S016

Page 1

Merhaba, Sizlerle yeni sayýmýzda buluþmuþ olmaktan dolayý büyük bir sevinç duyuyoruz. Mayýs ayýnýn yoðun gündemiyle çýkarýyoruz bu sayýmýzý. 1 Mayýs’a iliþkin deðerlendirmelerimiz sürerken, Deniz, Yusuf, Hüseyin yoldaþlarýn idam ediliþlerinin 32. yýlýnda yapýlan eylemler, etkinlikler yer alýyor sayfalarýmýzda. Bu sayýmýzýn baþyazýsýnda, dünya proletarya ordusunun bir müfrezesi olmanýn nasýl mümkün olabileceði üzerinde duruluyor. Devrimci Marksizmin proletarya enternasyonalizmini nasýl anlamasý ve pratik olarak nasýl yaklaþmasý gerektiði çeþitli yönleriyle açýklanýyor. Kendi bulunduðu alanda proletaryanýn devrimci görevlerinden kaçarak sosyal-reformist bir çizgiye kayanlarýn uluslararasý alanda proletaryanýn enternasyonal görevlerini yerine getiremeyeceði, bir ülkede proletaryanýn ve doðal olarak uluslararasý alanda da proletarya enternasyonalizminin gerçek politik temsilcilerinin kim olduðunu sýnýflar savaþýmýnýn belirleyeceði vurgulanýyor. Teoride politikada ve pratikte en ileriyi temsil edenlerin uluslararasý iliþkilerde de durumlarýna denk bir konum elde etmelerinin gerekliliði anlatýlýyor. 28-29 Haziran’da Ýstanbul’da yapýlacak olan NATO Zirvesi yaklaþýyor. Bugünden bu zirveye karþý kimin ne yapacaðý az çok belirginleþmeye baþladý. Emperyalizmin askeri-polis örgütü NATO’nun Ýstanbul’da yapacaðý zirveye sosyal-reformistlerin hangi noktadan karþý çýkacaðý az çok bilinen bir þeydi; onlar, her zaman olduðu gibi, akýllý-uslu bir þekilde, dostlar alýþveriþte görsün diye pasif protestolarla yetineceklerdi. Daha çok bu zirveye hazýrlanmak amacýyla kurulan ve içinde devrimci yapýlarýn da bulunduðu NATO ve Bush Karþýtý birlik de þimdi bu noktaya gelmiþ bulunuyor. Bu nedenle 28-29 Haziran’da Ýstanbul’da yapýlacak NATO Zirvesi’nin engellenmesi, bugünden tehlikeye düþmüþ görünüyor. Bu sayýmýzýn gündemini emperyalizmin askeri-polis örgütü NATO’nun bugüne kadarki “icraatlarýna” ve Ýstanbul’da yapmayý düþündükleri zirveye devrimci ve komünistlerin nasýl hazýrlanmasý gerektiðine ayýrdýk. Irak’ta halkýn emperyalist iþgalcilere karþý verdiði mücadele, günden güne daha da güçlenerek devam ediyor. Bunun karþýsýnda baþýný ABD faþist yönetiminin çektiði emperyalist devletlerin havý dökülüyor, gerçek yüzleri ortaya çýkýyor. Ebu Garib cezaevi’nden tüm dünyaya ulaþan iþkence fotoðraflarý, emperyalizmin vahþetini tüm açýklýðýyla ortaya seriyor. Ýþte emperyalist-kapitalist sistem budur: iþkence, terör, halklarýn katledilmesi, insanlýða karþý savaþ… Bir gün insanlýðýn emperyalist-kapitalist sistemin tüm kalýntýlarýna þaþarak bakacaðýna, sosyalizmin insanlýðý bu vahþet ve barbarlýktan kurtaracaðýna olan sonsuz inancýmýzla, yeni sayýmýzda buluþmak dileðiyle…

DETAK’tan Basýn Açýklamasý Zindanlardaki baskýlar ve zor yöntemleri, son dönemde daha da þiddetlendi. 19 Aralýk katliamýndan sonra siyasi tutsaklarý F tipine kapatan devlet, þimdi de kadýn tutsaklarý M tipine sevk ediyor. Sevk sýrasýnda yapýlan insanlýk dýþý arama ve saldýrýlar tutsak aileleri tarafýndan tepkilere yol açtý. Geçtiðimiz haftalarda Kartal Özel Tip Zindaný’ndan Gebze M Tipi Zindaný’na sevk edilen siyasi tutsak Zuhal Sürücü ve Serpil Cabadan saldýrýya uðramýþ cezaevi yönetiminin keyfi baskýlarýna maruz kalmýþlardýr. Hem Kartal zindanýndan çýkarýlýrken hem de Gebze’ye kapatýlýrken, gardiyanlar ve jandarmalar tarafýndan zorla soyulmak istenmiþ, buna direnen tutsaklar ile jandarmalar arasýnda arbede yaþanmýþtýr. Bu konuyla ilgili DETAK’lý aileler (Devrimci Tutsak Aileleri Komiteleri), bir basýn açýklamasý yaptýlar. 30 Nisan Cuma günü ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde yapýlan basýn açýklamasýnda Zuhal Sürücü’nün annesi Sakine Sürücü, zindandaki baskýlarý ve uygulamalarý anlattý. Sürücü “her konuda saldýrý var. Çarþamba günü görüþümüz vardý. 4 bayaný arama bahanesiyle dövmüþler. Darp izleri vardý. Arama aletini kullanmýyorlar. Ýþkence olsun diye bunu yapýyorlar. Soyunun diyorlar, yeni bir yasaya göre Ölüm Orucu eyleminde bulunan aileler, çocuklarýný ikna edemeyen aileler gözaltýna alýnacaklar” dedi.

DERGÝMÝZÝN ANTAKYA ÞUBESÝ AÇILIYOR

Yeni Evrede MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Dergisi / Onbeþ Günlük Sosyalist Dergi / Yýl: 1 Sayý: 16 / 19 Mayýs-2 Haziran 2004 / Sahibi : Yeni Dönem Yayýncýlýk Basýn Daðýtým Eðitim Hizmetleri Tanýtým Org. Tic. Ltd. Þti. Adýna : Özgen Ýþ / Adres : Sofular Mah. Sofular Cad. No: 52/3 Fatih-ÝSTANBUL / Tel-Fax: 0 (212) 531 44 83 / Sor. Yazý Ýþl. Müdürü: Özgen Ýþ / Genel Daðýtým: DOÐAN PAZ. / Baský Yeri: Özdemir Matbaacýlýk / ÝZMÝR Temsilciliði: 853. Sokak No: 27 Bilen Ýþhaný Kat 6/606 Konak 0 232 445 79 52 / ESKÝÞEHÝR Temsilciliði: Ýstiklal Mahallesi Dilekli Sokak No:4/17 Kat:2 / Avrupa Temsilciliði: Selahattin KARATAÞ / Post Lager 3000 Bern 1 Ann ÝSVÝÇRE / Tel: 0041 319 917 795 / Almanya Temsilciliði: Ahmet AKYÜZ/ Robert Mayer Str. 3 72760 Reutlingen ALMANYA / E-mail Adresi: mucadelebirligi@hotmail.com / Web Adresi: mbirligi.com


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Teori

Burjuva “EÞÝTLÝK, ÖZGÜRLÜK ve KARDEÞLÝK” Yerine

MARKSÝST SINIFLARIN KALDIRILMASI

B

urjuva topluma ait ne kadar düþünce varsa, küçük-burjuva sosyalistlerin kafalarýnda yeniden parlamaya baþladý. Çok gerilerde kalmýþ, eskimiþ ne kadar burjuva kavram, ifade varsa, bu defa sosyalizm adýna öne sürüldü. Bu anlayýþ “…sosyalizmin, burjuva toplumun fikirlerinin gerçekleþmesi olduðunu” sanýyor. Buna göre burjuva toplumun düþüncesi olarak “eþitlik, özgürlük” eðer, bunu bozan olgularýndan kurtarýlabilirse, kusursuz bir sistem haline gelebilir. O halde, sosyalistlerin görevi, burjuva toplumu deðiþtirmek deðil, bu toplumun kavramlarýný deðiþtirmek, onlara yeni, sosyalist bir anlam kazandýrmaktýr. Böylece bu iþin kolay yolu bulunmuþ oldu: kavramlarý dönüþtürmek! O zaman burjuva toplum da deðiþmiþ olur. Bu þekilde burjuva düþüncelere dönüþün iki nedeni olabilir. Birinci neden, sosyalizmden büyük bir etkilenmeye karþýn, burjuva düþüncelerden kopamamak. Böylece bir kriz anýnda, onlara tekrar sarýlmak. Küçük-burjuva sosyalistlerin görüþlerinde, burjuva bir yön hep vardý. Bunu tüm teorilerinde, politikalarýnda görmek mümkün. Bilimsel sosyalizmi, her zaman, kendi küçük-burjuva anlayýþlarýna, demokrat, halkçý tarza çeviriyorlar. Ýkinci neden de, 1980’lerde sosyalist dünyanýn baþýna gelen felaketlerden sonra, sosyalizme, proletaryaya güvensizlik duymalarýdýr. Bu nedene baðlý olarak geleceði temsil eden ve insanlýðýn geleceði olan proletarya ve sosyalizme olan güvensizlik, onlarý geçmiþe, burjuva toplumun düþüncelerine sýðýnmaya götürdü. Burjuva düþüncelerin, üzerlerinde ne ölçüde etki yaptýðý günlük propaganda ve ajitasyonlarýnda gözlemlenebilir. Ortalama solun, bayraklarýnýn üzerinde yazdýðý o eski Fransýz burjuva anlayýþtýr: “Eþitlik, Özgürlük, Kardeþlik”. Bu burjuva görüþ, bu defa sosyalistler tarafýndan gerçekleþtirilmeyi bekliyor. Sosyalizmin bilimsel görüþlerinin yerine, Engels’in söylediði gibi, “…tanrýçalarý, adalet, özgürlük, eþitlik ve kardeþlik olan modern mitoloji” konuluyor. Modern mitolojinin yazarlarý, Fransýz aydýnlanma çaðýnýn parlak çocuklarý, ortalama sol düþüncede, üstü ör-

4

tülü olarak, bir kez daha önem kazanmaya baþladýlar. Küçük-burjuva sol hareket, geçmiþin önünde iþte böyle yerlere kadar eðiliyor. Küçük-burjuva sosyalizmin gerçekleþtirmeyi kendine görev bildiði “eþitlik ve özgürlük,” burjuva toplumun düþünceleri olarak, burjuva toplumun maddi iliþkilerini ifade eder. Marx’ýn söylediði gibi: “Dolayýsýyla, ekonomik biçim, deðiþim her yöne doðru öznelerin eþitliðini getiriyorsa, içerik, madde o denli bireylerin, þeylerin özgürlüðü’nü getirir. Öyleyse eþitlik ve özgürlük, deðiþim-deðerlerine dayanan deðiþimde dikkate alýnmakla kalmaz, deðiþimdeðerlerinin deðiþimi ayný zamanda her eþitliðin ve özgürlüðün üretici, gerçek temelidir. Saf fikir olarak bunlar, onun yalnýz idealize edilmiþ deyimleridir; hukuksal, siyasal ve toplumsal iliþkilerde geliþmiþ olarak, onlar, yalnýzca bir baþka güçte bu temeldedirler.”(Marx, Grundrisse-1, s.166) Saf fikir olarak savunulan “eþitlik ve özgürlük”, yalnýzca burjuva toplumun maddi iliþkilerinin “idealize edilmiþ deyimleridir”. Ne var ki,burjuva fikirler, bizde çoðu zaman sosyalist fikirlermiþ gibi ele alýndý. Burjuva eþitlik ve özgürlük feodalizmin yýkýlmasýnda ileri bir rol oynadý. Avrupa’da kitleler “eþitlik, özgürlük ve kardeþlik” ile ayaða kalktý. Bu slogan, emekçi kitlelerin düþünsel yapýsýný bir yüzyýl boyunca etkiledi. Bu tür burjuva fikirler, proletarya ile burjuvazi arasýndaki uzlaþmaz sýnýf çeliþkileri ve karþýtlýklarý henüz, belirginleþmediði dönemlerde, emekçi sýnýflarýn düþünsel geliþimini etkilemiþtir. Ne zaman ki kapitalist sistemin iç çeliþkileri keskinleþti, emek- sermaye arasýndaki uzlaþmaz çeliþkiler ve sýnýf savaþýmý geliþmeye baþladý, o zaman tüm eski anlayýþlar tuzla buz oldu. Sýnýf savaþýmýnýn yanýnda, Marksizm de tarih sahnesine çýkmýþtýr. Bilimsel sosyalist görüþlerin yanýnda artýk o burjuva “eþitlik ve özgürlük”ün ne anlamý olabilirdi ki. Burjuva eþitlik anlayýþý feodal toplumsal katmanlarýn kaldýrýlmasýný hedefliyordu. Sosyalist eþitlik ise, sýnýflarýn kaldýrýlmasýný amaçlýyor. Burjuva “özgürlük”, iþ-

çilerin emek güçlerini özgürce satmasýnýn önündeki tüm eski engellerin kaldýrýlmasýný; kapitalistlerin iþçileri özgürce sömürmesini hedeflerken ( gerçekte ise iþçiler emek-güçlerini satmada sözde özgürdür; aslýnda kapitaliste baðýmlýdýr); proletaryanýn özgürlük anlayýþý özgür insanlardan kurulmuþ yeni bir topluluðu, insanlarýn, ekonominin baskýsýndan kurtulacaklarý özgürlük alemini amaçlýyor. Bu ise burjuva “eþitlik, özgürlük ve kardeþlik” ile deðil, sosyalist, sýnýflarýn kaldýrýlmasý amacýnýn gerçekleþmesiyle olacaktýr. Görüldüðü gibi burjuva eþitlik ve özgürlük ile sosyalist eþitlik ve özgürlük farklýdýr. Marksizm’in, sýnýflarýn kaldýrýlmasý görüþünün ortaya çýkmasýndan sonra, burjuva eþitlik, özgürlük ve kardeþlik tüm önemini kaybetti. Sýnýf iliþkilerinin geliþimi ile birlikte eski burjuva görüþler buharlaþýrken, Marksizm gitgide uluslararasý proletarya arasýnda kök salýyordu. Artýk uluslararasý proletarya, sýnýflarýn kaldýrýlmasý amacýyla ayaða kalkýyordu. Marksizm yalnýzca emekçi sýnýflarýn içinde derin kök salmakla kalmamýþ, burjuva dünyasýný dahi etkisi altýna almýþtýr. Bizim küçük- burjuva sosyalistlerimiz ise emekçileri, yeniden burjuva anlayýþlarýn etkisine sokmaya çalýþýyorlar. Büyük bir emek verilerek, emekçi sýnýflar içinde derin kök salmasý saðlanan komünist düþünceleri söküp atmaya yönelik bir çaba var. Emekçi sýnýflar tarafýndan tartýþmasýz kabul görmüþ, sýnýflarýn kaldýrýlmasý görüþünden sonra, eþitlik, özgürlük ve kardeþlik düþüncesine dönüþ, burjuvazinin bu çabalarýna hizmet ediyor. Böyle bir niyetinin olmadýðýný söyleyenler, o zaman burjuva sloganlara dönüþü nasýl açýklayacaklar? Bu açýkça Marksist- Leninist görüþlerden uzaklaþmak deðil midir? Yoksa Marksizm-Leninizmi, burjuva görüþlerin gerçekleþmesi olarak mý görüyorlar. Böylesi çok önemli bir sorun sessizlikle geçiþtirilemez. Herkes ileri sürdüðü görüþlerin ne anlama geldiðini bilmeli ve sorumluluðunu üstlenmelidir. Komünistler, proletaryanýn bilincinin burjuva düþüncelerle köreltilmesine karþý sonuna kadar mücadele edecektir. C.DAÐLI


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

“Orda, Bir Alan Var Uzakta….”

