YasanacakDünya_7 yedek
05.05.2005
14:51 Uhr
Çocuğunuz yarat c m ?
Otuz kilometrekarelik bir cezaevinde yaşamakt r, ilticac olmak!
Ç plak ayakla umuda doğru...
Sayfa 9’da
Sayfa 11’de
Sayfa 8’de
Dünya
Seite 1
Yaflanacak
1 May s işçinin emekçinin bayram ... Sayfa 5’de
Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..
AYLIK GAZETE • SAYI 7
15 Nisan 2004 · 2 EURO / 1,5 POUND / 3 SFR
Geleceg˘imizi kus¸atıyorlar Bu daha ilk! İşçi, memur, emekli, gençtiler... Yüzbinlerceydiler... Ak p geldiler... Doldurdular kentin meydanlar n ... Köln’de, Berlin’de, Stutgart’da 500 bin emekçi biriken öfkenin sesi soluğu oldular. İtalya’da emekliler ses verdiler seslerine... YETER dediler. Sosyal paketlerin can ndan bezdirdiği kitlelerin silkinişine tan k oldu 3 Nisan’da Avrupa. Berlin’de, Paris’te, Viyana’da, Roma’da... Henüz bir başlang ç bu...
Paketlerin devam gelecekmiş! Avrupa’n n her taraf nda sermaye ortak sald r program yla hareket ediyor. Schröder “Protestolara rağmen yolumuza devam edeceğiz. Çocuklar m z, gençlerimiz, geleceğimiz ad na bu ad mlar atmal y z.” diyor. Berlusconi, yeni emeklilik yasas n genel grevle yan tlayan emekçileri “Amac -
m z Almanya’n n, Fransa’n n, Avusturya’n n emeklilik sistemini yerleştirmektir.” diyerek yan tl yor. Hepsi sermayenin ortak diliyle konuşuyor. Yani bu günümüzü karartanlar geleceğimize de göz koyduklar n ilan ediyor.
Şimdide ellerini özgürlüğümüze uzat yorlar! Hak gasplar yla, yeni göçmen yasalar yla, terör paketleriyle yaşam m z kuşat yorlar. Sinsice sürdürüyorlar haz rl klar n . Schengen Anlaşmas hiçe say l yor, şüphe üzerine rastgele evler bas l p, yeni göç yasalar yla göçmenlere aba alt ndan sopa gösteriliyor... Kara kafal lara potansiyel terörist gözüyle bak l p göçmenler terörize ediliyor. Bugün ekmeğimize, emekliliğimize, iş hakk m za sald ranlar şimdide özgürlüğümüze uzat yorlar ellerini.
Irak halk direnişi büyüyor Büyüyen direnifl karfl›s›nda ABD ve iflbirlik- Bölge halk› fiiisiyle, Sünnisiyle, yafll›s›yla, çileri, Irak kap›s›ndan girdikleri Ortado¤u kad›n›yla, çocu¤uyla büyük bir öfke ve kinbata¤›nda her gün biraz daha bat›yor. le aya¤a kalk›p direniyor. Savaş n bittiğini aç klad klar günden bu yana, Irak’ta direnişin bitmesini bekleyenler fena halde yan ld lar. Emperyalist savaş ve işgale karş öfke, kimi zaman bir bomba olup işgal üslerinde patlad . Kimi zaman kitlesel silahl çat şmalar ortaya ç kt . Kimi zaman çocuğu, eşi öldürülen kad nlar, silah kuşan p hesap sormak için harekete geçti. Ve her gün yaşat lan gözü dönmüş katliamlara rağmen, direniş kendini yeniden üreterek gelişip yayg nlaşt . Büyüyen direniş karş s nda ABD ve işbirlikçileri, Irak kap s ndan girdikleri Ortadoğu batağ nda her gün biraz daha bat -
yor. Irak ve onu çevreleyen topraklarda, iştah kabartan petrol ve enerji kaynaklar , işgalcilerin tekelci şirketleri taraf ndan birer birer paylaş l rken, büyüyen halk direnişi bu kârl pastaya ‘zehir’ katmaya devam ediyor.
Her yer çat şma, her yer direniş alan
Yaflanacak
Dünya
Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..
SEÇİMLERİN AYNASINDA Avrupa’n n değişik ülkelerinde son aylarda yap lan seçimlerde ‘ilginç’ sonuçlar ortaya ç kt . Bunlar n içinde herhalde en çarp c olanlar İspanya ve Fransa’daki sonuçlard . Bunlar n her ikisinde de “sol” partiler umulmad k başar lar kazand lar. Buna karş l k Yunanistan ve Almanya’daki Hamburg eyalet seçimleri sağ partilerin başar lar yla sonuçland . Eski kal plar içinde düşünülecek olursa, tahteravallide olduğu gibi, “Demek ki baz yerlerde sol yükselirken, baz ülkelerde de sağ atağa kalkt ” demek mümkün. Ama acaba öyle mi? Sadece Avrupa’da değil dünyan n diğer ülkelerinde de aç kça ve samimi bir biçimde “Ben kapitalist sistemin kendisine temelden karş y m” diyebilenlerin d ş nda ortal ktaki partileri birbirlerinden ne kadar ay rabilirsiniz? İsimleri ve kulland klar baz sloganlar d ş nda programlar , savunduklar temel politikalar ve icraatlar aras nda herhangi bir fark bulabilir misiniz?
Hangi “sol”, hangi “sağ”? Sözgelimi İngiltere’de bugün ad İşçi Partisi ola(Devam Üçüncü Sayfada)
Kukla yönetimler ve güneydeki Kürtler hariç, bölge halklar birleşip büyüyen bir direnişi örüyor. Yak n zamanda Felluce, Necef, Bakuba, Ramadi, Kerkük, Nasriye, Kerbela, Sadr Kenti (Bağdat) ve Kut bölgelerinde ç kan çat şmalarda yüzlerce insan yaşam n yitirirdi. Savaş helikopterlerinin düşürülmesi, Bağdat‘ta üslerin sürekli dövülmesi, rehine eylemlerinin artmas , işgal güçlerine verdirilen kay plar ve baz bölgelerin direnişçilerin eline geçmesi, emperyalist devletlere panik havas yaşatt . Geçici Hükümet Konseyinden istifalar olurken, ABD direnişçilere ateşkes çağr s yapma noktas na
geldi. Direnişi Saddam kal nt lar na, birkaç haydut-baş bozuğa mal etmeye çal şanlar n teorileri art k çöktü. Çarp şmalar iki taraf n cephe hatt nda uzun süren çat şmalar biçiminde şekillenirken, yurtsever gerilla hareketi silahl halk ayaklanmas na dönüşüyor. İşgalcilerin ağ r silahlar, bomba yüklü uçaklarla evleri, camileri, kentleri bombard mana tutarken nas l ki bölge halk Şiisiyle, Sünnisiyle, yaşl s yla, kad n yla, çocuğuyla katliama uğruyorsa, ayn güçler büyük bir öfke ve kinle ayağa kalk p direniyor. (Devam 4. Sayfada)
Fransa’da yarat lan panik Çöp kutular› yerlerinden sökülmüfl, büyük Önünden geçilen aynal› camlar›n arkas› olanlar›n kapaklar› kilitlenmifl. asker ve polis kayn›yor. Irak Savaş ’yla başlayan gergin bekleyiş, Madrid vahşetinin yaşand ğ akşam olağanüstü hal uygulamas yla paniğe dönüştü. Her toplumsal olayda olduğu gibi Schengen uygulamas ask ya al nd . S n r, havaalan , gar ve metrolarda eli silahl askerler, polis devriyeleri toplumun yaşam na sokuldu. Özellikle “kara kafal lar” (yabanc lar) şüpheli görülüp kimlik kontrolünden, üst aramas ndan geçirilerek suçlu psikozuna sokuldular. Bu gelişmelerin devam nda aniden, henüz kim olduklar , ne istedikleri belirsiz bir grup ortaya ç k p, tren raylar nda bomba ihbarlar yapmaya başlad . Birkaç bölgede bomba bu-
lunduğu iddia edildi. Seferler aksat l p insanlar saatlerce yollarda, trenlerin içerisinde bekletildiler.
“Olağanüstü hal hepimize görev yüklüyor” Metrolarda günde yüzlerce kez yap lan anonslar, insanlar n ruhsal dengesini alt üst ediyor. “Lütfen dikkat, terkedilmiş paket gördüğünüzde görevlilere bildirin”, “Olağanüstü hal hepimize görev yüklüyor” bu tekdüze ses, bir paronaya havas yarat yor. Çöp kutular yerlerinden sökülmüş, büyük olanlar n kapaklar kilitlenmiş. Bunlar n yerine küçük karton kutular konulmuş.
Merkezi garlarda otomatik silahlarla dolaşan askerlerin duruşu, bak ş , insanlara darbeyle yönetilen ülkeleri çağr şt r yor. Merkezi garlarda olağan süreçlerde de Lejyoner (paral asker) bürolar var. Önünden geçilen aynal camlar n arkas polis kayn yor. Fakat böylesi süreçlerde bunlar toplumu terörize etmek için insanlar n gözlerine sokuluyor.
Bu uygulama yeni değil Paris ve büyük kentlerde yaşayanlar, son 15 y ld r birkaç kez olağanüstü hal uygulamas na tan kl k etti. 1986 ile 1995 genel grevlerinde getirilen olağanüstü hal uygulamas ve as-
kerin müdahalesi, grev k r c l ğ na kadar vard . Askeri cemselerle taş mac l k yap l yordu. Son birkaç y lda peş peşe ç kart lan Yabanc lar Yasas , güçlendirilen polis birlikleri, geniş yetkiyle donat lan güvenlik
birimleri ve bunlar n topluma, kan ksat lma çabas . Demokrasi beşiği olarak lanse edilen Fransa’n n bir gecede ç kard ğ olağanüstü hal uygulamalar “burjuva demokrasisi”nin ne olduğnu gözler önüne seriyor.
YasanacakDünya_7 yedek
05.05.2005
14:51 Uhr
Seite 2
Yaflanacak
Dünya 2
O
K
U
R
Hapishanenin parmakl›klar› aras›ndan iki adam d›flar›ya bakt›; biri çamuru gördü, di¤eri y›ld›zlar›.
K
T
U
P
L
A
R
kap dan girip ç karken, baz şeyleri değiştirmek zorunda kal yorduk, mesela hayata bak ş aç m z, görüşlerimiz, yanl şlar m z her şeyden önemlisi düşüncelerimiz ve savunmaktan hep korktuğumuz doğrular m z.
İki kültür aras nda Doğrular m z, düşüncelerimiz dediğim de, iki kültür aras nda kalmaktan dolay , doğrular m z n ve düşüncelerimizin ailemizden ald ğ m z kültürle pek uyuşmamas , çünkü onlarla ayn yerde büyümediğimiz için birbirimizi pek anlayam yoruz ve bu yüzden düşüncelerimiz ciddi anlamda çarp ş yor. Ailemizle aram zda bir de mant k sorunu var: Onlar n mant ğ ayr bizimkisi ayr . Çünkü biz Avrupa’da doğuyoruz veya küçük yaşta gelip burada büyüyoruz. Burada yaş yoruz ve doğal olarak buraya uyum sağl yoruz
Yaflamda umutsuz durumlar yoktur, yaln›zca umutsuzluk besleyen insanlar vard›r.
Zorluklar›n üstesinden gelebileceklerine inananlar›n baflar›s›ndan daha parlak bir fley yoktur.
ve büyük bir çoğunluğumuz bu kültür karmaşas diye nitelendirilen sorunla karş laş yoruz.
Bize göre doğru olan yönler Biz kendi kökenimizi, kültürümüzü, örf ve adetlerimizi tabii ki unutmuyoruz ve bu da ailemiz sayesinde oluyor. Fakat bir süre sonra gerek ald ğ m z eğitimden, gerek çal şt ğ m z işyerinden, gerekse d şar daki hayattan dolay yaşad ğ m z ülkenin kültürünü de benimsemeye başl yoruz, en az ndan iyi yönlerini ve bize göre doğru olan yönlerini. Başta bunu, yaşad ğ m z ülkeye al şmak olarak görüyoruz ama asl nda tam o noktadan sonra sorunlar başl yor, çünkü doğrular m z ve de özellikle düşüncelerimizi ailemize karş savunmaya başl yoruz ve işte o zaman olan oluyor. Strasbourg Selestat Hatun Çelik
Şiirin renk armonisi... Yaşam böylesine şiirleştiren bu destans kahramanlar zaten başl baş na birer şiir değiller mi? Benim yaklaş m m, bilgi ve birikimler çerçevesinde ac n n resmini çizmeyi esas alan bir yaklaş m. Birçok şiir kitab nda gördüğünüz resmi benim şiirlerimde bulamazs n z. O şiirlerde tiyatroyu, sinemay , tramvay , treni görebilirsiniz. Çünkü o şairler bunlar yaşar. Ama ben toplumsal koşullar n insan y m. Genelde dünyada, özelde coğrafyam ve benim yaşad ğ m bölgede yaşanan büyük ac lar var ve ben bu ac lar n içerisinden geliyorum. Bu ac lar n şiirini yaz p resmini çizmek isti-
Paris sokaklar nda yürüyüşler eksik olmaz. Çok yoğun yabanc nüfus bar nd rd ğ ndan bazen bu yabanc lar kendi ülkelerindeki sosyal gelişmelere dikkatleri çekmek, kamuoyu yaratmak için yürürken, bazen de işçisi, memuru, öğrencisi ile toplumsal kesimlerin ekonomik ve sosyal haklar için yürüyüşlerine tan k oluruz. Geçen günlerde bunlardan bir tanesine daha tan k olduk. Bilimsel çal şma yürütenler ve araşt rmac lar yürüyorlard , hem de binlerle. İstemlerini dile getiren pankartlar, dövizler ve insanlar n büyütülmüş re-
simleri ile. Bunlar, ekonomik nedenlerle ülke d ş na göç etmiş araşt rmac ve bilim adamlar n n resimleriydi. Oysa bizler şimdiye kadar faşist ve bask c rejimler taraf ndan katledilen, haks z yere cezaevlerinde çürütülen insanlar n resimleriyle karş laşm şt k yürüyüşlerde. Y llarca eğitim görüp, gelecek için en az ndan ekonomik kayg duymayacak sand ğ m z bilim adamlar dahi olanaks zl ktan göç etmişlerdi, hem de Fransa’dan! Yeteneklerinden yararlan lmayan bilim adamlar ülkeleri için ne ifade ediyor?
İyi bir gelecek için
Avrupada Türk gençlerinin sorunlar
Öncelikle şiirin ne olduğuna dair düşüncelerimi belirteyim. Şiir, duygu ve düşüncelerin yans t ld ğ bir edebiyat dal d r. İnsan n iç dünyas n yans tma biçimlerinden biridir. Şiir kendi baş na bir dünyad r. Yerine göre yaşam n aynas d r. Şiir yaşamdan soyutlanmamal , yaşam n en somut halini yans tabilmelidir. Dünyan n genel görünümüne şöyle bir bakt ğ m zda; bir yanda s cak savaşlar, bir yanda soyk r mlar, bir yanda açl k, bir yanda ç karc ilişkiler... yaşam felce uğratacak düzeyde. Öte yandan insanlar n en onurlu kavgalar veriliyor, destans kahramanl klar yarat l yor.
E
I
Gelecekleri için gittiler, ölüp döndüler...
Editörden Kimi okurlar m z, gazetemize mektup veya yaz gönderirlerken, “Yazd klar na dokunulmamas , herhangi bir düzeltme, ekleme veya ç karma yap lmamas ” şeklinde bir ön koşul ileri sürüyorlar. Ayd n ya da sanatç okurlar m zda bu istek çoğu kez buyurgan bir dayatma biçimini alabiliyor. Bu konudaki yaklaş m m z n aç mlanmas na geçmeden önce kendi ad m za biz de bir noktan n alt n çizelim: Bu yöndeki istek ve beklentilerini bize bir ‘önkoşul’ olarak dayatan okurlar m z kendi “özgürlüklerine” ne kadar düşkünlerse, biz de kendi özgürlüğümüze en az o kadar düşkünüz! Bizim de bir kimliğimiz, kişiliğimiz, dünya görüşümüz, yay n anlay ş m z var. Bunun yan s ra gazeteciliğin gözetilmesi gereken baz kurallar , değerleri, gelenekleri var. Bunlar n zorunlu k ld ğ k saltma, ç karma, ifade bozukluklar n n düzeltilmesi gibi editoryal müdahalelerin yap lmas na dahi baştan karş ç kan okurlar m z, ‘gazete’nin bir ilan panosu olmad ğ n da unutmamal lar. Dolay s yla onlar bu tür müdahaleleri nas l kabul edemiyorlarsa, önkoşul dayatmalar na da -kimse kusura bakmas n ama- biz kabul etmeyiz! Tabii ki biz de herkesin görüşlerine sayg l y z. Dünya görüşümüzün ve yay n çizgimizin temel ilkeleri ile çelişmediği sürece, bütünüyle kat lmad ğ m z görüşleri içeren mektup veya yaz lara dahi sayfalar m zda yer veriyoruz. Çünkü biz bir ‘kitle gazetesi’yiz. Ayr ca siz okurlar m z n katk lar n destekleyip genişletmeyi, hatta gazeteyi daha çok bu tür kat l m ve katk lar temelinde ç karmay hedefliyoruz.Bundan dolay da okurlar m z n yazma isteklerini k racak, öte yandan gazetenin canl l ğ n ve renkliliğini kurutup onu ‘tektipleştirecek’ müdahalelerden biz zaten kendimiz uzak duruyoruz. Hatta gazetecilikten anlayan baz okurlar m z, bu konuda fazla esnek davrand ğ m z yönünde eleştiriyorlar bizi. Müdahalelerimiz daha çok sayfa düzenlemelerinin zorunlu k ld ğ k saltmalar biçiminde oluyor. Ama özellikle yaz lanlar n özünü değiştirecek eklemeler veya değiştirmeler biçiminde müdahalelere asla başvurmuyoruz. Kat lamayacağ m z görüşleri içeren yaz veya mektuplar bu şekilde ‘düzeltmek’ ve ‘düzenlemek’ yerine yay nlamamay tercih ediyoruz. Sonuç olarak biz her iki yöndeki eleştirileri de dikkate alarak, ne yaz veya mektup yazan okuyucular m z n düşüncelerinin özünü dahi değiştiren sansürcü bir müdahalecilikten yanay z ama ne de herkesin akl na eseni, ağz na geleni yazd ğ durumlarda dahi müdahaleden uzak duran bir esnekliğin sahibiyiz. *** Bu say m zdan itibaren yeni bir köşe aç yoruz. 12. sayfam zda yer vereceğimiz bu köşede Türkiye’den gazeteci dostlar m z n ‘dayan şma’ amac yla gönderecekleri yaz lar yer alacak. Konu seçimini dostlar m z n kendilerine b rakt k. Bu say m zda, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkan Doğan TILIÇ’ n,“savaş ve gazetecilik“ konusunda 16 sayfal k bir incelemesinin ancak bir bölümünü yay nlayabiliyoruz. Sevgili T l ç’ n-,deneyimli bir gazeteci olarak durumu anlay şla karş layacağ na güveniyor, bu çal şmas n bizimle paylaşt ğ için kendisine teşekkür ediyoruz.
Birçok hayalle ç km şt k asl nda biz bu yola ve her şeyden önemlisi içimizde umuttan başka hiçbir şey yoktu. Ne kötü bir his ne kötü bir duygu, bir tek gurbetlik vard . Sevdiğimiz, yanlar nda büyüdüğümüz insanlardan ayr lman n hüznü ve öte yanda heyecanla beklediğimiz ve al şmam z gereken bir hayat. Nereden bilebilirdik belli bir süre sonra bu rüyadan uyanacağ m z ve heyecanla “al ş r z” dediğimiz o hayata başta al ş p, sonra asl nda çok büyük bir uçurumun kenar nda bulacağ m z kendimizi . “Her şey çok güzel olacak” demişlerdi çünkü bize ve biz o küçük yaştaki yüreğimizle “al ş r z” diyorduk belki de her an hayalini kurduğumuz o hayata. Nereden bilebilirdik ki insan gibi yaşamam z gerektiğini, evin kap s ndan ç k nca bir insan ve o evin kap s ndan girince başka bir insan. Asl nda hiçbir şey fark etmiyordu, sadece o
M
yorum. Ayr ca bizi yönetenler, sahip olduklar her türlü üstün teknik araçla insan n içerisindeki güzellikleri, sevgiyi, duyguyu, vicdan , dostluk ve kardeşliği yok etmeyi amaçlamaktad rlar. İşte benim buna karş isyan m ve yakalamak istediğim resim; kinin, nefretin, kan n, savaş n, şiddetin olmad ğ bir resim. Benim şiirimi oluşturan önemli temalardan birisi, içinde yaşad ğ m z toplumsal koşullar ve ağlayan tarih; ikincisi ise bununla bağlant l olarak menfaat dünyas n n insan beyninde, yüreğinde, vicdan nda yaratt ğ tahribatlar. Çiğdem Aksoy
Mesaimi bitirdikten sonra eve geldim, biraz istirahatten sonra da d şar ya ç k p ‘Yaşanacak Dünya’m z insanlara ulaşt rabilmenin verdiği coşkuyla otobüse binip yola koyuldum. Otobüse bindim ve onbeş dakikal k yolculuğum başlad . Şoför arkadaşla sohbet ediyoruz. Yolcunun olmad ğ zamanlarda başl yor kendimle hesaplaşmam. Birçoğumuz çocuklar m za iyi bir gelecek b rakma uğruna çok çal ş yoruz?(!) Acaba iyi bir gelecek sadece parayla m oluyor diye soruyorum kendime... Ç kan sonuç içler ac s !.. Aksine bizler bu düşünceyle b rakal m iyi bir geleceği, çocuklar m z n geleceğini fark nda olmadan mahvediyoruz. Çünkü; bir çocuk, özellikle çocukluk döneminde anne ve baba şevkatine ihtiyaç duyar. Asl nda bizler boşvermişliğimizin ve duyars zl ğ m z n üstünü örtmek için “çocuklar m za iyi bir gelecek b rakmak ad na çok çal ş yoruz” bahanesinin ard na s ğ n yoruz. Bir taraftan da çocuklar m z n yavaş yavaş bu çarp k düzende batakl ğa batt ğ n da göremiyoruz. Neden?.. Çünkü, para kazanma h rs öyle bir gö-
zümüzü bürümüş ki; “Adam boş ver işte, çocuk büyüyor ya... yediği önünde, yemediği arkas nda, her istediğini de al yoruz. Bundan ötesi can sağl ğ !...” diyebiliyor. Keşke diğer insanlar da böyle kafa yorsalar. Ama hangi çocuklu aileye sorsak, istisnas z herkes çocuklar n çok sevdiğini ve onlara daha iyi bir gelecek b rakma uğruna gece gündüz çal şt klar n söylerler. Fakat, şunu unutmamal y z ki; sadece çocuğumuzun isteklerini yerine getirmekle sevgi olmuyor. Çocuklar m zla aram zda bir uçurum varsa, demek ki bizler çocuğumuza yak nl k sağlayamam ş z hâlâ. Bundan sonra da olacak sonuçlar gelin beraber düşünelim isterseniz!.. Ne derseniz, bu vesileyle bir kampanya başlatal m m ? Benim kampanyaya önerim; eğer sizler de şoför arkadaş n düşüncelerine kat l yorsan z, beraberce çözüm yollar arayal m. Buna ilişkin, gerek kendimizin yaşad ğ sorunlar , gerekse de tan d klar m z n sorunlar n paylaşarak çözüm arayabiliriz!..
Pankartlardan bir tanesinde “Geleceklerini kazanmak için gittiler, ölüp döndüler” yaz yordu. Herhalde göçün en özlü anlat m bu olsa gerek. 1993 y l yd . Bir arkadaşla ablas n ziyarete gitmiştik Hollanda’ya. Sohbet esnas nda “Kendimizin ve çocuklar m z n geleceğini kurtarmak için gelmiştik gurbet ele. Onlar n geleceğini kurtarmak bir yana, bu ellerde diri diri kaybettik onlar . Biri uyuşturucu batağ nda, doğru dürüst eve gelmiyor. Diğeri kültürümüzden uzak, hiç umudum yok. Al p buralardan kaçmak için ise çok geç. İs-
tanbul’da bir ev alm şt k, onu da sat yoruz. Onlar al p gidemiyoruz hiç olmazsa yaşad klar n görelim. Çocuklar olmadan nereye dönelim, art k bizim ölümüz döner herhalde” demişti. İster araşt rmac , bilim adam olsun ister emekçi, insanlar doğduklar topraklar üzerinden ekonomik ve sosyal nedenlerle göç etmesinler. Yeterli ekonomik ve sosyal olanaklara kavuşarak dünya güzelliklerini, kültürlerini gezip görsünler. Eğer sevdikleri ve istedikleri yerler varsa oralara gönüllü olarak göç etsinler. Dilan Y ld r m
Önce müşteriydiler Gazete dağ t m na ç km şt k. Dükkana ad m m z atar atmaz esnaf n biri bağ ra çağ ra bizimle konuşmaya başlad . Sadece biz değil tüm mahalle dinliyor: “Siz nerdesiniz? Kaç zamand r görmüyorum sizleri, nerdesiniz ha nerede? Ben gençlerin belinden silah ç kar yorum neredesiniz? Yaşam n içinde yoksunuz görmüyorum sizleri. Bu gençler için ne yapt n z?” Şimdi sizler, “Adam dolmuş, derdini anlat yor ve hakl ” diye düşünüyorsunuzdur. Tabii d şar dan bakt ğ n zda adam hakl . Bu adam n gençlere yönelik aktif faaliyetler düzenlediğini düşünüyorsan z,yan ld n z! Böyle bir yeteneği yok mu? Var. Kendisi halk oyunlar öğretmenidir. Bir gün eşiyle birlikte Londra’da Türkiyelilere yönelik eğlence, yerinin olmad ğ , ailece gidip kafa dinleyecek, eğlenebilecek yer yokluğundan herkesin şikayetçi olduğu kan s na var rlar. Böylece bar açma fikri doğar ve hemen dükkan bulup bu işe başlarlar. Evet bu şah s, şimdi bar, bir dükkan sahibi olmuştur. Beli silahl gençleri müşteri gözüyle görüp, ağz kulaklar nda karş lamaya başlam şt r. Ehh... ne de olsa yağl müşteriler gelmiştir, onlar en iyi şekilde ağ rlamak gerekir ki yine gelsinler. Böylece haftalar, aylar ve y llar geçer. Şimdi nas l olur da bu şah s, belinde silah taş yan gençler hakk nda “Onlara yönelik ne yap yorsunuz?” gibi hakl görünen bir soru sorar? Cevap basit, geçenlerde bu gençler gitmiş ve dükkan haraca bağlamak istemişler. Her zaman yağl müşteri olacağ n sanan şah s, şimdi kuyruğuna bas lm ş kedi misali bağ r yor. Uyuşturucuya ve çeteleşmeye karş okul okul, kahve kahve gezdiğimizi, konuyla ilgili dergi dağ tt ğ m z , toplant lar yapt ğ m z tüm Londra bilir. Gençlerle daha içerden bir ilişki kurmak, onlar n çete vb. şeylerden uzak kalmas için çal şmalar m z sürecek. Ali İlhan
Önder Mutlu
II. Elizabeth’in kanl elleri Hiç bir kültür, burjuva kültürü kadar barbar değildir... Senelerdir insan haklar ve hayvanlar koruma kurumlar aç p topluma hoş görünme çabas içinde olan burjuvalar gerçek yüzlerini gizleyemiyorlar... Krall klar, prenslikler, burjuva sosyeteleri ve onlar n sözcüleri olan siyasetçiler içlerinde saklad klar gerçekleri günlük yaşant lar nda gizlice kusuyorlar. Afrika’da siyah insan avlar , yakalad klar canl şempanzelerin kafalar n çekiçle patlat p beynini yemeleri, helikopterle atlad klar ss z adalarda küçük
çocuklar yakalay p tecavüz etmeleri, tv şovlar nda bir kaç insan n zor şartlarda hayvani duygular temelinde yaşat l p onlara bakarak rahatlama türünden gösteriler. İnternet ilanlar yla bulduklar insanlar n uzuvlar n uyuşturup kesip mangal yap p yeme türünden. Bunun en son örneği de İngiltere’de yaşand . Dünya kamuoyu önünde tam bir hay rseverlik meleği olarak lanse edilen Kraliçe 2. Elisabeth’in yaral bir kuşa karş gösteridiği şevkat yürekleri parçalad ...
