s023

Page 1



KOMÜNÝST EÐÝLÝMLER apitalistler, onun sonsuzluðunu ilan etseler de, burjuva toplum geçici bir toplumdur. Tarihseldir; yani belli bir tarihsel dönemde ortaya çýkmýþtýr; bu dönem sona erdiðinde, biçimlendirdiði toplum da yerini, kapýyý çalan topluma terk eder. Her toplumun belli bir ekonomik temeli vardýr. Ve her ekonomik biçim de geçici olmuþtur. Evrim yasasý iþledikçe geçici olacaktýr. Kapitalist toplum, çeliþkili bir toplumdur. Proletarya ile kapitalistler arasýndaki uzlaþmaz çeliþki ve karþýtlýðýn egemenliðine dayanýr. Bu çeliþki, proletaryanýn zora dayalý devrimiyle çözülmedikçe egemen olmaya devam eder. Kapitalizmin geliþimine baðlý olarak uzlaþmaz çeliþkilerin olgunlaþmasý bizzat bu devrimi bir zorunluluk haline getirir. Kapitalist ekonomi uzlaþmazlýklarý kaçýnýlmaz olarak derinleþtirir, olgunlaþtýrýr. Üretimin gitgide toplumsal nitelik almasý ile özel mülk edinme arasýndaki çeliþki, en sonunda, toplumu köklü bir toplumsal alt üst oluþla karþý karþýya býrakýr. Kapitalizm nesnel olarak bir devrimi gündeme getirmekle kalmaz, bu devrimi baþaracak güçleri de geliþtirir. Fakat, kapitalizmi yýkacak öðeler, bu toplumun içinde serpilip, geliþtiði halde, burjuvazi kapitalizmi yýkacak tehlikeyi hep dýþarýda aramýþtýr. Oysa ki, burjuva toplum kendi sonunu getirecek çeliþkileri kendisi, yalnýzca kendisi üretir. Kapitalist üretim, ancak uzlaþmaz sýnýf karþýtlýklarýyla birlikte vardýr. Unutmamak gerekir ki, burjuvazi, ta en baþýnda, kendi karþýtýyla, proletaryanýn varlýðýyla eyerlenmiþtir. Geniþ kitleler kapitalizme karþý harekete geçiyorsa, burada komünist propagandadan daha fazlasý var. Burjuva toplumun varlýðý, çeliþkileri, ekonomik yýkýmý ve sosyal çöküþü geniþ kitleleri birleþmeye ve harekete geçmeye iter. Tüm bunlar kendiliðinden olur. Harekete geçen büyük bir toplumsal gücü burjuvazinin kendisi hazýrlar. Komünistler, hiçbir zaman, böylesine büyük bir oluþumu kendi propagandalarýna baðlamamýþlardýr. Gelmekte olan toplum, bu sistemin tüm gözeneklerinde kendini hissettiriyor.

K

Kapitalist ekonominin ilerlemesi, beraberinde komünist eðilimlerin doðmasýný da getirir. Ekonominin bir düzen ve denetime alýnmasý istemi, bir komünist eðilimdir. Kapitalist üretimde rekabet, üretim anarþisi, bunalýmlar, ekonomide yýkýcý sonuçlar yaratýyor. Üretici güçler, emek ürünleri ekonomik bunalýmlar sýrasýnda boþa atýlýr. Bunu önlemek için hiç bir þey yapýlamaz. Çünkü kapitalist ekonomi, anarþi içinde anarþiyle birlikte iþler. Ekonominin planlanmasý doðrultusunda kimi alanlarda adýmlar atýlsa da, kapitalist ekonomi, doðasý gereði denetim ve düzen altýna alýnamaz. Kapitalist üretim anarþisi, ekonomide egemenliðini sürdürür. Üretim anarþisinin ve ekonomik bunalýmlarýn yýkýcý sonuçlarýný git gide daha aðýr biçimde yaþayan toplumda buna karþý sesler daha çok yükselmeye baþlar: “Üretim artýk, bir denetim ve düzen altýna alýnsýn!” Bilincinde olsunlar olmasýnlar, bu, komünist eðilimdir. Üretimin denetim altýna alýnmasýnýn koþullarý da var, gerçekten var. Toplumsal üretimin ilerlemesi, bunun koþullarýný da yaratýr. Ancak bu, kapitalizmde olmaz. Üretim araçlarýnýn toplumsal mülkiyete dönüþtürülmesi, üretimin denetlenmesinin temel koþuludur. Özel mülkiyeti, toplumsal mülkiyete dönüþtürme ise, her bakýmdan olanaklýdýr. Toplumda komünist eðilimler, yaþamýn çok çeþitli alanlarýnda ortaya çýkar. Bunlardoða iliþkisidir. Kapitalist dan biri de, insan-d üretimin doðayý büyük ölçüde tahrip etmesi karþýsýnda; çok geniþ bir kitle, doðanýn ölümünü engellemek için harekete geçti. Doðanýn ölümü nasýl durdurulabilir? Ýnsan-doða iliþkisinde uyum nasýl saðlanabilir? Bu soruyu sormak hem bir zorunluluðun sonucudur -çünkü gezegenimiz ölüyor- hem de çözüm bilincini ifade ediyor. Peki kapitalizm varlýðýný sürdürürken, doðanýn ölümü durdurulabilir mi? Kapitalizmin ilerlemesi, gezegenimizdeki yaþamýn ölmesi demektir. O halde doðayý nasýl kurtarabiliriz sorusunu, kapitalizmden nasýl kurtulabiliriz sorusuyla birlikte düþünmeliyiz. Doðayý yýkýma götüren, bugünkü insan iliþkileridir; o zaman yapýlmasý gereken ilk eylem, bugünkü insan i-

liþkilerini deðiþtirmektir. Varolan kapitalist sistem içinde bu iliþkinin biçimi, insan-doða uyumuna aykýrýdýr. Bazen insanlar komünizmden kaçarken de komünist eðilimi taþýyabilir! Sosyalizm hedefinden vazgeçen ve yerine “ekolojik toplum”u koyan Kürt Ulusal Hareketinin durumu buna örnektir. Sözünü ettikleri “ekolojik toplum”u, insanýn doðayla uyumlu olduðu bir toplum olarak tasarlýyorlar. Ama böyle bir toplumun örgütlenmesinden önce, önündeki engelin kaldýrýlmasý zorunludur. Öyle burjuvaziye insanlýk çaðrýlarý yaparak ya da sýnýflar üstü bir orijinallikle “ekolojik-toplum” kurulmaz. Sosyalizmi ne kadar yadsýsanýz da, tanýmýný yaptýðýnýz toplum, komünist bir toplumdan baþka bir þey deðildir. Ýnsanýn doðayla barýþacaðý, iliþkilerini yeniden düzenleyeceði bir toplum, ancak komünist toplum olabilir. Üretim ve denetim bir düzen altýna alýnmadan insan-doða iliþkileri yeni bir temelde düzenlenemez. Kapitalizmin varlýðý ve sonuçlarý, toplumdaki komünist eðilimleri güçlendiriyor. Kapitalist ekonomi öylesine yýkýcý hale geldi ki -eskiyi yýkma anlamýnda deðil; insanlýðý, ulaþtýðý geliþme düzeyinden yoksun býrakma anlamýnda- en sonunda insanlar, tüm üretim sürecini denetim altýna alma zorunluluðuyla karþý karþýya kaldýlar. Karþýtýna dönüþme zorunluluðunu ve eðilimini yaratan kapitalist ekonominin kendisidir. Komünist hareketin toplumu etkisi altýna almasý salt komünist propagandadan ibaret olamaz; bundan daha fazlasýný burjuva toplum yapýyor. Komünist hareket, en geniþ anlamýyla kapitalizmi yýkan bir harekettir. Komünistler dýþýnda, toplumun geniþ kesimleri kapitalizmi yýkma eylemine katýlýyor. Zaten böyle olmasa kapitalizm yýkýlamaz. Baþlangýçta bir avuç proleter ve komünist, burjuvaziye karþý savaþýrdý; bugün, toplumun kendisi harekete geçiyor. Hiç þüphesiz bu, insanlýðýn ölüm kalým çizgisinde sürdürdüðü bir savaþtýr. Bugünkü topluma karþý geniþ bir toplumsal hareket yaratmada, komünistlerden daha fazla, sistemin kendisi büyük bir rol oynuyorsa, komünistler amaçlarýna daha çok yaklaþýyorlar demektir. Komünistler mücadelelerinde, bu noktayý kesinlikle göz önünde tutmalýdýr. Burjuvazi artýk halk kitlelerini bugünkü düzen içinde kalmaya ikna edemez; proletaryanýn amacý ise daha bugünden geniþ kitlelerin de amacý haline geldi. Proletarya, devrimci hedeflerini gerçekleþtirmede toplumun büyük bir kesimini yanýnda bulunduruyor. C.DAÐLI

3


KARÞI-DEVRÝMÝN KÜRESEL ÝÇ SAVAÞ ÖRGÜTLERÝ

B

ir yandan yükselen ayaklanmalar, diðer yandan deti daha iyi anlaþýlýr. NATO’nun Ýstanbul Zirvesi’nde yapýlan açýklamadan, ise emperyalist-kapitalist sistemin yaþadýðý yýbundan sonra iç savaþlara daha etkin müdahale edeceði, iç kýcý bunalým ve bunun sonucu olarak ABD tasavaþý sürdürecek biçimde yapýlanacaðý anlaþýlýyor. Kururafýndan 3. Dünya Savaþýnýn baþlatýlmýþ olmasý. Artýk geliþmenin bulunduðu aþama, sosyalizmin hiçbir biçimde en- luþ temeli anti-komünizm olan NATO, 90’lý yýllara kadar sosyalist ülkelere ve doðal olarak Varþova Paktý’na karþýtgellenemeyeceði bir aþamadýr. Bu durumda emperyalistler lýkla ifade edildi. Þimdi ise anti-komünizm, devrimleri ve ne yaparlarsa yapsýnlar daha büyük bir hýzla sona yaklaþayaklanmalarý engellemek için küresel iç savaþ örgütlenmemaktan kurtulamýyorlar. Irak Savaþý’na karþý milyonlarca si biçimini alýyor. NATO, kurulduðundan beri iç-savaþlara insanýn sokaða çýkmasýnda görüldüðü gibi, her bahanede gizli olarak ve deðiþik yollarla zaten sürekli müdahale ediyüzbinler, milyonlar sokaða çýkýyor, küresel bir baþkaldýrý yordu. Þimdi bu yönü belirginleþip, açýktan müdahale edeyaþanýyor. Devrim ve sosyalizm mücadelesinin, ayaklancek bir yönelimi var. Ýç savaþlara müdahale edecek tarzda malarýn sürekli büyümesi karþýsýnda, kaçýnýlmaz sonu gehareketli esnek ve etkili bir yapýlanma baþlatýldýðýnýn ilan ciktirmek için burjuva sýnýf küresel çapta iç savaþa giriþiyor. Bunun her türlü örgütlenmesi ve hazýrlýðýnýn arttýðý her edilmesi, sadece uzun süredir fiilen baþlamýþ olan adýmlarýn vardýðý bir aþamadýr. Son yýllarda burjuvazinin uluslarageçen gün görülüyor. 90’lý yýllara kadar Varþova Paktý’ný “tehdit” olarak gös- rasý çapta karþý-devrimci iç savaþ örgütlenmelerini büyük bir hýz ve çabayla oluþturmaya çalýþtýðý görülüyor. termeye çalýþan NATO’yu oluþturan emperyalistler, þimdi 90’lý yýllarýn baþlarýnda yapýlan kapitalizmin ölümsüzaçýk olarak NATO’nun yeni misyonunu, halklarýn toplumlüðü propagandasý, çok geçsal kurtuluþ mücadelesini meden, 10 yýl içinde, “kapiengelleme iþlevini, ilan etti. talizme ölüm” diyen milyon“Terörle Mücadele” adý alÜçüncü dünya savaþýnýn larýn sokaklarý doldurmasýyla týnda açýklanan yaklaþým, gündeme girdiði süreçte son buldu. Þimdi kapitalizdevrimlerin güçlendiðinin de min son nefeslerinin hissedilbir göstergesidir. Artýk buremperyalistler bir yandan diði bu dönemde kapitalizmi juvazinin ulusal devletleriayakta tutmak için denenen nin gücünün devrimcileri birbiriyle savaþa hazýrlanýrken suni teneffüs yöntemlerinden engellemeye yetmeyeceðini diðer yandan dünya halklarýna biri de küresel iç savaþtýr. görmesinin bir sonucu olaDünyanýn herhangi bir yerinrak, dünyanýn herhangi bir karþý iç-savaþ yürütmek için de meydana gelen bir devrim yerinde baþlayacak ayaklanve ayaklanmanýn küresel içmayý emperyalizm ve iþbirbirlikte örgütler oluþturup savaþ örgütlenmelerini oluþlikçi burjuvazi birlikte, dünhazýrlanýyorlar. Bu, proletarya ve turan burjuvazi tarafýndan ya gericiliði olarak saldýrýp bastýrýlmasý amaçlanýyor. bastýrmayý hedefliyorlar. Kaburjuvazi arasýndaki sýnýf Sadece basýna yansýyanpitalizmin yaþadýðý yýkýmýn lardan yola çýkarak, son yýlboyutlarýnýn sistemi yok esavaþýnýn sýnýf karakterinin larda burjuva sýnýfýn dünyadecek düzeyde olduðu ve yalýnlýðýnýn göstergesi ve nýn her yanýnda sayýsýz karbunun sonucunda meydana þý-devrimci iç savaþ örgütleri gelecek ayaklanma ve devayný zamanda da yaþanacak oluþturduðunu çok rahat olarimlerin de çok güçlü olacaiç savaþýn þiddetinin rak söyleyebiliriz. NAðý düþünüldüðünde, iç savaTO’nun Ýstanbul Zirvesi’nde þýn küresel boyutlarý ve þid-

habercisidir.

4


yeni “güvenlik” anlaþmalarý açýklandý. “Terörle Mücadele”, “güvenlik” anlaþmalarý olarak açýklanan küresel iç savaþ örgütlenmelerinin en önemlisi NRF (Acil Müdahale Gücü)’dir. Dünyanýn en büyük uluslararasý silahlý örgütü olan NATO’nun iç savaþ örgütü misyonun belirgin olarak öne çýkmasý, küresel iç savaþýn baþlatýlmasýnda en önemli adýmdýr. NATO Zirvesi’ni izleyen günlerde MÝT-FBI tarafýndan “Terörle Mücadele Merkezi” oluþturulacaðý ve diðer ülkelerin de buradan yararlanacaðý açýklandý. Bunu izleyen günlerde de Ýsrail’in Türkiye’ye helikopterle suikast yapmayý öðretmek için teklifte bulunduðu açýklandý. NATO Zirvesi ve sonrasýnda yoðunlaþan bu adýmlarýn öncesi de var. NATO üyesi ülkelerin dýþiþleri bakanlarýnýn 12-13 Haziran 2003’te yaptýklarý toplantýda, Türkiye’de “Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi” kurulacaðý kararlaþtýrýlýp uygulanmaya baþlanmýþtý. Bu merkezin çalýþmalarýndan Barýþ Ýçin Ortaklýk (BÝO) ve Akdeniz Diyaloðu ülkelerinin de yararlanabileceði belirtiliyor. Küresel iç savaþa yönelik bu faaliyetlerin NATO ile sýnýrlý olmadýðýný da belirtelim. Bunlardan biri, ilk kez Eylül 2000’de Prag’da yapýlan anti-kapitalist gösteriler karþýsýnda görev alan Avrupa Elit Polis Gücü’nün kurulmasýydý. Daha sonralarý, Latin Amerika Ortak Müdahale Gücü’nün ABD’nin desteðiyle kurulmasýnýn kararlaþtýrýldýðý basýna yansýdý. Bir baþkasý ise, Türkiye’nin önerisiyle 12 Balkan ülkesince, Sýnýr Aþan Suçlarla Mücadele Bölge Merkezi bünyesinde “Terörle Mücadele Görev Gücü”nün kurulmasý. Yine bir baþkasý, AB ülkelerini kapsayan AB Ýstihbarat Merkezi (SÝS)’nin kurulmasý. Bir diðeri Nisan 2004’te toplanan G-5 (Almanya, Fransa, Ýngiltere, Ýtalya, Ýspanya) “Terörizmle Mücadele Zirvesi” beþ yeni AB üyesi ülkenin katýlmasýyla yapýlýyor ve toplantýda Europol’ün güçlendirilmesi” Terörle Mücadele Bilgi Bankasý”nýn kurulmasý vb. kararlar alýnýyor. Son basýna yansýyan ise, Temmuz sonlarýndaydý; Ýngiltere’nin özel kuvvet birimi oluþturacaðý, dünya çapýnda operasyon yapma yetkisinin olacaðý, CIAMOSSAD gibi müttefik istihbarat örgütleriyle de iþbirliði yapacaðý belirtiliyor. Son yýllarda yaþanan baþka bir geliþme ise, ABD’nin dünyanýn bir çok bölgesinde cezaevleri olduðu haberleridir. Bir çok ülkede tutuklamalar yaptýðý ve bunun yaygýnlaþtýðý ise bilinen bir geliþmedir. Bunlar yapýlýrken, ABD askerlerince iþlenen suçlardan dolayý ABD yasalarýnca suçlu görülmemeleri, baþka bir ülke ya da uluslararasý mahkemelerce yargýlanmalarýnýn kabul edilmemesi dünyanýn her yanýndan tutuklananlarýn herhangi bir yasal statüye baðlý olmadan yasa dýþý olarak tutuklanmalarý ve zindanlarda tutulmalarý küresel iç savaþ uygulamalarý olarak görülmelidir. Emperyalizmin dünya halklarýna karþý yürüttüðü saldýrýlarda, son dönemde en çok duyulan Büyük Ortadoðu Projesi ve Temmuz 2004’de ABD senatosunda 200 milyon dolar bütçeyle onaylanan Afrika Projesi’nin küresel iç savaþla

