s005

Page 1


Merhaba, Merhaba; Dergimizin 5. sayýsýnda sizlerle buluþmanýn sevinci içerisindeyiz. Olaylar zincirinin bu denli hýzlý ve içiçe aktýðý bu dönemde devrimci, sosyalist yayýn faaliyetlerinin önemi de kat be kat artmýþtýr. Ýþçi ve emekçiler yüzyýllardýr kapitalizme karþý mücadele veriyorlar. Gelinen aþamada, iþçi ve diðer emekçiler sermayenin en yoðun saldýrýsý altýndalar. Artýk iþçi sýnýfý ve emekçiler mücadelelerini ekonomik taleplerle daha fazla sýnýrlayamazlar. Onlar yalnýzca bugünü deðil geleceði de düþünmek zorundalar. Gelecek sosyalizmdir. Bu nedenle iþçi ve emekçiler, maddi ön koþullarý kapitalizm içinde olgunlaþan sosyalizm için mücadeleye atýldýklarýnda, dünyanýn devrimci dönüþümünü de saðlayacaklardýr. Bu sayýdaki baþyazýmýzý bu konuya ayýrdýk. 19 Aralýk tarihi, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda insanlarýn hafýzalarýna kazýnmýþtýr. Zindanlarda özgürce yaþamayý, canlarý pahasýna da olsa sürdürmeyi baþarmýþ olan devrimci tutsaklara yönelik, bu tarihin en kanlý, en vahþi saldýrýsý, aradan geçen 3 yýl boyunca kanayan bir yara olmaya devam etti. Gelinen aþamada zindanlarda mücadele devam ediyor. Ölüm Orucu sürüyor. Ýstanbul’daki patlamalarla kimin neyi hedeflediði, aradan geçen kýsa süre içinde daha iyi anlaþýlmýþ oldu. TC devletine Ortadoðu’da biçilen rol daha da belirginleþiyor. Devrimci ve komünistlere yönelik saldýrý hazýrlýklarý ise gözle görülür bir þekilde artýyor. Tekelci kapitalizm, yýkýlýþýný geciktirmek için vahþete baþvurmakta hiçbir beis görmemektedir. Ama umudu ve sevinci artýran, morali yükselten geliþmeler çok daha fazladýr. Irak’ta emperyalist koalisyona karþý direniþ, güçlenerek devam ediyor. Artýk ezilen ve emperyalist ilhak altýnda tutulan halklar için bir “Irak Örneði” de mevcut. Geliþmeler, dünyanýn yeni yüzyýlda emperyalizmin vahþetinden kurtulup sosyalizme yöneleceðini gösteriyor. Yeni sayýmýzda buluþmak dileðiyle. Yeni Evrede MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Dergisi / Onbeþ Günlük Sosyalist Dergi / Yýl: 1 Sayý: 5/ 10-24 Aralýk 2003 / Sahibi : Yeni Dönem Yayýncýlýk Basýn Daðýtým Eðitim Hizmetleri Tanýtým Org. Tic. Ltd. Þti. Adýna : Özgen Ýþ / Adres : Sofular Mah. Sofular Cad. No: 52/3 Fatih-ÝSTANBUL / Tel-Fax: 0 (212) 531 44 83 / Sor. Yazý Ýþl. Müdürü: Özgen Ýþ / Genel Daðýtým: DOÐAN PAZ. / Baský Yeri: Özdemir Matbaacýlýk / ÝZMÝR Temsilciliði: 853. Sokak No: 27 Bilen Ýþhaný Kat 6/606 Konak 0 232 445 79 52 / ESKÝÞEHÝR Temsilciliði: Ýstiklal Mahallesi Dilekli Sokak No:4/17 Kat:2 / Avrupa Temsilciliði: Selahattin KARATAÞ / Post Lager 3000 Bern 1 Ann ÝSVÝÇRE / Tel: 0041 319 917 795 / Almanya Temsilciliði: Ahmet AKYÜZ/ Robert Mayer Str. 3 72760 Reutlingen ALMANYA / E-mail Adresi: mucadelebirligi@hotmail.com / Web Adresi: mbirligi.com


YARINA BAKMAK Madem ki kapitalist sistem büyük bir çöküþ içinde, bugünkü durumunu sürdüremiyor, içine girdiði ekonomik bunalým bu süreci hýzlandýrýyor; madem ki bu sonuç kapitalizmin yüzyýllarca süren geliþmesi tarafýndan hazýrlandý ve olgunlaþtýrýldý; mademki kapitalizmin yerini alacak daha yüksek toplum biçiminin maddi ön koþullarý, burjuva toplumun baðrýnda olgunlaþtý ve mademki tüm tarihi geliþmeler komünist topluma geçiþi zorunlu, olanaklý ve kaçýnýlmaz yaptý; o halde yarýn üzerinde durmak daha önemlidir. Oysa ki, daha çok dün ve bugün üzerinde duruluyor, -her þey yarýna iþaret ederken- Geçmiþ tarihin içinden çýkamadýk. Sosyalizm ise gücünü geçmiþten deðil, gelecekten alýr. Dünün, bugün üzerindeki egemenliðine son verir, bugünü -yarýn olan bugünü- egemen duruma getirir. Ýnsanlarýn geleceðinin ne olacaðý, bugünkü sorunlarýn ne olduðundan daha önemli. Ýnsanlýðýn geleceði ile -gelecek kuþaklarýn yaþamýyla ve doðanýn ne olacaðýyladaha fazla ilgilenmeliyiz. Görüyoruz ki, bugün üzerinde durulduðu gibi, dün üzerinde de daha fazla duruluyor. Sosyalist mücadeleden tamamen düþenler geçmiþe yönelir. Bazen bunu “geçmiþle hesaplaþma” adýna yaparlar. Aslýnda sýrtýný döndükleri gelecektir. Mücadeleyi, burjuvazinin kabul edebileceði sýnýrlar içinde sürdürenler, daha çok bugün üzerinde duruyor. Ýki nedenle, ilki yarýný uzak bir gelecek olarak görüyor; ikincisi egemen sýnýf için “kabul edilebilir” sýnýrlarý aþmayý göze alamýyorlar. Bu nedenle ‘bugün’de ýsrarlýlar. Esasýnda bu, oyalanmaktýr. Ne zaman ‘bugün’ dýþýndaki geliþmeleri biraz akýllýca ele alsalar, çözümlemeleri onlarý geleceðe götürüyor. Tam bu noktada geminin rotasýný kýrýyorlar. Geleceðe yönelmelerinin önündeki en büyük engel, bizzati sahip olduklarý anlayýþtýr. Sýnýfsýz yarýn, toplumlar için uzak bir gelecek deðildir. Sýnýfsýz bir toplum bugünden karþýmýza çýkan bir zorunluluktur. Ve çok uzak gelecekte de sürecektir. Kapitalizm geliþmesi boyunca, geçmiþin toplumsal iliþkilerini yýktý. Yerine daha ileri olanlarýný koydu. Ama geçmiþin tüm kalýtlarýný ortadan kaldýramadý. Üretimin özgül toplumsal niteliði nedeniyle de kaldýramaz. Bir örnek: Kadýnýn erkekle hak eþitsizliði geçmiþten bugüne kalan bir kalýttýr. Burjuvazi, kadýnýn erkekle biçimsel hak eþitsizliðinin giderilmesi yönünde bir dizi ilerleme gösterdi, ancak onca ilerlemeye karþýn kadýnýn biçimsel hak eþitsizliði orta yerde duruyor. Çünkü kadýnýn ve ailenin burjuvazinin istemleri dýþýnda kapitalist üretim biçimiyle sýký iliþkisi var. Bunun yanýnda kapitalizm, Marx’ýn belirttiði gibi, kadýn ve erkek iliþkisinin daha yüksek bir biçiminin ekonomik temellerini atmýþ-

týr. Bu noktada üretimin toplumsal biçiminin deðiþmesiyle, kadýnýn gerçek toplumsal hak eþitliði saðlanacaktýr. Kadýnýn erkek karþýsýndaki toplumsal durumunun deðiþmesi büyük bir devrimdir. Kentle kýrýn ayrýlýðý, kentli insanýn fiziki olarak erimesine, kýr insanýnýn da entelektüel gerilemesine yol açtý. Ama bu ayrýlýðýn son bulmasýnýn ve daha yetkinleþmiþ biçimiyle, daha yüksek bir birliðinin maddi koþullarýný da hazýrladý. Daha önceden gösterilmiþtir ki; kapitalizmin tarýmda her ilerlemesi, tarýmda gerilemeye yol açmýþtýr. Kapitalizm toplumsal zenginliðin iki kaynaðý olan emeði ve topraðý büyük ölçüde kuruttu. Doðayý büyük ölçüde tahrip etti. Doðanýn yaþamý -toplumlarýn yaþamý içinde- kuruyor. Eðer insanlar doðayla iliþkilerini köklü olarak gözden geçirmez ve uyumlu biçimde yeniden kurmazlarsa, bu genel olarak yaþamýn sonu olur. Ama tarih, bu iliþkinin kurulmasýnýn zorunluluðunu insanlarýn önüne koymuþtur. Engels’in belirttiði gibi, burjuvazi kendi istenci dýþýnda “insanlýðýn doðayla ve kendisiyle uzlaþmasýna”, “büyük devrime” yol açar. En sonunda bu noktaya geldik; Proletarya toplumsal yaþamýyla ve eylemiyle de bu noktaya ilerliyor. Emeðini korumak ve çalýþma koþullarýný iyileþtirmek için yüzyýllarca süren iç savaþlardan geçti, -açýk ya da örtülü-. Bugün tüm haklarý, kazanýmlarý kapitalist sýnýfýn saldýrýlarý altýnda bir bir elden gidiyor. Avrupa proletaryasýnýn 80’li yýllarda saðladýðý 35 saatlik iþ haftasý, 90’lý yýllardan sonra yeniden arttýrýldý. Avrupa proletaryasý, “eðer harekete geçmezsek, bugünkü durumuzu da koruyamayýz” diyor. Avrupa için var olan bu durum, tüm dünya için geçerli. Ýþçiler yüzyýlýn saldýrýsý altýndalar. Ýþçiler bu saldýrýlara karþý harekete geçiyor, çatýþýyor. Bu alandaki þiddetli çatýþma tüm dünyaya yayýlýyor. Bu konuda hangi noktaya gelindi: Marx ve Marksistlerin açýkladýklarý noktaya: iþçilerin, ücretlerini yükseltme uðruna bir mücadeleden vazgeçmeleri gerektiðini söyleyecek en son kimse biz komünistleriz; ama bizler, meselenin toplumsal emeðin tüm ürünlerine el koymak olduðunu söylüyoruz. Ýþte sonunda bu noktaya geldik. Yani iþçiler, oportünistlerin, reformistlerin tüm oyalama çabalarýna raðmen, sorunun ücretlilik sistemini yýkmak olduðunu bilinçleriyle, eylemleriyle ifade ediyorlar. Yarýn, yani sosyalizm ise yalnýzca bir teori, bir politik hareket deðil, toplumsal bir sistemdir. Bir yüzyýl boyunca sosyalizm pratiði büyük ilerlemeler kaydetti. Teorik olarak düþünülen pek çok þey orada pratik olarak yaþama geçti. Bu pratiði geniþ olarak irdelemeliyiz. Bu alanda pek az þey yapýldý. Sosyalizm teorisi büyük bir pratiðe dönüþtü. Ayný biçimde olmasa da herkes Ekim Devrimi’nin geçtiði yoldan geçecek. Sosyalizm pratiðinin nasýl biçimlendiðini öðrenmek, bu yoldan geçecek dünya proletaryasý için önceliklidir. Hiç þüphesiz yaþam, sosyalizme geçiþin farklý örneklerini verecektir. Sosyalizmin daha zengin örnekleri ortaya çýkacaktýr. Ama sosyalizmin ortaya çýkan, örnekleri insanlýðýn gelecekteki sorunlarýna yaþananlarýn ýþýðýnda bakmamýzý da gerektiriyor. Kapitalizmi yýkarak geleceðe yönelen her ülke proletaryasý, öncelikle sosyalizmin toplumsal pratiðini ele alacaktýr. Madem ki yeni bir dünya kurmak dünya proletaryasý için bir zorunluluk oldu, o halde yeni dünyanýn nasýl olacaðý üzerinde daha fazla durmalýyýz.

C. Daðlý

3


hep görüldü. Bütün dünyada yükselen devrim mücadelelerini ve ayaklanmalarý bastýrmak için yürütülen karþý-devrimci saldýrganlýk, elbette üç devletle sýnýrlý deðil. Emperyalist tekeller bir yandan kendi aralarýnda çatýþmaya girerken, öte yandan geliþen devrimlere karþý birlikte hareket etmenin adýmlarýný atýyorlar. Bu yönde geçmiþ yýllarda atýlan önemli adýmlardan biri, Avrupa Elit Polis Gücü’nün oluþturulmasýydý. Bu gücün fark edilen ilk faaliyeti, IMF’nin Prag’da Eylül 2000’de yaptýðý toplantýyý protesto eden anti-kapitalist hareket karþýsýnda görev almasýydý. Avrupa Elit Polis Gücü’nden sonra, baþkalarý gündeme geldi. Özellikle 11 Eylül’den sonra bu yönde önemli geliþmeler oldu. Yakýn dönemde bu yöndeki geliþmelerden medyaya yansýyanlar da oldu. Venezüella devlet baþkaný Hugo Chavez’in yaz aylarýnda, olumsuz yaklaþarak açýkladýðý geliþme bunlardan biri. Bu geliþme, Rio Grubu’nun Peru toplantýsýnda görüþülen ABD destekli bir Latin Amerika Müdahale Gücü’nün oluþturulmasý çabalarýnýn olduðudur. Baþka bir yaklaþým, Genel Kurmay Baþkaný Hilmi Özkök tarafýndan yapýlan bir açýklamada görülüyor: “Bu geliþmeler, bazý ülkeler tarafýndan teröristlerin sadece dini aþýrýcýlar olarak algýlanmasýný ve bunun dýþýndaki terörizme karþý geçmiþte olduðu gibi yaklaþýlmasýný beraberinde getirmiþtir. Bu nedenle terörizmin bir tanýma kavuþturulmasýnýn ve BM nezdinde bir terör örgütleri listesi hazýrlanmasýnýn gerekli olduðu düþünülmektedir.” (3.6.2003 Sabah Gazetesi) Bu sözler yeterince açýk olarak, uluslararasý karþý-devrimin BM çatýsý altýnda faaliyet göstermesi ve bu faaliyetin hedefinin devrimci ve komünistler olmasý gerektiðini ifade ediyor. Hazýrlanmasý istenilen listenin elbette kaðýt üzerinde kalmasýnýn amaçlanmadýðý açýk.

ULUSLARARASI KARÞI-DEVRÝM

ÖRGÜTLENMELERÝ 15 Kasým’da gerçekleþen patlamalarýn ertesi günü Baþbakan, olay yerinde yaptýðý konuþmada, “terörizme karþý uluslararasý mücadelenin ve iþbirliðinin gerektiði”ni belirtti. Daha sonra, Ýstanbul’a gelmiþ olan Ýsrail Dýþiþleri Bakaný Þalom da, uluslararasý terörizme karþý mücadele üzerine benzer þeyler söyledi. Bu ilk konuþmalardan sonra ayný konuda, ayný içerikte birçok açýklama yapýldý. 20 Kasým’da gerçekleþen patlamalardan sonra ise, “uluslararasý terörizme karþý mücadele bayraðý” açýldý. Burjuva saflarda yer alan herkes, benzer þeyleri daha kesin dille ifade etmeye baþladý. Emperyalist devletlerin temsilcilerinden faþist medyanýn kalemþörlerine kadar herkes, bu doðrultuda propagandayý artýrdý. Kasým’da gerçekleþen patlamalardan sonra yoðunlaþan uluslararasý terörizme karþý mücadele adý altýndaki saldýrýlar üzerinde durmak gerekiyor. Uluslararasý terörizme karþý mücadele söyleminin gerçek hedefinin, devrimci, komünist parti ve örgütler ile iþçi sýnýfý olacaðý açýk. Kendi sýnýf çýkarlarý için destekledikleri, örgütledikleri dinci gerici hareketler ve faþist yapýlanmalar üzerinden yola çýkarak bu söylem ortaya atýlsa da, iþin gerçeðinin devrimci, komünist parti ve örgütlere yönelik bir saldýrý olduðu açýktýr. Burjuvazi her zaman olduðu gibi kitleleri yanýltmaya çalýþarak, devri-

4

me ve halka yönelik saldýrýlarýný gizlemeye çalýþýyor. Son yýllarda emperyalist-kapitalist sistemin geleceðine yönelik korkularý nedeniyle, sürekli olarak bir saldýrý içinde olduðu görülüyor. Bu saldýrýlarýn belirgin ve önemli yaný ise, uluslararasý olmasý. Özellikle 11 Eylül’den sonra fiili olarak ön plana çýkarýlan uluslararasý karþý-devrimci saldýrýnýn uygulanan biçimleri de yetersizleþmeye baþladý. Proletaryanýn önderlik ettiði, emekçi sýnýflarýn dünya çapýnda ortaya koyduklarý mücadele karþýsýnda egemen burjuva devletler yeter-

siz kaldýðý için, uluslararasý karþýdevrimci terörün ve baskýnýn güçlendirilmesinde her geçen gün yeni adýmlarla karþýlaþýyoruz. Baþbakanýn 16 Kasým’daki sözleri ve devamýnda söylenenler, ne anlýk bir tepkinin, ne de olayýn dehþeti karþýsýnda panikten söylenmiþ bir laftýr. Bu düþünce deðiþik biçim ve boyutlarýyla bir süredir karþýmýza çýkýyor. Uluslararasý karþý-devrimci saldýrýlarýn baþýnda yer alan en önemli üç büyük güç, ABD, Ýsrail ve Türkiye’dir. Son yýllarda bu yönde atýlan adýmlarda da bu


