ÝÞÇÝ EYLEMLERÝNÝN DEVRÝMCÝ SONUÇLARI Toplumu her noktasýnda sarsan sýnýf mücadelesi, þiddetini her gün biraz daha arttýrýyor. Her toplumsal iliþki, tarihin devinim gücü olan sýnýf mücadelesinin etkisiyle biçimleniyor. Mevcut sýnýfsal güç iliþkileri, her noktasýnda deðiþime uðruyor. Cepheleri tüm dünya olan bu savaþým, çökmekte olan eski toplumsal sistemle, insanlýðýn tek kurtuluþu olan yeni dünya arasýndaki bir savaþýmdýr. Bu savaþýmýn Türkiye’deki görünümünü ele alalým. Türkiye tekelci sermayesi, kapitalist dünyanýn tekelci kaptanlarýnýn, her yerde, iþçi sýnýfýna karþý baþlattýðý yeni saldýrý dalgasýnýn da desteðiyle, emekçi sýnýflara yönelik her alanda, þiddetli bir saldýrýya geçti. Tekelci sermaye güçleri, her seferinde, iþçilere ve tüm emekçilere karþý yeni bir ekonomik baskýyý gündeme getiriyor; politik iktidarlar da, bunlarý karara baðlýyor. Sistemin iþleyiþi bu þekilde oluyor. Bu iþleyiþe göre, sermaye asýl belirleyici gündemi oluþturur, politik iktidar da onu uygulama alanýna sokar. Politik iktidar (devlet iktidarý) emperyalizmin ve iþbirlikçi tekelci sermayenin emekçi kitlelere dikte ettirdiði kararlarý sonuca baðlamak ve uygulamak için cumhuriyet tarihinin en yoðun çalýþmasý içerisindedir. Bu, emekçi halk kitleleri üzerindeki burjuva baskýsýnýn da en uç noktaya kadar götürülmesi demektir. Yeni olarak Sosyal Sigortalar Kurumu’nu ortadan kaldýran yasa çýkartýldý. Bu, son da olmayacaktýr. Çünkü iþbirlikçi tekelci sermaye yüzyýl savaþýnda, elde ettiði sonuçlarla yetinmek istemiyor. Bütün sonuçlarý almak için, saldýrýlarýný sürdürecektir. Zaten, emekçi sýnýflar, yeni saldýrýlarýn olacaðýný biliyor. Emekçi kitleler kapitalistlerin yönelimini derinden kavradýðý için, eyleme geçmeyenleri uyarýyor, mücadeleye çaðýrýyor: “Sýra sana gelecek!” Ayný saldýrýlarla yüz yüze kalan her emekçi topluluðu eyleme geçerek, diðerlerine ayný çaðrýyý yapýyor. Emperyalizmin ve iþbirlikçi sermaye güçlerinin kararlarýna ve baskýlarýna boyun eðmeyen ve teslim olmayan emekçi kitleler dalga dalga eyleme geçiyor. Saldýrýlar süreklilik gösterince, emekçi eylemleri de süreklilik gösterdi. Denebilir ki, uzun yýllarýn en yaygýn, en yoðun ve bu kadar süreklilik gösteren eylemleri yaþandý. Bu da doðaldýr; her ölüm-kalým çizgisinde sýnýflar savaþýmý, en açýk, en yoðun ve en þiddetli dönemine girer. Proletaryanýn kapitalistlere karþý sýnýf savaþýmý yalnýzca tek tek sorunlarda ve belli alanlarda sürmüyor; bu savaþ çok daha karmaþýk ve zengindir. Bir taraftan, bir grup iþçinin tek tek kapitalistlere karþý ekonomik mücadelesi yürütülürken; diðer taraftan, iþçilerin bir sýnýf olarak harekete geçtiði politik eylemler gerçekleþiyor. Ýþçilerin hem ekonomik mücadelesi hem de politik mücadelesi kapitalizmden, onun saldýrýlarýndan kaynaklandýðý için; proletaryanýn sýnýf savaþýmý, bir bütün olarak kapitalist sisteme karþý bir savaþým olarak geliþiyor. Proleter sýnýf savaþýmý, doðasý gereði de ancak bu þekilde geliþebilir. Kapitalistlere karþý mücadelelerde baþarý daha sýk görülüyor. Kararlý, direngen bir mücadele veren iþçiler, kapitalistleri