pdf34

Page 1

Küresel (s(nma ve su savaşlar(!

“Hoşçakal Bafana”

Yalan makinas( ile dayat(lan onursuzlaşma

Sayfa 9

Sayfa 3

Sayfa 10

Yaflanacak

Dünya AYLIK GAZETE • SAYI 34

www.yasanacakdunya.net • info@yasanacakdunya.net

Bir kad(n(n günlüğü!

Sayfa 7

Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..

May›s 2007

Grev zaman

Sendikalar titrek İşçi s n f emeğinin gücüyle onlarca y ll k mücadele sonucu elde ettiklerini kaybetmemek için harekete geçip, grev silah n düşman na doğrultuyor. Fakat bu silah n sendikalar eliyle titrek kullan m sonucu hak kay plar n n önü al nabilmiş değil. Onlar n 1 May(s’taki duruş ve kat l mlar bundan sonraki duruşlar aç s ndan da yeterince fikir veriyor! Onlar n s n f uzlaşmac tav rlar sayesinde Al-

manya’da sağl k reformu, mezarda emeklilik yasalar gürültüsüzce ç kar ld ! Oysa ki bu yasalar n ç km ş olmas işçi s n f ve emekçilerin geleceği aç s ndan ciddi kay plar n ifadesidir! Bu aç dan pazarl k masalar n n s n f n eylemiyle zorlan p, grev silah yla inisiyatifin bizzat s n f n eline geçmesi bir zorunluluktur! Bu işçi s n f n n tarihsel bir ç k ş olacakt r! Bunu yaratacak bir s n f örgütlenmesinden bugün sözedemesek de hiçbir şeyin eskisi gibi gitmeyeceği de ortadad r!

İlk dalga! Elindekini kaybetmemek ve savunma refleksi ile de olsa, yüzbinler sars lan konumlar n korumak için greve ç k yorlar. Çek Cumhuriyeti’nde Volkswagen’e ait Skoda’da yaşanan grev örneğinde de olduğu gibi üretimin ucuz işgücü alanlar na kayd r lmas da sermayeyi art k kurtarm yor. Dayat lan kölelik koşullar oralarda da eylemli ç k şlar tetikliyor. Emperyalist tekelleri s k şt racak s n f iradesi bütün bunlar n içerisinden süzülüp gelişecektir. İlk dalga uyar grevleri biçiminde yay l yor. Daha fazlas bir birini tetikleyecek süresiz genel grevlerin ortaya ç kmas ile mümkündür. Bunun ise militan bir mücadele hatt üzerinden örülmesi zorunludur. Tek tek ülkelerde ve her yerde…

Almanya’n n iki yüzü Bu ülkenin bir yüzünde “sosyal devlet“, “zengin ülke” makyaj sürekli tazelenir… “İşsizlik oranlar şu kadar düştü” denir habire… Bir de rekor düzeyde artan kar ve ihracat oranlar ndan dem vurulur gururla! Bu art şlar biz emekçilerin de yaşamlar n kökten değiştirecekmiş gibi sevinçle duyurulur tüm kamuoyuna! Oysa ki haz rlanan bütçelerin büyük bir k sm , dünyan n en gelişkin ordusunu oluşturmak için gerekli harcamalara ayr l r!

daki h zl farkl laşma bunun öyle tekil örneklerle s n rl kalmayacağ n gösteriyor! Bu, bu ülkede yaşayan emekçilere sunulan gelecek trendidir! Bu güne kadar “açl ktan ölüm” Al-

manya gibi zengin bir ülke için “düşünülemez!” bulunurdu. Art k düşünülemez değil, somut bir gerçektir! Speyer’de yaşayan 20 yaş ndaki Sascha K. açl ktan öldü! Onun ölümü habire mak-

Eli-ayağ bağl yken intihar m etti?

Yaşanacak

Dünya’dan

7 Ocak 2005 tarihinde Almanya’ya Sierra Leone’dan gelen Oury Yalloh, Dessau karakolunda bir hücrede diri diri

Yalloh’un elleri ayaklar bağl yd ve kendisini yakmas mümkün olmayacak şekilde döşeğine bağlanm şt .

Bizim yerimiz! Türkiye iç siyasetinde yaşanan keskin çat şmalar ve onlar n yans malar dünya gündeminin baş s ralar na oturdu bir anda. Ard ard na dev mitingler örgütlendi, muht ralar çekildi, darbe tehditleri uçuştu, tüm bunlar n ulaşt ğ son nokta ciddi bir siyasal kriz oldu. Cumhurbaşkanl(ğ( seçiminde düğümlenen sorun devlet işleyişini kilitleyip, daha derin kriz ve çat şmalara gebe bir noktada t kan p kald ! Bundan sonras n n nas l yaşanacağ n tahmin etmek zor değil. Çat şmay topluma yayacak provakasyonlar ve geniş kitle kat l m n sağlayacak gösterişli mitinglerle adeta bir iç savaş atmosferine sokulacak toplum… Fakat başka bir seçenek daha var. Bu, 30 y(l sonra 1 May(s’ta Taksim’i özgürleştirenlerin bu ruhu ve bilinci emekçilerin içlerine doğru taş mas yla oluşacak s n fa karş s n f eksenidir! Bu gelişmelerin her biri buradaki biz göçmen emekçiler aras nda da yans mas n bulacak cinsten. Daha şimdiden Duisburg’da örgütlenecek olan Avrupa merkezli bayrak mitingi-ki devam gelecektir!- bunun sadece ön belirtisidir. Devam üçüncü sayfada

yanm ş bir vaziyette ölü bulunmuştu. Polis bu ölümü “intihar” olarak tan mlad . Fakat

Oury Yalloh ilticac yd . O gece iki kad n; “Oury Yalloh bizi rahats z etti” diyerek polis çağ -

lenmeye çal ş lan vahşi sömürü çark n n d ş na at lm şlar bekleyen sonun en çarp c resmidir! Bu ölüm bize seyirci olmaktan ç kmay dayat yor!

İnsanl'k sorunu! “Çal'şmayan yemek de yemesin!”

Gerçek başkad'r! Diğer yüzünde rekor seviyeye yükselen yoksulluk, sefalet, açl k ve şimdi de açl ğ n kat k olduğu ölüm vard r … Bu ülkede bugün 10 milyon 600 bin kişi yoksulluk s n r n n alt nda yaş yor. Bu ülkede insanlar açl ktan ölüyor art k! Yaşam koşullar n-

yaj tazelenerek “refah devleti” imaj korunmaya çal ş lan Almanya’n n yüzüne patlam ş okkal bir tokatt r! Bizim içinse bir uyar , geleceği haber veren bir habercidir!

r rlar. Gelen polis Oury Yalloh’u kimlik kontrolü için karakola götürüp, ellerini ve ayaklar n bağlayarak hücreye koyar. Saatlerce fayansla döşeli bir hücrede öylece kal r. Konulduğu hücrede mikrofon, video kamera ve yang n alarm vard r. Her yar m saatte bir iki polis gidip kontrol eder… Ama buna rağmen Yalloh nedense “intihar” eder! Polislerin çelişik ifadelerine göre; yang n alarm öğlen saatlerinde gelir, alarm polis taraf ndan kapat l r. Daha önce mikrofonu; “Çok bağ r yor’’ diye iki sefer kapatm şlard r zaten! Polis en nihayetinde, hücrenin kap s n açt ğ nda art k kara bir duman ç k yordur. Çağr lan itfaiyeye ise Oury Yalloh’un cenazesini söndürmekten başka bir şey kalmaz. 11.sf’da

Böyle buyurmuştu 2005 y l nda Hartz IV y k m yasalar ç kar ld ğ nda dönemin sosyal demokrat Çal(şma Bakan( Franz Müntefering. Yüzündeki şeytani ifade ile “çal şmayanlar çal şanlar n s rt ndan geçinen aslaklard r!” demogojisi ile toplumsal saflaşmay derinleştirmeye oynuyordu. Ad n vermese de Avrupa’n n da Almanya’n n da as l işsizleri olan biz göçmen emekçileri hedefe çak p, rkç l ğ n körüklenmesine de kan taş yordu! Sascha’n n ölümü bu demogojilerle perde-

Kapitalizm azami kar yasas na uygun davran r! Onun yasalar n n bize dayatt ğ gerçek kölece çal şmak ve kölece yaşamakt r! Paran varsa sağl k hizmetlerinden yararlanmak, paran varsa eğitim alabilmektir! Paran kadar yaşamakt r yani! Yoksa 20 yaş ndaki Sascha K. gibi evinde ölüme terk edilirsin. Bugün insan olmak, dayat lan bu vahşeti reddedecek bir duruş sahibi olmakta somutlaş yor! Kapitalist barbarl ğ n beynine beynine inecek yumruk olmakta… Gerisi çürümedir, açl kt r, ölümdür … Bu böyle bilinmelidir!

Joaquim Neves Gomez’in an s na!

San›r›m onu anman›n ve yaflatman›n en iyi yolu, onun sad›k oldu¤u mücadelenin ve kavgan›n devam›n› sa¤lamakt›r.

Joaquim Neves Gomez, y llar n işçisiydi. Geçtiğimiz ay onu kaybettik. S n f arkadaşlar onu son yolculuğuna uğurlarken iş b rakt lar. Anma s ras nda yap lan konuşmay ve bir yoldaş n n onun an s na yapt ğ konuşmay yay nl yoruz: Bugün dostumuz, kardeşimiz ve yoldaş m z Joaquim için buraday z. 1964’te 17 yaş ndayken ustal k mesleğini icra etmek için geldiği FRANSa’dan Joaquim’un ülkesi olan Portekiz’e onu uğurlamak için buraday z. 70’li y llarda birçoğunuzun bildiği gibi Portekiz’den yoğun bir göçmen ak n vard . Joaquim’le 75-76 y llarda yaşanan Acheres de bulunan şantiyede gerçekleşen grev s ras nda tan şt m. Ben o zaman baş temsilciydim. Bu grevle birlikte Joaquim görev ve sorumluluk almada gecikmedi. SOBEA’da CGT’nin iki kurucusundan biri olmuştu art k. 5.sf’da Deutschland: 2 € Nederland: 2,30 € Belgique: 2,20 €

Almanya’da metal, elektronik ve Telekom’da, İngiltere’de ulaş m sektöründe, Çek Cumhuriyeti’nde otomotiv sektöründe Nisan ay nda gündeme gelen Toplu İş Sözleşmeleri ile dayat lan kölelik koşullar na karş günlük grevler, Portekiz’de ise esnek çal şma yasalar na karş genel grev gündemde. May(s ay uyar grevleri ile başlad . Tekeller tasarruf ad alt nda karlar n katlayarak büyütme sald rganl ğ içindeler. Bunun biricik yolu bizim haklar m z n gasp d r! Ücretlerin düşürülmesi, taşeronlaşt rma, mesailerin üretimin ihtiyaçlar na göre esnekleştirilmesi!.. Üretimin parçalanmas , işten atmalar, üretimi ucuz işgücü alanlar na kayd rma tehditleri, sosyal haklar n budanmas … gibi emeğin kazan mlar n n kökten kaz n p at lmas na dönük pervars zl k dizginlerinden boşanm ş durumda.


Yaflanacak

Dünya 2

O

K

U

R

M

E

K

T

U

P

L

A

R

I

Sevgili günlük! Türkiye’de yaşayanlar n ve orada yaşamam ş da olsa “memleketim” diyenlerin ömrüne iki darbe, üç muht ra “s k şm ş”. Kalan ömürlerine neler «s(k(ş(r» bilinmez. Sahi, bir insan ömrüne iki darbe, üç muht ra s ğd rabilen kaç ülke vard r dünyam zda? Var m d r? Zil tak p oynayanlarla, gol yediğini sayanlara bir şey olmaz, biliyoruz. Ama karş koyanlarlara bir şeyler olduğunu geçtiğimiz on y llar n birikiminden biliyoruz. Her şeye karş n direnenlerin varl ğ n «m(ht(ra»dan birkaç gün sonra gerçekleşen 1 May(s eylemlerinde görüyoruz : «Hep böyle gelir böyle gider» şeklinde olmayacak hiçbir şey. «Yine fatura bize ç(kacak» demek d ş nda yapacaklar m z var. “Boynumuz k ldan ince, emriniz olur” demeyeceğiz. ! Tutkulu bir aşk gibidir İstanbul’da yaşamak… Zor tutunursun, zor ayr l rs n… “Taş toprağ alt n” diyerek, tas tarağ toplay p gelirsin, alt n bulamay nca taşa toprağa dönüşürsün. Ağ rl ğ n taş maz seni bu şehirde tutunamazsan, hafifliğin savurur rüzgar nda seni bu şehrin; ya Boğaz’ n mavisine kar ş rs n, ya da bir köşede çöpü kar şt r rs n. İnsanlar görürsün şuursuzca yürüyen, otomobiller görürsün sağa sola yalpalayan. Bir nefes al p sigarandan, karş sahile bak p durursun, bir de yan nda Sarayburnu tavşankan çay, “değmeyin keyfime” diye düşünüp, mutlu olmaya çal ş rs n. Bazen sur dibinde yatars n; şans n varsa üzerinde bir palto ile ama çoğu zaman bir gazeteyle. Ya da çoluk çocuk naylon bir çad r n alt na s ğ n rs n. Bazen de bir gökdelenin süitinde İstanbul’u tepeden süzersin, bir kadeh viskinle. Belki de şehrin en pahal yerinde, yar n kiminle, hangi lezzetin tad na varacağ n düşünürsün… Kimi zaman Nişantaş(’n n caddelerinde göz al c vitrinlere göz süzersin ya da Topkap halk pazar nda, “en az kullan lm ş” arars n çeyizin için. Tehlikeden uzak yaşamak için kapan rs n iki göz gecekonduna, ad m atmazs n gecenin derinliğinde bu şehrin sokaklar na. Belki bir duvar n dibinde, ayaklar n ç plak oturursun ana kucağ nda, belki de bir şeyler uzat rs n bir otomobilin cam ndan ans z n içeriye. Bir yerlerde kokluyorsan tineri ya da bir yerlerde aybaş n getirmek için tutuyorsan çeteleyi dalars n derinlere. Koşars n koşars n, yürümeyi unutursun. “Geri dönsem” dersin, geçmişini unutursun. Ne onunla ne de onsuz, girdab na kap l rs n… Tarihin en eski çağlar ndan beri, insanl ğ n sahip olma arzusuyla yan p tutuştuğu bu şehre kilitlendik hep birlikte 1 May s günü. Ruhla, inançla, gururla ve benliğiyle 30 y(l sonra yine damgas n vuruyordu : İşçi s n f n n y lmaz mücadelesi ! Tutkulu aş klar meydanda buluşmuştu tüm devlet terörüne rağmen. Taksim yine emekçilerindi ! Yaşanacak Dünya gazetesi olarak bu görkemli direnişin yarat c lar na bizden bin selam ! Yaşanacak Dünya olarak bulunduğumuz her alanda pankartlar m z, dövizlerimiz, halaylar m z ve coşkumuzla bizde 1 May s alanlar ndayd k. Paris’ten Londra’ya, Köln’den Strazbourg’a… «Al(nterimizle buraday(z!» şiar n her alana taş d k. Dostlar m z, yoldaşlar m z, okurlar m z halaya durdu 1 May s alanlar nda. Türküler söyledik, marşlar m r ldand k ve biz bizi sloganlar m zla hayk rd k ! Yaşas(n 1 May(s ! 1 May s’ n ertesi de hem ülkede hem buralarda hareketli geçecek. Almanya ve İngiltere’de t kanan toplu sözleşmeler nedeniyle grevler var. Fransa’da Cumhurbaşkanl(ğ( seçiminin yaratt ğ tansiyon devam ediyor. Yerküremiz kavurucu s caklarla çalkalan rken, toplumsal hareketlilik de kaynama eğiliminde. Sorumluluklar m z n dinamizmi ile biz de hareket halinde olacağ z!

Büyük felaketler büyük insanlar›n yetifltiyi okuldur!

ken çekiç, keser, mala ve kovan n ç kard ğ seslerin ritimleri birbirine kar ş yor. Hele de dil bilmiyorsan z bu seslere, şantiye sefinin görevlendirmelerine verilen Oui, NON sesleri ekleniyor. “Evet”, “hay r”… Yanl ş anlamalarla dolu konuşamaman n stresi ve iş yorgunluğu birleşince hayat iyice çekilmez hale geliyor. Böylesi bir stres alt nda çal şman n hiç mi keyifli anlar yok, elbette var. İşte o anlardan biri; Elimde Yaşanacak Dünya gazetesi, öğlen aras göz atmaya çal ş yorum. İş yerimizin meşhur day s Abdurrahman’ n,

Mucize, enerjinizi korkular›n›za de¤il rüyalar›n›za verdi¤iniz zaman bafllar!

En üzücü hayatlar›n özeti üç kavram ile tan›mlanabilir: Yapabilirdim, yapard›m, yapmal›yd›m!

Baflar›s›zl›ktan yeni fleyleri denemeye korkacak kadar korkmay›n!

*** Bugüne kadar çeşitli eğilim ve düşüncede pek çok kaleme sayfalar m z açt k. Bunu bir zenginlik olarak gördük ve yay n politikas olarak benimsedik. Temel ölçütümüz emekten yana olmak oldu. Bu ayn zamanda dünya halklar n n can pahas na yaratt klar görkemli tarih konusunda objektif olmay da kapsad . Biz tarihi soyut bir kavram olarak değil, ezen ile ezilen-sömürülen s n flar aras ndaki dişe diş mücadelelerden süzülen nesnel bir gerçek olarak kavrad k. Bu aç dan gazetemiz yazarlar ndan Cem Günhan’ n Ozan Ceyhun’la yapt ğ röportaj gazeteyi zenginleştirmeyi hedefleyen bir sahipleniciliğin ifadesi olarak görüyor, bu refleksi öğretici ve anlaml buluyoruz. Ve tabi ki onunla ayn paralelde düşünerek bu röportaj yay nl yoruz. Röportaj( 11. sayfam zdan okuyabilirsiniz. Fakat bu röportajda dile gelen kimi görüşler bu gazeteyi ç karan kolektif bileşenin buluştuğu ortak tarih anlay ş ile fena halde çelişiyor. Bu aç dan da gerek okurlar m za karş duyduğumuz sorumluluk ve gerekse bizzat yay n ilkelerimiz aç s ndan K(br(s sorunu ve Yunanistan tarihine dair görüşlere ilişkin yaz içine bilgilendirme kutusu koymay uygun gördük. Anlay şla karş lanacağ n umuyor ve tüm okurlar m z n takdirine sunuyoruz…

Sabah 6:15 evden ç k ş… Bir inşaat işçisi h zla metrodaki yerini al yor. Bu saatte Frans(zlara rastlamak tesadüften ibaret. Metronun yüzde 90’ göçmen işçiler. Yer bulmak ise başka bir çile. Eğer tesadüfen bir yer bulmuşsan z dünyan n en mutlu adam s n z. Çünkü daha gitmeniz gereken bir saatlik yolunuz var. Bir saatlik metro, RER çilesinden yorgun düşen bedenler nihayet iş yerine var yor. Derken kir içerisinde kalm ş inşaat giysileri alel-acele giyilip, işe başlan yor. Daha işe başlamadan akşam iş ç k ş n n hayali beyninizin içine oturuyor. Der-

Dünyayla aran›zdaki kavgada dünyay› arkan›zda b›kar›n!

Ya heralde muhtar n verdiği ikametgah değildir. EE Amerikal lar yine ş k yakt ; “Kendi Oğlanlarlar ”na… Hani 12 Eylül darbesini yapt klar nda Pentagon’da oturan coni, “Bizim oğlanlar yapt işlerini” demişti ya! Şimdi tamam “emeğin hakk ” falan diyosun da, bunlar öyle mücadelesiz olmaz! Adam sana İYİ HAKLISIN YAA. ÜRETEN SENSİN SEN YÖNET O ZAMAN“ der mi hiç? Ööle hak verir mi sen almad ğ n müddetçe… Kabul, kendini yönet ama önce sendikaya üye ol! “Takke”, “üniforma” derken… yine gasp ediyorlar İŞÇİ HAKLARINI: Gençlere kendini anlat … Milliyetçiliğe Ermeni, Kürt düşmanl ğ na saplanmas nlar, hepsi de EZİLEN SINIFIN EVLATLARI olduklar n bilirse as l düşman ç kar meydana!

nas rl , yürekleri yufka olur. Kaderleri kötü de olsa iyi insanlard r.” Day , “De de onu de… Vay, sanki beni yazm ş..” “Kaderleri ortakt r. Çünkü onlar hep hayat n işçisidirler.” Day , “Hepimiz işçiyiz ha” diyor. Bütün bu anlat mdan sonra day , “Verin bir cigara yakak, gazeteler bile halimizi çözmüş” diyerek duruma noktay koyuyor. Bu keyifli anlar bozan haberler ise çoğunlukta. Ans z n bir telefon çalar, karş daki ses bir kağ ts z işçinin tedirginliğiyle; “Bizim inşaat çöktü. Portekizli bir arkadaş göçüğün alt nda kalarak öldü. Kağ d olmayan bizler onu orada b rak p kaçmak zorunda kald k.” Taylan Bir inşaat işçisi

Biz hep özlemi kucakl'yoruz! Dört kardeşiz biz, birimiz güneyli, diğerimiz kuzeyli, bat l ve doğuluyuz. Her birimiz ülkenin dört ayr bölgesinden gelmişiz buralara. Dört bir yandan, dört bir yönden tüm zorluklara rağmen burday z bugün. Y llard r birbirimizden uzakta ve birbirimizden habersiziz. Kimin nerde, nas l, niçin olduğunu pek bilmeyiz? Hangi koşullarda, nas l yaşar z kimse bilmez, yaşayandan hariç. Kardeşlerim yaşlanm ş, biraz da yürekleri yorgun düşmüş. Gözlerindeki ş lt lar sönük ve donuk bir hal alm ş. Hey gidi dünya hey! Kimi kimden neyi neyden ald n! Bir toprakt k, bir rmakt k, bir ağac n yapraklar idik biz. Şimdi ise her birimiz bir yerlerdeyiz. Ucu ucağ belli olmayan nehirler, s n rlar, topraklar ötesinde kökümüzden uzaklarday z biz. Bizim olmayan diyarlarda, bizmişiz gibi yaşamaya çal ş yoruz. Ne ilginç değil mi? Biz bizden öte olmuş s n rlarda, biz gibi olmaya çal ş yoruz. Her bir kardeşim kökünden kopart lm ş ve solmaya mahkum edilmiş birer gül gibi.

Bizler Kürdüz, dört bir yana savrulmuş Kürtleriz. Ortak yan m z ayn topraktan

olmam z. Bugün burday z herkes bilsin, herkes görsün bizler var z, bizler

biriz diye! Bugün tüm kederlerimizi, hüzünlerimizi, ac lar m z bir yana atm ş, ortak günümüz, bayram m z olan, bize bahar , yeni y l getiren anlaml günü karş lamak, onu kucaklamak, ona dost hasreti içinde sar lmaya gelmişiz. Bugün Newroz bayram m z! Bir B için vazgeçilmez bir eserdir, bir and r. Onu içten içe tüm iliklerimize kadar, tarihini, destan n , anlam n derinden yaşamaya geldik. Şiirlere türkülere, ac lara, ağ tlara, direnişleri sloganlara vurmaya geldik. Ey deli dolu zaman aş nd ran cihan- alem bugün Newroz! Hep birlikte yoldaşça, kardeşçe sevinç ve coşku içinde Newroz’u kutlamaya, karş lamaya buyur ettik. Gökuşağ gibi rengarenk olan bayraklar n alt nda ve milli k yafetlere bürünerek alk şlamaya geldik. Newroz’u evimize, yüreğimize misafir eyledik. Newrozdur bu, heycan n dorukta, özlemin yürekte, sevincin kalpte, coşkunun gözlerde seyir ettiği gün… Hepinizin Newrozunu en içten devrimci duygular mla kutlar m. Muş ovas(n(n asi k(z(

Böyle Fransa’y seviyor musunuz?

Leb Degmez Muht(ra ne demektir ? Bu günlerde ordunun verdiği bir muht radan bahsediliyor. Geceyar(s( muht(ras(… Muht(ra-i vaki… Askeri-sivil bürokrasi ile İstanbul burjuvazisi ve liberal ayd nlar destekli Anadolu burjuvazisinin temsilcileri aras ndaki temelde ekonomik olan bir mücadeleyi halka; “Vatan, laiklik elden gidiyor” biçiminde yutturup, milyonlar seferber ettiler yürüyüşlerde. Ama söz konusu İŞÇİ HAKLARI olsayd yürüyü şü engellemek için ellerinden geleni yaparlard . Taksim meydan n 1 May(s’ta yine yasakl tutacaklar. Ama söz konusu kendi burjuva ç karlar olduğunda milleti seferber etmeyi biliyorlar! Ne üniformal , ne takkeli iktidar! Biz kendimizi yönetmek istiyoruz. İşçi, köylü, emekçi, ayd n tüm halk el ele! Manüpülasyonlara Hay r!

“Ne okuyorsun evlat, biliyorsun bizde okuma yazma yok, oku da dinleyelim memleket hallerini” demesiyle gazete okuma faaliyetim başka bir keyfe dönüşüyor. Bir kaç haberin ard ndan s ra burçlara gelmişti. Sordum day ya, “Day sen hangi burçtans n?”. Day “Ne bileyim! Ne zaman doğduğumu bilen mi var, ya ekin zaman d r, ya yonca!” derken day ya, “Çekiç burcundans nd r sen” deyi verdim. Day gözlerini iyice açt , can kulağ yla dinliyor beni. Okuyorum ama Burcuya katk lar yaparak; “Çekiç burcundan olanlar ömürleri boyunca hep inşaatlarda çal şmak zorundad rlar. Genelde adlar Mehmet, Ali, Abdurrahman ya da Veli olur.” Day , “Nas l da biliyor lanet!” diyor. Devam ediyorum, “Elleri

onlarca Srilankal( gibi 2005’te s n r d ş l rken, insani nedenlerle bu ülkelerde kaledilir. mak da sorun oldu. Srilanka’da hakk nda tutuklama karar AB merkezi göç politikalar insanlar bulunan Rajendram çok geçmeden geçtiği- meta misali kaliteye göre s n fland rarak miz günlerde Srilanka polisi taraf ndan öl- (puanlama sistemi) ihtiyaç duyduğu orandürülür. da elamana kap lar açmak şeklinde yeniİki çocuk babas olan Rajendram gibi den yap land r l yor. 2006 y l nda Fransa kimbilir kaç Srilankal ya da ülkesine gön- bu mant kla 25 bin kişiyi bir gecede ülkelederilen kaç Afrikal( öldürüldü bilinmez. rine geri göndermişti. Republique meydan na afişi yap şt r lan Fakat Avrupa ülkelerinde göçmenlere dönük devam eden sald r politikalar sonucu Rajendram da bunlardan biriydi. Fransa, ülkelerine geri gönderilecek binlerce kişiyi Almanya, İngiltere… her yerde sesimizi daha çok yükseltmediğimiz sürece yar n belki ayn ak bet bekliyor. Afişte k sa bir mesaj verilmiş; “Böyle de bir yak n m z n afişi gözümüze ilişecek! Ahmet Fransa’y halen ne kadar seveceksiniz?”. Çeşitli nedenlerle ülkelerini terk etmek zorunda kalan Yaflanacak on binlerce insan n umut olarak geldikAYLIK GAZETE leri ülkelerde yaşad klar , umutsuzluk V.f.f.K.)’in yay›n› olarak Bu gazete, Verein für Freundschaft der Kulturen (V çoğu zaman da ac , ç›kmaktad›r. Gazetemiz en az 2 euro ba¤›fl karfl›l›¤› verilmektedir. hüsran olur. Göçmenler için Yay›n sorumlusu AB ülkelerinde iş Can A. Türkmen bulmak, bar nacak M e r k e z B ü r o : Lassallestr.54· 51065 Köln bir ev kiralayabilTelefon: +49-(0)221- 99 28 115 - 116 - 123 mek, oturum kart ‹nternet adresimiz: www.yasanacakdunya.net • e-Mail: info@yasanacakdunya.net na sahip olmak her Paris irtibat: e-mail: pydunya@hotmail.com • Berlin irtibat: ydberlin@yahoo.com • ‹sviçre irtibat: ydisviçre@yahoo.com geçen gün zorlaşt r -

Dünya

Paris’in ünlü Republique meydan n yap şt r lm ş tek afiş… Belli ki Rajendram’ seven dostlar yap şt rm ş, başka da afişe rastlamad k. Elancheluan Rajendram 2003 y l nda siyasi nedenlerden dolay Fransa’da s ğ nma talebinde bulunur. İlticas kabul olmayan Tamil Kaplanlar( taraftar Rajendram, Sarkozy’nin yakala-gönder yasas çerçevesinde


Yaflanacak

G Yaşanacak

Dünya’dan

Ü

N

D

E

“Korku değil özgürlük istiyoruz” Sermayenin temsilcisi hükümet, hak ve özgürlüklere yapt›¤› sald›r›lar›na propagandif bir k›l›f da buldu. “Gözetliyoruz çünkü sizi seviyoruz!” deniyor.