bütünlüklü olduðu açýktýr. Ortadoðu’da baþta Filistin Devrimi’nin, Afrika’da ise en baþta, geliþecek devrimlerin hedef alýndýðýný görmek için kahin olmak gerekmez. Burjuva sýnýfýn uluslararasý alanda gerçekleþtirdiði bu örgütlenmelerin sayýsý ve kapsamý her geçen gün artýyor. Bu, birçok devleti bir araya getiren örgütler dýþýnda, ayrýca, sadece Türkiye’nin 50 civarýnda ülkeyle yaptýðý ikili anlaþmalarýn, en baþta devrimcileri hedeflediði ve bu anlaþmalarýn sayýsýnýn daima arttýðý göz önüne alýnýrsa, burjuva sýnýfýn küresel çaptaki iliþkileri ve korkusu daha iyi anlaþýlabilir. Bu örgütlenmeler oluþturulurken ve anlaþmalar yapýlýrken çoðu kez El Kaide bahane gösteriliyor. Bu süreçte emperyalizm küresel saldýrýlarýnda El Kaide’yi kullanarak her ihtiyaç duyduðu yerde malzeme yaratýyor. El Kaide gibi bir araç kullanmalarýna raðmen, atýlan adýmlarda burjuva sýnýfýn halklara yönelik saldýrýlarýnýn sýnýfsal karakteri gizlenemiyor. “Sýnýf egemenliði kendini artýk ulusal bir üniforma altýnda gizleyemez. Ulusal hükümetler proletaryaya karþý ancak bir bütün oluþtururlar” diyordu Marx. Bu sözler Komün’den bugüne sayýsýz örnekleri ile yaþam tarafýndan doðrulandý. Bugünün proletaryasý ve ezilen halklarý karþýsýnda burjuva sýnýfýn dünya çapýnda karþý-devrimci iç savaþ örgütleri oluþturmasýyla daha açýk olarak yaþanýyor bu tespit. Artýk burjuva sýnýf, çoðu durumda ulusal üniformalara hiç ihtiyaç duymadan açýk uluslararasý karþý-devrimci örgütlenmeleriyle sýnýf egemenliðini sürdürmeye çalýþýyor. Üçüncü dünya savaþýnýn gündeme girdiði süreçte emperyalistler bir yandan birbiriyle savaþa hazýrlanýrken diðer yandan dünya halklarýna karþý iç-savaþ yürütmek için birlikte örgütler oluþturup hazýrlanýyorlar. Bu, proletarya ve burjuvazi arasýndaki sýnýf savaþýnýn sýnýf karakterinin yalýnlýðýnýn göstergesi ve ayný zamanda da yaþanacak iç savaþýn þiddetinin habercisidir. Lenin’in “Tüm dünya burjuvazisi yaklaþan iç savaþta, proletaryanýn ezilmesini hazýrlamak için var gücünü toplayarak korkunç bir enerji, ruh, kararlýlýk harcayarak, hiçbir canilikten kaçýnmadan ülkeleri açlýða ve tamamen yok olmaya mahkum ediyor” diyerek, iç savaþýn þiddetine dikkat çekmesinden bugüne kadarki silah ve savaþ teknolojisinde ve sermayenin yoðunlaþmasýndaki geliþmeler de göz önüne alýndýðýnda yaþanacaklarýn oluþturacaðý yýkým daha iyi anlaþýlabilir. Bu durum karþýsýndaki görevlere dikkat çeken Lenin, “Kitleleri iç savaþta burjuvaziyi yenmenin kaçýnýlmazlýðý ve gerekliliði bilinciyle eðitmek gerektiðini, bütün politikayý bu hedefin bakýþ açýsýndan hareketle aydýnlatmak, ortaya koymak ve çözmek gerektiðini” belirtiyor. Bugün proletaryanýn ve ezilen halklarýn enternasyonal birliðinin, Che’nin enternasyonal savaþçýlýðýyla hayata geçirilmesi, karþý-devrimci iç savaþlarý yenmemiz de zorunludur. Bu ancak her ülke halklarýnýn kendi devrimlerini yükseltmeleri koþuluyla baþlatýlabilir.

5


VENEZUELLA’DA CHAVEZ’ÝN MAYINLI YOLU

V

enezuella’da, tüm dünya emekçilerinin sonucunu merakla beklediði önemli geliþmeler oluyor. Sýrtýný sokaðýn gücüne ve yoksullara dayayan Hugo Chavez Frias, 15 Aðustos günü, oturduðu koltuðu, devlet baþkanlýðýný bir kez daha halkýn onayýna sundu. Bu yönlü talep, ülkenin burjuvalarýndan gelmiþ, referandum için sýký bir kavga verilmiþti. Haber tekelleri konuyu; “Bu referandum, yükselen petrol fiyatlarýna etkide bulunacak” biçiminde bir hafiflikle ele alsa da, emperyalizm referandum sonuçlarýný, endiþe ve umut içinde bekledi. Sonuç, burjuvalarýn hüsraný oldu. Chavez, referandumdan zaferle çýktý. Ýlk açýklanan rakamlara göre, Chavez’in devlet baþkanlýðýnda kalmasýný isteyenlerin oraný %58. Referandum’dan hemen önce, dünyanýn saygýn “sol aydýn ve bilim adamlarý” Chavez’e destek sunduklarýný açýklayan bir bildiriye imza atmýþtý. Venezüella, her yönüyle, dünya proleter hareketin deðerlendirmesi, incelemesi gereken önemli deneyimler, dersler içeriyor. 1998’de Chavez’in baþkanlýða seçilmesi ve þimdi de bir referandumla devam eden bu geliþmeler, elbette reformistlerin de ilgisini çekiyor. Oysa Latinler, þu an tüm dünya için bir devrim laboratuarý haline geldi. Ve reformistler, bu engin orman içinden, yýrtýcý olaný deðil, uysal ve evcil görüneni seçmekteler. Bir yandan 40 yýldýr savaþan FARC var. Ama hayýr, reformistlerin ilgi alanýna bunlar deðil, “iktidar istemiyoruz” diyen Zapatistalar girer. Bolivya’da, boyunlarýna dinamit lokumlarý asýp baþkente yürüyen iþçilerle deðil, Arjantin’in “aþk ve tango” günleriyle ilgilenirler. Ve ayný reformist tayfa, “Biz de Chavez’i destekliyoruz” diyor. Öyleyse, ne mutlu Chavez’e!! Ama, belirtmek gerekir ki, salt reformistler o “çok deðerli” desteklerini esirgemiyor diye, ne Venezuella deneyimini gözden ve deðerden düþürmek doðrudur, ne de Chavez’in yaptýklarýný. Artýk adý Chavez’le birlikte anýlan Venezüella emekçi hareketini incelerken, Marksist yöntem, yüzeysel olguculuk kadar, kaba dogmatizmi de aþmak zorundadýr. Yüzeysel olgularla yetinenler, bir hareketin önderinin söylediklerine, niyetine, partilerin güç oranlarýna ve sokaklara yansýyan seçim rakamlarýna bakarak, þurda neden burada sonuç bulmaya çalýþýrlar. Kaba dogmatizm için geçerli olan tek þey, düþünce kalýplarýdýr. Seçim zaferiyle baþlayan ve referandumla devam eden bir süreçte, ne bir silahlý halk ayaklanmasý, ne de saf bir proleter program göremeyen dogmatikler için Venezüella, tarihi önemi olmayan, inceleme ve ilgilenmeyi haketmeyen bir “aldanýþ”týr. Oysa Marksizm, emekçi bir hareket sürecini incelerken, en büyük önemi, yýðýnlarýn tarihsel inisiyatiflerine verir, bu inisiyatiften öðrenir, dersler çýkarýr.

Ýstisnalar ve Kurallar Venezüella deneyiminden çýkarýlacak dersler nelerdir? Öncelikle sosyal-reformizm bu deneyimi, kendi sosyal, politik konumlarýný haklý çýkarabil-

6

mek adýna, baðýmlý kapitalist ülkeler için bir model gibi sunuyor. Geçmiþin sosyal-reformistleri, “sosyalizme barýþçýl geçiþ” teorisiyle varlýklarýný temellendirirlerdi. Þimdikiler, sosyalizmi bile aðýzlarýna almýyorlar, “neo-liberalizme karþý barýþçýl direniþ” söylemleriyle avunuyorlar. Ýster “barýþçýl geçiþ”, isterse “barýþçýl direniþ”, sosyalreformizmin yolu deðiþmiyor. Devrimler olmadan, gürültüsüz-patýrtýsýz, seçimler ve parlamento gibi “akýlcý” yollarla, kapitalizmin söküðünü gediðini kapamak. Oysa ki, biraz sonra göreceðiz, Venezüella’da sýnýf mücadelesi hiç de gürültüsüz patýrtýsýz ilerlemiyor. Bir baþka Latin ülkesinde, Brezilya’da Lula’nýn baþkanlýk ettiði PT (iþçi Partisi)’nin seçimlerindeki zaferi, bu sosyal-reformist bakýþa çok daha fazla uyuyor. Brezilya’da baþkanlýk koltuðunu kapan PT’nin ise, içler acýsý hali o kadar ortada ki, sosyal reformizm ipliði pazara çýkmasýn diye, PT’yi deðil, Chavez’i ön plana çýkartýyor. PT, iktidara gelir gelmez, IMF’nin, bankalarýn, finans oligarþisinin oyuncaðý oldu. Chavez de ayný yolla, evet, seçimle iþbaþýna geldi. Fakat PT gibi, emperyalist sermayenin oyuncaðý olmadan, Devlet Baþkanlýðý mevzisinde ileri adýmlar atarak, kendi arzu-hilafýna raðmen, ülkeyi bir halk devrimi sürecine soktu. Ancak bu yol, devrime giden yolun bir seçim zaferiyle start almasý, baðýmlý ülkeler için bir istisna olabilir, bir yasa ya da model deðil. Sosyalizme barýþçýl, ya da seçim yoluyla geçme olanaðýnýn, daha 19.yy’da tükendiðine iþaret eden Engels, o zaman bu barýþçýl geçiþin önündeki en büyük engelleri tanýmlamýþtý: bürokrasi ve militarizm. Bugün Chavez, baþkanlýk koltuðunda ve kongrede aldýrdýðý kararlarýn hayata geçmesinde, yine ayný engellerle karþýlaþýyor: militarizm ve bürokrasi. Bu büyük engellere, iþbirlikçi tekelciliðin tüm toplumun gözeneklerini kapatan mali gücü ve ABD emperyalizminin dolaysýz desteði de eklenmelidir. Chavez’in “barýþçýl yolu”ndaki bu mayýnlar her adýmda patlýyorsa; bu, “barýþçýl geçiþi” deðil, bir dizi devrimi ve iç savaþý göze almadan -deðil sosyalizme geçmek-, yoksullar adýna tek bir adým bile atýlamayacaðýnýn en saðlam kanýtýný oluþturuyor. Öyleyse, Chavez’in deneyimini bir istisna yapan, onun “barýþçýl geçiþ” olmasý deðil, bu devrimci sürecin bir seçim baþarýsý ile baþlamýþ olmasýdýr.

Halký Chavez’in Destekçisi Yapan Nedenler Bu özgürlük nereden kaynaklanýyor? Venezüella’da böyle bir devrimci deneyimi seçimle baþlatan tarihsel koþullar nelerdir? Bunu, Chavez’in “Bolivarizm”inin tarihsel zemininde aramakla baþlayalým. Venezüella, Bolivarizmin doðuþ yeridir. 1821’de, Simon Bolivar önderliðindeki baðýmsýzlýk hareketi, yüzyýllar süren Ýspanyol ve Portekiz sömürgeciliðine karþý bütün Latin halklarýný birleþtirme hedefiyle yola çýkmýþtý. Yerli halklarýn, kölelerin, yoksullarýn katýlýmýyla Bolivarcý hareket, ülkeleri baðýmsýzlýk yoluna taþýdý. Köylü nüfusa dayanan bu halkçý (popülist) hareket, o günden bu yana, üzerinde herkesin miras hakký ilan ettiði bir efsaneye dönüþtü. Sömürgeciliðe ve emperyalizme karþý “baðýmsýzlýk” temelinde tüm Latin’lerin birliði için yola çýkan her siyaset, bayraðýn üzerine Bolivarizm’i yazdý. Latin kýtasý için, Bolivar’dan sonra ikinci ölümsüz efsane Che oldu. Küba devriminin etkisi, 1960’larda yavaþ yavaþ kýtaya yayýlýyorken, CIA darbeleri eliyle bu ülkeler üzerindeki ABD egemenliði pekiþti. Fakat, devrimde zafer kazanmýþ bir ülkenin bir komünist önderi, rahat bakanlýk koltu-


ðunu býrakýp, Latin ülkesinin daðlarýnda, elde silah savaþarak öldüðünde, devrim düþüncesi asýl o zaman tüm kalpleri ve beyinleri fethetti. Latinlerin kahredici yoksulluðuna tezat olacak þekilde atalet ve konformizm bataðýndaki komünist partiler, Che’nin savaþýyla birlikte büyük sarsýntýlar geçirdiler. Komünist partilerin Latin ülkelerindeki konformizmi nereden ileri geliyordu? Bunun iktisadi ve kültürel zeminleri var. Latin ülkeleri, birinci ve ikinci dünya savaþý dýþýnda kalarak, bu yýkýmýn uzaðýnda büyük sanayi atýlýmýný gerçekleþtirdi. Avrupa ve Asya’nýn bu savaþlarda yaþadýðý yýkým, Arjantin, Brezilya, Þili, Venezüella gibi sanayiye dayalý Latin ülkelerinin iþine yaradý. Kahve, kauçuk gibi bu kýtaya özgü önemli ticari mallarýn ihracatý da, bu ülkelerin sermaye sýnýfýna uzun süre tatlý karlar saðladý. Bu tatlý karlarýn serasýnda, küçük-burjuvalar ve iþçi sýnýfýnýn bir kýsmý, sosyal-reformizmin güçlü toplumsal zeminlerini oluþturdular. Latinler, Che ile birlikte devrimci bir kýta olarak dünya sahnesine çýkmadan önce, bu kýtadaki en þiddetli mücadeleler, burjuva klikler arasýnda yaþandý. Kolombiya ve Venezüella, bu þekilde, iki farklý burjuva partinin, bir yanda liberallerin, diðer yanda kiliseye dayanan muhafazakarlarýn, yýllar süren kanlý çatýþmalarýna sahne oldu. Benzer kavgalar, Arjantin ve Brezilya’da, sömürgecilik döneminin büyük malikaneleriyle omuzdaþ kilise egemenliðinin kýrýlmasý için mücadele veren sanayi kapitalistlerinde de görüldü. Her seferinde liberaller, köylüleri ve iþçi sýnýfýnýn bir kýsmýný kendi yanýna çekti. Buradan, Latin ülkelerine özgü, burjuva “popülizm”i doðdu. Bu popülizm karþýsýnda KP’ler, politik güç ve baðýmsýzlýklarýný koruyamadýlar. Latin KP’lerini konformizme sürükleyen bir diðer etken, iþçilerin çoðunun göçmen Avrupalýlardan oluþmasýdýr. Köylü kitleler ise, daha çok, Afrikalý kölelerin torunu

melez ýrktan ve yerli halklardan oluþuyordu. Avrupalý “yüksek” kültüre özgü küçümsemeyle Latin KP’leri, Latin köylülerine uzak kalýrken, bu alaný burjuva popülizmi sonuna kadar kullandý. 60’larla birlikte, artýk çok þey deðiþmiþti. Emperyalist baðýmlýlýða paralel, sanayide ve toprakta ilerleyen tekelcilik, yerli köylüleri isyanla, kentleri ise iþsizlik ve yoksulluk çukuruyla tanýþtýrdý. Küba devriminin de katkýsýyla, bu deðiþen hava týpký bir atmosfer gibi kýtanýn her köþesinde solunuyor olsa da, KP’ler konformizmin bataðýndan çýkýp da bu deðiþime ayak uyduramadýlar. Che’nin savaþý, benzin deposuna düþen kývýlcým oldu. Küba ve Che devrimlerini en derinden hisseden ülkelerden biri Venezüella oldu. Che’den sonra, ikinci bir Kübalý önder, “devrimci Papaz” Camillo Torres, Kübalý ve Venezüellalý devrimcilerden oluþan bir savaþ birliðiyle, ülkeye giriþ yaptý. Buna ek olarak, Che’nin ölümünden etkilenen bir grup, Venezüella KP’den koparak, Douglas Bravo önderliðinde halk savaþý baþlattý. Özellikle Bravo’nun halk savaþý, KP’nin direnciyle karþýlaþtý. Ama bu çeliþme, her iki taraf için de felaketle sonuçlandý. Gerilla hareketi yenildi, KP güç kaybetti. 90’lý yýllarda artýk, Venezüella’da halk hareketine öncülük edebilecek bir güç kalmamýþtý. Oysa, ayný yýllar, bir avuç sermaye grubunun; petrolden tarýma, ulaþýmdan haberleþmeye kadar toplumun tüm damarlarýný týkayan bir tekelci egemenlik kurduklarý yýllar oldu. Kýsa sürede Venezüella, yoksullarýn nüfusuna oraný en yüksek Latin ülkesi haline geldi. Venezüella, sonunda gerilla gruplarýnýn darmadaðýn olmasýyla biten bir iç savaþ deneyimi yaþadý. Petrol gelirlerinin serasýnda yetiþen burjuva ve küçük-burjuvalar, devrimci havayý daðýttý. Gerilla gruplarýnýn daðýlmasý ve gerilla önderlerinin yasal konumlara çekilmesiyle bir dönem sona erdi. Ayný dönem, en baþta petro-kimya endüstrisinde çalýþan tuzu kuru iþçilerin toplandýðý CTV sendikasýnýn tümüyle liberal parti güdümüne girmesiyle sonuçlandý. Daðýlmýþ silahlý devrimci güçler ve burjuva etkiye girmiþ bir iþçi örgütü. Geriye kalan son mücadele azmi ve enerjisi, 89’daki büyük ayaklanma ile kýrýldý. Özelleþtirmeleri protesto etmek için baþkent Caracas’ta toplanan emekçilerin üzerine, ordu birlikleri ateþ açtý. Burada bine yakýn kayýp verildi. Proletarya, kendisine on yýl kaybettiren geliþmeleri adým adým böyle yaþadý. Emekçiler, hele tarihi yenilgiler yaþamýþlarsa, yeniden tayin edici saldýrýya geçmeden önce, güçlerini toparlamak, soluklanmak ve sýnamak ihtiyacý duyarlar. Venezüella’da 1998 yýlýnda Chavez’i baþkanlýða taþýyan seçim zaferinde, iþte, emekçilere hakim olan bu havanýn etkisi vardý. Yoksullar, burjuva demokrasisine inançlarýndan dolayý de-