Hoflça kal... Mutlu de¤ilsen ve mutlu de¤ilsek Ve mutlulu¤umuz bir yaprak gibi savruluyorsa Mayhofl gecelerde hoyratça Ve bedavadan da¤›t›yorsak hiç de ait olmad›¤›m›z yaflamlarda Zorla kopuyorsak yaflam›n kendisinden Ve uçuyorsak alt› batakl›k pembe gecelerde Ve tabii ki mutlulu¤umuz yaral› ve küskün Güneflli günlerden uzak buzlaflm›fl yüre¤imiz Bu¤ulu günlere mahmur hayallere uyan›yorsak Ve dönüp bir defa olsun yaflam›n kendisiyle tokalaflm›yorsak Bir defa geriye dönüp hayat›n serinli¤ini ad›mlayam›yorsak Ve ac›ya kay›ts›z bayg›n bak›fll› sen... Gülücüklerimizi katam›yorsak nice gülücüklere Kopar›lan yaflam›n ucundan bir parçac›k yakalay›p Takam›yorsak e¤er yakam›za Ve açam›yorsak inatla gözlerimizi günefle Duram›yorsak bir damlac›k ya¤mur tanesine Savruluyorsak her f›rt›nada yokluklara Tepki ölmüfltür ruhunda Hoflça kal... Ac›ya kay›ts›z BAYGIN BAKIfiLI MUTLULUK hoflça kal Ama ben kaçam›yorum nedense yaflamdan Yemin ettim... bir bir kald›raca¤›m noktalar› yaflam›mdan Ve geriye dönüp kavga marfllar›yla onurlu bir hayat için Kolektifin damarlar›nda ‘yaflanacak dünya’ya akaca¤›m... Metin Demiray
Olay n gerçekleştiği yer bir av partisi; film karesini amatör bir fotoğrafç yakalam ş. 2. Elisabeth av tüfeğiyle bir kuşu hedefler. Kuş yaral olarak yere düşer, yan ndaki av köpeği kuşu Elisabeth’in ayaklar dibine b rak r. Ç rp nan kuşu tekmelerle ezmeye çal şan Kraliçe bunu başaramay nca elindeki bastonla ç rp nan yaral kuşa vurmaya başlar. Hareket halindeki kuşu bir türlü öldüremeyen Elisabeth h rs n alamay p yerdeki kuşu beyaz eldivenleri aras na al p kafas n gövdesinden ay r r ve
k z l kan eldivenlerinden damlalar halinde yere süzülür. Zavall kuş, Elisabeth’in gerçek şevkatiyle tan şm ş olur... O muhteşem savaş kazan nca etraf ndaki çapulcular bir alk ş f rt nas yla Elisabeth’in başar s n kutlar. Ve şapkalar havada uçuşur sevinç ç ğl klar aras nda...Bu olay bize o vahşi yaşant lar n n küçük bir karesini gösteriyor. Bir de gizli sakl saray odalar nda yüzlerce, binlerce sap kl ğ n dosyalar aç lsa dünya pisliğin alt nda boğulur.... M. Filizler-DHL işçisi
Merhaba Yaşanacak Dünya! Tan şmam z n henüz yeni olmas na karş n, buralara sizinki gibi s cac k bir elin uzanmas , tarifi imkans z bir mutluluk benim için... Hoşgeldiniz... Yay n n z ilk kez okuma f rsat m oldu. Gazetenin nas l ulaşt ğ n hiç sormay n! Umar m bundan sonra daha rahat takip etme f rsat m olur. Çünkü, okuduğum kadar yla içeriği çok güzel ve bana hitap eden bir gazete.
Bu arada ben resimle uğraş yorum. Bulunduğum böylesi zor koşullarda karakalem çal ş yorum. Tabii bu bazen tükenmez kalem bile olabiliyor! Elimde bulunan ürünlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Hatta, elimden geldiğince bunu (yani ürünlerimi) düzenli olarak yollamay planl yorum. Umar m, sizler de memnun kal rs n z!Kendinize iyi bak n ve sağl cakla kal n! Türkiye’den Gülşah Dinçer
Yaflanacak
Dünya
AYLIK GAZETE
Der Verein interkulturelle Wissenaustausch (Inter-Wissen e.V.) derne¤inin deste¤i ile ç›kmaktad›r. Merkez Büro: Lasallestr.54· 51065 Köln Telefon: +49-(0)221-57 92 234 - 35 · Telefaks: +49-(0)221-57 92 236 e-Mail: yasanacakdunya@web.de Deutsche Bank · Konto Nr.: 343 34 55 · BLZ 370 700 24 Berlin irtibat: +49-(0)30-616 20 992 · Ludwigsburg irtibat: +49-(0)7141-643 10 79 Paris irtibat: Tel.: +33 (0) 618 07 86 18 · e-mail: pydunya@hotmail.com ‹ngiltere irtibat: e-mail: yasanacakdunya@hotmail.com
YasanacakDünya_7 yedek
05.05.2005
14:51 Uhr
Seite 3
Yaflanacak
G
Ü
N
D
E
Sarkozy’ye şövalyelik ünvan ... gibi toplumun her kesimini etkileyen uygulamalar sand kta yan tland . Seçmenin yüzde 35’i sand k baş na gitmedi. Raffarin Hükümeti’nin ekonomik ve sosyal politikalardaki pervas zl ğ sol ittifak n önünü açt .
Yenilgi karş s nda hükümetin tutumu
İki turlu yap lan Fransa Kantonu (bölgesel) seçimlerinde 21-28 Mart, muhalefetteki sol ittifak, oylar n yüzde 49’unu alarak, 26 bölgeden 25’ini kazand . Merkez sağ partiler üzerinde ezici bir üstünlük sağlad .
Seçim sonuçlar n n gösterdiği gibi hükümetteki merkez sağ n iki y ld r izlemiş olduğu politikalar, kitleler taraf ndan tepki toplad . Sosyal haklar n budanmas , yabanc lar yasas , emeklilik yaş
İtalya’da genel grev İtalya’da emeklilik reformuna karş yükselen tepkiler 28 Mart’ta 4 saatlik genel grevle hayat felce uğratt . Ülkenin toplam 60 kentinde düzenlenen mitinglere yüzbinlerce emekçi kat ld . En kitlesel gösteriler Roma, Palermo ve Milano’da gerçekleşti. Protesto gösterilerini Solun Demokratlar Partisi, Yeniden Komünist Yap lanma Partisi ve İtalyan Komünist Partisi’yle muhalefet partileri de destekledi.
Öfkenin kaynağ yeni yasa Gösterilerin kitleselliğinin ve yayg nl ğ n n as l nedeni yasan n içeriği. Berlusconi Hükümeti bu yasayla emeklilik yaş n n 57’den 60’a ç kar lmas n istiyor. Yürürlükteki uygulamada ise bir işçinin emekli ola-
bilmesi için 35 y l n çal şarak geçirmesi ya da 57 yaş n doldurmas yeterliydi. Oysa yeni uygulamayla işçilerin en az 40 y l çal şmas gerekiyor.
As l sald r geride Bu sadece bir başlang ç. As l baklay Berlusconi ağz ndan ç kard : “Amac m z emeklilik konusunda Avusturya, Almanya ve Fransa’ya benzer bir sistemi hayata geçirmek...” Almanya’n n yak n zamanda çal şanlar n çal şma süreleri de dahil emeklilik yaş n 67’ye ç karma ve benzeri sald r lar akla geldiğinde Berlusconi plan n n vahşi yüzü daha da ç plak ortaya ç k yor. 67 yaş na kadar -o da yaşamay başar rsan- ölesiye çal ş ve soluğu mezarda al!
Seçimlerden iki gün sonra hezimete uğrad ğ n kabul eden Raffarin, istifa ettiğini aç klad . Fakat Cumhurbaşkan Chirac, ağ r bir yenilgiye uğramas na rağmen yetkisini kullanarak, Raffarin’i hükümeti kurmas için yeniden görevlendirdi. Hükümet yeniden kuruldu. Bugüne kadar Fransa’da eşine az rastlan r görevlendirmeler yap ld . İlk kez ‘Devlet Bakanl ğ ’ tan m getirildi ve Nicolas Sarkozy, Ekonomi Maliye ve
Sanayiden Sorumlu Devlet Bakan yap ld . Sarkozy’ye tan nan imtiyazlar, izlenecek politikan n ipuçlar n veriyor. Sarkozy izlediği yabanc düşman tutumlarla sivrildi. Toplumun birçok kesiminden tepki ald . Özellikle yabanc lar n hedefi haline geldi. Bir metro aç l ş nda gençlerin h şm na uğray p kovalanmas bundand . İçişleri Bakanl ğ döneminde sald rgan tutumundan taviz vermeyen Sarkozy’nin, ayn tutumu Devlet Bakanl ğ döneminde de sergileyeceğinden şüphe duyulmuyor.
Sald rgan şövalye Sarkozy Sistem için, sermayenin büyük tekellerin elinde toplanmas , bunu baltalayan tüm tutum ve girişimlerin alt edilmesi vazgeçilmezdir. Kay td ş ekono-
mik ilişki ve işlerin denetim alt na al nmas Sarkozy’nin temel görevlerinden olacak. Ağ rlaşt r lacak vergi yüküyle küçük işletmelerin beli bükülecek. Bunlar n aç ğa ç kard ğ faturalar işçi s n f ve emekçilere kesilecek. İş saatlerinin yükseltilmesi, emeklilik yaş , sosyal haklar n tamamen ortadan kald r lmas ekseninde daha sald rgan ve kararl tutumlar izlenecek. Yabanc lar bu sald r dalgas ndan pay na düşeni fazlas yla alacak. Ayn zamanda sosyal k s tlamalardan sorumlu tutulup toplumdaki yabanc düşmanl ğ n n körüklenmesine alet edilecekler. Bu sald r dalgas nda Devlet Bakanl ğ ünvan yla ödüllendirilen Sarkozy, kamuoyunda Bonapart’a benzetiliyor.
Doktora gitmek lüks oldu Almanya’da uygulamaya konulan yeni sağl k yasas n n olumsuz sonuçlar ortaya ç kmaya başlad . Essen’de WDR radyosunun yapt ğ sokak röportajlar bu durumun çok aç k bir göstergesi. İşte bu röportajlardan birkaç örnek: Spiker: Bugün sağl k reformu yasas n n ç k ş n n yüzüncü günü, memnun musunuz? Harald: Ad m Harald. Ya kuru ekmek ya da doktor, ikisini bir arada bulmak geçmişte kald . 20 euro doktora, 45 euro taksiye, 148 euro ilaca verdim. Şimdi dolab m konservelerle dolu sadece. Anke: Ad m Anke. 21 yaş nda bir çocuk sahibiyim. Meslek kursuna gidiyorum. Çocuğum
iki kere hasta oldu. 20 euro doktora, 58 euro ilaca, 17 euro taksiye verdim. Çocuğuma 3 ayd r oyuncak alamad m. Gerektiği gibi besleyemiyorum. Anne olduğum için pişman m. Çünkü çocuğuma gerektiği gibi bakamayacağ m diye korkuyorum. Jorgen: 26 yaş nday m. Bir firmada işçi olarak çal ş yorum. Her doktora gidişte tam bir kaos yaşan yor 10 euro ödüyorsun bitmiyor. Koşuşturmadan yorulup doktora görünmeden eve dönüyorsun. Doktor reçete yazacak diye korkuyorsun. Zaten istirahat yazd ram yorsun korkudan. Bu böyle gitmez, inanm yorum... Monica: 23 yaş nday m. Benim için art k doktora gitmek
3 Dünya
M
lüks oldu. Şu an hangi hastal ğ m var bilmiyorum. İşsizim, doktora ve ilaca para vermeye korkuyorum. Ald ğ m para ancak üç hafta yetiyor. Son bir haftada rezil oluyorum. Bu ay doğum kontrol hap alamad m. Bundan dolay sevgilimle problemlerim ortaya ç kt . Çünkü ben korunmas z olarak sevişmek istemiyorum. Çocuk mu!? Tanr korusun çocuk olursa zaten bittim... Karsten: 76 yaş nday m ve emekliyim. Ne dememi bekliyorsun? Domuzluk bu. Zenginler yaşayacak biz de kap larda sürüneceğiz. Tek kelimeyle boktan. Başka bir şey akl ma gelmiyor. Elveda Almanya elveda...
Dünya Yaflanacak
Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..
(baştaraf birinci sayfada)
gü ya “sol” bir hükümet işbaş nda. Onun yapt klar yla daha önceki Muhafazakar Parti hükümetlerinin yapt klar aras nda bir fark bulamazs n z. Hatta ABD yalakal ğ ndaki pervas zl k örneğinde olduğu gibi bu sözde solculuğun baz konularda sağc lardan daha ars z ve gözü kara davrand ğ n görürsünüz. Bunun tersi de geçerli. Mesela Yunanistan seçimlerini sağc Yeni Demokrasi Partisi kazand . İşbaş na gelir gelmez de, ABD ve AB’nin dayatt klar “K br s çözüm paketi”ni kucağ nda buldu. Sağc bir partinin “ulusal bir dava” olarak gördüğü bir konuda daha şoven ve tutucu bir tav r sergilemesi beklenir, öyle değil mi? Nerdeee! Sağc Yeni Demokrasi, kendinden önceki “solcu” Sosyalist Parti’den bile daha p s r k bir tutumla g k n bile ç karmadan dayat lan plan kabul ettiğini aç klamak zorunda kald . Bu örneklerden de görüleceği üzere burjuva siyaset sahnesinde klasik ‘sol-sağ’ ayr m bugün art k geçerli ve doğru değil. Bundan dolay da partilerin etiketlerine veya geçmişlerine bakarak, “Burada sol kazanm ş, şurada sağ kazanm ş” diye sevinmek veya üzülmek ak l kâr değil.
Sand klardan ç kan sonuçlar n hiç mi anlam yok? O zaman yukar da and ğ m z seçimlerin sonuçlar n n hiç mi anlam yok? “Ha Ali Memet olmuş, ha Memet Ali” deyip bunlar n hepsini ayn kefeye mi koymak gerekir? O kadar da değil. Özellikle İspanya ve Fransa’daki sonuçlar n içerdiği baz mesajlar var. Bilindiği gibi her iki ülkede de “sol” umulmad k başar lar kazand . Hele Fransa’daki eyalet seçimlerinde “sol” sağ kelimenin tam anlam yla adeta ezdi geçti. 22 eyaletten 21’inin yönetimini sol ittifak kazand . İspanya’daki sonucun ise, sadece İspanya ile s n rl olmayan bir anlam var. Kendini dünyan n “imparatoru” olarak gören ABD emperyalizminin küstahl ğ na ve onunla suç ortakl ğ yapanlara at lan bir tokat bu. Yani her ikisinde de dünyan n efendilerine, yürürlükteki sisteme, burjuvazinin politikalar na ve sald r paketlerine duyulan tepkinin büyüklüğünü ve yayg nl ğ n görüyoruz. Bu muhalefet dinamiğinin, sadece Latin Amerika, Asya veya Filistin’de değil Avrupa’n n göbeğinde bile nas l alttan alta büyüyüp derinleştiğini görüyoruz. Dünyan n bugünkü halini ve gidişini beğenmeyenlerin, asl nda zannedildiği kadar az olmad klar n , yaln z olmad klar n , umutsuz olmamalar gerektiğini görüyoruz. Bu tepkiyi, bu muhalefet dinamiğini düzenin efendileri bizzat kendileri yarat p büyütüyorlar. İspanya, Fransa,Yunanistan veya Hamburg eyalet seçimlerinde iktidardaki burjuva partilerinin ağ r tokatlar yemelerinin temelinde, onlar n izledikleri politikalara duyulan tepkiler var. Fakat bu politikalar, kriz içindeki sistemin devam ve tekellerin karlar n n korunabilmesi için zorunlu. Hangi parti işbaş na gelirse gelsin ayn politikalar izliyor ve izleyecek. Burada partilerin “sol” ya da sağ bir etiket taş mas hiç farketmiyor.
Korku çemberi
Yeni güvenlik yasas n n sonucu! Geçtiğimiz günlerde Fransa’n n Strasbourg kentinde bir Arap genci polis kontrolleri s ras nda, aç lan ateş sonucu öldürüldü. Polisin, “Kontrol s ras nda torpido gözüne uzand ” aç klamas , gelen otopsi raporuyla yalanland . Otopsi raporunda Hasan Jaberi’nin ölüm nedeni 1 metre mesafaden ense köküne isabet eden tek kurşun. Hasan Jaberi’nin ölüm haberinin yay lmas yla birlikte eylemlere başlayan Neof’lu gençler önce polis karakolunu bast lar. Ayn gece birçok araba yak ld , polisle çat şma ç kt .
Ertesi gün 500 kişi Profektörlük (Valilik) önüne yürüyerek polisin keyfi adam öldürmesini protesto etti. Polis eylemcileri dağ tmak için gaz bombas kulland . Hasan Jaberi 33 yaş ndayd , evli ve 7,5 yaş nda bir çocuk babas yd . Çevresinde sakin yap s yla tan n yor. Hasan’ n arkadaşlar ve mahalleliyle yapt ğ m z röportajda da değinildiği gibi, Hasan polisin yeni yetkilerinin kurban oldu. Bu infaz, kamuoyunda Sarkozy yasalar olarak bilinen ve yak n tarihte yürürlüğe giren yeni güvenlik yasalar yla polise
verilen yetkilerin art r lmas n n sonucudur.
Hepimizin ad Hasan Jaberi Olay n tam olarak nas l geliştiğini bize anlatabilir misiniz? Pascal: Bundan sonra hepimizin ad Hasan Jaberi. Bu bir kaza değil polisin kas tl yapt ğ bir şey. Hatehem: Tam olarak nas l geliştiğini bilmiyorum fakat hiç de normal değil, Hasan’ n polislerle bir problemi yoktu. En
ufak bir ceza yese an nda Tabac’a gidip cezas n öderdi. Söylenene göre dur ihtar na uymam ş. İki kilometre kovalam şlar sonra durmuş ve öldürülmüş.
Sarkozy’nin polis yetkilerini art rmas yüzünden oldu. Ama bu yetki biz yabanc lar için. Dört polis adam arabadan ç karm ş ön kaportas na dayay p ensesine silah s km şlar.
Muhammed: Bir kontrol için hiç normal değil. Madrid olay ndan sonra kontrol için polise silah n kullanma yetkisi verildi.
Metin: Duyduğumuza göre olay n aç ğa ç kar lmas için Hasan’ n arkadaşlar bir kasa oluşturmuşlar. Polisin aç klamas hiçbirimize inand r c gelmiyor. 4 kişiye 1 kişi ne yapabilirdi ki? Öldürülen çocuk iyi, sakin biriydi. Ben şuna inan yorum; bu kişi bir Frans z olsayd polis bu kadar pervas z davranamazd .
Bu olay sizi nas l etkiledi? Nesim: Tabii ki korkuyoruz bir dahaki sefere bize denk gelebilir diye. Jandarma araşt rma yap yor,fakat bu olay kaza değil.
Burada bir çember ç k yor karş m za: Sistemin genel krizi ve Avrupa ekonomilerindeki durgunluk sürdükçe burjuvazi haklara ve halklara karş daha fazla sald rganlaşmakta; bu sald r lar sürdükçe halklar n tepkisi ve öfkesi büyümekte. İşte bu noktada, yeni bir etken daha giriyor devreye: “Terörle mücadele konsepti”... Uygulamaya soktuğu ekonomik ve sosyal y k m politikalar n n kitlelerde yaratt ğ tepkilerin büyümesinden korkan burjuvazi, bu korkusunu bast rabilmek için ‘kitleleri korkutarak sindirme’ silah na sar l yor. Bunun için icat ettiği bahane ise “terörle mücadele“. Bu bahaneyle yeni bir yasan n ç kar lmas na, ancak faşist diktatörlük rejimlerinde, s k yönetim dönemlerinde görülebilecek polis uygulamalar na tan k olmad ğ m z gün yok gibi...“Terör tehlikesine karş önlem” ad alt nda asl nda polis ve devlet terörü süreklileşiyor, günlük yaşam n sanki olağan bir parças haline getiriliyor. Sonuç olarak egemen burjuvazi yaşam m z her alanda kuşat yor; bir taraftan sosyal ve ekonomik haklar m z salam gibi dilim dilim buduyor, öbür taraftan da “terör tehditi” bahanesi ile esas nda kendisi terör estiriyor.
Marsilya’da kaçak işçi av başlad ...
Paris sokaklar nda dram...
Fransa’n›n di¤er flehirlerinde oturum ve çal›flma
“Yoksulluk ve savafltan kurtulduk” Metrelerce uzunlukta çorba kuyrukderken, paylar›na her gün artan sefalet ve polis bask›s› düfltü...
izni alamayan göçmen iflçilerin, Marsilya’ya gitti¤i ve kaçak olarak çal›flt›¤› y›llard›r biliniyor... Fransa’n n işçi cenneti olarak tabir edilen Marsilya kentinde polis, son zamanlarda kaçak işçi çal şt ran işyerlerine bask n düzenliyor. Kaçak işçilerin gözalt na al nd klar , baz lar n n s n rd ş edildiği, işverenlerin paralar na el konulduğu bildiriliyor. Bask nlar n son günlerde artt ğ ve özellikle inşaat şantiyelerinin peşi s ra bas ld ğ gelen haberler aras nda. Fransa’n n turistik sahil kenti Marsilya’da, uzun y llard r kağ ts z insanlar n çal şt ğ herkesçe bilinen bir gerçek. Marsilya, Akdeniz’in diğer taraf nda yer alan Cezayir ve Tunus’tan göç al yor. Fakat kaçak işçilerin yoğunluğunu Türkiyeli inşaat işçileri oluşturuyor. Fransa’n n diğer şehirlerinde oturum ve çal şma izni alamayan göçmen işçilerin, Marsil-
ya’ya gittiği ve kaçak olarak çal şt ğ y llard r biliniyor. Öyle ki; bu gerçekliğin fark nda olan polis, Marsilya’da inşaat arabalar n çevirip, ehliyet ve ruhsat kontrolü dahi yapm yor.
Neden şimdi? Y llard r bilinen fakat, görmezden gelinen kaçak işçiler, neden şimdi gözalt na al n yor? Fransa dünyada y lda 80 milyon turistle, turizmden en çok gelir elde eden ülke. Turizm, ülkenin temel girdi kaynaklar n n en belirgin kalemini oluşturuyor. Marsilya ise, Fransa’y ziyaret eden turistlerin uğrak yerlerinden bir tanesi. Yeniden yap land r lan Marsilya’da inşaat sektörü en canl iş alan . İnşaat işçisine büyük ihtiyaç duyuluyor. İşçiliğinin ağ r olmas sebebiyle Frans zla-
r n pek rağbet etmediği inşaat sektöründe, yoğunluklu olarak göçmenler çal ş yor.
Birer birer s n rd ş Frans z devleti işte bu yüzden, göç etmiş kaçak inşaat işçilerine y llarca göz yumdu. 1 May s’tan itibaren eski Doğu Bloku üyesi 10 ülkenin Avrupa Birliği’ne girecek olmas , dolay s yla ucuz işgücü ak ş n n h zlanacağ hesab üzerinden, kaçak işçileri birer birer yakalay p s n rd ş ediyor. İltica yasalar n n sertleştirilmesi, başvurular n h zl sonuçland r lmas ve reddedilmesinin arka plan nda da bu yat yor.
Fransa art k Türkiyeli göçmenlere ihtiyaç duymuyor. Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde yap lan kamuoyu araşt rmalar nda özellikle gençlerin yüzde 50’lere varan oranda “1 May s’tan sonra çal şmak için Bat Avrupa’ya göç edeceğim” şeklindeki demeçleri de, Fransa’n n politikalar n doğruluyor. Benzer uygulamalar n Almanya, İngiltere ve diğer AB üyesi ülkelerde de olmas , söz konusu faydac yaklaş m n sadece Fransa’ya özgü olmad ğ n ortaya koyuyor. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bulunan yabanc lar için yaşam giderek daha da zorlaş yor.
Sangatte Kamp ’n n geçtiğimiz y l kapat lmas yla Kürt mülteciler bir anda kendilerini sokakta buldular. Yaşananlara bakt ğ m zda, insanl k dram n belgeleyen görüntüler ortaya ç k yor. Üstelik tam iki y ld r sürüyor bu kahredici dram Yüze yak n Kürt mülteci Magenta Postanesi’nin önündeki park mekan eylediler. Bir süre sonra çeşitli kuruluşlar yard m girişiminde bulundularsa da onlar n da karş s na sözde bürokrasi engeli ç kt . Durum böyle olunca Irakl Kürtler sokağa terkedildi. K ş k yamette kartonlar üzerinde geceleyen, bir dilim ekmeğe muhtaç, karts z, kimliksiz olan bu insanlar polis potansiyel suçlu olarak görüyor. Gün geçmiyor ki polis arabalar na doldurulup götürülmesinler. Ama nereye? Ne ortada
lar›, banka veya apartman girifllerinde üst üste yatan insanlar...
gidecekleri bir ülke var ne de ellerinde bir belge. 10. Paris Belediyesi’nin tavr ise sessizlik içerisinde oyalama. B rak n bu insanlar n bar nmas na yard mc olmay , boş vaatlerle onlar n umutlar yla oynad lar. Herkes gibi umut ve gelecek hevesiyle yollara düştüklerinde, karş lar na örülmüş bir duvar, yüzlerine kapat lm ş kap lar bulacaklar n nereden bilirlerdi ki?.. “Yoksulluk ve savaş ortam ndan kurtulduk” derken, paylar na her gün artan sefalet ve polis bask s düştü.
Değişmeyen insan manzaralar 10. Paris’te yolu Saint Laurent Kilisesi çevresine düşenler yürek parçalayan görüntülere tan k oluyor. Metrelerce
uzunlukta çorba kuyruklar , banka veya apartman girişlerinde üst üste yatan yersiz yurtsuzlar.... Özellikle Kuzey Gar civar nda art k giderek kan ksanan, hatta yüzüne bile dönülüp bak lmayan bu insanlar n kimi, Balkan ülkelerinden iş ve ekmek için buralara gelip kalan, kimi işsizlik sonucu yaşama kahreden insanlar. Belki de ac gerçekleri sokağa düştüklerinde anlad lar ya da böyle kabullendiler. 10. Paris, sistemin genel panoramas ndan sadece küçük bir kare. İnsanlar derinliklerine indikçe, sahte cennetin ac sosa band r lm ş olduğunu görüyor. Kapitalizmin insana biçtiği değeri en yal n haliyle Irakl Kürtlerin, işsiz ve yersiz insanlar n metro, park ve bahçelerde birikmesinde görüyoruz.
YasanacakDünya_7 yedek
05.05.2005
14:51 Uhr
Seite 4
Yaflanacak
Dünya 4
D
Ü
N
Y
A
Siyonist kabinenin ölüm emri Aznar’ yalan vurdu
İslami Direniş Hareketi (Hamas)’nin kurucusu ve “Ruhani” lideri Şeyh Ahmet Yasin 22 Mart günü Gazze’de bir camiden ç karken İsrail helikopterlerinden at lan güdümlü füzelerle katledildi. Bu sald r da Yasin ile birlikte oğlu ve 6 korumas da öldürüldü. Onlarca sivil Filistinli de yaraland . İsrail Ordu Radyosu bu devlet cinayetinin bizzat Başbakan Şaron taraf ndan yöneltildiğini aç klad .
Aç k savaş ve şiddet Bu operasyonda bir de ilk yaşand . Cinayet İsrail Kabinesi taraf ndan üstlenildi. Elbette ki bugüne kadar yap lan tüm suikastlar ve katliamlar kabinenin bilgisi ve onay dahilindeydi. Kabine ve ordu aras nda göstermelik bir ayr mdan başka bir şey yoktu, ancak operasyonun aç ktan üstlenilmesi, bu göstermelik bağ n da ortadan kald r lmad ğ n , aç k savaş duru-
muna geçildiğini gösteriyor. Zaten bu cinayetten sonra da Filistinlilere yönelik sald r lar devam etti ve ediyor. Filistin sorunu, Irak İşgali’ne kadar hep göstermelik emperyalist çözümlerle reforme edilmeye çal ş ld . Ancak emperyalizmin Ortadoğu’ya yönelimi art k bunlar n da ötesinde aç k savaş, şiddet ilan ve çözümüyle yön değiştirdi. Bir bütün olarak Ortadoğu’nun yeniden yap land r lmas projesine h z verildi. Geçen y l Irak İşgali’yle örneğini yak ndan gördüğümüz gibi Ortadoğu’nun cebir ve işgalle yeniden yap land r lmas anlam na gelen “Büyük Ortadoğu Projesi” art k hayata geçiyor. İsrail’in bu pervas zl ğ da yaln zca kendi bağ ms z tavr yla aç klanamaz. O ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli kolu ve işbirlikçisi. Dolay s yla sald rganl ğ da ondan bağ ms z değildir. Zaten Birleşmiş Milletler (BM)’deki oylamayla da bunu gösterdi. ABD, Ahmet Yasin’in öldürülmesini k namak amac yla BM’de yap lan oylamay veto ederek bu cinayetin arkas nda olduğunu göstermiştir.
