S029

Page 1

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Baþyazý

KIZIL HAYALET ÝÇ SAVAÞTIR Kýzýl hayalet, iþçi sýnýfýnýn henüz kendisini kurtaracak kadar olgunlaþmadýðý; fakat, burjuva egemenliði tehdit edecek bir geliþme gösterdiði koþullarda, egemenlere karþý ilan edilmiþ iç savaþtýr. Avrupa burjuvazisi, kýzýl hayaleti 19. yüzyýlýn ortalarýnda açýkça hissetti. Artýk onun için bir ölüm-kalým savaþý baþlamýþtý. Burjuvazinin düþünce dünyasý, proletaryanýn toplumsal devrim tehdidiyle alt üst oldu. O zamandan bu güne kadar, egemenlerin attýðý her adýmda belirleyici olan, proletaryadan gelen tehdit oldu. Bu tehdidin burjuvalarda yarattýðý korkuyu anlamak için, bir baský aygýtý olan devletlerinin geliþimine bakmak yeterli. Ýþçi sýnýfýna karþý kullanýlacak tüm araçlar güçlendirildi. Devlet her yönden yetkinleþtirildi. Egemenlik sistemini korumak için baskýnýn her biçimine baþvuruldu. Uzlaþmaz sýnýf çeliþkilerinin ürünü olan devlet, bu çeliþkilerin keskinleþmesini de yapýsýnda yansýtýyor: Emekçi sýnýflara karþý þiddetli bir saldýrýyý en üst boyuta çýkartarak. Baþvurduðu tüm baský, saldýrý ve teröre raðmen, burjuvazi için yaþam hep o ince çizgide sürdü. Ýþçi sýnýfýnýn aþaðýlandýðý, katliama uðradýðý, ayaklanmalarýnýn demir ökçeyle ezildiði; karþý-devrimin zirvesinde bile burjuvazi egemenliðinden emin olamadý. Korkularý boþa deðildi. Ýþçi sýnýfý, zincirlerinden boþanan karþý-devrimin en aþaðýlýk saldýrýlarýyla karþý karþýya geldiði, kurþun yaðmuru altýnda bile; “Toplumsal Devrim!” haykýrýþlarýyla dünyayý alt üst ediyordu. 20. yüzyýla gelindiðinde, proletarya kendi kendini kurtaracak genel koþullara kavuþmuþtu. Teori, politika ve örgütlenme yönünden de daha ileri bir toplumu kuracak yeterliliðe sahip olmuþtu. Proleter devrimler çaðý, nesnel ve öznel geliþmenin ürünü olarak doðdu. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu, kendi eseri oldu. Yeni bir toplumsal sisteme, sosyalizme geçiþ engellenemedi. Bir kez daha, karþý devrimci zor, ekonominin evrimine yenik düþtü. Eðer daha yüksek bir toplumun maddi koþullarý eski toplumun baðrýnda ortaya çýkmýþsa, karþý-devrimci zorun yeni toplumun doðuþu karþý-

sýnda yapacaðý fazla bir þey yoktur. Artýk toplum, maddi þartlarý doðmuþ olan sorunlarýn çözümünü kendine amaç edinmiþtir. Bu amaç; yani daha yüksek bir hayatý kurma, mutlaka gerçekleþecektir. Kýzýl hayalet, kapitalizmle yanyana, ona karþýt bir toplumsal sistem olarak görev baþýndadýr. Kapitalizm, yalnýzca proleter devrim tehdidiyle karþý karþýya deðildir; ayný zamanda sosyalist sistemin de baskýsý altýndadýr. Emperyalist-kapitalist sistem her yönden komünist kuþatmaya alýnmýþtýr. Burjuvazi, dünyadaki komünist yükseliþi durdurmak için, ideolojik-politik bir çizgi olarak anti-komünizmi öne çýkardý. Dünyanýn tüm gerici güçlerini anti-komünist bayrak altýnda topladý. Bir yüzyýl boyunca uluslararasý proletarya hareketine, komünistlere karþý yapýlan her saldýrý, yok etme ve aþaðýlama, bu bayrak altýnda gerçekleþtirildi. Dünya çapýnda sürdürülen güçlü antikomünist kampanyalara karþýn sosyalizme yöneliþ durdurulamadý… Çað, sosyalizmin yükseliþ çaðýdýr. 80’li yýllardan sonra, karþý-devrimcilerin sosyalist ülkelerde geçici olarak iktidarý ele geçirmesi, uluslararasý kapitalist güçlerde bir umut yarattý. Sosyalizm tarihe gömülüyor, ilk defa komünizm hayaletinden kurtuluyordu. Bu inanýþla, iþçi sýnýfýna karþý yeni bir saldýrý baþlattý. Saldýrý, yüzyýl savaþýdýr. Amaç, iþçilerin uzun bir tarihi dönemden beri, uzun sýnýf savaþlarýyla elde ettiði tüm ekonomik ve politik kazanýmlarý yok etmektir. Böylece, iþçi sýnýfý her bakýmdan güçsüz düþürülecek ve belini doðrultamaz duruma getirilecek. Son iki yüzyýl içinde belki de kendisini ilk defa güven içinde hissedecekti. Ýþte tam da bu sýrada kýzýl hayalet yeniden ortaya çýktý. Evet tam da bu sýrada, Avrupa’dan baþlayan, proletaryanýn yeni bir mücadele dalgasý, oradan dünyaya doðru yayýldý. 90’lardan itibaren baþlayan güçlü kitle gösterileri, çok kýsa süre sonra Atlantik’in öteki kýyýsýna ulaþtý. Emperyalist-kapitalist sistemin saðlam kalesi ABD, son 50 yýlýn en þiddetli kitle ayaklanmasýyla sarsýldý. Burjuvazi, bir kez daha, bu ayaklanmalarda geleceksizliðini gördü. Avrupa’da uzun zamandýr görülen

güçlü kitle eylemlerine, iþçi sýnýfýnýn tüm kýtayý etkileyen yeni eylemleri eklendi. Avrupa’nýn bazý ülkelerinde onyýllardýr görülmeyen eylemler ortaya çýktý. Avrupa’nýn ekonomik gidiþine bakýlýrsa, iþçi eylemleri süreklilik kazanacaktýr. Uzlaþmacý burjuva iþçi sendikalarýnýn ücretlerin düþürülmesini kabul etmesi, yeni yeni iþçi eylemlerini engelleyemez. Sermaye daha fazlasýný isteyecektir. Ýþçi sýnýfýnýn bunu kabul etmesi beklenmemeli. Bütün ekonomik ve politik göstergeler, emekçi hareketinin yaygýnlýk kazanacaðýný, þiddetleneceðini ve belli bir noktada ileriye doðru sýçrama yapacaðýný gösteriyor. Sýnýf savaþýmý tüm uzlaþma çabalarýna karþýn, kendi doðasýna uygun bir sonuca doðru gidiyor. Kapitalist dünyada iki sýnýf arasýndaki iliþkiyi belirleyen þey, iç savaþtýr. Bunun temelinde onyýllardýr biriken öfke var. Emekçi sýnýfýn üst üste birikmiþ, çözülememiþ sorunlarý var. Bunun temelinde emeksermaye uzlaþmaz çeliþkisinin olgunlaþmasý var. Tüm bu olgular, kapitalist sistemin tümünde ortaya çýktý. Ayný temelde iç savaþ, küresel iç savaþtýr. Ýç savaþýn her ülkedeki görünüþü, tonu, biçimi ve þiddeti farklý farklý olmakla birlikte, sahnesi tüm dünyadýr. Ýþçi ayaklanmalarýnýn ilk görüldüðü Atlantik’in iki yakasýnda ezmeye ve daha sonralarý ise ekonomik yolla etkisizleþtirmeye kalkan kapitalistler, þimdi tüm dünyada iþçi ayaklanmalarýyla karþý karþýyalar… Kýzýl hayalet tüm dünyada! Sýnýflar savaþýnýn bu tartýþmasýz olgularýna, yaygýnlýðýna ve seyrine raðmen; ekonomik ve politik olgularýn derinliðine gidemeyenler, son derece yüzeysel sonuçlara ulaþýyor. Sýnýf mücadelesinin somut olgularýnýn görüntüleriyle düþünen, fakat özünü kavrayamayanlar bundan daha ileri þey söyleyemez… Eðer nesnel þartlarý oluþmamýþsa, dünyanýn tüm örgütçüleri bir araya gelse, dünyada bu kadar kitleyi, böylesine eþ zamanlý ve büyük kitleler halinde eyleme yöneltemezdi. Fakat, koþullarý oluþmuþsa, kitleler, kendiliðinden bile harekete geçebilir. Türkiye’nin ve dünyanýn ortalama sol gruplarý ise, dünya emek hareketinin büyük eylemini yalnýzca seyretmekle kalýr. Proletaryanýn sýnýf savaþýmý, tarihin dönüþtürücü gücüdür. Kapitalistlerin bu savaþýmý bitirdiðini sandýðý bir anda, yeniden onun karþýsýna çýkmýþtýr. Her seferinde savaþým yeteneðini pekiþtirerek. Ýþçilerin sýnýf savaþýmý sürekli proletarya tarafýndan besleniyor, bu nedenle bitirilemez. Bitirilemediði gibi her geçen gün insanlýðýn umudu haline geliyor. Ýnsanlýðýn yüreðinde ve bilincinde büyük bir yanký buluyor. Tarihsel geliþme öyle bir noktaya ulaþtý ki, bu noktada iþçilerin sýnýf savaþýmý tek kurtuluþ yoludur. C.DAÐLI

3


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Emek-Sermaye Çeliþkisi

SINIF FARKLILIÐI VE TOPLUMSAL EÞÝTSÝZLÝK

B

ir avuç kapitalistin maddi zenginliði, milyarlarca insanýn gelirinden daha fazla. Bu sonuç, kendi baþýna çok þey anlatýr. Dünyanýn bugünkü toplumsal düzeni hakkýnda açýk fikir verir. Dünya, birkaç kapitalistin ve zengin ulusun maddi zenginliði, refahý ve mutluluðu için çalýþýyor. Üretilen ne varsa, en iyi þekilde dünyanýn efendileri yararlanýyor. Tüm bunlar, sermayeye dayalý bir düzende, sermayenin büyümesinin kaçýnýlmaz sonuçlarýdýr. Karþýlaþtýrma genellikle birkaç kapitalist grup ve zengin ulusla, yoksul ülkeler arasýnda yapýlýyor. Bu, belli bir anlamda doðrudur: Ezen ulus ve ezilen ulus ayýrýmý kapitalist dünyanýn bir gerçeðidir. Fakat ayrým yalnýzca ezen-ezilen ulus çerçevesinde yapýlýrsa, tek yanlý olur. Ulus tek baþýna alýndýðýnda soyut bir kavramdýr; daha iyi incelendiðinde, çýkarlarý birbiriyle karþýt, farklý sýnýflardan oluþtuðunu ve bu sýnýflar arasýnda bir sýnýf savaþýmýnýn olduðunu görürüz. Bu nedenle çoðu kez, zengin uluslarla, yoksul uluslar arasýndaki karþýlaþtýrma, kapitalist sýnýf ile iþçi sýnýfý arasýndaki sýnýf ayrýmýný gizlemek için kullanýlýyor. Konu, somut olarak irdelenmelidir. Birkaç kapitalist ile milyarlarca yoksul (emekçi) insanýn gelirini karþýlaþtýrmak, kendi baþýna, sýnýf ayrýmýnýn hangi noktaya geldiðini en çarpýcý biçimde ifade ediyor. Sýnýflar arasýndaki uçurum çok büyük ve derin. Uçurum artýk öylesine açýk ve elle tutulur ki, burjuvazi bile, bunu istatistiklerle ortaya koyuyor. Bunu yapmasýnýn nedeni, toplu-

4

mu havaya uçuracak tehlikenin büyüklüðünü ve ivediliðini anlatmaktýr. Daha çok üzerinde durduðu politik önlemlerdir. Ekonomik önlemler ikinci planda geliyor. Oysa ki politik alana yansýyan tehlike, ekonomik temeldeki çatýþmadan geliyor. Kapitalist sýnýfýn alacaðý ekonomik önlemler, sýnýflar arasýndaki uçurumu iyice derinleþtirdiðinden, düzene karþý, emekçi sýnýflardan gelen tehlike de büyüyor. Farklý sýnýf bireylerinin gelirleri arasýndaki farký anlatan rakamlarýn çarpýcýlýðý, esasýnda bu tehlikenin ne kadar yakýn bir tehlike olduðunu gösteriyor. Kapitalistlerle iþçiler arasýndaki ekonomik uçurum, yalnýzca dünya geneline yönelik deðildir. Her kapitalist ulusta, farklý sýnýf üyeleri arasýnda büyük ekonomik mesafe var. Bu mesafe kapanmayacaðý gibi, daha da büyür. Sermayenin kendisini geniþletmesi, iþçilerin sefaletinin derinleþmesiyle ilerler. Bugün birkaç tekelin zenginliðiyle, eðer dünya nüfusu kýyaslanýyorsa; ortaya korkunç rakamlar çýkýyorsa, bu, sermayenin kendi kendini geniþletmesinin kaçýnýlmaz sonucudur. Bundan hareketle, durumun nerelere varabileceðini bir eðilim olarak çýkarabiliriz. Ýþte dünya nüfusunun büyük bir çoðunluðunun yaþamdan atýlmasýna neden olan, sermayenin bu tarihsel eðilimi ve iþleyiþidir. Karþýlýðý ödenmemiþ emeðe el koyarak, kendi kendini geniþleten, büyüyen sermaye, bu nedenle tüm uzlaþmaz sýnýf karþýtlýklarýný da içerir. Bu temelde biriken ve merkezileþen sermaye, uzlaþmaz sýnýf karþýtlýklarýnýn daha bir kes-

kinleþmesini de beraberinde getirir. Kapitalist birikim, sistemin uzlaþmaz çeliþkilerinin olgunlaþmasýný ve buna baðlý olarak eski sistemin çözülmesinin biricik yolunun da iyice belirginleþmesini getirdi. Ýnsanlar artýk çözebilecekleri sorunlarý önlerine koyabilirler. Çünkü, içinde bulunduklarý maddi koþullar, sorunun çözümünü de kendi içinde taþýyor. Artýk amaçlarýný gerçekleþtirebilirler. Farklý sýnýf bireylerinin arasýndaki büyük gelir farklýlýðý, bize, toplumdaki toplumsal ve politik eþitsizliðin boyutlarý hakkýnda kesin bir fikir verir. Toplumsal ve politik eþitsizlik öyle bir noktaya ulaþmýþ ki, düzen güçleri bile bundan söz etmek zorunda kalýyor. Toplumsal eþitsizlik herkesin gözü önünde derinleþerek ilerliyor. Feodal toplumda toplumsal statü (örnek olarak, hanedan üyesi olmak) ekonomik güç anlamýna geliyordu. Egemen toplumsal konumda olanlar, bu sayede, hazine desteði alýyor, toprak sahibi olabiliyor, ekonomik olarak bir güç sahibi olabiliyordu. Kapitalist toplumda ise, ekonomik gücü elinde bulunduran, politik güce de sahip oluyor, toplumsal nüfusa da. Demek ki, kapitalizmde, ekonomik eþitsizlik, toplumsal ve politik eþitsizliðin temelidir. Bu tarihsel ve ekonomik gerçeðe raðmen, ütopik, oportünist ve reformist küçük-burjuva literatür, toplumsal ve politik eþitsizliðin giderilmesini propagandasýnýn temeli ve hedefi yapar. Sosyal adaleti ve eþitliði göklere çýkarýr. Ona göre toplumsal eþitsizlik kalkýnca, sýnýf farklýlýklarý da kalkmýþ olur. Oysa ki, tersi doðrudur: sýnýf farklýlýklarý kalkýnca, bunun sonucu, her türlü toplumsal faklýlýk da kalkar. Çünkü, toplumsal eþitsizlik, sýnýf farklýlýklarýnýn yalnýzca sonucudur. Sýnýf farklýlýklarý da, ekonomik temeldeki farklýlýklardan kaynaklanýyor. O halde, ekonomik temeli kalkmadýkça, toplumsal ve politik eþitsizlik de kalkmayacaktýr. Toplumsal eþitsizliðin, sýnýf farklýlýklarýnýn sonucu olduðunun farkýna varanlar, bu farklýlýklarý gidermek için, sý-