ðil, -on yýllarýn iç savaþ ve çatýþmalarýnýn verdiði bilinçle-, kendi özgüçlerini toparlamak, sýnamak ve buradan alýnan güçle yeniden ataða kalkmak için bu yolu kullandýlar. Emekçileri seçimlerde Chavez’e yönlendiren bu duyguda, Chavez’in bir ordu mensubu olmasýnýn da büyük etkisi vardý. Chavez, ordu içindeki alt düzey subaylardan oluþan, uzun yýllar gizli kalan bir hareket baþlatmýþtý. “Ulusal Baðýmsýzlýk ve Bolivarizm” ideolojisini temel alan bu hareket, 92 yýlýnda, ordunun küçük bir kýsmýnýn desteklediði bir hükümet darbesiyle tarih sahnesine çýkmýþtý. Baþarýsýz darbe, Chavez ve arkadaþlarýnýn iki yýl hapis yatmasýna neden oldu. Serbest kalýr kalmaz, eski gerilla lideri ve solcu aydýnlarla bu hareketi devam ettiren Chavez, seçimlerde halka, ordunun bir kýsmýnýn desteðini garanti ediyordu. Yoksulluðun aðýr pençesinde çýrpýnan, örgütleri daðýlmýþ, devrimci araçlarýndan yoksun býrakýlýp yorgun düþmüþ milyonlarca emekçi, günlükacil ihtiyaçlarýný devletin imkanlarýyla gidermeye söz veren üstelik bunu, ordunun bir kýsmýnýn desteðiyle vaad eden; cüretini baþarýsýz bir darbeyle ve hapisle kanýtlanmýþ olan Chavez’e oy vermeyi, o anýn koþullarýna göre, sonuç vaad eden bir yol olarak gördüler. Baþlangýçta, proleter bir programdan çok uzak, yalnýzca devletin imkanlarýný seferber ederek yoksulluk çeken halkýn ihtiyaçlarýný karþýlama sözü veren Chavez, bu haliyle, ne burjuvalarý ürküttü, ne de küçükburjuvalarý. Ne de olsa Latinler, bu türden bir çok “popülist” politikacý görmüþtü. Sonuçta bu popülizm her zaman, sermaye egemenliðinin daha da pekiþmesine, milyonlarca emekçiyi burjuvazinin kanatlarý altýnda toplamaya yaramamýþ mýydý? Üstelik Chavez, çok ileri gitmeye kalkarsa, IMF, ABD, olmadý, ordu ve bürokrasi onun kulaðýný çekiverirdi! Deneyim bunu gösteriyordu. Ama, sermayenin unuttuðu bir þey vardý: Nüfusun %80’ini oluþturan yoksullarýn alttan gelen büyük devrimci baskýsýnýn ne denli etkin olabileceði…

Yoksullarýn Chavez’e Çizdiði “Kader” Yolu Chavez, 2001 yýlýna dek, biçimsel demokratik deðiþimlere odaklandý. Seçim yasasýnda deðiþiklikler ve kimi anayasal düzenlemeler oldu. Bu deðiþimler burjuva saflarda, kimi homurdanmalara, itirazlara yol açsa da, biçimsel demokratik deðiþim alanýnda kaldýðý sürece, hayati önem teþkil etmedi. Bu sayede, emekçilerin “deðiþim” özlemleri -tekelcilik her alanda egemen kaldýðý sürece- bu biçimsel demokratik önlemlerle giderilmiþ olacaktý; ama Chavez, 2001’de, hem emperyalizm, hem de iþbirlikçi tekelcilik açýsýndan “hayati” önem taþýyan üç adým

7


attý. Yoksullarýn durumunu biraz olsun düzeltmek için zorunlu hale gelen bu adýmlarýn birincisi, Küba’dan yoksullar lehine sosyal destek alabilmek için, bu ülkeyle ekonomiksiyasal iliþkiye girilmesiydi. Chavez’in attýðý ikinci hayati adým, emperyalist-tekeller lehine petrol fiyatlarýný sürekli düþük tutan OPEC’e, eski bir gerilla lideri olan Ali Rodriguez’i baþkan seçtirmesiydi. Ve üçüncüsü, Venezüella’da ekonomi için her þey demek olan ve bugüne kadar kolektif kapitalist devlet mülkiyeti altýnda bütün burjuva sýnýfý koca bir meme gibi doyuran devlet petrol tekeli PDVSA’ya el atmasý oldu. Sonrasý, herkesin iyi bildiði bir öykü: PDVSA’da patlayan çeliþkiler, karþý-devrimin askeri darbesi, darbenin yýðýnlarýn tarihi inisiyatifiyle geri püskürtülmesi ve bunun Chavez’e daha ileri adýmlar atmak için vesile olmasý… Ama, her adýmda çatýþma, karþýlýklý tehditler, yýðýnlarýn sokak gösterileri, militarizmin ve bürokrasinin zorla kýrýlan direnci… kýsaca devrimin derinleþmesi. Nisan 2002, kritik bir dönemeç oldu. ABD’nin desteðindeki askeri darbe ile baþkanlýk koltuðunu kaybeden Chavez, emekçi yýðýnlarýn kendiliðinden, tarihsel inisiyatifi sayesinde, 48 saat sonra bu makama yeniden oturdu. Bu tarih ayný zamanda siyasi iktidar yapýsýnda, yani bürokrasi ve militarizmde, tekelci burjuva egemenliðin kýrýlýp, kocaman bir çatlaðýn ortaya çýktýðý tarihtir. Denilebilir ki siyasi iktidar üzerindeki tüm sýnýf dengeleri deðiþmiþtir. Halk, bu egemenlik aygýtýnýn bir kýsmýný kýrdý ve yine bir kýsmýna bu sayede egemen oldu. Halkýn demokratik devrimi, tamamlanabildi mi? Hayýr. Bu sürecin tamamlanmasý demek, bilimsel anlamýyla “bütün iktidarýn” emekçilerin ellerine geçmesi demek. Yani, salt siyasi alanda deðil, iktisadi alanda da tekellerin egemenliðinin maddi temellerini ortadan kaldýrmak, tekelci þirketlere, fabrikalara, bankalara, topraklara ve ulaþým-haberleþme araçlarýna el koymak. Nisan 2002, bütün sýnýf dengelerini altüst ederek, bir dizi devrimci geliþmeye yol açtýysa da, Chavez, “bütün iktidarý fethetmek” konusunda, bir silahlý ayaklanmayla deðil, bir seçimle gelmiþ olmanýn güçsüzlüðünü yaþýyor. Sonuçta, bir devrimin halka neden gerekli olduðunun güçlü bir kanýtý. Eðer Chavez, salt biçimsel demokratik deðiþimlerle kalsaydý, bugün iktidarý pekiþtiren referandumu, emperyalist ve iþbirlikçi tekelci sermayenin muazzam maddi gücü karþýsýnda kazanamazdý. Fakat o, evet, bu adýmlarla kalmadý. Bir dizi devrimci geliþmeye yol verdi. Darbenin soruþturulmasýndan sonra, bürokrasi ve militarizmi güçten düþüren adýmlar attý. Tüm yoksul mahallelerde, buralarýn toplumsal sorunlarýný halletmek konusunda, biçimsel deðil, gerçek bir otori-

8

teyle donatýlan “Bolivarcý Gruplar” ve komiteler oluþturdu. Kýsa sürede milyonlarca emekçiyi kapsayan bu komiteler, milislerle desteklendi. Dahasý, orduyu, yoksul halkýn bu komiteleriyle yakýn iliþkiye soktu. Askerler ve alt düzey subaylarla, bu komitelerin ve yoksullarla ilgili yürütülen tüm toplumsal faaliyetlerin içinde etkin görevler verdi. Bu sonuncusu, militarizmi ve burjuva egemenliði silahlý güçler içinde kýrýp parçalamak açýsýndan, muazzam bir deneyim oluyor. Ancak, burjuva devletin bir ordusu, alttan gelen büyük devrimci baský ve üstten gelen ayrýþtýrýcý baský ona eþlik etmeksizin, salt demokratik yollardan çözülemez. Sokaklarý dolduran milyonlarca yoksulun tarihi inisiyatifinin estirdiði devrimci rüzgar, kýþlalarýn kapýlarýndan, karanlýk koridorlarýndan sýzarak, orduya bir “taze bahar havasý” taþýyor. Öte yandan, burjuvaziye satýlmýþ, yozlaþmýþ ve züppeleþmiþ komutanlarýn karþý-devrimci emirleriyle, Chavez ve ona baðlý alt düzey komutanlarýn “halkla bütünleþme” çaðrýlarý arasýnda sýkýþan ordunun disiplin temeli ve emir-komuta zinciri daðýldý. Reformizmin, seçimlerle elde edilen bir zaferin sadece küçük bir adým oluþturduðunu, bir dizi devrimci geliþme olmaksýzýn, kazanýlan bu zaferin de gelip geçici olacaðýný anlayabilmesi için, bu deneyimden ders çýkarýp çýkarmayacaðýný bilemiyoruz. Ama Venezüella emekçi hareketi, burjuva orduyu kazanmak için, salt yasalarýn, genelgelerin yetmediðini kavramýþ görünüyor. Bürokrasinin ise her adýmda direniþi devam ediyor. En zengin %1’in, ülkenin topraklarýnýn %60’ýna sahip olduðu Venezüella’da Chavez, devlete ve büyük malikanelere ait olan, ama kullanýlmayan topraklarý, köylülere daðýtmaya baþlayýnca, yerel mahkemelerin burjuva uþaðý yargýçlarý, bu geliþmeyi engelleme yoluna girdiler. Öte yandan baþkentin valisi, Chavez karþýtý eylemlere destek vermeye, emri altýndaki polisleri emekçilere karþý kullanmaya devam ediyor. Geçen Mayýs ayýnda Chavez’e karþý bombalý bir suikast giriþimi oldu. Olayýn suçlusu, karþý-devrimci baþkent polisi teþkilatýnda koruma altýna alýndýðýndan, Chavez yanlýsý ulusal muhafýz güçleriyle çatýþma çýktý. Demek ki Chavez ve Venezüella deneyimi, silahlý bir ayaklanmayla deðil, seçimle baþlayan bir halk devrimi sürecinin, hiç de sancýsýz, risksiz geçmeyeceðini; tersine, birincisine oranla, tüm maddi olanaklarýný elinde tutmaya devam eden burjuvazinin -elindekiler zorla alýnmadýkça asla vazgeçmeyeceði- sayýsýz karþý-devrim giriþimleri karþýsýnda, emekçi hükümetin her an yenilme ve ezilme tehlikesini daha çok barýndýrdýðýný; sonuç olarak, bir devrim sürecinin, eðer öyle adlandýrýlarak suçlanabilecekse, “en macera-

cý” biçimini bize gösterir. Chavez, bir silahlý halk ayaklanmasý yoluyla tüm bürokratik ve militarist aygýtý daðýtýp, halký burjuvazinin bütün maddi ve siyasi iktidarýna el koyma yoluna sokmak yerine, emperyalizmin müdahale tehditlerini savuþturabilmek için, biçimsel bir demokratik yol izleyerek, yeterince cesaretli ve kararlý olmayan adýmlar atarak, esas bunu yaparak, emekçilerin tarihi devrimci inisiyatifini belirsiz bir maceraya sürüklemiþ oluyor. Son referandum kararý, böyle bir maceraydý. Neyse ki ucuz atlatýldý. Çoðunun sahte olduðu mahkemeler tarafýndan tespit edilen imzalarla burjuvalar, ülkeyi aylarca oyalayan bir referandumu Chavez’den kopardýlar. Referandum’un yarattýðý politik ortamdan, Chavez kadar, burjuvalar da yararlandýlar. Ve, ellerinde büyük maddi imkanlarý, emekçilerin bilincini bulandýran yaygýn haberleþme araçlarý bulunduðu sürece, geleneksel toplumsal iliþkilerini kullanarak burjuvazi, artýk ustasý olduðu bu seçimler alanýnda kendi gücünü pekiþtirmek için yararlanmasýný her zaman bilir. Bu yýlýn baþýnda burjuvazinin iki ay boyunca sürdürdüðü “genel grev”, baþarýsýz olmuþ ve onun gücünden çok þeyleri alýp götürmüþtü. Referandum, burjuvazi için bir son deðil, daha cüretli adýmlar atmasý için bir sýçrama tahtasý olabilir. Son çarpýþmadan önceki son barýþçýl durak. Artýk Venezüella’da devrimin, tüm barýþçýl yöntemleri býrakýp “bütün iktidar”ý ele almaya zorlanacaðý bir aþamaya gelmiþ bulunuyoruz. Bu aþamadan geçmek kaçýnýlmazdý. Referandum, bu kaçýnýlmaz çatýþmayý, uzaklaþtýrmadý, aksine daha da yakýnlaþtýrdý. Zaten, demokrasi denen þey, proleter iç savaþý daha hýzlý olgunlaþtýrmaktan baþka ne iþe yaradý ki?


baþlattýðý küresel iç savaþýn bir parçasýdýr. Ve bu nedenle, küresel iç savaþýn bir mücadele alanýdýr. Sermayenin, hem emperyalist ülkelerde, hem de baðýmlý ülkelerle ayný dönemde sosyal güvenliðe saldýrmasýnýn arkasýnda yatan neden budur. Ýþçi sýnýfý; saðlýk, hastalýk, ölüm, yaþlýlýk ve malullük için güvence talebiyle yükselttiði mücadelesini, 1917 Ekim devriminin yarattýðý büyük devrimci depremler ortamýnda kazandý. Rusya’daki ilk örneði izleyen proletarya, silahlý ayaklanmalarla emperyalist merkezleri sarstý. Burjuvazi, proleter iç savaþýn zaferini engellemek için, sosyal güvenlik de dahil, bir dizi hakký iþçi sýnýfýna tanýdý. Baðýmlý kapitalist ülkelerde sonradan geliþen modern sanayi, dünya proleter devrimine yeni müfrezeler ekledi. Ýþbirlikçi burjuvalar, proletaryanýn toplumsal devrimini önlemek için, bu ülkelerde de sosyal güvenlik þemsiyesi kurdu. Denilebilir ki, sosyal güvenlik dünya proleter devrim hareketinin bir yan ürünüdür. Küresel iç savaþta iþçi sýnýfýnýn devrim gücünü yok etmeye çalýþan burjuvazinin, sosyal güvenliðe özel önem vermesi boþa deðil.

SOSYAL GÜVENLÝKTE VARLIK-YOKLUK SAVAÞI ünya Bankasý’ndan efendiler, Türkiye’ye teþrif ettiler ve buyurdular: “Sosyal güvenlik sisteminiz çok cömert”. SSK hastanelerinde ilaç ve tedavi kuyruklarýnda sýralarýný beklerken ölenlerden, aldýðý emekli maaþýnýn üçte ikisini sadece kiraya verip açlýkla pençeleþen emekçilerden, bu zevatýn elbette haberi var. Anlaþýlan DB, yavaþ bir ölüm deðil, hýzlý ve toplu bir katliam istiyor. Direktör Varkink’in “pek cömert” bulduðu bir baþka þey, düþük emeklilik yaþý. Ýþçi sýnýfý, yaþam hakkýný doðrudan elinden alan bu sözlerin, yalnýzca sözde kalmadýðýný bilmeli. DB’nin baþlama vuruþundan sonra, bütün burjuva çevreler, varolan “sosyal güvenlik” sistemine karþý bir saldýrý baþlattýlar. SSK, Bað-Kur ve Emekli Sandýðýnda oluþan açýklarý kapatmak için aktarýlan paralarýn, Gayri Safi Milli Hasýla’nýn %5’ine ulaþtýðýný, bunun tüm ekonomiyi krize soktuðunu ve sürdürülebilir olmadýðýný tekrar etmeye baþladýlar. 2003’te aktarýlan açýk kapatma tutarý 16 katrilyonken, bu rakam 2004’te tam 19 katrilyona çýkacak. Gerçekten de, kapitalist düzen içinde sürdürülemez olan bu açýðý, kimi hükümetlerin (þu ünlü neo-liberalizm suçlamalarý) ve bürokratlarýn yolsuzluklarýna baðlamak kolaycýlýðý, iþçi sýnýfýný fena halde yanýlgýya düþürür. Olguyu bütünlüðü içinde, diðer olgularla iliþki içinde irdelemek gerekiyor.

D

Sisteme Dar Gelen Sosyal Güvenlik Burjuvazinin sosyal güvenliði ortadan kaldýrmaya çalýþmasýnýn ikinci nedeni, onun artýk kapitalist biçim altýnda yürütülemeyecek hale gelmesidir. Bugüne dek sosyal güvenlik, sanýldýðýnýn tersine “kamu yararýna” deðil, burjuvazinin yararýna yürütülmüþtür. Sürekli gözden kaçan bu soygun biçimini açýða çýkartmak gerekiyor. Bu alanda kapitalist sistem nasýl iþliyordu? Milyonlarca çalýþanýn ücretinden yapýlan kesintilerle, muazzam miktarlara ulaþan nakit para, bankalarýn kasalarýný doldurdu. Çalýþanlarýn sayýsý, emekli olanlarýn ve sosyal yardým alanlarýn sayýsýný kat kat aþtýðý, modern sanayinin geliþme dönemlerinde, bu paralar, sürekli artan birikimle burjuvalarýn hizmetine sunuldu. Ucuz krediler biçiminde özel þirketlere daðýtýldý. Böylece, bir cebinden çalýþtýrdýðý iþçinin sigorta priminin kendi payýna

Küresel Ýç Savaþýn Geliþim Yolu Dikkat çekici bir durum, þudur: Emperyalist ve baðýmlý kapitalist ülkelerde ayný zaman dilimi içinde, sosyal güvenlik alanýnýn ortadan kaldýrýlmasý gündeme geliyor. Þu günlerde, Almanya’da Schroder, Ýtalya’da Berlusconi, ABD’de Bush, iþçiler üzerinde ayný baskýyý uyguluyor. Evrensel gazetesinin haberine göre, Mercedes Benz’in baþkaný, küreselleþmenin önündeki en büyük iki engeli sýralýyor. Birincisi sosyal güvenlik ve ikincisi demokrasi. Bu emperyalist ülke tekelinin sözcüsünün aðzýndan dökülenler derin bir gerçeði ifade ediyor. Sermaye iþçi sýnýfýnýn sadece sosyal haklarýný deðil, tüm sýnýf gücünü de hedef tahtasýna oturtuyor. Gerekirse, açýk terörist yöntemler kullanmaya hazýr. Sermayenin, böyle bir gücü altedebilmesi için, ona küresel düzeyde bir iç savaþ açmasý gerekiyordu. Sosyal güvenliðin ortadan kaldýrýlmasý, sermayenin proletaryaya karþý