Yine bu konuda bir adým da 12 Balkan ülkesince atýldý. Bu ülkelerden biri elbette ki Türkiye. 12 Balkan ülkesinin oluþturduðu Sýnýr Aþan Suçlarla Mücadele Görev Gücü’nün ilk olarak 2004 Atina olimpiyatlarýna yönelik çalýþtýðý belirtilse de, Balkan ülkeleri çapýnda bir karþý-devrimci güç oluþturulduðu anlaþýlýyor. Ýstanbul’daki ilk patlamalardan hemen sonraki somut adýmlarý ise, 28 Kasým 2003 tarihli Hürriyet gazetesi haberinden görüyoruz: “Emniyet Genel Müdürlüðü sözcüsü Feyzullah Arslan; ‘Artýk interpol, politikasýný deðiþtirdi. 18 Kasým 2003 tarihinden sonra, baþka suç iþlemese dahi, teröristler hakkýnda sadece terör örgütü üyesi olmaktan dolayý, uluslararasý düzeyde arama ve yakalama bülteni olan kýrmýzý bülten yayýnlanmaya baþlandý’” dedi. Hürriyet gazetesinde “örgüt üyesi de kýrmýzý bültenle aranacak” baþlýðýyla ve “artýk politika deðiþti” ara baþlýðýyla verdiði haberde, 266 bin kiþi hakkýnda kýrmýzý bülten çýkarýlmasý için interpole baþvurduðu bilgisi de yer alýyor. Bir çok devrimcinin isminin de yer aldýðý haberin bütününden, interpol tarafýndan aranma baþvurusunda devrimcilerin hedeflendiði görülüyor. Bu haberden, 15 Kasým’daki patlamalarla birlikte devrimci ve komünistlere karþý uluslararasý boyutta bir saldýrýnýn baþlatýldýðý (18 Kasým’dan itibaren interpolün örgüt üyeleri için de kýrmýzý bülten yayýnlamaya baþlamasý) açýk. 20 Kasým’daki patlamalarla birlikte bunun boyutlandýrýlmýþ olacaðý da kesin. Bütün bu adýmlarýn anlamý, geliþmekte olan mücadeleyle tek baþlarýna çýkamayacaklarýný anlamýþ olduklarý; attýklarý adýmýn yetersiz olduðu ve bundan sonra devrimleri engellemek için uluslararasý karþý-devrim güçleriyle ittifak halinde daha güçlü saldýrýlara yönelecekleridir. Baþbakan’ýn yaptýðý ve sonrasýnda bir çok aðýzdan tekrarlanan konuþmalarýn anlamý, bugüne kadar ortaya konan uluslararasý karþý-devrimci saldýrýlarýn ve örgütlenmelerin güçlendirileceði, bu yönde önemli adýmlar atýlacaðýdýr. Bir süredir karþýlaþýlan bu adýmlar için, Kasým’da Ýstanbul’da yaþananlar bahane ediliyor. Sermayenin, dünyanýn dört bir yanýnda iktidarýnýn sallanýyor olmasý, bu karþý-devrimci örgütlenmelerin nedenini de açýklýyor. Latin Amerika Devrimleri’ne karþý oluþturulmaya çalýþýlan müdahale gücünün uzun vadede Chavez ve Küba’yý hedef alacak bir organizasyona dönüþebileceði, Chavez’in rahatsýzlýk duymasýndan da anlaþýlýyor. Özellikle son beþ yýldýr uluslararasý boyutta yürütülen karþý-devrimci faaliyetlerin, sokak savaþlarýný yürütecek araçlarýn üretilmesinden, devrimin geliþeceði her yere anýnda müdahaleyi amaçlayan örgütlenmelere kadar, çok çeþitli ve ileri boyutlarda olduðu açýkça görülüyor. Bütün bu çeþitli adýmlarýn, hazýrlýklarýn sonucu olamayacaðý ise açýk. Emperyalist-kapitalist sistemin içinde bulunduðu büyük bunalým ve yýkýmýn sürekli büyümesi, emekçi sýnýflarýn

kurtuluþ mücadelesinin de büyümesine yol açýyor. Ýsrail ve Türkiye’nin, bölgenin karþý-devrimci merkezleri olan devletler olmasý ve ortak adýmlarýný artýrmasý boþuna deðildir. Güçlü devrimci mücadeleler karþýsýnda çaresiz kalmalarýnýn bir sonucudur. Bu ayný zamanda, devrimin en güçlü olduðu yerlerin Filistin, Türkiye ve K.Kürdistan olmasýnýn sonucudur. Filistin ya da Türkiye’de olacak bir devrim, diðerlerinin yolunu açacaktýr. Sermaye sýnýfýnýn yöneleceði uluslararasý karþý-devrimci saldýrýlar, bölgede yükselen devrimin alevleri arasýnda yok olmaya mahkumdur. Filistin, Türkiye ve K.Kürdistan’da yükselen mücadele, emperyalizmin, siyonizmin ve faþizmin yenilgisiyle sonuçlanacaktýr. Karþý-devrimin uluslararasý boyutta attýðý adýmlar, esas olarak devrimci hareketlerin uluslararasý alanda daha sýký birlikler ve örgütlenmeler yaratmasýyla boþa çýkarýlabilir. Sermaye sýnýfýnýn uluslararasý boyutta saldýrýyý sürdürmesi ve bunu artýrmasý, kapitalizme karþý mücadelenin ve ayaklanmalarýn yükselmesinin yarattýðý korkunun sonucu ve ayný zamanda göstergesidir. 21. yüzyýlýn ayaklanmalar yüzyýlý olacaðý gerçeði somutlaþtýkça, acizlikleri ve korkularý büyüyor ve uluslararasý saldýrýlarýný büyütüyorlar. Saldýrganlýðýn boyutlanmasý, devrimin de boyutlandýðýnýn iþaretidir. Bu saldýrýlarla ayakta durmaya çalýþan emperyalist-kapitalist sistem, emekçi sýnýflarýn ayaklanmalarýyla yerle bir olacaktýr.

AYIÞIÐI SARIGAZÝ ÞUBESÝNDE PANEL

7 Aralýk 2003 tarihinde Ayýþýðý Sanat Merkezi Sarýgazi Þubesi’nde 19 Aralýk katliamýnýn yýldönümü olmasý nedeniyle bir panel düzenlenmiþtir. Panele Mücadele Birliði dergisinden Vefa Serdar, ESP’den Muharrem Esinal, Odak dergisinden Kemal Tufan ve Tohum Kültür Merkezi’nden Yusuf Can katýldý. Ýki bölüm halinde yapýlan panel þiirlerle baþladý. Nazým’dan þiirlerin okunduðu bölümde bir küçük yoldaþýmýzýn okuduðu “Dünyayý Bir Günlüðüne Çocuklara Verelim” þiiri büyük alkýþ aldý. Panelistler konuþmalarýnda 19 Aralýk katliamýnýn canlý tanýklarý olarak yaþadýklarýný anlattýlar. 19 Aralýk katliamýný hazýrlayan koþullar üzerinde de ayrýca duruldu. Panelin ikinci bölümünde F Tipleri ele alýndý. F Tipi zindanlara karþý ne yapýlmasý gerektiði üzerinde duruldu. 19 Aralýk katliamýnýn gerçekleþmesinde ve F Tiplerinin açýlmasýnda mücadelenin dýþarý ayaðýnýn yeterince örgütlenemediði vurgulandý. Ýþçilerin emekçilerin devrimci tutsaklarýn mücadelesine omuz vermesi gerektiði, bu mücadelenin ayný zamanda onlarýn mücadelesi olduðu söylendi. Vefa Serdar konuþmasýnda F Tipi zindanlara karþý Ölüm Orucu’nun sürdüðünü vurguladý. Þu anda iki siyasi yapý tarafýndan sürdürülen Ölüm Orucu’nun suskunluk fesadýyla boðulmamasý için her insana büyük görev düþtüðünü belirtti. Panel daha sonra dinleyicilerin soru sormasý ve panelistlerin cevaplamasýyla son buldu. Daha panel baþlamadan, panele gelenleri tedirgin etmek amacýyla Ayýþýðý Sanat Merkezi Sarýgazi Þubesi etrafýný ablukaya alan jandarma kimlik kontrolü yapmak istedi. Panel sonrasý da ortamý terörize edici tavýrlarýný sürdüren jandarma panele izleyici olarak katýlan okuyucumuz Yýlmaz Ekþi’yi gözaltýna aldý. Gözaltý panele katýlanlarca sloganlarla protesto edildi. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ DEVRÝMCÝ SANAT SUSTURULAMAZ

5


TERÖR BAHANE, DÜNYA DEVRÝME GEBE!.. i

nsanlýðýn oluþturduðu ilk toplum biçimi, ilkel komünal toplum biçimidir. Ýlkel komünal toplumda insanlar ortak çýkarlara sahipti. Üretim araçlarýnýn toplumsal mülkiyet biçimiyle paylaþýmýn karakteri uyum içindeydi. Süreç içinde üretim araçlarýnýn özel mülkiyete dönüþmesiyle birlikte ortak çýkarlara sahip insan topluluðu ikiye bölündü. Artýk çýkarlar farklýlaþmýþtý. Üretim araçlarýna sahip olanlarla, emek-gücünden baþka satacak bir þeyi olmayanlarýn çýkarlarý uzlaþmaz oldu. Uzlaþmaz çýkarlara sahip insan topluluklarý, sýnýflý toplumu oluþturdu. Artýk tarihte farklý çýkarlara sahip insan topluluklarý, sýnýflar ve onlarýn sýnýf çatýþmalarý vardý. Tüm sýnýflý toplumlarýn tarihi kanlý, kavgalý sýnýf savaþlarýnýn tarihi oldu. Sýnýf Savaþlarý Zorunlu Duraðý Ýç Savaþtýr Ýç savaþ; sýnýf çatýþmasýnýn en yüksek, en þiddetli biçimidir. Ezenle ezilenin, sömürenle sömürülenin, egemen olanla köle olanýn en otoriter silahlarla birbirine girmesidir. Savaþ, kapitalist dünyanýn zorunlu bir sonucudur. Sebepse sýnýfsal ve ulusal egemenlikler, ayrýcalýklar ve sömürüdür. Kapitalist dünya varoldukça onun doðal sonucu olan savaþlar da varolacaktýr. Kapitalist-emperyalist sistem, bugün her zamankinden daha çok savaþa ihtiyaç duyuyor ve bunun sonucu olarak 3. Emperyalist Paylaþým Savaþý’ný baþlatýyor. 3. Emperyalist Paylaþým Savaþý, emperyalist kapitalist sistemin kurtuluþ umududur. Emperyalistler, kendi yý-

6

kýmlarýný durdurabilmek, egemenliklerini sürdürebilmek için dünyayý yýkýma uðratmaktan kaçýnmýyorlar. 1.ve 2. Emperyalist Paylaþým Savaþlarý, Hitler faþizmi ve ABD’nin Japonya’ya attýðý 2 atom bombasýnýn sonuçlarý, bugün bile insanlýðýn acý çekmesine yol açýyor. ABD, 11 Eylül olayýyla 3. Emperyalist Paylaþým Savaþýný kendi yönünden baþlattý. Ancak bu klasik paylaþým savaþýndan farklý biçimde sürüyor. Yüksek teknolojiye dayalý, yüksek savaþ kapasitesine sahip profesyonel karþý devrimci savaþ birlikleriyle sürdürülüyor.

Yolun Sonu Emperyalist-kapitalist sistem yolun sonuna geldi. Emperyalist-kapitalist sistem týkandý. Geniþletilmiþ yeniden üretimi yapamýyor. Artýk yapýlmasý gereken ya üretimi kýsmak ya da diðer kapitalistleri pazardan kovmak. Üretimi kýsmak milyonlarca emekçinin yaþamdan kovulmasýna yol açýyor. Yaþamdan kovulan emekçiler sisteme karþý ayaklanma içine giriyor. Kapitalistler arasýndaki pazar kavgasý giderek þiddetleniyor. ABD ile AB arasýndaki ekonomik, politik çatýþma artýk gizlenemiyor. 11 Eylül olayýný bahane eden ABD, hegemonyasýný sürdürebilmek, ekonomik kazanýmlarýný koruyabilmek için önce Afganistan’ý, sonra Irak’ý iþgal etti. Kendi eliyle besleyip büyüttüðü El-Kaide, ya da Usame Bin Laden artýk ABD’nin ihtiyaç duyduðu her yerde. Dün, Afganistan’daydý, ABD orayý iþgal etti. Sonra Irak’ta görüldü. Orayý iþgal etti. Ýstanbul’daki bombalama olaylarýndan sonra Suriye’de görüldü. ABD, zaten Suriye’yi de Sosyalist Kore ve Küba’yla birlikte terörist ülkeler kategorisine sokmuþtu. ABD kendi çocuðu Ýsrail’le Suriye’yi kavgaya zorlu-

yor ve iþgalin gerekçelerini hazýrlýyor. Ama artýk bütün gerekçeler sýrýtýyor. Amaç, dünyaya tümden egemen olmak... Dünya Çaðdaþ Bolþeviklerle Kurtulacak I.Emperyalist Paylaþým Savaþý’ndan yararlanan Bolþevikler, 17 Ekim Devrimi’yle emperyalist-kapitalist sistemi parçalamýþtý. II.Emperyalist Paylaþým Savaþý sonucu 1945’de demokratik halk devrimleri ve halk iktidarlarý oluþmuþ ve dünyanýn 1/3’i sosyalizme geçmiþti. Artýk dünya iki kutupluydu; sosyalist ve kapitalist diye. Emperyalist-kapitalist sistemin soðuk savaþý boyunca tarafsýz kalanlar, sosyalizmin tahrip edilmesiyle birlikte emperyalist-kapitalist sistemin yaðmasýna uðramýþ, lokma lokma yutulmuþtu. Ama emperyalizm doymak bilmiyordu. Afganistan, Irak’tan sonra sýrada Suriye, Ýran vd. var. Sosyalist sistemin daðýlmasýyla birlikte emperyalist-kapitalist sistemin çeliþkileri derinleþmiþ, su yüzüne çýkmýþtý. Artýk bir çok küçük, geliþmemiþ, görece baðýmsýzlýðýný korumuþ kapitalist ülke, emperyalistlerin midesine inmemek için Sovyetleri ve Bolþevikleri mumla arar hale gelmiþlerdi. “Tek kutuplu dünya, dünyanýn dengesini bozdu” ifadesi, Sovyetlere duyulan özleminin utangaçça dile getirilmesi oluyordu. Küresel Ýç Savaþ Ve Dünya Devrimi!.. Emperyalist-kapitalist sistemin sýçramalý çöküþ süreci, tüm dünyayý savaþ alanýna çevirdi. Tüm dünyada yaþamdan kovulan milyonlarca emekçi, emperyalist-kapitalist sistemi dünyadan kovmaya çalýþýyor. Süreç emperyalist-


kapitalist sistemi dünyadan kovma þeklinde hýzla ilerliyor. Emperyalistler her yola baþ vurarak iþçi sýnýfýný, emekçileri ve onun öncü güçleri devrimcileri, komünistleri baský altýna almak, güçsüz düþürmek ve teslim almak istiyorlar. Bunun için her yola baþ vuruyorlar. Hitler faþizmi Reichtag (Alman parlamento binasý) yangýnýndan medet ummuþtu. ABD 11 Eylül’den, TC de bu son bombalama olaylarýndan medet umuyor. Ulusal-sýnýfsal sorunlarýn çözümü bir devrimi zorunlu kýlýyor. Devrimi engellemenin yolu, “terör”e baþ vurarak terör demagojisinden medet ummak oluyor. Son bombalama olaylarýyla ulusal, sýnýfsal mücadeleyi baský altýna alarak sindirmek ve teslim almak is-

tiyorlar. Ama nafile! Bunca yýkým, katliam ve “terör” demagojisine raðmen iþçi ve emekçi kitleler radyolardan, tv’lerden yapýlan “terörü” kýnama mitingi çaðrýlarýna kulak asmadý. Bu da gösteriyor ki devletin tüm çabalarýna raðmen (bayrak asma vb.) emekçi kitleler þoven propagandaya ilgi göstermiyor. Çünkü; emekçiler devletin vahþi ve katliamcý yüzünü hem Kürt ulusunun özgürlük mücadelesine hem de Türkiyeli devrimci, komünist güçlerin direngen ve kararlý zindan direniþlerine karþý yapýlan katliamlarýndan biliyor. Sorun emperyalist-kapitalist sistemin sonuna geldiði küresel iç savaþ sorunudur. Sorun, tüm dünyada nesnel temelleriyle kendini dayatan devrim sorunudur. So-

runu, din sorunu gibi göstermek (uygarlýklar çatýþmasý, haçlý seferleri) emekçileri aldatamaz. Emperyalist-kapitalist sistemin çöküþünü durduramazsýnýz. Çünkü, yaþamdan kovulan milyonlarý, milyarlarý kurtaracak olan sosyalizmdir, komünizmdir. Süreç bu yönde hýzla ilerliyor. Saðda-solda bombalar patlatarak sorunun üstünü örtemezsiniz. Çünkü, sorun sýnýf savaþýnýn en acýmasýz biçimi iç savaþýn kendisidir. Ýç savaþa öncülük edecek çaðdaþ Bolþevikler, leninistler yeni dünyanýn kuruluþunda iþçi sýnýfýna, emekçilere yol gösteriyor. Ýktidar Dýþýnda Her Þey Hiçbir Þeydir! Bütün Ýktidar Emeðin Olacak!