Bizim yerimiz! Kürt kurumlar na dönük MHP sald rganl ğ n n yayg nlaşmas ise işin başka boyutlara da taş nacağ n gösteriyor. Türkiye’deki sermaye güçleri aras ndaki bu tepişmede taraflar n temel felsefesi giderek belirginleşiyor; emekçilerin bu tepişmede altl k olarak kullan lmas d r bu! Bu aç dan da Avrupa’da ciddi bir güç olan biz göçmen emekçilerin yedeklenmesi, kendi davam z olmayan bir davan n peşine tak lmaya çal ş lmas taraflar için son derece önemlidir. Bu oyundaki taraflar bellidir. Birisi bugün “Cumhuriyet’in sahibi” edas ile sahneye inen ve rkç -kafatasç yaklaş m na anti-emperyalist bir k l f geçirmeye çal şan Genelkurmay ve ayn çizgide duran devlet bürokrasisi, üniversite hocalar , ayd n tak m d r. Bu kesim 12 Eylül’den sonra Türkiye’de de belirleyici olan neoliberal politikalar n yaratt ğ dinci kesime, ama özellikle de onun arkas ndaki sonradan olma Anadolu sermayesine karş blok bir duruş sergiliyor. Bu sermaye kesimi ve onlar n siyasal uzant lar n n rejimin merkezi denetimini ele geçirmelerinden kayg lan yor. Bu durum asl nda 12 Eylül ile birlikte neoliberal politikalar doğrultusunda yarat lan devlet örgütlenmesinin gelinen noktada bizzat büyük sermayeyi ve onun rejimini iktidar gücünün zay flamas noktas nda kayg land rmaktad r. Onlar AKP üzerinden devletin önemli mekanizmalar n n bu gücün denetimine girmesinden kayg lanmaktad rlar. Tüm o vatan-millet-cumhuriyet-modern yaşam safsatalar ise biz emekçileri duyarl l k noktalar ndan yakalayarak yedeklemek içindir. İroniye bak n ki bu “antiemperyalist” general tak m n n hemen hepsi bizzat NATO üslerinde eğitilmiş, ABD emperyalizminin dünya haklar na karş geliştirdiği stratejileri kendi stratejileri olarak bellemiştir! Yine ironiye bak n ki bugün “Cumhuriyetin temel değerlerinden biri olan laiklik elden gidiyor!” ç ğ rtkanl ğ yapan bu güruh, bir zamanlar biz emekçilerin yükselttikleri mücadele karş s nda dinci gericiliği bizzat kendileri desteklemiş, örgütlenmesinin önünü açm şt r! Bugün dalgaland rmaya çal şt klar o sözde antiemperyalizm bayrağ nda NATO’nun, bir bütün olarak emperyalist odaklar n hedefe çak lmas bir yana ad n bile anmamalar onlar n rengini ve niyetlerini de yans tan anlaml bir turnusoldür. Sadece Kürt düşmanl ğ , Ermeni düşmanl ğ … yaz l d r o bayrakta, “antiemperyalizmi” de emperyalizme yapt ğ jandarmal ğ n karş l ğ n alamaman n kuyruk ac s ile s n rl d r.

Biz bu oyuna gelmeyelim! Türkiye’de yaşanan siyasal gelişmeler Avrupa’da yaşayan biz Türkiyeli göçmenleri elbette ki ilgilendirir. Ancak bizim ilgimiz bu filler tepişmesine taraf olmaya dönüşmemeli! Bir taraf olacaksak yerimiz 30 y(l sonra dişe diş bir kavgayla tüm İstanbul’u, tüm Türkiye’yi Taksim ruhu ile saranlar n yan d r. İstanbul 1 May s’ ndan süzülen kararl l k ve iddia ile en olmaz görünen şeyin bile gerçekleştirilebileceği mesaj n buralara taş makt r! Türkiye’deki emekçi kardeşlerimiz 30 y(l sonra Taksim’e ç karak tüm dünya işçi ve emekçilerine bu mesaj taş d lar! Bu mesaj burada yaşayan bizlerin sosyal y k ma, işsizlik ve yoksullaşmaya, giderek resmi bir karakter kazanan rkç l ğa, her gün yenisi ç kar lan göç yasalar na, bizi yerli kardeşlerimizle düşmanlaşt rma çabalar na, on y llard r al nterimizi ak tt ğ m z bu topraklardan d şlanmam za karş gelişen sinmişliğimizi, umutsuzluğumuzu parçalay p, yumruğu masaya vurduğumuzda kazanan n biz olacağ n anlat yor! Tüm o tepişmelerin üstüne ç karak bu havay doldural m ciğerlerimize! Buradan güç al p, bu yolda yürüyelim!

gibi daha birçok yasay yürürlüğe koydu.

“Gözetliyoruz çünkü sizi seviyoruz!”

Alman hükümetinin temel hak ve özgürlüklere karş sald r s son h zla devam ediyor. Her yerde olduğu gibi Almanya’da da 11 Eylül bahane edilerek “Anti Terör” yasa paketleri birbiri ard na aç lm şt . Sabit ve mobil telefonlarla yap lan görüşmeleri ve internet bağlant bilgileri s n rs z depolanmak istemişti. Ayr ca mobil telefon arac l ğ yla kişilerin nerelere gittikleri konusunda bilgilerin depolanmas olanakl hale gelecekti. Fakat Alman burjuvazisine bunlar yetmedi. Biyometrik resimli elektronik hüviyet, parmak izi olan hüviyet, hava alanlar nda otomatik yüz kontrolü

Sermayenin temsilcisi hükümet, hak ve özgürlüklere yapt ğ sald r lar na propagandif bir k l f da buldu. “Gözetliyoruz çünkü sizi seviyoruz!” deniyor. Ve bu slogan n yaz l olduğu afişler her yan dolduruyor. “Güvenliği sağlama” k l f alt nda, mutlak bir denetim sağlamak as l hedef. Bununla birlikte, sürekli olarak gözetlendiğini düşünen paranoyak bir toplum yarat l yor. Korkutulmuş ve sindirilmiş insanlardan oluşmuş bir toplumu yönetmekten daha kolay ne olabilir? Bu topluma sermayenin talep ettiği her şeyi dayatmak hiç de zor olmasa gerek. Topluma giydirilmek istenen bu deli gömleğine karş tepkiler art yor. “Korku değil Özgürlük” isimli bir girişim kuruldu. 33 kurumun imzac olduğu giri-

Talepler 1- Daha az denetim! - Sabit ve mobil telefon görüşmelerinin ve Internet bağlant lar n n denetimine son, - Bilgisayarlar n gizli denetimine/aranmas na son, - Kamu alanlar n n video denetimine son, otomatik yüz kontrolüne hay r, - Kamuya ait yollarda araç plakalar n n otomatik denetimine son 2- Yürürlükteki denetim/güvenlik yasalar( gözden geçirilsin - 1968 y l ndan bu yana karar alt na al nan ve yürürlüğe konulan bütün denetim/güvenlik yasalar etkileri ve kötü yan etkileri araşt r lmal 3- Yeni denetim/güvenlik yasalar(na hay(r Son y llarda artarak yürürlüğe giren güvenlik yasalar ard ndan iç güvenliği hedefleyen ve temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açabilecek yeni yasa tasar lar n n derhal durdurulmas n derhal durdurulmas n talep ediyoruz.

şim, bir çağr yay nlad ve Frankfurt’ta 2 bin kişinin kat l m yla bir protesto gösterisi düzenledi. “Denetim ç lg nl ğ gün geçtikçe art yor” denilen çağr da, devletin ve tekellerin insanlar daha fazla denetledikleri ve kontrol ettikleri belirtiliyor. “Ne yap yorsak, kiminle konuşuyor ve telefonlaş yorsak, hangi

le tümüyle yoksun bu genç nüfus, hiçbir engel tan maks z n emperyalist ülke ve metropollere akacak. Yaşam olanaklar ndan tümüyle yoksunlaşt r lm ş bu dev çapl göç dalgas tehdidine karş , Filistin ve Irak’ta örülmekte olup, emperyalist işgallere direnen emekçi halklardan başlayarak dünyay bir halklar hapisanesine çevirmeyi hedefleyen duvarlardan yeni “teknolojik silahlar”a kadar bir “savunma hatt ” örülmeye çal ş l yor.

Tabii kimileri sahte evraklar, çeşitli yol ve yöntemlerle dev-

leşmenin olduğu yerde bunlar kaç n lmazd r. Her şeyin para üzerine kurulduğu, insan ilişkilerinin bunun üzerinden belirlendiği bir sistemde, kolay para kazanman n yol ve yöntemlerinin pazarland ğ bir ortamda insanlar n böyle şeylere yönelmesi kimin kabahati? Soygun ve vurgun üzerine kurulu bir sistemde, insanlar n

letten para alman n yöntemlerini ar yor ve bu konuda akla gelmedik maharetler sergileniyor. Fakat toplumsal düşkün-

emeğinin ve al nterinin bir k sm n çalarak, kar h rs yla kan ak tma pahas na tekelci egemenliğini pekiştirmeye çal şan

alanlar› ve sosyal yard›m baflvurusunda bulunanlar› “Yalan makinas›”na gönderiyor... Bu uygulama insan›n onuruyla oynamakt›r. İngiltere’de Çal(şma Bakanl(ğ(, devlet yard m alanlar n konumlar n tespit etmek için çeşitli testler yapacağ n ve ses titreşimi üzerinden çal şan “yalan makinesi” kullanacağ n aç klad . Yard m alanlar ve yard m başvurusunda bulunanlar için gündeme getirilen bu uygulama insan n onuruyla oynamaktan başka bir şey değil. Düşünsenize, sosyal yard ma ihtiyac olan bir insan kendini inand rman n bin bir yöntemine girişmek durumunda kal rken, bir de makinelere bağlanarak bir inand r c l k sergilemek durumunda kalacak. Yine Belçika’da “Usulsüzlükler karş s nda yeni sistemler” ad alt nda işsizlik paras alanlar kontrol alt na al narak, 13 bin 600 kişinin ald ğ işsizlik paras geri isteniyor.

Kimin kabahati?..

60’ n n kentlerde yaşayacak olmas n n, kentlerdeki “topluluklar” aras nda çat şmalar n yoğunlaşacağ na işaret eden rapor, kapitalist kenteki s n fsal kutuplaşmay , emperyalist ülke metropollerinde son dönemde öne ç kan kent yoksullar n n isyanlar eşliğinde (ABD’de siyahlar n kitlesel eylemleri, Avrupa’da göçmen işçi ve emekçilerin kitlesel militan eylemleri) temel tehditler repertuar na eklemiş bulunuyor: “Kentlerde yaşayan alt tabakalar sosyal dü-

örgütlenmeleri, “aş r şiddet” yanl s yapt ktan sonra, tüm bunlar bir “terörist koalisyonu”nda topluyor ve “küresel bir şiddet kampanyas ” öngörüyor. Çoğunluğu emperyalist kapitalizmin güdüm ve denetiminde, yaşanan toplumsal y k m süreçlerinin sonuçlar na düzen içi, gerici tepkilerle s n rl bu hareketlerin, “Yeşil Kuşak” n ard ndan bugün dinci gerici eksende toplaşanlar n ayak diremesinin de gösterdiği gibi, bir süre sonra denetlenemez hale gelebileceğine dair öngörüyle, çözülen orta s n flar bu umac yla yeniden yedekleme kayg s birleşiyor.

“Yeni orta s'n'f”' oluşturma hedefi

Küreselleşmenin uluslar aras entegrasyonu sağlamas yla ülkeler aras savaşlar sona erebilecekken; 2010’da dünya nüfusunun yar s , 2035’te ise yüzde

yöne yürüyor veya araçla gidiyorsak, kiminle dostuz, nelere ilgimizin olduğu, hangi gruplarda aktif isek, ‘büyük birader’ olarak devlet, ‘küçük birader’ olarak ise tekeller giderek hakk m zda daha fazla bilgiye sahip bir konuma geliyorlar” denilen çağr da, herkes bu ç lg nl ğa karş tutum almaya, mücadele etmeye çağr ld .

Yalan makinas ile dayat lan onursuzlaşma ‹ngiltere’de Çal›flma Bakanl›¤›, Sosyal yard›m

Geleceği olmayan n gelecek korkusu İngiltere Savunma Bakanl(ğ(’n n 2035 y l projeksiyonu, emperyalist güçlerin derinleştirdikleri çelişkilerin y k c sonuçlar karş s nda duyduklar kayg y ortaya koyuyor. Emperyalist savaş ve işgallerin temel güçlerinden birini oluşturan İngiltere’nin, Savunma Bakanl(ğ(’na bağl Gelişim, Kavram ve Doktrin Merkezi taraf ndan haz rlanan “2035’te Dünya” raporunun öne ç kard ğ tehditler, bu tür raporlarda klişeleşmiş “küresel göç”, “terörizm”in yan s ra; “sosyal huzursuzluk”un nabz n tutmas ve “orta s n flar”a “devrimci s n f” payesi vermesiyle öne ç k yor. BM Hükümetleraras( İklim Değişikliği Uzmanlar Grubu’nun haz rlad ğ “İklim Değişikliği 2007” raporuyla ayn kesitte yay nlanan raporda, küresel s nma/iklim değişikliği, su k tl ğ , nüfus art ş parametrelerinden yola ç k larak, emperyalist ülkeleri hedefleyecek küresel çapta bir göç dalgas başa yaz l yor. 2035’te 8.5 milyara ulaşacak olan dünya nüfusu içinde, Afrika ülkelerindeki nüfus art ş oran yüzde 81, Ortadoğu’da yüzde 132’ye ulaşacak. Yüzde 87’si 25 yaş n n alt nda olan ve b rakal m iş bulmay , bar nma ve beslenme olanaklar ndan bi-

3 Dünya

M

zeni bozacak.” Rapor, “terörizm” klişesi ad alt nda, önce “aş r ”laşt rd ğ milliyetçisinden dincisine, hatta çevrecisine, neredeyse tüm

Raporun en “özgün” yan n , orta s n flara ilişkin kayg lar oluşturuyor. Yeniden yap lanma süreciyle şoklarla, h zla mülksüzleşen, toplumsal konumunu yitirip çözülüp proleterleşmekte olan geleneksel orta s n flar ve kafa emeği üzerindeki art değer sömürüsünü artt rmay vadeden yüksek vas fl emekçilerin “sosyal huzursuzluğu”, onlar “proletaryan n yerini alan devrimci s n f” haline getirecek. Burjuvazinin üst katmanla-

r yla aralar ndaki uçurumun iyicene büyüyeceği orta s n flar, ellerindeki kaynaklar, birbirleriyle iletişim ve bilgi gücüyle dünya çap nda birleşecek. “Proletaryan n yerini alma” demagojisini ve raporun ilgisiz kald ğ geleneksel orta s n flar bir yana b rak rsak; yüksek vas fl emekçilerin üst kesiminden “yeni orta s n f” oluşturma hedefinin açmazlar n n itiraf yla karş laş yoruz. Tekellerin yönetim kademelerine ulaşan çok çok s n rl bir kesim d ş nda, ezici çoğunluğu, bir yandan vas fs zlaşmaya uğrat l rken, bir yandan da yüksek art değer sömürüsüne karş n ayn düzeyde yüksek toplumsal ihtiyaçlar n karş layamad ğ ndan, ücretli kölelik düzeni için hem yak c bir ihtiyaç, hem de tehdit oluşturan bir toplumsal kesimi oluşturuyorlar. Raporun son bölümü, pek fazla yorum yapmaya gerek b rakmayacak şekilde, “küresel eşitsizliğin” Marksizmi canland racağ n ; ya aş r dinciliğin ya da Marksizmin insanlar taraf ndan “s ğ n lacak yer olacağ ”n vurguluyor. İngiltere Savunma Bakanl(ğ(’n n raporu, geleceği olmayan n kayg yla geleceği okuma çabas ndan ibaret.

bir işleyişte “sosyal yard m”a muhtaç insanlar “yalan makinesi”ne bağlamak son derece ironik bir durum!

İki yüzlü Avrupa Önce rkç l ğa karş önlemler başl ğ alt nda toplanma, sonra yaln zca kamuyu tehdit şart … Oysa ki Avrupa’da rkç l k her yerde! En son Danimarka’da aş r sağc PPD (Halk n partisi) milletvekilli 26 yaş ndaki Morten Messerschmidt h z n alamay p Nazi şark lar söyleyip, selam verince istifa etmek zorunda kald . Bu Messerschmidt’in ilk vukuat değil tabii ki! Daha önce de, “Müslüman toplum kay p bir toplumdur” diye beyanatta bulunduğu için şikayet edilmişti.

Polonya faşizm kokuyor Avrupa Birliği’nin çiçeği burnunda üyesi Polonya’da komünizme sald r lar h z kazand . “Komünizmin yasaklanmas ”, “Avrupa’n n Hristiyan değerlerine sahip ç k lmas ” gibi bir çok öneri ve karar n önderliğini yapan Polonya, art k işi az ya alm ş görünüyor. En son biri devlet başkan , diğeri de başbakan olan anti-komünist “ikiz kardeşler” Lech ve Jaroslaw Kaczynski’nin Hukuk ve Adalet Partisi’nin başlatt ğ , “Komünizmden Ar nd rma” yasas gündeme düştü! Yasa ile eski ve yeni dönemlerde komünizme sempati besleyen veya savunanlar n fişlenmesi, 10 y(l kamu ve meslek yaşam ndan mahrum b rak lmas hedefleniyor. Gerçek anlamda bir cad av başlat lacak ve yap lacak operasyonlar toplumun geniş bir kesimini kapsayacak! Polonya’ya dikkat, oras bir laboratuvard r çünkü!

Bir seçenek daha var Emeğinin ve al nterinin verdiği onurla yaşamak isteyenlerimizin üç kuruşa pazarland ğ ve giderek çal şma ve yaşama koşullar n n daralt ld ğ bir zeminde insanlar n önüne hangi seçenekler sunuluyor? Doland r c l k, kolay yoldan para kazanman n bin bir çeşidi. Fakat en büyük doland r c l ğ yapan sistemin kendi işleyiş yasalar . Tekellerin hortumlad ğ al nteri, bankalar , faizleri ile şişirilen sermayeleri… Emekçilerin bir seçeneği daha var. Emeğinin yarat c gücüyle onuruna sahip ç kmak, bütün kötülüklerin anas kapitalizmin yerle bir edilmesi için mücadele etmek. Sömürü yasalar ortadan kalkmad kça, insanlar n yard ma muhtaç kalma sorunu çözülemez. Yalan makinesi ile dayat lan onursuzlaşma reddedilmelidir!

Bir y'lda s'n'rda 6 bin kişi öldü Avrupa Toplumlar( İstatistik Ofisi (Eurostat), araşt rmas na göre geçen y l Avrupa Birliği ülkelerine gelen göçmenlerin say s 1 Milyon 422 Bin 600. Eurostat verilerine göre İspanya geçen y l 636 bin göçmen ile en fazla göç alan Avrupa ülkesi oldu. Kanarya Adalar( göçmenlerin umut kap s . Geçen y l Kanarya adalar na gemiler içinde 31 bin 58 Sahra Alt( Afrika kökenli göçmen ulaşm ş. Hükümet verilerine göre göç ak ş s ras nda en az 800 kişi Atlantik’te yaşam n yitirmiş. Aralar nda Moritanya K(z(l Haç(’n n da bulunduğu sivil örgütlere göre ise bu rakam 6 bin. Bu korkunç rakam, kapitalist dünyan n yüzünde s r t yor.

Irkç'l'k yasakland' m'? Avrupa Birliği ülkelerinde bundan sonra rkç l ğ teşvik suç say lacakm ş! Nisan ay nda yap lan içişleri ve adalet bakanlar toplant s nda bu kapsamda bir yasa tasar s haz rland . İlk elde insana “Ne oluyor” dedirtecek bir gelişme bu. Öyle ya, rkç l ğ n az ya al nd ğ , resmi ve sivil rkç faşist uygulamalar n t rmand r ld ğ bir kesitte “Irk, renk, ulusal ya da etnik kökeni her türlü tehdit ve taciz” cezaland r lacakm ş(!) İnanal m m ?.. “Büyük bir başar ” olarak yans t lan, alk şlanan bu yasa tasar s alabildiğince hileli. Çünkü rkç nitelik taş yan her hangi bir sald rganl k ancak “kamu düzenini bozacak durumlarda” soruşturulacak. Bu şu anlama gelir: ‘Kamu düzeninin yani sistemin yarar'na işleyen 'rkç'l'k’ mübaht r. Bu asl nda rkç l ğa yasal bir k l f geçirmektir. Bundan sonra her elden ve her telden yükseltilen rkç hezeyan, sald rganl k “kamu yarar na” işleyecek. Bu yasa tasar s n n aç kland ğ günlerde Almanya’n n Brandenburg Eyaleti’nde Neonazilerin gösterisini protesto eden 30 kişilik bir anti faşist gruba para cezas verildi. Ge-

rekçe neo nazilerin yürüyüş yolunu engellemek. Faşist gösteri “kamu yarar na”, anti faşist gösteri kamu zarar na olunca sistemin yasalar da böyle işliyor!

Devlet politikas' AB ülkelerinde rkç l k bir devlet politikas düzleminde karş m za ç kacak bundan sonra. Sermayenin tekelci egemenlik kavgas n n, savaş yolu da dahil, her alanda kar ve kan emerek kendini büyütmeye çal şt ğ bir dönemde resmileştirilen bir politika bu. Emek düşmanl ğ n , toplumda yapay saflaşmalar yaratarak h zland ran sermaye güçleri, olay ve gelişmelere “kamu yarar -zarar ” üzerinden bir k l f geçirerek müdahale ediyor. Bu müdahale biçimi ve politikas n merkezileştirerek rkç l ğ n ve faşizan uygulamalar n dozaj art r l yor. Başta devlet politikas olmak üzere rkç l ğ n her türlüsüne karş işçilerin mücadele birliği ve halklar n kardeşliği üzerinden karş ç kmak bu sald rganl ğ n geri püskürtülmesinin tek yoludur.


Yaflanacak

Dünya 4

D

Afrika

Doğu Asya

Venezuela IMF’den çekiliyor Venezuela Cumhurbaşkan( Hugo Chavez, 1 May(s dolay s yla Caracas’ta düzenlenen kutlama töreninde yapt ğ konuşmada, Uluslararas( Para Fonu(IMF)’nundan çekilmeye karar verdiklerini aç klad . IMF’nin ülke ekonomisini kontrol ederek “vahşi sosyal politika” uygulad ğ n dile getirdi. Chavez, Venezuela ve halk n n, “Gerek IMF gerekse Dünya Bankas ’na hiç ihtiyac yok” diye konuştu.

İsrail şokta İsrail Lübnan yenilgisinin şokunu üzerinden atamad . Ehud Olmert’in istifa etmesi için parlamento bas nç uyguluyor. İktidardaki Kadime Partisi milletvekili ve koalisyon başkan Avigdor Yitzhaki Olmert’in istifa etmesi gerektiği, aksi halde kendisinin istifa edeceğini aç klad . Koalisyon ortağ İşçi Partili bakanlar ndan Eitan Cabel da, Olmert’in emrinde çal şamayacağ n aç klayarak istifa etti. Olmert’in istifas için sokak gösterileri yap l yor. 34 gün süren Lübnan savaş , İsrail’in yenilgisi ile sonuçlanm şt . Savaş nedeni say lan İsrail askerlerinin Hizbullah taraf ndan rehin al nmas olmuştu. Rehineler halen serbest b rakt r labilmiş değil.

Enerji hatlar'nda gerilim ABD ve AB emperyalist ittifak n n Rusya’n n enerji ve doğalgaz boru hatlar üzerindeki egemenliğini k rmak için geliştirdiği Trans-Hazar boru hatt na Kazakistan taş koydu. Kazakistan Cumhurbaşkan( Nursultan Nazarbeyev bu proje içerisinde yer almayacaklar n , İspanyol El Pais gazetesi üzerinden deklare etti. Karş l kl pazarl klar üzerinden yürütülen lobi faaliyetlerinde, ABDAB etkinliğinin geriletilmesi bölgede Rusya emperyalizmine inisiyatif kazand rd .

N

Y

A

Ortadoğu: Halklar kardeştir!

K tl k, açl k, aşiret kavgalar , iç savaşlar geri b rakt r lm ş Afrika’da diz boyu. K tada yaşananlar insanl k ad na utanç verici boyutlar kazanm ş durumda. Bilinen nedenlerden Şubat ay ndan bu yana yaln zca Somali’de 350 bin kişi evini terk etmek zorunda kalm ş. Kapitalist dünyada k tan n bütün zenginliklerine el koymuş emperyalist devletler, burada yaşayanlara “sürü” muamelesi yaparak insanlar n “telef” olmas na göz yumuyor, yol aç yorlar. K tan n ekonomik alt yap s ve yer alt kaynaklar n n bütününü denetimlerinde tutan devletler, y llarca BM bar ş gücü ad alt nda yaşananlara çanak tuttular. Şimdi de işbirlikçileri üzerinden Afrika Birliği bar ş gücü askerlerini devreye sokarak k taya bindirme yap yorlar.

Bo’ao Asya Forumu y ll k toplant s , Çin’in Hainan eyaletinin Bo’ao şehrinde 21 Nisan’da sonuçland . Toplant n n temel gündemi Doğu Asya’n n “enerji güvenliği” idi. Dünya’da Petrol ve Doğal Gaz dahil enerji tüketiminde Asya ilk s ralarda. Enerji stoku çok düşük olan bölge ülkelerinin bu alanda giderek daha fazla d şa bağ ml hale geliyor. Emperyalist-Kapitalist dünyan n, ucuz iş gücü ve azg n sömürü ağ yla yükselen y ld z Çin enerji edinimi konusunda Doğu Asya ülkeleri üzerinden bir eksen oluşturarak rakipleriyle aras ndaki güç dengesini kendi lehine çevirmeye oynuyor. Emperyalist rekabet ilişkileri ve çat şmas nda bu tart şmalar daha çok su götürür…

Ü

‹flgalciler Bafldat`›n kuzeyinde Sünnilerin yaflad›¤› bir bölgede inflaat›na bafllad›lar.

“güvenlik

duvar›”

Emperyalist devletlerin Ortadoğu’yu yeniden paylaş m savaş , en kirli yöntem ve biçimleri devreye sokarak ilerliyor. Halklar aras nda düşmanl k tohumlar eken, yeri geldikçe de onu biçen işgalciler ve uzant lar bu kirli politikalar na h z kazand rd lar. Irak, Filistin, Lübnan, Suriye, İran başta olmak üzere bölgede halklar aras nda yapay çat şmalar k şk rtarak, kendi iktidarlar n ve etki alanlar n genişletmeye çal ş yorlar.

rilim hatlar ile halklar ne kadar bir birine k rd rmaya çal ş rlarsa çal şs nlar, işgal karş t direnişin gelişip güçlenmesinin önünü alam yorlar. Nisan ay içerisinde direniş güçlerinin hedefinde, işbirlikçi Irak idaresi ve işgalci askerler vard . Belediye başkanlar , Amerikan askeri konvoylar , içinde Polonya gibi ülkelerin askerlerininde bulunduğu işgalciler, direnişçilerin patlayan bombalar ndan paylar n ald lar.