9


düþen kýsmýný ödeyen patronlar, bunun kat kat karþýlýðýný kredi olarak öbür cebine doldurdu. Kapitalist devlet, bütçe açýklarýný sosyal güvenlik paralarýyla yamadý. Çalýþanlar ve sigorta primi ödeyenlerin sayýsý, emekli olanlardan daha fazla olduðu sürece sosyal güvenlik sistemi, koca bir meme gibi, en çok kapitalistleri ve onun devletini besledi. Bu sosyal-güvenlik sisteminden iþçi sýnýfýnýn kazancý, sermayenin kazancý yanýnda devede kulak kalýr. Bir örnek, bu durumu açýklamaya yeter. Dr. Ýlker Belek, bir SSK’lý için yapýlan yýllýk saðlýk harcamasýnýn 50 dolar olduðunu hesaplýyor. Peki, ayný sisteme bir iþçinin katkýsý nedir? 1 Temmuz 2004 itibarýyla, 444 milyon maaþ alan sigortalý bir iþçi, 62 milyonu her ay “SSK primi iþçi hissesi” olarak devlete veriyor. Yani ayda 40, yýlda 480 dolar. [Geçerken belirtelim: Dr. Belek, Milli Savunma Bakanlýðý bünyesindeki personele, yýllýk 400 dolar saðlýk harcamasý yapýldýðýný belirtiyor. Ýþçinin kaný, generallere serum ve vitamin oluyor] Aradaki farka bakýn. Ýþçi sýnýfý, mücadelesiyle burjuvaziye zorla kabul ettirdiði sosyal güvenlik haklarýný ne kadar kullanabiliyor? Bu da ayrý bir sorun. SSK’da toplanan paralarla, tüm Türkiye’de sadece 26 hastane açýldý. Milyonlarca sigortalý çalýþan bu hastanelere hücum etti. Böylesine yetersiz bir alt yapýyla, kazanýmlý sosyal hak ne kadar kullanýlabilir? Sosyal bir hakkýn kullanýmý, sosyal bir alt yapýyý gerektirir. Ameliyata üç yýl, röntgene altý ay sonraya randevu veren bir sistemde, hangi sosyal haktan bahsedilebilir. Hastalanan iþçiler, çoðu kez tedavi bile edilmeden, sadece bir serum ya da aspirinle iyi olmaya zorlanýrken, gerçek bir saðlýk sisteminden bahsedilebilir mi? Kapitalizm altýnda her hak gibi, bu da, sürünme hakkýndan ibarettir. Akla gelen soru þu: Madem genel sosyal güvenlik, burjuvazinin yararlandýðý bir saðmal inekti, neden þimdi onu kesiyor? Cevap, sermaye birikiminin geldiði aþamada. Sanayi üretimi, tekelleþme, yoðunlaþma ilerledikçe, yeni makinelerle daha az iþçi çalýþmaya baþladý. Ýþsizlik büyük oranlara ulaþýp, süreklileþince, çalýþanlarýn önemli bir kýsmý, sigortasýz çalýþma koþullarýna boyun eðdi. Yani, sistemi besleyen esas kaynak, prim ödeyen iþçi sayýsý sürekli azalýrken, bu sistemden yararlananlarýn ve emeklilerin sayýsý sürekli arttý. Türkiye’de, emekçi sayýsý, SSK’da 4 milyondur. Ayný rakam, örneðin Ýtalya’da, 18 milyondur. Türkiye’de SSK, 13 katrilyon prim geliri toplarken, sadece emekçilere 14 katrilyon maaþ ödemesi yapmýþ. Ýþsizlik çoðaldýkça, buna paralel olarak ücretlerin ortalama seviyesi düþtükçe, aradaki makas daha da açýlýyor. Kapitalizmin baðrýnda yeþeren bu “uzlaþmaz çeliþki” nasýl çözüm bulacak? Burjuvazinin çözümü, onu yok etmektir. Fransýz burjuvalarý, emeklileri yokeden bir çözüm bulmuþ. Fransa’da yaþlýlýk ve saðlýk sigortasý birbirinden ayrýlmýþtý. Yeni emekliler, saðlýk hizmetlerinden yararlanmak istiyorlarsa, bedelini tümden ödemek zorundalar. Ýki yýl önce bu bir toplu kýrýma neden oldu. Aþýrý sýcaklar yüzünden 3 bin yaþlý insan, saðlýk sistemine ödeyecek parasý olmadýðý için öldü. ABD’de daha ahlaksýz bir yöntem uygulanýyor. Eðer iþçi çalýþtýðý yerden atýlýrsa, ya da iþyeri kapanýrsa, o güne dek ödediði primler de buhar oluyor. Eðer þansý varsa, baþka bir iþ bulduðunda, prim ödeme günleri sýfýrdan baþlýyor. Þimdi ABD

10

iþçi sýnýfý, bu cehennemi yaþamamak için direniyor. Ölüm Yasasý Yolda Türkiye’de Kasým ayýnda yeni bir “sosyal güvenlik” düzenlemesi yapýlacak. Burada esas, artýk kapitalist sýnýrlar içinde sürdürülemeyen sosyal sigortayý tasfiye etmektir. Elbette burjuvazi bunu, ilan ederek deðil, dolaylý yollardan hazýrlýyor. Birincisi, emeklilik için asgari prim ödeme günü 9000’e çýkarýlýyor. Çalýþma saatlerinin yükseldiði, emek yoðunluðunun arttýrýldýðý, buna karþýlýk sefalet ücretinin daha da düþtüðü çalýþma koþullarýnda, eðer bir iþçinin yaþam süresi el verirse, onu, çoðunluðu hastanelerde sýra beklemekle geçecek, kýsa bir emeklilik bekliyor. Ýþçilerin dediði gibi, bu “mezarda emeklilik”tir. Bir diðer tasarýya göre, eðer patron ölürse ya da iflas ederse, onun üzerine düþen SSK prim borçlarýný çalýþan iþçiler ödemek zorunda. Patron SSK borcu, iþçinin sýrtýna yükleniyor. Ödemeyen, emekliliðini unutsun. Son düzenlemeler ayrýca, saðlýk güvencesini, fiilen paralý hale getiriyor, týpký Fransa’daki gibi. Ve nihayet, emekli maaþlarý kademeli olarak düþürülüyor. Sonuç, sosyal güvenliðin fiilen ortadan kalkmasýdýr. Çalýþan iþçi, emekli olmak için yýllar boyu prim ödemeye devam edecek, ama saðlýk hizmetlerinden ancak bedelini ödeyerek yararlanacak. Eðer þanslýysa ve emekliliðini hak edecek kadar yaþarsa, bu kez onu sadaka düzeyinde bir maaþ bekliyor olacak. Kasým ayýnda yasalaþmasý düþünülen bu saldýrýya karþý, iþçi sýnýfý nasýl bir mücadele hattý izlemelidir? Ýþçi sýnýfý daha þimdiden bunun “mezarda emeklilik” olduðunun bilincinde. Son yýllarda en kitlesel ve en öfkeli gösteriler, bu konuda patlak verdi. Ýþçi sýnýfý bilmelidir ki, kapitalist sistem altýnda kalýndýðý sürece, sosyal güvenlik kaðýt üzerinde deðil, ama fiilen ortadan kalkacaktýr. Sosyal güvenlik, kapitalist sistemin sýnýrlarýna sýðmýyor. Bu sorun proletarya için ne denli bir ölüm-kalým sorunuysa, burjuvazi için de öyledir. Mücadele sert geçecek, uluslararasý çapta cerayan eden bu kavganýn bir parçasý olmadan, en enternasyonal bir eylem hattý olmadan, kaðýt üstünde bile olsa, kazanma þansý olamayacaktýr. Kaldý ki, kapitalizm varlýðýný sürdürdükçe, bu alandaki kazanýmlar her zaman iðdiþ edilmiþ, biçimsel ve fiilen kullanýlamaz olacaktýr. Öyleyse iþçi sýnýfý, boþuna kavga vermek istemiyorsa, geleceðine bir güvence saðlamak istiyorsa, kapitalist sistemin yýkýmýný hedefleyen bir kavgaya girmelidir. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin uzunca bir süredir dile getirdiði gibi; iþçi sýnýfýnýn yaþamsal sorunlarý artýk bir devrim sorunu haline gelmiþtir. Ýþçi sýnýfýnýn büyük kütlesi, þimdi bu gerçeði kendi gözleriyle görme imkaný bulacaktýr. Yeter ki onlarýn bu konudaki bilinçlerini keskinleþtirip aydýnlatalým. Ve onlara, devrim sadece gerekli deðil, ama olanaklý olduðunu da anlatmak gerek. Böylece, giriþtikleri kavgada daha da kararlý ve güvenli olacaklardýr. Kapitalist biçim altýnda kaldýðý sürece toplumsal geliþim, artýk iþçi sýnýfýný yok oluþ tehlikesiyle karþý karþýya getiriyor. Eðer devrimi gerçekleþtiremezse, yok oluþ onun cezasý olacak.


tanbul’un diðer belediyeleri %15 zamla sözleþme imzaladýlar, biz kaldýk. Ancak henüz 4 belediyede daha görüþmeler sürüyor. Þu an belediyemizde 8 grev kýrýcý iþçi var. Bunlar, þu anki yönetimin iþe aldýðý insanlar. Onlara çalýþmak zorunda olmadýklarýný, greve katýlmanýn haklarý olduðunu, böyle sürerse grev kýrýcý olduklarýný, hatýrlattýk. Toplu sözleþme sonrasý sözleþmede yer alan haklarýndan yararlanamayacaklarýný söyledik.” Diyor Zeynep Ergin “Grev kararý almadan önce defalarca görüþmeye çalýþtýk. 5,5 aydýr toplu sözleþme için görüþmeler yapýlýyor. “Bu ülkede hepimiz 9 aylýk olarak doðuyoruz, hepimizin ayný þekilde yaþamaya hakký var. Memur, mühendis, müdür, onlar da ayný iþi yapýyorlar, biz iþçilerin onlardan nesi eksik. Onlar okumuþ, masa baþýnda çalýþýr, biz okuyamadýk, onlarýn sokaklarýný kanalizasyonlarýný temizleriz. Onlarýn sahip olduðu haklara sahip olmamýz çok mu görülüyor. “Görüþmeler idari konularda ve sosyal haklarda týkandý. Çünkü sorun sadece para sorunu deðil. Asýl týkanýlan maddeler temsilcilik, disiplin yönetmeliði vb oldu. Bunlar yeni yasaya göre düzenlemek istiyorlar. “Mesela belediyenin araçlarý eski araçlar. Onlar bu araçlarla olacak kazalarýn bedelini iþçiye-þoföre yýkacaklar. Biz ‘araçlarý yenileyin, biz de bu maddeyi kabul edelim’ dedik. O araçlarýn trafiðe çýkmasý bile doðru deðil. Esnek çalýþmayý getirmeye çalýþýyorlar. Ceza disiplin yönetmeliðinde iþten atma maddelerini deðiþtirmek istiyoruz. Caný istediði iþçiyi atamamalý. Biz görüþmeler sýrasýnda sadece son iki görüþmede parayý görüþtük, asýl bu maddelerde týkandýk. “Anakent Belediyesi’nde Belediye-Ýþ’te sözleþme imzalanmasý bizi olumsuz yönde etkiledi. Ama bizim sahip olduðumuz haklar, onlarýnkinden daha yüksek. “Bahçelievler iþçileri mücadeleci, sonuna kadar gider, dayanýr. Bu grevdeki ikinci günümüz, bu grev böyle geçmeyecek. Mücadeleyi yükselteceðiz. Ýpler koptuðunda mücadele tarzý deðiþecek. Bizde hiç grevden kaçan olmadý. Ýzinde olanlar da dilekçe verip iþbaþý yaptý ve greve katýldý.” Bu sohbet diðer iþçilerin, sendikalýlarýn da katýlýmlarýyla sürdü. Üzerinde “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” yazýlý dövizlerimizi açtýðýmýzda orada bulunan polisler gelip müdahale etmek istediler. Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin mücadelelerinin siyasallaþmasý onlarý o derece korkutuyor ki, devrimcilerin sýnýfla kaynaþmasýnýn önüne geçmeye çalýþýyorlardý. Ancak istediklerini yapmayý baþaramadýlar. Ýþçiler buna izin vermediler, bizi sahiplendiler. Ve sohbetimize devam ettik. Daha sonra iþçi arkadaþlar bizi uðurladýlar. Bizde onlarý mücadelelerinde yalnýz býrakmayacaðýmýzý, mücadelelerinin her safhasýnda onlarýn yanýnda olacaðýmýzý söyleyerek oradan ayrýldýk.

“Talebimiz 3-5 Kuruþ Deðil”

Ýstanbul’da Toplu Ýþ Sözleþmeleri’nde anlaþma saðlayamayan belediye iþçileri, 23 Aðustos’ta greve çýkmaya karar vermiþlerdi. Greve baþlayacak 6 belediyeden 5’inin 22 Aðustos’ta sözleþme imzalamasýnýn ardýndan yalnýzca DÝSK/Genel-Ýþ Sendikasý’na baðlý Bahçelievler Belediyesi iþçileri greve çýktý. Biz de 24 Aðustos günü belediyenin Yenibosna’daki Atölye Müdürlüðü’ne giderek grevdeki iþçileri ziyaret ettik. Grevin henüz ikinci gününde olan iþçilerle bir sohbet gerçekleþtirdik. “Bizim istediðimiz enflasyon oranýnda zam. Onlarsa henüz hiçbir teklifte bulunmadý ki pazarlýða oturalým. Dün sabah 08.00’e kadar bekledik anlaþma yapýlmasý için, olmadý, biz de greve baþladýk. Þimdi 390 kiþi grevde. 40 kiþi de yasalar gereðince çalýþýyor. Yani bütün belediye personeli grevde.” Diyor konuþtuðumuz iþçilerden biri. “Bazýlarý iþçileri insan olarak görmüyor. Ýþçileri birbirine düþürüyorlar. Bizim 1 milyar 400 milyon lira ücret aldýðýmýzý, gene de greve çýktýðýmýzý söylüyorlar. O zaman halk iþçiye düþman oluyor, hala mý zam istiyorlar diye. Bu ülkede açlýk-yoksulluk sýnýrý 1 milyar 400 milyon olarak belirleniyor, ama gene de halký kýþkýrtýyorlar. Basýn ise bu iþçi eylemlerini hiç vermiyor. Geçen sene buraya HakÝþ geldi, iþçileri böldüler, yetki karmaþasý olduðu için 1-2 sene sözleþme yapamadýk” diyor bir baþkasý. “Biz burada sadece iþkembe pazarlýðý yapmýyoruz, talebimiz 35 kuruþ deðil. Ýdari taleplerimiz var. Bunlardan ödün vermeyeceðiz. Türkiye’de ilk defa iþ güvencesine iliþkin maddeler Bahçelievler Belediyesi’nin sözleþmesinde var. “Bahçelievler Belediyesi iþçileri, Ýstanbul belediyelerinin içinde en saðlamýdýr. Mücadeleyi býrakmayacaðýz. Bizi bölemeyecekler. Mücadelemiz devam edecek. Kazanýlmýþ haklarýmýzý kaybetmek istemiyoruz. Ýstanbul’da bir tek burasý kaldý. Bahçelievler iþçisi bilinçli ve kararlý.” Diyen iþçi önemli bir noktaya parmak basýyor. Bunun sadece bir ekonomik eyle olmadýðýný vurguluyor. Bu sohbetin ardýndan iþçilere dergimizi de býrakarak Belediye Baþkanlýðý önündeki iþçilerin yanýna gitmek üzere vedalaþtýk. Arkadaþlarla biraz daha yürüdükten sonra Þirinevler’de bulunan belediye baþkanlýðý önüne geldik. Burasý epey kalabalýktý. Grevdeki iþçilerin çoðunluðu ve sendika yetkilileri de buradaydý. Biz de hem iþçilerle, hem de sendika yetkilileriyle sohbet etme imkaný yakaladýk. Burada henüz Sarýyer, Baðcýlar, Beþiktaþ ve Beyoðlu ilçeleri belediyelerinde sözleþme imzalanmamýþ olduðunu öðrendik. Bu belediyeler henüz görüþme aþamasýndalar. Burada Genel Ýþ 6 Nolu Þube Baþkaný Zeynep Ergin’le sohbete baþladýk: “Biz enflasyon oranýnda zam ve idari haklarýmýzý istiyoruz. Ýs-

YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!

11


YENÝ BÝR ENTERNASYONAL ÝÇÝN K

apitalizm, uluslarý ve ulusal sýnýrlarý yaratmýþ olmasýna raðmen, asla ulusal bir olgu olmadý. Doðuþuyla birlikte burjuvazi, dünyada ayak basmadýk yer býrakmadý. Eskiye ait ne varsa, acýmasýzca eleþtiriden geçirdi. Ýnsanlýðý binlerce yýl süren uyuþukluðundan kurtardý. Yerel, yalýtýlmýþ ne varsa hepsine son verdi; ülkeleri, tek bir zincirin halkalarý gibi, dünya emek ve mal pazarýnýn parçalarý haline getirdi. Uluslarý ve ulusal sýnýrlarý yaratan kapitalizmin, bu sýnýrlarý parçalamak zorunda oluþu bir çeliþkidir, ama ayný zamanda bir olgudur. Kapitalizmin bu yönünü Marx, daha Manifesto’da çarpýcý þekilde betimlemiþtir. Burjuvazi, dünya sahnesine, kendi mezar kazýcýsý proletarya ile birlikte çýkar. Ýç pazarýný (emek ve mal pazarýný) güvenceye almak için gümrük duvarlarýyla ulus’u çeviren, ama ayný zamanda dýþ pazarlara açýlmak için baþkalarýnýn gümrük duvarlarýný delen sermaye, bu evrensel özelliðiyle, dünyanýn her yanýnda proletarya ile karþý karþýya geldi, savaþa tutuþtu. Zincirlerinden baþka kaybedecek bir þeyi olmayan iþçi sýnýfý, ulus ve vatan baðýndan da yoksundu. Onun, burjuvazi ile savaþýmý, ilk elde “kendi” ülkesinin egemen sýnýfýyla kapýþmak zorunda oluþu nedeniyle, salt biçimsel anlamda, ulusaldý. Özünde ise, tüm dünyada, sýnýf kardeþleriyle birlikte, dünya sermayesine karþý mücadele etmek zorundaydý. Bu yüzden, “iþçi sýnýfýnýn vataný yoktur” dendi. O, tüm sýnýrlar ötesinde, uluslararasý iþçi sýnýfýnýn bir parçasý/müfrezesi olarak savaþýma girmek, uluslararasý dayanýþmada bulunmak zorundaydý. Manifesto, bu gerçeði “Bütün ülkelerin iþçileri, birleþiniz” þiarýyla ifade etti. Bu yönüyle iþçi sýnýfý, mücadeleye, baþlangýçta dar ulusal sýnýrlar içerisinde giriþmiþse de, kýsa sürede enternasyonal ha-

12

reket etmenin önemini kavradý. Burjuvazinin onu hapsetmek istediði dar ulusal sýnýrlarý reddetti. Daha marksizmin doðuþundan önce, henüz emekleme dönemindeyken bile, iþçi sýnýfýnýn hareketi enternasyonal özelikler taþýyordu. (Örneðin Babeuf’ün “Eþitler Komplosu”nda bile enternasyonal izler bulmak mümkündür.) Ýlk Marksist parti olan Komünistler Birliði, bileþimiyle, programýyla tam bir enternasyonal yapýdaydý. Avrupa’yý sarsan 1848 Devrimleri, proletaryanýn enternasyonal hareketini içeriyordu. Ama, proleter enternasyonalizminin, pratik dönüþtürücü güç olarak tarih sahnesine çýkýþý, I. Enternasyonal ile oldu.