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Emek-Sermaye Çeliþkisi

nýflarýn eþitliði düþüncesine varýyor. Öncelikle belirtmek gerekir, sýnýflarýn eþitliði, sýnýflý toplumu kabul etmektir. Sýnýflarýn eþitliði, sýnýflý toplumun doðasýna aykýrýdýr. Sýnýflarýn varlýðý, her tür toplumsal eþitliði dýþtalar. Çünkü sýnýflarýn varlýðý, eþitsizliðin varolmasý demektir. Sýnýflarýn kendisi kalkmadýkça, sýnýf farklýlýklarý da olacaktýr. Bu nedenle devrimci Marksizm-Leninizm, hedefini sorunun temeline yöneltir: Sýnýflarý kaldýrma. Birkaç kapitalist aile ile yüz milyonlarca emekçi ailesinin geçimleri karþýlaþtýrýlýrken ortaya çýkan o büyük fark; emekçi sýnýflarýn nasýl bir ekonomik baský altýnda olduklarýný anlatýr. Daha büyük bir ekonomik güce sahip olan tekeller, emekçi kitleleri daha derin bir yýkým ve sefalete sürüklüyor. Sermaye büyüdükçe, çalýþan sýnýflarýn sefaleti de derinleþiyor. Ýþte sermayenin güçlenmesinin bazý sonuçlarý: kitlesel iþten çýkarmalar, ücretlerin düþürülmesi, emekçilerin elde edilmiþ sosyal haklarýna zorla el konmasý, bunun sonucu yetersiz ve saðlýksýz beslenme, daha çok hastalanma ve daha erken ölüm. Önceleri belli kapitalist ülkelerde görülen bu sonuçlar, kapitalizmin dünya egemenliði koþullarýnda, tüm kapitalist sistemde ortaya çýktý. Emperyalist-kapitalist dünyada emekçi kitleler, aðýr bir saldýrý altýnda. Kapitalizmin halk kitlelerini getirdiði nokta, ölüm-kalým çizgisidir. Ölümcül koþullarý tersine çevirmenin yolu, dünyayý ele geçirmektir. Ýnsanlýk için yepyeni bir yaþam ancak, emek hareketinin dünyaya el koymasý ile baþlar. Bunun ilk büyük adýmý, iktidarýn devrim yoluyla ele geçirilmesidir. Bunun dýþýnda bir yol, bugünkü koþullarý hiçbir biçimde deðiþtirmeyecektir. Sýnýflar savaþýmýnda politik iktidarýn nasýl bir öneme sahip olduðunu çok iyi bilen burjuvazi, iktidarýný korumak için elinden gelen her þeyi yapýyor. Uzun bir tarihsel deneyime ve yüksek bir politik bilince sahip olan uluslararasý proletarya hareketi, tüm gücünü bu noktaya, iktidarýn ele geçirilmesine yöneltmelidir. Sýnýf farklýlýklarýnýn ve toplumsal eþitsizliklerin ortadan kalkmasýna varan süreç, iktidarýn ele geçirilmesiyle baþlar. C.DAÐLI

“ÝDEOLOJÝMÝZÝ VE POLÝTÝKALARIMIZI KÝTLELERE ULAÞTIRMAK ZORUNDAYIZ” Merhaba yoldaþlar; Halk arasýndaki açlýk, iþsizlik, yoksulluk, sefalet gittikçe yaygýnlaþmaya baþlýyor. Bunun tek nedeni; burjuvalarýn lüks bir hayat yaþamalarýný saðlayan kapitalizmdir. Ýþçi sýnýfýnýn ve emekçi kitlelerin yaþamýný dayanýlmaz bir duruma getiren kapitalizme karþý daha þiddetli mücadele etmek gerekmektedir. Dünyanýn çeþitli ülkelerinde iþçiler, grevler ve eylemler yapmaktadýr. Onlar, haklarýný arayarak kapitalizmi elinde bulunduran tekellere karþý çýkmaktalar. Bizler de bu yüzden hýzla insanlarýn yani iþçilerin, köylülerin, öðrencilerin ve ezilen sömürülen bütün halklarýn yaþamýna nüfuz etmeliyiz. Kitlelerle kaynaþýp onlarý örgütlediðimiz zaman, onlarýn bizi mücadele için sahiplenmesi mümkün olacaktýr. Bu yüzden, ideolojimizi ve politikalarýmýzý kitlelere ulaþtýrmak gerekmektedir. Kitlelerle buluþan ideolojimiz ve politikalarýmýz, büyük bir güce dönüþecek ve mücadelemiz zafere ulaþacaktýr. Antep’ten Mücadele Birliði Okuru

ÝÞÇÝLERE SESLENÝÞ Merhaba Mücadele Birliði Okurlarý, Ben 23 yaþýnda genç bir emekçiyim. Emekçiyim diyorum, çünkü ben de diðer iþçi arkadaþlar gibi emeðimi satarak ailemin geçimini saðlýyorum. Biliyoruz ki, her insanýn, her iþçinin ayrý ayrý derdi var. Ama her iþçinin, ortak bir sorunu var; bu da geçim derdi. Bugün biz iþçilere ödenen asgari ücret; ev kirasý, elektrik, su, telefon faturasý, çocuðu okula giden bir iþçinin evladýna vereceði harçlýk ve daha sayamadýðým, sadece yaþamak için gerekli masraflarýn hangisini karþýlýyor? Hiçbirini! Bir yanýmýzý örterken, öte yanýmýz açýlýyor. Ýþçiler, içine girilen ekonomik krizden belini doðrultamýyor. Hükümet, her þeye %10, %15 zam yaparken, sýra asgari ücrete gelince zam oraný %3’e düþüyor. Peki iþçi buna ne zaman DUR diyecek. Hükümet halkýn zamlara alýþkýn olduðunu düþünerek, daha çok zam yapmakta. Artýk iþçi bu gidiþe bir DUR demeli. Artýk iþçi uyanmalý, iþçiler kendi aralarýnda örgütlenmeli ve bu gidiþata bir DUR demeli. Ve iþçiler olarak diyoruz ki: “FABRÝKALAR, TARLALAR, SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK” Y.E.M.B. Okuru Bir Ýþçi/ Ýkitelli

5


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Irak

“DEVELER EKTÝM, PÝRELER BÝÇTÝM” ABD iþgal ve terör ordusu, Felluce’ye girebilmek için haftalar öncesinden hazýrlýklara baþladý. Kentin suyunu ve elektriðini kesti, giriþ-çýkýþlarý yasakladý ve yiyecek sokmadý. Açlýk ve susuzlukla terbiye etmeye çalýþtýðý kentte, bir tane bile yabancý gazeteci býrakmadý. Böylece, operasyon baþladýðýnda, yalnýzca, terör gücüne “iliþtirilmiþ” habercilerin çektikleri verilebilecekti tüm dünyaya. Öyle de oldu. Operasyonun birinci haftasýna dek, yalnýzca ABD terör kuvvetlerinin büyük zaferleri duyuruldu. 1200 direniþçi öldürülmüþ, kendilerinden ise yalnýzca 38 asker vurulmuþ. Doðrusu, bu haberlere artýk burjuvalar ve onlarýn halk düþmaný yardakçýlarýndan baþka kimse inanmýyor. Emperyalizmin basýn tekeli, þimdi güvensizlik aþýlayan, öfke yaratan bir aygýta dönüþtü. Peki, Irak’ta savaþanlarýn kendi haber aðlarý var mý? Henüz kendi içlerinde birlik saðlanamadýðý için, böyle bir merkezi karargah açýklamasý niteliðinde bir þeyler yok. Fakat, baðýmsýz haber ajanslarý var, sürekli Irak topraklarýndan dünyaya savaþ haberlerini geçiyorlar. Bunlardan bir tanesi, merkezi Mekke’de bulunan Mafkarat-El Ýslam haber ajansý. Bu ajansýn þu an savaþýn yoðun olduðu bölgelerde oldukça yoðun geniþ bir muhabir aðý bulunuyor. Günlük olarak savaþýn her çatýþmasý derleniyor. Yerel muhabirler, haberlerini, direniþ gruplarýnýn resmi açýklamalarýndan çok, görgü tanýklarýna, halka ve kendi gözlemlerine dayandýrýyorlar. Biz, bu ajansýn geçtiði haberlere daya-

6

narak, 21 Ekim-31 Ekim 2004 arasý, yani yalnýzca 11 günlük bir savaþ bilançosu çýkardýk. Eksik olduðu þüphe götürmez, ama savaþýn genel seyrine iliþkin bir fikir vermek için yeterli. Mafkarat El-Ýslam adlý haber sitesinin 21 Ekim-31 Ekim tarihleri arasýnda yer verdiði, direniþçilere ait pusu, bomba, hücum, çatýþma, suikast, top ateþi, büyük baskýlar, vb. biçimlerde gerçekleþen eylem sayýsý: 390. Günün ortalamasý: 35 saldýrý. Geçen sene bu zamanlar bu sayý çok daha azdý. Bu 390 saldýrý, çatýþma, vb. eylemlerde öldürülen iþgalci asker sayýsý tam 1003. Günlük ortalama, 90 ABD’li ve diðer iþgalci güçlerden kayýplar oluyor. Yaralananlarýn sayýsý ise belirsiz. ABD, iþgal baþladýðýndan bu yana kayýplarýn gizlemeye özen gösteriyordu. Ama, her gün 90 askerin ölümünü daha ne kadar gizleyebilecek? Bütün bu süre içinde, yani 11 gün içinde, savaþçý Iraklý gruplarýn kaybýnýn, yalnýzca 96 olduðu gözlenmiþ. Oysa, çok yeni bir araþtýrmaya göre, iþgal baþladýðýndan bu yana, ölen Iraklý’larýn sayýsý 100.000. Ýþgal baþladýðý günden bu yana, her gün ortalama 150-200 kiþi öldürüldü. Oysa, son 11 günün bilançosuna göre, direniþçiler günde en çok 10 kiþi kaybediyor. Öyleyse, ABD’nin Irak’ta vurduðu insanlarýn %95’i silahsýz sivillerdi. ABD, direniþ karþýsýnda, orantýsýz büyüklükte verdiði kayýplarý, anlaþýlan silahsýz kitleleri katlederek telafi ediyor. ABD’den baþka ne beklenirdi ki?! 11 günlük süre içerisinde, iþbirlikçi yöneticilere, kukla yönetim ordusuna ve iþbirlikçi Þiilerin Ýran destekli Bedir Tugaylarýna karþý yapýlan eylemlerde 183 kayýp var. Ýþbirlikçi kurumlar, Irak’taki halk savaþýnýn temel hedeflerinden biri olsa da, hedef önceliði iþgalcilerde. Savaþçýlar, iþbirlikçi kurumlara karþý saldýrýrken, seçici davranýyorlar.

Bu sayede, ABD’nin besleyip eðittiði 120 bin kiþilik polis gücünün önemli bir bölümü halkýn savaþýný destekliyor. Ýþgalci askerlere kayýp verdiren eylemlerin en büyük bölümünü; yola döþenen mayýnlar, uzaktan kumandalý bombalarýn patlatýlmasý oluþturuyor. Sanýldýðýnýn aksine, feda eylemleri, bir elin parmaklarýný geçmeyecek kadar az. Devriye gezen birlikler, lojistik güç ve malzeme taþýyan konvoylar, yani kara yoluna çýkan her birliðin, sadece birkaç kilometre bile olsa, yolculuðunu saðlam bitireceði þüpheli. Bradley tipi zýrhlý araçlar, Humvee’ler de korunmaya yeterli olmuyor. Çok güçlü patlamalar karþýsýnda zýrhlar dayanmýyor. Son zamanlarda savaþçýlar, bu tür bombalama eylemiyle birlikte, konvoya daha büyük zarar vermek için, RPG7, SPG9 gibi roketlerle, BKC aðýr makinalýlarla, yýldýrým hücumlarý yapýyorlar. Ve ABD destek birliði gelmeden çoðu kez kayýpsýz geri çekiliyorlar. Irak’lý savaþçýlarýn baþvurduklarý eylemlerde ikinci sýrayý, askeri üslere, komutanlýk ve yönetim binalarýna, karakol ve kontrol noktalarýna yönelik, havan ve füzelerle yapýlan saldýrýlar alýyor. Özellikle Baðdat ve çevresindeki yönetim binalarý, hava üsleri, 120 mm. havan toplarýyla, Katyuþa ve Grad gibi güçlü roketlerle, eski Irak ordusunun envanterinde bulunan Tarýk, Aadid, Road ve Ebabil gibi adlarla anýlan çok güçlü füzelerle sürekli taciz ediliyor. ABD üsleri, bazý günler, beþ-altý kez bu tür güçlü füze ve bombalarýn etkisiyle sarsýlýyor. Bu üslerde saldýrýlarýn sonuçlarýna iliþkin hiçbir bilgi bulunmuyor. Irak, çoðunluðu dümdüz arazi olan bir ülke. Nehirler dýþýnda doðal bir engelin bulunmadýðý alanlarda, tek katlý bir ev bile, havan, füze tipi savaþ araçlarý için doðal siper halini alýyor. Bu nedenle Irak’taki iþgal karþýtý savaþ, bir “havanlar savaþý” biçiminde ilerliyor. Öyleyse, artýk þunu düzeltelim. Irak’ta savaþçýlar, hemen her alanda tam bir gerilla saldýrýsý içinde. Düþman, bir halk denizi tarafýndan kuþatýlýyor; düþman ordusu üslerin-


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

den çýktýðý anda, saldýrýya uðruyor. Öte yandan, onlar için üslerde kalmak da güvenlik anlamýna gelmiyor. Ýþgalci ordu bir an saldýrý tehdidinden kurtulamýyor. Ortada, direniþin ötesinde bir savaþ var. Sürekli saldýrýyla iþgalci ordunun morali bozuluyor, iþleyiþine darbe indiriliyor, hareketsiz býrakýlýyor. ABD, Felluce’ye operasyon için 10 bin askeri bile ayýramamýþtý; eðer Ýngilizler 3 bin askerlerini Baðdat tarafýna kaydýrmasalardý, bu operasyonu ABD’liler yapamayacaktý. Çünkü 140 bin kiþilik ABD iþgal ordusu, tümüyle savunma konumundadýr; üslerini, komutanlýklarýný, tüm resmi yönetim binalarýný, sürekli hale gelen saldýrýlardan korumak için, onbinlerce asker, olduklarý yerde çakýlý kalmaktadýr. Olduklarý yerde çakýlý kalmak, iþgal ordusunu hareketsiz, hantal bir hedefe dönüþtürüyor. Lojistik malzeme ve ihtiyaçlarýný karþýlamak için ihtiyaç duyduklarý ikmalleri, güçlerini belli yerde toparlama ve gerektiði anda daðýtma gibi operasyonlara istedikleri anda giremiyorlar. Bu durumda, daha büyük saldýrýlarýn hedefi haline geliyorlar. Ve bunun intikamýný, halk denizinden alýyorlar. Bu denizi kurutmak için saldýrýyorlar sadece. Bu saldýrýlar, savaþçýlara büyük darbe vurmaktan o kadar uzak ki, TV ekranlarýnda iþgalcilerin attýklarý zafer çýðlýklarýna raðmen, her þey, “develer ektim, pireler biçtim” sözüyle açýklanabilir.

Felluce’nin Kaderi 21-31 Ekim arasýnda yapýlan gerilla saldýrýlarýna baktýðýmýzda görüyoruz ki, eylemlerin ezici çoðunluðu Baðdat ve civarýndaki kasabalarda yoðunlaþýyor: Ebu Garip, Latifiye, Mahmudiye, Gazaliye ve Saddam Hava Limaný yolu… Daha sonra Ramadi ve Bakuba geliyor. Son günlerde Musul’daki saldýrýlarda belirgin bir güç birikmesi göze çarpýyor, Felluce bu listenin hiçte baþlarýnda deðil. Irak’taki Halk Savaþýna %100 destek veren Felluce’de ne yazýk ki tek politik örgütlü güç Müslüman kardeþlerle baðlantýsý olan Ýslam Partisi. Felluce’de sayýlarý 150’yi aþan camiler, imamlar ve þeyhler yoluyla etkin oluyorlar. Bu yýlýn Nisan ayýnda ABD’nin Felluce’ye düzenlediði ilk saldýrýda, kukla hükümette temsilcileri olan bu iþbirlikçi Ýslam Partisi, çatýþmalarýn sonuna doðru, yani ABD’nin kente giremeyeceði anlaþýldýðýnda, arabuluculuða soyunmuþ, kente kendi insanlarýndan oluþan bir yönetim atamaya giriþmiþlerdi. Kentin savaþçýlarý, bu partinin Felluce’li yöneticilerini ihanetle suçlamaktan çekinmemiþti. Mayasýnda emperyalizmle iþbirliði olan bir partinin etkin olduðu Felluce, Nisan a-

Irak yýndan bu yana savunmaya çekilmiþ durumdaydý. Bu geçen süre içinde ABD, uçaklarla kenti sürekli vururken, kentteki iþbirlikçiler, hedefleri uçaklara haber veren lazer yönlendiricileriyle bu katliamlara ortak oldular. Bu sayede, öncelikle sanayinin yoðunlaþtýðý emekçi mahalleleri vurulan kentin halký, göçe zorlandý. Bir zamanlar nüfusu 400 bin olan kent, son saldýrý öncesinde 50 bine kadar düþtü. Yani, iþbirlikçi bir partinin etkisinde, savunmaya çekilmiþ ve nüfusunun çoðunluðu göçe zorlanmýþ bir kent olarak Felluce, ABD’nin yutacaðý bir lokma halini almýþtý. ABD, Felluce’ye saldýrarak hem kendi Dýþiþleri Bakanlarýnýn bile itiraf etmek zorunda kaldýðý (“savaþý kaybediyoruz” diyordu. Colin Powell) gerçeðe karþý, halen ayakta olduðunu gösterecek; hem de bugüne dek kendisine ayak baðý olan BM, AB gibi güçlere karþý, 3. Dünya Savaþý’nda ne denli kararlý olduðunu, ne kadar ileri gidebilecek denli saðlýksýz bir ruh halinde bulunduðunu da gösterecekti. Nitekim, Felluce’den gelen sivil katliamý görüntülerini yorumlayan çoðu burjuva yazar, týpký Eylül ayýnda çocuklarýn katliamýna imza atan gericilerin yarattýðý þokta olduðu gibi, dünyanýn artýk hýzla çýlgýnca bir savaþýn içine sürüklendiðini kabul ettiler.

