BASKILARIN ARTMA EÐÝLÝMÝ S
ermaye birikimi sonucu tekellerin ortaya çýkýþý, baskýlarýn artýþýný da birlikte getirdi. Açýktýr ki, sermaye birikimi tek tekele doðru ilerledikçe, baskýlar en üst noktaya týrmandýrýlacaktýr. Sýnýflý toplumlarýn her aþamasýnda, egemen olanlarýn diðerleri üzerinde baskýsý olmuþtur. Yalnýz, baskýlar egemen sýnýfýn yýkýlma sürecinde korkunç boyutlara ulaþýr. Çünkü eski sistemin çöküþ döneminde, baský altýndaki sýnýflarýn ayaklanmasý ve iktidarý ele geçirme eylemi, en yoðun haldedir. Egemenler, egemenliklerinin ve düzenlerinin göçüp-gidiþi karþýsýnda aciz ve çözümsüz kalmanýn etkisiyle, baþkaldýranlara ve tarihin akýþýna karþý, çýplak zora daha fazla baþvururlar. Fakat hiçbir egemen sýnýf, yalnýzca siyasal baskýyla ayakta kalamaz. Kapitalist geliþmenin seyrek olduðu aþamadan, yoðun geliþme aþamasýna geçiþ; ayný zamanda, baskýlarýn artýþýna bir geçiþtir. Kapitalistlerin iþçi sýnýfý üzerindeki baskýsý, salt siyasal bir baský deðildir; ekonomik, siyasal baskýdýr. Ekonomik baský, kapitalizin her geliþme aþamasýnda temelken; siyasal baský, iþçi sýnýfýnýn ayaklanma dönemlerinde daha açýk biçim alýr; Paris Komünü sýrasýnda olduðu gibi, kitlesel katliam halini alýr. Paris Komünü’nden sonra, her kapitalist ülke, proletaryanýn açýk tehdidini yaþadý. Buna karþý önlem olarak vahþet düzeyine varan saldýrýlara baþvurdu. 19. yüzyýlýn son çeyreðinde Amerikan kapitalizminin iþçilere yönelik katliamlarý, burjuvazinin kendisine yönelik tehditleri bastýrmak için hangi yöntemleri kullandýðýnýn açýk bir örneðidir. 20. yüzyýl ise, kapitalist sýnýfýn egemenliðini korumak için, iþçi sýnýfýna karþý giriþtiði, terör, katliam ve vahþetle doludur. Yaþanmýþ bu örneklere raðmen, kapitalistlerin artan baskýlarýný yalnýzca proletarya ayaklanmalarýna baðlamak, tarihin tek yanlý, eksik yorumu olur. Kapitalizmin seyrek geliþiminden yoðun geliþimine ge-
çiþte; sermayenin iþçiler üzerindeki biçimsel egemenliðinden, sermayenin gerçek egemenliðine geçildi. Kapitalist üretim biçimi tüm üretim dallarýna egemen olurken, kapitalist egemenlikte daha açýk ve daha saldýrgan oldu. Burjuvalarýn artan saldýrganlýðýnýn kendisi, proletarya ayaklanmalarýnýn nedeni oldu. Sýnýf ayrýmý derinleþip, uzlaþmaz sýnýf çeliþkileri keskinleþtikçe; burjuva terör azgýnlaþtýkça, proletarya ayaklanmalarý da yaygýnlaþýr oldu. Tekeller nasýl kapitalizmin tüm çeliþkilerini ve karþýtlýklarýný yeniden üretti ve öne çýkardýysa, emekçiler üzerindeki burjuva baskýyý da bir üst düzeye çýkarttý. Tekelci egemenlik baskýlarýn artmasý ve yoðunlaþmasý demektir. Baskýlar, tekelciliðin bir eðilimi olan devlet-tekel bütünleþmesi sürecinde, faþist terör biçimini aldý: Almanya ve Ýtalya örneði. Burjuva terör, devlet-tekel bütünleþmesinde baþka biçimlerde uygulandý: Amerika örneði. Hangi biçimi alýrsa alsýn, halk kitleleri üzerinde kapitalist terör artarak sürdü. Tekelcilikle birlikte, emekçi sýnýflar üzerindeki baskýnýn nasýl arttýðýnýn en çarpýcý göründüðü alanlardan biri zindanlardýr. Zindanlar, egemenlerle baský altýndaki sýnýflarýn arasýndaki sýnýf çatýþmasýnýn en çýplak alanlarýnýn baþýnda gelir. Ýþçi sýnýfýnýn en iyi temsilcilerinin zindanlarda baský altýnda tutulmasý sanayi sermayesi egemenliðinde de, mali sermaye egemenliðinde de olmuþtur; ancak, emperyalist aþamada bir eðilim olarak artýþ göstermiþtir. Zindanlarda komünistlere yapýlan baský “baský” sözcüðü ile tam anlatýlamaz. Yapýlanlarý ifade eden sözcük kapitalist terördür. Üzerinde durmak istediðimiz, sermaye birikimi ve merkezileþmesiyle birlikte baskýnýn hem yoðunluk ve þiddetinin artmasý, hem de, burjuva baský aygýtlarýnýn nasýl iyice yetkinleþtiðidir. 20. yüzyýlda ve 21. yüzyýla taþan burjuva baskýlarý, zindan cephesinde gözlenirse, söylenen çok açýk olarak görülecektir. Kapitalist sistemin çöküþte olduðu, burjuvazinin tarihsel inisiyatifini yitirdiði
koþullarda, egemen sýnýfýn baskýsýný son sýnýrýna götüreceði de bir gerçektir. Kapitalizmin baskýsý yalnýzca ücretli emekçiler üzerinde deðil; ücretli olmayan tüm emekçiler; hatta tüm toplum üzerinde kullanýlýyor. Tekelleþme ve tekelleþmede daralmayla birlikte tüm ekonomik ve politik güç onlarýn elinde toplandý. Tekeller ellerindeki bu büyük gücü tüm topluma karþý kullanýyor. Emekçi sýnýflar baský altýnda tutulurken, her geçen gün daha fazla emekçi de yaþamdan kovuluyor; Tekelleþme bununla yetinmez, küçük ve orta sýnýflarý da mülksüzleþtirir, elimine eder. Bu süreç derinleþtikçe, sýnýrlý sayýdaki kapitalist ve onun hizmetindeki diðer asalaklar topluluðu dýþýnda kalan toplumun büyük çoðunluðu, tekellerin aðýr baskýsý altýnda kalýr. Tekeller tüm dünyayý baský altýnda tutuyor, tehdit ediyor, saldýrýyor, savaþa sokuyor. Tüm dünya savaþlarýnýn 20. yüzyýlda baþlamasý, yalnýzca emperyalizm (tekelci kapitalizm) ile açýklanabilir: Emperyalizm, kapitalizmin tüm çeliþkilerinin öne çýkartýlmasýdýr. Bu çeliþkilerin sürtüþmelere, çatýþmalara ve savaþlara yol açmasý kaçýnýlmazdýr. Kapitalizmin yol açtýðý savaþlarda milyonlarca insan yaþamýný yitirdi. Ancak, Dünya Savaþlarýnýn olmadýðý dönemlerde de milyonlarca insan savaþlarda, kapitalizmin yarattýðý açlýk ve kýrýmlarda, burjuva vahþetlerde yaþamýný yitirdi. Kapitalizmin Kara Kitabý adlý çalýþma, 20. yüzyýlýn son yarýsýnda ölenlerin (öldürülenlerin) sayýsýnýn her iki Dünya Savaþýnda ölenlerin toplamýndan daha fazla olduðunu açýklýyor. Bu gerçek, tekelcilikte daralmayla birlikte (dünyada tek tekele gitme eðilimi) baskýlarýn da arttýðýný anlatýyor. Baskýnýn artma eðiliminden söz ediyoruz; bu eðilim, sermaye birikiminin tarihi eðilimine baðlý olarak geliþim gösteriyor. Ama bazý özel durumlarda, kapitalistler, her þeylerini yitirmektense, durumlarýný devam ettirmek için “Ýþçi Partileri”nin bile iktidara gelmesini kabul edebilirler. Bu olasýlýðý yok saymýyoruz; ancak genel bir eðilim deðildir; ayrýksýn bir geliþme olur. Özgül durumlarý genel bir eðilim gibi yansýtýrsak kendimizi aldatýrýz. Buradan hareketle daha barýþçý bir dünyada sosyalizme hazýrlanacaðýmýzý söylersek bu, tam bir kandýrmaca olur. Sermaye beraberinde daima baskýyý da getirir; baskýyý beraber getirmekle kalmaz, bir eðilim olarak onu arttýrýr. C.DAÐLI
3
TEKELCÝ SERMAYENÝN GÝZLÝ YÜZÜ:
MAFYA
L
aðým yine patladý. Varlýðýndan hiçbir bilinçli emekçinin kuþku duymadýðý, ama sürekli gizlenen pislikler de, bu sayede gün yüzüne çýktý. “Kuvvetler ayrýmý”na, “baðýmsýz yargý”ya, “devlet kurumlarýnýn saygýnlýðý”na inanacak kadar budala olmayanlar için, gün yüzüne çýkan bu pis çýkar iliþkileri hiç þaþýrtýcý olmadý. Baský, þiddet ve iç-savaþ örgütü olarak kurumlaþan bir devletin, MÝT’i, adliyesi, tetikçileriyle bir bütün olmasýnda, birbirlerinin pisliklerini örtmek için yardýmcý olmalarýnda þaþýlacak bir þey yok. Asýl çözümlenmesi gereken soru, baþka yerde duruyor. Soru þudur: Belli bir merkezden ve gram gram verilen, “sýzdýrýlan” bilgilerle, günlerce tüm toplumun adeta gözüne sokacak þekilde, faþist karakterli tekelci basýnýn bu konuyu bu denli kurcalamasýnýn altýnda yatan hesap ne? Baský ve þiddet aygýtý olan devletle iç içe geçmiþ bu medya kurumlarý, bilgileri nereden alýyor ve neden þimdi?! Günlerdir gazete manþetlerinden, tv ekranlarýndan inmediði için, çoðu kiþiye gýna getiren skandalýn ayrýntýlarýna inmeye gerek yok. Biz, bu ayrýntýlarla boðulan, söylenmeyen ve yazýlmayan, gözlerden özenle kaçýrýlan temel gerçekleri konu edineceðiz. Tekelci Ýliþkilerin Kiþileþmiþ Profilleri Söylenmeyen, yazýlmayan en önemli gerçek; Susurluk kazasý, Türkbank ihalesi ve Çakýcý-MÝTYargýtay ifþaatlarýyla defalarca kez ortaya çýkan mafya-devlet iþbirliðinin, yol üstünde bir kaza olmadýðý, kimi kiþilerin kusurlarýyla ya da “kirli savaþ” gibi kavramlarla açýklanmaya-
4
caðýdýr. Hele ki, sorunun “adaletsizlik”le hiçbir ilgisi yoktur. Tersine, düzenin kendine has adaleti tam da budur. Ortaya saçýlan “pis-yasadýþý” iþbirliðinin temelinde, devlet-tekel bütünleþmesi, yani iktisadi bir olgu yatýyor. Bu anlamýyla, “yasadýþý” bile deðil, sermayenin kendine özgü “yasalar”ýnýn doðal sonucudur. Öyleyse, bu tür ifþaatlarda gözden uzak tutulan olgu, bu iþbirliðinin esas temelinin sermaye olmasýdýr. Kimi zaman böyle ifþaatlarla, bazý kiþiler ve hatta devlet kurumlarý hedef tahtasýna oturtulsa da, sermayenin “saygýn” profiline kimse dokunmaz. Oysa tüm pislikler, pis iliþkiler, bu sermaye iliþkisinin kiþiselleþmiþ ifadelerinden baþka bir þey
Mafya-MÝT-Yargý skandallarý, emek düþmanlarýnýn niteliðini ve aralarýndaki kopmaz baðlarý, bu baðlarýn sermayeye dayalý temelini emekçilere göstermesi açýsýndan önemlidir. Bu skandal, þu ya da bu kurumun temizlenmesiyle, þu ya da bu alanda kýsmi reformlarla deðil, düzenin tüm baský, þantaj ve “yasal-yasadýþý” gücünün daðýtýlýp parçalanmasýyla; onlarý doðuran ve besleyen tekellerin maddi temelinin ortadan kaldýrýlmasýyla, ancak bu yolla özgürlüklerin kazanýlabileceðini, emekçilere bir kez daha kanýtlamýþtýr
deðildir. Tekeller, devlete ve topluma, salt sermayelerinin gücüyle egemen olamazlar. Rüþvet ve tehditle satýn alýnan özel iliþkiler, spekülasyon ve karalamalar, geniþ kitleleri cehalet, korku ve örgütsüzlük cenderesinde boðan özel þiddet aygýtlarý olmadan, kapitalizm yaþayamaz. Hele ki, tekelci egemenliðin sürekli bir devrim tehdidi altýnda olduðu bu topraklarda, tekellerin bu “iktisat dýþý zor”a çok daha fazla gereksinimi vardýr. Devrim tehdidi karþýsýnda tekeller, kendilerine kitle desteði saðlayacak olan unsurlarý, genelde küçük-mülk sahipleri arasýnda kolayca bulur. Tekellerin egemenliðine baðlanan sermaye hareketi ve mülkiyet iliþkileri, burada tekelci burjuvaziye yardýmcý olur. Genelde ezilen küçük-mülk sahipleri, karþý-devrimin tabaný olduklarý oranda ödüllendirilir. Ama bu yetmez. Tekellerin, küçük çýkarlarýn uyuþturduðu küçük mülk sahiplerinden daha “hareketli” unsurlara da ihtiyacý vardýr. Ve bu unsurlara kolayca ulaþabileceði katman, proletaryanýn en alt tabakasýndaki tortu gibi biriken “lümpen” kesimlerdir. Bu kesimleri finanse etmenin yolu, uyuþturucu, fuhuþ, kaçakçýlýk gibi, “kayýt-dýþý ekonomi” içinde yer alan, kapitalizme özgü iliþkileri geliþtirmektir. Mafya tipi örgütler, bu iþler için biçilmiþ kaftandýr. Son yapýlan araþtýrmalar, bu tür “çete” faaliyetlerinin yýllýk cirosunun 60 milyar dolarý bulduðunu ortaya çýkarýyor. Yani, rant çok büyük. Bu alandaki kavga da büyük olacaktýr. Bu büyük pazar ve ona özgü çeteci rekabet sayesinde tekelcilik, onbinlerce iþsizi, dolaylý yollardan kendi egemenliðine baðlar. Ve onlarý silahlandýrýp çeteleþtirerek, karþý-devrimin paramiliter gücü haline getirir. Futbol kulüpleri, kumarhaneler, oteller, hatta seyahat acenteleri, bu alanda toplanan muazzam miktardaki paranýn aklanýppaklanýp, tekelciliðin sermaye döngüsüne katýldýðý kurumlardýr. Türkiye’de MÝT ve Emniyet, yasadýþýndan yasala çýkan bu sermaye akýþýnýn geçiþ ve kontrol birimleri; yargý ise yasal koruma kýlýfýdýr. Devletle bütünleþen tekelci sermaye için mafya türü çeteler, kendi arasýndaki rekabetin de bir aracýdýr. Serbest piyasa rekabeti yerini, tekelci-