Irak:

Filistin:

İşgalciler Bağdat’ n kuzeyinde Sünnilerin yaşad ğ bir bölgede “güvenlik duvar ” inşaat na başlad lar. Kimin ve neyin güvenliği? Halklar aras ndaki çat şmay k şk rt p, istikrars zl k ve kaosun sürekli k l nd ğ bölgede kendi güvenliklerini almaya çal ş yorlar. Egemenlik çat şmas ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin güvenliğini. Halklar aras na hangi duvarlar örerlerse örsünler, provokasyon ve ge-

ABD ve İsrail güdümünde bir Filistin yönetimi için seferber olundu. Hamas ve çürümüş FKÖ üzerinden Filistin emekçileri karş karş ya getirildi. İşbirlikçi “Ulusal Birlik Hükümeti” kuruldu fakat İsrail siyonizminin katliamlar son bulmad . Filistin’i bir hapishaneye çeviren İsrail’in “güvenlik kontrolleri” ve halk n etraf na örülen duvarlar, gün geçmeden sergilenen siyonist vahşet h z ndan bir şey kaybetmiş değil.

“Şarlatanlar, bunu yapmaya beni siz zorlad n z’’

ABD’de 26 bin kişinin bulunduğu Virginia Teknik Üniversitesi’nde ülke tarihinin en büyük katliam gerçekleşti. 23 yaş ndaki üniversite öğrencisi Cho Seung-Hui; üniversitede 32 kişiyi vurdu, ard ndan intihar etti. Güney Kore kökenli olan Cho, 3 yaş ndan buyana ABD’de yaş yor, ve üniversitenin yurdunda kal yor.

Sivillerin en fazla silahl' olduğu ülke ABD! Virginia polisi, Cho’nun kulland ğ silah n Glock marka olduğunu aç klad . Polis, daha sonra çantada bulunan da dahil her iki silah n da yasal olduğunu, Virginia’daki silah dükkanlar ndan sat n al nd ğ n belirtti. Virginia yasalar na göre, 18 yaş n dolduran herkes silah sat n alabiliyor. Silahlar üzerinizde taş mad ğ n z sürece ruhsat alman za gerek yok. Dünyada sivillerin en fazla silahl olduğu ülke olan

ABD’de her y l 30 bin kişi silahl sald r yla hayat n kaybediyor. Ülkenin en güçlü lobilerinden biri olan silah lobisi, anayasal silahlanma hakk n n korunmas ve silahlanman n kontrolüyle ilgili girişimlerinin önünü almak için her y l milyonlarca dolarl k kampanyalar yap yor. Eğitim sistemindeki bozukluk! Virginia Tech Üniversitesi’nde gerçekleşen sald r , ABD’deki eğitim sistemini de yeniden gündeme getirirken, Eğitim Bakanl(ğ(’n n gerçekleştirdiği bir araşt rma eğitimdeki bozulmay gözler önüne serdi. Araşt rmada, öğrencilerin yüzde 8,5’i okulda en az bir kez silah taş d klar n belirtti. Öğrencilerin yüzde 7,4’ü ise okulda en az bir kez silahla tehdit edildiklerini ya da yaraland klar n ifade etti. Diğer taraftan “1940’larda sak z çiğnemek disiplin cezas na çarpt r l rken 1990’dan bu yana sald r ya disiplin cezas veriliyor” denildi.

Patlamaya haz'r dinamit Seung-Hui’nin odas nda katliam n gerekçelerini yazd ğ uzun bir mektup bulundu. ABC televizyonunun haberine göre mektupta zengin çocuklar na ve ahlaks zl ğa karş isyan ettiği şeklinde ifadeler yer al yor. Ayr ca Seung-Hui’nin

“Şarlatanlar, bunu yapmaya beni siz zorlad n z” dediği belirtiliyor. ABD Başkan(, Beyaz Saray sözcüleri ve daha pek çoklar çok derin(!) üzüntülerini aktaran mesajlar iletirken bir yandan da eğitim sistemi, Cho’nun kişilik çözümlemesine giderek faturay birilerine y kmaya çal ş l yor. Ama tüm bunlar hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü bu timsah gözyaşlar n dökenler, suçluyu başka yerde arayanlar silah kullan m n n önünü açanlardan başkas değildi. Sistem elindeki her türlü arac yla gençleri çok yönlü kuşat p zehirliyor. Genç yaşta silah kulan m yasas , sinemas , müziği, bilgisayar oyunlar , vb. ile gençliği zehirleyerek günden güne egemenliğini pekiştiriyor. Cho’nun yapt klar n n tek bir aç klamas olamaz elbette, yaln zca b rakt ğ son mektuba bakarak bile gençliğin patlamaya haz r bir dinamit olduğunu söylemek mümkün. Üstelik ABD’de ya da başka ülkelerde ne türden olursa olsun ayr mc l k sald r lar var olan öfkeyi büyütüyor. İşte bu öfke akacak kanal bulamad ğ nda da yanl ş yerlerde patl yor. O öfkeyi doğru yerde ve zamanda harlamak yöneltmek en doğrusu. Burada sorun Cho’nun kişiliğinin ötesi sistemin ta kendisidir.

Dünyan›n sokaklar› Ahmet Vural

Kampanyayla buluşan sokaklar Göçmenlere dönük sald ra, hak gasplar na ve kağ ts zlar n yaşad ğ drama her gün tan k olan bizlerin bir kampanyayla sokağa ç kmas sorunlara karş duruş noktam zd . Sokaklar özellikle son dönemde bizim d ş m zda da bir hareketlilik içindeydi. Grevler, direnişler, sokak gösterileri ve yürüyüşler sokaklar canland rmaya başlam şt . İlk stand m z Les Halles meydan ndayd . Uzun süredir sokak eylemlerindeki uzakl ğ m z küçücük bir refleksle dağ lmaya başl yordu. İmza istediğimiz insanlarla zorunlu olarak bir diyalog kurmak zorundayd k. İkna etme çabas , bir şeyler anlatma ihtiyac hepsi birleşince ortaya çok güzel ve özel anlar ç k yordu. Bunlar aras nda ilginçlikler

olmuyor değildi. Örneğin imza almak için Rusla Rusça, İspanyolla İspanyolca “EVET” diyerek imza alma, ilişki kurma çabas bunlardan sadece biriydi. Bütün bu çal şmada en zor olan ise uzun erimli bir sabra sahip olmakt . İlgisizlik, vurdumduymazl k, kendisiyle bağlant kuramama, sorunlara yabanc l k, vb. karş s nda sab rla ikna etme çabas gerçekten bu çal şmada önemli bir noktay oluşturuyor. Bu iradenin öne ç kt ğ anlarda coşku başka bir boyut kazan yor. Özellikle kampanyan n Fransa ayağ farkl bir zeminde doğdu. Seçim süreci olmas kampanya aç s ndan diğer kurumlarla ilişki kuruşta bir dezavantaj durumuna geldi. Çünkü bütün kurumlar seçim kampanyalar na kilitlenmiş turum-

dayd .

Bizim dilimizle konuşmal'! Burada da yine moda mod düşünme gerçekten geriye itici bir rol oynad . Ülkelerin gündemleriyle birleşik bir biçimde yeni bir forma kavuşturulmuş olsa daha farkl bir etkide olacak kampanya bizim sorunumuz olmaktan ç kar lamad . Bu aç dan sokaklar kullanma boyutu olsun, yeni bir evreye giren kampanyay yeniden canland rma olsun ülke koşullar yla birlikte yeniden bir şekil verilme olsun üzerinde düşünülmesi gereken boyutlar. Bunu değiştirecek güç biziz… Bu güce yüklenip değiştirip, dönüştürmeliyiz… Küçükte olsa sokaklar bizim dilimizle konuşmal !

Buna rağmen “Arap Bar ş Plan ” ad alt nda, katliam üzerine kurulan, tetikçilik ve katliamlar n az ya alan İsraili tan yan bir “bar ş projesi” yeniden s t ld . Fakat yak n tarihten bu yana Filistin halk n n bu oyunlara karn tok. Çünkü “sald rma ihtimali” üzerine çocuk yaşta gençler keskin nişanc lar n hedefi olmaya devem ediyor Filistin sokaklar nda.

Lübnan-Suriye: İsrail’in Lübnan yenilgisi ile birlikte, ABD emperyalizmi ülke üzerinden etki alan n genişletecek farkl seçeneklere oynamaya başlad . Hariri suikast bahanesiyle, Hizbullah nezdinde Suriye’nin etkinliğini daraltma peşinde. İşbirlikçi Fuad Sinyora hükümeti bu yönlü maşa olarak kullan l yor. BM Güvenlik Konseyi bask s yla kurulmaya çal ş lan mahkeme ile emperyalistler birkaç kuşu tek taşla vurmaya soyunuyor. Ç kartacaklar Güvenlik Konseyi karar ile emperyalist savaş ve sald rganl ğ n önü de

düzlenmiş olacak. Bunlar n yaratt ğ gerilim hatt direniş dinamiklerini de güçlendiren bir rol oynuyor. zay flat lamamas , emperyalist Rusya odağ n n bas nc ve fiili işgalin göze al namamas ndan kaynakl , yeni taktik manevralar geliştirilmeye başland .BM Güvenlik Konseyi üyeleri ve G8 ülkelerinin kat lacağ Genişletilmiş Irak’a Komşu Ülkeler Toplant(s(’na İran da kat lacak. “Irak’taki şiddetin nas l durdurulacağ ”, yani direnişin nas l k r lacağ n n tart ş lacağ bu toplant da İran’ n nüfuz alan n daraltmaya dönük hamlelerde gündeme gelecektir. Bütün bu emperyalist sald rganl k ve ayak oyunlar , emperyalist işgal ve savaşa karş direnci ortadan kald r p, engelsiz bir savaş alan yaratmaya dönüktür. Bölge halklar n n ortak düşman karş s nda birleşik mücadelesi bu savaş alan n bir mevziye dönüştürebilir. İşgalcilerin defolmas halklar n kazanmas için, her türlü gericiliğe karş halklar n kardeşliği bayrağ !

Yard m m dediniz?..

“Biri bize gerçekten yard m etmek istiyorsa, her sabah evlerimizin önlerinde s ralanan cesetleri toplas n. Güvenlik nedeniyle kimse bu cesetlere dokunmaya ya da cesetleri kald rmaya cesaret edemiyor. Ama bizler, her sa-

bah çocuklar m z okula götürmeye çal ş rken bu görüntülerle yüzleşmelerine art k dayanam yoruz.” Bu sözler Irakl( bir kad na ait. Emperyalist işgal alt nda 5. y l na giren ülkedeki durumu

hiçbir yoruma yer b rakmayacak denli şok edici bir şekilde ortaya koyan bu sözler, geçtiğimiz günlerde, K(z(l Haç görevlilerinin, Irakl kad nlara, yaşamlar n nas l sürdürdükleri ve kendilerine nas l destek verilebileceği konusundaki sorular üzerine sarf edildi. Irak’taki katliamlar art k medya için haber değeri bile taş mazken ülkede, pazara gitmek gibi s radan bir iş bile ölüm kal m sorunu haline gelmiş durumda. Bu durumun sorumlusu olan emperyalistlerin “vicdan” kuruluşlar da art k, barbarl k boyutundaki gerçeklik, çocuklar n cesetlere basmamak için didinerek gerçekleştirdikleri okul yolculuğu karş s nda söylecek laf bile bulam yor. www.alinteri.org’dan al(nm(şt(r.

Ahlak polisi iş baş nda! ‹ran sokaklar› ahlak polisinin iflgali alt›nda.

sonra yap lacak işlemleri şöyle anlatt :

Baflta Tahran olmak üzere tüm ‹ran`da halk “Karakola götürülen kişinin bilgileri al n p, fotoğraf çekileterörize ediliyor. Bir ülke düşünün ki, vatandaşlar n n saç telleriyle, k l k k yafetiyle, saç modeliyle uğraşs n! Yasa ve yönetmeliklerle bu konularda keskin s n rlar çizsin. Bunun d ş na ç kanlar üzerinde terör estirsin. Sokakta ikaz etsin, gözalt na als n, tehdit etsin ve fişlesin… İşte son günlerde İran’da bunlar yaşan yor. İran sokaklar ahlak polisinin işgali alt nda. Başta başkent Tahran olmak üzere tüm İran’da halk terörize ediliyor.

saç stilleri.

Kad'nlar fişlenecek Kad nlar üzerindeki bask ise daha da katmerli. Dar manto, k sa pantolon, vücuda yap şan elbise giyen ve saçlar gösteren başörtüsü kullanan kad nlar, polis taraf ndan durdurularak uyar l yor. Tahran Emniyet Müdürü Ahmet R(za Radan, “Aç k-saç k gi-

cek ve bunlar bilgisayarda saklanacak. Daha sonra bu kişilerin ailelerine bilgi verilecek ve karakola gelmeleri, gelirken de uygun elbiseler getirmeleri istenecek. Kişi, ayn şekilde bir daha giymeyeceğine ilişkin imzal taahhüt verdikten sonra ailesine teslim edilecek. Bu olaylar tekrarlan rsa dosya, adli mercilere intikal ettirilecek.” K l k-k yafet uygulamas n n sadece kad nlara yönelik olmad ğ n ifade eden Radan, yak n bir gelecekte polisin, “uygunsuz

Erkeklere saç stili yasağ' Polis teşkilat n n berberlere gönderdiği yeni talimatname ile “İslam geleneklerine uymayan Bat stilinde saç t raş ve modeli yap lmas ile cilt bak m ” yasakland . Tahran Berberler Derneği Başkan( Muhammed EftekariFard, “Berber dükkanlar na ruhsat verilirken, Amerikal' ve Avrupal lar gibi saç modelleri yap lmamas koşulu bulunuyor. Buna rağmen kentin baz berberlerinde bu tarz saç t raşlar yap ld ğ görülüyor. Biz bu konuda defalarca uyar yapt k. Kurallara ayk r saç yapmay sürdüren üyelerimizden desteğimizi çekeceğiz. Gerekirse ruhsatlar n geri alacağ z” dedi. Kurallara ayk r olanlar şunlar: Saçlara jöle ile şekil verilmesi, omuzlara kadar saç uzat lmas ve havaya dikili kabar k

yinenler toplumda ahlaks zl ğa neden oluyorlar. Dolay s yla polis bu duruma müdahale edecek” dedi. Kurallara uygun giyinmediği tespit edilen kişinin önce uyar lacağ n , k yafetini düzeltmezse karakola götürüleceğini bildiren Radan, daha

k yafet” giyen erkeklere karş da girişimde bulunacağ n bildirdi. Ali R za Radan, ülkedeki elbise üreticileriyle toplant yaparak, “İran geleneklerine uygun olmayan elbiseleri” üretmemelerini isteyeceklerini de belirtti.


Yaflanacak

E

M

E

K

D

Ü

N

Y

A

S

5 Dünya

I

Joaquim Neves Gomez’in an s na!

Sendikal Forum

CGT • DGB • BGMEA • COSATU • KCTU • GSEE • COBAS

R(za Doğan

Toplumsal Bilinç ve Örgütlenme

Toplumun, özellikle emekçi kitlelerin büyük çoğunluğu her türlü siyasi parti ve demokratik kitle örgütleriyle “mesafeli” kalmay tercih ediyor. Güvensizlik, beklentilerine cevap bulamama gibi başl ca nedenlerin yan s ra, “politika” veya “örgütlenme” konusunda yanl ş anlay şlar da oldukça yayg nd r. Bir görüşe göre “siyasi mücadele” veya “örgütlenme” seçkin veya ayd nlar n işi. Seçkin kişiler mücadele ederken, onlar için “tribünlerde seyirci” olup alk şlamak, zaman geldiğinde yenilenen seçimlerde oy vermek yeterli. Örgütlenmeyi sadece siyasi öncülerin örgütü olarak alg lay p, diğer demokratik kitle örgütlerini ve mücadelesini yads yan veya tepeden bakan diğer yanl ş bir görüş ise küçük burjuva çevrelerde yayg nd r. Örgütlülük farkl alanlarda farkl organlar yla bir bütünü oluşturur. Aile, iş ve çevre ilişkilerine kadar birey, ekonomik ve demokratik olarak zaten toplumsal bir örgütlenme içerisindedir. Yaşam m za örgütlü oluşumuz yön verir. Dolay s yla toplumsal örgütlenme, insan n üretim etkinliğiyle başlar. Toplum, belli bir ekonomik alt yap yla belirlenmiş belli üst kurumlara sahip sosyo-ekonomik bir örgütlenmeler bütünüdür. Marx bunu şöyle ifade ediyor: “Toplum, sadece bir bireyler y ğ n değildir. Bu bireylerin birbirleri karş s ndaki yerini gösteren ilişkilerin toplam d r.” Üretim araçlar üzerinde özel mülkiyetin gerçekleşmesinden sonra toplumlar s n fsal bir nitelik kazand . Bu toplumsal örgütlenme biçimlerine de yans r. Ezen ile ezilen, sömüren ile sömürülen çelişkisi, s n fl toplumlar n temel çelişkisi olarak her şeye damgas n vurur. Bu temel çelişki toplum içinde hem iç çat şman n, hem de yeni bir toplumsal devrimin öznel ve nesnel koşullar n oluşturur. Egemen s n flar, emekçi kitlelerin bilinç ve örgütsel gelişmesini engellemeyi kendi gelecekleri bak m ndan zorunlu bir görev olarak görürler. Kölelerin s n f bilinçli ve örgütlü mücadelesi olan “Spartakistler”in mücadelesi nas l güç kullanarak engellendi ise günümüz işçi emekçi y ğ nlar n örgütlü mücadelesi de güç kullanarak, yasaklayarak engellenmeye devam ediliyor. Fakat günümüzün egemen sömürücü s n flar sadece güç kullanm yor, elindeki medya gücüyle geniş emekçi y ğ nlar üzerinde ideolojik ve siyasi kültürel egemenliğini sürdürebiliyor, dahas yarat lan bilinç bulan kl ğ ile onu yedeğine almay başarabiliyor. Toplumlarda farkl düşüncelerin kendilerini ifade etmeleri ve örgütlenmelerinin engellenmesi veya zay flamas , geçici bir dönem için de olsa toplumsal gelişmenin önünü t kar, çürümeyi ve çözülmeyi getirir. Ama diğer yandan yeni toplumsal patlamalara zemin haz rlar. S n f mücadelesi tarihi, legal imkanlar n olmad ğ en zor şartlarda bile illegal s n f örgütlerinin nas l milyonlarca emekçi kitlelerin mücadelesine önderlik ettiğinin örnekleriyle doludur. S n f mücadelesi her tarihsel süreçte kendi koşullar na uygun örgüt ve mücadele biçimlerini yaratmak zorundad r. Geçmişte olduğu gibi bugün ve yak n gelecekte de örgütsel alanda değişmeyecek olan “üretim esas na göre örgütlenme”dir. İsçi ve emekçilerin her şeyden önce bulunduklar alanlarda meslek ve sendikal örgütlenmelerde ekonomik demokratik kazan mlar için örgütlemeleri s n f mücadelesinin ön koşullar ndan biridir. Öğrenci gençliğin akademik-demokratik mücadelesinin demokrasi ve özgürlükler baz nda s n f hareketiyle buluşmas , anti kapitalist, anti liberal siyasal örgütlenmelerin demokratik kitle örgütleri ve mücadelesiyle kuracağ iletişim önemlidir. S n f mücadeleleri tarihi göstermiştir ki, s n f hareketi hiç bir zaman tek bir parti tek bir siyasi hareketle s n rl kalmam şt r. İsçi s n f hareketinin s çrama yapabildiği en güçlü mücadele süreçleri, s n f hareketi içinde farkl eğilimlerin ortak hedefler için güçlerini birleştirdikleri dönemler olmuştur. Dar grupçuluk ve sektarizm, doğas gereği hiç bir zaman kitle hareketi olamaz.

Hepimiz onun sadeliğini, dostluğunu, sorunlara karş yorulmadan yönelmesini ve işçilerden yana kararl tutumunu biliyoruz. Cumartesi-pazar demeden her zaman yanlar ndayd . Ben onun yapt klar n n yak n tan ğ y m. Bu geçen 30 y(l içinde, sendika temsilciliği, iş yeri personel temsilciliği, iş yeri komite temsilciliği gibi birçok görevde bulundu. İşçilere karş yetkilerini hiçbir zaman kötüye kullanmam şt r. Onun ahlaki değerleri içerisinde en önemli nokta “iş birliğini reddetmek” olmuştur. San r m onu anman n ve yaşatman n en iyi yolu, onun sa-

d k olduğu mücadelenin ve kavgan n devam n sağlamakt r.

Michel Lecicot Ben Joaquim’u 2004’de SOBEA’da iş baş yapt ktan sonra tan maya başlad m. İş kontrat imzalama günleriydi. Gelip bana “Sak n baş eğmeyiniz” demişti. Tüm işçilerin onu saymas n n temeli 30 y ll k emeğinin sonucuydu. Örneğin işçilerin dilinde onun an lar vard r. 30 y(l önce ilk sendika temsilciliğine başlad ğ nda onu y ld rmak için günlük şantiye değiştirirlermiş. Ona rağmen her zaman olduğu gibi

kavga yolunu tutan kazan r. Ölümünden sonra işçilerin sergiledikleri dayan şma kültürü ve son yolculuğunda onu yaln z b rakmamalar , patronun ve

şefin işi b rakanlar n ücretini kesme tehdidine rağmen işçilerin bura ald r ş etmemeleri “İş günlüğümüz sizin olsun biz onu son yolculuğunda yaln z b rakmayacağ z” diyerek, işçilerin tüm şantiyelerden onun uğurlanacağ yere akmas gerçekten çok anlaml d r. Bu temelde sergilenen dayan şma ve anma girişimi, patron ve şefe geri ad m att rd ğ gibi Joaquim’in ölümünden sonra yap lan seçimlerde CGT’nin yüzde 90 oy almas yla sonuçland . Şimdi bu bayrak bizim elimizde dalgalanacak. Ali Tolu SOBEA İş yeri temsilcisi

2007 1 May s ’n n gösterdikleri! Dünyan n bir taraf ndaki işçi ve emekçiler tarihsel kazan mlar n koruma noktas nda dururken, bir taraf ndakiler kapitalist üretimin kurals zl ğ na karş direnip, kendi yasalar n oluşturmaya çal ş yorlar. Bir taraf nda kapitalist gelişimin beşiği olan yaşl Avrupa ve ABD gibi emperyalist kapitalist ülkelerle, kapitalist üretim zincirine çok önceleri eklemlenmiş olanlar, bir tarf nda Çin, Bangladeş gibi vahşi sömürü atölyeleri! Emperyalist kapitalizm tüm dünya işçi ve emekçilerini ayn

kölelik koşullar nda eşitlemeye çal ş yor. 1 May(s’taki taleplere, duruşa ve ruha yans yan da bu farkl l klarla birlikte, bu ayn l klar oldu. Bu 1 May s bu ayn l klar n henüz bir bilince dönüşüp, emperyalist kapitalizmin merkezi sald rganl ğ karş s nda ortak bir s n f ruhunda buluşamad ğ n gösterdi. Fakat alanlarda hayk r lan sloganlardaki benzerliklerle ayn zamanda buna ne kadar yak n olduklar n … Fransa, İngiltere, İtalya gibi ülkelerde kitlesel kat l mda bir düşüş yaşanmamas na, hatta

baz ülkelerde artmas na rağmen, ruhsal duruşta göze çarpan bir durgunluk vard ! 2007 1 May s’ sendikalar n içlerinin ne kadar boşald ğ n da bir kez daha gösterdi. Grev süreci yaşanan Almanya ya da seçim atmosferi yaşayan Fransa’daki kat l m ve haz rl klar bu aç dan manidard r. 2007 1 May s’ n n öne ç kan diğer özelliği ise ABD’de somutlaşt . Eyleme damgas n vuran göçmen emekçiler bu ülkedeki s n f hareketini belirleyecek bir dinamik olduklar n bir kez daha kan tlad lar. Onlar n duruşu

tüm göçmen emekçilere yol göstericidir. 2007 1 May s ’n n diğer anlaml mesaj Rusya’dan hayk r lan sosyalizm özlemi ile geldi! Bu özlem Avrupa’daki eylemlere as l olarak Türkiyeli devrimci örgütlerin k z l kortejleri ile taş nd . Fransa’da, Almanya’da, İngilter’de ve her yerde devrimci 1 May s’ n sembolü oldular. Filistin işçi s n f n n militan duruşu, Çinli kardeşlerimizin köleleik koşullar na isyan ise 2007 1 May s’ n n ak llara kaz nacak diğer karelerini oluşturdu.

Almanya’da uyar grevleri... Almanya’da yüz binlerce işçiyi kapsayan TİS görüşmeleri t kand . IG Metall sendikas metal ve elektronik sektöründe çal şan 800 bin kişi için yüzde 6,5 oran nda ücret zamm isterken, patronlar yüzde 2,5 oran nda ücret zamm ve bir defaya mahsus yüzde 0,5’lik ikramiye vermeyi, Noel paras n n ise yüzde 15 düşürülmesini teklif ediyorlar. Patronlar n kabul edilemeyecek bu teklifi karş s nda Almanya’n n dört bir yan nda yüz binlerce işçi uyar grevine gitti.

laş k 500 binin üzerinde işçinin kat lmas bekleniyor.

tutumunun ne olacağ n da gösteriyor.

Her şey bizim tavr'm'za bağl'!

Talepler nas'l belirleniyor!

IG Metall İkinci Başkan( Berthold Huber, «Eğer IG Metall’in gücünü hissetmek istiyorlarsa bunu da yapar z, canlar n çok kötü yakacak eylemler ya-

Toplu İş Sözleşmelerinde talepler; enflasyon+üretkenlik+kardan pay formülasyonuna göre belirleniyor. Bildiğimiz gibi Alman ekonomisi geçtiğimiz y l büyük karlarla kapat-

Bar'ş süreci bitti! 28 Nisan gecesi Toplu İş Sözleşme görüşmelerinin t kanmas ile birlikte görüşme süreci bitip, grev haz rl klar başlad . İlk uyar grevi, Thüringen ve Saksonya Eyaletlerinde yap ld . Arkas ndan Bat( Almanya’ya yay ld . 1 May(s’ta bütün alanlarda uyar grevlerine çağr lar yap ld ve özellikle NRW ve Bavyera Eyaletlerinde de 1 May s sonras uyar grevlerine gidileceği belirtildi. Bu grevlere yak-

par z» diyerek metal patronlar n anlaşmaya çağ rd . Tabi IG Metall’in bu tehtidin arkas nda durup durmayacağ ayr bir konu! İşin asl başlayan uyar grevlerindeki parçal duruş ve alabildiğine s n rlanm ş hareket plan ile daha şimdiden

m şt . Bu karlar n as l kaynağ üretkenliğin yükseltilmesidir. Bu da as l olarak işçinin emek gücünün sermaye aç s ndan en verimli şekilde kullan lmas , yani saatte üretilen mal say s n n artt r lmas anlam na gelir! Ancak yine bildiğimiz gibi

üretkenlik artarken Almanya’da etkisi giderek hissedilen bir enflasyon da söz konusudur. Enflasyon tüketim mallar n n fiyatlar n n yükselmesinde bariz bir şekilde hissediliyor. Bu aç dan yüzde 6,5’lik zam talebi işçinin cebine birkaç Euro fazla girmesi d ş nda bir anlam taş m yor asl nda. Bu rakamla as l olarak yüzde 2,4’lük bir reel ücret art ş sağlanm ş olacak. O art ş da işçilerin cebine girmeden 2007 y l nda yürürlüğe giren, KDV art ş , vergi reformlar yla getirilen k s tlamalar, sosyal sigorta aidatlar n n yükseltilmesi gibi harcamalarla eriyip gidecek. Bu aç dan patronlar n önerdiği koşullar gerçek anlamda kölelik koşullar d r. Hem daha fazla çal şacağ z, hem de ücretlerimiz yerinde bile saymay p, özünde daha da gerileyecek ! Bu pervas zl k karş s nda koyacağ m z kararl duruş bizi dilenci yerine koyanlar n bunun öyle kolay olmad ğ n anlamalar n sağlayacakt r ! Kazanan biz olacağ z !