Irak halk direnişi büyüyor
(baştaraf birinci sayfada )
Amerika’n n rüyas karabasana dönüşüyor ABD‘nin Büyük Ortadoğu Projesi‘nin Irak ve Filistin ayağ nda gelişen direniş, önümüz-
deki dönemi etkileyecek bir boyut kazanm ş durumda. Direniş ulusal ve s n fsal özgürlük mücadelesi yürütenlerin cesaretlerini art racak bir nite-
lik taş yor. Girilmedik, paylaş lmad k toprak b rakmak istemeyenlerin egemenlik istemleri, halklar n bu direnci karş s nda k r lmalar yaşayacakt r. Emperyalist haydut ABD, Irak halklar n n direnişi karş s ndaki zorlanmas n , diğer emperyalist ülkelere, Birleşmiş Milletler’e, Türkiye’ye kär pay vererek aşmaya çal ş yor. ‘Hepimiz Irakl , hepimiz Filistinliyiz’ hayk r ş , halklar n anti-emperyalist mücadele geleneğini güçlendirecek. T pk Vietnam’da olduğu gibi bugün de direnen halklar, emperyalist ve işbirlikçilerinin Ortadoğu sendromunu tatmas n sağlayacakt r.
Dünya’n›n Sokaklar›...
Tilly Ersu
Mücadelenin 20. y l nda Topraks zlar Hareketi... İnsan gibi yaşamak için ‘OsLatifundiarios’a, yani toprak ağalar na karş verdikleri amans z savaş n 20. y l n kutlayan Brezilya’daki topraks zlar hareketi gittikçe gelişiyor.* Bir yandan hükümetin, yani binbir ümitle yönetime getirdikleri halde, geçmiş hükümetlerin tar m politikas n uygulamaktan başka bir şey yapmayan Lula’n n politikas na karş yeni savaş stratejileri geliştirirken, diğer yandan hem kendi hem de dünya kamuoyunu uyan k tutmaya devam ediyorlar. 1984 y l n n, 20-24 Şubat’ nda Brezilya’n n 13 değişik eyaletinden gelen 80 kişilik grup, milyonlara varacak bir hareketin ilk ad mlar n atmak için Santa Catarina eyaletinin Cascavel kentinde bir kilisede topland lar. Bu toplant , 1970’li y llardan beri k rsal alanda toprak ağalar na karş mücadele veren, irili ufakl birçok topraks z köylü gruplar n bir araya toplayarak, sadece bölgesel değil, tüm k rsala yay lan ulusal bir hareketin tohumlar n n ilk ad m oldu. Brezilya’daki topraks zlar hareketi, yaln zca bir parça toprak sahibi olmak için değil, ayn zamanda k rsal alandaki
toprak ağalar n n kurulu düzenini değiştirerek ülkede demokrasinin gelişmesini sağlamak, dolay s yla tüm toplumsal tabakalar kucaklamak için de mücadele veriyor. Kökeni, topraks z köylülere dayand ğ için bu 80 kişilik grup, hareketin ad n O.M.S.T. (O Movimento dos Trabalhadores rurais Sem Terra) yani “K rsal Alandaki Topraks z İşçi ve Köylü Hareketi” olarak belirledi. Şu anda, iki milyona varan kitlesiyle yaln z k rsal alandaki topraks zlar hareketi olarak kalmam ş, ülkenin demokratikleştirilmesinde gösterdikleri tutarl ve kararl tav r ile neoliberal düzenin d ştalad ğ tüm halk tabakalar için de bir şemsiye olmuş. Onlara rağmen, onlar için değil, onlarla beraber, onlardan öğrenerek ve kendi tecrübelerini bu kitlelere aktararak daha iyi ve daha onurlu bir yaşam n temellerini atm şt r. Yaln zca, k rsal alanda toprak reformu için mücadele eden bir örgüt değildir. Kurulu düzeni değiştirme mücadelesine, her türlü ezilen s n f ve katman katarak, onlar n her alanda söz sahibi olabileceği,
demokratik bir sistem mücadelesi yürütüyor. MST’nin vurgulanmas gereken en önemli özelliklerinden birisi de budur. Bugün, 20 y ll k kararl ve tutarl mücadelenin bir sonucu olarak,350 bin topraks z aile yerleşik düzene geçerek edindikleri toprağ işlemeye başlam şlard r. Bunlara “Assentamento” denilmektedir. Ve buralarda her şeye, ama akl n alabildiği her şeye yeniden başlanmaktad r. Okullardan içme suyuna, kreşten ilk yard m kuruluşlar na kadar her şey elbirliğiyle ve büyük bir coşku içinde yeni baştan yap lmaktad r. “Acampamento” denilen aşağ yukar 150 bin aile de naylon çad rlarda, büyük bir sab rla “Assantamento” olacaklar günü beklemektedir. Tabii, gecenin alacakaranl ğ nda, uykular n n en tatl yerinde, polis coplar yla bulunduklar yerden zorla at lma korkusunu içlerinde yaşayarak. * OsLatifundiarios, ad ndan da anlaş ld ğ gibi latince latu ve fundu kelimelerinden oluşuyor. Uçsuz bucaks z anlam na gelen latifundioa sahiplerine de Latifundiarios deniyor.
İsrail bu cinayetle neyi amaçl yor? En başta radikal kesimleri sindirerek kendisiyle işbirliği yapacak kesimlerin önünü açmay , Filistin halk n n mücadelesini bölmeyi amaçl yor. Yaser Arafat ve diğer örgüt liderlerinin s rada olduğunu söyleyerek “korkuyu” derinleştirmek istiyor. Ayr ca şiddetle sindirmenin yan s ra ekonomik olarak da y ld rma politikalar na h z verdi. “Güvenlik Duvar ” ad alt nda Filistin topraklar na çekilen yüksek barikatlar ekonomik yaşam durma noktas na getirdi. Filistinli işçilerin barikat n diğer taraf nda çal şmas fiili olarak engellendi. K sacas Filistin halk na “ya teslimiyet, ya da imha” dayat l yor. Yasin’in öldürülmesini protesto etmek için onbinlerce Filistinli sokaklara döküldü, İsrail askerleriyle çat şt . Binlercesi işe gitmeyerek direniş yemini etti. Sald r Filistin Direnişi’nin zay flamas bir yana tersine direnişi harlayan bir etki yaratt .
İspanya genel seçimleri Madrid’de patlayan bombalardan üç gün sonra yap ld . Seçimler 8 y ll k sağc Halk Partisi (PP) Hükümeti’ni sona erdirip, Sosyalist İşçi Partisi (PSOE)’ni iktidara taş d . Seçimlerden k sa bir süre önce yap lan anketler PP’nin önde olduğunu göstermesine rağmen bu “sürpriz”in nedeni neydi?
PSOE öfkeyi arkas na ald PSOE, secim propagandas n Irak‘ n işgali’ne karş tl k üzerinden yürüttü. İspanyol halk n n işgale karş duyduğu öfkeyi kullanarak arkas na ald . 11 Mart, seçim yar ş n n dönüm noktas oldu. Madrid’de banliyö trenlerine konan bombalar n patlamas yla 200 kişi öldü, binin üzerinde insan yaraland .
Irak işgaline ateşli destek İspanya, ABD’nin Irak işgaline destek veren ülkelerin baş s ralar nda yer al yordu. Irak’ n İşgali’ne bin 300 kişilik askeri güçle kat ld . Uluslararas platformlarda ABD’nin sald r planlar na gözü kapal bir biçimde destek sundu. O dönemde Amerika için diplomatik destek de en az askeri destek kadar önemliydi. Çünkü uluslararas bir yaln zlaşmay yaş yordu Amerika. İspanya, AB içinde baş n İngiltere’nin çektiği muhalefete İtalya ile birlikte kat larak Amerika’ya önemli bir destek sundu. Bu desteğin ikili bir yan vard ; bir yanda ABD’nin elini güçlendirirken diğer yandan Avrupal emperyalistleri içten parçalay p zay flat yordu.
Veriler bombalamay dinci gericilerin yapt ğ n göstermesine rağmen, başbakan Aznar ve bütün yetkililer iğrenç bir yalan
kampanyas başlatt lar. Sald r y , Bask bölgesinin bağ ms zl ğ için mücadele yürüten ETA’n n üstüne y kmaya çal şt lar. Madrid’deki patlamalar, ABD’ye verilen koşulsuz desteğe duyulan kör bir öfkenin sonucuydu. Bu yalan kampanyas yla birkaç kuş vurmak istediler. Hem Irak’ta işlediği suçlar n üstünü örtecek, hem ETA’y karalayacak hem de “terörle mücadele” ad alt nda ç kard ğ /ç karacağ bask yasalar n meşrulaşt racakt . Hesap tutmad yalan bombas Aznar’ n elinde patlad . PSOE’nin zaferi diğer emperyalisleri çok sevindirdi. Fischer sevincini şu sözlerle dile getirdi,“Bunu kimse tahmin etmiyordu. AB’nin en önemli ülkelerinden birinde dönüm noktas .” Avrupal emperyalistlerin sevinci boşuna değildi, yeni Başbakan Zapatero’nun ilk aç klamalar ndan biri “İspanya’n n, Avrupa Anayasas taslağ na muhalefeti kald racağ ” müjdesi oldu. Görüldüğü kadar ile İspanya’n n rengi AB’den yana dönme eğilimi taş yor.
İnsan vicdan na ters düşen bir cinayet “Bana insan› bu tür cinayetler ya da katliamlar ifllemekten daha alçalt›c› bir fley gösterebilir misiniz?” (J. K. Van der Ver’in 1986 y›l›nda savafl› reddeden mektubu güncelli¤ini halen koruyor) Hollanda’da Van der Ver ad nda bir delikanl , 1986 y l nda Ulusal Muhaf z Birliği’ne çağr ld . Komutan n çağr s n Van der Ver şu mektupla yan tlad :
“Öldürmeyeceksin!”
vicdan na ters düşen bir cinayet olarak gördüğüm komuta ile adam öldürmeye hiç niyetim yok. Bana insan bu tür cinayetler ya da katliamlar işlemekten daha alçalt c başka bir şey gösterebilir misiniz? Kendim öldüremediğim gibi hayvan ke-
Belki şöyle diyeceksiniz: Ulusal Muhaf z Birliği her şeyden önce ülkedeki düzenin korunmas na hizmet eder. Say n komutan! Toplumumuzda gerçekten düzen hüküm sürseydi, toplumsal organizma gerçekten sağl kl olsayd , yani
serlerken dahi bakamam. Gerektiğinde, bana hiçbir kötülükte bulunmam ş insanlara ateş etmem için “emredilebilir”. San r m askerler ateş etmeyi, ağac n dallar ya da yapraklar n vurmak için öğrenmiyorlar.
toplumsal ilişkilerde bu denli aş r suistimaller olmasayd , biri açl ktan ölürken diğerinin israf ve bolluk içinde yüzmesine göz yumulmasayd , işte o zaman beni bu düzeni savunanlar n ilk saf nda görürdünüz. Ancak mevcut düzenin korunma-
Bay Herrmann Snediers, Middelburg Ulusal Muhaf z Birliği Komutan Say n Bay, Geçen hafta resmi bir yaz ald m. Bu yaz da, yasalara uygun olarak Ulusal Muhaf z Birliği’ne kat lmam emrediliyordu. Sizin de farkettiğiniz gibi çağr ya uymad m ve bu mektupla size komisyonun karş s na ç kmayacağ m aç kça ve dosdoğru söylemek amac n güdüyorum. Böylece ağ r bir sorumluluk alt na girdiğimi, beni cezaland rabileceğinizi ve hakk n z kullanmaktan geri kalmayacağ n z çok iyi biliyorum. Ancak bu beni korkutmuyor. Henüz bir çocukken bana askerlik zanaatini yani öldürme sanat n öğretmelerine izin vermiştim, şimdi ise reddediyorum. Özellikle, kişisel hiçbir itki ya da neden olmadan, insan
s na yard mc olmay reddediyorum. Birbirimizi aldatmayal m, say n komutan! Bu düzeni koruman n ne anlama geldiğini ikimiz de çok iyi biliyoruz. Haklar n idrak etmeye başlayan yoksul işçilere karş zenginlere destek olmak. Rotterdam’daki son grevde Ulusal Muhaf z Birliği’nizin oynad ğ rolü görmedik mi? Bu birlik hiçbir neden olmadan, tehdit alt ndaki şirketlerin sadece mal ve mülkünü korumak için saatlerce görev baş ndayd . Samimi inanc ma göre sermaye ile emek aras ndaki mücadeleye destek olan kişileri savunmak için araç olacağ m , haklar n sonuna kadar kullanan işçilere ateş edeceğimi mi san yorsunuz? Tüm bu nedenlerden, ama özellikle komuta ile insan öldürmekten nefret etmem sebebiyle Ulusal Muhaf z Birliği’nde hizmet etmeyi reddediyorum. Sizden ricam bana ne üniforma ne de silah gönderin, çünkü onlar kullanmaya hiç niyetim yok. Sizi selamlar m say n komutan! J.K Van der Ver
İnsanl k Ruanda Katliam ’n unutabilir mi? Fransa’n›n destekledi¤i Hutular Tutsileri yok etmeye giriflti.
Bugün bile topra¤› efleledikçe toplu mezarlar ortaya ç›k›yor. ğ eşeledikçe toplu mezarlar n ortaya ç kmas dehşetin ne kadar büyük olduğunu gözler önüne seriyor.
kadar insan öldüğüne inanm yorum. Böyle bir şey olamaz bana ispatlay n!”.
Bir milyon insan n katli Fransa üç maymunu oynuyor
Frans z ayd nlar Ruanda Katliam ’n n 10. y ldönümünde gecikmiş sorumluluklar n hat rlay p, Ruanda’da 1 milyon insan n katledilmesinde Frans z devletinin pay n sorgulamaya başlad lar. Takvim 6 Nisan 1994’ü gösterdiğinde Ruanda insanl k ta-
rihinin unutamayacağ bir toplu katliama tan kl k etti. İkinci Dünya Savaş sonras k sa bir zaman diliminde gerçekleştirilen en büyük katliam. Tutsiler komşu ülkelere kaçarken ya yollarda öldürüldü ya da açl ğa dayanamay p k r ma uğrad lar. Bugün bile topra-
Ermeni Soyk r m söz konusu olduğunda k yametleri koparan Fransa, Ruanda Katliam gündeme geldiğinde üç maymunu oynuyor. Ruanda yönetimi Habyarima başkanl ğ nda yeniden yap land r l rken, Fransa’n n desteklediği Hutu Kabilesi, Tutsi Kabilesi’ni yok etmeye girişti. O dönem Fransa İçişleri Bakan , Pasqua ve Birleşmiş Milletler’in yapm ş olduğu aç klamalar ise ibret vericiydi. O günlerde Pasqua, televizyonda şu aç klamay yapm şt ; “Orada bu
Oysa katliam n gerçekleştiği günlerde Ruanda’da Fransa gizli servisi güçlüydü, Hutulara silah sağl yorlard . Birleşmiş Milletler, Pasqua’n n yapt klar n onaylay p 1 milyon insan n katledilmesine ortak oluyordu. Fransa, Nisan ay nda Fildişi Sahili (Cote d’ivoire)’ni yeniden yap land r rken on y l önce Ruanda’da izlediği politikay tekrarl yor. Kara Afrika’da as rlard r yap lan vahşi sömürgeciliğin geldiği nokta, 21. yüzy lda milyonlarca insan yok etmeye devam ediyor.
YasanacakDünya_7 yedek
05.05.2005
14:51 Uhr
Seite 5
Yaflanacak
E
Sendikal Forum
E
K
D
Ü
N
Ücretsiz Mesai Hasan Ç nar
35 saatlik ücret 40 saatlik çal şma İşçi hareketinin geçtiğimiz günlerde en çok att ğ sloganlardan biri, “35 saatlik iş günü”idi. Avrupa sermayesi ise işçi s n f na 35 saatlik ücret fakat 40 saatlik çal şmay dayat yor. Sadece Almanya’da metal işçilerinin karş karş ya geldiği bir sald r değildi bu. Avrupa işçi s n f da bu sald r n n doğrudan hedefi durumunda. Böylelikle işçi s n f n n tarihsel bir kazan m daha tasfiye ediliyor. Sömürü katmerleniyor, çal şma süreleri sürekli art r l rken ücretler sabitlenmeye, iyiden iyiye budanmaya çal ş l yor. Bu basit bir hak kayb n n ötesinde s n fsal anlamlar içeriyor elbette. Bugün sendikalar n, emek örgütlerinin bir bütün olarak tasfiyesi de dahil, üretimin esnekleşmesi, emek üzerindeki sömürünün artt r lmas sald r s n n arka plan nda, sermayenin yeniden yap lanma stratejisi yat yor. Azami kâr oranlar nda s k şma yaşayan burjuvazi dönemsel, konjonktürel olandan farkl olarak, daha doğrudan uzun dönem ç karlar n garantiye alacak ad mlar peşinde. Ücretleri aşağ ya çekmek, geçici tavizler vererek geri ad m att rmak da art k yetmiyor. Burjuvazi emek hareketinin bütün bir tarihsel birikimine, kazan mlar na sald r yor. As l bundan sonra gelecek sald r ; bugün 35 saat ücret 40 saatlik çal şma biçiminde keskinleşen çat şman n arka plan nda bu var. Günümüzün sendikal hareketinin bu sald r n n arka plan n görmek ve buna uygun olarak s n f n kolektif, irade birliğini oluşturmak bir yana, görece ses getirici, sürekliliği sağlanm ş bir emek hareketi dahi oluşturmad ğ n görüyoruz. Rolü gereği y llarca işçi s n f n n mücadelesini, hak aray ş n k smi kazan mlarla savuşturan sendika bürokrasisinden kapsaml bir mücadele beklemek de bir o kadar hayalcilik olur. Onlar bugün, dipten doruğa, üyeleri olan işçilerin kan yla beslenmiş asalak bürokratik dev bir ayg ta dönüşen yozlaşm ş ve s n fa yabanc laşm ş halleriyle tam tersine as l engel durumuna gelmişlerdir. Onlar bugün c l z da olsa karş ç kmaya iten, s n f n tabandan bask s olduğu kadar ayn zamanda bast klar zeminin h zla kay yor oluşudur. Günümüzün Ver.di’sinden IG-Metal’ine kadar sendikalar n göstermelik aç klamalar yapmas 3 Nisan eyleminde olduğu gibi sokaklara inip mitinglerde boy göstermesinin as l nedeni de üyelerini elinde tutma çabas d r. Üstelik burjuvazi işçi ve emekçilere sald r rken, haklar n gasp ederken, tam da buradan, mevcut sendikal hareketin pasifist, uzlaşmac ve herbiri büyük firmalar n ücretli yöneticileri edalar yla ortal kta dolaşan bu kokuşmuş yap s ndan cesaret almaktad r. Peki ya işçi s n f ve emekçiler bu sald r n n ne kadar ayr m nda. Onlar da henüz sald r n n kapsam ve boyutunu, derinliğini anlayabilmiş değil. Bugün “40 saatlik ücret, 35 saatlik çal şma” mücadelesi de dahil olmak üzere bir bütün olarak kazan lm ş haklar n n korunmas için srarl , kararl bir mücadele sergileyemediği sürece yar n belki de 20 y l geriye gideceğinin ve 20 y ll k bir tarihsel kazan m n buharlaş p uçacağ n n ve o günkünden çok daha şiddetli, kapsaml bir mücadeleyi üstelik bugünkünden çok daha s n rl haklar için vermek zorunda kalacağ n n fark nda bile değil. S n f n önemli bir kesimi ise Agenda 2010’la derinleşen, sermayenin; “İşgücü maliyeti çok yüksek, üstüme gelirseniz gider Polonya’ya, eski Doğu Bloku ülkelerine, hatta Çin’e yat r mlar m kayd r r, fabrikalar m n kap s na kilit vururum!” tehdidinden ölesiye korkuyor. Korku tavizi, uzlaşmay getiriyor. Uzlaşma geri ad m , s n f n kazan lm ş mevzilerini bir bir terk edip tarihsel olarak çok daha geriden mücadeleye başlamas n ... Üstüne gidilmesi gereken as l nokta belki de bu. Sald r n n as l büyüğü 40 saatlik iş günü 35 saatlik ücret dayatmas karş s nda sermayenin kaleyi fethetmesiyle gelecek. Tam da bu noktada iş hakk n n savunulmas , birleşik bir emek, işçi-işsiz hareketinin örgütlenmesinin önemi ve zorunluluğu kendisini dayat yor. İşçi s n f n n bugün en acil kilitlenmesi gereken halkalardan birini belki de bu oluşturuyor.
Yaşamevi’nde panel Ludwigsburg Yaşamevi’nde “Agenda 2010’un yaşam m zdaki etkileri” konulu panel düzenlendi. 4 Nisan 2004 tarihinde Mann+Hummel Firmas ’ndaki panele, sendika temsilcisi Abbas Smida konuşmac olarak kat ld . A. Smida, sendika temsilcilerinin birçoğunun SPD üyesi olduğunun belirtirken, “Sosyal Y k m Paketi”nin SPD, Sendika Temsilcileri ve Tekeller taraf ndan muhalefet partisi olan CSU ve CDU’nun da desteğini alarak haz rland ğ n belirtti. A. Smida, özetle şunlar söyledi: - Hartz Yasas ’yla bekâr işsizlere, Almanya’n n neresinde olursa olsun verilen işi, yapma zorunluluğu getiriyor. - Yasa, tek baş na çocuk yetiştiren anne veya babalar ‘Mini Job’ denilen yar m gün ya da daha k sa süreli koruma-
M
s z, güvencesiz ve düşük ücretli işleri üstlenmeye zorluyor. - Ayr ca bu durumda olan insanlar Hartz Yasas ’na göre küçük yaştaki çocuklar na bakmakla yükümlü olduklar ndan işgüçlerini tam olarak pazara sunam yorlar. Bu nedenle de işsizlik paras alam yorlar. Yar m gün ya da daha az çal şt ran işyerlerinin toplu iş sözleşmesine göre ücretleri ödeme zorunluluklar yok. Mini Job kapsam na giren anne ve babalar çal şt klar halde sosyal yard ma başvurmak zorunda kalabiliyorlar. Almanya’da AB vatandaş olmayanlar için bu s n rd ş edilmekle sonuçlanabiliyor. Smida, Almanya’n n bütçe aç ğ olduğunu, dev tekellerin vergi ödememesinden kaynaklanan bu aç ğ n emekçilere yüklenen ek vergilerle kapat lmaya çal ş ld ğ n belirtti.
TUC (İşçi Sendikalar Konfederasyonu), Britanya genelinde bir araşt rma yapt . Beş milyondan fazla işçi ve memur senede yaklaş k 40 gün ücretsiz mesai yap yor. İşçi ve memurlar n ücretsiz mesai tutar y lda 23 milyar sterlin. Avrupa ülkeleri aras nda en fazla ücretsiz mesai yapan Britanya emekçileri, iş verimliliği konusunda en alt s rada.
Ulusal İstatislik Ofisi’nin verilerine göre, bir saatlik çal şma baz al nd ğ nda işçi ve memurlar Britanya’ya göre Fransa’da yüzde 31.7, Almanya’da yüzde 16.4 daha verimli çal ş yor. Uzun süre çal şmak, işçi ve memurlar n sağl ğ n yitirmelerine ve yoğun stres alt nda yaşamalar na yol aç yor. BBC çal şanlar konuyla ilgi-
li yorumlar n almak üzere, web sitesinde forum açt . Yap lan yorumlar çarp c : - Bilgisayar oyunlar yapan bir şirkette çal ş yorum. Ücretsiz mesai işin bir parças haline gelmiş maalesef. Burada senede yaklaş k 600700 saat ücretsiz çal ş l r. İşini zaman nda bitirip eve gidene kötü gözle bak l r. - Bizlere makinalaşma kültürü dayat l yor. - Benim patron laf atard ; “Bugün eve erken mi gidiyorsun?” ya da, “Bugün yapacak işlerin var galiba” diyerek çal şmam gerektiğini ima ederdi. Ben yaşamak için çal ş yorum. - Patronlardan nefret edersiniz bu durumda. Zaman sorunu olduğu için kimse ailesiyle istediği gibi vakit geçiremez. - Eskiden 45 saat çal ş rd m, şimdi 35 saat çal ş yorum. Neden ekstra ve ücretsiz çal şay m ki? Zaman m ailemle ve arkadaşlar mla geçirmeyi tercih ederim. - Bir araşt rma şirketinde işe başlad m. Mesai sormad lar şimdiye kadar (nazar değmesin). Ben yapm yorum ama çok sinir bozucu bir durum bu. Birçoğumuz patronu etkilemek için ücretsiz çal ş yor. Aile yaşant m z ve sağl ğ m z olumsuz etkileniyor. Biz fakirleştikçe şirket sahipleri zenginleşiyor. TUC genel sekreteri Brenden Barber, tüm çal şanlara “Ücretsiz mesai yapmay n” çağr s nda bulundu.
Y
A
S
1 May s işçinin emekçinin bayram Kazan›mlar birer birer al›n›yor elimizden. Ekme¤imiz ve özgürlümüz al›n›yor elimizden. Kendi kortejlerimiz ve taleplerimizle birlikte 1 May›s’ta alanlara. Bundan 118 y l önceydi. Amerika’da Chicago’lu s n f kardeşlerimiz 8 saatlik işgünü için grev yaparak direnişe geçtiler. Bedel ağ r olmuştu ama kazan lm şt . Ya şimdi? Kazan mlar birer birer al n yor elimizden. Kapitalistler haftal k 40 saat çal şmayla ‘benden başkas na zaman ay rma’ diyor. Emeklilik yaş n yükselterek çal şt r r m ama mezarda emekli ederim diyor. Fabrika ve ev aras na konserve gibi s k şt r lm ş yaşam dayat yor. İstediğinde başka fabrikalara köle satar gibi kiralayabiliyor. Giderek onurumuz ayaklar alt na al narak hayvanca yaşamam z isteniyor.
Günlerin bugün getirdiği Kazan lan haklar korumakla s n rl davranmam z hedeflerimizi küçülttü. Bir tarafta kölece yaşam, diğer tarafta dünya halklar n n kan banyosunda katledilişi... Egemen s n flar n tek bir ortak paydas var: Azami kâr, azami egemenlik! Oysaki üreten biziz, dünyay yaratan ellerimiz. 1 May s işçi s n f n n müca-
3 Nisan eylemlerinden notlar Dün yasa ç kar l rken sessiz kalanlar
Eylemler önümüzdeki dönem
şimdi tabanlar n n kayacağ kayg s yla sokağa ç k yordu.
Avrupa çap nda sosyal y k m ve hak gasplar na karş 3 Nisan günü, yaklaş k 1 milyon kişinin kat l m yla gösteriler yap ld . Eylemlerin en kitlesel ve yayg n merkezlerinden Almanya’da ortak şiar “Daha iyi bir yaşam için ayağa kalk” idi. Paketin gündemde olduğu dönemde k l n k p rdat p kitlelere ve üyelerine ciddi bir uyar da bulunmayan, eylemli tavra dahi çağ rmayan sendikalar, başta Ver.di ve IG-Metal olmak üzere eyleme damgas n vurdu.
gelişecek işçi ve emekçi hareketinin sinyallerini verdi.
Dün yasa ç kar l rken sessiz kalanlar şimdi tabanlar kaymas n kayg s yla sokağa ç k yordu. 3 Nisan eylemi toplumun çok değişik kesimlerini içine çekmiş bir araya getirmiştir. Eylem gerek kitleselliği gerekse de bileşim zenginliği ile (işçiler, öğrenciler, işsizler, memurlar, evsizler, göçmenler, kiliselerin gençlik dernekleri) ayn zamanda Agenda 2010 sald r s n n kapsam ve derinliğini de olanca çarp c l ğ yla ortaya koyuyor.
Eylemler önümüzdeki dönem Avrupa merkezli bir işçi ve emekçi hareketinin örgütlenmesi zorunluluğuna işaret ettiği gibi bunun koşullar n n da olgunlaşmaya başlad ğ n n ilk sinyallerini verdi. Fakat bir şartla; DGB gibi sendikalar n inisiyatifini zorlayacak tabandan müdahale gerçekleştirilebilirse! Kat l m n kitleselliği ve bileşim zenginliği sald r n n derinliği ve korkunçluğu karş s nda özel bir duyarl l ğ n oluşmaya başlad ğ n n da işaretini veriyor. Tam da bu noktada as l vurgulanmas ve gösterilmesi gereken geleceğimizin tehdit alt nda olduğu, sald r n n sadece bugünümüze değil, geçmiş kazan mlar m za ve geleceğimize yönelik olduğudur. Herkes bunun fark nda olacakt r. Bu bilinçlere yerleştirilebildiği oranda, sürekliliği sağlanm ş birleşik kitlesel bir işçi ve emekçi hareketinin olanaklar n n yarat lmas mümkün olabilecek.
“Hey, taksi!..” Sizi tan yabilir miyiz? Hakan Karataş: Yaklaş k onbir senedir taksi şoförlüğü yap yorum. Çal şma koşullar n zdan sözeder misiniz? Zorluklar neler? H.Karataş: Genelde gündüz vakti daha çok iş oluyor. Akşamlar otobüsü kaç ranlar, alkol alarak araba kullanamayacaklar taksiye biniyor. Sadece sohbet etmek amaçl taksiye binenler de var. Alman emekli bayanlar günlük sorununu paylaşacak bir insana ihtiyaç duyduğunda taksi yolculuğunu tercih ediyorlar.
