s008

Page 1


Merhaba, Dergimiz, üzerindeki tüm baskýlara, Yazý Ýþleri Müdürümüz ve okurlarýmýza yönelik tüm saldýrýlara raðmen yayýnýný sürdürüyor. 8. sayýmýzla size merhaba demenin mutluluðunu yaþýyoruz. Ýþçi ve emekçilerin sesi olmanýn kolay olmadýðýný, emek düþmanlarýnýn saldýrýlarýna uðrayacaðýmýzý biliyoruz. Ancak, hiçbir güç, bizi iþçi ve emekçilerin mücadelesinin yanýnda yer almaktan, onlarýn sesi olmaktan alýkoyamayacaktýr. Emperyalist-kapitalist sistem, bir yandan küresel ölçekte ekonomik, siyasi ve askeri ilhakýný derinleþtirme eðiliminde. Baðýmlý ülke iç pazarlarýnýn yýkýma uðratýlmasýyla devam eden bu süreç, en nihayetinde iþçi sýnýfý ve emekçilerin dünyanýn bir çok bölgesinde emperyalist-kapitalist sisteme karþý ayaklanmasýyla birlikte iþliyor. Tüm dünya üzerinde emperyalist-kapitalist sistemin yarattýðý koþullara karþý bir tepki, öfke kendisini açýða vuruyor. Avrupa’dan Asya’ya, Latinlerden Türkiye’ye iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýn devrimci mücadelesi yükseliyor. Emperyalist-kapitalist sistem bu gidiþi engelleyemez. ABD tarafýndan baþlatýlan 3. Dünya Savaþý da bu sistemin çöküþünü durduramayacaktýr. Burjuva dünyanýn tarihi saldýrýsý iþçi ve emekçilerin ayaklanmasýyla karþýlanýyor. Bütün dünyada proleter devrimler geliþiyor. Halk kitlelerinin sisteme duyduklarý öfke ve kinle her yerde eyleme geçtikleri bir dönemde, emperyalistkapitalist sistem çeþitli oyalama taktiklerine baþvuruyor. Bunlardan birisi de, seçimlerdir. Yerel ya da genel olsun, seçimler þu aþamada sadece ve sadece kitle eylemlerini geri çekmek, onlarda beklenti yaratmak için öne sürülüyor. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler, bu oyuna gelmeden ayaklanma ve devrim yolundan yürümeye devam etmelidir. ABD emperyalizmi, Küba’ya ve onun komünist önderliðine saldýrýlarýný sürdürüyor. Küba, her koþul altýnda dünya proletaryasýnýn gözbebeði olmaya devam edecektir. Fidel ve Küba, dimdik ayaktadýr ve emperyalist-kapitalist sisteme meydan okumaya, sosyalizmi savunmaya devam ediyor. Bizler de her koþulda, dünyanýn neresinde olursa olsun, devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltenlerin yanýnda olmaya devam edeceðiz. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda, devrimci-sosyalist bir yayýn olarak, emperyalist-kapitalist sisteme karþý mücadelede üzerimize düþenleri yapmaya devam edeceðiz. Yeni sayýmýzda buluþmak dileðiyle.

YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜMÜZ ÖZGEN ÝÞ TUTUKLANDI Ýstanbul Ýkitelli semtinde okurlarýmýzýn, polisin bölgedeki artan saldýrýlarýný protesto etmek için 11 Ocak tarihinde yapmak istedikleri basýn açýklamasýnda, Yazý Ýþleri Müdürümüz Özgen ÝÞ, gözaltýna alýndý ve daha sonra tutuklanýp Metris Kapalý Cezaevi’ne kapatýldý. Yazý Ýþleri Müdürümüz, polisin basýn açýklamasýna yaptýðý vahþice saldýrýda, diðer okurlarýmýz ve Ayýþýðý Sanat Merkezi çalýþanlarýyla birlikte darp edildi, þiddete maruz kaldý. Özgen ÝÞ, þu anda Metris Kapalý Cezaevinde adli tutuklularla ayný yerde tutuluyor. Cezaevi yönetiminin dayatmalarýyla angarya iþ yapmasý için baskýlarla karþý karþýya kalýyor. Zorla saçlarý kesilen Yazý Ýþleri Müdürümüz, bu þekilde yýldýrýlmak, devrimci, sosyalist bir yayýnýn yazý Ýþleri Müdürü olarak üzerine aldýðý tarihsel sorumluluðu yerine getirmesi engellenmek isteniyor. Yazý Ýþleri Müdürümüz Özgen ÝÞ, bir an önce serbest býrakýlmalýdýr. Devrimci-sosyalist basýn üzerindeki baskýlar, bizi üzerimize aldýðýmýz tarihsel sorumluluðu yerine getirmekten alýkoyamayacaktýr.

BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! DEVRÝMCÝ SOSYALÝST BASIN SUSTURULAMAZ!

DÜZELTME ve ÖZÜR Dergimizin 6. sayýsýnda 3. sayfada yayýnlanan C.Daðlý imzalý baþyazýmýzda, 3. paragraftaki “Kapitalist sýnýf, artý-emek zamanýný, dolayýsýyla artý-deðeri yükseltmek için gerekli olan zamaný korur” cümlesinin sonu, “korur” deðil, “düþürür” olacaktý. Dizgiden kaynaklanan bu hatayý düzeltir, yazarýmýz ve okuyucularýmýzdan özür dileriz.

Yeni Evrede MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Dergisi / Onbeþ Günlük Sosyalist Dergi / Yýl: 1 Sayý: 8/ 21 Ocak-4 Þubat 2004 / Sahibi : Yeni Dönem Yayýncýlýk Basýn Daðýtým Eðitim Hizmetleri Tanýtým Org. Tic. Ltd. Þti. Adýna : Özgen Ýþ / Adres : Sofular Mah. Sofular Cad. No: 52/3 Fatih-ÝSTANBUL / Tel-Fax: 0 (212) 531 44 83 / Sor. Yazý Ýþl. Müdürü: Özgen Ýþ / Genel Daðýtým: DOÐAN PAZ. / Baský Yeri: Özdemir Matbaacýlýk / ÝZMÝR Temsilciliði: 853. Sokak No: 27 Bilen Ýþhaný Kat 6/606 Konak 0 232 445 79 52 / ESKÝÞEHÝR Temsilciliði: Ýstiklal Mahallesi Dilekli Sokak No:4/17 Kat:2 / Avrupa Temsilciliði: Selahattin KARATAÞ / Post Lager 3000 Bern 1 Ann ÝSVÝÇRE / Tel: 0041 319 917 795 / Almanya Temsilciliði: Ahmet AKYÜZ/ Robert Mayer Str. 3 72760 Reutlingen ALMANYA / E-mail Adresi: mucadelebirligi@hotmail.com / Web Adresi: mbirligi.com


olan, IMF ve Dünya Bankasýnýn yýkým programlarýna karþý güçlü bir direniþ ortaya koyan, isyanlarla, ayaklanmalarla özelleþtirmelerin önüne geçen Latin Amerika halklarý, FTAA Anlaþmasý’na karþý kararlý, direngen yürüyüþünü devam ettirecektir. Toplantýlarýn yapýldýðý gün, Miami sokaklarýný dolduran binlerce insan bu kararlýlýðýn göstergesi olmuþtur. Uygulanan yýkým programlarý çeþitli arayýþlarý, alternatifleri gündeme taþýmýþtýr. 180 milyon nüfuslu Brezilya’da Ýþçi Partisi baþkaný Lula’nýn iktidara taþýnmasý, Venezüella’da Bolivarcý politikalar, yýkýmlarýn yaþandýðý alanlar olmuþtur. Brezilya, Arjantin, Uruguay, Þili ve Gen deðiþimine uðratýlmýþ organik Venezüella arasýnda bölgesel iþbirmaddelerin, yapay besinlerin sonucu liðinin arttýrýlma çabasý, Küba’nýn bu hastalýklar hýzla artarken, ilaç fiyattürden birliklerin baþýný çekme uðraþý larýndaki artýþ ve saðlýk alanýnda ve Mercosur gibi bütünleþmeler, yaþanan özelleþtirmelerle insanlar bu arayýþýn somutlandýðý bazý biçimlerdir. hizmetlerden yararlanamayacak duruÝþçi ve emekçi halklar, IMF ve ma getirilerek ölüme terk edilmiþlerdir. Dünya Bankasý eliyle yürütülen yýkýma NAFTA nedeniyle doðayla ilgili tüm koruma önlemleri kaldýrýlmýþ, kýsa karþý Brezilya’da Lula’yý iktidara sürede Meksika ormanlarýnýn %40’ý taþýmýþ, ama kýsa zamanda Lula’nýn yok edilmiþ, buna baðlý toprak kayIMF ve Dünya Bankasý’na verdiði malarý nedeniyle, tarým alanlarý yok güvenceler sonucu, onun yýkýma karþý olmuþtur. Tarým alanlarýnýn yok olmasý, bir alternatif olamayacaðýný anlamýþ ve açlýðýn hýzla yaygýnlaþmasýna neden ona karþý eylemlere giriþmiþtir. olmuþtur. “FTAA; bölgenin geleceði için Özelleþtirmelerin hýzlandýrýlmasýy- ölüm fermaný anlamýna gelen bir la saðlýk ve eðitim hizmetlerinden mekanizma” diyen Chavez, kendi yararlanamayan iþçi ve emekçiler Bolivarcý anlayýþýný “Amerika için yaþamýn dýþýna itilmiþlerdir. Bolivarcý Alternatif” adýnda bir Özelleþtirmeler sonucu yaþanan iþten toplumsal siyasi pakt olarak önermekçýkarmalar, iþçi ve emekçilerin bir kýs- tedir. Chavez taraftarlarýnca örgütlenen mýný yaþamdan kovarken, bir kýsmýný Bolivarcý milisler ve komitelerin varise açlýk sýnýrýnda ücretlerle yaþamaya lýðý, iþçi sýnýfý bu komitelerde yer mahkum etmiþtir. ABD ve Kanada aldýðýnda iktidarýn daha da ileri taþýntekellerinin rahatça at koþturduðu masýna yardýmcý olacaktýr. FTAA’nýn Meksika’da, küçük iþletmeler iflasa “ölüm fermaný” olduðu doðrudur, ama sürüklenmiþtir. bu fermana karþý Bolivarcý ulusal NAFTA’nýn yýkým yaratan gerçekanlayýþ tek baþýna bir þey ifade liði, FTAA’nýn tüm bir kýtaya nasýl bir etmeyecektir. Zaferi getirecek olan þey, gelecek sunduðunun somut göstergeözel mülkiyeti ortadan kaldýracak bir sidir. FTAA uygulamaya geçtiðinde tüm bir kýta halký bu ayný tabloyla kýsa devrime yönelmektir. FTAA’nýn yaratacaðý yýkýmý durzamanda karþýlaþacaktýr. Tabi yýkým durmanýn tek yolu, Küba’nýn yanýnda programlarý FTAA ile baþlamayacak; yer almak ve hýzla sosyalizme doðru bu yýkým, þu anda tek tek Latin yürümektir. Latin Amerika halklarýnýn Amerika ülkelerinde IMF ve Dünya Bankasý eliyle yürütülmektedir. FTAA, özgürlüðü, Che’nin düþü olan bir kýta devrimi ile mümkündür. Bu düþü bu yýkýmýn daha sistemli ve yaygýn gerçek kýlmanýn yolu, Küba’nýn hale gelmesini saðlayacaktýr. sosyalizm yoludur. Yaratýlacak bu yýkýmýn bilincinde

BÝR KITANIN ÝLHAKI:

FTAA

NAFTA’nýn emperyalist tekellere saðladýðý sýnýrsýz olanaklarýn daha da geniþletilmiþ hali olan Amerikalar Serbest Ticaret Bölgesi (FTAA), bir kýtanýn tümden ilhakýnýn adýdýr. Küba hariç, Kuzey, Orta ve Güney Amerika ile Karayiblerdeki 34 ülkeden 800 milyon insanýn yaþamýný ilgilendiren FTAA Anlaþmasý, ABD’nin Florida eyaleti Miami’de yapýlan toplantýda onaylandý. Antlaþma, ABD’li tekellere tüm Latin Amerika’da istedikleri gibi hareket serbestisi saðlarken, iþçi ve emekçi halklara açlýk, sefalet ve yýkýmdan baþka bir þey sunmamaktadýr. Bir kýtanýn ilhaký anlamýna gelen FTAA’nýn yýkým yaratan içeriðini anlamak için 1994’ten beri ABD, Kanada, Meksika arasýnda varolan NAFTA anlaþmasýnýn sonuçlarýna bakmak yeterli olacaktýr. NAFTA, üç ülke arasýnda ekonomik olarak baðýmlý olan Meksika’ya yýkýmdan baþka bir þey getirmemiþtir. 1994’ten bu yana milyonlarca Meksikalý, asgari ücretin altýnda bir gelirle çalýþmaya zorlanmýþ, onlara, adýna maquiladoras denilen “dehþet evlerinde” kölece bir yaþam dayatýlmýþtýr. Dünyanýn neresinde olursa olsun serbest ticaret bölgelerinin, “dehþet evlerinin” kurulmasý, iþçi ücretlerinin düþürülmesini, çalýþma koþullarýnýn aðýrlaþtýrýlmasýný ve her türden örgütlenmenin zor yöntemleriyle engellenmesini beraberinde getirmiþtir. Ýnsan yaþamý, saðlýk ve doðanýn korunmasý emperyalist tekellerin çýkarlarýna terk edildiði için, korkunç

3


Akdeniz’in Uçak Gemisi: 2

KIBRIS

6 Ocak’ta faþist ABD hükümetinin baþý Bush’la görüþecek olan TC Baþbakaný’nýn önünde duran en önemli ödevlerden birisi Kýbrýs. Hükümet bu görüþmenin “sýcak” geçmesi için Kýbrýs konusunda adýmlar atmaya hazýr olduklarýný sürekli yineleyip duruyor. Kýbrýs, ABD-TC iliþkilerinde neden birdenbire bu derece önem kazandý? Yakýn zamana dek AB emperyalizminin tüm zorlamalarýný ABD’nin desteðini alarak savuþturabilen TC, neden þimdi ortada býrakýlýyor? ABD’nin bu küçük ada ülkesinden beklentileri ne? Ortada tek bir soru yok, tek bir cevap da... Bu nedenle konuyu birkaç açýdan kýsaca irdelemek gerek.

