmas n savunuyor. “Devletin bugünkü yap s küresel kapitalist sisteme uygun değil”miş, “değişim kaç n lmaz”m ş!.. Bunun için ne mi yap lmal ym ş?! “Devlet üst düzeyde merkezileşmeli; ulusal güvenlik konseyi kurulmal , ordunun savaş kapasitesi art r lmal , polisin yetkileri genişetilmeli”ymiş! Seçimin diğer favorisi olarak görülen Royal, De Gaulleci bir söyleme sar larak Frans z siyasetinin geleneksel taban na hitap etmeye çal ş yor. Ancak bunda bile son derece silik ve hamasete dayal bir duruş sergi-

Burjuva partilerinin savunular aras ndaki fark nüanslardan kaynakland ğ için, s k s k söylemler ve oynanan taban birbirine kar şmaktad r. Bu durum ortada tüm kesimlere dönük daha “dengeli” bir siyaset izleyen Bayrou’nun yükselişine zemin sunuyor. Bayrou sessiz ve dingin bir muhafazakar. Frans z taşras n

temsil ediyor ve duruşu ile geleneksel Frans z seçmeninin ara-

d ğ pek çok özelliği kendinde topluyor. Ani yükselişi Fransa’da seçim sürecinin nas l kritik bir dengede ilerlediğini gösteriyor.

Hepsi ayn&, as&l aktör emekçiler! Cumhurbaşkanl ğ n

kim al rsa als n, Frans z burjuvazisinin istemleri doğrultusunda politikalar izlemek zorundad r. As l sorun karş lar nda görecekleri direniştir. Bunu deneyimleriyle bilen burjuva partileri, manevralar n buna göre ayarlamaktad r. Burjuvaziye seçimlerde politik manevralar yapt rtan Frans z emekçileri, yap lan hesaplar bozmas n da bilecektir. Perşembenin gelişini anlamak için, geçmiş çarşambalara, direnişlerle burjuvazinin politikalar n n püskürtülmesine bakmak yeterlidir!

Sarkozy’e rağmen ne anlam Yasakl mahallede peş pegeldiğini şe yap lan eylemler yayg nlaş - yapt klar pandomimle toplayor, Sarkozy’e rağmen!.. nan kitleye sundular. Fransa Cumhurbaşkanl ğ Sanatç lardan sonra Antiseçimlerinin fovari aday Sar- Sarkozy adl grup 26 Mart gükozy’e karş , seçim karargah - nü bir eylem gerçekleştirdi. n kurduğu Küçük Türkiye ola- Saint-Denis kemeri önünde rak da bilinen Strasbourg-Sa- toplanan 400-500 kişilik kitle int-Denis mahallesinde her taş d klar dövizlerle, att klar

gün eylemler gerçekleştirili- sloganlarla Sarkozy’nin mayor. 25 Mart günü bir grup sa- hallelerinde olmas ndan duynatç “güvenlik” anlay ş n duklar kayg lar dile getirdiler. teşhir eden oyun sergilediler. Genel çoğunluğunu semtin Saint-Denis kemeri önünde entellektüellerinin oluşturdumüzikal gösteri yapan sanatç - ğu eyleme, gençler ve öğrencilar güvenliğin kimin dilinde, lerin kat l m da dikkat çekti.

Duruş yönümüz! Hamburg, Airbus, Fransa’da yaşanan ve geleceğe dair önemli ip uçlar sunan iki gelişme sürecin neresinde durmam z gerektiğini son derece çarp c çizgilerle gösteriyorlar ! Bizler bu alanlarda, bu damarlarda yürüyen yaşam suyunun bir parças olacağ z! Hep birlikte! Kampanyam z işçi eylemlerine, birikmiş ama yönsüz ve politik perspektiften yoksun patlamalara, okullara, semtlere, k sacas emekçilerin olduğu tüm alanlara taş yacağ z. Fransa’da ard ard na gelişen bu iki olay ya da Sarkozy karş tl ğ temelinde oluşan tepkilerin kendi içinde giderek daha örgütlü bir karakter kazanmas yürümemiz gereken hatt gösteriyor! Tüm okurlar m z «Al nterimle Buraday m!» kampanyam z bulunduklar tüm alanlara taş maya, oralarda büyütmeye çağ r rken, “Hep birlikte 1 May&s”a diyoruz!” 1 May s bizler için kampanyam z daha geniş kesimlere taş man n, o kesimlerle alanlarda buluşman n platformudur! Yaşanacak Dünya’n n tüm okurlar na çağr s d r budur!

Caddede röntgen

Londra’da dolaşmak yak nda s k nt l bir hal alabilir. Bunun nedeni mimari engeller ya da fiziksel denetlemelerden çok, İngiliz hükümeti taraf ndan “terör şüphelilerini” yakalamak için benimsenmek üzere olan, şehir yaşant s n zorlaşt ran XRay sistemi! İngiltere’de caddelere, parklara ve halka aç k mekanlara vücut taray c lar n yerleştirilmesi önerisi tart ş ld . Bu, oradan geçen herkesin “yasad ş silahlar arama” bahanesi ile ç plak bir resim halinde “ölümsüzleştirileceği” anlam na geliyor!

Her ad&mda kontrol İngiliz dergisi The Sun’a göre öneri, İçişleri Bakanl ğ taraf ndan Başbakan Tony Blair’in güvenlik çal şma grubu Crime and Justice’a 17 Ocak’ta tan t ld . Sunulan belgede, “Hava alanlar nda kullan lan baz teknolojiler gece kulüplerinde polis operasyonlar n n bir parças olarak hâlihaz rda uyuşturucu ve silah

aramada kullan ld . Bunlar ve diğerleri halka aç k mekanlarda kullan lmak üzere çok daha fazla geliştirilebilir. Caddeler, örneğin, olas silah bulunmas gibi durumlar göstermek üzere keşif cihazlar bar nd rabilir” deniyor. Bu “güvenlik plan ”, hava alanlar nda bagajlarda ve insanlar n üzerlerinde patlay c ve silahlar tespit etmekte kullan lan yüz tan ma sistemleri, parmak izi taray c lar, milimetre dalga görüntüleme ve THz görüntüleme gibi bir tak m teknolojik önlemlerin de benimsenmesini içeriyor. Bu kontrollerle elde edilen veri daha sonra dev bir veri taban nda dosyalanacak.

Tepki… Belge ayr ca, bu girişime karş insanlar n tepkileri de ele al n yor. “Al ş lagelmiş zoraki keşif önlemlerinin sosyal kabul edilebilirliği ve alarm durumunda gereken işlevsel tepkiler, muhtemelen k s tlay c faktörler” deniyor. Dikkatinizi çekmiştir ki, tepkileri “k s tlay c faktör” olarak değerlendirmişler. Yani “merak etmeyin, bunlar biraz m zm zlan r, işimizi yavaşlat r ama biz bunu uygular z” olarak okunur bu. Ad n att ğ m z her yerde içimizi d ş m z kontrol etmelerine, bizi sürekli denetim ve bask alt nda tutmalar na izin verdiğimiz oranda istediklerini yapabileceklerdir…

“Bu Avrupa’ya hay r!” Onlar n güvenliği

bizim güvencesizliğimiz

yap lan bir anketin sonucuna göre; ankete kat lanlar n yüzde 44’ü ülkelerinin AB’ye üye olmas ile yaşamlar n n daha kötüye gittiğini düşünüyor. Ankete kat lanlar n yüzde 20’si AB deyince akla ilk gelenin bürokrasi olduğunu söylüyor. Art k “Sosyal Avrupa” argümanlar n n da geçersizleştiği AB ülkelerinde, merkezileştirilip uygulanan politikalar insanlar n yaşam n cendere alt na alm ş durumda.

Bu cendereye tepki neo liberal y k m politikalar na karş

yerel ve merkezi eylemler biçiminde kendisini ifade ediyor. Neo liberal sald rganl ğ n geriletilmesinde Fransa ve Hollanda halklar n n “AB Anayasas ’na hay r!” barikat bir simge haline geldi. AB devletlerinin yay nlad ğ

50. yaş bildirgesinde bunun sözü bile edilmedi. Yaşad klar

şoku bilinçlerden bu falsolu duruşlarla söküp atacaklar n san yor olsalar gerek.

nelerden vazgeçilmesi gerektiği ise aç k. Devletin sosyal yükümlülüklerden soyundurularak tamamen ç plak bir zor ayg t haline getirilmesi… Örgütlenme, eylem alanlar ndaki özgürlüklerin k s tlanmas … Eğitim, sağl k gibi yaşam alanlar nda var olan sosyal haklar n sökülüp at lmas … Yoksullaşman n artmas … Yapay ayr mlarla (yerli-yabanc , uyumlu-uyumsuz) emekçilerin birbirlerine düşmanlaşt r lmas … “Güvenli yaşam hakk ” için bunlar n her birinde giderek bir derinleşmenin sağlanmas gerekiyor. Onlar n güvenliği; işçi ve emekçilerin güvencesizliği, yoksullaşma ve özgürlük yoksunluğunun t rmand r lmas

anlam na gelir. İktidar olduklar sistemin ge-

leceği, sermaye birikimini elinde bulunduran güçlerin ihtiyaç ve taleplerinin karş lanmas buradan geçiyor. İşçi ve emekçilerin, göçmenlerin, k saca bizlerin güvenli yaşam hakk için; ekonomik ve siyasal özgürlüklerin korunup geliştirilmesi mücadelesine daha fazla omuz vermemiz, içerisinde yer almam z gerekiyor.

Irkç l ğa karş nikah …hedef sapt›rmak amac›yla tüm Avrupa’da göçmen karfl›t› bir söylem ve propaganda kampanyas› bafllat›larak ›rkç›l›k yay›ld›. Belçika’da, nikah masas na da taş nmaya çal ş lan rkç l ğa karş toplu nikahla tav r koyuldu! Avrupa’n n birçok ülkesinde olduğu gibi, Belçika’da da

rkç l k toplumsal yaşam n geniş kesimlerinde kendini hissettiriyor. Ülkenin Flaman kesiminde bulunan Saint-Nicolas belediyesinde resmi evlenme başvurusunda bulunan bir çok çift, nikah işlemlerinin siyah rktan bir yetkili taraf ndan yap lmas na karş ç karak, “beyaz yetkili” istiyor.Ülkede geçen y l yap lan yerel seçimlerin ard ndan, Flaman bölgesinde ilk kez bir siyah, Belçikal belediye meclis üyeliğine seçilmişti. Saint-Nicolas Belediye Başkan Yard mc s olan Wouter Van Bellingen, resmi nikahlar k ymakla da görevli bulunuyor. Belediyede bu rkç yaklaş ma karş bir tepki eylemi yaşan-

d . 625 çift, sembolik bir nikah törenine kat larak rkç l ğa karş tav r sergiledi. Belediye Meydan ’nda düzenlenen toplu törene kat lan 625 çiftin nikah n k yan Van Bellingen, bu sembolik eylemin artan rkç l k ve yabanc düşmanl ğ na yan t oluşturduğunu belirtti. Fakat, belediye başkan

Freddy Willockx ise, rkç l ğa karş net bir tutum içerisine giremiyor. Willockx, “beyaz yetkili” talebinin “gerçek bir rkç tav r” olarak nitelese de, bu talebin sahibi rkç lara 3 seçenek sunarak teslim oluyor; evlenmekten vazgeçebilecekleri, adres değiştirerek başka bir belediyeye taş nabileceklerini veya kendisini nikah yetkilisi olarak kabul edeceklerini söylüyor. 2. Emperyalist Paylaş m Savaş ’n n ard ndan Avrupa’n n bir çok ülkesinde rkç l k, rkç

söylem ve eylemler anayasal suç olmuştu. Fakat günümüzde Nazi vahşeti Avrupa’da unutulmaya daha doğrusu unutturulmaya çal ş l yor. Neo liberal sald r lar n yaratt ğ y k m karş s nda işçi s n f ve emekçi kitlelerde bilinç bulan kl ğ yaratmak ve onlara hedef sapt rmak amac yla tüm Avrupa’da göçmen karş t bir söylem ve propaganda kampanyas başlat larak rkç l k yay ld .Gerek sosyal y k m, gerekse de başta rkç l k olmak

üzere her türlü burjuva gerici ideoloji; işçisi, emekçisi, yerlisi, göçmeni, öğrencisi… geniş emekçi kesimler taraf ndan yenilebilir! Irkç l k, “demokrasi” maskeli alan açmalarla değil, emeğin yumruğuyla ezilebilir! Ve özgürlük alanlar proletaryan n enternasyonal birlik ve mücadelesiyle aç l r! İşte bunun için ‘Al&nterimle Buraday&m! kampanyam&z!’ İşte bunun için “İşçilerin birliği halklar n kardeşliği” şiar m z!

İngiltere’de atom silahlar& yenileniyor Atom silah ürettiği gerekçesi ile İran’a yapt r m uygulamaya çal şan Avrupa devletleri atom silahlar n yeniliyor. İngiliz parlamentosu, “Nükleer silahlar n modernleştirilmesi projesi”ni onaylad . Atom silahlar n n yenilenmesini protesto etmek amac yla üç milletvekili hükümetteki görevlerinden istifa etti. Blair “Güvensiz bir dünyada ancak atom silahlar yla güvenliğimizi koruyabiliriz” diyor.

Avrupa Birliği’nde yolsuzluk! Belçika, Fransa, Lüksemburg ve İtalya’da baz ev, işyeri ve bankalara bask nlar düzenlendi. Belçika savc lar n n yürüttüğü soruşturma çerçevesinde gerçekleşen bask nlarda İtalyan vatandaş olan bir Avrupa Komisyonu görevlisi de gözalt na al nd . 30 ayr adreste toplam 150 polisin kat l m yla düzenlenen operasyon kapsam nda, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu’nun Brüksel’deki binalar nda da arama yap ld . Zanl lar 10 y ll k süre içinde Avrupal vergi mükelleflerine ait milyonlarca euroyu usulsüz şekilde kullanmakla suçlan yor. Savc lar ad na aç klama yapan sözcü Jos Colpin, “Soruşturman n odağ nda, Brüksel d ş ndaki Avrupa Birliği temsilciliklerinin inşaat için aç lan kamu ihaleleri de var.” dedi.

Bask’ta yeni parti 2003 y l nda ETA ile bağlant s dolay s ile İspanya’da Bask bölgesinin bağ ms zl ğ n savunan Batasuna yasad ş ilan edilmişti. Yaklaşan seçimler dolay s yla yeni bir oluşuma giden Baskl lar, Abertzale Sozialista Batasuna (Sosyalist Yurtsever Birliği) partisini kurdu. İspanyol yasalar na göre şiddeti destekleyen gruplar yasad ş ilan ediliyor. Savc l k partinin başvurusunu değerlendirme sürecindeyken, İspanya Başbakan Jose Luis Rodriguez Zapatero partinin yasad ş olduğunu ilan etti bile. Bask bölgesinde yay mlanan Gara gazetesine göre parti misyonunu, “Bağ ms zl k ve sosyalizm için sadece demokratik yollardan mücadele” olarak ifade ediyor. Bask bölgesinde 27 May s tarihinde bölgesel ve yerel yönetim için seçimler yap lacak.

Bebekler de fişlenecek Frankfurter Rundschau’nun haberine göre Hessen Eyalet Sosyal İşler Bakan Silke Lautenschläger, bebekleri de fişlemeye haz rlan yor. Hessen’de doğan her çocuğa bir kod numaras verilerek bilgi bankas na kaydedilecek. Böylece ailelerin çocuklar n zorunlu kontroller için doktora götürüp götürmedikleri denetlenmiş olacak. Uzun süre çocuğunu doktora götürmeyen ailelerin kap s n gençlik daireleri çalacak. Bakan Silke Lautenschläger, yaz tatilinden önce tasar y

Hessen Eyalet Meclisine sunmak istiyor. Bu tasar yla bilgilerin üçüncü bir kişiye verilmemesi için doktorlar n s rlar saklama görevi çiğnenmiş olacak.

Brigitte Mohnhaupt serbest b&rak&ld& K z l Ordu Fraksiyonu (RAF) üyesi olan Brigitte Mohnhaupt, 24 y l sonra serbest b rak ld . Mohnhaupt, 1977 y l nda RAF’ n düzenlediği eylemlere kat ld ğ iddias yla ömür boyu hapse mahkum edilmişti. Şubat ay nda Stuttgart Eyalet Yüksek Mahkemesi Mohnhaupt’en serbest b rak lmas na karar vermişti.


Yaflanacak

Dünya 4 Hindistan’da öfke Hindistan’ n Bat Bengal bölgesinde topraklar na “özel sanayi bölgesi” yap lmas na karş ç kan 14 köylünün polis taraf ndan katledilmesi, çoğu kad n ve çocuk yüzlerce köylünün yaralanmas na tepkiler büyüyor. Katliama karş Bat Bengal ve başkent Kalküta dahil bir çok şehirde genel greve gidildi, barikatlar yükseltildi, okullar ve dükkanlar durdu, çat şmalar oldu. Katliamc polislerin şefinin “5 bin kişilik kitle ev yap m silahlarla bize ateş açt , 4’ü kendi att klar bombalarla öldü” diye demagoji yapmas , öfkeyi daha da büyüttü.

Paran kadar yaşam Dünya Sağl k Örgütü’nün (DSÖ) raporuna gör insanlar n yaşam süreleri ve ölüm nedenleri yaşan lan ülkenin ekonomisine göre değişiyor. Emperyalist, yar kapitalist ve bağ ml -sömürge ülkelerde yap lan istatistikler, insanlar n ölüm nedenleri ve ortalama ömür süreleri aras nda büyük farkl l klar olduğunu gözler önüne seriyor. Yar kapitalist ülkelerde her üç çocuktan biri 14 yaş na gelmeden ölürken, emperyalist ülkelerde bu oran yüzde 1 oran nda. Dünya genelinde her y l 11 milyon çocuk 5 yaş n alt ndayken ölüyor. Çocuk ölümlerinin yüzde 98’i yar kapitalist ve bağ ml

ülkelerde yaşan yor. Emperyalist ülkelerde yaşayanlar n yüzde 70’i, 70 yaş n üzerinde ölürken, yoksul ülkelerde 70 yaş na kadar ancak her üç kişiden biri yaşayabiliyor.

Aç&k cezaevi Filistin Birleşmiş Milletler’in Filistin’den sorumlu İnsan Haklar raportörü Güney Afrikal avukat John Dugard, Filistin’de insan haklar n n durumunu inceleyen bir rapor haz rlad . Cenevre’deki BM İnsan Haklar Konseyi’nde yapt ğ

konuşmada Dugard, Gazze Şeridi’nin dev aç k cezaevi olduğunu söyledi. İsrail Ordusu’nun Gazze’ye s k s k yapt ğ askeri müdahalelerde, 2006’n n ikicini yar s nda yüzlerce Filistinlinin öldürüldüğünü, binlercesinin de yaraland ğ n belirtti. Bat Şeria’da ise İsrail topraklar n koruma gerekçesiyle Filistinlilere operasyon düzenlendiğini ve duvar inşa ettiğini hat rlatt . İsrail Dugard’ tarafl

olmakla suçlad .

D

Ü

N

Y

A

Bush Latin Amerika’y niye “gezdi”? Bölgede sermayenin, pazarlar›n çeflitlenmesi için Latin devletleri aras›nda bölgesel bütünleflmeye önderlik eden Venezüella devlet baflkan› Chavez, Bush’u bu kez de “siyasi kadavra”ya benzetti.

Bush, geçtiğimiz günlerde Latin Amerika turuna ç kt . “Latin Amerika’da sosyal adalet için kayg lanmaya”, “Latin Amerika’n n ac lar n hissetmeye” başlad nedense! İşin gerçeği, emperyalist politikalarda zorland kça bu tür manevralara daha çoook başvuracak gibiler. Öyle ki seçimlerden önce daha düne kadar ABD’nin en yak n işbirlikçileri olan Ekvador ve Kolombiya bile, Uluslararas Ceza Mahkemesinde ABD’ye dokunulmazl ğ n tan nmas

anlaşmas n

imzalamay ,

ABD’nin srar na rağmen reddetti. Bush dolaşt kça hemen arkas ndan protesto gösterileri için Chavez dolaşt . Bush’un uçağ Uruguay’a iner inmez Chavez, Buenos Aires’te bir stadyumda yaklaş k 20 bin kişinin kat ld ğ protestodayd . Bölgede sermayenin, pazarlar n çeşitlenmesi için Latin devletleri aras nda bölgesel bütünleşmeye önderlik eden Venezüella devlet başkan Chavez, Bush’u bu kez de “siyasi kadav-

ra”ya benzetti. Bush, Latin Amerika turuna Brezilya’dan başlad . İki ülke, şeker kam ş ile m s rdan elde edilen ve biyolojik yak t olarak kullan lan etanol üretiminin geliştirilmesi konusunda anlaşma imzalad . Anlaşma, petrole alternatif olarak gösterilen etanol ve biyodizel yak t üretiminin geliştirilmesini içeriyor. Anlaşmaya göre, şeker kam ş ile m s rdan elde edilen ve biyolojik yak t olarak kullan lan etanol üretimi geliştirilecek. Diğer Latin Amerika ülkeleri de daha fazla şeker kam ş üretme yolunda teşvik edilecek. Bilindiği gibi etanol, dünyan n petrole olan bağ ml l ğ n k rabilmek için en önemli alternatif olarak görülüyor. Tabii ormanlar ve tar m alanlar n yok etme pahas na. Brezilya ise biyo-yak t üretiminde en önde gelen

Zimbabwe’de sars nt lar sürüyor ‹fl yok, ekmek yok, polis bask›s›, istihbarat emekçilerin ensesinde. Emekçilerin bir araya geldi¤i her yerde gösteriler oluyor. Zimbabwe’de yaşanan ekonomik çöküntü milyonlar işsiz b rakt . Fiyatlar hemen her saat baş art yor. Resmi enflasyon yüzde bin 700’e vurdu. İş yok, ekmek yok, polis bask s ve istihbarat

emekçilerin ensesinde buna karş n emekçilerin bir araya geldiği her yerde gösteriler oluyor. Öğretmenler, sağl k emekçileri, kamu hizmet işçileri birbiri ard ndan greve ç kt lar. Zimbabwe Sendikalar Konfederasyonu da 3-4 Nisan’da genel grev çağr s yapt .

“Birleşik direniş çağr&s& yap&ls&n” Zimbabwe’de, bir halk isyan

bekleyenlerin umudu Devlet Başkan Mugambe’nin çekilmesini isteyen Demokratik Değişim Hareketi Başkan Tsavangiri’ye bağlanm ş durumda. Defelarca gözalt na al nan

ancak her defas nda kitle protestolar yla serbest b rak lan Tsavangiri, halk n gözünde bir manevi otorite kazanm ş durumda. Fakat buna karş n, beklenen birleşik sokak eylemi çağr s n yapmaktan kaç n yor. “Onun cesaretine sayg duyuyoruz” diyor Zimbabweli emekçiler; “ama ondan daha fazla cesaret göstermesini ve birleşik direniş çağr s yapmas n istiyoruz”. 27 y ld r iktidardaki Mugambe’nin partisi Zanu içinde de çatlaklar büyüyor, baz polislerin de göstericilere müdahale etmekten kaç nd ğ belirtiliyor.