Fabrika yine kapat lsa yine direniriz Sizi tan yabilir miyiz? Turhan Ersin. 20 seneden beridir Opel’de sendika işçi temsilcisiyim. Sendikal mücadeleye nas l başlad n z? TE: İlk Opel’de işe başlad ğ mda, gençlik temsilicisi seçimi vard . Öylesine g rg r olsun diye girdim, seçildim. Ama zamanla sendikal faaliyetin biz işçiler aç s nda önemli bir alan ve hak arama yeri olduğunu anlad m ve halen sendikal mücadelenin aktif bir yürütücüsüyüm. Şu an Bochum Opel’de neler tart ş l yor? TE: Opel fabrikas 2016’ya kadar üretime devam edecek. Şimdi belli görüşmeler var fakat işçilerden ne istiyorlar bu belli değil. İşçi temsilci başkan görüşmelere kat l yor. Ancak haftaya belli olur. Şu an 2016’ya kadar üretimin devam etmesi anlaşmas olduğu için fabrikay kapatma tehdidi getiremezler. Fakat işçi ücretlerinin düşürülmesi, çal şma saatlerinin artt r lmas gibi sald -

r larla gelebilirler. Bu, tart şmalara kat lan işçi temsilcilerinin tavr na bağl . İşçi temsilcilerinin kimi işçiden yana tav r koyarken, kimi de sendikadan yani patronlardan yana tav r koyabiliyor. Belçika’daki Opel fabrikas ç k ş veriyor. Orayla ne gibi bir ilişkiniz var? TE: Şimdi kavga birliği yap ld sendikac lar olarak, Belçika’daki işçilere destek vermeye çal ş yoruz. Hala toplant lar devam ediyor, haftaya sonuç al nacak. Daha önce de Belçika’daki WV direnişinde IG Metall’in tavr olumsuzdu. Sizce burda nas l bir tav r sergiler? TE: Sonuçlar ortaya ç kt ktan sonra sendika onaylamak zorunda. Onaylamadan önce ne yapacaklar n burda tart ş p konuşacağ z. Ondan sonra elimizden geldiği kadar yard m edeceğiz. Ama ilk önce toplant lardan ne ç kacak onu beklemek zorunday z. Daha belli değil. Burda IG Metall’in tutumu değil, bizim tutumumuz önemli,

yani Betribsratlar n (işçi temsilcilerinin). 2004 Opel grevine ilişkin görüşlerinizi alabilir miyiz? TE: 2004 senesinde Bochum’da patronlar Opel’i kapatmak istedi. Bu nedenle eylemler başlad . 7 gün sürdü ve sü-

perdi. Her taraftan destek geldi. Direniş sonucu, Bochum’da Opel’in kapanmas n engelledik. Bu direnişte göçmen işçilerin etkisi nas ld ? TE: Bir çok ulustan işçiler vard . Hepsi destekledi. El ele

büyük bir başar elde ettik. İşçi temsilcisi olarak Alman ve Türkiyeli işçiler vard . 2004’teki direnişten sonra nas l bir sözleşme yap ld ? TE: Bochum’daki Opel işletmesi 2016’ya kadar üretime devam edecek ve işçi ç kartamayacak. Ama cumartesi günleri iş günü olarak belirlendi. Peki Cumartesi günü çal ş rken mesai ücreti alabiliyor musunuz? TE: Hay r. Tatil günü de sabit değil, patron belirliyor, fakat bunun sendika taraf ndan da onaylanmas laz m. 2004 y l nda sizi ç kartmak istemişlerdi değil mi? TE: Evet. 2004 eyleminde beni baş olarak gördüler. Sendikac oldum olal işçilerin haklar n savunuyorum. Bu nedenle bunu bir f rsat olarak gördüler ve işten atmaya çal şt lar. Fakat bütün mahkemeleri kazand m ve halen Opel’de çal ş yorum. Senin işten at lma durumuna karş sendika bürokrasinin tutu-

mu neydi? TE: D ştan destek verdiler ama, genelde çok az bir destek ald m oradan. Çünkü, onlar bana bir avukat tavsiye ettiler. Ama ben kendi avukat m tercih ettim. Daha sonra sendikadan da at lmaya çal ş ld m. Peki kimler destekledi as l olarak? TE: Ben tüm Almanya’dan destek ald m. Güzel bir olayd . Kendi gücümüzle tüm arkadaşlar m işçiler arkamdayd . Ondan daha büyük bir destek olamaz zaten. 2004 y l direnişi kazan mla sonuçland . Şimdi ise azar azar belli haklar işçilerden al nmaya çal ş l yor. Bu durumda işçilerin tavr nedir? Kazan lan haklar n geri verilmesi tabii ki işçiler cephesinde iyi olmayacak. Doğall ğ nda tepkileri de güçlü oluyor. “Biz yeteri kadar verdik, art k verecek bir şeyimiz kalmad , neyimizi alacaklar?” diye tepki veriyorlar. Şu an Opel’in kapat lmas yeniden söz konusu olsa işçiler 2004’tekine benzer bir direnişle yan t verirler.

Öğretmenler grevde! Güney Afrika’da öğretmenler genel greve ç kma uyar s nda bulundu. Güney Afrika Öğretmenler Sendikas( (SADTU) devletin önerdiği yüzde 6’l k ücret art ş n kabul etmedi. Ülkenin en büyük kamu çal şanlar sendikas olan SADTU, 230 bin üyesiyle öğretmenlerin 2/3’ünü kaps yor ve genel olarak da en büyük ikinci sendika. SADTU temsilcisi Jon Lewis, yüzde 6’l k zam önerisini oybirliği ile reddettiklerini aç klad . Reddin sebebini, özellikle yiyecek ve benzin fiyatlar nda kendini gösteren yüksek enflasyon olarak aç klayan Lewis, öğretmenlerin talebinin yüzde12’lik zam art ş olduğunu söyledi. Sendika önümüzdeki dönemde yapacaklar toplant da bu talep kabul edilmezse yürüyüşler düzenleneceği ve greve ç k lacağ uyar s nda bulundu.

Portekiz’de greve doğru! Portekiz’in 800 binden fazla üyeye sahip en büyük sendikas olan Portekiz Genel İşçi Konfederasyonu 30 May(s’ta genel grev çağr s yapt . Sendika, Portekiz hükümetinin uygulamalar n n işçi haklar ve iş güvencesini tehdit ettiğini belirtti. Esnek çal şma yasalar ç kar larak sağl k ve emeklilik haklar n n t rpanlad ğ hak gasplar konusunda devlet geri ad m atmazsa yüzbinlerce insan n greve kat lacağ n ifade etti.

Vietnam’da 7 bin işçi grevde! Vietnam’ n kuzeyindeki Hai Phong şehrinde son iki günde iki fabrikadaki 7 bin ayakkab işçisi, ağ r iş koşullar na son verilmesi (işgünü sürelerinin azalt lmas ) ve maaşlar n n yükseltilmesi talebiyle greve gitti. Talepleri karş lan ncaya kadar greve devam edeceklerini belirten işçiler, 2006 Şubat’ nda da beş günlük greve ç karak ücret zamm hakk n kazanm şlard . Son dönemde grevler Vietnam’ n gündelik yaşam n n bir parças haline geldi.

Ford işçilere anadil yasağ'! Belçika’n n Genk bölgesinde kurulu olan HP Pelzer firmas , çal şanlar na iş yerinde anadillerini konuşma yasağ getirdi. Ford fabrikas na bağl fabrikada çal şanlar n yüzde 70’ini göçmenler oluşturuyor. Firma yönetimi, çal şanlar n iş yerinde bulunduğu her yerde ve saatte Flamanca konuşmas n , bunun yap lmamas n n ‘’yasal olarak işten ç karma gerekçesi’’ olacağ n aç klad .

Telekom greve haz'rlan'yor! Almanya’da Telekomünikasyon piyasas nda artan rekabeti gerekçe göstererek 50 bin çal şan taşeron firmalara devrederek 900 milyon Euro tasaruf etmek isteyen Telekom, ayr ca ücretleri yüzde 30 civar nda düşürmek ve haftal k çal şma sürelerini ise 38 ila 40 saate kadar uzatmak istiyor. Telekom tekeli, 1 Temmuz’dan itibaren bu planlar n yürürlüğe koymak istiyor. Bu planlar karş s nda Birleşik Hizmet Sendikas( (Ver. di) ile Telekom tekeli aras nda görüşmeler yap l yor. Görüşmelerin t kanmas üzerine Ver.di Sendikas , grev takvimi oluşturacağ n duyurdu. Grevin, önümüzdeki hafta içinde başlamas bekleniyor. Ver.di Sendikas ad na görüşmeleri sürdüren Lothar Schröder ise, tekelin sendikay oyalad ğ n belirterek uzlaşma yanl s olmad ğ n söyledi. “Biz eylemleri daha geniş alana rahatça yayabiliriz” diye konuşan Schröder, “Uyar eylemleri yerini süresiz eylemlere b rakabilir” dedi.


Yaflanacak

Y

Temel hakaret etmifl

Rizenin nacizane bir ilçesi: - “Tikkat tikkat karilerinuz saçlarını sarıye boyatmasinler nataşa zannediliyi sorumluluk kabul edilmez” Halk otobüsünde biletçi: - “Arkadaslar otobüsün arkas da gidiyor arkaya doğru ilerleyelim lütfen” Kabataş - Yalova iskelesi: - “Say n yolcular, lütfen tek s ra halinde ilerleyelim..... alooo....kime diyorum!!”

E

K

E

Emir ve yasaklara bütünüyle uyan

A

V

Çengel Bulmaca

F

R

Alman hizmet sendikas› Ver… ‹rlanda'lı aktör (…) Neeson

R

O

F

Bir rakam

Alım satım etkinli¤i

E

R

L

A

T

A

C

A

R

Z

A

Okur

A

(1925 - 1961) ara- → s›nda yaflam›fl, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin ilk baflbakanı olan ve CIA ve Belcika hükümetinin ortak operasyonu ile katledilen resimdeki önder

E

F

L

U

T

Yüzey ölçü birimi

Onma

K

A

R

Durmak fiilinden türetilen emir kipi

‹smailli inan›fl›n- → da üçüncü dereceye ulaflm›fl olan

Soy

I

R

Oksijen elemen- → tinin simgesi

Yemek, yiyecek

→ →

‹ng. Avrupa yönetici akademisi k›saltmas› Karakter

Büyük, genis Anıfltırma, ihsas

Karacılık, iftira

K

D

A

U

M

R

Hayvanlara veya eflyaya vurulan damga

K

Sinema, tiyatro, bir oyunda, bir filmde dinlenme süresi, antrakt

Güneydo¤u Asya'da yaflayan kuyruklu → maymun (Macacus) Bir resim malzemesi

Cet Duman lekesi

Anadolu ajans›

Ak›l

Tırafl için kullanılan, açılır kapa- → nır, çok keskin bıçak, yülgü

Sicim ↵

Temel, asıl, esas

B

A

E

N

Vahfli hayvan bar›na¤›

A

R

A

Temel özelliklerini büyük ölçüde kendinde toplayan örnek

K›saca Sermaya kurulu En uygun durum ve zaman

A¤abey

Karadeniz yelkenlisi

Yayla atılan ucu sivri alet

Isırgangillerden, Çin, Vietnam ve Malezya'da yetiflen de¤erli bir bitki

Yapma yüz

Akdenizde yer alan, ‹spanya ve Portekiz’in egemenli¤indeki ada

Eyalet

Düzeltme, ıslahat

L

A

M

→ →

Topluca giriflilen hücum

Pulluk, büyük saban

Fizikte Mercek

S

Resimde ki “Minik serçe” lakapl› türk pop müzi¤inin dev ismi

Beyaz →

Bir mastar eki

T

derler ve bu işle hiç bir ilgilerinin olmad ğ n söylerler. Müdur gidince yamyamlar n ş efi yamyamlara döner: - “Aran zdan hangi maymun temizlikçi k z yedi?” En arkadaki yamyam alçak bir sesle cevap verir: - “Ben yedim.” Bunun üzerine şef k yameti kopar r: - “Ulan aptal! Biz 4 haftad r grup müdürleri, bölüm müdürleri, proje yöneticilerini yiyip duruyoruz ki kimse fark na varmasin diye. Nas l olsa onlar n bir işe yarad klar yok. Senin durup dururken temizlikçi k z yemen şart m yd ?”

Serbest bırakma →

A

Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü

‹rade zayıflı¤ı →

S Dar ve kalınca → tahta

Bir bankada 5 yamyam, programc olarak görevlendirilirler. Müdürleri onlara hitaben: - “Şimdi burada çal şabilirsiniz. Burada iyi para kazanabilirsiniz. Ama yemek yemek için bankan n kafeteryas na gideceksiniz ve diğer çal şanlar rahat b rakacaks n z” der. Yamyamlar hiç bir çal şan rahats z etmeyeceklerine söz verirler. Dört hafta sonra müdürleri gelir: - “Çok iyi çal ş yorsunuz. Yaln z kat n zdaki temizlikçi k z kayip. Ona ne olduğunu biliyor musunuz?” Yamyamlar n hepsi hay r

Trabzon’un ilçesi

S

Bilgisayar programcıları

A

İki çiftçi. Biri Karadenizli diğeri Kayserili, sohbet ediyorlarmış. Haliyle zenginlikleriyle övünüyorlar.. Karadenizli başlamış: - “Bizum orda sabah güneş doğmadan bineyruz arabaya, akşam oliy biz hala çiftluğun öteki ucuna yetişemeyruz” demiş... Kayserili bunun üzerine: - “Yav bizim de vardı öyle eski bi arabamız, ama geçenlerde satıp yeni modelini aldık...”

Haykırma, ba¤ırma

K

Avrupa dünya çocuklar ile

Merkez komitenin k›saltmas›

Defa

Bir rakam

D

A

Avrupa

Geliflme, ilerleme göstermeyen Onikiparmak ba¤ırsa¤ına ba¤lı, iç ve dıfl salgıları olan iri bir bez

E →

T

Afrika’daki kurakl ğa ve açl ğa karş tüm dünya halklar eşitlik birliğinin başlatt ğ kampanya Hindistan ve Çin işçi birliklerinin yoğun desteği ile tüm h z yla sürüyor. Bu ülkelerden gönüllü milyonlarca taraftar Afrika’da belirlenmiş ülkeler tar m birliklerinin davetlisi olarak gemi ve uçaklarla yola koyuldular. Eski ABD halklar Geçmişin Tüketim Al(şkanl(klar(n( Yok Etme komisyonu Terapi gönüllülerinin toplad ğ milyonlarca ton g da maddesi de bu k tadan yola ç kt .

Eski türk para birimi

Bir sinir hastal›¤›

E

E

De¤iflim Güç, kuvvet

Afrika

‹çinde inorganik maddeler bulunan

Kötümser

Sak›p Sabanc›’y› sigeleyen harfler

Ertuğrul Erkösk

dayan şma komitesi gönüllüleri dünya Çocuk şark lar derleme birliği yeni eserlerini tüm dünyaya canl yay nlanacak bir konserle tan tacak. Sevgi Birliği ad alt nda oluşturulan bir örgütte her gün sevgi günüdür slogan ile geçmişte üretilen tüm savaş malzemesini yararl maddeye dönüştürmek için dünya çap nda proje yar şmas açt . Say n ve sevgili okurlar m z biz bunlar yazd ğ m z s rada geçmişte savaş eden ülkelerin gençleri futbol turnuvas taraflar n n birbirlerine yapt ğ şaş rt c sürprizlerle sona erdi. Kazanan tak m kupay kaybeden ve ikinci olan tak ma hediye etti. Kaybeden tak m taraftarlar da tüm sahaya binlerce gül dal atarak inan lmaz güzellikte renkler yaratt lar. Sevgili okurlar bu güzel gelişmeler devam edeceğe benziyor. Ben simdi izninizi rica ederek tüm gezegenimizdeki bu yeni durumun haberlerine yetişmeye gidiyorum.

Haz rlayan: Yaşanacak Dünya bulmaca ekibi Pencere, kapı vb. yerleri kapatmak için kullanılan demir veya tahta kanat

R

K

S

S

Erkek yurdunda pis su motoru arızalanmış elektrik kesilince ters çalışmış, yurdun son katındaki duşlardan pislik çıkmış durumdan habersiz yurt görevlisi: - “Dördüncü katın duşuna mıçan öğrenci dördüncü katın duşuna mıçan öğrenci hemen danışmaya gelsin bak valla bişey yapmayacam.”

→ →

N

Ankara’da patates soğan satan, megafonlu bir kamyonet. Polis anons yapıyor: - ‘06 MN 1945 ilerleeeee.’ Kamyonetin megafonundan cevap geliyor: - ‘Anlaşıldı tamaaaaam!!’

A

Ça¤dafllık

L

Polis anonsu: - Polis; ‘Beyaz Uno, çek kardeşim park yasak!’ gibilerinden bir anons yapar...

Güç sembolü olarakta bilinen baston

A

Muta, done

Arasız

Dünya Emekçileri federasyonu bu karar coşkuyla karş lad ve önümüzdeki 1 May(stan itibaren tüm dünya emekçilerinin de desteği ile global s nma sorunu ele al n p Eski sistemin tahribat tespit edilip bütün önlemler ivedilikle uygulamaya geçirilecek.

Eski araba

Şoför; ‘Abi ekmek alacam, hemen çıkacam’ der... Yarım saat kadar sonra elini kolunu sallaya sallaya çıkınca polis anonsu patlatır: ‘Beyaz Uno, ekmek nerde lan?’

Küçük bir ilçede belediye anonsu: - “Dikkayt dikkayt... sayın hemşerilerimiz, taze hamsi gelmiştir. Nurinin dükkanının yanında satılmaktadır. Acele edin bitebilir...”

Eminönü - Beyazıt istikametindeki tramvay anonsu: - “Sayın yolcular lütfen kapılara yaslanmayınız!!!” Bir kaç dakika sonra; - “Arkadaşım ysalanmayın di-

Feodal sistemde toprakla birlikte alınıp satılan köle

Trabzondan gelen otobüb çorumda mola vermek üzere: - “Evet sayun yolcularumuz, otobüsümüz çumburlu tesisine girmiş... Hay a... ezduk tesisin kopeeni!!”

Polis otosu: - “Lan yavuuuuzz!!... Yavuuuuzzz!! (Megafonun açık olduğunu farkeder) ................ee yavuz bey....”

R

L

E

M

‹flini iyi bilen, ye- → tenekli

Kuramsal

L

Ahu, ceylan →

Kar ayakkab›l›¤›

N

Dingil

E

yoruz kap lara ne var o kap larda anlamad m ki?”

Gözde sarıya çalan kestane rengi

Sevgili okurlar geçen yaz m zda sizlere dünyada meydana gelen güzel değişikliklerden bahsetmiştik. Ülkemizde de güzel değişiklikler oluyor. Cumhurbaşkanl(ğ(na aday olan A.B.D.ullah Gül söylentilere göre halk n seçmediği bir makam işgal etmemeliyim, demiş yak n çevrelerine. Ama bu haberi kaynağ na ulaşmak mümkün olmad ğ için doğrulatamad k.

Sevgili okurlar m z dünya halklar federasyonu tüm dünyada klorofloro karbon üretiminin durdurulmas ve de s nmaya çevre kirliliğine yol açan tüm faktörlerin incelenmesi için dünya çap nda bir ayl k grev ilan etti.

A

F

E

GÜL geç

R

Sahiplik, mülkiyet

T

L

Komik megafon anonsları Bir okulda öğretmenin çocuğunu okulda kaybetmesi üzerine hizmetlinin yapm(ş olduğu anos: - “Peliin! ecele buraya gel. anan beklii.”

A →

F Evrensel bilginin bilimi

Sade

M

F Ödünç alınan veya verilen mal

Saf, deneyimsiz

B

Bilinmeyen tarih

On para de¤erinde demir para

Fransa’n›n plaka imi

A

P

Bizmut elementinin imi

L

K

Eski dilde ayak

H

Bir nota

N

Global Is'nma

Sahip, iye Elinde bulunduran, üzerinde taflıyan

E

Az Para Gaz

Temel arkadaşına hakaret ettiği için yargılanıyomuş, mahkemede kendisini savunmuş: - Yok hakim bey, ben kendusuna sadece hayvan dedim. - İyi ya, hayvan demek hakaret değil mi? - Ne demek hakim bey... Yanlış anlaşılıyi... İnsan kurnaz bir dilkidur. Kurnazlıkta ileri gidersa kurttur, pek cesur ve heybetli olursa aslan, uysal olursa kuzi, korkak olursa tavşan, inatçi olursa eşek, güzel sesli olursa bülbül... velhasılı kelam, hakim bey, nsan hiçbir zaman heyvanluktan kutulamaz.

Haz rlayan: Yaşanacak Dünya bulmaca ekibi

T A

R

4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik finaline geç kalırlar. Okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin patladığını söylerler... Hoca ilk başta inanmaz ama öğrencilerinin yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler. Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencği boş bir salonun ayrı ayrı köşelerine oturtur. Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10’ar puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler. Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik patladı?"

Kendini be¤enme hastal›¤›

N

- Dokuz kad n n, bir bebeği 1 ayda doğurabileceğini söyleyen kişiyePROJE MÜDÜRÜ denir. - Bir bebeğin, 18 ayda ancak doğacağ n söyleyen kişiyeÜRETİM MÜDÜRÜ denir. - Bir kad(n(n, 1 ayda, 9 bebek doğurabileceğini söyleyen kişiye PLANLAMA MÜDÜRÜ denir. - Bir bebeğin üretim şeklinin ille de yanl ş olduğunu söyleyen kişiye KALİTE KONTROL MÜDÜRÜ denir. - Dünyada hiç kad n ve erkek kalmasa o bebeğin kendini doğurabileceğini söyleyen kişiye PAZARLAMA MÜDÜRÜ denir. - Bir kad(ndan, bir bebeği, 1 ayda doğurmas n bekleyen kişiye GENEL MÜDÜR denir. - Bebek falan istemediğini söyleyen kişiye ise MÜŞTERİ denir.

B

I

Müdür çeflitleri

Prospektüs

M

Evet dostlar, Bu say da köşemizden yap lan çağr üzerine, yaşad ğ bir olay bizimle paylaşmak isteyen Yaşanacak Dünya okuru bir arkadaş m z n yaz s na yer veriyoruz. Ben de size her önüne gelen arkadaşa, Felsefik Düşünceler köşesine malzeme gözüyle bakan bir arkadaş m zla yaşad ğ m z serüvenden söz edeyim. Bu arkadaş m z herkesin yapt ğ gaflar -unutkanl klar toplay p, beş ekleyip “ti” ye almas yla ünlüdür. Fakat anlatacağ m olay okuyunca, cümlemizin gaflar n toplay p beşle çarpsan yine buna erişemez olduğu konusundaki düşünceme san r m siz de kat l rs n z. Bunu Sen nehrinin bütün sular da temizleyemez. Paris’in lanet s cak bir günü. Hani nefes almakta zorlan yor insan. Söz konusu arkadaş ve yan nda bir iki kişi, Türkiye’den gelen iki misafirin kald ğ eve gidiyorduk. “Çok uyan k” arkadaş m z defalarca gittiği evi şaş rd . Önce insanl k hali biraz arayarak bulur herhalde diye sab rla bekledik. Oradan doland k yok, buradan doland k yok. Arkadaş evi bulam yor. Ev sahibini aramak için cep telefonuna davrand . S caktan beynimiz kaynam ş bir vaziyette “Oh art k telefonla yönlendiriliyoruz, hem arkadaş uyan kt r bir şaş rd art k şaş rmaz” diye rahat nefes ald k. Yok kardeşim yok! Cay r cay r her iki taraf telefonla aral ks z konuşuyor, ev sahibi arkadaş m z yönlendiriyor bizimki evi yine bulam yor. Yer yar ld da yerin dibine girdi sanki mübarek ev (!) Başka ne neden olabilir ki?! Kaç saat doland k hat rlam yorum. Bizimkisi hala ne kadar uyan k olduğundan söz ediyor ve dolan yoruz. “Bu Paris’te kaybolanlar nas l buluyorlar acep” diye içimden söyleniyorum. Telefon kar etmedi. Sonra ya belediye “kay p var” diye anons eder, kurtar r bizi bu cehennem azab ndan, ya da kös kös döneriz gerisin geriye diye düşünmeye başlad m. S caktan dilimiz d şar sarkmaya başlad zira. Ev sahibesi daha parlak bir fikir bulmuş. Bizim arkadaş köpeğini daha önce bir kaç kez sevmişmiş. Köpek bizimkinin kokusunu tan d ğ için, köpek elinde çevreyi taramaya ç km ş. Kald k m bir sevimli itin koku alma duyular n n gelişkinliğine! Sonumuz hayrola! Türkiye’den gelen misafirlerden biri de upuzun boyu, ayağ nda şortuyla ayr bir koldan taramaya ç km ş. Ev sahibesi nihayet bizi, sağ solu koklaya koklaya gelen köpeğiyle, bitik bir vaziyette iken bir parkta buldu. Koşup boynuna sar ld k. Özlemden mi, ‘kurtulduk’ sevincinden mi bilinmez. Ama her ikisi birleşti galiba. Türkiye’den gelen misafir de beş dakika aradan sonra yan m zdayd . Hayat nda ilk kez Paris’e gelen misafirimizin, hoş beşten sonra ilk söylediği şey “Ya dün geldik, bu sabah yürüyüşünde ben bu çevreyi ve Paris’i epeyce kapt m. Keşke sizi gelip ben alsayd m” oldu. Bizimkisi bu laf duymad m , duymazl ktan m geldi bilemem. Çünkü o s rada misafire; bütün arkadaşlar n ne kadar unutkan olduğundan, Felsefik Düşünceler köşesine malzeme olduklar ndan, Felsefik Düşünceler’i köşe olmaktan ç kartarak broşürleştirme projesinden söz ediyordu. Misafirin kibarl ktan olsa gerek sesi ç kmad ama içinden kaç kez “La havle” (Bu böylemi yaz l r bilmiyorum, halk aras nda söylendiği gibi yazd m) çekti kim bilir?!

Halk dilinde, iri, büyük

A

Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler · Felsefik düşünceler

Uyan'klar da kaybolur

Bu bitkinin doku- → macılıkta kullanılan lifi

Zeynep Günel felsefikdusunceler@yahoo.com.tr

Çengel Bulmaca

A

Matematik finali

Felsefik düflünceler

Dünya 6

Alkalik

Alfabenin ilk harfi


Yaflanacak

K

A

D

I

7 Dünya

N

‹çimdeki Pencere Gülümser Keleş

Bir kad n n günlüğü Bir günlükte neler olur? Ac lar, mutluluklar, paylaş mlar, beklentiler… Daha neler neler. Ben bir kad n m. Yeri geldiğinde, “kendimi kimseye ispatlamak zorunda değilim” desem de yine de bunu s k s k yapmak zorunda kalan, şartlar eşitlemeye çal şan ve çok az bir yüzdeyle bunu başaran bir kad n. Ama önce çocuklar için var olan bir anne. İki güzel varl ğa hayat n güzelliklerini sonra zorluklar n , zorluklarla beraber gerçeklerini anlatmaya çal şan bir anne. Bana sorduklar sorular karş -

s nda bocal yorum çoğu zaman… Çocuk deyip geçmeyin, büyükleri cebinden ç kar r, ters düz eder onlar. “Aaa bunu bir çocuk ak l edemez” demeyin sak n, hata olur. Onlar bir çocuk safl ğ ile bazen biz büyüklerden daha iyi ve mant kl yaklaş yorlar olaylara. O küçücük yürekleri yeri geliyor baba özlemini, yeri geliyor anne özlemini taş yor içinde.