TC Kýbrýs’ý Kaybediyor

Kaybediyor, çünkü TC, bu adayý zor yoluyla ele geçirmiþti. Ve bugüne dek ada üzerinde egemen olabildiyse, silahlarýn caydýrýcý gücü sayesinde oldu. Türkiye 1974 ve ’75 iþgal hareketleriyle adanýn kuzey bölümünü ilhak etti. Ýlhaktan önce, Kýbrýs’ta yaþayan Rum ve Türk toplumlarý uzun yýllar etnik çatýþmadan uzak yaþadýlar. Bu durum, 1950’lerden sonra dýþ müdahaleler ile deðiþmeye baþladý. Ýki toplum arasýna düþmanlýk tohumlarý ekmek için Türkiye özel birimler kurdu. Bu birimlerin ilk kuruluþ tarihi 1950’lerin sonudur. Özel Harekat Dairesi’nin kurulmasýnda etkin olan general Sabri Yirmibeþoðullarý bu Dairenin ilk faaliyetlerini Kýbrýs’ta gerçekleþtiðini itiraf etmiþti. TC’nin o dönemki provokasyon faaliyetleri yalnýzca Kýbrýs’ý bir “yavru vatan” olarak görmekten kaynaklanmýyordu. O yýllar TC’nin NATO’ya giriþ yýllarýdýr. Bu özel harekat dairesi NATO tarafýndan kuruldu. Ve o dönem Kýbrýs, NATO için özel bir önem taþýyordu. Ayný yýllarda ardarda geliþen olaylar, Kýbrýs’ý NATO için önemli hale getirmiþti. Mýsýr’da Arap milliyetçiliðinin önderi Cemal Abdul Nasýr, Ýngiltere ve Fransa’nýn kontrolündeki Süveyþ kanalýný ulusallaþtýrmýþ ve bu nedenle birçok kez savaþý eþiðine gelinmiþti. Kýbrýs, Mýsýr’ý tehdit ve kontrol edebilmek için gerekliydi. Yine ayný yýllarda yükselen Filistin Devrimi, Ýsrail’e karþý yönelen Arap ulusal öfkesini iyice bilemiþti. Bütün bu geliþmeler Ortadoðu’da Sovyetler Birliði’nin önemli adýmlar atmasýna yardýmcý oluyordu. Bu nedenlerle Doðu Akdeniz’de güçlü bir NATO varlýðý emperyalizm için büyük bir ihtiyaçtý. Ýncirlik Üssü’nün kurulmasý ve NATO’ya devri de yine 60’lý yýllarýn sonunda gerçekleþti. NATO ve TC’nin Kýbrýs’a iliþkin operasyonlarýný hýzlandýran bir baþka geliþme, Kýbrýs’taki komünist parti A-

4

KEL’in her iki toplum içerisinde saygýnlýk kazanýp önemli bir güce eriþmesiydi. 60’lý yýllarýn ikinci yarýsýndan itibaren, bu partinin militanlarý baþta olmak üzere, her iki toplumun ilerici güçlerine karþý, Türkiye, Yunanistan ve Ýngiltere’nin yönlendirdiði bir iç savaþ baþlatýldý. Bugünün “Türk toplumu lideri” olarak köþe baþýný tutan Denktaþ, o yýllarýn toptancý tüccarý, karþý devrimci çetelerin yöneticilerinden biriydi. Ýki toplum arasýna ilk sýnýr çekildiðinde, bu toptancý tüccar, sýnýrýn öte yakasýndan taþýdýðý mallarý lideri olduðu “Türk toplumuna” fahiþ fiyata satarak zengin olmuþtu. Ama asýl yaðma, TC’nin askeri iþgaliyle geldi. O yýllarda Yunanistan’da hüküm süren faþist Albaylar Cuntasý’nýn desteði ile Kýbrýs’ta tertiplenen faþist darbe, TC’nin adaya asker göndermesine bahane oldu. ABD ve Ýngiltere’nin hedefi, Kýbrýs’ý Yunanistan üzerinden kontrol etmekti. Ama iþbirlikçilik masasýndan önüne atýlan kemikleri bile toplayamadan kaldýrýlmayý hazmedemeyen TC, Kýbrýs’ýn ilhakýna giriþti. O yýllarda bu ABD-TC iliþkilerinde sorunlar yaratmasýna raðmen, zaman içinde TC, Yunanistan’dan daha sadýk bir iþbirlikçi olduðunu kanýtladý. Ýþgal edilen topraklarda unutulmaz bir talan yaþandý. O yýllarý yaþayan hiçbir adalý TC ordusuna sempati beslemez. Yaðmanýn asýl zenginleri Denktaþ ve Derviþ Eroðlu gibileri, TC ordusunun gölgesi altýnda su baþlarýný tuttular. Zaman içinde Kýbrýs, TC’nin dýþiþleri bürokrasisi ve militarist kadronun üst düzey yöneticilerini besleyen bir memeye dönüþtü. Rumlardan zorla alýnan araziler ve çiftlikler üzerine oteller, kumarhaneler kuruldu. Buralarda muazzam ölçülerde kara para aklanarak TC bürokratlarýnýn cebine aktý. Eðer bugün bu üst düzey bürokrat takýmýna yakýn olmayý bir þeref sayan karþý-devrimci Perinçek tayfasý “Kýbrýs’ý veren Türkiye’yi verir” diyerek histerik çýðlýklar atýyorsa, saðmal bir ineði kaybetmenin kuyruk acýsýndandýr. Ama ayný çanaktan yalayan MHP yanýnda, ÝP’çilerin topal atý ne yapabilir ki. Yoksul ve iþgal altýnda bulunan Kuzey Kýbrýs halký bu durumunu deðiþtirmek için bir süredir hareket halinde. Ama, dünyanýn en büyük Ýngiliz askeri üssünün bulunduðu, her adým baþý TC ordusunun gölgesiyle dolu, dünyanýn en yoðun “militarist” a-


rýs ayný zamanda Ýsrail’i ayakta tutan bir üs olarak tasarlanýyor.

Proletaryanýn Yolu

dalarýndan birinde, devrimci araçlarla bu kurtuluþu saðlamak cesaret gerektiriyordu. Halk kolay yolu seçti: Güneye iltihak etmek, böylece TC ordusunun gölgesinden kurtulmak. Artýk bu saatten sonra, yaratýlan düþmanlýklar üzerine kurulu iki toplum biçiminin statükosunu devam ettirmek mümkün deðildi. Taþlar yeniden dizilirken, kaybeden tarafýn TC olduðu gün gibi açýktý.

ABD Kýbrýs’ý Ýstiyor

Ýstiyor, çünkü Kýbrýs, ABD’nin baþlattýðý 3. dünya savaþýnda önemli bir üs olacak. Ancak, TC’nin Kýbrýs’taki ilhakçý tutumu Kýbrýs’ý ABD için güvenli bir üs olmaktan çýkarýyor. Burada yaþayan halklarýn öfkesini uyandýrýyor. Öyleyse bu eskimiþ aracý devreden çýkartmak zamaný gelmiþti. ABD’nin emperyalist politikalarýnýn en çok tepki çektiði ülkelerden biri Yunanistan’dýr. Benzer tepkiler güney Kýbrýs’ýn Rum halkýnda da var. Ýþte ABD, adanýn bir bölümünü ilhak eden TC’yi “çözüme” zorlayan güç olarak devreye girmek istiyor. Böylece adada ve Yunanistan’daki ABD karþýtý tepkileri yumuþatabilmeyi umuyor. ABD’nin buna gerçekten ihtiyacý var. Kendi yönünden baþlattýðý dünya savaþýnda ülke dýþýnda güvenilir üsler yaratabilmek için her yolu deniyor. Bu amaçla Gürcistan’da kendi yandaþlarýný ayaklandýrmýþtý. Böylece Kafkasya’da Þevartnadze’nin yýpranmýþ kimliði yerine taze güçlerle hareket imkanýna kavuþmuþtu. ABD’nin Dünya Savaþý planýnda Ortadoðu kuþkusuz Kafkasya’dan daha önemli bir yer tutuyor. Týpký 1960’larda olduðu gibi. Ortadoðu’nun tüm halklarý üzerinde tehdit gücü yaratabilmesi için Kýbrýs biçilmiþ bir kaftan: Adeta bir uçak gemisi. Kýb-

Ýþçi sýnýfý Kýbrýs konusunda estirilen þoven rüzgara kendini kaptýrmadý. Her ne kadar Türk-Ýþ gibi burjuva sendikalar konuyu iþçi sýnýfýnýn gündemine taþýmaya kalkýþsalar da baþarýlý olamadýlar. Ancak iþçi sýnýfýnýn tutumu pasiflik olmamalý. Þovenizme güç vermemek sýnýf adýna olumlu olsa da, proletarya bu konuda kendi politik çözümlerini topluma taþýmalýdýr. Proletaryanýn Kýbrýs konusunda ileri sürdüðü politika, Leninist Parti tarafýndan formüle edilmiþtir. Buna göre TC Kýbrýs’ta ilhakçý bir güçtür. Kýbrýs’ta sorunlarýn çözümünde Türkiye proletaryasýnýn yapmasý gereken, bu ilhak durumuna derhal son vermek ve Kýbrýs halklarýnýn kendi geleceklerini özgürce belirlemesinin önündeki engelleri bu þekilde temizlemektir. Adadaki Rum halkýnda özellikle Ýngiliz üslerine karþý büyük bir öfke birikimi var. Bu birikim komünist ve devrimci güçlere sürekli taze kan taþýyor. Türkiye proletaryasý kendi ülkesinde devrimci iktidarý fethettiði zaman, adanýn kuzeyindeki ilhakçý TC ordu güçlerini tümüyle daðýtmalýdýr. Eðer adada TC’nin yarattýðý militarist aygýtlar ortadan kalkarsa, Kýbrýs halklarýnýn toplumsal devrim yolunun önündeki önemli bir engel yok edilmiþ olacaktýr. Þurasý kesin: TC’nin adada ilhakçý konumunun sona ermesi ve her iki toplumun kaynaþmasý, adada bulunan diðer emperyalist güçleri kovmak için uygun ortamlar hazýrlayacaktýr. Bugün ABD, TC’yi adada çözüme zorlarken esas amacý, bu ilhakçý gücün yerini almaktýr. Bu planlarýn baþarýya ulaþýp ulaþamayacaðý ada halklarýnýn önünde duran bir sorundur. Öyleyse Kýbrýs emekçi sýnýflarý yalnýzca TC’nin ilhakçý varlýðýna karþý deðil, bütün emperyalizme karþý bir savaþým yürütmedikçe kurtuluþ yüzü göremez.

5


FEDERASYON GÝRDABI Karmaþýk Irak denkleminde Kürtlerin federasyon talebiyle birlikte iþler sarpa sardý. Durum adamakýllý çetrefil bir hale geldi. Bu kaygan zeminde taraflar nerede ve nasýl durabileceklerini kestiremiyor. Kararsýz bir ortam doðmuþ bulunuyor. Baþlý baþýna bu durum, savaþýn yayýlma riskini arttýrýyor. Gündeme gelen federasyon, tüm iradelerden baðýmsýz bir þekilde olayýn dolaylý ya da dolaysýz muhataplarýný dibe çeken bir girdap gibi. Savaþ tehditleri þimdiden ortalýðý kapladý bile.

Federasyon Ýstemi Yeni Deðil Ýþin aslý, Kürtlerin federasyon istemi, yeni bir durum deðil. Saddam öncesi Irak’ta, Molla Mustafa Barzani döneminde G.Kürdistan özerk bir yapýdaydý. Anayasal olarak Kürtlerin bir dizi haklarý güvence altýna alýnmýþtý. Saddam, baþa geçer geçmez bu özerkliðe son verdi. Geniþ çaplý Kürt katliamlarýna giriþti. Güney Kürtleri, burjuva öndelik altýnda savaþarak elde ettikleri tüm haklarý bir anda yitirdiler. Oradaki Saddam düþmanlýðýnýn kökü buralara kadar uzanýr. Kürtler, 1991’deki ilk Körfez Savaþý’nýn ardýndan, fiilen tekrar özerkliklerini kazandýlar. Saddam’ýn 36. paralelin kuzeyine geçmesi, “Çekiç Güç” vb. askeri oluþumlarla

6

kýsýtlandý. Mesut Barzani’nin KDP’si (Kürdistan Demokratik Partisi) ile Celal Talabani’nin KYB’si (Kürdistan Yurtseverler Birliði), Kürdistan’ýn iki büyük gücü olarak Beyaz Saray’ýn gölgesi altýnda fiilen özerk, hatta Irak’tan baðýmsýz bir oluþuma yöneldiler. 1994’te ayrý bir parlamento yaratmanýn eþiðindeydiler. Fakat kýsa süre sonra, özellikle sýnýr ticaretini ele geçirme konusu baþta olmak üzere, anlaþmazlýða düþtüler. KDP-KYB çatýþmalarý baþladý. Tam bu dönemde, çatýþmalara, dinamik güç olarak PKK de girdi. Kürdistan’ýn üç asli unsuru birbirine giriverdi. Ýttifaklar sürekli deðiþti. Güney Kürtleri, herhangi bir birlik oluþturamadýlar. Fakat fiili özerklikleri, kendi aralarýnda birleþememiþ olsalar da, devam etti. Güney’deki bu fiili devlet yapýlanmasý, en baþta Türk devletini rahatsýz ediyordu. PKK’yi bahane eden TC, G.Kürdistan’a girdi. Sýk sýk “sýnýr ötesi operasyon” olarak bilinen iþgal harekatlarý gerçekleþtirdi. Hatta yaklaþýk onbin askerini iþgal kuvveti olarak sürekli orada bulundurdu. Suriye ve Ýran ise gergin bir bekleyiþteydiler. Bu durum, son Irak savaþýna kadar böyle sürüp gitti.

Federasyon Yeniden Gündemde ABD’nin Irak’a saldýrýsýný “tarihi bir fýrsat” olarak gören Güney Kürtleri’nin burjuva önderliði,


Talabani ve Barzani, açýktan ABD’yi desteklediler. Böylece istedikleri statüye kavuþabileceklerini hesaplýyorlardý. Hem Saddam’dan, hem de baþta TC olmak üzere kendilerini sürekli tehdit eden komþularýnýn baskýsýndan kurtulacaklardý. Bu düþünceyle, açýktan güçlünün yanýnda, Washington’un saflarýnda yer aldýlar. ABD ise, Talabani-Barzani þahsýnda aradýðý iþbirlikçileri bulmuþ oluyordu. Bu ikili, ABD için Irak bataðýnda tutunabilecek bir dal, görece güçlü bir müttefik demekti. Ve Güney Kürdistan, iþgalin cephe gerisi olacaktý. Talabani-Barzani ikilisinin Beyaz Saray trafiði hýzlandý. Ýttifakýn diplomatik ayaðý saðlamlaþtýrýldý. Ve Irak saldýrýsý baþladý. Saddam’ýn devriliþiyle birlikte G.Kürdistan’ýn askýda kalan durumunu netleþtirme giriþimi hýzlandý. Ýlk baþlarda görece sessiz kalan KDP ve KYB, federasyon sözcüðünü yeniden dillendirmeye baþladý. ABD, Irak sýnýrlarý içindeki “en saðlam müttefikinin” taleplerini duymazdan gelemezdi. Kürtlerin federasyon talebi kukla Konsey’e ve onun þefi Bremer’e iletildi.

TC’den Savaþ Tehdidi Federasyon talebi kukla konsey içerisinde genel kabul gördü. Öte yandan buna karþý çýkanlar da oldu. Burjuva önderlik, zaten iþgal iþbirlikçiliðiyle Kürt halkýný tehlikeli bir maceranýn içine sürüklemiþti. Þimdi federasyon giriþimiyle bölge gericiliðinin de þimþeklerini çekmiþ oldu. Türk Devleti’ni baþtan beri en çok korkutan konu, hemen yaný baþýnda biçimlenecek bir Kürt devletiydi. Bu, Ankara’nýn en önemli “kýrmýzý hattýný” oluþturuyordu. Bu çizgiyi geçmek, doðrudan savaþ sebebi olarak görülüyordu. Ama arada ABD vardý. Türk hükümeti ve devlet yetkilileri, hamasi nutuklarýný kýsa sürede unutmak zorunda kaldý. Deyim uygunsa, tükürdüklerini yalamak zorunda kaldýlar. Federasyon gündeme gelir gelmez, TC’nin racona düþkün “delikanlý baþbakaný” doðrudan saldýrý tehdidini savurarak, Türk devletinin bu konudaki “alerjisini” göstermekte gecikmedi. TC ile Ýran ve Suriye arasýndaki diplomasi trafi-

ði hýzlandý. ABD ve Kürtler üzerinde baský kurulmak isteniyordu. Washington yönetimi arada kaldý. Bir yanda Kürtlerin talepleri, diðer yandan TC’nin tehditleri! Powell ve Bremer, diplomatik bir dille her iki tarafa da mavi boncuk daðýtmaya çalýþtý. Ama Kürtler, sýnýrlý bir federasyon talebinden vazgeçmediler.

Federasyon Çözüm mü? Öncelikle belirtmekte fayda var. Ezilen bir ulus, kendi geleceðini özgürce belirleme hakkýna sahiptir ve bu hakkýný, eðer istiyorsa bir federal devletin eþit üyesi olmak yönünde de kullanabilir. Böyle bir federasyon, bir toplumsal devrim sonrasýnda gündeme gelmiþ olsaydý, ulusal sorunun çözümünde bir baþlangýç noktasýný oluþturabilirdi. Ama burada tamamen ABD’nin kuklasý bir federal devlet gündemde. Bu nedenle bu, ileri doðru atýlmýþ bir adým deðil. Kürtler, attýklarý bu adýmla, zaman içinde biçimsel bir baðýmsýzlýða ulaþsa bile, özgür olmayacaklar. Saddam þahsýnda biçimlenen gerici Arap boyunduruðundan kurtulacaklar, fakat bu defa da ABD boyunduruðuna girecekler. Siyasal anlamda ulusal sorunu çözmüþ olacaklar, fakat bunu halklar arasýnda bir dizi düþmanlýðý yaratarak gerçekleþtirmiþ olacaklar. Ve böyle bir adým, gelecek savaþlarýn tohumlarýný baðrýnda taþýyacaktýr. Öte yandan bu giriþim, proleterlerin birliði doðrultusunda deðil, birliðin parçalanmasý doðrultusunda bir adým. Halklarý birbirine düþürecek bir adým. Ýþgalin ana üssü olarak G.Kürdistan, bu konumundan faydalanarak resmi bir statüye kavuþmak için zorluyor. Ama hesaplar karýþýk. Güçler dengesi ve ABD’nin öncelikleri günbegün deðiþiyor. Böylesi bir ortamda gerici Kürt önderliði, Kürt halkýný yanlýþ ve tehlikelerle dolu bir yola sokuyor. Bu þekilde bir federasyon talebi gerçeðe dönüþtüðünde ciddi kapýþmalar gündeme gelebilir. Bölge emekçilerinin mücadele birliðine zarar veren bu giriþim, ancak tüm bölge gericiliði ve emperyalist iþgal kýrýlarak önlenebilir. Egemen güçlerin bu zorlu oyununa, þimdilik gücünün farkýna varmayan emekçi halklar katýldýðýnda iþin rengi deðiþecek ve sorunun gerçek çözümü olan toplumsal devrim, güncel bir seçenek olarak sürece damgasýný vuracaktýr. Halklarý için gerçek çözüm budur!