Siyaset mühendisliği Ancak ABD emperyalizmi de boş durmay p Zimbabwe’de siyasal ve toplumsal krize karş

ikili bir siyaset mühendisliği yürütüyor. ABD, dikiş tutmaz hale gelen diktatör ve mevcut hükümeti parçalay p, yeni bir parti oluşturmaya, baş na da Zimbabwe’yi y k ma uğratan IMF programlar n n sad k uygulay c s Merkez Bankas Başkan Gideon Gono’yu getirmeye haz rlan yor. Diğer yandan da, liberal reformist muhalefetin öne ç kan isimleriyle bağ kurup, siyaset mühendisliğine toplumsal destek oluşturmaya çal ş yor. Condeeleza Rice’ n geçen hafta “10.Uluslararas& Cesur Kad&nlar” ödülünden birini, Zimbabwe Uyanan Kad nlar Hareketi başkan Jeni Williams’a vermesi raslant değil.Zimbabwe’de 3-4 Nisan genel grevine doğru toplumsal-siyasal gerilim t rman yor.

üreticilerden.

Sadece etanol mu? Biraz tarihe bakarsak bu ziyaretin etanolden daha derin bir arka plana sahip olduğunu anlar z. ABD emperyalizmi, emperyalist d ş politikalar ndaki her iflasta Latin Amerika’ya

Milyonlarca Irakl& mülteci ABD’nin Irak’ işgalinden buyana yüz binlerce Irak’l yaşam n yitirirken, milyonlarca Irakl mülteci konumuna düştü. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin sözcüsü Peter Kessler, evsiz kalan

rakl lar n en çok Suriye ve Ürdün’e s ğ nd klar n söyledi. Suriye’de 1 milyon 200, Ürdün’de ise 800 bin Irakl mülteci bulunuyor. Suriye’de şu an itibariyle yar m milyon Filistinlinin mülteci de yaş yor.

bir dönüm noktas nda. Ekonomik olarak krizin eşiğinde olduğunu kendi ekonomistleri itiraf ediyor. Askeri harcamalar bu duruma tuz biber oldu. Bir kez daha gözlerini Latin Amerika’ya dikmelerinin gerçek nedeni budur. ABD’nin oluşturduğu dengeler d ş nda yeni dengeler kurmaya çal şan Latin devletlerinin varl ğ ile düşünülürse bunun yak c önemi anlaş lacakt r.

Soslar da bir yere kadar! Öyle ya Latin Amerika devletlerinin sosyalizm sosuyla giriştikleri pazar genişletme, ilişkileri çeşitlendirme hamleleri söz konusudur! ABD’nin klasik arka bahçesi ile olan klasik bağ ml l k ilişkileri giderek zay fl yor! Ancak Latin halklar konuşacak! Sömürünün ister emperyalistler taraf ndan sunulan en vahşi biçimi olsun, isterse Latin devletleri buna sosyallik, sosyalizm sosu eklesin, Latin emekçileri yüzy llard r emperyalizme biriktirdiği öfkeyi, kapitalizmden esirgemeyecektir. Bu kehanet değil!

İran geri ad m atm yor!.. Tüm dünya emperyalistlerin sürekli gündemde tuttuklar

olas İran sald r s n gerekçelendirebilmeleri için büyük bir provokasyon beklerken İran, Basra Körfezi’nde s n r ihlali yapan 15 İngiliz deniz piyadesini tutuklad . Devrim Muhaf zlar taraf ndan tutuklanan İngiliz askerleri İran taraf ndan sorgulan rken, ABD iki uçak gemisiyle Basra Körfezi’nde tatbikata başlad . Ayr ca, 21 Mart tarihinde İran’a ait insans z bir casus uçağ n n düşürüldüğü de dünya medyas na yans d .

nihai karar muhtemelen vermemiş olduğunu ifade eden yetkili, Pentagon’un ABD’ye en az maliyetle İran’ dize getirecek bir formül üzerinde yo-

Tony Blair, bu konuda İran üzerinde diplomatik ve diğer yollardan bask y art rma vaktinin geldiğini söyledi. Blair, “diğer yollarla” neyi kast ettiğini

ğunlaşt ğ n düşündüğünü söyledi.

aç klamad . Krizin patlak vermesinin ard ndan Türkiye devleti hükümet üzerinden arabuluculuk çal şmalar na atlam şt . Fakat İran bugün bir bildiri yay nlayarak arac ya gerek olmad ğ n , ülkedeki İngiliz konsolosluğu ile bu konuda işbirliği yap lacağ n bildirdi. İran, bir kad n asker hariç, İngiliz askerlerini b rakmayacağ n da belirterek, sorgu ve ön incelemenin ard ndan askerlerle İngiliz konsolosluğunun görüşmesine imkan doğabileceğini belirtti.

Rusya: ABD sald&r& haz&rl&ğ&nda Ad aç klanmayan üst düzey bir Rus askeri yetkili, Rus haber ajans RİA Novosti’ye yapt ğ

aç klamada, “Son askeri istihbarat m z, olas bir hava ve kara operasyonu için İran s n r ndaki Amerikan askeri haz rl klar n n artt r ld ğ yönünde” dedi. Yetkili, Basra Körfezi’ndeki ABD deniz kuvvetlerinin son 4 y lda ilk defa bu kadar artt r larak, neredeyse Irak’ n işgalinden önceki seviyeye getirildiğine dikkat çekti. Pentagon’un sald r n n ne zaman yap lacağ konusundaki

İngiltere ilişkileri ask&ya ald& İngiltere D şişleri Bakan Margaret Beckett, gözalt na al nan İngiliz askerler serbest kal ncaya dek İran ile ülkesi aras ndaki tüm ikili ilişkilerin kesileceğini aç klad . Fakat askerlerin serbest kalmas konusunda ikili temaslar sürecek. Beckett’ n aç klamas ndan k sa süre önce Avam Kamaras ’nda konuşan Başbakan

İsrail’den köpekli işkence

Kongo’da iç savaş Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin başkenti Kinşasa’da, ordu ile muhaf z güçleri aras nda çat şma ç kt . Muhaf z güçler muhalefet parti lideri Jean-Pierre Bemba’ya bağl . Çat şmalar n başlad ğ gün Bemba ailesiyle birlikte Güney Afrika Büyükelçiliği’ne s ğ nd . Kongo Başsavc l ğ , Devlet Başkan eski Yard mc s JeanPierre Bemba hakk nda tutukluma emri ç kartt .

koşar. Bu kez de Irak ve Afganistan batağ ndaki ayağ yla güç ve enerji toplamak için Bush koştu buraya. ABD bunu ilk olarak 1929 bunal m s ras nda uygulad . Franklin Roosevelt, Latin Amerika’da “iyi komşuluk” politikas n uygulamaya başlad . Bu, İkinci Dünya Savaş ’ndan sonra ABD’nin emperyalist politikas n n özünü oluşturdu. 1980’li y llarda, Reagan hükümeti döneminde, neo liberal ekonomik ve siyasi sald rganl ğ n laboratuar Latin Amerika oldu. ABD emperyalizmi yeniden

Dünyan›n sokaklar›

Santiago-Ordu Meydan

Ahmet Vural

Kristof Kolomb’un Amerika k tas n işgal etmesiyle başlayan k y m as rlarca devam eder. Şili Latin Amerika’da bağ ms zl k savaşlar n n, darbelerin, işgallerin en çok yaşand ğ ülkelerin baş nda gelir. 1879 Pasifik savaş n kazanan Şili, gerçek bağ ms zl ğ n 1904’te ilan eder. Liberal burjuvazinin yönetime gelmesiyle başlayan parlamenter sistem Şili’de yeni bir dönemin başlang c n aralar. Otuzlu y llarda Carlos İbarez de Campo’nun askeri yönetimi Mussolini’yi destekleyerek İkinci Dünya Savaş ’nda taraf olur. ABD’nin bölgeye girişi İkinci Dünya Savaş sonras Marshall Plan vs. ile gerçekleşir. Özellikle de bak r rezervlerinin güçlü olduğu Şili de emperyalizmin iştah n kabart r.

toplumun hak ve özgürlükler mücadelesi bölge yönetimlerinin giderek güç kaybetmesine karş l k ABD-CIA askeri darbeler örgütlemeye girişir. Brezilya, Arjantin, Şili, Peru, vb. ülkelerde belli periyotlarla gerçekleştirilen faşist darbelerle Latin Amerika ülkelerinde uzun y llara evrilen kanl ve karanl k günler yaşan r. Salvador Allende’nin iktidara gelmesiyle Şili’de bütün dengeler altüst olur. Allende’nin ülkesinde model olarak Doğu Almanya’y alacağ n deklere etmesi ABD’yi çileden ç kar r. Unidad Popular Şili’de özellikle yoksul semtlerinde gençlik aras nda baz iş havzalar nda örgütlenir. Ülkenin temel gelir kaynağ n

oluşturan bak r sanayinin ulusallaşt r lmas ile başlayan gerilim Şili’yi kaosa sürükler.

Latin Amerika’da faşist darbeler

Bitirilemeyen direniş

Yetmişli y llar n baş nda Latin Amerika ülkelerinde gelişen işçi hareketi, gençlik eylemleri,

11 Eylül 1973 gecesi Pinochet askerlerinin Mondena Saray ’n

kuşatmas yla uyan r Şili halk .

CIA’n n finanse ettiği ITT ve bak r sanayi patronlar General Pinochet üçlüsü Şili’yi karanl ğa gömecek faşist darbeyi gerçekleştirmiştir. Şili ac lar yla, kay plar yla, yaşad ğ işkencelerle her dönem bir direniş abidesidir. Otuz y l aral ks z devam eden faşist bask ya, sürgüne rağmen Pinochet faşizmine hep direnir. Darbenin her y ldönümünde yeralt örgütlerinin çağr s na uyan halk yasakl meydan olan Armas Meydan ’na yönelir. “Kahrolsun Pinochet!” slogan yla kurşunlara göğüs geren halk inanc n yitirmez. CIA’n n finansman yla saltanat süren faşist Pinochet ilk kez ç kt ğ yurtd ş na İspanyol yarg ç Baltazar Garzon’un tutuklama şokuyla sahipsiz kald ğ n n fark na var r. Pinochet diğer darbeci uşaklar gibi işi bitince bir kenara at l r. Arjantin darbecisi Galteri şatafatl döneminin halk n “CIA piçleri iktidardan defolun” hayk r ş yla son bulmas gibi Şili’de yeniden filizlenen halk hareketi

otuz y ll k Pinochet ve hempalar n n kanl iktidar na son verip yarg yolunu açmay başarm şt r. Bir zamanlar tanklar n, uçaklar n gücüyle kan ve zülüm estirdikleri Armas Meydan , Unitad Popular marşlar yla sars l r. “Venceremos, Venceremos K ral m zincirlerimizi Venceremos, Venceremos Zulme ve yoksulluğa paydos” Şili işçi ve emekçileri otuz y ll k ac s n yüreğinin derinliklerinde hissederek kendi geleceğini tayin etmeye ilk ad m n

Pinochet diktatörlüğüne son veren yeni dönemin ad m n att lar. Fakat bugün tekrar iktidara gelen liberal burjuva armağanlar na kendini kapt rmadan, gerçek özgürlük ve demokrasiyi inşa edecek s n f bilinciyle örgütlenip ilerlemeliler. Santiago’nun Armas Meydan ’nda yak lan Yankee bayrağ n n kirli dumanlar Latin Amerika semalar nda yok olup gidinceye kadar Victor Jarra’n n “Venceremos!” hayk r ş da duyulmaya hep devam edecek.

İsrail ordusu Filistinli sivillere yönelik vahşet uygulamalar na bir yenisini daha ekledi. Siyonist askerler, işgal alt ndaki Filistin köylerinde köpeklerini köylüler üzerine sald rt yorlar. En son Yüsra Rabayna adl

Filistinli kad n n benzer bir insanl k d ş sald r ya uğramas n n fotoğraflar bas na yans d . Bas na yans yan görüntülerde; Alman cinsi eğitimli köpek, Filistinli Yüsra Rubayna’n n kolunu s rmaya devam ederken İsrail askerleri gülerek bu vahşeti izliyor. Filistinli Yüsra Rabya’n n dakikalarca süren dram daha sonra askerlerin köpeği tutmas

ile bitiyor. Kolundan ağ r şekilde yaralanan Filistinli kad n ise köylüler taraf ndan hemen hastaneye kald r ld . İşgalci siyonistlerin bu insanl k d ş sald r s yabanc değil. Egemen s n flar n halklara karş savaş s n r tan naz. Bir yandan en kanl yötemlerle fiziksel olarak imha ederler. Diğer yandan da manevi olarak y k m yarat rlar. Ruhlara korku salmak ve çaresizlik içinde b rak p onur k rmak bunlar n baş nda gelir. Bu tür kirli savaş yöntemleri ayn zamanda onlar n sonunu haz rlayacak tepki birikimini de yarat r ama!..


Yaflanacak

E

Sendikal Forum

Toplumsal Bilinç

CGT • DGB • BGMEA • COSATU • KCTU • GSEE • COBAS

R za Doğan

Bilinç, bireyin çevresini ve kendisini anlama, olaylar yorumlaman n bütünü olan toplumsal bir üründür. Dil gibi insanlar n birbiri ile ilişki kurma zorunluluğundan doğar. İnsan gücünün ve çal şmas n n yoğunlaşmas yla doğa ve toplumsal değişim yasalar nda etkili olma ve ona yön vermeye başlar. İlkel toplumdan günümüz sanayi toplumuna kadar gerçekleşen toplumsal devrimler her aşamada toplumun büyük çoğunluğunun bilincinde yeni bir s çramay , dönüşümü de ifade etmiştir. Devrimler de olduğu gibi toplum bilinci de dalgalan r, yükselir, alçal r, kendi içinde parçalan r farkl kutuplara bölünür. S n fsal saflaşmalar, kitlesel dalgalanmalar iktidarlar sallayabilir ya da devirebilir. Bazen kendini yeni bir f rt naya haz rlayan bir denizin durgunluğu gibi hareketsizdir. Kitlelerdeki bu dalgalanmalar içinde bulunduklar ekonomik sosyal ve siyasal durumla doğrudan bağ nt l d r. Toplum biliminin henüz gelişmediği dönemde insanlar kendi sosyal yaşam biçimlerini düşünce yoluyla anlamaya çal ş rlard . Oysa zaten var olan düşünceleri, sosyal yaşam biçimlerinin bir yans mas yd . Sarayda yaşayanla kulübede yaşayan, çal şt ran ile çal şan, ezen ile ezilen farkl şeyler düşünür, olaylara bak ş aç s farkl olur. Toplumsal bilinç, kültür ve pratik çat şmalar her zaman yeni bir toplumsal devrimin nesnel ve öznel şartlar n oluşturur. Bu bak mdan toplumlar tarihi ayn zamanda s n f savaş mlar

tarihidir. Doğan n devinimi gibi toplumsal devinim de kendi yasalar

içinde işler. İnsan bunu bilince ç kard ğ ölçüde toplumsal dönüşümlere yön vermeye başlam şt r. İnsanlar n ilkel toplumda ürettiği alet de, günümüz modern toplumunda h zla ilerleyen teknoloji de, insan n bilgide yoğunlaş p billurlaşan gücü ve çal şmas n n ürünüdür. Yüz elli y l önce Marks şu belirlemeyi yap yordu; “Genel toplumsal bilginin ne ölçüde bir üretim gücü olduğunu ve böylece toplumsal yaşam süreci koşullar n n ne ölçüde genel zekan n denetimi alt na al nd ğ n ve ona uygun olarak kurulduğunu göstermektedir.” Günümüzde küreselleşen kapitalizm dünyan n nerdeyse tamam n denetimine ald ğ gibi dünya halklar n neo liberalizmin “yeni dünya düzeni” ile yeniden biçimlendirmeye çal ş yor. Bunda önemli bir mesafe kaydettiği de bir gerçektir. Geniş y ğ nlara yönelik sürdürdüğü ideolojik, siyasi ve kültürel manipülasyonlarla! Kitleleri etkileyerek istediği değişimleri gerçekleştiremiyorsa, yukardan aşağ darbe yoluyla veya d şar dan müdahale ederek istediği dönüşümleri gerçekleştiriyor. Böyle durumlarda bile her zaman kendine bir kitle taban yaratmak için her türlü demagoji ve propaganda yollar n

ihmal etmiyor. Kitlelerin bilincinde yerini bulmayan yukardan aşağ darbeyle gerçekleşen dönüşümler biçimsel kal r. Dahas , eskinin daha güçlü olarak topluma yeniden egemen olma olas l ğ büyüktür. Ayr ca binlerce y ll k s n fl toplumlar n pratik ve kültürel etkilerinin toplumlarda k sa bir zaman diliminde köklü bir s çrama yapamad ğ yaşanan sosyalizm deneylerinde de görüldü. Bu ülkelerde devrimi gerçekleştiren kitlelerin zamanla nas l karş devrime destek verdiklerine hayretle tan k olduk. Toplumlar verimli bir tarla gibidir, ne ekersen onu biçiyorsun. En büyük bilim adamlar n , en ac mas z katilleri de yaratan toplum. Dünyay kana bulayan Hitler’i iktidara getiren, bugün Irak’ta haks z bir savaş başlatarak yüz binlerce masum insan n kan n döken Bush ve Blair’e, Ortadoğu halen kan gölüyken, ikinci kez seçimi kazand ran da toplum. Dünyan n her yerinde milyonlarca işçi emekçi kitleler kendilerini ezen, sömüren faşist ve gerici partilere oy verebiliyor. Bu durum tabii ki geniş emekçi kitlelerin kapitalist sistemi benimsedikleri anlam na gelmiyor. Var olan bilinç bozulmas

emekçilerin sosyal yaşam tarz yla çelişir. Bu egemen s n flar n manipülasyon ve propagandas n n bir başar s olmakla birlikte; s n flar n, sömürünün ve savaşlar n son bulduğu başka bir dünyan n da mümkün olabileceğini gösteren güçlü bir alternatifin olmay ş da temel etkenlerden biridir.

M

E

K

D

Ü

N

Hamburg’da yap lan eyleme

S

5 Dünya

I

Kararl mücadeleyle kazand lar! Senato, etki alan› ve gücü geniflleyen direnifl

Hükümet ortağ SPD’de çelişkili yaklaş mlar söz konusu. Bir taraftan Almanya’da asgari ücret uygulamas n n kabul edilmesi için imza kampanyas

başlat . Öte yandan SPD’li Federal Çal şma Bakan Franz Müntefering TİS arac l ğ yla belirlenen ücretlerden yüzde 20 ile 30 oran nda daha az ücret ödenebileceğini savundu. Müntefering’in asgari ücret belirlenmesi yerine ücretlerin düşürülmesi önerisini Baden Württemberg ve Hessen eyaletlerinin CDU’lu başkanlar destekledi. Hükümet ortaklar ndan olan CDU asgari ücrete karş ç k yor. Hükümetin tutumuna sendikalar tepki gösterirken, DGB’ye bağl Ekonomik Sosyal Enstitü (WSI) taraf ndan haz rlanan raporda, Almanya’da 6,9 milyon insan n düşük ücretli işlerde çal şt ğ ve ald klar

ücretin geçinmeye yetmediği belirtiliyor. WIS uzmanlar ndan Reinhard Bispinck, “Bu öneriye göre Saksonya’daki bir berber 2,14 Euro saat ücretine çal şmak zorunda” dedi.

karfl›s›nda geri ad›m atarak iflçilerin taleplerini dikkate almak zorunda kald› Hamburg Liman ’n n ve lojistik şirketi HHLA’n n özelleştirilmesine karş direnen işçiler sonunda kazand . Hamburg Senatosu, liman ve HHLA’n n yüzde 49.9’unu 1.6 milyar Euro karş l ğ nda özelleştireceğini duyurmuştu. İşçiler plana karş aylarca sürecek direnişe başlad lar. Kararl direnişler karş s nda Hamburg Senatosu 14 Mart’ta liman n özelleştirilmesinden vazgeçildiğini aç klamak zorunda kald . Özelleştirme karar ndan geri ad m atan Senato, liman n ve HHLA’n n yüzde 30’unun borsaya aç lacağ n duyurdu. Ayr ca hisselerin borsaya aç lmas

konusunda işçilerin şart koştuğu, sat ş n ufak parçalar halinde yap lmas talebini de kabul etti.

Etki alan&n& genişlettiler!

İşçiler, iş b rakmaktan greve, yürüyüşten panele, standtan mitinge kadar aylar boyunca, büyük bir kararl l k ve özgüvenle özelleştirmeye karş inatç bir direniş sürdürdüler. Aral k ay ndan bu yana onlar-

Yürüttükleri sab rl ve inatç

kampanya ile Hamburg halk n

direnişin etraf nda kenetlemeyi başard lar! Direniş Hamburg s n rlar n da aşt ! Avrupa’n n en büyük liman olan Hollanda’n n Rotterdam Liman işçileri ve diğer ülkelerdeki liman işçileri de dayan şma eylemleri yapt lar.

Birleşik eylem kazan&r! ca eylem yapt lar. Tüm işçileri, emekçileri ve Hamburg halk n

direnişin etraf nda kenetlenmeye çağ rd lar.

Temizlik işçilerine asgari ücret

Sonuçta tehditle de sonuç alamayacağ n görerek yeni bir “ikna” turuna haz rlanan Se-

nato’nun hevesi, işçilerin Mart ay baş ndan itibaren fazla mesaiye kalmama yönünde ald klar karara tak ld ! Etki alan ve gücü genişleyen direniş karş s nda geri ad m atarak işçilerin taleplerini dikkate almak zorunda kald . Onlar n başar s hem moral olarak hem de başka yerlerdeki mücadelelere örnek olmas yönüyle önemlidir. Birlikte ve kararl bir mücadele ile sonuç al nabileceği liman işçileri ve Hamburg halk taraf ndan bir kez daha gösterilmiştir.

Mezarda emekliliğe onay!

Grizu patlamas& Hükümet partileri Emeklilik Reformu ad yla bilinen “Mezarda emeklilik” yasa taslağ n

karar alt na ald lar. Böylece emeklilik yaş n n 67’ye ç kart lmas için planlanan yasa tasar s n n ilk ad m at lm ş oldu. Hükümet partilerinin çoğunluğu ellerinde bulundurduğu Federal Konsey’de de karar n k sa süre içinde al nmas bekleniyor. Emekçiler karş koymazsa yasan n 1 May s 2007’de yürürlüğe girmesinin önünde yasal yönden bütün engeller aş lm ş olacak. Federal Meclis’te emeklilik reformu üzerine tart şma yap l rken d şar da 3 binden fazla genç işçi emeklilik yaş n n

iki ay içinde 500 binden fazla emekçi hükümetin planlar n

protesto etti.

“Doğru yönde bir ad&m…” Sermaye temsilcilerine bu bile yetmiyor. Yapt klar aç klamalarda mecliste al nan karar, “Doğru yönde at lm ş önemli ama yetersiz bir ad m” olarak değerlendirildi. Hükümetin daha cesaretli ad mlar atmas gerektiğini bildiren sermaye sözcüleri, “Zaman kaybetmeden ek yasal düzenlemelerle yasan n aç k b rakt ğ alanlar kapat labilir” diyerek daha fazlas n istediler. IG Metall Genel Başkan Jürgen Peters ise, “Bu karar

Almanya’da Temizlik iş kolunda çal şan yaklaş k 850 bin emekçi için art k asgari ücret geçerli olacak. Kabul edilen yasaya göre temizlik işlerinde çal şan bütün işçiler ilk kez asgari ücret uygulamas na al nd lar. Yasa Bat Almanya’da asgari saat ücretin 7,90 Euro olmas n öngörürken Doğu Almanya’da ise 6,40 olmas n öngörüyor. Saat ücretleri parlamento taraf ndan karar alt na al nmadan önce IG BAU ve temizlik işkolunun işverenler örgütü taraf ndan karar alt na al nm şt .

Çin’de geçen y l madenlerde 2 bin 845 grizu patlamas olmuştu. Bu patlamalarda 4 bin 746 işçi hayat n kaybetmişti. Mart ay nda Çin’in kuzeyindeki Şanci bölgesindeki kömür madeninde meydana gelen grizu patlamas nda 19 madenci öldü, 7 madenci kay p. Madenin işletme belgesinin süresinin dolduğu aç kland .