Benim doğrular'm… Ben… Ben ayr ld m eşimden … Mutlu olabilmek için, ço-

cuklar mla bu hayat huzurlu yaşayabilmek için, akşam yast ğa baş m değdiği zaman Hiçbir şeyi düşünmemek için… Benim doğrum buydu ve yapt m. Çocuklar m babas z büyümez demedim, çünkü onlar o evin içinde zaten onsuz yaş yorlard . Bu evlilikten öğrendiğim tek şey şu; kimseyi zorla yan n zda al koyam yorsunuz… Teşekkür etmem gerekense çocuklar m. Eski eşim sayesinde güzel iki “Can” m var şimdi. Beni de babalar n da bir gün gelecek anlayacaklar. Umudum doğru anlamalar . Ama şunu da biliyorum ki, bu olaylarda suçlu ar yorlar ve bu suçlu her zaman yanlar nda onlar için var olan kişi oluyor. Bunu zamanla onlar n doğrular yla anlatmak, sadece bakarak değil görmelerine müsaade ederek anlatmak gerekiyor. Bakt ğ n z şeyi bazen göremeyebiliyorsunuz. Benim günlüğümde ilk yirmi sene “ben” olarak geçti, daha sonraki alt( sene “eşim” olarak, son dokuz senede “çocuklar m”… Ben beni unutal bir de bakt m ki onbeş sene olmuş. Peki neden?!.. Yaşarken insan nas l kendi kendini yok eder, sadece karş taraf için yaşar?.. Eğer sen varsan asl nda onlar da

Cep telefonuna bağ'ml'l'k

var… Bunu anlamak için çok mu yaşamak, görmek gerekiyor? HAYIR…… Hayat bir dert yumağ olarak görmekten vazgeçtim ben. Şimdi kollar m mutluluğa çocuklar mla beraber açt m. Bu mutluluğu ellerimle değil yüreğimle sard m. Ve anlad m ki güçlü olmak hayat sevmek ve hep yeniden yeniden tutunmak gerekiyor.

Cesaret… Asla kaçmay n, onlar n sorduğu en zor sorulara cevap verin. Sevgi her şeye anahtar. Çocuklar m al yorum kucağ ma sar yorum, onlar sevdiğimi her f rsatta söylüyorum. Boyun eğmeden, dik durmay öğretiyorum onlara. Şimdiden durmay bilmeliler ki ilerde duruşlar ile “ben buyum” diyebilsinler.

Ben benim doğrular m için yaş yorum, bunlar gösteriyorum ve diyorum ki, “kabul eden eder, etmeyen etmez. Herkesin yüreğinde iyi bir yer etmek zorunda değilim… Doğru, mert, dürüst, hesaps zca seven birkaç dost yeter”. Cesaretim var hakl ya hakl l ğ n , haks za haks zl ğ n hayk rabiliyorum. Geleceğe ve yar nlara umutla, sevgiyle bak n. Yapt ğ n z n sonucu her ne olursa olsun omuzlay n. Gülmeyi ağlamak kadar iyi biliyorum art k. Kaybetme ve kazanman n bilincine vard ğ m düşünüyorum. Biliyorum ki Kazanmak kaybetmenin en büyük sonucudur. Yine unutmayal m ki ancak cesaret baz taşlar yerinden oynat r. Tuna Ateş

“Lütfen yard m edin bana Boğuluyorum” Avrupa’da yaşayan kad nlar m z n yaşam ndan bir kare: Senem henüz 17’sindeyken babas n n işçi olduğu Fransa’ya geldi. Avrupa çoğu insan n hayallerini süslediği gibi, Senem’in de hayallerini süsleyen bir yerdi. Geldi gelmesine ama beklediği yaşam n aksine, kendini hemen iş yaşam n n ortas nda buldu. Konfeksiyon atölyesinde çal şmaya başlad . Her ay sonu ald ğ paray babas n n avuçlar na indirmek zorundayd . Kardeşleri vard , babas n n ev geçindirmesi gerekiyordu.

biri değildi Senem. Evlenmişti art k. Eşinin durumu pek de fena say lmazd . Derken ilk çocuk, arkas ndan ikinci çocuk oldu. Bu arada kayn , görümcesi ve kaynanas derken, ev halk na her gün yeni biri eklendi. Senem susmaya devam etti. Her gelenle birlikte Senem’in omuzlar ndaki yük daha da artmaya başlad . Eşi desen tüm yaşam neredeyse iş olan bir insan. Görümce ve kayn n n tüm işlemlerini takip etmek, evlendirilmeleri… daha birçok şey Senem’e bak yordu. Yapt da bütün bunlar .

Yükü omuzlamak Bu yaşam evlilikle değiştirebileceğini sand . Ard ndan aile büyüklerinin karar verdiği bir evlilikte buldu kendisini. Çok konuşan, sosyal bir yap s olan

“Lütfen yard'm edin bana!” Yaşananlar Senem’i bunalt yordu. Tüm bu bunal mla yaşam nda arad ğ sevgiyi bulama-

yan Senem en iyi arabaya, en iyi k yafetlere vb. h zla sar l yordu. Ama bunlar onu mutlu etmiyordu. Tam bir tüketim ç lg n olmuştu Senem. Ama mutlu değildi. Eşinin çoğu zaman yüzünü bile göremiyordu. Bunald ve daha da bunald . Yaşad ğ s k şmay , sorunlar n paylaşacak yer bulamad . Derken Senem, daha 33 yaş nda depresyonun en ağ r yla tan şm ş oldu. Sevgisizlik, iş ve ev aras na s k şan yaşam, duygu, düşünce dünyas n paylaşamama Senem’i bir hastane odas na götürdü. Hastaneye götürülmeden önce etraf ndakilere bağ r yordu: “Lütfen yard m edin bana, konuşam yorum, boğuluyorum. Lütfen yard m edin bana, çocuklar m için lütfen!”

Dünyan n en fakir ülkelerinden açl k ve susuzluğun pençesi alt ndaki Nijer’de, hayat n bütün ağ r yükünü kad nlar taş yor. 1960 y l na kadar Fransa’n n sömürgesi ve nüfusunun çoğunluğu Müslüman, topraklar n n yüzde 88’i ise çöl olan ülkede, nüfusun üçte biri açl k tehlikesiyle karş ya karş ya bulunuyor. Yetersiz beslenen yaklaş k bir milyon çocuktan 150 bininin geçen y l öldüğü Nijer’de,

halen 280 bin çocuğun da ölümle burun buruna geldiği belirtiliyor.

“Izd'rap…” Bebek ölüm oran n n binde 257, ortalama yaşam süresinin ise 39 olduğu ülkede, kad n olman n diğer bir ad bu ülkedeki kad nlar taraf ndan ‘'zd'rap’ olarak adland r l yor. Bebek yaşta ölmeyen 4 çocuktan 3’ü olarak yaşamlar n devam ettir-

Yararl' m' zararl' m'? Ailelerin basit duyarl l klar üzerinden, önce kendileri sonra da çocuklar nezdinde kolayca meşrulaşt rd klar bu cep telefonlar vakas başta bizzat çocuklara, sonra ailelere, aile bütçelerine, çevreye, toplum sağl ğ na büyük zararlar veriyor. Günlük hayat n hengamesi içinde zaten gürültüden boğuluyoruz, teknoloji insan n tüm doğal yaşam formunu bozuyor, gündelik güvenlik kayg lar üzerinden hem gelişim çağ ndaki çocuklar m z radyasyona teslim ediyoruz, hem de kişiliklerini bozuyoruz. Kötü bir zamanda, küçük bir çocuğun elinde cep telefonu olmas , ailelerin savunduklar n n aksine, güvenlik aç s ndan da çocuğa zarar veriyor. 50 Euro için taksici b çaklad klar n biliyoruz. Türkiye’nin bir de kap-kaçlar n göz önüne alal m. Bunlar art k Almanya’da da yaşan yor. Çocuk bir tehlikeye maruz kald ğ nda telefon gerçekten çocuğun kurtar c s olacak m ? Yetişkin bir insan n küçük bir çocuğun elinden telefonu kapmas herhalde taksiciyi b çaklamaktan daha kolay olur. Ha, olur ya bazen arkadaşlar ile birlikte veya bir s n f gezisine gider ise, idareten çocuğa kartl bir telefon verilebilir, ama çocuğun düzenli telefon taş mas na kesinlikle karş y m. Diğer taraftan bir de maddi zarar göz önüne alal m. Tramvayda daha 14-15 yaşlar ndaki çocuklar n telefon faturalar üzerine konuşmalar na kulak misafiri oldum. İnan lmaz hesaplardan, ne kadar borca girdiklerinden ve nas l ödeyeceklerinden bahsediyorlard . Anne ve babalar ödemediklerinden, kendi harçl klar ndan ödemeleri gerektiğini söylüyorlard . Sizce bu yaşta borca giren çocuklar n yar n ne olabilir? Alman aileler kendi harçl klar ndan ödemeleri gerektiğini söyleyerek yola getirebiliyorlar çocuklar n . Ya bizim Türk aileleri ne yap yorlar? Hiç k yabilirler mi çocuğuna? Asl nda her ay yüklü yüklü telefon faturalar ödemekle çocuklar na çok iyi bir şekilde k y yorlar. İyilik yapt klar n san yorlar ama bu iyiliğin ac s n ileride yine bu çocuklar çekeceklerdir.

Yetişkinler için de sorun

Nijer’de kad n olmak… me şans yakalayan çocuklardan, k z olanlar n çilesi 6 yaşlar nda başl yor. 6 yaş na gelince evinin yükünü s rtlamaya başl yorlar. S rt na bağlad ğ küçük kardeşiyle birlikte k rsalda tarlalarda çal şmaya başlayan minik k z çocuklar , şehirlerde ise ellerine ald klar tabaklar yemek art klar yla doldurmak için hayat kavgas veriyor. Ülkede ücretsiz iş gücü olarak da görülen kad n, evinin işini görüyor, s nma ve yemek yapmada kullanmak için ağaç topluyor, tarlada çal ş yor, çocuk bak yor ve hayat n bütün yükünü s rt na alarak kocas na ve ailesine hizmet ediyor. Çok eşli evliliğin yayg n olduğu ülkede, kad n n hayat n tüm yükünü s rt na almas ise yine anlam ifade etmiyor Nijer’de. Çünkü, kad n n bu yaşam da kocas n n iki dudağ aras nda… Evlenmenin 30 Euro gibi düşük fiyata mal olduğu ülkede, evin erkeği ikinci, üçüncü, hatta dördüncü evliliğini yapabiliyor. Kad n, kocas n n bu evliliklerine itiraz etme şans na sahip değil. Eğer erkek, beşinci kez evlenmek istiyorsa, eşlerinden birini boşayarak, sokağa terk ediyor. Nijer’de kocas taraf ndan terk edilen ve ailelerinin de

Geçen ay televizyon bağ ml l ğ ile ilgili yazm şt m. Bir başka bağ ml l k ise -yeni çağ n hastal ğ da diyebiliriz- cep telefonudur. Asl nda iyi bir icat, iyi kullan ld ğ sürece. Zaman m zda cep telefonu olmayan yoktur art k, yediden yetmişe herkesin en az bir adet telefonu vard r mutlaka. Ben kendi kendime soruyorum: Küçük çocuklar n da cep telefonu olmal m ? İlkokul çocuklar n bile sabah erkenden okul yollar nda telefon kulaklar nda giderken görüyorum. Sabah sabah kiminle, ne konuşuyorlar bu çocuklar? Ders başlamadan önce öğretmenler, okul bitişinde geri iade etmek üzere, telefonlar toplar hale gelmişler. Öğretmenler kurnaz ise, çocuklar daha kurnaz; baz çocuklar 2 telefon taş yorlarm ş çantalar nda, birini öğretmene veriyorlar, diğeri de yanlar nda yedek kal yor (Bu bilgiyi 6. s(n(fa giden oğlumdan ald m). Bazen çocuğuna telefon alan anne ve babalar ile tart ş yorum. “Niye al yorsunuz çocuğunuza telefonu, gerçekten gerekli mi?” diye. Sorular ma “tabii gerekli” cevab n al yorum. “Ya yolda bir şey olursa, ya hastalan rsa, ya eve gecikirse… merakta kalmamak için” gerekliymiş. Veya öyle kötü bir zamanda yaş yormuşuz ki, birisi sark nt l k yaparsa çocuğuna, ya da kaç rmak isterse… “İşte o zaman telefon ile yard m isteyebilir”miş çocuklar. Ne diyeyim art k. Ya benim çocukluk zaman mda kötülük yokmuş ya da ben ve benim zaman mdakiler ucuz kurtulmuşuz.

bakmad ğ çok say da kad n sokaklarda açl ktan ölmemek için mücadele ediyor. Nijer genelinde okuma yazma bilenlerin oran yüzde 13’ken, bu oran kad nlarda yüzde 6’lara kadar düşebiliyor.

İnsan'n kan'n' donduran gelenek Nijer’de k z çocuklar n n küçük yaşta evlendirilmesi ise bu ülkede yaşanan dram n bir başka ayr nt s . K z çocuklar hayat n ne olduğunu anlamadan en fazla 13 yaşlar nda hayat n yüküne omuz vermeleri için evlendiriliyor. Ülke genelinde 200 doktorun bulunduğu ve bu doktorlardan sadece 4’ünün kad n doğum uzman olduğu Nijer’de, doğumlar n yüzde 85’i k rsal kesimde, ilkel koşullarda gerçekleştiriliyor. Yanl ş ve zorla doğum s ras nda mesaneyle hazne aras nda y rt k oluşmas sonucu kad nlar fistül (idrar kaç rma) hastal ğ na yakalan yor. Bu ülkede, fistül hastal ğ na yakalanan kad n n yaşam ise ölümden daha beter hale geliyor. Fistül hastal ğ na yakalanan kad n, kocas taraf ndan çocuğuyla birlikte sokağa terk ediliyor. Sokağa terk edilen kad nla-

ra aileleri de sahip ç km yor. Yine bu kad nlar koktuklar için toplum taraf ndan da d şlanarak yaln zl ğa terk ediliyorlar. Çoğu şehirlerin d ş nda, ağaçlar n alt nda gündüzleri çocuklar yla vakit geçiren bu kad nlar, geceleri ise çöplerden toplad klar yiyeceklerle hayatta kalman n mücadelesini veriyorlar. Sağl(k Bakanl(ğ( yetkilileri, 12 milyon nüfuslu ülkede 200 binin üzerinde fistül hastas kad n n bulunduğunu belirtiyorlar.

Kad'n sünneti Nijer’de bir başka dram ise Afrika k tas n n bir çok ülkesinde k zlar n sünnet ettirilmesi. Nijer hükümetince yasakland ğ belirtilen bu uygulaman n halen ülkenin k rsal kesimlerinde sürdürüldüğü belirtiliyor. Nijer Sağl(k Bakanl(ğ( yetkilileri, ülke genelinde kad nlar n yüzde 5 ila 30’unun sünnet edilmiş olduğunu aç kl yor. Yetkililer, UNICEF’le birlikte ülkede kad n sünnetinin sona erdirilmesi için medya, dini liderler ve kamu görevlileri ile birlikte duyarl l k yaratma kampanyalar yürüttüklerini kaydettiler. www.alinteri.org’dan al(nm(şt(r

Cep telefonu kullan m n n s rf çocuklar için değil yetişkinler için de büyük sorun olabileceği kanaatindeyim. Eşimin bir sözü var: “Telefona giden para boş parad r, gereksiz yere giden parad r. 50 Euro’dan fazla fatura geliyor ise, ac r m bu boşa giden paraya.” “Ben telefonsuz yapamam” diyen bir çok insan tan yorum. Ya siz telefon ile mi doğdunuz Allah aşk na? Telefon kocaman insanlar n ellerinden tespih gibi hiç düşmüyor. Ne gerek var? Hani işinden dolay devaml arananlar veya kendisi aramak zorunda kalanlar tamam… Ama şöyle bir bak yorum da en çok cep telefonu kullanan kişiler daha çok işsiz gezen insanlar. Yaz m şöyle bağlamak istiyorum: Belki fark nda olmadan, belki de fark nda olarak günümüzün insanlar ne kadar da bağ ml oldular. Geçen ay televizyon ve dizi bağ ml l ğ ndan bahsetmiştim. Televizyon izlerken hiç olmazsa cebinizden paran z ç km yor. Bir ailede, anne-baba ve 2 çocuğun cep telefonu olduğunu düşünün, yani 4 adet telefon, bir de evdeki telefonu unutmayal m ve bu aile idareli kullanam yorsa, vay o ailenin haline. Eğer bir çocuğun mutlaka bir cep telefonu taş mas gerekiyorsa, kartl yani s n rl kullanabileceği bir hat al nmal . Kendiniz de çok konuşup, çok yüklü faturalar ödüyorsan z, en k sa zamanda çözüm yolu aray n z. Ben nas l m yap yorum? Çok acil olmad ğ sürece kimseyi cepten aram yorum ve faturam 25 Euro’yu aşm yor. Bu kadar basit. Bağ ml l k konusunda da, eşinizden, sevgilinizden ve doğrular n zdan başka bir şeye “bağ ml ” olmay n diyorum ve sayg lar m sunuyorum. Boş yere bu sistemin tüketim kültürünün oyuncağ olmayal m…


Yaflanacak

Dünya 8

G

E

N

Ç

L

K

Ek ders “yard mlar ” çözüm mü?!

GençLink

gidebilenlerimizin meslek sahibi olabilmek için zorunlu olan praktikum (staj) yapabilecek yerler bulabilmeleri giderek imkans zlaş yor!

Ergin

Harç sistemini yine bozabiliriz ! Kuzey Ren Westfalya’da (NRW) üniversite okumak gittikçe zorlaş yor. Hele bir de AB ülkelerinden birinin vatandaş değilseniz… Bilindiği gibi yaz sömestrsinin başlamas yla birlikte eyaletteki 33 üniversitenin 27’si harç almay karar alt na alm şt . Buna göre üniversiteler her öğrenciden sömestr baş na 500 Euro harç almaya başlad . Ve sonuç oldukça çarp c oldu. Üniversiteye giden öğrenci say s yüzde 20 oran nda azald . Yani her yüz öğrenciden 20’sinin üniversite okuma hakk elinden al nd .

Aç'kça ayr'mc'l'k Tüm Avrupa’da ve Almanya’da göçmenlere yönelik ayr mc l ğ n keskinleştiğinin hepimiz fark nday z. İş öyle bir noktaya vard ki, göçmenler aras nda bile ayr mc l k yap l yor! AB ülkelerinden herhangi birinin vatandaş ysan z ve NRW’de üniversiteye gitmek istiyorsan z çok şansl s n z! Çünkü AB d ş ndaki ülkelerden gelen göçmenler, harç zulmünü iki kat fazla hissediyor. Nas l m ? Bonn Üniversitesi’nde Rektörlük ve idare, AB d ş ndan gelen öğrenciler için harç uygulamas n n d ş nda özel bir uygulama daha başlatt . Eğitim harc n n yan nda “sosyal katk ” (“Sozialbeitrag”) ad alt nda 156,09 Euro talep ediliyor. Bunun d ş nda sömestr baş na 150 Euro da idare paras al nacak. Böylece AB d ş ndan gelen öğrenciler sömestr baş na 800 Euro’dan fazla para ödemek zorunda kalacaklar. Üniversiteye öğrenci olarak gelen gençlerin okuyabilmek için çal şmak zorunda kald klar n biliyorduk. Masraflar n karş layabilmek için o kadar çok çal şmalar gerekiyordu ki, okula gidebilmek için, ders çal şabilmek için ne zamanlar kal yordu ne enerjileri. Şimdi bu daha da ağ rlaş yor!

Fark'nda olmad'klar'm'z! Gerek dünya çap nda eğitim sistemlerini konu alan dev çapl araşt rmalar n sonuçlar , gerekse bizzat Almanya’daki namuslu bilim insanlar n n ortaklaşt klar temel nokta; Alman eğitim sisteminin ayr mc ve eleyici bir nitelikte olduğudur. Bizlerse bu sistemin tüm olumsuzluklar n sonuçlar ile birlikte yaş yoruz. Bazen biz göçmen çocuklar n n ve Alman emekçilerin çocuklar n n gittikleri okullara verilen ödeneklerin k s tlanmas nda, bazen öğretmen aç ğ nda… İşin kötüsü bunlar giderek yayg nlaş yor, giderek s radanlaş yor! Daha vahimi, eğitim sistemindeki çarp kl k ve mentalitedeki ayr mc l kla içimizde az msanmayacak say da arkadaş m z engelli çocuklar n gittiği Sondershulelere gönderiliyor. Üniversiteye gitmeyi bir yana b rak yoruz! Meslek okuluna

Bu sayd klar m z art k gizlenemeyecek kadar yayg nlaşan sorunlar. Ama bir de henüz bu kadar aç ğa ç kmam ş olan başka gerçekler var. Bunlardan biri de giderek yayg nlaşan ev ödevleri yard m kurslar . Baz lar m z bu kurslardan al yoruz. Verdiğimiz para da az değil. Ailelerimiz de bütçeleri uygun olmasa da oradan buradan k smak pahas na da olsa bu kurslardan almam z destekliyorlar. Maddi durumu bu ek harcamaya el vermeyenlerimizin almas ise neredeyse imkans z. Bu kurslardan almak bizim okuldaki başar m z elbette ki etkiliyor. Ama hem okula gitmek, hem de para verip ek kurs almak aras ndaki yaman çelişkiyi göremez hale geliyoruz. Hatta bu durumu doğallaşt r yoruz, baz lar m z zorunlu bir ihtiyaç olarak görüyoruz. Bir çoğumuz için bu gerekliliği sor-

Bu mümkün! Bundan 25 y(l önce de Almanya’da üniversite eğitiminde yüksek harçlar al n yordu. Ancak Hamburg’da başlayan kitlesel öğrenci eylemleri ve boykotlar ile bu uygulama o zaman geri çekildi. Bu bugün de mümkündür! Yeter ki örgütlenelim, gücümüzü birleştirip, sokağ n dili ile konuşmaya başlayal m.

Giderek bir piyasa haline gelen ek ders kurslar sizce de başka sorunlar n yan s ra as l ola-

rak eğitim sistemindeki çarp kl ğ göstermiyor mu? Ve bizi bu temel nedeni sorgulay p, eğitim sisteminin daha verimli ve kapsay c bir dönüşüme uğramas için gereken toplumsal duyarl l ktan uzaklaşt rm yor mu? Bielefeld Üniversitesi Pedegoji bölümü taraf ndan yap lan bir araşt rman n sonuçlar bu konuda çarp c sonuçlar sunuyor. Araşt rmaya göre aileler sunu-

lan seçeneklerden birisini seçmeyi özgür seçim olarak alg l yorlar. Araşt rma ev ödevi yard m kurslar ndan hem öğrencilerin hem de velilerin memnun kald klar na dikkat çekiyor. Bu da asl nda bu seçimle çarp k eğitim politikas nda taraf haline geldiklerini anlamalar n güç-

leştiren bir durum.

Çözüm bu değil! Araşt rman n en ilginç sonuçlar ndan biri de kurslarda çal şanlara duyulan güvenin okuldaki öğretmene duyulmuyor olmas . Alman eğitim sisteminin temel handikaplar ndan birinin de eğitim kadrosunun şekillendiği mentalite olduğu

daha önceki araşt rmalarda da ortaya ç km şt . Bu mentalite düz-kal pç ve baştan ayr mc bir mentalite olarak belirtilmişti. Bu araşt rma ailelerin de bir şekilde bunun fark nda olduğunu gösteriyor. Sorun da bu ya… Hem fark nda olmak, ama hem de var olan gerçeği değiştirmek için tepkileri toplumsallaşt ran bir harekete dönüştürememek! Bu hareketle eğitim sisteminin en az ndan eleyici, kategorize edici, ayr mc yap s nda ciddi gedikler aç labilecekken, bunun yerine başka yollar aramaya yönelmek! Art k ipi pazara ç km ş bu eğitim sistemi ile ilgili konuşma s ras bizzat onun mağduru olan biz öğrencilere ve ailelerimize gelmedi mi? Ne mi yapabiliriz? Mesela 10 y ll k kesintisiz eğitim talebini ciddi bir kampanya konusu haline getirebiliriz. Aileler ve öğrencilerin birleşik olarak yürütecekleri böylesi bir kampanyan n h zla genişleyip, yapt r m gücü olan güçlü bir harekete dönüşmesi kaç n lmazd r. Berlin’deki öğrencilerin yapt klar son eylemler bu aç dan yol göstericidir…

Yol gösteriyorlar...

Harçlar geri al'ns'n! Öğrencilerden al nan bu harçlar eğitime değil, bütçe aç klar n n kapat lmas na kullan l yor. Bütçe aç ğ n yaratan emekçiler ve onlar n çocuklar değil. Buna rağmen fatura, eğitim masraflar n karş layamayacak olan emekçilere ç kar l yor. Oysa bütün öğrencilere kökenlerinden bağ ms z olarak eşit eğitim şans tan nmal d r. Harçlar üzerinden, eğitim yavaş yavaş özelleştiriliyor. Bu durum, eğitimde f rsat eşitliğini ortadan kald r yor. Paras olmayan okuyamaz hale geliyor. Bu adaletsizlik, “yabanc ” öğrencilere getirilen uygulamalarla, ayr mc ve rkç renkler de kazan yor. Sene baş ndan beri öğrenciler, harçlar n geri çekilmesi için birçok eylemler yapt lar. Yan s ra 10 bin 400 öğrenci ad na harçlar aleyhine dava aç ld . Göçmen gençler olarak öğrencilerin bu hareketliliği içinde yerimizi almal y z.

gulanmayacak bir seçenek! Ailelerimiz için de öyle.

Araşt'rmalar da bunu kan'tl'yor!

Almanya’daki s cak gündemlerden biri de eğitim sistemindeki çarp kl kt r. Bu sorun üzerinden tepki ve öfke de daha kitlesel biçimlerde sokağa taş yor. Son olarak Berlin’de 5 bin öğrencinin kat ld ğ kitlesel bir gösteri yap ld . 6 ay önce de 10 bin öğrencinin kat ld ğ bir boykot yaşanm şt ! Bu eylemi örgütleyenler bile bu kadar yüksek bir kat l m beklemiyorlard . O yüzden de alana ç kt klar nda gördükleri manzara onlar da şaş rtt . Arkalar nda 5 bin kişi vard !

Oysa ki eylem için öyle kapsaml bir faaliyet de yürütmemişlerdi. Son bir hafta okullara çağr lar asm şlar, el ilanlar dağ tm şlar, birkaç küçük toplant örgütlemişlerdi sadece. Fakat buna rağmen herkesi şaş rtan yüksek bir kat l m olmuş, kat l mc lar talepleri son derece dinamik bir duruşla hayk rm şlard ! Temel talepleri eğitim bütçesinde yap lan k s tlamalara son verilmesi, 3 aşamal eğitim sisteminin ayr mc ve eleyici felsefesinin değiştirilmesi, 10 y(ll k kesintisiz eğitim, meslek eğitim

yerlerinin aç lmas ve üniversite harçlar n n yükseltilmesi uygulamas n n geri al nmas yd . Eğitim bütçesinde yap lan k s tlamalar öğretmen say s n n düşmesine, eğitimde kullan lan araç ve gereçlerin yenilenmemesine yans yor. Alandaki öğrenciler zaten ciddi t kan kl klar yaşanan eğitim sisteminin bu kesintilerle birlikte kelimenin gerçek anlam yla berbatlaşacağ na dikkat çektiler! Ayn şekilde Berlin Eyaleti’nde verilen Almanca ek dersler bu k s tlamalarla birlikte kald r l yor. Bu as l olarak biz göçmen çocuklar n etkilese de, yerli öğrencileri de etkileyen bir sorun. Çünkü biliyoruz ki kullan lan eğitim dili zenginlerin kulland klar dile göre belirlenmiş. Böyle olunca da tüm emekçi çocuklar bu dille eği-

tim almakta zorlan yorlar. Verilen ek derslerle bu handikap nispeten aş l yordu. Ama şimdi ödenekler k s l nca ilk elde bunu kald rmaya girişildi! Yan s ra meslek eğitim yerlerinde yaşanan s k nt da ciddi bir sorun. As l olarak emekçi çocuklar n n gittiği meslek okullar na devam eden milyonlarca genç bugün staj yapabilecek yerler bulam yor! K sacas Berlin’de sokaklara ç kan arkadaşlar m z n hayk rd klar ya da pankartlar na taş d klar tüm talepler biz emekçi

çocuklar n n ve özelde de göçmen çocuklar n n yaşad klar sorunlar dile getiren bir kapsay c l ktayd .