likle birlikte, rakibini kiþisel iliþkilerle, rüþvet, kayýrmacýlýk, spekülasyon, tehdit ve þantajlarla sindirmeye býrakýr. Bu yüzden her tür ihale, pazar paylaþýmý gibi rekabette, çetelerin ve bir devlet kurumunun, þu ya da bu grup adýna devreye girmesi normal bir iþlem halini alýr. Sadece ekonomik rekabette deðil, egemenliðin her türlü koþullarýnýn saðlanmasýnda, farklý sermaye gruplarý, farklý çeteler ve MÝT-Emniyet-yargý gibi devlet kurumlarý eliyle, kendi operasyonlarýný yürütür. Oltadaki Küçük Balýklar ve Asýl Köpekbalýklarý Çakýcý gibi adamlarýn küçük piyonlar olduklarýný, Türkiye’deki esas büyük þantaj-tehdit-tedhiþ örgütünün, “medyabanka” diye moda bir deyimle ifadelendiren bileþik güçten oluþtuðunu söylemeliyiz. Bankalar yoluyla spekülasyon yaratabilen, rüþvet daðýtan, kara-para aklayabilen; medya aracýlýðýyla tehdit, þantaj yürüten; geniþ kamuoyu yaratma olanaklarýyla karþý-devrimin en ciddi kýþkýrtýcýsý, ihalelerin en yakýn takipçisi, tehdit ve sindirme demagojilerinin en güçlü araçlarý, bu “en saygýn” burjuva kurumlarýndadýr. Bu anlamýyla, MÝT-Emniyet-Yargý üçgeninde, Çakýcý gibi sümüklü kaya balýklarýnýn yanýnda, karþýlaþtýrýlamayacak ölçüde büyük iliþki aðlarýna sahip tekelci sermaye gruplarýný þöyle sýralayalým. 1) Doðan Holding: Dýþbank’ýn sahibi; Kanal D, Hürriyet, Milliyet vb gazetelerin, CNN Türk’ün patronu. Arkasýnda Koç Holding var. 2) Çukurova Grubu: Yapý Kredi Bankasý sahibi; Show, Digitürk, Akþam vb.nin patronu. 3) Uzan Grubu: Ýmar Bankasý ve Star tv (Tekelci rekabete kurban gittiler) 4) Doðuþ Holding: Garanti Bankasý sahibi; NTV’nin patronu 5) Fethullah Gülen: Asya Finans sahibi; STV, Zaman’ýn patronu Bir de, daha küçük olanlar var. Onlar, özellikle iç-savaþla birlikte, tekellerin yasadýþý kazanç alanlarýnda çok hýzlý birikimler elde ettiler ve “medyabanka” olmaya çalýþtýlar. Korkmaz Yiðit, silah ve uyuþturucu parasýnýn gücüyle, iki banka, bir çok tv ile gazetenin kýsa
süreli sahibi oldu. Murat Demirel, Hayam Gariboðlu, Turgay Ciner gibi çetelerde ve devlette “saðlam” iliþkilere sahip elebaþlarý; bir anda tekelci sermayenin oyun alanýnda boy gösterip, kimi bankalara ve basýn kuruluþlarýna el attýlar. “Cin olmadan adam çarpmaya kalkan”lara tekelci sermaye, esas “çete” gücünün kimde olduðunu gösterdi. Büyük tekelci sermaye çetesi, tüm devlet iliþkisini silahlý güç ve yargý kurumunu harekete geçirerek, kendi alanýna “tecavüz” eden bu küçük kaya balýklarýný 98-99 yýllarýnda ardý ardýna yutuverdi. Tekelci faþist basýn, en büyük sermaye “çetesi” olarak, devlet bürokrasisiyle kurulan pis çýkar iliþkilerinde tarafsýz deðil, bir taraftýr. Çakýcý-MÝTYargýtay ifþaatlarýyla yeniden gündeme gelen bu kavgada hangi güçler etkin, ona bakalým. En Sadýk Ýþbirlikçi Kim Yarýþmasýnda Son Durum Olaylarýn geliþimine baktýðýmýzda, son ifþaatlarýn gizlenen hedefi açýða çýkýyor. Mafya-MÝT-Yargýtay iliþkileri bilinmeyen bir olgu deðildi. Ancak, tekelci basýnýn bunu duyurmasý için, Yüksek Askeri Þura’nýn (YAÞ) sonuçlanmasý beklendi. YAÞ toplantýlarýnýn kararlarý açýklandýktan hemen sonra, bakan Cemil Çiçek, Hürriyet gazetesini ziyaret ediyor. “Yargýdaki bozulma”ya dikkat çekiyor. Bu ziyaretten hemen sonra, ifþaatlar manþetlere taþýnýyor. Manþetlerdeki ifþaatlar ortalýkta herkesin ayaðýna takýlýrken, geleceðin Genel Kurmay Baþkaný Yaþar Büyükanýt; “TSK’nýn güç kaynaklarýný zayýflatmaya çalýþanlar var” diyerek, ifþaatlarýn gizlenen esas hedefini açýða vuruyor. Türkiye’de ordu, sahip olduðu yasal ekonomik güçle, (OYAK, ordu ihaleleri) orantýlý olmayan bir siyasal egemenlik alanýna hükmediyor. Ordu, bu siyasal egemenliðin devamý için bugüne dek þovenizm, ýrkçýlýk ve din de dahil her yöntemi kullandý. Ancak, militarizmin egemenliðini güçlendiren bir diðer etmen, yasadýþý ekonomik baðlantýlardýr. Türkiye üzerinden geçen 400 milyar dolarlýk kaçakçýlýðýn; korucu, özel-tim, MÝT gibi resmi aracýlarý yanýnda, aþiret ve mafya gibi gayrý-resmi aracýlarý da
vardýr. Militarizm, bugüne kadar aslan payýný aldý, Kýbrýs’taki bankalar ve kumarhaneler yoluyla bu paralar aklandý. Emperyalizmin bu ülkelerde ilerlettiði tam ilhak sürecinde, iþbirlikçilerin egemenlik alanlarý daralýnca, her alanda (yasal-yasadýþý) daha büyük payý elinde tutma kavgasý baþ gösterdi. Son bir yýlda emperyalist hegemonyadaki deðiþen dengeler, göbekten baðýmlý Türkiye’deki siyasi dengeleri de oynak hale getirdi. Geçen yýl bu zamanlar, bir yanda ordu, diðer yanda AKP’nin temsil ettiði burjuva kesimler, ABD’nin en sadýk iþbirlikçisi kim yarýþýna girmiþlerdi. AKP, burun farkýyla kazandý. ABD, Kýbrýs konusunda orduyu yalnýz býraktý. Ama bir yýl sonra hava deðiþiyor. Geçen yýl, AB ve BM’yi elinin tersiyle iterek, Irak’ý iþgal eden ABD, þimdi bunlardan yardým dilenecek duruma geldi. Ýstanbul NATO Zirvesi, ABD’nin bu kurumdaki eski etkinliðini yitirdiðini kanýtladý. Sadece ABD’ye yaslanarak devrim karþýsýnda ayakta kalamayacaðýný anlayan burjuvazi, diðer omuzuna her zaman AB’yi oturtmuþtu. Ordunun temsil ettiði burjuva çevreler ise, geleneksel iliþkilerle baðlý olduðu ABD’nin güç yitirmesi karþýsýnda, eski egemenlik alanlarýný koruyamaz duruma gelmeye baþladý. Silah ihalelerine getirilen sivil denetim, yargýnýn en üst organlarýnda bulunan “kýzýl elma”cýlarýn ve MÝT’in asker kökenli yöneticilerinin hedef tahtasýna oturtulmasý, Y.Büyükanýt’ýn sözünü ettiði “güç kaynaklarýnýn zayýflatýlmasý” giriþimleri olarak, ardý ardýna sökün etti. Mafya-MÝT-Yargý skandallarý, emek düþmanlarýnýn niteliðini ve aralarýndaki kopmaz baðlarý, bu baðlarýn sermayeye dayalý temelini emekçilere göstermesi açýsýndan önemlidir. Bu skandal, þu ya da bu kurumun temizlenmesiyle (reformist EMEP, MÝT’i temizleyip yasal alana çekmek için, halký hesaplaþmaya çaðýrýyor. Ne budalalýk!), þu ya da bu alanda kýsmi reformlarla deðil, düzenin tüm baský, þantaj ve “yasalyasadýþý” gücünün daðýtýlýp parçalanmasýyla; onlarý doðuran ve besleyen tekellerin maddi temelinin ortadan kaldýrýlmasýyla, ancak bu yolla özgürlüklerin kazanýlabileceðini, emekçilere bir kez daha kanýtlamýþtýr.
5
IRAK’TA
günlerde iþgal karþýtý mücadeleye girmeyip, meþru seçimleri bekleyeceðini açýkladý. Ne var ki, öfkeli kalabalýðý kontrol edebilmek uzun sürmedi. Geçen Nisan ayýndan itibaren öfke harekete geçti. Þu andaki durum, Sadr için bir karar anýdýr. Ya kendi gücünün de temelini oluþturan geleneksel Þii hiyerarþisine sýrtýný dönecek, ya da Mehdi ordusuna. Kendi kiþisel kararý ne olursa olsun, direniþ iþbirlikçi gerici burjuva katmanlarla aralarýndaki son köprüyü de atmýþ olacaktýr.
DÝRENME SAVAÞI SÜRÜYOR
M
ukteda Sadr, iki arada bir derede kalmýþ durumda. Mehdi ordusunu Baasçýlarýn yönettiði hikmetini yumurtlayan Sistani ve Þii Ulema Meclisi’ne ateþ püskürüyor. Oysa, bir süre önce ayný Sadr, Þiilerin en yüksek dini otoriteleri olan Ayetullah’lara saygýsýný belirtiyor ve bu ulema tayfasýnýn zorlamasýyla ABD ile ateþkes masasýna oturuyordu. ABD’yle varýlan anlaþmanýn en önemli noktasý, Mehdi ordusunun Necef kentini terk etmesiydi. Ýþgalcilerin Necef üzerindeki özel hesaplarý, ne buranýn bir sanayi kenti olmasýndan, ne de petrol kuyularýndan. Necef’te ikisi de bulunmuyor. Bu kentin özel önemi, iþgalcilerle iþbirliðine giden Þii dinci gericiliðinin otoritesini bu kentin kutsallýðýna yaslamalarýdýr. Bu nedenle, iþgalcilerle Mehdi ordusunun Necef’teki çatýþmalarý, Þiiler arasýnda dinsel otoriteyi kimin temsil edeceði sorununa odaklandý. Þimdi, bu otoritenin tepesinde iþbirlikçi ElHakim cücesi ve Sistani bulunuyor. Necef’e kim hakim olursa, Irak’taki Þii nüfus üzerinde de onun sözü geçer. Bunu bilen ABD, iþbirlikçi El-Hakim ve Sistani için, Mehdi ordusunu Necef’ten çýkarmak amacýyla çok yoðun saldýrýlar düzenledi. Bir yanda þiddetli ABD saldýrýsý, diðer yanda Sadr’ýn da bir halkasýný oluþturduðu Þii otorite hiyerarþisi, onu köþeye sýkýþtýrmýþtý. Bu nedenle Sadr, ateþkesi imzalayarak, hem iþbirlikçileri, hem de ABD’yi biraz olsun rahatlattý. Ama, iþgalcilerin, iþbirlikçi gerici Þii ulemanýn ve bu arada Sadr’ýn hesaplarýný, Mehdi ordusunun dayandýðý taban olan genç, yoksul ve öfkeli Þiiler bozdu. Ateþkesin imzalandýðý günde bile, silahlar susmadý. Mehdi ordusunun milislerini oluþturan yoksullar, öteden beri, varlýklý tüccarlarca finanse edilen ve kendileri de baþlý baþýna sermaye sahibi olan ulemalara tam baðýmlýlýk göstermediler. Sistani ve El-Hakim, iþgalin baþýndan bu yana uzlaþma, iþbirliði mesajlarý verdilerse de, yoksul Þiilerin öfkeli haykýrýþlarý arasýnda bu mesajlar eridi gitti. Yoksul, emekçi ve çoðu iþsiz genç Þiiler, öfkelerinin sözcüsünü Sadr’da buldular. Sadr, en baþýndan beri iþgale karþý çýktý, fakat sonraki
6
Direniþin Sonu Yeni Bir Ýran mý? Irak’taki direniþin içinde yer alan Þii ve Sünni gruplarýn islami söylemi, bir çok kiþide, direniþin baþarýya ulaþmasý durumunda, ortaya yeni bir Ýran’ýn çýkacaðý kuþkularýný doðuruyor. Bu kuþkuya kesin cevabý, elbette gelecekteki olaylar verecektir. Fakat biz þimdiden, direniþin dayandýðý temelleri, nesnel dinamiklerini, bu dinamiklerin nereye doðru aktýðýný saptayabiliriz. Öncelikle belirtmekte yarar var: Irak’taki direniþin içindeki islami söylemli gruplarýn gücü konusunda kesin bilgiye sahip deðiliz. Bildiðimiz tek þey, tüm emperyalist medya, ve bu arada Evrensel gibi reformist yayýnlar, Irak’taki devrimci ve komünist gruplarýn faaliyetleri konusunda sessiz kalýrken, direniþin islami söylemini, bilerek ön plana çýkartýyorlar. Sonra Ýran’daki hareketle, bugün Irak’taki direniþ arasýnda önemli bir fark vardýr. Ýran’da 79 Devrimi’ne yol açan hareket, köklü toplumsal ve siyasal geleneklerini canlý tutan mollalarýn tüm kademelerini içine çekmiþti. Zamanla devrimci ve komünist gruplarýn inanýlmaz hatalarýnýn da katkýsýyla, en yüksek dini otorite sayýlan Ayetullahlar, Ýran’daki hareketi egemenlikleri altýna aldýlar. Bu durum, harekete Ýran orta burjuvalarýnýn hegemonyasýný getiriyordu. Ayrýma, bu sýnýfsal açýdan bakmak gerekir. Irak’ta ise, burjuva kesimler, direniþ hareketine katýlmaktansa, ABD ve kukla hükümetle birlikte iþ yapmakla, paylaþýmdan pay almaya çalýþmakla meþguller. Dahasý ABD’nin bu burjuva kesimlere þiddetle ihtiyacý var. Ýþgalini sürdürüyorsa, klasik sömürgecilik iliþkilerini yeniden tahsis etmek için deðil, kendisine göbekten baðýmlý, iþbirlikçi burjuva sýnýfý egemen kýlmaya çalýþtýðýndandýr. Bu yüzden, bugün Irak’ta, ister Þii, ister Sünni, isterse Kürt olsun, burjuva sýnýf iþbirlikçilikte öne geçme yarýþý içindeler. Emekçiler ise, iþgale karþý, ellerinde hangi askeri, politik, ideolojik silah varsa, onunla direniyorlar. Irak’taki direniþ içinde bir sýnýf olarak burjuvazinin varlý-
ðýndan söz edilemez. Tek tek kiþiler, gruplar düzeyinde kalan destek ve katýlýmlar ise, burjuva egemenliði garanti etmez. Bugün, bütün dünyada olduðu gibi, Irak’ta da, dinci gericiliðin esas sýnýfsal dayanaðý burjuvazidir. Burjuva sýnýfla çýkarlarý çatýþan, fakat öte yandan dinsel söylemle donanmýþ her hareket, bu çeliþkiyi ya demokratik-devrimci yönünü geliþtirerek çözer, ya da burjuvaziye teslim olur. Böyle bir harekete örnek, Barguti yönetimindeki El-Aksa savaþçýlarýdýr. Filistin topraklarýndaki bu grup, burjuva yönetimin temsilcisi Arafat’la ayrýþtýðý oranda devrimci bir etki yaratmayý baþardý. Hareketin devrimci ve demokratik etkisi, islami söylemini geride býraktý. Sonuç olarak þunu söyleyebiliriz: Irak’taki direniþin bugünkü sýnýf dinamikleri, onu Ýran benzeri bir burjuva gerici diktatörlüðe taþýmýyor. Direniþ, dinsel söylemin etkisinde kalan geniþ emekçi kesimleri, burjuva dinci gericilikten kopuþa doðru sürüklüyor. Savaþýn Geldiði Aþama Irak’taki direniþi askeri-teknik açýdan da izlemek gerekiyor. Þu andaki durumu, daha öncede ifade etmiþtik: Direniþ, sahip olduðu politik ve örgütsel seviyeyle, gelebileceði en üst aþamaya gelmiþtir. Ne denli lojistik destek sahibi, donanýmlý, eðitimli olursa olsunlar, direniþ gruplarý merkezi bir politik karargaha kavuþmadýkça; farklý zaman ve alanlarda gerçekleþen, senkronize olmayan daha kapsamlý bir askeri stratejiye baðlanamayan mevzi savaþlarýna saplanýp kalýrlar. Askeri açýdan durum budur. Direniþ, zaman zaman kitlesel ayaklanmalar ve kentlerin el deðiþtirmesi gibi çok geliþkin bir aþamada bulunsa bile, mevzi savaþýnýn ötesine geçemiyor. Ýþgal ordusu moralsiz, disiplinsiz, kendine düþman bir halk denizi tarafýndan çevrelenmiþ. Ancak, askeri-teknik üstünlüðü, mevzi savaþýnda, onun bu eksikliklerini önemsizleþtiriyor. Helikopterler, savaþ uçaklarý ve aðýr bombardýmanla, bir mevziiyi etkisiz hale getirebiliyorlar. Bu sayede, bozulan moralleri biraz olsun düzeliyor. Kentlerin el deðiþtirmesi, bu tür mevzi savaþlarýnýn ileri bir aþamasýdýr. Ýþgalciler, Basra, Musul, Baðdat gibi, sanayi ve ticaretin merkezlerinde, petrokimya tesislerinde tam denetim saðlayabilmek için, güçlerini küçük üslere ve karakollara bölüp yaygýnlaþtýrarak, sürekli devriye görevine çýkmak zorunda kalýyorlar. Gerilla tarzý saldýrýlar için kolay av oluyorlar. Buralarda küçük-büyük gerillacý gruplarýn pusuya, sürpriz baskýna ve suikastlere dayanan savaþý, iþgal güçlerine önemli kayýplar verdiriyor, onu yýpratýyor, yoruyor, moralini bozuyor. Milyonluk bu þehirlerde, savaþ gruplarýný saklayan, besleyen, ama henüz birleþik-kitlesel devrimci enerjileri açýða çýkarýlýp örgütlenmemiþ emekçi yýðýnlar var. Savaþýn kaderini belirleyecek olan, bu þehirlerdir. Sanayi ve ticaret merkezleri dýþýnda kalan þehirler, mevzi savaþlarýna sahne oluyor. Ýþgalciler, bu tür kentlerin içinde deðil, çevresinde denetim kuruyor. Kenti adeta ablukaya alýyor, zaman zaman kent içindeki direniþ odaklarýna bomba yaðdýrýyorlar. Bu tür kentleri tümüyle iþgal etmek, kendileri için hem gereksiz, hem de riskli. Geçen nisan ayýnda Felluce de-