Uluslararasý proletaryanýn kapitalizme karþý savaþ günü 1 Mayýs, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda, daha önceki 1 Mayýslarda olduðu gibi, bir çok tartýþmalara sahne oldu. Ve görünen o ki, daha bir hayli tartýþýlacak. Leninistler olarak biz bu tartýþmalarý yararlý görüyoruz; ancak tartýþýlmasý gereken iþin özüdür, yoksa kimin kaç kiþi olduðu, hangi alanýn daha kalabalýk olduðu vb deðildir. 1 Mayýs’tan hemen sonra çýkan sosyalist dergi ve gazetelere baktýðýmýzda en çok dikkatimizi çeken, bu sene “iki ayrý 1 Mayýs” olduðunun söylenmesiydi. Bu sadece bir unutkanlýk mýdýr, yoksa bilinçli olarak bir görmezden gelme, gerçeðe gözlerini kapama mýdýr bilmiyoruz ama bu seneki 1 Mayýs’ta, Leninistlerin her sene olduðu gibi, hiç kimsenin yapamadýðýný yaparak Taksim’e, 1 Mayýs Alaný’na çýktýðýný deyim yerindeyse saðýr sultan bile duydu. Leninistler, haftalardýr sürdürdükleri “1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný’na”, “1 Mayýs Alaný Taksim’dir” çalýþmasýna uygun olarak 1 Mayýs’ta Taksim Alaný’na çýkmýþ, pankartlarýyla, sloganlarýyla, okuduklarý basýn açýklamasýyla, attýklarý kuþlarla 1 Mayýs Alaný’ný zapdetmiþlerdi. Ayný gün 4 defa 1 Mayýs alaný’na çýkarak hem iþçi sýnýfý ve emekçilere 1 Mayýs’ýn nerede kutlanmasý gerektiðini göstermiþler, hem de “söylemenin en iyi yolu yapmaktýr” diyerek düþünce ile davranýþýn birliðini pratikte ortaya koymuþlardý. Bütün gün boyunca tv kanallarý 1 Mayýs haberi olarak ilk bunu verdiler; çünkü günlerce önceden devletle 1 Mayýs’ta Taksim’de olma konusunda ýsrarlý olanlar arasýnda kýlýçlar çekilmiþ, savaþ düzenine girilmiþti. Bu savaþýn arenasý belliydi. Ýstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü’nün açýklamalarý artýk aba altýndan sopa göstermeyi de aþmýþ, doðrudan bir siyasi yapýyý hedef almýþtý. Emniyet Müdürünün “tek tip elbise giymeye meraklý bir grup” dediði hiç þüphe yok ki, Mücadele Birliði’ydi. Emniyet Müdürü, 1 Mayýs öncesinde göz korkutmaya çalýþýyor, her ne koþulda olursa olsun 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný’na çýkma konusunda ýsrarlý olan Mücadele Birliði’ni açýkça tehdit ediyordu. Ýþte bu neden-

1 Mayýs ledir ki, Taksim Meydaný 1 Mayýs günü savaþýmýn sinir noktalarýnýn düðümlendiði yerdi. Devlet, kendi icazetiyle yapýlan Abide-i Hürriyet mitingine ya da zýmnen göz yumduðu Saraçhane mitingine deðil, herkesin dile getirmekten özenle kaçtýðý üçüncü 1 Mayýs eylemine gözünü çevirmiþti. Aslýnda gözü Taksim 1 Mayýs Meydaný’na çevrili olan sadece devlet deðildi. Mücadele Birliði’nin kararlýlýðýný bilen herkes, “acaba ne zaman çýkacaklar” diye bekliyordu. Sosyalist dergi çevreleri ve sendikalar, Leninistlerin Taksim’e çýkacaðýný 1 Mayýs’tan önceki günlerde deðil, aylar öncesinden biliyorlardý; çünkü Mücadele Birliði daha Mart ayýnýn ikinci yarýsýndan itibaren belli baþlý sendikalarý ve sosyalist dergi çevrelerini gezerek bu sene de 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný’nda Taksim’de olunacaðýný bildirmiþti. Bununla da kalmamýþ, herkesi bu sene Taksim Alaný’na birlikte çýkmaya davet etmiþ, cevap beklediðini söylemiþti. Ne yazýk ki, ne sendikalardan, ne de konuþulan dergi çevrelerinden olumlu ya da olumsuz bir yanýt alýnabildi. Herkes çok belirsiz, yuvarlak ifadelerle birþeyler söyledi ve muhtemelen önerimizi tozlu raflara kaldýrdý. Elbette biz süreci onlara göre ele almýyorduk; bütün çabamýz devrimci dostlarýmýzý her yýl tek baþýmýza yaþadýðýmýz haklý gurura ortak etmekti. NATO Zirvesi öncesi böyle güçlü bir devrimci eylemle sürece hazýrlanmaktý; ama ortalama solun ilerleyen günlerde daha da belirginleþen tarihsel sorumsuzluðu buna engel oldu ve az önce de söylediðimiz gibi giriþimlerimize cevap alamadýk. Daha sonralarý Barikat dergisinin bu seneki 1 Mayýs’ý sendikalarýn tasarrufundan kurtarmak amacýyla sosyalist dergi ve gazetelere yaptýðý çaðrýya istinaden konuya iliþkin toplantýlara katýlmaya baþladýk. Daha ilk toplantýda tüm siyasi çevrelerce suskunlukla geçiþtirilmeye çalýþýlan þey, 1 Mayýs mitinginin nerede yapýlacaðýydý. Eðer bu toplantýda Mücadele Birliði olmasaydý, belki de bu konu hiç gündeme getirilmeyecekti. Daha o gün biz ýsrarla yer konusunun sadece bir ayrýntýdan ibaret olmadýðýný, tam tersine bu konunun özünde 1 Mayýs’ýn nerede kutlanýlacaðýnýn olduðu üzerinde ýsrarla dura dura söyledik. O ilk toplantýda bu 1 Mayýs’ýn Taksim’de kutlanýlmasý gerektiðine dair karar alýnmasý ve sonra bu karar(lýlýk)la iþçi sýnýfý ve emekçilere gidilmesi gerektiðini söyledik. Yine sendikalarýn da ancak böyle bir kararla etkilenebileceðini, kendisine sýnýfa öncülük misyonu biçenlerin sendikalarýn kararýný beklemeden, onlara net, iki anlama birden gelmeyecek bir kararla gitmesi gerektiðini vurguladýk. Ancak Lenin’in söylediði gibi, “duymak istemeyenden daha kötü saðýr yoktur.” O gün orada söylediklerimize kulaklarýný týkayanlar ya da sorunu alan sorunu olarak tartýþmak istemediklerini, alan fetiþizmine düþmeyi doðru görmediklerini söyleyenler, 30 Nisan akþamý hala alan tartýþmasý yapýyorlardý! O, sosyalist dergi çevrelerinin ilk toplantýsýnda neden alan konusunda bir karar alýnamamýþtý; neden bu konu bir belirsizliðe, sendikalarýn inisiyatifine terkedilmiþti? Bu ilk toplantýda sendikalarýn 1 Mayýs’ý istedikleri gibi organize edip dergi çevrelerine de nasýl katýlacaklarýný dayatmalarýna karþý rahatsýzlýklarýný dile getirenler, acaba neden yer konusunu yine sendikalarýn inisiyatifine terk ediyorlardý? Bizce bunun nedeni a-

5


Yeni Evrede

1 Mayýs çýktý: herkesin kafasýndaki 1 Mayýs, yasallýk sýnýrlarýný aþamayan 1 Mayýs’tý; herkes yasal izinle elde edilmiþ yasal bir 1 Mayýs düþlüyordu. Onlarý bu tatlý rehavetten çýkaran, daha sonra KESK ve DÝSK’in 1 Mayýs’ý 1 Mayýs Alaný’nda Taksim’de kutlama konusunda aldýklarý karar oldu. 1 Mayýs’ý 1 Mayýs Alaný’nda kutlamak gerektiði konusunda baþýndan beri ýsrarcý olmamýz sonucu bu konuda sendikalara “basýnç” uygulanmasý gerektiðini kabul edenler, þimdi sendikalardan gelen “basýnç”la karþý karþýyaydýlar; ama talihsizliðe bakýn ki, sendikalarýn bölünmüþlüðünden kaynaklý ikili bir “basýnç” sözkonusu idi. Ýþte ortalama sola daha sonra kýbleyi þaþýrtan ve Barikat dergisinden arkadaþýn deyimiyle “nafile namaz” kýldýrtan bu oldu. KESK ve DÝSK, 1 Mayýs’ý Taksim’de kutlayacaðýný açýklayýnca ilk etekleri tutuþan reformistler oldu. Baþýný EMEP’li reformistlerin çektiði 5 yasal parti, Türk-Ýþ’in daha önceden Abide-i Hürriyet için baþvuru yaptýðýný bildiklerinden, onlarla konuþma ihtiyacý içinde olduklarýný söylediler. Konuþmadan kastedilenin ne olduðu açýktý: devlet güdümlü Türk-Ýþ’le kafa kafaya verip DÝSK ve KESK’in kararýnýn altýný boþaltmak… Özellikle EMEP bu uðursuz role soyundu… Ve en nihayetinde KESK ve DÝSK’i Abide-i Hürriyet’e ikna etmeyi baþaramadýysa da, Ýþçi Köylü, Devrimci Demokrasi, Alýnteri ve Devrimci Hareket çevrelerini Abide-i Hürriyet’e çekmeyi baþardý. Ya da bu onun özel çabasýyla olmadý ama zaten buna eðilimli olan çevreler, onu takip ettiler. KESK ve DÝSK’in aldýðý karar, iþçi sýnýfý ve emekçiler adýna ileriye doðru atýlmýþ bir adýmdý; ama geçen sene 1 Mayýs tartýþmalarýnda yaþanana benzer bir durum yaþandý. Geçen sene Ýstanbul Sendikalar Birliði 1 Mayýs’ý Taksim’de kutlama yönünde bir karar almýþtý. (Unutmadan söyleyelim, sendikalarýn bu yönde aldýðý tüm kararlarda yýllarca Taksim konusunda ýsrarcý olan bizlerin etkisi inkar edilemez). Ve yine ayný uðursuz diplomasi trafiði ile Sendikalar Birliði son anda kararýndan vazgeçirilmiþti. Biz bunu bildiðimiz için daha ilk anda DÝSK ve KESK’in bizim yýllardýr sürdürdüðümüz kararlýlýkla örtüþen kararlarýný desteklediðimizi bildiren bir açýklama yapmýþtýk; o anda yapýlmasý gereken, DÝSK ve KESK’in kararlýlýðýný, samimiyetini vb. ölçmek deðildi. DÝSK ve KESK’in, bu kararý tabanýn zorlamasýyla aldýðýný biliyorduk ve devrimci yapýlarca desteklenir ve reformistlerin ayak oyunlarýndan kurtarýlabilirse bu kararýn hayata geçirilebileceðine inanýyorduk; ama kendi içinde kararsýz ve tutarsýz olan ortalama solun DÝSK ve KESK’i devrimci adýmlar atmaya zorlamasýnýn mümkün olmadýðýný da görüyorduk. Nihayetinde sendikalara öncülük etmesi gerekenler, sendikalarýn devrimci yönde attýklarý adýmlarý dahi desteklemeyince DÝSK ve KESK aldýðý kararýn arkasýnda duramadý ve yan çizmeye baþladý. 27 Nisan’da dergi ve parti çevreleriyle yaptýklarý toplantýya katýlýp Taksim yönünde atacaklarý her türlü adýmý destekleyeceðimizi söylediðimizde, bize baþka alanlar için açýk kapý býraktýklarýný, sonra baþka yerlere giderlerse ihanet etmekle suçlanmak istemediklerini söylediler. Bu DÝSK ve KESK’in aldýðý kararda kararlý olmadýðýný açýkça gösteriyordu. Ve en nihayetinde devletle yapýlan görüþmelerde zýmnen üçüncü bir alan konusunda anlaþmalarý þaþýrtýcý olmadý. Ortalama solun kararsýzlýðý,

6

Mücadele Birliði

onlarýn kararsýzlýðý ile birleþince ortaya en son oluþan tablo çýktý. Kýbleyi þaþýranlar bilcümle Taksim’e sýrtlarýný döndüler ve devletin zorlamasýyla Yenikapý’ya yöneldiler ve kýsa sürede de eylemi bitirdiler. 1 Mayýs öncesinde ve sonrasýnda çýkan dergilere bakýnca insan ister istemez “ey tutarlýlýk neredeysen ortaya çýk” diyor. Bir de bu iki zaman aralýðýnda yaþanan tartýþmalara tanýklýk etmiþseniz, kimin ne söylediðini kelime kelime hatýrlýyor ve not etmiþseniz, bu tarihsel sorumsuzluðun böyle kolayca geçiþtirilmesine izin vermemek gerektiðini düþünüyorsunuz. Örneðin baþýndan beri Taksim konusunda sadece kendisinin ýsrarcý olduðunu söyleyenlere sormak gerekiyor? 1 Mayýs günü devlet sizi Yenikapý yönünde yürümeye zorladýðýnda Taksim’e sýrtýnýzý döndüðünüzün farkýnda deðil misiniz? Sizin yaptýðýnýz burjuvaziyi devrimle tehdit edip kýrýntýlarla yetinmek olmuyor mu? Devrim,n nabzýnýn attýðý Taksim’e sýrtýnýzý döndüðünüzde, devrime de sýrtýnýzý döndüðünüzü göremeyecek kadar kör müsünüz? Ya da “Saraçhane mitingi Taksim’e giden yolu göstermiþtir” diyenler, Taksim’e Yenikapý’dan mý gidiliyor? “Taksim coþkusu ile Saraçhane’ye” gidenler, direnmeyi, çatýþmayý göze alan onbinlerce insaný oraya yýðdýðýný söyleyenler, neden insanlarý Taksim’e deðil de zýt yönde, Yenikapý’ya yönelttiniz. Bunda sakýn ola sizlerin “bu 1 Mayýs’ý bayram havasýnda kutlama” düþünceniz etkili olmuþ olmasýn; Taksim’i fiili olarak kazanmak ise “kararlýlýk, kavga ve güç meselesidir” diyenler, amaç sadece bir “Taksim heyecaný” doðurmak mýydý? O halde neden bu sene çatýþmasýz bir 1 Mayýs istediðinizi söylediniz toplantýlarda. Her toplantýda Taksim’in neden 1 Mayýs Alaný olduðunu, hiç deðilse bir defa söylemeden geçemeyenler, neden tam da 1 Mayýs’ta Taksim’e nasýl çýkýlacaðýný pratik olarak konuþmaya baþlamak üzere toplandýðýmýzda gelen üçüncü bir alanýn devlet tarafýndan kabul edilme olasýlýðýnýn belirmesi üzerinden hesap yapmaya, hatta Beyazýt’a gidiþi pratik olarak konuþmaya baþladýnýz? Yoksa “Saraçhane’de cisimleþen birleþik kararlýlýk”, “birleþik yanýlgý”dan mý ibaret? Yoksa sizler yine yarýn bir gün dümeni “dövüþe dövüþe yenildiðiniz ve dayatmayla uzlaþtýðýnýz” Abide-i Hürriyet’e kýrmayý mý düþünüyorsunuz? Toplantýlarýn son günü artýk “nafile namazý” kýlmaya razý olan, “Taksim bu sene olmaz da, seneye allah kerim” diyenler, yoksa siz de mi “kazanýlan 1 Mayýs”tan bahsedeceksiniz? Ve en önemlisi, elinizi vicdanýnýz üzerine koyduðunuzda hiç birinizin aklýna, baþýndan sonuna kadar söylediklerinde ve yaptýklarýnda tutarlý olan tek siyaset olarak bizler gelmiyor muyuz? O halde neden Sezar’ýn hakký Sezar’a deme cüretini göstermiyorsunuz? Hiç deðilse sizin yarým kalmýþ Taksim coþkunuzu yaþayan ve yaþatan bu siyasi yapýnýn hakkýný yemeyin. Dergi sayfalarýnýzda Mücadele Birliði’nin adýný anmama konusunda gösterdiðiniz özen; ne Taksim 1 Mayýs Alaný’nda proletaryanýn kýzýl bayraðýnýn yalnýzca bizim tarafýmýzdan dalgalandýrýldýðý gerçeðini deðiþtirir, ne de gerçeklerin inatçý oluþunu.


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Irak

Ebu Garib Cezaevi’nden Tüm Dünyaya Yansýyan

TEKELLERÝN FAÞÝST DEVLETÝNÝN ÇÝRKEF YÜZÜ Hatýrlanacaktýr. ABD’nin Guantanamo Üssü’nde, esirler üzerinde estirdiði vahþetin gelip geçici bir olgu olmadýðýný, ABD’nin bu yöntemleri artýk kendi içinde ve baþka ülkelerde sistematik olarak uyguladýðýný, baþka olgular ve gerçeklerle birlikte ele alarak, yönetim biçiminin faþizme denk düþtüðünü vurgulamýþtýk. O günden bu yana yaþananlar, yaþananlarýn ýþýðýnda ortaya çýkan bir çok baþka olgular, bu düþüncedeki isabeti güçlendirdi. Yine hatýrlanacaktýr, orada bir fotoðraf kullanýlmýþtý: Guantanamo’ya taþýnan Afgan esirlerinin fotoðrafý. Bir çok kiþi; “Fazla söze gerek yok, bu resim her þeyi anlatýyor zaten” diyordu. Bazen bir fotoðraf, açýk seçik ortaya çýkacak denli olgunlaþan gerçekleri anlamak açýsýndan, çok ama çok þeyi anlatýr. Son günlerde, Ebu Garib cezaevinin dehþet koridorlarýndan süzülüp gelen, binlerce olduðundan bahsedilen fotoðraflar gibi. Sadistliði aþan bir çürümenin, tükenmiþliðin ortasýnda, bir insana ait olmasý mümkün olmayan sýrýtýþlarla poz veren ABD’li kan içiciler, dünya emekçilerinin yüreklerindeki öfkeyi bir kez daha kabarttý. Dünyanýn otuzbeþ yaþ üstü kuþaðý için, ABD’nin yarattýðý dehþetin fotoðraflarý, hiç de yeni bir þey deðil. Unutanlar ya da unutmayý tercih edenler, 60’lý yýllarýn sonundan itibaren, Vietnam’dan gelen ve tüm dünyaya yayýlan o fotoðraflarý tekrar anýmsadýlar. Yüzü kýrýþýklarla dolu bir kadýnýn þakaðýna dayalý ABD piyade tüfeðini, Yanki uçaklarýndan atýlan napalm bombasýnýn cehenneme çevirdiði bir köyden baþtan aþaðý yanýklarla kaçan o küçük kýzý kim unutabilir. Vietnam’dan gelen dehþetin fotoðraflarý, o günlerin dünya gençliðini, anti-emperyalist fýrtýnanýn içine çekmekte, azýmsanamayacak bir etki oluþturmuþtu. Kendisine “68 Kuþaðý” diyen o günün gençliðine göre, “köprünün altýndan çok sular aktý”. Bu kuþaðýn çoðu, sonralarý ABD’yi vahþetin deðil, özgürlüklerin ve refahýn temsilcisi saydý. 91’de Baðdat’a ve 99’da Belgrad’a atýlan bombalarý, neredeyse ayakta alkýþlayacaklardý. Ebu Garib’in koridorlarýndan sýzan vahþetin resimleri, bunlarý sarsar mý ve ipine sarýldýklarý o çürümüþlükle, ayný kuyunun dibine indiklerini anlayacaklar mý bilinmez. Sadistçe bir tükenmiþliðin ortasýndaki o sýrýtan ucubeyle, ortak bir noktasý olduðunu kabul etmeye hazýr kaç kiþi var bu koskoca dünyada? O geçmiþ kuþaða vicdani bir muhasebe imkaný veren resimler, yeni ve genç kuþaklar için, kirletilmemiþ, küçük hesaplarla iðdiþ edilmemiþ bir öfke kaynaðý oldu. ABD’nin özgür ülke ninnileriyle, yeni dünya düzeni masallarýyla büyüyen ve ilk fýrsatta o büyük ülkeye kapaðý atmaktan baþka bir þey düþünmeyen milyon-

larca genç için, sarsýcý bir þoktur bu resimler. Darkafalý bir saflýðýn ürettiði hayallerin yakasýna, hiçbir zaman silinmeyecek kan, irin ve çamur pisliði bulaþtý. Bu kan ve irinin her zaman farkýnda olan geniþ kesimler için, bu resimler, emperyalizme bir “suçüstü”dür. Ama biz, vicdani muhasebeleri ve ahlaki tepkileri arkamýzda býrakalým. Bu resimleri yaratan politik süreçleri anlamadýktan sonra, politik netlikle aydýnlanmamýþ ahlaki tepkiler ne iþe yarar ya da ne kadar ömrü olur?