Irak’ta Geleceði Kazanmak Ýçin Bu kez Felluce’ye yapýlan saldýrý da, Þii nüfusun sessizliði dikkat çekti. Sadr’ýn grubu Mehdi ordusu, çeþitli vaatlerle, Þia düzeninde garantilenen çeþitli konumlar ve ödünlemelerle sessizliðe sürüklenmiþti. Bu durum, bir kez daha, Irak’ta Halk Savaþý’nda, ulusal çapta bir önderliðin ne denli önemli olduðunu hatýrlattý. Þii nüfusa kim çaðrý yapabilirdi? Aradaki dini, etnik, aþiretsel duvarlar nasýl kaldýrýlabilirdi? Geçen yýl yayýmlanan bir araþtýrma raporuna göre, o güne dek eylemlerde, çeþitli bildirilerle adýný duyurmuþ olan savaþçý gruplarýn toplam sayýsý, tam 54. Bunlarýn çoðunluðunu karakterize eden, yerel örgütler olmalarý ve o yerin dini etnik kimliðini, kendi politik hedefleri haline getirmeleri. Yine de, bu örgütlerin çoðunluðu, ister sunni, þii, ister laik ya da dindar, ister Arap, Kürt veya Türkmen olsunlar, kiminde daha

belirgin olmak üzere, ulusal bir eðilim var. Esasýnda, ulusal hedeflerini, hemen hepsi kendi yerel dillerine ve özelliklerine göre dillendiriyor ve yorumluyorlar, olan budur. Yerel düzeyde ve yerel örgütlenmede yoðunlaþan savaþ, tüm güneyden kuzeye, Irak topraklarýnýn bütününü kapsayan tek bir söylem içinde kaynaþamadý. Böylesi, etnik, dini, aþiretsel duvarlarýn ötesine geçebilecek maddi desteðe, örgütlenme araçlarýna, disipline ve birikime sahip, yalnýzca iki grup bulunuyor: Baas geleneðinden gelenler ve komünistler. Baasçýlar, büyük maddi desteðe raðmen, artýk tek parça deðiller. Çoðunluðu Saddam karþýtý. Azýnlýkta kalan bir grup, halen daha Saddam destekçiliði yapýyor. Bunun yanýnda, Baas ulusçuluðunu islami söyleme çevirenler tersine laik söylemi kuþananlar da var. Bu bölünmeler nedeniyle, eski Basçýlar, farklý gruplar arasýnda faaliyet yürüterek etkin olma yoluna gidiyorlar. Irak Komünist Partisi’nin iþgali onaylayan tavrý, tam bir ihanet oldu. Geçmiþte en güçlü parti örgütüne sahip bu partiden, IKPAlkadre ayrýldý. Alkadre, IKP içindeki kimi yöneticileri doðrudan CIA ajanlýðýyla suçluyor. Ýdeolojisindeki laik doðaya raðmen, savaþýmý dinsel, etnik, aþiretsel ayrýmlardan kurtarýp, sýnýfsal bir temele dayandýrmasýna raðmen, þu andaki savaþýn ulusal ve dinsel karakterine uygun bir taktik geliþtirerek, ülkenin tümünde etkin olmaya çalýþýyor. Alkadre dýþýnda, Ulusal Direniþ Tugaylarý, Ulusal Kurtuluþ Ordusu, Demokratik Irak’ýn Kurtuluþu için Genel Sekreterlik, Devrimin Silahlý Tugaylarý gibi, ilerici-devrimci nitelikte olan solcu silahlý savaþ gruplarý da oldukça etkin. Savaþýmýn doðasý, iþbirlikçi burjuvalarla, iþgalci emperyalizme doðru yöneldikçe, onun devrimci ve halkçý doðasý çok daha berrak açýða çýkacaktýr. Ýþte o zaman Irak topraklarý, uzak olmayan bir gelecekte, ABD emperyalizminin mezarýný kazmak onuruna kavuþacak. Bu bir rüya deðil.

7


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Özelleþtirme

19 Aralýk 2000’de Türkiye’nin her yerinde siyasi tutsaklara yönelik yapýlan kanlý operasyon ardýndan yaptýðý ilk açýklamalarda, “IMF programlarýný hayata geçirmek için cezaevlerinde asayiþi saðlamak zorundayýz. Cezaevlerinde asayiþ saðlanmadan, sokaklarda asayiþi saðlayamayýz” dememiþ miydi? Ordu güçleri, sýk sýk yaptýklarý tatbikatlarda, “kitle gösterilerine müdahale”, “uluslararasý terörizme karþý, bölgesel ayaklanmalara acil müdahale” senaryolarýný iþlemiyor mu? Sermaye sýnýfý, atacaðý her ekonomik adýmýn nasýl sonuçlar doðuracaðýný böyle iyi tespit ederken, bu acýmasýz egemen sýnýfýn karþýsýnda yaþam kavgasý veren emekçileri mücadeleye çaðýran ne kadar kitle örgütü, siyasi hareket varsa, derin düþüncenin iyi olmayan yavan ve kof bir zemininde hareket etmektedirler. “SSK halkýndýr, satýlamaz” diyerek harekete geçecek olan, bilinci yetersiz emekçi yýðýnlar anlaþýlabilir elbette. Ama bilinçsiz kitleleri gerçekten kazanýma götürecek bilinci ve yönü vermesi gereken örgütlerin de bu anlayýþa sarýlmalarý, farklý bir þeyi gösteriyor. Bu, yapýlarýn reformistçe akýlsýzlýklarýdýr. Kapitalizmi aþamamanýn basitliðiyle, eskiyi geri getirmeyi istemektir. IMF, emekçi halk için yýkým-ölüm anlamýna gelen programýna haklý olarak reform demektedir. Çünkü, emekçilerin iliðine kadar sömürülmesi ve yaþam hakkýndan yoksun býrakýlmasý, emperyalistlerle iþbirlikçi sermaye azýnlýk sýnýfýnýn palazlanýp zenginleþmesi demektir; emekçilerin yýkýmý, sermayenin reformudur. Vahþet üreten kapitalist öðütücü sistemin, týpký bir mengene gibi, emekçiyi daha iyi kýskaca almasý için vidasýný sýkmaktýr reform. Emekçi halklarýn yaþamýný kurtarmak ise, sermaye sahiplerinin yýkýmýdýr. Ama bu, SSK’lar eskisi gibi korunarak yapýlamaz, eski durumu savunmak budalacadýr; çünkü, eski durumda da emekçiler sürünmekteydiler. Geçmiþte bu güvenlik kurumlarýna sermaye sýnýfý egemen deðil miydi? Eskiyi korumak isteyen akýl, kýsýr döngü ve çýkmaz içinde bocalayan bir çizgidir: Sermayenin hep bir adým gerisinde, kendini sermayenin atacaðý adýmlara direnmekle koþullandýrdýðý için, sonuçta bu adýmlarýn atýlmasýna da hiçbir zaman engel olamayan bir çizgidir. Çünkü, IMF programlarýný uygulamakta kesin kararlý burjuva sýnýf karþýsýnda, ancak kararlý ve gittiði yere kadar gidebilecek bir mücadeleyle zafer kazanabilir. Ve bugün, iþçi ve emekçilerin, genel grev de dahil, eylemlerini doruða çýkarmalarý, týpký Bolivya’daki gibi mümkün olabilir. Bu ise, burjuvazinin saldýrýlarý karþýsýna devrimi koymaktan baþka bir anlama gelmez. O zaman, geçmiþi koruma düþüncesi niye? Bu düþünce o kadar güçsüz ve anlamsýz ki, emekçilerin eylemlerinde sonuna kadar gideceði bir zemin olamaz. Büyük güç, geleceði kazanmak için harekete geçebilir. Kapitalizm kendi sýnýrlarý içinde yarattýðý, “sosyalizme alternatif”, sosyal devletini, kendisi artýk taþýyamayýnca, ayaklanmaya neden olacaðýný bile bile yýkýyorsa, bundan geri dönüþ yok demektir. Devrime yürümek için, tüm emekçileri ayný noktadan harekete geçirecek mücadelelerden birinin kaldýracý olarak, SSK’larýn yýkýmýna karþý, kapitalist sistemi yýkmayý emekçilerin kafasýna sokmak, halkýn yaþamýnda köklü deðiþimlerin baþlangýcý olacaktýr. Emekçi halklarýn hayatýnda köklü iyileþtirmeler için de devrim gerekiyor.

SSK’larýn Yýkýmýna Karþý

KAPÝTALÝST SÝSTEMÝ YIKMA MÜCADELESÝ B

eterin beteri vardýr, derler. SSK ve diðer sosyal güvenlik kurumlarý, hükümet tarafýndan ortadan kaldýrýlýyor. Yalnýz, en baþtan bilinmelidir ki, aslýnda bu, hükümetin inisiyatifinde deðildir. Emperyalizme baðýmlý olan Türkiye’de ülkenin ekonomisini IMF yönlendirir; kararlarý IMF verir ve hangi hükümet olursa olsun, IMF’nin programý itirazsýz uygulanýr. Sosyal Güvenlik Kurumlarýný ortadan kaldýran yeni IMF programýnda amaç, daha çok kaynaðýn dýþ borç ödemesine ayrýlmasýdýr. Kapitalist sistem, borç zinciriyle tüm dünya çapýnda öyle sýký bir þekilde birbirine baðlý ki, sistemin iþleyebilmesi için, borçlarýn ödenebilmesi zorunlu. Türkiye’nin emperyalist sermayeye olan borcunu döndürebilmek için “sýký mali disiplin” çerçevesinde, SSK ve diðer sosyal güvenlik kurumlarý yok ediliyor. Bu kurumlar, bugüne kadarki varlýklarýyla kapitalist sistemin dayanýlmaz hale getirdiði sefalet içinde yaþayan emekçiler için -çoðu zaman süründürdüyse de, onlarýn yoksulluðunu çekilir hale getiren bir konumdaydýlar. Bunun için TC, bu zamana kadar, bu kurumlarý iþletti, paralar harcadý. Özellikle iç-savaþ koþullarýnda, yoksul halkýn ayaklanmasýný frenleyen bir araç olarak ayakta tutmaya çalýþtý. Emeklilik düþü, sýnýfýn en deneyimli iþçilerinin bile ayaðýna pranga oldu. Karnýný zor doyuran yoksul ailelerin çocuklarýndan biri hastalansa, dar gelirlerinin çoðunu ilaca-tedaviye harcamalarý yüzünden karþýlaþacaklarý durumun yaratacaðý toplumsal patlama tehlikesi, sermayenin bu kurumlarý bugüne dek ayakta tutmasýna neden oldu. Bu iþin bir yönü. Öte yandan bu kurumlar ilaç tekellerince büyük kar kapýsý olarak kullanýldý. Ýlaç tekelleri yýllarca SSK’lara fahiþ fiyatla ilaç satarak kendi borularýný öttürdüler. Ve devlet, bu çarký, emekçilerin ödediði vergi paralarýyla döndürdü. Bugün SSK’larýn tasfiye edilmesi, kapitalist sistem için bir zorunluluktur. Çünkü, devasa dýþ borçlarýn ödenebilmesi için, ekonomik kaynaklarýn artýk %60’ýndan fazlasýnýn emperyalizme gitmesi gerekiyor. Sermayenin iktidarý bu kaynaðý, sosyal güvenlik kurumlarýna akan paralarýn yönünü çevirerek yaratýyor. Yoksullarýn saðlýðý, IMF’nin ve Türk iþbirlikçi sermayesinin umurunda mý? Yaþamýþ ya da ölmüþ, etinden, yününden yararlanýldýðý müddetçe kullanýlan bir sürüye sosyal güvenlik ne gerek, diye düþünüyorlar. Tek endiþe, emekçi halklarýn gerçekten koyun olmamalarýdýr. Dünden daha çetin ekonomik çöküþ içine girecek olan; kapitalist ticaret sistemin diþlileri arasýnda çaresiz kalacak olan halkýn, ayaklanmaya bir adým daha yaklaþmasýna neden olacak bu geliþmeler, sermaye tarafýndan askeri önlemlerle desteklenmek zorundadýr. Zaten daha niyet mektubu aþamasýnda IMF politikalarý kanlý katliamlarla ilan edilmemiþ miydi? Hatýrlansýn; Ecevit

8


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Filistin denge yok olunca, bu denge alanýnda o güne kadar yürütülen baðýmsýz politika olanaðý da yitirilmiþ oldu. Ya kapitalist dünyadan alacaklardý güçlerini, ya da kendi emekçi halklarýna dayanacaklardý. Filistin’in burjuvalarý, kendi sýnýf varlýklarýný ve ayrýcalýklarýný koruyabilmek için birinci yolu seçtiler. Filistin halkýnýn özlemlerine, kurtuluþ istemlerine çok uzak olan Oslo Barýþý, bu politik ortamda imzalandý; bir emperyalist barýþ olarak. Oslo sürecinden, halk memnun deðildi elbet. Ama darmadaðýn, mülteci kamplarýna sýkýþtýrýlmýþ bir toplumu yok olmaktan kurtarýp, bir ulus haline getiren tarihsel bir savaþ döneminin simgesi olarak Arafat, Filistin Özerk Yönetimi baþkanlýðýna seçildi. Oslo süreci iþlediði müddetçe Arafat liderliðine emperyalizmin ve siyonizmin ihtiyacý vardý. Ama, bu süreci paramparça eden 2. Ýntifada patlak verince ve Araf liderliði biriken sýnýfsal çeliþkileri artýk denetim altýnda tutabilecek konumu kaybedince, Arafat’ýn ipi çekildi.

AÐLAMA FÝLÝSTÝN Arafat’ýn ölümü bir dönemin son perdesini indirdi. Kahire’deki ruhsuz ve ikiyüzlü devlet töreninden sonra, Ramallah’taki öfke, coþku ve kabaran insani duygular, yoksul giysiler içindeki tere bulanan acý, gerçekten görülmeye deðerdi. Filistin halký, belki de son kez, tüm bir ulus olarak davrandý: Arafat’ý uðruna ömrünü adadýðý topraklara gömdü. Üzerine toprak örtülen, sadece Arafat deðildi; O’nunla birlikte, Filistin kurtuluþunun toplumun bütün sýnýflarýný birleþtireceðine iliþkin ulusal-birlik hayalleri de gömüldü. Aslýnda, 2. Ýntifada’nýn baþlamasýndan bu yana, Arafat’ýn öne çýkan ulusal önder kiþiliðiyle uzatmalarý oynayan bu hayal, yerini þimdiden, ulusa öncülük için farklý sýnýflarýn çatýþan çýkarlarýna özgü çabalara býraktý. 20. yüzyýlýn ilk yarýsýnda Filistinliler, tüm Arap dünyasý adýna, “Kutsal Topraklarýn Savaþçýlarý” olarak göründüler. Zaman ilerledikçe ve Siyonist Ýsrail devletinin arkasýndaki emperyalist çýkarlarýnýn gerçek yüzü açýða çýktýkça, Filistin halkýnýn mücadelesi de, emperyalizme karþý ulusal devrimci nitelikleriyle öne çýktý. Ýþbirlikçi Arap gerici devletleri, Filistin kurtuluþunun bu niteliðinden korktular. Ýþte o andan sonra Filistinliler, kendilerini bütün Arap dünyasýndan farklý görmeye baþladýlar. Bu ulusal karakter ve ulusal mücadele, kendine özgü liderini yarattý: Arafat. Bir elinde zeytin dalý, bir elinde silahla BM kürsüsüne çýkan Arafat’ýn bu tavrý, onun temsil ettiði Filistinli burjuva sýnýfýn politik çizgisini özetliyordu: Burjuva dünyaya zeytin dalý; Filistin halkýnýn egemen olabilmesi içinse, siyonizm karþýsýnda silah. Güçlü sosyalist blok ile emperyalist bloðun tüm dünyada karþýlýklý güç dengesi oluþturduklarý o dönemde, Arafat gibi ezilen uluslarýn burjuvalarýnda, bir atýmlýk devrimci barut bulunuyordu. Yüzyýlýn sonunda durum deðiþti. Filistin burjuvalarý, hem emperyalizmle, hem de bizzat Siyonist Ýsrail sermayesiyle sýký baðýmlýlýk iliþkileri geliþtirdiler. Bu baðýmlýlýk iliþkilerinin bugün geldiði aþamayý size bir hafta önce olgularla göstermiþtik. Daðýlan sosyalist blok, emperyalizme geçici bir üstünlük imkaný verdiðinde, tüm ulusal burjuvalar gibi, Filistinli burjuvalarýn da son devrimci barutu tükendi. Sosyalizmin yarattýðý