Proleter Enternasyonalleri 1848 Avrupa Devrimlerinin yenilgisiyle fiziki güç kaybeden proleter hareket, uzun bir durgunluk dönemine girdi. Bu arada iþçi sýnýfýnýn bilimsel silahý, Marx ve Engels tarafýndan hýzla yetkinleþtiriliyordu. 1864’te, iþçi sýnýfý, uluslararasý bir örgüt etrafýnda birleþtirildi. “Uluslararasý Emekçiler Derneði” (I.Enternasyonal), bu tarihte Londra’da kuruldu. Birinci Enternasyonal, Marx’ýn önderliðinde, iþçi sýnýfýnýn sermayeye karþý, devrimci saldýrýlarýný örgütlemek için eðitildiði bir yapý oldu. Bu enternasyonal, marksizmin iþçi sýnýfý arasýnda kök salmasýný saðladý. Ve ünlü Paris Komünü (1871), I.Enternasyonal’in manevi çocuðu olarak dünyaya geldi. Birinci Enternasyonal fiili olarak 1872’de, resmi olarak ise, 1876’da, görevini tamamlamýþ olarak sona erdi. Marksizm, uluslararasý proletarya arasýnda kök salmýþ, kapitalizmin yeni coðrafyalarda egemen olmaya baþlamasýyla iþçi sýnýfý cephesi sürekli büyümüþtü. Koþullar deðiþiyordu; yeni enternasyonal kesinlikle birincinin baþladýðý yerden baþlamayacaktý iþe. Yeni enternas-

yonal, iþçi sýnýfýnýn kitlesel/yýðýn örgütü olarak ve kesinlikle Marksist bir yapý olarak doðacaktý. 1889’da, yýðýnsal iþçi partilerinin bir araya gelmesiyle, II. Enternasyonal kuruldu. Sýnýflar savaþýmýnýn “barýþçýl döneminin” ürünüydü II.Enternasyonal. Ve geniþ tabanlý Marksist örgütlenmelerin yaratýlmasý, onun en büyük katkýsý oldu. 20. yüzyýlýn baþýnda kapitalizm, tekelciliðe, emperyalizme evrildi. Artýk savaþlar dönemi baþlýyordu. Geniþ yasal imkanlardan beslenen yýðýnsal partilerden kurulu olan II.Enternasyonal, ilk büyük sýnavýnda, 1914-1918 Emperyalist Paylaþým Savaþý sýrasýnda, yüz kýzartýcý bir þekilde iflas etti. “Yasallýðýn meyvesi” olan oportünizm, sosyal-þovenizm, burjuva ve küçük burjuva sosyalizminin sapma görüþleri, II. Enternasyonali iflasa götürdü. Bu çizgiyi sürdürenler, bugün sosyal demokrasinin (hatta bizim CHP’nin de) üyesi bulunduðu “sosyalist enternasyonal” olarak yollarýna devam ediyorlar. Birinci Emperyalist Savaþta II:Enternasyonal’in önderlerinin ihanet ve döneklikleri,devrimci marksizmde ýsrar edenlerin, devrimci proletaryanýn yeni enternasyonalini oluþturma arayýþlarýna yönelmelerini getirdi. 1917 Ekim Devrimi, yeni bir enternasyonal için uygun þartlarý yarattý. 1919 Mart’ýnda, Moskova’da III.Enternasyonal (Komünist Enternasyonal, Komintern) kuruldu. Ve açýlýþ konuþmasýný bizzat Lenin yaptý. Artýk proleter devrimler çaðý baþlamýþtý. Proletarya, pratik olarak kendi diktatörlüðünü kurmuþ, insanlýðýn kapitalist boyunduruðu çýkarýp atma göreviyle karþý karþýya olduðu, pratik olarak ortaya konmuþtu. Komintern, yaklaþýk çeyrek yüzyýl boyunca dünya proletaryasýna ve ezilen halklara yol gösterdi. Proletaryanýn dünya par-


tisi olarak, uluslararasý iþçi sýnýfýnýn mücadele sorunlarýnýn kolektif çözüm yeri oldu. Ve tabi bu özelliðiyle uluslararasý sermayenin bir numaralý düþmaný haline geldi. Komintern, her kýtada iþçi sýnýfýnýn mücadelesini örgütledi; ezilen uluslarýn kurtuluþ mücadelelerinde yol gösterici oldu. Zengin teorik ve pratik birikimiyle, uluslararasý komünist hareketi ve iþçi hareketini, bir maestro gibi yönetti. II.Dünya Savaþý pratik faaliyetleri engeller hale geldiði, ayrý ayrý komünist partilerin kendi ülke koþullarýnada mücadele etmeleri daha çok önem kazandýðý için Komintern 1943’te feshedildi. II. Dünya Savaþý sonrasýnda gerçekleþen devrimlerle, dünyanýn 1/3ü sosyalizme yöneldi. Yeni þartlarda proletaryanýn enternasyonal hareketi, bir enternasyonal þeklinde deðil, komünist ve iþçi partilerinin karþýlýklý haberleþmelerini saðlayan toplantýlar þeklinde (Kominform) sürdü. Bu dönem, proletarya enternasyonalizminin zayýfladýðý, devrimci içeriðinden soyutlandýðý dönem oldu.

Deðiþen Dünya ve Komünist Hareket Proletaryanýn enternasyonal örgütü, dünya üzerinde yaþanan hýzlý deðiþimi yakýndan takip etmek, geliþtireceði politikalarla buna müdahale etmek göreviyle yükümlüdür. Ne yazýk ki resmi komünist hareket, II. Dünya Savaþý sonrasýndaki deðiþimi doðru çözümleyemedi. ABD KP’sinde Browder ile baþlayan saða savrulma, resmi komünist partileri bir bir etkisine aldý. Proleter enternasyonalizmi, devrimci enternasyonalizm, büyük oranda bürokratik formalitelere, kaðýt üzerinde desteðe dönüþtü. Küba KP’sini dýþta tutarsak, resmi KP’ler büyük oranda enternasyonal görevlerini yerine getirmediler. KP’lerin sosyal-demokrat partilerle ittifaklar kurarak saða savruluþu sýnýflar savaþýmý arenasýnda bir boþluk yarattý. Bu boþluk, uzun yýllar küçük-burjuva radikalizmi tarafýndan doldurulmaya çalýþýldý. Böylece silahlý mücadeleyle komünist hareket (dolayýsýyla proletarya) arasýnda bir makas oluþtu. Etkin bir Enternasyonal kurmaylýktan yoksun kalan uluslararasý iþçi sýnýfý, devrimci imkanlardan gereðince faydalanamadý. Bu boþluðun ve kopukluðun ortadan kalkmasý için, 20. yüzyýlýn son on yýlýna

kadar beklemek gerekti. Bir taraftan emperyalist-kapitalist sistemin derinleþen bunalýmý ve çöküþ süreci, uluslararasý iþçi sýnýfýný ileri atýlmaya zorladý. Diðer taraftan, sosyalist ülkelerde meydana gelen karþýdevrimler, sosyalizme pamuk ipliðiyle baðlý olan küçük-burjuva radikalizminin ve çürümüþ resmi KP’lerin siyaset sahnesinden silinmesini getirdi. Sosyalizm mücadelesinin gerçek sahiplerince, devrimci proletarya ve temsilcileri tarafýndan sahiplenilmesi zamaný gelmiþti. Pratik hareket, bir kez daha teorik sorunu, teoriden önce çözüm noktasýna taþýmýþ oldu.

Yeni Evre ve Yeni Bir Enternasyonal

Bütün kýtalarda insanlýðýn kapitalizme baþkaldýrdýðý bir dönemdeyiz. Kapitalist evrim, nihayetinde insanlýðý bu noktaya getirdi. Üretici güçlerin önünde ayak baðý olan kapitalist kabuk, her noktadan zorlanýyor. Ýnsanlýk, bu esaret zincirini parçalamak için ayaða kalkýyor. Dünya ekonomisi hiç olmadýðý kadar iç içe geçmiþ durumda. Bütün ülkeler, bir zincirin halkalarý gibi, sýmsýký birbirine baðlanmýþ durumunda. Artýk hiçbir kapitalist ülke, kendi sýnýrlý “özgürlük” alanýna sahip deðil. Mali sistem, borsalar ve mal pazarý, her biri bir diðerini tetikleyecek denli birbirine baðýmlý. Bu yüzdendir ki, herhangi bir ülkedeki bir olumsuzluk (borsa krizi, þirket iflasý, durgunluk vs.) hýzla diðer ülkeleri etkiliyor. Kriz, bir salgýn gibi çok kýsa sürede diðer kapitalist ülkelerin kýyýlarýný dövmeye baþlýyor. Ve biz, bu eðilimin her geçen gün, güçlendiðine tanýk oluyoruz. Öte yandan, her ülke iþçi sýnýfýnýn çýkarlarý, dünyanýn geri kalan iþçi sýnýflarýnýn çýkarlarýyla sýmsýký baðlý hale geliyor. Örneðin emperyalist ülkelerin iþçi sýnýflarýnýn ücretleri, baðýmlý ülkelerin iþçi sýnýflarýnýn örgütlü mücadeleyle haklarýný kazanmalarýna sýký sýkýya baðlý. Sermaye sürekli ucuz emek avýnda. Baðýmlý ülke proletaryasýnýn örgütsüzlüðü ve düþük ücretleri bu açýdan emperyalist ülke proleterlerinin ücretleri üzerinde baský yapýyor. Ve emperyalist ülke iþçileri, bu gerçeði çok iyi gördüklerinden, baðýmlý ülkelerin mücadelelerine can-ý gönülden destekliyorlar. Basit bir ücret ve sosyal kazaným mücadelesi bile, artýk, enternasyonal özellik gösteriyor. Uluslararasý iþçi sýnýfýný birbirine baðlayan baðlar, her geçen gün artýyor ve güçleniyor. Bunun yaný sýra kapitalist toplum için-

deki çeliþki ve çatýþmalar da sürekli yoðunluk kazanýyor ve çeþitleniyor. Kapitalizmin yarattýðý sosyal ve ekolojik yýkým, kadýn cinsinin sürekli ezilmesi, ahlaki-kültürel yozlaþma… tüm hepsi insanlýðýn çok geniþ bir kesimi için harekete geçirici sonuçlar yaratýyor. Gittikçe daha çok sefalete itilen iþçi nüfus, sayýlarý her geçen gün artan iþsizler ordusu, doðanýn tahribatýndan etkilenen geniþ kesimler, özlem ve istekleri karþýlamaya ve geleceksizliðe mahkum edilen genç nesil, sürekli yýkýma uðrayan orta sýnýflar, üretim dýþýna sürülen yoksul köylülük (topraksýzlar)… Kýsacasý dünya nüfusunun %80’i, kendilerine dayatýlan bu yaþama karþý baþkaldýrýyor. Bu, sosyo-ekonomik temel, dünya genelinde çalýþan nüfusun enternasyonal hareketini doðuruyor. Ýletiþim ve ulaþým imkanlarýndaki devasa geliþmeler, bu enternasyonal hareketin örgütlenmesinde büyük kolaylýklar saðlýyor. Çok yönlü çeliþki ve çatýþmalar, sermayenin uluslararasý hareketine karþý güçlü bir uluslararasý emek hareketini yaratmanýn koþullarýný da oluþturuyor. Bu maddi zemin, güçlü bir enternasyonal hareket için uygun þartlarý yaratýyor. Ama bu haliyle kendiliðinden geliþen hareket, bilimsel bir yönlendiricilikten yoksun olduðu müddetçe, baþarý þansýndan uzak bir kozmopolitizmden baþka bir þey yaratmayacaktýr. Kapitalizmi aþmanýn, mümkün ve zorunlu olduðu bugünün koþullarýnda baþarý, ancak bilimsel sosyalizmin temel ilkeleri etrafýnda örgütlenecek yeni bir Enternasyonal tarafýndan saðlanabilir. Eski toplumu havaya uçuracak tüm yýkým güçlerini baðrýnda toplayan, onlarý güncel ve somut kapitalizmi aþma eylemine sevk eden, yeni toplumu yaratma iþine seferber eden bir enternasyonal, komünist bir enternasyonal, her geçen gün daha yakýcý bir ihtiyaç haline geliyor. Bu hem yýkým güçlerinin eþgüdümlü hareketini organize etmek için, hem de kapitalist zincirin dýþýna çýkan ülkelerde sosyalizmin inþasýna kaynak aktarmak, bu alanda uluslararasý dayanýþmayý örgütlemek için olmazsa olmaz. Çaðýmýzýn bu çok yönlü sorunlarý, uluslararasý komünist hareketin geçmiþ enternasyonal deneyimlerinin zengin birikimiyle biçimlenecek olan yeni bir enternasyonal tarafýndan çözümlenebilir. Her ülke komünistleri uluslararasý komünist hareketin bir müfrezesi olduðu bilinciyle yeni enternasyonali yaratmak için harekete geçmek zorunda. Önümüzdeki zorlu görevlerin en baþta gelenlerinden biri budur.

13


iZndanlarý Yýkacak, A Z EFRÝ BÝZKAZAA NA C!ZIÐ Remzi Aydýn Ölüm Orucu Eyleminin 434. Gününde REMZÝ AYDIN’IN MEKTUPLARINDAN... “Gündemden Kopmayacaðým” “…Annemler sizi çok seviyorlar. Bunu her hareketlerinden görebiliyorum. Öteden beri annemler bizim arkadaþlarý hep sevmiþlerdir ama bu son süreçte özellikle annemin sevgisi daha yoðun daha içten. Bunun giderek düþünceleri anlamasýndan onun da bizimle birlikte ayný geleceðe bakýyor olmasýndan kaynaklandýðýný düþünüyorum. Yani ben olmasam bile sizlerden kopabileceðini zannetmem. Yaþam, koþullar onlarý ileriye bu þekilde sýçratýyor. Ben Tekirdað’da kalýrken refakatçi olarak kalmasý iyi oldu. Yýllardýr doðru dürüst konuþamamýþtýk onunla. 24 saat ayný mekanda kalýnca sýkýlmak þöyle dursun sabah 7’den gece 2’ye kadar sohbet ediyorduk.Hemen hemen her konuda. Bu da onun kafasýndaki tüm soru iþaretlerine yanýt bulmasýna, duvarlarý yýkmasýna neden oldu. Þimdi yaptýklarýný gördükçe o kadar çok seviniyorum ki anlatamam. Devrim böyle ilerliyor iþte. Buranýn ziyaretleri kýsýtlý olduðu için fazla konuþamýyoruz. Aslýnda annemle uzun sohbet etmeyi özledim. Her geliþinde sizi de unutmuyorlar sanýrým. Son geliþlerinde size incir ve üzüm getirdiklerini anlatýyorlardý. Gayette güçlü duruyorlar. Bu

güç, bilinçlerinden geliyor. Bilinç sýçramasý denilen þey de bu iþte. Bana gelince iyiyim. Zaten baþka türlüsü düþünülemez. Havalar serinledikçe seviniyorum. Yazý atlattým. Zaten bu yazý atlatýrsam verelini 2005 diyorum. ... Okuyorum, yazýyorum. Yoðunlaþma sorunu olsa da, ne yapalým olsun artýk bu kadar. Kafa saðlam! Gündemi takip ediyorum. Daha çok radyodan takip ediyorum haberleri. Gündemden kopmayacaðým. Çünkü en büyük gýdam ülkelerimizdeki ve dünyadaki bu geliþmeler… Ah kafayý toplayabilsem ne planlar ne projelerim vardý daha. Neyse, Venezüella’ya tekrar el atmamak için zor tutuyorum kendimi. Yeni Latincilere yer açýlsýn diye. Caným yoldaþým, ben müsaadeni istiyorum. Herkese sevgi ve selamlarýmý yolluyorum… “Tüm Yoldaþlardan Ýsteðim Marx’ý Lenin’i Okumalarý” “…Okumak güzel þey hevalim. Ben þu anda bile okumaya çalýþýyorum. Senin de okumak için çaba sarfettiðini duymak sevin-

FÝLÝSTÝNLÝ TUTSAKLAR YALNIZ DEÐÝLDÝR! “Benim kaným bir tutam yað yakar özgürlüðün ateþini” diyen iFlistin halkýnýn zindanlardaki yiðit savaþçýlarý, Ýsrail siyonizminin zindanlarda sürdürdüðü baský politikalarýna karþý iki haftadýr açlýk grevindeler. iFlistinli tutsaklar koþullarýn düzeltilmesini, üzerlerindeki baskýlarýn son bulmasýný istiyorlar. Ýsrail devleti ise tutsaklara “isterlerse ölebileceklerini” söylüyor. Ýþi, açlýk grevini kýrmak için askerlerinin duvarlarýn dýþýnda ýzgara yapmasýna kadar vardýran Ýsrail devleti, tüm dünyanýn gözleri önünde saklamaya dahi gerek duymadan bu politikalarýný savunuyor. Ancak Siyonist Ýsrail devletinin unuttuðu bir þey var, o da hiçbir þeyin özgürlüðü için savaþan bir insanýn iradesinden üstün olamayacaðý… aTrihin en güzel yerinde son sözü hep direnenlerin söylediði ve söyleyeceði… Bugün üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda süren Ölüm Orucu

dirdi beni. Özellikle Lenin’i, Marx’ý oku yoldaþ… Pek çok yoldaþta “anlayamam” kaygýsý oluyor. Hayýr! Lenin ve Marx, kitaplarýný emekçiler okusun onlar anlasýn diye yazmýþlar. Ben inanýyorum ki her emekçi okur ve çok þey anlar. Ortalama solu bugünkü haline getiren Lenin’den Marx’tan uzaklaþmalarýydý. Dünyalarý daraldý ve aynýlaþtýlar. Bizim, Leninistlerin gýdasý ise Lenin’in, Marx’ýn teorisi. Bu gýda tüm zorluklarý en aþýlmaz görünen engelleri aþmakta bize güç vermekte. Benim senden istediðim, kendine zaman yaratýp Marx’ý Lenin’i okuman. Bu, sadece senden deðil, tüm yoldaþlardan isteðim bir þey. Her ne kadar çok yoðun koþuþturma olsa da yarým saat bir saat zaman yaratmalýsýnýz. Böylece coþkulu gözüpekliði ile öne çýkan canlarýmýz bilinçlerini de çelikleþtireceklerdir. Sevgili hevalim, bu yürüyüþü hiçbir zaman tek baþýma benim yürüyüþüm olarak görmedim. Her zaman çevrem, siz yoldaþlarýmla çevriliydi. En büyük gücü de bundan aldým. Kolektifimizin, kararlýlýðý ideolojikpolitik yetkinliði ve yoldaþ sevgisi ile kuþatýlmýþ halde devam eden bu yürüyüþümüz mutlaka sonuca ulaþacak. O büyük günü ben olmazsam da benden sonrakiler mutlaka görecek. Sibel’den Aysun’dan bu bayraðý devraldýk. Bu inancý benden sonrakilere devredeceðim.”

bunu dünyanýn bütün egemenlerine göstermiþ durumdadýr. Dünyanýn bütün emperyalist-kapitalist ülkelerin, karþý-devrim ordularýnýn karþýsýnda büyük bir ölümsüzler ordusu duruyor. Yaþayarak ve yeri geldiðinde ölerek devrimin nasýl büyütüldüðünü görmek isteyen herkes üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda süren Ölüm Orucu eylemine bakabilir. iFlistinli tutsaklar açlýk grevinde. Onlar Ýsrail siyonizmine karþý yarým asýrdan daha uzun bir süredir sürdürdükleri savaþýmýn þimdi bir baþka cephesinde savaþýyorlar. Ýnanýyoruz ki, zafer onlarýn olacaktýr. iFlistin halký, özgürlüðü için bugüne kadar her þeyini ortaya koydu. Ortadoðu’da yanan bu devrim ocaðýný söndürmemek için tüm gücüyle savaþtý. Devrim iFlistin halkýnýn yüreðine iþlemiþtir; kimse onu oradan söküp atamaz. Bu büyük savaþýmda bizler her zaman iFlistin halkýnýn yanýnda olacaðýz. Yaralarýmýzdan birbirimize baðlý olduðumuz iFlistin halkýnýn yiðit savaþçýlarýyla enternasyonal dayanýþmayý yükselteceðiz. YAÞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALÝZMÝ!