Yunanistan’da memurlar grevde Yunanistan Kamu Çal şanlar Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağr s yla kamu çal şanlar 1 günlük greve ç kt . Hükümetin ücret politikalar n protesto etmek amac yla yap lan greve sivil hava yolu çal şanlar 4 saatlik iş durdurma eylemiyle destek verdi. Yunan Olympic Hava Yollar ’nda greve kat ld ğ için çok say da sefer iptal edildi.

Citigroup’ ta işçi k&y&m&

İngiltere’de asgari ücret artt& Almanya’da asgari ücretin ekonomiye olağanüstü zarar vereceğini iddia ederek tüm dallarda uygulanmas na karş ç kan politikac lara ve sermaye güçlerine İngiltere’den yan t geldi. “Düşük Ücret Komisyonu” ülkedeki asgari ücretin yükseltilmesini önerdi. Komisyon önerisini kabul eden hükümet sonbahar aylar ndan itibaren asgari ücretleri yükseleceğini aç klad . Buna göre normal asgari saat ücretleri yüzde 3,2 artarak 5,52 Pound’a (8,10 Euro) ç karken 18 yaş na kadar gençlere ödenen asgari saat ücreti 4,60 Pound’a (6,75 Euro) ve 16 yaş grubuna kadar gençlere ödenen asgari saat ücreti ise 3,40 Pound’a (4,99 Euro) ç kt .

67’ye ç kart lmas na karş gösteri yapt . “Geleceği olmayan gençlik – Toplum için barut” gibi pankartlarla tepkilerini dile getiren gençler, 2029 y l ndan sonra yaşl lar n daha uzun süre çal şmak zorunda kalmalar

nedeniyle iş bulman n imkans z hale geleceğini belirttiler. Son

halk n çoğunluğuna karş al nm ş bir karard r ” dedi. Elbette bu karar halk n çoğunluğuna karş al nm ş bir karard r. Ve vakit daha fazla geç olmadan bu çoğunluk harekete geçmezse,“mezarda emeklilik” tüm ağ rl ğ yla emekçilerin boynuna as lacakt r.

Amerikal yat r m bankas Citigroup yöneticileri tasarruf politikalar n gerekçe göstererek işçi k y m na gidiyor. Binlerce işçi işini kaybetme tehlikesi ile karş karş kald . Tasarruf plan çerçevesinde 15 bin işçinin at lmas yla 1 milyar Dolar kazanç sağlanmas

planlan yor.

S ra öğretmenlerde

r n ve Airbus tekelinin tutumlar ndan dolay işçilerinin bölünme noktas na geldiği belirtilerek, “Bir ülkedeki Airbus işçileri diğer ülkedeki Airbus işçilerine karş mücadele etmeyecekler. Mücadelemizi birleştirip hepimizin geleceği için mücadele edeceğiz” denildi.

Eylemler… eylemler…

A

Asgari ücret tart&şmalar&

Airbus emekçileri eylemde 50 binden fazla Airbus işçisi, “Power 8” isimli sald r plan na karş Almanya, Fransa, İngiltere ve İspanya’da üretimi durdurarak alanlara ç kt . Avrupa Metal Sendikalar Birliği AMSB’nin çağr s üzerine yap lan eylemler büyük bir coşkuyla gerçekleşti. Yap lan eylemlerde, “Bizi birbirimize düşüremeyecekler, karş karş ya gelmeyeceğiz” vurgusu hakim oldu. Sermaye yanl s politikac la-

Y

sözleflmeyle hedeflenen ö¤retmenlerin çal›flma sürelerini k›saltmak ve ald›klar› ücreti düflürmek değişik fabrikalardan gelen 20 bin Airbus işçisi kat ld . Bremen, Buxtehude, Laupheim, Nordenham, Stade’den Airbus’un Almanya merkezinin bulunduğu Hamburg’a gelen binlerce işçi sabah n erken saatlerinde Hamburglu Airbus işçileriyle buluştu. Güney Almanya’daki Laupheim’de ise fabrikan n etraf nda insan zinciri oluşturuldu. Fabrikada çal şan bin 200 işçinin yan s ra yöre halk n n da destek verdiği eyleme 2 binden fazla insan kat ld . Fransa’da yap lan eylemlere 10 binden fazla emekçi kat ld .

Airbus’un ana karargâh n n bulunduğu Toulouse’de 7 bin işçi üretimi durdurarak fabrikan n önünde bir miting düzenlediler. Fransa Airbus Genel İşçi Temsilciliği Başkan Jean François Knepper, “Bugün çok görkemli bir gün. Burada toplanan 7 bin yürek işyerlerini korumak, fabrikalar n sat lmas n engellemek için buradalar” dedi. İspanya ve İngiltere’deki fabrikalarda da eylemler gündemdeydi. İspanyol sendikalar CCOO ve UGT taraf ndan yap lan eylem çağr lar na da binlerce işçi kat ld .

Almanya’da neo-liberal politikalara bağl olarak son y llarda ard ard na ç kar lan pek çok y k m yasas , işçilerin ve memurlar da dahil tüm emekçilerin yaşamlar n büyük ölçüde etkiledi. Bugünlerde Almanya’n n Saksonya Anhalt Eyaleti’nde ilkokul ve lise dengi okullarda çal şan öğretmenleri etkileyecek y k m yasalar bekleniyor. Yaklaş k 13 bin öğretmeni kapsayan TİS (Toplu İş Sözleşmesi) görüşmeleri yap l yor. Bu sözleşmede hedeflenen öğretmenlerin çal şma sürelerini k saltmak ve ald klar ücreti

düşürmek. Karlar n hiç bir s n r tan madan uygulamaya koyma gayretkeşliğini eğitimede taş yan Alman devleti, öğretmenlerin emeklerine ve çal şma sürelerine de göz dikmiş durumda. Özellikle son yap lan araşt rmalar da eğitimin git gide kötüleşme eğilimi göstermesi ve bundan dolay uyar alan Alman Hükümet eğitim polikalar nda sorun olmad ğ na kanaat getirmiş olacak ki; fazla ödenek ay rd ğ n düşündüğü bu alan

slah etmeye Saksonya Anhalt Eyaleti’nde ilk ad m at lan uy-

gulamalarla, öğretmenler üzerinden başlatmay hedefliyor. Yap lan görüşmelerde devletin getirdiği öneriyi Eğitim Sendikas (GEW) kabul etmeyince görüşmeler t kand . Devlet, “Sendikalar sunduğumuz olanaklar değerlendirmiyorlar” diye aç klama yaparken GEW ve DGB, öğretmenlerin haklar n n gasp edilmesine izin vermeyeceklerini ve bir anlaşma yap lacaksa bunun öğretmenlerin ücretlerini düşürerek olamayacağ n , böyle bir yaklaş m hiçbir şekilde kabul edemeyeceklerini söylediler.


Yaflanacak

Dünya 6

Y

A

A

M

I

N

R

Zeynep Günel

N

K

L

sus yaz l m (spyware) var. Sorunu yaratan da bu. Müşteri: Casus yaz l m m ? Beni soyunurken monitörden görebiliyorlar m yani? *** Dan şman: Lütfen ‘bilgisayar&m’a t klar m s n z? Müşteri: Bende sizin bilgisayar n z yok. Sadece benim bilgisayar m var! *** Müşteri: İşimi kaybettim Dan şman: Bakal m kaybettiğiniz belgeleri bulabilecek miyiz? Müşteri: Anlam yorsunuz. Ben işimi kaybettim ve yeni bir iş aramak için internete girmek istiyorum! *** Müşteri: İnternete giremiyorum! Dan şman: Ne tip modem kullan yorsunuz? Bağlant n z kurulu değil mi?

*** Müşteri: Dijital fotoğraf makinam n çektiği bütün fotoğraflar karanl k! Dan şman: Flaş n açmay denediniz mi? *** Müşteri: Avustralya’daki ailem BT softphone diye bir alet kullan yor. Ben onlar görebiliyorum ama onlar beni göremiyor. Dan şman: Peki sizin webcam’iniz ne marka? Müşteri: Webcam nedir ki?

Gözeri görmeyen Kayserili

Kiris˛lerden kaçmıs˛

fakir Kayseriliye bir cin çıkagelir. Benden bir şey dile yerine getireceğim der. Kayseri’li düşünürken cin sorar: - “Gözlerini mi istersin, zenginlik mi istersin, evlenmek mi istersin?” Kayserili: “Oğlumu altınlarımı sayarken görmek istiyorum” der.

Gözleri görmeyen, bekar ve

açar, adam n arkadaslar n tek tek aray p saatlerce konuşmaya başlar. Adam sinirden ç ld rm ş bir şekilde papağan yakalar ve kanatlar ndan duvara çiviler.

*** Müşteri: Pod’um sadece bir parça çal yor Dan şman: Başka kaç parça indirdiniz? Müşteri: Şark m indirmem gerekiyor?

Komiser: “Nas l kaçt bu adam!!! Sana bütün ç k şlar tut demedim mi?” Temel: “Tuttum, tuttum, da... Sanirum adam kirişlerden kaçm ş olmal Komserum.”

Papağan çarm ha gerilmiş bir vaziyette duvarda as l kalm şt r. Adam sinirle papağan azarlar; Adamin biri evine gelir ve posta kutusunda telefon faturas n görür. Bir bakar ki 3 milyar küsür lira fatura. Beyninden vurulmuşa döner. Hemen ayr nt l fatura ister. Fatura gelir. Aranan bütün numaralar adam n arkadaşlar na ve dostlar na aittir. Adam "Bu nasil olur? Ödeyeceğiz mecburen" der. O s rada gözü papağan na tak l r.

Çocuk ve ›sl›k

Fransa’n›n plaka imi Saf, deneyimsiz

→ →

Arasız

Gözde sarıya çalan kestane rengi

Feodal sistemde toprakla birlikte alınıp satılan köle

Bir rakam →

‹flini iyi bilen, ye- → tenekli

Alman hizmet sendikas› Ver- … ‹rlanda'lı aktör (…) Neeson

Ça¤dafllık

De¤iflim

Trabzon’un ilçesi

A

K

Kızılımsı kahverengi

S

E

P

A

Destansı

Uzaduyum

T

E

E

Güç sembolü olarakta bilinen baston

N

A

‹rade zayıflı¤ı

L

T

A

D

B

E

K

A

Satranç oyununda taraflardan birinin yenilgisi

S

Borazanın çıkardı¤ı tiz ses

M

A

T

Eski Alman para birimi →

M

A

S

L

Parafin

Olumsuzluk veren ön ek

Tehlikeli, sarp ve zor geçit

Nam, flöhret

Kısımlar

A

K

A

‹natçı →

M›s›r’da üretici güç

‹lkel bir deniz tafl›t›

R

A

T

S

Radyum elementinin imi →

A

L

K

K

A

S

A

L

K›rm›z› →

F

‹smailli inan›fl›n- → da üçüncü dereceye ulaflm›fl olan

Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü

O yer anlam›nda kulan›l›r

Rimel’in ilk hecesi

R

A →

O

R

A

Yard›mc› yemek

Hayvanlara veya eflyaya vurulan damga

Yüzey ölçü birimi

S

R

‹dealistlerin her fleyin özü, temeli olarak benimsedikleri madde dıflı varlık

T

N

Türk istihbarat birimi

Okur M

A

A

G

K →

Z →

T

Temel, asıl, esas

Bir mastar eki (1925 - 1961) aras›nda → yaflam›fl, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin ilk baflbakanı olan ve CIA ve Belcika hükümetinin ortak operasyonu ile katledilen resimdeki önder

Sarkaç

E

Emare

Alım satım etkinli¤i

→ K›saca Ekokardiyografi

Dar ve kalınca tahta

A

N

H

Ça¤dafl

Gebe kad›n

Açıklık, açık ve kesin yargı

P

Bir rakam

Güç, kuvvet

B

E

A

Bir nota

A

M

Bir mastar eki

E

N

Berilyum’un imi

Akdenizde yer alan, ‹spanya ve Portekiz’in egemenli¤indeki ada

Durmak fiilinden türetilen emir kipi

K

A

E

Eski bir uygarl›k

O

L

K

N On befl beyitten az olmayan övgü içerikli divan edebiyatı fliir türü

Su

‹ →

Emir ve yasaklara bütünüyle uyan

Kuramsal

Sahiplik, mülkiyet

Sade Ahu, ceylan

Kepenek

L

Eski dilde baba

Aflırı davranma, taflkınlık

Evrensel bilginin bilimi

Arapça insan

M

Mecazen Temiz

P Sodyum’un imi

Dingil Muta, done

Bilinmeyen tarih

Bu bitkinin dokumacılıkta kullanılan lifi

Dava açma

S

A

Güç sembolü olarakta bilinen baston

Ödünç alınan veya verilen mal

Uluslararas› çal›flma örgütü

E

Mecazi Asarak öldürme cezası

fiüphesi olmayan

A

MÖ.500'lerde Sisam adas›nda do¤an ve kendi ad›yla an›lan teoremiyle tan›nan resimde ki filozof

Eski dilde ayak Bizmut elementinin imi →

Bir nota

Kar ayakkab›l›¤›

A

- Dede benim sl k çalas m geldi Dede: Oğlum gecenin yar s sl k çal n rm ? Çocuk: Dede çok geldi ‘lütfen’ demiş Dede: Peki hafifçe kulağ ma çal o zaman.

Haz rlayan: Yaşanacak Dünya bulmaca ekibi Elinde bulunduran, üzerinde taflıyan

Halk dilinde, iri, büyük

On para de¤erinde demir para

Eyalet

- "Birader sen ne kadard r buradas n?" - "2000 y ld r buraday m" der İsa. Papağan hayretler içinde kal r; - "Ohaaaa!........ Nereyi arad n lan öyle?"

Bir gün bir kad n n misafirleri gelmiş ve oğluna demişki - Oğlum çişin geldimi ay p olmas n diye sl k çalas m geldi de demiş. Misafirlerden sonra akşam çocuk dedesinin yan nda yat yormuş ve kalkm ş dedesine demişki:

Haz rlayan: Yaşanacak Dünya bulmaca ekibi

Vekâleten karflıtı

Adam gider. Papağan bir bakar karş duvarda çarm ha gerilmiş İsa durmakta. Hemen muhabbete koyulur;

Bir an tereddüt eder. Gece papağani gözlemeye karar verir. Papağan kafesinden ç kar ve telefonun baş na gidip rehberi

Çengel Bulmaca Prospektüs

Benzeflmek, kendine uydurmak

- "Bir hafta burada as l kal da akl n baş na gelsin. Çek bakal m cezan ."

*** Dan şman: Makinenizde ca-

d k, ingilizce kursu dedin ingilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yap yoruz. K z arkadaş uğruna harcad ğ n çiçek paras n n haddi hesab yok. Ne bu notlar n hali, rezil şey!" - "Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplar n kar şt r yordum, birinin aras nda karnelerinden birini bulmuştum..."

*** Müşteri: Mouse pad’imin kablosu yok! Dan şman: Anlayamad m! Mouse pad’lerin zaten kablosu yoktur! Müşteri: Peki o zaman Mouse pad’im Mouse’ m n nerede olduğunu nereden biliyor?

- “Neden söylediğiniz her rakamdan sonra gülüyorsunuz?” Delinin biri cevap verir: - “Biz der bütün bildiğimiz fıkralara numara verdik.. 5 dediğimiz zaman 5 numaralı fıkra aklımıza geliyor gülüyoruz; 8 deyince 8 numaralı fıkra aklımıza geliyor, gülüyoruz.” Başhekim: “Bir de ben söyleyeyim o zaman”, der. - "5", der çıt yok, "7" der çıt yok.. Başhekim; "ben söyleyince neden gülmüyorsunuz?" diye sorar. Delinin biri cevap vermir: "Başhekimim anlatmadan anlatmaya fark var..."

Geminin, demirini → kaldırmaya hazır olması

Papag˜an ve ¡sa

Müşteri: Hay r daha modemle bilgisayar kutular ndan ç kartmad m.

Başhekim bir gün deliler hastanesinde hastaları ziyarete çıkar ve bir köşede delilerin kendi aralarında bir rakam söyledikten sonra güldüklerini görür ve sorar:

C

R

Baba, ortaokul üçüncü s n fa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. "Allah allah, dönem ne çabuk bitmiş..." diye düşünür ve oğluna seslenir: - "Getir bakay m şu karneyi!" - "Al baba..." Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim d ş ndaki tüm dersler zay f. - "Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar al-

‘Acil sorun’ telefon hatt› Bilgisayar ve diğer elektronik eşyalar nda problem yaşayanlara yard m amac yla kurulan bir dan şmanl k servisi bugüne kadar ald ğ en komik ‘acil sorun’ telefon konuşmalar n yay nlad . Dan şmanl ğ departman , chat yapt ğ erkeğin telefonunu öğrenmek isteyen kad nlardan bilgisaylar n kutusundan ç karmadan internet bağlant s kurmak isteyenlere kadar her türlü ‘gülünç’ isteği internet sitesinde yay nlad . İşte diyaloglar:

Anlatmadan anlatmaya

Sanat müzi¤inde çok az kullanılmıfl birleflik makam

E

Sab rs zl kla sizlerin maillerini bekliyorum.

Seni ele sevirem ki… Diyacahsan ki niye? Ne bilim işde ele! Seni görende bir hoş olir ölir, ölir, ölirem… Ahşam olir, davar, nah r, mal gelir, komlar, ah rlar dolir. Sayiram, sayiram biri esgik. Bi daha sayiram. Bir de bahiram ki tamam. Ama üzülirem. Diyacahsan ki niye? Bennam işde ele! Yassi olir, sekide eymek yiyeceğam, Civil lava-

şi dürüm edir, tam k tliram, sen ahl ma gelirsen, boğazimda dügümlenir, yiyemirem. Gene diyirsen ki niye? İşde ele… Anam örtileri serir… Gendi gendimi yiyirem. O da gidir, külli biçare galiram. Gözlerim süzülir, uyuyacağ m uyiyamiram. Gafam garişir, yüregim s hişir, yatamiram. Gene diyirsen niye? İşde ele… Guşluğa doğri daliram, hayal, hülya görirem, sanki yan mdasan. Sevinir, sevinir bir hoş oliram. Bir de ay liram ki, yast ğa sar lm şam. Diyacaksan ki niye? Amaaan, işde ele! Sabah olir, horozlar ötir, gün doğir… Gahiram tavuhlara, culuhlara yem verirem… Culuhlari dutir dutir öpirem. Onlari bile sene benzedirem. Sagg n deme niye? Ne bilim, işde ele! Gün gibi gelir, ay gibi gidirsen. Beni yiye yiye bitirirsen. Hep ömrümden götirirsen. Seni sevdigimi de çoh eyi bilirsen. Diyirsen ki niye? Bilirsen işde ele! Babam beni gapiya goymir diyirsen. Ey helt yiyirsen. Gomşulara, emin, bibin, ezen gile gidirsen… Medem ele ç h cama, t rh ca gel! Yüzün görim, bu da bene yeter. Sagg n deme niye? İşte ele…

Ne yazsam?..Bu say da sizlere ne yazay m diye düşünüp taş n rken (hatta halk m z n dediği gibi biraz da kaş n rken) gazeteden yaz y beklediklerini söylediler. Tabii bu haberi al nca bende başlad bir telaş ki sormay n gitsin. Elim ayağ m birbirine dolaşt desem yeridir. Düşünmekten ve taş nmaktan beynim patlad diyebilirim. Allah kahretsin ki şu son günlerde sizlerle paylaşacağ m, sizleri şöyle keyifle güldürebileceğim bir olayda yaşanmad ki. Gel de yaz bakal m bir yaz ! Yok yok yok. Ne yazsam acaba?.. Bunlar düşünürken, şu anda içinde bulunduğum durumu yaz p sizlerle paylaşmak istedim. Yaz ya başlad ktan sonrada akl ma çok dahiyane bir fikir geldi. Bugünden itibaren bu köşenin bir mail adresi olacak. Ve bu köşede sizlerin de yaz s yer alacak. Bugünden itibaren bu köşeyi sizlere açmak ve sizlerin baş ndan geçenlere yer vermek istiyorum. Baş n za gelen komik, ilginç, keyifli olaylar bu köşede, tüm okuyucularla paylaşmak istiyorum. Umar m sizde paylaşmak istersiniz ve bu mail adresine baş n zdan geçen olaylar aktar rs n z.Şimdi size bir iki hat rlatma yapmak istiyorum, daha doğrusu bu köşeyi yeni okuyanlar n köşeyi anlamas için önceden yaz lm ş baz yaz lar k sa k sa aktarmak istiyorum. Birkaç say öncesinde, y lbaş nda baş mdan geçenleri anlatm şt m. Daha önce okuyanlar hat rlar. Y lbaş nda Türkiye’den yeni bir misafirimiz gelmişti ve onu arkadaşlarla ziyarete gitmiştik. Biz sohbet ederken arkadaşlardan bir tanesi, sehpan n üzerindeki lokumlar tek tek götürüyordu. Derken lokumlar yiyen arkadaş “kim getirdi” diye sordu. Ev sahibi arkadaş “bizim bizim Gül getirdi, çifte kavrulmuş” dedi. Yeni gelen arkadaş yol hikayesini anlatmaya devam etti, bu s rada kendisini getiren adam n defalarca bu yolla adam getirmesine rağmen hala uçak korkusu olduğunu ve uçakta uyumak için viski içtiğini anlatt . Bizim lokum yiyen arkadaş lokumlardan kafas n kald rd ve “seni Gül gegetirmemiş miydi? Nereden ç kt bu adam?” diye sordu. Hepimizin birden şaşk nl kla “ya nereden ç kartt n Gül’ü” diyince bizimki bizden şaşk n “Biraz önce sorduğumda Cemal arkadaş Gül getirdiğini söyledi, hatta ona övövgüyle çifte kavrulmuş dedi” Tahmin edeceğiniz gibi ortal ğ bir gülme tufan götürdü. Bizimkisi saf saf hatta şaşk n şaşk n “ya neden gülüyorsunuz, anlat nda bende güleyim” dedi. Ev sahibi arkadaş başlad anlatmaya “senin şu sehpan n üzerinde yediğin lokum çifte kavrulmuş ve o lokumlar Gül getirdi. Hüsnü’yü de şebekenin adam getirdi” dedi ve olay ayd nl ğa kavuşturdu. Daha önce ki say lardan bir tanesinde de Sakine’nin yapt ğ gaf anlatm şt k. Hat rlarsan z Sakine’nin eşinin karn

şişiyordu ve doktora gitmişti. Doktor eşinden idrar örneği istemişti ve bizim Sakine yanl şl kla idrar dökmüştü. Eşinden korktuğu içinde, şişeye kendi idrar n doldurmuştu. Eşi idrar tahlilinden sonra hamile ç km şt ve bunal ma girmişti, ta ki işin gerçeğini öğrenene kadar. Ve bizim Sakine’nin nur topu gibi bir bebeği olmuştu. Elbette bunlar sadece komik olmak zorunda değil, ilginç ve sizi şaş rtan olaylarda olabilir. Mesela daha önce bu köşede, hastal k paras almak için ayaklar n n alt na taş koyan ve doktorun yan na gittiğinde ayaklar na basamad ğ için hastal k paras alan birini anlatm şt k. Umar m bunlar köşeyi anlatmaya yetmiştir, dediğim gibi baş n zdan geçen ilginç, komik ve keyifli olaylar yaz n ve bu köşede bütün okuyucularla paylaşal m.

Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler

felsefikdusunceler@yahoo.com.tr

Çengel Bulmaca

E

Diyecahsan ki niye? Baba ve o¤ul

Felsefik düflünceler

Soy

Sinema, tiyatro, bir oyunda, bir filmde dinlenme süresi, antrakt


Yaflanacak

K

A

D

I

7 Dünya

N

‹çimdeki Pencere

Gülümser Keleş

Ac lar m zdan süzülen siyaset! fiimdi timsah gözyafl› dökenler, hamaset nutuklar› çekenler ard› ard›na ölüm tehditleri alan bu kad›nlar› korumak için k›llar›n› bile k›p›rdatmam›fllard›. Yaşanan her türlü toplumsal ac n n ideolojik manipülasyona tahvil edildiği bir çağda yaş yoruz. En çok Güldünyalar, Hatun Sürücüler gibi gerici töreler, gelenekler uğruna sokak ortas nda katledilen kad nlar malzeme ediliyor buna. Avrupa sermayesinin medya başta olmak üzere tüm sözcüleri; “Kad n k y mlar yaşans n, biz de bunun üzerinden şu medeniyetler aras farkl l k ve çat şma tezimize dair geniş bir toplumsal faaliyet yürütelim” diye pusuya yat p bekler oldular adeta.

Rukiyelere’de timsah “ağ&d&”! “Timsah gözyaş dökmek” deyimini hepimiz biliriz. Timsah n av n yerken gözyaş dökmesi ile insanlar n sahte gözyaş dökmeleri aras nda kurulan dolay ms z bağ ifade eder. Rivayet odur ki timsah karn n doyurman n keyfini ak tt ğ

gözyaşlar ile gösterir. Doğaya ait bu rivayet toplumsal yaşam n s n flar mücadelesi alan nda nas l da gerçeğe dönüşüyor?! Kad n k y mlar serma-

yenin siyasetine tahvil edeceği bir “av”d r art k! Onlara k y ls n ki Avrupa sermayesi de; “Bunlar içimizde yaş yor ve kültürümüzü de tehdit ediyor” desin! İşte bu yüzden her kad n k y m n n ard ndan dökülen gözyaşlar da t pk timsah n karn n

doyurmas ndan sonraki gözyaşlar na benziyor… Evet, onlar bu yaşl k tay daha fazla kar güdüsü ile işsizlik ve yoksullukla kas p kas p b rakan politikalar n daha kolay uygulayabilmek için nerde bir “av” varsa üstüne atlar vaziyette bekliyorlar. Almanya’n n Mönchengladbach kentinde eski eşi taraf ndan canice katledilen Rukiye Peşter ve k z Derya Peşter’e polisten yard m istedikleri halde gerekli yard m n yap lmamas bundan olsa gerek! Şimdi timsah gözyaş dökenler, hamaset nutuklar çekenler ard ard na ölüm tehditleri alan bu kad nlar korumak için k llar n bile k p rdatmam şlard . “Bat medeniyeti”nin bu modern devleti bu ç ğl ğ dikkate almam şt nedense!

Av alanlar&n& genişletiyorlar! Sadece kad n katliamlar değil, dinsel kültürel şekillenişe ait olan gerici değer yarg lar n n tüm toplumsal yans malar sermaye güçlerinin elinde özellikle göçmenlere dönük yeni politikalar n toplumsal meşruiyet kazanmas n n dayanağ haline getiriliyor. Her gelişme Avrupa sermayesi için Avrupal emekçilerle, dinsel inan ş İslam olan ülkelerden gelen göçmen emekçiler aras ndaki s n fsal birliği parçalayacak, birbirleri ile karş karş ya getirecek bir malzeme olarak kullan l yor. En son Frankfurt’taki bir boşanma davas nda gördük bunu. Kocas n n şiddetine maruz ka-

lan Fasl kad n n h zl boşanma talebini Kuran’ gerekçe göstererek reddeden hakimin yaklaş m Alman siyaset cephesinde, medyas nda geniş bir tart şma konusu yap ld . Gazete manşetlerine “İslami kültür hukuk sistemimizi belirleyecek kadar kök sald !” minvalinde cümleler düştü. Spiegel olay kapak konusu yaparak, “ülkede yükselen İslam korkusu”na parmak bast ! O korkuyu k şk rt p, yayg nlaşt racak bir temayla… Eski sayfalar kar şt rarak; Almanya’daki hakimlerin Alman Anayasas ’nda yer alan din özgürlüğü maddesini gerekçe göstererek Müslümanlara k z çocuklar n yüzme derslerine ya da s n f eğlenceleriyle gezileri-

ne kat lmama hakk tan d ğ n , Müslüman işçilere işverenle anlaşabildikleri takdirde çal şma saatleri içinde namaz k lma hakk n n sağland ğ n , kurbanlar İslami usullere göre kesilme hakk n n da verildiğini hat rlatt . Eylem çağr s yapmay da ihmal etmedi; “Almanya bir göçmen ülkesi oldu. Almanya’n n normlar n belirlediği yeni bir çizgiye ihtiyac var” şeklinde ifade ederek konunun etrafl ca tart ş lmas na davet etti. Irkç l ğ n kültürel rkç l k biçimindeki “yeni” versiyonlar na kan taş yacak cinsten tart şmalar devam ediyor.

Her şeyden önce emekçiyiz! Ac lar m zdan kimsenin kendi hesab na yararlanmas na izin vermemek bizim elimizdedir. Gerici değer yarg lar ndan beslenen sald r lar durduracak olan bizzat biziz! Biz çal şma yaşam m zda karş laşt ğ m z her türlü eşitsizlik karş s nda sesimizi yükseltmeyi öğrendiğimiz oranda gerici toplumsal değerlere karş savaşmay da öğreneceğiz! Kendi emekçi kültürümüzü bu ipe sar larak kendimiz yaratacağ z! Bizim için timsah gözyaş dökenlerin ipini pazara ç kard ğ m zda yani…

Rukiye, Derya ve sokaktaki kan gölü… Zor meslek kad nl k!

Birçok kez eski efli taraf›ndan ölümle tehdit edilen anne ve çocuklar, kad›n s›¤›nma yurduna gitmek zorunda kald›. Buna ra¤men tehditler ve flantajlar bitmedi Tarih 8 Mart’t . Tüm dünyada olduğu gibi Almanya’da da kad nlar neredeyse kutsanm şt . Kutlamalar, özel haberler, çiçekler, gayr resmi ve resmi demeçler… Tarih 9 Mart’t . Erol Peşter, eski eşi Rukiye ve k z Derya’y

gündüz gözüyle sokak ortas nda öldürdü! Dört y l önce Hollanda’da yaşayan eşinden ayr lan Rukiye Peşter, çocuklar yla birlikte Mönchengladbach’a yerleşti. Birçok kez eski eşi taraf ndan ölümle tehdit edilen anne ve çocuklar, kad n s ğ nma yurduna gitmek zorunda kald . Buna rağmen tehditler ve şantajlar bitmedi. Erol Peşter bir ölüm listesi haz rlam şt . İlk s rada Rukiye, ikinci s rada da ona destek olup boşanmalar na yard m eden k z kardeşi vard . Peşter, “Hepinizi bir bir öldüreceğim” diye bağ r p duruyordu. Rukiye, birçok kez polise başvurarak yard m talebinde bulundu. Konuyla ilgili dosyalar aç ld , tutanaklar tutuldu ancak gerekli önlemler al nmad . Üstelik katil baba, üç y l önce de Derya’ya b çak dayayarak k z n öldürmeye çal şm şt . Bu olaydan sonra da ailenin polise yapt ğ yard m çağr lar

sonuçsuz kald . Mahkemede çocuklar n anne Rukiye’nin yan nda kalmas na karar verilmesi bardağ taş ran son damla oldu.

Katil, mahkeme ç k ş nda arabas n avukat n üzerine sürdükten sonra, Rukiye ve Derya’n n bindiği araban n peşinden gitti ve evinin önünde iki kurşunla onlar öldürdü.

Bağ&ra çağ&ra gelen katliam! Ortada o kadar veri var ki, insana neredeyse “Yetkili makamlar bu cinayetlere göz yum-

Duruşma s ras nda Erol Peşter’in, Rukiye ve çocuklar n

tehdit etmesi üzerine avukat Çelebi hakimden Erol Peşter’i tutuklamas n istedi. Bunun üzerine hakim de savc l ğ arayarak durum hakk nda bilgi edindi. Ancak, avukat taraf ndan gösterilen tutuklama karar kay tlara geçirilmediği için Erol Peşter orada tutuklanmad . Mahkeme salonundan elini kolunu sallaya sallaya ç kan Erol Peşter, iki genç kad n öldürdü! Av. Gülşen Çelebi, “Mönchengladbach Emniyet Müdürlüğü, Rukiye Peşter’in kendilerinden yard m talebinde bulunmad ğ n ileri sürüyor ancak bu konuda elimde yeteri kadar belge var. Erol Peşter’in başka olaylardan da cezas n n bulunuyordu. Buna ve diğer bütün tehdit ve sald r lara rağmen ailenin koruma alt na al nmamas ndan polis sorumludur. Erol Peşter’in tutuklanmas durumunda iki kad n sokak ortas nda katledilmeyecekti. Ben Peşter’in cinayeti uzun zamandan beri planland ğ na inan yorum” diyor.

Katil kim? Henüz 38 yaş nda olan Rukiye’nin ve daha 18’inde olan

Akşam annemle babam televizyon seyrediyorlard . Annem, “Geç oldu, zaten yorgunum, ben yat yorum.” dedi. Kalk p mutfağa gitti. Çerez-meyve tabaklar n çalkalad kald rd . Sabaha haz r olsun diye çaydanl ğ doldurdu, demliğe çay koydu. Şekerliğe bakt , dibinde az kalm ş, üstüne ekledi. Kahvalt için buzluktan ekmek ç kard , akşam yemeği için çözülsün diye de eti aşağ ya koydu. Kahvalt masas n haz rlamak için masan n üstündekileri toplad . Telefonu şarja koydu, telefon defterini kapat p yerine koydu.

Sonra… sonra… Sonra çamaş r makinesinden

slak çamaş rlar ç kar p ast ve makineyi tekrar doldurdu. Banyodaki çöp sepetini boşaltt . Islak bir havluyu kurusun diye duş perdesinin borusuna ast . Bir gömlek ütüledi, kopuk düğmesini dikti. Çiçekleri sulad . Esneyerek gerindi ve yatak

odas n n yolunu tuttu. Çal şma masas n n yan ndan geçerken durdu, öğretmene not yazd , okul gezisi için para say p ay rd , eğildi, sandalyenin alt na girmiş ders kitab n ald , masan n üstüne koydu. Bakkaldan al nacaklar not etti, notu da çantas na koydu. Sonra gitti üçü bir arada temizleme losyonuyla yüzünü y kad , dişlerini f rçalad . Gece kremini ve k r ş k önleyici nemlendiricisini sürdü. T rnaklar na bakt , törpüledi. İçeriden, “Sen yatmaya gitmemiş miydin” diye seslenen babama, “Şimdi gidiyorum” deyip köpeğin su kab n doldurdu. Kap lar pencereleri kontrol etti, holdeki lambay yakt . Kardeşimin odas na gitti oğlan uyumuş, lambas n söndürdü, bilgisayar n kapatt , gömleğini ast , yerdeki kirli çoraplar toplay p sepete att . Bana geldi, “Haydi yat art k, biraz da yar n çal ş rs n” dedi.

Televizyonsuz yaşam… 2004 y l nda yeni evimize taş nd k. Bu evde kablo üzeri televizyonda ATV, TGRT ve Show TV izleme f rsat n bulduk. Tabii bu duruma sevindik. Fakat zamanla Alman programlar na bakmaz olduk. Hele bir de diziler yok mu?.. Art k iş saatinden sonra planlar m dizilere göre yapmaya başlad m. Bir arkadaş m “Hadi gel bu akşam yemeğe gidelim” vs. gibi teklifte bulunduğunda, “Akşam hangi dizi var?” diye düşünür oldum. “Bugün günlerden sal m ? Aliye var…” ve genelde “Yok, bu akşam işim var, gelemem” gibi oldu cevab m. Diğer yandan, şu an 12 yaş nda olan oğlum, Alman kanallar nda izlediği filmlerine bakmak istiyordu, bazen küçük kavgalar bile oluyordu. Çizgi filim olmas na rağmen çok şiddet içeren filmlerdi bence ve oğlum bu dizilere bağlanm şt . Bakt m o da kendini dizilere göre ayarl yor. Okuldan gelir gelmez hangi saatte hangi filim var, onu izliyor ve derslerini aksat yor. O yaşta d şar da oynamay sevmesi gerekiyorken, hiç d şar ç km yor.

Bağ&ml&l&k gibi Diziler d ş nda, haberleri de izlerdik, fakat her izlememizde sinirlenirdik. Ana haberlerde İbrahim Tatl ses’in veya Tarkan’ n konseri nas l geçmiş görüntüleri vs. veriyorlard . “Gelinim olur musun” gibi programlar izlemediğimiz halde, haber olarak veriliyordu, ister istemez bu tür programlar da izlemiş kadar oluyorduk. Sibel Can tangayla görülmüş, vah vah, ne haber ama! Dönderip aktar p tam bir ay boyunca ekranlarda yer verilen haber buydu. Art k bana g na gelmeye başlam şt . Diyeceksiniz ki, “Bakma sanki, açma televizyonu.” Çok doğru, ama akşam işten eve geliyorsunuz, yemek yiyorsunuz ve bir çayla televizyon karş s na bir kere oturuyorsunuz. Haberleri izledikten sonra, dizi başl yor ve bu dizilere bir kere bakmaya başlad n z m , devam n izlemek istiyorsunuz. Bu sanki sigara içen birisine, “Sigaray b rak” demek gibi oluyor.

“Televizyonu kald&ral&m m&?“ Neyse ki, 2006 y l nda yaz tatiline gidiyoruz. Diziler de tabii yaz boyunca ara veriyor. Tatil dönüşü o önceki tutkunluğumdan kopmuştum. Ara veren diziler daha başlamam şt . Bir akşam yine televizyon karş s nda otururken, başlayacak olan yeni dizilerin reklamlar yap l yordu. “Aman tanr m” dedim kendi kendime, “sak n bunlara da bakmaya başlama.” Ani bir kararla “Televizyonu kald ral m m ?” diye sordum oğluma. Daha önceleri de çok kez konuşuldu ama bir türlü kendimizi aş p bunu yerine getirememiştik. Oğlum da televizyonun kald r lmas ndan yana olunca, ayn

gün al p bodrum kattaki kilere indirdik. Televizyon vergi dairesinden her sefer fatura geldiğinde, eşim sinirlenirdi, “Sanki WDR veya ZDF’yi izlediğimiz mi var?” diyordu. Bir gün sonra da buraya ç k ş yaz p gönderdim. Şu an tam 6 ay oldu. Televizyonsuz hayat nas l m ? Nas l anlatay m, sanki evimizde yabanc insanlar yok art k. Meğer ne kadar lüzumsuz kişileri evimize misafir edermişiz, şimdi anlad m. İbrahim Tatl ses yok art k, Hülya Avşar yok, tangal

Sibel Can yok… Evimize bir sessizlik geldi, huzur geldi. Ama bütün gün radyo aç k, çünkü müzik dinlemesini ailece seviyoruz. Haberleri hem radyodan dinliyor, hem internet üzerinden okuyabiliyoruz. Televizyon kalkal , çok eskilerden sevdiğim resim çizimlerime tekrardan başlad m. Öyle amatörce, ama resim çizmek rahatlat yor beni. Oğlumla birlikte arada bir sinemaya gidiyoruz. Oğlumun bir y l aşk n gittiği spor okuluna ben de yaz ld m. Kendini koruma sporu olan “Hap Kido” eğitimini Koreli hocadan al yoruz. Ayr ca bol bol kitap okuyorum. 600 sayfal k bir kitab bir hafta da bitiriyorum. Bu arada daha önceleri oğlumu kitap okumaya heveslendiremezken, art k o da kitap okumaya başlad . Devaml onun beğeneceği kitaplar ar yor ve almaya çal ş yorum. Oğluma ald ğ m kitab birlikte okumak ise ona daha büyük zevk veriyor. Daha önceleri okumaya al şs n diye “Micky Mouse” dergisine abone yapm şt k, fakat bu dergileri severek okuduğu halde, bir türlü kitap okumas n al şt ramam şt k.

“Hayat&m değişmiş!” “Ben yat&yorum “ Kendi odas na gitti, saati kurdu, ertesi gün giyeceklerini haz rlad . 6 maddelik “acil işler listesi”ne 3 madde daha ekledi. Kendi kendine iyi geceler diledi, hayallerinin gerçekleştiğini gözünün önüne getirdi. İşte o s rada babam televizyonu kapatt , ortaya öylece bir “ben yat yorum” dedi ve gitti yatt . Sizce bu işte bir gariplik yok mu?.. Esra

Şimdi şöyle geriye bak nca, televizyonla ne kadar gereksiz vakit geçirmişiz diyorum. Çal şan bir kad n olduğum halde, birçok faaliyet yap yorum. Çoktan beri koşmay b rakm şt m, en k sa zamanda yine koşmaya da başlamak istiyorum. Arkadaş m “Akşam bir yere gidelim” dediğinde “İşim var, gelemem” demiyorum. Hafta sonlar m daha iyi değerlendiriyorum. Bu son 6 ayda hayat m pozitif yönde ne kadar değişmiş meğer… Bunu bu yaz y yazarken daha iyi anlad m. Televizyonsuz bir hayat n daha dolu dolu geçtiğini anlad m. Eşimle, oğlumla daha çok sohbet ettiğimizi anlad m. Umar m bu tavr m baz kişilere örnek olur… Bu vesileyle herkese sevgilerimle…

Frans z direnişinin militan öldü du” dedirtiyor! Zaten bu nedenle “yetkili”lerin eli ayağ birbirine dolaşt ve hepsi birden “Bu bir hukuk skandal d r” demek zorunda kald . Cinayetten birkaç saat önce mahkeme salonunda Rukiye Peşter’in avukat (ve gazetemizin yazar ) Gülşen Çelebi, hakime bir tutuklama karar

göstermişti. Erol Peşter, Wengst Mahkemesi taraf ndan tecavüzden aran yordu.

Derya’n n katili kim? Hasta ruhlu bir adam m ? “Töre, namus, gelenek-görenek” vs. ad

alt nda gericiliği sürekli olarak yeniden üreten toplumsal yap lanma m ? Defalarca yap lan başvurulara rağmen k l n k p rdatmayan polis mi? Mahkemede avukat n ilettiği tutuklama karar n görmezden gelen hakim mi?.. Hepsinin kesiştiği yer, sokak ortas nda biriken kan gölü…

Fransa’da 2. Emperyalist Savaş s ras nda Nazi işgaline karş

direnişin sembol isimlerinden Lucie Aubrac, 94 yaş nda yaşam n yitirdi. Lucie Aubrac’ n mücadelesi, 1997 y l nda Claude Berri taraf ndan çekilen ve onun eşini cezaevinden kaç r ş n anlatan “Lucie Aubrac” adl filme de konu olmuştu. 1912 y l nda doğan Aubrac, 1930’lar n sonunda tarih öğretmeni oldu. 1939’da Raymond Samuel ile evlendi. Faşizmin yükselişine karş eylemlere kat ld ve 1940 y l nda Nazi işgaline karş direnişte yer alan Libe-

ration-Sud hareketinin kuruluşunda görev ald . Lucie Aubrac 1943’te ikinci çocuğuna hamileyken eşi Raymond, Gestapo taraf ndan tutukland . Lyon bölgesi Gestapo şefi Klaus Barbie’nin yönettiği işkenceli sorgularda, Frans z direnişinin militanlar ndan Jean Moulin katledilirken, Raymond Samuel de direnerek ç km şt . Lucie Aubrac’ n da kat ld ğ , filme de konu olan ustal kl bir askeri eylemle Raymond Samuel cezaevine sevk s ras nda direniş militanlar taraf ndan kaç r lm şt .

Kitaplar da yazd& Lucie Aubrac 1944 y l nda eşi ile birlikte Londra’ya gitti ve Nazi faşizmine karş savaş m n

orada sürdürdü. Savaştan sonra pek çok antifaşist kitap yazan Aubrac’ n kitaplar aras nda “Sarhoşluk İçinde Gidecekler” (1984) ve “Küçük Çocuklar&m Taraf&ndan Aç&klanan Direniş” (2000) de bulunuyor. Antifaşist direnişin Fransa tarihindeki yerinden dolay ulusal kahraman olarak sayg ile an lan Lucie Aubrac’ n ard ndan Fransa Cumhurbaşkan Jacques Chirac ve Başbakan Dominique

de Villepin mesajlar yay nlad lar. Irkç İçişleri Bakan Nicolas Sarkozy de, “Fransa”n n boyun eğmesini reddeden kad n ” selamlad !


Yaflanacak

Dünya 8

G

E

N

Ç

L

GençLink Ergin

Genç olmak istiyorum! “İnsan n gelecek kayg s ndan uzak, doludizgin yaşad ğ y llard r” derler gençlik y llar için. Ben böyle yaşam yorum nedense. San r m ya bu tespitte bir hata var ya da bu çağda… Almanya’ya geldiğimde 12 yaş ndayd m. Ailem burada olduğu için buraya gelmeyi de yad rgamam şt m o ilk y llarda. Ancak okul y llar ilerledikçe rahatl ğ m da bozuldu. Giderek süreklileşen bir ikilemle birlikte yaşamaya başl yorum. Okula gitmek için kendi kendimle kavga ediyorum.

Hedeflerim var benim! Geleceğe dair eğilimlerim üzerinden kendime çizdiğim bir yol var. Ben bilgisayar , matematiği seviyorum. Mesleki tercihlerim de bunlara göre belirginleşiyor giderek. Burada bu alanlarda yüksek eğitim almam imkans za yak n bir olas l k! Çünkü başta eğitim sistemi buna izin vermiyor. Benim Almancam eğitimin daha karmaş klaşan haline yan t vermekten uzak. Asl n isterseniz ilk y llarda hiçbir zorlanma yaşamam şt m. Almanca’y azçok kavrad ktan sonra varolan birikimimle, müfredat n basitliği işimi kolaylaşt r yordu. Ve varolan eğitim de Almancam n daha fazla gelişmesine müsait değildi. Ama bu giderek değişti ve dil h zla karmaş klaşt . Ben pekçok dersi çok kolay kavrayabilecekken zorlanmaya ve doğal olarak da s k lmaya başlad m. Ama en önemlisi de gelecek için hayalini kurduğum alanlarda üniversite eğitimi alamamak korkusu ile baş başa kald m. Bu bazen her şeyi boşvermeme, kendimi koyvermeme neden oluyor! Son bir y ld r Almanya’da gelişen üniversite eylemlerini daha dikkatli izler oldum. Eğitimin paral hale getirilmesi sözkonusu. Asl nda bu Türkiye’de de böyle, hatta dünyan n her yerinde giderek böyle oluyor. İşte sorun da burda. O kadar fedakarl k yapacaks n, hem okuyacak hem de onun giderlerini karş lamak için çal şacaks n, onca çabadan sonra sen de milyonlarca işsizden biri olacaks n. Üniversitelileri ya da çevremde üniversite eğitimi alm ş insanlar n çaresizliklerine tan k oldukça geleceğe dair tüm hedeflerim de anlams zlaş yor! Yani ben ve benim gibi milyonlarca genç bu yaşlar hiç de kayg s z yaşam yoruz. İşte o yüzden bu çağda bir sorun var diyorum.