neyimi onlara pahalýya patlamýþtý. Hatýrlanacaðý gibi Nisan ayýnda Felluce’yi sokak sokak iþgal etmeye giriþmiþlerdi. Önce kentin dýþ mahalleleri aðýr bombardýmanla “temizlendi.” Buralara aðýr tanklar, zýrhlý araçlar ve keskin niþancýlar yerleþti. Dümdüz arazi, geniþ cadde ve sokaklar, hiç biri diðerinden yüksek olmayan yapýlar, keskin niþancýlara geniþ bir denetim alaný saðlýyordu. Termal kameralar da, onlara özellikle gece çarpýþmalarýnda üstünlük saðlýyordu. Ne var ki, gündüz 36 derecenin üzerine çýkan sýcaklýkta, termal kameralar iþe yaramaz. Kentin içlerine doðru ilerledikçe, mevziler iç içe geçti, bu yüzden hava desteði etkisiz kaldý. Çünkü, düþen her roket, bomba, iþgalcileri de vurabilir.direniþ sertleþtikçe ve dahasý, operasyon sonucuna kýsa zamanda varamayacaðý anlaþýlýnca, iþgalci askerlerde moraller bozuldu, savaþma þevki azaldý. Geri çekilmek zorunda kaldýlar. Ama, kenti abluka içinde tutmaya, buralardaki direniþçi gruplarý diðer bölgelerden tecrit etme çabalarýný sürdürüyorlar. Silahlý savaþ, mevzi savaþlarýnýn ötesine geçebilmek için, siyasi ve askeri merkez bir karargahýn bayraðý altýnda toplanmalýdýr. Bu olmadýðý sürece, ne birleþik-kitlesel devrimci enerji örgütlenebilir, ne de iþgalci düþmanýn bütün zaaflarý açýða çýkabilir. Her grup, salt kendi gücüne dayanarak, bu kavgayý daha ileri taþýyamaz. Sadr’ýn Mehdi ordusu, salt kendi gücüne dayanarak Basra kentini ele geçirmeye çalýþtý. Petrokimya ve diðer sanayi tesislerine deðil, ama daha gevsek korunan valiliðe yöneldi. Burayý kýsa bir süreliðine ele geçirdi. Ancak, salt kendi askeri gücüne dayandýklarý, halkýn aktif desteði ve katýlýmý için hemen hiç çalýþma yapmadýklarý için, valiliðin iþgali þehirde bir iktidar deðiþimi havasý yaratmadý. Bu grubun, þehrin çoðunluðunu oluþturan sanayi iþçileri (ki bu iþçilerin içinde önemli oranda Kürt ve Sünni kökenli var.) arasýnda politik çalýþmalarý yoktu. Valilik iþgali, halkýn birleþik-kitlesel eylemlerince desteklenmedi. Blankistlerin hareket tarzýný hatýrlatan bu eylem, halkýn kendi iktidar gücünü ortaya çýkartýp örgütlemeye giriþmediði için, bir süre sonra iþgalcilerin aðýr saldýrýsýyla karþýlaþtý ve geri çekilmek zorunda kaldý. Politik alanda kurulacak bir cephe, direniþ içindeki, ona destek veren tüm emekçi sýnýflarýn ortak çýkarlarýna hitap edecektir ve onlarý bir sýnýf ittifaký temelinde harekete dahil edecektir. Ayný zamanda bu cephe, askeri alanda savaþý, bir cephe savaþý seviyesine yükseltecektir. Bugünün daðýnýk gerilla gruplarý, her pusuyu her mevzi çatýþmasýný, genel bir harekatýn adýmlarý haline getiren cephe savaþýnýn ordusunu oluþtururlar. Esasýnda Irak’taki direniþ; halkýn yoðun ve yaygýn desteði, savaþçý gruplarýn sayýsý ve silah donanýmý açýsýndan, askeri-teknik birikim açýsýndan, bu cephe savaþýný yürütebilecek düzeydedir. Sorun, politik düzeyde sürüyor. Böyle bir cepheyi toplayabilecek önderlik, henüz masaya yumruðunu vuracak güce eriþmedi. Fakat, böyle bir öncünün ortaya çýkmasý için, Irak halký uzun yýllar beklemek zorunda kalmayacak. Çünkü, Irak’taki direniþ savaþýnýn nitelik deðiþimleri, yýllarla deðil, artýk aylarla ölçülüyor. Emperyalist-kapitalist sistemin kaderi de öyle.
7
Küllerinden Doðacaktýr Ýnsanlýk Y
avaþ yavaþ, adým adým hazýrlandý bu vahþet. Aylar öncesinden yerleþtirildi okula bombalar. Yaþlarý 7 ila 14 arasýndaki 700 çocuðun okula geleceði hesaplanarak ve onlarýn gözü önünde ebeveynleri ve öðretmenlerini öldürerek, üç gün bir damla su vermeyerek baþladý vahþet. Filistin’de tank ateþiyle parçalanan çocuklardan sonra, Ebu Gureyb’de iþkence gören çocuklardan sonra, insanlýðýn bittiði sýnýrlar defalarca ihlal edilmiþti zaten. Ama, Hitler bile, gaz odalarýnda yaptýðý katliamlarý yýllarca kendi insanlarýndan bile gizlemeye çalýþtý. Burada, K.Osetya’nýn Beslan kasabasýnda vahþet, dünyanýn gözü önünde cereyan etti. Tüm dünya televizyonlarýnýn canlý yayýn yaptýðý bir saatte, 1.200 insanýn rehin tutulduðu spor salonu, rehin tutanlarca havaya uçuruldu. Kargaþalýktan kaçan ilkokul çocuklarýnýn üzerine otomatik silahlar ölüm yaðdýrdý. Bu bir mesajdý. Sadece Putin’e deðil, bütün dünyaya bir mesaj. Mesajýn sahiplerinin kimler olduðuna iliþkin birazdan irdeleme yapacaðýz. Ama verilen mesajýn içeriði, bu sorudan daha çarpýcý: Artýk bütün insani deðerlerin ayaklar altýna alýnmasý, saklanmasý-gizlenmesi þöyle dursun, kararlýlýðýn bir simgesi olarak alkýþlanýp yüceltileceði bir savaþýn iþaretiydi. Bundan sonrasý için amaçlanan, Ebu Gureyblerin utanç vesilesi olmamasý, SabraÞatilla kasaplarýnýn itibarýna göl-
8
ge düþmemesi. ABD’nin baþlattýðý ve diðer emperyalist ülkelerin farklý düzeylerde katýldýðý 3. dünya savaþýnýn bir karakteridir bu: Emekçilere karþý sýnýrsýz vahþet ve dehþet. K.Osetya’daki çocuk katliamýnýn, Çeçenya sorunuyla ilgisi ikinci planda kalýyor. Yine de, Çeçenya ve genel olarak Kafkasya’nýn tarihsel geçmiþi, bugüne ýþýk tutmaya yardýmcý olacaktýr. Bu tarihi, farklý bir konu olarak sunuyoruz. Orada rahatça görülecektir ki, bugün Çeçenya’nýn baðýmsýzlýðý adýna savaþtýðý iddia edilen çetelerin ipi, tümüyle ABD emperyalizminin elindedir. Týpký El-Kaide gibi, Çeçenya’daki çeteleri de ABD, kendi egemenlik alanlarýný geniþletmek için kullanýyor, önüne çýkartýlan engellerden kurtulmak için bu çeteler savaþ alanýna sürülüyor. Burada yazýlan konuya iliþkin düþünceler, bu tarihsel arka plana dayanýyor.
Hedef Rusya. Neden? Mayýs-Haziran 2004, dünyayý derinden sarsan olaylar dizisine tanýk oldu. Ebu Gureyb fotoðraflarý yanýnda, Felluce ve Necef Ayaklanmalarý, ABD’nin dünya egemenliðini ne derece yitirdiðinin açýk kanýtý oldular, bu çöküþü hýzlandýrdýlar. Irak’taki iþgal koalisyonu erimeye baþladý. Bu aþamada Rusya, NATO’ya karþý sesini yükseltmeye baþladý. Ýstanbul Zirvesi’ne katýlmayan Putin’in yerine gelen Savunma Bakaný Sergey Ývanov, dünyaya þöyle sesleniyordu: “Rusya sýnýrlarýndaki ülkelere NATO birlikleri yýðýlýyor, bunun sebebi ne?” Rusya, ABD’nin egemenliðini yeniden kurma arayýþýnda Ortaasya ve Kafkaslar’a özel önem verdiðini bilmiyor deðildi. Kendisine yönelen tehdidi algýlamýþtý. Bu yüzden, hisselerinin bir kýsmýný Amerikalýlara satmaya hazýrlanan Yukos’a el koydu. Ukrayna’yý NATO ve AB üyeliði hedeflerinden vazgeçirdi. Bu yýlýn Haziran ayýnda toplanan Þanghay Ýþbirliði Örgütü (ÞÝÖ), 11 Eylül sonrasý uykuya yatýrýlan ortak faaliyetleri yeniden canlandýrdý. Rusya, Çin, Özbekistan, Kazakistan ve Tacikistan, tüm bölgeyi kapsayacak ekonomik ve siyasi, stratejik bir iþbirliði geliþtirmeye karar verdiler. Dahasý, “dünyanýn artýk tek kutuplu olmadýðý”ný açýkça ilan ederek, ABD’ye karþý egemenlik kavgasýna tutuþtuklarýný ifade ettiler. ABD’nin tüm tehditlerine raðmen, Ýran’da nükleer santral inþaatýna baþladýlar. “Rusya ne zaman emperyalist ABD çýkarlarýyla çeliþse, Kafkasya’daki Pakistan ve
lerine dayandýrýlmýþtý. Moskova’da iktidar olanlar, bu iliþkileri kapitalist temelde bir baðýmlýlýk iliþkisine çevirecek ekonomik ve sýnýf temelini henüz yaratamadýlar. Bu nedenle, G.Osetya ve Abhazya bile, Gürcistan’dan ayrýlýp, Rusya Federasyonu’na baðlanmak istediklerini bildirdiler. Ve Çeçenya’da patlak veren “baðýmsýzlýk” talebi, bu nedenle Kafkas halklarýndan itibar görmedi. Suudi destekli gerici çetelerin eylemleri de artýþ gösteriyordu.” Bu sefer de aynýsý oldu. Moskova’da ardý ardýna bombalar patladý, uçaklar düþürüldü, Çeçenya baþbakaný öldürüldü ve bölgede bir çok kasaba ve kent saldýrýya uðradý. Ýþin içinde yalnýzca gerici çeteler yok. Gürcistan ve Türkiye de var. Gürcistan’ýn ABD kuklasý baþkaný Saakaþvili, Rusya ile savaþa hazýrlandýklarýný, bunun kaçýnýlmaz olduðunu açýkladýðý sýrda, Güney Osetya sýnýrýnda fiilen bir savaþ baþlamýþtý bile. O günlerde Tiflis’i ziyaret eden R.Tayyip Erdoðan, Gürcistan’a her türlü desteði vereceklerini söyledi. Rusya ise, bölgede son dönemde, bir çok askeri tatbikat yaparak, ABDGürcistan-TC iþbirliðine karþý hazýr olduðu mesajlarýný verdi. Kýsacasý þu: Kafkaslarda silahlar yaðlandý, cepheler hazýrlandý, siperler kazýldý, haritalar çizildi. K.Osetya’da olan neydi? Bugüne kadar kaðýt üzerinde, sözlü açýklamalarda, tatbikatlarda varolanýn, artýk gerçek yaþama geçirilmesiydi. Kafkasya’da, NATO’nun ve onun eðittiði gerici çetelerle, emperyalist çitler arasýnda yaþamak istemeyen baðýmsýz halklar arasýnda bir savaþ patlak verdi. Osetler, Ýnguþlar, Kabardey ve Daðýstanlýlar bir yanda, Gürcistan ve gerici çeteler öbür yanda. Okul baskýný, bu cepheleþmeyi belirgin hale getirdi. Burada bir parantez açýp soralým: 91 yýlýndan bu yana, sosyalizmi tahrif etmeye çalýþanlar Moskova’da iktidarda olduðuna göre, Kafkas halklarýnýn Rusya Federasyonu’na baðlýlýðýný nasýl açýklamalý? Bu köklü iliþkiler, SSCB döneminde atýldý ve sosyalist üretim iliþki-
Putin’in Sarsýlan Dengeleri Yakýn zamana dek Putin, Çeçenya’da süren savaþý, kendi gerici çýkarlarý için kullanmýþtý. Ama artýk Kafkasya’daki çatýþmalar, Putin’in iktidarýný sarsacak geniþliðe ulaþtý. Bu yüzden olsa gerek, ne uçaklar düþünce, ne de okul baskýnýnda, Moskova gazeteleri haber peþinde koþtular. Düne kadar, “ayrýlýkçýlara karþý kararlýlýk timsali, anayurdun birleþtiricisi” sýfatlarýyla puan toplayan Putin, þimdi bu savaþýmý gözlerden ýrak tutmaya çabalýyor. Çünkü artýk Kafkasya’da, gerici Çeçen çetelerine deðil, NATO’ya karþý savaþmak zorunda kalacaðýný görüyor. Putin’i yeniden baþkan yapan son seçimlere iliþkin yorumumuzda, onun bir hakem rolüyle ortaya çýktýðýný, bu misyonu hazýrlayan tarihsel geliþmeleri belirtmiþtik. Bir yanda topluma egemen olamayan ve zenginliklerini saklamak zorunda kalan oligarklar; diðer yanda çoðunluðu yeni bir Ekim Devrimi’ni destekleyeceðini söyleyen emekçiler. Rusya, ABD ve NATO’ya karþý adýmlar attýkça, Putin’i iktidarda tutan bu denge bozuluyor. Çünkü o dengenin bir ayaðý Berlin ve Paris’e uzanýyor. Bu iliþkiler sayesinde Putin, ekonomik ablukadan, olasý bir mali krizden, erken bir çatýþmayla alevlenecek silahlanma yarýþýndan kurtulmuþ oluyor. Bütün bu avantajlarýn yitirileceði kavga, Kafkasya’da patlak verdi. Son zamanlarda ordu generallerinin, dýþiþlerinin NATO’ya karþý sert açýklamalarý, Kremlin’deki dengelerin çoktan sarsýldýðýna iþaretti. Putin, bir uçta kaybettiði dengeyi, diðer uçta saðlamak zorunda. Yani, emekçilerin örgütlenmelerine saldýrmak zorunda. NATO’yla arasý açýldýkça, emekçilerin saðlýk, ulaþým, haberleþme, barýnma haklarýný ortadan kaldýran düzesnlemelere gitmesi bu yüzden. Ama sonuç, Ekim Devrimi’ni destekleyeceðini söyleyen %46’nýn çoðalmasýndan baþka bir þey olmayacaktýr.
Bugün Çeçenya’nýn baðýmsýzlýðý adýna savaþtýðý iddia edilen çetelerin ipi, tümüyle ABD emperyalizminin elindedir. Týpký ElKaide gibi, Çeçenya’daki çeteleri de ABD, kendi egemenlik alanlarýný geniþletmek için kullanýyor, önüne çýkartýlan engellerden kurtulmak için bu çeteler savaþ alanýna sürülüyor. Burada yazýlan konuya iliþkin düþünceler, bu tarihsel arka plana dayanýyor.