Ben Savaþa Karþýyým Sabrýmýzý Taþýrmasýnlar Merhaba evlatlarým, Ben 15 yaþýnda 2 çocuk sahibi olmuþ bir anayým. Beþinci çocuðumda ise 19 yaþýndaydým. Yani 5’ini köyde doðurdum. Daha sonra iþsizlikten Ýstanbul’a geldim. Çocuklarýmý okutmak istiyordum ama geçim sýkýntýsý bizi çok zora sokuyordu. Ben yine de çocuklarýmý okutmak isterdim. Onlarýn meslek sahibi olmalarýný istiyordum, ama bu da çok zor. Ýþsizlik çok. Bu zamana kadar onlarý okuttum, büyüttüm. Askere gönderdim. Bize sanki çok þey veriyorlarmýþ gibi bir de bizden bir þeyler almaya çalýþýyorlar. Çocuklarýmdan biri askerde sakatlandý, diðeri þu an çatýþmalara gönderiliyor. Ben onlarý ölsünler diye büyütmedim. Devlet bize yardýmcý olmuyor. Ben ise onlara asker büyütüyorum, bu ne biçim devlet. s Ben savaþa karþýyým. Savaþ çok kötü. Eðer benim oðlumu askere göndermeye çalýþýrlarsa saklarým, onlarýn eline vermem. Meclistekilerin oðullarý yesinler içsinler, fakir insanlarýn çocuklarý cephede ölsünler. Savaþlarda ölsünler. Bu düzende acý çekmek ana ve babalarýn kaderi. Eðer devlet halkýn dediðini, istediðini yapmazsa onlar için çok kötü olur. Halklarýmýz acý çekmeye alýþkýnlar. Gerekirse onlar daðlara bile çýkarlar, çünkü baþka çaresi yok. Buradan devlete bir þey hatýrlatmak istiyorum. Þöyle doðuya doðru bir göz atsýnlar. Nüfusu en az olan aile 4-5 çocuklu, bu bazý yerlerde 20 çocuk dahi olabiliyor. Analarýn babalarýn ve çocuklarýn baþka seçeneði kalmadýðý zaman tek seçenek kalýr: Silahlý mücadele

Merhaba Dostlar Merhaba küçücük yüreðimde binlercesini taþýdýðým canlarým. Sizlerin her yazdýðý, her çizdiði bizler için bir kýlavuz oldu. Dergimizde çýkmakta olan yazýlarýnýzla, yazýlarýmýzla onlarca insaný bilgilendirdik, aydýnlattýk ve aydýnlatmaya devam edeceðiz. Dergimizde yazýlan her kelimenin bizler için ne kadar önem taþýdýðýný tahmin edebiliyorsunuzdur. Son birkaç sayýda deðinmiþ olduðunuz doðal muhabirlik konusunu dikkate aldýk ve bir asker eþiyle röportaj yaptýk.

Maltepe’den Bir Ev Kadýný

Maltepe’den Bir Okur

Okur: Eþiniz nerede askerlik yapýyor? Asker Eþi: Tokat, merkezde askerlik yapýyor. 7 aydýr Tokat’ta. Bazen çatýþmalara katýldýðýný duydum. Okur: Bildiðiniz gibi þu an Irak’ta ABD tarafýndan gerçekleþtirilen bir savaþ, bir katliam var. Ne düþünüyorsunuz? Asker Eþi: ABD bütün halklarý öldürüyor. ABD katil bir devlettir. Savaþlar kötüdür, acýdýr. Bizim köyde gerilla kýlýðýna giren askerler çok kiþiyi öldürdüler. Okur: Eþiniz þu an Tokat’ta. Peki ya onu da Irak’a gönderirlerse ne yaparsýn? Asker Eþi: Ben de baþýmýzdakilere karþý savaþ açarým. Oraya giden askerler insan deðil mi? Bir kardeþim þu an Kuzey Irak’ta. Onun için endiþelenirken birine daha dayanamam. Okur: Türk ordusunu kim niçin Irak’a gönderiyor? Asker Eþi: Meclistekiler gönderiyorlar. Askerleri kuklalar gibi kullanýyorlar. Ama bu savaþta meclistekiler zararlý çýkacaklar. Ben bir Kürdüm ve Türk askeri de olsa, fakirlerin çocuklarýnýn ölmesini istemem. Meclisteki insanlar bizim sabýrlarýmýzý taþýrmasýnlar. Savaþ çok kötü bir þeydir. Okur: Bu güzel sohbet için teþekkür ederim. Asker Eþi: Ben size teþekkür ederim. Bu zamana kadar anam bile bana eþimin ya da kardeþimin durumunu sormadý.

7


ÖZGÜRLÜÐÜ ÝÇÝN SAVAÞAN BÝR HALKI KÝMSE YENEMEZ

Irak’ta Bir Dönüm Noktasýna Geliyoruz Irak’ta hýzla bir dönüm noktasýna geliniyor. Kasým ayý boyunca olaylarýn geliþimi, direniþin boyutu ve emperyalist vahþetin týrmanmasý, bir nitel deðiþime iþaret ediyor. Kasým ayýnda 81’i yankeeler olmak üzere, 111 iþgalci öldürüldü. Bu rakam Eylül ve Ekim aylarýnýn toplamýndan fazla. Ve bu rakamlar, bizzat Pentagon’un açýkladýðý “eksiltilmiþ” rakamlar. Gerçek sayýnýn bundan fazla olduðu, deðiþik kaynaklarca dile getiriliyor.Basýna yansýyan en son haberler ise, ABD’nin kendi paralý askerlerinin cesetlerini, gizlice Arap çöllerine gömdüðü þeklinde. Uðranýlan kayýplarýn yankeeleri nasýl sarstýðýný, son bir hafta içinde hava bombardýmanýna hýz vermesinden, Samara’daki katliamýndan anlamak mümkün. Burada 54 Iraklý’yý katleden ABD birlikleri, týpký Ýsrail’in Cenin’de yaptýðý gibi evleri yýktý, kasabayý harabeye çevirdi. Vahþetin boyutu o kadar büyük ki, sonunda, bizzat ABD askerlerinden bir grup, internet üzerinden orada yaþananlarý tüm dünyaya duyurmaktan kendilerini alamadýlar. Ýþgalciler, her taraftan düþmanla çevrili olmanýn verdiði korkuyla, çoluk çocuk herkese ateþ açýyorlar. Son bir haftada odun toplayan üç çocuk, “ellerinde silah olduðu” gerekçesiyle ABD askerlerince vuruldu. Çocuklardan biri 7 yaþýndaydý! Yaðma, talan, cinayet, tecavüz, katliam... Ýþte ABD’nin “özgürleþtirme operasyonu!” Nazileri aratmayan bu vahþi yaratýklar, kanla, ateþle, katliamla durumu kotarmaya uðraþýyor. Ama nafile! Kayýplar her geçen gün artýyor. ABD, saplandýðý bu batakta tamamen dengesizleþiyor. Direniþ Durdurulamaz Direniþ, her geçen gün yetkinleþiyor. Askeri alanda da istihbarat ve örgütlenme alanlarýnda da güçleniyor. 7 Ýspanyol casusunun öldürülmesi; Samara’da ABD konvoyunun pusuya düþürülmesi gibi olaylar, istihbarat aðýnýn güçlendiðinin açýk kanýtý. Helikopterlerin düþürülmesi, havan toplarýnýn kullanýlmasý vb. ise askeri alandaki geliþimin boyutunu gösteriyor. Özellikle helikopterlerin düþürülmesi önemli. RPGS (roketle atýlan el bombalarý) ilginç bir buluþ. Böylece her türlü füzeye karþý uyarý sistemleri bulunan helikopterler, bu silaha karþý “kör” kalýyor. Sonuçta da yeri öpüyor. Iraklý

8

direniþçiler, üstün ABD teknolojisini böylesine ilginç yöntemlerle bertaraf ediyor. Gerilla savaþýnýn kaçýnýlmaz vuruþlarý, týpký Vietnam’da olduðu gibi, ABD’yi zayýf noktalarýndan yakalýyor. Kendi özgürlüðü için savaþan bir halkýn gerilla vuruþlarýndan kurtulabilecek, onu yenebilecek hiçbir güç yoktur. Onu yenmek için ya tüm halký yok edeceksiniz ya da o halký kazanacak ve örgütleyeceksiniz. ABD ikincisini asla baþaramaz. Tam tersine, Irak halkýnýn tümü onlardan nefret ediyor. Washington Yalnýzlaþacak Mý? Washington, Irak saldýrýsýyla birlikte dünya halklarýnýn öfkesini kazanmýþtý. Dünya politik arenasýnda birkaç müttefikinin dýþýnda, kimseden destek alamadý. Ýþgale ortak olan bu müttefikler, son dönemde saldýrýlarýn hedefi oldular. Ýngiliz, Polonya, Ýtalyan ve Ýspanyol birlikleri kayýplar verdi. Japon diplomatlar ve G.Koreli sermayedarlar öldürüldü. Bu ülkelerin kamuoyunda askerlerin geri çekilmesi için yoðun bir baský oluþmaya baþladý. Durum böyle bir noktaya geldi ki, ABD kuklasý Geçici Konsey bile, yeni bir BM kararý ve yönetimin kendisine devri için sesini yükseltmeye baþladý. Kurt kocayýnca çakallarýn maskarasý olurmuþ. Durumu kötüleþen, köþeye sýkýþmaya baþlayan ABD, kendi kuklasý Irak Geçici Konseyi’nden bile tepki çeker hale geliyor. Baðdat’ýn iþgaliyle baþlayan zafer rüzgarlarý, bugün tersine döndü. ABD emperyalizmi rüzgar ekti, fýrtýna biçecek. Bir dönüm noktasýna geldik çattýk. Olaylarýn geliþim yönü kendini iyiden iyiye belli etmeye baþladý. CIA raporu, “Irak halký, düþmanýný (iþgalcileri, bn.) yenebileceðini düþünmeye baþladý” diye uyarýyordu Beyaz Saray’ý. Gerçekten de Irak halký bu gerçeði kavradý. Bir þey daha. Sadece Irak halký deðil. Savaþýn bugüne kadarki gidiþi, tüm halklara, muazzam silah gücü olan bu çapulcu sürüsünün üstesinden gelinebileceðini kanýtlýyor. ABD ve tüm emperyalistler bunun farkýnda. Böylesine vahþileþiyorlarsa, þiddet kullanýmýnda sýnýr tanýmýyorlarsa, bunun sebebi, Irak’ta korktuklarý yenilgiyle yüzyüze geliyor oluþlarýndandýr. Sam Amca, bugüne deðin halklara karþý giriþtiði tüm savaþlarý kaybetti. Bunu da kaybetmesi artýk çok yakýndýr.


DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR Devrimin Moral Gücü Olmaya Devam Ediyor

1

9 Aralýk katliamýnýn yýldönümünde, uzun yýllar Saðmalcýlar Cezaevi’nde kalmýþ, 19 Aralýk katliamýnda aðýr yaralanmýþ olan bir Leninist tutsakla yaptýðýmýz röportajý yayýnlýyoruz: Y.E.Mücadele Birliði: 19 Aralýk katliamýnýn üzerinden 3 yýl gibi bir zaman geçti, bugünden geriye dönüp bakýldýðýnda devletin bu katliamla amaçladýðý þey neydi? Yaþanan süreç neyi gösterdi?

uzun yýllar öncesinden baþlatýlmýþtý. Adým adým geliþtirildi ve süreç içinde 19 Aralýk katliamý noktasýna gelindi. Þu sorulabilir: Tekelci sermaye sýnýfý ve devlet, iç savaþý kazanmak için iþe neden zindanlardan baþladý? Bu sorunun yanýtý son derece yalýn: devrimci tutsaklar uzun yýllara yayýlan mücadeleleriyle, zindanlarý devrim mücadelesinin bir mevzisi, devrimin birer moral gücüne dönüþtürmüþlerdi. Baþka bir ifadeyle, devlet örgütlenmesinin en önemli ayaklarýndan biri, uzun çarpýþmalar ve mücadeleler sonucu felç olmuþtu. Zindanlar, “zindan” iþlevi görmez olmuþtu. Bu yüzden tekelci kapitalist düzen, sermaye sýnýfýnýn diktatörlüðü, zindanlarýn mevcut haliyle daha fazla gidemezdi artýk. Tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalist devletler durumun farkýndaydý. Ecevit, bu gerçeði, “cezaevlerini düzene sokmadan dýþarýyý düzene sokamayýz” yollu bir ifadeyle dile getirdi. Demek ki, sorun, düzen için bir ölüm-kalým; varlýk-yokluk sorunuydu. Devletin, emperyalistlerin onayýný alarak giriþtiði katliamýn boyutu bu konuda net bir fikir veriyor.

Bu sorunun yanýtý gerçekte, oldukça kapsamlýdýr. Devlet, F tipi zindan saldýrýsýyla “bir” þey deðil, çok þey hedeflemiþtir. Bugünden geriye þöyle bir göz atýldýðýnda, devletin bu saldýrýyla amaçladýklarýný daha net görmek mümkün. Ama devletin amaçlarýný görmek için bu kadar zaman geçmesine de gerek yoktu. Devletin F tipi zindan saldýrýsýyla neleri amaçladýðý, daha o zamanlarda görülüyordu. Devletin bu kanlý saldýrýyla pek çok þeyi amaçladýðýný söyledik. Fakat, eðer tüm hedeflerini birleþtirip bir tek amaca indirgeyecek olursak þunu söyleyebiliriz: Devlet, uzun yýllar süren iç savaþý kazanmak ve böylece devrimi boðmak istiyordu. Bu, onun en temel, belirleyici, bütün araçlarýný, politikalarýný, yönelimlerini kendisine baðladýðý amacýydý. Devlet, yýllar boyu süren ve giderek þiddetlenen iç savaþý kazanmak; devrimi boðmak için iþe, devrimci tutsaklara salY.E.Mücadele Birliði: Böyle dýrmakla baþladý. Aslýnda, F tipi zindan bir katliama neden olan ekonomik saldýrýsý ve 19 Aralýk katliamý, uzun bir ve siyasal olgular nelerdir? sürecin kýrýlma noktasýydý. Yani, saldýrý

9


Kýsaca söyleyecek olursak, düzenin yaþadýðý ekonomik ve politik kriz ile bu kriz temeli üzerinde yükselen iç savaþ, bu kanlý katliamýn koþullarý oldu... Sermaye sýnýfýnýn kendini nasýl bir tehlike altýnda gördüðü, Sakýp Sabancý’nýn sözlerinde belli olmuþtu. Hatýrlanacaktýr, Sabancý, yoksul sýnýflar için, “bunlar gecekondulardan gelip boðazýmýzý kesecekler” demiþti. Bu, duyulan büyük ve derin bir korkunun dýþa vurumuydu. Düzeni ve kendi varlýðýný tehdit altýnda gören sömürücü sýnýfýn her türlü çýlgýnlýðý, her türlü katliamý yapmasýný beklemek gerek. Y.E.Mücadele Birliði: F tipi saldýrýsý engellenebilir miydi? Bu soruya kesin bir yanýt vermek mümkün deðil. Fakat, sermaye sýnýfýnýn ve tekelci kapitalist düzenin içinde bulunduðu koþullarý düþündüðümüzde, devlet, düzeni korumak için ne olursa olsun böyle bir saldýrýya giriþecekti diyebiliriz. Çünkü, az önce de söyledim, sorun artýk düzen ve devlet için bir varlýk-yokluk; bir ölüm-kalým sorunuydu. Bu anlamda F tipi saldýrýsý engellenemezdi ama bu saldýrý, saldýrganlarýn bozgununa çevrilebilirdi. Evet, devrimci tutsaklar, devletin, düzenin, emperyalizmin bu saldýrýsýný bunlarýn bozgununa çevirebilirlerdi; böyle bir olasýlýk vardý. Üstelik bu, çok zayýf bir olasýlýk da deðildi. Þüphesiz, böyle bir olasýlýðýn gerçekleþmesi, devrim için büyük bir zafer olurdu. Fakat, bunun için gerekli koþullarý hazýrlamak gerekiyordu. Her þeyden önce, geliyorum, diyen saldýrýnýn çapýný görmek ve buna uygun hazýrlýk yapmak gerekti. Ne yazýk ki, hemen hemen bütün siyasi yapýlar, saldýrýnýn çapýný, derinliðini tahmin edemediler. Bir saldýrýnýn yaklaþmakta olduðunu görüyorlardý ama bunu, öncekilerin bir tekrarý, bilemediniz, biraz daha yoðunlaþmýþ bir tekrarý biçiminde görüyorlardý. Bu yüzden, bu saldýrýnýn da, 96’da olduðu gibi, Ölüm Orucu eylemiyle püskürtülebileceðini düþünüyorlardý. Leninist tutsaklar dýþýndaki bütün siyasi yapýlar bu düþünce-