Arafat Zehirlendi Tüm dünyanýn bildiði sýrrý tekrarlayalým: Arafat, emperyalizm ve siyonizm tarafýndan ortadan kaldýrýldý. Tartýþmalar aylar öncesinden baþlamýþtý. Önce Ýsrail, sonra ABD, açýktan açýða, Arafat’ýn öldürülmesi gerektiðini dile getirdiler. Hatta Arafat sonrasý senaryolar bile hazýrlandý. Ölüm fetvasý çoktan çýkartýlmýþtý. Arafat’ý zehirlediler. Bu operasyonda ona yakýn yöneticilerin rolü, elbette bir gün açýða çýkacaktýr. Ama Arafat, asýl, 2. Ýntifada’nýn kurbaný oldu. Oslo Antlaþmasý Filistinlilere, kendi topraklarýnýn yalnýzca %22’sinde, oldukça sýnýrlý ve kuþatýlmýþ bir özerklik saðlýyordu. Bu kuþatýlmýþlýðýn bütün yükünü yoksul Filistinliler çekti. Ama halk, ezilmeye ve aþaðýlanmaya daha fazla katlanamayacaðýný 2. Ýntifada’yý baþlatarak gösterince, emperya-

9


Yeni Evrede

Filistin

Mücadele Birliði

lizm ve siyonizm, baþka bir çözüme doðru evrildiler. Bu çözüm, Filistin halkýnýn topraklarýndan tümüyle sökülüp atýlmasýný, tümüyle mülteci durumuna düþürülmelerini öngörüyordu. Bu çözümün birinci adýmý, Þaron’un “Gazze’den çekilme” planýdýr. Plan uyarýnca, önce Gazze’deki küçük toprak parçasýna sýkýþtýrýlan Filistin halkýnýn, Batý Þeria ile tüm baðlarý koparýlacak, Batý Þeria’ya binlerce yeni siyonist yerleþim alaný kurularak burasý tam anlamýyla iþgal edilecek ve planýn son adýmýnda Kudüs, Ýsrail devletinin baþkenti ilan edilecektir. “Gazze’den çekilme” planýnýn arkasýndaki esas amacý, Þaron’un baþdanýþmaný Dov Weissglas, þöyle özetliyor: “Barýþ sürecini dondurmak, Filistin devletini gündemden çýkarmak.” Baþdanýþman, bu planýn bizzat ABD yönetimince hazýrlanýp, kongre tarafýndan onaylandýðýný da belirtiyor. Siyonist devletin, kendi varlýðýný koruyabilmesi için, bu plan tek çýkýþ yolu. Ekonomisi çökmüþ durumda. Uluslararasý planda gittikçe yalnýzlaþýyor (ABD ve TC’nin stratejik dostluðu hariç). Bu koþullar, onun iç çeliþkilerini derinleþtiriyor. Ýsrail’in insanlýk dýþý uygulamalarý bir iþe yaramýyor ve bu baský, ordunun en seçkin kademelerinde bile çatlaklara Arafat Yüzbinlerle Uðurlandý yol açýyor. Siyonist devlet, Weissglas’ýn deyimiyle: “Teröristlerle savaþmayý reddeden piçin, önce Filistin toplumunun bir ulus olarak çözülmesi gerelotlarýn, komandolarýn ve yetkililerin mektuplarýyla bunalmýþ- kiyordu. Arafat’ýn ölümü, Oslo sürecinin zaten ortadan kaldýrtý.” dýðý Filistin ulusal birliðine son darbeyi vurdu. “Gazze’den çekilme” planý, kaðýt üzerinde, yüzFilistin halký, burjuvazinin yönettiði burjuva ulusa karden fazla Yahudi yerleþiminin Batý Þeria’ya taþý son görevlerini yerine getirdi. Geçmiþin ölü elini, ulusun þýnmasýný öngörüyor. Fiiliyatta hayata geçvarolma tarihinde yerine getirdiði misyona uygun bir saygý imeyen bu plan bile, Ýsrail devletinde çinde, topraða gömdü. Ama, sakýn aðlama Filistin halký! O, çatlamalara yol açýyor. Haaretz bir türlü kýrmaya kýyamadýðýn kabuðun altýnda toplanan irin, Gazetesi yazarlarýndan Uri þimdi vücudundan tümüyle akýp gidecek. Sýrat köprüsü geçilAery’ye göre bu durum, di, geri dönmek mümkün deðil. Artýk, burjuvazinin öncülük Ýsrail’de çok ciddi bir içettiði bir ulus deðil, proletarya ve diðer emekçi sýnýflarýn önsavaþ tehlikesini, kapýnýn cülük edeceði bir “ulusal birlik” dönemi açýlýyor. Belki bu saeþiðine kadar getirdi. Fiyede, Hamas gibi, Filistinli burjuvalarýn “diðer yüzü” olan örlistin halký ve kurtuluþ gütlerin gerçek amaçlarý daha iyi açýða çýkacaktýr. mücadelesi varoldukça, Hamas, daha þimdiden, Arafat’tan boþalan, ama artýk dösiyonizm parçalanacak. nemi geçmiþ tarihsel misyona soyunmuþ görünmü-

Sýrat Köprüsü Ýþgalin devamý ve darmadaðýn bir halk, Filistinli burjuvalarýn iþine geliyor. Bu sayede, taþeronluk yaptýklarý siyonist tekellere en ucuz emek-gücünü saðlýyorlar. Bu planýn yürümesi i-

10

yor. Hamas, Arafat’ýn ölüm haberiyle birlikte, ilk defa seçimlere katýlma iþareti verdi. Bu koþullar altýnda seçim yapýlabilir mi, þimdiden belirsiz; ama önümüzdeki günler, Hamas gibi gerici öz taþýyan yapýlarýn burjuva niteliklerinin açýða çýkacaðý günler olacak. Önümüzdeki günler, Filistin halký için, daha zorlu olacak. Bu halk yenilmez, ama tek baþýna siyonist devlet aygýtýný parçalamasý oldukça zor. Bu halk, en baþta bölge halklarýnýn, sadece alkýþlarýný deðil, devrimci savaþ naralarýný


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Latin Amerika

“LATÝN AMERÝKA’NIN KESÝK DAMARLARLARI” YENÝDEN BAÐLANIYOR Uruguay’da 31 Ekim tarihinde yapýlan cumhurbaþkanlýðý seçimini ilk turda %50’yi aþan Tabare Vasquez kazandý. “Sosyalist bir parti” olarak tanýnan Geniþ Cephe Partisi’nin adayý olan Vasquez, ilk konuþmasýnda “aðaçlarý kökünden sallayacak bir deðiþim” vaat etti. Vasquez’in aðaçlarý kökünden sallayýp sallamayacaðýný bilmiyoruz ama, Uruguay’da tam 174 yýl sonra, “sosyalist” bilinen bir partinin adayýnýn seçimleri kazanmýþ olmasý, Latin Amerika’da bazý aðaçlarý kökünden söküp atacak bir fýrtýnanýn estiðini görebiliyoruz. Venezüella devlet baþkaný Hugo Chavez, bir konuþmasýnda, Latin Amerika’da baþlayan bu fýrtýna için, “artýk devrim baþladý; Latin Amerika’nýn güzel insanlarý ayaklanýyor” diyor. Latin Amerika ülkelerinde ard arda sosyalist kabul edilen adaylarýn seçimlerden galibiyetle çýkmasý, ABD’nin ve diðer emperyalist ülkelerin tüm karþý çabalarýna raðmen, Chavez’in referandumu kazanarak Venezüella devlet baþkaný olarak kalmasý bir “ayaklanma” olarak deðerlendirilebilir mi? Doðrusu bunu söylemek zor, ama en azýndan þunu öngörmek gerekiyor: Latin Amerika halký, güçlü bir biçimde sosyalizmin teori ve pratiðinden etkileniyor. Bolivarcý ulusal kurtuluþçuluk, yeni evrede kendisini sosyalizme yönelim olarak gösteriyor. Küba’nýn varlýðý baþlý baþýna bir örnek yaratýyor. Yýllar yýlý sömürgeciliðe karþý direnmiþ olan Latin Amerika halklarý, Küba’nýn baþarmýþ olduðunu kendilerinin de baþarmalarýnýn zor olmadýðýný görüyorlar. Kübalý devrimciler, onlarýn hemen yaný baþlarýnda kulaklarýna sürekli bir þeyler fýsýldýyorlar. “Bizim dünya devrimcilerinin düþlerine yapacaðýmýz en büyük katký, bu kararlýlýðýmýz olacak” diyen Kübalý komünistlerin örneði, Latin Amerika halklarý için ulaþýlmasý hayal edilen bir dünyayý gösteriyor. Latin Amerika’nýn diðer halklarý da baðýmsýz olmak istiyorlar; dýþ borçlarýndan kurtulmak istiyorlar; her doðan çocuklarýnýn IMF’ye, Dünya Bankasý’na milyonlarca dolar borçla doðmasýný istemiyorlar. Kaynaklarýný kýsýtlý da olsa ola-

bildiðine eþit kullanmak, çocuk ölüm oranlarýný en aza indirmek, týp alanýnda dünyanýn sayýlý ülkeleri arasýna girmek, insanlarýnýn yalan söylemeyi unuttuðu bir dünyayý yaratmak istiyorlar. Ýþçilerin sokaklarýndan göðüslerini gere gere geçtikleri, sosyalist devrim mimarlarýnýn kendilerine yaptýklarý ferah bir türküye benzeyen evlerde oturmak, bir daha aç kalmamak, bir daha gelecek kaygýsý duymamak, “artýk bütün sevinçlere inanmak” istiyorlar. Onlar da gerekirse tüm yoksunluklarý eþit olarak paylaþmak ama onurlarýndan asla ödün vermemek istiyorlar. Onlar da kendilerine ait satacak ürünlere sahip olmak, ama geleceklerini asla satmamak istiyorlar. Brezilya’da iþçi kökenli Lula da Silva’nýn 2002’de cumhurbaþkaný olmasýndan sonra, Latin Amerika’da iþçi ve emekçilerin sosyalizme yöneliþleri hýzlandý. Neo-liberalizmin yarattýðý aðýr tahribattan en fazla etkilenen coðrafyalardan birisi olan Latin Amerika’nýn üretici güçleri büyük bir yýkýmla karþý karþýya kalmýþtý. Artýk dýþ borçlarýný ödeyemeyecek duruma gelen Latin Amerika ülkelerinde ayaklanmalar birbirini izliyor. “Ayaklanmalar yüzyýlý”nýn ayak sesleri, Latin Amerika’dan duyuluyordu. Arjantinli piqueteroslar (iþsizler)’ýn eylemleri, tüm kýtayý etkisi altýna almýþ, borsalarý sarsmaya baþlamýþtý. Ýþçi ve emekçi halkýn emperyalizmin ekonomik ilhaký sonucu yaþadýklarý aðýr yýkým, onlarý ayaklanmaya itmiþti. Milyonlarca insanýn bir anda ayaklanmasý, ancak devlet baþkanlarýnýn birbiri ardýna istifasý ile durdurulabildi. Arjantin’de en son halk tarafýndan “sol” görüþleriyle tanýnan Nestor Kirchner cumhurbaþkaný oldu ve ayaklanma dinmiþ oldu. Arjantin, þu anda Brezilya ile ittifak halinde Serbest Ticaret Anlaþmasý’na karþý olan ülkeler arasýnda yer alýyor. Yine Þili’de Allende’den sonra ilk defa “merkez sol”dan bir cumhurbaþkaný seçildi. Ricardo Lagos, Þili’nin “sosyal” politikalarý savunan cumhurbaþkaný. Ekvador’da da benzer bir süreç yaþandý ve

“sol” bir iktidar baþa geldi. Meksika’da “sol” aday 2006 yýlýnda yapýlacak baþkanlýk seçimlerinde önde gidiyor… Bütün bu geliþmeler, Latin Amerika’da yeni bir siyasal oluþumu gündeme getirebilir. Daha önce oldukça etkin olan OLAS (Latin Amerika Birliði) benzeri örgütlenmeler kurulabilir. Ve açýk ki, bu defa bu oluþumlarýn hepsinde, Küba’nýn belirli bir aðýrlýðý olur. Fidel Castro önderliðindeki Küba Komünist Partisi’nin bütün bu geliþmeleri dikkatle izlediðine þüphe yok. Küba’nýn Latin Amerika’nýn geleceði üzerinde söz sahibi olacaðýndan eminiz. Latin Amerika’nýn iþçi ve emekçi halklarýnýn gönlünde yatanýn, Küba’daki gibi bir sisteme sahip olmak olduðunu görmek için, müneccim olmaya gerek yok. Arjantin’de, Bolivya’da, Peru’da ayaklanan insanlara sosyalist Küba, onun devrimci önderleri ilham kaynaðý olmaya devam ediyor. Latin Amerika’nýn kesik damarlarýný birleþtirecek olan da, Bolivar’ýn düþlerini gerçekleþtirecek olan da buralardaki iþbirlikçi iktidarlarýn devrim yoluyla yýkýlýp, yerlerine devrimci iktidarlarýn kurulmasýdýr. Latin Amerika’nýn tam anlamýyla özgürleþmesi, sosyalizmle mümkün olacaktýr. Þimdi Küba örneðinde görülen “yalansýz hürriyetin eli”, yakýnda tüm Latin Amerika’yý baþtan aþaðý sarýp sarmalayacaktýr. Latin Amerika’da yaþanan tüm geliþmeler, Latin Amerika halkýnýn yöneliminin sosyalizme doðru olduðunu gösteriyor. Onlar, bunun ancak bir devrim yoluyla olacaðýný, kendi deneyimleriyle öðreneceklerdir.

11


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Gündem

TAYÝN EDÝCÝ MÜCADELEL VE ZAFE Dünya tarihi büyük bir hýz kazandý. Tarih artýk on yýllar öncesinde olduðu gibi, aðýr aðýr ilerlemiyor. Özellikle son on beþ yýldýr, yani “sosyalizm yýkýldý” çýðlýklarýnýn gökyüzünü kapladýðý doksanlý yýllarýn baþýndan bu yana tarih büyük bir hýzla ilerlemeye baþladý. Geçmiþ on yýllarda ya da durgunluk dönemlerinde diyelim yýllarla alýnan zaferler, þu son yýllarda aylarla hatta haftalarla alýnýyor. Emperyalist-kapitalist sistemin tümünde, bütün burjuva dünyada, tarihin gördüðü bütün savaþlarýn yanýnda küçük birer muharebe olarak kalacaðý bir dünya savaþýnýn hazýrlýklarý harýl harýl yapýlýyor. Þu son bir kaç haftalýk geliþmeler herþeyi anlatmaya yetiyor. ABD emperyalizmi, bir dünya savaþý için kendisinden daha uygunu bulunmayacak bir aptal adamýn ikinci defa baþkan seçilmesinden sonra “kendi evini” yeniden düzenlemeye baþladý: Daha geniþ çaplý bir savaþa uygun olacak þekilde… Düþmanlarýnda ve rakiplerinde yeterli korkuyu yaratmýyor olacak ki, papaz cüppeli cellat Powell yerine vampir kýlýklý baþka bir celladý Dýþiþlerine getirdi: Savaþma kararlýlýðýnýn ve vahþette sýnýr tanýmayacaðýnýn simgesi olarak… CIA, Savunma Bakanlýðý gibi savaþta etkin olacak kurumlarýný yeniden düzenliyor. Her kurumun baþýna, diplomasiye deðil, askeri güce öncelik veren; savaþý kuralsýzca ve vahþi þekilde yürütebilecek kadrolarýný getiriyor. ABD emperyalizmi bir yandan bu düzenlemeleri yaparken bir yandan da Felluce örneklerini yaratýyor. Felluce… Irak’ýn bu ufak kentinin, tarihin tanýk olduðu en vahþi biçimlerle yok ediliþinde ABD emperyalizminin dünya emekçi halklarýna, emperyalist rakiplerine ve diðer ülkelere mesajýný okumak gerek. Bu mesajda, ABD emperyalizminin amaca giden yol üzerindeki engelleri her türlü vahþet yöntemleriyle ortadan kaldýrma kararlýlýðý yazýlý. ABD’nin emperyalist tekelleri bütün dünyayý ele geçirmek isterlerken amaçlarýna giden yolu, taþ üstünde taþ býrakmamak üzere, hiçbir kural ve anlaþmaya baðlý kal-

12

maksýzýn temizleyeceklerini Felluce örneðiyle dünyaya göstermek istediler. ABD seçimlerinden hemen sonra, ABD-Ýsrail-iþbirlikci Filistin burjuvazisi ortak operasyonuyla Arafat’ýn ortadan kaldýrýlmasý, ABD’nin geniþ çaplý savaþ hazýrlýðýnýn bir baþka yönü oldu. Arafat, yaþamýnýn son saatlerinde “Ahiren vasaluni” (Sonunda bana ulaþtýlar) sözleriyle bu ortak operasyonu açýða çýkardý. ABD emperyalizmi, yolu üzerindeki engelleri hýzla, kural tanýmadan ortadan kaldýrmaya calýþýyor. Gerçekte, ABD emperyalizmi askeri güç politikasýný çok daha önceden devreye sokmuþ ve bir dünya savaþýný kendi cephesinden baþlatmýþtý. Þimdi bu savaþý daha da yaymak, kapsamlý hale getirmek; dünya proletaryasý, emekçi halklarý ve emperyalist rakipleri karþýsýnda zaman yitirmeden, hýzla bir zafer kazanmak istiyor. ABD’nin acelesi var, çünkü zaman onun aleyhine iþliyor. Bir dünya savaþýnýn diplomasi yönünden hazýrlanmasý aþamasý önemli ölçüde aþýlmýþtýr. Bu savaþýn þu veya bu þekilde kaçýnýlmaz tarafý olacak devletler, askeri hazýrlýklarýný hýzlandýrdýlar. Avrupalý emperyalistler, öteden beri bir “Avrupa Ordusu” kurmaya çalýþýyorlar. Fransa’nýn Irak iþgalinden önce baþlayan ve özellikle son dönemlerde yaptýðý ABD karþýtý çýkýþlar, emperyalistler arasý iliþkilerin ne kadar gerildiðini gösteriyor. Son olarak geçtiðimiz günlerde Fransýz Cumhurbaþkaný’nýn ABD’nin en sadik müttefiki Ýngiltere’de söylediði “Dünyaya demokrasi yayma planlarý, Amerikan askeri gücüne dayanan bir tür modern sömürgeciliðe dönüþmemeli” sözleriyle “diplomatik nezaket kurallarý”nýn dahi bir kenara býrakýldýðýný gösterdi. Savaþýn diplomasi yönünden hazýrlanmasý aþamasý tümüyle bitti denemez elbette. Halen belli baþlý emperyalist devletler, ittifaklarýný geniþletmek, karþý ittifaklarý bozmak ya da zayýflatmak için diplomatik çabalarýný sürdürüyorlar. Fakat aðýrlýðýn askeri yöne kaydýðý gözle görülür bir durumdur artik.