Y.E. Mücadele Birliði

14


BURJUVAZÝNÝN ZÝNDANLAR POLÝTÝKASI EVRENSEL

G

ünlerdir basýndan takip ediyoruz, Filistinli tutsaklarýn açlýk grevine iliþkin haberlerini. Burjuvazi, dünyanýn her yerinde “içeride istikrar saðlamadan dýþarýda düzeni saðlayamayacaðý” görüþünde. Ýsrail zindanlarýnda tutsak edilen Filistinli devrimciler yaþam koþullarýnýn iyileþtirilmesi, üzerlerindeki baskýnýn kalkmasý için açlýk grevine baþladý. Birkaç haftadýr süren açlýk grevine katýlým hýzla artýyor. 500 kiþiyle baþlayan açlýk grevi, diðer zindanlardaki tutsaklarýn da katýlýmýyla 3 bine ulaþtý. Açlýk grevleri, onlarca yýldýr zindanlarda sürdürülen bir eylem biçimi. 1981 yýlýnda Britanya zindanlarýnda IRA tarafýndan baþlatýlan Ölüm Orucu, dünya çapýnda üne ulaþtý. Eylem Boby Sands’ýn ölümüyle sonuçlandý, ancak devlete de geri adým attýrdý. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda da bu eylem, 1982, 1984, 1996 yýllarýnda yapýlmýþ ve üç eylemde toplam 20 kiþinin ölümsüzleþmesinin ardýndan lehte sonuca ulaþmýþtý. Bugün halen TC zindanlarýnda 2000 yýlýndan bu yana süren bir Ölüm Orucu eylemi var. Zindanlarda uzun yýllardýr faþist devlet, iç savaþýn seyrine uygun olarak çeþitli politikalara baþvuruyor. Tabutluklar, hücreler, tek tip elbiseler, zorunlu çalýþma, tretman vb. politikalarla tutsaklar teslim alýnmaya çalýþýlýyor. F tipi zindanlara karþý baþlatýlan Ölüm Orucu eylemi 4. yýlýný tamamlamak üzere ve bugüne kadar 117 tutsak bu eylemde ölümsüzleþti. Dünya çapýnda yanký yapan Ölüm Orucu, devletin çeþitli saldýrýlarýyla karþýlandý. Ýlk olarak vazgeçirme, baský, hücrelerin önüne yemek býrakma ile baþlayan saldýrýlar zorla müdahale saldýrýlarýyla devam etti. Yüzlerce tutsak bu saldýrýlarla sakat kaldý ya da ölümsüzleþti.

Reformizmin Ýkiyüzü Günlerdir, sosyalist olduðu iddiasýnda olan basýn, Filistinli tutsaklarýn açlýk grevi eylemini gündeme taþýyor. Enternasyonalizmi savunan biz komünistler de Filistinli tutsaklarýn zindanlar mücadelesini, eylemlerini destekliyoruz, yanlarýnda olduðumuzu belirtiyoruz. Ancak gözardý edilemeyecek bir gerçek var: Üzerinde yaþadýðýmýz topraklardaki zindanlarýnda yýllardýr süren bir eylem var: Ölüm Orucu. Ne yaþanan katliamlar, hak gasplarý, ne bunlara karþý mücadelede ölümsüzleþen, feda eylemi yapan tutsaklar, hiç biri bu basýnýn sayfalarýnda görülmüyor. Zindanlarda ölümsüzleþen bir devrim savaþçýsý küçük köþe haberlerinde yer bulabiliyor. Devrimci tutsaklarýn haykýrýþlarý onlarý ilgilendirmiyor. Ölüm Orucu gibi devrimci bir eylemin sürüyor olmasý, onlarý rahatsýz ediyor. Yok saymaya, unutmaya, sona erdirmeye çalýþýyorlar. Bunca katliamýn sürdüðü zindanlardan bir haykýrýþýn yükselmesi, onlarýn “gündemlerini gölgeliyor.” Öyle ya, bu hak gasplarý için bir iki basýn açýklamasý yapar, bir iki dilekçe yazar, imza toplar, kart atarýz. Bu adamlar da, elbet insafa gelir ve istediðimiz haklarý bize verirler. Zindanlarda süren, artýk tarihe malolmuþ bu eyleme karþý vahþice saldýrýlarý da unutan reformizm; Ýsrail burjuvazisinin nasýl olup da açlýk grevini sona erdirmek için “zindanlarýn dýþýnda mangal yakmak” iþkencesini yapabildiðine inanamýyor. Bundan nutku tutuluyor; ama kimyasal silahlarla yakýlmak, kurþunlara, bombalara hedef olmak, tecavüze uðramak, F tipi hücrelere kapatýlmak, tek kiþilik hücrelere yemek býrakmak, aylarca yemek yememiþ insanlara zorla katý yiyecek yedirmeye çalýþmak, zorla müdahale ederek sakat býrakmak, öldürmek gibi iþkencelerin 19 Aralýk’ta ve sonra-

Açlýk Grevindeki Filistinli Tutsaklar sýnda üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda nasýl uygulandýðýný görmezden geliyor; susku fesadýna kurban ediyor. Buradan bir kez daha haykýrýyoruz. Yok saymalara, suskunluklara raðmen Zindanlarda Ölüm Orucu Sürüyor! Ve hemen yaný baþýmýzda Ortadoðu’nun adý mücadele ve devrimle anýlan bir halkýn yiðit savaþçýlarý Ýsrail siyonizmine karþý zindan cephesinden savaþýmlarýný sürdürüyorlar. Emperyalizme ve kapitalizme karþý halklarýn mücadele birliðinin önemi þimdi her zamankinden daha çok artmýþtýr. Filistinli tutsaklara verilecek her destek Ortadoðu halklarýna verilmiþ olacaktýr. Filistin topraklarý yýllarca devrimci enternasyonalizme beþiklik etti. Þimdi onlarý bu mücadelelerinde desteklemek, seslerini tüm dünyaya duyurmalarýna yardýmcý olmak enternasyonalizmin en baþta gelen gereðidir. FÝLÝSTÝNLÝ TUTSAKLAR YALNIZ DEÐÝLDÝR!

15


DEVRÝM ÝCTUTSAK AÝLELERÝNÝN A C Ü MDELE BÝRLÝÐÝ Yeni Ceza Ýnfaz Yasa Tasarýsý’nýn gündeme gelmesiyle birlikte zindanlardaki devrimci tutsaklara yönelik yeni bir saldýrý dalgasýnýn kapýda olduðu görülmeye baþlandý. Aslýnda yeni olan devletin devrimci tutsaklara saldýrýsý deðil, bu on yýllardýr sürüyor; yeni olan devletin bu saldýrýlarýna hukuksal kýlýf bulma çabasýdýr. Þimdi artýk katliamlarýný deyim yerindeyse kitabýna uyduracak; yaptýklarý tüm uygulamalara yasal dayanak gösterecekler. Yeni Ceza Ýnfaz Yasa Tasarýsý meclis alt komisyonunda bekliyor. Meclisin açýlmasýyla birlikte görüþülecek öncelikli maddelerden biri olan bu yasa tasarýsý büyük bir ihtimalle yasalaþacak. Burjuvazi böylece zindanlarda yýllardýr gerçekleþtirmeye çalýþtýðý “düþ”ünü hayata geçirme fýrsatý bulacak! Burjuvazi iþçi sýnýfý ve emekçilere karþý yürüttüðü savaþýn zindan cephesinde mevzilerini tahkim ederken, devim cephesinin artýk vakit geçirmeye tahammülü yoktur. Geliþmeler, Ölüm Orucu eylemini sürdürenlerin haklýlýðýný gösterdi. 19 Aralýk katliamý bir sürecin sonu deðil, baþlangýcýydý. Bu süreç hala devam ediyor. Burjuvazi dört duvar arasýnda devrimci kaný öðütmeye hiç ara vermedi. Bugüne kadar 117 insanýn ölümsüzleþmesi burjuvaziye yetmedi. Açýk ki, burjuvazinin zindanlardaki devrimci tutsaklara saldýrýsýna karþýlýk olarak bugün zindanlarda yapýlan tek devrimci eylem, Ölüm Orucu eylemidir. Ve eðer burjuvazi bugüne kadar daha büyükçe kapsamlý saldýrýlara giriþemediyse bunun tek nedeni sürmekte olan Ölüm Orucu eylemidir. Devrim cephesi, þimdi mevzilerini yeniden tahkim etmek zorundadýr. Sürmekte olan Ölüm Orucu eylemi þu anda en ileri mevziiyi temsil ediyor. Zindanlarda bu yeni süreci karþýlayacak örgütlenme biçimleri yaratýlmak zorundadýr. Cezaevleri Merkezi Koordinasyonu, yeniden gündeme alýnmalý ve somut olarak oluþturulmasý için gereken adýmlar atýlmalýdýr. Bu önümüzdeki süreci tek cepheden ve örgütlü karþýlayabilmek için hayati önemde bir giriþim olacaktýr. Elbette 19 Aralýk öncesine oranla bunu yapmakta epeyce güçlüklerle karþýlaþýlacaktýr; ama önemli olan istemek ve yapmak için harekete geçmektir. Zindanlarda devrimci bir cephenin oluþturulmasý dýþarýyý da harekete geçirecektir. Hatta dýþarýda benzeri bir platformun oluþturulmasý için içeriyi beklemeye de gerek yoktur. Varolan devrimci tutsak aileleri örgütlenmeleri hemen bir araya gelebilir ve belli baþlý ilkeler etrafýnda bir örgütlenme ve mücadele hattý oluþturabilirler. ’96 Ölüm Orucu sýrasýnda dýþarýda devrimci ailelerin oluþturduðu DETUDAP (Devrimci Tutsaklarla Dayanýþma Platformu) iyi bir deneyimdi. Öyle fazla ayrýntýlarda boðulmayan, her yapýnýn kendi baðýmsýz örgütlülüðünü koruyarak, asgari müþtereklerde bir araya geldiði bir platform oluþturmak çok zor olmayacaktýr. Zindanlardaki Tek Tip Elbise saldýrýlarýný da, Yeni Ceza Ýnfaz Yasasýný da geri püskürtecek olan devrimciler arasýndaki bu birliktelik olacaktýr. Devrimci tutsaklar hiçbir koþul altýnda TTE giymeyeceklerdir. Baskýyla, iþkenceyle zorla giydirmeye çalýþtýklarýnda bu mavi kefeni yýrtýp atacaklardýr. Onlarýn kararlýlýðýna uygun þekilde davranýþ da harekete geçecek, devrimci tutsak ailelerinin mücadele birliði oluþturulacaktýr. Bu sürecin ortak göðüslenmesi, saldýrýlar karþýsýnda tek bir cephenin oluþmasý, üzerinde yaþadýðýmýz topraklardaki devrim mücadelesini daha da yükseltecektir. YAÞ ASIN DEVRÝM ÝCTUTSAK AÝLELERÝNÝN A C Ü MDELE BÝRLÝÐÝ! ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA Z ÖGÜ RLÜ K!

16

SÝZLERE ÝNAT YAÞAYACAÐIZ! Kürdistan’da, yýllardýr süren iç savaþýn sonuçlarý, süreç sertleþtikçe ortaya çýkýyor. 1990’dan bu yana, K.Kürdistan’da 3.700 köy zorla boþaltýlmýþ ve onlarcasý yakýlýp yýkýlmýþtýr. Ýnsanlar, iþkencelerden geçirilip, zindanlara atýlmýþtýr. Ateþkesin bitmesiyle, Kürdistan yine abluka altýna alýnmýþ, köyler, jandarma tarafýndan zorla boþaltýlmaya baþlanmýþtýr. Aðustos ayýnýn sonlarýnda, Þýrnak’ýn Beytüþþebap ilçesine baðlý, Ilýcak (Germav) köyü, jandarma tarafýndan zorla boþaltýlmýþtýr. 51 hanelik köyde, 343 insan köyün 600 metre ilerisinde hayat mücadelesi veriyor. Kendi olanaklarýyla çadýrlar yapýp, çaresiz bir þekilde orada konaklamýþlar. Yaþadýklarý yerde, ne elektrik ne su ne de tuvalet var. Ýnsanca yaþama dair hiçbir þey yok! Kýþ baþladýðýnda, ne yapacaklarýndan habersiz þekilde, yaþam mücadelelerini sürdürüyorlar. Jandarma, bütün onur kýrýcý saldýrýlarýna devam ediyor. Bütün bunlar, ezen ve ezilenler arasýndaki sýnýf mücadelesidir. Kürt halký, bu acýlarý yaþýyor ve tanýklýk ediyor yýllardýr. Yaþananlar iç savaþýn sonuçlarýdýr. Kürt halkýnýn kurtuluþu devrimdedir. Bütün acýlarýn, iþkencelerin, savaþýn, yýkýmýn, ölümün olmayacaðý bir sistem var! Sosyalist sistem! Sosyalizm, bir insanýn, insanca yaþayabileceði, kendi kültürünü, dilini özgürce yaþayacaðý tek sistemdir. Sosyalist sistem, iþçilerin kendi sistemi, kendi iktidarlarýdýr. Kapitalizmin egemen olduðu bir yerde, insanca yaþam yoktur. Özgürlük ve barýþ da yoktur. Kürt halký, “Barýþ Ýçin Devrim Devrim Ýçin Savaþ” þiarýný her zaman öne çýkarmalýdýr. Çünkü özgürlüðün baþka yolu yok! Y.E.ü Macdele Birlið i Okuru/ Ýkitelli


MARAÞ’TA GERÝLLA MEZARI ZÝYARETÝ

1

8 Aðustos Çarþamba günü Engin Sincer’in 1. ölüm yýldönümünde mezarý baþýnda anmasý yapýlacaktý. Son günlerde Kürt halkýna karþý, devletin saldýrýlarýnýn artmasý ve gerçekleþtirilen katliamlar, onun üzerine gerilla ailesini ziyarete giden belediye baþkanlarýna karþý linç giriþimlerinin yaþanmasýna tanýk oluyorduk. Kürt halkýna destek vermek bu süreçte daha da önemli hale geldi. Biz Leninistler de bu amaçla, anma eylemine katýlmak üzere saat 10.00’da otobüslere binerek Antep’ten yola çýktýk. Gideceðimiz yer Maraþ’ýn Narlý Beldesi’nin Seyrantepe Köyü idi. Yani Antep’ten 50 dakika uzaklýkta bir yer. Antep’in çýkýþýnda çevik kuvvet ve sivil polisler yýðýnak yapmýþtý. Kimlik kontrolü ve arama bahanesiyle iki saate yakýn bekletildik. Bir kiþiyi gözaltýna almaya çalýþtýklarýnda, hep beraber müdahale edince býraktýlar. Ufak tefek gerginlikler ve protestolardan sonra yaklaþýk 150-200 kiþi otobüslere binerek hareket ettik. Narlý ücretli yolunun giriþinde jandarma yolumuzu yeniden kesti. Yine kimlik kontrolü ve arama… Burada da zaman uzadýkça protestolar gerçekleþti, halay çekildi ve slogan atýldý. Fakat zaman daha da ilerleyince kýzgýnlýk artý. Zýlgýtlar ve sloganlarla yola doðru yöneldik. Bunun üzerine jandarma yolun üzerine yýðýldý. Biz kortejin sorumlusu arkadaþlara yolu kapatabileceðimizi, trafik durunca mecburen iþlemleri hýzlandýracaklarýný söyledik fakat bu kabul edilmedi. Kitlenin kýzgýnlýðý artýnca kimlikler geri verildi ve yola devam ettik. Aradan 2 saat daha geçmiþti. Otobanýn çýkýþýnda ise askeri panzerler, askeri araçlar ve ambulansla çok daha donanýmlý bir þekilde yolumuz yine kesildi. Kimlik kontrolü ve arama… hemen kortej sorumlularýn yanýna giderek yolu kesmek gerektiðini ya da araçlarý býrakarak kortej oluþturup yürüyüþe geçebileceðimizi yoksa bizi akþama kadar bekletebileceklerini anlattýk. Fakat genel merkezle konuþtuklarýný, oradan cevap beklediklerini söylediler. Orada da uzun süre bekledikten sonra yola çýktýk. Narlý’nýn giriþinde trafik kontrolünden sonra Maraþ-Pazarcýk yol ayrýmýna ulaþtýk. Köyün giriþine giden yol tamamen kapatýlmýþtý. En fazla yýðýnaðý oraya yapmýþlardý. Çevre illerden gelen otobüslerin tamamý boþaldý ve yolu trafiðe kapatarak yürüyüþe geçtik. Biz destek için gittiðimizden pankartýmýzý ve dövizlerimizi arkada açtýk. O arada 400’e yakýn robokop, jandarma coplarýný kalkanlarýna vurarak kitleye doðru harekete geçti. Yoðun aramalardan sonra tek pankart açan biz olduðumuz için halk bize en öne geçmemiz için istekli bir þekilde teþvikte bulundu. Bunun üzerine hýzla pankart ve dövizleri-

mizle en öne geçtik. Pankartýmýzda “Þerwan’e Þoraþê Be Mýrýn” (Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür) yazýyordu ve “Mücadele Birliði” imzalýydý. Dövizlerimizde ise “Yaþasýn Kürt Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” ve “Kürdistan Devrimle Özgürleþecek” yazýyordu. Jandarma iyice yakýnlaþtý ve bizim pankartý açarak en öne geçtiðimizi gören polis þefleri pankartý toplamaya çalýþtýlar. Fakat müdahale ederek onlarý püskürttük. Bunun üzerine biber gazý tüpüyle jandarma üzerimize koþmaya baþladý. Onu da jandarma komutaný durdurdu. Daha sonra DEHAP’lý arkadaþlar gelerek pankartý geriye almamýzý söyleyince pankartý 3-5 metre geride kitlenin içerisine alarak eyleme devam ettik. Daha sonra DEHAP bölge yönetiminden bir arkadaþ basýn açýklamasý yapacaðýný söyledi. “Ölülerimizden bile korkulduðunu, en demokratik bir hak olan mezar ziyaretinin bile baskýlarla engellendiðini…” söyleyerek basýn açýklamasý metni okudu. Daha sonra yavaþça yürüyerek otobüslere geri dönüleceði söylendi. Biz de eylem boyunca “Þerwan’e Þoraþê Be Mýrýn”, “Disa Disa Serhýldan Biji Azadiya Kürdistan”, “Yaþasýn Kürt Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her þey Emeðin Olacak” ve “Kürdistan Devrimle Özgürleþecek” sloganlarýný attýk. Bazý sloganlara katýlým oldu. Orada da yetkili arkadaþlara gerekirse saatlerce oturmayý ve köyün giriþine doðru yürünebileceðini önerdik. Fakat kabul edilmedi. Çünkü eðer böyle bir þey yapýlýrsa jandarmanýn dozeri hazýr beklettiði ve mezarý yýkacaðý tehdidinde bulunduðu söylendi. Faþizmin, mezarý bile tehdit unsuru olarak rehin almasý, onun korkusunun ve acizliðinin göstergesidir. Eylem boyunca sohbetlerimiz ve gözlemlerimizden çýkardýðýmýz en önemli sonuç, Kürt halký barýþçýl dilekçe, basýn açýklamasý vb eylemlere pek ilgi göstermezken, gerilla cenazesine, anmaya en yoksul, militan olan kesimleri kitlesel olarak katýlýyor. Bu da bize Kürt halkýnýn devrimci-militan birikiminin hala güçlü bir þekilde çoðalarak devam ettiðini gösteriyor. Biz de her eylemde Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliðini örerek devrim ve iktidar perspektifiyle hareket etme bilincini kavga içinde örmek için hiçbir zorluktan ve bedelden kaçýnmayacaðýz.