7


KAMU YÖNETÝMÝ YASA TASARISINA KARÞI MÜCADELE BÝRLÝÐÝ “Yerel Yönetimler Yasa Tasarýsý” olarak bilinen Kamu Yönetimi Temel Yasa Tasarýsý, TBMM Ýçiþleri Komisyonu’nda tartýþmalý geçen oturumlar sonucu, 15 Ocak Perþembe günü Meclis Anayasa Komisyonu’nda kabul edildi. Tasarý bundan sonra yasa haline getirilmek üzere Meclise sevk edilecek ve büyük bir ihtimalle de yasalaþacak. Kabul edilen yasa tasarýsý, IMF’nin Türkiye’de yaptýðý 6.Gözden Geçirme Toplantýlarý sonucu ileri sürdüðü þartlar arasýnda ilk sýralarda yer alýyordu. Böylece IMF-TC koalisyonu, iþçiler ve emekçiler aleyhine bir yasayý daha hayata geçirebilmenin fýrsatýný yakalamýþ oluyor. Yasa Tasarýsý Ne Getiriyor? Kamu yönetimini yerel yönetimlere býrakan yasa tasarýsý eðer yasalaþýrsa, kamu hizmetleri de artýk alýnýr satýlýr hale gelecek. Saðlýk, eðitim, sosyal güvenlik vb. artýk tamamýyla özelleþtirilecek ve kapitalist sömürü sisteminde her þeyde olduðu gibi piyasaya düþürülecek. Örneðin halkýn parasýz saðlýk hizmeti aldýðý saðlýk ocaklarý, dispanserler, SSK hastaneleri artýk paralý hale gelecek. Parasý olmayan artýk buralarda da tedavi edilmeyecek, edilse bile parasý olmadýðý için býrakýlmayacak, rehine kalacak. Kamu iþlerinin özelleþtirilmesi sonucu sermaye acýmasýz, kan dolu bir nehri andýran akýþýný bu alanlarda da sürdürecek. Artýk kimin ne kadar parasý varsa o kadar saðlýk, eðitim vb. hizmeti alabilecek. Daha önce varolan eþitsizlikler ona-yüze katlanacak. Emekçi halka hastane kapýlarý, emekçi halk çocuklarýna okul kapýlarý kapanacak. Özel hastanelere gidemeyenler ölüme terk edilecek, kitap ve ders parasý veremeyenler eðitimsizliðe itilecekler. Bunlarýn yaný sýra kamu sektöründe çalýþanlarýn

8

iþ güvenceleri ortadan kaldýrýlacak. Artýk siyasi iktidarýn “adamý” olmayan hiç kimse kamu kesiminde kolay kolay iþ bulamayacak. Deðiþen hükümetlerle birlikte kamuda çalýþan iþçiler ve memurlar da deðiþtirilecek. Kamuda çalýþanlar için “performans kriterleri” getiriliyor. Yani artýk IMF kimlerin ne kadar süre çalýþmasý gerektiðini siyasi iktidara dikte edecek, siyasi iktidar da bunu harfiyen yerine getirecek. Kat be kat artacak emek sömürüsüne itiraz edenlerin de iþine son verilecek. Emperyalist-kapitalist sistemin tüm dünyada hayata geçirmeye çalýþtýðý özelleþtirme ve GATS (Genel Hizmetler Antlaþmasý)’ýn doðrudan sonucu olarak dayatýlan bu uygulamalar karþýsýnda burjuva hükümetlerin yapabilecekleri bir þey yok. AKP hükümeti, kamuda yeniden yapýlanmayý gerekli gördüðünü söylüyor. Yapýlmasý düþünülen düzenlemelerin kýlýfý da hazýrlanmýþ görünüyor: “Bürokrasiyi azaltmak”. Zaten sermaye ne zaman iþçi ve emekçilere bir saldýrý hazýrlýðý içinde olsa hemen bunun “yararlarý”ný sayýp dökmeye baþlar. Þimdi de “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yoluyla artýk iþlemez hale gelmiþ olan merkeziyetçi yapýnýn yükünü hafifletmeyi arzuladýklarýný” söylüyorlar. Aslýnda kurtulmaya çalýþtýklarý “yük”, kamuda çalýþan iþçi ve emekçilerdir; onlarýn yýllarca süren mücadele sonucu kazandýklarý sosyal haklarýdýr. Gözü kararmýþ sermaye sýnýrsýz, dizginsiz bir sömürü ve kar peþindedir. Bunun için yapmayacaðý þey, baþvurmayacaðý yalan yoktur. Kamu iþlerinin ticarileþtirilmesi sonucu iþçi ve emekçi-


“GÜNEÞ BÝZÝM ÝÇÝN DE DOÐACAK”

lerin yaþayacaðý yýkýmýn haddi hesabý yoktur. Varolan iþsizlik ve açlýk daha da katmerlenecek, bir yandan sefahat birikirken bir yanda sefalet katlanýlmaz bir hal alacaktýr. “Yeniden Yapýlanma” mý? Yönetememe Krizi mi? Bu yasa tasarýsý, ortalama bilinçlerde “devlet yeniden yapýlanýyor” yanýlsamasý yaratabilecektir. Bunun, geliþmeleri burjuvazinin sunduðu þekliyle kabul etmeye yatkýn olanlarýn sivil toplumculuðunu depreþtireceðinden þüphe yok. Elbette biz; bu yasa tasarýsý ile yapýlmak istenilen þeyin yeni bir þey olmadýðýný söylüyor deðiliz. Kamu Yönetimi Yasa Tasarýsý bir takým biçimsel yenilikler içeriyor. Ama bunlarýn hiç biri devletin temel karakterini deðiþtirecek türden düzenlemeler deðildir. Devletin temel karakteri bir dizi devrimle deðiþmediði sürece, yapýlan tüm düzenlemeler biçimsel olmaktan öteye gitmeyecektir. Siyasi iktidarýn “kamu reformu” olarak sunduðu þey, bir reform olmak þöyle dursun iþçi ve emekçiler için yaþamý cehenneme çevirmek için emperyalist merkezlerde hazýrlanmýþ bir saldýrý planýdýr. Ekonomik ilhakýn siyasi olarak derinleþtirilmesidir. Bugün Türkiye’deki siyasi iktidar, içinde bulunduðu “yönetememe krizi”ne çözüm arayýþý içinde. Þimdilik önüne ancak “krizi yönetme” hedefini koyan siyasi iktidar, bunu da ancak iþçi ve emekçileri yaþamdan kovarak yapabiliyor. Yaþamdan kovulan milyonlarca iþçi ve emekçi ise, ona görkemli bir son hazýrlýyor. Siyasi iktidarýn içinde bulunduðu krizin öyle ekonomik ve siyasi nedenleri var ki, bunu aþmalarý mümkün deðil. Bilimsel gerçeklik, tekelci kapitalist sistemin artýk son sýnýrlarýna gelip dayandýðýný gösteriyor. Onu ne zor aygýtý aracýlýðýyla yaptýðý baský ve katliamlar ne de “reform” adýyla sunduðu yasa tasarýlarý kurtaramayacaktýr. Ýþçiler ve emekçiler, burjuvazinin bu son saldýrýsýna karþý eylemleri yükseltmeye hazýrlanýyor. Onlar þimdi bayraklarýnýn üzerine “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” sloganýný yazarak karanlýðýn üzerine yürümelidir.

Merhaba yoldaþlar, Ben bir tekstil firmasýnda çalýþýyorum. Beni sistem çok küçük yaþta öðrenimimi yarýda býrakarak çalýþmaya itti, ve benim gibi bir çok insan var. Küçük yaþta ezilmiþliðim beni sermayeye karþý kinlendirdi. Þu anda çalýþýyorum, çalýþmak zorundayým. Fakat burjuvalara kölelik yapmak beni çileden çýkartýyor. Biz iþçilerin onlar için tek anlamý var: para! Ne saðlýðýmýz ne yoksulluðumuz, hiçbir þeyimiz onlarýn umurunda deðil. Bizler onlar için sadece parayýz. Ve bize karþý yapýlan bir çok davranýþ bizlerin devrim aþkýný biraz daha körüklüyor. Aslýnda kendilerinin sonlarýna biraz daha yaklaþýyorlar. Bizleri nasýl sadece para olarak gördüklerini size bir örnekle anlatacaðým. Çalýþtýðým yerde 17 yaþýnda bir bayan var. Bu bayan, bir çoðumuz gibi lise öðrenimini tamamlamadan iþ hayatýna atýlmýþ. Yaþýtlarý, burjuva çocuklarý tatillerde, denizlerde, spor salonlarýnda onun emeðiyle zevk sefa sürerlerken o çalýþýyor. Ailesine katkýsý olsun diye. Bu bayan günlük 12 saat boyunca makine baþýnda ayakta sürekli, kollarý ayaklarý hareket ederek çalýþýyor. Bazen yemek molasý bile yapmýyor patronun verdiði iþ sayýsýný denkleyebilmek için. Çok fazla ayakta kaldýðý için ayaklarýndan rahatsýz oldu. Ayak bileðinde ödem oluþtu (yani içten su toplamýþ). Doktora giden arkadaþa doktor, ayakta durmamasýný dinlenmesini söylemiþ. (bir de doktorlar bu gibi hastalýklara meslek hastalýðý diyorlar). Bu arkadaþ beþ gün rapor alýyor ve raporu bir iþçi arkadaþýyla iþe gönderiyor. Sabah iþe gittiðimde patron, ardýndan müdür geldi ve sordu: Müdür: “Senin kýz nerede?” Patron: “Bana beþ günlük rapor göndermiþ hanýmefendi.” Müdür: “Neyi varmýþ?” Patron: “Ayak bileði aðrýyormuþ.” Müdür: “Hadi ya. Hemen buraya yumuþak bir þeyler koyalým, hasta oluyorlar. Çalýþamýyorlar.” Patron: “Ortopedik terlik alsýnlar (kendi paramýzla ve ortopedik terlik 50-60 milyon lira) 5 gün evde yatýp 6. gün ise baþlayabileceðini mi düþünüyor. Çabuk evini arayýp söyleyin gelsin ayakta durmasa da oturacak iþ yapacak” dedi. Ve ertesi gün arkadaþ ayaðý sargýlý bir biçimde iþbaþý yaptý. Görüyorsunuz onlar için hiçbir anlam ifade etmiyoruz. Onlar çalýþmadan bizi çalýþtýrýp çok rahat bir yaþam sürüyorlar, yani emeðimizi alýnterimizi onlar yiyorlar. Her geçen gün biraz daha sömürü artýyor. Ücretlerin az olmasý, her þeyin pahalý olmasý iþçilerin yaþamdan kovulmasýna sebep oluyor. Biz iþçi sýnýfý gücüz. Tek yumruk olarak, hep birlikte burjuvalarýn krallýðýna son verebiliriz. Bizler olmazsak onlar bir hiç. Birleþip hep birlikte yeni bir dünya, insanlýk için mücadele etmeliyiz. Sosyalizm bizim tek kurtuluþumuzdur. Güneþ bizim için de doðacak. Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði. Gelecek nesil insanca ve onurlu yaþasýn diye bizler savaþmalýyýz. Ýþçi sýnýfý burjuvalardan daha güçlü bir olgudur. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! Y.E.Mücadele Birliði Okuru Bir Ýþçi/ ÝSTANBUL

9


Çalýþma Notlarý: Esnek üretim ve esnek çalýþma, sýklýkla duyduðumuz kavramlar. Bunlarýn ne anlama geldiðini, iþçi sýnýfý ve emekçiler açýsýndan nasýl bir önem taþýdýðýný aþaðýdaki maddeler halinde bölüm bölüm yayýnlayacaðýz. 1- Esnek üretim nedir?Esnek üretim yeni bir kavram mý? 2-Kapitalizmi esnek üretime zorlayan etkenler nelerdir?(Neden esnek üretim modeli?) 3-Esnek üretim karþýmýza hangi biçimlerde çýkar?(Sayýsal esneklik, fonksiyonel esneklik, çalýþma süresi esnekliði, uzaklaþtýrma stratejileri ve ücret esnekliði) 4- Teknoloji, esnek üretim modeli ve iþçinin gerçek düþmanlarý. 5-Esnek üretim ve örgütlenme sorunlarý.

I.BÖLÜM: ESNEK ÜRETÝM-ESNEK ÇALIÞMA 1-Esnek üretim/çalýþma nedir? Esnek üretim yeni bir kavram mý? Ýþçinin bir tek iþverene baðlý olarak, belirli bir süreye baðlanmamýþ, ayný iþverenin iþyerinde tam gün süreli olarak çalýþýp, emekli oluncaya kadar istihdam edilmesi düþünülen iþ iliþkisine standart iþ iliþkisi denir. Ýþçinin çalýþma koþullarý açýsýndan esnek çalýþma, bu tanýmýn tüm yönleriyle sermaye lehine esnetilmesidir.Yani esneklik, sermayenin çýkarlarý için geçerli olup, iþçi açýsýndan tam bir katýlýk söz konusudur. Esnek üretim modeli sermayenin kar oranlarýný artýrmak amacýyla “sýfýr hatalý üretim”, “stoksuz üretim”, “tam zamanýnda üretim” gibi adlarla uygulanýyor.Esnek çalýþma ise, toplam kalite yönetimi, kalite çemberleri, insan kaynaklarý yönetimi gibi yeni emek yönetimi modelleri(!) þeklinde karþýmýza çýkýyor Esneklik ya da esnek üretim/çalýþma biçiminin herkes tarafýndan kabul edilebilir tek bir tanýmý yoktur. Uygulama biçimleri her iþe, iþyerine, ürüne, ülkeye ya da sermayenin hacmine göre deðiþmektedir. Esneklik, emperyalist egemenliði pekiþtirmek, uluslararasý yeni paylaþýmda çokuluslu þirketler lehine kar oranlarýný artýrmak için uluslararasý ölçekte uygulanmaktadýr. Ucuz hammadde, ucuz emek nerdeyse üretim oradadýr. Sermaye, iþletme yapýlarýný, hukuki kurallarý, teknolojik geliþmelerin de etkili olduðu emek sürecindeki deðiþimleri düzenler.