Benim ikilemim! Ama sonra geçen y l Fransa’da gelişen CPE eylemlerini ya da yine Yunanistan’da gelişen öğrenci eylemlerini düşünüyorum. Oralarda gençler güçlerini sokağa yans tt lar. Almanya’da da var bunun yans malar … “Acaba bu yans malar büyük bir eylem dalgas na dönüşüp bir şeyleri değiştirme gücüne ulaş r m ?” diye soruyorum kendime. Bunu düşündüğümde kendimi de onlar n bir parças gibi hissediyorum. İşte o zaman bir sürü hayal kuruyorum. Gerçekten kayg s zlaş yorum. Her zaman hissetiğim yaln zl k duygusundan s yr l yorum. Ama sonra bugüne ve varolan durumun içine dönünce yine umutsuzlaş p, karamsarlaş yorum. İşte benim ikilemim de bu. En başta o üniversitenin kap s ndan girebilecek miyim sorusu ile aç l yor perde. Sonra sözünü ettiğim karanl k noktalarla derinleşiyor! Size sesleniyorum ne yapmal y m?! Ya da ne yapmal y z?! Genç olmak istiyorum, genç gibi kayg s zca dalmak istiyorum yaşam n içine. Ben bunun izini süreceğim. Yolun Fransa’daki ya da Yunanistan’dakine benzer bir yol olduğunu azçok seçiyorum. Nas l m ? O da başka bir yaz ya…

Munoz, çocuklar›n hangi tip okula gidece¤ine karar veren ö¤retmenlerin kendilerinin henüz yeteri derecede e¤itimli olmad›klar›na dikkat çekti. Alman eğitim sistemi PISA 2000 ya da IGLU gibi geniş kapsaml araşt rma sonuçlar nda “başar s z” kategorisinde yer ald . Almanya iç kamuoyunda bu sonuçlar üzerinden ciddi tart şmalar yaşand . Siyasetin sağ cenah ndan, devlet bürokrasisinin çeşitli kademelerine ve eğitimle ilgili çeşitli çevrelerde bu sonuçlar tepki ile karş lan p, sorumluluk “göçmen çocuklar n n uyumsuzluğu”na havale edildi. Ancak Alman eğitim sistemi, Almanya’n n ilerici kamuoyunda da nedenleri ile birlikte “başar s zl k”la mahkum edildi. İşin asl bu sistem gelinen noktada sermayenin ihtiyaçlar na da yan t veremediği için devlet kat nda da alttan alta sorgulan p, yenilenmesi aray -

ş na gidildi. Finlandiya başta olmak üzere eğitim sistemleri ile “başar l ” kategorisinde yer alan ülkelerdeki modeller incelendi, esinini bunlardan alan pilot denemeler yap ld , yap l yor. Ancak kamuoyuna yans yan tart şmalarda her defas nda öne ç kar lan “göçmen çocuklar n n uyumsuzluğunun eğitim sistemini de t kad ğ ” oldu, oluyor… K sacas Alman eğitim sistemine dair tart şmalarda bir gerçeğin gizli kabulü söz konusu olsa bile kamuoyuna bu böyle yans t lm yor. Bu gerçek üzerinden yeni göçmen politikalar na meşruiyet kazand racak bir propaganda yap larak, rkç l k bir de bu cepheden k şk rt l yor.

Bu okulun eğitimi nas ld ? F.: Bir ayr cal ğ yoktu. Sadece yaş tlar mla ayn s n fta eğitim yapt m. Yine diğerleri gibi çoğunluk başka uluslardan gençlerden oluşuyordu. Almanlar az nl ktayd . Neden hep yabanc lar n bulunduğu s n flarda eğitim ald n? F.: Bu başlang ç için bir zo-

K

Alman devletinin resmi söylemi eğitimdeki başar s zl ğ n nedenini “göçmen çocuklar n n uyumsuzluğu”na havale ederken bu tutum giderek tutars zlaş p, teşhir oluyor. Devaml l ğ

da zorlaş yor. Son olarak BM İnsan Haklar Komisyonu’nun haz rlad ğ

raporda da görüldüğü gibi eğitim sistemindeki çarp kl k ora-

Almanya’da gençlere işkence “Demokrasi cenneti” olarak yans t lan Avrupa’da ç kart lan yeni terör yasalar yla birlikte, Türkiye’yi aratmayan görüntüler yaşanmaya başland . Gözalt nda avukat n arama hakk vs. kimi durumlarda uygulanmayabiliyor art k. 9 Mart Cuma gününü 10 Mart Cumartesi gününe bağlayan gece Almanya’n n NRW eyaletinde bulunan şehirlerden Wuppertal’da polis kimlik ve adres tespiti yapt ktan sonra ortada hiçbir neden yokken 7 yabanc ve anti-faşist genci gözalt na ald . Gençler topland klar ve “alternatif alan” olarak nitelendirdikleri Punkerzsahne’yi polisin ihtar üzerine terk ettiler. Polis, bir ses kaydedici arad klar iddias yla gençlere sald rd , an nda sivil ve üniformal destek kuvvetler geldi. Gözalt na al nan gençlerden birinin kafas duvara vuruldu, polis otosunda yüzüne yumruk at ld . Polis merkezinde gözalt na al nanlara küfür ve hakaret edildi. Bir gençten iki defa kan al nd , daha sonra kulağ kesildi.

runluluktu. Çünkü Almanca dilim yetersizdi. Fakat sonraki eğitimim için biraz öğretmenlerin bilinçli yönlendirmeleri oldu diye düşünüyorum. “Almancan yetersiz” diye aç kl yorlard . Zaten bu okulda bir y l kald m ve yine öğretmenlerimin yönlendirmesi ile meslek eğitimine başlad m. Neden üniversiteyi değil de meslek eğitimini tercih ettin? F.: Bunda öğretmenlerimin hem Almancam n yetersiz olduğunu söylemeleri hem de beni k sa yoldan meslek sahibi olmaya teşvik etmeleri etkili oldu. Hangi meslek eğitimini yapt n? F.: Kuaförlük eğitimi ald m. Burada da bir y l kald ktan sonra TAS’a kayd m yapt rd m ve 10. s n f bitirip lise diplomas n

ald m. Amac m lise diplomas n almak ve bununla birlikte meslek yapmakt . Şimdi ne yap yorsun? F.: Yaklaş k sekiz ayd r meslek eğitimine devam etmek için staj yapabileceğim yer ar yorum. Fakat bulamad m. Neden bulamad n? F.: Asl nda bunun bir çok nedeni var. Fakat özellikle yabanc olmak başl baş na bir sorun.

Kuaförlük alan için söyleyebilirim. (Genelde meslek eğitimi için bütün arkadaşlar m yer bulmakta zorlan yor. (Tabii bunlar n çoğu Türkiyeli) Alman yerleri yabanc lar yanlar nda çal şt rmak istemiyorlar. Yabanc olarak Ruslar tercih ediyorlar. Yaklaş k 30 yere müracaat etmişimdir -telefonla görüştüklerim bu say n n d ş nda- fakat hiç biri kabul etmedi. Başlang çta kendi kendime “Almancam yetersiz” diye düşündüm. Fakat bu alanda hiçbir Alman yerinde özellikle Türkiyeli göremezsiniz. Bilinçli tercih etmiyorlar. Türkiyelilerin yerlerinde de ustal k belgeleri olmad ğ için stajyer kabul etme yetkileri yok. Üniversiteye gitmeyi düşündün mü? F.: Şimdiye kadar öğrendiğim Almancay da unuttum diyebilirim. Aç kças koşulum el verse şimdiden ülkeme dönerim. Dil sorunu yok, eğitimimi daha rahat sürdürebileceğimi düşünüyorum. Ben buraya 16 yaş nda geldim. Buradaki ilişkilere, arkadaşl klara uyum sağlayamad m. Eğitim sistemi bile sakat, hep ayr mc l k üzerine. Alman olmad ğ n için birçok haks zl klara uğrayabiliyorsun. Bunu okulda da yaşad m, meslek yeri ararken de yaşad m.

s ndan buras ndan kapat lamayacak kadar derindir. Bu rapor resmi söylemin aksine eğitim sistemindeki erken eleme sisteminin göçmen kökenli, engelli ve yoksul çocuklar na şans eşitliği tan mad ğ n

ifade ediyor!

Eleyici ve eşitsiz!

Gerçek çarp&t&lamayacak netlikte!

Bir başkas n uyurken bağlad r, kendisinden kan al n rken uyand . Gençler gözalt nda da dövüldü. Hücrede ş klar kurals z olarak aç l p kapand . Hiç kimseye neden gözalt na al nd ğ hakk nda bilgi verilmedi. Birçok kişiye telefon açmas

yasakland . Polisin bu muamelesini protesto etmek amac yla, Wuppertal’in Elberfelder semtinin merkezinde korsan eylem yap ld . Eylemciler, Hofkamp’taki polis karakoluna yürüdü. Aşağ

yukar 75 kişi taraf nan Wuppertal’da polisin göçmenlere ve farkl düşünenlere uygulad ğ

şiddet protesto edildi.

“Hauptschule”, “Realschule” ve “Gymnasium” gibi 3 kategorili okul sistemi olarak yans mas n n yoksul ailelerin çocuklar n

olumsuz etkilediğini belirtiyor. Yoksullar aras nda da göçmen ailelerin çocuklar ile engelli çocuklar n en kötü durumda olduğuna dikkat çekiyor. Munoz, Almanya’n n sosyal yap s na uygun eğitim almamas nedeniyle başar s z olarak elenen çocuklar n eksikliklerini telafi etmelerinin imkans z olduğunun da alt n çiziyor. Bu yaklaş mla oluşturulan sistemde temel belirleyeninin öğretmenin kanaati olduğunu söyleyen Munoz, çocuklar n hangi tip okula gideceğine karar veren öğretmenlerin kendilerinin henüz yeteri derecede eğitimli olmad klar na dikkat çekti. “Öğretmenin ideolojik, kültürel yaklaş mlar da buna eklendiğinde bu sistemin her türlü sübjektivizme aç k olduğu daha net anlaş lacakt r” dedi.

Yine ayn& tart&şmalar! Birleşmiş Milletler (BM) raportörü Vernor Munoz haz rlad ğ raporda, çocuklar n 10 yaş nda “başar l ”, “orta başar l ”, “başar s z” diye ayr lmas n n, bunun eğitim sistemine

Munoz’un raporu art k al şt ğ m z tart şmalar n tekrarlanmas na neden oldu. Federal Eğitim Bakan Annette Schavan BM raportörünün, objektif duruma göre değil, kendi fikrine

AzParaGaz Deyerli okurlar, bu köşemizde dünyaya ve ülkemize ilişkin gelişmeleri tarafs z, katk s z ve sağlam kaynaklara dayanarak ,kalemimizi satmadan, iktidar sahiplerine yaltaklanmadan, etki alt nda b rak p ama kalmadan, her türlü sapt rma ve sap kl ktan uzak, seviyeli, kaliteli, akmaz kokmaz sararmaz, üretici garantisi ile tüketici güvencesi ile, say n editörümüzün izni ve de site sahiplerinin hoşgörüsü ile, y llara dayanan tecrübemizi olaylar n özgün ak ş ile harmanlayarak siz sayg değer velinimetimiz, can m z, nurumuz onurumuz, okurumuza iletceez efendim.

Her şey olumsuz değil! Bak n z dünyada her şey olumsuz değil. Önümüzdeki bir kaç ay içinde bat Avrupa devletleri ve de birleştirilmiş Amerikan rüyas devletleri Afrika ülkelerinden yüz y llard r sömürdükleri enerji, maden hammadde insan kaynaklar n FAiZiYLE hesaplay p sömürdükleri ülkelere tazminat olarak

göre değerlendirme yapt ğ n

söyledi. Sağ cenahtan aşağ yukar ayn yönde aç klamalar geldi. Rapordaki saptamalar ve köklü değişim talebi çeşitli ilerici örgüt ve kuruluşlar taraf ndan selamland . Eğitim ve Bilim Sendikas (GEW) Başkanvekili Marianne Demmer, ailelerin s n fsal durumunun çocuğun başar s n

belirlediği sisteme son verilmesini istedi. Başka kurum ve çevrelerden de benzer aç klamalar geldi.

Sadece biz konuşmuyoruz! Avrupa’n n “en alttakileri” olan biz göçmen emekçiler ise hala sesimizi yükseltmiyoruz! Geleceğimiz olan çocuklar m z bu eğitim sistemi içinde geleceksizliğe mahkum edilirken daha ne kadar susacağ z! Art k bu sistemin en önemli kurumlar ndan olan BM raporlar nda bile aç kça ifade edilen bu eleyici yaklaş ma karş biz örgütlü bir duruş sergilemedikçe hiç bir şey değişmeyecek! İmza kampanyalar , bas n aç klamalar , çeşitli sokak gösterileri ile birleşen toplumsal bir tepkinin örgütlenmesi için “Hep birlikte!” diyoruz!..

H zl gazeteci: Hastuğrul Erköşk

geri ödemeyi ve de bu ülkelerden kaç r p köleleştirdiği, sonra da kendi ülkesinde pis işlerde kullan p bir de üstüne üstlük aşağ lad ğ Afrikal kardeşlerimizin onurlar n iade edip özür dilemeyi ve tazminat ödemeyi kabul etti. Amerika’n n ilk yerli halk da tabii ki bu haklardan yararlanacak ve şimdi USA yani (Uluslar Sömüren Akrep) olan, ad n

da Amerika K tas Halklar Federasyonu olarak değiştirme karar ald . Bütün bunlar yetmezmiş gibi ABD (Akl n Baş na Devşir)askerleri Irak’tan silahlar n

BÖLGE HALKLARI ORTAK YÖNETiM MECLİSİ’nin gönüllülerine teslim edip ülkelerine gönüllü olarak dönme karar

ald klar haberi elimize ulaşt .

Paras&z paras&z! Say n okurlar Türkiye’de yol, su, elektrik, sağl k ve de eğitim hizmetleri herkese paras z hale getirilmeye başlan yor. Bölge halklar komitesi ile var lan anlaşmaya göre bölgedeki

hiçbir halk n mensubu eline silah almiicak ve milyonlar bulan ordular beslemeye gerek olmiicak. Bu durumda silah, bomba, askeri k yafet, yedek parça, vs. vs. için yap lan tüm harcamalar cepte kalacağ için muazzam bir kaynak oluşacağ

bildiriliyor. Bu ayl k bu kadar iyi haber yeter. Bak n her şey de kötü gitmiyomuş diil mi sevgili AzParaGaz okurlar ? Gelecek ay yine gönüllere su, ruhlara huşu serpecek gelişmeleri kararl l k, dürüstlük ve cesaretle paylaşmaya devam edeceğiz. Sat l k kalemler bizi yolumuzdan edemez. Say n editörümüze, değerli eşlerine, çocuklar na, gazetemizin sahibi siz değerli okurlar m za sayg , hörmet efendim…

Burcu’dan Burcunuz

“8 ayd r staj yeri bulamad m!” Almanya’da meslek eğitimi yeri bulmak zorlaşt . Bir de göçmensen bu zorluk ikiye katlan yor. Bu zorluğu yaşayan genç bir arkadaşla yapt ğ m z röportaj sizlerle paylaşmak istedik… Kaç y ld r Almanya’da yaş yorsun? Fadime: Beş y ld r. Almanya’da okula gittin mi? F.: Buraya geldiğimde önce Almanca öğrenebilmem için dil kursuna gittim. Bu kursta Afrikal , Rus, Polen, Irakl … her ulustan gençler vard . Kursa alt ay gittim. Daha sonra okula başlad m. Okulun yabanc lara ait bir s n f vard , ben de bu s n fta eğitim almaya başlad m. Fakat fazla sürmedi. Alt ay sonra okuldan ayr lmak zorunda kald m. Çünkü gruba göre bir yaş büyüktüm. O yüzden de bu okuldan al narak başka bir okula gönderildim.

Eleyici eğitim sistemine karş örgütlenelim!

KOVA Sezgileriniz öyle yüksek ki bu ay, galiba yine sizi işten ç karm caklar n seziyosunuz. Eski dostlarla karş laş p bi kahve falan içebilcek zaman n z olabilir yani. Oturum sorununuz da çözülcek ş p diye. Bunca y l burda dur, soona hadi güle güle… Olur mu?.. Demezler demezler.

baş m aar tmay n benim büyük oolan gibi… Vallahi b kt m!..

YAY Bu gün farkl düşüncelerinizle çevrenizdekilerin takdirini kazan yosunuz. İşçi arkadaşlar n z grev ve direniş önerinize bay lcaklar da… yapcaklar m bilinmez… ama gayret, biliyosunuz s çan gayret ederek dağlar delmiş!

KOÇ ORAK Bu gün sokakta karş laşt ğ n z olaylardan etkilenmemenizi tavsiye ederim, yine bir Naazi yürüyüşü varm ş anam. Yine Türkiye’ye gitme hayali di mi?.. Biliyom biliyom da burç bu işe kar şmaz ki… Ne kadar para o kadar köfte…

BAŞAK Ay bahar geldi. Ortal k burcu burcu çiçek kokiyo… Böcekler, güneş, benim oolan diyo ki “anne hadi Picknick sepetini al ç kal m gezmeye”. Ay pardon başaklar yaa sizi unuttum!.. Eh aş k maş k olmaya kalkmay n bu havada. Belli de olmaz ya… ama sonunda borçtu harçt

falan… Azc k sak n olun… Bu hafta iyi haberler var size. Neptün senden yana diyom ya…

ASLAN

Raat durmuyo bu burç anam… Elimdeki y ld znameye yeni eklendi bu burç ama..çok aktif, heyecanl … Bu ay da onun için iş, eylem, oluşla dolu.

ÇEKİÇ Bu da orakla birlikte yükselen burçlar aras nda. Son derece enerjik ve neşeli bi ay bekliyo bu burcu.

AKREP Ay sevdiğinize karş daha ilgili davran n ayol. O ne ööle … Yok Türkiye’ye kesin dönüş

Takma ev sahibini kafana. Düzelcek şartlar da… ya bu global s nma noolcak?.. Türkiye’nin 2030 y l falan kalm ş diyolar. Çölleşme varm ş… Avrupa’da yeni buzul çağ falan… Ay geçen gün komşularda kaave içiyoz, birden bi üşüme tuttu… Dünya soğuyo mu s n yo mu annamad k ki anam!

BOĞA Aaa… k zcam ama boğalar! Ne bu as k surat çat k kaş yine? Geçen ay da bööleydiniz siz. Haber var… Hah iyi haber alcaan z. Kim haber almaz ki hayat nda zaten? Çocuklar n sorunlar n as k suratla çözemezsin. Eşinle konuş tabii… ilgilen onlarla biraz. Ay benim bu büyük oolan da zaman nda sen sigara iç okulda… ama bu günlerde çocuklar farkl şeyler bile içiyolarm ş okulda.Ne diim… bu kimin tezgah ben anlam yom… Küçücük çocuklar nas l buluyo o şeyleri ki?..

İKİZLER İşte böyle, işte böyle hah gülümse biraz… Bahar geldi börtü böcek bile hareketlendi, sen miskin miskin oturuyon… Bişe de okumuyon bari fal n

oku… Ç ksa bir türlü ç kmasa daha başka türlü… Naapçan anam meşgale işte…

YENGEÇ Yol görünüyo size… Belki de organizasyonlar içinde yer alabilirsiniz. Size bir davet var. Arbeitsamt olmas n?.. Geçen benim küçük oolana göndermişler ausbildungsplatz bul diye. Anam çocuk yana yak la ar yo… bir yer bulam yo ki… Ay kusura bakmay n yengeçler…akl m oolana gitti.

BALIK Bugün ne pişirsem ki yaa… Bal k da çok pahal … Ay size demedim bal klar, hemen al nmay n!.. Sizin önünüzde çok güzel bir ay var. Bal klar n haf zayla sorunlar var, her zaman dikkat. Vitamin falan al n… Neşeli ortamlara girip eylenceli vakit geçirceeniz…


Yaflanacak

B

L

M

·

T

E

K

N

9 Dünya

K

Sen de kimsin?..

Bilimde yolculuk Derya Tanr vermiş

Prosopagnosia denilen hastal›¤a yakalananlar en yak›n›ndaki insan› bile tan›yamama sorunu yaflarlar. Yüz körlü¤ü olarak da tan›mlanan bu hastal›¤a yakalananlar en yak›nlar›n› da çok çabuk unutuyorlar. ni… Ve tabii herhangi görsel bir sanat izleyicisi de olam yorlar. Örneğin bir filmi baştan sona izleyemiyorlar, çünkü karakterleri takip edemiyorlar.

Doktor deneyimleri Birine benzettiğiniz bir yabanc n n yolunu kesip, halini hat r n sorduğunuzda alabileceğiniz doğal bir yan tt r bu. Ama y llard r tan d ğ n z bir arkadaş n z bütün çabalar n za rağmen sizi tan m yor ve bu soruyu soruyorsa allak bullak olursunuz. Durun hemen yarg lamay n karş n zdakini. Kim bilir belki de Prosopagnosia hastal ğ na yakalanm ş ender insanlardan biridir. Prosopagnosia denilen hastal ğa yakalananlar en yak n ndaki insan bile tan yamama sorunu yaşarlar. Yüz körlüğü olarak da tan mlanan bu hastal ğa yakalananlar en yak nlar n da çok çabuk unutuyorlar.

Görme engelli değil, yüz körü! Bu hastalar n görme sorunlar yok. Onlar n sorunu yüzlerle.

Etimolojik olarak Yunanca’dan gelen “yüz” anlam ndaki “prosop” ve “cehalet / bilgi eksikliği” anlam ndaki “agnosia” kelimelerinin birleşmesiyle ortaya ç kan Prosopagnosia’n n geçmişi Antik Çağ’a kadar uzan yor. Fakat bilinen ilk örnekler 1947 y l nda hastal ğa da isim veren Bodamer taraf ndan rapor ediliyor. Hastal k ağ r bir darbe sonucu meydana gelen beyin hasarlar sonucu başlayabileceği gibi, doğuştan da olabiliyor. Tespitinde nörologlarca haz rlanan testler kullan l yor. Hastal ğa yakalanan kişiler, yüzde belirli bir işaret varsa karş s ndakini tan yabiliyorlar. Fakat yüze yap lacak küçük bir müdahale ile tan mamalar

mümkün. Makyaj veya saçlar n boyanmas gibi. Onlar için hayat gerçekten çok zor olabiliyor. Her gün yeniden tan mak en yak n ndaki-

Harvard Üniversitesi Görüntü Bilimleri Laboratuvar doktorlar ndan Bradley C. Duchaine, bu hastalar n çoğunluğu bu probleme sahip olduklar n da-

hi bilmedikleri için doktora da gitmediklerini söylüyor. “Şu anda tedavisi mümkün olmayan Prosopagnosia ile ilgili araşt rmalarda önce iki soruyu cevaplamak gerekiyor. Ve bu sorular n doğas bu konuda ne kadar az bilgi sahibi olduğumuzu da gösteriyor: Prosopagnosia’da beynin hangi bilgi iletme mekanizmalar doğru çal şm yor? Yüzleri tan mada beynin hangi bölümleri, ne rol oynuyor?” di-

yor. İlginç olan bu hastalar n matematik ve fizikte çok başar l olmalar ! Nöroloji Uzman Dr. Emil Goldenberg (Amerikan Hastanesi Servis Şefi) “Dünyada böyle üç-dört hastaya rastlad m. Bu bir hastal k değil belirtidir. Çünkü nedeni bir beyin kanamas da olabilir. Prosopagnosia beynin çift tarafl tutulmas ndan olur. Önemli olan nedendir. Doğuştan olmas çok nadirdir. Prosopagnosia umumiyetle “agraphi” denilen yaz yazma zorluğu ve “achromatopsi” denilen renkleri ay rt edememe sorunlar yla beraber görülür.” Nöroloji Uzman Dr. Haluk Caneroğlu (International Hospital) “Hasta kendi yüzünü bile tan yamayabilir. Yeni yüzleri de öğrenemez. Ama bu bir hastal k değil hastal ğ n bulgusudur. Yani nas l sağ kolda oluşan güçsüzlük (felç), beyinde belli bir bölgede oluşan tümör veya kanama gibi hastal klar n bir göstergesiyse Prosopagnosia da beyindeki damar t kan kl ğ , tümör veya iltihaplar sonucu gelişen bir bulgudur.”