9
Çeçenya Sorunu Üzerine Tarihsel Gerçekler Ortalama sol düþünce, her konuda olduðu gibi, Çeçenya konusunda da tümüyle yüzeysel bakýyor. Konu hakkýnda hiçbir tarihi-toplumsal araþtýrmaya gerek duymadan, sadece yüzeyde görünenle deðerlendirme yapýyorlar. Peki yüzde görünen ne? Büyük bir ülke (Rusya), küçük ve güçsüz bir ülkeye (Çeçenya) karþý savaþýyor. Savaþanlar buna “ulusal direniþ” diyorlar. Öyleyse, yüzeyde görünen her þey, hazýr þablonlara uyuyor. Bir zamanlar, 1980’lerde, bu ayný çevreler, “Bulgaristan’da Türkler, Türkiye’de Kürtler” diyerek kampanya yürütmüþtü. Benzer bir yaklaþýmla, “Rusya’da da Çeçenler” diyorlar. Her zaman olduðu gibi, olaylarýn yalnýzca dýþ görünüþündeki benzerliklerden yola çýkarak, elmalarla armutlarý toplamaya çalýþýyorlar. Bu iþi, iki yýl önce Moskova Tiyatrosu baskýnýna katýlanlarla Ölüm Orucu eylemcilerini ayný kefeye koymaya dek vardýrmýþlardý. Politik içerik boþluðunu duygularla örtme çabasýndan baþka bir þey deðil. “Ulusal Sorun”la Ýlgili Bir Deyini Ulusal sorunun tarihi ve ekonomik bir kökeni vardýr. Þu ya da bu grup, “Biz ulusal kurtuluþ istiyoruz” diye ortaya çýktýðýnda, bu, ulusal sorunun varlýðýna bir kanýt oluþturmaz. Ortada, ülkesi zorla iþgal-ilhak edilmiþ, yaðmalanmýþ bir halk ve bu “siyasal zor”u az çok süreklileþtiren, onu destekleyen bir ekonomik temel olmalýdýr. Kafkasya halklarý, dünyanýn en eski,
10
en uzun süreli varlýðýný koruyan halklarýndandýr. Bölgenin daðlýk yapýsý, küçük bir alanda onlarca halkýn, kendi kültürünü, dilini, geleneklerini bozmadan, bir arada yaþamalarýna olanak saðlamýþtý. Bir çoðu ormancýlýkla uðraþan köylülerdi. Bölünüp özel mülk haline getirilemeyen orman gibi bir ortak mülkiyet, bu halklarý yüksek dað köylerinde baðýmsýz yaþamaya zorlamýþtýr. Bu nedenle, 16. yüzyýldan itibaren Kafkaslarý ele geçirmek için çabalayan Çarlýk ordularý, bu Kafkas halk topluluklarýyla sürekli savaþmak zorunda kalmýþtýr. Daðýnýk yerleþim ve kapitalist bir iç pazar baðýnýn oluþmamasý nedeniyle bir araya gelmesi zorlaþan bu halklarýn çarlýk Rusyasý’na karþý savaþýmý ulusal bir düzeye ulaþamadý. Çeçenler, diðer Kafkas halklarýndan farklý olarak, hayvancýlýkla uðraþtýlar. Geniþ yayla ve otlaklarda, büyük özel mülkiyete dayalý aþiret iliþkileri geliþtirdiler. Bu aþiretler, Vahabilik dininin de etkisiyle, Bolþevik Devrimi’ne karþý, Don Kazaklarý’yla birlikte iç savaþa katýldýlar. Yine de devrim, tüm ezilen ulus ve ulusal topluluklara büyük bir gelecek yarattý; her ulusal topluluða, özerk bir cumhuriyet yönetimi altýnda kendi kültürlerini, dillerini özgürce yaþatma ve geliþtirme hakký tanýdý. Kafkasya halklarý, bu hak eþitliðini, SSCB içinde bir arada yaþamaktan yana kullandýlar.
Ulusal sorun, SSCB topraklarýnda tarihsel olarak çözülmüþtü. Bundan sonra ortaya çýkacak her çeliþki, sosyalizmle gericilik arasýnda bir çeliþki olacaktý. Nitekim, böyle bir çeliþki, II. Dünya Savaþý sýrasýnda çýktý. Büyük topak sahibi Çeçenler, henüz gücünü koruyan aþiret iliþkilerini kullanarak, halkýn bir bölümünü Nazilerle iþbirliðine yönelttiler. Zafer kazanan sosyalist halklar, bu ihaneti unutmadý ve yaklaþýk 100 bin Çeçen gericiyi uzak bölgelere, sanayi merkezlerine sürgüne gönderdiler. Sýnýr boylarý ve önemli sanayi bölgelerinde sürgün yaþayan bu Çeçenler, geleneksel aþiret iliþkilerinin yardýmýyla, mafya tipi örgütlenmeler kurdular. SSCB’ye uygulanan ekonomik ambargo, bu mafya çetelerinin palazlanmasýna yardýmcý oldu. Daha henüz SSCB zamanýnda bile Çeçen mafyasý, en güçlü mafya örgütlenmesi halini almýþtý. Uzun yýllar sonra, sürgün kararý kaldýrýldý ve karþý-devrimci, mafya tipinde örgütlenmiþ onbinlerce Çeçen, ülkelerine geri döndüler. Bu sürgünlerin çocuklarý, Þamil Basayev gibiler, Afganistan’da bizzat Sovyet Kýzýlordu’suna karþý savaþtýlar. Tarihin ironisi: Afganistan’da Kýzýlordu hava kuvvetlerinin baþýndaki general de bir Çeçendi: Cahar Dudayev. 94-96 I.Çeçenya Savaþý 1991’de toplanan Tüm Sovyet Halk Temsilcileri Konseyi’nin oybirliði ile aldýðý SSCB’nin birliðinin korunmasý kararýna raðmen, Yeltsin ve ekibi o yýlýn
sonunda SSCB’nin varlýðýna son verdi. Çeçenya Özerk Cumhuriyeti’ndeki bir lider de, bu ortak halk iradesini çiðneyerek, kendi ülkesine baðýmsýzlýk ilan etti. Afganistan Savaþý’ndan geri dönen Cahar Dudayev, askerlikten istifa etti ve kendisini “Afganistan kahramaný” olarak selamlayan Çeçen halkýna baþkan oldu. Fakat o, Afganistan’da savaþtýðý gericilikle, ülkesinde ittifak kurup, “þeriat-sosyalizm” karýþýmý gerici bir düzen için Moskova’ya karþý bayrak açtý. Diðer Kafkas halklarý, Cahar Dudayev’i izlemedi. Tam tersine, Kafkasya’da esen gericilik rüzgarýna karþý bu halklar, sýk sýk Yeltsin’in daðýtmaya gücünün yetmediði Kýzýlordu’dan yardým istediler ve aldýlar da. Bu arada, bir baþka karþý-devrimci, Yeltsin, Moskova’da kendi iktidarýný kurmakla meþguldü. 91-93 yýllarý arasýnda komünistlerle karþý-devrimciler arasýndaki iç savaþta, Yeltsin, parlamentoyu tank ateþiyle harabeye çevirerek zafer kazandý. Fakat bu arada siyasi iktidarý iyice zayýf düþmüþtü. Bir güç gösterisine þiddetle ihtiyacý vardý. 94 yýlýnda, Dudayev’in karþý-devrimci þeriatçý geriliði ile, Yeltsin’in büyük Rus þovenizmi karþý karþýya geldi. Yeltsin, kendisine baðlý ordu birlikleriyle Çeçenya’ya çok þiddetle saldýrdý. Ýç savaþýn yenilgisinin þokunu yaþayan komünistler, zaman içinde, Yeltsin ve Dudayev gericiliðinin yönetimindeki bu savaþa karþý, halk içinde yükselen hoþnutsuzluða yön vermeye baþladýlar. Komünistler, Çeçenya Savaþý’nýn durdurulmasý çaðrýsýyla yaptýklarý bu çalýþmalarda etkinlik kazanmaya baþladýlar. Asker aileleri ve Subaylar Birliði Güçleri muhalif örgütler halini aldý. Savaþýn uzamasý Yeltsin iktidarýný zayýflatmaya baþlamýþtý. 96 yýlýnda barýþ imzalandý. Rusya, ordu birliklerini geri çekti, serbest seçimlerin yapýlmasý kararlaþtýrýldý. 96 yýlýndan sonraki olaylara, Afganistan, Bosna, Cezayir, Pakistan gibi ülkelerden devþirilen emperyalist uþaðý gerici beslemeler ve Suudiler, Kuveyt gibi ülkelerden (arkasýnda ABD oldu-
ðundan kim þüphe duyabilir?) akan dolarlar damgasýný vurdu.
Gerici çeteler, halkýn oyuyla seçilen, baþta baþkent Grozni Belediye Baþkaný olmak üzere, bir çok temsilciyi baský altýna alarak ülkeyi terk etmeye zorladýlar. Ýlk savaþta ölen Dudayev’in yardýmcýsý Aslan Mashadov’u devlet baþkaný ilan ettiler. II.Çeçenya Savaþý Grozni’de iktidarý ele alan BasayevMashadov gericiliði, bölgedeki diðer özerk cumhuriyetlere karþý silahlý saldýrýlar düzenleyerek, buralardaki iktidarlarý darbelemeye giriþtiler. Ama, Kafkas
Savaþý, akan kaný durduracak olan, ayný zamanda gericiliði de yerlebir edecek olan sosyalizmdir. Ancak ve ancak sosyalizm, onun yarattýðý örgütlü halk, Kremlin’deki düþmanýyla birlikte Kafkaslardaki bu çapulcu sürüsünü dek kovalayabilir. Emperyalizmin bu kanlý oyununa son verebilir.
halklarý, bu gerici çetelere karþý, bölgedeki ordu birliklerinin de yardýmýyla üstün geldiler. Kafkasya halklarý, Abhazalar, Osetler, Daðýstanlýlar, hatta Çeçenlerin önemli bir kýsmý, bu gerici çeteleri tecrit etmeyi baþardýlar. 98 yýlýnda büyük bir ekonomik kriz yaþayan Rusya’da, siyasi dengeler yeniden alt üst oldu. Sibirya’dan Kaliningrad’a dek ülkenin her köþesinde, onmilyonlarca iþçi, Yeltsin hükümetine karþý harekete geçti. IMF ile anlaþmalar iptal edildi. Yeni dengelerin üzerinde iktidarýný sürdürmek üzere Putin, gökten paraþütle Kremlin’e baþkan oldu. Rusya’yý komünist devrimin eþiðine getiren bu dönem, ayný zamanda Kafkasya’daki gerici çetelerin en saldýrgan dönemi oldu. Putin’in kendi iktidarýný saðlamlaþtýrmak için, bundan iyi fýrsat yaratýlamazdý. Ekonomik krizin öne çýkardýðý komünistlere karþý, “Büyük Anavatan” ideolojisini yerleþtirmeye çalýþan Putin, orduyu bir kez daha Çeçenya’ya sürdü. Ordu içindeki anti-emperyalist cepheyi Moskova’dan epey uzak bir yerde hýrpalamaya baþladý. Çeçenya’ya, ordudan baðýmsýz, içiþleri bakanlýðýna baðlý OMON Birlikleri gönderildi. Almanya’nýn eðittiði bu birlikler, Putin’in gerici politikalarýnýn temel dayanaðý oldu. Savaþ uzadýkça Putin, “ordunun yeniden yapýlanmasý” sorununu ön planda tuttu. Ordu içindeki emperyalizm karþýtý ve komünist güçlerin tasfiyesi için bu savaþ, Putin’in elinde bir araç haline geldi. Basayev-Mashadov ile Putin’in yönetimindeki bu savaþ, gericiliðe hizmet etmeye devam ediyor. Savaþý, akan kaný durduracak olan, ayný zamanda gericiliði de yerlebir edecek olan sosyalizmdir. Ancak ve ancak sosyalizm, onun yarattýðý örgütlü halk, Kremlin’deki düþmanýyla birlikte Kafkaslardaki bu çapulcu sürüsünü inlerine dek kovalayabilir. Emperyalizmin bu kanlý oyununa son verebilir.
11
DEVRÝMÝN ARAÇLARINI ÖRGÜTLEYELÝM Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin mücadelesinin yükseliþe geçtiði bir döneme giriyoruz. Siyasi iktidarýn ekonominin gidiþine iliþkin iyimser bir hava yaratmaya çalýþmasýna raðmen, durumun böyle olmadýðý her gün, her saat yaþanan olaylarla kanýtlanýyor. Rakamlarýn diliyle yüzdeler, yaþamýn gerçekliðine uymuyor. Milyonlarca iþçi ve emekçi, kýsa ve özlü olarak ifade edildiði þekliyle, “geçim sýkýntýsý” çekiyor. Milyonlarca insan, yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþýyor; yine milyonlarca insan açlýk sýnýrýnda bulunuyor. Ýþsizlik oranlarý Türkiye ekonomisinin tarihinde hiç bu kadar yüksek olmamýþtý; iþsizlik hiçbir zaman bu kadar yaþamdan kovulmayla eþdeðer deðildi. Ýþsiz milyonlarca insan bugün sadece ve sadece yarýna nasýl çýkacaðýný düþünüyor. Ýþçi ve emekçileri darboðaza sokan ekonomik yaþama iliþkin göstergeler gerçekte böyleyken, her ne hikmetse, televizyon ve gazetelere “iyimser hava”larla yansýtýlýyor. Gören de, Türkiye ekonomisini düze çýkmýþ, iþsizlikten, dýþ borç kýskacýndan kurtulmuþ sanacak. Yapýlmak istenen, Türkiye ekonomisinin iyi yolda olduðu yanýlsamasýný yaratarak, þu anki gerici burjuva hükümetini, son bir þans olarak, ayakta tutmak. Burjuvazi devrim korkusunu ancak mezarlýkta ýslýk çalarak bastýrabiliyor.
Sendikal Mücadelenin Gerileyiþi ve Yeni Örgütlenmelere Duyulan Ýhtiyaç Ekonomik ve sosyal yýkýmdan en çok payý alan iþçi ve emekçi sýnýfýn eylemlerinde bir süredir hakim olan suskunluk ise bize, fýrtýna öncesi sessizliði hatýrlatýyordu. Aslolanýn nesnel durumun kendisi olduðunu ve bunun güçlü sýçramalarý hazýrlayan bir güç biriktirme dönemi olduðunu biliyorduk. Ýþçi sýnýfý ve
12
emekçiler, kendi deneyimlerinin sonuçlarýný gözlemlemek, onlardan gerekli sonuçlarý çýkarmak için belli bir süre geri çekilmiþ, bu arada elbette sessizce beklememiþ, burjuva sýnýfýn kendilerine karþý açtýðý iç savaþý nasýl karþýlamalarý gerektiði konusunda kafa yormuþ, tartýþmýþlardý. Yeterince örgütlü olmadýklarý, daha doðru bir söylemle, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinde örgütlü olmadýklarý sürece, onlarýn böyle davranmasýnda þaþýlacak bir þey yoktur. Herkes tarafýndan bilinir ki, iþçi sýnýfý ve emekçiler salt kendi çabalarýyla sadece sendikal bilinci alýrlar. Ve eðer sendikalar da, bugün olduðu gibi, mücadeleyi ilerletmek þöyle dursun, varolaný korumak anlamýnda bile bir þey yapamaz duruma gelmiþlerse, iþçi ve emekçilerin durup bir deðerlendirme yapmalarý ve güçlerini yeniden düzenlemeleri bir zorunluluk halini alýr. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler, iþte tam da þimdi “en sonuncu büyük kavga”ya girmeden önce mevzilerini ve ellerindeki olanaklarý yeniden gözden geçiriyorlar. Sendikal mücadele, iþçilerin gözünde bu denli itibar kaybetmiþken, bazý siyasal yapýlarýn yaptýðý gibi, onlara sendikalý olmalarý gerektiði bilincini vermek, siyasal bilinç götürmek deðil, mücadelenin ufkunu güncel ve ekonomik çýkarlar uðruna mücadeleyle daraltmaktýr. Zaten ortalama sol hareket, siyasal mücadeleyi iktidar mücadelesi olarak algýlamýyor; daha çok kapitalizmi (ya da onlar tarafýndan nasýl adlandýrýlýyorsa, sistemi) teþhir olarak algýlýyor. Ýþçiler ve emekçiler nezdinde sistemin zararlarý sayýlýp dökülünce, siyasal bir propaganda yapýldýðý varsayýlýyor. Ekonomik mücadeleyi ya da bilinen adýyla söyleyelim, “hak alma mücadelesi”ni siyasallaþtýrýlmanýn ancak böyle mümkün olacaðý düþünülüyor. Ýktidarýn ele geçiril-
mesi, henüz çok uzak bir geleceðin iþi olarak görüldüðü için, iktidar için mücadeleden bahsetmekten ürküyorlar. Ve bilerek ya da bilmeyerek iþçi sýnýfý hareketini kendiliðindenciliðe hapsediyor, ekonomizm bataðýna saplanýyorlar. Elbette kendisi olmadan hiç bir gerçek devrim hareketinin olamayacaðý, kendiliðindenciliðe burun kývrýlmamalýdýr; bir baþlangýç noktasý olarak önemsenmelidir ama bu, her þey olarak da görülmemelidir. Bugün sýnýf hareketi içinde önemli bir tehlike olarak belirmiþ olan ekonomizme dikkat çekmek gerekiyor. Çünkü ekonomik mücadele, hala yýðýnlarý siyasal mücadeleye çekmek için “en geniþ uygulanabilirliðe sahip araç” olarak görülüyor. Belki sýnýf hareketinin henüz emekleme aþamasýnda olduðu dönemde kabul edilebilecek bu düþünce, bugün iþçi sýnýfý ve emekçilere, devrimin ve sosyalizmin propagandasýný yapmanýn, onlarýn önüne iktidar hedefini somut olarak koymanýn yerine geçirilmeye çalýþýlýnca, kopkoyu bir ekonomizmden baþka bir þey ifade etmiyor. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, hiçbir zaman iþçilerin iþgüçlerini kapitalistlere daha iyi koþullarda satabileceði bir ortam yaratma mücadelesinin savunucusu olmamýþtýr. Leninist Parti, hiçbir zaman kendisini kapitalizmin sonuçlarýyla, haksýzlýklarýyla mücadeleyle sýnýrlandýramaz. Bugün sýnýf mücadelesinin önünün açýlmasý için, “hak alma mücadelesi” adý altýnda öne sürülen ekonomist mantýðýn aþýlmasý gerekiyor. Bu, ayný zamanda örgütlenme olarak sendikal sýnýrlarýn/sýnýrlamalarýn aþýlmasýný da getirecektir.