10

deydiler. Hepsi Ölüm Orucunu en etkili eylem biçimi olarak seçmiþlerdi. Sadece TKEP/Leninist davasý tutsaklarý bu düþünceye karþýydýlar. TKEP/Leninist davasý tutsaklarý, giderek yaklaþan saldýrýnýn BAÞLANGIÇ olarak Ölüm Orucuyla deðil, fiili eylemlerle karþýlanmasý gerektiðini; Ölüm Orucunun ancak F tiplerine götürülme halinde doðru bir eylem biçimi olacaðýný; koþullarýn 96’ya göre çok deðiþtiðini, dolayýsýyla 96’da Ölüm Orucuyla elde edilen sonucun þimdi elde edilemeyeceðini söylüyorlardý. Ne yazýk ki, Leninistler kimseyi ikna edemeyerek tek baþlarýna kaldýlar. Ölüm Orucundan yana olanlar, devletin kanlý bir katliama giriþeceðine pek az ihtimal veriyorlardý. Öyle ki, katliamdan bir gece önce böyle bir þeye ihtimal vermeyen siyasi yapýlarýn olduðunu biliyoruz. Zaten bu yüzden fiili direniþ için ciddi bir hazýrlýk yapýlmamýþtý. Þayet bu yapýlmýþ olsaydý, durum çok daha farklý olabilirdi. Y.E.Mücadele Birliði: 19 Aralýk katliamý sonrasý nasýl bir duygu yaþadýnýz? Devrimin gücü konusunda ne hissettiniz? 19 Aralýk katliamý ortamý, tam ve gerçek bir savaþ ortamýydý. Göðüs göðse, üstelik en eþitsiz koþullarda sürdürülen bir çarpýþmaydý. Böyle bir ortamda insan elbette çok karmaþýk duygular yaþýyor. Düþünün ki, yanýbaþýnýzdaki arkadaþýnýzýn, yoldaþýnýzýn az sonra ölüm haberini alýyorsunuz. Ama onu düþünme fýrsatý bulamýyorsunuz, çünkü kurþun ve bomba yaðmuru sürüyor ve ölüm haberleri sürekli geliyor. Ama tutsaklarýn cesaretini, feda ruhunu, direnme gücünü gördükçe, katliamcýlarýn amaçlarýna ulaþamayacaklarýný daha iyi anladým. Bir çarpýþmayý kaybediyorduk ama teslim alýnamýyorduk. Yani devrim yenilmemiþti. Ýþte bu, devrimin gücüydü. Y.E.Mücadele Birliði: Murat Ördekçi ile ayný cezaevindeydiniz. Onun öne çýkan yönleri nelerdi, nasýl ölümsüzleþti? Murat’ý kelimelerle anlatmak imkansýz. O, gerçekten eþsiz kiþilikte bir yoldaþtý. Murat’ý tanýyan herkesin onun hakkýnda ayný þeyleri düþüneceðinden eminim. Devrime, partisine, yoldaþlarýna baðlýlýðý; disiplini, özverisi, görevlerini yerine getirir-


ken gösterdiði titizlik, çalýþkanlýðý herkes tarafýndan fark edilen, görülen özellikleriydi. Saldýrý baþlar baþlamaz, kurþun yaðmuru altýnda barikat kurmaya öncülük ettiðini söylemem, onu anlatmaya yeter mi bilmiyorum. Ya da, “teslim olun” çaðrýlarýna “asýl siz teslim olun, sizin için kurtuluþ yok” diye yanýt vermesi... Murat’ý böyle bir söyleþide anlatmak, zordan öte, imkansýz. Y.E.Mücadele Birliði: F tiplerinde Ölüm Orucu dýþýnda baþka eylem biçimleri mümkün müdür? Þüphesiz, F tiplerinde Ölüm Orucu dýþýnda eylem biçimleri mümkündür. Ancak ne kadar etkili olacaklarý ayrý bir konudur. F tiplerinde en azýndan þimdiye kadar gelen süreçte en etkili eylem biçimi Ölüm Orucudur. Yakýn gelecekte de böyle olacaðý anlaþýlýyor. Devrimci tutsaklar, F tipi zindanlara götürüldükten sonra Ölüm Orucu, en etkili eylem biçimine dönüþtü. F tipi zindanlarda fiili direniþ koþullarý, eski zindan koþullarýyla

karþýlaþtýrýlamayacak kadar za- devrimin, emekçi sýnýflarýn, proletaryayýftýr. Onun için, Ölüm Orucu, nýn lehine; burjuva diktatörlüklerinin, kaeylem biçimi olarak öne çýkýyor. pitalizmin aleyhine iþliyor. Bu gerçeði, burjuva sýnýfýn elini çabuk tutmaya çalýþY.E.Mücadele Birliði: Dev- masýndan da anlayabiliriz. Dolayýsýyla, letin yeni inþa ettiði D tipi (me- belki yeni infaz yasasýnýn uygulanma zarlýk tipi) cezaevleri ile neyi he- þansý hakkýnda kesin bir þey söyleyemedefliyor sizce? Yeni infaz yasasý- yiz ama, devletin iþinin hiç de kolay olnýn uygulama þansý var mý? mayacaðýný þimdiden rahatlýkla söyleyebiliriz. Çünkü, devrimci tutsaklar, bu yeDevlet, F tipi zindanlarý a- ni yasaya karþý da direneceklerdir. çarken neyi amaçladýysa, mezarlýk tipi zindanlar da ayný þeyi aY.E.Mücadele Birliði: Cezaevlerinmaçlýyor. Yani devrimci tutsak- deki devrimci tutsaklara bir mesajýnýz larýn direncini kýrmak, teslim al- var mý? mak; bunun için onlarý yalnýzlaþtýrmak, tecrit etmek, moral boDevrimci tutsaklar, proletaryanýn, zukluðuna sokmak vb. þeyleri a- yoksul ezilen sýnýflarýn bir parçasýdýrlar. maçlýyor. Bütün bunlarýn gelip Devrimci tutsaklar, boyun eðmeyen yadayandýðý bir genel amaç var: iç þamlarý ve direniþleriyle devrimin moral savaþý kazanmak, devrimi boð- kaleleri olmayý bildiler. Bundan sonra da mak... Bunlar sermaye sýnýfýnýn ayný çizgide yürüyeceklerinden þüphe ve devletin amaçlarýdýr. Ama bu yok. Onlar, en aðýr koþullarda dahi, eamaçlarýný gerçekleþtirip gerçek- mekçi sýnýflara çok þey katmayý baþardýleþtiremeyecekleri ayrý bir konudur. Yeni lar. Devrimci tutsaklara diyebileceðimiz infaz yasasýnýn uygulama þansý için de tek þey þudur: Direngen, boyun eðmeayný þeyi söyleyebiliriz. Yani bu bir çatýþ- yen, teslim alýnmayan kararlý duruþunuzmadýr, bir savaþtýr ve doðal olarak, çatýþ- la devrimin moral gücü olmaya devam emalarýn, savaþlarýn sonucu güçler denge- diyorsunuz. Varlýðýnýz, devrimimizin sine, güç halkýn derinliklerine uzanmýþ iliþkilerigüçlü ve saðlam köklerinin ifane baðlýdesidir. Böyle köklere sahip bir dýr. Çatýþdevrim asla yenilmez. madan, iç savaþtan kimin galip ayrýlacaðý, tamamen bu iliþki tarafýndan belirlenecektir. Bununla birlikte þunu söyleyebiliriz: Bütün dünyada emperyalistkapitalist sistem, sýçramalý çöküþ sürecine girmiþ ve burjuva diktatörlükler her ülkede çatýrdarken, Türk tekelci sermaye sýnýfýnýn bunlarýn dýþýnda kalmasý, yahut kalacaðý beklenemez. Zaman

11


19 Aralýk Katliamý Unutulmayacak!

PROLETARYA VE KÜRT HALKI ZÝNDANLARI YIKMADAN ÖZGÜRLEÞEMEZ

Devletin F-Tipi zindanlarý faaliyete sokmak için yaptýðý 19 Aralýk katliamýnýn üzerinden tam üç yýl geçti. Emekçi sýnýflarý ve tüm dünyayý yanýltmak, eyleminin gerçek içeriði hakkýnda aldatmak için büyük bir ikiyüzlülükle “Hayata Dönüþ” adýný verdiði bu kanlý katliam, Türkiye tarihinin tanýk olduðu en büyük katliamlardan biri olmuþtur. Hazýrlýk süreci ve uygulanýþ biçimiyle 19 Aralýk katliamý, faþist devletin zindanlar politikasýnda bir dönüm noktasýna geldiðini; bu dönüm noktasýný gerçekleþtirmek için neleri göze aldýðýný gösteriyordu. Dönemin Baþbakaný Ecevit ve Adalet Bakaný H.Sami Türk, katliamda 32 devrimci tutsaðýn öldürüldüðü haberi üzerine, “Düþündüðümüz kadar ölü yok” açýklamasýný yaptýlar. Belli ki, çok daha fazla sayýda devrimci tutsaðýn ölümünü göze almýþlardý. Bu konuda, faþist devlet cephesinde deðiþen bir þeyin olmadýðý, katliamýn mimarlarýndan Ali Fuat Ertosun’a “Devlet Üstün Hizmet Madalyasý” verilmesinden anlaþýlýyor. Devlet, 19 Aralýk katliamýnýn mimarlarýndan birine böyle bir madalya vererek gelecekte izleyeceði politikalar hakkýnda bir mesaj vermiþ oluyor. Bu, zindan politikasýnýn aynen süreceði ve yeni politikalarla takviye edileceði mesajýdýr. Nitekim, yeni infaz yasa tasarýsý, DTipi dedikleri mezar cezaevlerinin inþa edilmesi tek tip elbise hazýrlýklarý, üç yýldýr süren Ölüm Orucuna karþý izledikleri politika bu mesajýn içiriðine uygun düþmektedir. Devrimci tutsaklara karþý izlenen tecrit, imha ve teslim alma politikasý tüm hýzýyla sürüyor. Faþist devletin tecrit, imha, teslim alma politikasýndaki bu kararlýlýðý; F-Tiple-

12

rinin yanýnda D-Tipi denen mezar cezaevlerindeki ýsrarý sorunun sýnýflar mücadelesi ve düzenin varlýðý açýsýndan önemini gösteriyor. Bütün büyük ve sarsýcý toplumsal olaylarda, düzenin bekçilerinin, sözcülerinin dikkatleri zindanlar ve devrimci tutsaklar üzerine çekmeleri boþuna deðil. Her olaydan, devrimci tutsaklar üzerindeki baskýyý yoðunlaþtýrmak için yararlanmaya çalýþmalarý; toplumdaki en ufak kýpýrtýda zindanlarý ve devrimci tutsaklarý gündeme getirmeleri, zindanlarýn düzen açýsýndan taþýdýðý önemin sonucudur. Tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet, devrimci tutsaklarýn tecrit ve imhasýný düzenin devamý açýsýndan yaþamsal önemde görüyorlar. Emperyalistler de ayný düþünceyle hareket ediyorlar. Bu yüzden, F-Tiplerinin hayata geçirilmesi için, katliam yapmak dahil, faþist devlete tüm politikalarýnda tam destek vermiþlerdir. F Tipi Zindanlar, Tecrit Ve Ýmha Bir Devlet Politikasýdýr F Tipi zindanlarý, devrimci tutsaklarýn tecrit ve imha edilmesi politikasýný çeþitli burjuva partilerine, kiþilere yada bürokratlara baðlayanlar; bu anlama gelecek bir propaganda yürütenler büyük bir aldanma içindeler. Bu politika, baþta Avrupalý emperyalistler olmak üzere, tüm emperyalist güçlerin onayýný almýþ bir devlet politikasýdýr. Bu politikanýn temelleri, 1980’li yýllarýn baþlarýnda atýlmýþtýr. Devrimci tutsaklara birer “rehine” gözüyle bakan faþist devlet, iþçi sýnýfýna, emekçi halka, Kürt halkýna ne zaman gözdaðý verme ihtiyacý duymuþsa, zindanlarda tuttuðu devrimci

tutsaklarý iþaret etmiþ, gözünü onlara çevirmiþtir. Kürdistan’da gerilla savaþýnýn baþlatýlmasýna Hýdýr Aslan ve Ýlyas Has adlý devrimcileri idam etmekle yanýt veren faþist devlet, bugün de ayný politikayý sürdürmektedir. Faþist devletin bu politikaya sýký sýkýya sarýlmasý, iç savaþýn mantýðýna uygun bir durumdur. Baþka bir ifadeyle, “rehine” politikasý, iç savaþýn varlýðýnýn bir ifadesi ve kanýtýdýr. Zindan katliamlarýnýn 90’lý yýllarýn ortasýndan itibaren artmasý ve her yýl þiddetlenerek sürmesi, iç savaþýn 90’lý yýllarda vardýðý boyutun göstergesi oldu. Tekelci kapitalist düzenin ve onun politik zor aygýtý olarak faþist devletin, 90’lý yýllar boyunca, proletaryanýn, emekçi halklarýn ve Kürt halkýnýn yoðun saldýrýlarý altýnda nasýl bir korkuya kapýldýðý biliniyor. Sakýp Sabancý, “bunlar gecekondulardan gelip boðazýmýzý kesecekler” sözleriyle bu korkuyu en yalýn haliyle dile getirmiþtir. Ýþte bu ayný yýllar, faþist devletin, kuralsýz bir savaþ yürüttüðü, Mehmet Aðar gibi katillerin en ileri mevkilere getirildiði; “bin operasyon” dedikleri gözaltý kayýplarýnýn, açýk infazlarýn, iþkencede adam öldürmelerin, Sivas, Gazi katliamlarýnýn yapýldýðý yýllardý. Ayný yýllar, Buca zindanýndan baþlayarak Ümraniye, Diyarbakýr zindanlarýnda, Ölüm Oruçlarýnda, Burdur, Bergama zindanlarýnda tutsaklarýn, birer “rehine” olarak katledildiði yýllar oldu. F-Tipi zindanlar iþte bu koþullarda; iç savaþýn en sert biçimiyle sürdüðü, savaþý kazanmak için emperyalizmin desteðini arkasýna alan sermaye sýnýfýnýn hiçbir kural tanýmadan hareket ettiði koþullarda gündeme geldi. Yani, tekelci sermaye sýnýfýnýn kendi egemenliðini korumak için ö-