Bir Kez Daha ABD’nin Faþist Niteliði ABD’nin, genel olarak emperyalist dünyanýn savaþlarý, her zaman böyleydi, deðiþen ya da þaþýrtýcý olan yeni bir þey yok. ABD, kimi zaman kendi silahlý güçleriyle, kimi zaman paralý askerleriyle, kimi zaman da iþbirlikçileri eliyle, tüm dünyaya vahþeti ve iþkenceyi ihraç etti. Gizli istihbarat örgütleri, iþkence merkezleri, buralarda çalýþan kadrolar, ABD eliyle kuruldu ve eðitildiler. Dünyada en çok bilinen Vietnam örneðinden bahsetmiþtik. Daha az hatýrlanan diðerleri, bu vahþetin sistemli hale gelmesinde ABD’nin etkisini kanýtlýyor. Þili’de ABD destekli Pinochet’in faþist darbesi sonrasý, binlerce kiþi, çýrýlçýplak soyularak arena stadyumunda günlerce iþkenceden geçirildiðinde, bu olayýn fotoðraflarý bulunamadý. Yine ayný yýllarda, Arjantin’deki Videla cuntasýnýn üç bin mahkumu helikopterlerden okyanusa attýðý vahþetin de fotoðraflarý yok. Kolombiya’da ABD’li petrol tekelleri ve Cocacola’nýn paralý askerlerinin kalýn kýlýçlarla doðramaya devam ettiði onbinlerce sivilin, sendikacýnýn, köylünün fotoðraflarý da çekilmedi ve yayýmlanmadý hiç. Afganistan’da, kapalý konteynýrlara doldurulan ama hiçbir adreste indirilmeyen üç bin tutsak da resim býrakmadý geriye. Emperyalizmin dev propaganda aygýtlarý, basýn tekelleri, tek bir gazete, tek bir televizyonda bile haber yapmadý onlarý. Bu yüzden, kendi topraklarýndan çok uzakta yaþanan bunca vahþetten ABD halkýnýn, ya hiç haberi olmadý, ya da inanmak istemedi. Ama þimdi, Amerikan halkýnýn, Ebu Garip’ten yükselen vahþet görüntülerine gözlerini kapayamayacaklarý, inanmak ve öfke duymak için daha fazla nedenleri var. Çünkü benzer bir vahþet, bir süredir, kendi anavatanlarýnda, ABD topraklarýnda yaþanýyor. Son bir haftadýr, ABD’nin en ciddi gazetelerinde, Ebu Garip

7


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Irak cezaevinde uygulanan iþkence yöntemlerinin, 11 Eylül sonrasý New York ve diðer þehirlerde gözaltýna alýnan binlerce insana uygulandýðýný yazýyorlar. Düne kadar iþkenceyi bir ihraç ürünü olarak gören ABD devleti, þimdi bu insanlýk dýþý uygulamayý kendi iç pazarlarýna sürüyor. Bu amaçla, olaðanüstü yasalar iþliyor. Yüzlerce kiþi var ki, tutuklandýðý günden bu yana, ne avukatýyla ne de ailesiyle görüþtürülüyor. Bu insanlarýn bir çoðu için, belirli bir suçlama yok, ama mahkeme karþýsýna çýkamýyorlar. Ebu Garip’te kameralara yakalanan bir yanki gardiyaný, ABD’de cezaevlerinde kalan politik tutsaklara hiç de yabancý gelmedi. Ayný cellat, ABD’de, 96 yýlýndan itibaren cezaevindeki tutsaklara iþkence yapmaktan defalarca hakkýnda þikayet olmuþ kiþiydi. ABD yönetimi, biriken þikayet dosyalarýna karþýlýk, bu þahsý ödüllendirip, Ebu Garib’in yöneticilerinden biri yapmýþtý. Baský, vahþet, sadece gözaltý merkezlerinde, cezaevlerinde sürmüyor. Yurtseverlik yasalarý adý altýnda çýkartýlan düzenlemeler, Amerikan halkýný artýk nefes almayý zorlaþtýran bir cenderenin içine sokuyor. Ýç güvenlik departmaný aracýlýðýyla, FBI, Amerikan halký üzerinde günden güne etkin bir baský gücü haline geliyor. Bugüne dek, genel oylarla seçilen belediye baþkanlarý ve yine oyla seçilen yerel þeriflerin, iç güvenliðe iliþkin etkinlikleri zayýflatýldý. Estirilen “terör” demagojisiyle, ihbarcýlýk aðlarý örüldü. Bütün bu olgularýn anlamý, uzunca süredir dile getirdiðimiz bir gerçeðe uzanýyor. ABD devleti, tekellerin faþist karakterli bir devleti haline gelmiþtir. Faþist devlet orada en yukarýdan, tepeden aþaðýya doðru kurumlaþýyor. Cezaevleri, gözaltý merkezleri, denetleme mekanizmalarý ve iç güvenlikle ilgili olaðanüstü yasalar, bu kurumlaþmaya yöneliyor. Devletin, bu açýk terörist diktatörlük için ihtiyaç duyduðu kadrolar, hali hazýrda vardý. Eðer bu faþist kurumlaþmalar, ABD’deki sendikalarý, muhalif parti ve dernekleri kapatma aþamasýna gelemediyse, bunun tek nedeni, Amerikan halkýnýn direniþidir. Castro’nun dediði gibi, Amerikan halký, bu faþistlere geçit vermeyecektir. Siyahlara karþý uygulanan ýrkçý yasalarýn kaldýrýlmasý mücadelesinden bu yana, yaygýn bir demokrasi mücadelesiyle tanýþmamýþ onmilyonlar-

8

ca emekçi, her gün biraz daha bunaltan faþist cendere nedeniyle, yeniden demokrasi için mücadele amacýyla alanlara dönüyor. Dünyanýn en ileri kapitalist ülkesinde kitlelerin demokrasi mücadelesine yönelmesi, kimi dogmatiklere anlaþýlmaz görünebilir. Ancak, faþizm olgusu, tekellerin bu açýk

terörist diktatörlüðü, dünyanýn en ileri kapitalist ülkesinde bile, demokrasiyi bir sorun olarak emekçilerin önüne koyar. ABD’de devlet-tekel bütünleþmesi, þu anda en ileri aþamadadýr. Yönetimin kilit noktalarýnda bulunanlar; ayný zamanda dev tekellerin yönetiminde yer alýyorlar. CFA (Council of Forreign Affairs) gibi tekellerin politik kurumlarý, yönetim üzerinde doðrudan etkili oluyor. Tekellerin, en gerici, açýk terörist diktatörlük için devleti yeniden ele geçirmelerine gerek kalmadý. Onlar, hazýr bir devlet aygýtý buldular. Devlet de, tekellerin yarattýðý teknik olanaklarda, toplumu terörize edip kontrol altýna almanýn araçlarýný buldu. Faþizm, artýk 1930’larýn Nazizmi deðil. Almanya’da faþizm, toplumun bütünü üzerinde etkin olabilmek için, büyük kitle gösterilerine ihtiyaç duydu, açýk terörist yöntemler, bu kitleler tarafýndan bizzat sokaklarda yaþama geçti. Tek amaç, devrimin bütün olanaklarýný boðmak ve toplumu, karþý çýkýþ yollarýný tümüyle kapatarak, tekellerin politikasýna adapte etmekti. 21. yüzyýlda, dünyanýn en ileri kapitalist ülkesinde faþizm, kitleleri kontrol etmek, terörize etmek için, teknolojiyi kullanýyor. ABD’de devlet, herkesi fiþliyor, izliyor. Ýç-güvenlik örgütü NSA, bir yýl içinde 3 milyar saatlik telefon konuþmasýný dinleme altýna almýþ. Ýnternet

aðý üzerinden, Google ve Microsoft gibi tekelci devlerin sunduðu olanaklarla, milyonlarca insanýn kiþisel postalarýna, bilgisayarýndaki tüm bilgilerine ulaþabiliyor. Fotokopi ve faks makinelerine baðlanan ek parçalarla, çoðaltýlan, gönderilen her doküman, iç-güvenlik birimlerinin denetiminden geçiyor. Kütüphanelerden kimin hangi kitabý aldýðýna varýncaya deðin, toplum büyük bir gözaltýnda. George Orwell’ýn 1984 romanýndaki uðursuz kehaneti, 20 yýl gecikmeyle gerçekleþiyor. Ne var ki, Amerikan tekellerinin iþi hiç de kolay deðil. Yarattýklarý ve kullandýklarý bu büyük teknik temel, kimi zaman onlarýn aleyhine iþliyor. Ebu-Garib Cezaevi’nde çekilen fotoðraflar, haftalar öncesinden internette dolaþmaya baþlamýþtý. Kimi gazeteler, yaptýklarý vahþeti anlatan Irak’taki ABD askerlerinin e-mail postalarýný yayýnladýlar. Faþizmle demokrasinin iç savaþý, önce teknolojik alanda patlýyor. Köklü, yaygýn ve etkili demokratik kurumlarýn, partilerin ve sendikalarýn varlýðý da, faþizmin toplum içerisinde baskýn çýkmasýna en büyük engellerdir. Bu kurumlarýn toplum üzerindeki etkinliði, New York, Washington, Los Angeles gibi büyük kentlerde toplanan yüzbinlerce insanla kanýtlanýyor. Faþist devletin bütün manevralarý ve yalanlarý, bu büyük duvara çarpýp parçalanmaktan kurtulamýyor. Bütün bu nedenlerden dolayý, ABD’li emekçiler, Ebu Garip’teki iþkence fotoðraflarýna büyük ilgi gösterdiler, devletin karþý propagandasýna, tekelci basýnýn susturma giriþimine direnç gösterdiler. Bu direnç ve tabandan gelen baskýyla, en saygýn Amerikan gazeteleri, binlerce fotoðrafýn varlýðýný haber yapmak zorunda kaldý. Fotoðraflarý dünyaya duyuran CBS kanalý, Pentagon’un onbeþ gün sonra yayýmlamalarý için kendilerine baský yaptýðýný duyurdu. Bu olay, ABD yönetiminde oluþan


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

büyük bir çatlaða iþaret ediyor. ABD yönetimi uzun zamandýr, kitleleri terörize edememenin, bir dünya savaþýna onlarý ikna edememenin sýkýntýsýný yaþýyordu. Kendi toplumunu bile hizaya getiremeyen ABD, Bush’un aðzýndan; “Irak yalnýzca iþin bir parçasý, dünyayý deðiþtirmeye kararlýyým” açýklamasý yapmaya devam ediyordu. Bu hesapsýz adýmlarýn tehlikesini sezen kimi burjuva çevreler, hoþnutsuzluklarýný ifade etmeye baþlamýþlardý. Irak’ta yaþananlar ve moral bozukluðu, bu çevrelere ileri adým atma fýrsatýný verdi. Demokrat Parti’nin kimi senatörlerinden oluþan bir komisyon, 11 Eylül saldýrýlarýyla ilgili, yönetimi sorguya çekmeye baþladý. Baþ danýþman Condelezza Rice, bu soruþturmalarda, milyonlarca ABD’linin gözü önünde rezil oldu. 11 Eylül ve Irak savaþýyla ilgili yalanlar ard arda ortaya çýkmaya baþladý. Ve skandal, yönetimin en üst kademesine, baþkan Bush’a kadar uzandý. Bush’un komisyona ifade verdiði günlerde, Pentagon’un CBS kanalýna verdiði süre dolmuþtu. Böylece, fitili çoktan ateþlenmiþ ve patlamayý bekleyen iþkence resimleri skandalý, 11 Eylül soruþturmalarýný kitlelerden gizlemek için kullanýldý. En üstlerde gezinen politik krizin, bazý kelleleri uçurmadan dinmesi mümkün deðil. Ýþkence fotoðraflarý, bütün gözlerin Rumsfeld ve ekibine dönmesine yol açtý.

ABD’de Devrimden Konuþma Zamaný Faþist devletin varlýðý ve politikalarý, çöküþünü önlemek için yöneldiði dünya savaþý, ABD toplumunu siyasi bir kriz dalgasýnýn içine çekmiþtir. Krizin dalgalarý, Beyaz Saray’ýn ve Capitol’ün (Senato Binasý) koridorlarýnda etkin oluyor. Buna karþýlýk, ABD emekçileri her geçen gün, yönetimin politikalarýna karþý daha güçlü direniþ gösteriyorlar. Geleneksel Amerikan ýrkçýlýðýnýn en saðlam top-

Irak lumsal tabaný sayýlan asker ailelerinde bile hoþnutsuzluk yayýlýyor. Buna, ekonomik krizin etkileri de eklenmeli. ABD, yýlda 500 milyara yükselen bütçe açýðýný kapatamýyor ve bu nedenle, devlet, saðlýk, eðitim vb. alanlardan elini ayaðýný çekiyor. Ekonomik ve siyasi krizin her taraftan duyulan ayak sesleri, ABD’de devrimci durumu ortaya çýkaracak olgularý biriktiriyor. Bu gidiþ, geri döndürülemez, sadece yavaþlatýlabilir, o kadar. Bush, geri dönülmezliði gördüðü için, pervasýzca adýmlarla, bir an önce sonuca ulaþmak istiyor. Ona karþý çýkanlar ise, sürecin yavaþlatýlmasý, bu sayede yýkýmýn geciktirilmesini istiyorlar. Oysa ABD, yavaþlayamaz. Olaylar onu kontrol ediyor, o olaylarý deðil. Irak’ta savaþ yaygýnlaþtýkça, ABD Irak kentlerini bombalamayý, cezaevlerinde iþkenceyi yaygýnlaþtýrmayý sürdürmek zoruna kalacaktýr. Irak’tan çekilemez. Vietnam’dan çekilebilmiþti. Çünkü, 70’lerde henüz güçlü hegemonyasýný sürdürecek ekonomik ve siyasi araçlara sahipti. Vietnam, onun için kaybedilmiþ bir mevziydi sadece. Ama Irak’taki yenilgi, bir cephe yenilgisi olacak, bütün mevzileri ve savaþýn kaderini etkileyen bir yenilgi. Vietnam Savaþý, ABD’ye kapanmayan bir yara hediye etmiþti. Tüm dünyada “kanlý-iþgalci emperyalist” damgasý yemiþti. Ama, 1978’de Sovyetler Birliði, demokratik devrime yardýmcý olmak için Afganistan’a asker gönderdiðinde, ABD tarihinin en büyük propaganda savaþýný baþlatmýþ, Sovyetler Birliði’ni iþgalci göstererek, kendisinin Vietnam’da sarsýlan konumunu tamire giriþmiþti. Bu kez, Irak’ta böyle bir þansý da yok. Ýþkence, kendi kuyusunu kendi kazýyor. Emperyalizm ve iþbirlikçi kapitalizmle beraber, insanlýðýn karanlýk tarihine gömülmeyi bekliyor.

Irak’taki Ýþkence Görüntülerine Tepkiler Artýyor!

Son günlerde Irak’taki Ebu Garib Cezaevi’ndeki iþkence görüntüleri, ABD’nin gerçek yüzünü tüm dünyaya gösteriyor. Bu fotoðraflarýn yayýnlanmasýndan sonra, üzerinde yaþadýðýmýz topraklar dahil, dünyanýn her yerinde tepkiler yükselmeye baþladý. Özellikle demokratik kitle örgütleri, eylemliliklerini arttýrmaya baþladý. Ýzmir’de de 8 Mayýs günü, saat 13:30’da Konak Sümerbank’ýn önünde; Ýnsan Haklarý Derneði’nin düzenlediði bir basýn açýklamasý yapýldý. ÝHD, “Garip Þeyler Oluyor” diyerek yaptýðý açýklama için ge-

niþ bir çaðrý yapmýþtý. Bizler de Mücadele Birliði okurlarý olarak bu çaðrýyý deðerlendirerek destek sunmak için eyleme katýlma kararý aldýk. Üzerinde “Irak’ta Namlular Ýþgalcilere”, “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yenecek”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” yazýlý dövizlerimiz ve yine üzerinde Mücadele Birliði yazan kýzýl bayraklarýmýzla eylemin olacaðý alana yaklaþtýk. 100 metre kala bir sokakta toplandýk. Kortejlerimizi oluþturup, “Irak’ta Namlular Ýþgalcilere”, “Kahrolsun ABD Emperyalizmi”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” sloganlarýyla yürüyüþe geçtik. Biz alana girdiðimizde toplanmýþ olan bazý ÝHD’liler bizi alkýþlarla karþýladýlar. Biz de onlarýn yanýnda yerimizi aldýk. Birkaç dakika içerisinde ÝHD Baþkaný Mustafa Rollas, basýn açýklamasý metnini okumaya baþladý. Metin okunurken, “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yenecek”, “Irak Halký Yalnýz Deðildir”, “Kahrolsun ABD Emperyalizmi” sloganlarý atýldý. Basýn açýklamasýnýn okunmasýnýn ardýndan, Ebu Garib Cezaevi’nden bir bayan tutsaðýn mektubu, siyahlar giymiþ bir kadýn tarafýndan okundu. Gazetelerde çýkan iþkence fotoðraflarý, mektubun etkisini arttýrmýþtý. Basýn açýklamasý saat 14:00 civarýnda atýlan sloganlarýn ardýndan sona erdi. Y.E. Mücadele Birliði ÝZMÝR