10

Sermaye, önce iþyerinde sadece üretim ve verimlilik konularýnda söz hakký olan özerk iþçi guruplarý oluþturur. Çekirdek iþçi de denilen bu guruplar arasýnda bir rekabet oluþmasýna özen gösterilir. Bu gruplarda yüksek vasýflý iþ gücünün inisiyatifi ön plana çýkarken iþi yapan kiþilerin yaptýklarý iþin sorumluluðunu almasý, kendilerini denetlemesi esas alýnýr. Bu sistemde, müþterilerin istediði kalite ve standartlara en kýsa sürede uyabilmek için iþi basitleþtirme, gereksiz ve katma deðer yaratmayan faaliyetlerden arýndýrma, iþi yapan ile karar veren kiþileri birbirine yaklaþtýrma ve hatta aynýlaþtýrma koþullarý saðlanýyor Aslýnda üretici güçlerin geliþiminin zorunlu sonucu olan bu çalýþma biçimi, kapitalizm koþullarýnda çalýþmanýn önünü açan, yaratýcýlýðý en üst düzeye getiren çalýþma olmaktan çok, aþýrý iþ yükü anlamýna gelmekte, üretici güçlerin önünü týkamaktadýr. Bundan ‘endüstriyel demokrasi’ olarak bahseden kapitalizmin bu modelle asýl niyeti, iþçinin inisiyatifini geliþtirmek deðildir elbette. Kapitalist için amaç, daha az iþçiye ücret ödeyerek ondan kafa ve kol emeðini bütünüyle sömürerek en fazla karý çýkartmaktýr. Bu ise çekirdek iþçi ve guruplarýnda esnek ücretlendirme ile daha fazla ücret ama maksimum sömürü, yan alanlarda ise taþeronlaþma, kaçak iþçi çalýþtýrma, iþsizlik, keyfi ücretlendirme, iþten çýkarma, çocuk iþçi çalýþtýrma vb þeklinde karþýmýza çýkýyor. Bu model sayesinde, teknolojinin geliþmesiyle birlikte daha fazla istihdamýn saðlanacaðýný vaat eden burjuva ide-


ologlar, tüm dünyada (emperyalist ülkeler dahil) krizi önlemek bir yana, özellikle ’90 sonrasý krizi derinleþtiren bir yöntem olduðunu itiraf etmek zorunda kaldýlar. 1990’larýn baþýnda, sosyalizmin tehdidinden kurtulduðunu sanan burjuvazi kýsa sürede sermayeye tatlý karlar kazandýran esnek üretim/çalýþma yoluyla uzun mücadelelerle kazanýlmýþ tüm haklarý budayarak iþçi sýnýfýnda sefalet ve yýkýma neden oldu. Yarattýðý bu sefalet ve yýkým sonucu geçmiþ yýllara oranla hem nitelik hem nicelik olarak daha güçlü eylemler, emperyalizmin kalelerini dövmeye baþladý. Emperyalist ülkelerde bile karþýmýza çýkan sonuçlar, durumu gözler önüne seriyor. 1992’de Almanya’da Wolkswagen, gelecek 5 yýlda 130 bin iþçinin 12 bin 500’ünü çýkaracaðýný, BMW 130 bin iþçiden 3 binini çýkaracaðýný; OPEL 31 bin iþçi çýkarýlacaðýný, Rüsselheim 6 bin iþçi çýkarýlacaðýný açýkladýlar. ‘Endüstriyel Demokrasi’nin fikir babasý(!) Japonya’da, yýlda 10 bin dolayýnda iþçinin çok çalýþmaktan öldüðü, Þubat 1992 Birleþmiþ Milletler Ýnsan Haklarý Komisyonu’na rapor edildi. Ýþçi sýnýfýnýn her anlamda haklarýný budayan bu modelin nüveleri aslýnda çok geçmiþe dayanýyor. “…Parça baþý ücret, 14.yy da Fransýz ve Ýngiliz çalýþma yönetmeliðinde zamana göre ücretle resmen yan yana bulunmaktadýr.Büyük sanayinin fýrtýnalý gençlik döneminde özellikle 1797-1815 yýllarý arasýnda iþgününün uzatýlmasýnda ve ücretlerin düþürülmesinde bir kaldýraç olarak kullanýlmýþtýr. “…Parça baþý ücret o kadar düþmüþtür ki iþgünündeki çok büyük uzamalara karþýn günlük ücretler eskisinden daha düþük kalmýþtýr.” (Marx, Kapital.1, sy:564) Bazý kaynak ve konuþmalarda, esnek üretimden yeni dünya düzeninin bir sonucu olarak, kapitalizmin yeniden yapýlanmasý anlamýna gelen bir sistem olarak bahsedilmektedir. Ancak kapitalizm ilk doðduðu günden bugüne üretimi, çalýþma biçimini, hukuku kendi lehine düzenlemenin sayýsýz örneklerini göstermiþ, her seferinde iþçi sýnýfýnýn mücadelesiyle karþýlaþmýþtýr. Sistem, gün geçtikçe karmaþýklaþmakta, dolayýsýyla ortaya çýkan her sorun da, yaratýðý mücadele biçimleri de çeþitlenmektedir. Bilinmektedir ki esnek üretim ve esnek çalýþma yeni bir sistem deðildir. Bunlar, kapitalizmin bunalýmlarýndan çýkýþ için ürettiði yöntemler ve modellerdir. Ve açýk ki, yeni diye sunulan hiçbir model eski sistemi yeni bir sistem yapamaz

Ýkinci bölümde kapitalizmi esnek üretime zorlayan etmenleri inceleyeceðiz.

MÜCADELE BÝRLÝÐÝ ÇALIÞANLARINA YAPILAN SALDIRIYA KINAMA Deðerli Mücadele Birliði Emekçileri Hepinize en içten sevgi ve selamlarýmýzý iletiriz. Yaþadýðýmýz dönem, sermayenin dünya halklarýna dizginsiz saldýrý ve buna karþý dünyadaki ezilen halklarýn bu saldýrýlara karþý, saldýrýlarla cevap verdiði, içinde sýçramalarý barýndýran sancýlý bir dönemdir. Emperyalizm, tüm terörüne raðmen, egemen olamýyor. Silahlý saldýrýlarýn yanýnda ideolojik saldýrýlarý da dünya ezilen halklarý ve emekçiler nezdinde metelik etmiyor. Yani emperyalist-kapitalist sistemin her kýpýrdanýþý onun sonunu hazýrlamaya hizmet ediyor. Afganistan, Filistin ve Irak halklarý, 44 yýl boyunca emperyalist kudurganlýða yiðitçe direnen Küba halkýnýn mücadelesine dünya çapýnda destek oluyor. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklara ise devrim, geliþimini sürdürüyor. Devrimin sesi olan Y.E.Mücadele Birliði’ne, sermayenin zor aygýtlarýnýn saldýrýsý da sürüyor. Anti-emperyalist anti-kapitalist mücadele de yabana atýlamaz bir yere sahip Y.E.Mücadele Birliði dergisine ve okurlarýna yönelik pervasýzca saldýrýlarý protesto ediyoruz. Çünkü onlar biliyorlar ki bilinçli insan, halk, sýnýf bilinçli emekçi kolay kandýrýlamaz ve yenilmezdir. Dergimizin gördüðü iþlev de sermayenin vahþi sömürücü örtüsünün yýrtýlýp ezilen ve sömürülen kitlelere neden ve nasýl sömürüldüklerinin ve bu sömürüden kurtuluþ bilincinin ulaþtýrýlmasýdýr. Bu gerçeklerden dolayý sistem dergimizden korkuyor. Korkularý yersiz deðildir. Bir dergiyi silaha dönüþtüren, onun içindeki bilimsel düzeydir. Size ve okurlarýnýza yönelik baský ve þiddeti kýnýyoruz. Zafer çürüyen, tarihin çöplüðüne atýlmasý zamaný gelen kapitalizmin deðil, dünya çapýnda yükselen, geliþen sosyalizmin olacaktýr. Hepinize devrimci duygularla selamlar… Y.E.Mücadele Birliði Okurlarý Stutgart/Almanya

11


BURJUVA DÜNYANIN TARÝHÝ SALDIRISI H

ükümetin üç ay önce uzun süreli gizli pazarlýklar sonucu imzaladýðý ve tüm halklardan gizlediði anlaþmaya göre, Ýncirlik Üssü yeniden faaliyete geçti. Ve yýlbaþýndan itibaren Ýncirlik’te yoðun bir hareketlilik yaþanýyor. Eðer ABD basýný yazmasaydý, bu anlaþmanýn kendisi halen daha gizleniyor olacaktý. Buraya kadar anlatýlan geliþmelerde, esasýnda Türkiye gerçekliði açýsýndan hiç bir olaðanüstü durum yok. Ne Ýncirlik Üssü’nün kullanýmý yenidir, ne bu üsse ve diðer askeri üslere iliþkin anlaþmalarýn gizli yapýlmasý. Daha bunun gibi binlerce baþka olay var ki, Türkiye devletinin iþbirlikçi, militarist ve emekçi, düþmaný karakterini her gün binlerce kez ortaya serer. Öyleyse, meselenin bu yönü üzerinde fazla durmaya gerek yoktur. Esasýnda, meseleye daha yakýndan bakýldýðýnda, Ýncirlik Üssü’nün yeniden kullanýma açýlmasý ve bunun gizli tutulmasýnýn çok daha önemli, politik ve tarihi açýdan çok daha ciddi geliþmelerin bir iþareti olduðu görülecektir. Büyük Savaþlarýn Ýlk Top Sesleri Geçen yüzyýlda, meydan savaþlarý biçiminde geliþen çatýþmalar hep top atýþlarýyla baþlardý. O ana kadar, sýradan bir asker için savaþ, hazýrlýklarý yapýlsa da, gerçekliðini iþte bu top atýþlarýyla duyuran bir olguydu. Ama artýk kapitalist dünya, meydan savaþlarýný çoktan geride býraktý. O, insanlýk tarihine “dünya savaþlarý” felaketini hediye etti. Böyle büyük savaþlar uzun hazýrlýklar, ataklar, dalgalý seyirler, sürekli deðiþen kamplaþma ve kutuplaþmalar sürecinden geçer. Yine de sýradan askerin ruh hali deðiþmez. Ýlk top atýþýna kadar “dünya savaþý”, onun için gerçek dýþý kalmaya devam eder. Sýradan sol düþünce için de ayný þeyleri söyleyebiliriz. Ýncirlik Üssü’nün yeniden kullanýma açýlmasýný, sýradan bir “teslimiyet” söylemiyle açýklamak, dünya savaþý gerçeðini anlamamaya denk düþer. Bu anlayýþsýzlýðýn halen daha yaygýn oluþunu, savaþýn niteliði ile açýklayabili-

12

riz. Bu bir küresel iç savaþtýr. Önceki dünya savaþlarýna, yaþatacaðý vahþet açýsýndan deðil ama, politik hedefleri ve sonuçlarý açýsýndan benzemiyor. Leninistler, bu konuya iliþkin düþüncelerini uzun bir süredir açýklýyor. Burada biz kýsaca tekrar edelim: Küresel iç savaþ, üçüncü dünya savaþýnýn eses karakteridir. Bu savaþ, sonuna gelen kapitalist egemenliði bu sondan kurtarmak için, dünya emekçi halklarýna karþý açýldý. Lenin, burjuva iç savaþlarla, proleter iç savaþlarý karþýlaþtýrýrken, birincisinin ancak kendi amaçlarýný gizleyerek yýðýnlarýn bir bölümünü kazanmaya çalýþabileceðini, ikincisinin, yani proleter iç savaþýn ise son ereklerini halkýn gözleri önüne açýkca sergileyerek ve böylece emekçi halkýn sevgi ve yakýnlýðýný kazanabileceðini vurguluyor. Öyleyse, küresel iç savaþý hazýrlayan ve yürürlüðe koyan emperyalizmin saklý-gizli, süslü, çarpýtýlmýþ tüm ereklerini ortaya koymak, bu da yetmez, bunun karþýsýna çýkarýlacak olan proletaryanýn savaþýnýn son ereklerini tüm insanlýðýn anlayabileceði þekilde açýklamak zorunludur. Üstelik bunu ilk top atýþýndan ne kadar önce yaparsak, o kadar iyi. Kaldý ki, küresel iç savaþýn ilk büyük top atýþlarý, Afganistan ve Irak iþgalleriyle, en belirgin olarak kendini duyurmuþtu. Leninist Parti’nin uzun süre önce açýkladýðý bu gerçekliðin, dünyanýn kimi marksist aydýnlarýnca paylaþýldýðýný görüyoruz. Örneðin, bir dizi konferans için geçen hafta Ýstanbul’da olan ünlü Amerikalý Marksist James Petras; ayaðýnýn tozuyla þu açýklamalarý yapýyordu: “Bu dönem, büyük kutuplaþmalar dönemidir. Bu dönemde iki süper güç var: ABD ve müttefiklerine karþý, halklarýn hareketi ve onlarla birleþen Küba, Venezuella gibi çeþitli ilerici hükümetler.” Küresel iç savaþ anlayýþýný bu sözlerle açýklayan James Petras ve daha bir dizi marksist düþünür ve aydýn, Leninist Parti’nin bu konudaki çizgi ve düþüncelerinin dünya çapýnda yaygýnlýk kazanacaðýnýn önemli iþaretidir.


Ýncirlik’te “Tarihi” Anlaþma Ýncirlik’teki olaðanüstü hareketliliðin, olaðan, bugüne dek süregelen alýþýlmýþ bir hareketlilik olmadýðýný, küresel iç savaþ olgusun yanýnda, baþka olgularla da gösterebiliriz. Yýlbaþýndan hemen önce Bush, “Türkiye, terörle mücadelede en önemli üslerimizden biridir” açýklamasý yapmýþtý. Irak’a asker gönderme planlarý –her ne kadar suya düþmüþ olsa da-, TC’nin en büyük üs olma isteðinin bir ifadesiydi. Baþka bir deyiþle TC, Ýncirlik Üssü’nün tam kapasite kullanýmýný kabul etmeden önce de, baþlayan dünya savaþýnýn kutuplaþmalarýnda, yerini ABD’nin yaný baþý olarak tespit etmiþti. Sonrasýnda yaþananlar ve Bush’un yukarýdaki sözleri, niyetlerin ötesine geçen ciddi hazýrlýklarý haber veriyordu sadece. Bu hazýrlýklar kapsamýnda, Ýsrail Ýçiþleri Bakaný, “Stratejik Güvenlik ve Ýstihbarat Ýþbirliði” anlaþmasýný masaya koymuþtu. Ýsrailli bakan “dünyada terörizmle mücadele sorununu tek anlayan, Ýsrail, TC ve ABD’dir” diyordu. Ýncirlik, niyetlerden ciddi hazýrlýklara geçiþin hýzlandýðý bir dönemde yeniden açýldý. Bu konuda TC-ABD arasýnda imzalanan anlaþma için, ABD’nin Avrupa Kuvvetler Komutaný “Bu, stratejik önemi çok fazla olan bir anlaþma” diyordu. Yine ayný günlerde Pentagon sözcüleri, ABD ordusunun son 50 yýlda hiç görülmeyen büyüklükte taþýnma hareketini baþlattýðýný duyurdu. Bu taþýnma hareketinin merkezlerinden biri Ýncirlik. Fakat bu “son 50 yýlýn en büyük taþýnma hareketinin” basit bir yer deðiþtirme olmadýðý açýk. Ýncirlik için yapýlan son anlaþmada, deniz, kara, hava ulaþýmý tümüyle ABD birliklerine açýlmakla kalmýyor, askerlerin Ýncirlik’te ve diðer baþka üslerde uzun süreler kalmasý da saðlanýyor. ABD, þimdi, Avrupa’da uyuklayan ordu güçlerinin tümünü, savaþ bölgelerine sürüyor. Bütün bunlar, içinde bulunduðumuz bölgeyi, Irak’la sýnýrlý kalmayan bir ateþ içinde boðmanýn hazýrlýðý deðilse nedir? Küresel iç savaþ, ABD yönetimi istediði için, bütün bu hazýrlýklarý

yaptýðý için çýkmadý, çýkmýyor. ABD, burjuva dünyasýnýn yýkýmýný engelleyebilmek için, olasý tek yoldan ilerliyor: Dünya savaþý yolu. Eðer ABD, bu tarihi dönemde bir misyona sahipse bu, attýðý adýmlarla küresel iç savaþý hýzlandýrmak misyonudur. Ayný misyon Ýsrail ve TC’nin de ortak yazgýsý haline geldi. Ýsrail, ABD ordu yýðýnaðýnýn hedeflerini belirlercesine hareket ediyor. Suriye’nin Golan Tepeleri’nde yerleþimler kuruyor. Ayný günlerde, TC, ziyarete gelen Beþar Esad’a, Ýsrail ve ABD’nin baþmabeyincisi gibi, tehdit dolu mesajlarýný iletme görevini yerine getiriyordu. Ýncirlik anlaþmasýyla açýða çýkan “tarihi” saldýrganlýðýn tek hedefi Ortadoðu deðil. Son haftalarda Dýþiþleri Bakaný A.Gül’ün, Kafkasya ziyaretlerinde izlediði tutum, savaþ bulutlarýný buraya da taþýyor. Rusya yanlýsý Cumhuriyetler ile bir iç savaþýn eþiðine çok yaklaþan Gürcistan’da, darbe ile iktidarý ele geçiren ABD uþaðý yeni yönetimi cesaretlendiren A.Gül, Azerbeycan’da da, Ermenistan’a karþý kýþkýrtýcý açýklamalarda bulundu. Bu iki ülke arasýnda uzun süredir gündeme gelmeyen sýnýr sorunlarýnda, Azerbaycan’a adeta, “Savaþýn, biz size destek oluruz” diyordu. Tarihi anlaþma ve ABD ordusunun “tarihi” hareketliliði için TC, kýþkýrtýcý, savaþ çýkarýcý rolünü ýsrarla ve hýrçýnca yerine getiriyor. Ýçeriyi Düzlemeden Savaþ Kazanýlamaz Küresel iç savaþýn ateþini bir anda yükseltecek olan bu adýmlar, ciddi hazýrlýklar gerektirir. Askeri hazýrlýklardan daha çok politik-ideolojik hazýrlýklardýr bunlar. Milyonlarca emekçiyi yanlarýna çekmeden, hiç bir burjuva hükümet, böyle bir savaþý sonuna kadar götüremez. ABD, bunun politik hazýrlýðýný 11 Eylül’le baþlatmýþtý. Þimdilerde, aylarca süreceði açýklanan “turuncu alarmlar”la, iç tepkileri bastýrmaya giriþiyor. Peki ya TC? TC, böylesi kapsamlý bir savaþýn, kapsamlý politik hazýrlýklar olmadan yürütülemeyeceðini biliyor. Burada sorun, içeriyi düzlemek, yani savaþa