Japonya, “ordunun uluslararasý çatýþmalara müdahil olabilmesini saðlamak” yani Türkçesi, savaþ çýkartmak ya da savaþa katýlmak için anayasasýný deðiþtirmek üzere hazýrlýklara giriþtiðini açýkladý. Fakat, anayasa deðiþikliðinin ne önemi var ki! Japon emperyalizminin çýkarlarý bir emperyalist savaþa katýlmayý gerektirdikten sonra anayasa artýk sadece çöpe atýlacak bir paçavra olur. Sürekli silahlanan Ýsrail, atom bombasý peþindeki Ýran, savaþ kapasitesini sürekli geliþtirip güçlendiren Çin, savaþ hazýrlýklarýný hýzlandýran öteki ülkelerden birkaçýdýr. Fakat, bir dünya savaþýnýn hazýrlýklarýyla ilgili en önemli açýklama iki hafta önce Rusya’dan geldi. ABD’nin baþlýca hedef ülkelerinden biri olan Rusya, geçtigimiz haftalarda, ABD’nin savaþ hazýrlýklarýna meydan okurcasýna, “baþka ülkelerin sahip olmadýðý ve olamayacaðý bir atom bombasý geliþtirdiklerini” açýkladý. Rusya’nýn bu açýklamasýnda, açýkça belirtilmiþ olmasa da, hedef ülkenin ABD olduðu tartýþma götürmez. Açýklamanýn zamanlamasýnýn ABD’nin savaþ hazýrlýklarýný hýzlandýrdýðý bir döneme denk getirilmesi bir rastlantý deðildir. Bir baþka Rus yetkili, “ABD Hükümeti’nin füze savunma kalkanýný iþlevsiz kýlacak yeni silah geliþtirildiðini” daha önce açýklamýþtý. ABD emperyalizminin bir dünya savaþýný baþlatmasýnýn ve þimdi daha geniþ bir alana yaymaya çalýþmasýnýn iki temel nedeni var: Birincisi, dünya proletaryasý ve ezilen halklarýn geliþen devrim hareketlerini boðmak. Ýkincisi, dünya pazarlarýnýn yeniden paylaþýmýný gerçekleþtirmek. Onda bu iki amaç iç içe geçmiþtir. Dünyanýn hangi bölgesinde bir devrim hareketi geliþse, dünya gericiliðinin kalesi olarak, ABD’nin oraya müdahale ettiði biliniyor. Öte yandan ABD emperyalizmi, eski güç dengelerine göre yapýlmýþ paylaþýmýn þimdi yeniden yapýlmasýný gündeme getirmiþtir. Bununla, emperyalist rakipleri karþýsýnda üstünlük kurmayý, onlarý sýkýþtýrmayý, onlara tam boyun eðdirmeyi amaçlýyor.


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Gündem

LER ERLER DÖNEMÝ BAÞLIYOR Uluslararasý alanda etkili olan hemen hemen bütün devletlerin kýlýçlarýný biledikleri savaþýn patlak vermesi mutlak görünüyor. Böyle bir savaþý ancak bir dizi ülkede devrimlerin ortaya çýkmasý ve burjuva iktidarlarýn devrilmesi önleyebilir. Emperyalist tekelleri savaþlardan ahlaki öfkeler yaðdýrarak uluslararasý anlaþmalara uyma ve adalet çaðrýlarý yaparak vazgeçirmek mümkün deðildir. Týpký sokaða çýkan bir milyondan fazla kiþinin Ýngiltere Hükümeti’ni savaþa girmekten vazgeçirmediði gibi. Aksine bu çaðrýlar, emekçi sýnýflarda yanýlsamalý beklentiler yarattýklarý için sadece saldýrganlarýn iþini kolaylaþtýrmaya yarýyorlar. Burjuva pasifistleri ve onlara “sol“ dan katýlanlarýn yaptýklarý budur. Emperyalist tekelleri ve devletleri yýkýcý bir savaþtan sadece bir toplumsal devrim ya da en azýndan toplumsal devrim tehdidi vazgeçirebilir.

Aslan payý kendine kalmak koþuluyla dünyanýn yeniden paylaþýmýný gündeme getirenin ABD olduðu tartýþma götürmüyor. Yeniden paylaþým ise güç iliþkilerine göre yapýlýr ve kapitalist devletlerin gücünü sýnamanýn savaþtan baþka yolu yoktur. Ancak, geçmiþ paylaþým savaþlarýndan farklý olarak ABD, güçlenen ve bu nedenle payýný büyütmeye çalýþan bir konumda olduðu için deðil, günden güne çöken, zayýflayan, egemenliðini yitiren bir emperyalist güç konumunda olduðu için yeniden paylaþým savaþýný gündeme getirmiþtir. ABD, emperyalist rakiplerinin askeri zayýflýðýndan, kendisi daha zayýf konuma düþmeden, yararlanmak üzere bu adýmý aceleyle atmýþtýr. Afganistan ve sonrasýnda Irak, bunun iki örneðidir. Þimdi, Ýran, Suriye ve daha baþka ülkelerin iþgal ve ilhaký için hazýrlýklar askeri, ekonomik, diplomatik yönlerden tüm hýzýyla sürdürülüyor. Çýban olgunlaþmýþtýr ve er-geç patlamasý kaçýnýlmazdýr. Uluslararasý alanda etkili olan hemen hemen bütün devletlerin kýlýçlarýný biledikleri savaþýn patlak vermesi mutlak görünüyor. Böyle bir savaþý ancak bir dizi ülkede devrimlerin ortaya çýkmasý ve burjuva iktidarlarýn devrilmesi önleyebilir. Emperyalist tekelleri savaþlardan ahlaki öfkeler yaðdýrarak uluslararasý anlaþmalara uyma ve adalet çaðrýlarý yaparak vazgeçirmek mümkün deðildir. Týpký sokaða çýkan bir milyondan fazla kiþinin Ýngiltere Hükümeti’ni savaþa girmekten vazgeçirmediði gibi. Aksine bu çaðrýlar, emekçi sýnýflarda yanýlsamalý beklentiler yarattýklarý için sadece saldýrganlarýn iþini kolaylaþtýrmaya yarýyorlar. Burjuva pasifistleri ve onlara “sol“ dan katýlanlarýn yaptýklarý budur. Emperyalist tekelleri ve devletleri yýkýcý bir savaþtan sadece bir toplumsal devrim ya da en azýndan toplumsal devrim tehdidi vazgeçirebilir. Ne var ki, ABD’nin saldýrganlýðýndan, savaþýn yayýlmasýnýn kaçýnýlmazlýðýndan, bunun ancak bir dizi devrimle önlenebilirliðinden olumsuz bir tablo çýkarmamak lazým. Savaþ, bütün halklar için

kan, gözyaþý, büyük acýlar ve yýkým, yaþamlarýn alt-üst oluþu demektir. Fakat, bir savaþta sadece acý, yýkým, kan ve gözyaþý görmek burjuva pasifistlere ve onlarýn etkisi altýndaki küçük burjuvalara özgü bir körlüktür. Çünkü birincisi, savaþ halklarýn yaþamýnda büyük acýlara ve yýkýma yol açarken, ayný zamanda devrimci durumu ve burjuva iktidarlarýn yýkýlmasýnýn koþullarýný olabilecek en ileri düzeyde olgunlaþtýrýr. Ýkincisi, her emperyalist iþgal, ezilen halklarda büyük öfkeye yol açarak onlarý politik yaþama çeker ve baþkaldýrý duygularýný, eðilimlerini güçlendirir. Irak ve Filistin, bunun yakýndan bildiðimiz örnekleridir. Felluce gibi küçük bir kentin halký, dünyanýn en büyük savaþ makinasý durumundaki emperyalist iþgal güçlerine karþý haftalarca direnebiliyor. ABD emperyalizminin Irak halkýna büyük acýlar çektiren her katliamý ya da katliam giriþimi, daha geniþ halk yýðýnlarýnýn direniþe geçmesine neden oluyor. Felluce’de yapýlan katliamýn iþgale karþý direniþi bütün Irak kentlerinde güçlendirmesi örneðinde olduðu gibi. Emperyalist savaþlarýn bütün dünyada devrimci durumu olgunlaþtýrdýðý, teorik olarak olduðu kadar pratik olarak da doðrudur. I. Emperyalist Paylaþým Savaþý, Rusya’da çarlýðýn yýkýlmasýna, ilk sosyalist iþçi devletinin kurulmasýna ve bütün Avrupa’da bir devrimci durumun doðmasýna yol açtý. II. Emperyalist Paylaþým Savaþý ise, yeryüzü topraklarýnýn üçte biri üzerinde sosyalizmin kurulmasýyla sonuçlandý. Demek ki, dünya burjuvazisi ne yapsa, dünya proletaryasý ve emekçi halklarý için çalýþmýþ olacak. Bu, tarihte eþibenzeri görülmemiþ yýkýmlar pahasýna böyle olacak. Devrimler savaþlarý önleyemezse, savaþlar devrimlere yol açacak. Dünyadaki bütün devrimci komünist partiler, hazýrlýklarýný bu gerçeðe göre yapmalýlar. Ýnsanlýk, tarihin bayramlarýna tanýk olmaya hazýr olsun!

13


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Zindanlar

Zindanlarý Yýkacak, ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!

Remzi Aydýn Ölüm Orucu Eyleminin 518. Gününde Ölüm Orucu Sürüyor! Büyük Ölüm Orucu eylemi, tüm dünyanýn büyük sýçramalar eþiðinde olduðu bir dönemde savaþçýlarýn büyük azmi ve kararlýlýðýyla sürüyor. Onlar, bugüne kadar devrimci irade hakkýnda bildiðimiz, duyduðumuz her þeyi bir kez daha doðrulayarak, bugüne kadar bilinen tüm örnekleri aþarak yürüyüþlerini devam ettiriyorlar. Ýnsanlýk bir gün sýnýfsýz ve sömürüsüz bir dünyaya ulaþtýðýnda içinde bulunduðumuz bu tarihsel kesitte, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda verilen bu büyük mücadeleyi minnetle hayranlýkla anacaktýr. Onlar, insanlýðýn binlerce yýllýk tarihinden bugüne taþýdýklarý en büyük deðerleri büyük bir onurla taþýmaya devam ediyorlar. Gelecek onlarýn bugünkü büyük savaþýmlarý üzerinde kurulacak. Zafer er ya da geç bu büyük mücadeleyi her türlü bedeli göze alarak sürdürenlerin olacak.

ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR SÜRECEK ZAFERE KADAR! YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ! Remzi Aydýn, faþizme karþý zindanlarda sürmekte olan Ölüm Orucu eyleminde 500’lü günleri aþtý. “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük!” þiarýyla Ölüm Orucuna baþlayan Remzi Yoldaþ, bizlere leninist bilincin nasýl tek baþýna bir silah olabileceðini gösterdi. Remzi Aydýn ve diðer Ölüm Orucu savaþçýlarý, her gün faþizmin beynine bir balyoz darbesi daha indiriyorlar. F tiplerinde devrimci tutsaklara yeni saldýrýlara giriþmeye hazýrlanan devlet, Ölüm Oruçlarýnýn etkisiyle her gün bir kez daha sarsýlýyor. Remzi yoldaþ ise bu zorlu devrim yolunda bir Leninistin neler baþarabileceðinin ve düþmana inat nasýl savaþmaya devam edileceðinin göstergesi olmakta. Bizler de Remzi Aydýn’ýn “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük!” diyerek baþladýðý Ölüm Orucu eylemini tüm iþçi ve emekçi halklara duyurmak için bugüne kadar elimizden gelen her þeyi yaptýk. Remzi Aydýn’ýn Ölüm Orucunun 500’lü günlerinde olduðunu iþçi ve emekçilere duyurmak için 11 Kasým 2004 tarihinde Çiðli Organize Sanayi Bölgesi ve belediye binasý yakýnýndaki bir üst geçide, üzerinde “Ölüm Orucu Sürüyor! Remzi Aydýn Ölüm Orucunun 500’lü Günlerinde” yazýlý “Mücadele Birliði Platformu” imzalý pankartýmýzý iþçilerin yoðun olarak servis ve otobüs bekledikleri saat olan sabah 07:30 sularýnda astýk. Pankart asma eylemimizde çevrede bulunduklarýný bildiðimiz sivil polislerin bize müdahale etmeye cesaret edemedikleri dikkatimizden kaçmadý. Pankartýmýzý kýsa sürede asýp eylem alanýndan kayýpsýz bir þekilde ayrýldýk. Bizler Denizlerden, 13 Mart Savaþçýlarýndan Aysunlardan Sibellerden Muratlardan devraldýðýmýz bayraðý dalgalandýrmaya devam eden Remzi Aydýn’ýn Ýzmir sokaklarýndaki sesi olmaya devam edeceðiz. Hiçbir baský bizleri baþ koyduðumuz devrim yolundan döndüremeyecek. Ýzmir’den sevgi ve baðlýlýk dolu selamlar. Zafere Kadar Daima…

ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR!

Ölüm Orucu Sürüyor! Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük! Remzi Aydýn Yalnýz Deðildir! Ýzmir’den Leninistler

14


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Açýklamalar

AÇIK GÖRÜÞE JANDARMA ENGELÝ

F

tipi zindanlarda uygulamaya soktuðu her türlü katliam, baský ve sindirme politikalarýyla devrimci tutsaklarý teslim alamayan faþist devlet, yeni saldýrý planlarýný hayata geçirmek için fiili olarak harekete geçmiþ durumda. Zindanlarý tam bir cehenneme çevirecek Yeni Ýnfaz Yasasý’ný meclisten geçirmeye çalýþan devlet, bir yandan da bu saldýrýlarýn zeminlerini oluþturmak için yeni keyfi uygulamalarý, yasaklarý ve baskýlarý gündeme getiriyor. 29 Ekim açýk görüþünde görüþ yerlerine jandarma yerleþtirme giriþimi, tutsaklar tarafýndan yapýlan suç duyurularýna raðmen, bayram açýk görüþünde de tekrarlanmýþtýr. Bu uygulamayý protesto eden tutsaklar ve aileler, görüþmeleri keserek ziyaret yerlerini terk etmiþlerdir. Jandarmanýn cezaevi içinde bulunmasýný yasaklayan tü-

Ayýþýðý Sanat Merkezi Ýkitelli Þubesi’nden Basýna ve Kamuoyuna Ýkitelli Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin JÝTEM, sivil polis ve Terörle Mücadele Þubesi polislerinin arama izni ile gelip, keyfi gerekçelerle þubemizi arayýp, ortalýðý daðýtmalarý ve misafirlerimizi huzursuz etmeleri üzerine; sanat merkezimizin 7 Kasým Pazar günü yapmýþ olduðu basýn açýklamasýna halkýn desteði ile baþlandý. Basýn açýklamasýnda; devletin keyfi gerekçelerle devrimci kurumlar, basýn ve yayýn organlarýna yaptýklarý arama ve baskýnlardan söz edildi. “Devrimci Sanat Engellenemez”, “Devrimci Basýn Susturulamaz”, “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla”, “Kapitalizm Öldürür Kapitalizmi Öldürün” ve “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarý atýldý. Eyleme polis müdahalesi olmadý. Halkýn da desteði ile yapýlan basýn açýklamasýnýn artýndan, kitle, eylem yerinden ayrýldý. Ýkitelli Ayýþýðý Sanat Merkezi Çalýþanlarý

züklerine raðmen yerleþtirilmeye çalýþýlan bu uygulama, bundan sonraki sürecin de nasýl geliþeceðini göstermektedir. Bugüne kadar hiçbir yaptýrýmý ve uygulamalarý kabul etmeyen devrimci tutsaklar, bundan sonraki saldýrýlarý da boþa çýkaracak ve devrimci iradenin teslim alýnamayacaðýný bütün dünya halklarýna göstereceklerdir. Çöküþünü durduramayan sermaye sýnýfý, azgýnca saldýrýlarýný tüm topluma yayarak devam ettiriyor. Bu saldýrýlarý, zorbalýðý, ortadan kaldýracak gücü elinde bulunduran iþçi sýnýfý ve emekçi halklar, yüzünü kendi öncülerine çevirmeden; zindanlarý yýkýp tutsaklarý özgürleþtirmeden kendi geleceðini de özgürleþtiremez. ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK! DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR ÖZGÜRLEÞTÝRÝLMEDEN EMEKÇÝLER ÖZGÜRLEÞEMEZ!