Mücadele, Ayaklanma ve Ýktidar Organlarý Olarak Devrimci Ýþçi Komiteleri
ve Konseyler Bugün iþçi ve emekçilere Leninist bir bilinç taþýmak ve onlarý Leninist partinin yönlendiriciliði altýnda örgütlemek hayati önem taþýyor. “Þimdi aslolan bi-
Bugün iþçi ve emekçilere Leninist bir bilinç taþýmak ve onlarý Leninist partinin yönlendiriciliði altýnda örgütlemek hayati önem taþýyor. “Þimdi aslolan bizim devrime ne öðreteceðimiz”se, bu tamamen dolaysýz kitle mücadelesinin organlarýný örgütlemek olacaktýr. Bu konudaki yaratýcýlýk ve esneklik, inisiyatif gösterebilme yeteneði, proletaryanýn devrimci sýnýf partisini kitlelerin gözünde öncü konuma yükseltecektir. Ýdeolojik ve politik anlamda sahip olunan öngörü yeteneði, ayný zamanda buna uygun adýmlar atýlmasýný da beraberinde getirmelidir. Proletarya, kendiliðinden devrimci sýnýf partisini bulacak deðildir. Lenin, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin “sebatlý (sabýrlý-bn) devrimci mücadelenin deneyimiyle eðitilmiþ ve çelikleþmiþ”se, kitlelerle kopmaz baðlar kurmuþsa ve onlarýn güvenini kazanmýþsa, bu ada layýk olabileceðini söylüyor
zim devrime ne öðreteceðimiz”se, bu tamamen dolaysýz kitle mücadelesinin organlarýný örgütlemek olacaktýr. Bu konudaki yaratýcýlýk ve esneklik, inisiyatif gösterebilme yeteneði, proletaryanýn devrimci sýnýf partisini kitlelerin gözünde öncü konuma yükseltecektir. Ýdeolojik ve politik anlamda sahip olunan öngörü yeteneði, ayný zamanda buna uygun adýmlar atýlmasýný da beraberinde getirmelidir. Proletarya, kendiliðinden devrimci sýnýf partisini bulacak deðildir. Lenin, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin “sebatlý (sabýrlý-bn) devrimci mücadelenin deneyimiyle eðitilmiþ ve çelikleþmiþ”se, kitlelerle kopmaz baðlar kurmuþsa ve onlarýn güvenini kazanmýþsa, bu ada layýk olabileceðini söylüyor. Bugün Leninist Parti, bu ada layýk olduðunu günlük pratik içinde, kitlelerin gözünde çok açýk bir þekilde göstermelidir; çünkü yýðýnlar artýk sonuç alýcý olmayan, onlarýn en acil sorunlarýna köklü çözüm getirmeyen eylemlerden ve önerilerden uzak duruyorlar. Onlar, sonucu tayin edici bir kavgaya girmeye dünden razýlar, bu nedenle, enerjilerini ývýr zývýr uðruna mücadelede tüketmek istemiyorlar. Sarý sendikacýlarýn ardýndan giderek topuk eskitmek istemiyorlar. Bugün sýnýf hareketi, sendikal mücadeleyi aþmýþ durumdadýr. En son Paþabahçe grevinde iþçilerin sendikayý basýp uzlaþmacý sarý sendikacýlarý yuhalamasý, bunun en bariz örneðidir. Ýþçi sýnýfý hareketi içinde komitelerin örgütlenmeye baþlanmasý, baþlý baþýna bir göstergedir. Yaþam boþluk tanýmýyor; sendikal mücadelenin giderek dibe vurmasý, iþçi ve emekçileri yeni mücadele araç ve yöntemleri aramaya itiyor. Büyük altüst oluþ dönemlerinin özelliðidir. Ýnsanlar uzun süre kararsýz kalamaz, hýzla yaþamýn kendi önünde açtýðý kanallardan birine girerler. Þimdi açýk olan, sýnýflar mücadelesinde sendikal ve ekonomik mücadelenin revaçta olduðu dönemlerin kapandýðý, eski dönem araç ve yöntemlerinin giderek eskidiðidir. Sýnýflar mücadelesinde statükolarýn hýzla sarsýlacaðý bir dönemden geçmek zorunlu olacaktýr; varolan nesnel devrimci durum, sýçramalara gebedir. Sarý sendikacýlarýn bu dönemde statükolarý korumak için, elerinden gelen çabayý göstereceklerine kuþku yoktur. Hiçbir þey yapamasalar, oluþacak komite ve konseyleri
sendikalarýn alt örgütlenmeleri haline getirmeye çalýþacaklardýr. Özellikle bu noktada çok dikkatli olunmasý gerekiyor. Sonuçta kurulacak olan komite ve konseyler, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin birer alt organý olmayacaðýna göre, volan kayýþlarýnýn iyi atýlmasý, baðlarýn güçlü kurulmasý gerektiði çok açýktýr.
Devrimi Örgütlemek Ýçin Komite ve konseyleri örgütleme çaðrýsý yapmak, ayný zamanda ayaklanmaya hazýrlanma çaðrýsý yapmaktýr. Devrim tüm somutluðuyla görülmeden bu anlaþýlamaz. Mücadele, ayaklanma ve iktidar organlarý olarak komite ve konseyleri örgütlemek, bugünün en önemli, güncel görevlerinden biridir. Eðer bizim dýþýmýzda örgütlenmiþ olanlar varsa, onlarý da bu bütünlüðün içine almak çok önemlidir. Hak alma eylemi için komite oluþturmanýn gereksizliði ortadadýr. Sendikalar zaten bu iþlevi görüyorlar. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler, artýk yaþamlarýnýn deðiþtiðini görmek istiyorlar. Bunu onlara saðlayacak olan, devrimden baþkasý deðildir. Devrimi gerçekleþtirmek içinse, araçlara ihtiyaç vardýr. Her zaman söylediðimiz gibi, amacý isteyen araçlarýný da yaratmak zorundadýr. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, komite ve konseylerin kuruluþuna önayak olmalýdýr. Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) ve Devrimci Emekçi Komiteleri (DEK)’in kurulmasýyla bu süreç baþlamýþtýr. Þimdi yapýlmasý gereken, DÝK ve DEK örgütlenmelerini yaygýnlaþtýrmak, týpký proleter devrimler çaðýný açan Sovyetler gibi, bunlarý toplumun örgütlenmesinin temel aracý haline getirmektir. DÝK ve DEK’lerin örgütlenmesinde yaratýcýlýk, inisiyatif ve esneklik gösterildiðinde, çok kýsa sürede bunlarýn sýnýf mücadelesinin kaldýraçlarý olacaðý görülecektir. Buralarda örgütlenen iþçi ve emekçiler, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin yönlendiriciliðinde devrim mücadelesine önderlik edeceklerdir. Devrimci proletaryaya dayanan komünist partisi, bu organlara dayanarak iktidarý ele geçirecektir. Sýnýflar mücadelesinin yeni evresinde, geliþimin önünü sonuna kadar açacak olan ve savaþýmda sonucu tayin edecek olan bu görevin baþarýlmasýdýr.
13
Zindanlarý Yýkacak, ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! Remzi Aydýn Ölüm Orucu Eyleminin 448. Gününde Remzi Aydýn’ýn Ölüm Orucunun 400’lü Günlerindeyken Tutsak Yoldaþýna Yazdýðý Mektubundan Bir Alýntý: “Merhaba Yoldaþým, Hepsi de býrakýlmýþtý en son duyduðumda. Derginin son Bu hafta senden mektup gelmedi. Olsun, senden gel- sayýsýný (22. sayý) okudum. O da R.Aydýn için yapýlanlarla mesi önemli deðil, ben yazmak istiyorum bu kez. Önceki doluydu. Böyle canlarýmýz olduðu sürece sýrtýmýz yere mektuplarda sýcaklardan bayýla bayýla kýsaca ancak yaza- gelmez. Sermaye sýnýfýnýn hiçbir þansý yok.” bilmiþtim. Bugünse iyi sýcak olmakla birlikte, tatlý bir se(…) rinlik de var içimde. Kafamý da toplamýþken yazayým sa“Genç yoldaþlar bana mektup yazma seferberliði baþna. latmýþlar. Bugün 9 mektup aldým. Cývýl cývýl inanç ve kaFotoðraf yolluyorum yine. Bak bakalým, nasýl çýkmýrarlýlýkla dolu canlarýmýz. Çoðu mahkememe gelmiþ. þým. Bu süreçte ne çok fotoðraf çektirdim. Bendeki fotoð- Mahkemede beni görmek coþturmuþ onlarý, daha bir moraflarý dýþarýya yolladýðým için elimde hiç yok. Aslýnda tive etmiþ. Onlarý görmek de bana büyük moral verdi tahepsini tarih sýrasýyla önüme dizip bakmak isterdim, zabii ki. Þimdi mektuplarý yanýtlayacaðým, kýsacýk da olsa man benden ne kadar yað götürmüþ diye. Þimdi tam iske- mutlaka ayrý ayrý yazacaðým onlara. Çünkü benden alalete döndüm. Neyse, nerden girdim ben bu konuya. Focaklarý her satýr, onlarý daha da motive edecektir.” toðraflarda iyi çýkmak lazým deðil mi? Bizim genç yoldaþlarýn fotoðraflarýmý afiþ yapmak gibi bir Remzi AYDIN, Ölüm Orucu eyleminin 439. gününde, kaldýðý huylarý var. Bu nedenle daha dikkatli oluyoBayrampaþa Özel Tip Cezaevi’nden rum. Þaka bir yana, bizim yoldaþlar son süSaðmalcýlar Devlet Hastanesi’ne kaldýrýlmýþtýr. reçte benim için epey çatýþmaya girdiler. Ölüm Orucu eylemini de gündeme oturttular. Adresi: Remzi AYDIN Saðmalcýlar Devlet Hastanesi Bayrampaþa Boðaz Köprüsü’ne çýkanlarý tam olarak izleÝSTANBUL yemedim. Ýzlediðim kadarýyla muhteþemdi.
TEKÝRDAÐ ZÝNDANINDAKÝ TUTSAKLARDAN AÇIKLAMA Yiðit Filistin halkýnýn on yýllardýr süregelen özgürlük ve baðýmsýzlýk mücadelesini bastýrmayý baþaramayan Ýsrail devleti, devlet terörünün her biçimini birbiri ardýna devreye sokuyor. Anti-siyonist mücadelenin þahsýnda simgelendiði sembol kiþilikler ve askeri savaþýnýn yürütücüleri þahsýnda Filistin halkýný hedef alan suikast terörü sürüyor. Nazi usulü “misilleme” yöntemleriyle Filistin kentlerinin basýlmasý, bombalanmasý, yaðmalanmasý sürüyor. Faþist siyonist yerleþimciler aracýlýðýyla Filistinlilerin yerinden yurdundan edilmesi, “güvenlik duvarý” adý altýnda Filistinlilerin Nazi usulü gettolara hapsedilmesi, kan, kýyým, iþkence sürüyor. Mücadelenin keskinleþtiði her yerde ve her kesitte olduðu gibi, mücadelenin bir cephesi de Ýsrail zindanlarý… Ortadoðu halklarý baþta olmak üzere tüm dünya halklarý, siyonist haydudun iþkenceci, katliamcý yüzünü yakýndan bilmektedir. Filistin halkýnýn baþeðmez direngenliðini de… Siyonist haydut Ýsrail devletinin zindanlardaki hak gasplarýna karþý Filistinli tutsaklar açlýk grevi baþlattýlar. “Ýsterse hepsi açlýktan ölsünler” diyen siyonist cellatlara karþý 1.500 Filistinli tutsaðýn bu onurlu eylemini desteklemek; siyonist haydudun iþkenceci, katliamcý terörüne her alanda karþý çýkmak insanlýk görevidir… Bizler de F tipi zindanlarda ayný iþkenceci, katliamcý anlayýþla yüzyüze ve mücadele halinde tutsaklarýn direniþini selamlýyoruz. Tüm kamuoyunu, iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýmýzý, direnen Filistin halkýyla ve Filistinli tutsaklarla dayanýþmaya çaðýrýyoruz. Tekirdað 1. No’lu F Tipi Cezaevi’ndeki tutsaklar adýna: Erkan Altun, Murat Karayel, Bayram Kama, Hasan Polat, Ýmam Akmut, Hasan Rüzgar, Nurettin Temel
NOT: Elimize posta yoluyla gelen bu açýklamayý haber niteliðinde olduðundan dolayý yayýnlýyoruz.