karþý ya da savaþta ortaya çýkan devrimci olanaklarý kullanmak isteyecek güçlere karþý tam bir ezme harekatý yürütebilmektir. D-tipi cezaevleri, Emniyet ve MÝT’in yetkilerini, hareket alanlarýný arttýran yeni yönetmelikler, kamu personeli yasa tasarýlarý, hýzlandýrýlan özelleþtirme ve iþten atmalar... hepsi, bu tür hazýrlýðýn parçalarýdýr. Çýplak zor araçlarýnýn tek baþýna iþe yaramadýðýný TC biliyor. Bunu ABD de anlamýþ durumda. Bu yüzden, bir yanda savaþ hazýrlýðý kapsamýnda, yeni baský yollarý devreye girerken, öbür yandan AB üyeliðine endeksli bir “demokratikleþme” balonu þiþiriliyor. Bu açýdan, hem ABD, hem de TC, 2004 yýlýný kritik bir yýl olarak düþünüyor. Yakýn zamana dek ABD, Türkiye’nin AB’ye giriþini, bir “truva atý giriþi” olarak deðerlendiriyordu. Þimdi, bu giriþimlerin, içteki tepkileri ve devrimci geliþmeleri önlemenin en önemli araçlarýndan biri olduðunu anlamýþ durumda. ABD, Türkiye’nin AB’ye giriþi için özel bir çaba sarfedeceðini açýkladý. Küresel iç savaþ, kendi geliþimi doðrultusunda, ülkelerin iç savaþ süreçlerini de týrmandýrarak ilerliyor. Kuþkusuz, iç ve dýþ savaþlarýn birbirinin içine girdiði bu dönem, emekçi kitlelerin büyük acýlarýna, büyük kayýplarýna mal olacak. Ama, ayný derecede öfkenin, patlamalarýn, zincirlerinden boþanan tüm çeliþki ve çatýþmalarýn tarih sahnesine çýkýþý da hýzlanacak. Bu da, devrimci proletaryanýn kendi iç savaþýný yükselterek, burjuva dünyanýn karþýsýna çýkmasý için muazzam olanaklar ve güç yaratýr. Yeter ki, burjuva dünyanýn gizli görüþmeler, anlaþmalar, süslü sözlerle örtmeye çalýþtýðý sonal ereklerini ve kendi sosyalizm hedefini, proletarya, geniþ yýðýnlarýn bilincine taþýmakta asla tereddüt etmesin. Kan ve top sesleri, siperlerden fýrlamak için talimattýr. Çünkü, duyduðumuz top sesleri, bütün dünyada proleter devrimleri haber veriyor.

13


KAPÝTALÝZMÝN FELAKETLERÝ Saat 19.30... Her zaman olduðu gibi bugün de dýþarýdaki canlý yaþamý takip edebilmek için televizyonun karþýsýndaki yerimizi aldýk. Ama bugün, önceki günlerden farklý bir haber akýþý ile karþýlaþtýk... Spikerden yükselen ses, yalnýzca felaket haberlerini duyurmaktaydý. Ýran’da deprem... Antalya’da sel... Ege’de batan tekne... Batman’da grip salgýný... Ýran’da 6.3 þiddetinde deprem... Þafaðýn kýzýllýðý taþýrken insanlarý yeni bir güne, 6.3 þiddetinde vurmuþ deprem Ýran’ý... Ýnsanlarýn bir kýsmý 6.3 þiddetinde uyanýrken derin uykularýndan, bir kýsmý düþleriyle birlikte ayrýlmýþtýr aramýzdan... Rakamlarýn soðuk yüzü onbinler olduðunu söylüyor yýkýntýlarýn altýnda... Ýran açýsýndan yeni deðil deprem gerçeði... 1990 yýlýnda 7.6 büyüklüðündeki depremde 50 bin insanýný yitirmiþ, 3 kent ve 6 köy tamamen yerle bir olmuþ... 1991’den bugüne dek meydana gelen 950’den fazla depremde 17 bin 600 kiþi yaþamýný yitirmiþ... “Deprem dede”nin dediði gibi, “deprem gerçeðine” alýþamayan Ýran, 21. yüzyýlda da 50 binden fazla insanýný verdi depreme... Ege’de batan tekne... Emperyalist dev tekeller, camdan gökdelenleri ile girdikleri baðýmlý-kapitalist ülkelerden, emeðin yarattýðý tüm deðerlere el koyarak, kan ve çirkef yüklü katarý ile arkasýnda bir enkaz býrakarak, ülke iþçi ve emekçi halklarýný yaþam araçlarýndan mahrum ederek ve onlarý iþsizler ordusunun saflarýna atarak ayrýlýyor. Ýþçi ve emekçi halklar tek özgürlük aracý olan emeðini satma özgürlüðünü de kaybediyor. Emeðini satma özgürlüðüne kavuþabilme umuduyla, baðýmlý-kapitalist ülke insaný, emperyalist dünyaya doðru yaptýðý ölüm yolculuklarýnda biraz daha tükeniyor. Umut diye çýktýklarý yolculuklarý köhne teknelerle birlikte derin sularda son buluyor. Yine bir tekne yeni yýlý karþýlamamýza sayýlý günler kala Ege kýyýlarýndan yelken açmýþ umuda... Umut henüz uzaktayken alabora olmuþ tekne... Batan gemiyi ilk fareler terk edermiþ ya, bu kez kaptan terk etmiþ bir botla tekneyi... 70 kiþiyi ölümle baþ baþa býrakarak... Teknede bulunan dilleri, renkleri ayrý 70 insan, ayný ölümü beklemiþler tekne su aldýkça... sanki aralarýndan birini tanýklýk etsin diye býrakmýþlar ve dalmýþlar derin sulara... Bu tanýk olmasa, kim bilecekti uluslararasý sularda adsýz, kimliksiz, yurtsuz yok olan insanlarý... Tabii ki hiçbirimiz... Bir bir kýyýlara vurdukça cesetleri, on-

14

lar kimliksiz cesetler olarak yer alacak gazete sütunlarýnda... Antalya’da sel... Teknolojinin yardýmýyla günler öncesinden öðrenilen þiddetli yaðýþýn ne gibi sonuçlar doðuracaðý çok iyi bilinirken, alýnmayan önlemler nedeniyle yaðmur sel olup bir felakete neden olabiliyor ülkemizde... Ve bu doðal olmayan doða olayý, alýyor aramýzdan beþ insaný... Yüzlerce insan evsiz, binlerce dönüm tarým arazisi ürünsüz kalýyor. Ve insanlar felaket sonrasý yýkýmla baþbaþa býrakýlarak kaderlerine terk ediliyor. Yaþamýn yeniden kurulmasýnda yapayalnýz kalýyor insanlar... Týpký 17 Aðustos’ta Düzce depreminde ve Bingöl depreminde olduðu gibi... Batman’da grip salgýný... Diðer felaketlerde olduðu gibi grip salgýnýnda da tehlike “geliyorum” diye baðýrdý durdu... Haberler günlerce insanlarý gribe karþý uyardý, ama bunun dýþýnda hiçbir hazýrlýk yapýlmadý. Sonunda grip mikrobu ülkemiz sýnýrlarýna girdi ve Batman’da binlerce çocuðun gribe yakalanmasýna neden oldu. Tek alýnan önlem ise okullarýn iki gün tatil edilmesiydi. Bakalým grip aramýzdan kaç çocuðu alýp götürecek ve istatistiklerde ne kadar yer alacak bu çocuklar... Büyük komünist þairimiz Nazým Hikmet’in dediði gibi, “Rakamlarý sevmiyorum/ Sevmiyorum/ Ýçinden insan çýkarýlmýþ istatistikleri” Kapitalizm öldürmeye devam ediyor. Bu ölümler onu yaratan sistemden ayrý ele alýnarak soðuk rakamlara dönüþtürülüyor. Kimi zaman bir tufan, bir fýrtýna oluyor bu ölümlerin nedeni, kimi zaman da bir deprem ya da yangýn... Nasýl ki insanlar soðuk rakamlarýn ardýna gizlenmiþse, kapitalizmin ölüm yaratan gerçeði de bu doða olaylarýnýn ardýna gizleniyor. Kapitalizmin yarattýðý yýkým, doðanýn yýkýmý olarak gösteriliyor. Bilimsel ve teknolojik geliþmelerin saðladýðý muazzam olanaklardan yararlanýlarak doðal felaketlerin yaratacaðý zararlarý önlemek mümkünken, bunlar kapitalizmin kar dürtüsü nedeniyle doðal olmayan katliamlara dönüþmektedir. Ýnsaný ve doðayý düþünmeden tek kaygýnýn kar olduðu kapitalist üretim tarzýnýn yarattýðý sonuçlar, bugün, bir “kýyamet günü” gerçekliðini dayattý. Nasýl ki, dünya iþçi ve emekçi halklarýnýn en yaþamsal sorunlarý devrim sorunu haline gelmiþse, kapitalizmin yarattýðý doðal olmayan yýkýmlarý durdurmanýn yolu da devrimden geçmektedir. Ýnsanýn doðayla barýþýk bir sistemde yaþamasýnýn yolu devrimle açýlacaktýr.


Zindanlarý Yýkacak, ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! " Ya Ö l ü Y ý l d ý z l a r a H a y a t ý G ö t ü r e c e ð i z Ya d a D ü n y a m ý z a Ý n e c e k Ö l ü m " Emperyalist-kapitalist sistemin çöküþ aþamasýna girdiði bu süreçte, iþçi sýnýfýnda, mücadelesinde ve bilincinde sýçramalar oluyor. Tekelci burjuvazi, yükselen devrim dalgasýný görüp, iþçilerin iktidarý elinden alacaðýný anladýðýnda; 19 Aralýk 2000 gecesi, bu büyüyen devrim dalgasýnýn öncülerini teslim almak için zindanlarda bir katliam daha yaptý. Amacý iþçileri ve emekçileri öncüsüz býrakmaktý. 28 devrim savaþçýsýnýn ölümsüzleþmesi ve yüzlerce savaþçýnýn sakat kalmasýyla devrimci tutsaklarý yýldýramadý. Ölüm Orucu eylemi yaklaþýk üç yýldýr devam ediyor. 19 Aralýk 2000 zindan katliamýnda ölümsüzleþenleri anmak için, bizler Ýkitelli Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçileri olarak bir etkinlik düzenledik. Etkinlik gününden 2 gün öncesinde içinde, 14 Aralýk Pazar günü yapýlacak olan etkinliðimizin çaðrýsýnýn bulunduðu binlerce bildiriyi ev ev, sokak sokak, elden ele daðýttýk. Tekstil atölyelerinde, fabrikalarda yoðun þekilde kuþlama yaptýk. 14 Aralýk Pazar günü 13:30’da þiir dramatizasyonu ile baþlayan etkinliðimiz devrim yolunda ölümsüzleþen devrim savaþçýlarýmýz adýna yapýlan saygý duruþuyla devam etti. Arkasýndan 19 Aralýk katliamýnýn konu edildiði panel baþladý. Katýlýmcý olarak 19 Aralýk katliamýnda Çanakkale zindanýnda bulunan ve katliamýn en yakýn tanýðý olan bir Leninist tutsak, DETAK (Devrimci Tutsak Aileleri Komiteleri)’lý, cezaevinde çocuklarý bulunan ve Ölüm Orucu eyleminde bir çocuðunu kaybetmiþ bir ana ve katliam sürecinde DÝK (Devrimci Ýþçi Komiteleri) çalýþmalarýnda yer alan bir iþçi panelistlik yaptýlar. Panel iki bölümden oluþtu. Leninist tutsak 19 Aralýk öncesinde yapýlan hazýrlýklarý, Ulucanlar katliamýný (26 Eylül 99), Burdur saldýrýsýný ve bütün yapýlan baský ve yýldýrma politikalarýný, bire bir yaþadýðý 19 Aralýk’taki 4 günlük saldýrýyý, 96 yýlýnda yapýlan Ölüm Orucu Eylemini anlattý. Sonrasýnda DETAK’lý ana F Tiplerini, giriþ ve çýkýþlarda yapýlan insanlýk onurunu aþaðýlamaya yönelik davranýþlardan ve ne zorluklarla karþýlaþtýklarýndan, kýzýnýn “burada (F tipinde) yaþanmaz, ölünür” diyerek Ölüm Orucu eylemine baþladýðýný ve eyleminin 118. gününde ölümsüzleþtiðini

15

anlatarak; devrimci tutsaklarýn halkýn öncüsü olduklarýný, çocuklarýnýn halk için cezaevinde bulunduklarýndan, F tiplerinin inþasýnýn gündeme geldiði süre zarfýnda tutsak aileleriyle birlik olup, eylemler yaptýklarýný, F tiplerindeki tutsaklarla her zaman dayanýþma içerisinde olduklarýný ve hiçbir zaman dayatýlan onursuzluklarý kabul etmeyeceklerini söyledi. DÝK’li iþçi ise; zindan katliamlarý süresinde iþçi ve emekçilerin içerisinde bulunduklarý durumu, dýþarýda iyi bir örgütlülüðün saðlanamadýðýný, daha çok ailelerle birlikte yapýlan eylemliliklere katýlým olduðunu, iþçi ve emekçilerin öncülerine sahip çýkmalarý gerektiðini ve dýþarýda devrimcilerle birlikte hareket etmeleri gerektiðini anlattý. O dönemde yapýlan baskýlara karþý örgütlenmelerini ve son süreçte yapýlan eylemlilikleri ve adliye baskýnýný örnek verdi. Halkýn artýk büyük bir güç olduðunu ve her þeyi göze alarak yürüdüðünü, tekelci sermaye egemenliðinin ise yýkýlýþ sürecinde olduðunu vurguladý. Ýþçilerin fabrikalarda DÝK’lerde, öðrencilerin okullarda DÖB’lerde, halkýnsa mahallelerde, mahalle komitelerinde örgütlenmesi gerektiðini vurguladý. Zindanlarda bulunan devrimci tutsaklarýn siper yoldaþlýðýný geliþtirmesi, dýþarýda bulunan devrimcilerin ise iþçi ve emekçilerle sýký baðlar kurmasý gerektiðinin altý çizilerek bu konunun çok önemli olduðu, iþçi ve emekçilerin özgürlüðünün ancak bu sýký mücadele birliði aðýyla örülerek gelebileceði anlatýldý. DÝK’li arkadaþýn “ ya ölü yýldýzlara hayatý götüreceðiz ya da dünyamýza inecek ölüm” sözüyle panelimiz son buldu. Panelden sonraki müzik dinletisi, misafirlerin morallerini doruk noktasýna çýkarttý ve etkinlik devrimci bir coþkuyla, halaylarla son buldu. Etkinlik sonrasý Leninist tutsakla yapýlan sýcak sohbetler insanlarýmýzýn, iþçi ve emekçilerin geliþimleri açýsýndan çok yararlý oldu. UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA!