lüm-kalým savaþý verdiði koþullarda F-Tipi ðýrlaþarak sürüyor. liniyor. Bunun yaný sýra, yeni hazýrlanan zindanlar gündeme geldi. Tekelci sermaye 90’lý yýllar bu konuda yeterince açýk- infaz yasasý tasarýsý, TCK tasarýsý, tek tip sýnýfý, eski zindanlarla artýk egemenliðini layýcý ve öðreticidir. Bu yýllar boyunca elbise hazýrlýklarý yakýn gelecekte zindan sürdüremez, daha fazla birlikte yaþayamaz CHP, DSP, MHP, ANAP, DYP, RP ve en politikalarýnda devletin nasýl bir yol izleduruma gelmiþti. son AKP gibi sayýsýz burjuva parti hükü- yeceði hakkýnda bir fikir vermektedir. Bilindiði gibi zindanlar, sömürücü sý- met kurdu; sayýsýz bürokratlar deðiþti ama Tekelci sermaye sýnýfý, düzeninin ve nýflarýn egemenlik aygýtlarýnýn en önemli- zindan politikalarý deðiþmedi. Aksine, hü- diktatörlüðünün devamý için gerekli politilerinden biridir. Bu gerçek, sömürücü sý- kümeti kuran her burjuva parti; yeni ata- kalarýn bilincinde görülüyor. Peki ya iþçi nýflarýn tüm tarihi boyunca böyle olmuþtur. nan her bürokrat kendinden öncekinin zin- sýnýfý, diðer emekçi sýnýflar ve Kürt halký? Zindanlar, her zaman, egemen sýnýfýn ezi- dan politikasýný aðýrlaþtýrarak sürdürdü. Bu Devrimin bu toplumsal güçleri, baský ve elen sýnýflarý korkutma, sindirme, gözdaðý anlamda hükümette hangi partinin olduðu; gemenlik altýnda tutulmalarýnýn önemli averme ve teslim alma aracý olmuþtur. Oy- MGK’da yer alan komutanlarýn kimliði vs. raçlarýndan olan zindanlara karþý nasýl bir sa, Türkiye ve Kürdistan’da devrimci tut- önemli deðildir. mücadele çizgisi izlemeliler? Sosyal-resaklarýn mücadeleleri sonucu, zindanlar, formistlerin ve oportünistlerin kendilerine Bu gerçeklere bakarak bugün ve geleburjuvazinin kendilerine biçtiði bu rolü yesöyledikleri gibi, tecride karþý mücadeleyi cekte tekelci sermaye sýnýfýnýn zindan porine getiremez olmuþlardý. Zindanlar, uzun baþa alarak tutarlý, kararlý ve sonuç alýcý litikasýnýn ne olacaðýný doðru biçimde çöyýllara yayýlan ve büyük bedeller ödenen bir mücadele yürütebilirler mi? zümleyebiliriz. Tekelci sermaye sýnýfý, dikmücadeleler sonucunda, sindirme, gözdaðý Þurasý çok açýk; tekelci kapitalist dütatörlüðünü emekçi sýnýflarýn tehdidi altýnverme, teslim alma aracý olmak yerine, zen ve faþist devlet varolduðu sürece zindevrimin birer moral kaleleri haline gel- da gördüðü sürece, zindanlarda imha, tec- danlar sorunu da aðýrlaþarak sürecektir. miþlerdi. Avrupalý emperyalistlerin dahi rit ve teslim alma politikalarýna baþvura- Zindan koþullarýnýn iyileþtirilmesi mücaTürkiye’deki zindanlarýn durumunu gün- caktýr. delesini baþa almak ya da salt bununla Uygulamalar ve yapýlan hazýrlýklar bu kendini sýnýrlamak iþçi sýnýfýna ve devridemlerine almalarý ve kapitalist düzenin ayakta tutulabilmesi için zindanlarýn mutla- gerçeði açýkça gösteriyor. Faþist devlet, F- min diðer toplumsal güçlerine kalýcý bir ka yeniden “yapýlandýrýlmalarý” gerektiði- Tipi zindanlara karþý yürütülen eylemlere çözüm saðlamayacaktýr. Çünkü, tekelci ni söylemeleri boþuna deðildi. Avrupalý ve tepkilere aldýrmaksýzýn F-Tiplerini ara- sermaye diktatörlüðü, varolduðu sürece bu emperyalistler, Türkiye’de burjuva düze- tacak yeni zindanlarýn yapýmýný sürdürü- sorunu yeniden üretecektir. Tam da bu nenin ciddi bir tehlike altýnda olduðunu görü- yor. Mezar tipi denen bu zindanlarýn bazý- denle, devrim güçleri zindan sorununu larýnýn faaliyete hazýr hale geldiði dahi biyorlardý ve bu tehlikeyi atlatmak için çözmek için, bu sorunun kaynaðýna ilk önce zindanlarýn, deyim uygunsa yönelmek; zindanlarý yýkarak tutsakzaptu-rapt altýna alýnmasýný istiyorlarlarý özgürleþtirme hedefini baþa aldý. Tüm tepkilere raðmen F-Tipi zinmak zorundalar. Faþist devletin tecrit, imha, teslim danlar konusunda Türk burjuvazisine Bir sýnýf ancak tutsak düþmüþ önalma politikasýndaki bu kararlýlýðý; tam destek vermelerinin nedeni buderlerine sahip çýkmayý bildiði, onlarý F-Tiplerinin yanýnda D-Tipi denen mezar dur. Bu destek, bugün de eksilmeden özgürleþtirmeyi hedef haline getirdiði cezaevlerindeki ýsrarý sorunun sýnýflar sürüyor. zaman kurtuluþ bilincine eriþmiþ demücadelesi ve düzenin varlýðý açýsýndan mektir. Tutsak düþmüþ önderlerine saönemini gösteriyor. Bütün büyük ve hip çýkmayý, onlarý özgürleþtirmeyi Zindanlar Bir sarsýcý toplumsal olaylarda, düzenin bilmeyen, hedef olarak önüne koymaDevrim Ve Ýktidar bekçilerinin, sözcülerinin dikkatleri yan bir sýnýf ne kurtuluþ bilincine varSorunudur zindanlar ve devrimci tutsaklar üzerine mýþtýr, ne de kurtuluþu hak eder. TürGörüldüðü gibi, zindanlar, tekelkiye ve Kürdistan emekçi sýnýflarý tutci sermaye diktatörlüðünün önemli açekmeleri boþuna deðil. Her olaydan, sak düþmüþ önderlerine sahip çýkma yaklarýndan biridir. Zindanlarýn, tedevrimci tutsaklar üzerindeki baskýyý bilincine ulaþmada önemli bir mesafe kelci sermaye diktatörlüðü içindeki yoðunlaþtýrmak için yararlanmaya almýþlardýr. Tutsaklarýn mücadelesine yeri ve tekelci sermaye sýnýfýnýn zinçalýþmalarý; toplumdaki en ufak kýpýrtýda verilen destek, onlarla yapýlan dayadanlara biçtiði rol, bu sorunu bir devzindanlarý ve devrimci tutsaklarý nýþmanýn çapý bunun somut kanýtýdýr. rim ve iktidar sorunu haline getirmekgündeme getirmeleri, zindanlarýn düzen 19 Aralýk katliamý öncesinde ve hetedir. Yani sorun, hükümetlerin, buraçýsýndan taþýdýðý önemin sonucudur. men sonrasýnda emekçi sýnýflarýn tutjuva partilerin, bürokratlarýn “ikna” Tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet, sak düþmüþ önderlerine nasýl sahip edilmeleri; bunlar üzerinde baský uydevrimci tutsaklarýn tecrit ve imhasýný çýktýklarý unutulmuþ deðil. gulanmasý meselesi deðildir. Böyle düzenin devamý açýsýndan yaþamsal Bu, emekçi sýnýflara ve Kürt halbir politikayla bir yere varýlamaz. Olsa olsa, emekçi sýnýflarda olmayacak önemde görüyorlar. Emperyalistler de ayný kýna götürülecek bilincin, gösteriledüþünceyle hareket ediyorlar. Bu yüzden, cek hedefin içeriðini de ortaya koyubeklentiler yaratýlýr; burjuva partiler F-Tiplerinin hayata geçirilmesi yor. Devrimin tüm toplumsal güçlerihakkýnda yanýlsamalara yol açýlýr. Uiçin, katliam yapmak dahil, faþist devlete ni zindanlarý yýkmak ve tutsaklýklarý zun yýllardýr hükümetler deðiþiyor, özgürleþtirmek bilinciyle eðitmeli, Adalet Bakanlarý deðiþiyor, hükümettüm politikalarýnda tam destek onlarý bu hedefe doðru harekete gelerdeki partiler, bürokratlar deðiþiyor, vermiþlerdir. ama zindanlar sorunu olduðu yerde açirmeliyiz.

13


Zindanlarý Yýkacak, ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! ZÝNDANLARINIZI DA SÝZÝNLE BÝRLÝKTE YIKACAK

ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!

19 Aralýk 2000 tarihi, zindan mücadelesinde, dolayýsýyla sýnýflar mücadelesinde önemli bir yer tutuyor. Sermaye sýnýfý ve onun devleti iþçi ve emekçi sýnýflara saldýrýsýný bu tarihte zindanlarda baþlattý. Daha önce de zindanlardaki devrimci ve komünist tutsaklara birçok kez saldýrý düzenlemiþ, tutsaklar iþkencelerden geçirilmiþ, katledilmiþlerdi. Ancak 19 Aralýk’ý yaratan özgün koþullar vardý. Bu, zindandaki devrimci komünist tutsaklara yönelik en kapsamlý, en planlý ve en vahþi saldýrý olmasýnýn yaný sýra, devrimci ve komünist tutsaklarýn zindanlardaki mücadelesinde de yeni bir dönemin baþlangýcý oldu. 19 aralýk 2000 sabahý Bayrampaþa, Ümraniye, Çanakkale, Çankýrý, Bartýn, Ulucanlar, Uþak, Malatya, Afyon, Bursa, Karaman-Ermenek, Ýzmir-Buca, Nevþehir, Adana-Kürkçüler, Adana-Ceyhan, Aydýn, Kýrþehir, Diyarbakýr, Elbistan, AydýnNazilli cezaevlerine geceyarýsý belirlenmiþ bir saatte baþlatýlan saldýrý sonucu, 28 devrimci tutsak ölümsüzleþti; yüzlercesi yaralandý ve sakat kaldý. Sermaye sýnýfý ve onun devleti, daha büyük bir katliam yapmayý düþünüyordu. Bugünden bakýldýðýnda bunun hazýrlýklarýnýn da yapýlmýþ olduðu anlaþýlýyor. O güne kadar böyle bir saldýrýyý göze alamamýþ olan faþist devletin, yüzlerce ceset torbasý hazýrlayarak, ordu ve polisiyle böyle bir operasyonu planlamasý, onun tek baþýna yeltenebileceði bir þey deðildi. TC devleti, bu saldýrýyý ancak ve ancak ABD ve AB emperyalistlerinin desteðiyle yapabilirdi. AB’den TC devletine cezaevlerinin iyileþtirilmesi yönünde bir baský oluþturmasýný bekleyenleri hayal kýrýklýðýna uðratýrcasýna bu katliam her þeyden önce, AB emperyalizminin açýk desteðiyle gerçekleþtirildi. Türkiye’de bir devrim tehlikesini sezen Avrupalý emperyalistler, bunu engellemek için devrimin yüreðinin attýðý yerlerden biri olan cezaevlerine yapýlacak saldýrýya vize verdiler. Katliam sonrasý açýlan F tipi zindanlarla ilgili AB emperyalistlerinin yaptýklarý açýklamalar, bunun en açýk kanýtý. F tiplerini gezip gören Avrupalý heyetler, duyduklarý memnuniyeti ifade etmekten çekinmemiþlerdir.

Katliamýn Nesnel Zemini Egemen sýnýflarý bu denli büyük bir vahþilikle kan dökmeye iten nedenler üzerinde de durmak gerekiyor. 19 aralýk katliamýný telkin edenler, planlayanlar ve bizzat yapanlar, ken-

14

dilerini bir görevle yükümlü hissediyorlardý: Zindanlarýn birer devrim okulu haline gelmemesi ve devrime en büyük moral gücü veren yerler olmaktan çýkarýlmasý... Bizzat baþbakanýn aðzýndan “Cezaevlerine hakim olmadan sokaklarý kontrol altýna almamýz mümkün deðil” diye açýklanan bu gerçek, sermaye sýnýfý ve onun devletinin vahþetinin nedenini anlatmaya yeter. Devrim paranoyasýna tutulmuþ olan devlet, bu düþünceden kendisini kurtarabilmek için devrime güç katan, onu yaþatan her þeye tüm acýmasýzlýðýyla saldýrmaktan çekinmedi.

Zindanlarýn Sýnýf Mücadelesi Ýçindeki Konumu Zindanlar, tüm sýnýflý toplumlar tarihi boyunca egemen sýnýf ya da sýnýflarýn ezilen ve sömürülen sýnýflarý baský altýnda tutmak, onlarý tehdit ve tecrit etmek amacýyla boyunlarý üzerinde Demokles’in kýlýcý gibi salladýklarý bir baský aracýdýr. Mahkemeler ve zindanlar, faþist devletin birbirini tamamlayan


iki kurumu olarak iþçi sýnýfý ve emekçileri, onlarýn politik temsilcilerini mücadeleden uzak tutmak amacýna hizmet etmiþtir. Böylece hem onlarý pratik mücadeleden uzak tutmaya, hem de içeride baský ve terörle sindirmeye çalýþmýþlardýr. Devrimci ve komünistleri dört duvar arasýna hapsederek onlarýn düþünce ve duygularýný da daraltacaklarýný düþünenler, bugüne kadar hep yanýldýlar. En eski politik tutsaklardan bir olan Augusto Blanqui, mahkemede kendisine sorulan “bunca yýl cezaevinde kaldýktan sonra (Blanqui tam 36 yýl cezaevinde kaldý bn.) piþmanlýk duymuyor musun?” sorusuna “asla” diye yanýt vermiþ ve bu konuda önemli bir örnek olmuþtur. Bir diðer örnek, yakýn zaman öncesinin politik tutsaklarýndan biri olan “Moabit Hapisanesinden Notlar” kitabýyla tanýnan Demokratik Alman Cumhuriyeti’nin son devlet baþkaný Eric Honnecker’dir. Cezaevinden çýkar çýkmaz milyonlarca insaný enternasyonal selamýyla selamlayan Honnecker... Buradan çýkarýlmasý gereken en önemli sonuç, yüzyýllardýr proletarya ile burjuvazi arasýnda süren savaþýmda burjuvazinin zindanlarda devrimci ve komünistleri teslim alma politikasý sonuç vermemiþ, katliam ve zulme raðmen baþeðmeyenler, hep devrimci ve komünistler olmuþtur. Onlar nasýl bir kumaþtan dokunduklarýný, nasýl teslim alýnmaz bir iradeye sahip olduklarýný tüm dünyaya göstermiþlerdir. Ne mahkemelerde alýnan aðýr hükümler, ne zindanlarda süren aðýr iþkenceler devrimci tutsaklara ve komünistlere sýnýflar mücadelesi içindeki yerini unutturmuþtur.

Zindanlarýn Yýkýlmasý Bir Devrim Sorunudur Sermaye sýnýfý ve onun devleti zindanlarý devrimci tutsaklar ve komünistler için birer “kaplan kafesi”ne dönüþtürmeye çalýþýrken, devrimci ve komünist tutsaklar da zindanlarý yýkma mücadelesi veriyorlar. Türkiye tekelci burjuvazisi 19 Aralýk operasyonu ve F tipleri ile emperyalizmin ekonomik ilhak ve yýkým programlarýna entegre olmanýn önündeki en büyük engellerden birini ortadan kaldýrmaya çalýþmýþtýr. Hem büyük bir ekonomik-siyasi kriz içinde olmak, hem de büyük bir sömürü gerçekleþtirmek ancak ve ancak karþý-devrimci zor aygýtlarýný devreye sokarak mümkün olabiliyor. 19 aralýk katliamý, Türkiye ve K.Kürdistan’da burjuva ideologlarýn söylemiyle “sosyal patlama”yý yani devrimi engellemek ve IMF politikalarýný hayata geçirmek için yapýldý. Devrimci tutsaklar aðýr bir darbe almýþ olsalar da devrimin nesnel geliþimi sürdüðü müddetçe aslolan zaferin bir gün mutlaka bizim olacaðýna inanmaktýr. Ancak bunun için her þeyden önce zindanlarýn yýkýlmasý sorununun devrimle birlikte ele alýnmasý gerekiyor. Bunun pratik ifadesi, sürmekte olan Ölüm Orucudur. Zindanlarýn yýkýlmasý ve tutsaklarýn özgürleþtirilmesi, Geçici Devrim Hükümeti programýnýn en önemli maddelerinden biridir. Devrim, ilk somut sonucunu zindanlarda gösterecektir. Özgürlüðü getiren devrim olacaktýr.

FABRÝKA ZÝNDAN YAÞAMI GÝBÝ Merhaba, Ben 17 yaþýnda bir iþçiyim. 4 senedir çalýþýyorum yani 13 yaþýmdan beri. Ortaokuldan sonra tekstile girdim, hala orada devam ediyorum. 08.30-19.00 arasý çalýþýyorum, yani 10,5 saat. Hemen her gün mesai oluyor. Bunun haftada 2 günü ise sabahlama þeklinde geçiyor. Sürekli ustabaþýnýn emirleri altýnda çalýþýyoruz. Çalýþtýðým iþyeri 500 kiþilik olup, kamera nedeniyle sürekli gözlem altýndayýz. Bu arada tuvalete bile kart basarak gidiyoruz. Ayda 40 defa gitme hakkýmýz var. Fazlasý maaþtan kesiliyor. Günde 2 defa çay molasý var, 10’ar dakika. 1 dakika geç kaldýn mý yarým saat parasý kesiliyor. Ayda 2 kere iþe gitmedin mi iþten atýyorlar. Hiçbir arkadaþýmýz veya yakýnýmýz fabrikaya giremez. Haberli dahi olsa, ancak biz çýkabiliriz. (Tabi önemliyse) Makinacýlar arasýnda kim daha ustaysa o diðerine göre daha ayrýcalýklý muamele görüyor. Mesela yemek sýralarýnda onlar öne geçerler. Ücretlerini alýrken sýrada öne geçerler. Bazen de bizi ayakçý gibi kullanýrlar. Bu düzen, ast-üst iliþkisi, askeriyeye benziyor; bunu da patronlar böyle istiyor. Çünkü iþçilerin bir araya gelmelerini istemiyorlar. Bundan 4 ay önce, zam alabilmek için 24 kiþi makinalarý kapatýp dýþarý çýktýk. Ertesi gün patronlar tek tek evlerimize gelip bizlere zam yapacaklarýný söylediler. Ancak sadece eylemi

yapan 24 kiþiye zam yaptýlar. Sonra diðerleri de yapmaya çalýþtý ama baþarýlý olamadýlar. Ýþyerinde “eþþek” gibi çalýþýr, ama hakkýmýzý alamazdýk. Makinanýn bir iðnesi kýrýlýnca dünyanýn lafýný yersin. Hemen hemen hepimize küfür ederler. Günlük bize verilen adeti bitiremediðimiz zaman, sabaha kadar (gerekirse) mesai yapmak zorundayýz. Sabahlamalarda ise en fazla 4-5 saat uyuyabiliyorsun. Yemeklerde ise sýklýkla bayat ekmek koyuyorlar. Ayrýca usta baþýyla en ufak bir tartýþmada kapýnýn önündesin. Kýsacasý fabrika yaþamý zindan yaþamý gibi... Ýþçi arkadaþlar, sizlere önerim öncelikle kendinizi ezdirmemeyi öðrenin. Ýþçi arkadaþlarýnýza emek ve sermaye çeliþkisini anlatýn. Onlara birlik olmalarý ve bu sisteme karþý savaþmalarý gerektiðini öðretin. Filistin ve Irak halklarýnýn yaþadýðý emperyalist saldýrýlar konusunda da birþeyler söylemek istiyorum. Bu ezilen halklarýn yaþadýklarýný hissetmeye, anlamaya çalýþalým ki, bir gün bizlere de böyle saldýracaklarýný unutmayalým. Zaten bu son bombalamalar da bunun göstergesidir. Son olarak, iþçi arkadaþlar, patronlar her zaman sizi ezmek için birbirinize düþürmeye çalýþacaktýr. Sakýn kanmayýn. Y.E. Mücadele Birliði Okuru Sarýgazi’den Bir Ýþçi

15


SERMAYENÝN GERÇEK YÜZÜ: 19 ARALIK KATLÝAMI... iZndanlar... Sýnýflý toplumlarda, egemen sýnýfýn en önemli egemenlik araçlarýndan birisidir zindan. Mülksüzleri baský altýnda tutabilmek ve kölece yaþatmak için, ordu, polis gibi kolluk güçlerinin yanýsýra her zaman zindanlara da ihtiyaç duymuþtur mülk sahibi sömürücü sýnýflar. Tarih boyunca sayýsýz örnekleri vardýr. FTipleri de, tekelci burjuvazinin, sýnýf diktatörlüðünün devamý için yaþamsal önemdedir. 91-2 2Aralýk 0200’de 02 ayrý zindanda ayný anda baþlayan saldýrýya, 8aj ndarma komando taburu, 73birlik, b8in 535 askeri personel, onbinlerce gardiyan ve çevik kuvvet katýldý; bu katliamda, 02 bini aþkýn gaz bombasý kullanýldý. Katliamýn bilançosu, 82tutsaðýn katledilmesi, geri kalanlarýn hemen hemen hepsinin yaralanmasýydý. Bayrampaþa: 2otobüs aj ndarma timi, 03 otobüs aj ndarma ekibi, skorsky helikopter kullanýldý. 41saat süren saldýrýda aj ndarmanýn elinde bomba bittiði için Ankara m E niyet Müdürlüðü’nden takviye gaz bombalarý alýndý. Murat Ördekçi (TKE )L /P, Mustafa Yýlmaz, Cengiz aÇlýkoparan, Ali Ateþ, Aþur Korkmaz, ýFrat Tavuk, Özlem rEcan, Seyhan Doðan, eÞfinur Tezgel, Gülser Tuzcu, Nilüfer Alcan, Yazgülü Güder Öztürk (DHKP -C) adlarýndaki 21devrimci tutsak alçakça katledildi. Ümraniye: 38saat süren saldýrýda binlerce gaz bombasý kullanýldý. Skorsky helikopter kullanýldý. aJ ndarmanýn elinde gaz bitince Ankara m E niyet Müdürlüðü 040 gaz bombasý gönderdi. Ahmet bÝ ili, rEcan oPlat, ýRza oPyraz, Umut Gedik, Alp Ata Akçagöz (DHKP -C) adlarýndaki 5 devrimci tutsak alçakça katledildi. Çanakkale: saldýrýda 5bin 84adet gaz bombasý, skorsky helikopter ve aj ndarma özel operasyon timleri katýldý. 56saat süren saldýrýda, iFdan Kalþen, lÝker Babacan (DHKP -C), Sultan Sarý, aFhri Sarý (P KK-DÇ S) katledildi. Bursa: Murat Özdemir (DHKP -C), Ali hÝ san Özkan (TKP (ML ) katledildi. Ceyhan: ,85 saat süren saldýrýda, tutsaklar bir teðmen ve askeri rehin aldýlar. Halil Önder (DHKP -C) saldýrýnýn son bulmasý için kendini yaktý, 62Aralýk’ta ölümsüzleþti. Çankýrý: Saldýrý 01 saat sürdü. rÝfan Ortakçý, Hasan Güngörmez (DHKP -C) katledildi. Uþak: Yasemin Cancý, Berrin Býçkýlar (DHKP -C) adlý devrimciler katledildi. Toplam 82devrimci tutsak 91 Aralýk operasyonunda katledildi. 82karanfil güneþe uðurlandý.