9


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Anma

DENÝZLERÝN BAYRAÐI ELLERÝMÝZDE* Deðerli dostlar, yoldaþlar; Bugün burada, 32 yýl önce, faþizm tarafýndan idam edilen, Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan yoldaþlarý anmak için toplanmýþ bulunuyoruz. Onlarýn þahsýnda, Türkiye ve Kürdistan Devrimi’nin geliþimine katký yapmýþ, devrime can ve kan vermiþ Mahir Çayanlarý, Ýbrahim Kaypakkayalarý; iki ülke devrimi için yaþamýný feda etmiþ bütün devrim savaþçýlarýný saygý ve sevgiyle anýyoruz. Deðerli dostlar, yoldaþlar; Deniz, Hüseyin, Yusuf yoldaþlarýn sadece kendi parti tarihimizde deðil, Türkiye ve Kürdistan devrim tarihinde de özel bir yerleri olduðunu hepimiz biliyoruz. Deniz ve yoldaþlarý, Türkiye Halk Kurtuluþ Ordusu’nu kurup, burjuva sýnýf iktidarýna karþý silahlý mücadeleyi baþlatýrlarken ayný zamanda, iki ülkenin sýnýf savaþýný kuþaklar boyu etkileyecek bir yolu da açmýþ oldular. Bu yol, sonu sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasýna yani komünizme varan bir yoldur. Komünizm ideal ve hedefinin o günün koþullarýnda, bir parti programýnda ifade edilebileceði gibi net ifadelerle belirtilmemiþ olmasýnýn hiç bir önemi yoktur. Burjuva sýnýf egemenliðine, kapitalizme, emperyalizme ve her türlü gericiliðe karþý mücadele; buna karþýlýk bütün ezilenlerin özgür yaþayabileceði, sýnýflarýn olmadýðý bir dünya kurma amacý ve isteði, THKO’nun bütün ruhuna ve felsefesine egemendi. Deniz ve yoldaþlarý, çok genç yaþlarýna; yararlanabilecekleri geçmiþten gelen bir birikim yoksunluðuna raðmen bu yolu tutmayý bilmiþlerdir. Onlar, tüm karþý çabalara raðmen gün geçtikçe emekçi halklarýn, ezilen sýnýflarýn yüreðinde daha fazla yer ediniyorlarsa, mücadelelerinin ruhuna sinmiþ bu amacýn temel bir önemi vardýr. Ama, Denizleri bu güne, dün olduðundan çok daha güçlü þekilde taþýyan etkenler, bununla sýnýrlý deðil. Deniz ve yoldaþlarý illegal örgütlenme, silahlý mücadele, zora dayalý devrim gibi sýnýf savaþýnýn en temel yönlerini öne çýkararak proletarya ve diðer ezilen sýnýflara burjuvaziyle savaþ yöntemlerini de gösterdiler. Denizlerin illegal örgütlenmeye, silahlý mücadeleye, zora dayalý devrim yöntemine iliþkin yaklaþýmlarý, iki ülkenin devrimci hareketlerini on yýllar boyuca etkilemiþtir. Bu etki, zaman içinde azalmak bir yana, her gecen gün daha da artýyor. Bugün bazý kesimler, Denizlerin bu en temel yönlerini unutturarak, sadece emperyalizme karþý mücadelelerini öne çýkarmaya çalýþýyorlar. Deniz ve yoldaþlarý, kendi dönemlerinde anti-emperyalist mücadelenin en önündeydiler; bu doðrudur. Ama sadece bunu öne çýkaranlar, ya Denizleri hiç anlamayanlardýr ya da onlarý burjuvazi için kabul edilebilir bir hale getirmeye çalýþanlardýr. Emperyalizme karþý mücadele, Deniz ve yoldaþlarýnýn, THKO’nun sadece bir yanýný ifade eder. Ama bu, THKO’nun mücadelesinin ne bütünüdür ne de esasýdýr. THKO’nun mücadelesinin

10

esasý, kapitalist sömürü düzeninin zora dayalý devrim yoluyla yýkýlmasý, yerine komünizmin kurulmasý amacýdýr. Deniz ve yoldaþlarý genel olarak emperyalizme, özel olarak NATO ve ABD emperyalizmine karþý mücadeleyi bu temel hedefe baðlý ve bu temel hedefin bir parçasý olarak ele alýyorlardý. Bütün emperyalist sisteme ve özel olarak NATO ve ABD emperyalizmine karþý mücadeleyi, kapitalizme karþý mücadeleyle bir bütünlük ve bu mücadelenin bir parçasý olarak ele almak Deniz ve yoldaþlarýnýn derin öngörülerinin bir baþka kanýtýdýr. Onun için bugün bu mücadelenin sadece anti-emperyalist yönünü öne çýkarmak; Denizleri, gençliðin anti-emperyalist mücadelesinin önderleri olarak tanýtmaya çalýþmak, onlarý burjuvazi için kabul edilebilir hale getirmeye çalýþmaktýr. Bugün bunu yapmaya çalýþanlar var ve böylelerinin Denizleri, severek öldürmeye çalýþtýklarýndan kuþkumuz yok. Þüphesiz buna kimsenin gücü yetmez,yetmeyecektir. THKO’nun amacýnýn burjuva düzeni silahlý bir devrimle yýkmak olduðunu herkes gibi ve herkesten çok burjuvazi biliyordu. Burjuvazinin parlamento denen ahýrdan Denizler için aceleyle idam kararý çýkarmasý boþuna deðildir. Burjuvalar Denizleri idam ederken, Mahirleri bombalarken, Ýbrahim Kaypakkayalarý iþkencede katlederken gençlik liderlerini deðil, bir devrimin önderlerini ortadan kaldýrmaya; bir devrimi henüz filiz halindeyken yok etmeye çalýþtýklarýnýn bilincindeydiler. Ama, burjuvazi, Denizlerden, THKO’dan kendisine yönelen tehlikenin nasýl farkýndaysa ezilen sýnýflar da Denizlerin yarattýðý kurtuluþ umudunu yüreklerinde hissediyorlardý. O genç yaþlarýna raðmen, ezilen sýnýflarýn yüreðinde bu kadar güçlü yer etmelerinin nedeni buydu. Ezilen sýnýflar, Denizlerde devrimin önderlerini ve kurtuluþ umudunu görüyorlardý. Onun için, uzun yýllar sonra, hafýzanýn unutkanlýðýna güvenerek Denizleri sadece gençlik liderleri olarak tanýtmaya çalýþanlarýn çabalarý ve hevesleri hüsrana uðrayacaktýr. Deðerli Dostlar; Partimizin kurucu onur üyeleri olan Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarýnýn devrim bayraðý þimdi Partimizin mücadelesinde, savaþçýlarýmýzýn ellerinde dalgalanýyor. Onlarýn yarattýðý devrimci deðerler her zaman Partimizin güç ve moral kaynaðý olmuþtur. Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun, Necati Vardar yoldaþlarýmýz, proletaryanýn kýzýl bayraðýný idam sehpasýnda yükseklerde tutarken Denizlerin kararlýlýðýný örnek alýyorlardý. Zindanda düþmana meydan okuyan Murat Ördekçi yoldaþýmýz, Denizlerin baþ eðmezliðini örnek alýyordu. Ölüm Orucunda hücre hücre eriyerek kendilerini feda eden Sibel ve Aysun yoldaþlarýmýz Denizlerin feda ruhuyla hareket ediyorlardý. Lübnan’da Filistin Halkýnýn kurtuluþu için savaþýrken topraða düþen Mustafa Çetiner, Ýmam Ateþ, Cevat Saim Çelen yoldaþlarýmýz Denizlerin enternasyonalizm bayraðýný taþýyorlardý. Biz, Denizlerle doðduk, Denizlerle büyüdük. Onlara çok þey borçlu olduðumuzun bilincindeyiz. Onlarýn emperyalizme ve kapitalizme karþý devrim ve komünizm bayraðýný zafere kadar elden düþürmeyeceðiz. DENÝZ, YUSUF, HÜSEYÝN YOLDAÞLAR ÖLÜMSÜZDÜR! DEVRÝM ÖNDERLERI ÖLÜMSÜZDÜR!

NOT: 9 Mayýs günü Ýsviçre’nin Basel þehrinde yapýlan Denizler’in anmasýnda okunan metin.


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Röportaj

AYSER ÝÞÇÝLERÝYLE RÖPORTAJ Esenyurt Kotçular Sitesi’nde bulunan Ayser Tekstil iþçileri 93 gündür grevdeler. Ýþten atmalar ve iþçileri karalamayla baþlayan Ayser grevi, 17 Þubat günü Teksif Sendikasý üyeleri öncülüðünde baþladý. Jandarma bölgesi olan Esenyurt’ta böyle bir grevin baþlamasý elbette zor ve baskýlarla dolu günlerin geleceðinin bir göstergesiydi. Ýþçiler önce çadýr kurmak istemiþler, fakat Þubat ayýnýn o dondurucu soðuðuna raðmen iþçilerin çadýr kurmalarýna izin verilmemiþ, böylelikle baskýlarýn ilki baþlamýþtý. Çadýr kuramayan iþçiler, iþyerinin hemen önündeki araziye küçük bir ekmek büfesi þeklinde bir baraka koymuþlar. Ancak sadece iki kiþinin sýðabileceði bu baraka da baský ve zorlamalarla kaldýrýlmýþ. Arazinin iþyerine uzak olan bir köþesine konulmuþ. Ayrýca bir de mahkemelik olmuþlar. Ancak içerisine eþyalarýný koyabiliyorlar. Dergimizin yayýna girdiði þu günlerde, 14 Mayýs Cuma günü bizler de Ayser iþçileriyle röportaj için aldýk fotoðraf makinemizi ve tuttuk Esenyurt’un yolunu. 2 saatlik bir yolculuktan sonra ancak varabildik iþçilerin yanýna. Kendi imkanlarýyla bulduklarý 3 tane büyük þemsiyeyi birleþtirerek yaðmurdan, rüzgardan ve güneþten korunmaya çalýþýyorlar. Ayrýca kendilerince çadýr dedikleri bu þemsiyeleri koruyan bir de köpekleri var. Önce köpekler havlayarak karþýlýyorlar geleni, daha sonra grevde bulunan iþçiler. “Bu sosyalist basýný da kaynanalarý amma seviyormuþ” diyor iþlerinden bir tanesi, çünkü yemek saatine denk gelmiþiz. Yemeðimizi yedikten sonra baþlýyoruz sohbete. Direniþin öncülerinden sayýlan Abdullah arkadaþla röportaja giriyoruz. Mücadele Birliði: Ayser’de grev uzun süredir devam ediyor. Bugün itibariyle kaçýncý gününüzdesiniz? Abdullah: Ayser grevinde 16 Þubat’taki karar ve 17 Þubat’taki baþlangýç tarihiyle 88. günündeyiz. 2 gün sonra 3. ayýna giriyor. 88 gündür tüm baskýlara raðmen soðuða, yaðmura, çamura, kara raðmen yine buradayýz. Mücadele Birliði: Ayser’de kaç iþçi çalýþýyor. Þu anda kaç kiþi grevi sürdürüyor? Abdullah: Þu anda içeride hala üretim var. 12 yada 15 kiþi çalýþýyor. Grevde bulunanlarýn sayýsý ise 21 kiþi. Önceden 2 vardiyayla dönen iþyeri, þimdi tek vardiyayla zararýna üretim yapýyor. Grevde bulunan 21 kiþinin 5’i, grevden kýsa bir süre önce çorap çaldýlar bahanesiyle iþten atýldýlar. Ki bunlar 15 senelik iþçiler. Günlük nöbetlerimiz var. 6’þar saat arayla 4 kiþi nöbet tutuyor. Mücadele Birliði: Grevin baþlangýçtaki hedefi ile þu andaki hedefi ayný mý? Abdullah: Grev baþýndan beri taleplerimiz hep aynýydý. Hiç deðiþmedi, gerilemedi. Biz üretmek istiyoruz. Tam sigorta istiyoruz. Ýþten atýlan arkadaþlarýn iþlerine geri alýnmasýný istiyoruz. En önemlisi, insan gibi yaþamak istiyoruz. Mücadele Birliði: Grev için yeterli kamuoyu desteði aldýðýnýzý düþünüyor musunuz? Eylemin daha geniþ kesimleri ulaþmasý için ne düþünüyorsunuz? Abdullah: Grev için yeterli destek aldýðýmýzý düþünmüyoruz. Özellikle kotçular sitesindeki iþçiler çok duyarsýz. Daha sigortanýn ne demek olduðunu, ne iþe yaradýðýný dahi bilmiyorlar. Defalarca kez gittik, anlattýk. Destek olmalarý gerektiðini, eðer olmazlarsa yarýn bugün ayný þeyin onlar için geçerli olabileceðini anlattýk. Bu grevin duyulmasý için biz elimizden geleni yaptýk. Basýn açýklamalarý yapýyoruz. Kalem basýp satýyoruz. Bildiri daðýtýyoruz. Duvarlara yapýþtýrýyoruz. Nöbetçilerin dýþýndaki diðer arkadaþlar çalýþma yürütüyorlar. Kahvelere, derneklere, partilere gi-

diyorlar. Durumu anlatýyoruz. Önümüzdeki süreçte bir dayanýþma gecesi düzenlemeyi planlýyoruz. Mücadele Birliði: Devletin yetkililerinin eyleme yaklaþýmý ne yönde? Eylemi fiili olarak bitirme yönünde bir yönelimleri oldu mu? Abdullah: Ellerinden gelen bütün baskýlarý uyguluyorlar. Çadýrýmýzý kurdurtmadýlar. Barakamýzý köþeye attýlar. Devamlý bizi tahrik ve tehdit ediyorlar. Buradan çýkýþta (yani nöbetleri bittiðinde) takip ediyorlar. Anlatmakla bitmez. 1 Mayýs öncesi bildiri daðýtýrken Kýraç’ta bildiri uzattýðým biri tarafýndan saldýrýya uðradým. Baskýlar çok var. Mahkeme sonucunu bekliyoruz. Her þey o zaman belli olacak. Grev çocuk oyuncaðý deðildir. Bugün bir greve giriyorsun sonra elde bir þey yok, bitiyorsun. Ne iþe yaradý senin grevin. Tüm baskýlara raðmen bu grev sürecek. Ben tek baþýma da kalsam bu grev sürecek. Mücadele Birliði: Sendika(lar) eyleme nasýl yaklaþýyor? Diðer sendika ve demokratik kitle örgütlerinden destek alýyor musunuz? Abdullah: Demokratik kitle örgütlerinden açýkçasý bek beklediðimiz gibi bir destek aldýðýmýz söylenemez. Sendikalara gelince, þu anda Haziran aynýnýn 16’sýnda yapýlacak olan mahkemeye bakýyorlar. Gerçek þu ki onlarda þu an pasif durumdalar. Mücadele Birliði: Devrimci Ýþçi Komitelerini duydunuz mu? Abdullah: Hayýr duymadým. Mücadele Birliði: Devrimci Ýþçi Komiteleri, devrimci iþçilerin öncülüðünde oluþan komitelerdir. Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin mücadele, ayaklanma ve iktidar organlarýdýr. Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin hedefledikleri sonuç alýcý eylemliklerdir. Ýktidarý ele geçirmek için zora dayalý mücadele yöntemlerini de öne çýkarýrlar. Son bir sorumuz olacak: Eylemi sonuçlandýrýncaya kadar sürdürmeyi düþünüyor musunuz? Nasýl bir sonuç almayý düþünüyorsunuz? Abdullah: Baþta da belirttiðim gibi bu grevde tek baþýma da kalsam grev devam edecek. Baskýlara boyun eðmeyeceðiz. Jandarmalarýn tehditleri bizi yýldýramaz. Bu grev sonuç alýncaya kadar sürecek. Bu sonuç tabi ki iþten atýlan arkadaþlarýmýzýn geri iþlerine alýnmasý, herkesin tam olarak sigortalanmasý ve en önemlisi hakkýmýzý alarak üretmek” diyor Abdullah arkadaþ ve pankartýn ve çadýrýn önünde o her iþçideki sýmsýcak gülümsemeyle objektifimize poz verdikten sonra çaylarýmýzý yudumlamaya baþlýyoruz. Çaylar hafif yaðan yaðmurda içimizi ýsýtýyor. 3 saatlik sýcak bir iþçi sohbetinden sonra tutuyorum büronun yolunu. Abdullah arkadaþla birlikte otobüslerin kalktýðý yere kadar birlikte gidiyoruz sohbet ede ede. Ýþçilerin bu kararlýlýðý ve azmi bizlere gösteriyor ki, coðrafyamýzda ki iþçi sýnýfýnýn zafere olan inancý hiç sönmeyecek.

11


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Gündem

Denizler Gibi

HALKLARIN KATÝLÝ N Halklarýn katili, cinayet þebekesi NATO, 28-29 Haziran’da Ýstanbul’da toplanýyor. Bu zirvede “tarihi geniþleme”sini resmileþtirecek olan NATO, Irak iþgalini ve ABD’nin “Büyük Ortadoðu Projesi”ni de masaya yatýracak. Bu haliyle zirve, bir yandan dünya halklarýna karþý baþlatýlan savaþýn önümüzdeki dönemde nasýl þekilleneceðini gösterecek ve halklara bir gözdaðý olacak; diðer taraftan emperyalistler arasýndaki çeliþki ve çatýþmalarýn derinliðini gözler önüne serecek. Zirvenin ve ona karþý geliþen protesto hareketlerinin, uluslararasý karþý-devrimin vurucu gücü olan NATO’nun geleceði üzerinde önemli etkisi olacaðý açýk. NATO, Atlantik’in kuzeyindeki 12 kapitalist ülke tarafýndan ABD önderliðinde, 1949 yýlýnda kuruldu. Emperyalist-kapitalist dünya her zaman NATO’nun “Sovyet yayýlmacýlýðýna karþý” kurulduðu yalanýný söyleyegeldi. Ama iþin aslý hiç de öyle deðildi.