ZAFERE KADAR DAÝMA! Antep’ten Leninistler

17


A N T E P AY I Þ I Ð I ’ N DA AHMED ARÝF’Ý ANDIK

“Seni a Ýyi ço nlatabilmek cukla seni ra, ka hrama nlara Ahme ” t Arif

Ayýþýðý Sanat Merkezi Antep uÞbesi olarak çalýþmalarýmýza vargücümüzle devam ediyoruz. Haziran ayýnda gerçekleþtirdiðimiz aNzým Hikmet’i anma ve þiir dinletisine gelenler etkinliðimizi çok beðenmiþ ve bizlerden yenilerini hazýrlamamýzý istemiþlerdi. Bizler de Ayýþýðý Sanat Merkezi iÞir Grubu olarak sýký bir çalýþmayla 1Aðustos Pazar gününe Ahmet Arif’le ilgili bir etkinlik hazýrladýk. Antep’teki tüm kurumlara duyurduðumuz etkinlik haberinin yaný sýra, Ayýþýðý Sanat Merkezi’ni ve faaliyetlerimizi tanýtan binlerce broþür daðýttýk. Etkinliðimiz 1Aðustos Pazar günü saat .41d’0e baþlayacaktý. Ancak sabah erken saatlerden itibaren Sanat Merkezi’nin çevresi çevik kuvvet ve sivil polislerce sarýlmaya baþlandý. Ayýþýðý’nýn bulunduðu binanýn etrafý onlarca devriye ve sivil polis araçlarýyla dol-

du. Bulunduðumuz binanýn her katýnda ellerinde telsizlerle gezinen sivil polisler, bizleri yeni yeni tanýyanlarýn gözünü korkutmaya çalýþtýlar. Ama baþarýlý olamadýlar. Yaklaþýk 08kiþinin katýldýðý etkinliðimiz, beðeniyle karþýlandý. Adý yasak, dili yasak bir ülkenin þairinin þiirlerinin okunduðu etkinliðimizde, þiir aralarýnda Kürtçe aðýtlar da okundu. Devrimci tutsaklarýn yazdýðý Mavi Atlasa Kýzýl eÞritler Çektik adlý þiir kitabýndan da çeþitli þiirlere yer verdik. Ardýndan kaval ve gitar dinletisi sunuldu. Sohbetlerle süren etkinliðimiz, “U zak” adlý film gösterimiyle son buldu.

“Suçsuz Ýþçi ve Emekçi Çocuklarýna Çok Aðýr Cezalar Veriliyor”

kisinde kalýp sandalye atanlara 53yýl, diðerlerine k( ardeþim de dahil) 1yýl ceza verdi. Biz de kararý temyize verdik. Yani kararýn tekrar incelenmesini istedik. aTm bir yýldýr keyfi ve gerekçesiz bir þekilde üstelik þahitler ve kuaför, kardeþimin suçsuzluðunu söylemesine ve daha önce hiçbir sabýkasý olasýna raðmen cezaevinde… Gelelim Antep E iTpi Kapalý eCzaevi’ne. Her giriþ çýkýþta üstümü didik didik arýyorlar ve her þeyi alýyorlar. Ýçeri iç çamaþýrý, yemek, ayakkabý, lacivert ve yeþil kýyafet almýyorlar. Dýþarýda yasak olmayan bazý kitaplarý da içeri almýyorlar. Bizim verebildiðimiz kýyafetler dýþýnda her þeyi, iç çamaþýrýndan ayakkabýsýna, þampuanýndan sabununa kadar her þeyi cezaevinden almak zorunda. Yani tam bir ticarethane! Benim anlayamadýðým, bu ülkede milyarlarca dolar hortumlayanlar ellerini kollarýný sallayarak dolaþýrken ve bunun gibi nice büyük vurgunlar yapýlýrken, sistemin sonuçlarýna isyan eden kiþilere ve çocuklara çok aðýr cezalar veriliyor. Gözle görülen þu ki, sermaye sahipleri ve arkalarýna devleti alanlar her türlü vurgunu, soygunu, býrakýn cezaevini, rahat yaþamalarý saðlanýyor. Mesela mafyalar, uyuþturucu kaçýranlar, kadýn pazarlayanlar, hortumcular… Oysa iþsizlikten, eðitimsizlikten ve varolan sistemin çarpýklýklarýndan tinerci, hýrsýz, sokak çocuðu olanlar veya benim kardeþim gibi suçsuz iþçi ve emekçi çocuklarýna çok aðýr cezalar veriliyor. iÞmdi Mücadele Birliði dergisine ve okurlarýna soruyorum. Kardeþim niçin 1yýldýr cezaevinde ve bundan sonrasý için ne yapýlabilir?

Merhaba, Ben 42yaþýndayým. uÞ an iþsizim ancak çeþitli iþlerde çalýþtým. Daha çok tekstil sektöründe çalýþtým. rUfalýyým, fakat -67yýldýr Antep’te yaþýyoruz. Evde 9nüfus yaþýyoruz. Babamla kardeþim çalýþýyor. iÞmdi sizlerle ailemizin baþýna gelen bir olayý paylaþmak istiyorum. Kardeþim geçen sene 51yaþýndaydý. Ýlkokul .3sýnýfta okulu býraktý. Bir pastanede hamur iþçisiydi. Bir gün kardeþim yiyecek bir þeyler alýp parka gidiyor. O anda parka -67tane serseri geliyor. Polis de gelip kardeþim dahil hepsini topluyor. öNbetçi mahkemeye çýkarýlýyorlar. Oradaki tüm çocuklarla birlikte kardeþim de tutuklanýyor. Antep E iTpi Kapalý eCzaevi’ne götürülüyor. Ýþin ilginç yaný, tüm bu olanlardan bizim haberimiz yok. 1hafta kayboldu diye aradýk. Sonra polise kayýp diye baþvurduðumuzda öðrendik ki, tutuklanmýþ. uTtuklanma nedeniyse þuymuþ:Bir akþam parktaki serseriler bir kuaförü dövüp üzerindeki para ve eþyalarýný gasp etmiþler. Ve þikayet üzerine aranýr duruma düþmüþler. Olayla hiçbir ilgisi olmayan kardeþimin tek suçu o anda parkta bulunuyor olmak. Ýlk mahkemede tanýklar olayda kardeþimin olmadýðýný söyledikleri halde ve kuaför þikayetçi olmadýðý halde hakim hepsine tutuklama kararý verdi. Mahkemede sanýklardan bazýlarý hakime sandalye fýrlatýnca hakim bu davranýþýn et-

18

UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA! Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi Emekçileri

Mücadele Birliði Okuru Bir Ýþçi/ Antep


nüyorsunuz? Taþoluk halkýndan: Yýkým gününde direneceðiz. Yýkýlmamasý için her þeyi yapacaðýz. Gerekirse barikatlar kurup sokak sokak çatýþýrýz. uÞ anda yýkýlacak 03ev var. Çoðu -45katlý. Çocuklarla birlikte yaklaþýk 05kiþi yaþamakta. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Ýstanbul’un bir çok yerinde yýkým kararý var. Yýkým yapýlacak diðer bölgelerle bir baðýnýz var mý? Taþoluk halkýndan: Yok. Burasý oldukça uzak kalýyor. Bu yüzden baþlangýcý buradan yapýyorlar. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Peki, diðer bölgelere Mücadele Birliði aracýlýðýyla iletmek istediðiniz bir þey var mý? Taþoluk halkýndan: Evet. Karþý taraf güçlü olabilir. aFkat bizler birlikte hareket edersek en güçlü biz oluruz. 2Eylül de herkesi desteðe çaðýrýyoruz. Maddi olarak hiçbir beklentimiz yok. Yýkým günü için bir birliktelik saðlanýrsa karþý tepeden bakmakla yetinirler. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Eylem kararlarýný nasýl alýyorsunuz? Taþoluk halkýndan: Hiçbir yetkili kurum bize sahip çýkmadý. Biz de mahallemizde bir komisyon kurduk. Komisyonda bütün halk var. Birlikte karar verip, birlikte harekete geçiyoruz. uÞ anda tek yumruk olduk. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Konuþma sýrasýnda komisyon baþkaný Halit Demirbaþ yanýmýza geliyor. Komisyon Baþkaný: 54yaþýma kadar bütün emeklerimle yapabildiðim tek þey evimdir. Onu da elimden alýyorlar. 2Eylül’den sonra bu çocuklarla nereye gideceðim?üTrkiye cumhuriyetinde yasalar tükenmiþtir. Bize bu topraklarda yaþam hakký tanýnmýyor. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Her þeye raðmen yýkýma kalkýþýrlarsa ne yapacaksýnýz? Komisyon Baþkaný: Her ne gerekirse yaparýz. Gerekirse kan dökülsün. Kendimizi bile yakarýz, her þeyi yapacaðýz. Ýnsanlarýmýz bize destek olsunlar. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Biz Mücadele Birliði okurlarý olarak sizin yanýnýzdayýz ve sonuna kadar da sizlerle olacaðýz. Sohbetiniz için çok teþekkür ederim. Yine görüþeceðiz…

“Bize Bu Topraklarda Yaþam Hakký Tanýnmýyor” 72Aðustos tarihinde aTþoluk halkýyla bir röportaj yaptýk. Yaklaþýk 03yýldýr bu bölgede yaþayan halk, evlerinin orman arazisi üzerinde olmasý gerekçesiyle 2Eylül’de yýkýmýyla karþý karþýyalar. Mücadele Birliði okurlarý olarak onlarla bir röportaj yaptýk. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Merhaba, iyi günler. Ben Gazi Mahallesi’nden geliyorum. Sizinle yýkýmlar hakkýnda sohbet etmek istiyorum. Taþoluk halkýndan: Merhaba, hoþ geldin, tabii ki konuþabiliriz. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Sizin evinizde yýkýlacaklar arasýnda mý? Taþoluk halkýndan: Evet, benim evimde yýkýlacak! Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Biraz kendinizden bahseder misiniz? Taþoluk halkýndan: Adým H.Erdem, inþaat iþçisiyim. d’091an beri aTþoluk’ta oturmaktayým. Burada -0203senelik evler var. Bu evler yapýlýrken hepsinin tapularý vardý. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Evleriniz neden yýkýlýyor?Size bu konuda ne gibi bir açýklama yapýldý? Taþoluk halkýndan: Orman arazisi olduðu söyleniyor. aTþoluk bölgesinin l’0591erden beri kadastro tapu verilmiþ. iÞmdi ise bu tapularý yok sayarak bizleri iþgalci olarak tanýmlayýp yýkým kararý alýyorlar. Buraya gelen herkes buranýn orman arazisi olmadýðýný görür. aTyip Erdoðan belediye baþkanýyken d’291e okul açýlýþýna bizzat kendisi geldi. Buranýn orman olmadýðýný kendi gözüyle gördü. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Yýkým kararýna karþý ne yapýyorsunuz? Taþoluk halkýndan: Bütün yasal iþlemleri yaptýk. Dava yargýtayda sürerken yýkým kararý çýktý. Biz de eylemlere baþladýk. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: eNtür eylemler yapýyorsunuz? Taþoluk halkýndan: oTplu yürüyüþ yaptýk. Yolu trafiðe kapattýk, caddede lastik yaktýk. Çoðu eylemde genel basýnda vardý. Bizler tüm dünyaya sesimizi duyurmaya çalýþýyoruz, evimizin yýkýlýþ nedenini açýk bir þekilde öðrenmek istiyoruz. Aslýnda biz gerçek nedeni zaten biliyoruz. Orman arazisi hikaye. Buralarý zenginler için yýkýyorlar. Burasý Ýstanbul’dan uzakta kalmasýna raðmen su, elektrik ve altyapý gibi hiçbir sorunu yok. Madem burasý orman arazisi, altyapýnýn burada ne iþi var? Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Karþý tarafta þantiye görüyorum, orasý nedir? Taþoluk halkýndan: ÝSKÝ’nin dev yatýrýmý diyorlar. Su arýtma tesisi. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: Evlerinizi yýkarlarken size ne tür haklar tanýyorlar? Taþoluk halkýndan: eNhakký?Hiçbir hak vermiyorlar. Bütün haklarýmýzý yok sayarak tam anlamýyla yargýsýz infaz ediyorlar. Elektrik ve su için kesim talimatý verilmiþ. 2Eylül’de yýkým için gelecekler. Y.E.Mücadele Birliði Okuru: 2Eylül’de ne yapmayý düþü-

Y.E. Mücadele Birliði Okuru/ Gazi Mahallesi

19


ve nasýl vermesi gerektiðini bilmesi gerekir;ama bu daha mücadeleye ilk adým atýldýðýnda olabilecek bir þey deðildir.Kimisinde çok kimisinde az ama herkesin eksiklikleri vardýr ve olacaktýr;bunlar zamanla kendini aþma çabasýyla ve yoldaþlarýn yardýmýyla giderilebilecek eksikliklerdir.Önemli olan pratik faaliyetlerin içine girmek,hata yapmayý göze almak ve hatalarýnýn sabýrla ve özenle düzeltileceðini bilmektir.Bir kadro kendisini büyük bir gönül rahatlýðýyla deneyimli yoldaþlarýnýn eline býrakmalýdýr ve onlarý kendisini eðitip geliþtireceðine güven duymalýdýr.Eðer bunu yaptýðý halde bir eksiklik görürse,yeterince geliþemediðini vb hissederse yoldaþça eleþtirilerini sunmalýdýr.Hiç bir kadro unutmamalýdýr ki her þey kolektif içindir.Eleþtiri de bunlardan birisidir.Eðer birisi kolektifin kendisini geliþtirmediðini düþünüyorsa sorunu kendi dýþýnda aramamalýdýr.Hemen tespit ettiði sorunun üzerine eðilmeli ve sorun çözülünceye,eksiklikler giderilinceye kadar ýsrarcý olmalýdýr. Deneyimli kadrolarýn bu konuda yoldaþlara yardýmcý olmalarý gerekir.

KADROLARIN EÐÝTÝMÝ ÜZERÝNE

D

evrimi örgütleyecek ve sosyalizmi kuracak kadrolarýn eðitimi her geçen gün daha büyük bir önem kazanýyor.Ancak teorik yönden donanýmlý,pratik içinde sýnanmýþ ve yetkinleþmiþ kadrolara sahip olanlarýn devrime önderlik edeceklerini düþündüðümüzde bu konunun önemi daha iyi anlaþýlýr.Bir kolektifin aynasý sadece ideolojisi ve politikalarý deðildir;ayný zamanda kadrolarýdýr da.Onlarýn nasýl oturup kalktýklarý,insanlarla nasýl konuþtuklarý ve nasýl davrandýklarýdýr da;teorik ve pratik yönden ne kadar birikime sahip olduklarýdýr da.Bu nedenle her kolektif kadrolarýn eðitimine ayrý bir önem vermek zorundadýr.Bunun üzerinden atlayan ya da üzerinde yeterince durmayan yapýlar belki bugünü kurtarabilirler ama geleceði asla! Kadrolarýn eðitimi ayný zamanda yarýnýn “yeni insan”ýnýn eðitimidir.”Yeni insan bugünden,devrim süreci içinde yaratýlacaðýna göre,öncelikli olarak buna en büyük aday olan proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin kadrolarýnýn iyi bir eðitimden geçirilmeleri gerekiyor.Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi her düzeyde yeni toplumu temsil etmek zorundadýr.Kadrolarýnýn çok yönlü eðitimi buna olanak saðlayacaktýr.Bilimden sanata,kültürden teknolojiye ve askerlik sanatýna kadar pek çok alanda yetiþmiþ olan kadrolar yaný zamanda toplumun önünü açacak,iþçi sýnýfý ve emekçilere örnek olacaklardýr Burada hemen aklýmýza Ostrovski geliyor.Ýnatçýlýðý ve mücadele azmiyle tarihe adýný yazdýrmýþ olan Ostrovski..Bolþevik partinin bir kadrosu olarak Ostrovski karþýlaþtýðý bütün engelleri aþmayý baþarmýþ,yaþamýn onun karþýsýna çýkardýðý zorluklar karþýsýnda yýlmamýþtýr.Artýk tüm vücuduna felç indiði zaman bile o çalýþmayý sürdürmüþ büyük bir tutkuyla baðlý olduðu komünizm davasý için verebileceði ne varsa onu bir an önce verebilmek için büyük bir azim göstermiþtir.Bir yandan “Ve Çeliðe Su Verildi”adlý otobiyografik romanýný,elleri tutmamasýna raðmen,oluþturduðu bir düzenekle yazarken bir yandan da yataðýnýn baþucuna gelen genç komünistlere öðretmenlik yapýyordu.Onlarý kendi deneyimleri ýþýðýnda eðitiyor ve gelecek topluma hazýrlýyordu.Ostrovski yaþamýyla Sovyet gençliðine çoktan örnek olmuþtu ama o,bununla yetinmiyor tek tek tüm gençlerle ilgileniyor,onlarýn geliþimini görmekten büyük bir mutluluk duyuyordu.Evini adeta bir devrim kürsüsü haline getirmiþti;hiçbir aný boþ geçirmiyor,sürekli okuyor,yazýyor ve anlatýyordu. Bugün bizlerin,özellikle deneyimli yoldaþlarýn,ayný azme ve inatçýlýða sahip olmamýz gerekiyor.Kadrolarýn eðitimini kesinlikle boþ zaman iþi olarak görmemeliyiz.Ya da pratik faaliyetler içinde çok sýnýrlý zaman ayrýlabilecek bir iþ olarak da görmemeliyiz.Bir yandan pratik faaliyetler sürdürülürken bir yandan da kadrolarýn eðitimine aðýrlýk verilmelidir.Kadrolar en iyi pratik faaliyet içinde eðitilirler.Pratik faaliyete girerek teorik olarak öðrendikleri þeyleri sýnama þansý edinirler.Ve ne kadar çok pratik yaparlarsa öðrendikleri þeylerin unutulmasý o kadar güç olur. Hiçbir kadro saksýda çiçek yetiþtirilir gibi yetiþtirilmez.”Önce tüm eksikliklerimi gidereyim ondan sonra pratik çalýþmalarýn içinde yer alýrým” demek mücadeleden kaçýþýn bir baþka biçimidir.Elbette mücadele içinde herkesin neyin mücadelesini niye verdiðini