14
Bize Ölüm Yok! Devrimin etrafýný taþ duvar ve demir kapýlarla çevirmek, burjuvazinin kendisini güvende hissetmesine yetmedi hiçbir zaman; çünkü devrim etrafýndaki tüm ablukayý daðýtabilecek güce ve derinliðe sahipti. Zindanlarda devrimci tutsaklarýn yarattýðý gelenek, onlarýn baþ eðmezliðini, her koþulda her zaman devrimi yaþatacaklarýný gösteriyordu. Devrimi kanla boðmayý varlýk-yokluk meselesi olarak gören burjuvazi, devrimi besleyen bu güçlü damarý kesmek için on yýllardýr saldýrýlarýný sürdürüyordu. 12 Eylül Askeri Faþist Diktatörlüðü ile baþlattýðý Tek Tip Elbise (TTE) saldýrýsý püskürtülmüþ; zindanlarda deyim yerindeyse bir denge oluþmuþtu. Karþý-devrim, zindanlardaki devrimcilerin kararlýlýðýný görüyordu. Dýþarýda iç savaþýn geliþimi sonucu toplumsal ayaklanmalar baþlayýnca, devlet gözünü yeniden “rehine”lerine çevirdi. Devrimin geliþimi ancak “elinin altýndaki” devrimcileri katlederek durdurabileceðini düþünerek katliam amaçlý saldýrýlara giriþti. 21 Eylül 1995 tarihinde Buca Cezaevi’nde 3 devrimci tutsaðý katlettiler. Tam donanýmlý askerler karþýsýnda ellerinde çýplak yüreklerinden baþka bir þeyleri olmayan devrimci tutsaklar, teak bir yürek halinde barikat oldular saldýrýlar karþýsýnda. Eþitsiz güçlerin savaþýnda yenilen taraf, karþý-devrim cephesi oldu. Barikatlarý aþýp devrimci tutsaklarý katlettiler ama bir tekini bile teslim alamadýlar. Zindanlar, devrimin moral gücü olarak belirginleþmeye baþladý. Savaþýmýn zindanlar cephesinde devrimci tutsaklar mücadele birliðini örmeyi baþardýlar. Bunun üzerine devletin saldýrýlarý da arttý. Ümraniye katliamýndan sonra, çýkarýlan genelgelerle devlet, devrimci tutsaklarýn mücadele birliðini daðýtmayý hedefledi, ama devrimci tutsaklarýn baþlattýðý Ölüm Orucu eylemi, bu saldýrýya set çekti. Yurtsever devrimci tutsaklarýn eyleme katýlmasalar da desteklemeleri, devletin korkularýný derinleþtirdi. Ve 24 Eylül 1996 tarihinde Diyarbakýr zindanýndan on yurtsever devrimci tutsak vahþice katledildi. Devlet, halklarýn devrimci öncülerinin mücadele birliðine karþý tavrýný bu þekilde göstermiþ oluyordu. Diyarbakýr’dan tüm dünyaya yansýyan, bir vahþet tablosuydu. 26 Eylül 1999 tarihinde Ankara/Ulucanlar zindanýnda yapýlan katliam ise, burjuvazinin devrimi kanla boðmak için nasýl hazýrlýk yaptýðýný gösteriyordu. Devletin tüm iþkencecileri, devrimci tutsaklarýn baþýna üþüþmüþlerdi. Bu katliamla devrimci tutsaklara “gözdaðý” verilmek isteniyordu. 10 devrimci tutsaðýn iþkenceyle katledildiði bu katliam, daha büyük katliamlarýn habercisiydi. Devlet hazýrlýklarýný çok daha büyük bir katliam gerçekleþtirmek için yapmýþtý; ancak devrimci tutsaklarýn tüm zindanlarda ayný anda direniþe geçmeleri ve daha ileri giderek, saldýrý baþlatmalarý ile bu planlarý suya düþmüþtü. 19 Aralýk 2000 yýlýnda gerçekleþtirdikleri katliamýn provasý, 26 Eylül 1999’da Ankara Ulucanlar’da yapýlmýþtý. Ancak böylesine vahþi bir katliam bile, devrimci tutsaklarý sindirip teslim almaya yetmedi. Saldýrýlar karþýsýnda cesaretle durmayý bilen devrimci tutsaklar, halkýmýzýn tarihine adlarýný altýn harflerle yazdýrdýlar. Ve hala sürmekte olan Ölüm Orucu eylemi, devrimci tutsaklarýn asla teslim alýnamayacaklarýný tüm dünyaya gösteriyor. Burjuvazi, kýramadýðý devrimin moral gücü karþýsýnda er ya da geç diz çökecektir.r
“KOMÜNÝZMÝN ÞAFAÐINA BÝR ADIM DAHA” Gebze Zindanýnda Bulunan Kadýn Tutsaklardan 1 Eylül Mesajý
B
ütün bir yüzyýl boyunca, en azgýn sömürü ve katliamlar eþliðinde geliþimini tamamlayarak, çöküþ ve yokoluþ sürecine giren emperyalist-kapitalist sistemin gelip dayandýðý nokta; artýk bir bütün olarak miadýný doldurduðu, tarihsel sürecinin sonudur. Kapitalizm, kendi geliþim yasalarýna uygun olarak üretici güçleri de sonuna kadar geliþtirmek ve toplumsal üretim koþullarýný kendi elleriyle yaratmak zorunda kalmýþtýr. Bu, ayný zamanda sosyalizme geçiþ için bütün koþullarýn uygun hale gelmesi demektir. Yarattýðý bütün deðerlere el konulmaya ve yaþamdan kovulmaya çalýþýlan üretici güçler; derinleþen ve keskinleþen bu çeliþkiyi çözmek, kendi geliþimi önündeki bu en büyük engeli ortadan kaldýrmak için, dünyanýn her köþesinde kapitalizme karþý ayaða kalkmýþtýr. Milyonlarca insaný dünyanýn dört bir yanýnda ayný anda harekete geçiren, “Kapitalizme Ölüm” haykýrýþlarýnýn her yaný kaplamasýný saðlayan temel neden; kapitalist özel mülkiyet sisteminin, toplumsal mülkiyet sistemine dönüþmesini zorunlu kýlan tarihsel sürecin ortaya çýkmasý ve insanlarýn bu zorunluluðu bilince çýkarmýþ olmalarýdýr. Bu, insanlýk tarihinin “Yeni Bir Evresi”dir. Bu, sýçramalý çöküþ sürecinin içindeki eskiyen-çürüyen emperyalist-kapitalist dünyanýn ve tüm burjuva sýnýfýn yitirdiði tarihsel inisiyatifin, yepyeni bir dünya olan sosyalizme ve proletaryanýn ellerine geçmesidir. Bütün emperyalist-kapitalist sistem, ellerinden kaçýrdýklarý bu tarihsel inisiyatifi yeniden ele geçirebilmenin ve çöküþlerini durdurabilmenin saldýrganlýðýyla davranýyor. Kapitalist dünyanýn motor gücü ABD emperyalizminin bütün dünya halklarýna yönelik baþlattýðý savaþ, asýl olarak, kapitalist dünyanýn çöküþ çatýrtýlarýdýr. Sermaye sýnýfý umutsuzca da olsa, baþlatmýþ olduðu Dünya Savaþý’ný, bütün insanlýðýn ve doðanýn yýkýmý pahasýna sürdürmeye devam edecektir. Fakat bu, kapitalizme karþý harekete geçen milyonlarýn yürüyüþünü engelleyemeyecek, insanlýða verecek hiçbir þeyi kalmayan kapitalist dünyanýn, attýðý her adýmda savaþ, dünyanýn en ücra köþelerine kadar yayýlan devrimci iç savaþlara dönüþecektir. Bu, cephelerini bütün dünya ezilen-sömürülen halklarýnýn oluþturduðu, sosyalizmle-kapitalizmin küresel boyuttaki tarihi savaþýdýr. Ve tarih, proletaryanýn kendi iktidarýný saðlayacak devrimci iç savaþlarý kazanmasýnýn bütün koþullarýný hazýr hale getirmiþtir.
15
Ülkelerimizde de, uzun süredir devam eden sýnýflar savaþý bir üst boyuta sýçrayarak ilerliyor. Emperyalizmin kendisine tam baðýmlý hale gelen iþbirlikçi-tekelci sermaye sýnýfýnýn eliyle uygulamaya soktuðu ekonomik ilhak hareketi, bütün sýnýflarý derinden etkileyen, düne göre daha sert ve yaygýn mücadelenin içine sürükleyen sonuçlar yaratýyor. Açlýðýn, sefaletin, yýkýmýn en geniþ kitleler üzerinde kendini göstermesi, sosyal patlamalara, sosyal alt-üstlere yol açarken, proleter iç savaþýn þiddetlenmesini, nesnel ve güncel devrimimizin her geçen gün biraz daha güçlenmesini saðlýyor. Tekelci sermaye sýnýfýnýn, ekonomik ilhakýn bir sonucu olan özelleþtirmelerle, sýnýfýn kazanýlmýþ sosyal haklarýný gaspetmekle yetinmeyeceði açýktýr. Çünkü, sermayenin merkezileþmesindeki eðilim, bir bütün olarak halklarýn en azgýn sömürü ve kölelik koþullarýna mahkum edilmesini, sonuna kadar yoksullaþtýrýlmasýný ve yaþamýn dýþýna kovulmasýný dayatmaktadýr. Bunun, büyük kitle ayaklanmalarýna, isyanlara, þiddetli çatýþmalara yolaçacaðý ve devrime büyüyeceði açýktýr. Attýklarý her adýmda, güncelleþen devrimimizin baskýsýný hisseden sermaye sýnýfý, emperyalizmle tam bir iþbirliði içinde, devrim belasýndan kurtulmak için her yönteme baþvurmak zorunda kalýyor. Derinleþen ekonomik krizini atlatamayacaðýný bilen sermaye sýnýfý, kaybettiði egemenliðini yeniden elde edebilmek için politik çevirme harekatýyla sonuç almak istiyor. Kitlelerin büyüyen isyanýný, düzen içi muhalefet içinde eriterek etkisizleþtirmenin ve devrime büyümesinin önüne geçebilmenin bir aracý olarak gördüðü politik çevirme harekatýný; kitleleri baský altýnda tutmasýnýn yaný sýra asýl olarak öncü güçleri tam teslim alma doðrultusunda kullanmaya çalýþýyor. Bunu baþarmasý halinde, kitleleri teslim almanýn önündeki en büyük engel ortadan kalkacaktýr. Sermaye sýnýfý bu yolda hedefine ulaþmak için; her türlü baský, þiddet ve burjuva terörünü uygulamaktan çekinmeyecek, geri durmayacaktýr. 19 Aralýk Katliamý, F tipleri, çýkarmaya çalýþtýðý yasalar, açýk infazlar ve iþkenceler; baský, zulüm ve yok etme politikalarýnýn somut örnekleridir. Fakat, iþbirlikçi tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalist politik alanda ne yaparsa yapsýn; temel olan ekonomiktoplumsal alanda tüm sýnýf iliþkilerini alt-üst eden geliþmeleri önleme gücüne sahip deðildir ve tarihin akýþýný belirleyen esas yön de budur. Emperyalist-kapitalist sistemin tüm insanlýða dayattýðý ve her geçen gün biraz daha aðýrlaþtýrdýðý kölelik boyunduruðundan kurtulmanýn önünü kesmeye hiçbir zorbalýðýn, hiçbir zulmün gücü yetmeyecektir. Sonuna kadar insan kalma çaðýnýn eþiðinde duran insanlýk; her kalesi ölüm makinalarýna dönüþen kapitalizmi yerle bir ederek, tarihin bu zorunlu dönemecini aþacaktýr. Zorlu, ayný zamanda zorun-
16
lu olan bu eþiði atlamada bir kez daha öncü güçler; Marksizmin-Leninizmin yol göstericiliðinde, insanlýðý tümden kurtuluþa götürecek komünizmin bayraðýný daha da yukarý kaldýrmanýn, sermaye sýnýfýný tümden yerle bir edecek silah kuþanmanýn ayrýþtýrýcýlýðýyla yüzyüze. Türkiye devrim mücadelesinde Denizlerin, silahlý mücadeleye ve zora dayalý devrim anlayýþýyla ortaya koyduklarý bu ayrýþtýrýcýlýk bugün, güncelleþen devrimimizin olmazsa olmaz koþulu olarak kendini çok daha fazla dayatmaktadýr. Ancak ve ancak bu ayrýþtýrýcýlýk devrimimizin zaferini getirecektir. Deniz’lerin savaþ sloganlarýný kuþanýp, THKO’dan bugüne kesintisiz devrim yürüyüþünü bu anlayýþla sürdüren Leninist Parti, proletaryanýn biricik devrimci sýnýf partisi olduðunu kanýtlamanýn onurunu taþýyor. Doðduðu iç savaþ koþullarýnda, ekilmeye çalýþýlan bütün umutsuzluk tohumlarýnýn arasýndan yükselttiði, üzerinde; “Ýktidar Dýþýnda Her Þey Hiçbir Þeydir” yazýlý kavga þiarý, bugün proletaryanýn ve emekçi yýðýnlarýnýn kapitalizme karþý savaþ naralarýna dönüþüyor. Yeryüzünün tüm kýtalarýnda sýnýflar savaþýmýnýn bir üst boyuta sýçradýðý ve büyük çarpýþmalara doðru yol aldýðý bir süreçte, her aný kavga, uzlaþmazlýk ve baþeðmezlikle dolu bir yýlý daha geride býrakýp, 15. kavga yýlýna atýlýyor, komünizmin þafaðýna bir adým daha yaklaþýyoruz.
Komünizmin þafaðýnda bekleyenlere sözümüz var. Varacaðýz oraya. Taa oraya Þafaðýn kýzýllýðýna Kucaklaþacaðýz Silah sesleri ve Zafer naralarýyla Mutlaka!
Gençlik, Mücadelesinde Bir Mevzi Daha Kazandý:
ÝZMÝR’DE GENÇ EMEKÇÝLER BÝRLÝÐÝ DERNEÐÝ KURULDU! Sýnýf mücadelesinde önemli bir görevi üstlenen gençlik, bu bilinçle hareket ederek yeni örgütlenme alanlarý açmaya devam ediyor. Bu alanlardan birini de Ýzmir’in genç iþçi, iþsiz, öðrenci ve emekçileri açtý. Kýsa bir süre önce giriþim olarak çalýþmalarýna baþlayan Genç Emekçiler Birliði Derneði, yasal iþlemlerini tamamlayarak 25 Aðustos 2004 tarihinde kuruluþunu ilan etti. Biz de Mücadele Birliði dergisi olarak Genç Emekçilerle bir röportaj gerçekleþtirerek nasýl bir çalýþma yapacaklarý hakkýnda bilgi aldýk. Y.E. Mücadele Birliði: Öncelikle gençlik mücadelesine yeni bir mevzi kattýðýnýz için sizi tebrik ederiz. Baþkan Taner Þenel: Teþekkür ederiz. Y.E. Mücadele Birliði: Genç Emekçiler Birliði Derneði hangi ihtiyacýn sonucu olarak ortaya çýktý? Bize biraz bilgi verir misiniz? Baþkan: Öncelikle, gençlik içerisinde sýnýf bilincinin yetersiz olmasý ve sýnýf bilinci olan kesimlerin de yönelik çok kýsýtlý olanaklara sahip olmasý nedeniyle böyle bir derneðe ihtiyaç duyduk. Baþkan Yrd. Eylem Tanboða: GEB-Der, iþçi-emekçi, öðrenci gençliðin, hayatýnýn tüm alanýnda yaþadýðý sosyal, ekonomik, politik, kültürel vb. sorunlara karþý gençliðin örgütsüz ve daðýnýk kesimlerinin bilinçlendirilerek, gençliðin örgütlü bir güç olabilme ihtiyacý sonucu ortaya çýkmýþtýr. Biz GEB-Der olarak, proleter bilinçle gençliðin sorunlarýna yaklaþýp, gençliði proleter kültürle geliþtirme ve gençliðin sorunlarýnýn çözümünün toplumsal ve sýnýfsal sorunlarýnýn çözümünden uzak olmadýðý bilinciyle, gençlik hareketini daha ileriye taþýma iddiasýndayýz. Sayman Eray Gergin: Yaþadýðýmýz topraklarda yoðun bir gençlik kesimi bulunmakta ve bu gençliðin her gün her saat yaþam koþullarý da zorlaþýyor. Kapitalizm gençliðe karþý tam bir yozlaþtýrma saldýrýsý içerisinde. Biz geleceðiz ve kurulacak yeni toplum, gençliðin elleri üzerinde yükselecek. Bu bilinçle gençlik üzerindeki kuþatmaya karþý mücadele etmenin gerekliliði ve gençliðin örgütlenmesi ihtiyacý sonucu GEB-Der ortaya çýktý. Y.E. Mücadele Birliði: Dernek tüm gençlik kesimini kapsayacak mý? Örneðin öðrenci gençlik içerisinde çalýþma yapacak mý?