Sosyalizme Kayan Dünya ve NATO’nun Doðuþu II. Dünya Savaþý Sovyet Kýzýlordusu’nun tayin edici zaferiyle son bulmuþtu. Alman faþizmi Kýzýlordu’nun darbeleri altýnda daðýlmýþ, faþizmin esir ettiði Avrupa halklarý özgürlüklerine kavuþmuþtu. Tüm dünyada Sovyetler Birliði’ne karþý büyük bir sevgi ve sempati oluþmuþtu. Öte yandan Alman faþizminin iþgali altýndaki ülkelerde boy veren direniþ hareketleri, komünistlerin büyük fedakarlýklarýyla doðmuþ ve geliþmiþti. Bu ülkelerde komünistlerin saygýnlýklarý büyüktü. Özellikle Fransa, Ýtalya ve Yunanistan’da komünist partiler alabildiðine güçlenmiþti. Ve ensonu, tüm dünyayý kasýp kavuran bir devrim yangýný vardý ve sürekli büyüyordu. Uzakdoðu’da Kore, Çin ve Vietnam halklarý komünistlerin önderliðinde zaferden zafere koþuyorlar; sosyalizm tüm dünyada güçlü bir çekim merkezi haline

12

geliyordu. Kapitalist dünya, kendi yarattýðý savaþýn enkazý altýnda kalmýþtý. Savaþtan yara almadan çýkan tek emperyalist ülke olan ABD, bu þartlar altýnda kapitalizmi kurtarmak için kollarý sývadý. Bu dünya devrim dalgasý kýrýlmalý ve sosyalist dünya kuþatma altýna alýnmalýydý. Anglo-Sakson iþgal bölgelerinde komünistlere, iþçi sýnýfý militanlarýna ve ilericilere karþý sürek avý baþlatýldý. Savaþ suçlusu faþistler bir bir yeni görevlere getiriliyor, Papa ve Beyaz Saray, Gestapo artýklarý ve burjuva cumhuriyetçileri “komünizme karþý kutsal ittifak” kuruyorlardý. Ýtalya’da hükümet ortaðý olan KP hükümetten atýldý. Seçimlere alenen müdahale edildi. Ýþgal altýndaki hemen her ülkede sendikacýlar ve ilericiler tutuklandý, iþkenceden geçirildi, kaçýrýldý, öldürüldü. Yunanistan’da Ýngiliz desteðiyle “sosyalist” parti, komünistlere karþý iç savaþý baþlattý. Karþý-devrimci terörün týrmanýþýna paralel olarak, sosyalist dünyanýn kuþatýlmasý süreci baþladý. Böylece NATO (Avrupa için), CENTO (Ortadoðu için) ve SEATO (Uzak Asya için) kurularak, sosyalist ülkeler kuþatýlmýþ oldu. Türkiye ve Yunanistan NATO’ya 1952 yýlýnda katýldýlar. Ki Türkiye, bu uðurda, bilindiði gibi Kore Savaþý’nda koca bir tugayýný kaybetmeyi göze almýþtý.

Emperyalizmin Askeri-Polis Örgütü NATO Kurulduðu andan itibaren NATO ne yaptý? Komünistlere karþý illegal bir savaþ yürüten askeri-polis örgütü olarak görev yaptý. Gladio, Özel Harp Dairesi vb. isimler altýnda konvansiyonel olmayan savaþ yöntemleri uygulayan birimler yarattý. Bu birimler, sosyalizm mücadelesinin yükseldiði ülkelerde adam kaçýrma, cinayet, katliam, suikast, kör terör gibi pek çok yönteme baþvurarak, sosyalizm güçlerinin ezilmeleri için çalýþtý. Bunun dýþýnda sosyalist ülkelerde sabotaj, casusluk ve karýþýklýk

yaratma iþleri de asýl faaliyetleri arasýndaydý. 90’lý yýllara kadar NATO’nun tüm tarihi bu tür faaliyetlerle doludur. 1989-91 karþý-devrimleri sonucu sosyalist blok daðýldý. “Sovyet yayýlmacýlýðý”na karþý kurulduðu söylenen NATO, ne yapacaktý? Kuruluþ amacý bu ise, feshedilmesi gerekmiyor muydu? 90’larýn baþýndaki tartýþmalar buydu. Bu dönem, o günlerin dilini kullanacak olursak, “NATO’nun kimlik bunalýmý” dönemdir. Emperyalistler kendi ülkelerinde bu cinayet þebekesinin haklýlýðýný gösterecek argümanlar yaratmaya uðraþýyorlardý. Gladio türü yapýlanmalarýn deþifre edilmesiyle iþler daha da karýþtý. “Tarihin sonu” ve “kapitalizmin nihai zaferi” ilan edilmiþken, NATO’ya ne ihtiyaç olacaktý ki! Bu “kimlik bunalýmý” uzun sürmedi. Meksika’da Zapatist hareketle baþlayan küresel bir çalkantý dönemine girilmiþti. Bizde ise devrimci hareket, 90’larýn baþýndan itibaren týrmanýþa geçmiþti. Tüm dünya, gittikçe büyüyen bir anti-kapitalist ayaklanmaya tanýk oluyordu. NATO zirvesinde, “21.yüzyýl ayaklanmalar yüzyýlý olacak” tespiti yapýldý. Yeni görev belli olmuþtu: Bu ayaklanmalarý bastýrmak! NATO, karþý-ayaklanma stratejisi temelinde görevine devam edecekti. Böylece feshedilmek bir yana, NATO emperyalizmin askeri-polis örgütü olarak adým adým geniþledi.

Dünya Halklarý Ve NATO Geçtiðimiz on yýlda NATO’ya biçilen rol, dünya halklarýnýn sosyalizm yürüyüþlerini engellemek; sosyalizm güçlerini ezmek olarak formüle edildi. Tek sözle, uluslararasý karþý-devrimin vurucu gücü olarak hareket etmesi istendi. “Teröre karþý mücadele” ise yeni dönemin temel parolasý oldu. Bu eðilimin karþýsýnda, dünya emekçilerinin mücadelesi ve emperyalistler arasý çeliþki ve çatýþmalar yer alýyor. NA-


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Gündem

Ýleri Atýlalým

NATO’YU DAÐITALIM TO’nun geleceði bu karþýt eðilimlerin çatýþmasýndan doðacaktýr. Bugün 25 üyeye sahip olan NATO, Rusya-Kafkasya hattýna geldi dayandý. Ve görev alaný olarak kendini her tür coðrafi sýnýrlamadan kurtardý. Kuzey Atlantik için kurulmuþtu; bugün Asya’nýn göbeðinde, Afganistan’da yaðma ve talan savaþý yürütüyor! Son on yýlda sürekli büyüyen anti-kapitalist hareket (“küreselleþme karþýtý hareket”), pek çok emperyalist oluþumu olduðu gibi NATO’yu da hedef tahtasýna oturttu. Özellikle 1999’da Yugoslavya’yý bombalanmasýndan sonra NATO karþýtý hareket güçlendi. Uluslararasý karþý-devrimin bu vurucu gücü boy hedefi haline geldi. NATO, dünya emekçilerinin gözünde “halklarýn katili” durumuna gelmiþtir. 28-29 Haziran’da Ýstanbul’da toplanacak zirve öncesinde NATO’nun durumu böyle.

“Denizlerin Ruhuyla…” Bu polis gücünün, bu cinayet þebekesinin Ýstanbul’da toplayacaðý zirve, küresel anti-kapitalist hareketin protesto ve karþý çýkýþlarý için dikkatlerin Ýstanbul’a toplanmasýný getirdi. Bu, ayný zamanda ülkemizdeki sosyalizm güçlerinin dünya sosyalizm güçleriyle buluþmasýna vesile olacaðýndan, bizim için ayrýca önemli. NATO zirvesi gündeme geldiðinden beri herkes kendi dilince NATO’ya karþý tepkilerini dile getiriyor. Güçlü bir hareket yaratýlmaya çalýþýlýyor. Þimdilik öne çýkan, ne yazýk ki, salt bir NATO-Bush karþýtlýðý. Anti-kapitalist öz, anti-emperyalizmin salt bir ABD karþýtlýðýyla sýnýrlanmamasý gerektiði, karanlýkta kalýyor. Oysa asýl öne çýkarýlmasý gereken yön, tam da budur. Çeþitli çevreler, bu zirveye “Denizlerin ruhuyla…” hazýrlanma çaðrýsý yapýyorlar. Bu ruhla hareket edilmesi isteniyor. Sýk sýk “Deniz Olunmalý” deniyor. Bu

sözler ülkemizde Denizlerin ne kadar etkin ve unutulmaz olduðunu gösteriyor. Öyle ki, yýllardýr Denizlerin mücadele ettiði reformizmin ve oportünizmin bugünkü uzantýlarý ancak, Denizleri anarak, onlarýn adýný dillerinden düþürmeyerek varlýklarýný devam ettiriyorlar. Denizlerin mücadele çizgisiyle uzaktan yakýndan ilgileri olmayanlar dahi, Denizlerin adýna sarýlarak prim yapmaya çalýþýyorlar. Devrimci olmadýklarý, devrim davasýna sýrtlarýný döndükleri halde bir çok reformist çevrenin hala Denizleri dillerinden düþürmemeleri, Denizlerin devrimci ruhu altýnda nasýl ezildiklerini gösteriyor. “Denizlerin ruhuyla…” Evet, öyle olmalý. Bizce de denizlerin ruhunu kuþanmak, bu aþaðýlýk düzeni yýkmak için Denizlerce savaþmak gerek! Peki “Denizlerin ruhuyla…” diye söze baþlayanlar ne yapýyor? Bakýyoruz, yüzden fazla örgütün kurduðu NATO ve Bush Karþýtý Birlik” içinde yer alan bu “ruhçular”, “Denizlerin ruhuyla” ne yapýyor diye: Taksim Gezi Parký’nda konserler düzenleme, ressamlarýþairleri bir araya getirme, tiyatro gösterimi ayarlamaya çalýþma… Bunu görünce insanýn “Denizlerin ruhunu rahat býrakýn” diyesi geliyor. Denizler asla böylesi yavan, böylesi liberal tepkilerle hareket etmedi. Onlar tepeden týrnaða kavgaydý. Onlar bir kopuþ idi. Burjuva düzenden köklü bir kopuþ! Dolmabahçe’de 6. Filo askerlerini “denize dökerken”, bando mýzýkayla eðlenmeye gitmiyorlardý. Dövüþe dövüþe yürüyordu onlar. Bir de onlarýn ruhuyla hareket ettiklerini söyleyenlere bakýn! Silik bir gölgeden, kaba bir karikatürden baþka nedirler ki! Geniþ bir çevre “Deniz Olunmalý” deyip duruyor. Bunlarýn baþýný da EMEP reformizmi çekiyor. Geçmiþte Denizlere ettikleri küfürleri unutmuþ görünen, herkesin de kendileri gibi balýk hafýzalý olduðunu zanneden bu reformist çevre, bir yandan Denizlerin isimleri üzerinden prim

yapmaya çalýþýrken; diðer yandan Deniz’i sýradanlaþtýrmak için elinden geleni yapýyor. Sanki Denizler bir devrim önderi deðil de, sýradan öðrenci önderleriymiþ gibi, isimlerini olur olmaz yerde kullanýyorlar. Denizlerin devrimimizdeki yeri ve önemini karanlýkta býrakarak salt bir anti-Amerikancýlýk içeren kendi görüþlerine dayanak yapmaya çalýþýyorlar. Yapmak istedikleri, Denizi devrimci içeriðinden soyutlamak, sýradanlaþtýrmak ve içi boþ bir ikona çevirmek. Tek sözle, içerikleri bomboþ olan kendilerine benzetmek. Onlara söylenecek tek söz, illa da kendilerine bir idol arýyorlarsa, kendilerine benzeyen bir öðrenci liderini, mesela Harun Karadeniz’i seçsinler. H.Karadeniz’in anýlarýný okuyanlar bu reformist güruhun duygu ve düþünceleri ile nasýl bir uyum içinde olduðunu görebilirler. 6. Filo eyleminde Deniz, öðrencileri Dolmabahçe’ye yürütmeye çalýþýrken H. Karadeniz tüm gücüyle bu yürüyüþü engellemeye çalýþýyordu. Týpký bu reformistlerin bugün hemen her kitle eyleminde yaptýklarý gibi. Týpký 1 Mayýs’ta iþçi sýnýfýný burjuvazinin yedeðine çekmek için ellerinden geleni yaptýklarý gibi!.. O uðursuz sýnýf iþbirlikçisi ellerinizi, o sýnýf uzlaþmacýsý ellerinizi çekin ve Deniz’in yakasýný býrakýn. Denizlerin ruhuyla, Denizler gibi hareket etmek isteyenler, bu isteklerinde samimi olanlar, uzlaþmaz, militan bir kavgaya hazýrlanmalý. Bu bir þenlik deðil! “Bayram havasýnda”, yapýlmasý düþünülen eylemler, etkinlikler, Denizlerin kemiklerini sýzlatan liberal tavýrlar bizden uzak olsun. Bu, halklarýn katili NATO’yu çökertmek için, onu iyice güçsüzleþtirip iç çeliþkilerini þiddetlendirmek için ileri atýlma fýrsatý. “6. Filo’yu Unutmayýn!” þiarý boþ bir slogan deðilse eðer, sert kavgalara hazýrlanmak gerekiyor. Kavga bizleri bekliyor!

13


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Zindanlar

Zindanlarý Yýkacak, ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! Remzi Aydýn Ölüm Orucu Eyleminin 329. Gününde Remzi Aydýn’ýn Annesi Tayyibe Aydýn’ýn Ýzmir ÝHD’de Yaptýðý Basýn Açýklamasý 4 yýlý aþkýn bir süredir devam etmekte olan Ölüm Orucu eylemi, her geçen gün, siyasi iktidar tarafýndan gündemden düþürülmeye çalýþýlýyor. Bu çabayý boþa çýkarmak ve Ölüm Orucu savaþçýlarýnýn sesini duyurabilmek amacýyla, 320 günü aþkýn bir süredir Ölüm Orucu’nu sürdüren Remzi Aydýn’ýn annesi Tayyibe Aydýn, 12 Mayýs Çarþamba günü bir basýn açýklamasý düzenledi. ÝHD Ýzmir Þubesi’nde yapýlan basýn açýklamasýnda Tayyibe Aydýn; “Devletin F Tipi cezaevlerini hayata geçirme giriþimiyle birlikte baþlayan Ölüm Orucu Eylemi 4 yýlý aþkýn bir zamandýr devam ediyor. Adýna F Tipi denilen, mezarlýk tipi -evet mezarlýk tipi çünkü, canlý olan hiçbir varlýðýn bu cezaevlerinde, saðlýklý kalabilmesi, daha doðrusu sað kalabilmesi mümkün deðil-cezaevlerinde Ölüm Orucu sürüyor. Yaþamlarýný hiçbir karþýlýk gözetmeden ezilen insanlarýn mücadelesine adayan 111 oðlumuz, kýzýmýz; bu cezaevlerinin kapatýlmasý ve ezilenlere yönelik saldýrýlara son verilmesi için verdikleri mücadelede topraða düþtüler. TKEP/L davasýndan tutuklu bulunan oðlum Remzi Aydýn da 320 günü aþkýn bir süredir, F tipi cezaevi saldýrýsýna karþý, özgür ve onurlu bir yaþam sürdürebilmek için Ölüm Orucu Eylemini sürdürüyor. Oðlum Ölüm Orucu eylemine Tekirdað F Tipi Cezaevi’nde baþladý. Eylemi sürdürmekte kararlý olduðunu gören devlet, kendiliðinden býraktýramadýðý eylemi engelleyebilmek için, zorla müdahale etmek üzere Tekirdað Devlet Hastanesi’ne kaldýrdý. Oðlum oraya götürüldüðünde, yanýna refakatçi olarak girebileceðimi söylediler, ben de hemen hazýrlanýp gittim. Onu ikna etmem için benimle de konuþmaya çalýþtýlar. Ama ben ne oðluma, ne diðer çocuklarýma müdahale edilmesini istemek bir yana, aklýmdan bile geçiremem. Onlar kendi iradeleriyle sürdürüyorlar bu eylemi ve müdahale onlarý kurtarmak deðil sakat býrakmak için yapýlýyor. Oðlum daha sonra kendi isteðiyle Ýstanbul’a sevk olmak istedi ve Bayrampaþa Hastanesi’ne gitmek için dilekçe yazdý. Birkaç gün önce oðlumu Ýstanbul’a götürdüler. Ve bir süredir Bayrampaþa Özel Tip Cezaevi’nde tutuyorlar. Hastaneye götürüleceðini ben biliyorum. Zorla müdahale etmeye çalýþacaklarýný da. Daha önce de pek çok oðlumuza kýzýmýza bunu yapýp sakat býraktýlar. Ben oðluma yapýlacak hiç bir müdahaleyi kabul etmiyorum. Ve oðlumun baþýna gelebilecek her türlü olumsuzluktan devleti sorumlu tutuyorum. Ve ne yazýk ki, bunca sýcak günler yaþanýrken genel bir sessizlik havasý var. Çocuklarýmýz Ölüm Orucu Eylemine devam ediyor. Hep birlikte mücadele etmek ve onlarýn yanýnda olmak zorundayýz. Bu nedenle basýný, iþçileri, emekçileri yani herkesi yanýmýzda olmaya çaðýrýyorum. Çocuklarýmýzýn yanýnda olalým” dedi. Daha sonra basýn mensuplarýnýn sorduðu sorulara yanýt veren Tayyibe Aydýn, ÝHD çalýþanlarýna ve basýn mensuplarýna teþekkür etti ve basýn açýklamasý sona erdi. Y.E.Mücadele Birliði/ ÝZMÝR

14

1 MAYIS MESAJI Merhaba sevgili yoldaþlarým, “…1 Mayýs, 1 Mayýs, iþçinin emekçinin bayramý Devrimin þanlý yolunda ilerleyen halklarýn bayramý…” Caným yoldaþlarým, sizleri o kadar çok seviyorum ki, bunu anlatabilmek mümkün deðil. Sabahtan beri kulaðým þu lanet cýzýrtýlý radyodaydý. Ve nihayet proletaryanýn bayraðýnýn Taksim’de dalgalandýðý haberini aldým. Evet yoldaþlar, Taksim’e çýkýlýr, çýkýlmak istenirse çýkýlýr. Bunun baþka yolu yok! Kararlýlýðýmýz ve coþkumuzla her türlü bedeli ödeyerek orada oluruz. Bu yýl da aynen böyle oldu. Çýkacaðýz dedik ve çýktýk. Radyodan yoldaþlarýn seslerini duydum ya yeter bana. TV olmadýðýndan izleyemedim ne yapalým! Ah, bir de görseydim ve yanýnýzda olabilseydim… Ýçim içime sýðmýyor. Anlatmak istediklerim, duygularým çok yoðun, hele de þu anda. Peþimizden yalpalýyorlar, ne yapacaklarýný bilemiyorlar. Bedel ödeyemeyen, bunu göze alamayan, bu kararlýlýðý gösteremeyenler devrim anýnda da söz sahibi olamayacaklardýr. Sayýnýn önemi yok. Daha fazlasýný beklemiþtim ama ayrýntýlarýný daha sonra öðrenirim. Önemli olan Kýzýl 1 Mayýs Alaný’nda, Taksim Meydaný’nda olmaktý ve biz oradaydýk. Orada olmaya da devam edeceðiz. Çünkü orasý proletaryanýn kýzýl meydaný. Diðerleri neler yapýyorlar. Saraçhane’de toplanmýþlar, hepsi o kadar. Lafla peynir gemisi yürüteceklerini zannedenler, emekçiler tarafýndan güvenilmez bulunuyor, bulunacaklar. Týpký Ölüm Orucu eylemimizde olduðu gibi. Eylemimiz de boþ laflara, “etkisini yitirdi” söylemine aldýrýþ etmeden kararlý bir þekilde ilerliyor. Týpký devrime ilerleyen proletarya gibi. Bu bizim farkýmýz, farkýmýzý kararlýlýðýmýzda gösteriyoruz. Boþ laflara, boþ politikalara her zaman sýrtýmýzý çevirdik, týpký bugün olduðu gibi. Tavizsiz ilerledik; ilerleyeceðiz. 1 Mayýs’a katýlan canlarýmýzý bir kez daha, kararlýlýklarýndan, inançlarýndan dolayý kutluyorum, kucaklýyor öpüyorum. Sevgiyle… Remzi Aydýn