MEÞALELERÝMÝZ KADIKÖY MEYDANI’NI AYDINLATTI! Irak’a yönelik saldýrýlar karþýsýnda beklemediði bir direniþle karþýlaþan ABD emperyalizmi ve iþbirlikçileri tam bir bataða saplanmýþ durumda. Her gün üçer, beþer iþgalci asker ölüyor, uçaklar helikopterler düþüyor. Bu emperyalist-kapitalist sistemi ve sermaye sýnýfýný güçten düþürüyor ve oluþturmaya çalýþtýklarý otoriteyi her geçen gün paramparça ediyor. Emekçi halklarýn kimisi emperyalist-kapitalist sistemin bu çöküþünü görüyor kimisi de bu çöküþü hýzlandýrmak için mücadele ediyor. Sýnýfsýz, sömürüsüz bir dünyayý yaratacak olan proletarya, bu çöküþe kendi iktidarýný kurarak son noktayý koyacaktýr. Ýþte bu amaçla iþçi ve emekçi sýnýflara, zafer yolunda ýsrar, kararlýlýk ve kendini feda bilincini vermek için Ölüm Orucu eylemi, F tipi zindanlarda devam ettiriliyor. Bizlerde Mücadele Birliði Platformu olarak bütün kararlýlýðýyla devam ettirilen Ölüm Orucu eylemini ve F tipi zindanlar sorununu kitlelere ulaþtýrabilmek amacýyla meþaleli bir eylem gerçekleþtirdik. Eylem 7 Ocak 2004 Çarþamba günü saat 19:00 civarýnda gerçekleþti. Meþalelerimizi tutuþturup pankartýmýzý açarak eyleme baþladýk. Pankartýmýz, bütün emekçilerin olmazsa olmaz

kurtuluþ yolunu gösteriyordu: “Devrimci Tutsaklar Özgürleþtirilmeden Emekçiler Özgürleþemez”. Pankartýmýzýn arkasýnda meþalelerimizle yürüyüþ düzenin aldýk. Yürüyüþ baþlamadan önce “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganýmýzý gür bir þekilde attýk. Bu slogan meydanda bulunan yoðun insan kalabalýðýnýn þaþkýn bakýþlarýyla karþýlanýrken çevremizde bulunan sivil polislerde ise korku ve endiþe de yarattý. Daha sonra Altýyol’a doðru yürüyüþe geçtik. Ana caddeyi trafiðe kapattýðýmýz eylemde sýk sýk “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar” sloganýný attýk ve de diðerlerini: “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Devrimci Tutsaklar Özgürleþtirilmeden Ýþçi Sýnýfý Özgürleþemez”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, Altýyol’a gelmeden önceki ÝETT duraklarýnda durarak “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar, Her Þey Emeðin Olacak”, “Ya Devrim, Ya Ölüm”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna” sloganýný atarak pankartýmýzý duraða astýk. Ve yine “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar” sloganlarýný atarak eylemi bitirdik ve kayýpsýz bir þekilde bölgeden ayrýldýk. Yaklaþýk 10 dakika süren eylem, çevredeki insanlar tarafýndan ilgiyle izlendi ve desteklendi, eylemimize çevreden katýlan gruplar da oldu. Devrimci tutsaklara özgürlük sorunu, bir devrim sorunudur. Devrimi, emekçilerin gündemine taþýmak isteyen devrimciler de, bu sorunu devrime kadar gündemlerinde tutmalý ve Ölüm Orucu eyleminin yaratmýþ olduðu etkiyi emekçilere taþýmalýlar. Biz Leninistler bunu zindanlar yýkýlýncaya, devrimci tutsaklar özgürleþinceye dek yapmaya devam edeceðiz. ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK! DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR ÖZGÜRLEÞTÝRÝLMEDEN ÝÞÇÝ VE EMEKÇÝLER ÖZGÜRLEÞEMEZ! YA DEVRÝM YA ÖLÜM! Mücadele Birliði Platformu

16


KÝM SÖNDÜREBÝLÝR BÝZÝM YÜREÐÝMÝZDEKÝ DEVRÝM ATEÞÝNÝ

T

ürkiye ve Kürdistan’da geliþmelerin seyri hýzlanýyor. Sermaye sýnýfý kendini korumaya çalýþýyor. Bu uðurda ABD ile iliþkilerini daha da geliþtiriyor. Sermayenin asýl amacý Türkiye’de ki devrimi boðmaktýr. Sermaye sýnýfý iþçi sýnýfýnýn üzerindeki saldýrýlarýný yoðunlaþtýrdý. Her gösteriye, her protesto eylemine saldýrýyor. Gözaltý, iþkence, tutuklamayla, iþçilere, emekçilere, öðrencilere, Kürt halkýna kendince gözdaðý vermeye çalýþýyor. Dýþarýda emekçi halklara yoðun bir saldýrý gerçekleþtirilirken, içeride devrimci tutsaklara da saldýrýlarýný yoðunlaþtýrýyor. F tipinde istediðini baþaramayan devlet D tipi zindanlarý devreye soktu. Sermaye sýnýfý devrimi boðmak için saldýrýyor ve tabii biz de devrimi geliþtirmek için çalýþýyoruz. Bizler Mücadele Birliði okurlarý olarak Ýkitelli’de çalýþmalarýmýzý çok yoðun bir tempoyla sürdürüyoruz. Bu geliþmeyi gerek dostlar gerekse düþmanlar çok açýk görüyor. Sermaye sýnýfý kendini korumak ve Ýkitelli’de hakimiyet kurmak için özel önlemler alýyor. Afiþ çalýþmasý, dergi daðýtýmý gibi açýk faaliyetlere bile silahla saldýrýyor. Korkuyorlar! Devrimin ayak seslerlinden korkuyorlar! “Açlar ordusu”nun önlenemeyen yürüyüþünden korkuyorlar! Korktuklarý için saldýrýyor, bizi yýldýrmaya, bize geri adým attýrmaya çalýþýyorlar. Ama boþuna! Her saldýrý sonrasý çalýþmalara Ýkitelli Mücadele Birliði Platformu olarak daha hýz veriyoruz. Adýmlarýmýzý daha güçlü atýyoruz. Yüreðimizdeki bu devrim yangýnýný ne silahlý saldýrýlar, ne de zindanlarýnýz söndüremeyecektir! Bu saldýrýlardan biri de 7 Ocak 2004 günü gerçekleþti. Ýkitelli Parseller Caddesi üzerinde “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük, Mücadele Birliði” yazýlý afiþi asarken sivil polislerin silahlý saldýrýsýna uðradýk. Saldýrýyý protesto etmek için 11-01-2004 Pazar günü saat 13:00’da bir basýn açýklamasý gerçekleþtirmeye karar verdik. Basýna haber verdik. Kahve kahve, ev ev bildiri daðýtarak emekçileri basýn açýklamamýza davet ettik. Cemevi önünde çevik kuvvet yerini almýþ, savaþa girecek gibi hazýrlanmýþtý. Panzer, akrep, onlarca sivil, resmi polis otosu…

Cemevinin dört-beþ sokak önü ve dört-beþ sokak arkasý sarýlmýþtý Ayný zamanda meydanda da 10’a yakýn resmi ve sivil polis otosu vardý. Kelimenin gerçek anlamýnda bir ablukayla karþý kaþýyaydýk. “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” yazýlý DETAK önlükleri giyilmiþti. Ellerimizde proletaryanýn kýzýl bayraklarý vardý. En öndeki pankartýmýzda “Baskýlar Bizi Yýldýramaz, Mücadele Birliði”, arkadaki pankartta ise “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar, DETAK (Devrimci Tutsak Aileleri Komiteleri)” sloganlarý yazýlýydý. Parseller Caddesi’ni trafiðe kapatarak disiplinli kortejimizle sloganlara baþladýk. Bir arkadaþýmýz basýn açýklamasýný okuyordu: “Ýþçiler, Emekçiler, Yoksul Kürt Halký…” Polisler bulunduðumuz yeri ablukaya alýyordu. Çevremiz iyice sarýldý. Bu arada polis akrebi aramýza daldý. Çatýþma çýktý. Polisler ellerinde joplar ve kalýn sopalarla saldýrýyordu. Bir ara silah sesleri geldi kulaðýma. Yüreðime inceden bir sýzý girdi, yoldaþlarý düþündüm. Slogan sesleri geliyordu çok uzaklardan: “Ölüm Orucu Sürü-

yor Sürecek Zafere Kadar!” Ve aklýma bir þiir geldi: “Yüreðim Sivas Daðlarýnýn Yangýný Aðlarsam Kýzma Olur mu, Bazen Ölüm De Yakýþýr Ýnsana.” Biz polis barikatýný yararak ikinci eylem alanýna doðru yürümeye baþladýk. Yoldaþlar yavaþ yavaþ toparlanýyorlardý. Toplandýk, bazý yüzleri göremedim. Ve kinim, nefretim o an daha da büyüdü. Ýkinci eylem yerinde çeþitli dergi okurlarý, siper yoldaþlarýmýz da vardý. Tam olmasý gereken devrimci dayanýþma ve siper yoldaþlýðý yaþanýyordu. Perþembe Pazarý Caddesi’nde barikatlar kurulmaya baþlandý. Sloganlara hep bir aðýzdan baþladýk. “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Devrimci Basýn Susturulamaz”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Ýkitelli Faþizme Mezar Olacak”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”. Barikatý güçlendiriyorduk, pazar tahtalarý ve çöp bidonlarýyla. Barikatýn bir ucundan bir ses geldi. “Saldýrý var!” polis yine ablukaya almýþtý. Bütün yoldaþlar saldýrýnýn olduðu bölgeye geldi. Tam oradaki polisleri püskürtür gibiydik, birden barikatlara her yönden saldýrý geldi. Dövüþe dövüþe çekilmeliydik. Yarým saat barikatlarda çatýþma sürdü. Halkýn polise tepkisi çok yoðundu. Gerek meydanda, gerek barikatlarda çok kalabalýk yoðun bir kitle vardý. Polise baðýran, polisin kafasýna saksý, bardak atan, bizlere yoðun bir destek veren halk vardý Ýkitelli’de saldýrýlarýn bilançosu: 13 gözaltý, 31 saat gözaltý süresi, 3 tutuklama. Eylem bir saat boyunca sürdü. Gözaltýlarýn hepsi aðýr yaralý. Bundan sonraki çalýþmalarýmýza hýzlý bir þekilde devam edeceðiz. Yüreðimizdeki bu devrim ateþini ne gözaltýlar, tutuklamalar, iþkenceler ne de silahlý saldýrýlar, hiçbir þey söndüremeyecektir. YA DEVRÝM YA ÖLÜM! Ýkitelli Mücadele Birliði Platformu

17


Hesaplaþma Günü Korkunç Olacak Merhaba Mücadele Birliði okurlarý; Sizlere çoðumuzun yaþadýðý, tanýk olduðu ya da duyduðu, fakat asla yabancý olmadýðý bir olay anlatacaðým. Fakat bu olayýn farký, keyfi yaþanmýþ oluþu. 11 Ocak Pazar günü Ýstanbul Ýkitelli’de Mücadele Birliði okurlarýna yönelik saldýrýlara karþý bir basýn açýklamasý gerçekleþtirilmiþ ve sonrasýnda resmi ve sivil çok sayýda saldýrgan faþist güç tarafýndan insanlýk dýþý tavýrlarla 10 kiþi gözaltýna alýnmýþtý. Karakolun önünde aileleri toplayýp kamuoyu oluþturmaya çalýþýyorduk. 11 Ocak Akþamý saat 21.00’de aileleri Ýkitelli’de karakolun önüne getirdik. Ýlk baþta gözaltýlarý kabul etmeyen komiser, ailelerin sert tavýrlarý sonunda kabul etmek zorunda kaldý. Aileler de “biz çocuklarýmýzla görüþmek istiyoruz, bizim doðal hakkýmýz” dediler. Bizleri gözaltýndakilerle görüþtürmediler. Sonuç itibarýyla onlarýn karakolda olduklarýný öðrendik. Bir gün sonra avukatý aradýk, karakolun önünde görüþebiliriz dedi. Tekrar ailelerle karakol önüne yöneldik, daha aileler tam olarak toplanmadan iki sivil polis geldi, þüpheli þahýs olduðumuzu söyleyip kimliklerimizi istedi. Ýlk baþta “sen kimsin, sen kimliðini çýkart” dedik, polis kimliðini çýkardý. Sonra avukata sorduk, kimliðimizi alma hakký var mý diye, evet dedi, biz de verdik kimliklerimizi. Bunun ardýndan polisler, bir arkadaþýmýzý gözaltýna almaya çalýþtý. Ve arkadaþýmýz karakol önünde slogan atmaya baþladý, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”. Slo-

ganlara bizim de destek vermemiz üzerine bize de saldýrdýlar. Bizleri tekmelerle, yumruklarla karakola sokmaya çalýþtýlar. Üç kiþiyi gözaltýna aldýlar. Polislerin çok kalabalýk olmalarýna raðmen, bizi karakola sokmalarý epey uzun sürdü. Karakola sloganlarla girdik. Gözaltýndaki arkadaþlarýn da sloganlara katýlmalarýyla karakolu inlettik. Ve yoðun bir saldýrý baþladý, ellerimizi arkadan kelepçeleyip yerde çiðneyerek tekmelerle saldýrdýlar. Bizi kendilerince etkisiz hale getirdiler. Ama yanýldýlar. Bu sefer de bir arkadaþýmýz polise propaganda yapmaya baþladý. Vücudumuzun her yerinde darp izleri ve morluklar oluþtu. Gözaltýna alýnanlardan epilepsi (sara) hastasý olan bayan, karakolda sara nöbeti geçirdi. Bundan korkan faþistler, onu serbest býraktýlar.Bir saat kadar Ýkitelli’de karakolda tutulduktan sonra Terörle Mücadele Þubesi (TMÞ) polisleri gelip bizi aldý. Sefaköy TMÞ’de kaldýk, sorguya aldýktan sonra baþarýlý olamayýnca hücreye attýlar. Bizlere baskýyla, bizim olmayan ifadeler imzalatýlmaya çalýþýldý. Ýddialarýna göre, bir gün önceki eyleme destek amaçlý pankart açarak korsan gösteri düzenlemiþtik. Bunlarý kabul etmediðimiz için, camlarý kýrýk olan ve temel ihtiyaçlarýmýzýn karþýlanmadýðý hücrelerde 24 saati aþkýn süre tutulduk. Parmak izlerimiz, fotoðraflarýmýz hepsi tamamlandý. Tabii ki göstermelik saðlýk taramamýz da(!) yapýldý. Her ikimizde de kaba dayak izleri vardý, diðer arkadaþýn bacaðý sakatlanmýþtý. Salý günü saat 14.00’de Küçük Çekmece Adliyesi’ne getirildik. Yaklaþýk 3 saat bekledikten sonra nöbetçi savcý tarafýndan serbest býrakýldýk. Fakat biliyoruz ki, bunlarýn hepsi bizleri yýldýrabilmek için. Her ne yöntemi kullanýrsa kullansýn, faþizm ve onun kolluk güçleri bizi yýldýramayacak ve gün gelecek önümüzde diz çökecektir. Hesaplaþma günü korkunç olacak.

BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ!

Sýkacaðýz Diþimizi ve Kazanacaðýz!

Y.E.Mücadele Birliði Okuru Ýkitelli halkýný zindanlar konusunda bilinçlendirmek ve zindanlardaki devrimci tutsaklarýn yanýnda olduðumuzu göstermek amacýyla Ýkitelli sokaklarýnda üç arkadaþýmýzla birlikte “Zin-

danlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük Y.E.Mücadele Birliði” afiþlemesi yapýyorduk Afiþlerimizle yeni Denizlere, Sibellere, Aysunlara ulaþmayý amaçlýyor ve Ýkitelli halkýna kendi öncülerine sahip çýkmalarý gerektiðinin görsel ve sözlü propagandasýný yapýyorduk. Bunda baþarýlý olduðumuzu fark eden faþist devletin kolluk güçleri ise, emekçi halkla aramýzda kurulan baðý koparmak için gene iþ baþýndaydý. Afiþleme sýrasýnda bizi izleyen dört tane sivil polis aracý fark ettik. Bir oto yanýmýza yaklaþtý ve “buraya gelin” çaðrýsý yaptý, ancak biz olay yerinden ayrýldýk. Bunun üzerine otodan inerek peþimizden koþmaya baþladýlar, koþarken de ard arda ateþ ediyorlardý. Bizimse elimizde kendimizi savunmak için kullanabileceðimiz kostikli kova ve fýrça vardý ve bunlarý üzerlerine fýrlattýk. Tesadüf eseri kurþunlar kimseye isabet etmemiþti. Bizi yaralama veya yakalama suretiyle gözaltýna alamayan polis, civardaki kafeleri basarak 10-15 kiþiyi gözaltýna aldý. Biz Leninistler olarak, kurþun da yaðdýrsalar, gözaltýna da alsalar, F tipi zindanlarýnda bizi insanlýk dýþý iþkencelere de alsalar yýlmadýk, yýlmayacaðýz. Sýkacaðýz diþimizi ve kazanacaðýz. Çünkü biz Murat’ýn, Sibel’in Aysun’un ve Deniz Gezmiþler’in yoldaþlarýyýz. Hiçbir onur, Leninist olmanýn onurundan daha üstün olamaz, bunun bilincindeyiz. Tüm emekçi halklarý da devrimci sýnýf partisinin ideolojisi altýnda birleþerek insanýn insan gibi yaþayacaðý bir toplumu kurma görevine çaðýrýyoruz. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! DENÝZLERÝN YOLUNDA LENÝNÝST SAFLARA! Ýkitelli’den Y.E.Mücadele Birliði Okurlarý