Tüm dünyada ayn'! Asl nda sloganlaşt rd klar talepler, bugün Avrupa ve tüm dünyada eğitime dönük sald r lar n somutlaşt ğ sorunlar n ifadesidir. Sermaye sahiplerinin daha fazla kar için yürüttükleri politikalar merkezidir. Buna karş ortaya koyacağ m z tüm tepkiler de asl nda tüm dünya emekçilerinin durumunu etkileyecek, sermaye sahiplerinin sald rganl klar ndaki pervas zl klar engelleyecektir. Bizde bu güç var! Yeter ki ad m atal m, gerisi gelecektir. Bizi de şaş rtacak kadar, t pk Berlin’deki arkadaşlar m z gibi…

Burcu’dan Burcunuz

“İsveç modeli” mi dediniz?..

kar yomuşum… Aaaa üstüme iyilik sağl k… Anam sizin burçlar kim uydu… yani ç kariyo peki..?

Avrupa ülkelerinin hali gözler önünde… Ama bak n İsveç’e… Olsa olsa model bu olabilir. İnsanlar n ekonomik sorunlar çözülmüş. Refah düzeyi olabileceği kadar yüksek. Sosyal haklar desen dünyan n hiçbir yerinde yok. Daha ne istenebilir ki…” Biz birikimimizin elverdiğince teorik aç dan karş ç k yoruz bu kapitalizm güzellemesine: “En gelişmiş burjuva demokrasilerinde bile haklar s n rs z değildir. S n flar hala mevcutsa, sömüren ve sömürülen varsa bir sistemde, o sistemin geleceği olamaz…” B y k alt ndan bilmiş bilmiş gülümsüyor bizimki. Alayl bir ifadeyle, “zaman gelince anlars n z demek istediklerimi” diyor.

KOVA Anam kova kova su döksek de üstümüze serinliyemiyoz , nooldu bu Avrupa’ya böyle ayol, yan yor… Dünya s nd kça sanki daha bir telaşla çal ş yor fabrikalar, daha çok duman, zehir… Ay pardon Kovalar ya bu s caklar, bunalt c havalarda… Tatil var yak nda tatil. 1 May(s da tatil günü ya, belki odur.

KOÇ Size yak nda bir haber var… Uranüs’ün o gizemli etkisi ile yaz n Türkiye’ye gitme hayaline biraz daha yaklaş yorsun. Geçende okudum dünyaya şimdiye kadar milyonlarca y l içinde onlarca çok büyük meteor çarpm ş anam. Ne alaka tabi ben de bilmiyom… Aman senin burç da meteor gibi. Henüz rotas belli değil

BAŞAK Ay benim oğlan diyo ki, “anne güneşe aldanma bu kapitalisler dünyan n dengesini bozdu, çok zararl bir güneş” bu… Ozon delik, cep delik… Art k gelecek konusunda burçlar da yard mc olmiyo anam… İyi haber veriim diyom gün geçmiyo ki bi felaket olmas n.

ASLAN Size uzun bir yürüyüş ç km ş bu ay… Pankartlar falan o ne ööle ayol… Neyse çok enerjik gördüm aslanlar ..

ORAK bu burçtan son dönemde çok fazlalaşt … Bi sürü kişi burç değiştiriyo… Ay başka gazetelerden eleştiri ald m kendi baş ma burç ç -

ÇEKİÇ Bu burcumuz bayram yapacak… Ay çok sevinçli günler var… Dünya çap nda çok tan nan bilinen bir şahsiyet olma yolundas n z… Bir bayrama kat lacaks n z… Sizin gibi milyonlarcas da… Ay ne güzel valla..

AKREP Biraz aşk, serüven… Ne o öyle venüs küser valla… Hem de tüm yükselenin venüsken… Aman siz de hakl s n z akrepler. Yediimiz içtiimiz hormonlu, iklim bozuldu, çevre felaketi, iklim felaketi… derken bir de kölelik işçi pazar nda ayy ben neler sööliyom ayol. Hep bu benim küçük oolan n laflar dilime dolaniyo… Siz bakmay n ona… yani bana!

YAY Çok gergin gördüm sizi… Arkadaş toplant lar na çekinmeden kat l n… Al nan kararlar sizi de ilgilendiriyo… Sevdiğinizden haber var… Yok borçlar yak n zamanda temizleme konusunda bişi diyemem ama sevdiklerinize daha bir önem verin bu aralar… Kimimiz var ayol şu dünyada… Sermayemiz sevgi bizim…

BOĞA Şimdi Türkiye’yi kar şt riyolarm ş anam yine… Hristiyan inanc ndaki insanlar öldürülüp, yapay gündemlerle gerçek sorunlar emekçilerin gözü boyaniyomuş.. Aaaa bu küçük oolan n laflar ayol… Bu çocuk beni deli edicek, sürekli akl m kar şt riyo…

Boğalara 3 k sa yol görünüyo (Ne diim akl ma bişe gelmedi!)

İKİZLER Size de bir bayram ç kt falda… Sürpriz bir gelişme var hayat n zda … Yine ücretleri mi düşürcek ne bu patronlar… Ay direnin valla… Ne bu yaa… Jüpiter sizinle desem de … Bu aralar kendin gibi olanlardan başka dostun yok..

YENGEÇ benim küçük oolan sen git odas na sakall bi adam n resmini as… “Bu kim” dedim… Ekonomi bilimcisi, emekçilerin savunucusuymuş… Çok olmuş öleli falan … “Oolum” dedim “niye şurya bi iki güzel k z falan asmiyosun sen de diğer yaş tlar n gibi”… Yok illa yaşl adamlar… Noolcak bu oolan… Ay Yengeçler hep size gelince bööle kar şt riyom ama bu ay gerginlikten kurtulup rahatliican z anam..

OĞLAK Sizi bu ay çok kitap okur gördüm… Şiir de var… Ay bu burçlar bi tuhaflaşt bu aralar. Geçen gün Hastugrul Erköşk bey ziyarete gelmiş sağolsun… Demez mi, “Art k yepyeni burçlar ç kacakm ş”… “Hangileri ayol” dedim.. Okur burcu varm ş, şiir burcu, emek, kitap, bilim burcu… Ay bu Erköşk bey de bir alem.. Küçük oolanla çok iyi anlaşiyolar ama…

BALIK Bu burcun kad nlar çok dirençli bir aya giriyolar… Toplant lara kat labilir… Yola gidebilirler… Erkekler de kad nlar kadar aktif bu ay. Hadi hay rl s …

“Ne olacak bu memleketin hali?…” tart şmas uzad kça uzuyor. Biz gençler olarak dünyay , sistemleri yeni yeni çözümlemiş olman n tatl “bilgiçliği”, sosyalizmi keşfetmenin sonsuz heyecan yla “elbette s n fs z-sömürüsüz bir memleket!” diyoruz hakl olarak. Başka birileri, tam tersi görüşleri dile getiriyor. Aram zdan baz lar n n baş nda kavak yelleri esiyor. “Niye bizim memleketin bu halinin nesi varm ş?” diyorlar dünyadan bi haberlere özgü uyur-gezerlik hali içinde.

“Ama bak'n İsveç’e…” Aram zda bizden daha “yaşl ”lar var. Bizi “ah sevgili çolukçocuklar, ne kadar da safs n z…” edalar yla tepeden bakarak dinliyorlar. İçlerinden biri al yor sözü: “Bak n çocuklar, biz de yapt k zaman nda bu tart şmalar , hatta birbirimize girdik dünyadaki kamplar yüzünden. Evet kapitalizm iyi bir sistem değil, Amerika’n n hali ortada. Sosyalizm desen, Sovyetler Birliği ve Doğu

İsveç’te geçen y l 14-15 olarak aç klanan uyuşturucu kullan m ndaki yaş s n r bu y l 12- 13’e kadar indi. Gençlerin eroin, esrar gibi uyuşturuculardan daha ucuza ve kolayca bulabildikleri kokain ve amfetamin gibi uyuşturuculara yöneldikleri aç kland .”

Gençler geleceksizse… Bir sistem düşünün ki, gençlerin geleceği yok. Bir sistem düşünün ki, onu devam ettire-

Kulaklar' ç'nlas'n… Masan n üzerinde duran gazeteyi bir kez daha al yorum elime. “Bir araşt rma kuruluşu taraf ndan 17 ülkeden 22 bin genç aras nda yap lan bir araşt rman n sonuçlar İsveçli gençlerin geleceği için karanl k bir tablo çiziyor” diyor ve şöyle devam ediyor: “İsveç’te, öğrenim çağ ndaki her 10 gençten 7’si ülkesinde mutlu değil. Mutsuz gençlerin yar ya yak n mutsuzluğunun yaşad ğ ülkeden kaynakland ğ n san yor. Ayn gençler, aileleriyle birlikte olmaktan da mutluluk duymuyor ve ayr yaşamak istiyor. İntihar istatistiklerinin çok yüksek olduğu İsveç’te, her 10 gençten sadece 4’ü yaşamaktan dolay mutluluk duyuyor. 10 gençten 6’s n n ise yaşamdan fazla bir beklentisi yok.

cek olan gençler, o sistemde yaşamaktan öylesine mutsuz ki, intihar oranlar oldukça yüksek. İntihar etmeyenlerin büyük çoğunluğu, 12 yaş ndan itibaren uyuşturucu kullanarak hayata katlanmaya çal ş yor. İşin en kötü taraf , “İsveç modeli…” tekerlemesi, ezberlerde hala duruyor. Tüm bu gerçekler yokmuş gibi davran l yor, bu içinden ve geleceğinden çürümüş olan “gelişmiş kapitalizm” hala örnek olarak gösterilebiliyor…


Yaflanacak

B

L

M

·

T

E

K

N

9 Dünya

K

Küresel s nma ve su savaşlar k nt s n n baş göstereceği, iklim değişiminin bir diğer sonucu olarak ortaya ç kacak seller nedeniyle ise her y l on milyonlarca kişinin göç etmek zorunda kalacağ vurgulan yor.

Yeni göç nedenleri

Değişiyor, her şey hem de. Dünyan n demografik yap s , politik stratejiler, ekonomik yönelimler … her şey ama her şey değişiyor… Her değişim bağr nda olumluyu taş m yor, bu değişimde olduğu gibi. Küresel s nman n etkileri daha fazla hissedilen iklimsel değişimlerle y l be y l daha belirginleşiyor. Avrupa k tas tarihinde ender gördüğü bir s cakl ğ n etkisi ile kavrulurken, s cak olmas gereken bir çok ülke sellerle boğuşuyor.

Kaynaklar n yanl ş ve aş r kullan m gelecek için endişelenmemizi hakl k lacak boyutlara ulaş rken, bilim dünyas su s k nt s ve kurakl k tehlikesinin kap da olduğunun alt n önemle çiziyor. Hükümetleraras İklim Değişimi Paneli’nde bilim insanlar g da s k nt s nedeniyle milyonlarca kişinin yaşad klar yerden göç edeceklerini, “iklimzede” olacaklar n belirtiyorlar. Panelin taslak raporunda önümüzdeki 20 y(l içinde su s -

Tüketilebilir enerji kaynaklar içerisinde kamuoyuna pek yans masa da gelecekte su kaynaklar na ulaşma ve sahip olma savaşlar verileceği ve bunun da günümüzde petrol için verilen savaş mdan daha az önemli olmayacağ belirtiliyor. Su kaynaklar n n h zla tükenmesi, ayn zamanda susuzluğun baş göstereceği bölge ve ülkelerde iklime dayal göçlere yol açacağ ve bunun demografik yap n n bozulmas yla birlikte, belli bölgelerde nüfus y ğ lmas na sebebiyet vereceği belirtiliyor. Sosyal dokunun bu h zda bir çözülme ve değişimi kald ramayacağ n n, su kaynaklar n paylaşmak istemeyen ülkelerin ise yapt r mlara maruz kalacağ veya savaşa sebebiyet vereceği öngörüsü hakim durumda. Panelde yer alan bilim insanlar , küresel s nman n yaratacağ sonuçlar n çok aç k olduğu görüşünde: Çöller genişleyecek, su kaynaklar azalacak, beklenmedik ve aş r meteoro-

lojik olaylarda art ş görülecek.

Güç dengeleri belirleyici Küresel s nmadan en çok etkilenecek ülkelere ise -ki bunlar n ağ rl ğ n yoksul ülkeleri oluşturuyor- gereken önem verilmiyor, gelişmiş kapitalist ülkeler taraf ndan, bu ülkeler zaten var olan olanaks zl klar ve gelişmemiş altyap sorunlar yla baş başa b rak l yorlar. Uluslararas( K(z(lhaç ve K(z(lay Federasyonlar(’n n iklim değişimi merkezi başkan Madeleen Helmer, gelişmiş ülkelerin iklim değişimiyle mücadele için gereken değişiklikleri yapma gücü olduğunu ancak diğer ülkelerin unutulduğunu söylüyor. “Avrupa ülkeleri gibi gelişmiş ve varl kl ülkeler, s cakl k dalgas na karş haz rlanabilirler. Bu masrafl olur ancak yap lmas mümkündür.” diyen Helmer, ama örneğin Hindistan gibi ülkelerde bu sürecin çok daha karmaş k olacağ n , küresel s nmadan en çok yoksul kesimlerin etkileneceğini vurguluyor. S cakl k değerlerinin küresel çapta yükselmesinin önemli etkilerinden biri, pek çok ülkede tar m ürünlerini yetiştirmenin güçleşecek olmas . Küresel s nma dünyay ayn h zla tehdit

ederken, çokça dile getirilen “Hepimiz ayn gemideyiz” demagojisi, emperyal güçlerin en fazla sorumluluk taş d ğ ve felaket tellallar taraf ndan yarat lan bu felaket durum karş s nda işgalci ve sald rgan politikalar sonucu olarak boşa düşüyor. Ne ki onlar şimdiden tüm

kaynaklar paylaşm şlar ve paylaş yorlar (toprak, su, petrol, g da, vb.). İnsanl ğ n vazgeçilemez ortak değerlerini ve kay-

Bilimde yolculuk Derya Tanr(vermiş

α

Köşe yazar m z babas n n vefat ndan dolay bu say yaz s n yazamam şt r. Bu ac kay ptan dolay Derya´ya başsağl ğ diliyor ac s n paylaş yoruz.

naklar n ars zca tüketmenin altyap s n şimdiden oluşturmuşlar. Hay r; onlar kaptan köşkün-

de rotay belirlerken, geminin ambar nda ateşe kömür taş yanlarla ayn kaderi paylaşamazlar!

Ucuz maliyetler, pahal bedeller Robot askerleri kim bekler? 25 Nisan çoğumuza pek bir şey ifade etmiyor olabilir. Çünkü dünya çap nda belleklerde yer edinmiş ortak kutlama günlerinden biri değil. Ama bu tarih, başta Afrika olmak üzere y lda 1 milyon 200 bin kişinin ölümüne yol açan s tma hastal ğ ile mücadele günü.

Ucuz ve basit bir hastal'k ama… S tma, t bb n günümüzde ulaşt ğ aşama göz önünde bulundurulduğunda tedavisi hem çok ucuz, hem de gayet basit olan bir hastal k. Ama buna rağmen bugün dünya üzerinde 1 milyon 200 bin insan bu hastal ktan ölebiliyor, Afrika’da 600 milyon insan bu hastal ktan dolay ölümle karş karş ya olabiliyor. Say lar duygusuz olabilir! Bu yaz y okuduğunuz anda saatinize bak n ve 30 saniyenin geçmesini bekleyin. İşte o k sac k anda Afrikal bir çocuk s tmadan ölüme yenik düşmüş olacak! Afrika’da 5 yaş alt ndaki çocuk ölümlerinin yüzde 20’si bu hastal ktan kaynaklan yor. Peki tedavi maliyetleri son derece ucuz olan bu hastal ğa karş neden önlem al nm yor? Biraz beyin jimnastiği yapal m

sunuluyor, yard m kampanyalar düzenleniyor. Ama yine de somut değişimler hayata geçirilemiyor.

o zaman: Acaba bu hastal ğ n Kara Afrika’da yayg n olmas bir neden olabilir mi? Yani bu Afrika’n n sömürülmeye değer kaynaklar n n olmamas ?!… “Bunlar zaten ilkel, eğitimsiz ‘insanlar’, bu kadar masraf n ki belirtiğimiz gibi çok cüzzi bir miktar yeterli- bize getirisi olmad ktan sonra onlara neden masraf yapal m ki?” merkezli, kar

Tüm sağl k ve yard m örgütlerinin kat ld ğ bir gerçek ise ölümlerin basit ve ucuz yöntemlerle önlenebilir olmas .

odakl kapital düşünce? “Bu geri dönüşümü olmayan bir yat r md r” düşüncesi yani… Daha bir çok düşünce geliştirebiliriz. Art k siz düşünün, “neden?!” Ama yine de böyle bir gün var! Bu günde yap lmas gerekenler s ralan yor, projeler

Bunun için gelişmiş kapitalist ülkelerin karlar ndan ve savaş bütçelerinden birazc k fedakarl k etmeleri gerekiyor! Bunlar n çok az bir k sm n bu hastal kla mücadeleye ay rmalar , bununla ilaç üretiminin artt r lmas ile sağlamalar , hastal ğ n yay lma-

Ölüm nedeni yoksulluk

Kar hangi mevsimde istersiniz? İnsan n doğaya hükmetmeye başlamas n n temelinde ihtiyaçlar n karş lanmas vard r. İhtiyaçlar ihtiyaçlar büyütmüş ve her defas nda doğa yasalar üzerinde daha güçlü etkide bulunacak buluşlar tetiklemiştir. İnsanlar doğa yasalar karş s nda çaresiz kald klar nda ilk önce dine s ğ nm şlar. Mevsimlerin normal seyri ile tar msal üretim aras ndaki dolay ms z bağda görürüz bunu en fazla. Tar m için gerekli koşullar oluşsun diye tanr lar yaratm şlar, adaklar adam şlar… Doğan n kendilerini korkutan gücü karş s nda, o gücü kutsamakta bulmuşlar çareyi ve buna s ğ narak rahatlatm şlar kendilerini. Bu s ğ n ş n günümüze bile taş nan biçimleri vard r. Mesela eskiden s kça duyard k, bir köye yağmur yağmay nca köy ahalisi, yaşl s genci toplan r tanr ya yağmur duas na ç kard . Amaç, tarlas n , bağ n , bahçesini kurakl k tehlikesine karş inanc n n gücüyle sulatmakt . Fakat bunlar daha çok çaresizliğin bir sonucu ve tekniğin ulaşt ğ düzeyin o köyden feza

Yağmur bombas ile yapay yağmur yağd rma tekniği, bir

yağ ş almayan bölgeler için kullan lan “yağmur tohumlama” tekniği ile yağmur yağd r l yor. Bu tekniği s kl kla kullanan Çin yine bu yöntemi kullanarak yapay kar elde etti. Çin meteoroloji kurumundan Yu Zhongshui, “Bu, insanlar n dünyan n en yüksek platosunda bile hava durumunu değiştirebileceğini gösteriyor” dedi. Yapay kar n kal nl ğ ise 1 cm olarak ölçüldü. Küresel s nma-

uçak ya da top gülleleriyle bulutlara katalizör olmas amac yla gümüş iyodür serpilmesi esas na dayan yor. Uzun süre

n n yol açacağ kurakl k ve mevsim değişimlerini düşündüğümüzde kesin olmasa da farkl bir çözüm olarak görülebilir.

kadar uzak olmas ndan kaynakl umut ve beklentilerdi. Ama başka yerlerde farkl yöntemler kullan l yordu. Çin gibi… Kullan lan teknikle insan doğay kontrol etmekte yeni bir ad m atm ş ve bunu atmosfere de taş m ş oldu.

Yağmur ve kar bombalar'!

s na ve artmas na engel olabilir. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yard(m Fonu (UNICEF) Başkan( Ann Veneman bir aç klama yaparak, insanlar n hastal ğ yayan sineklerden korunmas n n önemine dikkat çekti ve maliyeti düşük olan cibinliklerle bunun sağlanabildiğini söyledi. Ayr ca salg ndan koruyan bir madde içeren 10 dolar tutar ndaki cibinliklerin kullan m sayesinde s tman n yay lmas n önleyebildiklerini belirtti. UNICEF’in Almanya Temsilcisi Dietrich Garlichs, “Ailelerinin fakir olmas ndan dolay çocuklar n ölmesi kabul edilemez” dedi. İçerisinde s tmadan koruyan bir madde bulunduran cibinliklerle hastal ğa karş ciddi müdahale ve mücadele mümkün. Bu cibinlikler sayesinde hastal ğ n yay lmas nda dörtte bir oran ndan bir düşüş sağlanm ş. Dünya Sağl(k Örgütü ve Dünya Bankas(’n n hesaplamalar na göre cibinliklerin doğru kullan m sayesinde hastal ğ n yay lmas yüzde 50, ölümler ise yüzde 20 oran nda azalt labilir. Fakat tüm bu basit ve ucuz maliyete rağmen, Afrika’n n güneyinde yaşayan çocuklar n yaln zca yüzde 4’ü bu yöntemden yararlanabiliyorlar.

Savaşlar askerlerle yürütülür. Yengiler, yenilgiler onlar n kan yla adland r l r. Düşmanlar gereklidir savaşmak için. Galibiyet… Kimi, niye, niçin, nas l, nerede ve ne ad na düşman bellediğinin önemi kalmaz emperyalist paylaş m savaşlar nda. Ve asker olmak, sadece emir komuta zinciri içinde kendisine verilen görevi sorgusuz sualsiz, bir robot misali yapmakt r. Ona öldürme emri verilmiştir, düşünme değil. Bir robot gibi… Fakat oyun bozan, sorgulayan, neyin cellad olduğunu bilmek isteyenler var ki, dünyan n imparatoru olma düşündeki ABD Savunma Bakanl(ğ( teknoloji ile donatt ğ kandancandan askerlerini birer robot haline getirmenin çal şmalar n yap yor. 2020 y l nda askerlerini, sürekli bir savaş psikoloji ile son teknoloji ürünleri ile donat p, savaşa birer “Rambo” olarak sürmek istiyor. Tabii bunu emperyalist geleceği için yapt ğ n hemen anl yorsunuz. Çünkü bu “robotlar”, başka dilleri istedikleri anda tercüme eden kasktan kullanacaklar. Çünkü onlar kendi yurtlar nda olmayacaklar. Tan mad klar , bilmedikleri bir ülkede, o ülkenin halk na karş birer ölüm makinesi olarak do-

nan yorlar. Daha m az ölecekler, daha m korunakl olacaklar bu savaşta? Kim ağlar onlar için, onlar birer makinedirler ve ömürleri kullanma süreleri dolana kadard r. ABD savaş bakanl ğ n n yaratmak istediği “Rambo”lar n teknik donan mlar :

KASK: Uydu bağlant s , gece görüş kameralar var. Gaz maskesi görevi görüyor. Askerin sözlerini, istediği dile çevirip mini hoparlörle d şar veriyor. SİLAH: Hafifletiliyor. Hedefi aray p bulan ak ll kurşun ve 4,6 milimetrelik mermi ateşle-

yebiliyor. KAMUFLAJ: D ş ortama uygun olarak renk değiştirebiliyor. KAS GÜCÜ DESTEĞİ: Giysinin özel eklem yeri bağlant lar , askerin sadece yüzde 10 kas gücü harcayarak ağ rl k taş mas n sağlayacak. Araçla

taş nan silahlar omuza al n p götürebilecekler. ZIRH: Nano teknoloji ürünü karbon tüplerden oluşan çok hafif z rh, kurşunun yaklaşt ğ n belirleyip sertleşme ve onu çelik yelek gibi durdurma özelliğine sahip.

Başka bir dünya mümkün! Dünya hepimize yetecek kadar bereketli ve yaşan l r. Son yüzy lda insanl k tarihinden bu yana var olan dünya kaynaklar n n yüzde 50’sinden fazlas tüketildi veya tahrip edildi. Ayn h zla şu anda yaşamaya elverişli tek gezegen olan bu gök cismi için tehlike çanlar çalmaya başlad . Yaşam alanlar darald kça, insan yeni ve bakir yaşam alanlar n n keşfine yöneldi, bu nedenle uzay n derinliklerinde benzer gezegen aray şlar na girdi. Üzerinde en fazla durulan ve dünyaya benzer özellikler taş d ğ var say lan Mars, bu aray şa en yak n noktada duruyordu. Mars gezegeni bir dönem bu özellikleri taş yabilecek bir gezegen olarak bilim insanlar n heyecanland rm ş, fakat daha sonras ndan gelişmiş teknik donan mla Mars’a yollanan uzay araçlar taraf ndan çekilen fotoğraf görüntülerinin incelenmesi ile bu haliyle Mars’ta insan yaşam na elverişli ortam n olmad ğ sonucuna var lm şt . Fakat bu aray ş hala devam etmekte. Astronomy and Ast-

rophysics adl derginin son say s ndaki makaleye göre astronomlar, güneş sistemi d ş nda, Dünya’dan 20.5 ş k y l uzakta bulunan bir gezegende, insan yaşam na elverişli şartlar n olabileceğini belirtiyorlar.

Yeni bir dünya… Latin Amerika ülkelerinden Şili’de bulunan “La Silla” adl Rasathanede kullan lan Harps teleskopu ile gözlem yapan bilim insanlar “Gliese 581” adl y ld z n yörüngesinde dolaşan gezegenin hem s v , hem de kat bir yüzeye sahip olduğu ve var olan s cakl ğ n da dünyadaki ile

benzerlikler taş d ğ n belirlediler. Yap lan gözlem ve incelemelerde gezegenin canl yaşam için uygun şartlar bar nd rd ğ n , s cakl k değerleri aç s ndan ise çok fazla fark n olmad ğ ve 0 ile 40 derece aras ndaki bu s cakl kta yaşam için en önemli madde olan suyun bulunabileceğini düşünüyorlar. Bu konuda yap lan araşt rmalar bununla s n rl değil. NASA (Amerikan Uzay Ajans )’dan yap lan aç klamalar ise 20 y(l gibi k sa bir zaman dilimde dünya benzeri başka gezegenlerin bulunmas n n mümkün olduğu yönünde.

Araşt'rma durmuyor Astrobiyologlar 1995 y l ndan bu yana gelişkin teleskoplarla yap lan araşt rmalarda 200 kadar gezegenin keşfedildiğini söylüyorlar. Ancak bunlar genelde gaz devleri olarak tespit edilmiş gezegenler. NASA astrobiyologlar ndan Margaret Turnbull, uzak gezegenleri tespit etmek için farkl yöntemlerin kullan ld ğ n bunlardan birinin, “gezegenin geçişi s ras nda y ld z ndaki gölgesini gözlemlemek olduğunu’’ belirtti. AB Corot program Samanyolu galaksisinde bulunan 400 milyardan fazla y ld z n 120 binini yak ndan inceleyebilecek. Corot’a destek olacak, hassas cihazlara sahip ABD program Kepler ise 2008’de f rlat lacak. Milyarlarca gök cismi aras nda dünya benzeri bir gezegenin bulunmas n n zorluğuna değinen NASA Jet Motorlar( Ar-Ge Merkezi’nden gök bilimci John Trauger, bu işi, otomobil far nda ateş böceği aramaya benzetiyor.