“Psikolog gibi terapi yap yoruz” Taksicilik, çoğu insana kolay bir iş olarak görünür, kolay bir meslek midir taksicilik? H.Karataş: Taksi şoförünün
aş r sab rl ve konuşkan biri olmas gerekir. Bu özelliğe sahip olmayan taksicilik yapamaz. Günde ortalama en fazla on saat çal şmak zorunday m ama bunun 8 saati taksi durağ nda beklemekle geçiyor. Öncelikle her gün trafik denen bir olayla karş karş yas n z. Çok farkl meslek dallar ndan insanlarla karş laş yorsunuz. Avukat, öğretmen, doktor... Çoğu dert yan yor. Belki çözüm bulurum diye seninle konuşuyor. Yani hemen hemen ayn olmasa da bizde bir psikolog gibi terapi yap yoruz. Yaln zl ğ n paylaşmak, sohbet etmek için taksiyi tercih edenlerden bahsettiniz, sizce insanlar bu yaln zl ğa iten nedir? H.Karataş: Asl nda işin özü, insan n dünyas ne kadar büyükse o kadar düşünebilir, üretebilir demektir. Kafaya tak l mamas gereken küçücük so-
5 Dünya
I
delesinde kendini yeniden üretme günüdür. Sosyal y k m paketlerine, her türden ayr mc l ğa karş , proletarya enternasyonalizmi ve emekçi halklar n anti emperyalist mücadele kardeşliğini pekiştirmek için, 1 May s’ta alanlarda olal m.
Ancak bu böyle gitmez Avrupa’da yaşayan bizler, ‘Bize ne bundan’ diyemeyiz. Ekonomik, siyasal sald r paketlerinin en ağ r sonuçlar n yaşayanlardan olacağ z. S n f n
İki emekçi Hans dede, 66 y l önce büyük bir hevesle tornac l k mesleğine başlar. Essen yak nlar nda bir firmada işe girer. Büyük bir şevkle 48 y l çal ş p emekliliğine 2 sene kala firma “iflas” eder. Emekliliğe ayr lmak zorunda kal r. Eline emekli ayl ğ olarak bugünün paras yla 9 yüz euro civar nda bir ayl k geçer. Bununla ev kiras , sigara, telefon ve diğer ihtiyaçlar n karş lad ktan sonra senede bir kez 10 gün tatile gider. Onyedi seneyi böyle geçirdikten sonra, bir sabah uyand ğ nda Agenda 2010 diye adland r lan bir reform paketi beklemediği bir anda kafas na düşer. Memet amca 1967 y l nda Davul-zurnayla Almanya’ya geldi, maden ocaklar nda çal şmaya başlad . 36 y l hastal k ve sakatl klarla geride b rak r. Bir sabah art k dizi tutmaz s rt doğrulmaz olur. Elinde bir sakat raporu, cebinde 940 euroluk bir erken emeklilik ayl ğ ile kala kal r
ortada. 40 senenin ard ndan kendisine de düşen Agenda 2010 reform paketi oldu. Agenda 2010’la Hans dede her gün biraz daha yoksullaş yordu. Her ay doktora ödediği kesinti, ilaçlarda katk pay , hastaneye gitmek için verdiği ulaş m harc da ç k nca geriye yoksulluk kalm şt . Gece gündüz düşündü, emeğinin karş l ğ bu olmamal yd . Karar verip harekete geçti, gece yar s evine yak n olan bir süper marketin duvar n y karak içeri girdi. Sekiz torba yiyecek ve birkaç bira şişesini s rt na vurdu. Seksen yaş ndayd , kolay değildi art k bu yükü taş mak. D şar ç kar ç kmaz, dört yan ndan surat na tutulan keskin ş klar ve üstüne çullanan polisler Hans dedeyi k sk vrak yakalad lar. Gazeteler, “Seksen yaş ndaki gangster işbaş nda yakaland !” diye manşet att . Memet amcay da, Hans dedeyi de ayn ortak paydada birleştiren, Agenda 2010 denen soygun paketiydi.
Verdiği parayla sanki senin kişiliğini, ruhunu sat n alm ş ve sen de onun kölesiymişsin gibi havaya giriyor. Ama ne yaps n böyle insanlar küçücük dünyalar nda kendilerini böyle avutuyorlar. Görmezlikten geliyorum.
s n. O zaman geriye şöyle bir alternatif kal yor: Müşteriyi gideceği yere kadar götürdükten sonra yaşad ğ n kötü şeyler varsa unutacaks n. Baz arkadaşlar işyerlerinde yaşad klar şeyleri eve taş yorlar. Ben doğru bulmuyorum. Çal şmaya mecburum çünkü kazand ğ m yetmiyor. Böyle bir gidiş de belli bir zamandan sonra insan s kmaya başl yor. İnsan n sosyal, kültürel faaliyetlere de ihtiyac var.
“İşler azald kca bencillik öne ç k yor.” runlar bile büyütüp bütün gününü bununla meşgul edip kendilerini tembelleştiriyorlar. Sizce insanlar n birbirleriyle sosyal ilişkileri nas l? H.Karataş: Benim gördüğüm kadar yla, insanlar birbirlerine selam vermez hale gelmişler. Yani birine selam verdiğinde, sanki o insandan bir şey isteyecekmişsin gibi bir duygu yaş yorlar. Müşterilerinizden yolculuk esnas nda size farkl davranan oluyor mu ? H.Karataş: İllaki oluyor!..
kazan lm ş haklar elinden al nd ğ nda kafam za inen balyozdan kaçamayacağ z. Tüm işçi ve emekçilerle birlikte, bizlere de karanl k bir gelecek dayat l yor. S n f kardeşlerimiz o gün, geleceğini savunmak için sokağa ç kt klar nda seyirci kalamay z. Öylesine bir tatil günü deyip geçiştiremeyiz. Yerimiz, kendi kortejlerimiz ve taleplerimizle birlikte onlar n yan olmal d r. Geleceğimizi savunmak için 1 May s’ta alanlara!
Meslektaşlar n zla gerginlikler yaş yor musunuz? H.Karataş: Biz hem meslektaş z, ayn zamanda da birbirimizle rekabet içindeyiz. İşler azald kça bencillik öne ç k yor. Olumsuzluklara kaş birlikte hareket etmek gerekirken, biz birbirimizin ayağ n kayd rmaya çal ş yor, birbirimizle rekabete giriyoruz. Çal şt n z o gün mesainiz bittiğinde, bunun özel hayat n zda yans mas nas l oluyor? H.Karataş: Özellikle bu işlerde yaşad ğ n her şeyi kafana takarsan sinir hastas olur ç kar-
Agenda 2010 paketinin size olumsuz yans malar oldu mu? Ne yapmal ? H.Karataş: Olmaz m ? Devlet tedavi için hastaneye gidenlerin taksi paras n kesince işler düştü. Hiçbir şeyin tad tuzu kalmad . Çoğu insan n kazand ğ ayl k geçimine yetmiyor art k. Diğer aybaş n zor getiriyor. Birlikten güç doğacağ n hepimiz biliriz. Bizlere uygulanan bask ve sosyal haklar m za yap lan k s tlamalar gelin hep birlikte geri püskürtelim.
YasanacakDünya_7 yedek
05.05.2005
14:51 Uhr
Seite 6
Yaflanacak
Dünya 6
Y
F›kralar
A
fi
A
M
Yerli atasözleri
Bir savaş gemisi karanl k ve sisli bir gecede yol al yormuş. Derken kaptan köşkündeki komutan tam karş da, uzaktan üzerlerine doğru gelen bir ş k farkeder. Hemen karş tarafa sinyal göndererek şu mesaj geçer: - Derhal rotan z 30 derece Doğuya çeviriniz. Karş dan an nda cevap gelir; - Sen rotan 30 derece Bat ya çevir! Komutan şaş rm ş, biraz da sinirlenmiş bir halde mesaj tekrarlar: - Rotan derhal 30 derece Doğuya çevir, emrediyorum! Karş dan cevap gelir: - As l sen rotan 30 derece Bat ya çevireceksin! Komutan öfkeden küplere
biner, bir mesaj daha yollar: - Ben 30 y ll k kaptan m, sana son kez emrediyorum, rotan 30 derece Bat ya çevir! Cevap: - Sen 30 senelik kaptansan ben de 20 senelik denizciyim, sen rotan 30 derece Doğuya çevir. Komutan, o kadar sinirlenir ki, hemen mürettebata bütün toplar ateşe haz r hale getirmelerini emreder ve son kez bir mesaj gönderir: - Buras bir savaş gemisi, derhal rotan 30 derece Bat ya çevirmezsen ateşe başlayacağ z! Karş dan cevap gelir: - Buras da bir deniz feneri... Sen rotan bir an önce 30 derece Doğuya çevirmezsen birazdan kayalara çarpacaks n!
Uzman keresteci Askerin biri bir bak şta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormuş, arkadaşlar buna çok şaş r yorlarm ş. Bir gün bunu komutana götürüp olan biteni anlatm şlar, komutan inanmam ş. Komutan: Söyle bakal m be-
nim boyumun ölçüsü kaç? Asker aşağ dan yukar ya komutan süzmüş Asker: 1.75 efendim Komutan: Doğru, hayret nas l bildin? Asker: Bilirim tabi efendim ben kereste uzman y m!
Gerisini sen anna! Bir Mülkiye müfettişi Doğuya teftişe giderken ihtiyar bir Erzurumlu köylüye misafir olur. Sohbet s ras nda sorar: - Baba, memlekette kaç vali gördün? - On, onbeş vali hetirimdedir... - Peki bunlar n kaç hizmet et-
ti, kaç ndan memnunsunuz? - Allah geni geni rehmet etsin, Mustafa Paşa’dan çoh memnunduh! - Bu Mustafa Paşa ne hizmetler etti ki onbeş valinin içinde ona rahmet okudun? - Beg, o vali Erzürüm’e varmadan yoldayken vefat etmişdi. Gerisini sen anna!
• Komşun hakk nda hüküm vermeden önce, iki ay onun makosenleriyle yürü! (Cheyenne Kabilesi) • Doğum yapan herşey dişidir. Kad nlar n ezeleden beri bildiği kâinat n dengelerini erkekler de anlamaya başlad klar zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere değişmeye başlam ş olacakt r. (Mohawk Kabilesi)
• En son ağaç kesildiğinde, en son bal k zehirlendiğinde, en son bal k tutulduğunda. Ancak o zaman anlayacaks n ki para bir yiyecek değilmiş. (Red Indian)
eşit oluruz. (Ute Kabilesi)
• Bana söylersen unutabilirim, gösterirsen an msayabilirim ama beni de katarsan anlar m.
• Su gibi olmal y z. Her şeyden aşağ da, ama kayadan bile kuvvetli. (Siyu Kabilesi)
• Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yan mda yürü, böylece ikimiz
• Kehanet, muhtemel bir olay kesin bir bak ş ile görmekten başka şey değildir. Hava ya bulutlu olacakt r, ya da güneş aça-
✈Romantik tepki: “Beyefendi galiba s ray görmediniz.” ✈ Modern tepki: “Efendim insan m z eğitimsiz. Halbuki Avrupa’da...” ✈Postmodern tepki: “S ran n da art k bir anlam kalmad ki.”
✈Klasik tepki: “S raya geç kardeşim.” ✈ Neoklasik tepki: “Şeker kardeşim s raya geçiver.” ✈Realist tepki: “S ra var.” ✈Sürrealist tepki: “Salland -
✈Uzlaşmac tepki: “Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi...” ✈Kaderci tepki: “İki dakika fazla beklersek k yamet mi kopar? K smetse hepimizin işi görülür.” ✈Felsefeci (septik kuşkucu) tepki: “Ön ve arka kavramlar
• Düşman m cesur ve kuvvetli yap! Eğer onu yenersem utanç duymayay m. (Apache Kabilesi)
• Yaşam n örümcek ağ n ören insan n kendi değildir; o, bu ağda yaln zca bir teldir. Bu ağa yapt ğ her katk y , asl nda kendi kendine yapm şt r. • Bir s nav n üstesinden gelmenin tek yolu, onunla yüzyüze gelebilmektir. • Bize birçok söz verdiler hat rlayabildiğimden daha çok. Ama bir tanesi hariç hiçbirini tutmad lar, topraklar m z alacaklar n söylediler ve ald lar... (Red Cloud, Oglala Sioux)
Yaşl adam ve çocuklar Yaşl bir adam emekliye ayr l r ve kendine bir lisenin yan nda küçük bir ev al r. Emekliliğinin ilk birkaç haftas n huzur içinde geçirir ama sonra ders y l başlar. Okullar n aç ld ğ ilk gün, dersten ç kan öğrenciler yollar n n üzerindeki her çöp bidonunu tekmelerler, bağ r p çağ r rlar. Bu çekilmez gürültülü günler sürer ve yaşl adam bir önlem almaya karar verir. Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaş rken, ka-
Birgün s raya girmezseniz racaks n bunlardan ikisini K z lay’da bak bir daha yapabiliyorlar m ?”
Felsefik düflünceler Nilgün Demir
cakt r. (Cheroke Kabilesi)
Deniz feneri
p s n n önüne ç k p, onlar durdurur ve “Çok tatl çocuklars n z, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaş ndayken ayn şekilde gürültüler ç karmaktan hoşlan rd m, bana gençliğimi hat rlat yorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsan z size her gün 1 dolar vereceğim” der. Bu teklif çocuklar n çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşl adam yine çocuklar n önüne ç kar ve onlara şöyle der:
Sevgili günlük yor, ama ben İkiz Kulelerin ne olduğunu bile bilmiyorum. Hay rl olsun... (1550, Nostradamus) Sevgili günlük, Senden başka derdimi anlatabileceğim kimse yok! Alt taraf bir elma ya! Bir elma kadar değerim yokmuş. (Adem)
görecelidir. O taraf n ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden asl nda arkaya geçmiş olabilir.” ✈Kantç tepki: “Efendim, alg lanmayan şeyler yok demektir. Bakmay n o tarafa, adam yok olur.” ✈Kötümser varoluşçu tepki: “Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek.” ✈ İyimser varoluşçu tepki: “S kmay n can n z şu an n tad n ç karmaya çal ş n. Bak n ne güzel hayattas n z ve birileri önünüze geçebiliyor.” ✈Hümanist tepki: “İnsanl k bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolay s yla birimiz öne geçince asl nda hepimiz öne geçmiş oluyoruz.”
“Çocuklar, enflasyon beni de etkilemeye başlad , bundan böyle size sadece 50 sent verebilirim”. Çocuklar pek hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye. Aradan birkaç gün daha geçer ve yaşl adam yine karş lar onlar . “Bak n henüz maaş m alamad m, size günde ancak 25 sent verebilirim, tamam m ?” “Olanaks z bay m” der içlerinden biri, “Günde 25 sente bu işi yapacağ m z san yorsan z yan l yorsunuz. İşi b rak yoruz”.
Sevgili günlük, Herkes, her şey altüst oldu, güvendiğim dostlardan sadece Brütüs kald . (Sezar) Sevgili günlük, Bizim imparator iyice sap tt . “Ülkenin etraf na duvar örün” diye tutturdu. Yok devenin nal ! Bu adam ya ülke s n rlar n bilmiyor ya da bizimle kafa buluyor. (MÖ 200, Çinli Mimar)
Sevgili günlük, Kraliçenin sponsorluğunda aylarca okyanuslarda doland m, bula bula Hindistan buldum. Şans ma tüküreyim! Ben şimdi kraliçeye ne diyecem? Dalga geçmez mi benimle, “Kristof efendi Hindistan’ m buldun, tebrik ederim!” diye. (1492, Kristof Kolomb)
Sevgili günlük, İçimden bir ses aya gidilecek, Roma bölünecek falan diyor. Hatta İkiz Kuleler y k lacak di-
Sevgili günlük, Bugün çocuklara hediyeler dağ tt m. (31 Aral k, Noel Baba)
Rumuz Berlin’li Hürriyet gazetesinin Almanya bask s nda tan şma-evlilikarkadaşl k bölümüne göz atma f rsat bulamayanlar, merak etmeyin sizleri düşünerek bu bölümün ne kadar renkli olduğunu anlatmaya çal şacağ m. Eveeett, öncelikle birkaç örnek vereyim, bu çok ilginç dinleyin. “Akademiker, uzun boylu, zay f, yeşil gözlü, maddi durumu iyi olan, orta yaşl beyim. Kültürlü genç veya orta yaşl güzel bir Türk han mla tan şmak istiyorum.” Yani bu akademiker beyimiz diyor ki “genç kültürlü olsun yok orta yaşl ise güzel olmas da kafidir.” Say n akademiker bu kadar özelliğin vard da bu sayfaya niye düştün? Emekli bir bey ise “bayanl k yapabilen hayat arkadaş , 4050 yaşlar nda, güzel bayan ar yorum” demiş. Bayanl k yapabilen hayat arkadaş ? Anadolu kökenli bir gencimiz ise pek tabii ki iletişim çağ nda köyünden-kasabas ndan k z bulacak değil ya! verdiği gazete ilan nda; “Sigara, içki, kumar m yok. Evliliğin kutsall ğ na inanan, daha önce hiç evlenmemiş, 19-26 yaş aras , ilticac bir aile k z yla tan ş p evlenmek istiyorum. Sigara içmeyenler tercihimdir. Turist de olabilir”demiş. Bu mesaj, biraz kar ş k anadolu gencimizin kafas gibi, medya çağ nda politikac lar kendi yalanlar için türlü şaklabanl klar yapa dursun, Anadolulu kavruk tenli gencimiz de daha yeni yeni vatan hasreti çeken yaban ellerde, yaban gülü gibi kimsesiz ilticac veya turist ayn zamanda evli olmayan kutsal aile bağlar n n yüksek bilinciyle donanm ş, sigara meretini de içmeyen vs.vs. bir k z m z gazeteye verdiği ilan yoluyla aramaktad r. Yavuz bey ise “xxx ölçülerindeymiş, sevgiye, sayg ya önem veren, türk örf ve adetlerine bağl , hayal dünyas nda yaşamayan, dürüst, helal süt emmiş, Allah korkusu olan, evliliği macera olarak görmeyen, 30-40 yaş aras , yaln z yaşayan bir bayanla evlenmek istiyorum. Bir çocuklu, Almanya d ş da olabilir. Lütfen ciddi olanlar aras n.”diye not da düşmüş. Yahu Yavuz beyciğim; sözüm meclisten d şar ama,“Eskiye rağbet olsayd bit pazar na nur yağard ” 1. Türk örf ve adetlerine bağl biri evinde oturur k smetini bekler gazeteye bakmaz. 2. Hem ne zamandan beri gazete ilan yla eş aramak örf ve geleneklerimiz içine girmiştir? Yok Almanya d ş da olurmuş yok ciddi olanlar aras n, daha neler... Yavuz Bey belli ki gelenek ve göreneklerinize bağl birisisiniz. Cahilliğime verin, örf ve adetlerimizde vücut ölçülerinin ne önemi var? Ne ararsan z var burada. Tabii ki kad nlar da yaz yor ama kad nlar oldukça az nl kta mesela Bahar diyor ki; “beni yalans z, ç kars z sevecek, erkek gibi bir erkekle tan şmak istiyorum. Tabii öyle birisi yaş yorsa...” demiş. Erkek gibi erkek ne demekse? Berlin’liyi yazmadan olmaz, “ufak boylu, tombul, kilolu bayan arkadaş” ar yormuş. Bayan diye yazmam ş olsa kurbanl k koyun arad ğ n düşünürsünüz benim gibi. Israrla hem tombul hem kilolu istiyor, ehhh anlad k kardeşim yani uzaydan bak ld ğ nda bir Çin seddi birde senin müstakbel eşin görünsün istiyorsun.
Ay›n Bulmacas› 1
2
Hukuk Almanya’ya giriş için çeşitli yollar vard r. En yoğun kullan lan VİZE alarak Almanya’ya giriş yapmakt r. Konsolosluklarca çoğunlukla verilen vizeler: Turist, öğrenci, işçi, ticari ve aile birleşim vizesidir. Aile birleşim vizesi yoluyla Almanya’ya geldiğinizde, en k sa sürede Yabanc lar Dairesi’ne giderek oturum izni için başvurunuz. Geç müracaat ederseniz bu durum sizin aleyhinize sonuçlar yaratabilir ve ilerde birçok haktan mahrum olabilirsiniz. Örneğin, bir erkek veya kad n evlenip aile birleşimi yoluyla Almanya’ya davet ediyor ve 3 ay sonra oturma izni talebinde bulunuyor. Eşi ile 2 y l evli kald ktan sonra anlaşmal olarak ayr l yorlar. Bu durumda eş maalesef burada oturum izni almakta epeyce zorlanacakt r. Eş eğer evlilik süresince kötü muamele görmemişse ve bu 2 y ll k süre içerisinde çal ş-
Av. Gülşen Çelebi mam şsa onun oturum hakk almas zor, neredeyse imkans zd r. Eğer hemen geldiği gün başvuru yapsayd , o andan itibaren iki y ll k evlilik süreci oturum hakk içinde geçerli say lacakt . Bir başka sorun ise, iltica başvurusu yapan kişinin evlendikten sonra hemen başvurusunu geri çekmesidir. Bu durumda Yabanc lar Dairesi evlenen kişiye, “ülkene giderek AİLE BİRLEŞİM VİZESİ al ve öyle gel” diyebilir. Tabii ki bu durumda özellikle askerliğini yapmayanlar mağdur olabilir. Bu nedenle iltica başvurusu yapanlar evlenseler dahi hemen başvurular n geri çekmesinler ve hatta ret karar verilse dahi normal hukuki prosedürü takip ederek itiraz etsinler. Süreç içerisinde davay geri çekersiniz ya da davan zdan eminseniz sonuna kadar sürdürebilirsiniz. Almanya’da evlilik ise eskisi
gibi çok kolay olmuyor. Son aylarda birçok nikah/evlilik dairesi, evlilik işlemi için istinas z pasaportu şart koşmaktad r. Kimlik cüzdan birçok dairede yeterli olmuyor. Bu nedenle insanlar Almanya içerisinde pasaport istenmeyen bir daireye başvurmak istiyorlar. Fakat bunlarda yok denecek kadar azald . Turist vizesi ile gelip burada formaliteleri tamamlayarak evlenenler, vize süresi bittiğinde geri dönmek zorunda kalmaktad r. Edindiğimiz deneylerden hareketle şunu diyebiliriz. Bir aile evlilik işlemi ile hemen bir araya maalesef gelememektedir. İstenen baz şartlar Almanya’da yaşayan eş yerine getirebiliyorsa, Almanya d ş nda yaşayan eş aile birleşim vizesi hakk na kavuşabilmektedir. Oturma Hakk (Aufenthaltsberectigung) ya da, Oturma İzni (Aufenthalserlaubnis) için Almanya’ya giriş yapmadan
evlilik gerçekleşmişse, o zaman mutlaka yeterli büyüklükte ev ve yetecek kadar bir gelir göstermek zorunda kal nacakt r. İltica hakk elde eden mülteciler, ve ya burada doğanlar, küçük yaşta buraya gelerek en az 8 y l yaşayan ve süresiz oturma izni olan 18 yaş ndan büyük kişiler için de ayn şeyler geçerlidir. Fakat bazen yeterli geliri ve yeterli büyüklükte evi olmasa dahi Aile Birleşim Vizesi alma imkanlar olabiliyor (Ermessen). Yukar daki k sa aç klamalardan da görüleceği gibi farkl yol ve yöntemler vard r. Gerekli koşullar yerine getirmeden yap lacak başvurular n ret edileceği bilinmelidir. Rechtsanwältin Gülsen Çelebi gulsencelebi@yahoo.com Kaiserslauternerstr. 36 · 40591 Düseldorf
4
5
6
7
8
9
10
11
12
2 3 4 5 6 7 8 9
00
10 11 12
Sağdan sola
Aile birleşiminde vize koşullar
3
1
1- Kökleşmiş inan şlara ayk r olarak ileri sürülen düşünce... K z l Ordu Fraksiyonu’nun k salt lm ş 2- Rolls Royce otomobilini simgeleyen harfler... Eski dilde su... Zeka 3- Rus yazar Gonçarov’un kahraman yla ünlü roman n ad ... Erişilmek istenen sonuç, maksat 4- Sheakspear’in oyunlar nda yer alan kral n ad ... Varmak işi 5İnternete ‘eğitim’ ilgilli aramalarda kullan lan İngilizce eğitimin k salt lmas ... En uygun durum ve zaman... Okul 6- Bir meslek dal ... Zaman, yer ve önem bak m ndan ötekilerden önce gelen... Hollanda’n n plaka imi 7- Anadolu Ajans ... Arsenik’in simgesi... Göz retinas n n saydaml ğ n yitirmesinden oluşan körlük, katarakt 8- Rubidyum elementinin simgesi... Eski dilde y lan... Hat ra 9- Avrupa’da alternatif yaşam eksenli, insanlar n sosyal, düşünsel, kültürel ve sanatsal ihtiyaçlar na cevap olan bir kurum... Zazaca’da yüz 10- Bir s cak iklim meyvesi... bağlam 11- Diyarbak r’ n eski ad ... Ankara’n n bir ilçesi 12- Gü-
vercinin boynundaki siyah halka... Herhangi bir konuda yap lan inceleme, araşt rma... Ortadoğu’da deniz seviyesinden 410 metre aşağ da olan dünyan n en çukur gölünün ad .
Yukar dan aşağ ya 1- Bilinçli işçi s n f , emekçi 2- Kargaşa... Herkesin kulland ğ , herkesin anlad ğ 3- Yabanc bir kad n ismi... Balmumuna veya parafine bat r lm ş fitil 4- İtalyanca aşk anlam na gelen kelime... Şimdiki zaman 5- Tutukevi... Boru sesi... Haz r 6- Yaz ... Yunan mitolojisinde Zeus’un oğlu olan savaş tanr s 7- “Nereye gidersen git o şehir arkandan gelecektir” m sralar n n şairi olan Yunanl edebiyatç ... Kürtçe k l 8- Kalay’ n simgesi... Kesenek 9- Yersiz, yurtsuz... İlaç 10- Birşeyin olmas na çok az kalmak... Üretim etkinlikleri tar ma dayal olan... 11-Eski bir uygarl k... Fransa’da 30,59 gr. İngiltere’de 28,349 gr. olan ağ rl k birimi... Yengi, zafer 12- Eti için avlanan uzun gagal göçebe bir kuş, Bekas.
Mart ay bulmacas n n yan t Soldan Sağa 1- Ekonomi; Emi 2- İlkel; Kal p 3- Si; Botanik 4- Ek; If; Metan 5- En; Da 6- Sancak; Eko 7- Tal 8- Emi; Mad mak 9- İs; Aet; Kano 10- Lt; Ole 11- Zeugma; Sav
Yukar dan Aşağ ya 1- Eisenstein 2- Klik; Ms 3- Ok; Anti; Le 4Nebi; Ca; Atu 5- Olof Palme 6- Atom 7- İkame; Od; La 8- Anane; İke 9- Elit; Kama 10Mikado; Anka 11- İp; Na; FKO
YasanacakDünya_7 yedek
05.05.2005
14:51 Uhr
Seite 7
Yaflanacak
K
A
D
I
7 Dünya
N
Yirmibirinci yüzy lda köle ticareti
Adlar Suchitra, Rita ve Roxan... Tayland, Filipinler ya da Endonezya’da yaşayan insanlar, Tayvan Adalar n’da iş olanağ n kaç r lmaz bir imkan olarak görüyorlar. Y ll k 3 bin 500 pound karş l ğ nda ya fabrikada çal şarak ya da çocuk bak c l ğ yaparak ailelerine para gönderiyorlar. Bu onlar için hayallerinin de ötesinde bir gelir kaynağ ym ş gibi görünüyor. Fakat işin içyüzü çok farkl . Tayvan’da çal şmak için işçilerin birçoğu arac lara yüksek miktarda para ödüyor. Birçoğu patronun aşağ lay c tutumlar na maruz kal yor.