16

Tutsaklar zorla FTiplerine yerleþtirildi. Ama teslim olmadýlar. Bundan sonra yoðun bir þekilde iþkence ve baský gördüler. Ümraniye’den Kandýra zindanýna sevk edilen tutsaklara askerler tarafýndan, “sadece altý kiþi öldü, oniki kiþi öldürecektik, daha altý kiþilik kontenjanýmýz var” cümlesi bile sermayenin saldýrýya ne zamandan beri hazýrlandýðýný kanýtlýyordu. Sevk sonrasý tutsaklara; “en büyük asker bizim asker” dedirtmeye çalýþma, istiklal marþý söyletmeye çalýþma, potinleri öptürmeye çalýþma, aj ndarma tarafýndan kafalarýna iþeme, kafayý duvara çarpma, yerlerde sürükleme, tehdit, küfür, kaba dayak, copla-kalasla vurma, copla tecavüz, soðuk suya tutma... iþkencelerinin hepsi yapýldý. aFþist devletin onlarca yýldýr iþçileri, emekçileri devrimci komünistleri sindirmek için yapýlan faþist baský ve katliamlarý halklarýmýz iyi biliyorlar. Katliamlar unutulmayacaktýr. Dönemin Baþbakaný cEevit’in, “ cezaevlerinde asayiþi saðlamadan yurtta asayiþi saðlayamayýz” sözü herþeyi açýklýyor. Ancak ne zindanlardaki faþist uygulamalar ne de dýþardakilere yapýlanlar, ezilensömürülen yýðýnlarýn devrim ve sosyalizm yürüyüþünü engelleyememiþtir, engelleyemez de. uÞ anda TKE L /Pve DHKP -C tarafýndan sürdürülen Ölüm Orucu eylemi, tutsaklarýn asla FTiplerini kabul etmeyeceklerinin göstergesidir.


DISA DISA SERHILDAN Türkiye ve Kürdistan’da sýnýflar mücadelesi yeni bir sýçramanýn eþiðinde bulunuyor. Belli bir süre güç biriktiren, hazýrlýklarýný gözden geçiren iþçi ve emekçi sýnýflar, þimdi yeniden büyük eylemlere hazýrlanýyor. Bu süreçte Kürdistan Ulusal Kurtuluþ Mücadelesi (KUKM)’nin nasýl bir seyir izleyeceði ayrýca önem kazanýyor. Her ne kadar “ulusal” yönü aðýr bassa da KUKM esas olarak ulusal-sýnýfsal temelde geliþme gösterdi. Nesnellik onu böyle olmaya zorladý. Günümüzde artýk hiçbir ulusal kurtuluþ mücadelesi salt ulusal temelde geliþme gösteremez. Toplumsal kurtuluþu hedeflemeyen hiçbir ulusal kurtuluþ hareketi mücadeleyi, zaferle sonuçlandýramaz. Bu nedenle günümüzde KUKM, yönünü toplumsal kurtuluþa çevirmek zorundadýr. Kürdistan’daki sýnýflararasý iliþki yeniden düzenlenmeden, Kürt halkýnýn kurtuluþu gerçekleþemez. Kürt halký ancak proletaryanýn önderliðinde ve onun bayraðý altýnda savaþarak özgürlüðüne kavuþacaktýr. Sorun þimdi bu savaþýn nasýl verileceðindedir. Son beþ yýldýr Kürt halký, adeta kýzaða çekilmeye çalýþýlýyor. Abdullah Öcalan’ýn yakalanmasýyla UKH’nin içine girdiði yönelim, kendisini “barýþ ortamý”nýn bozulmamasý çabasýyla karakterize etmektedir. Gerçi Kürt halký bu beþ yýl boyunca hiçbir yerde ve hiçbir zaman bir “barýþ ortamý” bulamamýþ ama her seferinde en aðýr baský ve zulümle karþý karþýya kalmýþtýr. Kürt halkýnýn barýþçýl amaçlarla yaptýðý eylemlere dahi saldýran devlet, ulusal sorun konusundaki tavrýnýn ne olduðunu göstermiþtir. Kürt halký, yýllardýr karþýsýnda bu tavýrdan baþka bir tavýr görmedi ve TC devletinin yapýsý düþünüldüðünde görmesi de mümkün deðildir. Tüm kurum ve kuruluþlarýyla faþistleþtirilmiþ olan bir devletin demokratik açýlým yapacaðýný düþünmek, insanýn celladýndan merhamet beklemesine benzer. Kürt halký, TC devletinden her hangi bir beklenti içinde deðildir. O, yýllardýr karþýsýnda savaþtýðý aygýtý iyi tanýyor. Ve onu nasýl altedebileceðini yýllardýr süren mücadelesi içinde çok iyi öðrenmiþ durumdadýr. KUKM’nin en geliþkin olduðu dönem, ard arda büyük serhýldanlarýn olduðu dönemdi. 90-95 yýllarý arasýnda Kürt halký her an yeni bir serhýldan baþlatabiliyordu. Bu, ekonomik ve siyasi kriz içinde olan TC devletinin en büyük kabusuydu. Üstelik serhýldanlar artýk örgütlü ve silahlý bir güce ulaþmýþtý. Halkýn silahlý olmasý, milisler þeklinde örgütlen-

27 Kasým 2003 Adana mesi, TC devletini istim üzerinde tutuyordu. Devrim, somut bir güç olarak kendisini hissettiriyordu.

“Demokratik Serhýldan”lar Devrimci Serhýldanlara Dönüþmek Zorundadýr Bugün Ulusal Kurtuluþ Hareketi, Kürt halkýna “demokratik haklar”ýný elde etmesi için “demokratik serhýldanlar”ýný yükseltme çaðrýsý yapýyor. Oysa Kürt halký, bunca yýlýn deneyimiyle serhýldan konumunun öneminin farkýndadýr; ayaklanmayla oynanmayacaðýný, ayaklanma anýnýn zamanlamasýnýn iyi tespit edilmesi gerektiði. Ayaklanmayla oynanmayacaðýný, ayaklanma anýnýn iyi tesbit edilmesi, ayaklanmada yer alacak güçlerin iyi konumlandýrýlmasý ve sýnýflararasý iliþki ve güç dengelerinin iyi hesaplanmasý gerektiðini Kürt halký iyi biliyor. Kürt halký, eðer bir ayaklanmaya giriþecekse bunun bir takým kýrýntýlar vb. olmasý için deðil, devrimci geliþmelere yol açabilecek þekilde olmasýný istemektedir. Onlar ayaklanmanýn gücünün farkýna varmýþlardýr. Tüm güçleri belirli bir anda belirli bir yerde yoðunlaþtýrmanýn, ayaklanmanýn zaferi açýsýndan ne kadar önemli olduðunu kendi deneyimlerinden iyi bilen Kürt halký, “demokratik serhýldan” gibi belirsiz bir politikaya raðbet etmemiþtir. Bugün Kürdistan’da serhýldan olabilmesi için özel bir bahaneye ihtiyaç yoktur. Ulusal baský ve halkýn karþý karþýya olduðu ekonomik-sosyal yýkýmýn sonucu ayaklanma her an mümkündür. Bugün her türlü gösterinin serhýldana dönüþme eðilimi var. Ve Kürt halkýnýn asýl ruh halini gösteren bu serhýldanlar oluyor. Yýllarýn birikmiþ öfkesi kendisini bu serhýldanlarda en açýk þekilde gösteriyor. Açýk ki Kürt halký þiddetli duygulara sahip ve hiçbir “yol haritasý” vb. onun duygularýna hitap etmiyor. Kürdistan Ulusal Kurtuluþ Mücadelesi, yeniden bir serhýldanlar dönemine girmiþtir. Geliþmenin bu yönünün iyi görülmesi gerekiyor. Kürt halký ekonomik, siyasal ve tarihsel koþullar tarafýndan serhýldanlara itiliyor. Nesnel olan bu durumu hiçbir güç tersine çeviremez. Kürt halkýnýn serhýldanlarý halklarýn mücadele birliði ile yanýtlanmalýdýr. Kürt halkýna verilebilecek en büyük enternasyonalist destek bu olacaktýr. Halklarýn birlikte devrimci eylemlere yönelmesi, sýnýflar savaþýmýn da sonucu tayin edecektir.

17


Paþabahçe Ýþçilerinin Tarihsel Eylemliliði E

skiþehir Paþabahçe Fabrikasý çalýþanlarýnýn direniþi, iki ayýný tamamlamak üzere. Bu sürece kadar yaþananlarý, iþçilerin ruh hallerini ve dayanýþmalarýný, bir iþçi arkadaþýmýz kendisiyle yaptýðýmýz söyleþide dile getirdi. Yaþanýlanlarý ve alýnacak dersleri, diðer iþçilere örnek olmasý, yol gösterici olmasý amacýyla bu söyleþiyi aktarýyoruz. Y.E.Mücadele Birliði: Kristal-Ýþ Sendikasý ve Þiþecam Ýþverenleri Sendikasý arasýnda yürütülen 19 . Dönem Toplu Ýþ Görüþmeleri’nin sonuçlanamamasý nedeniyle Kristal-Ýþ Sendikasý tarafýndan, 9Aralýk, grev baþlangýç tarihi belirlendi:6þirkette, 13iþyerinde 5 binden fazla cam iþçisini ilgilendiren grev kararý belirlenirken, gelinen süreç üzerine deðerlendirmeniz nedir? Ýþçi: Paþabahçe’de yaþananlar, kadrolu ve müteahhit firma iþçilerinin 10-15 yýllýk iþçi sýnýfý mücadelesinde ilk kez birlikte mücadele etme giriþimleridir. Ayrýca diðer Þiþecam iþçilerinin maddi ve manevi destekleri, sýnýfsal baðlarýn geliþimi açýsýndan son derece önemlidir. 5 bin iþçiyi ilgilendiren grev kararýnýn alýnmasý da bunu göstermektedir. Ve iþçilerin giriþtikleri eylemlilik, baþarý veya baþarýsýzlýkla sonuçlansa da bu, eylemlilik iþçiler için bir birlik ve dayanýþma, sýnýf bilincinin yaratýlmasýnýn okulu olmuþtur. Bu anlamýyla iþçilerin sýnýfsal bilinç ve içgüdüleri, sistemi sorgulayýþ tarzlarý direniþ öncesi gibi olmayacaktýr. Y.E.Mücadele Birliði: Ýþçilerin ruh halini direngen tutmak için herhangi bir örgütleniþ biçimi var mý veya bu yönde neler yapýlýyor? Ýþçi: nÖcelikle, onlarý kavganýn sonunda nelerin beklediði artýsý ve eksisiyle iyice anlatýlmalý ve onlardan mümkün olduðunca hiçbir bilgi saklanmamalý. Birey olarak kavgaya ikna etmeye çalýþýlmalý. Toplum psikolojisiyle hareket eden topluluklarýn daha kolay daðýtýldýðý dikkate alýnmalý. Ýþçilerle sosyal iliþki, mümkün olduðunca çoðaltýlmalý. Onlarýn günlük yaþamlarýnýn ayrýlmaz bir parçasý olunmaya çalýþmalý, dava inancýný kazanan ve olaylar sonunda baþýna gelebilecek sýkýntýlarý baþýndan bilerek kavgaya baþlayan insanlarýn zafere kadar direnmeleri daha kolay olur. Komite bazýnda örgütlenmede ve kendilerinin karar aþamasýnda var olduklarýný bilmeleri de karalýlýklarýný arttýrýyor. Diðer sýnýf kardeþlerinden sistemli bir þekilde destek almak. Mümkün olduðu kadar medyada yer almak ve sistemli ve sürekli bir eylemlilik geliþtirmek ve eylemlilik dozajýný sistemli bir þekilde arttýrmak gerekir. Y.E.Mücadele Birliði: Fabrika bölümlerinde oluþturulan komitelerin iþleyiþi ve yapýsý; amaç ve görevleri hakkýnda kýsaca bilgi verebilir misiniz? Ýþçi: Komitelerimizi genelde sayý ve bölüm esas alarak kuruyoruz. Belirli bir sayý sýnýrýmýz yok. Her komite mensubunun altýnda birim temsilcileri var ve onlara tabanýn sesi olarak bakýyoruz. Komite kendi içerisinde az sayýda yürütme ve sözcü seçiyor. Ve muhatap olacak kiþi veya kurumlarla onlar muhatap oluyor. Amaç, iþçileri mümkün olan en üst seviyede yönetime katmak. Y.E.Mücadele Birliði: Kristal-Ýþ’e geçiþ nedeniyle yaþananlar

18

iþçilerin hafýzasýnda yer etti. Ýlk sendikal giriþim olan Çimse-Ýþ Sendikasý’nýn geliþi ve sonrasýndaki süreçte yaþananlar iþçilerin sarý sendikaya karþý sýnýf sendikasý talebini güçlü bir þekilde dile getirmelerine neden oldu. Sendikalarda yaþanan tüm geliþmelerin göstergesinde, iþçilerin sýnýf sendikasýnýn oluþumu ve geliþimi yönünde herhangi bir tabandan giriþim hareketi var mý? Ýþçi: Sendikalar tabanýn sesini duyurabildiði organlar olduðu müddetçe, proleter sýnýf onlarý olmasý gereken þekline sokacaktýr. Hangi sendika olduðu, yani adý çoðu zaman o kadar önemli deðildir. Taban eðer yönetime müdahale edebiliyorsa, sendikalar sýnýf için gerekli olan þekle girecektir. Tabanýn mevcut sendika yönetimlerine müdahale etmesi oldukça zor. Ama siyasal mücadeleyle birleþtirilip sendikalarýn yönetim ve seçim anlayýþý (kanunlar) deðiþtirilebilirse tabandan gelen hareket oluþabilecek son kazanýma kadar sendikalarý þekillendirebilir. Y.E.Mücadele Birliði: Eskiþehir emekçi insanlarý ile buluþmak, onlara seslerinizi daha çok duyurmak için neler yapýlabilir, onlardan beklentileriniz nelerdir? Ýþçi: Çalýþan herkesin bir þekliyle çýkar saðlayacaðý kazanýmdan, Eskiþehir emekçilerinden yeterli desteði gördüðümüzü söyleyemeyiz. Oysa ki eylem baþlar baþlamaz bir çok fabrikada geçmiþten kalan iþçilerin alacaklarý ödenmeye baþladý. Hatta bazý fabrikalarda yeni sosyal haklar ve ücret zamlarý dahi verildi. Bunlar sýrf yeni filizlenen mücadele ruhunun kendi fabrikalarýna sýçramasýný istemeyen patronlarýn kýsa vadeli vaatlerdir. Bunu sosyalizmden korkan kapitalistlerin kendi ülkelerindeki iþçilere saðladýklarý sosyal haklara benzetebiliriz. Ama kavga kazanýmla sonuçlanmazsa, sermaye kat be kat fazlasýný geri alacaktýr. Onlardan tek beklentimiz, bu kavganýn kazanýmla veya yenilgiyle (kayýpla) sonuçlanýnca kendi baþlarýna gelecek olaylarý düþünüp saflarýný ona göre belirlemeleridir. Teþekkür ederiz.