Adana’dan Leninistlere Bin Selam Geçmiþten bu yana, gençliðin mücadelesi, reformistler tarafýndan akademik mücadeleyle sýnýrlý býrakýlmaya çalýþýlmýþtýr. Bizler Adana’dan genç leninistler olarak, 6 Kasým’ý Kürt emekçilerinin yoðun olarak yaþadýðý 19 Mayýs Mahallesi’nde yaptýðýmýz korsan bir eylemle protesto ettik. Saat 21.00 sýralarýnda baþlayan eylemimizde, “Kürdistan’da Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar”, “An Þoreþ An Mýrýn”, “Disa Disa Serhýldan Biji Azadiya Kurdistan”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” sloganlarý atýldý. Atýlan sloganlara, balkonlara çýkan, evlerinden aþaðý inen halk tarafýndan yoðun destek gelmiþtir. Halkýn alkýþlarý arasýnda bitirdiðimiz eylem, yaklaþýk olarak yarým saat sürdü. Ayrýca arkadaþlarýmýzýn yaptýðý sesli ajitasyonlara ise Kürt analarýnýn verdiði destek görülmeye deðerdi. Eylem sonrasýnda çevrede yoðun bir þekilde “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “An Þoreþ An Mýrýn”, “Ya Devrim Ya Ölüm” yazýlama yapýldýðýný gözlemledik. Adana’dan Leninistler

15


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Ayaklanma

ataletine, hareketsizliðine bakýp aldananlar, kendi yumuþak baþlý ve karaktersiz çevrelerinde elbette büyük dip akýntýlarýný göremezler. Býrakalým, her boydan reformistler ve onlarýn kan taþýmaktan býkýp usanmayan oportünistler, alanlara taþýdýklarý kitlelerin azlýðýna bakýp, sýkýntýlý iç geçiriþlere boðulsunlar; býrakalým, milyonlarýn henüz harekete geçmemiþ oluþunu, kendi reformculuklarýna bahane olarak kullansýnlar. Örgütlü kesimler dýþýnda kalanlarýn henüz harekete geçmemiþ olmasý, onlarýn suçu deðil. Çünkü yýðýnlar, ne denli eziliyor, hakarete uðrayýp aþaðýlanýyor; ne denli yaþamdan kovuluyor ve ekonomik yýkýmýn sonuçlarýný midelerinde, zihinlerinde ve sýrtlarýna inen coplarda hissediyorlarsa; onlar o denli devrimci iç güdülerini keskinleþtiriyorlar demektir. Bu devrimci içgüdü, ezilen, sefalet içinde boðuþan kitlelerde her zaman vardýr. Ýftar çadýrlarý önünde saatler öncesinden sýraya girenlerin sayýsýný, yardým daðýtýmlarýnda bir paket makarna için birbirlerini paralayanlarý görenler için; onlarýn devrimci içgüdülerini keskinleþtirdiðine inanmak saçma bir çeliþki gibi algýlanabilir. Diyalektiði anlamayan, devrimi de anlayamaz. Ve devrim, yaþamýn derin çeliþkileri içinde doðar. Evet, doðrudur; yalnýzca sefalet yýðýnlarý devrimci eylemlere ve örgütlere kendiliðinden sürükleyemez. Bunun ne derece doðru olduðunu dünyanýn birçok ülkesinde görüyoruz. Mýsýr, Bangladeþ, Somali gibi ülkelerde sefalet korkunç insanlýk trajedisi düzeyine ulaþtýðý halde, bu ülkelerde halen daha burjuva muhalefetin ötesinde bir yýðýnsal devrimci savaþým yok. Fakat bu durum, oralarda da, týpký bu topraklarda olduðu gibi, hareketsizlik içindeki yýðýnlarýn devrimci içgüdülerini keskinleþtirmedikleri anlamýna gelmez. Oralarda olmayan þey, devrimci ajitasyon, devrimci hedefler ve faaliyetler yoluyla, saklý bulunan devrimci içgüdüyü harekete geçirecek öznel güçtür. Bu topraklarýn reformistleri, öncelikle bu görevi reddediyorlar, sonra da “kitleler nerede?” diye feryat ediyorlar. Karaktersizlikleri, çapsýzlýklarýyla yarýþ halinde. Yýðýnlarýn içinde yeterince “patlayýcý malzeme” birikmeden, tek baþýna devrimci ajitasyonun kitleleri harekete geçirmeye yeteceðini iddia edecek kadar öznelci deðiliz. Marksizm geliþen toplumsal süreçleri baþka türlü ele alýr: partilerin devrimci enerjisinin, yaratýcý dehasýnýn, giriþkenliðinin önemini kesinkes tanýrken; bunu nesnel durumun nesnel seyrinin analiziyle; sýnýflarýn arasýnda doðan, geliþen nesnel iliþkilerin tespitiyle; sistem içi ve sistem karþýtý tüm hareketlerin yýðýnlara kazandýrdýðý tarihsel birikimle birleþtirir. Öznel gücün faaliyeti, nesnel geliþmeler tarafýndan belirlenen sýnýflararasý gerçek iliþkileri ve yýðýnlarýn toplumsal bilinç eðilimlerini hesaba katar.

KIVILCIMLAR YANGINA DÖNÜÞÜYOR Gecekondu halkýndan sonra, sýrayý öðrenciler aldýlar. Yeniden, “o eski güzel günlere” döndük. Ama bununla bitmiyor. Kürdistan’da gerilla eylemleri, altý yýl öncesinin yaygýnlýðýna kýsa sürede ulaþtý. Cenazeler kavgalara, serhýldanlara dönüþtü. Ýþçiler ve memurlar da sokaklarý hiç boþ býrakmýyorlar. Toplumun örgütlü kesimi, hemen her yerde eylemde. Bütün bu mayýnlarýn ardý ardýna patladýðý döneme bakýn!! Burjuvazinin kitleleri “AB üyeliði ve refahý” avuntusuyla pasifize etmek için var gücüyle uðraþtýðý, “ekonomide tarihi rekor”larýn ardý ardýna kýrýldýðý, enflasyonun tek haneli rakamlara düþürüldüðü bir dönem… Ve bir kez daha ortaya çýkýyor ki, kitleler, artýk burjuva demagojilerine itibar etmiyor. Onlar artýk geleceði deðil bugünü, boþ vaatleri deðil, ekmeði-özgürlüðü istiyorlar. Demagojideki bu baþarýsýzlýk, þimdiden burjuvaziyi keskin kamplara bölüyor. Bir bölümü, “azýnlýk raporlarý” hazýrlýyor, diðer bölümü bu raporu yýrtýyor. Emekçiler, burjuva denetiminden çýkýp, radikalleþtikçe, burjuva kamplar arasý çatýþmalar, sözlü tehditlerden birbirlerine karþý eylemlere doðru yol alýyor. Tepedeki bu büyük kriz, toplumu her konuda keskin, ideolojik kamplaþmalara zorluyor. Boþa giden çabalar, sadece burjuvaziye ait deðil. Ne yaptýlarsa, iç savaþý ve devrimi tasfiye edemeyen küçük-burjuva sosyal-reformistleri ve aydýnlarý, son bir çabayla “AB üyeliði ve refahý” umudunu canlý tutmaya çalýþtýlar. Burjuvazinin eline yüzüne bulaþtýrdýðýný, þimdi bu sosyal-reformistler sýrtlanýyorlar. “Sistematik iþkence yok” diyerek, adeta burjuvaziye kendilerini siper ediyorlar. Böylesi çabalar, halklarda ezilen ve her günü bir iþkence gibi geçiren geniþ emekçi yýðýnlarda, büyük hayal kýrýklýðý yaratýyor. Varsýn olsun. Böylesi hayal kýrýklýklarý, emekçilerin küçük-burjuva reformizminden kopuþunu hýzlandýrýyor.

Milyonlarýn Ýçinde Gerilen Zemberek Bu bir kopuþ anýdýr. Geniþ emekçi yýðýnlarýnýn, kararsýz, karaktersiz, yumuþak baþlý önderlerinden kopuþ anýdýr. Baþlayan, ama henüz bitmeyen ve eðer Leninistlerin çabalarý yeterli olursa, bitiþi bir zaferin müjdecisi olacak bir süreçtir bu. Nihayet en geniþ emekçi yýðýnlarýn, sonuna kadar gitmeye kararlý olanlarýn izleyebileceði, önlerine çýkan her engeli yýkma azmine kavuþabilecekleri bir dönemdir bu. Ýçine düþtükleri çukurun dibinden gökyüzünü görenler, hemen soracaklardýr, “Nerede bu sözünü ettiðiniz emekçi yýðýnlar?” Örgütlü kesim dýþýnda kalan ve sefaletin bütün insanlýk dýþý sonuçlarýný yaþayan esas büyük çoðunluðun

16

Dipten Gelen Büyük Dalga Son derece örgütlü yürütülen burjuva demagojilerine ve “deðiþim” vaveylasýna raðmen, geniþ emekçi yýðýnlarda hiç bu denli burjuva saflardan kopuþ eðilimi güçlenmemiþti. Nasýl güçlenmesin ki? IMF’nin ve emperyalist tekellerin yýkým programý hiçbir engel tanýmadan ilerlerken, onmilyonlarýn saðlýk güvencesi, emeklilik hayalleri; memurlarýn tüm güvenceleri, tek tek deðil, bir bütün halinde ve ayný anda yýkýlýrken; küçük üretici köylülere ö-


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Ayaklanma

yýlda, süregiden sert iç denen tüm sübvansisavaþa raðmen, oportüyonlar ortadan kaldýrýnizm ne cephe gerisindelýrken, gecekondulara kilerin devrimci içgüdükarþý savaþ açýlýrken; lerini harekete geçirecek vergilerin yükü bir yýlbir iktidar programý ve da iki katýna çýkarken; faaliyeti yürüttü, ne de kitlelerin burjuvaziden örgütlü-ileri kesimlerin kopma eðilimini görebir anda geniþleyen haremeyenler, yalnýzca ahketin gerisinde kalan bimaklar olabilir. 35 yýllýk lincini ilerletebildi. sert mücadeleler içinde 2001 yýlýnda hýzla geniþ emekçi yýðýnlarý, derinleþen ve etkilerini geçmiþte þu ya da bu günümüze dek arttýrarak nedenle böylesine büsürdüren þiddetli kriz, sýyük bir kopuþu gerçeknýflararasý iliþkileri de leþtirememiþlerdi. alt-üst etti. Devrimci içKimi zaman mücagüdü, o güne dek atalet dele, öylesine hýzlý bir Emekçi Halkýn Ayaklanmalarý Olaðan Hal Aldý içinde bulunan milyonladönüþümle sertleþip rý sokaklara döktü. Büyaygýnlaþýr ki, iþçi sýnýfý yük toplumsal çalkantýlar, geleneksel olandan kopuþ eðilimini ve emekçilerin bilincindeki geliþme, buna ayak uyduramaz. güçlendirir. ’70’li ve ’90’lý yýllar böylesine yýllardý. ’70’li yýllarda en geniþ kitleselliðe sahip devrimci hareket, olaylarýn hýzlý geliþimi içinde Nihayet bu eðilim, 2004 yýlýndan itibaren kendini hareket bianti-faþist bilinç temelinde yükseldi. Faþizmi bir devlet biçimi o- çiminde ifade etmeye baþladý. 1 Mayýs’ta Ýstanbul’un sýnýf bilinçlarak kavrayabilecek olgunluða ulaþamadý. Bu hareketin gerisin- li emekçileri, burjuva sendikacýlarla yollarýný ayýrarak, Taksim ade kalan bilinç, ’90’lý yýllarda da etkisini gösterdi. Gazi Mahalle- lanýný hedef göstermekle önemli bir ileri adým attý. Ýþçi sýnýfýnýn si’nde baþlayan halk ayaklanmasýnýn, bir tuðgeneralin “asker sö- en ileri bölüntüleri, artýk, kararsýz, yumuþak baþlý, karaktersiz, zü” üzerine geri çekildiði hala hafýzalardadýr. politik öncülere daha fazla dayanmak istemiyordu. Bu dönüþümKürt halkýnýn silahlý ayaklanmasýna, Türkiye iþçi sýnýfýndan de Leninistlerin devrimci 1 Mayýs politikalarýnýn etkisi tartýþýlyeterli destek gelmeyiþinin nedenlerinden biri de, bu ortalama bi- maz. Haziran ayý ise NATO’ya karþý geniþ kesimlerin harekete linçti. O güne dek kimsenin pek alýþýk olmadýðý þekilde Ulusal çekildiði bir dönem oldu. Kuþkusuz UKH’nin yeniden baþlayan Kurtuluþ Hareketi(UKH), askere karþý diþe diþ mücadele yürüttü. gerilla eylemleri, kendi çapýnda bu kopuþ eðilimini -kendi niyetBir anda muazzam geniþlik ve olaðanüstü sertlik kazanan iç salerinin tersine- güçlendiriyor. Ve sonunda, daha önce hiç bir eyvaþ, iþçi sýnýfýnýn tarafýndan kolayca kavranamadý. Tarihsel önleme katýlmamýþ Aydos emekçilerinin sermayenin saldýrýlarýna yargýlar, geleneksel olana baðlýlýk, iþçi sýnýfý ayaðýna pranga olkarþý en sert, sonuna kadar gitme kararlýlýðýný açýkça ifade eden du. öfkeleriyle görüyoruz ki, yeni ve hýzla yükselen devrimci dalga, Geleneksel burjuva düþüncesinin emekçiler arasýndaki temel toplumu sarsýyor. Bu dalga, reformcularý kendi kulvarlarýna ve toplumsal taþýyýcýsý, küçük üretici köylülük oldu. Devletten aldýðý burjuvazinin kucaðýna iterken; eylemde devrimci ama söylemde sübvansiyonlarla ayakta kalmayý baþarabilen Ýç Anadolu’nun, E- reformcu olanlarý da bir keskin tercih yapmaya zorluyor. ge’nin ve Karadeniz’in küçük üreticileri, uzun yýllar boyunca Eðilimleri Gerçeðe Dönüþtürmek Görevi karþý-devrimin oy deposu olmuþtu. Bu geri kitleler, zaman zaYine de, sözünü ettiðimiz nesnel geliþmeler, bir eðilim ifade man Kürt halkýna karþý yükseltilen þovenist kampanyalarda sokaklara döküldüler. Bu tepkiler, birçok siyasi çevrenin sosyal-þo- eder, fazlasýný deðil. Eðer devrimci sýnýf partisi, bu eðilimlerin sözcüsü ve temsilcisi olarak, iþçi sýnýfýyla ve onun özellikle en ivenizme karþý tutarlý mücadele vermelerine engel oldu ya da bu leri kesimleriyle saðlam iliþkiler kurmazsa, nesnel olgunluða vakonudaki tutarsýzlýklarýna gerekçe oldu. ran devrim, zafer yüzü göremez. Nesnel eðilimler, yalnýzca, devEmekçilerin burjuvaziyle iliþkilerinde, ’90’lý yýllarýn sert sýrimci sýnýf partisinin çalýþma alaný temizler, yoksa kendiliðinden nýf savaþýmlarý önemli dönüþümler yarattý. Burjuva partilere ve yýðýnlarla partinin buluþmasýný saðlayamaz. Devrimci azim, yaraparlamentoya olan güven eridi. Ancak, burjuva parlamentodan kopuþ, burjuva sýnýftan tam bir kopuþ anlamýna gelmez. Emekçi- týcý deha, tam da burada devreye girer. Yýðýnlarýn bize gelmesini ler arasýnda burjuva dünyasýnýn dolaylý etkileri, sendikalar ve kü- bekleyemeyiz; onlarýn devrimci içgüdülerine güvenmek, hareketsiz durumdaki öfkeyi, kendi çabalarýmýzla, ajitasyonumuz ve çük burjuva reformistleri aracýlýðýyla sürdü. propagandamýzla hareketin içine çekebileceðimiz anlamýna gelir, 15 yýllýk mücadele seyrinde, Leninistlerin her zaman devridaha fazlasý deðil. min doðrudan görevlerini ön plana çýkartmýþ olmasý, diðer devÞimdi, kitlelerle bað konusunda, Lenin’in þu öðütlerini hatýrrimci çevrelerce anlaþýlamadý. Kimi kendini beðenmiþ ukalalar, latmanýn zamaný: bu çabalarýmýzla alay etmeyi ihmal etmediler. Son 15 yýla dam“Yýðýnlarla baðlarý koru. Onlara yakýn yaþa… Onlarýn ruh dugasýný vuran, devrimci gruplarýn bir türlü reformist, yumuþak baþlý, düzen içi unsurlardan kopuþ içine girmemesi oldu. Oportü- rumlarýný bil… Her þeyi bil… Onlara yaklaþmasýný bil…Yýðýnlanist önderlik, kitlelerin önüne, dönüp dolaþýp, reform görevlerini rý anla… Onlarýn mutlak güvenini kazan…Önderler yönlendirgetirip koydu. Oysa yapýlmasý gereken, reform görevlerinden ay- dikleri yýðýnlardan, öncü-güç ise tüm emek ordusundan yalýtlanmamalýdýr… Yýðýnlara ne dalkavukluk edin, ne de onlardan korý olarak doðrudan görevlerinin aydýnlatýlmasýydý. Kýsaca, son 15 pun.”