Uzun saatler çal şmak, kontratlar n zorla uzat lmas yetmezmiş gibi bir de maaş n çok alt nda bir ücret al yorlar. Suchitra Dunnoi (32 ): Tayland’dan Tayvan’a çal şmaya gelenlerden. “Bir gün cebimde sadece 50 (0.80 penny) Baht’ m (Tayland para birimi) vard , çok muhtaç bir durumdayd m. Hastaneden yeni ç km şt m ve ödenmesi gereken faturalar beni bekliyordu. 10 yaş ndaki oğlumun ve annemin daha iyi yaşamas için arac y bulup bana iş ayarlamas n istedim. Arac ya 40 (5 yüz 87 pound) bin Baht
verdim. Akrabalar mdan borç alm şt m. İşlemlerin tamamlanmas 3 ay sürdü. Vize ve uçak bileti için ekstradan 105 (1,541 pound) bin Baht daha ödedim. Bu paran n hepsini kendim bulamazd m arac dan borç ald m. Tabii ki ayl k yüzde 3 faiz şart yla! Bir y lda ödeyemezsem bu faizin iki kat na ç kacağ n söyledi. İlk olarak konfeksiyon fabrikas nda çal şt m. 6 katl , koğuş sistemi bir yatakhanede kald k. ‘Eh işte’ denilebilecek bir yerdi içmek için temiz su vard . Pencerelerde demir parmakl klar... yang n ç km ş olsa kesinlikle kaçacak yerimiz yoktu. Yasal olarak sabah 8.00’den akşam 8.30’a kadar mesai. Haftan n 6 günü çal ş yorduk, gece yar lar na ve sabaha kadar çal şt ğ m z günler oluyordu. Arada prim al yorduk. Bir gün arkadaş m ekstra iş yapmay reddettiğinde hemen hava alan na götürüp yollad lar. Bu olaydan sonra kimse ağz n açmaya cesaret edemedi. Bunun ard ndan çiçek yap m nda çal ş-
t m. Orada tecavüze uğrad m. Bu durumu yetkililere bildirdiğimde herkes bana sorun yaratan biri gözüyle bakmaya başlad . ‘Umut İşçileri Derneği’ne’ gittim. Suchitra’ya gereken tüm yard mlar yap l r ve simsarlar n elinden kurtar l r, özgürlüğüne kavuşur. Rita Efendi (25): Hãlã Tayvan’da yaş yor. Endonozya’daki evine dönmek en büyük hayali. “18 yaş ndayken geldim, amac m k zkardeşimin eğitim masraflar n karş lamakt . Arac sahte bir pasaport ayarlad . İş bulduğuma o kadar sevinmiştim ki çal şma kontrat n okumadan imzalad m. Sadece bir bebeğe bakacağ m san yordum fakat iki çocuğun bak m n n yan s ra temizlik, yemek ve çamaş r işinden sorumlu olduğumu söylediler. Kald ğ m ailenin yemek art klar yla karn m doyuruyordum. Gece saat 11.00’e kadar çal ş yordum, tatil günüm yoktu ve tek baş ma d şar ç kmam yasaklanm şt . Ev sahibi kad n n beni to-
‹çimdeki Pencere Ayşe Çolak Duygu yüklü bir hediye katlad ğ gün ağlaya ağlaya uyumuşum. Oray terk etmeyi çok istedim fakat kontrat yüzünden bunu yapamad m. Kaçmak için param dahi yoktu çünkü param direkt Endonezya’daki kardeşimin hesab na yat rd klar n söylediler. Anneme defalarca mektup yazd m, işveren hiçbirini göndermemiş.” 3 y l sonra Rita evine döndüğünde 2 y ll k maaş n n hesaba yatmad ğ n öğrenir. İşverenin tehdidi karş s nda geri dönmek zorunda kal r. Rita kendisi gibi bir işçi ile Umut İşçileri Derneği’ne gider. Tüm haklar n kazan r fakat hala Tayvan’dad r. Arkadaşlar na mahkemelerde tan kl k yapmaktad r. Roxan Babatuan (22): Roxan Babatuan’n n da hikayesi çok farkl değildir. Filipinler’den gelerek Tayvan’da elektronik cihazlar üreten bir fabrikada çal ş r. Arac pasaportunu vermediği için Roxan Tayvan’da mahsur kalm şt r.
Zaman n iyileştiremediği yara: Tecavüz Bosna’daki savaşta binlerce kad n tecavüze uğrad , birçoğu hamile kald . Kad nlar n büyük bir k sm kendilerine tecavüzü hat rlatan çocuklar n evlatl k verdiler ya da değişik yard m kuruluşlar na b rakt lar. Azra bu kad nlardan biri. Tüm ailesi gözlerinin önünde kurşuna dizildikten sonra kamyonla kampa götürüldü. Burada birçok kad n gibi defalarca tecavüze uğrad ve hamile kald. K z Leyla bugün 8 yaş nda. Hamile olduğunu anlayan Az-
ra, “Benim de çocuğum ve onu koruyacağ m, benim baş ma gelenler onun baş na gelmesin” diyor. Evlatl k vermeyi hiç düşünmemiş. Şimdi k z yla birlikte bir odada yaş yor. Ac lar n unutmak için fazlas yla ilaç kullan yor; anti-depresan... sonra uyku... Geceleri kâbusla uyan yor, panik atak geçiriyor. K z Leyla o anlarda Azra’n n annesi oluyor, havluyla terini siliyor, masaj yap yor. “Gecelerden nefret ediyorum” diye de belirtiyor Azra. Leyla babas n n onlar terket-
tiğini düşünüyor. Azra, k z n n gerçeği öğrenmesini istemiyor. Azra, “Savaş bitti ama ac lar bitmedi, bizlere tecavüz edenler normal hayatlar na döndü, evli ve çocuklu insanlar! Düşünebiliyor musun; hiçbir şey olmam ş gibi yaş yorlar. Elime geçseler hepsini öldürürüm.”
Gerçek dünya değil Leyla en çok çizgi filmleri seviyor ama Azra’n n televizyon alacak paras yok. Leyla’ya neden televizyon istediği soruldu-
ğunda tüm ciddiyetiyle şu cevab veriyor: “Çizgi filmleri çok seviyorum, neden sevdiğime gelince çünkü gerçek dünya değil.”
Aile Yaşam nda “med-cezir”ler Yaflamdaki monotonluk, stres, ekonomik ve kültürel sorunlar aileyi içten içe kemiriyor.
Peki ya biz yetiflkinler çocuklar›m›z› ne kadar anl›yor, onlar›n dünyas›na ne kadar girebiliyoruz. gösterilmediğinden şikayetçi.
Ebeveynler ihtiyaçlara yan t veremiyor
Küreselleşen dünya toplumlar ve onun en küçük birimi aile kurumunu nas l etkiliyor? Bu soruyu günümüz modern toplumlar nda aile hukukunda yap lan baz ilerlemelerle aç klasak bile küreselleşmenin eşitsiz, dengesiz gelişmesinde aile kurumu ve hukuku da sars l yor, bunal mlarla adeta çat rd yor.
çözülüş içerisinde. Avrupa’da yaşayan Türkiyeli göçmenler belkide bu sorunlar en yak c bir biçimde yaşamaktad r. Yaşamdaki monotonluk, stres, ekonomik ve kültürel sorunlar aileyi içten içe kemirirken; çözümsüzlük içinde büyüyen sorunlar trajik vakalara kadar varan büyük y k mlara yol açmaktad r.
Aile kurumu çat rd yor Bir dokun bin ah işit ABD ve AB ülkelerinde her iki evlilikten biri boşanmayla sonuçlan rken, evlilik d ş doğan çocuk oran yüzde 30’un üzerinde. Son beş y lda evlilikler yüzde 20 azald , boşanmalar yüzde 30 artt . Avrupa ülkelerinde evliliklerin yüzde 50’si boşanmayla sonuçlan rken, Türkiye’de AB ülkelerine oranla düşük olmas , Türkiye’de aile yap s n n sağlam olduğu anlam na gelmiyor. Tam tersine kad nlar n ekonomik bağ ms zl klar n n olmay ş , tek baş na yaşam n sürdürebilecek sosyal güvencelerden yoksun olmas , toplumun feodal değer yarg lar bu sonuçlar etkilemektedir. Buna karş n Türkiye’de de geleneksel aile yap s h zla bir
Çevremize bakt ğ m zda sorunsuz aile hemen hemen yok gibi. Birçoğu sorunlar bast rarak d şa karş mutlu bir aile görüntüsü çizmeye özel bir önem gösterir. Oysa perdelenen mutsuzluklar d r. Bir dokun bin ah işit misali; ekonomik nedenler, eşinin işsiz kalmas , aile büyükleriyle ayn evde oturma, aile büyükleri ve eşlerin kad n hizmet etmesi gereken kişi olarak görmesi, alkol, kumar ve şans oyunlar na düşkünlük, dayak ve küçük düşüren davran şlard r. Aş r k skançl k, cinsel sorunlar, din ve kültür farkl l klar gibi nedenlerle başlayan sorunlarla, eşler kendisinin anlaş lmad ğ ndan, kendisine anlay ş
Ya gençler ve çocuklar anne ve babalar hakk nda ne düşünüyorlar? Onlar n beklentilerine anne ve babalar ne kadar cevap verebiliyorlar? Ya da biz yetişkinler çocuklar m z ne kadar anl yor, onlar n dünyas na ne kadar girebiliyoruz? Bunlara olumlu yan tlar bulmak ne yaz k ki çok zor. Daha da kötüsü aile içinde yaşanan geçimsizlik, gergin ortam, çocuklar n anneye ve babaya olan güvenini yitirmelerine yol acmakta, onlar olumsuz bir yönde etkilemektedir. Avrupa’n n genelinde yaşanan sorunlardan farkl olarak Türkiyeli göçmen ailelerin yaşad ğ sorunlar n hem ekonomik hem kültürel önemli farkl l klar da vard r. Örneğin, Avrupa’ya yap lan göçün büyük bir çoğunluğu Türkiye’nin k rsal ndan, yoksul köylü kitlesidir.
Eşler birbirine rakip, çocuklar baş na buyruk Otuz k rk yaş na kadar köyünden sadece askerlik görevi için ayr lm ş insanlar, eşleri ve çocuklar büyük umutlarla geldikleri Avrupa metropollerinde büyük sorunlarla karş laş yor. Kimi aileler inanç ve kültüründen olma korkusuyla içine kapan rken; önemli bir bölümü ulaşt ğ nispi ekonomik imkanlar ve özgürlükleri kullanmada yanl ş bir yönelime giriyor. İki uç olumsuz bu örneklerde, birinde gelenekçi erkek egemen ailede, tutuculuk ve sorunlar bast rma yöntemi egemen-
ken; diğerinde aile için de kaos ve anarşi hakim. Eşler birbirine rakip, çocuklar baş na buyruk. Aile içinde sorunlar bireylerin davran ş bozukluklar ile s n rlayan, onu toplumsal boyutlar yla görmeyen bir anlay ş objektif olamaz. Aile kurumu ve hukuku s n fl toplumlarla var olmuş ve bu toplumlar n değişmesiyle yeni biçimler alarak değişimlere uğram şt r. Gelişen yeni toplumsal koşullarla yeniden biçimlenecektir.
Çat şman n özü toplumsal Bugün aile içindeki çat şma özünde toplumsal çat şman n ta kendisidir. Halen gelenekçi feodal aile ile modern sanayi toplumunun şekillendirdiği yeni aile tipi ekonomik, kültürel ve siyasal boyutlar yla önemli bir zedelenme içindedir. Özellikle işsizlik, gelir dağ l m ndaki büyük dengesizlikler, şiddet ve bask , salg n hastal klar bireylerde kişilik bozulmalar na yol açarken; toplumlarda geleceği belirsiz karamsar bir bilinç yarat yor. Kuşkusuz, toplumsal sorunlara adil, demokratik çözümler getirilmeden çağdaş ailenin bunal mlar na köklü çözümler getirmek olanaks zd r. Hiç bir toplumsal ve ekonomik bask n n etkisinde kalmaks z n çocuklar n iyi yetiştirme ve sevgiye sayg ya dayal bir aile yap s ve bilinci ancak kendi ekonomik ve toplumsal koşullar içinde var olabilir. Bu koşullarda ancak, iş, tam özgürlük ve demokratik eşitlik esaslar üzerine kurulu yeni bir toplumla mümkündür.
Gazetemiz Yaşanacak Dünya’n n 6. say s nda ç kan “Kad nlar m z” adl yaz 8 Mart’ta kad nlara verilen en güzel, o kadar da duygu yüklü bir hediyeydi. Teşekkür ederim. Yaz ld ğ gibi, ben de bir anay m, bir eşim, sevgiliyim, babam n k z y m, evde ve d şar da çal şan bir emekçi, her şeyden önce de eşimin yoldaş y m. Bir erkeğin hayat n n neredeyse yar s ndan fazlas n kaplad m. Şöyle bir bak yorum da, insan bir yün yumağ na çevrilmiş, kad n sorununu bir türlü aşamad lar. Bu konuda emek vermiş tüm arkadaşlarla sağl kl tart şmalara aç k olmak zorunday z. Yaz da belirtildiği gibi bu değerleri insan olan reddetmez tabii ki. Hani derler ya “Hak verilmez al n r”, doğru. Tarihin her sayfas nda erkek kad n yan nda bulabiliyorsa, kad n n uğrad ğ her türlü haks zl kta da erkeğin yard m eli olmak zorunda. Ne olursun sözde kalmas n bu değerli sözler. Uzatt ğ n z güller elinizde solmadan Yaşanacak Dünya’da kad nlar olarak, gülleri daha da uzun yaşatal m. Bu duygular m n ifadesi olarak size bir şiirimi gönderiyorum. Yeni dosta Yüreğim küt küt. Geldi gelecek Ah! Hadi gelsene Ne zormuş seni beklemek be dost! Kap çald . Ding dong. Tam zaman nda haz r sar ld k, koklaşt k. Buyur otur. Ne yazd ğ n anlat bana Beni mi? Kucağ n açt dolu dolu Kimler yoktu ki. Bir anda dünyay dolaşt k. Fabrikalara uğrad k, Irakl analarla ağlaşt k, Susad k. Y k nt lar aras nda çocuklarla, bir yudum suyu içtik. Yorulduk. Bağbozumuna uğrad k, üzüm tanelerinin kenetlenerek nas l salk m oluşturduğunu gördük. Ac kt k. Karn m z doyurduk bir restorantta yutkuna yutkuna. Sokak müzisyenlerinden müzik dinletisi, gurbetteki dostlar m zla yorgunluk çay içtik. Çok doğal, yal n ve samimiydik. Birbirimizle mektuplaşacağ z sözü vererek ayr ld k. Teşekkür ederim dostum. Küçük evime dünyay getirdiğin için!
İnsan , insan olarak kabul etmek Kendinizden bahseder misiniz? Sabiha Kara: İşçi çocuğu yan ma alarak 1979’da ailemle birlikte Almanya’ya geldim ve 5. s n ftan 9. s n fa kadar okudum. 1984 y l nda henüz 16 yaş mdayken istemediğim halde sevmediğim biriyle evlendirildim. Bu berbat bir durumdu, eve kapat lm şt m ve her şey yasakt . İki sene sonra daha fazla dayanamayarak tüm itirazlara rağmen bu evliliği bitirdim. Ne tür tepkilerle karş laşt n z? S. Kara: Ailem, “Telli duvakl gelin gittin, kefenin ç kmal yd ” dedi. Çevrem de olumlu karş lamad fakat bunlar hiçbir şekilde kabul etmedim, etmem de. Sonra baba evine döndüm ve burada sürekli dul olduğum hat rlat ld . Varolma savaş verdim. “Ben kad n m ve insan m” dedim.
girdi sonra hukuksal durumu netleşmeye başlad , Alman Pass’ n ald ktan sonra bana, ‘Ben seni hiç sevmedim, Almanya içindi, çocuklar da ben değil sen istedin. Şimdi işim bitti, seni kulland m’ dedi. Yani işin asl Almanya sevgisiymiş! Sizce insan ilişkileri nas l oluyor da bu kadar tutars z ve ilkel yaşan yor? S. Kara: ‘69’da insanlar n düşüncesi ne ise, hâlâ ayn şekilde düşünüyorlar; maalesef çocuklara da ayn düşünceyi aş l yorlar. Bana da ayn düşünceleri aş lamaya çal şt lar, başaramad lar... Ben kitaplarla kendimi yetiştirdim, direnmeyi öğrendim; insanlar tan d m, ta-
“Sabihalar biraraya gelip örgütlenmeli” Peki bundan nas l bir sonuç ç karabiliriz? S. Kara: Öncelikle ekonomik olarak ayakta durmak önemli. Hatalar zamana yaymamak, korkmadan savaşmak. Binlerce Sabiha bir araya gelip örgütlenmeli, birliktelik şart. Kendini eğitmek önemli. Çocuklar n erken evlendirmemelerini, hatalar n kabul etmelerini, biraz hoşgörülü ve anlay şl olmalar n öneririm. Ve insan insan olarak kabul etmelerini. Bir gazeteden beklentilerin nedir? Sizlere daha yak n olmak için neler yap lmal d r?
Çözüm konusunda neler düşündünüz? S. Kara: Ekonomik bağ ms zl ğ m kazanarak kendi ayaklar m üzerinde durmak ve kimseye muhtaç olmadan yaşamak... Bunu başard m da.
“Şimdi İşim Bitti, Seni Kulland m!”
n d kça çoğu zaman onlardan kaçt m, yaln zd m.
Sonra neler yaşad n z? Yaln zl k nas l bir duygu? S. Kara: Amcam n oğlu ile ikinci evliliğimi yapt m. Eşim beni, ben olduğum için evlendiğine ikna etti. Sevdiğini ve aş k olduğunu, kesinlikle Almanya için olmad ğ n söylemişti. Tüm masraflar n , biletine varana kadar ben karş lad m. Çünkü onu sevdim ve çok mutluydum. Dört çocuğumuz oldu. İşe
S. Kara: Taş bile yosun sarar. Ç kar, menfaat, kirlilik bunlar benim nefret ettiğim özellikler, benim düşüncem, insan olduğu gibi görünmeli. Geçmişini unutmayan, nereden geldiğini hat rlayan. Ama ne yaz k ki o tür insanlar çok az, nadiren bulunabiliyor. Bu yap da onlar da ezilmeye mahkum.
S. Kara: Sağl k, çocuk yetiştirme, eğitimle ilgili bilgi. Almanya’daki kanunlar n aç k bir şekilde işlenmesi. Türkiye’den gelen insanlara yard mc olmak, onlar n yaln zl ğ n unutturmak için, k sacas yaşanacak dünyan n oluşmas için bizlere sahip ç k lmas , bir araya gelinmesi. Bilgi paylaş m , düşünce al ş, verişi. Gerekirse maddi anlamda örgütlenip yaşanacak bir dünyay kurmak.
YasanacakDünya_7 yedek
05.05.2005
14:51 Uhr
Seite 8
Yaflanacak
Dünya 8
G
E
N
Ç
L
‹
K
“Sigaradan sonra coynt gelir Sonra kokain exi sonrada ölüm” Kar›mla kavga ediyorum. Gidiyorum arkadafllara ot sar›yor içiyorum. Ve o anda bir yalan dünyan›n içine giriyorsun.
Kar›n a¤r›s›, cans›zl›k, halsizlik, terleme, bacak a¤r›s›... öyle bir a¤r› ki baca¤›n› koparsan hissetmezsin.
d m. Sigara içmeye, gece hayat na ben hayat falan bilmiyordum yani. O hayat görüncede hoşuma gitmeye başlad . Hep meraktan oldu. Aile bask s n n bunda rolü var m yd ? Bir aile bask s , bir de arkadaşlar aras nda uyuşturucu kullanarak sorunlar unutmak vard . Kar mla kavga ediyorum. Gidiyorum arkadaşlara ot sar yor içiyorum. Ve o anda bir yalan dünyan n içine giriyorsun.
Ad : Mehmet, Çetin yada Halil...onunla bir tesadüf sonucu tan şt k. Uyuşturucuyla tedavi merkezinde terapi gördüğünü öğrendik. Aram zda oluşan güvenle yaşad klar n bizimle paylaş rm s n önerimize s cak bakt . ...evet, 1977 y l nda doğdum. Evliyim iki çocuğum var. Staj gördüm, ama bitiremedim. Evden ayr lmak, kendi ayaklar m üzerinde durmak istiyordum. Karş ç kt lar; yok olmaz, ailenin küçüğü sensin dediler. Kendime ev tuttum, 20-21 yaşlar mdayd m o zaman, 97 y l nda görücü usülüyle evlendim. Staj b rakt m tatile k z bakmaya gittim. İlk gördüğümde aş k oldum evlendim. Annemler hac olduklar için tutturdular eşime baş n ört diye. Hep kavga ettim bu yüzden. Onlar bana bask
yapt kça ben tam kontrolden ç kmaya başlad m.
Kan kardeştik... Ne zaman kullanmaya başlad n? Biz 15-20 kişiydik. Kan kardeştik, hepimiz beraber büyümüştük. Bir iki kişi başl yor mala, onlar da herhalde aile dertlerinden ben görüyorum tabi ki ne bu diye soruyorum, uyuşturucu diyorlard . İşte içince böyle olursun, şöyle olursun... O zamanlar 97 y llar olduğu için coynt içmek yada bir uyuşturucu kullanmak, hava atmak gibi birşey. Neden böyle ilişkileri yaşama ihtiyac hissettin? Genç evlenmekten oldu herhalde. Ben herşeye geç başla-
Peki ne oldu o arkadaşlar n? Kimisi camiden ç km yor, kimisi cezaevinde, kimisi toprak alt nda! Paralar nas l buluyordun? Coynt’tu ben hiç sat n almad m. Hep arkadaşlar getirdi. En tehlikeli kulland ğ m eroindi Ailen fark etmedi mi? Hay r ben söyledim. Dört y l söylemedim zaten.
Kendimi kuvvetli hissediyordum Nas l başlad n? Yine arkadaş çevresiyle. İlk başlarda bedavadan geliyordu. Al bak dene iyi diye. Bizde içiyorduk. Ben bana birşey olmaz diyordum. O zaman sporda yap yordum, kap c l k (diskoda koruma) yap yordum. Kendimi kuvvetli hissediyordum. Fakat yavaş yavaş y prand m,105 kilo-
dan 75 kiloya düştüm. Nas ld peki, bir kriz geldiğinde... Kar n ağr s , cans zl k, halsizlik, terleme, bacak ağr s ... öyle bir ağr ki bacağ n koparsan hissetmezsin. Kriz geldiğinde sen o adam zaptedemezsin. Hayvan gibi zincirleyeceksin, belki o zaman zapt edersin. Beyinsel bir şey, kafana tak l nca tak l yor bu meret bir daha da ç km yor. İlk kulland ğ mda hiç birşey anlamad m. Bir iki üç dört deneyince kafam hoş olmaya başlad . Birincisi uykun yok, uyumuyorsun. 24 saat boyunca z pla dur. Sanc hissetmiyorsun. Bütün değerlerini silip at yorsun. Kara bir perde gözüne geliyor. Allah benim diyorsun. Çevrende kullanma oran nas l? Benim çevrem geniş 100-150 aras diyebilirim. Fakat genellikle Türk. Mal almaya gittiğimde hep türk görüyorum. Nerden al yorsunuz? Mülheim, Kalk, Neumark, Dom Hauptbahnhof istedikten sonra heryerde bulursun. Polis bilmiyor mu? Bilmez olur mu hiç! Mülheim’de parkta genelde sat l r. Adam dürbünü al p izliyor düpedüz.
Ailemin desteğiyle. B rakam yordum. Annem babam düşünüp duruyor araşt r yorlard . Nas l iyileşeceksin diye, bir arkadaş m doktor var demiş onun için bu doktora gittim.
Güzel bir işim vard Senin gibilerinin say s çok mu? Benimle beraber 84 kişi. Tedavi ne kadar sürüyor? İnsandan insana değişiyor. Ben kendime 1 sene tan m şt m. Fakat ara ara ilaçtan ayr eroin de kulland ğ m için, terapi yapt r yorum. Ford’ta güzel bir işim vard . Geçen sene doktora gittim, ilac m içtim sonra üzerine birde mal çektim. Mal yüksek geldi. İşyerinde s caklar çarp nca orada bay lm ş m. Hastanede hepsi ortaya ç kt . Sonrada işten att lar. 3 senedir çal ş yordum oysa. Coynt marihuana kullanmakla eroin aras nda bir bağlant var m? Var dağlar kadar. Sigaradan sonra coynt gelir. Sonra kokain exi sonrada ölüm gelir. Biraz zaman alacak fakat aşacağ ma inan yorum. Eskiden ablam yolda görünce yolunu değiştirir görmezden gelirdi. Fakat şimdi sahip ç k yor aşars n başar rs n diyorlar.
Tedavi nas l başlad ?
Ç plak ayakla umuda doğru
Paran kadar oku!
Daliah Saech 3-4 yaşlar ndayd , o zamanlar. Savaş n ne olduğunu bilmiyordu, bu savaş onun hayat nda unutamayacağ bir dönüm noktas oldu. Durgun ve düşünceli başlad sözüne...
Almanya’n n en kalabal k eyaleti Kuzey Ren Vestfalen (NRW)’da bu yaz dönemi yürürlüğe girecek ola öğrenim harc 20 bin öğrenciye üniversite kap lar n kapat yor. Öğrenimi normal süresinin 1,5 kat sürede bitiremeyen ve ikinci kez öğrenim görenler, sömekster baş na 650 euro öğrenim harc ödeyecekler.
Savaşta halk n yaşam standart nas ld ? Halk n savaş haberi al nca gösterdiği tepki nas l oldu? Daliah Saech: 1990 y l nda bir sürü insan öldürüldü! Bu savaş, benim aileme ve başka bir sürü insana (yaklaş k 500 bin kadar) Bağdat’ terk ettirdi. Biz Türkiye s n r na ulaş p, orada mülteci olarak s ğ nmak istiyorduk. 15 gün boyunca say s z dağ, tepe inip ç kt k, birçok küçük çocuklar ve yaşl lar umut yolunda, gözlerimizin önünde kaybettik. K şt ve bizim yeterli g da, içecek ve giyecek yan m za alacak zaman m z yoktu. Çoğunlukla insanlar doğan n verdiğiyle yetiniyorlard . Bunu yapanlar kirli içme suyundan ağ r hastaland lar, onlar geride b rakmak zorundayd k. Irak’ b rakmam z n tek nedeni evlerimizde
Satranç Tahtas› Haz rlayan:
Satranç Club 2000 Köln
bombalan rken ölmek istemememizdi. Türkiye s n r na geldiğimizde bütün bu yolun boşuna olduğunu anlad k hemen. S n r geçirmediler ve mültecilik umudu da boşa ç km şt , bilmelerine rağmen bizi savaştan korumak gibi bir niyetleri yoktu. Bağdat’a dönüşümüzde hepimiz 15 kilo vermiştik, ama bizim için verdiğimiz yaşama savaş ndan başka hiç birşey önemli değildi. Bu yüzden taaa Türkiye’den yard m istemeye gittiğimiz için pişman olmad k. O zamanlar ailem ilerde daha Irak’ta savaş olacağ n n bilincindeydiler, mesela bugünkü savaş gibi... Bu nedenden dolay bizim için değer taş yan herşeyimizi, mesela akrabalar m z , dostlar m z ve evimizi arkam zda b rak p Almanya’ya kaçt k. daha iyi bir gelecek, kans z bir gelecek bulmak için, savaşs z, diğer ülkelerin kendi emelleri için açt klar savaşlarda sadece kapitalistlerin pis emirleri uğruna anlams z ölümlerin yaşanmad ğ bir gelecek için.
Her üç öğrenciden biri topun ağz nda
Bu olaylardan ç karmam z gereken ders nedir? D. Saech: Benim için bunlar büyük bir ders olmuştu. Yaşam ne olursa olsun devam edecektir, pes etmezsen eğer ve her durumda, her zaman elinden gelenin en iyisini yapman n bir yolunun hep olacağ ... o durum ne kadar içler ac s olsada... seni öldürmeyen her savaş n, seni daha da güçlendireceğini biliyordum art k...
62 bin öğrenciyle en büyük üniversitelerden biri olan Köln Üniversitesi’nde 20 bin öğrenci, öğrenimini normal süresinde bitiremedi. Yani her üç öğrenciden biri 650 euro ödemek zorunda. Üniversite yönetimi, 20 bin kişiye öğrenim harc n ödemeleri için bildiri gönderdi bile. Öğrenim harc görevlisi Jens Kuck, 3 bin 700 öğrencinin harca itiraz ettiğini, ellerinde 20 sayfal k itiraz dilekçeleri bulunduğunu söyledi. Kuck, önümüzdeki günlerde itirazlar n daha da artacağ n
Son bir sözün var m ? D. Saech: Allah ma bugün, hâla o günlerde bana hayat m bağ şlad ğ için teşekkür ediyorum.
tahmin ediyor. 650 euroyu ödemesi mümkün olmayan 7 bin öğrenci ise kayd n şimdiden sildirdi. Kuck, bu say n n onbini rahatl kla bulacağ n ifade etti.
9 bin öğrenci kayd n sildirdi NRW’nin bir diğer büyük üniversitesi olan Bochum Ruhr Üniversitesi’nden 2 bin öğrenci kayd n sildirdi. Böylece 9 bin öğrenciye üniversite kap lar kapand . Ruhr Üniversitesi sözcüsü Joset König, iki y l içinde on bin öğrencinin okuldan ayr lacağ n tahmin ettiklerini bellirtti. NRW’nin iki üniversitesinden 20 bin öğrenci şimdiden gözden ç kar ld . NRW Bilim Bakanl ğ , öğrenim harc ndan y lda 30 milyon euro gelir bekliyor. Bu paran n büyüklüğü ve 20 bin öğrencinin rahatl kla sokağa at labilmesi insan n akl na hemen şu soruyu getiriyor: Üniversite mi ticarethane mi?