Yaflanacak

Dünya 10

K

Ü

L

T

Ü

R

·

S

Cem Günhan

May's May(s, Gregoryen Takvimi’ne göre y l n 5. ay olup, 31 gün çeker. May s ad , Roma bereket Tanr(ças( Bona Dea ile birlikte tan mlanan, Yunan Tanr(ças( “Maia’n n ay ” anlam nda, Latince “Maius mensis”ten gelmektedir. Romal(lar may s ay nda çiçek ve bahar tanr ças Floralien ad na kutlamalar yaparlard . “Walpurg snacht” ad verilen ay kutlamalar ve Keltlerin, “s cak ay kutlamas ” anlam ndaki Beltane kutlamalar da hep 1 May(s’tan başlar. Daha sonra bütün bu tanr çalar, tanr lar ve onlar n kutsal gün ve aylar Hristiyanlaşt r lm şt r. Bir Alman çocuk şark s ... “Alles neu macht der Mai..” der. Yani “…May s her şeyi yeniden yapar”. May s ay n n ilk günü yine Almanca konuşulan Avrupa bölgelerinde may s birlikleri, may s ağac dikerler … Tarihsel olarak tüm yeniliklerin başlang ç ay , bir uyanma ay olarak tan mlanm ş may s birçok kültürde. 1 May(s 1886’da Chicago İllinois’de çal şma saatlerinin 12’den, 8’e düşürülmesi için bir grev başlat ld . 3 May(s’ta polis sald r s sonucu 6 işçi öldü ve yaralananlar oldu. 4 May(s’ta provokatörler toplanan işçilerin üzerine bomba att lar, yine 12 den fazla insan öldü. Bu olaylardan sonra 1 May s işçi s n f n n Kavga Günü ilan edildi.. ABD yöneticileri olaylar n olduğu meydana 2 kere bir polisin heykelini diktilerse de, iki sefer de Amerikal( yeralt komünist örgütleri bu heykelleri havaya uçurdular. “Der Mai ist gekommen, die Bäume schlagen aus. Da bleibe wer Lust hat, mit Sorgen zu Haus. Wie die Wolken dort wandern am himmlischen Zelt, so steht auch mir der Sinn in die Weite, weite Welt.” Emanuel Geibel taraf ndan yaz lm ş Bohemya Leidi’nde “May s geldi ağaçlar yeşerdi isteyen tasas yla evde kals n gökyüzünün semavi çad r ndaki bulutlar n geçişi gibi içimdeki duygular da çok uzaklardaki dünyalar gibi” deniliyor. Bahar, çiçekler, böcekler, uyan ş… Bunlar tabii ki işin yumuşak, insan eğlendiren k sm . Bir de işçi s n f n n direnişi var. Bu direniş emperyalizmin her alandan sald r lar karş s nda o kadar büyük önem taş yor ki… Ama biz yine de Kültür Deryas(’n n format na uygun olarak yazal m yaz m z n devam n .

A

N

A

T

“Hoşçakal Bafana”

Kültür Deryas›

Iş klar n sönmesiyle yükselen Güney Afrika ezgisi yak n tarihimizde Apartheid karş t mücadelede yaşanan ac lar filmin her karesinde hissettirmekte. Yönetmen Bille August filminin odak noktas na, James

Gregory’deki değişimleri, cezaevinde yaşanan direnişlerin bu değişimdeki pay n ve Nelson Mandela’n n cezaevi yaşant s n koymuş. Bir subay olan Gregory, Kroostad adas nda görevlendiril-

mesi ile birlikte ünlü mahkum Mandela ve ANC militanlar n n yaşad ğ tarihe tan kl k eder. Çocukluk arkadaş olan Bafana’dan öğrendiği yerel dil sayesinde Mandela ile ilişki kuran Gregory, cezaevi yönetimi taraf ndan Sansür Denetim Kurulu’na getirilir. Gregory gizli yaz şmalar deşifre eder. Bu deşifrasyon sonucu ANC militanlar yakalan r veya öldürülür. Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ispiyoncu olan Gregory bir süre sonra yükselen direnişten etkilenmeye başlar ve yeni aray şlara girer. Güney Afrika’da 18 milyon yerliye karş n say lar 4 milyon olan beyazlar n yaşad ğ ayr cal ğ , her beyaz gibi Gregory’nin eşi Gloria da yaşar. Onlara göre; “Siyahlar vahşi ve teröristtir!” Çünkü beyaz yönetim taraf ndan yap lan ayr mc l k, otobüste, okulda, iş yaşam nda ve her yerde bunu körükler. T pk Kürtler gibi kendi ülkelerinde yabanc olarak yaşayan Güney Afrikal lar bugün de bu gerçeği yaşamaya devam ediyorlar.

rasyonunu bulup okumas yla başlar. Beyazlar n dahi okumas yasak olan bu deklarasyonda tüm rklar n eşit olduğu yaz l d r. Gregory ve Mandela’n n ilişkileri art k bu aşamadan sonra farkl laşmaya başlam şt r.

Büyük Ayaklanma Soweto öğrencilerinin ANC çağr s yla başlatt klar boykot genel greve dönüşür. 1976- ‘77 aras Soweto sokaklar nda yüzlerce Afrikal can verir. Bu dünya kamuoyunda büyük tepkiye yol açar. ‘80’li y llar n ortas na gelindiğinde Aparthaid karş t kapitalist devletler, beyaz yönetime bask yapmak zorunda ka-

l r. Mandela’n n oğlunun öldürülmesi yeni bir sürecin başlang c olur. Halk ayaklanmalar n kontrgerilla eylemleri durduramaz. Derin devlet bütün bunlardan sonra deklarasyon yöntemiyle Mandela’y serbest b rak r. Güney Afrika’da yaşananlar , Gregory üzerindeki değişimi, eşini ve daha birçok detay çarp c bir biçimde işleyen film tarihe tan kl k yapar nitelikte. Finalde mesaj çok aç kt r: Mandela’n n yumruğu s k l , “Amanda” marş söylenir. Zindandan iktidara giden yol, “Goodbye Bafana” olarak filme rengini verir.

Keşisen Yollar Mandela ile Gregory’nin kurduklar ilişki Gregory’nin gizli arşivden ANC’nin dekla-

Bir dalda üç Nergis

Global 's'nma

Eski bir Yunan mitolojisine göre Narcissus isimli genç, sadece kendi sesi tekrar edildikçe yaşayan Eko isimli bir periye aş k olur. Tanr lar bu ilişkiyi onaylamaz ve ona periye değil

kendisine aş k olma cezas verirler. Narcissus o günden sonra bir su birikintisine yans yan kendi görüntüsünü görür ve aşktan, açl ktan ac çekerek ölür. Bedeni nergiz (narcissus) çiçeğine dönüşür. Tanr lar ne çok şey biliyor, ne çok şeye müdahale ediyor öyle değil mi? Tanr lar emir veriyor, tanr lar ceza veriyorlar! Zaman m z n bütün dilimlerine el koymuşlar. Emeğimize, aşk m za, suyumuza, aş m za… Öyle bir sistem ouşturmuş ki tanr lar, sevmeye “yasak”, sevilmeye “hata” demişler. As l nergiz çiçeği dalda üç tanedir. Tanr lar üçünün ayn dalda olmas n istemezler. Hele

bir de üçünün ayn dalda olduğu milyonlarca nergiz çiçeğini hiç istemezler… Narcissuslar öldürür tanr lar, fakat beden yeniden varolur. Çiçeğe dönüşür Narcissus. Bir dalda üç çiçeğe, kökleri sağlam üç çiçeğe… Bir dalda Deniz olur, Yusuf olur, Hüseyin olur. Yok etmek ister tanr lar, ama yok edemezler! Çünkü onlar çiçeğin kökünü hesaba koymam şlard r… Ayn yöne bakan, ayn güzellikleri yaşayan, ayn heyecan duyan ve ayn mezarl ğa konulan binlerce nergizin köklerini unutmuşlard r!

Tanr'lar katildir! İçimizdeki aşk öldürebilir mi tanr lar? İsmini her gün say klad ğ m z güzel günlerin geleceğine olan aşk m z … Eko da bu şekilde ölmez miydi? Ne zaman ismini unuttuk, onu say klamad k, ona inanmad k işte o zaman ölüyordu Eko. Narcissuslar n anavatan dünyad r. Gittikçe çoğalan bir türdürler. Bir gün gelecek Narcissuslar dünyay saracak. İşte o zaman tanr lar yok olacak. Bize de k r nt değil dünya kalacak… Zeynep www.ureti-yorum.org

“Sessizliğe Karş'” bir ses Yukar daki şemada dünyan n ortalama s s n n son 1000 y l içindeki gelişimi görülmekte. 2004 y l na dikkatinizi çekerim. Grönlan’daki buzullar n veya buz kütlesinin tamamen erimesi durumunda tüm dünya denizlerinin 7 metre yükseleceğini biliyor muydunuz? Global s nman n as l sebebi sera etkisine yol açan (alt n çizerek söylüyoruz), kapitalist endüstrileşme ve sömürü çark d r. Ormanlar n yok olmas , karbondioksit miktar n n artmas (son 650 bin y(l n en yüksek konsantrasyonuna ulaşm ş durumda), çevre kirliliği ve duya duya art k kan ksad ğ m z bir çok sebep bu küresel s nma felaketinin sebepleri aras na girdiler. Aşağ da koyu görünmesini umduğumuz dünya bölgeleri gelecekte en çok s nacak bölgeleri işaret ediyor.

Dünyan n s s n n bu h zla artmas beraberinde bir çok ölümcül sorunu da getirmekte,değişen ekosistem canl lar n tüm dengesini bozarak, yaşam tehdit etmektedir.

Son söz… Bunlar kapitalist üretim ve tüketim ç lg nl ğ ve ölçüsüzlüğünün, doğa dengelerini gözetmeyen bir sanal ilerlemenin doğal bir sonuçlar d r… Sadece emeği değil tüm doğay , gezegeni sömüren bu iğrenç sisteme art k yeter demek, yaşaman n da tek koşulu haline geliyor. Global s nman n azalt lmas önlemleri çerçevesinde Kyoto’da bir protokol imzaland . İmzalamayan tek ülke ABD’dir. Güzel ve yaşanacak bir dünyan n tek koşulu belli… Emperyalizmin ve kapitalizmin koşulsuz yok edilmesi!

Uzun y llard r Cumhuriyet gazetesinde cezaevleri, tecrit, işkence, Cumartesi eylemleri gibi haberlerin alt nda imzas na rastlad ğ m z Alper Turgut’un gözlemlerine, izlenimlerine ve binlerce belge taramaya dayanarak kaleme ald ğ kitab “Sessizliğe Karş ” Ant Kitap’tan ç kt . Yar kurgu - yar belgesel olan kitab n ana ekseninde 2000 y l nda başlayan ölüm oruçlar yer al yor. Alper Turgut, birçok gazeteci ve yazar n cezaevleri, ölüm oruçlar gibi adeta sessizlikte sözleştiği bir konuda kitap yazmay “bir görev” olarak tan ml yor. Gerçekten de ölüm orucu eylemcilerinin direngenliğiyle, kararl l ğ yla duygudaşl k kurularak yaz lan kitap, devletin cezaevlerine yaklaş m n , ölüm oruçlar ndaki tutumunu son derece aç k ve bağlant lar yla birlikte ortaya koymas yla bu görevi hakk yla yerine getiriyor.

Süreç bir bütün halinde özetlenmiş Kitap, kurgu kahraman Ramon’un öyküsüyle başl yor.

Güney Amerikal( devrimci “Direnç Yoldaş” Ramon’un doğumundan devrimciliğe, oradan örgüt yöneticiliğine ve cezaevine düşmesine kadar uzanan öykü, tüm kitap boyunca alttan alta devam ediyor. Ramon darbeyle karş laş rken ve cezaevine düşerken paralelinde Türkiye’deki ölüm oruçlar n n belgesel hikayesinin anlat lmas sürüyor. 19 Aral(k’ haz rlayan süreç, hücrelere geçiş, burada devam ettirilen ölüm orucunun ilk şehitlerini vermesini işleyen kitap, şehitlerin k sa özyaşam öykülerinin de anlat lmas yla devam ediyor. Bu arada irili ufakl tüm eylemler, cezaevlerinden yaz lan şiirler, mektuplar, Wernicke Korsakofflular n öyküleri, tedavi süreçleri de işlenen ayr nt lar aras nda. Bir anlamda kitapta neredeyse tüm cezaevi literatürü yer al yor. Şehit düşen ve sakat kalan eylemcilerin yaşam öyküleri okunurken nas l bir özveri ve örgüte bağl l k içerisinde olunduğu gururla, ama koca bir sürecin nas l bir bedel örüntüsü içerisinde yitirildiği ac yla fark ediliyor. Ayn şekilde faşist rejimin bir karakter özetlenmesi yap lacaksa bunun en isabetli yerinin tam da cezaevleri olduğu bütün ç plakl ğ yla fark ediliyor. Tüm “demokratikleşme” söylemleri, AB rüzgar bir kenara b rak l p cezaevlerine bak ld ğ nda cezaevlerinin, faşist rejimin karakterinin en dolays z görüldüğü yerler olduğu görülecektir! Hatta sürecin kitapta bir bütün halinde özetlenmesi, sürecin

içerisinde olan bizlerde bile şaşk nl ğa yol açacak denli kanl , vahşi ve bedelli. Mesela cezaevleri aç s ndan nispeten durgun say labilecek 97-98’deki 1 y(ll k süre zarf nda cezaevlerinde ölenlerin say(s( 66. Kitab n bir k sm da dünya cezaevleri ve direniş anlat mlar na ayr lm ş. Amerika’dan İrlanda’ya, Irak cezaevlerine, buralarda yap lan direnişlere ka-

dar örneklerinin anlat mlar na rastlamak mümkün. Yine 12 Eylül sürecinde cezaevlerindeki uygulamalar ve eylemler, 96 SAG-ÖO eylemleri de kitapta yer al yor.

Doğru yerden bak'ş Kitab n sonlar na doğru cezaevinde direnen ve çevresini de direnişe katan Ramon, ölüm

orucu yapmaya başl yor. Ve eyleminin ilerleyen günlerinde şehit düşüyor. Bu anlat mlar s ras nda objektif yeniden Türkiye’ye, bu defa Behiç Aşç(’n n evine dönüyor. Uzunca Aşç(’n n eylemi özetlendikten sonra objektif, eşi Ramon’u kaybetmiş olan Dolores’e dönüyor. Dolores bir gün eline gazeteyi ald ğ nda Türkiye’de ölüm oruçlar n n bitirildiğini ve zafer kazan ld ğ n gözyaşlar yla okuyor… Belki eşi direnişi kazanamam şt r ama Türkiye’de “başar lm şt r” bu. Kitap önsözünde ve arka sözünde her ne kadar bu “kazan m”a mesafeli yaklaşsa da kitab n kurgusu kazan mla bitiriliyor. Bu bir yerde yazar n cezaevlerinde ödenen bedellere bir karş l k yaratma ihtiyac ndan kaynaklanabilir. Bu elbette kitab n belgesel gerçekçiliğinden ve detayl araşt rmalar ndan bir şey kaybettirecek değil. Kitap, Türkiye cezaevleri tarihçesine ve o tarihçede yer alan en büyük eyleme son derece sayg l ve doğru yerden bak ş yla beğeniyi hak ediyor. Cezaevlerinde halen süren tecrit, faşist rejimin cezaevleri politikas n n şiddete dayal karakteri, cezaevleri sorununu sürekli gündemde ve canl k lmay gerekli k l yor. Bu yan yla konuyu gündemde tutan, sansür perdesini aralayan her üretim, takdir edilmelidir. Alper Turgut kitab n , gazetesinde tüm “tesadüfi sabotajlara” karş n ç kartabilmiş olmas yla da bu takdiri almal d r. www.ufukcizgisi.org’dan al(nm(şt(r


Yaflanacak

N

S

A

N

·

T

O

P

L

U

Eli-ayağ bağl yken intihar m etti?

Sokak

Röportajlar “Sosyal devlet”, “zengin devlet”, “demokrat devlet” Almanya… Açl k s n r n n alt nda 1,9 milyondan fazla çocuğu ile açl ğ n yol açt ğ ölüm haberleri ile vahşi kapitalizmin kollar nda gezinen Almanya… Luwigshafen kentinin Spayer kasabas nda Hartz IV ile geçinen 20 yaş ndaki Sascha K.’n n açl ktan ölmesi gözleri tekrar Hartz IV adl y k m yasas na çevirdi. İşsizliğin ve sefaletin Almanya ortalamas üzerinde seyrettiği başkent Berlin’de Türkiyeli göçmenlere uzatt k teybimizi. İçlerinden baz lar n n

sonra iki polise nihayet; “İntihar engellemediği ve yard m etmediği” gerekçesi ile (!) dava aç ld . Oury Yalloh’un üstünü arayan polis, siyah olan Yalloh’a karş olduğunu gizlemiyordu. “Oury Yalloh’un hücrede bir çakmağ varm ş” diye ifade verdi. İkinci polisin ise (ayn zamanda, o gün sorumlu olan ve mikrofonu, yang n alarm n kapatan polis) şaibeli bir geçmişi vard zaten. İki sene önce görev baş ndayken yine ayn hücrede gözalt nda bir kişi ölmüştü. O zaman hiç bir dava aç lmad ğ gibi, “penner’’ (berduş, sarhoş) olduğu iddia edilen bu kişiyi kimse sormad . Oury Yalloh Anma İnisiyatifi olmasayd , bu olayda da hiç bir araşt rma olmazd .

sosyal y k m yasalar n n çarp c sonuçlar n yans tan bu dramatik olay karş s nda bile, yap lan manipülasyonlar n etkisinde kalarak değerlendirme yapt klar n gördük. S n rl say da insana uzatt ğ m z teybimize yans yan bir gerçek de biz göçmen emekçilerin kendi içimizde, birbirimizle karş karş ya getirilmeye aç k bir bilince sahip olduğumuz. Yaşanacak Dünya olarak bu gerçek bizi daha fazla insana ulaşmak doğrultusunda kamç lad . Hartz IV ve onun sonuçlar ndan olan 20 yaş ndaki Sascha K.n n açl ktan ölmesi hakk nda ne düşünüyorsunuz?

Sebahat (Neukölln Belediyesi çal şan ): Bu olaydan haberim yok benim. Baz Hartz IV’ten geçinenlerin çal şanlara göre daha rahat olduğunu düşünüyorum. Ben iki işte birden çal ş yorum. Bu ölüm olay tabii ki kötü ama bence bu yaln zca ekonomik bir durum değil. Daha derin sebepleri var. Almanlar'n Türkiyelilere göre daha zay f olan aile ve komşuluk ilişkilerini de bir başka neden olarak görüyorum. Hiçbir komşusu bunu fark etmedi mi? İnsanlar belirli bir standart alt nda tutmak istiyorlar. Bask ve kontrol için.

Hatice (Butik çal şan ): Hayat şartlar na göre kendimizi ayarlamam z gerekiyor. Başka çaremiz yok! Mecbur, yani 300 Euroyla geçinmeye çal şacağ z. Bu gencin ölümü hakk nda bir şey diyemeyeceğim. Neden yani? Ev kiras n normalde ödüyor devlet. Az çok para veriyor.

Restaurant çal(şan(: Hartz IV bizim işlerimizi çok etkiledi. Ay n onunda işlerimiz durgunlaş yor. Elbette ki insanlar yoksullaş yor. Bunu en iyi biz hissedebiliyoruz.

Serdar (Dükkan sahibi) : Çal şma Dairesi’nin gerçekten çok yanl şlar oluyor. Gereken yerlerde insanlara yard mlar olmuyor ve yard ma ihtiyaç duyanla-

Cihan (Tele-cafe işletmecisi): Tek tek yaşayan insanlar için çok zor. Bu Almanlar’da daha fazla etkili oluyor. Türkler kendi aralar ndaki dayan şma ile bir nebze bunu telafi edebiliyorlar.

r n yard mlar kesiliyor. Ama hem çal ş p, hem de yard m alanlar var bunu önlemekte yetersiz kal yor. Baz insanlar n yapt ğ yanl şlar ihtiyac olanlar n baş na patl yor. Bu Hartz IV olay gerçekten çok tart ş ld ve kendi aram zda konuşuyoruz. Bunun bir çok eksiği ve yanl ş var. Uzun zaman yard m almam ş bu insanlar ve kimse gidip bakmam ş. Çok kötü bir durum. Özdal (Almanca kurs öğrencisi): Sosyal haklar iyice k s tland . “Sosyal devlet” anlay ş n n yok olduğunu görüyoruz. Açl k s n r n n alt nda yüz binlerce insan var Almanya’da. Ludwigshafen’daki ölüm de korkar m ki bir başlang ç. Bu olay daha kötünün habercisi olarak görüyorum.

Aklama çabalar'

İnisiyatif olmasayd'… Anti-faşist kamuoyu, devrimci- demokratlar bu aç klamaya asla inanmad ve rkç l ğ n yoğun olduğu Dessau’da bu işin peşini b rakmad . Irkç(l(ğa Karş( Mücadele İnisiyatifi’nin Yalloh İnisiyatifi ismiyle kurduğu oluşumla; geceler, film gösterimleri, yürüyüşler, paneller düzenledi. Mahkemeye sürekli olarak kitlesel kat l m çağr lar yapt , uluslararas heyetlerin mahkemeyi takip etmesini sağlad . Oury Yalloh’u Anma İnisiyatifi’nin iki senelik yoğun çabas ndan

– Ozan Ceyhun’u bize k saca tan t r m s n z? Ozan Ceyhun Adana’da doğmuş 1960 y l nda. Ard ndan İstanbul’da büyümüş, 1980 cuntas nda Türkiye’yi terk etmek zorunda kalm ş ve peşinden de Avrupa’da, “Bunlar asmayal m da besleyelim mi?” diyen bir mant ğ n inad na “beslenip”; “Git Türkiye’ye bak bakal m bunlar yeterince demokratik olmuş mu?” diye geri gönderilmiş bir birey… – Kendinizi siyasi yelpazenin neresinde görüyorsunuz? OC: Her ne kadar “solcu” kelimesini sevmiyorsam da solcuyum galiba… – Sizden politik mesaj vermeniz istendiğinde vermek istediğiniz ilk mesaj ne olurdu?

latmak isterdiniz? OC: Türkiye, dünya, Avrupa dendiğinde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olup olmamas n n zerre kadar önemsiz olduğunu söylerdim. Önemli olan Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada onurlu bir konumda, kimseye, “Senin ülkende işkence yap l yor!” dedirtmeden, o coğrafyada güçlü bir şekilde var olabilmesinin benim aç mdan önemli bir ilk olduğunu belirtirdim. – Yaklaşan 1 May's sizin için bir şey ifade ediyor mu? OC: “Büyük bir hayal k r kl ğ !” diyorum. Çünkü DİSK Genel Başkan( Süleyman Çelebi geçenlerde İstanbul’da benimle oturdu konuştu. Avrupa Parlamentosu’ndan milletvekilleri getirmek istediğini söyledi. Ben buraya geldim, burada bir genç elemana görev verdim, koşturdum. 5-6 tane milletvekili genel başkanla yemek yemeye haz rd lar. Sonra İstanbul’dan bir haber geldi, “Vazgeçtik” dediler. Bütün bunlar da bende Türkiye’nin ne kadar gayri ciddi işlediğinin, 1 May s özelinde de tekrardan bir kan t oldu.

rupa Birliği’ne yaklaşt ğ oranda toplumsal olarak arabeskleşiyor. – Cumhurbaşkanl ğ seçimi konusunda özel bir mesaj n z var m ? OC: Keşke Erdoğan olsayd derim. Bu daha dürüst olurdu. Eğer başbakan olabilmişse neden cumhurbaşkan olmas n … Zaten Türkiye’de o tarz kafa yap s için yeterince potansiyel olduğunu düşünüyorum. Ha Gül olmuş ha Erdoğan olmuş pek fark etmiyor. Benim ülkem, benim tercihim, benim adaylar m değiller. – K br s sorununu sorduğumda ne dersiniz? OC: K(br(s’ta TSK’n n yol açt ğ olumlu gelişmelerin (Samson faşist cuntas n n gitmesi vs. vs.) Yunanistan’da Albaylar Cuntas(’n n y k lmas bile ‘74’ün sonucudur diyorum. Ama öte taraftan diyorum ki o zaman Türklerin can n kurtard diye bu gün boğazlar na sar lma hakk na sahip değiller. K br s’ta yaşmakta olan Türkler de kendi kaderlerini belirleme hakk na sahipler.

Kampanyam z Avrupa’n n çeşitli ülke ve kentlerinde kendisine yeni ilişki kanallar yaratmaya, farkl araç ve biçimlerle zenginleşmeye başlad . “Al nterimle Buraday m!” ç ğl ğ ekseninde daha geniş bir çevreyle bir araya gelmek, etkinlik, eylem ve aktiviteleri bu çevrelerle birlikte yapmaya doğru s çramak, kampanyam z n bundan sonraki aşamas nda daha fazla öne ç karacağ m z bir yön olacak.

İlk izdüşümler Bunun ilk izdüşümlerini daha bu aşamada yakalam ş bulunuyoruz. Nedir bunlar? Fransa cumhurbaşkanl ğ se-

OC: Bence her zaman prensiplere sad k kalmak, ama dogmatik içeriklerin peşinde koşmadan, günün koşullar na ayak uydurabilen, belli bir anlamda sosyal adaleti savunabilen bir politikay izlemek derdim. – Dünyay , Türkiye’yi sorsam genel olarak bize neyi an-

önemli bir yere sahip ünlü Politeknik Direnişi bilinir) Yukardaki yorumla K(br(s Halk(n(n Kendi Kaderini Tayin Hakk( birbiriyle çelişiyor. Tüm yabanc askerlerin adadan çekilmesi, Türk Rum ve adada yaşayan diğer emekçilerin, kendi istemleri doğrultusunda Ada hakk nda söz sahibi olmas bizim savunacağ m z talep olabilir ancak. Ayr ca K br s halk dendiğinde genellikle bu terim K br s işbirlikçi burjuvazisi ve son y llarda ciddi bir yer kaplayan mafya kontra sermayesinide içine alacak şekilde yanl ş kullan l yor. Her birinin kendi tekelleri doğrultusunda bağl olduklar emperyalist ülkelerin ç karlar n savunduklar , onlar nda kardeş halklara yaşatt klar ve yaşatacaklar ortada. Bu yan lsamaya prim vermemek için K br s proletaryas ve emekçileri kendi kaderlerini kendileri tayin etmelidirler demek daha uygun.

Yani ben DİSK’in bile samimi olduğuna inanmad ğ m bir 1 May s tart şmas yaşand ğ n izliyorum Türkiye’de – Türkiyede’ki son gelişmeler ş ğ nda cumhurbaşkanl ğ seçimi, Malatya olay vs.. Bir genel Türkiye… OC: Çok basit; Türkiye, Av-

çim süreci ile birlikte neoliberal sald rganl ğ n en keskin savunucular ndan rkç -faşist Sarkozy karş t hareketin oluşum sürecinden beri içerisinde yer al ş biçimimiz, kampanya ile bulunduğumuz ülke gündemleri aras nda ilişki kuruşumuz aç s ndan ileri bir örnektir. Yine Paris’te gelişen s n f eylemleriyle kampanya gündemli ilişkileniş, sokak ve bölge faaliyetlerinde yükseltilen ç ta, kampanya ruhunun alan çal şmalar na yans yan biçimleri olarak öne ç kt . Almanya’da kampanya gündemli, konular n n uzman kişilerle birlikte yap lan paneller buralar üzerinden yakalanan iletişim kanallar kampanyan n etki alan nda bir genişleme sağlad . Farkl kurum ve çevrelerle kampanya eksenli ortaklaşabileceğimiz yanlar şekillendi. İmza ve tan t m stantlar ile kampanya geniş kitlenin gündemine taş nd . Köln ve Stuttgart’ta yakalanan bağlant halkalar yla birlikte kimi aktivite biçimleri de gündeme geldi. Anti rkç l k, eleyici eğitim sistemine karş “10 y ll k kesintisiz eşit eğitim” ve işçi s n f n n gündemine dair talepler üzerinden s n rlar belirlenmiş somut birliktelikler oluşturma, var olanlar n içeri-

sinde yer alma eksenli ad mlar gündeme geldi. Kimi dernek ve kitle örgütleri, imza metnimize kendi isimlerini koyarak kampanyan n talepleri ekseninde etkinlik ve imza toplama çal şmalar yapacaklar.