Baþkan: Tabii ki. Genellikle iþçi ve emekçi gençlik üzerinde çalýma yürüteceðiz. Bunun yanýnda öðrenci gençlik de önemli bir güç ve öðrenci gençliðin büyük bir kesimi emekçi çocuklarýndan oluþuyor. Öðrenci gençliði de mücadeleye katmak için çalýþmalarýmýz olacak. Baþkan Yrd: Evet, GEB-Der tüm gençliði kapsayacak. Gerek çýraklýk alanýnda ucuz emek gücü olarak istihdam edilen, küçük yaþta yoðun emek sömürüsüne maruz býrakýlan, eðitim olanaklarý elinden alýnmýþ iþçi ve emekçi gençliðin olsun ve gerekse özerk-demokratik eðitim mücadelesi veren öðrenci gençliðin mücadelesini kapsamakta ve çalýþmalarýný yürütmektedir. Sayman: Dernek çalýþmalarýmýz tüm gençliði kapsayacak. Biz gençliðin mücadele birliðini savunuyoruz. Bundan dolayý iþçi-emekçi, öðrenci, iþsiz vb. gençlik kesimi içerisinde çalýþmalarýmýz olacak. Y.E. Mücadele Birliði: Nasýl bir çalýþma yapmayý düþünüyorsunuz? Özelikle bugünün koþullarýnda binlerce gencin iþsiz olduðu, çalýþanlarýnda açlýk sýnýrýnda bir ücrete tabi tutulduklarý yine binlerce iþçi-emekçi gencin üniversiteye giremediði bir dönemdeyiz. Gençliðe giderken böyle zorlu bir görevle gideceksiniz. Bu konudaki düþüncelerinizi bizimle paylaþýr mýsýnýz? Baþkan: Gençliðin kurtuluþu sosyalizmle olacaktýr. Biz de gençlik kesimini bilinçlendirerek sýnýf mücadelesine katmak yönünde bir çalýþma yürüteceðiz. Baþkan Yrd: Kapitalizm de kendinden önceki yýkýlan
17
sistemler gibi toplum üzerinde korkunç bir abluka oluþturuyor. Bu abluka; kültürel, ekonomik, politik, milliyetçilik, ýrkçýlýk gibi bir yýðýn alaný kapsamaktadýr. Bu yoðun saldýrýya karþý bizlere düþen; burjuvazinin bu korkunç kuþatmasýný gençliðin politik, kültürel ve tüm yaþamýndan atmak, gençliðin geleceðini bütün bir toplumun geleceðiyle beraber düþünmek ve bu yönde örgütlemektir. Biz böylesine zor bir görevin bilincindeyiz ve bu bilinçle de zoru baþaracaðýmýza inanýyoruz. Sayman: Evet, sizin de söylediðiniz gibi, gençliðin karþýlaþtýðý yaþamsal sorunlar, toplumun diðer kesimlerinde de olduðu gibi çok yoðun. Kapitalizm açlýk, yýkým, ölüm, yoksulluk getiriyor iþçi ve emekçi kitlelere. Bundan doðal olarak gençlik kesimi de etkileniyor. Sorunlarýmýzýn kaynaðý belli; kapitalizme karþý mücadele etmenin zorunluluðu her geçen gün kendisini hissettiriyor. Yapacaðýmýz çalýþmalarýn ve vereceðimiz mücadelenin temelini proletaryanýn sýnýf bilinciyle hareket etmek oluþturuyor. Y.E. Mücadele Birliði: Yeni þubeler açma hedefiniz var mý? Baþkan: Biz öncelikle Ýzmir’de þubeler açmayý, ayrýca baþka illerde de þube açmayý düþünüyoruz. Baþkan Yrd: Evet var. Biz bütün gençliði kapsama amacýndayýz. Doðal olarak geliþimimiz nicelik ve nitelik olarak sürekli ileriye olacaktýr. Bu nedenle baþka þehirlerde de þubelerimiz açýlacaktýr. Sayman: Mücadelemizin yükseltilmesi ile orantýlý olarak yeni þubelerin örgütlenmesini de gerçekleþtireceðiz. Y.E. Mücadele Birliði: Son olarak söylemek istediðiniz bir þey ya da gençliðe bir mesajýnýz var mý? Baþkan: Emekçi, öðrenci, iþsiz gençliðin yani ezilen tüm gençliðin kurtuluþu, ancak sosyalizmle mümkündür. Biz de gençliðin tüm kesimlerini sosyalizm mücadelesinde yerini belirlemeye ve GEB-Der saflarýnda mücadele etmeye çaðýrýyoruz. Baþkan Yrd: Çöken, çürüyen, asalaklaþan, insaný tüketen ve öldüren kapitalizme karþý “gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatýlmayan”, yepyeni bir dünyayý kurmak için mücadele ediyoruz. Sayman: “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!” þiarýyla mücadelemizi yükselteceðiz. Bu baðlamda iþçi-emekçi, öðrenci ve gençliðin diðer kesimlerini mücadelemize destek olmaya ve gençliði sosyalist saflarda, GEB-Der’de mücadele etmeye çaðýrýyoruz. Y.E. Mücadele Birliði: Size mücadelenizde baþarýlar dileriz. Ayrýca bizimle bu röportajý gerçekleþtirdiðiniz için teþekkür ederiz. Baþkan: Ben de size bu ilginizden dolayý teþekkür ederim ve yayýn hayatýnýzda baþarýlar dilerim. Baþkan Yrd: Teþekkürler. Biz de yayýn hayatýnýzda baþarýlar dileriz. Sayman: Teþekkür ederiz. Bizler de sosyalizm mücadelesi yolunda sizlere baþarýlar dileriz. Mücadele Birliði / ÝZMÝR
18
“BU KAPÝTALÝST DÜZENÝ KOLEKTÝF ÇALIÞMAYLA YIKACAÐIZ” Ben iki ay öncesine kadar Kurtköy’de cam fabrikasýnda çalýþan bir iþçiydim. Fabrika’da çalýþan iþçi sayýsý 700’dü. Ben, boyahanede çalýþan otuz kiþinin içinde yer alýyordum. Bu fabrikada çok kötü koþullarda çalýþýyorduk. Çalýþma içinde olan, emeðin ve mücadelenin ne olduðunu bilen, ama yine de sömürülen ben. Oysa ki, iþçiler bunun farkýna varsalardý, belki de benim hala bir iþim olacaktý. Saat 07.00’de iþbaþý yapýyorduk. Kesinlikle bir dakika geç gelinmesini kabul etmiyorlardý. Buraya kadar iyi, çalýþma baþlýyor. Etrafýnda insan denen kimseler yokmuþ gibi çalýþýyorduk. Bizi makine gibi kullanýyorlardý. Öðle yemeðimiz saat 11.30 olmasýna raðmen, bizi her zaman yarým saat geç çýkartýyorlardý. Yemekten döndüðümüzde çalýþma saatimiz gelmediði halde bizlere iþbaþý yaptýrýlýrdý. Bizler de koyun gibi onlarýn koyduklarý kurallara uymak zorundaydýk. Çünkü herkes iþinden olmamak için var gücüyle çalýþýyordu. Fabrika sisteminde çay, dinlenme vs var görünüyor, oysa uygulanmýyordu. Sekiz saatlik bir çalýþmada bize ayrýlan dinlenme zamaný, toplam yarým saatti. Buna da alýþmýþtýk. Her gün yeni bir þeylerle geliyorlardý. Yarým saat mesai deniyor, ama mesai olarak verilmiyordu. Sadece sermayenin karýný yükseltiyorduk; bizleri gayet güzel kullanýyorlardý. Bunun farkýndaydým, ama arkadaþlarým fark etmemiþlerdi ya da öyle düþünmek istiyorlardý. Benim fark etmem bir þeyleri deðiþtirmiyordu; çünkü sadece sesi çýkan bendim. Her þeyi göze almýþtým, kovulmaksa kovulmak dedim. Ustabaþýna gereken cevaplarý veriyordum. Bu da onlarý rahatsýz ediyordu. Öbür arkadaþlarý uyandýrmamdan korkuyorlardý. Arkadaþlar bunun farkýndaydý, fakat benim yanýmda yer almýyorlardý. Çünkü iþlerinden ve de ekmeklerinden olacaklarýný düþünüyorlardý. Oysa ki onlara verilen küçücük bir zaman dilimini de geri alýyorlardý. Bir kiþinin hastalanmasý iki günlük yevmiyesini kaybetmesine neden oluyordu. Buna da razý geliyorlardý, sadece bir iþleri olsun diye. Onlara kýzamýyordum, çünkü sistem onlarý eline almýþtý… Sekiz saat çalýþmanýn ardýndan bir sekiz saat daha çalýþtýrýyorlardý bizi. Yani toplam 16 saat çalýþýyorduk. Yorgunluk, bitkinlik, moralsizlik olmasýna raðmen, 16 saatin ücreti sadece 8 saat çalýþma karþýlýðýydý. Üstüne üstlük, bizi sigortasýz çalýþtýrýyorlardý. Artýk bu haksýzlýklara dayanamýyordum. Sömürüldükçe sömürülüyorduk. Elimden gelen bütün eylemleri yaptým. Tepkimi gösterdim. Oturdum, iþbaþý yapmadým, arkadaþlara da “sizler de gitmeyin” dedim. Buna raðmen yine de bana, bunu neden yapýyorsun, diye sorma cüretini göstermedi yetkililer. Çünkü ben konuþacak olursam, arkadaþlarýn da ayaklanmasýndan korktular. Bir gün ustabaþý yanýma geldi, benimle konuþmak istedi. Gittim, konuþmaya baþladý. Bana, bunlarý neden yaptýðýmý sordu. Ben de, neler yapýyorum ki, diye ustabaþýna sordum. “Amacýn ne” dedi bana. “Seni birileri mi gönderdi, sen hangi örgüte baðlýsýn” dedi. Benim verdiðim cevap, “insanca yaþamanýn adý örgütse, örgütlüyüm” diye baðýrdým. Buna karþýlýk beni iþten atmakla tehdit etti, ama bunu yapamazdý. Çünkü gerekçesi yoktu. Kovulmam onlarýn iþine gelmezdi, çünkü iþi iyi bilen elemanlardan biriydim. Bu kapitalizm ve sömürü oldukça, bizler daha da bu kötü koþullarda çalýþmaya devam edeceðiz. Ancak bu böyle gitmeyecek, sömürü böyle devam edemez. Çünkü her geçen gün insanlar bu sömürünün farkýnda. Gelecek güzel günler için bu kapitalist düzeni kolektif çalýþmayla yýkacaðýz. Bu da ancak ve ancak mücadeleyle olur. Y.E.Mücadele Birliði Okuru/ Küçükyalý
“ÝÞÇILERIN MÜCADELE BIRLIÐINI BÜYÜTMELIYIZ” Merhaba arkadaþlar. Ben uzun zamandan beri Mücadele Birliði okuyucusuyum. Çok yorucu ve fazla çalýþan bir tekstil iþçisiyim. Mücadele Birliði’nin içeriði, teorik olarak çok doðru. Devrimci tutumlarý, uzlaþmazlýðýn temel alýnmasý, iþçi sýnýfýnýn devrimci ideolojisi marksizmi bizlerin anlayacaðý basit ve bilimsel tarzda anlatmalarý, yorumlama tarzlarý çok hoþuma gidiyor. Bizlere çok daha güzel yaþanabilir bir dünya olduðunu öðretiyor. 1831’de çalýþma koþullarý ve ücretler için ayaklanan iþçiler kazandý. Ama o þehrin valisine kanýp, bütün kazanýmlarýný geri verdiler. Ýþçiler örgütlü deðillerdi ve ne yapacaklarýný bilmiyorlardý. Ne zaman bizim bir öðretmenimiz olacak diye yakýnýyorlardý. Marksizm o dönem 1840’larda ortaya çýkýyor. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþ mücadelesinin teorisini toplumda devrimci deðiþimi iþçi sýnýfýna önderlik ederek öðretiyorlar. Þu an bize yol gösterecek öðretmenler çok. Bizlerin özgür yaþamý eþit ve adaletli bir gelir daðýlýmýnýn olacaðý sosyalizmin kurulacaðýný öðreten devrimci öðretmenlerimize, özellikle cezaevlerindekilere, sahip çýkýp, örgütlü iþçiler olarak gereken deðeri vermeliyiz. Ýþçilerin mücadele birliðini büyütmeliyiz. Ýlk zamanlarda korkarak, ürkerek okuyordum. Leninistlerle tanýþýp bilinçlendikçe ürkekliði, korkaklýðý üzerimden attým. Sosyalizmin doðruluðuna sonsuz inancým geliþti, pekiþti; bunun da reformlar yoluyla deðil de devrim yoluyla olacaðýna. Dergiye ilk defa yazý yazýyorum, bir seneden beri dergi okuru olmama raðmen. Ýþçi arkadaþlarla konuþuyoruz. Pek yeterli olmuyor. Eksiklerimizi düzenli bir eðitim çalýþmasý yaparak, savunduðumuz doðrularý çok iyi bilip diðer iþçi arkadaþlarýmýza ve çevremize anlatabilmek, sürekliliði saðlamak, mücadele birliðini bü-
“Bu Sömürü Devam Etmez” Merhaba yoldaþlar Ben 26 yaþýnda iþsiz bayan proleterlerden biriyim. Aslýnda da dört ay öncesine kadar bir iþim vardý. Özel bir þirkette çalýþýyordum. Orada satýþ destek görevlisiydim. Yani market zincirleri (Gima, Migros, Tansaþ) gibi alýþveriþ merkezlerine gidip, firmaya ait olan ürünlerin tanýtýmýný yapmaya, satýþýný hýzlandýrmaya çalýþýyordum. Her gün altý markete gitme zorunluluðum vardý. Verdikleri saatlerde günlük olarak orada, rut’ta (yer) bulunmam gerekiyordu. Bu saatlerin yetersiz olduðu firma tarafýndan bilinmesine raðmen, bunu zorunlu yapmamýz gerektiðini söylüyorlardý. Bu kurallara uymadýðýmýz taktirde iþten atýlmayla karþýlaþýyorduk. Bana verilen bu saatler yetersiz kaldýðýndan, yemek saatimde bile onlarýn karýna kar katýyordum. Ýþsiz kalacaðýmdan dolayý bunu kabullenmiþtim. Ayný firmadaki arkadaþlar da benden farksýzdý. Gün geçtikçe bu sistemde yaþam daha da zorlaþýyordu. Haftada bir zorunlu toplantýlar oluyordu. Firmaya baðlý satýþ destek elemaný olarak 10 arkadaþtýk. Bu toplantýlarda yetkililer, yani bölge sorumlularý sadece konuþur, bize söz hakký vermezlerdi. Bizden çok þeyler isteniyordu, fakat bize verilen hiçbir þey yoktu. Biz onlarýn gözünde birer makinaydýk. Orada çalýþan çoðunluk bunun farkýndaydýk, ama kimse o kuru ekmeðinden olmak istemiyordu. Sömürüldüðümüzü sadece kendi aramýzda paylaþýrdýk. Toplantýlarda sadece patronlarýn kendi istekleri vardý. Bir gün toplantýda farklý bir konuþma gündeme geldi. Toplantýdayken bölge sorumlusu, arkadaþlarýmýzdan birinin rutuna gittiðini, fakat onu orada bulamadýðýný söyledi. O kiþinin adýný vermeden, iþten atýldýðýný ve ona söz hakký vermediðini söyledi. Daha sonra öðrendik ki, o arkadaþýmýz, annesi
yütmek gerekiyor; mahallemizde, iþyerlerimizde eðitim gruplarý kurarak, örgütlenerek çoðalabiliriz. Bütün dergi okurlarý, iþçiler, sizlerin de bir öneriniz, iþyerlerinde bir çalýþmanýz varsa Mücadele Birliði dergisine yazmalýsýnýz. Hem sizlerin geliþimini ilerletir, hem de biz okuyucularý bilgilendirir. Mücadele Birliði’nin çalýþanlarýnýn da çok büyük fedakar ve zorluklarla çalýþtýklarýný tahmin ediyoruz. Bu küçük yazýya bile çok emek harcanýyor.
FABRÝKALAR, TARLALAR, SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! Küçükçekmece’den Tekstil Ýþçisi
“HALKI AÇLIÐA ÝTENLER HESAP VERECEKLER” Adana’nýn Seyhan ilçesinde, 1999-2000 yýlýnda belediye tarafýndan yapýlýp halka iþyeri olarak satýlan yerler, bugün yine ayný belediye tarafýndan yýkýlmýþtýr. 11 Aðustos günü yýkýmý gerçekleþtirmek için gelen belediye ekipleri, halkýn yoðun tepkisiyle karþýlaþýnca polisle birlikte gelmiþtir. Yine de halkýn öfkesinden nasibini almýþtýr. Ayný gün yýkýmýn yapýldýðý yere akþam 21.00 sýralarýnda “Halký Açlýða Ýtenler Hesap Verecekler, Mücadele Birliði” imzalý bir pankart asýlmýþtýr. Pankartý gören insanlar, alkýþlarýyla pankart eylemini desteklemiþlerdir. Bu sömürü düzeni sürdükçe, insanlarý hergün daha çok açlýða yoksulluða mahkum edenlerin saltanatý yýkýlmadýkça, eylemlerimiz sürecek, Zafere Kadar Daima Devrim þiarýný taþýyacaðýz.
DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ! Adana Mücadele Birliði bir rahatsýzlýk geçirdiði için 15 dakika marketine geç gitmiþ. Bundan dolayý iþten çýkarýldýðýný öðrendik. Bu olay hepimizi çok üzmüþtü. Ve artýk yapýlmasý gereken bir þey vardý. O da mücadele etmekti. Yine toplantýdaydýk hep ayný þey, yani ciro konuþuluyordu. Artýk dayanamadým, konuþmak istedim. Oradaki bölge sorumlularýna mahcup olmamak için benim konuþmama izin verildi. Artýk konuþma sýrasý bendeydi. Orada bulunan bütün arkadaþlarýmýn o çektiði sorunlar sanki benim omuzlarýmdaydý. Hepsinin gözlerinde ýþýltýyý gördüm. Sanki, ‘hadi söyle, bütün çektiðimiz acýyý söyle’ der gibiydiler. Yetkililere her gün karþýlaþtýðýmýz zorluklardan bahsettim. Onlara açýk ve net olarak pastayý bizim yaptýðýmýzý, yani üretenin biz olduðumuzu, fakat bunu yiyenlerin kendileri olduðunu ifade ettim. Üreten biz olmamýza raðmen, pastanýn küçük bir diliminin dahi verilmediðini belirttim. Bu sözüme karþýlýk, kendisinin zamanýnýn olmadýðýný söyleyerek geçiþtirdi. Kendisi bana bundan memnun deðilsen iþten ayrýlabilirsin dedi; amacý, orada bulunan arkadaþlarýn gözünü korkutmaktý. Zaten sadece parayý düþünen bu kapitalistten baþka ne beklenebilirdi. Ben de bu koþullarda çalýþamayacaðýmý söyleyip, ertesi gün yazýlý bir dilekçe vererek iþten ayrýldým. Daha sonra arkadaþlarýmýn çoðunun ayrýldýðýný duydum. Artýk konuþma sýrasý bizde, artýk ocaklarýmýz yanmalý, bacalarýmýz tütmeli, tenceremiz kaynamalý. Böyle gelmiþ böyle gitmez. Bu sömürü devam etmez. Ben bir proleter olarak bunlarý Mücadele Birliði okurlarýyla paylaþmak istedim. Ve sözümü Lenin’in bir sözüyle bitirmek istiyorum: “Ýþçi kadýnlarýn özgürlüðe kavuþmalarý, bizzat kendi davalarý olmalýdýr” Maltepe’den Bir Y.E.Mücadele Birliði Okuru
19
ANTEP’TE YOÐUN BÝR HAFTA eçtiðimiz hafta Antep’teki çalýþmalar açýsýndan oldukça yoðun bir haftaydý. 29 Aðustos Pazar günü, yaptýðýmýz etkinliðe yaklaþýk 80 kiþi katýldý. Etkinliðe, Che þiirlerinden oluþan bir þiir dinletisiyle baþladýk. Dinletiden sonra Latin ezgilerinden oluþan bir müzik dinletisi oldu. Ayrýca misafir bir grup katýlarak, Kürtçe parçalarla etkinliðimize zenginlik kattý. Bir ara verildikten sonra “Halklarýn Kurtuluþu Ve Emekçilerin Özgürleþmesi” konulu söyleþiyle devam ettik. Sanat merkezimize gelenler etkinliðimizden çok memnun ayrýldýlar ve çalýþmalarýmýzý dikkatle takip ettiklerini söylediler. Katýlýmcýlar ayrýca sanat merkezimize her türlü desteði vereceklerini de söylediler. Etkinlikten çýkýþta, katýlan herkese kimlik sorma bahanesiyle tehditte bulunmuþlardýr. Kimi arkadaþlarýmýzý apartmanlara sýkýþtýrýp dövmüþler, kimilerini üniversitenizden, okulunuzdan ederiz þeklinde korkutmuþlar. Adres ve telefon sorma haklarý olmadýklarý halde küfürlerle ve tehditlerle zorla bilgi almýþlardýr. Vermek istemeyenler olduðunda, silahlarýný göstermiþlerdir. Telefonlarýný aldýklarý gençlerin evlerini arayýp, ailelerine Ayýþýðý’na göndermemeleri konusunda baský yapmýþlardýr. Etkinliklerimizden çýkanlarýn rahatsýz edildiklerini fark ettikten sonra, çalýþanlarýmýz polisin keyfi tutumunu engellemiþlerdir. Yoðun baský ve engellemelerin ardýndan Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak G.Antep Sav-
G
cýlýðý’na, Emniyet Müdürlüðü Terörle Mücadele Þubesi polisleri hakkýnda suç duyurusunda bulunduk. Ardýndan Antep ÝHD’de, 2 Eylül Perþembe günü saat 13.00’de Ayýþýðý’na yapýlan baskýlarla ilgili bir basýn açýklamasý yaptýk. Basýn açýklamasýnda “Antep Ayýþýðý’na yapýlan baskýlarýn ilk olmadýðý Ýzmir ve Ýstanbul’daki þubelerimizde de bu tür baský ve saldýrýlarýn gerçekleþtiði” belirtildi. Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin iþçi ve emekçilerin kültürünü ve sanatýný üretmeye ve geliþtirmeye çalý- 29 Aðustos Küba’yla Dayanýþma Etkinliði þan bir kurum olduðu söylendi. Etkinlik sonrasý yaþanan baský ve saldýrýlar anlatýl- zenleyenler, bu zeminde düþünmediklerindý. Ve baþta Antep halkýndan olmak üzere den, barýþtan çift taraflý ateþkesi anladýklarýndan ve Antep’te yapýlacak miting karademokratik kitle örgütleri ve basýn mensuplarýndan da konuya duyarlý olmalarý is- rýndan son anda vazgeçtiklerinden bizler, bu yürüyüþe sadece gözlemci olarak katýltendi. dýk. Yaklaþýk 15 basýn mensubunun katýldýðý basýn açýklamasýna ilgi yoðundu. 5 3 Eylül Anmalarý ve yerel gazetede ve 3 yerel kanalda yapýlan Basýn Açýklamasý basýn açýklamasý haberi verildi. 3 Eylül Cuma günü 10.30’da Cengiz Topel Caddesi’nde Hakký Karer’i ölümAntep’te 1 Eylül Yürüyüþü süzleþtiði yerde anmak için yapýlan yürü1 Eylül Dünya Barýþ Günü’nde, Anyüþ ve karanfil býrakma eylemine katýldýk. tep’te yapýlan yürüyüþe sadece gözlemci 60 kiþinin katýldýðý yürüyüþte “Þehit Nâ olarak katýldýk. Çünkü öncesinde yapýlan toplantýlarda, yapýlacak eylem ve etkinlik- Mýrýn” sloganý atýldý. Ardýndan ayný gün Karagöz Caddesi’nde Antep eski DEHAP lerin içeriði konusunda anlaþamamýþtýk. Ýl Baþkaný Mehmet Sincar için yapýlan anBizler, barýþýn sosyalizmden geçtiðini düþünüyoruz. Bize göre barýþ dolu bir dünya maya katýldýk. Karagöz Caddesi’ne çelenk býrakýlmasýnýn ardýndan eylem, DEHAP Ýl ancak sýnýfsýz, sömürüsüz bir ortamda Baþkaný’nýn konuþmasýyla son buldu. saðlanabilir. Bu ortamý yani sosyalizmi Yine Cuma günü DEHAP’lý gençlere saðlamak için ise “Barýþ Ýçin Devrim, yapýlan ev baskýný ve gözaltýlarla ilgili Devrim Ýçin Savaþ” þiarýyla mücadeleyi ÝHD’de yapýlan basýn açýklamasýna destek sürdürmemiz gerekir. Antep’te 1 Eylül’ü dü-
29 Aðustos Küba’yla Dayanýþma Etkinliði
20
2 Eylül ÝHD Basýn Açýklamasý
3 Eylül Karanfil Býrakma Eylemi amacýyla katýldýk. 4 Eylül Cumartesi Günü 4 Eylül Cumartesi günü, “1 Eylül Dünya Barýþ Günü” ile ilgili bir panel düzenlendi. Antep Devlet Tiyatro’sunda saat 14.00’de baþlayan panele katýlým oldukça azdý. Yapýlan panelde bizler de Ayþýðý Sanat Merkezi olarak þiir grubumuzla programa katýldýk. Katýlýmcýlar, þiir grubumuzun etkinliðini beðeniyle karþýladýlar. 5 Eylül Pazar Günü 5 Eylül Pazar günü daha önceden aldýðýmýz karar doðrultusunda (Antep’te 1 Eylül Dünya Barýþ Günü’ne iliþkin -tüm çabalarýmýza raðmen- miting yapýlmamasý nedeniyle) sabah Adana’ya yola çýktýk. Saat 14.30’da Adana’daki yoldaþlarýmýzla birlikte Mücadele Birliði pankartýyla eylem alanýna yürüdük. Yaklaþýk 2 bin kiþinin katýldýðý Adana mitinginde bizlerde “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar Her þey Emeðin Olacak”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar”, “Disa Disa Serhildan Býjî Azadiya Kürdistan”, “Ji Bo Azadi Aþiti Þêr, Þêr, Þêr”, “Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek”, “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”,
“Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Barýþ Ýçin Devrim, Devrim Ýçin Savaþ”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “An Þoreþ An Mýrýn”, “Ya Devrim Ya Ölüm” sloganlarýný gür bir þekilde haykýrdýk. Adana’daki miting alanýnda her fýrsatta attýðýmýz sloganlarýmýzla mitingdeki kitlenin ilgisini çektik. Özellikle Kürtçe sloganlarýmýz Kürt halkýnýn desteðini ve coþkusunu kazandý. Miting alanýndan yine geldiðimiz gibi düzenli kortejimiz ve sloganlarýmýzla ayrýldýk. Bu da mitingdeki iþçi ve emekçilerin olduðu kadar Adana polisinin de ilgisini çekti. Adana’daki yoldaþlarýmýz biz Antep’ten gelenleri arabamýza götürürken Adana sokaklarýnda devrimci coþkumuzla çeþitli marþlar ve türküler söyledik. Adana’daki mitingin Dünya Barýþ Günü dýþýnda bizim için farklý anlamlar da taþýyordu. Uzun bir aradan sonra ilk kez Leninistler Adana’da Mücadele Birliði pankartýyla bir eyleme katýlmanýn coþkusunu yaþadýk. Ýþte böylesine yoðun geçen bir haftanýn ardýndan dönüp arkamýza baktýðýmýzda yaþanan tüm baský ve engellemelere raðmen kýsa bir sürede çok iþler baþardýðýmýzý gördük. Bu baþarýlar ise bizleri gururlandýrýyor. Çok yoðun emek harcayarak elde ettiðimiz bu baþarýlarýn tüm yoldaþlarýmýza örnek olmasýný istiyoruz. ZAFERE KADAR DAIMA… Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi ve Antep’ten Leninistler
5 Eylül Adana Mitingi
21
15. MÜCADELE YILINDA LENÝNÝSTLERDEN EYLEMLER 14. mücadele yýlýný geride býrakan Leninist Parti, 15. savaþ yýlýna büyük bir güç ve enerji ile girdi. Biz Leninistler, proletaryanýn devrimci sýnýf partisi olan TKEP/Leninist’in devrimin öncüsü olduðunu tüm iþçilere, emekçilere ve yoksul halka gösterebilmek için yoksul halkýn ve Kürt halkýnýn yoðun olarak oturduðu ve yýllardýr Leninist Parti’yi tanýyan ve coþkuyla kucaklayan Bayramtepe ve Ýkitelli’nin Hazine bölgesinde “15. Yýlýnda Leninist Saflara, Öncü Ýþçiler Partiye-Devrime, Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” imzalý yazýlamalar ve orak-çekiçli bayraðýmýzýn amblemini bir çok yere yaptýk. Ayrýca Agit yoldaþýn ölüm yýldönümünde “Yaþar Bulut Ölümsüzdür TKEP/L” imzalý pankart, Ýkitelli Köprüsü’ne asýlmýþtýr. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi TKEP/Leninist, 15. savaþ yýlýnda. 15 yýl önce 1 Eylül’de kuruluþunu ilan eden ve tutunma çizgisi izleyen parti, 1992’de yapmýþ olduðu kongrede, partinin artýk yükselme döneminde olduðunu belirtmiþ ve öyle de olmuþtur. Partinin yükselmesi, son dönemde gözle görülür bir hale gelmiþtir. Diðer siyasi çevrelerin etkilenmesi ve partinin koymuþ olduðu politikalarýn süreç tarafýndan doðrulanmasý, yükselme çizgisini net olarak göstermektedir. Partinin 15. savaþ yýlýna girmesini kamuoyuna duyurmak için, Ýstanbul genelinde çeþitli eylemler yapýlmýþtýr. Bunlardan bazýlarý Þirinevler’de yapýlmýþtýr. Þirinevler’in çeþitli yerlerine “TKEP/Leninist 15. Savaþ Yýlýnda” yazýlý pullamalar yapýlmýþ ve baþka bir gün sabah 07.00 dolaylarýnda “TKEP/Leninist 15. Savaþ Yýlýnda” yazýlý pankart asýlmýþtýr. Pankart 15 dakika asýlý kaldýktan sonra indirilmiþtir. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi TKEP/Leninist, 15. savaþ yýlýnda. 14 yýlýna çok þeyler sýðdýran partimiz, mücadelesindeki kararlýlýkla, devrimin öncüsü olduðunu defalarca gösterdi. Bu yolda yürürken de, emperyalizmin ve iþbirlikçi tekelci sermayenin hedef tahtasýna oturtulmaktan kurtulamadý. Operasyonlara, iþkencelere, tutuklamalara maruz kaldý. Büyük bedeller ödedi. Ama bedel ödemesini bildiði gibi, bedel ödetmesini de bildi. Þimdi ise, mücadele dolu 14 yýlý geride býrakan partimiz TKEP/Leninist, 15. yýlýna daha da güçlü bir þekilde giriyor. Yaptýðýmýz eylemlerle de kuruluþ yýldönümünde partimizi selamlamak için; “TKEP/Leninist 15. Savaþ Yýlýnda” yazýlý pullamalarýmýzý E-5 Yolu üzerinde, 1 Mayýs Mahallasi’nde, Sarýgazi’de, Gülsuyu’nda, Maltepe’de yaygýn bir þekilde yapýþtýrdýk. Sarýgazi’de yazýlamalar yaptýk. Sarýgazi’de gerçekleþtirdiðimiz yazýlama esnasýnda jandarmanýn olay yerini yoðun bir þekilde ablukaya aldýðý ve bir çok kiþiyi kimlik kontrolünden geçirdiði görüldü. Bütün bunlara raðmen, bizler amacýmýzý gerçekleþtirerek partimizin 15. kuruluþ yýldönümünü iþçi ve emekçi sýnýflara duyurduk.
DENÝZLERÝN YOLUNDA PARTÝYLE, DEVRÝME! YAÞASIN PARTÝMÝZ TKEP/Leninist!
Ýstanbul’dan Leninistler NOT: Elimize e-posta yoluyla ulaþan bu haberleri yayýnlýyoruz Merhaba Mücadevardým. Derken ortao“Gerçek Dostlarýmýn Yanýnda Yer Alarak le Birliði Okurlarý, kulu bitirdim. Lise döMücadelemi Sonuna Kadar Aktif Olarak Vereceðim” nemi baþladý. Bu arada 1975 doðumlu bir iþçiyim. 4 yaþýnda iken benim arayýþlarým deÝstanbul’a geldim. 10 yaþýna kadar ailemin yanýnda yaþamýmý sür- vam etti. Ailemin benim çalýþmama itirazlarý devam ediyordu. dürdüm. 11 yaþýnda bir þeyleri fark edip, hayatý tanýmaya baþlaOnlarý kýrmadan, evden ayrýlmaya karar verdiðimi söyledim. Her dým. Ortaokul 1. sýnýfta, ailemden aldýðým harçlýklarýn beni üzdü- zamanki gibi karþý çýktýlar. Ama ben kararlýydým ve evden ayrýlðünün farkýna vardým. Bundan dolayý karar verdim, yaz tatillerin- dým. Ýþte o an mücadelenin ne olduðunu bire bir yaþayarak öðrende çalýþýp kendi okul ihtiyaçlarýmý kendim kazanmak istedim. 11 dim. yaþýnda paranýn ne kadar zor kazanýldýðýný öðrendim. Aslýnda aiÝlk ciddi iþimde, kapitalist düzenin, insanlar üzerindeki etkilemin durumu benim çalýþmamý gerektirmiyordu. Yeterince varsinin ne kadar büyük olduðunu gördüm. Bu sistemin içerisinde lýklýydýlar, ama ben kendi ekonomik özgürlüðümü kazanmak iste- yaþayan biri olarak bu sisteme duyarsýz kalamazdým. Ve bunun da dim. Ve iþ hayatýna atýldým. Ailem bu düþünceme karþý çýktý. Amücadeleyle verileceðini biliyordum. Bu zaman zarfýnda Mücama ben aileme karþý direndim. Ta ki aileme kendimi kabul ettiredele Birliði’yle tanýþtým. Onlarýn yanýnda yer aldým. En doðru kane kadar. Bu zaman zarfýnda birçok zorlukla karþýlaþtým. Ýtildim, rarý böylece vermiþ oldum. Bu kararý verdiðime mutluyum. Gerkakýldým ama asla ve asla pes etmedim. Zorluklar bana direnmeyi çek dostlarýmýn yanýnda yer alarak mücadelemi sonuna kadar aköðretti. tif olarak vereceðim. Bu çalýþmalar içerisinde iki yaþam arasýnda kaldým. Bir tarafSevgili Mücadele Birliði okurlarý bu yaþadýðým süreci sizlerle ta ailemin rahat yaþayýþý ve diðer tarafta yoksul insanlarý gördüm. paylaþmak istedim. Zaten her þey paylaþmakla gelecek!.. Ýþte o an ailemin düþüncelerinden çok uzak olduðumun farkýna Küçükyalý’dan Mücadele Birliði Okuru
22