AYIÞIÐI’NDA PANEL Ayýþýðý Sanat Merkezi Ýkitelli Þubesi, emekçilerin “bayram tatili”ni en verimli þekilde deðerlendirmek için bir dizi etkinlik gerçekleþtirdi. 03 Kasým günü “Kürt Ulusal Sorunu” baþlýklý seminere ayrýlmýþtý. Genç emekçilerden ve Kürdistanlý gençlerden oluþan dinleyicilerin ilgiyle dinlediði seminer, “ulusal ayrýmcýlýk” üzerine tartýþmalarla baþladý. Ulusal sorunun burjuvazi tarafýndan “bireyin insan haklarý” sorununa indirgendiðinin altý önemle çizildi. Bunun karþýsýna marksist-leninist anlamda ulusal sorunun, “her þeyden önce ve temel olarak ezilen ulusun kendi devletine sahip olmasý ve ayrýlma hakký” formulüyle ele alýndýðý belirtildi. Kürt halk hareketinin tarihi, geliþimi ve bugünü üzerinde durulan seminer, karþýlýklý sorular ve tartýþmalarla alabildiðine canlý geçti. “Kürt halkýný anlamak ve onun yanýna olduðumuzu göstermek zorundayýz” görüþü dile getirilirken, mücadele birliðini örneðin pratik adýmlarý üzerine fikirler geliþtirildi. Somut önerilerle etkinlik sona erdi.


Komite ve Konseylerde Birleþelim Merhaba Arkadaþlar; Ben 18 yaþýnda bir iþçiyim. Mücadeleyle tanýþmadan önce çalýþtýðýmýzýn karþýlýðýný aldýðýmýzý düþünüyordum. Ve hakkýmýzý alamýyoruz diyenlere tepki gösterip, “çalýþma o zaman” diyordum. Ancak mücadeleyle tanýþtýktan sonra sistemin biz iþçileri genç yaþlý demeden nasýl sömürdüðünü anladým. Ben þimdi iþsizler ordusuna dahilim ve uzun zamandan beri iþsizim. Evli olmamama raðmen çok etkileniyorum. Bir de evli olan iþçi arkadaþlarýmý düþünüyorum da gerçekten çok zor bir durum. Þimdiye

kadar bulduðum iþlerde, çok aðýr koþullarda çalýþtýrýp düþük maaþ veriyorlardý. Yani yaklaþýk 180 milyon civarýnda. Bu zamanda bu parayla yaþamak imkansýz. Þimdi daha iyi anlýyorum. Burjuvazi iþçi sýnýfýný her geçen gün yaþamdan uzaklaþtýrýyor, kovuyor. Bu sistemi yýkýp sosyalizmi kurmak, biz iþçi sýnýfýnýn elindedir. Çünkü biz olmasak burjuvazi de olmaz. Bunu onlar da biliyor. Bunun için hep þu yalana baþ vuruyorlar. “Biz de biliyoruz, yaþamak zor, size fazla maaþ vermek istiyoruz ama bizde de yok” diyorlar. Bizim bu laflara karnýmýz doy-

du artýk. Bizim yapmamýz gereken, komite ve konseylerde birleþip mücadele birliðini örgütlü bir þekilde yükseltmektir. Unutmamalýyýz ki, hayatý yaratan iþçilerdir. Mektubumu bir alýntý ile bitirmek istiyorum. “Biz bir gün çalýþmasak çarklar durur sular durur, toprak küser. Biz ekmesek çaðlar diner, hayat kurur” Y.E. Mücadele Birliði Okuru/ ESKÝÞEHÝR

Merdiven Altý Sanayii Kadýnlarý Vuruyor

E

mekçi semtlerde ev kadýnlarý, ev iþleri ve çocuk bakýmýndan geriye kalan zamanlarýný eliþi, kalem, stoper vb. iþler yaparak geçiriyorlar. Onlar, bu iþleri boþ zamanlarýný geçirebilecekleri bir hobi olarak görmüyorlar elbette. Birçok ailede bir ya da iki kiþi çalýþýyor ancak evin tüm masraflarýný karþýlayamýyorlar. Hele bir de buna soðuk kýþ günleri eklenince, giderler iyice çoðalýyor. Giyecek, yakacak sýkýntýsý, derken hastalýklar ve çaresizlikler. Kadýnlarýmýz ise bu durumda, hiç deðilse mutfak masraflarýný karþýlayabilmek için evlerine çeþitli iþler alýp yapýyorlar. Bu iþlerin fiyatý, (tanesi) 25 bin lira ile 100 bin lira arasý deðiþiyor. Onlar da bu fiyatlarý beðenmiyorlar. Ancak mecburiyetlerinden devam ediyorlar. Kapitalizm, bir yandan fabrikalarda iþçileri sömürüp yoksullaþtýrýyor, bir yandan da evlerdeki kadýnlarýn emeðine göz koyuyor. Fabrikalarýnda kendilerine daha pahalýya mal olacak on binlerce malý, çok daha ucuz bir fiyata yaptýrmýþ oluyorlar. Ýþte kapitalistler, açlýk sýnýrýnýn altýnda ücret vererek çalýþtýrdýklarý iþçilerin evlerine ‘merdiven altý sanayi’ denilen bu yolla girip emek-gücü sömürüsünü yapýyor, sermayelerine sermaye katýyorlar. Emekçi semtlerden birisinde, Gazi Mahallesi’nde yaþayan ve bu iþi yapan bir kadýnla, konu üzerine sohbet ettik. Kendisi stoper denilen düðmelerden yapýyor. Y.E.Mücadele Birliði: Günde kaç tane yapýyorsunuz bu düðmelerden? Kadýn: Günde bir torba yapýyoruz, torbalarda ise 5 bin adet stoper var. Y.E.Mücadele Birliði: Peki bu yaptýðýnýz iþten ne kadar ücret alýyorsunuz? Kadýn: Tanesi 10 bin liraya geliyor. Torbasýný 1.5 milyona yaptýrýyorlar. Torbalarda toplam 5 bin adet var. Ücretlerini

de aydan aya veriyorlar. Ne kadar yaparsan o kadar alýyorsun. Y.E.Mücadele Birliði: Akþama kadar bütün enerjinizi buna veriyorsunuz, deðiyor mu sizce? Kadýn: Deðmiyor elbette. Mecburiyetten yapýyorum. Ýki çocuðum var, babalarý bir süre önce terk etti bizi. Ben de bu iþi yaparak çocuklarýma bakmaya çalýþýyorum. Y.E.Mücadele Birliði: Ücretleri artýrmayý düþündünüz mü hiç? Kadýn: Bu fiyatý kabul etmedim. Benim mahallemde bir tek ben yapýyorum. Diðer yapanlar yukarý mahallede. Ücretleri artýrmalarý için talebim oldu, fakat buna “yýlda bir kez zam yapýyoruz. Yeni zam yaptýk, bu zamlý hali” dediler. Tek baþýma olduðum için yapacak bir þeyim kalmadý. Y.E.Mücadele Birliði: Buna karþý, bu yaþama karþý ne yapmalý sizce? Kadýn: Benim þahsi olarak yapacak hiçbir þeyim yok. Benim durumum hep böyle devam eder gider. Eþim de geri gelmez, ben bu iþkenceyi çekmeye devam ederim. Neyse ki evim kira deðil ve erkek kardeþim arada yardýmcý oluyor. Galiba ben bir çok insana göre þanslýyým. Tek baþýna deðil ama toplumsal olarak bir yerlerden baþlamalý mücadeleye. Tek deðil, birlikte. Yoksa tek baþýna kimse bir þey yapamaz. Sorun sadece parasal da deðil. Sorun, gelecek sorunu. Midemizi, açlýðý düþünüyoruz ama daha da önemlisi þu iki çocuðun ve bütün çocuklarýn açlýk, eðitim ve insanlýk sorunu. Bu hepimiz için geçerli tabii. Onlara hak ettikleri gibi bir yaþam veremeyeceðimiz için ileride bizden hesap soracaklar. Y.E.Mücadele Birliði: Bizimle evinizi açýp sohbet ettiðiniz için teþekkür ederiz. Kadýn: Bizimle birlikte olduðunuz için çok mutlu olduk. Biz teþekkür ederiz.

19


ARJANTÝN:

rip iktidara yönlendiremediði bu ayaklanmalar Pigueteros diye bilinen iþçi-iþsiz-yoksul kesimlerin oluþturduðu hareketi doðurdu. Pigueteros içinde etkin olan küçük burjuva anlayýþ, bu hareketin daha ileri gitmesi önündeki en büyük engel olarak varlýðýný hala korumaya devam ediyor. Arjantin’de bir süredir ayaklanmalar ön plana çýkmasa da burada uzun süreden beri, bir tür “ikili iktidar” var. Bir yanda her ne kadar zaafa uðramýþ, güç kaybetmiþ olsa da merkezi-bürokratik-militarist yapýsýyla sermayenin devleti var. Bir yanda iþçiler-iþsizler ve yoksullardan oluþan Pigueteroslarýn sokak hakimiyetine dayanan egemenliði var. Bu “ikili iktidar”ýn sürgit devam etmesi mümkün deðil. Ya Arjantin proletaryasý hegomanyasýný gerçekleþtirip öncülüðü ele geçirip kendi iktidarýný kuracak, ya da sermaye kendi devlet iktidarýný Pigueterosa da kabul ettirecek; “mülkiyet hakký”na dokunulmamýþ da olsa iþçi konseylerine devredilen fabrikalarýný geri alarak, sokaklardaki egemenliði de ele geçirmeyi yönelecektir. Ýþçisiyle, iþsiziyle bütün Pigueteroslarýn bugünkü durumda henüz iktidarý ele geçirmek gibi bir hedefleri ve hazýrlýklarýnýn olmadýðý görülüyor. Sermaye, bir süredir, içine düþtüðü büyük yýkým nedeniyle Pigueterosý kabullenmek zorunda kaldý. Ancak son süreçte görünen o ki, emperyalizmin desteðiyle durumunu yavaþ yavaþ toparlamaya baþlýyor. Þimdi, eline geçen ilk fýrsatta Pigueteroslara yöneleceðinin, onlarý ortadan kaldýrmaya ve “ikili iktidar”a son vermeye giriþeceðinin iþaretlerini veriyor. Son günlerde basýnda ve TV’lerde yer alan polisin Pigueteroslara saldýrýsý bunu gösteriyor. Hakeza “istihbarat örgütlerine” göre “Arjantin’de terörist saldýrý bekleniyor” haberi de ayný sermaye saldýrýsýnýn iþareti ve en “geçerli” gerekçisi olarak haber bültenlerinde yer almaya baþladý. Arjantin’deki Pigueteroslarýn, bütün dünyada halklarýn sempatisini kazandýðý biliniyor. Bu durum, sermayenin saldýrýsý karþýsýnda, Pigueteroslarýn, dünyanýn her yerinde halklarýn desteðini alacaðýnýn da bir göstergesi. Bu desteðin önünü kesmek, sermayenin saldýrýsý karþýsýnda Arjantin halkýný yalnýzlaþtýrmak ve bu saldýrýyý halklarýn nezdinde haklý gösterebilmek için, bir “ElKaide saldýrýsý” orada da gerçekleþebilir. Ki haberlerde bunun ilk iþaretleri yer almaya baþladý bile. Dünya devrim tarihinin defalarca gösterdiði gerçek þudur: kararsýzlýk ayaklanmanýn ölümüdür!... Arjantin’deki küçük burjuva anlayýþlar da Arjantin proletaryasýnýn daha ileri gitmesinin önünü keserek, burjuvaziye, güçlerini yeniden toparlama, ayaklanmayý ezmeye yönelme fýrsatý verdi, veriyor. Arjantin proletaryasý ve devrimci güçleri buna daha fazla izin vermemelidir. Arjantin halký ya proletarya öncülüðünde örgütlenerek iktidara yürüyecek, ya da sermayenin hazýrlandýðý karþý devrimci saldýrýnýn darbeleri altýnda bir kez daha ayaklanmanýn bastýrýlmasýna seyirci kalacaktýr. Üçüncü bir yol yoktur.

“Ýkili Ýktidar” Sürgit Devam edemez

20.yüzyýlýn sonuna doðru emperyalizmin uyguladýðý küreselleþme politikalarý sonucunda Latin Amerika’da da bütün baðýmlý ülkelerde olduðu gibi ekonomik ilhakýn alabildiðine derinleþtiði bir süreç yaþandý, yaþanýyor. Özellikle 1990’lý yýllarda hemen hemen bütün Latin Amerika ülkelerinde olduðu gibi, Arjantin’de de uygulanan karþý ayaklanma stratejisiyle devrimci hareket tasfiye edilirken, dünün gerilla hareketleri çeþitli yollarla düzen içine çekildi. Ancak, 21.yüzyýla yaklaþýlýrken emperyalist-kapitalist sistemin dünya ölçeðinde içine girdiði çöküþ süreci, 1997-98’lerin ekonomi “mucize”si ilan edilen Arjantin’i, 2000’li yýllarla birlikte tam bir iflasa sürükledi. Arjantin burjuvasinin uzun yýllar süren yoðun faþist teröre dayanarak elde ettiði sermaye birkimi de IMF ve DB gibi emperyalist finans kuruluþlarý eliyle emperyalist merkezlerdeki tekellerin kasalarýna aktý. Sonuç; halkýn çok büyük bir kesiminin açlýk, yoksulluk, iþsizlik gibi kapitalizmin felaketleriyle baþbaþa kalmasý oldu. 2001 yýlýnýn ilk aylarýnda, uzun süredir üst üste biriken köklü ekonomik, toplumsal, politik sorunlar kaçýnýlmaz olarak Arjantin proletaryasý ve emkçilerinin ard arda ayaklanmalarýna yol açtý. Daha o zaman bu ayaklanmalarýn henüz Arjantin proletaryasýnýn iktidar hedefli ayaklanmalarý olmadýðýný iþaret etmiþ, ama iktidara da ancak bu yoldan ulaþabileceklerine dikkat çekmiþtik. Arjantin proletaryasýnýn kendi hegemonyasýný gerçekleþti-

20


Ýþyeri Terketmeme Eylemi! KESK Ýzmir Þubeler Platformu tarafýndan 2 Aralýk Salý günü, Kamu Yönetimi Temel Kanunu’nun uygulanmasýný önlemek amacýyla, iþyerlerini terketmeme eylemi yapýldý. SES Ýzmir Þubesi’nin Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi, Behçet Uz Çocuk Hastanesi ve Ege Üniversitesi Hastanesi’nde düzenlediði basýn açýklamalarýnda, “Her dönem olduðu gibi, AKP hükümeti de ‘mevcut saðlýk sistemimiz ihtiyaca cevap veremeyecek hale gelmiþtir’ argümanýný kullanarak, saðlýk sisteminin kendiliðinden bu hale gelmediðini, bunun siyasi iktidarlarca kasýtlý olarak yapýldýðýný, en çok siyasi yolsuzluk ve vurgunlarla saðlýk sisteminin içinin boþaltýlarak yapýldýðýný tartýþmamaktadýr... Devletin baþta eðitim ve saðlýk olmak üzere kamu hizmet-

lerinden elini çekmesi, bu alanlarý özel þirketlere býrakacak; devletin asli ve sürekli görevleri, sadece güvenlik, adalet, maliye ve din hizmetleriyle sýnýrlandýrýlacaktýr” denildi. Eðitim-Sen Ýzmir Þubeleri ise, 14 merkezi okulda, iki saatlik iþyeri terketmeme eylemi gerçekleþtirdi. 10 Aralýk’ta yapýlacak eylem için hazýrlýklarýn baþlatýldýðý belirtildi. YAÞASIN EMEKÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! Y.E.Mücadele Birliði/ ÝZMÝR

YARINLAR ÝÇÝN BURJUVAZÝYÝ YOKETMELÝYÝZ! Kapitalizmin yarattýðý en büyük sorunlardan birisi iþsizliktir. Günümüz dünyasýnda, sermaye birikiminin vardýðý yüksek düzey nedeniyle, iþsizlik, kapitalizmin temel kronik sorunlarýndan birisidir. Elde edebileceði azami kar güdüsüyle hareket eden burjuvalar ise iþsizliðin kitleler üzerinde yarattýðý endiþelerden yine kendi çýkarý için faydalanýyor. Sistemin yarattýðý milyonlarca iþsizi göstererek, çalýþan iþçileri en aðýr koþullarda düþük ücretlerle çalýþmaya zorlamaktalar. Bu nedenle ezilen kitlelerin geleceðe dair kaygýlarý kronikleþmekte, psikolojilerini bozmaktadýr. Kitlelerin yaþadýklarý bu ruh halini, arayýþlarýný, yönelimlerini daha iyi anlayabilmek için, bir iþsiz proleterle söyleþi yaptýk. Bu söyleþide kendi yaþadýðý sorunlarý anlattý. Kendi yaþadýklarý sorunlarýn, diðer insanlarýn da sorunlarý olduðunu belirtti. Çünkü hepimizin sorunlarý benzer ve ayný nedenden kaynaklanmaktadýr. Ýþte söyleþimiz: Y.E. Mücadele Birliði: Ýnsanlarýn bugün en temel sorunlarýnýn baþýnda iþsizlik, açlýk ve yoksulluk geliyor. Bu konuda ne düþünüyorsunuz? Ýþçi Arkadaþ: Geleceðe dair

kaygýlarýmýz mutlaka var. Bu kaygýlarý önlemek için, önce insanlarýn iþ ve ekmek bulma korkusu içinde yaþamamasý gerek. Þu an benim hayatým sadece iþ bulmaya yönelik. Yarýn ise girdiðim iþi kaybetme korkusu olacak. Y.E. Mücadele Birliði: Bu yaratýlan iç kaygýlara karþý ne yapýlmasý lazým? Ýþçi Arkadaþ: Bu ülkedeki herkes burjuva olamayacaðýna göre, burjuva sýnýfýn yok edilmesi gerekiyor. Bunun için de, bugün için bazý þeylerin deðiþtirilmesi gerekiyor. Sürekli iþ kaygýsýyla yaþayan bir insanýn saðlýklý bir mücadele vermesi pek mümkün olmamakla birlikte zamaný uzatmaktan baþka bir iþe de yaramaz. Y.E. Mücadele Birliði: Bireysel olarak bugünkü psikolojik durumunuz nasýl? Ýþçi Arkadaþ: Tabii ki kötü. Sonuçta alýþmýþ olduðum bir hayatým vardý. Kaygýlarým da bugünkü kadar fazla deðildi. Ýnsan maddi ve manevi olarak etkileniyor. Belki biraz manevi olarak kendimi avutmaya çalýþsam da, maddi olarak eziliyorum. Bunu da engellemek

elimde olmadýðý için psikolojim bozuluyor, ki yarýnlarýn da kaygýsýný duyuyorum. Biliyorum ki iþ bulsam da ayný sorunlarý yaþayacaðým. Y.E. Mücadele Birliði: Dergimiz hakkýnda düþünceleriniz ve tavsiyeleriniz nelerdir? Ýþçi Arkadaþ: Ýnsanlarý bilinçlendirmek adýna verdiðiniz mücadeleyi takdir ediyorum. Ama bazý konularý þansa býrakmamak gerek. Benim derginizle karþýlaþmam bir þans eseri oldu. Peki ya þanssýz insanlar? Bu konunun þansa býrakýlmamasý gerekir diye düþünüyorum. Açýkçasý ben ilk okuduðumda pek anlayamadým. Ama anlayamamam beni meraka itti. Ve bu meraký gidermek için þu an birkaç kitap okuyorum. Bu da beni daha bilinçli yaptý. Temelimi saðlamlaþtýrmama yardýmcý oldu. Yazýlarýn hazýrlanmasýndan basýmýna kadar, basýmýndan benim elime ulaþýncaya kadar emeði geçen bütün dostlara teþekkür ederim. Y.E. Mücadele Birliði: Bizimle bu söyleþiyi yaptýðýnýz için teþekkür ederiz. Ýþçi Arkadaþ: Ben teþekkür ederim.