Bilgi geleceğe taş n yor Japon bilim insanlar› bilginin gelece¤e güvenle tafl›nmas› ve yok olmamas› için küçük bir canl› organizman›n genlerine dijital veri yükleyebilen bir yöntem gelifltirdiler.

“Haf za- beşer, bazen şaşar” derler… Uzun erimli insanl k sürecinde geçmişimizden devrald klar m zla kurabiliriz geleceği. Fakat geçmiş yaşanm şl klar n çoğu, tarihin derinliklerinde, üzeri küllerle örtülmüş, öylece durmaktad r. Ve bizler onun üzerine kuracağ m z geleceğe her daim yeniden yeniden öğrenerek, Mehter ad mlar ile ilerliyoruz. Tarih bilinci olmayan ve yarat mlar n yar na taş yamayan bir insanl k, ad mlar n çocukluk-

tan ç karabilir mi? Son bilimsel gelişmelerle geçmiş bilgilerin bozulmadan saklanmas nda kullan lacak ilginç keşifler yap ld ğ n göstererek, bu noktada önemli bir dönemece gelindiğini müjdeliyor.

Canl& organizmadan cip! Japon bilim insanlar bilginin geleceğe güvenle taş nmas ve yok olmamas için küçük bir canl organizman n genlerine dijital veri yükleyebilen bir yöntem geliştirdiler. Keio Üniversitesi Hayat Bilimleri Enstitüsü uzmanlar nca geliştirilen yöntem “organik bilgisayar” yolunda önemli bir

“bacillus subtilis” adl bakterinin genlerine dijital bilgiyi kimyasal elementlere “tercüme eden” bir yöntem kullanarak şifreli k sa mesaj yazd lar.

oluşacak genetik mutasyon sonucu bilgilerin yok olma ihtimalini azaltt ğ n belirttiler. Uzmanlar, çal şmalar nda

Verilere ulaşmak için, bakterinin normal gen haritas n mesaj yüklenerek değiştirilmiş gen haritas yla k yaslamak yetiyor.

Korkularla yaşamak olduğunu ve yap lan çal şmalara göre bunlar n toplumdaki yayg nl ğ n n yüzde 10 civar nda seyrettiğini söylüyor. Korkular genellikle Latince tan mland klar için çoğunun ismini hiç

Batofobi: Derinlik ya da yüksek binalar n yan ndan geçmek korkusu,

Korkular& besliyorlar! İnsanl ğ n ilk zamanlar nda başlayarak davran şlar n ve bilincini belirleyen çevresel koşullar ve onunla kurduğu ilişkiydi. İnsan yaşad ğ d ş dünyay alg lamaya ve anlamaya çal şt kça çoğu zaman çözemediği sorular n yaratt ğ engellere çarpt . Onun için bir sorular yumağ olan d ş dünya bu nedenle tanr sal özellikler kazanarak, kutsand . Fakat insanl ğ n gelişimi korku unsuru olan doğa hareketlerinin nedenleri ile birlikte anlaş lmas n beraberinde getirirken, bu korkular n aş lmas n da sağlad .

Bilinmeyen, korku yarat&r! Günümüzde ise “fobi” olarak

tan mlanan korkular n varl ğ

söz konusu. Fobiler travmatik olaylar n etkisi ile bilinçalt nda kökleşen yaşanm şl klara dayand r l yorlar. Hayat m z zorlaşt ran bu korkular m z yaşam m z n belirli dönemlerinde değişim gösterebiliyor. Örneğin, ilk çağlarda güneş ve ay insanlar için bilinmez iki korku fenomeniyken, insanl ğ n bilimsel gelişmelerle birlikte doğaya hakim olmas ile korkulan şeyler olmaktan ç km ş, hatta en sevilen kozmik nesneler olmuşlard r. Buna rağmen evrende hala tan mlanamayan birçok nesne ve hareket korku unsuru olmaya devam etmektedir.

Bilim, doğan n hareketlerinin aç klanmas konusunda ne denli gelişirse gelişsin medya korkular m z beslemekte devasa bir güce sahip. Büyük bir kitlenin bilgi kaynağ olarak yayg n bir iletişim arac olan medya ve sinema bilinci şekillendirmek konusunda gerekli duyarl l ğ göstermeyi b rak n, bunu daha da derinleştiren parapsikolojik programlar ve korkugerilim filmleriyle bilinmezlik duygusu aş l yor ve bundan nemalan yorlar. Dicle Üniversitesi T p Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dal Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aytekin S r, en yayg n psikiyatrik rahats zl klar n korkular

Aşerme Hamileliğin özellikle ilk üç ayl k döneminde yaşanan ve hormonal değişikliklerin, kan şekeri düzeyindeki iniş-ç k ş n neden olduğu aşermenin asl nda hem anne hem de cenin için önemli bir fonksiyonu vard r. Plasentadan sal nan östrojen, anne aday n n koku alg s n duyarl laşt r r. Bu hormon, progesteron ile birlikte, beyin sap ndaki kimyasal septörleri aktive edici bölgeyi etkileyerek, kanda çok az miktarda da olsa bulunan toksinleri daha kolay alg lamas n sağlar. Zaten bulant ve kusma da bu toksinlerin saptanmas yla, bir savunma mekanizmas

olarak ortaya ç kar. Hamileler genellikle kafeinli içeceklere, brokoli, lahana gibi sebzelere ve baharatl , ac yiyeceklere karş tiksinti duymaktad r. Ve bu maddelerde de doğal toksinler bulunmaktad r. Bir yetişkine zarar vermeyecek, hatta antibiyotik etki yapacak olan bu toksinler, henüz gelişimini tamamlamam ş cenin için ciddi bir tehlike oluşturabilir. Yani hamileliğin baş nda yaşanan bu tats z durum asl nda anneyi ve bebeği olas zehirlenmelerden korur.

Dildeki tat hücrelerinin oluşturduğu yap ya “tat tomurcuğu” denir ve bu hücre kümeleri soğana benzerler. Tat tomurcuklar “papilla” denen yap lar n içinde bulunurlar. Papillalar dile pürüzlü bir görünüm veren minik ç k nt lard r ve dilin üst yüzeyinde ve yanlar nda yer al rlar. Genel olarak dört tür tat alg s ndan bahsedebiliriz; tatl , ac , ekşi ve tuzlu. Dilin ön k sm tatl lara, arka k sm ac lara yanlar da ekşi tada daha duyarl d r. Ancak tat alg s , dilde değil, beyinde anlam n bulur. Dildeki reseptörlerin, sinir hücreleri arac l ğ yla beyne yollad klar mesajlar, beynimizde tat olarak kodlan r. Üstelik tat alma duygusunun, koku alma duygusuyla iç içe işlediğini hat rlatmakta yarar görüyorum.

Beyinde tat alg&s&

Önemli miktarda bilgiyi saklanabilir

Fakat bizler için as l sorun gündelik korkular m z ve bunlar n nedenleri! Karanl k korkusu, yükseklik korkusu ve daha birçoklar … İleri boyutlara varm ş korkular toplumsal yaşam sekteye uğratacak düzeyde bir özgüven sorununa ve utanma gibi psikolojik durumlara yol açabilir.

Geçenlerde saat gece yar s n gösterirken, o akşam bende misafir olan bir arkadaş mla deli gibi dondurma arad k sokaklarda. Birimiz “Dondurma yiyelim mi?” diye sormuştu bir kere. Art k akl m z dondurmaya tak lm şt ve yemeden rahat edemeyecektik. Birçoğunuzun akl na gelen soruyu yan tl yorum; hay r, aşermiyorduk. Ama bu ‘can n n bir şey çekmesi’ olay asl nda çok da bilimsel temelleri olan bir durum. Canl lar, bir g da maddesini diğerlerine tercih ederken bunu, metabolizmalar n n ihtiyac doğrultusunda yaparlar. Böylece organizman n ihtiyaç duyduğu baz maddelerin özellikle al nmas sağlan r. Örneğin, emzirme döneminde kad nlar n sulu g dalara ihtiyaç duyarlar, ergenlik döneminde de tüm g dalara, özellikle hormon aktivasyonu için gerekli enerjiyi sağlayan şekerli besinlere, ilgi artmaktad r. Öte yandan canl organizmalar, yine tat duygusu sayesinde kendilerini tehlikelerden korurlar. Örneğin ac tat alg s , vücudun iyi bir savunma arac d r. Zehirli bitkilerin çoğunda yenmesini engelleyecek kadar ac tat vard r. Bu tat, az miktarlarda bile anlaş l r, bu da bu tür bitkilerin yenilmeme ihtimalini yükseltir.

Tat alma mekanizmas&

niteliklere sahipler. Araşt rmac lar, bilgileri genlerin değişik noktalar nda depolayan teknolojiyi geliştirdiklerini, bunun da zaman içinde

ad m olarak değerlendirildi. Bilim insanlar , bir bakterinin genlerine yüzlerce y l muhafaza edilebilecek önemli miktarda say sal bilgi yüklemeyi başard . Araşt rmaya kat lan uzmanlar, bakterilerin ve belli bir genetik şifreye göre çoğalan diğer mini organizmalar n veri depolamak için önemli potansiyeller sunduğunu belirttiler.

Japon araşt rmac lara göre, mini organizmalar hard disk ve haf za kartlar yla k yasland ğ nda çok küçük kalsalar da, genlerinde çok uzun süre önemli miktarda bilgiyi saklayabilecek

α β γ δ π λ ϕ η φ σ ψ ϖ ν ρ υ

Dondurman n dayan lmaz cazibesi

Politikofobi: Politikac lardan korkmak Peladofobi: Kel insanlardan ya da kelleşmekten korkmak

Araknofobi: Örümceklerden korkmak Triskaidekefobi: 13 say s ndan korkmak Musofobi: Farelerden korkmak Nekrofobi: Cesetten korkma

Aviofobi: Uçuş korkusu Eisoptrofobi: korkmak Aş k

Ofidiyofobi: korkmak

Y lanlardan

Aynalardan Okofobi: Taş tlardan korkmak olmaktan

Agorafobi: Aç k yerlerde bulunmaktan korkmak Antropofobi: İnsanlardan

Gözlük cam n z ne renk olsun?

korkmak

Korkmaktan

Fobofobi: korkmak!

Filofobi: korkmak

duymam ş olabiliriz. Bunlar içersinde ilginç bulduğumuz baz fobileri okuduğunuzda ne kadar çok korkumuzun olduğuna sizler de şaş racaks n z.

Tat mesaj beyne, dildeki sinirlerle taş n r. Üç çeşit sinir, on binlerce tat hücresinden ald klar haberleri beyin sap

denilen bölgeye götürürler. Tat bilgileri buradan da beynin korteks, hipotalamus ve amigdala bölgelerine gider. Beynimizde tatlar n kodlanmas hem kal tsal olarak sahip olduğumuz, hem de sonradan edindiğimiz al şkanl klar ve beğeniler sayesinde gerçekleşir. Yani d ş yüzeyindeki k t r k t r ac çikolatas n n ard ndan, vanilyal tatl dondurmam ağz mda erirken ald ğ m zevki anneme borçluyum. Bana hamileyken kilolarca dondurma yemiş de…

Rantofobi: Her şeyden korkmak Ksenofobi: korkmak

Yabanc dan

Yaz geliyor ve şimdiden ona haz rlanmaya başlad k bile! Derimizi güneşin güçlü ş klar ndan koruyacak yazl k giysilerimizi yavaş yavaş gün ş ğ na ç kar yoruz. Bu arada ş ğa en duyarl organ m za, gözümüze de şimdiden bir güneş gözlüğü seçmenin vakti geldi diyorsan z size yeni geliştirilen bir güneş gözlüğünden bahsedelim. Bu gözlük ABD’de Kimya Vakf y ll k toplant s nda kamuoyuna tan t ld . Gözlük bilinenden farkl olarak cam rengini kendi kendine ayarlayabilme özelliğine sahip.

Nas l m ? ABD’nin Seattle kentindeki Washington Üniversitesi’nde geliştirilen güneş gözlüğü, cam nda kullan lan bir tür elektro kronik polimer (küçük basit moleküllerin devaml olarak birbirini takip etmesi sonucu oluşan makro bileşiklerdir), elektrik ak m na yan t vererek, karanl k ve renk derecesini ayarl yor. Cam, sadece renk değiştirilmek istendiğinde güç kullan yor. Buluşlar n bu toplant da sunan araşt rmac lar, güneş gözlüğünde kullan lan minik bir bataryan n binlerce kez renk değiştirmek için yeterli olduğunu belirttiler. Araşt rmac lar gözlüğü tan t rken, camlar n şeffaftan maviye ve birçok renkte çeşitli derecelerde koyulaşt rabildiğini gösterdiler. Tabii ki bu yeni buluş da her yeni buluş gibi pazara hemen sürülmeyecek, sürülse bile astronomik fiyatlarla sat lacakt r. Yaşam m z kolaylaşt ran diğer tüm gelişmeler gibi…


Yaflanacak

Dünya 10

K

Ü

L

T

Ü

R

·

S

A

N

A

T

Dondurmam Gaymak!

Kültür Deryas› Cem Günhan

Televizyon Y llar önce BBC’de televizyonun tarihsel gelişimi ve 20.yüzy l n toplumsal yaşam biçimine etkilerini inceleyen çok ilginç bir belgesel dizisi vard . Kaç rmadan izlemeye, anlamaya çal ş rd m. Bugün dahi o belgeselin inan lmaz güce sahip bir olguyu inceleme gayretini yetersiz k lacak gelişmeler sürüyor bu konu üzerinde. Televizyon işgalini sürdürüyor. Beyinleri, evleri, çocuklar , toplumu egemenliğine çoktan ald . Art k egemenlik çeşitlemeleri yap yor. İşin ilginci sadece egemenler egemen değil art k bu iletişim arac na… Çeşitli az nl klar, ezilen topluluklar da dertlerini televizyon arac l ğ ile dile getiriyorlar… Bu araç öylesine büyük güce sahip ki zaman nda Hitlerin propaganda bakan Göebbels’in “Her eve mutlaka bir radyo dağ tma” gayretini daha iyi anl yor insan.. Elektrik sinyallerini görüntü olarak ya da görüntüleri elektrik sinyalleri olarak yollama düşüncesi 1843 y l nda Alexander Bain’le başl yor. 1883 y l nda Paul Nipkow bunu elektrikli teleskop ad n verdiği aletle gerçekleştiriyor. 1897 ve 1906’da çeşitli eklemeler yap lan bu düşünce ancak 20.yüzy l n başlar nda, 1927 y l nda Philo Tylor Farnsworth taraf ndan finansörüne yap lan bir gösteride gerçekleşti. İşin çok ilginç bir yönü de asl nda televizyonun geliştirilmesine Sovyet katk s … Wladimir Swork n “ikonoskop” ad n verdiği aleti geliştirdi. 1920’li y llar n baş ndan beri bu projeyi sürekli geliştiren Lev Teremin ad ndaki Sovyet bilim insan

çok kaliteli resimler iletmeyi başarm şt . Ancak elde ettiği sonuçlar hiçbir zaman topluma aç klanmad ve daha ilginci KGB taraf ndan kişilerin gözlenmesinde kullan lmaya başland ! Tabii ki bu hikâyecik, bizim Sovyet sisteminin temel işleyişini eleştirdiğimiz anlam na gelmiyor. Hatta köşeye s k şt r lmaya çal ş lan devrimin kendini koruma refleksinin yine emperyalist sald r lar sonucu nas l bir bilimsel bilginin as l işlevini yerine getirmesini engellediğini görüyoruz. 11 May s’ta Dénes von Mihály ad ndaki adam Berlin’de ilk yay n gerçekleştirdi. Fazla tarihi aç klama yapmadan bir k sa bilgi daha… 1950 y l nda ABD de 10 milyonun üzerinde tv izleyicisi vard ! Stalin’in 73. doğum günü için başlat lan ilk tv yay n nda Doğu Almanya’da daha doğrusu sadece Berlin’de 60 tv vard .

Sosyal Etki Herhangi bir kitle komünikasyon arac olman n çok ötelerine uzanm ş olan tv art k gündelik yaşam n belirlenmesi, endekslenmesi, hatta manipüle edilmesi rollerinin yan s ra; eğlence, bilimsel gelişme, eğitim, sanat ve akla gelebilecek her alanda kullan l yor. İşin en trajik yanlar ndan bir tanesi de televizyonun geliştirilmesinde çok önemli katk lar sunmuş olan Philo Tylor 1971 y l nda sefalet içinde öldüğünde buluşunun parsas n

büyük Amerikan tekelleri toplamaktayd . Ezilenler ad na bir kay p daha. “Ezen ve ezilen çelişkisi ile televizyonun ne ilgisi var?” demek, yaşam n her alan nda gözlenen bu ana çelişkiyi reddetmek olur. Tabii ki bu kadar büyük etki alan na sahip olan bir arac , örneğin Amerikal lar n aya ayak bas ş n yüz milyonlarca insana canl yay nda izletmeleri ya da bir kitle uyutma arac olarak futbol karş laşmalar n n dünya kupalar nda milyarlarca ayr dili konuşan insana canl olarak yay nlanmas gibi devasa ölçekli projeleri ezen s n f n kullanmad ğ n ya da doğrudan organize etmediğini düşünmek safl k olur! Televizyon küçük ve büyük ölçekli ticaret, reklam, haberleşme, eğlence, propaganda, bilim ve insana ait her alanda yaşam m z n içinde… Böylesine büyük bir güç arac n n egemenler taraf ndan tüm kitle iletişim araçlar n n kontrol edildiği gibi kullan lmas çok normal. Peki, biz yani kendini ezilenler saf nda tan mlayanlar n yapmas gerekenler nelerdir. Gözümüzü kapat p “Güç zaten onlarda” deyip seyir mi edeceğiz? İşin bana göre en ironik taraf radyo televizyon ve benzeri birçok bilimsel buluşun ezilen s n f n bireyleri taraf ndan gerçekleştirilmiş olmas . Türkiye’de televizyon ilk defa İTÜ stüdyolar ndaki deneme yay n ile 54 y l önce yaşam m za girdi. O günden bu güne inan lmaz eğriler sergileyen yay n politikalar günümüzün dedikodu, magazin programlar ya da modern dilencilik ve vicdan temizleyici rollerine soyundu. Siyaset Meydanlar

ile toplum bir gecede rahatlat ld . Irak ve Kuveyt savaşlar tüm dünyaya canl yay nland . Korkunç ölüm ve işgal makinalar tv arac l ğ ile birer oyuncağa dönüştürülerek sunuldu naklen. İşgal ve ölüm yad rganmadan izlenildi, toplumsal bir illüzyon ve yabanc laşt rma ayg t halinde gördük televizyonu… El Kaide haberlerini El Cezire televizyonundan izledik

Sanat› halka tafl›man›n, sanat› halkla birlikte üretmenin mümkünlülü¤ünü oldu¤u kadar, bunun halka ve ayn› zamanda sanata kazand›raca¤› anlamlar› da deflifre eden baflar›l› bir film.

Dondurmam Gaymak, insanda pek çok duygu ve düşünüşü ayn anda tetikleyebilen bir film! Giderek çoraklaşt r lan kültürel toprağ n derinliklerinde istenirse kaz n p, gün ş ğ na ç kar lacak bereketli damarlar n varl ğ n bir kez daha hissettiriyor mesela. Bu damar, halklar n tarihsel kültürel birikiminin oluşturduğu ve bugünün dünyas nda üzerleri popüler kültürün giderek rezilleşen biçimleri ile betonlanmaya çal ş lan öz deneyimleri, yarat mlar , kendilerini ifade ediş biçimlerinin oluşturduğu verimli bir kaynak.

sinden işlemiş.

Emperyalist küreselleşmeye karş& direniş! Bu yönü ile film, emperyalist küreselleşmeye karş çok yönlü bir direnişin ifadesi olmuş. Bunu hem büyük tekeller ve emperyalist küreselleşme karş s nda yerel, küçük esnaf n çaresiz y k m n mizah n haklaşm ş biçimi içerisinden üretirken yapm ş. Hem yine emperyalist küreselleşmenin çeşitlilik derken yaratt ğ tek tipleşmeye, giderek toplumsal çürümeye karş direnişi, filme yüklediği toplumsal proje misyonu içerisinden işleyerek, hem de sanat n ve özelde de sineman n yaşad ğ metalaşma ve giderek dev bir tekel haline gelmesine karş bizzat halk n dinamiklerine ve değerlerine dayanan ve halka kendisini ifade edip, besleyebileceği yeni bir kanal açma anlam nda yapm ş. Bu aç dan Dondurmam Gaymak her şeyin metalaşt ğ , bunun giderek emekçilerin dünyalar na, ilişkilerine de sirayet etmeye başlad ğ günümüz dünyas nda bu gidişe dur demenin yollar ndan birine yap lm ş iyi bir alt çizme. Sanat halka taş man n, sanat halkla birlikte üretmenin

mümkünlülüğünü olduğu kadar, bunun halka ve ayn zamanda sanata kazand racağ

anlamlar da deşifre eden başar l bir film.

Filmin mutfağ& Filmin yönetmeni Yüksel Aksu bu projeyi çekimlerden 4 y l önce haz rlam ş. Ama günümüzün metalaşm ş ölçütlerine çarpt ğ için hiçbir yerden destek alamam ş. Ancak o buna bir toplumsal proje misyonu yüklediği ve bunu da bir ideal olarak benimsediği için pes etmemiş. Kendisinin de büyüdüğü Muğla’ya taş m ş projesini. Başta Muğla halk olmak üzere, yerel kurumlar n da desteği ile projesini gerçekleştirme imkan bulmuş. Sosyalist sinema ile İtalyan yeni toplumcu gerçekçi sinemas n n deneyim ve birikimleri ile Anadolu halk n n doğal oyunculuk yeteneğinin, bu top-

raklardaki mizah ögeleri ve biçimlerinin bir araya getirilip, usta sentezlenmesi ile kolektif bir halk üretimine dönüşen bir film ç km ş ortaya. Film süreci hem halk n kendisindeki yetenekleri aç ğa ç kararak sinema diline çevirmeyi öğrenmesi, hem de profesyonel bir yönetmenin onlarla birlikte örgütlediği bu süreçten onlardan öğrenmesi şeklinde ilerleyen zevkli bir etkileşim içerisinde olmuş. Dondurmam Gaymak bu aç dan da yozlaşt r lan eğlence kültürüne karş , halk n kendisindekileri aç ğa ç kar p, yeniden ürettiği, üretim ve keşifle eğlenceyi birleştirdiği bir toplumsal projenin gerçek k l nmas olmuş. İzlemediyseniz mutlaka izleyin. S cac k bir gülümseme ile insana ve topluma dair umudun tazelendiği gelecek güvenini bir arada hissedeceğiniz anlaml

filmi olduğunu anlayacaks n z!

Bir papatya tarlas düşün… Bir Kitap: Gözlerin baflkas›n›

Kad n Sinemas

görmez olur o an. Onun için her fleyi yapmak istersin. Dokunmak istersin. Dokunamazs›n, orada onunla ölmek istersin. Bir papatya tarlas düşün… İlkbahar ay . Ve sen onun yan ndan geçen yolda yürüyorsun. Ve o papatya tarlas nda bir papatya dikkatini çeker. Binlercesinden birisidir, ama sen onun yan na gidersin. Onda seni çeken bir şeyler vard r. O papatyay olduğu yerden kopar rs n. Sadece senin olsun istersin. Sadece senin… Öleceğini düşünmeden… Ve gidersin o tarladan. İçindeki şiddetin durduramad ğ bir bencillik ama bir o kadar güzel ve hapsedici.