17


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Eylem

SSK’larýn Satýlamayacaðýný haykýran emekçilerin buluþma yerlerinden biri de Vatan Caddesi’ndeki Migros’tu. Vakýf Guraba Hastanesi önünde eylem yapmak isteyen emekçiler, 11 Kasým günü saat 12.30’da Ýstanbul Emek Platformu pankartý altýnda toplandýlar. SES baþta olmak üzere iþçi ve emekçi sendikalarý, sivil toplum örgütleri ve çeþitli dergi çevrelerinin katýldýðý eyleme bizler de “Mücadele Birliði” pankartýmýzla katýldýk. Sloganlar eþliðinde Vakýf Guraba Hastanesi önüne gelen kitle, burada Filistin Lideri Yaser Arafat’ýn ölümü üzerine 1 dakikalýk saygý duruþunda bulundu. Hastane önünde sloganlar eþliðinde konuþma yapan DÝSK baþkaný Süleyman Çelebi bu ülkede sosyal bir programa ihtiyaç olduðunu, Köy Hizmetleri ve SSK’nýn satýlmak istendiðini, eðitimin, saðlýðýn paralý hale getirilmek istendiðini dile getirdi. Emekçiler olarak bu mücadeleyi kazanmak zorunda olduðumuzu, kazanamazsak sermayenin tüm ülkeyi emekçiler için bir zindan haline getireceðini söyledi. Ýstanbul Tabipler Odasý baþkanýnýn 20 Kasým’da Ankara’da yapýlacak mitinge çaðrý yapmasýnýn ardýndan eylem sona erdi. Eylem boyunca saðlýk hizmetlerinin durmasýndan dolayý hizmet alamayan hastalar arasýnda yaptýðýmýz sohbetlerde, onlara öncelikle hastanede saðlýk hizmetinin durmuþ olmasýný nasýl karþýladýklarýný sorduk. Saðlýk emekçilerinin her eyleminde, mikrofonu bekleyen hastalara yönelterek onlarýn tepkisini almaya çalýþan burjuva basýnýn aksine, hastalardan çok olumlu tepkiler alýyorduk. Hastalar da “SSK’lar satýlmasýn” diyordu. “Zaten bu haliyle hizmet alamýyoruz, hizmet yeterli deðil, özelleþirse hiç gelemeyiz” diyen hastalar, çözüm önerileri de sunuyordu: “Doktor sayýsýný, hastane sayýsýný artýrsýnlar. Bu telefonla randevu sistemini kaldýrsýnlar, haftalarca arýyoruz, düþüremiyoruz, bu yüzden hastaneye bile gidemiyoruz” diyorlar ve iktidarlara olan öfkelerini dile getiriyorlardý. EMEKÇÝLER ÝKTÝDAR ÝÇÝN SAVAÞALIM! ÝKTÝDAR DIÞINDA HERÞEY HÝÇBÝR ÞEYDÝR! BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK!

SSK’larýn Satýlmasýna Karþý Eylem

Bayramtepe’de Dergi Daðýtýmýndan… Bayramtepe’de dergimizin yeni sayýsýný daðýtýrken yaþadýklarýmýzý sizlerle paylaþmak istiyoruz: Dergi daðýtýmý sýrasýnda hiç Türkçe bilmeyen Kürt bir ana, dergi almayacaðýný söyledi, ama merak ettiði için oðlunu çaðýrdý. Oðlu 15 yaþlarýnda bir gençti ve dergiyi aldý. Annesinden 500 bin lira isterken “bu bizim dergimiz anne” dedi. Ben de dergimizin ulusal hareketin dergisi olmadýðýný belirttim. Genç arkadaþ, bizi gayet iyi tanýyormuþçasýna, “biliyorum, Mücadele Birliði dergisi” dedi, kafa sallayarak. Dergiyi genç arkadaþa ücretsiz verdim. Oradan biraz uzaklaþtýðýmda annesiyle kavga ediyor ve ýsrarla dergiyi okuyacaðýný söylüyordu. Baþka bir gün, sabah 07:00 sularýnda elimizde kalan 22. sayýmýzdan kapýaltý

18

yapmaya gittik. Çok gariban görünen bir gecekonduya gittim ve kapýnýn önüne býraktým. Ev sahibi arkamdan seslendi, yanýna gittim. “Niye bunu yere attýn?”dedi. Ben yere atmadýðýmý ve devrimci bir dergi olduðunu söyledim. O da, “zaten ben o yüzden kýzdým, orak-çekici kapýnýn önüne býraktýn, yerden alýp elbette okuyacaðým,” dedi. Yine kapý altý yaparken yoldan geçen 16-17 yaþlarýnda genç bir arkadaþ, “bu komünistlerin dergisi deðil mi? Bana da ver iþçiyim, arkadaþlarýmla okuyalým” dedi. Ben daha önce okuyup okumadýðýný sordum. Genç arkadaþ bir þey söylemedi ama gülümseyerek yoluna devam etti. Gecekonduda yaþayan bir aileye ikinci defa gidiyordum; belli ki dergiyi okumuþlardý, bana dergiyle ilgili birçok soru

sordular. Bu aileyle iliþkilerimiz oldukça geliþti, bizleri kendi çocuklarý gibi gördüklerini söylüyorlar. Her gittiðimde mutlaka dergimizi soruyorlar, özellikle eylem haberlerini dikkatle okuyorlar. Dergi daðýtýmýnda ilk kez girdiðim bir evde yaþlý bir amcayla biraz sohbet ettik. Amcanýn büyük ihtimalle okuma-yazmasý yok, fakat yine de dergiyi alýp bana beþ milyon lira verdi ve Mücadele Birliði’ni sahiplendiðini söyledi. Bu birkaç örnekte de görüldüðü gibi, eðer bizler bulunduðumuz her bölgede emekçi-yoksul halklarýmýzla baðlar kurup, iliþkilerimizi geliþtirirsek onlarýn devrimcileri nasýl sahiplendiklerini ve kucak açtýklarýný göreceðiz. Bir Y.E.Mücadele Birliði Daðýtýmcýsý


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Haber

Antep’te YÖK Protestosu 6 Kasým günü, Antep Adliyesi önünde toplanan Antepli öðrenciler, YÖK’e karþý bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdiler. Saat 12:00’da baþlayan açýklamaya biz de Devrimci Öðrenci Birliði olarak; “Yaþasýn Devrimci Öðrenci Birliði”, “Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik Özgürlük Kazanýlamaz”, “Denizlerin Yolunda YÖK’ü

Daðýtmaya”, “Akademik Özgürlük Devrimle Gelecek” yazýlý dövizlerimizle basýn açýklamasýna katýldýk. Açýklama okunan metin ve atýlan sloganlarla sona erdi. Antep’ten DÖB’lü Öðrenciler

Devrimci Basýn Susturulamaz! 10 Kasým 2004 tarihinde, Okmeydaný’nda bulunan, Yeniden Özlem Yayýncýlýk, Ýstanbul Gençlik Derneði, Ülkemizde Gençlik Gelecektir Dergisi sabah saat: 06.00 civarýnda polis tarafýndan basýlmýþ, 19 kiþi gözaltýna alýnmýþtýr. Öðlen saatlerinde konuyla ilgili bir basýn açýklamasý düzenleyen Ülkemizde Gençlik Gelecektir Dergisi’nin yaptýðý açýklamada; “… Bu sabah saat 06.00 sýralarýnda yoðun polis ablukasý altýnda; kapýlar kýrýlarak, içeriye biber gazlarý, gaz bombalarý atýlarak basýlmýþ, içeride bulunan 19 arkadaþýmýz yerlerde sürüklenerek, dövülerek gözaltýna alýnmýþtýr. Bizi baskýnlarla, gözaltýlarla, tutuklamalarla yýldýrabileceklerini sananlar yanýldýklarýný hala göremiyorlar. Biz bundan önce de defalarca basýldýk, gözaltýna alýndýk, tutuklandýk; ama mücadelemizden vazgeçmedik. Bundan sonra da vazgeçmeyeceðiz.” denildi. Gözaltýna alýnanlar, üç gün boyunca TMÞ’de tutuldular. Daha sonra çýkarýldýklarý mahkemede 2 kiþi tutuklanýrken, diðerleri tutuksuz yargýlanmak üzere serbest býrakýldýlar. Serbest býrakýlanlar, baskýn ve gözaltýnda yaþadýklarýyla ilgili 18 Kasým ’04 tarihinde Beyoðlu Adliyesi’ne giderek suç duyurusunda bulundular.

Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla Ýþçilerin emekçilerin kültürünü yaþatýp üretmeyi önüne hedef olarak koyan Ayýþýðý Sanat Merkezi , sürekli çeþitli etkinlikler gerçekleþtiriyor ve bu etkinliklerle, emekçi halký birbiriyle buluþturuyor, burjuva kültüre karþý güçlü bir cephe oluþturuyor. Kasým ayý içinde çeþitli düzenlediðimiz etkinliklerden ilki, 14 Kasým günü gerçekleþtirildi. 14 Kasým günü saat 14:00’da, “Büyük Adam Küçük Aþk” adlý filmin sinevizyon gösterimini gerçekleþtirdik. Ýkitelli halký etkinliðimize büyük ilgi gösterdi. Gösterim sonrasý Kürtçe ve Türkçe türkülerle etkinlik coþkuyla sona erdirildi. 15 Kasým günü saat 14:00’da ise, “Grup Mart Ateþi”nin müzik dinletisi gerçekleþti. Grubun dinletiden önce yaptýðý konuþma, etkinliðe katýlan insanlarý etkiledi. Hem son süreçte Ortadoðu’nun yaþadýðý sýcak savaþ, emperyalizmin katliamcý yüzü ve halklarýn üzerindeki vahþetinden ve hem de, 5 yýla yakýn bir süredir devam eden, Ölüm Orucu eylemi anlatýldý. Ölüm Orucu eylemini sürdüren tutsaklarý selamladýklarýný söyleyen Mart Ateþi Grubu, coþkulu bir müzik dinletisi verdi. 16 Kasým günü de, saat 15:00’da tiyatro ve þiir dinletisi gerçekleþtirildi. Ýkitelli Ayýþýðý Þiir Grubu’nun gerçekleþtirdiði dinleti Arapça, Kürtçe, Türkçe þiirlerden oluþuyordu. Etkinliðimize katýlanlarýn çoðunun, Kürt, Arap ve Türk olmalarýndan, kendi kültürlerinden motifler bulmalarýndan kaynaklý grubumuz çok beðenildi. Ardýndan tiyatro grubumuz sahne aldý, izleyiciler oyunumuzu çok beðendiler. Etkinlik bitimi misafirlerimizle neþeli sohbetlerimiz sürdü. Ayýþýðý Sanat Merkezi Ýkitelli Þubesi olarak yeni etkinlikler gerçekleþtireceðiz; insanýn insanca yaþayacaðý bir dünya kurmak için emekçilerin kültürünü yaygýnlaþtýracaðýz. Ayýþýðý Sanat Merkezi/Ýkitelli

19


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Okur

Devrim Mücadelesi Her Þeye Raðmen Sürecektir Deðerli Yoldaþlar, Proletaryanýn sýnýfsýz sömürüsüz iktidar mücadelesindeki sesi soluðu dergimiz Y.E.Mücadele Birliði aracýlýðý ile, hepinizi en içten devrimci duygularýmla selamlarým. Emperyalist sistemin yoðun krizler içerisinde debelendiði, krizinin derinleþtiði oranda saldýrganlaþtýðý ortamda, anti-emperyalist, anti-kapitalist güçlerin daha yoðun daha atak mücadele biçimleri örgütlemeleri gerekmektedir. Komünist ideolojinin yaratýcýlarý büyük bilim insanlarý Karl Marx ve Friedrich Engels, kapitalist sömürü sistemini ve yasalarýný tahlil etmiþ ve bu sömürü sistemini ortadan kaldýrmak için de tarihsel sorumluluðun proletaryada olduðunu ortaya koymuþlardýr. Yaklaþýk 150 yýllýk mücadele süreci içerisinde dünya proletaryasý, ilk olarak þanlý Paris Komünü ile proletaryanýn iktidarý alabileceðini tüm dünyaya göstermiþtir. Faþist Hitler Almanyasý dünya pazarýný yeniden paylaþmak ve sosyalizmi yok etmek için iþçi sýnýfýnýn iktidarda olduðu Sovyetlere saldýrmýþ ve faþist devlet terörünü Avrupa halklarýna milyonlarca cana mal olma pahasýna uygulamýþtýr.Sovyet Kýzýl Ordusu yiðitçe direniþ ve karþý konulmaz saldýrý ile zorun zoru sökeceðini dünya halklarýna göstermiþ ve Hitler faþizmini tarihin çöplüðüne atmýþtýr. 2. Paylaþým Savaþý’ndan sonra açýk iþgal yöntemleri ile halklarý köleleþtirmenin mümkün olmadýðýný gören kapitalist sistem, 1990’lara kadar siyasi yöntemlerle sömürü sistemini devam ettirmiþtir. Sovyetler’in çözülmesi sosyalist sistemin geçici olarak gerilemesi emperyalist sistemin dünya halklarýna savaþ gücünü göstermesi için bulunamaz tarihsel bir fýrsat doðurmuþtur. M.Ali Birand 32. Gün programýnda Putin’e; “Eðer Sovyetler Birliði varlýðýný sürdürseydi, Amerika, rahatlýkla Yugoslavya, Afganistan ve Irak’a saldýrabilir miydi?” diye sorduðunda Putin, “kesinlikle hayýr”, diye yanýtladý. Baþýný ABD’nin çektiði dünya emperyalizmi, yaklaþýk 50 yýldýr özlediði silah gücünü göstermek fýrsatýný, içinde bulunduðu ekonomik krizini gizleme politikasý ile bütünleþtirerek Yugoslavya, Afganistan ve Irak halklarýnýn üzerine tonajý tespit edilemeyecek yoðunlukta kimyasal ve parça tesirli bombalar atarak buldu. Küçük bir hatýrlatma; 19 Aralýk 2000 katliamýnda faþist TC’nin 20 zindana 20 binin üzerinde bomba attýðý düþünülürse, ismini belirttiðimiz ülkelere ne kadar bomba atýldýðý tahmin edilebilir. Günümüzde ABD emperyalizminin yandaþý devletlerle beraber, Irak halkýna saldýrýlarý, kendilerinin de deyimi ile ikinci bir Vietnam yaratmýþtýr. Ortadoðu’da Filistin ve Irak halklarý emperyalist teröre, canýný diþine takarak karþý koymakta ve gerilla taktikleri ile iþgalci askerleri Irak’taki üslerine hapsetmektedirler. Irak’ta hareket

20

alaný daralan iþgalci güçler, yenilgiyi kamufle edebilmek için alelacele bir seçim ve yeni kukla hükümet oluþturarak Vietnam’ý çaðrýþtýran kaçýþ yerine usulüne uygun bir geri çekilme planý peþindedirler. Üzerinde Yaþadýðýmýz Topraklara Gelince… Kürt siyasal hareketinin varolan sistem içerisinde sosyal demokrat role soyunmasý ve bil cümle reformist düzen solunun bu politikaya balýklama atlamasý, geliþen devrimi bir süre oyalamayý baþarsa da durdurmaya yetmeyecektir. Sistem, dönem dönem sözcüleri aracýlýðý ile kendileri için en iyi Kürt’ün ölü Kürt olduðunu devamlý vurgulamaktadýr. Nuriye Kespir þahsýnda, ölü Kürt isteyen AB emperyalizmi, Zanalarýn þahsýnda uysallaþmýþ Kürt isteyerek, tam anlamý ile havuç sopa politikasýný Kürtler üzerinde uyguluyorlar. ... Ýlkel Kürt milliyetçiliðinin temsilcisi Kürt Pen baþkaný Haydar Iþýk, ABD emperyalizmi tarafýndan kabul edilmenin hayali ile yanýp tutuþmaktadýr. Yazýsýnda “dað bize gelmiyorsa biz daða gidelim” diye görüþ belirten H.Iþýk, ABD emperyalizminin Osman Öcalan’ý tercih etmesine hayýflanmaktadýr. Kapitalizmin anayurdu Avrupa’dýr, serpilip geliþtiði yer ABD’dir herkesin de pratik yaþamda gördüðü gibi emperyalizm özgürlük deðil egemenlik ister. Þimdi üçüncüsü yaþanan tüm paylaþým savaþlarýnýn amacý dünyadaki yeraltý yerüstü zenginlik kaynaklarýnýn tek baþýna gasp edilmesi ve dünyadaki emekçi halklarýn yaratýðý zenginliklere el konulmasýdýr. Ulusal kurtuluþ mücadelesini yürütenlerin çözümü, emperyalist ülkelerde aramalarý, en hafif tabiriyle siyasal körlüktür. Bunlarýn yaný sýra siyasal iktidar mücadelesini bilinmez geleceðe erteleyen ortalama sol hareket, sýnýflar mücadelesini burjuvaziyi teþhir etmeye indirgeyerek düzen solculuðu görevini yerine getirmektedir. Zindanlardaki ölüm orucu eylemini suskunluk içerisinde boðma konusunda burjuvaziden geri kalýr yanlarý yoktur. Ama tüm karþý çabalara raðmen zafer savaþanlarýn olacaktýr. Türk ve Kürt reformistlerin mücadeleyi pasifize etme çabalarý, devletin karþý-devrimci terörü, geliþen sosyalizm mücadelesini durdurmaya yetmeyecektir. Çünkü bizler biliyoruz ki: Devrimciler ölür ama devrimler sürer YAÞASIN KÜRT TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Y.E. Mücadele Birliði Okuru/ Stuttgart NOT: Okurumuzdan e-posta yoluyla ulaþan mektubu, yerimizin azlýðýndan dolayý kýsaltarak yayýnlýyoruz.