21


Proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin tüm bu süreçleri baþarýyla omuzlayabilmesi için kolektifin tüm parçalarýnýn tam kapasite çalýþmasý gerekiyor. Komünist inatçýlýk olmadan bunun baþarýlabilmesi mümkün deðildir. Komünist inatçýlýk, zorluklar karþýsýnda yýlmama, karþýmýza ne tür bir engel çýkarsa çýksýn, onu aþma konusunda kararlý olmadýr. Komutan Che Guevera’nýn dediði gibi, “Gerçekçi olup imkansýzý iste”medir. Bu, ancak daima devrimi düþünerek elde edilebilecek bir þeydir. Devrimin nasýl olacaðýna, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin kitlelerle nasýl baðlar kuracaðý, kurmasý gerektiði konularý üzerinde yoðunlaþýlýrsa istenilen sonuç alýnýr. Ancak, küçük adýmlarýn büyük geliþmeleri, sýçramalarý hazýrladýðýný bilerek çalýþma yürütülürse, her iþin üstesinden gelinir. Her çalýþmada hedeflerin iyi belirlenmesi gerekiyor. “Hedefimiz devrim” demek yeterli deðildir. En genel olaný söylemek, kimi zaman pratik çalýþmada o hedefe hemen ulaþamayýnca bir hayal kýrýklýðý ya da yorgunluk hissi uyandýrabiliyor. Oysa temel hedef unutulmadan, daha küçük ve kýsa hedefleri önümüze koyup onlarý gerçekleþtirmeye çalýþmak daha yararlý olabilecektir. Örneðin örgütleme çalýþmasý yaparken bir anda yüzlerce kiþiye ulaþma hedefi gerçekçi deðildir. Burada hedef, zincirin ana halkalarý denebilecek öne çýkmýþ birkaç kiþi olursa, o zaman yapýlmak istenen, daha somut olarak ortaya konmuþ olur. Ve kiþi, kendi baþarý ve baþarýsýzlýðýný buna göre ölçebilir. Örgütleme çalýþmasý yapmak amacýyla yanlarýna gittiðimiz insanlarýn, bir anda bize güven duymalarý, söylediðimiz her þeye hemen ikna olmalarý beklenmemelidir. Bazen bu, günleri, aylarý ve hatta yýllarý alabilir. Bu bizi sabýrsýzlýða itmemeli, verimsiz bir çalýþma yaptýðýmýzý düþündürtmemelidir. Bazen yoðun bir çalýþmanýn meyvalarýný toplamak uzun zaman alabilir. Unutulmamasý gereken, hiçbir çalýþmanýn boþa gitmeyeceði, kitleler arasýna kök salacaðý ve etkisini zamanla göstereceðidir. Yýlmadan, sabýrlý bir çalýþma yürütmemiz gerekir. Ýnsanlar, bizim söylediklerimize gerçekten kendimizin inanýp inanmadýðýný anlamak, söylediklerimizi kendimizin yapýp yapmadýðýmýzý görmek isteyeceklerdir. Kafalarýnda “acaba bunlar bizim aradýklarýmýz mý?” sorusunu oluþturmak dahi önemlidir. Bu onlarýn bize güven duymalarýnýn ilk adýmý olacaktýr. Bizi daha iyi tanýdýkça “acaba” sorusu yerini “kesinlikle”ye býrakacaktýr. Yeter ki biz yýlmadan, inatçý bir çalýþma yürütelim ve onlarýn gözünde devrim konusunda ne kadar ýsrarlý ve kararlý olduðumuzu belirginleþtirelim. Eðer kitlelerin gözünde “bunlar söylediklerini ne pahasýna olursa olsun yaparlar” imajýný oluþturursak, onlarý kazanmak için en önemli eþiði aþmýþýz demektir. Bundan sonrasý kendi çizgimizde ýsrarlý olmak ve inatçý bir çalýþmayla sürekliliði saðlamaktýr. Yaptýðýmýz çalýþmalarda komünist inatçýlýðý gösterebilmek ve sürekli canlý tutabilmek için, bu çalýþmalardaki temel amacýmýzý hiç unutmamalý, hiçbir zaman rutine, memur zihniyetine düþülmemelidir. Biz yepyeni bir toplum yaratmak için yola koyulmuþ insanlarýz. Bu çürümüþ kapitalist sistemin yýkýlýþý, bizim çalýþmamýzý bekliyor. Biz ne kadar yoðun çalýþýrsak, bu süreç o kadar hýzlanacaktýr. O halde daha çok sabýr, daha çok komünist inat, daha çok özveri, daha çok çalýþma. Çalýþmalarýmýz karþýlýðýný mutlaka verecektir. Çünkü “Devrim Biziz, Biz Devrimiz”. Þimdi yapmamýz gereken, bu sözün anlamýný iyice özümsemek ve devrimi geliþtirmektir.

DEVRÝM ÝÇÝN ÝNATÇI ÇALIÞMA Devrim, nesnel bir geliþimin sonucu olarak ortaya çýkacaktýr; ama devrimin olmasý ve bir devrimin en temel sorunu olan iktidarýn ele geçirilmesi için öznel faktörün yani proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin örgütlülüðünün ve eylemlerinin olaðanüstü artmýþ olmasý gerekir. Toplumsal alt üst oluþu belli bir yönde kanalize edecek olan proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, sonucu tayin edecektir. Bu nedenledir ki, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin kadrolarý, çalýþmalarýný devrimci durum koþullarýnda, kat be kat artýrmak zorundadýrlar. Bunun için inatçý bir çalýþma gerekiyor. Burada inatçýlýktan anlaþýlmasý gereken, ayak direme deðil, ýsrarlý ve istikrarlý olmadýr. Ancak devrim konusunda -ki bu bugün artýk siyasi iktidarýn ele geçirilmesi dýþýnda bir anlam taþýmýyor- ýsrarlý olan, çalýþmalarýný belirli bir düzenlilik içinde geliþtirenler dýþýnda hiç kimsenin, günden güne daha da derinleþen nesnel devrimci süreci zafere taþýmasý mümkün olmayacaktýr. Devrim için inatçý çalýþma, her þeyden önce bir kolektifin ve onun militanlarýnýn kendi eylemlerinin gücüne, yani yapmýþ olduklarý þeye inanmalarýyla baþlar. Bu inanç, bir din adamýnýn baðnazca bir þeye inanmasýndan tamamýyla farklýdýr. Bu, doðruluðu toplumlar ve sýnýf mücadeleleri tarihi tarafýndan defalarca kanýtlanmýþ olan bilimsel bir inançtýr. Olaylarý ve olgularý bilimsel bir þekilde tahlil etmeye dayanan bu inanç sayesindedir ki, bilimsel sosyalistler bir gün hedeflerine mutlaka ulaþacaklarýný düþünürler. Diyalektik olarak düþünüldüðünde bir gün devrimin olmasý kaçýnýlmazdýr. Devrim er ya da geç, ama bir gün mutlaka olacaktýr; yýllarca birikmiþ, üst üste binmiþ olan nicel geliþmeler, kaçýnýlmaz olarak bir nitel sýçramayý getirecektir. Bu sýçrama anýnýn ne zaman olacaðýný önceden kestirebilmek mümkün deðildir, ama kesin olan bir þey vardýr, o da bu anýn bir gün mutlaka yaþanacak oluþudur. Týpký belli bir sýcaklýða kadar ýsýtýlan suyun, bir anlýk nitelik sýçramasýyla kaynamasýnýn kaçýnýlmaz oluþu gibi. Ancak devrim, irili ufaklý yüzlerce olayýn iç içe geçmesi, yüzlerce iradenin çatýþmasý, birinin diðerine üstünlük saðlamaya ve otoritesini kabul ettirmeye çalýþmasý ile geliþir. Bir çok yönde harekete geçen iradelerin bileþkesi olarak ortaya çýkan devrim, sýçramalarla geliþim gösterir. Devrim süreci, içinde birçok zorluðu ve olanaðý barýndýran bir süreçtir. Zorluklarý aþmak ve olanaklarý en iyi þekilde deðerlendirmek, öznel faktörün yapmasý gereken þeydir. Tüm çatýþký ve çeliþkilerin ortasýnda akýþýný sürdüren devrim, doðru ve yerinde müdahalesiyle zafere ulaþabilecektir.

Komünist Ýnatçýlýk

22


MURAT YOLDAÞ KAHRAMANCA YAÞADI,

KAHRAMANCA ÖLDÜ!

ir insan için belki de en zor þey, yaný baþýnda topraða düþen bir yoldaþýnýn ardýndan yazmak. Hele de bu Murat ise... Murat’ý anlatmak, bütün yönleriyle tanýtmak; onun kiþiliðini, yiðitliðini satýrlara sýðdýrmak mümkün mü hiç! Onu biraz daha yakýndan tanýyanlar, bunun mümkün olmadýðýný hemen söyleyeceklerdir. Yine de Murat’ý anlatmak, onu kendinden sonraki kuþaklara tanýtmak; örnek alabilecekleri bir kiþiliði onlara tüm yönleriyle tanýtmak gerekiyor. Bu, O’nu tanýyanlarýn, bizim, bizden sonraki kuþaklara karþý görevidir, görevimizdir. Çünkü, bunu yapmamak, gelecek kuþaklarý Murat’la ilgili bilgiden yoksun býrakmak, onlara yapýlabilecek en büyük haksýzlýktýr. O’nu yakýndan tanýmýþ olmayý bir ayrýcalýk olarak kendimize saklayamayýz. Evet, gerçekten de onu tanýmýþ olmak, O’nunla uzun yýllarý gün gün paylaþmýþ olmak bir ayrýcalýktý bizim için. Bu ayrýcalýðý genç devrimci kuþaklarla paylaþmak, örnek almalarý gereken tepeden týrnaða komünist, boydan boya cesaret ve yiðitlikle yoðrulmuþ kiþiliði tanýmalarýný saðlamak, devrime karþý bir görevdir ayný zamanda. Tek tek özellikleri sayarak Murat’ý anlatmak, anlatmaya çalýþmak; Murat’ý bu özelliklerin toplamý olarak tanýmlamak, O’na yapýlacak en büyük haksýzlýktýr. Dahasý, genç devrimci kuþaklarý eþsiz bir örneðin bilgisinden yoksun býrakmak anlamýna gelecektir. Cesaret, yiðitlik, görev adamlýðý, görevde titizlik, yaratýcýlýk, disiplin, devrime, partiye ve yoldaþlarýna baðlýlýk; bütün bu özelliklere sahip olma-

B

nýn getirdiði özgüvenin sonucu alçak gönüllülük vb. vb; bunlarýn hiçbiri ya da birkaçý Murat’ý anlatmaya, tanýmlamaya yetmez. Murat, bütün bu özelliklerin toplamý deðil, bileþkesidir. Yaþamýna iliþkin þu somut özellikler, onu genç devrimci kuþaklara tanýtmada ipucu olabilir diye düþünüyoruz. Örneðin, Murat’ýn yaþamýnda “imkansýz”, “olanaksýz” vb. sözcüklere yer yoktu. Zindan yaþamýnda, maddi ve teknik olanaklarýn en kýsýtlý olduðu; koþullarýn bizim için son derece zorluklar içerdiði bir dönemde Murat, yaratýcýlýðý, iliþki kurmadaki ustalýðý ve engel tanýmazlýðýyla kýsa sürede pek çok teknik ve maddi olanaðý yarattý. Öyle ki, on yýllarýn zindan birikimine sahip siyasi yapýlarýn elde edemedikleri olanaklarý Murat, iki-üç yýl içinde elde etti. Kimileri için görev adamý olmak baþlý baþýna bir özelliktir. Murat için, “görev adam”lýðý yetersiz bir kavramdý. O, “görev adamý”ndan çok daha öte bir kiþilikti. Örneðin, O, toplantýya mý katýlacak, mutlaka ön hazýrlýðýný yapmýþ, önerilerini not etmiþ, yapýlacak iþlere iliþkin ayrýntýlý planýný oluþturmuþ olarak gelirdi. O’nun bu çalýþkanlýðý ve disiplini, tüm yoldaþlarýn iþlerini kolaylaþtýrýrdý. Herkes bilirdi ki, Murat’ýn katýldýðý toplantý mutlaka verimli bir þekilde sonuçlanýrdý. Murat, hiçbir alanda görev ve sorumluluk üstlenmekten kaçýnmazdý. Sosyal etkinliklerden askeri iþlere; koðuþun komün yaþamýnýn sorumluluðundan dýþarýdaki mücadeleye iliþkin görev ve sorumluluklara kadar, akla gelebilecek her alan ve konuda en önde yer alýrdý. Öyle ki, pek

çok konuda baþka siyasi yapýlar dahi, O’nun kendileriyle iliþkili görev ve sorumluluk üstlenmesine itiraz etmezlerdi. Çünkü, Murat’ýn hiçbir þekilde haksýzlýk yapma, bencil düþünme durumuna düþmeyeceðinden emindiler. Murat, partiye baðlýlýkla bencil düþünceyi hiçbir zaman karýþtýrmamýþtýr. Partiye baðlýlýk adýna küçük, dar ve bencil çýkarlarýn peþinde koþmayý O, her zaman dar kafalýlýk olarak görmüþtür. Uzak görüþlü olmak ve ilkeli davranmak, O’nun için bir yaþam biçimiydi. Zindanda günlük yaþamýn týrtýklayýcý, yýpratýcý, küçük küçük sýnavlarýndan olduðu gibi, büyük olaylarýn sarsýcý sýnavlarýndan da baþarýyla çýkmayý bilmiþ, komünist bir kiþilikti Murat. 19 Aralýk katliamý iþte böyle bir sýnavdý. Sadece zindanlarda deðil, bütün toplumsal yaþamda sarsýcý bir etki yarattý 19 Aralýk katliamý. Murat yoldaþ, bedenin bedenle çarpýþmasý biçiminde geçen bu kanlý çarpýþmada, en ön saflara fýrlayarak sýnavýný baþarýyla verdi. Ýlk kurþun sesiyle birlikte ateþ hattýna koþtu. Ateþ yaðmuru altýnda ilk barikatýn kuruluþunda en önde yer aldý. Birinci barikat düþman tarafýndan ele geçirilince, ikinci barikatý kurdu. Geri çekilmek zorunda kaldýðýmýzda, üçüncü barikatý yoldaþlarý ve siper yoldaþlarýyla birlikte kurarak düþmaný oyaladý. 19 Aralýk katliamý, Murat yoldaþýn gerçek bir komutan, gerçek bir savaþçý özelliklerine sahip olduðunu ortaya çýkardý. Dýþarýda O’nu eylem içinde tanýyanlar ve zindanda O’nunla birlikte sayýsýz çatýþmada bulunanlar, Murat yoldaþýn nasýl yiðit ve cesaret dolu bir kiþiliðe sahip olduðuna tanýk olmuþlardýr. O, son anlarýna kadar bu özelliklerine uygun hareket etti, öyle yaþadý; öylece öldü. Vurulma aný da, bir siper yoldaþýnýn yardýmýna koþarken karþýsýna çýktý. Havalandýrma denen bahçede gaz bombalarýndan etkilenen bir siper yoldaþýnýn yardýmýna koþtuðu için geride kaldý, koðuþa giremedi. Düþman, Murat’ý iþte orada yakaladý ve kullanýmý yasak mermilerle vurdu. Son nefesini verirken bile Murat, Partisini, yoldaþlarýný düþünüyordu. Saatlerce yaralý kaldýðý için, tükenen gücünün son parçasýný yoldaþlarýný düþünürken harcadý. Son cümlesi, “Yönetici yoldaþý ve yaralý yoldaþlarý koruyun” oldu. Murat’ýmýz kahramanca yaþadý, kahramanca öldü. Mücadelesi, anýlarý ve kiþiliði bize daima yol gösterecektir.

23



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.