TUTKU bu olsa gerek… Yine o tarlan n kenar ndaki yolda yürüyorsundur. Yine milyonlarcas aras nda bir tanesi

KADIN SİNEMASI M. Şehmus Güzel Pêrî Yay nlar

seni çeker. Yaklaş rs n yan na. Gözlerin başkas n görmez olur o an. Onun için her şeyi yapmak istersin. Dokunmak istersin. Dokunamazs n, orada onunla ölmek istersin. Ama birden hafif bir rüzgar eser ve bir başka güzel çiçek kokusu gelir burnuna. Dayanamazs n onun kokusuna. Unutturur her şeyi bir anda ve o kokunun geldiği yöne gidersin. Diğer papatya orada kalm şt r. Yüreğinin bir kenar nda… Paylaş lmam şt r birçok şey. Unutulmaz belki ama geri de dönül-

mez ona.

AŞK bu olsa gerek… Yine o yoldas n. Papatya tarlas n n yan ndan geçen… Ve yine bir papatya milyonlarcas n n içinden seni çeker. Gidersin yan na. Orda kalakal rs n. O hiç ölmesin diye her şeyi yapars n. Tüm gücünle onunla olmak istersin. Oradan seni koparacak hiç bir güç olmad ğ na inan rs n. Ve orada onunla ölene kadar birlikte kal rs n. SEVGİ bu olsa gerek… Ümit Yaşar Oğuzcan

Film şenlikleri içinde Kad n Filmleri Uluslararas Festivali en eskilerinden biri. Sinemada kad n ustalar , kad n yönetmenleri, senaryo yazar kad nlar , yap mc ve dağ t mc kad nlar , sinema sanayiinin di?er kollar ndaki kad nlar tan mak için iyi bir f rsat. Böylece, örneğin Fransa’da montaj dal nda kad nlar n çoğunlukta olduğunu öğrenmek olas . Kad n yönetmen ve ürettikleri film say s n n artt ğ n

da. Kad n-erkek, kad n-kad n ilişkilerine farkl bir bak ş: Kad nlar bize, dünyaya ve kendilerine bak yorlar: Kad na, kad nl k durumuna, kad nlar n mücadelesine özgün yaklaş m. Kad n dünyas nda bir gezinti. Anne-çocuk, baba-çocuk ilişkileri, ailede kad n n konumu, kad n n siyasi, sendikal, derneksel eylemleri, faaliyetleri.

RAF (K z lordu Fraksiyonu) Nas&l ortaya ç&kt&?

Tarihin Gemisinden

“Aptal Kutusu” mu? İngiliz ve Amerikal lar dünyada en çok tv seyreden topluluklar. “Aptal kutusu” sözünün onlara ait olmas bir rastlant olmasa gerek… Art k müzik yan nda görüntü/klip olmadan yavan bir sanat gibi alg lan yor. Sanat, edebiyat, politika ve en önemlisi haberler art k televizyonu gündelik hayat n vazgeçilmezi haline getirdi. Ya diziler? Bir dönemin sabah kuşağ Brezilya dizileri şimdi yerini yerli yap m cinayet mafya ya da ağa öykülerine b rakt . Sanal yaşam her evde belli saatlerde ağ n örüyor. Çocuklardan gençlere, kad n hatta yaşl lara kadar hiç bir kesim sanal alemin pençelerinden kaçam yor. Bütün insanl ğ n ortak mal olan bu mükemmel buluş egemen ve ezen s n f n elinde bir canavara dönüşüp, beyinleri dumura uğrat p, egemen ideoloji yalanlar n n yay lmas n n en baş borazan oluyor. Ne yapabiliriz? Oyuncağ elinden al nan çocuk bile ağlar. Kendi oyuncağ m z kendi el emeğimizle yapal m. Onunla oynaman n keyfine varal m.

Bugün tamamen unutulmaya yüz tutmuş bu damar özünde halklar n doğaya, yaşam koşullar na ve giderek egemenlere karş mücadele içerisinde edinip geliştirdikleri bir çeşit direniş kültürüdür. Anadolu’da güçlü bir tarihsel arka plana sahip olan bu kültürün somutlaşt ğ biçimlerden biri de mizaht r. Orta oyunlar , meddahl k geleneği, f kralar, destanlar… gibi zengin bir birikim ve gelenek bizzat halk n öz ürünleri ve giderek kültürü haline gelmiştir. Dondurmam Gaymak filmi işte Anadolu halklar nda bu damardan beslenerek bugünlere kadar gelen oyunculuk yeteneğini aç ğa ç karan bir film olmas ile izleyende bu amaçla yürütülecek bir kaz dan ç kar lacak kültürel mirasla, çağ m z n evrensel gerçeklerinin, olanak ve araçlar n n birleştirilmesi üzerinden geliştirilecek güçlü bir kültürel ayd nlanma hareketinin yarat labileceğinin ipuçlar n veriyor. Film günümüzün evrensel bir temas n , modern sanat n olanaklar ile halk kültürünün çeşitli ögelerini birleştirerek ve bizzat halk n kendisindeki oyunculuk yeteneğini aç ğa ç kararak son derece etkileyici, s cak bir biçim ve içerik içeri-

RAF (K z lordu Fraksiyonu), 1970’li y llarda Andreas Baader, Gudrun Ensslin, Horst Mahler, Ulrike Meinhof taraf ndan kuruldu. Grup kendini “komünist-antiemperyalist şehir gerillas ” olarak tan ml yordu. Uruguay’daki Tupak Amaro gerillalar n kendilerine örnek al yorlard . Vietnam savaş na ve ABD’nin emperyalist politikalar na karş

Almanya’da oluşan tepkiler en örgütlü olarak sosyalist öğrenci birliğinde ifadesini buluyordu. Ayr ca parlamento d ş muhalefet de bar şç protesto eylemlerini savunuyordu.

RAF bu duruşu yeterli bulmayan ve dünya devrimini savunan bir grup olarak ortaya ç kt . Bu savaş n ABD emperyalizmine karş silahl olarak yürütülmesi görüşündeydi RAF. RAF özellikle radikal üniversiteli ve eğitilmiş ailelerin çocuklar ndan destek görüyor, toplum içinde az msanamayacak sempatizan kitlesine ulaş yor ve ROTE HILFE (K z l Yard m) adl vak f taraf ndan da lojistik olarak destekleniyordu. Alman Anayasay Koruma Örgütü’ne göre RAF’ n kuruluşunu tetikleyen, Vietnam işgali ve dünya çap ndaki antiemperyalist dalga idi. Buna 68 gençlik kalk şmas da eklenince Alman devletini y llarca uğraşt racak ve bugün dahi aradan geçen onca y la rağmen serbest kalan eski bir militan n (Brigitte

Mohnhaupt) oldukça güçlü haber değeri olan askeri bir örgütlenme oluşacakt .

“İntihar etti” yalan&! Alman kaynaklar RAF’ anlat rlarken 1. kuşak, 2. kuşak ve 3. kuşak olarak bölerler. Frans z existansiyalist filozofu J.P Sartre Andreas Baader’i zindanda ziyaret ederek ilginç ve insanca bir tav r sergilemiştir. İlk kuşağ n yakalanmas n n ve zindanlarda tutulmas n n ard ndan gelişen yeni bir kuşak onlar kurtarmak için rehine eylemlerine yönelmiş aralar nda devlet adam , bankac , işveren temsilcilerinin olduğu birçok kişi silahl eylemlerle öldürülmüş veya kaç r lm ş, ama Alman devleti üstelik Filistinli devrimcilerin destek için bir uçak kaç rmalar na rağmen taviz vermemiştir. İlk kuşağ n en önemli elemanlar Baader, Meinhof ve Ensslin, Jan Karl Raspe hücre-

lerinde (şaibeli bir şekilde) ya da bizim inanmad ğ m z biçimlerde “intihar” etmişlerdir. Tek tek hücrelerde tutulan ve birbirleri ile iletişimleri bile olmayan RAF önderleri bu kaç rma ve cezaland rma eylemlerinin ard ndan hep birden “intihar” ediyorlar!Tabii tarih bir gün gemisi h zla hareket ediyor olsa bile gerçekleri aç klamaya devam edecektir.

RAF manifestosu Bu arada Gerhard Wişnewski ad ndaki yazar n 1992 ç kard ğ

Das RAF-Phantom adl kitapta; 3. kuşağa maledilen birçok eylemin asl nda gizli servislerin işi olduğu iddias ciddi biçimde araşt r l p tart ş lmaktad r. Daha sonra bu kitab n kulland ğ bilgilerin çoğunun düzmece ve devlet kaynakl olduğu belirlenmiştir. Ancak orijinal Almancas “Die Pflicht eines Revolutionärs ist, immer zu

Tarihe kad n yaklaş m : An lara sahip ç kabilmek için film üretmek: Uzak ve yak n “topraklarda”, kişisel ve ortak haf zalarda yol almak/yolculuk yapmak.

Yaşan lan çağa tan kl k etmek için. Türkiye, Bulgaristan, Arnavutluk, Rusya, Yunanistan, Avusturya, Avustralya, İngiltere, Brezilya, Güney Kore, Japonya, Fransa, Finlandiya, Nikaragua, Norveç, Yeni Zelanda, Zimbabwe, Namibya kad n sinema ustalar n biraz daha yak ndan tan mak için.

kämpfen, trotzdem zu kämpfen, bis zum Tod zu kämpfen…es gibt keinen revolutionären Kampf und hat noch keinen gegeben, dessen Moral nicht diese gewesen wäre: … bewaffneter Propaganda “ werden wir nicht reden, sondern wir werden sie machen. ” olan ve “Devrimcinin görevi her zaman mücadele, her şeye rağmen mücadele ve ölene kadar mücadele etmektir. Hiçbir devrimci savaş yoktur ki bu moral üzre gerçekleşmemiş olsun… Ve biz silahl propogandadan bahsetmeyeceğiz, onu yapacağ z!” diyen RAF manifestosu Orta Avrupa’da da koşullar ne olursa olsun mücadele etme azminde olan insanlar olduğunun bir manifestosu sanki. 20 Nisan 1998’de Wiesbadende BKA Bundes Kriminal Amt’a (emniyete) gelen 8 sayfal k orijinal olduğu iddia edilen bir aç klama ile RAF kendini şu sözlerle feshetti; “Bundan yaklaş k 28 y l önce, kurtuluş hareketi olarak başlad RAF. Bugün bu projeyi sona erdiriyoruz. RAF formundaki şehir gerillas art k tarih olmuştur.”


Yaflanacak

N

S

A

N

Sokak

Röportajlar Fransa’da yap lacak seçimden beklentiler konusunda insanlarla görüştük (65 nolu otobüs)… “Sarkozy’nin gelmesini istemiyoruz!”

Mrina (Maroc): Bir beklentim yok. 25 y ld r burada yaş yorum. Temizlik işinde çal ş yorum. Seçim bana yeni ve daha iyi bir iş vermeyecek. Daha önceki seçimleri de gördüm. Çok şey değişmedi. Sarkozy’nin gelmesini istemiyorum. Ama o kazanacak diye düşünüyorum. Ali (Cezair): Hiçbir şey düşünmüyorum. Bu bizimle ilgili değil. Oy kullanam yorum. Oy kullanacaklar düşünmeli. İki kuzenimin kağ d olmad ğ

için gönderildi. Ben şimdilik buraday m. Bu bir tesadüf. Kimin geldiği önemli değil. Bize iyi şeyler getirsin. Pierro (Frans z): Sosyalist Partinin kazanmas n istiyo-

rum. Çünkü Sarkozy Frans z kültürüne göre biri değil. Frans zlar, eşitlik, özgürlük, adalet kavramlar n oluşturana kadar epey bir çaba harcad . O bunlar bir anda yok edebilecek biri. Bu nedenle oy kullananlar n buna dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Çok ac bir kay p olur. Bizler yabanc lara düşman değiliz. Sarkozy, tüm Frans zlar göçmenleri istemiyormuş gibi bir politika yap yor. Ama bu doğru değil. O kendi istediği bir şey. Alaine (Frans z): Öğrenciyim. Ben LCR (Devrimci Komünist Ligi)’in kazanmas n istiyorum ama bu çok güçlü bir ihtimal değil. Kaybetse de onu destekleyeceğim. O gençlere bir şey vere-

bilir. Sarkozy ya da diğerleri gençlere bir şey veremeyecek. Çünkü yaşl ca düşünüyorlar. Geçen y l yaşad ğ m z iki ayl k süreç ondan kaynakl yd . Bütünüyle gençlere karş . Hangi arkadaş mla konuşsam onlar istemiyor Sarkozy’i. Ama birileri istiyor; çünkü anketlerde birinci oluyor. Bu spekülasyon da olabilir. 22 Nisan çok önemli. Frans zlar bu tarihe kilitlenmeli. Charlille (Frans z): Beni ilgilendiren bir konu değil. Politikayla ilgilenmiyorum. Politika insanlar için değil. Bilim kurgu filmi gibi. Hayat

buland r yorlar. Kim kazan r bilmiyorum. Kazanan bizim için iyi şeyler yaps n yeterli. Bu kadar!

Devrimci işçi geyik

Bedel ve hat ra KDevrimci bir iflçi önce iflyerinin çal›flma koflullar›n› ve yaflama fleklini araflt›rmak zorundad›r. Edindi¤iniz ilk izlenimler bazen yan›lt›c› olabilir. Bir işyerine yeni başlad ğ n zda üstünüzde hafif bir ürkeklik vard r. Bu işinize ve arkadaşlar n za al şt ğ n zda zamanla kaybolur. İşin ilk yoruculuğu zamanla monotonluğa dönüşür ve siz işin ve işyerinin bir parças olmaya başlars n z. Devrimci bir işçi önce işyerinin çal şma koşullar n ve yaşama şeklini araşt rmak zorundad r. Edindiğiniz ilk izlenimler bazen yan lt c olabilir. Size dostça yanaşan herkes dostunuz olmayabilir. Bunlar anca yaşayarak, deneyerek teyit edersiniz. Size ilk önce diğer işçilerle ilişkilerin önünü açacak bir anahtar laz md r. Bu ya sizin kişiliğiniz veya kabiliyetiniz ya da oradaki sevilen bir eski işçidir. Birebir ilişki veya samimiyet önemlidir. Tan şma ve yak nlaşma tamamland ğ nda propaganda ve diğer faaliyetlere başlayabilirsiniz. Devrimci düşünceye sahip olmak tek baş na yetmez. Onu pazarlayabilmeniz gerek. Yani önce kendinizi sevdirerek ve kabul ettirerek işe başlayacaks n z. Çal şkan olacaks n, yard ma haz r olacaks n, cömert olacaks n. Ismarlad ğ n bir kahve veya evden getirdiğin bir poğaçay paylaşman birçok şeyin önünü açar.

“Neden 7,5 saat çal&ş&yoruz?” Meslek eğitimini bitirdikten bir müddet sonra bir çelik konstrüksiyon fabrikas nda iş bulmuştum. İşyerindeki yaşl

bir Portekizliyi saymazsak tek yabanc kökenli işçiyim. Bu anlamda ilgi büyük ve iletişim çabuk kuruluyor. Çoğu meraktan sorular soruyor, baz lar memleketin bir yerini gezmiş. Ben kaynak bölümünde çal ş yorum. Fabrikada üç dört bölüm daha var. Ama en çok bizim bölümde işçiler iş gereği iç içeler. Bir de oturduğum köyde amatör bir tak mda futbol oynayan ve ayn zamanda çok sevilen biri de var. Bunla samimi olmaya çal ş yorum. Bu yüzden maçlar n seyretmeğe gidip ba-

zen antrenmanlar na bile kat ld ğ m oldu. Sağdan soldan konuşuyoruz derken konu benim merak ettiğim bir noktaya geliyor. “Neden günde 7,5 saat çal ş p ayda bir cumartesi kalan saatleri toplamak için mesaiye kal yoruz”? “Patron bu sayede kanunlar dönderip bir - bize verilmesi gereken yemek molas ndan kurtuluyor iki - yemek paras ndan tasarruf yap yor. Yani patron hakk m z olan ücretli molay bizi 7, 5 saat çal şt rd ğ için ödemekten kurtuluyor hem de bunlar ayda bir cumartesi çal şt rarak ekstradan cebine at yor”. “Ücretli mola 8 saat çal şanlar için” diyor konuyu sorduğumuz sendikac . “Ama biz sekiz saat çal şmak istiyoruz” diyoruz. “Tamam da işyerinde çal şma saatlerini düzenlemek patronun yetkisi alt nda” diyor devamla sendikac . “Eee biz ne yapabiliriz?” diyoruz. “Hiç!” diyor. O mevzuat ve kanunlar aç s ndan bakt ğ için öyle diyor. Ama bizim de söyleyecek bir sözümüz olmal değil mi yani?.. Düşündük taş nd k. Yahu bu ne iş! Çal ş rken kaçamak yap ve bir şeyler ye! Tüm bunlar üretim aksamas n diye! Dedim ki; “Aksas n ya! Adam gibi oturup yemeğimizi, aş m z yiyelim. Yerken sohbet edelim, nitekim insan z ne o atlar gibi hem ayakta çal ş, hem de çakt rmadan ayakta ye.”

“Ne yapabiliriz?” Peki BİZ NE YAPABİLİRİZ? İşte bu nokta çok önemli. Devrimci bir işçi burada devreye girip gerekli inisiyatifi ele almal . Araşt rmal , soruşturmal

ve kabul edilir bir öneri getirmeli. Bunu yaparken fabrikan n durumu, işçilerin bilinç ve ruh hal dikkate al nmal macera yok, baştan yenilmemek için hesaplar iyi yap lmal . Bizim futbolcuya dedim ki “Sen tüm işçilerle bir konuş, nab z yokla hele bakal m”. Tek tek tüm işçilerle sohbetvari konuştuk. O konuştu ben “he he” dedim , ben konuştum o “he he” dedi. Aradan bir iki hafta geçince bu sorun herkes taraf ndan konuşulur hale geldi. Yine “Ne yapabiliriz?” sorusu gündeme geldiğinde “Önceden kararlaşt rd ğ m z bir heyetle gidip yönetimle görüşelim” önerisinde bulunduk, “Tamam” denildi. İyi de heyette kim olacak? Dedim ki içimizde en sevilen ve en kritik işleri yapanlar heyette yer als n. Öneri kabul edildi ve beş kişilik bir heyet oluşturuldu. Ha bu

arada unutmadan söyleyeyim bu heyet işi işyerinde sendika olmad ğ için düzenlendi. Vard k müdürün odas na. Dedik “Gurban, biz sekiz saat çal şmak istiyoruz. Tabii yar m saat de yemek molas ”. Müdür k zg n ama işi bozuntuya vermek istemiyor. Patronla konuşmas gerektiğini söyleyip bizi gönderdi. Amac zaman kazan p sald r ya geçmek. Nas l olur da işçiler birleşir! Çok kötü çok kötü, bugün küçük ve hemen halledilebilir bir iş için birleşenler yar n neler için birleşmezler ki!.. Bakt k yalakalar da varm ş firmada, ispiyoncular… İşçilerde bir gevşeme. “Ne olmuş yani”lerle başlayan geri çekilme belirtileri ve karar: Böyle çal şmaya devam. Bizde de moral bozukluğu ama pes etmek yok. Gevşek de olsa bir örgütlülük yakalam ş z. Bir akşam bir kahvede topland k işi enine boyuna konuştuk ve karar; iş yavaşlat lacak. Daha ilk günden üretim yar

yar ya düştü. Biten mallar götürmek için gelen kamyonlar uzun beklemeye başlad ve bizim iş yavaşlatt ğ m z ortaya ç kt . Sözde herkes çal ş yor ama bir önceki haftalara göre işin yar s anca ç k yor. Müdür teşvik primi falan vereceğini söylediyse de kimse t nmad . Hakk m z vermeyen prim niye versin ki? Neyse sonunda müdür heyeti görüşmeye çağ rd ve olanlardan haberi olduğunu ve sonunda patronu ikna ettiğini söyleyerek istediğimizin olacağ n

belirtti. Kazanm şt k yahu!

Ödenen bir bedel olarak… Ama benim için bu sevinç fazla uzun sürmedi. Müdür beni çağ rtt ve bir ay sonra bitecek süreli kontrat m n uzat lmayacağ n belirtti. Üzgünmüş… İntikam al yordu. Arkadaşlara durumu anlatt m hem şaş rd lar hem üzüldüler. Dediler “Senin için de eylem yapar z”. Ama ben kabul etmedim çünkü bir müddet sonra faaliyetlerde bulunmak üzere bu küçük ve şirin kenti b rak p Paris’e gidecektim. Evet, bu kazan m n bedeli ben olmuştum, ama y llar sonra tekrar o fabrikay ziyaret ettiğimde orada bir yemekhane kurulduğunu ve işçilerin kendi yemek molalar nda adam gibi oturup yemek yediğini, hatta olmayan n olanla paylaşt ğ n

görünce inan lmaz bir sevinç ve gurur duyduğumu söyleyebilirim. Beni unutmam şlar. Hat ralar nda ödedikleri bir bedel olarak kalm ş m…

·

T

O

P

L

U

11 Dünya

M

‘Al nterimle buraday m!’ ç ğl ğ n büyüteceğiz! Kampanyam›zla, eme¤in kazan›mlar› savunmak, emekçilerin kardefllik köprüsü üzerinden taleplerimizle sistemin karfl›s›na dikilmek için sokak aktivitelerimize h›z kazand›rd›k. Köln ve Paris’te merkezi yerlere bilgilendirme ve imza stantlar aç ld . Köln’de her semtte haftada iki gün aç lan bilgilendirme ve imza stantlar kampanya gündeminin insanlarla buluştuğunda ortaya ç kard ğ etkileşimleri yans t yor. Corweiller, Wienerplatz, Kalk ve Neumark’ta kurulan stantlarda yaşananlardan birkaç kare… Farkl uluslardan göçmen emekçilerin özelde de gençlerin ilgi gösterdiği stantlarda renkli, ayn zamanda da “zor” anlar yaşand . Alman ulusundan olanlar daha mesafeli duruyorlard . Mesela duyarl olan bir Alman emekçi stant baş nda yaklaş k bir saat yap lan sohbet sonras ikna oldu. Kampanyan n içerik ve taleplerine kat l rken bunlar n aras nda “S n rd ş lar durdurulsun”a itiraz vard . Burada “suç” işlemişse gönderilmeli diyordu. Kampanya aktivistlerinin, kişiyi “suç” işlemeye götüren toplumsal koşullar anlatmas üzerinden ikna olup imza att . Bir grup genç yaklaş yor: - Bu imzalar niye topluyorsunuz - Geleceğimizi karartanlara karş bir tav r geliştirmek için. Gençliğin yaşad ğ sorunlarla birleşik yap lan sohbetten sonra bu genç grubun hepsi imza at yor. Muhatap al nman n, kendilerinin bir şeyler yapabileceğinin hissettirilmesi, gelecek belirsizliğinin yar lmas n n onlara bağl olduğunun duyumsanmas ile gözler parl yor. Bir umut filizleniyor bilinçlerde.

çat şmas yaygaras n n bilincinde b rakt ğ izlerle kampanyam za tepki verenlerle de karş laşt k. Burada büyümüş k r k Türkçe ile konuşan 25 yaşlar nda bir genç yanaş yor standa. Kampanya aktivisti taraf ndan göçmenlerin “asalaklar” demagojisi ile karş karş ya olduğu sorunlar ve bunlar karş yap lmak istenen anlat l yor. “Bunlar alçaklar. Çal şmak istiyoruz iş vermiyorlar. İnsanlar 1 Euro’luk işlere gönderiyorlar. Ben çal ş yorum ayda 800 Euro al yorum. Bunun yar s n-

dan fazlas kesintilerle al n yor elimden. Geriye kalanlarla da nas l geçineceğim. Tuzu kuru olanlar konuşuyor. Onlar anlamazlar bizim halimizden. Bizim birbirimize sahip ç kmam z gerek.”