Yeni gündemler May(s ay nda Almanya’da düzenlenecek olan 5. Uluslararas Otomotiv İşçileri Sempozyumu’nun organizasyonunda kampanya aktivistlerimiz de yer al yor. Haziran ay içerisinde kampanyam z kapsam nda geniş kat l ml piknikler organize ediyoruz. Bunlardan tarihleri belli

olan 17 Haziran Köln, 24 Haziran Strasbourg pikniklerini şimdiden anal m. Yine Avrupa çap nda “Al nterimle Buraday m” kampanyam z n Avrupa Sosyal Forumu zeminine taş narak farkl ülkelerle bağlant lar üzerinden se-

miner konusu haline getirilmesine dönük ad mlar at ld . Ayr ca uluslararas kat l mc larla birlikte bir sempozyum örgütlemek gündemimizde. Kampanyam z interaktif ilişki üzerinden daha geniş bir kesimle paylaşmak için bir internet adresimiz var art k; www.alinterimleburadayim.org Yeni kurulan sitemizde Türkçe, Almanca, Frans(zca, İngilizce dillerinde yay n yap l yor.

Devrimci işçi geyik

K'br's ve Yunanistan tarihine dair... “K br s’ta TSK’n n yol açt ğ olumlu gelişmelerin (Samson faşist cuntas n n gitmesi vs. vs.) Yunanistan’da Albaylar Cuntas ’n n y k lmas bile ‘74’ün sonucudur diyorum.” Röportajdaki bu yoruma kat lmam z mümkün değil. TSK’n n K(br(s’a gidişi, emperyalistler aras K br s dalaş nda ABD emperyalizminin istemleri ve işbirlikçi Türk tekelci burjuvazisinin ç karlar n gözetmek için gerçekleşen bir işgaldi. Ne Samson darbesini, ne de Yunanistan’daki Albaylar Cuntas(’n geriletmek gibi bir derdi yoktu. Zira bunu o dönem oradan dönen Türk askerleri ve savaştan kaç p Türkiye’ye gelenlerin anlatt ğ gibi, işgalci konumda olan TSK K br s’ta Samson Cuntas n da aratmayan vahşetlere imza att . Yine Yunanistan Cuntas( Yunan halk n n can pahas mücadelesi ile geriletildi ve y k ld . (Bunun k v lc mlar ndan birisi olan, siyasal tarihte

İnisyatif bu davada gerçeklerin ortaya ç kmas n ümit ettiği için, dava aç lmas n talep etti. Fakat ilk mahkeme günlerinden başlayarak hakim tarafs z olmad ğ n gizlemeye dahi gerek duymad . Bunu mahkemeyi izlemeye gelen uluslararas gözlemcilere de belirtti. Durmadan Oury Yalloh’u, “Sald rgan bir uyuşturucu kullan c s ” yapmaya çal şt . Yine ilticac olan şahitlere kötü davrand ktan sonra, hep gülümseyerek polislerin avukatlar na döndü. Son mahkeme günlerinde ise (mahkeme 19-20 Nisan günlerinde yap ld ) bir bayan polis özellikle Yalloh’un avukatlar taraf ndan sorularla s k şt r ld . İnisyatif, Oury Yalloh´un annesi ve abisini de Sierra Leone’den getirtti. Ve üç tane avukat davaya bakt . Bu bayan polis daha önce olay gününde üst aramakla görevli polis hakk nda; “Mikrofonu kapatt , hareket etmedi” şeklinde ifade vermişti. Ertesi gün bir daha sorulduğunda da ifadesini geri çekmişti. Son mahkemede tüm gün boyunca sorgulanan bayan polis, akşam saat 18.00’dan sonra, sorularla s k şt r lmas karş s nda oldukça çelişkili ifadeler vermeye başlad . Savc art k; “Bayan Schöppner, bende art k üç ya da dört değişik ifadeniz var, hangisine inanay m?” dedi. Fakat bas n temsilcileri saat üç-dört aras mahkemeden ayr lm şt . Buna rağmen tüm gazeteler, radyolar, TV kanallar ; “Bayan polis iş arkadaş n suçlam yor” şeklinde haber yapt ! Andrea Garn/Berlin

Kampanyam z genişliyor

Ozan Ceyhun’la röportaj Ozan Ceyhun 1960 Adana doğumlu. Almanya SPD’den Avrupa Parlamentosu eski üyesi ve şimdi Hessen Eyaleti’nin Brüksel’deki temsilciliğinde görev yap yor. Gazetemiz yazarlar ndan Cem Günhan, kendisi ile Brüksel’de özel bir röportaj yapt .

11 Dünya

M

– Yaşanacak Dünya gazetesine mesaj n z var m ? OC: Dileğim Türkiye’de solun art k baz alanlarda geçmişte yapt ğ hatalardan s yr lmas d r. Solun meydan sağa b rakmamas ve K br s sorunu Trakya Türkleri gibi konularda bile inisiyatifi eline almas gerekiyor.

Ah şu ç lg n Frans z işçiler İnternette hafif hafif gezinirken yolum Frans(z Liberation gazetesinin haberlerine düştü. Hani sorarlar ya,“ne haber?” diye. Haberler çok iyi dostlar, çok iyi. Anlatay m, iki haber var. Biri, Carol Rap imzal Clear Channel’deki direnişle ilgili olan , diğeri Nicolas Cori imzal ve Peugeot direnişiyle… Her ikisi de işçi eylemi olarak görükse de kendilerine özgü özellikleri ile şimdiye kadar yaşanan direnişlerden ayr l yorlar. Eylemleri içerik ve istemleriyle de farkl l klar n hemen hissettiriyorlar. Birincisi ekonomik hak araman n yan nda, bunu siyasi taleplerle birleştirmesiyle s n f bilinçli direnişlerin koç baş olma potansiyeli taş rken, diğeri de hak alma mücadelesinde za-

manlaman n ne kadar önemli olduğunu sağ r sultana bile ezberlettirecek cinsten.

ad na direnen bu kardeşlerimizi desteklemeli, onlarla bütünleşmeliyiz.

Bölünmüşlüğe karş' s'n'f kardeşliği

Hak alma mücadelesinde zamanlama

Bir aydan fazla bir zamand r direnişte olan Peugeot işçilerinin taleplerinden bir tanesi de taşeron ve kiral k olarak çal şan işçilerin kadroya al nmas . Öncü ve militan işçilerin s n fa önderlik bilinci ile, en geri koşullar n kabulüne itilmiş işçilerin taleplerine kendi talepleri gibi sahip ç kmalar yani s n f kardeşliğinde bütünleşmeleri bu mücadeleye daha büyük bir anlam kat yor. Halen kiral k bir firma işçisi olarak böyle bir talebin dillendirilmesi beni ziyadesiyle mutlu etti. Yaln zl k, çaresizlik içinde yüzen bu alt kategori işçilerine bir ş k doğdu. Tüm gücümüz ve varl ğ m zla tüm çal şanlar

Clear Channel firmas işçileri, ilk olmasa da bir doğruyu teyit ettiler. Burada çal şan işçiler patronlar n n kaymak kaymak mal götürdüğü bir anda, bu tatl karlar n gerçeklemesinde esas olarak kendi emeklerinin belirleyici olduğunu görerek ve bu güçlerini de iyi bir zamanlamayla kullanarak direnişten zaferle ç kmay bildiler. Olaya şöyle bir bakal m. Clear Channel firmas yak nda gerçekleşecek cumhurbaşkanl ğ seçimlerindeki afiş asma ihale-

Hukuk

Av. Gülşen Çelebi

sini al r. İhaledeki rakamlar iyidir ve şirketin kasalar na en az yüzde 40-50 kar akacakt r. Tabii ki işçiler kuzu kuzu işlerini yaparlarsa… Durumun fark nda olan işçiler ücret art ş ve kardan pay istemiyle direnişe geçerler. Patronlar n manevra alan yoktur. Çünkü seçimler kap dad r… Çaresiz işçilerin istemlerini kabul ederler. İşçi s n f n n mücadelesinde kendi adlar na sayfa açan bu yiğit mücadeleci işçileri selaml yorum! Onlar n açt klar bu yolda ve deneyimleriyle kazand rd klar tecrübeyle donanacak s n f kardeşlerinin mücadelede yerlerini almalar dileğiyle, kapitalizmi kahretmeye!..

Yazar m z iş yoğunluğu nedeniyle, bu say m za yazamam şt r.


Dünya Yaflanacak

Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..

Biz kazand k, emekçiler kazand !

Türkiye’den Mektup var Bar(ş Yarkadaş baris@gercekgundem.com

1 May's, AKP’nin makyaj'n' döktü 1 May(s İşçi Bayram(’n Taksim Meydan(’nda kutlamak isteyen sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve çeşitli dernekler, s k yönetim dönemlerini aratmayacak bir uygulamayla karş karş ya kald . Alana girmek isteyen kat l mc lar, Taksim Meydan ’na ç kan tüm yollar n polis taraf ndan kesildiğini gördü. İstanbul Valiliği ise, emrindeki polis gücünü kullanarak, Taksim’i adeta abluka alt na ald . Valilik bununla da yetinmeyerek, Taksim’e giden tüm ulaş m araçlar n engelledi. 30 Nisan günü İstanbul Valiliği’nin ald ğ kararlara göre, Metro, Tramvay ve İETT otobüsleri de Taksim yönüne çal şmad . Vapur seferleri iptal edildi, küçük teknelerin Beşiktaş’a yanaşmas na izin verilmedi. Yukar daki tablo, 2. Cumhuriyetçi ve liboş yazarlar n şapkalar n önüne al p bir kez daha düşünmesine yol açmal d r. Zira, hükümete geldikleri günden itibaren, AKP’nin yapt ğ her uygulamada bir “hikmet” arayan ve “gizli ajandas ” olan bu partiyi “demokrat” olarak niteleyen liboşlar ve 2. Cumhuriyetçiler, acaba 1 May s’ta yaşananlar karş s nda ne düşündüler? Demokrasiyi sadece “türban” ve “din özgürlüğü” kapsam nda ele alan ve toplumun diğer kesimlerine kendilerini ifade etme hakk tan mayan AKP’nin 1 May s’ta ortaya koyduğu tablo, makyaj n dökülmesini ve AKP’ye entelektüel lojistik taş yan yazarlar m z n gerçeği biraz olsun görmelerini sağlam ş m d r? Daha birkaç gün önce Genelkurmay Başkanl(ğ(’n n muht ras karş s nda “demokrat kesilen aslanlar” AKP’ye ve onun İçişleri Bakan(’na, “1 May s’tan neden bu kadar korkuyorsunuz?” diye sorma cesaretini gösterebilecek midir? Kuşkusuz bunu yapamayacaklard r. Çünkü; bilinçaltlar ndaki psikoloji, bunu yapmalar na art k izin vermez. Zira onlar, AKP’yi eleştiren her kesimi “statükocu” olarak nitelemekte ve hükümetin yapt ğ anti - demokratik uygulamalara ise hep göz yummaktad rlar. Ancak 1 May s’ta bir kez daha görülmüştür ki; AKP’nin bizzat kendisi de “statüko”nun bir parças d r. 1 May s kutlamalar için İstanbul’a girmek isteyenleri kent girişinde engelleyen hükümet, gösterdiği “derin refleks”le statükonun en has savunucusu olduğunu da kan tlam şt r. 1 May(s 1977’de katlidelenlerin an lmas n bile engellemeye çal şmak, bunun göstergesi değil midir? Çünkü; statükonun temsilcisi olan AKP, anmaya izin verdiği taktirde, bunun arkas n n geleceğini ve bir sonraki talebin “katliam araşt ral m” olacağ n bilmektedir. Zaten “derin refleks” ve “statükoculuk” da işte tam bu noktada devreye girer. Anma yasaklan r, 1000 kişi gözalt na al n r, sinema sanatç lar biber gaz yla dağ t l r. Böylece, 1 May s 77’de katledilenlerin unutulmas amaçlan r. Maç kutlamas için Taksim’e ç k lmas na izin verilirken, emeğin haklar n n savunulmas yasaklan r. AKP’nin 1 May s kutlamalar na yönelik engelleme çabas n n alt nda da zaten bu amaç yat yor. 1 May s, işte bu yüzden, AKP’nin “demokrat” “özgürlükçü” “ötekininin yaşam na sayg ” “hoşgörü” makyaj n dökmüştür. Gözalt na al nan 1000 kişi, AKP’nin anti demokratik uygulamalar n n en aç k kan t d r. Liboşlara ve 2. Cumhuriyetçilere duyurulur.

‘77 katliam ndan beri emekçilere kapat lan Taksim alan , devlet taraf ndan estirilen tüm teröre rağmen eylemcilerin kararl l ğ ile yeniden emekçilerin oldu! Taksim ruhu, yaln zca Taksim ve civar ile s n rl kalmad . Semtlerinden ç kmas engellenen emekçiler, bulunduklar alan 1 May s alan na, Taksim’e çevirdiler. 1 May(s Mahallesi, Okmeydan(, Kurtköy içinde olmak üzere, pek çok semtte gösteriler düzenlendi. Türk-İş’in emekçileri bölerek Kad(köy’de düzenlediği mitingde de Taksim’e ç kanlara sald r ld ğ haberlerinin duyurulmas üzerine kitlede dalgalanma yaşand . Tuzla Deri-İş üyesi işçiler kürsüyü protesto ettiler ve Taksim öfkesini Kad köy’e taş d lar.

Özgürlük alanlar' mücadeleyle aç'l'r! ‘29 Nisan’da düzenlenen “Genelkurmaya destek” mitingine yüzbinlerin y ğ ld ğ propaganda-

Postal demokratlar neredesiniz? Genelkurmay demokratlar , ses verin, neredesiniz? Peki bu yap lanlara ne diyorsunuz? S rt n z Genelkurmay’a dayayarak “sivil” pozlar nda döküldünüz ortal ğa. Tandoğan’da ve Çağlayan’da ne kadar kalabal k olduğunuzla böbürlenip duruyorsunuz günlerdir!..

“Türkiye’nin en büyük mitinglerini biz yapt k!” havalar ndas n z. Doğru, mitingleriniz çok kalabal kt !.. Belleksiz ve belkemiksiz kimi “solcular n” bile ak llar n başlar ndan ald o kalabal klar. Ama bu “başar n z n” s rlar üzerine hiç düşün-

curt” etme yetkilerini kaybetmemek!.. Evet, bugün Türkiye’de büyüyen bir dinci gericilik tehlikesi var! Ama soruyoruz: Hangi dönemde, kimler sayesinde, nas l palazland bu tehlike? 12 Eylül cuntas ile 24 Ocak Kararlar( besleyip büyütmedi m bunlar ? Komünist ve devrimci hareketi dizginsiz bir faşist terörle ezerek, işçi s n f hareketi başta olmak üzere ilerici toplumsal muhalefeti şiddetle başt rarak, halk n ve s n f n demokratik özgürlüklerini ortadan kald rarak, öğrenci gençliği YÖK cenderesine alarak, eğitimi gericileştirip ortaokullara bile zorunlu din derslerini koyarak, 12 Eylül faşist anayasas na “evet” oyu vermeleri karş l ğ nda tarikatlara faaliyet özgürlüğü ve çeşitli ayr cal klar tan yarak bu ordu açmad m bu gelişmenin önünü? Kürt savaş s ras nda PKK’ye karş “din ad na” Hiz-

dünüz mü?.. Her şeyden önce siz devlet destekliydiniz!.. Ordu vard arkan zda! Aradaki ilişki ve destek o kadar barizdi ki, toplu ziyaretlerin bile izne tabi olduğu An tkabir sizlere gösteri yapman z için aç ld !.. “Genelkurmay’dan ‘mensuplar(m(za kat(lmay(n demiyoruz’ aç klamas ” maskesi alt nda ordu mensuplar na ve ailelerine “Kat l n!” yönergeleri yay nland . Üniversitelerin s nav tarihleri değiştirildi, öğretim üyeleri ve öğrenciler özel olarak tutulmuş otobüslerle sizin mitinglerinize taş nd . ÇYDD’nin burs verdiği bütün öğrenciler, “burslar n n kesileceği” tehdidiyle yoklama yap larak getirildiler. Sizler için özel otobüs, tren, araba vapuru, metro seferleri kondu, toplu ulaş m araçlar ücretsiz adam taş d , vs. vs. vs… Şimdi soruyoruz sizlere: Si-

zinki gibi devlet destekli gösteriler d ş nda kimlere tan nd bu imkanlar? Somut yan t ortada: Bugün 1 May(s ve 30 y(l önce yüzbinlerimizin doldurduğu Taksim Alan(’nda katledilen kardeşlerimizi anmak için düzenlediğimiz gösterilere nas l hayvanca sald r ld ğ n dünya alem görüyor!.. Sabah n köründen beri İstanbul işgal alt nda! Onbinlerce polis ve asker tutmuş meydanlar , yollar , iskeleleri, duraklar , köprüleri, gişeleri… Dört bir yan nda sürek avlar yürütülüyor! 3-4 kişinin yanyana gelmesine dahi izin verilmiyor!.. İstanbul d ş ndan gelen otobüslerimiz şehre dahi sokulmad lar! Topçular-Eskihisar hatt nda arabal vapurlar denizin ortas nda bekletiliyor!.. İstanbul içinde ise ne vapurlar çal ş yor ne otobüsler, ne

metro ne tünel… Köprüler kapat lm ş durumda.. Emekçi semtleri abluka alt nda… Polis terörü ve vahşeti görüntülenmesin diye bas n dahi saatlerce sokulmad Dolmabahçe ve Taksim’e… Yüzlerce gözalt var; insanlar n toplanmalar na dahi izin verilmiyor, küçük gruplara karş girişilen vahşi sald r lar s ras nda kolu-kafas k r lanlar n, gazla zehirlenenlerin say s belirsiz… Ama merak etmeyin! ŞİMDİ İSTANBUL’UN HER YANI ARTIK 1 MAYIS! Demek Türkiye tarihinin “en büyük” mitinglerini düzenlemiş olmakla böbürleniyorsunuz öyle mi? Peki bu yap lanlara ne diyorsunuz?.. Genelkurmay demokratlar , ses verin, neredesiniz?.. www.alinteri.org

Kontra mitingleri, DARBE ç ğ rtkanl ğ ! Türkiye’de Cumhurbaşkanl(ğ( seçimiyle şiddetlenen rejim krizi, Genelkurmay’ n 27 Nisan gecesi yay nlad ğ muht ra ile yeni bir düzleme s çrad . Muht(ran(n hükümete doğrudan verilmiş olmamas sadece bir biçim fark . Genelkurmay, muht ras nda, sonraki ad m n da belirtiyor, bunun müdahale olacağ aç kça söyleniyor. Birkaç askeri darbe yaşam ş, MGK bildirilerini ezbere bilen Türkiye solu ve soldaki kitleler aç s ndan faşist niteliği çok aç k olan Genelkurmay muht ras nda ba-

Bu ülke 12 Mart’lar , 12 Eylül’leri, 28 Şubat’lar gördü!… Ülkeyi zülme ve zorbal ğa boğmadan önce her seferinde “bir bahane” buldular! 12 Mart’ta “Anayasa’n n emrettiği sosyal reformlar yap lm yor” demagojisi idi bu bahane, 12 Eylül’ün cellatlar ise “sağa da sola da karş y z” demagojisiyle yutturmuşlard başlang çta kendilerini. Baz lar yuttular o zamanlar da bu zokalar . 12 Mart’ta Hikmet K(v(lc(ml( “Ordu k l c n att ” diye alk şla karş lad yap lan darbeyi, aralar nda TÖS ve Dev-Genç’in de bulunduğu ilerici kurum ve kuruluşlar başlang çta destek bildirileri yay nlad lar. Ak llar başa geldiğinde iş işten geçmişti!.. Şimdi “şeriat tehlikesi” diyorlar. Fakat as l dertleri, iktidardaki eski ayr cal kl konumlar n korumak. Tapulu mallar gibi gördükleri bu toplumun ve ülkenin kaderi üzerinde “cart

s yla kendinden geçen faşist rejim, 1 May s’ n kutlanmas n , işçi ve emekçilerin kendi talepleriyle alanlara ç kmas n engellemek için her şeyi yapmas na rağmen, 1 May(s 2007’de emekçilerin belleğinin silinemediği bir kez daha görüldü. 1 May s, onbinlerin yasaklar çiğneyerek kendi yollar n açmas yla kutland . 1977 1 May s ’n n devrimci an lar na, militanca kutlanan bir 1 May s armağan edildi. Özgürlük alanlar mücadeleyle aç ld ! 1 May s yasağ na karş eylemler gün boyu sürdü. 1 May s, emekçilerin tarihsel geleneklerine uygun olarak kutland ! 1 May s coşkusu, eylem srar ve özgüveni, salt bugünle s n rl kalmayacak; işçi ve emekçileri yedeklemeye çal şan s n f düşmanlar na karş kendi s n fsal-siyasal taleplerimizin militanca savunusuyla sürdürülecek! Şimdi s ra devrimci 1 May s ruhunu daha geniş işçi ve emekçi kitlelerine taş makta! Yaşas(n Devrimci 1 May(s! www.alinteri.net

bullah’ devlet olarak siz örgütlediniz!.. Tekelci burjuvazinin bütünü gibi “İslamc sermaye” denilen kesimlerin biti de 12 Eylül zorbal ğ eşliğinde uygulanan neoliberal sömürü ve soygun politikalar sayesinde kanlanmad m ? Emeği sendikas zlaşt rd n z, taşeronlaşt rd n z, özelleştirdiniz, parçalad n z, enformelleştirdiniz, üç otuz para karş l ğ nda hayvanca sömürüye aç k hale getirdiniz…. şimdi şaşk nl k içinde birbirinize “nereden ç kt bunlar?” diye soruyorsunuz… “Şeriat tehlikesi-laikliğin korunmas ” işin ideolojik motifi. Ayn zamanda as l maksad ve gerçek hedefleri gizleyen bir sis bombas . ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ anlay ş na karş ç kan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşman d r ve öyle kalacakt r!..deniyor. Bundan daha aç k bir düşman tan m olabilir mi? Kürtler ve diğer az nl klar başta olmak üzere kendisini rkç bir milli kimlik anlay s n n d ş nda tan mlayan herkes bun-

şa “irticai tehdit”in yaz lm ş olmas , laikliği bir yaşam biçimi olarak benimsemiş orta s n f kesimlerini, solun bir bölümünü etkileyip manipüle edebiliyor. Elbette işçi s n f ve emekçilerin as l durmas gereken nokta faşist muht raya, darbe tehditine karş çok aç k bir şekilde tav r almas d r. Bu konuya dair Al(nteri gazetesinin yay nlam ş olduğu “Kontra mitinglerine kat lma, DARBEye ortak olma!” başl kl aç klamay başl ğ n değiştirip k saltarak yay nl yoruz:

lara göre “düşman”! “Ben Kürdüm” diyeni de bir kardeşlik çağr s olarak “Hepimiz Hrant’ z, Hepimiz Ermeni’yiz” slogan n atan da, “Ben herşeyden önce işçiyim, emekçiyim” diyerek s n fsal kimliğini ön planda tutan da ve tabii “ben komünistim, devrimciyim, demokratim, rkç l ğa ve faşizme karş y m” diyeni de bu kafaya göre “düşman”. Bu kafa daha önce de Kürtleri “sözde vatandaş” olarak tan mlam şt . Şimdi gerçek duygu ve düşüncelerini daha aç k kusup kendi rkç mentalitesini benimsemeyen herkesi hem de “iflah olmaz düşmanlar” olarak tasnif ediyor. 12 Eylül’ün faşist cellatlar da bu mant kla hareket etmediler mi? Cezaevlerinde dayak ve işkenceye dayal bayrak törenleri düzenleyip İstiklal Marş(’n ezberleme mecburiyeti bu mant ktan üremedi mi?.. Türkiye sosyolojik olarak zaten derin bir kutuplaşma yaş yordu. Şimdi buna derin bir ideolojik-siyasal yar lma da ek-

lendi!.. Bir tarafta onmilyonlar n ne iş ne aş bulabildiği korkunç bir sefalet yaşan yor, öbür tarafta “İslamc ” geçinenleri de dahil küçük bir az nl k lüks ve sefahat içinde ‘marka bir hayat’ sürüyorlar. Bugün islamc örgütlerin bu denli güç toplamalar n kolaylaşt ran zemin zaten bu zemin değil mi? Siz, sermaye düzeninin sahipleri ve bekçi köpekleri olarak sömürüyü bu denli azg nlaşt r p yoğunlaşt racaks n z, yoksulluk ve sefalet bu denli al p baş n gidecek, işsizlik böy-

lesine ç ğl klaşacak, IMF’nin direktifleri doğrultusunda tar m çökertilecek, esnaf n ve küçük işletmelerin beli k r lacak, rantiyeciler, hortumcular her gün yeni bir voli vuracaklar, “ç t” ç karan n üzerine polisinizi salacaks n z, haklar n arayan işçinin, emekçinin, devrimcilerin üzerine gaz bombalar n z ve panzerlerinizle gideceksiniz, Kürtlere karş operasyon ve sopadan başka politikan z olmayacak… “serbest piyasa düzeni” dediğiniz bu batakl k her gün böyle çürümeye ve çürütmeye devam ederken kalk p sivrisineklere karş savaş açacaks n z!.. “İslamc ” ve “laik” kanatlar olarak sizlerin aras ndaki kavga, siyasi ve ekonomik rant kavgas !.. Kulland ğ n z diğer bütün slogan ve gerekçeler bunun bir k l f ve bahanesi sadece. İşçisiyle, emekçisiyle, genciyle, kad n yla toplumu da kendinize alet edip peşinize takmak için kulland ğ n z olta yemleri. Orta s n flar ve onlar üzerinden halk n değişik ke-

simleri içinde de karş l kl olarak taban bulabiliyorsunuz. Ve bu gidişle sizler bu ülkeyi Cezayirleştireceksiniz, Lübnanlaşt racaks n z, Balkanlaşt(racaks(n(z!.. Akl baş nda hiçbir işçi, hiçbir emekçi, hiçbir ayd n, hiçbir demokrat, yurtsever veya inanç sahibi, bu oyuna altl k, bu gidişe ortak olmamal d r!.. Dinci gericiliğin karş s na da, rkç faşizmin ve darbeciliğin karş s na da kendi s n fsal taleplerimizle ç kmak zorunday z! Her ikisine karş da emeğin bayrağ n yükseltmeliyiz! Bizim yerimiz ne darbeciliğe toplumsal bir temel ve meşruiyet zemini yaratmak üzere organize edilen devlet destekli Tandoğan ya da Çağlayan mitingleri olabilir ne de yar n birgün onlara yan t olarak organize edilmeye kalk ş lacak olan “demokrasiyi savunma” maskeli karş gövde gösterileri olabilir. Kat lanlar n birey olarak niyet ve amaçlar ne olursa olsun bu mitinglerin ve karş gösterilerin rengini ve işlevini tayin edici olan, bunlar organize eden arkas ndaki güçlerin hesap ve planlar d r. “Cumhuriyet ve laikliğe sahip ç k!” ad alt nda Genelkurmay’a selam mitingleri, “silahs z kuvvetler”i kesmedi. Ankara ve İstanbul’un ard ndan, mitingler, Ege Bölgesi’ndeki illere taş nd . İlk mitingler, Manisa ve Çanakkale’de 5 May(s’ta, İzmir’deki miting 13 May(s’ta, Denizli’deki ise 26 May(s’ta düzenlenecek. …….


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.