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Zindanlar

“TESLÝM OLMAYACAÐIM ÝÞKENCECÝLERE” Armutlu barikatlarýnda tanýdým Selma’yý… Barikatlarda çok zaman geçirememiþtik birlikte, ama yine de bende, cesur, gözüpek, tuttuðunu koparan bir izlenim býrakmýþtý. Belki de, dýþ görünümünün sertliðinden böyle bir izlenime kapýlmýþtým. Evet, Selma gerçekten de cesur ve tuttuðunu koparan biriydi, ama sadece böyle olmadýðýný, o sert mizacý altýndaki sevecenliðini zindanda görebildim ancak. Bize söylediði Arguvan türküleriyle, o þen kahkahasýyla ve yaþama ýþýl ýþýl bakan gözleriyle hatýrlýyorum hep… Bir keresinde heyecanla, mücadeleye nasýl baþladýðýný anlatmýþtý … Arguvan’da ailesiyle birlikte yaþarken, lise yýllarýnda baþlamýþ devrimci yayýnlarý takip etmeye ve böyle tanýþmýþ kendi kolektifiyle, sonra Ýstanbul’a gelmiþ… Böylece devrim mücadelesi içindeki yerini almýþ… 1978’de yaþama merhaba dediði yerden, Malatya’nýn, Gözaltýlar, iþkenceler ve kýsa süreli tutuklanmalardan Arguvan Ýlçesine baðlý Koyuncu Köyü’nden ailesi ve yolsonra en son Armutlu’da gözaltýna alýnarak 2001 yýlýnda tudaþlarý tarafýndan 3 Mayýs günü, güneþe uðurlandý Selma… tuklanmýþ ve Bakýrköy zindanýna götürülmüþtü. 2004’ün Ocak ayýnda da bulunduðu Bakýrköy zindanýndan zorla GebBir Leninist ze zindanýna götürüldü. “… Teslim olmayacaðým iþkencecilere. Zorla müdahale ediliyor, ben de defalarca deneyenlere defalarca kez direneceðim. Kendi zaferimin bu koþullarda kolay olmayacaðýný biliyorum. Devrimci irade ve yaratýcýlýðýn önünde hiçbir gücün duramayacaðýný daha iyi biliyorum... YiZindanlardaki Ölüm Orucu eyleminde bir savaþçý daha ölümsüzne bu yolda yürürken sizlerden öðreneceðim; birbirimize leþti. Gebze zindanýnda bulunan Selma Kubat, Ölüm Orucu eyleminin öðretecek öðrenecek çok þeyimiz var. Ben de ölme kararlý- 197. günü olan 1 Mayýs’ta bedenini ateþleyerek ölümsüzleþti. Selma lýðýmý büyütecek kendi zaferimi halkýma, vatanýma, sizlere Kubat, Ölüm Orucu eyleminde ölümsüzleþen 111. savaþçý oldu. armaðan edeceðim. 4 Mayýs günü Ýzmir TAYAD’lý ailer tarafýndan Konak Sümer…Nasýlsa yaþam nefes alýp vermenin ötesinde bir þey. bank önünde Selma Kubat’la ilgili bir basýn açýklamasý yapýldý. BizSizler de keþfedin, yaþamýn ne olduðunu sorun. En çok da lerde Mücadele Birliði okurlarý olarak basýn açýklamasýna katýldýk. Yamutlu olun, umutlu bir iþ yaptýðýnýz için. Ve bir gün sizin pýlan açýklamada; “… Selma Kubat; 2000 yýlýndan beri Türkiye hapishanelerinde de elinizde dalgalanacak bu bayrak. Yolumuzun doðrulusüren Ölüm Orucu eyleminden dolayý devletin müdahalesi sonucu saðuna nasýl inanýyorsam, sizlerle yaþayacaðýma, yerimin dolacaðýna da inanýyorum. Kendime de sizlere de güveni- kat kalan yüzlerce insan gibi kendisine de müdahale edilmesini engellemek, tecrit ve insanlýk dýþý uygulamalarýn son bulmasý için, Türkiye yorum. Sizleri çok seviyorum…” halklarý özgür olsun diye kendini yakarak feda etmiþtir.” denildi. Onu okuyorum, yazýlanlardan ve kendi yazdýklarýn“Selma Kubat Ölümsüzdür!”, ve “Baskýlar Bizi Yýldýramaz!” dan… Ne ekleyebilirim ki bunlara? O, dediðini yaptý ve pankartlarýnýn açýldýðý basýn açýklamasýnda sýk sýk; “Selma Kubat Ökendi zaferini kazandý! 1 Mayýs günü bulunduðu Gebze lümsüzdür”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Direniþimiz!”, “Zindanlar Yýkýlsýn zindanýnda, bedenini ateþe vererek gerçekleþtirdiði feda Tutsaklara Özgürlük” sloganlarý atýldý. eyleminde Ölüm Orucu’nun 197. gününde ölümsüzleþti. Mücadele Birliði Okurlarý Selma Kubat Ölüm Orucu eyleminde ölümsüzleþen 111. Ýzmir savaþçý oldu.

SELMA KUBAT ÝZMÝR’DE ANILDI!

15


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

1 Mayýs

1 Mayýs Ýsviçre’de Binlerce Kiþinin Katýlýmýyla Kutlandý

Yaþasýn 1 MAYIS Yaþasýn SOSYALÝZM

Bu yýlýn 1 Mayýsý, dünyanýn hemen hemen her yerinde binlerce kiþinin katýlýmý ve emperyalist yaðma savaþlarýnýn protestosu ile gerçekleþti. Yine bu yýlýn 1 Mayýsý’na yaklaþýrken, tüm dünya ayaklanmalar, iç savaþlar, isyanlar, iþçi ve emekçilerin protestolarý ve savaþýn yarattýðý sonuçlarýn haberleriyle yankýlandý. Dünya iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýmýz bir kez daha emperyalizme ve kapitalizme karþý birlik, mücadele, kavga ve zafer mesajlarý verdiler. Bu yýlýn 1 Mayýsý’nýn Türkiye ve Kürdistan açýsýndan ise daha bir önemi vardý. Çünkü, bazý sendikalar bu yýl 1 Mayýs’ta Taksim Alaný’na çýkacaklarýný beyan ettiler. Uzun yýllardýr terk edilen ve sadece biz Leninistler tarafýndan unutturulmayan bu Kýzýl Meydana, sendikalarýn çýkacaklarýný ilan etmeleri önemli bir geliþmeydi. Fakat eylem tarihi yaklaþtýkça bir kez daha gördük ki, sendikalar burjuva uþaklýðýnda ýsrar ettiler ve hemen aðýz deðiþtirerek Taksim’e gitmeyeceklerini açýkladýlar. Ýþte böylesi haberler altýnda bizim kulaklarýmýz ve dikkatlerimiz, oradan gelecek haberlere yönelmiþken, buradaki 1 Mayýs hazýrlýklarýna baþladýk. 1 Mayýs günü sabah erken saatte yola çýkarak eylem yapýlacak alana doðru gitmeye baþladýk. Eylem alaný, her zamanki gibi buranýn en önemli kenti olan Zürih idi. Zürih Zentral Alaný’nda insanlarýn toplanmasýyla sabahýn erken saatinde yürüyüþe baþlandý. Yürüyüþ öncesi toplanma yerindeyken yerimizi aldýk ve kortej aralarýnda 1 Mayýs ile ilgili bildirimizi, 9 Mayýs’ta Deniz Gezmiþ Ve Yoldaþlarýný Anma Etkinliði’mizin davetiyelerini yaygýn bir þekilde daðýttýk. Daha sonra yürüyüþ kortejinde yerimizi alarak, konuþmanýn yapýlacaðý alana doðru yürümeye baþladýk. Uzun bir yolu yürürken sokaklarda sloganlarýmýz çýnladý. “Yaþasýn 1 Mayýs”, “Yaþasýn Türk-Kürt Halklarýnýn Mücadele Birliði”, “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm” ve çeþitli Almanca sloganlar ile yürüyüþümüzü sona erdirdik. Konuþma alanýna gelindiðinde, orada yapýlan konuþmalarýn dinlenilmesinden sonra eylem son buldu. Eyleme biz Leninistler, üzerinde partimizin adý yazýlan pankartýmýzla katýldýk. Beþbin kiþinin katýldýðý eyleme orak çekiçli bayraklarýmýz ve Che-Küba bayraklarýyla katýldýk. Eylem coþkulu geçti. YAÞASIN 1 MAYIS! YAÞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALÝZMÝ! YAÞASIN PROLETARYANIN DEVRÝMCI SINIF PARTÝSÝ TKEP/LENÝNÝST!

Ýþçi sýnýfýnýn birlik, mücadele ve dayanýþma günü 1 Mayýs’ta tüm dünyadaki emekçiler gibi, Almanya’da yaþayan emekçiler de alanlardaydý. Almanya’nýn irili ufaklý bir çok kentinde 1 Mayýs eylemleri yapýldý. Emperyalizmin kudurmuþ saldýrganlýðýnýn yaþandýðý bu süreçte iþçi ve emekçiler, emperyalist-kapitalist saldýrýlara karþý birlik ve dayanýþmalarýný gösterdiler. Bizler de Almanya’da Leninistler olarak, Stuttgart kentindeki yürüyüþe katýldýk. Alman emekçilerinin yaný sýra baþka ülke halklarýndan oluþan göçmen gruplarýnýn da bulunduðu eyleme katýlýmda, Türkiye ve Kuzey Kürdistanlý parti ve örgütlerin aðýrlýðý vardý. Yoðun yaðmurlu bir havada gerçekleþen eyleme 2 bin kiþi katýldý. “Yaþasýn 1 Mayýs Yaþasýn Sosyalizm... TKEP/Leninist”, “Hasta La Victoria... Ölüm Orucu Sürüyor”, “Kapitalizme Karþý Yaþasýn Sosyalizm” pankartlarýyla katýldýðýmýz eylemde yürüyüþ boyunca “Biji 1 Gulan Biji Sosyalizm”, “Disa Disa Serhýldan Biji Azadiya Kürdistan”, “Zafere Kadar Devrim”, “Murat... Sibel... Aysun... Ölüm Orucu Sürüyor sürecek Zafere Kadar”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” sloganlarýný haykýrdýk. Ayrýca Almanca ve Türkçe TKEP/Leninist imzalý 1 Mayýs bildirileri daðýttýk. Yürüyüþ sonrasýnda yüreklerimizde Taksim’i bir kez daha zapteden yoldaþlarýmýzýn coþkusuyla alandan ayrýldýk.

Ýsviçre’den Leninistler*

Almanya’dan Leninistler*

* Elimize e-posta yoluyla ulaþan bu haberi haber niteliðinden dolayý yayýnlýyoruz

16

YAÞASIN 1 MAYIS YAÞASIN SOSYALÝZM! YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!

* Elimize e-posta yoluyla ulaþan bu yazýyý haber niteliðinden dolayý yayýnlýyoruz.


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Etkinlik

Doðumunun 186. Yýlýnda MARX VE MARKSÝZM Merhaba Dostlar, Bizler Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak kapitalizmin kendisi ile birlikte tüm dünyayý yýkýma sürüklediði bu dönemde, proletaryanýn devrimci sanatýný yaratma göreviyle çýktýk yola. Bugün emperyalist-kapitalist sistem, çürüme ve asalaklýkta ulaþmýþ olduðu yeni bir evreden geçiyor. Bu evrenin yarattýðý toplumsal yýkým, iþçi sýnýfý ve tüm dünyanýn ezilen, sömürülen emekçilerini kapitalizme karþý harekete geçiriyor. Yeni evrenin en belirgin özelliði, kendini kapitalizm karþýtlýðýnda ifade ediyor. Bugün kapitalizmin yýkým programlarý, dünya halklarýnýn öfkesini yükselterek, ezilenlerin ortak eylemini güçlendiriyor. Dünyanýn tüm ezilen ve sömürülen halklarý, kendilerini kurtuluþa götürecek olan bilimsel sosyalizmin aydýnlatýcýlýðýna her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor. Dünyanýn her yerinden yükselen bu dalga, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda da, Marx ve Engels’in yaratýcýsý olduðu bilimsel sosyalizmi bir eylem kýlavuzu olarak halklarýn önüne koymuþtur. Marksizmin güncelliði, burjuva teorisyenlerce tartýþýladursun, o, yýðýnlarla buluþarak maddi bir güce dönüþmektedir. Bizler, 9 Mayýs Pazar günü, Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde “Doðumunun 186. yýlýnda Marx ve Marksizm” konulu bir söyleþi düzenledik. Amacýmýz Marx’ý mitleþtirmek deðil, onu ve ideolojisini anlamak, kavramak, bilince çýkarmak ve yeni kuþaklara taþýmaktý. Yýlmaz Ekþi “Marx ve Paris Komünü”, Orhan Ýyiler “Marx ve 21.

ANTEP’TE 1 MAAntep’te 1 Mayýs mitingi, saat 12:00’de Ýstasyon Meydaný’nda baþladý. Mitingin saat 14:00’e kadar süreceðinin söylenmesine raðmen saat 13:00’de kürsüden yapýlan anonsla bitirildi. Mitinge yaklaþýk 1500 kiþi katýldý. En çok dikkat çeken, kortejlerin büyük çoðunluðunun daðýnýk olmasýydý. Antep, Kürdistan’ýn bir çok iline göre sanayileþmiþ ve iþçi sýnýfýnýn çoðunlukta olduðu bir il. 1980 öncesinde sendikal ve siyasal örgütlenmesini geliþtirmiþ, bir

Yüzyýl”, Sýrrý Öztürk “Günümüzde Marksizm ve Teorik Yeniden Üretim” konulu incelemeleri ile söyleþiye katýldýlar. Yaklaþýk 70 kiþinin bulunduðu söyleþi, günün anlamýný en iyi ifade edeceðini düþündüðümüz Enternasyonal Marþý’nýn söylenmesi ile baþladý. Konuþmacýlarýn ele aldýðý konular, dinleyicilerde pratiðe dönük bir etki yaratmasý bakýmýndan oldukça önemliydi. Marx’ýn doðum gününe yönelik böyle bir etkinlik üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda belki de ilk defa yapýldý, bilemiyoruz ama, bizler çok iyi biliyoruz ki, “Ayaklanmalar Yüzyýlý” olan 21. yüzyýlda Marksizmin devrimci özünü öne çýkarmak, yeni bir dünya hedefleyen bizler için kaçýnýlmaz bir görevdir. Ve bizler, sorumluluðumuzun bilinciyle hareket ettik. “Filozoflar dünyayý yorumlamakla yetindiler, aslolan onu deðiþtirmektir” diyen Marx’ý; Marksizmi inþa eden bir deha, sýnýf savaþýmýna, pratiðe müdahale eden bir militan olarak sahiplendiðimizi bir kez daha dile getirerek, Marx’ý anmanýn, onun bu devrimci ilkesine sahip çýkmakla gerçekleþeceði bilinciyle hareket ettiðimizi belirterek etkinliðimizi bitirdik. AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ/TAKSÝM

çok greve, direniþe ve devrimci eylemlere beþiklik etmiþ bir kent. Fakat Antep, 80’lerden sonra karþý-devrim tarafýndan yoðun baskýlar sonucu pasifize edilmiþ ve henüz kendisini toparlayýp devrimci bir çýkýþ yapamamanýn sancýsýný çekiyor. Ayrýca sosyal reformizmin, oportünist politikalarýn uzlaþmacý sendikacýlýðýn sýnýf içerisinde verdiði tahribattan da olumsuz etkilenmiþ. Bu yanlýþ politikalarýn çýkýþsýzlýðý da güvensizliði ve ümitsizliði körüklemiþ. Bütün bu olumsuzluklardan dolayý, bu yýl Antep’te 1 Mayýs sönük geçti. Oysa burada ücretler çok düþük, kimsenin iþ güvencesi yok ve iþsizlik, sefalet her geçen gün artýyor. Burada Kürt halkýnýn yaþadýðý bölgeler çok yoksul ve uzlaþmacý politikalardan her geçen gün uzaklaþýyorlar. Antep iþçi sýnýfý ve emekçileri Leninist politikalarla örgütlenmeye baþladýðýnda devrim ve iktidar mücadele-

sinde önemli bir güç oluþturacak potansiyele fazlasýyla sahip. Biz Leninistler de bu bilinçle 1 Mayýs’a katýldýk. Çevremizdeki herkes, 1 Mayýs’ýn bu þekilde geçmesinden rahatsýzdý. Biz de eylemden sonra toplanarak, genel olarak 1 Mayýs’ý ve özel olarak Antep’i deðerlendirdik. Katýlanlara Ýstanbul’da Taksim Meydaný’ndaki 1 Mayýs’ý ve tarihçesini anlattýk. Hangi politikalarýn sonucu 1 Mayýs’ýn özüne uygun geçmediðini ve Leninistlerin doðru politikalarýnýn tüm suskunluk ve yok saymaya çalýþma giriþimlerine raðmen, iþçi-emekçiler tarafýndan yüksek sesle dile getirilmeye baþlandýðýný, reformizmin ve her türden uzlaþmacý politikalarýn tabandan gelen baskýyla çatýrdadýðýný gösterdik. Nesnel koþullarýn devrim için olgunlaþtýðýný ve her eylemi iktidar perspektifiyle ele almak gerektiðini söyledik. Antep’te de bu tarz da hareket ettiðimizde 1 Mayýs’ýn coþkulu ve militanca yapýlacaðýný, devrim ve iktidar mücadelesinin önemli bir parçasý olacaðýný söyledik. Bunun için þimdiden çalýþmaya giriþmek konusunda anlaþtýk. Antep’ten Leninistler