Savaş karş&t& eylemde

Bir işçi yanaş yor standa. Metni okuyup at yor imzas n

atiyor. - 67 yaş emeklilik sizi etkiliyor mu? - Ondan hiç bahsetme.- Neden kendinizi yaşl m hissettiniz? - Hay r yar n m düşünemiyorum. Y llarca çal şt k, didindik. Maaş m zdan primler kesildi. Ölünce emekli olacağ z. Kestikleri de yanlar na kar kalacak. İslam fobisinin k skac nda hareket edenler, medeniyetler

kişinin kat ld ğ stant etkinliğine, Cezayirli bir gazeteci dostumuz da kat larak imza toplad . Stand n en minik imza toplay -

c s 7 yaş ndaki Kardelen, yoldan geçenlerin büyük ilgisini çekti. En fazla imzay toplayan aktivistimiz 14 yaş ndaki kolej öğrencisi, “Bu benim ilk devrimci eylemim” diyerek yapt ğ işten ald ğ keyfi dile getiriyordu. Yaklaş k üç saat aç k kalan stantta 265 imza toplan ld .

zalara ilgi yoğundu. Baz işçiler, “bu talepler hakl ” derken baz lar “bunlar bizim taleplerimiz” diyordu. Eylem alan nda Kanal 6 televizyonu muhabiri ile röportaj yap larak, kampanya, amaçlar , talepler vb. anlat ld . Yürüyüşte tan ş lan Türkiyeli bir Peugeot/Citroen işçisi ile fabrika önünde nöbet tutan işçileri ziyaret etmek üzere bağlant kuruldu. Sarcelles’de her pazar günü kurulan ve adeta göçmen ak n na uğrayan semt pazar nda iki saatten fazla bir süre bildiri dağ t ld ve imza topland . Bugüne kadar ki kampanya çal şmas nda belki de en çok zorlan lan alan Sarcelles’deki semt pazar

oldu. Bunun başl ca nedenini, göçmenlerin politik faaliyete olan uzakl ğ ve ürkek yaklaş m

oluşturuyor. Emekçilerin, önlerine uzat lan imza metinlerini geri çevirmesi başlang çta kampanya çal şanlar n n moralini bozdu. Hatta baz aktivistlerimiz “Göçmenler imza vermiyor, Frans zlardan imza istemek daha kolay” gibi söylemlerle yüz geri de oldular. Ama sonras nda tazelenen srarl ve inatç yüklenme, pazar n içine girip hemen hepsi göçmen olan pazarc lardan imza toplamak, tezgah önünde bekleyen emekçilere kampanyan n

Duisburg’da yap lan Irak Savaş ’n n y ldönümü protesto eylemine bildiri ve imza metinlerimizle kat ld k. Bir grup türbanl bayana eylemde kampanya anlat ld . İmzalar n verdiler. Bununla yetinmeyerek yürüyüş başlay nca kortejdeki canl l ktan da etkilenerek kortejimizde yürüdüler. Daha önceki savaş karş t eylemlerde tan ş lan bir Alman da bu yürüyüşte tekrar aktivistlerle karş laş nca hem kortejde yürüdü hem de imza metnini alarak öğretmen arkadaşlar na ve çevresine imzalatacağ n söyledi.

Sokak, işçi eylemi, pazaryeri… Paris sokaklar uzun süredir kampanya afişleriyle donat l rken bu kez imza stantlar ile tan şt . İşçi eylemleri ve pazaryerleri meskenimiz oldu. İlk stand m z Place Les Halles’de aç ld . Stant kurduğumuz meydan n hemen girişinde toplam üç minibüs polisle doldurulmuştu. 25

İmza toplama s ras nda en çok karş laş lan tepki -özellikle yine göçmen olanlardan gelen- “Benim oturumum var, oturumu olmayanlar n sorunlar bunlar” şeklindeydi. Turistlerin oldukça yoğun olduğu Place Des Halles’deki stand m zda, Frans z, Cezayirli, Fasl , Rus, İngiliz ve daha nicesine uzanan imza föylerimize düşen imzalar “Halklar&n kardeşliği” şiar yd .

Kampanya s&n&fla buluşuyor Kampanyam z grevde olan Peugeot/ Citroen işçileriyle eylem alan nda buluştu. Üzerinde kampanyan n ad n n yaz l olduğu önlüklerimizle dağ ttğ m z bildirilere, istediğimiz im-

Hukuk

Av. Gülşen Çelebi

amac n uzun uzun anlatarak

srarla imza istemek gibi ara taktiklerle de birleşince zor yavaş yavaş bozulmaya başlad . Bugün stantta, işçi eyleminde, semt pazar ndayd k, yar n afişlerle donatt ğ m z semtlerdeki emekçi evlerinin kap s n

çalacağ z… Peugeot/Citroen işçileriyle direniş çad r nda olacağ z… Sarkozy’nin seçim bürosu bahane edilerek sokağa ç kmam z n engellenmeye çal ş ld ğ “göçmen mahallesi”nde dolaşacağ z… Bulunduğumuz her yerde, elimizin uzand ğ her alanda, fabrika önlerine, kahvelere, üniversitelere, liselere, evlere… Kampanyay kitlelere, kitleleri kampanyaya taş yacağ z! ‘Al&nterimle buraday&m’ ç ğl ğ n birlikte büyüteceğiz!..

Yazar m z iş yoğunluğu nedeniyle, bu say m za yazamam şt r.


Dünya Yaflanacak

Türkiye’den Mektup var Hasan Uysal hasanuysa@gmail.com

Türksüz Türkçülük…* Şovenizm yükselen değermiş? yükselmeye de devam ediyormuş. Bunun için araşt rma yapmaya gerek yok, görüyoruz bu olumsuz gelişmeyi. Ve yap lan bir başka araşt rmada en milliyetçi siyasetçi Tayyip, ikinci Bahçeli, üçüncüsü de CHP’yi evindeki bardak gibi kullanan Baykal ç km ş. Tayip nas l milliyetçi oluyor, Baykal niye şovenizm batağ na dal yor; bunlar başka bir yaz konusu?

Şovenizm bir gerçek; ama nas&l bir gerçek? Benim ad m Hasan, bu ismi ben koymad m. Annem ve babam da ben seçmedim. T pk TC vatandaş olmay , Türk olarak doğmay ve Müslüman diye nüfus cüzdan ma yaz lmas n

seçmediğim gibi. Dahas bir erkek olmay da ben istemedim. Böyle doğdum! Madem bir erkek olarak, Türk kimliği ile TC vatandaş olarak, belli bir anne babadan doğdum; bunu efendi gibi taş mak boynumuzun borcu? Şimdi; seçmediğim bir şey için şovenizm yapmam n manas ne? Adam dediğinin ad Hasan olur abi, Ahmet, Mehmet isim mi? Türk gibisi var m hocam, ne mutlu ki Türküm! Şu kad n k sm n anlamak ne mümkün? İnsan dediğin erkek olur! Benim anne ve babam n üzerine ebeveyn tan mam kardeşim? Örnekleri çoğaltmak olas , bunun bir dangalakl k olduğunu düşünmüyor musunuz? Kendin seçmemişsin, kendin belirlememişsin; nesinin kavgas n veriyorsun ki? Peki niye bu haldeyiz; çok aç k, cehaletten! Sistemden, gidişattan memnun değilsin. Bu durumda nas l bir ideoloji seçeceksin? Bilgin yok ki? B rak n sosyalist ya da komünist olmay ; liboş bile olamazs n bu cehaletinle. O zaman, ideolojik kimliğe büründürülmüş, doğuştan getirdiğin Türklük, Kürtlük, Müslümanc l k ya da Alevicilik oyununa sar lacaks n. Yaşanan budur! Ve bu nedenle de bu gidişat iç aç c değildir.

Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..

K rm z ve yeşil ş klar!

Dünün “kanl›-b›çakl› düflmanlar›” kendileri de bu ifle flafl›rarak, bunu “de¤iflmeye, vicdana ve insanlaflmaya” yorarak avukatl›¤a soyundular.

12 Eylül öncesinin Genelkurmay Başkan , geleceğin Konsey Başkan ve yine geleceğin, anayasaya iliştirilmiş ek geçici maddesi ile “7. Cumhurbaşkan ” Kenan Evren; tart şmay da beraberinde getiren yeni bir söylemde bulundu. Nam diğer “paşa”, “Türkiye’nin eyalet sistemine geçmesini istemiş, merkezi yap n n problemleri artt rd ğ n belirtmiş, Kürtlere eşit davran ld ğ nda ortam n yumuyaşacağ na” dair sözler sarf etmiş. Bu sözlerin sahibi eski bir darbeci. 12 Eylül askeri faşist darbesinin bir numaral ismi. Ayr ca Kürdistan’da 12 Eylül sonras “vatandaş Türkçe konuş” afişlerini kamu binalar na asarak Kürtçeyi yasaklayan bir dönemin etkin ismi… Ayn zamanda “ülkeyi terörden kurtarmak için” ihtilal yap-

Rögar kapağ kadar değer vermiyorlar!

xxx Sözü uzatmadan, özellikle giderek artan şovenizm rüzgâr nda en büyük yeri tutan Türkçülük meselesine yeniden eğilmeye gerek var. Eski yaz m z yeniden an msatay m istiyorum. Öncelikle ortaya ç kan kavram kargaşas na? Zaten bunca y ld r, hemen her konuda kavram kargaşalar ndan kurtulamad k. San r m bunun ana nedeni de cehalet, yani okumamam z. Hemen her şeyde böyle; tabii s n rl say da kelime dağarc ğ na sahip olmam z da buna etken. Söz konusu olan da bu kez Türkçülük, ülkücülük, faşizm, şovenizm, ulusçuluk, milliyetçilik, rkç l k, Turanc l k, kafatasç l k, hatta vatanseverlik ya da yurtseverlik kavramlar ? Hepsi birbirine girmiş durumda. Dedik ya moda şimdilik bunlar. Ve kafalar oldukça kar ş k bu konularda. Ayn manaya gelen kimi şeyler farkl ym ş, birbirinden tümüyle farkl olan kelimeler ise ayn ym ş gibi kabul görüyor. Hoş böyle şeylere çoktan al şt k ya, Kürt meselesi, AB ile ilişkiler, ABD’nin tavr , K br s, PKK falan derken, Türkiye’de milliyetçilik, öztürkçesi ile ulusculuk “yükselen değer” oldu sonunda. İşsizlik, geçim s k nt s , ekonomik zorluklar da her zamanki gibi, tetikliyor bunu. Sağda duranlar milliyetçiliği, soldan gelen ya da Atatürkçü, liberal ya da kendilerini laik olarak tan mlayanlar ise daha çok ulusculuğu kullan yor. Hele bir de kendilerini Türk-İslamc olarak nitelendirenler var ki, onlar tam evlere şenlik. Ümmetciliği esas alan İslamc l ğ n yan na milliyetçilik! Pilav üstü az kuru gibi bir şey?

İstanbul, Kocaeli, Ağr , Ankara, İzmir, Adana, Mersin… Kapitalist sömürü yaln zca fabrikalar , atölyeleri ve sanayi siteleri ile yay l p yaşamlar n derinliklerine s zm yor. Yoksulluk ve yoksunluklar girdaplaşarak içine çektiği proletaryay aileleriyle birlikte yok ediyor. Öyle kaza, ihmal, dikkatsizlik, vb. teraneleriyle üstü örtülemez hale gelen bilinçli bir sürek av n n konusu, kurbanlar , avlar olarak biçilen kaderin peşinden sürükleniyor işçiler. Ama bu kadar da değil örgütsüzlüğün bedeli. Suskunluk ve teslimiyetin sonucu çocuklar n n, çocuklar m z n kopart l p al nmas yaşamdan.

Hesap sormazsak… *Bu yaz www.sansursuz.com’dan k salt larak al nm şt r.

t klar n söyleyen ve kan gölünün bugüne kadar binlerce can daha almas na mani olacak hiçbir tedbiri başaramayan, faşist devletin başkan . Aradan y llar geçti. Darbe yapal 27 y l oldu. Cumhurbaşkanl ğ biteli 18 y l oldu. Bu arada emekli oldu. Ressaml ğa soyundu. Ayn zamanda “nü” resimler yaparak sözde “san’at” icra etti. Türkiye’ye b rakt ğ kötü resmi, kendince yapt ğ resimlerle telafi etmeyi denedi! AB süreci, Kürt sorunu, Irak savaş , ülke içinde çalkant larla birlikte artan müzakere ve tart şma ortam içerisinde rejimin yaşad ğ krize “katli vacip” eli kanl Evren kendince bir çözüm önerisi getirmiş oldu. Ama att ğ taş elinde kalm ş oldu. Laf n geri almak için manevralar yapt ysa da pek başar -

Daha kaç gün geçti, taşeron soysuzluğunun üç kuruş için

aç k b rakt ğ rögardan denize sürüklenen Dilara’n n cesedine ağ tlar yak lal . İkiyüzlü burjuva politikac lar n, devlet erbab n n, gazete ve televizyonlar n sahtekarca kükremeleri, uyuttuklar işçilerin say s kadar değerli. İşçilerin ise bir rögar kapağ kadar değeri yok. Adana’n n Yüreğir İlçesine bağl Doğankent Beldesi Cumhuriyet Mahallesi’nde s z nt

yapan kanalizasyon şebekesinin onar lmas için aç lan çukur, çevresinde oynayan 6 yaş ndaki Tayfun Kuzu’yu da yuttu. Olay gören çevredeki gençler taraf ndan ç kart l p hastaneye kald r ld ysa da kurtar lamad . Her zamanki gibi sorumluluğu “vatandaş”a atan ASKİ hiçbir bedel ödemeyecek. Denetimi yapmayan, her kafas na esenin foseptik kaz d rd ğ , taşeron soysuzluğunun rögar kapaklar n kald r p yoluna gittiği ve tüm bunlarla bebelerimizin canlar na k y ld ğ Türkiye’nin işçileri olarak ustabaş n n, şefin, müdürün, patronun iki dudağ aras na teslim ettiğimiz iradenin bize başka türlü dönmesi olas değil. Art k çocuklar m z n tabutlar n taş mak istemiyorsak hesap sormal y z. Takipçisi olmal y z içimizden kopart l p al nanlar n, bize rögar kapağ kadar değer biçmeyenlerin…

“Survivor” yaşamlar!

Türkiye garip bir memleket. Sokakta yürüyenler için her yeni gün, yeni bir Survivor yar şmas n geride b rak r gibi. Evden ç kt ğ n z an her sabah yeni bir sürprizle karş laşmaman z mümkün değil adeta. Akşam geri döndüğünüzde televizyon kanallar aras nda haberleri dolaş rken günün bilançosu ç k yor karş n za: Şirinevler’de bir çukura düşen küçücük beden 4-5 km ötede bulunuyor. Koskoca çukurlar n kapaklar aç k, biz üstünden atl yoruz. Trafikte yollar n her yerinde çukurlar var ve arabalar hoplaya z playa gidiyor, minibüsler halk otobüsleriyle yar ş rken, akrobasi hareketleri yap l yor.

Tramvay yolunda ne arad ğ

belli olmayan ve takla atm ş minibüsü kald r yor halk m z, kapkaçç çantam z kap p gidiyor… Hastane dönüşü kurtard ğ m z can araban n alt nda buluyoruz… Daha onlarca haber birbirini izliyor. Başbakan geçerken tüm yollar trafiğe kapat l yor. O ne çukur görüyor ne de ş kta dururken üzerine araba ç k yor! Bütün yollar kapat l yor, çoluğumuzu çocuğumuzu bulmak için sokaklara dökülüyoruz. Çukurlar n üzeri hala aç k, biz geri, biraz daha geri, biraz daha geri giderek üzerlerinden atl yoruz. Elektrik kablolar aç kta dururken, biz yan ndan geçiyoruz.

Tramvay yolunda ne arad›¤› belli olmayan, takla atm›fl minibüsü kald›r›yoruz, kapkaçç› çantam›z› kap›p gidiyor… Hastane dönüflü kurtard›¤›m›z can› araban›n alt›nda buluyoruz…

Onlar ise İstanbul’un büyüleyen yüzünü izliyor, gülümseyerek. Onlara hal lar bize çukurlar döşeniyor!

Düşmekte kabahatlisin arkadaş! İstanbul; nam diğer “taş toprağ alt n” şehir. Göbeğinde bir belediye, oy potansiyeli olarak görmediği için koskoca bir semtin bir iş bölgesinin yollar n senelerdir yapm yor. Trafiği t kayan minibüslere ise hiç ald rm yor. Biz ise bak yoruz. Büyükşehir belediye başkan , kendi arabas na çarpan vatandaş azarl yor sokak ortas nda. “Çukurlar n üstünden geçerken yavaşlayacaks n!” diyor, vatandaş da “Peki o çukur ne ar yor İstanbul’un göbeğin-

de?” demiyor… Yağmur yağmad diye karalar bağl yoruz, yine yağmazsa, işte o zaman ne “Survivor”lar yaşayacağ z su bulmak için… Evimizin tepesinde baz istasyonu var ve biz para için kanser riskiyle yaş yoruz ve “bize bir şey olmaz” diyebiliyoruz. Birkaç apartman ötede bir baba çocuğuna bir dilim ekmek yediremediği için intihar etmeye kalk yor, çat ya ç k yor ve benim kahraman halk m “ atla atla!” diye bağ r yor. Survivor Türkiye’yi ss z adalarda çekmeyin, ne gerek var? Survivor bize v z gelir, t r s gider. Halk m z her gün yaş yor bunlar , siz daha egsantirik şeyler bulun, çünkü bu bizi kesmez! Bu halk her gün alas n

yaş yor bunlar n!..

l olamad .

Söyleyene değil söyletene bak! “Türkiye 8 eyalete bölünebilir” dedi. Ondan sonra kelimenin gerçek anlam yla bir kakofoni doğdu. Birileri, “O s radan biri değil. Türkiye’de y llarca ordunun en üst düzeyi olmuştur. Askeri bir dehad r…” hükmünü vererek, akl n n baş na geldiğine hükmederek bağr na bast . Birileri “akl n n baş nda olmad ğ na” hükmederek “vatan hainliği, bölücülük ve y k c l k” diyerek say p döktüler. Düne kadar ona nas l yaltaklanacaklar n bilmeyenler ağ z dolusu küfretmeye başlad . Dünün “kanl -b çakl düşmanlar ” kendileri de bu işe şaş rarak, bunu “değişmeye, vic-

dana ve insanlaşmaya” yorarak avukatl ğa soyundular. Nitekim Kenan Evren kuyuya bir taş att o da geri tepip yine avucuna düştü!

Kabuk değiştirme zorunluluğu Türkiye sanc l bir kabuk değiştirme zorunluluğuyla karş

karş ya. Emperyalizmin bölgeye dö-

nük açgözlü ve srarl planlar , ulaşt ğ kapitalist gelişme düzeyiyle art k ülke s n rlar na s ğamayan Türk tekelci burjuvazinin kendisine bu yönde biçilen rolleri oynamak isteyip de bunu kitab na nas l uyduracağ n bilememenin s k şmas yaşad ğ . ABD’nin Türkiye’yi burnundan yakalad ğ ikili k skac n kaç n lmaz işleyişi, içte burjuvazi ve devleti içindeki iktidar savaşlar n n yeşil ve k rm z ş klar …

F tipleri ve s n flar…

Kapitalizm bir avuç patronun selametini, milyonlarca işçi ve emekçinin sefaletine dayar… F tipleri ve s n flar… S n fs z bir toplumu düşlemek kapitalizme terstir, muhakkak beyniniz y kanm şt r, beyninizin düzeltilmesi laz m. Sefalet, açl k, işsizlik, yozluk düzeninin sürdürülmesi bask

ve zora dayan r… Sat n alacak paras olmadan özgürlük isteyenler, ihtiyaç ve özlemlerini gidermeyi özgürce karş lamak için insanca yaşamaya yetecek ücret isteyenler, patronlar n zor ayg t olarak devletin selametine halel getirecek bir noktaya vard n z, nas l bir yanl şa düştüğünüzün size iyice belletilmesi laz m.

“Onurdan taviz vermeye başl&yorsa…” Böylesi bir toplum kendisiyle çelişmeyecek bireyler ister… Paras z, bilimsel, anadilde eğitim isteyenler, anayasal düzene karş kast n z acil bir tedavi süreci ile iyileştirilmelidir. Bu düzenin geleceği, sömürülenlerin geleceksizliğine bağl d r. Kürt halk na özgürlük isteyen Türk emekçi, halklar n kardeşliğini isteyen Kürt emekçi, devletin üniter yap s , vatan

ve milleti ile bölünmezliği için sesinizi kimsenin duymamas

gerekmektedir… F’si, D’si, L’siyle hapishaneler işte bunun için var; insanca bir yaşam ve özgürlük talebinizi boğmak, bu dünya için savaşma iradenizi hapsetmek için… Tecrit, treadman, sessiz ölüm bunun için; toplumsal, sosyal bir varl k olarak insan yok etmek için… Tutuklu ve Hükümlü Yak nlar Birliği (TUYAB) bugün yapt ğ

bir eylemle hedefteki insanl ğ

bir kez daha içerde d şarda hücreleri parçalamaya çağ rd : “Eğer bir toplum onurundan baz tavizler vermeye başl yorsa, burada ciddi tehlikeler oluşuyor demektir. Bizler de bu aç dan daha onurlu bir geleceği yaratacak toplumsal mücadeleyi yükseltmek durumunday z.”

F Tipi yaşama hay&r! İstiklal Caddesi Mis Sokak’ta toplanan tutsak yak nlar buradan “Tecrit Kald r ls n Talepler Kabul Edilsin” pankart n n arkas nda Taksim Meydan ’na yürüdü. “Disiplin cezalar kalks n”, “Bağ ms z izleme kurullar oluşturulsun”, “Tutsaklar n tüm haklar n n kullan m koşulsuz

F’si, D’si, L’siyle hapishaneler iflte bunun için var; insanca bir yaflam ve özgürlük talebinizi bo¤mak, bu dünya için savaflma iradenizi hapsetmek için…

sağlans n” taleplerini ellerinde taş yan TUYAB’li aileler s k s k “İçerde D şarda Hücreleri Parçala”, “Hasta Tutsaklar Serbest B rak ls n”, “Devrimci Tutsaklar Yaln z Değildir”, “Devrimci İrade Teslim Al namaz” sloganlar n att lar. Tecrit içinde tecrit uygulamalar n teşhir eden tutsak yak nlar , hapishane koşullar nda yaşayamaz duruma gelen ve yaşamlar n devam ettiremeyecekleri adli t p belgeleriyle de kesinlik kazanan hasta tutsaklar n durumuna dikkat çektiler. TUYAB’l lar taleplerini de bir kez daha s ralad lar: - Disiplin cezalar kald r ls n. - Hasta tutsaklar serbest b rak ls n. - Bağ ms z izleme kurullar oluşturulsun. - Tüm hapishane katliamc lar yarg lans n. - Tutsaklar n tüm haklar n n kullan m koşulsuz olarak sağlans n. Aç klama, tüm devrimci, demokrat, ilerici kurum ve kişilere yap lan dayan şma ve destek çağr s ile sona erdi. Bu destek onurlu bir geleceği yaratacak toplumsal mücadeleyi yükseltmek içindir… www.alinteri.net sitesinden al nm şt r


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.