“Taş kaybetmemek için cezaland r l r. ayn zamanda politikac yd ? çok oyun kaybedilmiştir” 4- Satranç tam olarak kullaTartokower n ld ğ nda iyi bir düşünme sisa- Lord Randolph Churchill Satranç neden bu kadar etkilidir? Satranç oyuncular neden “Torrrance Tests of Creative Thinking” testlerinde yüksek başar lar elde ettiği gibi “Watson-Glaser Critical Thinking Appraisal” testlerinde de ayn başar y elde ederler? K saca, en az yedi önemli faktör var. 1- Satranç her türlü güce yer vermektedir. 2- Satrançta pratik yapmak için bol miktarda problem vard r. 3- Satrançta porblem çözerken an nda ödüllendirilir veya
Satranç bilmeceleri 1- Pek çok büyük satrancç hayat n sanatç , yazar, bilim adam ve avukat olarak kazanm şt r. Aşağ dakilerden hangis
........................
Nerede kald n Popstar? Birincisiyle olay olan, komşumuz Ayşe teyzenin son havadisleriyle gözümüzün içerisine kadar sokulan Popstar’ n ikincisi nihayet başlad . Küçük bir değişiklikle. Bu sefer ad , hafif milliyetçilik sosuna band r larak Türkstar olmuş...Türkstar, Popstar veya Soytar star asl nda zerre kadar farketmez. Ad ne olursa olsun sonunda başlad ya...Popstar n ikincisinde, biz Avrupal göçmenler de unutulmad k üstelik. Star meydan nda, 13 finalistin aras nda bizi de aslanlar gibi temsil eden iki yar şmac var. Popstar’ çok seviyor ve izliyoruz. Gazeteleri elimize al r almaz, önce popstar ile ilgili haberleri okuyoruz. Sokakta, işte, kahvede konuştuğumuz konular n baş nda popstar geliyor. Biz popstardan, popstar da bizden oldukça memnun bir şekilde geçinip, gidiyoruz. Ama bu karş l kl bağ ml l k ilişkimiz bir k s m “malum çevreler”ce hoş karş lanm yor. Onlar Popstar sürekli eleştiriyor. Ve anlaş ld ğ kadar yla, pek de sevmiyorlar. Neymiş? Efendim, Popstar esas nda halk apolitikleştirmek için kullan l yormuş... Memleket meseleleri ile ilgilenmesinler diye halk n dikkatini başka yerlere çekmek içinmiş... gençleri politikadan uzak tutmak için kurulmuş bir tuzakm ş... Gençlere kolay para kazanma h rs aş lan yormuş... Popstar’la birlikte topluma “Her şey boş, para, ün, şan, şöhret hoş” mesaj veriliyormuş... Bu arkadaşlar olaya maalesef tek tarafl bak yorlar. Popstar n asl nda ne menem faydalar olduğunu göremiyorlar. Örneğin kilometrelerce uzunluğa ulaşan elemelerde, jüriyi kand rmak için yar şmaya tekerlekli sandalye ile gelip, elenince yürüyerek kalk p giden arkadaş nezdinde aç ğa ç kan yurdum insan n n “hedefe kilitlenme ve yarat c ” yanlar n es geçiyorlar. Zavall jüri üyelerinin, günde tam 10 saat, üstelik kaba etlerinin üstüne oturarak çal şmalar n ve böylece ülkemizdeki “emek sömürüsüne” dikkat çektiklerini anlam yorlar. Müthiş bir tesadüf eseri, devletin dönemsel Kürt politikalar yla kafa kafaya çarp şacak şekilde, Diyarbak r’da Türkçe şark söyleyemeyen Kürt gencine jürinin Kürtçe türkü söyletmesini, manşetlerine taş yan gazetelerin esas nda “devletine yard m ve ülkenin geleceği için y rt nd klar n ” idrak edemiyorlar. Sadece Popstar’a değil, esas nda tüm insanl ğa Allah’ n bir lütfu olan jüri üyesi Armağan Çağlayan’ n, elemelerde yaşananlar gazetelerde çarşaf çarşaf yazmas n , arkadaşlar reyting uğruna yap ld ğ na inand klar için k n yorlar. Fakat Armağan’n n esas derdinin “halk bilgilendirmek” gibi yüce bir amaç taş d ğ n ve elemelerde ortaya ç kan ağlanacak manzaralar , “halk m zn üzülmemesi” için mizahi bir tarzda yazd ğ n görmezden geliyorlar. Ayr ca ağlanacak durumuzumuza gülmemiz sağlayan Armağan’ n bu insani çabas n da anlam yorlar. Son olarak Popstar’da, asl na bak l rsa, K br s meselesinden, ülkedeki özelleştirmelerden, yeni Kamu Yönetimi Yasas ’ndan, Irak’ta üç gün içerisinde 400 kişinin ölümünden çok ama çok daha fazla önemli bir konu tart ş l yor. “Şişman popstar olur mu?” Şimdi malum arkadaşlar yine kaşlar n çat p, k zacaklar. Bizim z pç kt Armağan; “Popstar ayn zamanda göze de hitap etmeli” diye buyurdu. Yar şmaya Almanya’dan kat lan Simge isimli yar şmac üzerinden, gelişmiş Avrupa ülkelerinde yaşayan insanlar n en çok muzdarip olduklar “obezite” sorunu işleniyor, bizimkiler bunu da es geçiyor. Şimdi bu konu önemli değil mi? Bizim malum arkadaşlar “O gazeteler, şişman popstarla ilgili yay nlad klar haberin yar s kadar Afrika’da açl ktan ölen çocuklar n haberini veriyorlar m ?” diye soruyorlar. Bunlar “c zzz” konular arkadaşlar, oralara girmeyelim. Hem zaten açl ktan da olsa, insanca ölebilen o çocuklar n siyah beyaz ama temiz fotoğraflar n n, bu gazete sayfalar nda yerinin olmamas daha iyi değil mi? Evet, Popstar nihayet başlad . Bir kaç ay sonra, yeni bir star m z olacak. Bizim de baş m z göğe erecek. Bir ülkenin, popstar n n olmas ne hoş bir duygu. Olmamas ise ne kahredici bir duygudur değil mi? Bunca sene popstars z nas l yaşam ş z hayret! Bu sefer kim birinci olacak? Miga göçmen Şakirov mu, yoksa balina etinden Simge mi? Ha, bu arada geçen popstarlara ne oldu, bilen var m ? Başbakan n favorisi Bayhan nerede? Unuttuk, çok ay p ettik çocuğa. Al nmas nlar ama bu düzenin çark böyle dönüyor işte. Onlar n son kullanma tarihleri doldu. Popstarla bize birçok şeyi unutturmuşlard , şimdi ise unutulma s ras onlarda. Açl ğ , sefaleti, savaş ve katliamlar gören gözlerimize kocaman bir perde çekmek için bir kez daha perde ald popstar. Haydi ekran baş na... İyi seyirler.
Yuvarlak masa toplant lar
Satranç ve eğitim 2 temi üretir. 5- Rekabet. Rekabet ilgiyi artt r r, zihinsel dikkati yükseltir, yüksek seviyelerdeki başar y ortaya ç kar r. 6- Oynamak üzerine kurulmuş bir öğrenme ortam öğrencilerin öğrenmek üzerine olan tutumlar üzerinde pozitif etkileri olur. 7- Satranç değişik ve kaliteli problemler tedarik eder.
GençLink
b- Erns Falkbeer c- Pierre Charles Fournier de Saint-Amant d- Marmaduke Wyvill e- Erdal İnönü 2- Efim Bogoljubov Notting-
ham 1936 turnuvas nda oteline vard ğ ve ona rezervasyonu sorulduğunda ne cevap vermiştir? a- 204 b- Benim ad m Bogoljubov, rezervasyona gerek yok! c- Rezervasyon ne demek? d- Bira e- e4
Paris’te L’Acort Derneği’nin organize ettiği “Türkiyeli göçmen çocuklar n n eğitim-öğretim durumlar n n tespiti” konulu “Yuvarlak Masa Toplant lar ” 2-3 Nisan’da 10. Paris Belediye Salonu’nda yap ld . Toplant ya, Paris Üniversitesi’nden Sosyolog Isabelle Rioni, Milli Eğitim Bakanl ğ ’ndan Claude Beaudoin’in de kat ld ğ toplant larda; Fransa’n n değişik bölgelerinden, Almanya’dan, Belçika’dan ve Hollanda’dan dernek temsilcileri, eğitim uzmanlar , öğrenciler ve aileler de yer ald . Toplant lar konu olarak içiçeliğiyle birlikte dört başl kta gerçekleşti. 1- Türkiyeli göçmen çocuklar n n eğitim-öğretim durumlar n n tespiti.
2- Çift dillilik, anadil ve kültürün çocuklar m z n eğitimindeki rolü ve eğitim sistemi içindeki yeri. 3- Velilerin çocuklar n n okul yaşamlar na aktif kat lmalar için, hangi etkinlikler ve örgütlenmeler var, daha neler yap labilir. 4- Göçmena çocuklar na okullarda f rsat eşitliği tan n yor mu? Konuşmac lar konuyu farkl yönleriyle ortaya koydular. “Türkiyeli göçmen çocuklar n n durumuna” ilişkin yap lan değerlendirmeler olumsuz bir tabloyu gözler önüne seriyordu. Hollanda’da Türkiye kökenli gençlerin yüzde 2’si, Belçika’da yüzde 4’ü, Almanya’da ise Türkiyeli gençlerin sadece yüzde 9’u yüksek okula gitme başar s gösterebiliyor.
YasanacakDünya_7 yedek
05.05.2005
14:51 Uhr
Seite 9
Yaflanacak
B
‹
L
‹
M
Çocuğunuz yarat c m ?
Hangimiz yabanc y z bitip tükenmek bilmez sorulara? “Aaa, bu ne?..”, “Ama neden?..”, “Nas l oluyor?..” Birini aç klar z, ard ndan yenisi gelir. Hem de “Ahret soru-
lar ” dedikleri cinsten! Bu tür sorular karş s nda bunalmak yerine mutlu olmal s n z çünkü bu, yarat c l k belirtisi... Zekas ne düzeyde olursa olsun her çocukta mutlaka yarat c l k potansiyeli vard r. Bunu ortaya ç karmak ve geliştirmek anne-babalar n elinde: Bilinçli bir yönelim, dikkatli bir gözlem, sab r, yönlendiricilik ve olanak sunma. Bir çocuğun yarat c olup olmad ğ n anlamak için şu sorular yan tlamak gerekiyor: 1. Ellerini kullanarak sözlü hikayeler anlat yor mu? 2. Bir probleme karş pekçok çözüm düşünüyor mu? 3. Sabit fikirli mi? 4. Projelerine ve yapt ğ işlere kişisel bir şey katar m ? 5. Çok soru sorar m ? 6. Karmaş k konular ilgisini çeker mi? 7. Mevcut koşullar sorgular m? 8. Öğrenmeye istekli mi? 9. Kendine güvenli mi? 10. Yeni görüşler araşt rmay sever mi? 11. Genele ve detaylara bakar
Sigara tiryakiliği ve obezite ‹ki y›l sonra zay›flatan ve sigara tiryakili¤ini bitiren ilaç sat›fla sunulacak.
Sigara tiryakiliği ve obeziteyi durduran ilaç : Rimonabant Rimonabant; beyindeki yeme ve sigara tiryakiliğini konrol eden bölgeyi bloke ediyor. Şimdiye kadar yap lan deneylerde kilolu hastalar n kilo verdiğini ve uzun süredir sigara tiryakisi olanlar n ise sigaray
b rakt ğ görülmüştür. Britanya’n n iki büyük sorunu yaşand ğ obezite ve sigaradan kaynakl ölümlerin önüne geçmek için Rimonabant alternatif gürülüyor. Frans zlar n buluşu olan Sanofi - Synthelabo, özellikle kilo almak korkusundan kaynakl sigaray b rakmayan insanlar için ideal bir ilaç olduğunu belirttiler. Kanada’da 1000’den fazla insan gönüllü olarak ilac n deneyine kat ld . Kat lanlar n yaklaş k üçte biri vücut ağ rl klar n n yüzde 5’ini kaybettiler, yaklaş k yar s ise yüzde 10’nu verdi. İştah kontrol eden bu ilaç n yan etkileri ise baş dönmesi ve mide bulant s . Yine de diğer uzmanlar n önerisi obezite’nin önüne geçmek için daha aktif bir yaşam şeklini öneriyorlar.
Bilin Bakal›m Soru 1: Boş karenin yerine aşağ daki çözüm önerilerinen hangisi gelemeli?
? d)
Soru 2) 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 say lar n aşağ daki boş karelere öyle yerleştirin ki, bütün sat rlar n, sütunlar n, sütunlar n ve iki köşegenin tolam hep 15 olsun. Bunu yaparken bütün say lar en az birer kere kullanmak zorundas n z.
15
15
15 15
Geçen say›n›n cevaplar› 1. Soru: f 2. Soru: 14 [(5 x 4) + (3 x 2) =26 (1 x 6) + (2 x 4) =14 4. Soru: 644 2 3 4 5 6 8 7 6 5 4
T
Vücudumuz için gerekli olan baz vitaminlerin bakteriler sayesinde size yararl hale geldiğinizi biliyor muydunuz? İnsan vücudu için mutlaka gerekli olan vitaminlerden biri K vitaminidir. K vitamini kan n p ht laşmas nda görev yapan, eksikliğinde insan ölüme götürecek sonuçlar doğuran son derece önemli bir vitamindir. Ancak K vitamini doğada in-
N
‹
Bal k yağlar
san bedeninin ihtiyaç duyduğu şekilde bulunmaz. Vücudun bu vitamine kendi kullanabileceği hale getirmesi, yani bir anlamda “rafine” etmesi gereklidir. Ancak insan metabolizmas böyle bir rafine işlemini gerçekleştiremez. Sindirim sisteminde bulunan bakteriler, K vitaminini bir dizi işlemden geçirir ve insan n kullanabileceği hale getirir. Bakteriler taraf ndan rafine edilmiş K vitamini kal n bağ rsaktan emilerek kana kar ş r. Görüldüğü gibi bakteriler tam olmas gereken yerde bulunmaktad r ve rafine işlemini yapacak yeteneğe sahiptir.
İlac n k sa tarihi
televizyon bulunmaktad r. “Televizyon’de yay nlanan şiddet ağ rl kl programlar n çocuklar üzerinde etkisi var m ?” sorusu y llardan beri tart ş l yor. Her çocuk 18 yaş na gelene dek tv’de 16 bin cinayet ve 200 bin şiddet eylemi izliyor. İngiltere’de yap lan deneyin sonuçlar n gözönüne alarak şiddet bombard man na tutulan çocuklar n gelecekteki ruhsal durumlar n siz düşünün.
Korkular Anti-tüberküloz ilac n n insanlar n en büyük fobisini yenmeye yard mc olacağ aç kland . Bilim adamlar bu ilac n beyindeki kimyasal salg lar düzenlediğini ve bu nedenle çoğu korkunun art k hayat m z zehir etmeyeceğini belirtiyorlar. Baz insanlar korkuyla evinden d şar f rlar, sebebi bir örümcek ya da sinek olabilir.
Fobi insan yaşam n zehir edebilir. Fare fobisi olan bir insan yaşad ğ evde farenin varl ğ n bilirse, hiçbir güç onu o evde tutamaz. Hemen emlak bürosuna koşup yeni ev arayacakt r. 37 yaş nda Nicola için minnac k bir örümcek komik bir olay değildir.
Doğru ilaç kullan m nda kurallar Dr. Melih Babaoğlu, ilaç kullan m s ras nda yap lan yanl şl klar sonucu ortaya ç kan ciddi rahats zl klar n, sağl k sistemi gelişmiş ülkelerde bile önemli bir sorun olduğunu ve bunlar n bir bölümünün ölümle sonuçlanabildiğini söyledi. Babaoğlu, ilaç kullan m s ras nda hataya düşülmesini önleyebilecek kurallar hakk nda şunlar söyledi: * Doktorunuza muayeneye giderken kulland ğ n z tüm
ilaçlar ve önceki tedavi bilgilerinizi yan n zda bulundurunuz. * Doktorunuzun bilgisi olmadan ikinci bir ilaca başlamay n. * İlaçlar doktorunuzun anlatt ğ kullan m şekline uyarak kullan n z. * İlaç tedavisine başlad ktan sonra gelişen yeni bir yak nman z n ilaca bağl olabileceğini daima akl n zda bulundurun. * İlaç kullan m na gereksiz yere devam etmeyin ve öneri-
9 Dünya
K
M.Ö. 2000 - Al, bu kökü ye ! M.S. 1000 - O kök kötü. Gel, bu duay oku! M.S. 1850 - O dua bat l inanç. Al, bu iksiri iç ! M.S. 1940 - O iksir y lan yağ . Al, bu hap yut! M.S. 1985 - O hap etkisiz. Gel, bu antibiyotiği al! M.S. 2000 - O antibiyotik işe yaramaz. “Al, bu kökü ye!”...
Ekran şiddet saç yor İngiltere’de 3 yaş ndaki çocuklar üzerinde bir deney yap ld . Hemen yan tarafta bulunan oyun odas ndaki aktör, tv’den çocuklara izletiliyor. Aktör oyuncak bebeği seviyor. Sonra çocuklar tek tek yan odaya al n yor, tepkileri izleniyor. Çocuklar n tümü aktörden gördüğünü yap yor, bebeği seviyorlar. Deneyin ikinci aşamas nda, aktör oyuncak bebeği dövüyor. Bunu izleyen çocuklar n hepsi bebeği dövüyor. En utangaç çocuğun en şiddetli döven olduğu ve annesi taraf ndan güçlükle odadan ç kar ld ğ gözleniyor. İngiltere’de 3-4 yaş aras çocuklar günde yaklaş k 5 saat tv izlemekte ve 3 yaş grubunun yüzde 50’sinin yatak odas nda
K
İyi bakteri
m? 12. Bir engel ve hata ile karş laşt ğ nda çabas n yoğunlaşt r r m? 13. Macerac m ? 14. Uyum ve uyumsuzluk hakk nda ne düşünür? Tan Eğitim ve Dan şmanl k Merkezi uzmanlar , yarat c l kla ilgili şu noktalara dikkat çekiyor: - Bu yeteneklerin her biri cesaretlendirilebilir ve geliştirilebilir. - Tüm insanlar, gelişme düzeylerine bağl olarak belli bir dereceye kadar bu tarzda hareket etmeye ve düşünmeye yatk nd rlar. - Bir çocuk belli alanlardaki yarat c l kta kuvvetli olurken, başkalar nda zay f olabilir. - Tüm bireyler yarat c düşünce ve harekete yatk nd rlar. Hatta zihinsel gerilik ve öğrenme güçlüğü olan çocuklarda bile yarat c düşünce gelişir. - Bir çocuk, yarat c düşünme veya eylem-olanak oluşturmak için etraf yla etkileşim içinde olmal d r.
E
lenden daha önce son vermeyin. * İlaca bağl gelişebilecek olumsuz bir durumda sağl k personeline bilgi verebilmek için, birlikte yaşad ğ n z yak nlar n z ilaçlar n z hakk nda bilgilendirin. * Tedaviniz tamamlan nca artan ilaçlar n z varsa, maddi yetersizlik nedeniyle ilaç alamayan kişilere verilmek üzere doktorunuza verin.
Bal k yağlar beynin gelişmesinde olağanüstü bir rol oynamaktad r. Hap biçimiyle de kolayca elde edebiliriz. Yağl asit bulunan besinlerin baş nda anne sütü ve bal k gelirken, beynin fonksiyonu için çok önemli olduğunu vurgulamak gerekiyor. Norveç ve Hollandal bilimadamlar n n ortak yapt klar araşt rmada; 3 aydan daha az anne sütü emzirilen bebeklerin 5 yaş na geldiklerinde ayn yaştaki çocuklarla zihinsel becerilerinin alt nda olduğu görüldü. Çocuğun beyninde de az msanmayacak yağ vard r ve yağla yeterli düzeyde beslenmesi gerekir. Özellikle hayat n n ilk 12 ay nda bal k yağ n n beynin gelişmesinde önemli yeri vard r. Eğitim Psikoloğu Madeleine Portwood taraf ndan Durham kentinde yaşlar 6-11 aras 120 çocuk üzerinde 6 ay boyunca deney yap ld . Günlük diyetlerine ek olarak bal k yağ eklenen bu çocuklarda öğrenme kapasitelerinin 2 y l artt ğ belirlendi.
Örümcekler odas na girmesin diye kap n n alt n havlularla t kar. Hatta bir gün yoldan geçen insanlar panik halde eve çağ r p örümceği öldürmesi için yalvar r. Fobisi örümceklerdir. David Loosmore’un fobisi ise uçakla yolculuk yapmak. “Yolculuğa bir hafta kala paniklemeye başl yorum, geriliyorum. Uçak havalan rken benden de terler akmaya başl yor. Yan mdakinin elini tutmak zorunday m. Gerçekten berbat bir durum. Fakat işin ilginç yan beyaz
3. Soru: 640 4 x 8 =32 4 x 5 =20 4 x 4 =16 8 x 5 =40 32 x 20 =640 5. Soru: 415 d ş nda bütün say lar n rakamlar n n toplam 11.
Görme işleminin temel organ olan göz vücudun d ş nda olup biten olaylar kavramakla görevlidir. Ana hatlar yla bir fotoğraf makinesine benzetilebilir. Her ikisinde de, ön k s mda mercek bulunur. Görüntüyü arka k s mdaki hassas bölgeye yans tmakla görevlidir. Fotoğraf makinesinde burada ş ğa duyarl fotoğraf filmi yer al rken, gözde retina adl tabaka bulunmaktad r. Retinaya düşen görüntüler buradaki milyonlarca sinir ucu taraf ndan al narak beyindeki görmeyle ilgili merkeze iletilmekte ve görüntü alg lanmaktad r. Fotoğraf makinesinde, görüntüsü al nan cismin uzakl ğ na bağl olarak yap lmas gereken odaklama ayar , merceğin ileri geri oynat lmas yla yap l rken, göz bu işlemi merceğin k rma derecesini değiştirerek sağlamaktad r. Iş k yoğunluğu karş s ndaki düzenlemeler fotoğraf makina-
s nda diyafram n aç kl ğ n n değiştirilmesi ile sağlan rken, göz bunu, iris ad verilen renkli k s mla sağlamaktad r.
Göz Bozukluklar Görmenin net olabilmesi için görüntünün tam retina üzerine düşmesi gerekir. Eğer kornea veya göz merceğinin k rma katsay lar nda bozuklular varsa görüntü retina üzerinde odaklanmayacağ için net olmayacakt r.
Hipermetrop Eğer odaklanma bozukluğu nedeniyle kişiler uzağ net göremiyorsa miyopluk, yak n net göremiyorsa Hipermetropluk söz konusu olmaktad r.
Astigmatl k Kornean n yap s n n simetrik olmamas söz konusuysa göz farkl aç larda farkl k rma de-
receleri göstereceği için görme net olmayacakt r. Bu, astigmatl k olarak adland r l r. Bunun d ş nda da yaşlanma sonucu göz merceğini elastikliğini kaybedip odaklama sorunu ortaya ç karsa, bu genellikle yak n zor görme şeklinde belirirki bunada t p dilinde, presbiyopi ad verilir. Gözün k rma bozukluklar nda, bu kusuru düzeltici mercekler, gözlük ya da kontakt lens halinde kullan l r.
Miyop Miyopluk ve astigmatl k hallerinde bir dönem gözün ş nsal aç larsa ince kesilerle k rma derecesinin değiştirilmesi (radier keratotomi) ameliyatlar yap lm şsa da bu işlemin lazerli cihazlarla yap lmas başlay nca bu yöntem uygulamada kalkm şt r. Dr. Dilek Öztürk Göz Hastal klar Uzman İstanbul
Dr. Portwood, İngiliz halk n n yeterince yağl asit tüketmediğini belirtiyor. Hükümet ise haftada 1 ya da 2 porsiyon bal k (somon ya da uskumru) tüketilmesi gerektiğini fakat yaln zca 3 kişiden 1’inin bunu düzenli yapt ğ n saptam ş. Yağl asitler nöronlar n büyümesi ve gelişmesine etkide bulunurken nöronlar bu sayede birbirleriyle bağlant kuruyor. Amerika’da Purdue Üniversitesi araşt rmac lar ndan Laura Steve ve John Burgess’ n yapt klar bir araşt rmaya göre ise, kanlar nda yüksek oranda asit bulunan çocuklar n akademik yönden, özellikle de matematikte daha başar l olduklar belirlenmiş.
bulutlar gördüğümde kendimi emniyette hissediyorum çünkü onlar büyük beyaz büyük bir yast ğa benzetiyorum.” diyor. Bilim adamlar uzun bir süredir anti-fobi ilac üzerinde araşt rmalar n sürdürürken, tüberküloz ilac n n anti-fobi etkisi olduğunu gözlemleyerek bu konudaki çal şmalar n derinleştirdiler.
Garip Korkular •Hanthophobia •Prgonophobia •Gligynepphobia •Ergasiopobia •Rupophobi •Athazagorphobia •Hellenologophobia •Brontophobia •Philophobia •Triskaidekaphobia •Vertigo •Musophobia
-Sar renkten duyulan korku -B y k korkusu -Güzel kad n korkusu -İş korkusu -Kirlilik korkusu -Birşeyleri unutma korkusu -Yunanca terimlerden korkmak -Şimşek korkusu -Aş k olmaktan korkmak -13 rakam ndan korkmak -Yüksekllik korkusu -Fare korkusu
Bir bilim adam n n portresi
Cahit Arf
Dünyay gören gözlerimiz
e)
15
c)
15
b)
15
a)
·
Ülkemizde matematiğin simgesi haline gelen Cahit Arf 1910 y l nda Selanik’te doğdu. Galatasaray lisesinde matematik öğretmenliği, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde Doçent aday olmuştur. Doktoras n Almanya’da Göttingen Üniversitesi’nde tamamlad . Daha sonra İstanbul Üniversitesine dönen Arf, 1943’de Profesör, 1955’de Ordinaryus Profesör oldu. 1938 y l ndan beri Cahit Arf cebir, say lar teorisi, elastisite teorisi, analiz, geometri ve mühendislik matematiği gibi çok çeşitli alanlarda yapt ğ çal şmalarla matematiğe temel katk larda bulunmuş, yap c ve kal c sonuçlar elde etmiştir. Cahit Arf’in ilk çal şmas , 1939 y l nda Almanya’da ünlü bir matematik dergisi olan Crelle Journal dergisinde yay nlanm şt r. Göttingen’de ünlü matematikçi Hasse’nin doktara öğrencisi oldu. Ortak yapt klar çal şma dünya matema-
tik literatüründe “Hasse-Arf teoremi” olarak geçmektedir. Matematikte “Kuadratik Formlar” olarak bilinen konunun bir tak m invaryantlar, yani değişmezler yard m yla s n fland r mas d r. Cahit Arf bu problemle uğraşt bunlar n invaryantlar n yani değişmezlerini inşa etti, dünya literatüründe “Arf İnvaryantlar ” çal şmas 1944 y l nda Cahit Arf’i dünyaya tan tt . ODTÜ’de bulunduğu y llarda yeni ve farkl bir üniversite modelini ve kültürünün ortaya ç kmas için çaba göstermiştir. Akademik dünyan n yapay hiyerarşik ayr mlar ile alay etmiştir. ODTÜ sistemi tehlikeye düştüğünde duyarl ve sorumlu bir bilim adam olarak kendini bir mücadelenin ortas na atmaktan çekinmemiştir. Bir çok ödül alan Arf 26 Aral k 1997’de aram zdan ayr lm şt r. ... Cahit Arf, “Matematik tümevar msal bir bilimdir ve bu tümevar msal sonsuz kümeler için geçerli. Bu sonsuzluklar tümevar msal bir şekilde kavr yoruz ve kavrad ğ m z zaman da o sonsuzluğu hissediyoruz, s n rs zl ğ . Ve bu bize mutluluk veriyor, Çünkü ölümü unutuyoruz... Herkes ölümsüz olduğunu hissettiği alanda çal şmak ister. Ben de matematikte kendimi ölümsüz hissettim..”
YasanacakDünya_7 yedek
05.05.2005
14:51 Uhr
Seite 10
Yaflanacak
Dünya 10
K
Ü
L
T
Ü
R
·
S
A
N
A
T
Martin Chambi; Fotoğraf sanatç s , bir “ ş k işçisi”
Martin Chambi uluslararas planda kabul görmüş ilk İndio fotoğrafç d r. 1891 y l nda Peru’nun dağl k güney bölgesinde doğmuş ve 14 yaş ndan ölene kadar fotoğraf sanat ile uğraşm şt r. 1973 y l nda ölmesinden sonra çal şmalar uluslararas arenada kabul görmüştür.