17


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

6 Mayýs

DENÝZ, YUSUF, ÝNAN SAVAÞA DEVAM Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan, Yusuf Aslan yoldaþlar, 6 Mayýs 1972 tarihinde faþist devlet tarafýndan idam edildiler. Ýdam ediliþlerinin 31. yýldönümünde Devrimci Öðrenci Birliði olarak, Ýzmir’de onlarý anmak için 6 Mayýs günü Ege Üniversitesi’nde toplandýk. Üzerinde yoldaþlarýmýzýn resmini çizdiðimiz “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara, Devrimci Öðrenci Birliði” yazýlý pankartýmýzla Edebiyat Fakültesi’nin önündeki yerimizi aldýk. Anmamýz saat 12.00’da baþladý. Pankartýmýzý açtýktan sonra, pankartýn önüne Deniz yoldaþýn bir resmini ve iki kýzýl bayraðýmýzý geçirerek kortej oluþturduk. Kortejimizde “Denizlerin Yolunda DÖB Saflarýna” dövizleri ve kýzýl bayraklarýmýz vardý. Kortejimizi düzenledikten sonra “Deniz, Yusuf, Ýnan Savaþa Devam” sloganlarýyla yürüyüþe geçtik. Yürüyüþ boyunca “Denizlerin Yolunda DÖB Saflarýna”, “Deniz, Yusuf, Ýnan Savaþa Devam”, “Ýdamlar Bizleri Yýldýramaz”, “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar, Her Þey Emeðin Olacak” vb. sloganlarý attýk ve yemekhanenin önündeki dört yol aðzýný trafiðe kapatacak þekilde bir daire oluþturduk. Sonra Denizlerin nezdinde, devrim yolunda topraða düþmüþ bütün devrim savaþçýlarý için bir dakikalýk saygý duruþunda bulunduk. Saygý duruþunun ardýndan,

ANTEP’TE 6 MAYIS Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan yoldaþlarýn idam edilerek ölümsüzleþmelerinin 32. yýlýnda sinemanýn önündeki meydanda saat 13:00’te basýn açýklamasý yapýldý. Biz Leninistler de Denizlerin yoldaþlarý olarak eyleme katýldýk. Kitle alkýþlarla toplanmaya baþladý ve basýn metni okundu. Aralarda “Biji Bratiya Gelan”, “Emperyalist ABD 6. Filoyu Unutma”, “Kahrolsun ABD Emperyalizmi” gibi sloganlar atýldý. Biz de “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði” ve “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara” sloganlarýný haykýrdýk. Yaklaþýk 15 dakika süren açýklamadan sonra eylem bitirildi. Attýðýmýz sloganlar polisin dikkatini çekmiþ olacak ki yolda siviller önümüzü keserek kimlik sordular. Daha baþka sorular sormak isteyince polislere müdahale ettik. Bunun üzerine kýsa süreli bir gerginlik yaþandý. Bizleri gözaltýna almakla tehdit ettiler. Biz de buradaki tavrýmýzý orada da sürdüreceðimizi söyleyince bizi býrakýp gittiler. Deniz yoldaþlarýn baþlattýðý devrim mücadelesini hiçbir þekilde engelleyemeyecekler. Gelecek ve zafer bizimdir.

Antep’ten Leninistler

18

Denizlerle ve mücadeleleriyle ilgili hazýrlamýþ olduðumuz metni okuduk. Sonra, yine sloganlar eþliðinde kendi yapmýþ olduðumuz daraðacý maketini ateþe verdik ve marþ söylemeye baþladýk. Eylemimizi yine sloganlarla eyleme katýlan dostlarýmýza ve yoldaþlarýmýza teþekkür ederek bitirdik. DENÝZLERÝN YOLUNDA LENÝNÝST SAFLARA! Devrimci Öðrenci Birliði/ÝZMÝR

Merhaba Mücadele Birliði Okurlarý Devrimci Öðrenci Birliði, olarak Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde, 6 Mayýs 1972 yýlýnda idam edilen Deniz, Hüseyin, Yusuf yoldaþlarý anmak için bir etkinlik düzenledik. Etkinliðimiz, açýlýþ konuþmasýyla baþladý. Sonra Denizler ve tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþunda bulunuldu. Denizleri ve o dönemi anlatan sinevizyon gösterimi yapýldý. Ardýndan Devrimci Öðrenci Birliði’nden öðrenciler, Deniz, Hüseyin ve Yusuf yoldaþlarýn yazdýklarý son mektuplarý okudular. Bu mektuplar okunduðu sýrada arkadan müzikle fon yapýldý. En son, Denizler ve Gençlik Mücadelesi üzerine bir panel verildi. Etkinlik tamamen politik bir içeriðe sahip olmasýna raðmen, gençlerin yoðun ilgisi oldu. Etkinlik bitiminde misafirlere ikramda bulunuldu. Gençler bir araya gelerek þarkýlar, türküler söylediler ve etkinlikten mutlu bir þekilde ayrýldýlar. Bu etkinlikle birlikte gelen insanlar Denizler ve mücadeleleri hakkýnda detaylý bilgi edindiler. Denizi ve onun kurduðu DÖB’ü iyi tanýdýlar. Ýkitelli’den DÖB’lü Bir Öðrenci


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

6 Mayýs

ÝKÝTELLÝ’DE 6 MAYIS EYLEMÝ

gruba Deniz Gezmiþ yoldaþlarýn devrimci ruhunu kuþanarak taþlar ve sopalarla cevap verdik. Neye uðradýklarýný anlayamayan gençler, yine öðrencilerin arasýndan geri kaçmaya baþladýlar. Tam bu esnada iki yoldaþýmýz ellerinde bulunan Deniz Gezmiþ yoldaþýn dev posterini açtý. Caddeyi trafiðe kapatarak sloganlarýmýzý gür bir sesle haykýrmaya baþladýk: “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Yaþasýn Devrimci Öðrenci Birliði”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarýný atarak yolu trafiðe kapattýk.

6 Mayýs Perþembe günü Dolmabahçe’de düzenlenen, “NATO’yu Protesto” ve 6 Mayýs 1972’de idam edilen “Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan Yoldaþlarý Anma eylemi, kimi reformist ve oportünist yapýlar yüzünden, Denizlere yakýþmayan bir þekilde geçmiþti. Yaklaþýk 1 saat süren eylem, okunan basýn açýklamasýyla sona erdirilmiþti. Deniz, Yusuf, Hüseyin yoldaþlarý devrimci bir eylemle anma kararý almýþ, çalýþmalarýna baþlamýþtýk.

Denizlerin Yolunda DÖB Saflarýna Ara sokaktan, Deniz Yoldaþýn dev resmi ve ellerimizdeki sopalarla birlikte, Parseller Caddesi’ne çýktýk. Burada da caddeyi trafiðe kapatarak slogan attýk. Yarým saat kadar süren eylem, kayýpsýz sona erdirildi. Ýkitelli’den DÖB (Devrimci Öðrenci Birliði)

Eylem Ýçinde Eylem Ýkitelli’de gerçekleþtireceðimiz eylem, Toplu Konutlar Lisesi’ndeki öðrencilerin tam çýkýþ saatine denk geldi. Eylemin baþlamasýna dakikalar kala, bir devrimcinin bir grup çete üyesi tarafýndan býçakla tehdit edildiðini öðrendik. Liselerde bu tür gruplar, daha önceden de okula gelmiþ birkaç kiþiyi tehdit etmiþ ve býçaklarla saldýrmýþlardý. Öðrencilerin daðýlma esnasýnda, tehdit edilen arkadaþ yanýmýza geldi ve durumu anlattý. Tam bu sýrada çete üyeleri, öðrencilerin arasýndan olay yerinden uzaklaþmaya çalýþýyorlardý. Geçmiþteki bu türden saldýrýlarý göz önünde bulundurarak faþist olduðunu düþündüðümüz bu

ÝSVÝÇRE’DE 6 MAYIS ANMASI Ýsviçre’nin Basel þehrinde ilk defa bir anma etkinliði düzenleme kararý almýþtýk. Buradaki gücümüz sýnýrlýydý. Bu yüzden hazýrlýklara uzun süre önce baþlamamýz gerekiyordu. Kendi olanaklarýmýzla etkinliðimizi duyuracak afiþleri ve davetiyeleri hazýrladýk. Arkasýndan sinevizyon gösterimi için yine kendi olanaklarýmýzla Parti tarihimizi özetleyen bir CD hazýrladýk. Günler öncesinden afiþlerimizi astýk, davetiyelerimizi daðýttýk. Bu faaliyetle gücümüzün çok sýnýrlý olduðu Basel’de geniþ

bir çevreyle iliþki kurduk. Teknik hazýrlýklardan sonra sýra diðer hazýrlýklara gelmiþti. Ýki yoldaþýmýz þiir okumak için hazýrlanmýþtý. Etkinlik için bize yerlerini açan Volks Akademia’dan dostlarýmýz yerin hazýrlanmasýnda bize yardýmcý oldular. Etkinlik yerini hazýrladýktan sonra davetliler gelmeye baþladý. 30-40 kiþinin katýldýðý etkinliðimiz sinevizyon gösterisi, þiir dinletisi ve düþüncelerimizi yansýtan konuþma metninin okunmasýyla sona erdi. Ýsviçre’den Leninistler* * Elimize e-posta yolu ile ulaþan bu haberi, haber niteliðinden dolayý yayýnlýyoruz

19


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Çalýþma Yaþamý

ÇALIÞMA NOTLARI:

ESNEK ÇALIÞMA/ESNEK ÜRETÝM HUKUK ESNEK ÇALIÞMAYA NASIL UYARLANIYOR-II Daha önceki yazýmýzda hukukun esnek çalýþmaya nasýl uyarlandýðý konusunu, gerek mevcut iþ yasasýndan, gerekse pratikte ortaya çýkan örneklerle anlatmýþtýk. Asýl olarak iþ hukukunun, iþçi sýnýfýnýn 200 yýllýk mücadelesinin sonucu olduðunu, burjuvaziyle iþçi sýnýfý arasýnda güç dengelerine göre þekillendiðini incelemiþtik. Yine ayrýca hukukun, esnek üretimin yasal zeminini nasýl oluþturduðuna deðinmiþ, sayýsal ve fonksiyonel esnekliði açýklamýþtýk. Bugünkü yazýmýzda ise, yine hukukun, sýnýflý toplumlarda egemen sýnýfýn hizmetinde olan bir üst yapý kurumu olduðu gerçeðinden hareketle, uzaklaþtýrma stratejileri (taþeronlaþma, fason çalýþma, iþi parçalara bölme vs.) konusunu ele alacaðýz. Taþeronlaþma: Taþeronlaþma, mevcut yasada alt iþveren (taþeron), asýl iþveren (sermayedar) iliþkisi olarak düzenlenmiþ olup, iþ yasasýnýn 2. maddesinde þu þekilde tanýmlanmýþtýr; “Bir iþverenden, iþyerinde yürüttüðü mal veya hizmet üretimine iliþkin yardýmcý iþlerinde veya asýl iþin bir bölümünde iþletmenin ve iþin gereði ile teknolojik nedenlerle uzmanlýk gerektiren iþlerde iþ alan ve bu iþ için görevlendirdiði iþçilerini sadece bu iþyerinde aldýðý iþte çalýþtýran diðer iþveren ile iþ aldýðý iþveren arasýnda kurulan iliþkiye, asýl iþveren-alt iþveren iliþkisi denir. Bu iliþkide asýl iþveren, alt iþverenin iþçilerine karþý o iþyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iþ sözleþmesinden veya alt iþverenin taraf olduðu toplu iþ sözleþmesinden doðan yükümlülüklerinden alt iþveren ile birlikte sorumludur.” (4857 Sayýlý Ýþ Kanunu Md.2) Yukarýdaki tanýmdan da anlaþýlacaðý gibi alt iþveren, asýl iþe yardýmcý iþlerde veya asýl iþin bir bölümünde iþ alabilir. Taþeron firma kendi bünyesindeki iþçilere, orada gerçekleþtirilen asýl iþi yaptýramaz. Zaten taþeronluk da yan iþlerin desteklenmesi amacýyla doðmuþ ve geliþmiþtir. Bu tanýma göre alt iþveren sadece, örneðin bir lastik fabrikasýnda yemek yapma iþini üstüne alabilir veya bir hastanede temizlik iþini üstlenebilir. Yani yapýlan iþi destekleyici ve kýsmen o iþyerinde çalýþan iþçilerin doðrudan iþin kendisi ile ilgili olmayan ihtiyaçlarýný karþýlamak için çalýþýr. Ancak taþeronlaþma, gerek kanundan kaynaklanan eksiklikler ve gerekse burjuvalarýn daha fazla kar hýrsý nedeni ile, taþeron firmalarýn iþin tamamýný üstlenmesi, asýl iþi taþeron firma iþçilerinin yapmasý þeklinde karþýmýza çýkmaktadýr. Yukarýdaki hastane örneðine dönecek olursak, taþeron firma, sözleþme ile hemþire çalýþtýrmaktadýr. Bir çok hastane bugün bu þekilde çalýþmakta, hemþireler taþeron firma ile temizlik personeli olarak sözleþme yapmakta, ancak hemþire olarak çalýþtýrýlmaktadýr. Bu durum tam da kapitalist ekonomiye uygun düþmekte, keza bu þekilde çalýþan hemþireler hem çok daha düþük ücretle çalýþtýrýlmakta hem de iþ kanunda düzenlenmiþ olan bir çok haktan(!) yararlanamamaktadýrlar. Taþeronlaþma kimi zaman fason çalýþma, kimi zaman ise iþi

20

parçalara bölme þeklinde karþýmýza çýkmaktadýr. Fason üretim modelinde, bir aracý tarafýndan iþ daðýtýlabilir ya da asýl sermayedar tarafýndan iþ, parçalara bölünür. (Tekstil sektöründe sýkça karþýlaþtýðýmýz gibi) Ýþi parçalara bölmede ise, her iþçi grubu iþin yalnýz bir bölümünü üretir ve sürekli ayný iþi yapar. Tüm bunlar iþçinin kendine ve ürettiði ürüne yabancýlaþmayý derinleþtirmesinin yaný sýra, asýl sermayedarýn da sorumluluðu kendi üzerinden atmasýný saðlamaktadýr. Ýþçi tüm bu üretim biçimlerinde her iki patron tarafýnda da sömürülmekle beraber, her iki patron da iþçilere karþý sorumluluðu kendi üzerinden atmaktadýr. Yaþanan bu sorunlarýn yaný sýra alt iþveren (taþeron), kendi iþçi grubu ile iþ sözleþmelerini ya hiç yapmamakta ya da bir yýldan az süreli yaparak iþçilerin kýdem, ihbar tazminatý, yýllýk izin hakký ve buna benzer bir çok hakkýný gasp etmektedir. Buna iliþkin olarak mevcut iþ yasasýnýn 11. maddesinin 2. fýkrasýnda, “Belirli süreli iþ sözleþmesi, esaslý bir neden olmadýkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapýlamaz. Aksi halde iþ sözleþmesi baþlangýçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir.” (4857 Sayýlý Ýþ Kanunu md.11) þeklinde bir düzenleme mevcuttur. Ancak uygulamada bu madde göz ardý edilmekte, kanundaki boþluklarla buna zemin yaratýlmaktadýr. Yukarýdaki maddenin bir diðer yönü ise taþeron iþçilerden hem asýl iþvenin hem de alt iþverenin birlikte sorumlu olmasýdýr (2.madde). Buna göre hem alt iþveren hem de asýl iþveren taþeron iþçilerin ücret, kýdem ihbar vs. haklarýnýn ödenmemesi veya yerine getirilmemesi durumunda birlikte sorumlu olup, iþçi bu haklarýný, her ikisinden de isteyebilir. Ancak uygulamada her zaman olduðu gibi burada da problem yaþanmakta, iþçi, karþýsýnda muhatap bulamamakta ve haklarýný ancak çok uzun ve yýldýrýcý bir yol olan mahkeme koridorlarýnda aramak zorunda kalmaktadýr. Bu durumda iþçi þunlarla karþýlaþabilir; davayý açmak için yapacaðý masraflar, kendisi ile beraber birkaç arkadaþýnýn daha iþten atýlmasý, þiddete maruz kalmasý vs. Özetle bu uzun ve zahmetli yolun her zaman olumlu sonuç vermesi mümkün olmamaktadýr. Gerek mevcut iþ kanunundaki düzenlemeler, gerekse uygulamada karþýlaþýlan sorunlar bize, kapitalist sistemin kendi çýkarlarý nasýl gerektiriyorsa o þekilde düzenlediði hukukun, iþçilerin yaþadýðý problemleri çözemeyeceðini göstermektedir. Sýnýflý toplumlarda hukukun, egemen sýnýfýn ömrünü daha fazla uzatmak ve daha fazla kar elde etmek düþüncesine hizmet edeceði bilinmektedir. Çözüm, kapitalist sistemde yaþanan diðer sorunlarýn çözümünde de olduðu gibi iþçilerin kapitalizme karþý örgütlü mücadelesinden geçmektedir. Nitekim iþçiler, haklarýnýn gaspýný hukukun çözemeyeceðinin bilinci ile komite ve konseylerde örgütlenmekte devrimci çözümlere yönelmektedir.


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Kadro caðýn hatalarýn yoldaþlarýn tarafýndan anlayýþ ve sabýrla düzeltileceðini bilmektir.