20

Pratikte Örnek Olmak Kadrolarý eðitebilmek için her þeyden önce pratik olarak örnek olmak gerekir.Richard Bach,”Martý” adlý eserinde ”En yükseðe uçan martýnýn en ileriyi gören” olacaðýný söylüyor.Elbette deneyimli yoldaþlarýmýz olaylarý daha derinlemesine ve bütünlüklü göreceklerdir.Ve onlar genç yoldaþlara neyi nasýl yapmalarý gerektiðini anlatmalý bununla da yetinmeyip pratik olarak kendileri bunu yaþama geçirerek göstermelidirler.Genç yoldaþlarýn deneyimli yoldaþlarý izleyecekleri,onlarýn neyi nasýl yaptýklarýna bakacaklarý açýktýr.Burada dikkat edilmesi gereken genç yoldaþlarýnýn kendilerine güven duymalarýný saðlamaktýr.Onlar hata yaptýklarýnda bunun olabileceðini önemli olanýn hatadan dersler çýkarmak olduðunu,hata yapma korkusunun bir kenara atýlmasý gerektiði,bu yapýlmadýðý taktirde özgüven duygusunun geliþmeyeceði genç yoldaþlara kavratýlmalýdýr.Onlarý mükemmeliyetçilik hastalýðýndan kurtaracak olan tek yöntem budur.Kadrolarý iyi bir þekilde eðitmek istiyorsak onlara iþ vermeli ve inisiyatiflerini geliþtirmelerine yardýmcý olmalýyýz.Hiç bir þekilde onlarýn her yaptýklarýna müdahale etmemeliyiz.Bir iþin kötü yapýldýðýný anladýðýmýz anda bile,eðer ilkesel ve hayati bir durum yoksa,en azýndan bir süre onlarýn kendi yanlýþlarýnýn sonucunu görmelerini beklemeliyiz.Onlara kendi deneyimleriyle öðrenmeleri için fýrsat tanýmalýyýz;çünkü bir insan için en iyi öðrenme yolu bizzat kendisi yaþayarak öðrenmedir. Kadrolarýn eðitimi için Eðitim Çalýþmalarý vazgeçilmez önemdedir.Düzenli ve istikrarlý yapýlan eðitim çalýþmalarý kadrolarý hýzla geliþtirir.Kadrolar bunun yaný sýra kendi kendilerini de eðiteceklerdir.Birikimlerini sürekli geliþtirmeyen bir kadro zamanla kýsýrlaþýr ve sýðlaþýr.Ondan yoldaþlarýna ve içinde çalýþma yürüttüðü kitlelere bir þey vermesini kimse bekleyemez. Kadrolarý eðitmek için çok okumak ve ayný zamanda çok okutmak gerekir.Beyninin donanýmýný sürekli geliþtiren birisi ancak insanlar üzerinde etkili olabilir.Ezberlenmiþ birkaç cümleyi insanlara tekrar edip duran birisi ne insanlar üzerinde etkili olabilir ne de onlarý ikna edebilir.Ancak beynini insanlýðýn tüm hazineleriyle doldurmuþ olan birisi olaylara çok yönlülüðü içinde bakabilir yaþamý bütün yönleriyle kavrayabilir. Kadrolar her anlarýný kendilerini ve yoldaþlarýný geliþtirmek ve eðitmek için kullanmalýdýrlar.Bu bazen yolda yürünürken bile yapýlabilecek bir þeydir.Yeter ki her zaman iddialarýmýzýn büyüklüðünün bilincinde olalým ve onlara uygun bir davranýþ çizgisi geliþtirelim.


“15. Yýlýnda Leninist Parti Ýnsanlýk Çaðýnýn Þafaðýný Kýpkýzýl Bir Bayrak Gibi Dalgalandýrýyor” 17. yýlýmýzda ulaþýrýz.” Yoldaþlar kahkahalarla bana bakýyor. Ol“Biliyorum ki bugünlerde içerde, dýþarýda hepimizde büyük dukça çocukça bir benzeþtirme ile kurduðum mantýk karþýsýnda bir coþku ve tatlý bir heyecan var. Bulunduðumuz her yerde kuruluþumuzu en iyi þekilde karþýlamak için uðraþýyoruz. 14. müca- gülmekten kendini alamýyor. Sonra “ama bizim bir de öncesi var”. Cevap hazýr onlarýnda var. dele yýlýný geride býrakmanýn kývancýný yaþýyoruz. Ýçim kýpýr ký10. yýlýndan 17. yýl uzak görünüyordu. Ne de olsa belli olpýr. 15. yýla girmenin coþkusu ve heyecaný ile doluyum. Kah hüzünlü kah sevinçliyim. Hüzünlüyüm, tüm yoldaþlarla birlikte de- muyor bir devrimcinin bir yýl sonrasýný görüp göremeyeceði. Þimdi 17. yýl çok yakýn. Ama hala çocukça da olsa neden ðilim. Sevinçliyim ben de bu kolektifin içindeyim ve tarihimizi biz de 17. yýlda o hasretini çektiðimiz geleceðe kavuþmayalým hep birlikte yaratýyoruz. 5. mücadele yýlýmýzý cezaevinde kutlamýþtým. Ve þimdi 15. yýlýmýzý da farklý bir zindan da, yine cezae- diyorum. Neden olmasýn, ki imkansýz da deðil. Her yönüyle güçlü ve hýzlý bir tarihin içinden geçtiðimiz bir vinde kutluyorum. Eðer tercih þansým olsaydý, bütün yoldaþlarla gerçek ama bu tarih ayný zamanda Leninist Parti’nin. Devrime adýþarýda, sokaklarda, eylemlerde kutlamayý tercih ederdim. Yine de isterdim ki, sokaklarda bayraklarýmýzýn dalgalandýðý it olan tarihin, ayný zamanda partimize de ait olduðunu bilmek her yerde ismimizin yazýldýðý, kendi iktidarýmýzda, iþçi ve emek- ayrý bir coþku kaynaðý. Bazen iþte bu noktada partizanlýk nedir diyorum. Nazým’ýn bize tanýttýðý partizan Tanya’yý biliyoruz muçi yýðýnlarla hep birlikte kutlayalým. Biliyorum ki bir gün bu da olacak. Bunun için iþçi arýlar gibi çalýþmamýz çok çalýþmamýz ge- hakkak. Sonra bizim Tanyalarýmýz. Partizanlýk bir partinin politik, ideolojik gücünden gelir. rekiyor. Büyük bedeller ödemeyi göze alarak, daima ileriye, geleceðe yürümek gerekiyor. Bugün sadece ölümü göze almak yet- Sonra bu aþkla bütünleþir. Sonra fedakarlýkla, kahramanlýkla. Ölümsüzleþen yoldaþlarýmýzdaki partizanlýk Leninist bir dumiyor, iktidarý almak için daha da ötesini göze almalýyýz. Ancak ruþla ifadesini bulan partizanlýktý yani bugüne kadarki diðer yapýbu þekilde yýl dönümlerimizi týpký Küba gibi kutlayabiliriz.” larýn ortaya serdikleri partizanlýktan ayrý. Elbetteki bir küçük bur“15. yýla dair bir þeyler söylemek zor. Söylemekten veya juva ideolojisinin yarattýðý partizanlýkla proleter ideolojisinin yayazmaktan çok dinlemeyi isterdim. Hele de bu biçimde bir an rattýðý partizanlýk ayrýdýr. Belki sonuca baktýðýmýzda ikisinde de sanki boþluða sesleniyormuþum gibi, ama geçmiþi, bugünü ve yarýný þöyle bir düþününce hýzla aslýnda dopdolu bir tarihin karþý- kahramanlýklar bulacaksýn, bunu reddetmiyorum ama aynýlaþtýrsýnda durduðunu ve yarýn açýsýndan ise özlenen, beklenen, istenen mama sonuç benzerlikleri olsa da… bir düþün ýþýltýlý gözlerle baktýÇok Þey Verilenden Çok Þey ðýný hissediyorsun. Ýþte bu duÝstenir rumda elin ayaðýn birbirine do15. mücadele yýlýmýzda ileri lanýyor. Ve þimdi buna bir de sýçramayý gerçekleþtireceðiz. Bütün 15. yýl için hissedilen duygulareformist, oportünist sol ve ortalama rý ekleyin. Ne söylenir, nasýl sol geriye düþüþler gösterirken ve söylenir ki. her dönemden daha fazla subjekti10. yýlda bir yoldaþla sohvizme, düþerken, karamsar bir subbet ediyorduk. Bolþevik parti jektiflikle koþullara bakarken biz ve partimiz. Bolþevik partiyi her bakýmdan ama her bakýmdan kýskanabileceðimiz tek nokta tam tersi yöndeyiz. Biz de býrakalým devrim. Bunun dýþýnda bir fark geriye düþmeyi, korkunç bir umut yok. Yani iki tarihi de okuduvar. O kadar olanaksýzlýða raðmen iðunda büyük bir mutluluk, guleri çýkýþlar yaþýyoruz. Lenin’in altýrur ve coþku duyuyorsun. Bolný çizdiði güç örgütü olmak, C.Daðþevik partinin tarihini yaþamalý’nýn “devrimi pratik düþünmek, sak da anlatýlan o þey karþýsýnpartiyle baðýný pratikte gerçekleþtirda yerine göre öfkeleniyor, yemek, güçlendirmek” sözlerini, yaþarine göre sevinç duyuyor, bundýðýmýz bir dönem bu. 15. mücadele lar da yoldaþýmýz diyorsun iyýlýmýzda bunu baþarmalý, baþarma çinden. Leninist Parti’nin tarihi yönünde güçlü ve saðlam adýmlar de böyle. Okudukça dinledikçe atmalýyýz. Atacaðýmýza da inanýyoo zenginliði görüyorsun. Sohrum. Her ne kadar dýþarýdaki geliþbetimizin bir yerinde 17. yýl menin dýþýnda olsak da bunu çýkargeçmiþti. mak zor deðil. “Bolþevik parti 17. yýlýnda Ýþte 15. yýlýmýzda bu büyük Ekim’e ulaþýyor. Belki bizde Gebze Zindanýnda Bulunan Leninist Kadýn Tutsaklarýn Hazýrladýklarý Kart

21


duygularý yaþýyorum. Ýçimden “Biz Geliyoruz!” diye haykýrmak geçiyor. Partimizin 15. mücadele yýlý kutlu olsun! “Devrim Biziz Biz Devrimiz!” “Yine Eylül geliyor… Her geliþinde içimize saçtýðý coþku, sevinç, umut parçalarý bu sene her zamankinden daha yoðun duygularý taþýrýyor yüreklerimizden. 15. mücadele yýlýmýza, 15. yaþýmýza “merhaba!” diyeceðiz bu 1 Eylül’le birlikte. Arkamýzda otuz kavga yýlýnýn her adýmý devrim olan bir tarih ve o tarihin tüm birikim ve deðerlerini kuþanan Leninist Parti, insanlýk çaðýnýn þafaðýný kýpkýzýl bir bayrak gibi dalgalandýrýyor 15. yýlýnda. Ben bu muazzam tarihin ancak çok küçük sayýlabilecek bir kýsmýný yaþadým. Ama bu kýsacýk zaman dilimi bile bir insanýn bütün bir ömrünce ancak yaþayabileceði, hissedebileceði doygunluðu yaþattý bana. Uðrunda yaþamaya ya da ölmeye deðer her ne varsa bu yaþamda buldum. Zorlu engelleri dimdik aþmayý, olmaz denileni oldurmayý, aðýz dolusu gülmeyi, dünyanýn öbür ucunda atýlan tokadýn acýsýný kendi teninde duyabilmeyi… Olanca gücüyle insan kalabilmeyi… Her Eylül geliþinde emeklerini, sabýrlarýný ve yaþamlarýný bu tarihin yaratýlmasýna sunan yoldaþlarýma duyduðum sevgiye büyük bir minnet duygusu eklenir. Bu güne dek pratik yaþam içinde tanýk olduðum bir çok olayda “Ýyi ki Leninist olmuþum, kafamý ve yüreðimi kurtarmýþým!” demiþimdir yoldaþlarýma. Þimdi, Eylül’ün geliþine günleri saydýðýmýz bu günlerde, her sabah Nazým’ýn dizeleriyle açýyorum gözlerimi “Fevkalade memnunum dünyaya geldiðime!”... Öylesine bir mutluluk ki bu ölmeye de, yaþamaya da hazýr! 15. yaþýmýza 15. mücadele yýlýmýza MERHABA!... “Her devrimci adýmlarýný katarken insanlýðýn büyük yürüyüþüne, özgürleþmenin, insan olmanýn en güzel düþlerini kuþanarak çýkar yola. Ve attýðý her adýmda o düþleri gerçek kýlmanýn aman-

sýz sýnamasýný yaþar. Bilinç ve emekle yoðruluyorsa inanç ve umut; ve kavga kendimizden baþlatýlarak büyütülüyorsa dalga dalga, en büyük fýrtýnalara karþý koyabilmenin gücünü de yaratýyor, özgürleþmenin sýnýrsýz ufuklarýna doðru yol alýyoruz demektir. Bizi yarýna taþýyacak olan da; ileriye doðru sýçramanýn eþiðinde duran insanlýðýn yeni bir dünya yaratmasýný saðlayacak olan da bu gücümüz ve bu gücümüze olan inancýmýzdýr. Leninist Parti’nin bir avuç kadro ile, sahip olduklarý tek þey olan Marksizm-Leninizm ideolojisinin o eþsiz hazinesine inançla çýkýlan yolda, bugün sýnýf savaþýmýnýn her alanýnda yükselen kavga bayraðýný en önde taþýmasý ve insanlýðýn yarattýðý en ileri deðerleri temsil etmesi bu güce olan güvendir. Büyük kavgalarla, büyük fedakarlýklarýn ve sýnýrsýz özverilerin iç içe geçtiðini gösteren tarih, ölüm kalým noktasýna ulaþmýþ sýnýflar savaþýmýnýn nasýl zaferlerle taçlandýrýlacaðýný da ortaya koyuyor. Yaþamýn tüm canlý sýnamalarýndan geçerek doðruluðunun kanýtlandýðý ideolojik politik öngörüleriyle, nasýl savaþýlacaðýný gösteren ölümsüz savaþçýlarýyla, proletaryanýn gerçek devrimci öncü gücü olduðunu kanýtlayan Leninist Parti’nin ihtiyaç duyduðu tek þey; proletaryanýn sýnýf gücüne duyduðu güveni yine proletaryaya ve tüm emekçi sýnýflara maledebilmesidir. Kapitalizmi yerle bir ederek, sermaye sýnýfýnýn iktidarý yerine kendi iktidarýný kurmadan proletaryanýn gerçek zaferinden söz edilemeyeceði bilincini geniþ yýðýnlara taþýmanýn ve kavgayý büyütmenin bir savaþ yýlýný daha geride býrakýyoruz. Leninist Parti’nin gücünü ve ölümsüz savaþçýlarýnýn ruhunu kuþanarak birlikte yol almanýn, yeni yeni zaferleri muþtulayacak bir kavga yýlýna daha birlikte atýlmanýn coþkusuyla, kuþandýðýmýz düþleri gerçekleþtireceðimize olan inancýmýzý haykýrýyoruz. MUTLAKA! DAIMA BIRLIKTE!”

verdik. 22 Aðustos günü saat 17:00’da “Ülke ve Özgürlük” adýnda, 1936 yýllarýnda Ýspanya’da yaþanan iç savaþý anlatan bir film gösterimi gerçekleþtirdik. Film öncesi orada bulunan gençlerin kendi evlerini yani Ayýþýðý’ný sahiplenmesi Film gösterimine hazýrlamasý dikkat çekiciydi. Filmin baþlamasýyla herkes pür dikkat izlemeye baþladý. Arada bir konuklar arasýnda bir bebek sesinin gülüþleri ise ayrý bir renk kattý. Film, Ýspanya’da 40 yýl boyunca faþist bir yönetimle sürdürüldüðünden ve buna karþýlýk anti faþistlerin direniþini anlatýyor. Ýspanya’da General Franko tarafýndan gerçekleþen katliamlarý gözler önüne seriyor. 40 yýl boyunca 3-F ile yani Futbol, Fiesta (boða güreþleri) ve Fuhuþ ile yönetilen bir devlette 7’sinden 70’ine tüm halkýn baþkaldýrýsýný anlatan bu film sonrasý tekrar toplanarak, masalarýmýzý birleþtirerek film hakkýnda deðerlendirmeler yaptýk. Bir arkadaþýmýz bize Ýspanya iç savaþýný ve faþizmi anlattý. Yaklaþýk 1,5 saat süren deðerlendirmeden sonra herkes filmin etkisi ile evlerinin yollarýný tuttu.

HER TÜRDEN YOZLAÞTIRMAYA KARÞI EMEÐÝN KÜLTÜRÜNDEN VAZGEÇMEYECEÐÝZ! Emekle sermaye arasýndaki çeliþki derinleþerek büyüyor. Sermaye sýnýfý her türlü silahýyla iþçi ve emekçi halklara saldýrýyor. Bu silahlarýn en etkileyicilerinden biride medya oluyor. TV, Radyo, Gazete vs. ile özellikle genç kesimi olumsuz etkiliyor. Yozlaþtýrma politikasý emekçi semtlerinde daha bir boy göstermeye baþladý. Emekçi semtlerde gençlik maddi ve manevi sorunlardan kaynaklý bir arayýþ içerisinde. Gençlik, devlet eliyle mahallelere sokulan uyuþturucu tuzaðýna kapýlarak sorunlarýndan uzaklaþtýðýný düþünüyor. Bu durumda tarihin bize vermiþ olduðu sorumlulukla bizler devreye giriyoruz. Biz Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçileri olarak sermaye sýnýfýnýn her türlü yozlaþtýrmasýna karþý büyük bir savaþ veriyoruz. “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” þiarýyla yola çýktýðýmýz yýllarý aþkýn bu kavgada iþçinin emekçinin kendi kültürünü yani proleter kültürü aþýlýyoruz. Bu bakýþ açýsýyla Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde etkinliklerimize hýz

22

Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezi Emekçileri




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.