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Kadro dünya” arayýþýnýn baþlamýþ olmasý, varolanýn ömrünü tükettiðini kanýtlýyor. Emperyalist-kapitalist sistemin çeliþkileri o denli yoðunlaþtý ki, en iflah olmaz kötümserler bile “yenilgiye yenilmemek”ten, “devrimin güncelliði”nden bahseder oldular. Milyonlarca insaný yeni bir dünyanýn kuruluþu için harekete geçiren þey tüm dünya da hýzla olgunlaþmakta olan devrimci durumdan baþka bir þey deðildir. Bugüne kadar devrimden hep soyut bir þey olarak bahsedenlerin bir anda devrimi dokunabilecek kadar yakýnlarýnda hissetmelerinin nedeni, onlarý böyle düþünmeye iten nesnel zeminin yakýcýlýðýdýr. Þimdi artýk kapitalizme karþý zafer kazanmaktan bahsetmenin zamaný. Elbette bu tarihsel süreç içinde kaçýnýlmaz bir aþamaydý; ama þimdi artýk bu çok daha somut elle tutulur bir hal aldý. Dünya üzerindeki tüm ekonomik, sosyal ve siyasal geliþmeler kapitalizmin yolun sonuna geldiðini gösteriyor. Ancak elbette kapitalizm kendiliðinden yýkýlýp tarih sahnesinden çekilecek deðildir. “Kapitalizme karþý zafer kazanmak” diyor Lenin, “öncü (komünist) parti, devrimci sýnýf (proletarya) ve kitleler, yani emekçilerin ve sömürülenlerin tümü arasýnda doðru iliþkilerin kurulmasýyla gerçekleþebilir. Sadece Komünist Parti, eðer devrimci sýnýfýn gerçekten öncüsü ise, bu sýnýfýn seçkin temsilcilerinin tümünü içine alýyorsa, eðer sebatlý devrimci mücadelenin deneyimi ile eðitilmiþ ve çelikleþmiþ, tamamýyla bilinçli ve sadýk komünistlerden meydana geliyorsa ve eðer kendisini sýnýfýn bütün hayatýyla ve bu yoldan sömürülen kitlelerin tümüyle ayrýlmaz bir þekilde baðlamayý ve bu sýnýfýn ve bu kitlelerin güvenini tamamen kazanmayý baþarmýþsa(abç) ancak böyle bir parti, kapitalizmin bütün güçlerine karþý giriþilecek nihai,en amansýz ve tayin edici mücadelede proletaryaya liderlik etme yeteneðine sahiptir.” (Kitle Ýçinde Parti Çalýþmasý; Ekim Yayýnlarý S.117) Elbette yýðýnlara önderlik etmek ve kapitalizme karþý zafer kazanmak hiç kimseye bahþedilmiþ bir misyon deðildir. Bu, ancak büyük bir emek, özveri sonucu kazanýlabilecektir. Hiç kimse doðru bir ideoloji ve politikanýn temsilcisi olmanýn tek baþýna devrime önderlik etmeye yeterli olacaðý iyimserliðine kapýlmamalýdýr. Doðru ideoloji ve politikalar yýðýnlara taþýnýp, yýðýnlar bu ideoloji ve politika etrafýnda örgütlenmezse soyut bir düþünce olarak kalýrlar. Yýðýnlarýn kendi siyasal deneyimleri onlarý belirli bir yöne doðru götürür ama onlara siya-

YIÐINLARA ÖNDERLÝK ETMEK S ýnýflar mücadelesinin geldiði aþamada, þimdi yapýlmasý gereken en önemli þey bir kadronun kendisini ve kolektifi devrime hazýrlamasýdýr. Kolektifin her bir kadrosu, hangi çalýþma alanýnda olursa olsun önüne çok somut hedefler koymalý ve her günkü rutin iþleyiþi aþarak kendini yenileyebilmelidir. Lenin, “bir parti içinde örgütlendikten sonra ikinci aþama devrim için hazýrlanmayý öðrenmektir” diyor. Bugün, devrim için hazýrlanmak, asla tek boyutlu bir eylem olarak ele alýnmamalýdýr. Burada bahsi geçen bir kadronun teorik ve pratik anlamda kendisini devrim için yetiþtirmesidir. Yýðýnlara önderlik edecek bir parti ancak böylesi kadrolara sahip olursa baþarýya ulaþabilir. “Yýðýnlara önderlik etmek” salt bir iddia düzeyinde kalmamalýdýr. Bu adamakýllý pratik bir süreçtir. Devrimci dönemlerde hiçbir toplumsal olay baþlamak ve geliþmek için öncülerin hazýrlýk düzeyini gözetmez. Her kim ki ayaklanma ve devrim sürecini tek bir eyleme indirgiyor, o büyük bir yanýlgý içerisindedir. Elbette devrim bir anda baþlayacak ve giderek geliþme gösterecektir; ama devrime önderliði sadece onun geliþini öngörmüþ olanlar deðil, ayný zamanda kendini ona göre hazýrlamýþ olanlar yapacaklardýr. Bu dönemde yeterince hazýrlýklý olmayanlar tüm teorik ve pratik birikimlerini bir ayaklanma ve devrimin geliþimine göre ayarlamayanlar bocalayacak, yýðýnlara ne söyleyeceklerini, onlarý nasýl çekip çevireceklerini bilmeyeceklerdir. Bugün yaþamýn sonsuz yeþil aðacýný görüp ona göre bir ayaklanma ve devrime hazýrlanmaktansa, “yenilgi”nin teorisini yapýp gri bulutlar arasýnda dolaþmayý tercih edenler, bir devrim aný geldiðinde cephaneliklerinde hiçbir þey olmadýðýný göreceklerdir. Halbuki, yaþam devrime doðru akmaya devam etmektedir. Emperyalist-kapitalist sistemin tüm dünya üzerinde yaþadýðý bunalým, kendisini deðiþik þekillerde ortaya koymaktadýr. Artýk hiç kimse kapitalist sistemin gelecek on yýlý için iyimser tahminlerde bulunamýyor. Tam tersine herkes onlarca olayýn açýk bir þekilde gösterdiði sistemin iflasýnýn farkýnda. “Yeni bir

21


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Kadro si iktidar hedefi gösterilmezse bu hareket de düzen sýnýrlarý içinde sönümlenir. Demek ki, bir devrimin olabilmesi, kapitalizmin bir devrimle yýkýlabilmesi için yýðýnlarýn kendiliðinden gelme eylemleri ve bu eylemlerin içinde yer alýp onlara asýl hedefi gösterecek devrimci bir parti gerekiyor. Yýðýnlarýn içinde olmadan, onlarýn gündelik sorunlarýyla ilgilenmeden, onlarla en sýký baðlarý kurmadan yýðýnlara önderlik etmek mümkün deðildir. Yýðýnlarla kurulan iliþkiler olduklarý noktada býrakýlýrsa, çevremizde bulunan insanlar hýzla dönüþtürülüp örgütlü iliþkiler haline getirilmezse, sadece onlara ideoloji ve politikalarýmýzý anlatmýþ olmamýz bir þey ifade etmez; hatta su üzerine yazýlan yazýlar gibi bir müddet sonra silinip gider. Doðru ideoloji ve politikalarýn temsilcisi olan parti, hýzla onlarca kadrosunu yýðýnlarýn arasýna göndermeli, her fabrikada, her evde, her iþyerinde örgütlenme çalýþmasý yapmalýdýr. Yýðýnlara önderlik edebilmek için her þeyden önce, “halkýn devrimci enerjisi”ne güvenmek gerekiyor. “Halkýn devrimci enerjisi”, onlara dýþarýdan taþýnan bir þey deðildir. Bütün devrimlerin itici gücü olan ekonomik nedenler, kapitalizmin krizi devam ettiði sürece, yýðýnlarý arkasýndan tarihsel eylemlerine doðru itmeye devam edecektir. Ve bu nesnel zemin olduðu sürece küçük bir partinin dahi devrime önderlik etmesi mümkündür. Tabi eðer bu parti, yýðýnlara önderlik etmek için tüm gücüyle çalýþýyor, yaratýcý çabasýyla kitlelerin gözünü dolduruyorsa. Bazý zamanlar “kitle” sevdasý devrimci çalýþmanýn önünü týkayabilmekte, bazý zamanlar ise “kitleler” olmadan da devrimin yapýlabileceði þeklinde bir düþünce uç verebilmektedir. Adýný tam olarak koymak gerekirse, her iki düþüncenin de çýktýðý nokta, halinden memnun olmadýr. Ya yeterince kitleye sahip olunmadýðý için eyleme geçmede ayak sürüme ya da sadece varolanýn her þeyi yapmaya yeteceðini sanma gibi bir aþýrý güven. Her iki yaklaþým da devrime önderlik iddiasýndaki bir partiyi statükoculuða, durduðu yerde durmaya itecektir. “Bu (‘kitleler’ bn.) mücadelenin niteliðindeki deðiþikliklere göre deðiþen bir kavramdýr” diyor Lenin, “mücadelenin baþlangýcýnda, sadece gerçekten devrimci birkaç bin iþçi, kitlelerden söz etmeyi

22

mümkün kýldý. Eðer parti sadece kendi üyelerini deðil, dýþýndakileri de mücadeleye çekmeyi, ayrýca partisizleri de ayaklandýrmayý baþarýrsa, kitleleri kazanma yolunda demektir… küçük bir partinin bile… siyasi geliþmenin sürecini iyice inceledikten ve partisiz kitlelerin hayatýný ve geleneklerini iyice tanýdýktan sonra, uygun bir anda devrimci bir hareket yaratabilmeleri mümkündür… Böyle bir anda, böyle bir parti, sloganlarýyla çýkar ve milyonlarca iþçiyi peþinden sürüklemeyi baþarýrsa, bir kitle hareketi elde edilir. Devrimin çok küçük bir parti ile baþlatýlabileceðini ve muzaffer bir sonuca ulaþtýrýlabileceðini bütünüyle reddetmem.” (age. sf.162-163) Lenin’in bu sözlerinden öðrenilecek çok þey var gerçekten. Üzerinde dikkatle durulduðunda görülecektir ki, kitlelere ulaþmak sanýldýðý kadar zor deðil. Hele de bugün “partisiz kitlelerin” hayatýnda her gün her saat kapitalizmin yýkýcý etkileri yaþanýyorken. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin yapmasý gereken, çalýþma temposunu kat be kat artýrmaktýr. Hiç kimsenin partiyi görmezlikten gelemeyeceði bir konuma ulaþmaktýr. Her yerde partinin çalýþmalarýný gören yýðýnlar, zamanla aradýklarýný, beklediklerini bulduklarýný düþüneceklerdir. Denizlerin yoldaþlarý olarak Leninistler, bu konuda þanslýdýrlar. Gittiðimiz insanlar bizim Denizlerin yoldaþlarý olduðumuzu duyduklarýnda, bize kapýlarýný açmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Ýþçiler ve emekçiler, Denizlerin yoldaþlarýný yanlarýnda görmekten her zaman hoþnut olacaklardýr. Elbette yýðýnlarýn arasýnda Leninistlerin her hareket ve davranýþlarýyla bu ada layýk olmalarý gerekiyor. Her þeyden önce de cesaretli çýkýþlarýyla, sýnýflar mücadelesinin her aþamasýnda proletaryanýn ve devrimin çýkarlarýný en baþa koymalarýyla. Bizim artýk hiç kimseyi beklemeden mücadelenin en ön saflarýna fýrlamamýz gerekiyor. Her konuda kurumsallaþmayý, her þeyin hiçbir aksama olmadan yapýlmasýný beklemek hayalcilik. Bir an önce mükemmeliyetçiliði býrakýp olanca gücümüzle yýðýnlarýn arasýna girmeliyiz. “Kitlelerin derinliklerine inmek”, “kitlelerle daha sýký baðlar kurmak”, durduðumuz yerde olabilecek bir þey deðildir. Yýðýnla-

ra önderliði, yýðýnlarýn içinde ve onlarýn bir adým önünde savaþan parti yapacak. Açýk ki, cesareti ve kararlýlýðýyla öne çýkan parti, devrime önderlik edecek. Þimdi biz, kabuðumuzu kýrmýþ olmanýn ek sorunlarýyla karþýlaþabiliriz. Geniþlediðimiz için, hiç kimse iþimizin kolaylaþacaðýný sanmamalýdýr. Her bir Leninist kadronun eskisinden kat be kat daha fazla çaba sarfetmesi gereken bir dönemden geçiyoruz. Kadrolarýn yetkinleþmesi, kadro adaylarýnýn hýzla geliþmesi gerekiyor. Kadro sorunu, bir nitelik sorunudur. Bizim nitelikli, kendini her konuda yetiþtirmiþ kadrolara ihtiyacýmýz var. Ancak nitelikli kadrolara sahip bir parti, yýðýn hareketine önderlik edebilir. Yýðýnlar bir kez harekete geçtiler mi, etraflarýnda onlara cesaret, bilgi ve deneyimle önderlik edecek insanlarý arayacaklardýr. Ýþte o anda onlarla çok daha öncesinden iliþki kurmuþ olan Leninist kadrolar öne çýkacak ve ne yapmalarý gerektiðini, bir sonraki adýmýn ne olmasý gerektiðini onlara göstereceklerdir. Yýðýnlarýn arasýna sadece onlara propaganda yapmak amacýyla gitmemeliyiz. Asla politik duygularý aktarmakla yetinmemeli, onlarýn gündelik yaþamýna nüfuz etmeliyiz. Týpký Sverdlov gibi, yanlarýna gittiðimiz insanlarýn yaþamlarýyla bütünüyle özdeþleþebilmeli, herkese söyleyebilecek dostça bir söz bulabilmeliyiz. Bugün, yýðýnlarýn düzenden duyduklarý hoþnutsuzluk had safhadadýr. Milyonlarca insan, yaþamlarýnda sürekli bir geriye gidiþin farkýnda. Varolan düzenden beklentileri hýzla tükeniyor. Kapitalist sistemin milyonlarca iþçi ve emekçiye verebileceði hiç bir þey kalmadý. Özelleþtirme ve sosyal haklarýn hýzla budanmasý sonucu milyonlarca insan, “gelecek kaygýsý” ile yatýp “gelecek kaygýsý” ile kalkýyor. Sorunlarýna bu sistem içinde çözüm bulamayan bu insanlar, mutlaka “sonuç alýcý eylem”e yöneleceklerdir. Devrim, kapýlarýn eþiðinde bu insanlarýn sokaða çýkmasýný bekliyor. Yýðýnlara önderlik etme iddiasýnda olan partinin, þimdi onlara bu adýmý attýrmasý, eþiði aþtýrmasý gerekiyor.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.