18


CEFÝMAYER’DE ÖRGÜTLÜ MÜCADELE

Ýþçi ve emekçi halklarýn eylemlilikleri hýz kazanmaya devam ediyor. Döneme uygun hareket eden Cefimayer iþçileri de eyleme geçmiþ durumda. Biz de Trakya bölgesinde bulunan iþçiler olarak eylemlerine destek amaçlý Cefimayer’in önüne gittik, iþçileri burada bulamayýnca da hem iþçilerin, hem de devam eden eylemlerinin akýbetini öðrenmek amacýyla oradan Birleþik Metal Ýþ Sendikasý’na geçtik. Oradaki iþçi arkadaþlarla röportaj yaptýk. Y.E.Mücadele Birliði: Bütün iþçi ve emekçi halklarýn derdi aynýdýr. Sisteme ve patrona duyulan öfke ve patronlarýn bizlere uyguladýðý baský hemen hepimize yapýlmaktadýr. Bir de Eskiþehir Þiþecam’dan bir arkadaþýn dediði gibi, bizlere hem ortak mücadeleyi hem de paylaþýmý öðreten, mücadelenin ta kendisidir. Arkadaþlar sizleri ortak mücadeleye ve sendikal mücadeleye yönlendiren olgular nelerdir? Ýþçi: Saðlýk sorunlarý, hak ettiðimiz ücretlerin verilmemesi ve haklarýmýzýn gasplarý bizleri birlikte mücadeleye zorunlu kýlmýþtýr. Y.E.Mücadele Birliði: Örgütlenme çalýþmanýz ilk duyulduðunda patronun tepkileri neler oldu? Ýþçi: Öncelikle sendikada örgütlenmenin kötülüklerini anlattýlar, sendikayý karalamaya baþladýlar. Bunlardan da önemli olaný, “yasal olan haklarýnýzý burada kullanamaz ve uygulayamazsýnýz” dediler. Y.E.Mücadele Birliði: Patronun daha sonraki baskýlarý ne yönde oldu? Ýþçi: Sendikaya üye olduðumuzdan dolayý bir kýsmýmýz iþten atýldý. Bu atýlmalarda bilinçli iþçiler baþta olmak üzere diðer sendikalý iþçiler de iþten atýldýlar. “Ya sendikadan istifa edeceksiniz ya da iþinizden olacaksýnýz” dediler. Bizler de fabrikanýn önünde beklemeye baþladýk yani sabah iþe gider gibi fabrika önüne akþam da eve geliyorduk. Bunun üzerine patron bizlere jandarmayý çaðýracaðý tehdidini savurmaya baþladý ve çaðýrdý da. Y.E.Mücadele Birliði: Jandarmayý çaðýrdýktan sonra ne oldu? Ýþçi: Jandarma geldi ve öncelikle, izinsiz gösteri yapmakla bizleri suçladýlar. “Ýzinsiz gösteri yapamazsýnýz, sicilinize iþlenecek” diyerek bizlere tehdit savurdular. Tehditlerin bizleri korkutmadýðýný gö-

rünce, bu yaþanýlanlardan sonra bizleri alýp karakola götürdüler. Farklý günlerde iki defa karakola götürüldük. Birinde 15 dakika, ikincisinde ise 3 saat karakolda tutulduk. Her ikisinde de ifademiz alýnarak savcýlýða, oradan da nöbetçi mahkemeye gönderildik ve serbest býrakýldýk. Bir arkadaþýmýz karakola götürüldü, 24 saat nezarethanede tutuldu. Savcýlýða çýkardýlar ve hakime gönderildi. Hakim “seni tutuklamam için bana gönderdiler” diye bizi tehdit ediyor. Bu süreçte hem jandarma baskýsý hem de patronun baskýsýna dayanamayarak istifa eden arkadaþlarýmýzýn sayýsý çok olmasa da, azýmsanamayacak kadar. Ýyi olaný ise arkadaþlar tekrar üye olmaya baþladýlar. Arkadaþlarýn iþlerinden dolayý vakitlerinin kýsýtlý olmasý nedeniyle daha fazla görüþemediðimizden, bu defa da sendikadan bir arkadaþla sohbete baþladýk. Y.E.Mücadele Birliði: Eylemin baþlangýcýndan bugüne kadar olanlarý bir de sendikadan duymak istedik. Sürece ne zaman baþlandý ve gördüðünüz baskýlar nelerdir? Birleþik Metal Ýþ: Bu iþyerinde 8 ay önce örgütlenmeye baþladýk, daha önce de Türk Metal Ýþ ve Petrol Ýþ sendikalarýnýn örgütlenmeleri vardý. Ýþçilerin müracaatý ile iþçilerin bizleri tercih etmeleri ise daha hýzlý çalýþmamýzý zorunlu kýlmýþtý. 2 ay gibi bir zaman içerisinde çoðunluðu alarak bakanlýktan yetki için müracaatta bulunduk. Y.E.Mücadele Birliði: Baþvurulardan sonra neler yaþadýnýz? Birleþik Metal Ýþ: Baþvuru tarihimizden sonra arkadaþlarýmýzý istifaya zorladýlar. Arkadaþlarýmýzýn, kesinlikle istifa etmeyeceklerini açýklamalarý üzerine “sendika istiyorsanýz ben size Türk Metal Ýþ’i getiririm” diyerek baskýlarýný sürdürdüler. Bu sözleri sarfeden kiþi ise, personel müdürüdür. Müdür daha önce Kýrklareli Silah Fabrikasý’ndan gelmiþ bir kiþidir. Bu sözleri neden sarfettiði de görülüyor. Arkadaþlara istifa etmeleri yönündeki çaðrýlarýný ýsrarla sürdüren patron, 17 Kasým’da da iþçileri iþten çýkartmaya baþladý. 28 Kasým’da fabrika kapýsý önünde direniþe baþladýk. Y.E.Mücadele Birliði: Direniþe baþlarken arkadaþlarýn morali nasýldý ve patronun tepkisi ne oldu? Birleþik Metal Ýþ: Öncelikle, arkadaþ-

larýn moralleri gayet iyi idi. Ýþveren vekilleri yüne tehdit savurmaya baþladýlar. Ýþveren vekilleri, “Sizlerin tazminatlarýný yatýrdýk, burada duramazsýnýz, burada durmanýz suçtur” diyerek jandarmayý çaðýrdý. Bizleri alýp karakola götürdüler. Karakolda da jandarma “orada kalamazsýnýz, yaptýðýnýz suçtur” dedi; farklý dilden ayný tehdidi alýyorduk. Bizler de sendika ve iþçiler olarak, iþçilerin tekrar iþe alýnmasýna kadar burada kalacaðýmýzý yineledik. Ýfadelerimizi alarak savcýlýða sevk ettiler. Savcýlýkta ise serbest býraktýlar. Ama Saðlýk Mahallesi’nde önümüzü kesen jandarma, bizi yeniden karakola götürdü. Karakolda tekrar komutanýn tehditleri ve arkadaþlarýmýza “fiþlenirsiniz, sicilinize iþlenir” gibi tehditler tekrarlandý ve tekrar geri gönderildik. Mücadelemiz devam ediyor, baskýlar bizi yýldýramayacaktýr, ta ki zafere kadar. Biz Y.E.Mücadele Birliði okurlarý olarak, savaþmayý bilen iþçilerin zaferinin kaçýnýlmaz olduðunu biliyoruz. Her baskýyý daha baþlamadan anlamak ve yýkýlmaz bir güç haline gelmek istiyorsak hem kendi iþyerimizde hem de diðer fabrikalarda komitelerle birleþik eylemliliklere gitmeli ve birleþik örgütlenmemizi geliþtirmeliyiz.

Zafer Savaþan Ýþçilerle Gelecek! Yaþasýn Devrimci Ýþçi Komiteleri Trakya’dan Bir Ýþçi

19


MARAÞ’TA BATI MAKÝNA’DA GELÝÞEN SENDÝKASIZLAÞTIRMA MÜCADELE SALDIRISI 2003 yýlý Nisan ayýnda sendikal yetkilerini alan Batý Makine Kalýp San. Tic. AÞ (BMS) iþçileri, patronun baskýlarýyla karþý karþýya. Geçen sürede sendikadan ayrýlmayan iþçiler, insan gücünün üstünde çalýþtýrýlma, fazla mesai dayatmasý ve iþten atýlma tehditleriyle karþýlaþýyor. Yine iþçiler, patron tarafýndan borçlu olduklarý bankalar ve ev kiralarý ile yýldýrýlmaya çalýþýlýyor. Farklý zamanlarda 20-25 iþçi çeþitli sudan bahanelerle iþten atýldý. 15 Kasým 2003 tarihinden itibaren, saldýrýlarýný yoðunlaþtýran BMS patronlarý, sendikalý olduklarýndan dolayý psikolojik baskýya maruz kaldýklarýný bildiren 5 iþçiyi daha, 9 Ocak 2004 Cuma günü akþam saatlerinde 25/2 maddesi gereðince tazminatsýz olarak iþten attý. Mesai saatleri boyunca iþyeri önünde bekleyen 5 iþçi, 13 Ocak günü yaþanan geliþmeleri kamuoyuna duyurmak için bir basýn açýklamasý düzenledi. Bu maddeden iþten atýldýktan sonra baþka hiçbir yerde iþ bulamayacaklarýný dile getiren iþçiler, yalnýz olmadýklarýný hissedip, içeride çalýþan arkadaþlarýyla birbirlerinden güç ve moral bulduklarýný belirttiler. Y.E.Mücadele Birliði/ ÝZMÝR

20

Merhaba yoldaþlar Ben Maraþ’a baðlý bir kasabada oturuyorum. 15 yaþýndayým ve Lise 2’ye gidiyorum. Bilindiði gibi Maraþ, eski dönemlerdeki devrimci mücadele içerisinde en çok kayýp veren ve acý çeken þehirler arasýnda yer alýyor. Ama 1978 yýlýnda yapýlan ve tarihte “Kanlý Maraþ Katliamý” olarak bilinen o acý olaylardan sonra, bu þehirden dýþarýya yoðun göç baþlamýþtýr. Hýz kazanmaya baþlayan politik gençlik hareketleri, faþist güçler tarafýndan baský altýnda tutulmaya çalýþýlmaktadýr. Bir zamanlar devrimin kalelerinden olan Maraþ’ta, þimdi buna karþý faþistler yuvalanmaya çalýþmaktadýr. Biz gençlerin buna karþý üstlenmesi gereken önemli görevleri vardýr. Bildiðimiz gibi emekçi gençlerin bir kesimi hala gerici, burjuva örgütlere üyedir. Sosyalist gençlik örgütleri henüz emekçi gençliði bu örgütlerden tamamýyla koparmayý baþaramamýþtýr. Henüz emekçi genç kitlelerin üzerindeki denetimi tümüyle ele geçirememiþtir. Þimdi ise bizlerin; yani sosyalist gençlik örgütlerinin önünde duran baþlýca görev iþte budur. Emek güçlerini, insanlýk yararýna ve onun geliþmesi için kullanmak isteyen, barbarlýk ve yýkým yolunda gitmek istemeyen gençler ve tüm entelektüeller için tek bir yol vardýr: proletarya tarafýnda yer alýp, faþizme ve emperyalizme karþý verilecek mücadelede örgütlenmek ve kapitalizme karþý savaþmaktýr. Proletaryayý, emekçi gençliði, faþizme ve burjuvaya vermeyeceðiz. Gençlik bizim yanýmýzda olmalýdýr, kavgada birlik gereklidir ve bu þekilde bizim davamýz, proletaryanýn devrim davasý, zafere ulaþacaktýr. DEVRÝM ÝÇÝN BÝRLEÞ, ÖRGÜTLEN, ÖRGÜTLE! Y.E. Mücadele Birliði Okuru Maraþ’tan Bir Leninist

PAÞABAHÇE ÝÞÇÝLERÝYLE DAYANIÞMA 10 Ocak 2004 Cumartesi günü Esenler Hakký Baþar Spor Salonu’nda, Kristal-Ýþ Topkapý Þubesi’nin Eskiþehir Paþabahçe iþçileriyle dayanýþma için düzenlediði geceye, bizler de Y.E.Mücadele Birliði okurlarý olarak katýldýk. 19.30’da baþlayan gece, katýlýmýn az olmasýna raðmen, coþkulu ve kararlý sloganlarla baþladý. Paþabahçe iþçilerin devrimci tutumu, konuþmacýnýn tarzýna da yansýdý. “Bundan sonraki süreç, mücadele sürecidir. Zaman alanlara inme zamanýdýr” diye konuþma yapýlan gecede, sinevizyon gösterimi yapýldý. Paþabahçe iþçisinin 1966 yýlýndan beri sermaye sýnýfýna karþý mücadelesini büyük bir kararlýlýkla devam ettirdiði vurgulandý. Oradaki iþçilerin devrimci tutumu ve kararlýlýklarý ne grevlerin ertelenmesiyle ne de iþten çýkarýlmalarýyla kýrýlacak gibiydi. Gecede atýlan “Yaþasýn Ýþçilerin Birliði”, “Eskiþehir Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Ýþçiyiz Haklýyýz Kazanacaðýz” sloganlarýna bizler de Y.E. Mücadele Birliði okurlarý olarak katýlýp, ayrýca “Zafer Savaþan Ýþçilerle Gelecek”, “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” sloganlarýmýzý attýk. Sloganlarýmýza oradaki iþçilerin ilgisi ve katýlýmý yoðundu. Gece, folklor gösteriminin ardýndan çeþitli sanatçýlarýn sahne almasýyla sonuçlandý. Y.E.Mücadele Birliði Okurlarý/ ESENLER


AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ ÝZMÝR ÞUBESÝ AÇILDI güçlüler. Ýstanbul’da Taksim’den Sarýgazi’ye, Ýkitelli’ye, Kürdistan’da G.Antep’ten, Ege’de Ýzmir’e zincirin halklarýný güçlendirmeye devam ediyorlar. Ayýþýðý Sanat Merkezi çalýþanlarý, “burjuvaziye karþý, burjuva kültürle savaþýlmaz” diyerek, iþçi ve emekçi halklarýmýzýn yanlarýnda yer almaya, gelecek özgür yarýnlarý kurmaya çalýþýyorlar. Devrimci kültür ve sanatý, iþçi ve emekçi kitlelerle buluþturma çabalarýnýn þimdilik son halkasýný Ýzmir’de oluþturdular. 11 Ocak 2004 Pazar günü, Ýzmir Basmane’de Ayýþýðý Sanat Merkezi Ýzmir Þubesi’nin açýlýþý yapýldý. Erken saatlerde gittiðimiz sanat merkezinde hummalý ve titiz bir çalýþma yürütülüyor, son hazýrlýklarýný tamamlýyorlardý. Ýzmirli iþçi ve emekçilerin, devrimci dostlarýn katýlýmýyla saat 15:00’te açýlýþ konuþmasý, saygý duruþu ve mesajlarla etkinlik baþladý. Salonun dar olmasý nedeniyle yaklaþýk 250-300 kiþi etkinliði izleyebildi. Ýlk olarak Ayýþýðý Sanat Merkezi bünyesinde çalýþmalarýný sürdüren müzik grubu çýktý sahneye... Yaptýklarý iþin ne kadar önemli olduðunu bilerek, yeni olmalarýna raðmen yýllarýn profesyonel sanatçýlarýna “taþ çýkartarak” söylediler türkülerimizi. Müzik grubundan sonra, Ýstanbul’dan gelen Ayýþýðý Sanat Merkezi Þiir Topluluðu çýktý sahneye... Kendilerine ait þiirlerinin yaný sýra, Hasan Hüseyin’den bir þiir ve Filistin þiirleri ile Ýstanbul’dan yüreklerini, selamlarýný ve coþkularýný getirmiþlerdi. Yürekleri bir Filistinli gibi atarak “Bizim “HAYAT SÜRDÜÐÜ SÜRECE kanýmýz bir tutam yað, yakar özgürlüðün ateþini” diBÝZLER DE VAROLACAÐIZ” yorlardý, “Ölsek de devrimden vazgeçmemeyi de ondan öðrendik” diyorlardý, “Aç korlarsa, yerim etini beni yiBizler Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçileri olarak “UMUDUMUZ KAV- yenlerin” diyorlardý, “Bir korku da sen ol karanlýk yüGADA, KAVGAMIZ SANATIMIZLA!” þiarýyla çýktýðýmýz yolda, geldiði- reklere” diyorlardý þiirlerinde... Þiirleri coþkuluydu, gemiz noktanýn ve yaþadýðýmýz Yeni Evrenin keskin çeliþkilerini, burjuvazilenler arasýnda aðlayanlar olmuþtu hatta. Ama bu göznin , halklarý sanatsýzlaþtýrma, düþüncesizleþtirme, yozlaþtýrma politikalayaþlarý faþizme olan öfkenin, kinin belirtileriydi. rýný, su yüzüne çýkararak, insanlara , hak ettikleri kültür-sanatý ve bunlar Ayný sevdalý yüreðiyle etkinliðe katýlan Cevdet aracýlýðýyla da iþçi sýnýfýnýn felsefesi ve bilimini aktarmayý hedefledik. Ve Baðca aldý mikrofonu eline. Türküleri, gelenleri coþturgörüyoruz ki; her geçen gün hedefimize doðru atýlmýþ yeni bir adim oludu bir kez daha. yor ve her geçen gün adýmlarýmýzý daha saðlam, daha inançlý ve daha Etkinlik müzik grubunun sahneye yeniden çýkarak coþkulu atýyoruz. Ayýþýðý Sanat merkezi Sarýgazi þubesi emekçisi Ayþe Rojda Þendur, Ý- türküler söylemesi ve hep birden çekilen halaylarla devam etti. kitelli emekçisi Alev Oral ve Y.E. Mücadele Birliði Dergisi yazý iþleri müSon olarak Ayýþýðý Sanat Merkezi Ýzmir Þubesi edürü Özgen Ýþ’in tutuklanmalarý, bizlerin ne gibi baskýlara, zorbalýklara mekçilerine destek olmak, yüreklerine yürek katmak ismaruz kaldýðýmýzýn somut bir göstergesi oldu. teyen bir iþçi söz aldý. “Burasý hepimizin sanat merkeArkadaþlarýmýzýn derhal serbest býrakýlmalarýný istiyor ve bu zorbazi, burayý güçlendirecek olan, ileriye taþýyacak olan lýðý þiddetle kýnýyoruz. Ve zorbalara Ýzmir’den sesleniyoruz; “Bizler zinbizleriz, buraya sahip çýkalým” dedi konuþmasýnýn sodanlara atýlmakla, katledilmekle tükenmeyiz. Bizler hayatý yaratanlar ve nunda. hayat sürdüðü sürece bizlerde var olacaðýz. Bir gün “ZÝNDANLARI YIÝzmirli iþçi ve emekçilerin devrimci kültür ve saKACAK, ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!” Tüm dostlara Ýzmir’den sevgi ve baðlýlýk dolu selamlar. nat çalýþmalarýna katkýda bulunacaðýndan þüphemiz olmayan Ayýþýðý Sanat Merkezi Ýzmir Þubesi ve emekçiDEVRÝMCÝ SANAT ENGELLENEMEZ! lerine bizler de “Hoþ geldiniz” diyoruz, “Hoþ geldiniz SOSYALÝST BASIN SUSTURULAMAZ! Yoldaþlar!” BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi Emekçisi Y.E Mücadele Birliði Okuru/Ýzmir Emperyalist-kapitalist sistemin ülkelerimizde ve tüm dünyada, iþçi ve emekçi halklarýn mücadelesini yok etme adýna hayata geçirdiði yoðun baský ve sömürü politikalarý, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” diyen iþçi ve emekçilerin mücadelesi karþýsýnda gerilemek ve yok olmak zorunda kalacaktýr. Irak’ta, Filistin’de, ülkelerimizde halklarýn mücadelesini yok etmek için katliamlar yapmanýn, iþçi sýnýfýnýn devrimci öncülerini katletmenin, 19 Aralýk zindan saldýrýsý sonrasý F tiplerine kapatmanýn, iþkencelerin, gözaltýlarýn, kýsacasý tüm bu saldýrý politikalarýnýn ne anlama geldiði tek bir cümle ile açýklanabilir; “Devrimimiz büyüyor ve onlar korkuyorlar!” Geçmiþten bugüne ödenen bedeller, güzel ve umutlu yarýnlarýn kurulmasý adýnadýr. Ýþçi ve emekçilerin hedefleri büyümektedir. F tipi zindanlarda devrimci tutsaklarýn Ölüm Orucu eylemleri yýllarý geride býrakmýþ ve devam etmektedir. Ve tüm bunlarýn yanýnda burjuvazinin yoz kültürüne karþý, devrimci kültür ve sanatý ülkelerimiz topraklarýnýn dört bir yanýna yayma çabasý içindeki sanat emekçilerinin kavgasý da büyümektedir. “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” diyerek çýktýlar yola. Yýllarýn verdiði tecrübe ve birikimle þimdi çok daha

21


NAZIM 102 YAÞINDA sanýrýz yeterli olacaktýr. O, bir þiirinde “þarkýlarýmýz en ön sýrada yürümelidir/düþmanýn üzerine” diyordu. Þimdi onun þiirleri “þarký söyleyen yarýnlarý hazýrlamak için” savaþanlarýn dillerinde en ön sýrada yürüyor düþmanýn üzerine. Þiirleri birçok dile çevrilen þairimiz, artýk dünya halklarýnýn komünist þairidir; týpký Neruda gibi, týpký Aragon gibi, týpký Lorca gibi… O bütün bir ömrünü, partili bir sanatçý olarak, komünizm mücadelesine adamýþtýr. Sadece boþ gecelerini deðil, bütün bir ömrünü insanlýðýn büyük kurtuluþu için çalýþmakla geçirmiþtir. Dünyanýn neresinde olursa olsun, hangi dilde olursa olsun, insanlar komünizm için bir þeyler yapmýþlarsa, onu kendi yapmýþ gibi sahiplenmiþtir. Hapiste kaldýðý yýllar boyunca O MAVÝ GÖZLÜ BÝR DEVDÝ.... yüreði en uzak yýldýzlarda büyük insanlýk için atmaya devam etmiþtir. OBüyük komünist þairimiz Nazým nun þiirlerinde iþçiler, emekçiler, AnaHikmet, 15 Ocak 1902’de Selanik’te dolu köylüsü, aydýnlar, komünist sadoðdu. “Otobiyografi” adlý þiirinde, vaþçýlar tek bir yürek gibi birleþmiþ, yaþamýnýn belli baþlý dönemeçlerini ve hep bir aðýzdan türkü söylemiþ, sevdatüm yaþamýna anlam veren kavgasýna lanmýþ ve kavga vermiþlerdir. Afribaðlýlýðýný en güzel dizelerle anlatýr. ka’da özgürlük için savaþanlar, Çin’de Tüm yaþamý boyunca þiirleriyle devrim Sarý Nehre doðru akan ordu, Rusya’da ve sosyalizm mücadelesine en büyük asýlan partizan Tanya; Stalingrad önünkatkýyý yapmýþ olan büyük þairimizin de savaþan 28 Panfilovcular, Fransa’da þiirleri, yaþadýðý dönemde ve sonrasýn- faþist namlular karþýsýnda Enternasyoda dünyanýn neresinde olursa olsun öz- nali söyleyerek ölümsüzleþen Gabriel gürlük için, devrim ve sosyalizm için Peri gibi komünistler, Havana’daki çarpýþanlarýn dillerinden düþmemiþtir. hürriyetin eli / Fidel’in sýktýðý el, þarkýOnun büyük komutan Ernesto Che Gu- larýný söylemesine izin verilmeyen sievara’nýn en çok okuduðu ve sevdiði yahi þarkýcý Paul Rabson… hepsi Naþairlerden biri olduðunu söylememiz zým’ýn þiirlerinde adeta yeniden canla-

22

nýr, hayat bulur. Nazým eserlerinde dünyanýn dört bir yanýnda özgürlük ve komünizm için savaþanlarý ölümsüzleþtirmiþtir. Onlarýn verdiði savaþý yüreðinde hissetmiþ, sonra bunu en güzel sözlerle dizelere dökmüþtür. Partili bir sanatçý olarak komünizm mücadelesine deðeri hiçbir þeyle kýyaslanmayacak bir miras býrakmýþtýr. “Düþman bir yeni insan boyu uzaktý Moskova’dan” diyerek anlattýðý Stalingrad önünde Sovyet halkýnýn faþizme karþý mücadelesi hakkýnda, bugüne kadar Nazým’dan daha iyi bir destan yazýlmamýþtýr. O, sosyalist sistemin yarattýðý “yeni insan”ýn neleri baþarabileceðini þiirleriyle tüm insanlýða duyurmuþtur. “Kozmoz’da bizden baþka düþünen var mý?” diye merak ediyordu bir þiirinde. “Yýldýzlardan birinde” elçimizin onunla konuþacaðýný ve söze Rusça “Yoldaþ” demek olan “Tovariþ” sözcüðüyle baþlayacaðýný söylüyordu. Onun aðzýndan “Selamlamaya geldim seni yeryüzü umutlarý adýna bedava ekmek ve bedava karanfil adýna mutlu emeklerle mutlu dinlenmeler adýna yarin yanaðýndan gayrý her yerde her þeyde hep beraber diyebilmek adýna”

sözcüklerinin döküleceðini söylüyordu. Bir baþka þiirinde ise, bununla da kalýnmayacaðýný, sosyalizm sayesinde bir gün ölü yýldýzlara hayatýn götürüleceðini söylüyordu. Nazým hep bu hasretle yaþadý. 61 yýllýk ömrüne büyük bir mücadeleyi sýðdýrdý. Ancak bunu yapabildiðinde “yaþadým” diyebileceðini söylüyordu. Nazým bir komünist gibi yaþadý ve bir komünist olarak öldü. Hasretini gerçekleþtirmek ise bize düþtü.


Sosyalizm Mücadelesinin Ýki Köþe Taþý

ROSA VE KARL

Ý

nsanlýðýn 150 yýldýr sermaye düzenine karþý sürdürdüðü özgürlük mücadelesi, bütün yoðunluðuyla devam ediyor. Günümüzün sýnýflar mücadelesi zemini, evrensel özgürlük hareketinin baþarýsý için büyük olanaklar sunuyor. Proletarya ve emekçiler iki yüzyýlý bulan toplumsal kurtuluþ mücadelesi birikimine dayanarak, bugün eline geçen bu fýrsatý sonuna kadar deðerlendirmesini bilecektir. Tarihin geride býraktýðý bu uzun yolda nice büyük olaylar yaþandý. Devrimci fýrtýnalarla yerkürenin sarsýldýðý dönemlerden yenilgi ve ihanetlere uzanan büyük bir yürüyüþ! Ancak geliþmenin de baþka yolu yok. Her biri zengin birer hazine olarak inanlýk tarihinin belleðinde yer etti. Bugün kapitalist toplumun evrimi tarafýndan hazýrlanan kurtuluþun muazzam koþullarý ve elde edilen devrimci birikim zafere ulaþmak isteyen proletarya ve onun devrimci sýnýf partileri tarafýndan yeni örnekler yaratýlarak zenginleþtiriliyor. Geriye dönüp yaþanan deneylere baktýðýmýzda aþýlan yolun ne denli büyük olduðunu görebiliyoruz. Hep zaferler aydýnlatmadý yolumuzu. Kimi zaman büyük ihanetlere tanýklýk etti tarihin büyük arenasý. Akýþ güçlü. Yürüyüþ zorlu. Sýçramalarla yol alýr tarih. Ve böylesi anlarda ezilenlerin saflarýnda dalgalanmalar fýrtýnaya, fýrtýnalar kasýrgalara dönüþür. Bu zor zamanlarýn çelikten yapýya sahip devrimcilere ihtiyacý vardýr. Az sayýda dahi olsa, milyonlar onlarý hemen kavrayacak düzeyde olmasa da, emekçilerin gelecek çýkarlarýnýn temsilcileri onlardýr. Ayrý ayrý kollardan gelip ayný ýrmakta er ya da geç buluþacaklardýr. Bazen bu bir çok bedelin ödenmesiyle olur. Fakat

tarihin ýrmaðýnda buluþma kaçýnýlmazdýr. Ýnsanlýk için böylesi zamanlar bir sýçramanýn eþiðinde ortaya çýkar. Eski alýþkanlýklarýn, önyargýlarýn kýrýlma zamaný gelmiþtir. Yeni þartlar, kendini yenilemeyi zorunlu hale getirir. Geleceði kazanmak isteyen geçmiþin kalýntýlarýndan kurtulmalýdýr. Sýnýflar mücadelesi tarihinde böylesi süreçlerden biri olan I. Emperyalist Paylaþým Savaþý, dünyanýn o ana kadarki bilindik koþullarýnda köklü deðiþimler yaratmýþtýr. Bu deðiþim, tüm sýnýf ve onun politik temsilcilerini etkileþmiþtir. Deðiþimin sarstýðý toplumsal güçlerin siyasal tavýrlarý toplumlarýn yazgýsýný yakýndan ilgilendirir. Koskoca II. Enternasyonalin çöküþüne kadar uzanacak bu fýrtýna, o zamanki en güçlü sosyal-demokrat parti olan Alman Sosyal Demokrat Partisi’ni sosyal þovenizm bataðýna götürdü. Anayurt savunmasý maskesi altýnda proletaryaya ihanet eden Alman Sosyal- Demokrat Partisi’nin önder kadrolarýnýn çoðunluðu savaþ kredilerini onaylayarak burjuvaziyle proletaryanýn ortak çýkarlar etrafýnda bir araya gelmesi gerektiði þeklindeki reformist görüþü savundu. Bu tutuma itiraz gecikmeden geldi. Baþýný Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht ‘in çektiði grup, Parti Merkezi’nin dönekliðini reddederek savaþ kredileri aleyhine oy kullandýlar. Ardýndan Franz Mehring, Clara Zetkin ile birlikte savaþa karþý eylem kararý aldýlar. Sonradan “Spartakistler Birliði”ne dönü-

þecek olan grubun temeli, böylece atýlmýþ oldu. Onlar bu çýkýþlarýyla Alman proletaryasýnýn yüz aký oldular. Deyim uygunsa, Al-

man iþçi sýnýfýnýn onurunu kurtardýlar. Ýsmi büyük önderler, davaya ihanet edip kendi burjuva hükümetlerinin yanýnda saf tutarken, Rosa ve Karl, cüretkar çýkýþlarýnýn bedelini zindanlarda ve cephede ödüyorlardý. Buna raðmen yýlmadýlar. Proletarya enternasyonalizminden ödün vermediler. Lenin, Liebknecht ve Luxemburg’un bu tavrýndan övgüyle bahseder. “Kokuþmuþ bir ceset”ten farký kalmayan Alman Marksist Partisi’nin içinden çýkan bu iki yiðit komünist önder, sarsýlmaz bir iradeyle yollarýna devam ettiler. Savaþ, ayrýþtýrýcýdýr. Olgunlaþan ve çürüyen oportünizmi sosyal-þovenizm olarak çýkarttý sahneye. O sosyal-þovenler ki, Kasým Devrimi patlak verdiðinde, Noske ve Schidermann’ýn kiþiliðinde proletaryayý ateþ ve barutla “hizaya getirmek” isteyeceklerdir. Marksist olduklarýný söyleyen bu aþaðýlýk güruh, iþçi devrimini kanla bastýrma iþini bizzat üstlenecektir. Karl ve Rosa, bu çürümüþler arasýndan yiðitçe bir çýkýþ yaptýlar. Ama, Lenin’in haklý olarak eleþtirdiði gibi, örgütsel ayrýlýðý zamanýnda gerçekleþtirmediler. Neredeyse savaþýn bitimine deðin sosyal-þovenlerle ayný parti çatýsý altýndaydýlar. Ayrým gündeme geldiðinde, bu defa da Kautsky liderliðindeki “merkezciler” ile birlikteydiler. Ayrýlma konusundaki bu gecikme, Bolþevik bir partinin doðuþunu engelledi. Ve karar aný gelip çattýðýnda, devrimin o sýcak günlerinde Alman proletaryasýnýn devrimci sýnýf partisi çok cýlýz kaldý. Ve Kasým Devrimi kanla bastýrýldý. Bu hayati eksikliðin bedeli aðýr oldu. Karþý-devrim hýzla harekete geçti. Alman proletaryasýnýn iki yiðit önderi, Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg, gizlice kaçýrýlarak katledildi. Cesetleri nehre atýldý. Ve sonrasýnda, Almanya’da faþizme giden yol açýldý. Rosa, tüm eksikliklerine raðmen, marksizmi filozofça kavramýþtý. Spartakist hareketin gerçek teorisyeniydi. Ulusal sorun ve emperyalizm konularýnda bariz yanlýþlara düþtü. Proleter devrimi salt grev hareketiyle gerçekleþebilecek bir eylem olarak algýlamakla ciddi bir hata yaptý. Ama Lenin’in deyimiyle, “bir dað kartalý” idi. Yýlmaz bir savaþçýydý. Alman proletaryasýnýn bu iki yiðit önderi, yenilgilerin içinden, iþçi sýnýfýyla birlikte, Rosa’nýn aðzýndan daima haykýrdý: “Vardým, varým, varolacaðým!”

23



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.