ÝNÝSÝYATÝFLÝ OLMAK Ý

nisiyatif, baþlatma önceliði demektir. Ýnisiyatifli olmak, bir þeyi yapmaya ön ayak olmak anlamýna geliyor. Fakat konu, kavramýn tanýmýndan çok daha geniþ anlamlarý içeriyor. Bu, bir yerde eylemi ve belki de ayaklanmayý baþlatmak olabileceði gibi, örgütlenmeyi baþlatmak ya da örgütlü yapýda görülen aksamalara müdahale etmek anlamýna da gelebilir. Ýç savaþ ve ayaklanma dönemlerinde inisiyatifli olmak, daha da önemli bir hal alýyor. Olaylarýn hýzlandýðý bir dönemde olaylarýn hýzýna eriþebilmek için bu þart. Diyelim ki bir yerde bir olay geliþiyor ya da bir sorun beliriyor, buna müdahale etmek, sorunu çözebilmek için her zaman kolektif yapýnýn kararýný beklemek, doðru bir davranýþ çizgisi olmayacaktýr. “Kolektif karar alsýn, ben uygularým” demek, memur zihniyetidir ve günümüzde mutlaka aþýlmasý gerekiyor. Her þeyi kolektiften beklemek, insandaki tüm yaratýcý yönleri yok eder; onu bir makinenin sýradan bir diþlisi durumuna indirger. O artýk sadece kendisine söyleneni yapan, daha fazlasýný yapmak için hiç bir istek duymayan biri durumuna gelir. Kimi zaman, “görevinin insaný” olmakla, bu tür bir memur zihniyeti karýþtýrýlabiliyor. “Görevinin insaný olmak”, inisiyatifsiz olmak, hiç kendi inisiyatifiyle bir þey yapamamak demek deðildir. Görevinin insaný olmak, üzerine aldýðý bir iþi en iyi þekilde yapmak, ne pahasýna olursa olsun, yarýda býrakmamak, sonuna kadar götürebilmek demektir. Görevinin insaný olmak, gerçekçi olup imkansýzý isteyebilmek demektir. Þimdi artýk inisiyatifli olmak konusunda gösterilen tüm çekinceler aþýlmalýdýr. Burada sözkonusu olmasý gereken þey, “cesur inisiyatif”tir. “Cesur inisiyatif”, sadece koþullarýn zorlamasýyla olmaz. Yani ancak bir kadronun yalnýz baþýna kaldýðýnda düþünebileceði bir þey deðildir. Elbete bir leninist, yalnýz baþýna kaldýðý koþullarda kendisi karar alýp kendisi uygulayabilmelidir. Ama kolektif iliþkiler içinde de “cesur inisiyatif” þarttýr. Hatta kimi zaman bu o kadar hayati bir hal alýr ki, doðru ve yerinde bir müdahale, olaylarýn gidiþini tamamen deðiþtirebilir. Elbette bunun için insanýn kendisini sorumlu hissetmesi gerekir. Sorumluluk her zaman yetkili olmanýn verdiði/vereceði bir þey deðildir. Ýnsanlar yetkili olmadan da sorumluluk duyabilirler. Eðer kolektifin herhangi bir yerinde aksayan bir yan varsa veya iþler daha iyi olmasý gerektiði halde olmuyorsa, bunda herkesin sorumluluðu vardýr. O zaman yapýlmasý gereken “cesur inisiyatifi” gösterip adým atmaktýr. Doðru bildiði þeyi sonuna kadar savunup, pratik olarak bunun nasýl yapýlacaðýný göstermektir. Hata yapmaktan korkmamak, yapa-

“Cesur Ýnisiyatif” Gösterememenin Olasý Nedenleri Bunlarýn en baþýnda gelen, az önce yukarýda bahsettiðiniz hata yapma korkusu ve bunun verdiði özgüven eksikliðidir. Buna eleþtirilmekten korkmayý da ekleyebiliriz. Kendisine güven duymadan, her adýmýnda ya da aldýðý her kararda “acaba” sorusu kafasýnda dönenip duran ve hata yaptýðýnda eleþtirilmekten korkan biri inisiyatif sahibi olamaz. Bu durumda tercih edilen daha çok, karar alma aþamalarýnda susmak ve alýnan kararlarýn pratiðe geçirilmesinde de kenarda durma, elini taþýn altýna koymama olmaktadýr. Ne de olsa hiçbir þey yapmayanýn hata yapmasý da mümkün olmayacaktýr. Oysa hata yapmadan, yapýlan hatalardan öðrenilmeden geliþme olmaz. Hiç kimse mükemmel deðildir; herkes yaþamýnýn belli dönemlerinde hata yapmýþ, bu hatalarýn sonuçlarý üzerinden yeniden kendisini bilinçlendirmiþ ve geliþimini sürekli tutmuþtur. Bir insanýn kendisini aþmasý ancak bu þekilde mümkün olabilir. Hatalar olacaktýr; özellikle genç yoldaþlarýn hata yapmasý gayet anlaþýlabilir bir þeydir. Bilgi ve deneyim eksikliði bu türden þeylere neden olabilir. Lenin, gençlerin hata yapabileceklerini, onlarýn hata ve eksikliklerine karþý sabýr ve anlayýþla yaklaþmak gerektiðini ve bu þekilde düzeltilebileceðini söylemiþtir. Hata yapmaktan korkmak, insanýn yaratýcýlýðýný köreltir. Yaratýcý düþünememe inisiyatifli olmanýn önündeki engellerden birisidir. Kafasýný devrimin sorunlarýna yoðunlaþtýrmayan birinden yaratýcý olmasýný bekleyemeyiz. Oysa sürekli, devrimin nasýl olacaðýný, bunun için neler yapmak gerektiðini, bir ayaklanma anýna nasýl hazýrlanmak gerektiðini düþünen insanlar, yaratýcýlýklarýný da zorlarlar. Her insanda yaratýcý bir kapasite vardýr. Yeter ki bir konu üzerinde düþünülsün, yoðunlaþýlsýn. O konuda neler yapýlabileceði, olaya baþka bir açýdan bakýlýp bakýlamayacaðý araþtýrýlsýn. Yaratýcýlýk doðuþtan getirilen bir özellik deðildir. Ýnsanlar diðer tüm yeteneklerini olduðu gibi yaratýcýlýklarýný da çalýþarak, emek vererek geliþtirebilirler. Ve açýk ki, yaratýcý düþünceler öne süren insanlarý herkes dinler, onun fikirlerine önem verir. Ve doðal olarak yaratýcý düþünceler öne süren birisi, bulunduðu yerde inisiyatif sahibi olur. Bu, kolektif yapýmýz için de böyledir. Kolektifimizi bulunduðu her alanda öne çýkaracak olan þeylerden biri, yaratýcý çalýþmadýr. Hiç kimse yaratýcý bir çalýþmayý görmezden gelemez. Herkesin düþünce üretmekte zorlandýðý bir konuda kolektifimizin yaratýcý düþünceler öne sürebilmesi, sözümüzün daha çok dinlenmesi anlamýna gelecektir. Ýnsanlar, karþýlarýna çýkan sorunlarýn çözümünü önlerine koyan bir kolektifi kendilerine öncü olarak benimseyeceklerdir. Yeterince inisiyatifli olamamanýn nedenlerinden biri de herþeyi deneyimli kadrolardan bekleme, kendisine söylenmeden yapmamadýr. Bu bazen, “Ne de olsa bu iþi benden çok çok daha iyi yapacak biri var, bu durumda ben müdahale etmeyeyim” ya da “ne de olsa benim söyleyeceðim þey görülmüþtür,

21


Yeni Evrede

Kadro görülüyordur, ben boþu boþuna söylemeyeyim” þeklinde bir kolaycýlýða neden olurken, bazen de sadece ve sadece tembellikten, bir iþi yapma isteksizliðinden kaynaklanmaktadýr. Bilgi ve deneyim eksikliði önemsiz deðildir; ama bunun arkasýna sýðýnýlmamalýdýr. Eðer bilgi ve deneyim eksikliði varsa, bu hýzla giderilmeye çalýþýlmalý, iþ oluruna býrakýlmamalýdýr. Sorumluluk, bilgi ve deneyim gerektirir. Bilgi ve deneyim ise bekleyerek elde edilmez. Hiç kimsenin “bilgim ve deneyimim yok” diyerek sorumluluklardan kaçma hakký yoktur. Devrim ve iç savaþ dönemlerinde herkesin elini taþýn altýna koymasý gerekiyor. Pratik sürecin kendisi insanlarý geliþtirecek, herkes pratik içinde piþecektir. Pratiðin dönüþtürücü etkisinin gücünü görmek zor olmayacaktýr. Victor Hugo’nun Sefiller adlý kitabýný bir kez daha hatýrlayalým, ne diyordu büyük yazar: “Ayaklanma, adi duvar taþýndan gülle, hamaldan general yaratýr” Özgüvenle Yaratýcý Gönüllü Çalýþma Ýnisiyatifli olmak için gönüllü çalýþmayla örnek olmak gerekiyor. Çalýþkan olmayan, çalýþmasýyla yoldaþlarýna örnek olmayan birisinin inisiyatifli olmasý da çok zordur. Olaylar karþýsýnda heyecanlanmayan, içinde devrimin coþkusunu sürekli duyumsamayan birisinin inisiyatifli olmasý beklenemez. Eðer dünya üzerindeki devrimci geliþmeler, üzerinde yaþadýðýmýz coðrafyadaki iþçi emekçi eylemleri, devrimci eylemler bir insaný derinden etkilemiyorsa, o kiþi devrimci eylemlere giriþmek, iþçi ve emekçi eylemlerine yön vermek konusunda inisi-

BU ABLUKA DAÐITILACAK! Uluslararasý karþý-devrim ve ülkemizdeki iþbirlikçilerinin 1 Nisan günü eþgüdümlü olarak baþlattýðý terör sonucu, baþta Ekmek ve Adalet dergisi olmak üzere, onlarca demokratik kurum basýldý. 11 Eylül’le birlikte daha da açýða çýkan olgu, bir kez daha kendini gösterdi. Burjuvazi artýk dünya çapýnda geliþen ve büyüyen devrim dalgasýna sadece kendi ulusal sýnýrlarýnda deðil, tüm dünya çapýnda birliktelikler kurarak saldýrýyor. Bu cephenin adý, uluslararasý karþý-devrim cephesidir. Devrim belasý, kapitalistleri her dönem böylesi birliklere zorunlu kýlmýþtýr. Ancak bugün, emperyalist-kapitalist sistem için çanlarýn daha yüksek sesle çaldýðýnýn farkýna varan burjuvalar için, bugünkü karþý-devrim cephesinin örülmesi çok daha can alýcý bir hal almýþ, ölüm-kalým noktasý haline gelmiþtir. Bizler de, özellikle 1 Mayýs ve emperyalizmin savaþ makinasý olan NATO toplantýsý öncesi artan saldýrýlara karþý, devrimci bir yanýt verebilmek amacýyla bir eylem düzenledik. 14 Nisan Çarþamba günü saat 12.30’da Antakya Arkeoloji Müzesi önünde toplandýk. Basýn açýklamasýný HÖC, Mücadele Birliði Platformu, BDSP ve ESP düzenledi. “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Tutuklananlar Serbest

22

Mücadele Birliði

yatifli olamaz. Kendisini dünya komünist hareketinin bir parçasý olarak görmeyenler, dünya proleter ordusunun bir parçasý olarak dövüþtüðünü fark edemeyenler, dünyanýn devrimci dönüþümü için mücadele isteði duymazlar. Ya da bu mücadeleyi bir alýþkanlýk gibi sürdürürler. Sadece yapmak zorunda olduklarý iþlerle ilgilenir ve daha fazlasý için bir çabaya giriþmezler. Ancak gönüllü çalýþma için istekli olanlar inisiyatif sahibidirler. Kitleler çok konuþana deðil, iþi örgütleyene bakarlar. Yýðýnlarý arkasýndan sürükleyecek olan devrimci eylemlerdir. Sözler dergi sayfalarýnda ya da konuþulduðu yerde kalýrsa, buna uygun bir pratik faaliyet içinde olunmazsa, inisiyatiften de bahsedilemez. En iyi lafazanlar bile, bir müddet sonra kaale alýnmazlar. En doðru politikalar bile eðer onlarý yaymak için yeterli “cesur inisiyatif” gösterilmezse, kendi kabuðunda sönümlenir, etkili olmaz ve bir müddet sonra unutulur. Bugün, devrim tarihsel bir inisiyatif gerektiriyor. Tek tek bireylerin inisiyatifinin bileþimiyle oluþan, ama bu toplamdan çok daha fazla bir þey olan kolektif bir inisiyatif. Bu kolektif inisiyatif sayesindedir ki, proletaryanýn devrimci sýnýf partisi katalizör olabilecek, iþçilerin, emekçilerin arasýnda bu sisteme karþý biriktirdikleri öfkeyi devrime dönüþtürebilecektir. Yýðýnlarýn siyasal eylemiyle devrimci iktidar arasýnda maya olabilecektir. Þimdi devrim için daha fazla inisiyatif, daha fazla giriþkenlik gerekiyor… Býrakýlsýn” sloganlarýnýn yazýlý olduðu pankartýn açýlmasýyla, yapýlan saldýrýlarý teþhir eden ve emek güçlerini bu saldýrýlara karþý olmaya çaðýran basýn metni okunmaya baþlandý. Metin okunurken sýk sýk “Devrimci Basýn Susturulamaz”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarý atýldý. Basýn açýklamasý metni okunduktan sonra devrimci sloganlar atýldý ve eylem alkýþlarla bitirildi. Sosyalist basýnýn oluþturduðu bu birlik, sonraki saldýrýlarda da korunmalý ve güçlendirilmeli.

EKMEK VE ADALET YALNIZ DEÐÝLDÝR! YAÞASIN DEVRÝMCÝ DAYANIÞMA! Hatay Mücadele Birliði Platformu


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Anma

SÝBELÝMÝZ,

DENÝZ FENERÝMÝZ

Faþist devletin yaptýðý 19 Aralýk 2000 zindan katliamýyla birlikte baþlayan Ölüm Orucu eyleminin 1. Ekibinde yer alan Sibel Sürücü, Ölüm Orucu eyleminin 119. gününde 22 Nisan 2001 tarihinde ölümsüzleþerek, bedenini güneþe, bilincini ise yoldaþlarýna armaðan etti. O da tüm devrim savaþçýlarý gibi yiðitti, cesurdu ve öncü kimliði ile düþmaný bile þaþýrtacak kadar yüreði devrim ateþi ile yanan bir Leninistti. Ölüm Orucu eylemi ona ilk teklif edildiðinde hiç tereddüt etmeden zafer bilincini kuþanarak onurlu bir þekilde alnýna kýzýl bandýný taktý ve proletaryanýn öncülerine yaraþýr bir þekilde bedenini ölüme yatýrdý. Bizler Sibel’in yoldaþlarý olarak onu, ona yakýþýr bir þekilde anmak için 25 Nisan Pazar günü Ayazma Mezarlýðý’na gittik. Mezarýna onun en çok sevdiði çiçek olan papatyalarý býraktýk ve saygý duruþu ile baþladý anmamýz. Sibelimizin þiirleri ve Ölüm Orucu eyleminde zorla müdahale sonucu hafýza kaybýna uðrayan Ergül Çiçekler yoldaþýmýzýn 19 Aralýk katliamýný anlatan “Dört Ateþten Gün, Dört Ölümden Gece” þiirleri okundu. Sibel yoldaþý anlatan konuþmalar yapýldý. “Sibel Yoldaþ

Ölümsüzdür” pankartýný açtýðýmýz anma, “Sibel Sürücü Ölümsüzdür!”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür!”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz!”, “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar!” haykýrýþlarýyla son buldu ve kýzýl çiçeklerimizi yoldaþýmýzýn mezarýna býrakarak anmamýzý bitirdik. Mezar anmamýzdan sonra Sibel yoldaþýn resimleriyle süslenmiþ olan Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne giderek anmamýzý burada sürdürdük. Sibel yoldaþýn 1999-2001 yýllarý arasýnda Ümraniye ve Kartal zindanýnda, birlikte kaldýðý yoldaþlarla çektirdiði fotoðraflarýn dia gösterimi yapýldý. Yoldaþýmýzýn annesi Sakine Sürücü, bizlere Sibel’i anlattý. Onun devrimci kiþiliðini, kendi duygularýyla bizlere aktardý. Etkinliðimiz, folklor gösterisi ve müzik dinletisi ile devam etti. Daha sonra, Ýkitelli Ayýþýðý Sanat Merkezi Sibel Sürücü Þiir Topluluðu bizlere þiirlerini okudu. Etkinlik boyunca çeþitli zindanlardan gelen anma mesajlarý okundu. Ayrýca Ölüm Orucu eyleminin düþmanýn beyninde bir bomba gibi patlamasýyla birlikte, Sibel yoldaþýn ölümsüzleþtiði gün 22 Nisan’da ve anmasýnýn yapýldýðý gün olan 25 Nisan tarihinde, bütün Ýkitelli sokaklarý çevik kuvvet otobüsleriyle, panzerlerle ve akreplerle çevrilmiþti. Bu, faþizmin artýk devrimcilere iþçilere-emekçilere ne kadar pervasýzca saldýrdýðýnýn göstergesidir. SÝBEL YOLDAÞ ÖLÜMSÜZDÜR! DEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR! YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ! Mücadele Birliði Okurlarý Ýkitelli

YÜREÐÝMÝZ DEVRÝM SAVAÞÇILARIYLA BÝRLÝKTE ATIYOR

B

izler, devrimci kurumlar olarak, iþçilere, emekçilere ve öðrencilere devrimci kültürü veriyoruz. Yükselen devrimci mücadeleye kültür ve sanat cephesinden katký sunuyoruz. Devrimci sanat merkezlerinde devrimci kültür vermek kadar devrim için, iþçilerin ve emekçilerin kurtuluþlarý için, sosyalizm için mücadele veren devrim savaþçýlarýný sahiplenmek de gerekiyor; çünkü, onlarýn gösterdiði yoldan yürümek bizim için onur vericidir. Bizler, 25 Nisan tarihinde sanat merkezimizde, Ölüm Orucu eyleminde ölümsüzleþen devrim ve komünizm savaþçýsý olan ve bütün hayatýný devrime adamýþ olan Sibelimizi bir etkinlikte andýk. Ýþçilerin ve emekçilerin kendi proleter kültürlerini aldýklarý sanat merkezimiz böylesine onurlu ve insanlýðýn özgürleþmesi için savaþan bütün devrimcilerin anýsýný sonsuza dek

yaþatacak ve yüreklerimizi onlarýn yüreklerinin yanýna koyarak burjuva kültüre karþý mücadele edeceðiz. Ayýþýðý Sanat Merkezi Ýkitelli

23


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.