Eski İnka İmparatorluğu’nun torunlar olan Quechua yerlileri ve İnkalar n başkenti Cuzco çal şmalar nda ana temay oluşturur. Latin Amerika fotoğraf müzesinin kurucusu ve kendisi de fotoğraf sanatç s olan Sara Facio’nun deyimiyle “Bize kolonyalistlerin gözüyle bakmayan ilk fotoğrafç ”d r Chambi. Chambi’nin gençliği yer değiştirmeler ve Latin Amerika’n n f rt nal tarihi ile belirgin bir biçimde bağlant l d r. APRA (Devrimci Amerikan Halkbirliği) örgütü dönemin Latin Amerika’s n n ilk devrimci örgütlerindense de etkisi daha çok sosyal ve kültürel alanda olmuştur. Chambi de gençliğinde bu ör-
gütle tan d klar dolay s ile bağlar kurmuştur. APRA’n n “İndigenismo” denilen ve Yerli Haklar temelinde kendini ifade eden politikas Chambi’nin de bak ş aç s n etkilemiş ve İndio’lar n yaşam n , eski İnka medeniyetinin arkeolojik kal nt lar n konu alan yüzlerce eser b rakm şt r. Halk n n varolma mücadelesine kendine özgü tarz ve tekniği ile katk da bulunan bu öncü devrimci fotoğrafç , hem bize hem de kendi halk na daha önce görmediğimiz bir özportre b rakm şt r. Bu öz-portrede yerli halk n “kolonyalist olmayan” yani kendilerinden birisi taraf ndan dokümante edilmiş yaşam evrensel bir boyutta
Babil’den Köln’e bir köprü deki yans mas resim sanat ile bir sevginin d şa vurumu biçiminde oldu. Okuduğum kitaplar ve edindiğim bilgilerle resim anlay ş m oturttum.
“Eski medeniyetlere sahip ç kmal y z” Temel imgeniz nedir?
“Amac m geleceğin Picasso’lar n yetiştirmek” Ali Zülfikar’ n, Mechtildisstrasse 7•50678 Köln adresindeki “Zeugma Atölye Galeri” Nisan ay nda “Babil’den Köln’e” resim sergisiyle aç ld . Sanatç her cuma 17-19 aras çocuklar için resim kursu veriyor. Amac n n “geleceğin Picasso’lar n yetiştirmek olduğunu” söylüyor. Sizi resim yapmaya iten temel faktör neydi? Ali Zülfikar: İnsanlar n belli bir yeteneği olur ve bunlardan biri ön plana ç kar. Bunun ben-
A. Zülfikar: Resim sanat nda belli imgeler ön plana ç kar. Halk n belli bir nokta üzerinde yoğunlaşt ğ şeyler; sevgi, çektiği ac lar... bunlar belirlerim, onlar n bendeki vazgeçilmez yanlar n sentezleyerek yoğurmaya, irdelemeye çal ş r m. Köylülerin yünlerini boyamak için kulland klar kök boyas n kullan yorum. İkincisi, kilim... Eski medeniyetler; M s r, eski Metopotamya, Afrika bu medeniyetlere sahip ç k lmas gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, Afrika medeniyetinden Picasso çok etkilenmiştir. Yurtd ş nda yaşayan biri olarak bunun sizin üzerinizdeki etkilerini anlatabilir misiniz? A. Zülfikar: Olumlu yan ndan başlayay m. Sanatç olarak Türkiye’deyken tarihi değerlerimizin fark nda değildim. Nemrut’u sadece resimlerde görmüştüm. Bugün Avrupa’ya geldiğimizde bu değerlerin çoğunun buralara kaç r lm ş olduğunu gör-
düm. Öyle olunca kendi değerlerimin fark na daha bir vard m. Olumsuz yanlar ise; sanat sermaye, politikas oluşmuş. Siyasi kimliğin, duruşun bir yerlerde karş na ç k yor ve sana şans tan m yor. Benim bulunduğum kök boyayla resim yapma tekniğini bir Alman bulsayd , Schumacher gibi gündemleşirlerdi. Türkiye’de ve buradaki izleyicileriniz aras ndaki en belirgin fark ne? İlgi düzeyi nas l? A. Zülfikar: Resmin evrensel bir dili var. Resme ilgi duyanlar zaten belli bir birikimi olan insanlar. Resmi okuyabiliyor, üzerinde felsefe yapabiliyor. Son sergime gelenler farkl uluslardan insanlard . Resim bilgileri var, dilleri farkl olsa da. Esmeri de, k z l da, siyah da vard . Resim sanat konusunda esinlendiğiniz, ak mlar, ressamlar kimlerdir? A. Zülfikar: İlk dönemlerde Sürrealist olduğumu söylemişlerdi. Süreçle Sürrealizmin etkisi k r ld , kendi kimliğimi, kişiliğimi buldum. Devrimci kimlikle buluşunca militans resimler yapmaya başlad m. Anlat m tarz m olgunlaşt ve gerçek kimliğine büründü. Salvador Dali’nin etkileri vard fakat k r ld .
Paris yeralt mezarl ğ Bugün turistik mekan olarak kullan lsa da, birçok kimsenin yerini henüz bilmediği yeralt mezarl ğ n n kendisi gibi tarihi de ilginç. 12. yüzy lda taş ve kireç ocaklar n n merkezi olan Paris’te kilometrelerce alan kaplayan ocaklar bulunuyormuş. Kentin h zla gelişip büyümesini takiben, 14-15. yüzy llarda aç kta olan ocaklar n üzeri taşradan getirilen topraklarla örtülmüş. 17. yüzy lda, St. Michel bölgesinde evler çöktüğü halde, imparator, ocaklar kapatma yerine daha derinlere inilmesini emreder. Tünel ilerledikçe, 35 metre derinlikte galeriler oluşturularak, kireç ve taş ç karmalar sürdürülür. Bugün Denfer Meydan ’nda turizme hizmet eden yeralt mezarl ğ n n tamam 9 kilometre uzunluğunda.
Kaçaklar n bar nağ Paris’te 18. yüzy l başlar nda gelişen olaylarda ve adli suçlarda jandarma takibinden kaçanlar soluğu burada al rlarm ş. Kireç ocaklar na girmeye cesaret edemeyen jandarma bazen günlerce girişlerde nöbet tutarm ş. Viktor Hugo’nun “Sefiller” roman n n kahraman Jean van Jan’ n günlerce bu dehlizlerde yaşamas gibi. Paris Ko-
sunulmuştur. And Dağlar ’n n ş ğ n , oralar n yaşam n sanat yla işleyen bu “ ş k işçisi” anti-kolonyal direnişin gözü olmuştur. Chambinin eserlerinden bir
Hicvin konusu siyonizm olunca
Son aylarda Fransa’da sokak sanat nda en fazla konuşulan isim Dieudonne oldu. Dieudonne skeç ve hicivlerinde savaş ç ğ rtkanlar n hedef al nca baş na gelmeyen kalmad . Irak savaş n , Filistinlileri katleden İsraili teşhir etmesi yahudi lobisini rahats z etmiş olmal ki Frans z devleti harekete geçti. France 3 tv’de yap lan gösteride, baş nda Yahudi simgesi fötr şapka ve Nazi üniformas yla, dün Hitler taraf ndan katliama uğrayanlar n, bugün Nazi k l ğ na girmelerini teşhir ediyordu. Buna tahammül edemeyen siyonistler program engelleyemediler fakat Dieudonne’ye savaş açt lar.
Gösteri engellendi Şubat ay nda Olimpia’da yap lacak gösterinin afiş ve bilet sat şlar h zla tükenirken, Di-
Hitler’in Paris işgalinde korunak İkinci Dünya Savaş ’nda yeralt direnişçileri, gündüzleri buray mekan olarak tercih etmişler. Nazi subaylar n n Paris’in yeralt yap plan n henüz elde etmedikleri aylarda yeralt mezarl klar , gece eylemlerden sonra geri çekilen direnişçilerin vazgeçilmez bar naklar n n baş nda yeralm ş.
Yüzbinlerce kemik ve kafatas niçin burada? Fransa’da 16. yüzy lda yüzbinlerce insan n vebadan ölmesi nedeniyle ve h zla gelişmekte olan kenti mezarl klardan kur-
tarmak ad na yeralt mezarl ğ yap lmas na karar verilir. Y llarca süren taş ma işlemleri 1875’te başlar, kilise bu işe şiddetle karş d r. Dincilerin ç kard ğ ayaklanma s ras nda imparatoriçe öldürülür.
İnsan n, içini ürperten manzara Eğer restore edilmemiş olsayd , birçok insan korkudan içeri giremezdi. Korku filmlerini and ran uzun tünellerin aç ld ğ galerilerden sonra, ara geçişlere dizilen binlerce kuru kafa ve kaval kemikleri aras nda yürümek cesaret isterdi. Paris harika bir şehir. Metro raylar , binlerce yeralt park , bir de 300 km uzunluğunda, 770 hektar büyüklüğünde yeralt mezarl ğ ...
eudonne hakk nda aç lan dava nedeniyle mahkemelik oldu. Dava sahipleri Yahudi cemaatine mensup bir grup gericiydi. Oysa Dieudonne televizyondaki söyleşide İsrail toplumuyla bir sorunu olmad ğ n belirtiyordu. Olimpia gösteri salonunun müdürü, bask alt nda kald ğ n zoraki de olsa aç klamak durumunda kald . Siyonistler kafatasç mant klar yla gösterinin iptal edilmesini başarm şlard . S n r tan mayan avukatlar, çeşitli dernek ve kurumlar savc l ğa ifade verdiği gün sanatç n n yan ndayd .
Suçu Şaronu Hitlere benzetmiş olmas ! Dieudonne’nin işlediği suç, saçlar n hahamlar gibi b rak p baş na yuvarlak fötr şapka, üzerine Nazi ünüformas giymiş olmas . Oyunun başlang c nda Nazi selam n niçin verdiğini şöyle aç kl yor. “Yahudiler, siyonistler Şaron’u hergün selaml yor. Peki Şaron’la Hitler’in fark ne?” Dieudonne 27 May s’ta tekrar duruşmaya ç kacak. Fakat o M.Bala M.Bala diye başlad ğ gösterisini yine sokaklarda devam ettiriyor.
“Sürgünde M r ldanmak” Hüseyin Haskaya bize kendini anlatabilir mi? Hüseyin Haskaya: 1964 Pazarc k doğumluyum. İlk, Orta ve Liseyi Pazarc k’ta okudum. daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirip, İstanbul ve Gaziantep’te avukatl k yapt m. Daha sonra İsviçre’de Zürih Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitim ald m. İsviçre’de Hukuk Dan şman ve Çevirmen olarak çal ş yorum.
münü direnişçileri de yenilgi sonras bu dehlizlerde k sa bir süre saklanm ş.
örnek: 1929-33 y llar aras da Chambi’nin İndio köylerinde yapt ğ 200’den fazla çal şmadan birisi (Flüt çalan köy çocuklar ) Lauramarca-Peru.
Neden Şiir ve neden “Sürgünde M r ldanmak?” H. Haskaya: Şiir; çok şeyi verili formlar dahilinde, az sözle okuyucuda bir etki b rakarak, anlatma sanat d r diye düşünüyorum. 1999 y l nda Almanca ve Türkçe şiirlerim Aargauer Kuratorium taraf ndan Jüri Edebiyat ödülüne lay k görüldü ve Sessiz Ç ğl k/Lautloses Gecshrei isimli kitap ortaya ç kt . Sürekli dinleti ve konser çal şmalar ile çok geniş bir kitleye ulaşt şiirler. Yap lan çal şmalar bu kez 2004 y l nda Chivi Yaz lar /Fidenti Kitapl ğ Yay nc l k taraf ndan “Sürgünde M r ldanmak” ad yla yay nland. Kitab n Haz rlan ş Süreci nas l oluştu? H. Haskaya: Kitab n önsözü
niteliğinde bir cümle var: “Ben, şiir tad nda türküler söyleyip, türkü tad nda şiirler yazman n derdindeyim.” İşte kitab n ağ rl kl esprisi bu temel üzerine kurulu. Hemen hemen şiirlerin tamam na yak n n zaman zaman bağlama ile ve zaman zaman piyano ile besteleme süreci yaşad m. Yani müzikal anlamda uygunluklar n bizzat yaşayarak test etmek istedim. Sürgün Hayatlara ilginiz nereden kaynaklan yor? H. Haskaya: Antep ve Maraş bölgesinin Frans z ve İngiliz işgalinden kurtar lmaya çal ş ld ğ zamanlarda ortaya bir halk çocuğu ç km ş: Karay lan. Dedem bana hep Karay lan’ anlatm şt . Dedem Karay lan’ n ekibinde ki bir Eşkiya olan Salman-i Bire’dir. Karay lan hem Kürt olmas ve hem de Atmal Aşiretinden gelmesi sebebiyle şehirlilerce, devletin statükocu güçlerince pek sevilmez. Keza yine Paris’te Y lmaz Güney’in ve Ahmet Kaya’n n mezarlar da bende bu sürgün duygusunun güçlenmesine sebep oldu diyebilirim. Yani düşünün, ülkenizin en yetenekli ve en vatansever insanlar ndan ikisi, kendi topraklar nda değil de Paris’te sürgün ve Komün Mezarl ğ ’nda yat yorlar.
Kültür Deryas›
Cem Günhan
Mitoloji Sözcük olarak gerçek “söz-anlat ” anlam na gelir Mitos... Bugünkü uygarl ğ m z n ya da insan gelişiminin kavranabilmesi aç s ndan Mitoloji oldukça önemli bir hareket noktas d r. Mitos ve din birbiri ile ilişkili ve birbirini etkilemelerine rağmen bağ ms zd rlar. Mitos dinden önce varolduğu gibi dinin oluşumundan sonra da onunla etkileşim halinde varl ğ n sürdürür. Mitler insan yaşam , yaşam devam ettirme çabas ve doğayla mücadelesini anlat r. Halklar n toplumsal karakterini, s n fsal yap lar n ve ilişkileri, halklar n kendini ifade etme, düşünme biçimi ve yaşam formlar n aç ğa vururlar. Mitoslar eski ve yeni zaman, zaman ve sonsuzluk, kozmolojik olay, doğa ve doğa üstü, yaşam ve ölüm, ruh, iyi ve kötü, tanr lar ve insanlar, melekler ve şeytanlar, devler ve cüceler, cennet ve cehennem gibi konular ile s n fland r lmas bile başl baş na bilim olan anlat lard r. Günümüz psikolojisi, teolojisi ve sanat tarihi, müzik bilimi, hatta hemen hemen bütün bilim ve sanat dallar n n mitoloji ile yak ndan ilgiPolinezya’da bulunmuş koz- si vard r. Sözcüğün kökenine mik-ilk yumurta çizimi. dönecek olursak Mitos; “gerDünyay içinde taş yan yuçek söz” anlam ndaki Lomurtay bir Kuş -Adam elin- gos’un z dd ‘kurgu” hatta de tutmaktad r. bir “ölçüde” yalana yak n söz anlam n yüklenir. Mitoslarla masallar aras nda çok büyük benzerlikler vard r. İkisi de yarat c s belli olmayan anonim anlat lard r. Ancak Mitos’u dünyay , toplumu ve kültürü aç klamaya çal şan anlat lar diye tan mlarsak fark ortaya ç kar. Mitoslar n ortaya ç k ş insan n s n fsal tarihi ile bu gelişimin belirlediği kültür öğelerinin işlenmesi anlat lmas , aktar lmas ile bağlant l d r. Mitlerin oluşumunda bizi en çok ilgilendiren boyut, ilkel komünal toplum diye tan mlayabileceğimiz, rahiplik, doktorluk vs. görevlerini üstlenen Şaman d ş nda her bireyin az çok eşit olduğu bir Alaska’da bulunmuş bu maske bir şaman n ruhlar ülke- toplum biçiminin ürünü olmalar d r. sine yolculuğunu anlat yor. Ortadaki yüz şaman n ruhu ola- Bir mitos her anlat l ş nda rak betimleniyor. hem anlatan hem dinleyenlerce yeniden yarat l r. Yaratma veya ölü insan n doğa ile doğrudan iletişimi, kavgas , oyunsu büyüsel ve “ritüelist” bir havada anlat l r. Yaşam n tüm perspektiflerinin, hiyerarşisi ve otorite anlay ş olmayan bir toplumda, şaman arac l ğ ile kimliğe büründürülmesidir. Mitos insan n kendi yaşad ğ dünyay kavrarken oluşturduğu metaforlar n topluma ve toplumun yaşad ğ s n fsal çağa göre (tar m toplumu mu, komünal toplum mu) değişiklikler gösteren düşünsel yans malard r. Soru ve cevap, oyun ve büyü, merak ve inan ş, aç klama isteği hep içiçedir mitoslarda... Ayin elbisesi ile bir Tunguz Bu dünyadaki varl ğ , hastaşaman , elbisenin her detay n n l klar n , korkular n niçin ve ayr bir anlam var. nas llara verdiği cevaplar , tanr lar n , zaman , mevsimleri yani k saca yarat l ş (varoluş) temel olmak üzere çevresinde gördüğü her şeyi zihninde oluşan öyküyle anlatan insan, mitleri en başta s n fs z toplumda yaratm şt r. Doğal çevresi su ayg rlar , kobralar, timsahlar vb. hayvanlarla dolu olan M s r Uygarl ’ğ tabii ki mitoslarda bu canl lar kullanacak, ya da su bask nlar yla boğuşan, yağmur ve f rt nayla uğraşan Çin toplumu bu öğeleri mitoslar na katacakt r. Ölüm, anlaş lmas ve kabullenilmesi çok zor bir fenomendir. Bu noktada zaman n bir tanr olduğunu düşünmek ölümün ve doğumun çeşitli güçlerin eseri olduğunu kabullenmek ya da her doğa olay n n bir ilk sebebi, ya da tanr s olduğunu düşünmek Avustralya’dan Rüyabize ilk dinlerin ve bugünkü Zaman yeniden başlatan dinlerin kökenleri hakk nda adamlar mitosu. da ipucu vermektedir. Tanr n n, ilk başta dişi ve erkek organ olmayan insanlar n yak nmalar üzerine onlara organlar göndermesi kad n ve erkeğin aralar ndaki çelişkilerin başlamas ya da insanlara ölümsüzlük haberini götüren bukalemunun yavaşl l ğ na k zan büyük ruhun tekrar ölümü göndermesi gibi binlerce farkl l k gösteren mitoslar insanl ğ n düşün dünyas n n da zenginliğini göstermektedir. İnsanl ğ n düş dünyas n n bu karmaş k yap s bize d ş yaşam koşullar n içsel dünyam z ve yaşam biçimimizi ne derece etkilediği hakk nda ayr nt l bilgiler vermektedir. İster yaşam n bir düş olduğuna inans n, ister şimşek tanr s n n k zg nl ğ na, ister tek tanr y sebep says n, ister ölümlü tanr lar selamlas n, din-mitos-efsane-masal kavramlar insanl ğ n hem geçmişine hem de geleceğine dair birer öyküdürler! Öykülerimiz yaşam gerçekliğimizdir!
YasanacakDünya_7 yedek
05.05.2005
14:51 Uhr
Seite 11
Yaflanacak
‹
N
S
A
N
·
T
O
P
L
U
11 Dünya
M
Bizler de tortulaşmak istemiyorsak... Kendine özgü koku Yaklaş k 15 y l öncesinde Fransa’ya ilk geldiğim y llarda, Paris metrolar nda, tren garlar ndan müzik aletleriyle şark lar söyleyerek ya da şarap şişeleri ellerinde gelip geçenden bir kaç kuruş dilenen insanlar n say s çok azd . Genel kan , çal şmay sevmeyen insanlar n böyle bir yaşant y gönüllü olarak seçtiği, bundan dolay toplumun zenginliği olduğu yönündeydi. Toplumun zenginliği olarak görülen bu durum o kadar zenginleşti ve çeşitlendi ki, her yerde her milletten insanlar görmek mümkün. Sadece Türkiyelilerden birçok insanda kartopu gibi büyüyen “toplumsal zenginliğin” içine düşmüştür. Ekonomik, sosyal, psikolojik bunal m gibi kimi nedenlerden dolay , insanlar kendilerini evsiz barks z, çaresiz durumda sokaklarda bulmaktad r. Birkaç parça eşyalar yla bir köşeye y ğ lm ş olarak birini gördüğümüzde yeni birinin daha sokaklar mesken eylediğini görürüz. Say lar ve milliyetleri çoğald kça duyduğumuz hikayeler de çoğalmaktad r. Fakat bu durum dahi kendi sektörünü oluşturmaktad r. Birçok insan
sistematik olarak çok “yetkin” ajitatif bir dille dilenirken görmek mümkün. Bunlardan bir bayan “Kusura bakmay n sizleri rahats z ediyorum. Benden sizler gibi işine gidip gelen biriydim. İşimi kaybettim. Daha işisizlik ödeneğim gelmedi. H rs zl k ya da daha
kötü şeyler yapamam. Çocuklar m var. Lütfen bu durumdan dolay beni horlamay n. Yar n sizlerde bu duruma düşebilirsiniz. İllahi para vermek zorunda değilsiniz. Bir gülümsemeniz, tebessümde bulunman z dahi yeterli”... tarzda profesyonel dilencileri görmek mümkün. Böyle bir konuşmay dinle, gel de verme öyle değil mi? Evet bir çoklar da veriyor. Mesleğine kilitlenen, iyi konsantre olanlar
kazan yor. Ama gerçek ihtiyac olanlar çoğunlukta doğal olarak. Bankamatikte işsizlik ödeneğini kontrol ettikten sonra ayr l rken bunlardan biri “Kardeş bir iki frank verebilir misin?” demişti. Ben de ödeneğin daha girmedini, hesab n boş olduğu-
nu söylemiştim. Adam dikkatlice bana bak p “Kardeş senin durum benimkinden de kötü galiba. Acil bir durumun varsa, olaki telefon etmek için 2-3 frank verebilirim” dedi. Sokağa düşmüştü ama, bu kadar da insanc l bir yüreği vard . İnsanlar n kazan lm ş sosyal haklar na yönelik sald r lar artt kça sokaklardaki insanlar n say s da buna paralel olarak artmaktad r.
Üretim d ş na itilen bu insanlar düzenli toplumsal yaşam n da d ş na itilmekteler. Toplumun tortusu olarak görülen bu insanlardan uzak durmaya, yan yana oturmamaya özen gösterilir ya da onlardan yay lan kokulardan dolay , vagonlar değiştirilir... de nereye kadar? Onlardan uzaklaşmak çözüm mü? Sizlerin düşmeyeceğinin bir garantisi var m ? Mutlaka birçoğumuz Avrupa’da farkl vesilelerle paras z ve yersiz kalm ş zd r. Onlar nki de o durumlar n süreklileşmiş halinden başka bir şey değildir. Bugün bunlar n birçoklar kendi durumunu utangaçca gizlemeye çal şmakta, metroda, parklarda, kuytuluk köşelerde, karton kulübelerde, harabelerde yaşam mücadelesi veren, iş ve bar nma imkan bulmad kça ve bir yard m eli uzat lmad kça kendi yaşant lar n n derinliklerine gömülen bu insanlar, say lar maalesef ç ğ gibi artan içimizden birileridir. Bu durum birçoğumuzun yüreğine korku salar. Bizler de tortulaşmak istemiyorsak sosyal ve ekonomik haklara sahip ç kmal , tortular n topluma dönüşünü dile getirmeliyiz.
Dünyan n neresinde olunursa olunsun ‘bar nak’ her zaman insanl k için önemli bir sorun olmuştur. Kimileri ihtiyaçlar d ş nda daha lüks yerlerde yaşarken, kimi insanlar ‘ev’ dedikleri depolar n derme çatma küçücük odalar nda yaşamlar n sürdürmeye çal ş yorlar. Uzunca bir dönem ev s k nt s yaşay p hatta baz zamanlar ‘Bugün nerede kalacağ m’ diye düşündüğüm, iki gün bir yerde, bir hafta başka yerde kald ğ m zamanlar akl ma geldiğinde; “Kald ğ m yer konusunda fazla m şikayet ediyorum?” diye düşünmeden edemedim. Şimdi sizlere kald ğ m yer konusunda biraz bilgi verirsem kafalardaki birtak m çelişkilere de aç kl k getirmiş olurum. Londra’da evli değilsen, çocuğun yoksa, psikolojik olarak
30 kilometre karelik bir cezaevinde yaşamakt r, ilticac olmak!
İfadem al nd ktan sonra, transferim ç k ncaya kadar beklemem gerektiğini söyledikleri Heim, say s 2 bine yaklaşan her ulustan, her renkten insan yla insanda karma kar ş k duygular yarat yordu. Birbirine ürkek, soğuk, tehditkar ve ilgiyle bakan bu insanlar; savaştan, yokluktan, açl ktan, etnik temizleme operasyonlar ndan gelmişlerdi.
bunun için de yasad ş yollardan kaçarak bu ülkeye s ğ nd ğ n z ispatlaman z gerekiyordu. Hakim durumunuzu ikna edici bulur ve alt hafta içinde pasaport karar n z ulaşt r rsa ‘yaşad n z’ demekti. Ama bir de red geldiyse üstelik durumunuzu belgelediğiniz halde! İşte as l macera o zaman başl yordu...
As l macera o zaman başlar
Eski kasaba otobüslerine benzer bir otobüsle heime getirildiğimizde en çok alt çizilen; 30 kilometrekare alan n d ş na yabanc lar polisinden izin almadan ç kamayacağ m zd . Eğer yakalan rsak oturum belgelerimizin elimizden al nacağ söyleniyordu. Heim şefinin ve yabanc lar polisinin, Stassi (Doğu Almanya İstihbarat Servisi)’nin art klar olduğunu sonradan öğrendik. Yabanc lar polisi, Heim orta-
Ellerinde neleri var neleri yoksa sat p, şebekelerin avcuna sayarak... Bangladeş’ten, Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan, Kongo’dan, Kürdistan’dan... Herbiri birbirinden ilginç yolculuk öyküleri, başlar ndan geçen binbir maceralar yla ilticac yd lar. Her şeyden önce, ülkenizde yaşama şans n z n kalmad ğ n ,
Ait olamama psikolojisi
m n n boğuculuğundan bir nebze olsun uzaklaşmak için izin isteyenlere k sa ve berrak bir ‘hay r’ yan t veriyordu. Eğer bir şekilde avukat n zla randevunuz olduğunu ispat edebildiyseniz o zaman bir gün izin alabiliyordunuz. 30 bin nüfuslu bu Alman kasabas nda kendi dilinizde bir gazete bulman z bile mucizeydi. Heim’de olur olmaz nedenlerle her gün kavga ç kard . Her an terkim mi gelecek korkusu, y llara yay lan belirsizlik, bir yere ait olamama psikolojisi, insanlarda süreklileşen bir endişeye yol aç yordu. Bunun doğal sonucu, kimisinde kendini alkole vurma, kimisinde bir an önce yaşl bir Alman bulup oturum alabilmek için evlilik, en iyi halde ise içe kapanma, bohemlik, odas ndan ç kmama oluyordu.
Bir y lda iki intihar Kağ t üstünde ‘başka bir bölgede iş bulduğu taktirde naklini o bölgeye ald rabilir’ karar varken, bu hak yabanc lar polisinin keyfi uygulamalar yla yok say l yordu. Bu nedenle say s üçyüzü aşan ilticac lardan kimi kimsesi ya da s ğ nacağ ilişkileri olmayan bir avuç birey ve aileyi saymazsak çoğu Berlin’de, Köln’de kar n tokluğuna iş bulup ayakta durmaya çal ş yorlard . Heim’da kalmayanlar o gün oluşan ‘borsa’da al şveriş çekle-
rini yok pahas na Vietnaml lara satard . Bir y l içinde iki intihar vakas yaşand . Biri Kosoval , diğeri ise Kuzey Afrikal yd . Kosoval , “Art k rahats z etmeyeceğim sizi” diye yazm şt b rakt ğ notta.
Almanya’da mültecilik Bazen de trajikomik olaylar yaşan rd . Bir y l boyunca Dortmund’ta yaşayan kardeşinin yan na naklini isteyen Afganistanl bir genç belki blöfüm tutar diye bir kutu ağr kesici içince hastaneye zor yetiştirildi. Yar m saat daha gecikseydi ölecekti. Ne mi oldu? Tabii ki tutmad blöfü! O gün çektiği ac ise, yan na kâr kald . Afganistanl , yabanc lar polisi sorumlusu, Herr Lange’nin bu tür numaralar yutmayacak kadar uyan k biri olduğunu yeterince hesaba katmam şt anlaş lan. Alt y l sonra pasaport karar m geldiğinde son kez gittim heimimin olduğu kasabaya ve pasaportumu al p Berlin’e doğru trenim hareket ederken birkez olsun bakmad m arkama. Ve hep tiksintiyle anarken o günleri babam n “Nas l bir şey oğlum ilticac olmak?” sorusuna verdiğim yan t gelir herzaman akl ma. “Nas l m (!) 30 kilometrekarelik bir aç k hava cezaevinde yaşamak nas l bir şeyse, ayn böyle bir şey baba! İşte böyle birşey ilticac olmak Almanya’da...”
Göç Hikayeleri “Kardeşim özgürlüğümüz var, bir sürü hakk m z var, adalet dersen orada, para dersen para, yaşam desen yaşam... köleliğimiz bitti, orada insanl ğ öğrendik”. Tuncay amcan n bu sözleri, beni ister istemez bu ülkeye hayran b rakm şt . Zaten benim gibi birçok insan n da duymak istediği güzel sözlerdi bunlar. O inan lmaz an gelmişti ve ben nihayet Almanya’dayd m. İlk duyduğum şey de “Hoş Geldin İTHAL DAMAT” sözleri ol-
Sen hiç can n s kma” deyince biraz rahatlam şt m. 2002 y l n n Mart ay yd ... Kendi işlerimizi yapmak için Sozialamt’a gitmiştik. Saatlerce süren koşuşturma ve kağ t işlerinden sonra Zeixer isimli bir beyefendinin(!) odas na al nd k. Karş m zdaki insan müsveddesinin bize selam vermeyişi, rkç l ğ n ve insanlar küçümsemenin en iyi kan t yd bence. Eşimle konuşmaya bile tenezzül etmeden, elinden kağ tlar al ş bile, ‘defolun geldiğiniz yere gidin’ demekti. Ben ve eşim hayat m z boyunca bu kadar küçülmemiştik. Zannediyorum ki henüz ononbeş dakika olmuştu. Eşime ve o insan müsveddesinin surat na bakarak benimle ilgili konuştuklar n anl yordum. Tam
Ölüm koridorlar nda yirmiiki y l
Amerikal siyah bir gazeteci Mumia Abu-Jamal’ tan mayan m z yoktur herhalde. 1982 y l nda, işlemediği bir suçtan dolay idama mahkum edilen Mumia bugün başta Amerika olmak üzere dünyan n dört bir köşesinde, ölüm cezalar na karş mücadelenin simgesi olmuş durumunda. 22 y ld r, her an, her saat ölümle yüz yüze, cezas n n infaz edileceği an bekliyor. Yaşamla ölüm aras nda geçen koskoca bir ömür. Polisi öldürmekten mahkum olan, yarg laman n bütün aşamalar nda suçsuz olduğunu hayk rmas na rağmen, sağ r ve rkç mahkeme heyetine duyuramad . İdam karar na karş yapm ş olduğu itirazlar, ortaya ç kan
yeni durum ve belgelere rağmen reddedildi. Gerçek suçlunun olay üstlenmesine dahi itibar edilmedi. 1995 ve 1999 y llar nda, iki defa cezan n infaz na kalk ş ld , ancak uluslararas kamuoyunun desteğiyle infaz ertelenebildi. Protesto gösterileri düzenlendi, imzalar topland . İçlerinde Paris’in de bulunduğu 20 Frans z şehri kendisini fahri hemşeri ilan etti, toplad klar imzalarla birlikte Amerikan yönetimine iletti. Bugün Abu-Jamal çok daha kritik bir durumda. İnfaz için hemen hemen her şey tamam. Dosyas , gereğinin yap lmas için hakim Midge Rendal’a havale edilmiş durumda. Rendal, 1982 y l nda Mumia’y mahkum ettiren ve geçen sene, seçmenlerine Mumia’n n kellesini vaad ederek Pennsylvania (Amerika’n n en aş r rkç eyaleti.) vali seçilen savc n n eşi.
Gözünü k rpmadan infaz gerçekleştireceğinden kimsenin kuşkusu yok. Hukuk kurallar pervas z bir şekilde hiçe say larak, keyfi isteklerin yön verdiği davalardan biri. Hayat n ezilen ve sömürülenlerin hayat yla birleştirmekten başkaca bir suçu olmayan Abu-Jamal’ n, bugün her zamankinden daha fazla kamuoyu desteğine ihtiyac var. Önümüzdeki 24 Nisan, AbuJamal’ n doğum günü. Cezas infaz edilmezse eğer, 50 yaş na girecek o gün. 22 y l ölüm kuyruğunda geçen uzun bir ömür. 50. doğum gününü, dostlar , Paris’te Fontaine des Innocents’da (Forum des Halles) bir kere daha gönül gönüle olarak kutlayacaklar. İnfaz n engelleyebilmek, yaşam hakk n savunmak, yeniden özgürlüğüne kazand rabilmek için.
Köln Yaşamevi Nisan- May›s etkinlik program› 18 Nisan Pazar 15.00 Resim sergisi Nanni Resul 24 Nisan Cumartesi Türkü Akflam› 18.00
“Hofl geldin ithal damat” muştu. Kendimi bir an sat lm ş gibi görmüştüm... Sanki bu sözler baş ma geleceklerin habercisiydi. Gün geçtikçe her şey değişmeye başlam şt . Nihayet köleliğim de böylece başlam ş oldu. Acil sorunumu çözmek için Almanca kursuna başlad m. Evliydim, bir canl yd m ve temel insani ihtiyaçlar m vard . Bunlar nas l karş layacakt m. Eşim bana moral vermek için korkmamam gerektiğini ve buran n Türkiye olmad ğ n söylemişti. Ben de şaşk nl k içinde eşimin sözlerinden bir şeyler ç karmaya çal ş yordum. “Sozialamt diye bir kurum var. Bu kurum, zor durumda olan insanlara maddi anlamda yard mc olan bir kurum. Gider sorunumuzu anlat r z, bize de gereken yard m yaparlar.
rahats z değilsen belediyeye ait evlerden birinde oturmak ‘hayal’ olmasa da güçtür. Ama sen yine de ev başvurunu yapars n, onlar da seni ‘hostel’ (evsizlerin kald ğ ) dedikleri, banyosunu, tuvaletini, mutfağ n paylaşt ğ n ‘hücrelere’ (onlar oda diyor) yerleştirirler. Önceden de belirtirler ‘is not clean’ (temiz değildir) hücreler (pardon odalar) dört-beş ad m geçmez. Gecenin bir vaktinde irkilerek uyan rs n! Sarhoşun biri avaz ç kt ğ kadar bağ rmaktad r. Veya yine sabah n üçünde, dördünde müziğin sesini sonuna kadar açm ş birinin gürültüsüyle uyan rs n! Ortak kullan m alanlar n pislik içinde b rakanlar m dersin... (San r m bu s ralar aş r titizliğim bundan kaynakl ) anlayacağ n z insan n sinirlerini bozan tüm
olumsuzluklar burada mevcuttur. Bir akşam eve geç geldim. Kap y açt ğ mda iğrenç bir kokuyla karş laşt m. Lavabodan taşt ğ n anlamam uzun sürmedi. Okulu da araya koyarak uzun bir uğraş sonucu odam değiştirmeyi başar yorum. Burada insanlar ürkek hareket ederler; koridorda yürürken veya mutfakta insanlar birbirine göz ucuyla bakar. Ben de insanlar n tav r ve davran şlar na göre selam m esirgemem. Bir gün mutfakta çay m demlerken, etraf na delice bakan, sürekli söylenip duran biriyle karş laşt m. Hostelde ilk günü, bana birkaç soru soruyor. Bir de “Devaml burada yaşanmaz, sizler nas l yaş yorsunuz?” diyor. Uzun y llardan beri bu ülkedeymiş, ben de “Madem uzun y llardan beri buradas n neden şu an hosteldesin?” diye sordum. Elini uzatarak, “Bac m sana ne söylüyorum, benim evim vard , eşimle ayr l nca evsiz kald m” diyor. Bir daha da görmüyorum kendisini. İnsan n konuşma ve dinlenme ihtiyac n görüyorum. Şu an gecenin biri ve müziğin sesi sonuna kadar aç lm ş, şikayet etsen de değişen birşey yok.
15 May›s Cumartesi Filler ve Çimen 17.00 16 May›s Pazar Salk›m Han›m’›n Taneleri 15.00
Devam eden kurslar›m›z da o s rada eşim ağlayarak, elindeki kağ tlar bay Zeixer’in surat na f rlat p ç kt . Tüm bu olanlardan hiçbir şey anlayamam şt m. Eşimin peşi s ra ben de ç kt m. Neler olduğunu sordum. Bay Zeixer eşime: “Senin yapt ğ n en kötü şey, bir Türk’le evlenmen” demiş. Eşimin de morali bozulmuş ve bu yüzden de kağ tlar herifin surat na f rlat p ç km ş. Bunlar duyunca beynimden vurulmuşa döndüm. Adam n şefine ç kmak istedim. Eşim, “İt iti s rmaz haydi gidelim” dedi. O an anlad m ki; Tuncay amcan n anlatt ğ ve benim de hayalimde canland rd ğ m ülke değildi buras . Sabit Özyakan Ludwigsburg
25 Nisan Pazar Kahvalt› 11.00 Söylefli 13.00 Konu: Aile çocuk iliflkileri Kat›l›mc›: Ali Erenler (Diplom Pedagog) 9 May›s Pazar Foto¤raf sergisi 15.00 (Yans›malar) Cem Günhan Film günleri 14 May›s Cuma Tabutta Rövanflata 19.00
Gitar: Her cumartesi 12.00 -1 4.00 Ba¤lama: Her cumartesi 14.00 - 15.30 Halk oyunlar› Her Çarflamba 17.00 - 19.00 Felsefe dersleri Her Perflembe 17.00 - 19.00 Tiyatro Her Pazartesi 17.00- 19.00
Wallstr. 110 Mülheim (U-Bahn Mülheim Winerplatz’da)• Tel.: 0221- 96 46 109-112-113
YasanacakDünya_7 yedek
05.05.2005
14:51 Uhr
Dünya
Seite 12
Yaflanacak
Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..
Türkiye’den mektup var
K br s’ta “çözüm” aray şlar Benzer çözümler yak›n geçmiflte kanl› savafllar› içeren biçimlerde Balkanlar’da, Afganistan’da günümüzde Irak’ta kendisini gösterdi.
Uzun y llard r kangren haline getirilen K br s sorunu iki tarafl müzakerelerle “çözüm” sürecine sokuldu. K br s’ n güneyi için AB’ye üyelik sürecinin başlat lmas yla at lan ad m, “Birleşik K br s” masallar yla Annan Plan üzerinden bir kal ba dökülme aşamas na geldi.
Çözümün yönü Taraflar, ABD çözümü eksenli Annan Plan etraf nda tart şt r l p süreç sonuçland r lmak isteniyor. Herkesin tarihsel deneyimlerden de bildiği gibi, ABD çözümünün dayat ld ğ
yerde daha büyük çözümsüzlüklerin başlang c na gelindi demektir. Bak n ABD’nin Ankara büyükelçisi Eric Edelman ne diyor. “İlk kez K br s konusunda bu kadar yoğun çaba gösteriyoruz. Bu da şüphesiz ABD’nin gelecek 50 y l kapsayan stratejisi Büyük Ortadoğu Girişimi’yle ilişkili. ABD’nin Türkiye ile ilişkileri, dünyada sahip olduğu en önemli iki, üç ya da dört ilişkiden biri. K br s’ta artan etkinliğimizin gerçekleştiği bağlam işte bu bağlamd r.” Gelecek 50 y l kapsayacak olan bu stratejik bağlam n K br s ayağ nda yürütülen hareretli tart ş-
Bugünlere 11 Eylül’den geldik
Kirli para aklaman›n, mafyalaflman›n da merkezi haline gelen bu bölge, her iki kesim aç›s›ndan da “arka bahçe” konumundayd›.
malar emperyalizmin istemleri doğrultusunda sonuca götürülüyor. Benzer çözümler yak n geçmişte kanl savaşlar içeren biçimlerde Balkanlar’da, Afganistan’da günümüzde Irak’ta kendisini gösterdi. Ve bu süreçlerin devam olan K br s’ta emperyalist çözüm aray şlar kendileri aç s ndan savaşs z, kans z aş lacak bir sorun olarak öne ç k yor. Emperyalizm kendi ihtiyaçlar temelinde bölgeleri yeniden düzenlerken, her zaman katliamlar içeren işgalli, bombal sald r larda bulunmaz. Bugün K br s sorununda da olduğu gibi, “Büyük Ortadoğu Stratejisi”nde temel müttefiklerden Türkiye “yak n dost” olarak alk şlan p, Yunanistan’da çözümün parças haline getirilerek bir uzlaş yakalanmaya çal ş l yor.
Türkiyenin yaşad ğ s k şma Türkiye hakim s n flar bugüne kadar izlenen statükocu ge-
leneksel Ada politikas ile bugün Annan Plan üzerinden dayat lan AB ve ABD politikas ekseninde bir iç s k şma yaş yor. Bu zorlanma her ne kadar emperyalist sermayenin ihtiyaçlar temelinde aş lmaya yüz tutsa da beraberinde burjuva siyaset sahnesinde MHP ve DYP ile temsil edilen kesimleri palazland r yor. Siyaset sahnesinde temsili ifadesini AKP üzerinden bulan anlay ş, emperyalist politikalara ve onun istemlerine tam bir tabiyeti savunuyor. Tart şma üzerinden “AB yanl s vatan savunucusu” kisveleriyle emekçiler uzun bir süre oyalan p taraflara yedeklenmeye çal ş lacak.
Konumlar sars lanlar ABD ve AB’nin iştah n kabartan, K br s’ n Ortadoğu’ya hakim bir yerde üs olarak kullan lmaya oldukça müsait olmas d r. Çerçevesi bu eksenli çizilmiş Annan Plan , referandum vb. aldatmacalar eşliğinde halklar n oylar yla meşrulaşt r lmak
isteniyor. Beraberinde y llard r Ada halklar n n s rt na çöreklenmiş Türk ve Yunan sermayesinin eski konumlar sars l yor. Bağ ml olduklar büyük tekellerin azami kar ve egemenlik k skac karş s nda boyun eğmek zorunda kal yorlar. Kirli para aklaman n, mafyalaşman n da merkezi haline gelen bu bölge, her iki kesim aç s ndan da “arka bahçe” konumundayd . Bu durum ve işgalci güçlerin körüklediği kardeş halklar aras ndaki sürtüşme belli simgelerle bir sabitlik kazanm ş durumda. Bu kastlaşman n ard ndaki güçler ortaya ç kan yeni duruma direnmeye çal ş yor. Y llard r işgalci güçlerin uygulamalar ndan usanm ş bölge halklar , bu plan umut olarak görüp ona yedekleniyor. Böylece emperyalist çözüm taraftarlar “Birleşik K br s” formülü üzerinden puan topluyor. Bu “çözüm” bölgede geçici bir rahatlama yaratacak olsa da, gelecekte daha büyük sorunlar n ortaya ç kmas n tetikleyecek.
Ölünce badem gözlü olunmaz Sabanc deyince
Sak p Sabanc ’n n cenazesi düzenlenen devlet töreniyle toprağa verildi. Üç ilde gerçekleştirilen, yüzbin kişinin kat ld ğ tören gövde gösterisine dönüştürüldü. Yap lan aç klamalarda O’nun büyük bir “Ağa” olduğu belirtiliyordu. Hakk nda yaz lan yaz lar yap lan aç klamalar, insanl k ad na önemli bir “kay p” olduğu yönündeydi. “Güler yüzlü, topluma büyük hizmetler sunmuş biri !” Bunun için ac içerisinde k vranmam z gerektiğini söylüyorlard .
Evet bu güne kadar Türkiye topraklar nda yaşayanlar n ac ve mutluluklar n n önemli bir k sm nda onun pay vard . İşçinin, memurun, ev kad n n, öğrencinin yaşam koşullar n n düzeyi O ve O’nun gibilerinin eserleri olarak varl ğ n koruyor. SA sermaye zincirinin halkalar yla dövülenlerimiz, al şveriş merkezlerine uğrayanlar m z, ona niçin ağal k ünvan verildiğini bilir. Tekelci semayenin himayesinde gelişen şeylerde onun pay reddedilemez. Mutlu az nl ğ n umutlar n besleyip güçlendiren Sabanc , emekçilerin yaşam n n karabasana dönüşmesinin de bayraktarl ğ n yapt .
Gidene ağam, gelene paşam SA ağal ğ n n sadece ekonomik alandaki tekelciliği değil, yönetim mekanizmalar nda da görünmeyen ellerden biri olduğunu bilmek için kahin olmak gerekmez.
TÜSİAD patronlar n n anlay şlar , MGK toplant lar ndan meclise, devletin şekillenişini belirleyen bir seyir izler. Bunlar içerisinden özelde Sabanc ’n n her hükümeti alk şlay p desteğini aç ktan ifade edişine tan k oldu her kes. Özal’ ndan Demirel’ine, İnönü’sünden Erbakan’ n na, Ecevit’inden Erdoğan’ na hepsine omuz verip güç katt .
Vampir s r tmas Ağan n elindeki k rbac , asker postal olarak düştü üzerimize. Kar n tokluğuna çal ş p, asgari ücret lokmas midemize anca girebildi. Maaş m za zam istediğimizde polis copu indi kafam za. Ve bütün bunlar içerisinde çal şacak bir işimiz, yiyecek bir lokma ekmeğimiz olduysa “Ağaya zeval gelmesin” dememiz isten-
di. O’nun Ağa’l ğ işçi ve emekçilerin al nteri, can ve kan üzerine kuruludur. ”Üraatiüüm, uraatüüm, daahaa faazlaa uraaüüm” nakar t n tekrarlarken yüzünde beliren gülümseme, Ağa’n n “sempatik”liğinin neyin üzerine kurulu olduğunu gösteriyor. Sabanc n n her gülüşünde bir vampirin s r tmas gelir insan n akl na.
Yerel seçim sonuçlar üzerine bir hat rlatma
Bugünden bak ld ğ nda ortaya ç kan tablonun doğru değerlendirilmesi başta işçi s n f ve emekçiler aç s ndan çok önemli. Zira ortal kta bolca bulunan ve niyetinden bağ ms z y ğ nla "sübjektif/çarp t lm ş" yorum ve değerlendirme var. Ve en önemlisi bu tip değerlendirmeler, ilerici, devrimci, demokrat kesimlerde belli yan lg lar, moral bozukluklar hatta giderek artan bir panik havas na neden olabiliyor.
Öncelikle seçim sonuçlar na ilişkin birkaç önemli veri; - 48 milyon seçmen içinden 13 milyon kişi oy kullanmad . Bu bir önceki yerel seçimlere göre yüksek bir oran. Geçen yerel seçimlerinde 11 milyon kişi oy kullanmam şt . - SHP alt nda seçime giren DEHAP önceki seçimlere oranla oldukça düşük bir oy ald . SHP, ÖDP, EMEP, ÖTP, SDP ve DEHAP’ n toplam oy oranlar yüzde 5.09’da kald .
- CHP yüzde 17.70 oran yla belli ‘kaleler’ diye nitelendirilen illeri kaybetti. - MHP yüzde 10.41 ve DYP yüzde 10.01 ile oylar n artt rd lar. - GP yüzde 2.60 ile genel seçimlere oranla hayli düşük oy ald . AKP’nin oy art ş nas l değerlendirilmeli? "AKP nas l oldu da bu kadar oy alarak başar l oldu?" sorusu, geniş kitlelere giderek devrimci, demokrat kesimlere doğru genişleyen bir çeperde, s kça sorulan sorular aras nda. Soruya verilen yan tlar "düşman d şar da" hastal ğ na içerili olan, kitlelere ve kendine güvensizliğin ifadesi olarak ç k yor karş m za. Başta belirtelim, sorun AKP’nin oy yüzdesinin artm ş olup olmamas nda değil. Emekçi kitlelerin AKP’ye oy vermelerinin kuşkusuz ki nesnel gerekçeleri var. As l sorulmas ve cevaplanmas gereken, kitlelerde giderek artan bir hoşnutsuzluğun ve aray ş n karş s nda devrimcilerin varolan
tepki birikimini, sisteme duyulan güvensizliği alternatif politikalarla kucaklamas , emekçi s n flar n ihtiyaç ve özlemlerine denk düşen bir mücadele ve örgütlülüğün kurulmas sorunudur. Önceki dönemlerde yaşanan krizlerin de etkisiyle belli bir tepki birikiminin varl ğ da göz önünde bulundurulduğunda, kitlelerin AKP’ye verdikleri oylar bir aray ş n ifadesidir. Barutunu tüketmiş diğer burjuva partilerinin karş s na, "kötünün iyisi" tercihiyle ç kmak zorunda kalmalar d r. AKP’nin seçim stratejisinde kulland ğ "işsizlere iş" slogan da kitlelerin yan lt lmas nda, belli bir beklentinin yarat lmas nda etkili oldu. Ancak hemen ekleyelim, ekonomik göstergeler istediği kadar önceki dönemlerle k yasland ğ nda belli düzelmeler göstersin, bunlar n hepsi geçicidir, zira burjuva ekonomi yazarlar n bile varolan ekonomik canlanman n geçici olduğu, falan falan önlemlerin al nmad ğ ve/ya falan falan uygulamalalar n devreye sokulmad ğ du-
rumda önceki dönemleri aratacak bir krizin yaşanmas n n yak n olduğu uyar s bile tehlike çanlar n n bugünden çald ğ n gösterir.
13 milyon hiçbiri dedi Önceki yerel seçimlere katl m oran yla k yasland ğ nda son yerel seçimlerde oy kullanmayanlar n say s 13 milyonu bulmuştur. Bu ayn zamanda Son 20 y l n en düşük kat l ml seçimidir. Tabii en başa yaz lmas gereken geniş kitlelerin seçimlerden beklentilerinin olmad ğ ve/ya minimum düzeye indiğidir. Ve eklenmelidir ki, AKP’ni ald ğ oylar ayn zamanda konjonktürel etmenlerin desteğiyle de sağlanm şt r. Yeniden yap land r lm ş AKP’nin bir y ll k hükümet pratiği, emperyalistlere (ABD, AB) ve yerli işbirlikçisi Türkiye tekelci sermayesine güven aş lam şt r. Seçimlerde oy tahviline çevrilmiş hükümet etkinliğinin arkas nda önceden kazan lm ş ABD ve AB’nin onay ve desteği
Prof. Dr. I. Doğan T l ç*
11 Eylül 2001 Sal günü, New York’ta Dünya Ticaret Merkezi binas olduğu için kapitalizmin sembolü ya da “tap nağ ” olarak kabul edilen İkiz Kuleler’e içi yolcularla dolu iki uçağ n füze gibi dald ğ andan itibaren yerkürenin her yerinde ayn konu tart ş lmaya başland : Terör! ABD, Pentagon da dahil olmak üzere, kendisinin ve tek süper güç olarak hegemonya kurduğu dünyan n tap naklar na yap lan terörist sald r ya yan t vermek zorundayd . Süper gücün karizmas , İkiz Kuleler gibi yerle bir olmad ysa da, ciddi bir yara alm şt ve bunun tamir edilmesi gerekiyordu! Amerikan yönetimi yaln zca karizma tamiriyle de yetinmeyip yeni bir dünya hegemonyas kurmak, imparatorluğunu pekiştirmek için savaş ilan etti. Savaş n Amerikal lar nezdinde hakl laşt r lmas gerekiyordu. İkiz Kulelere giren uçaklar, anlaş labilir nedenlerle, Amerikan milliyetçiliğini kamç larken, kendi seçimi bile tart şmal olan Başkan Bush ve etraf ndakilere içeride arad klar zemini sağlad . Amerikan milliyetçiliği, bir yandan patlayan bayrak sat şlar ve vücutlara yapt r lan ulusal sembol dövmeleriyle kendini ortaya koyarken, öte yandan da y llard r birlikte yaşan lan Orta Doğu kökenlileri, Araplar ve Müslümanlar ötekileştirilip hedef tahtas haline getirdi. Zincirin en zay f halkas Taliban’ n Afganistan’ yd ve ilk hedef de oras oldu. Kissinger gibi kimi eski Amerikal yönetici ve stratejistler, sald r ya geçmek için kan t aranmamas gerektiğini, ağ ne kadar geniş atarlarsa bal k yakalama şanslar n n o kadar artacağ n söylediler. Bu tezler medya arac l ğ yla Amerikan ve dünya kamuoyuna yay ld . “Kan t aramadan sald rmak”, “ağ mümkün olduğu kadar geniş atmak”; bir başka deyişle savaş en geniş alana yaymak gibi, normal koşullarda tüylerimizi diken diken etmesi gereken ifadeler sorgulanmadan hedefteki ülke Afganistan’a yönelindi. Washington’un yeni savunma doktrini kendisine tehdit olarak gördüğü bir ülkeye, daha kendisine bir sald r gelmeden sald rmay öngörüyordu. O dönemde, ajanslardan, yerli ve yabanc televizyon kanallar ndan Taliban komutanlar n n dağlara çekildiklerini ve Afganistan’ n doğusunda hayvanlara karş kimyasal silah denemesi yapt klar n dinledik. “Ya Bin Ladin‘i teslim et, ya da savaşa haz r ol” denilerek 3 günlük süre verilen Taliban’ n savaş n tam eşiğindeki kimyasal silah denemesi ne kadar ak lc yd acaba? Körfez Savaş s ras nda, petrole bulanm ş karabatağ n çok daha önce Fransa sahillerinde çekilmiş görüntülerinin, nas l Saddam Hüseyin’e ve Irak’a karş bir cephe oluşturmak için kullan ld ğ n , Romanya’da Çavuşesku devrilirken, sonradan as ls z ç kan, “Onbinlerce insan öldürdü” haberlerinin nas l etraf kaplad ğ n çoktan unutmuştuk. 110 katl İkiz Kuleler çeliği eriten bir yang nla çöküyor, cesetler yan p yok oluyor, ama o enkazdan teröristin pasaportu ç k yordu! Arapça uçak kullan m k lavuzlar , yine Arapça “çantan ve vasiyetnamesi haz rla” diyen eylem k lavuzlar ele geçiyor, gazetelerin birinci sayfalar ndan hiç biri sorgulanmadan duyuruluyordu. Dünyan n dört bir yan nda, “Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”, “III. Dünya Savaş ” gibi sözler duyuruluyordu ve bunlar manşetlerimize taş yorduk. Bush’un “Savaş ilan edildi ve dünyay liderliğimiz alt nda zafere taş yacağ z” sözlerini de fazla sorgulamad k. ABD’nin büyük askeri gücünden adeta erotik bir zevk al rcas na “ezer geçer, dümdüz eder” diye bahsettik. Bush’un sözlerinin yeni savaşlar n habercisi olduğunu söyleyenler de, uluslararas hukukun ve BM’nin ortadan kald r labileceğini ileri sürenlerden haber değeri görmedik. Soğuk savaş bitince, ABD’nin uluslararas hegemonyas n dayand rd ğ paradigman n da ortadan kalkt ğ n (Y ld zoğlu, Cumhuriyet, 17. 09. 2001), şimdi dünyay etraf nda toparlayabilmek için yeni tehlike, tehdit ve “öteki”lere gereksinim duyuyor olabileceğini pek tart şmad k. Oysa bütün bunlar yapmak eleştirel akl devreye sokmak demekti. Eleştirel akl devreye sokmak savaş alanlar ndan da daha doğru haberler geçebilmek demekti. Eleştirel akl kullanmamak ise, savaş koşullar nda, doğrudan kendimizi ordulardan birini iliştirmesek bile beynimizi bir orduya iliştirmeye yol açabiliyordu. * Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkan Prof. Dr. I. Doğan T l ç’ n “Irak İşgali ve Savaş Gazeteciliği: Sorunlar, Tart şmalar” adl makalesinden al nm şt r.
vard . İçerde ise bu emperyalist sermaye kesimleriyle daha üst düzeyden kaynaşm ş ve direkt ilişki halinde olan büyük sermaye konumunu AKP üzerinden bir kez daha güçlendirmesi, yeniden yap land rman n sermaye kesimleri aras ndaki güç ve iktidar paylaş m mücadelelerini daha da k z şt rd .
öncelikle burjuvazi aç s ndan yedeğinin sağlam tutulmas na, varolan oy dengesinin korunmas na yöneliktir. Zira AKP’nin y pranmaya başlamas , beraberinde h zl bir şekilde "yeni" bir partinin hükümete getirilmesini gerekli k lar.
Sald r lara devam CHP’ye ayar başlad Seçim sonras nda ortaya ç kan önemli sonuçlardan birisi de, AKP’nin ald ğ oy oran na karş l k ana muhalefetin kan kaybetmesi oldu. Gecikmeden, tez elden, CHP’nin içinden bir grup, seçim öncesinde yapmay düşündükleri ancak erteledikleri deklarasyonu yay nlad lar. Eş güdümlü olarak burjuva medyada hep bir ağ zdan CHP ve özelinde Deniz Baykal’a yüklendi. Ancak en önemli gelişme Pentagon’un bizzat işin içine girerek CHP’nin aday belirlemelerinde hatalar yap lğ noktas nda Türkiye’de çeşitli kurumlarla temas kurmas oldu. CHP’nin güçlendirilmesi
Seçim sonuçlar n n işçi s n f ve emekçiler için en aç k anlam şudur: sald r yasalar na h z verilerek işçi ve emekçi kitlelere yönelik yoksulluk, sefalet ve bask artacakt r. İkincisi, Türkiye’nin emperyalist politikalar n uygulay c l ğ na başta Ortadoğu olmak üzere ileri bir düzlemden kat lacakt r. Bu doğrultuda Büyük Ortadoğu Plan ve Türkiye’nin oynayacağ rol yap lacak NATO zirvesiyle kesinlik kazanacakt r. (www.alinteri.org internet sitesinden k saltarak al nm şt r. Yaz n n tamam n okumak isteyen siteye bakabilir)