dize getirebiliyor. Fakat, iþçilerin bir sýnýf olarak kapitalist sýnýfa karþý harekete geçtiðinde, yani kapitalistlerin politik iktidarýna karþý mücadelede ayný baþarý söz konusu olmuyor. Politik iktidarýn kararlarýna karþý, bir sýnýf olarak harekete geçmek yetmiyor, daha güçlü, aktif ve etkin yöntemler gerekiyor. Ýþçi sýnýfý ancak militan devrimci yöntemlerle sonuç alabilir. Mücadele bu düzeye çýkmadýðý sürece, bir sonuç beklenmemeli. Ýþçiler büyük kitleler halinde sokaktayken bile hükümet, emekçilere saldýrý yasalarýný meclisten geçirebiliyor. Ýþçi-
lerin her yerde ayaða kalkmalarý yine de, hükümeti durdurmaya yetmiyor. Ýþçilerin eylemleri, burjuva sendikacýlýðýn, sosyal-reformizmin ve oportünizmin barikatlarýný aþtýðý zamanlar bile, durumu genel olarak deðiþtirmiyor. Ýþçiler, sýk sýk bir sýnýf olarak harekete geçtiði zaman dahi, ekonomik yýkýmlarýný durduramýyorlar. O halde sorunun karmaþýklýðýný anlamak için, daha bütünlüklü ve temeline bakmamýz gerekiyor. Öncelikle
dünyaya bir göz atmalýyýz. Avrupa’yý ele alýrsak, orada da bize benzer bir durumun olduðunu göreceðiz. Hükümetlerin gündeme getirdiði ya da yaþama geçirdiði kararlarda, iþçilerin onca eylemlerine karþýn, bir deðiþiklik olmuyor. Oysa ki, Avrupa iþçi sýnýfý, son yarým yüzyýlýn en yaygýn ve en yoðun eylemlerine baþvuruyor. Her seferinde onbinler, yüzbinler hatta milyonlar ayaða kalkýyor. Fakat hiçbir Avrupa hükümeti geri adým atmadý. Sadece iþçiler deðil, tüm halk kitleleri abluka ve kuþatma altýna alýndý. Bu yüzden de sadece iþçiler deðil, daha geniþ halk kitleleri sürekli eylem halinde. Fakat sonuç orada da deðiþmiyor; emekçiler uzun bir tarihi süreç boyunca büyük mücadelelerle elde ettikleri ne varsa, bir bir yitiriyorlar. Avrupa’da da sýnýf mücadelesinin baþka yönde bir geliþimiyle karþý karþýyayýz. Farklý bir görüntü Latin Amerika’da ortaya çýkýyor. Orada geniþ halk yýðýnlarý hükümetlere geri adým attýrabiliyor; bununla da yetinmiyor, daha ileri gidip hükümetleri deviriyor (Arjantin) ya da kendilerine bir nefes aldýracak halkçý iktidarý kurabiliyorlar (Venezüella). Sýnýf mücadelesi tüm Latin Amerika’da bütün þiddetiyle sürüyor. Kitleler bu mücadeleleriyle sýnýrlý da olsa sonuç alabiliyor. Bunun temelinde: Birinci olarak, kitle mücadelesinin uzun yýllar süren gerilla mücadelesinin birikimlerine dayanmasý; ikincisi, sýk sýk devrimci yöntemlere baþvurmasý (sokak savaþlarý, ayaklanma, barikat, silahlý eylemler vb.), üçüncü olarak, burjuva barikatlarýndan önce karþýlarýna dikilen içerdeki uzlaþmacý barikatlarý aþabilmiþ olmalarý ve dördüncü olarak da, bu mücadelenin bir ölüm-kalým mücadelesi olduðunu kavramýþ olmalarýdýr. Latin Amerika’da, kendilerine biraz nefes aldýrtan hükümetlerin olduðu yerlerin dýþýnda, genel olarak alýnan sonuçlar çok kýsa sürüyor ve genel gidiþat deðiþmiyor: Halk kitlelerini bekleyen daha büyük yýkým ve daha derin bir yoksulluktur. Bu durumda bazý genel sonuçlar çýkarabiliriz. Birinci sonuç: yapýlan onca eyleme raðmen, iþçilerin hiçbir sonuç alamamasý karþýsýnda burjuvazi, bu eylemleri boþa yapýlmýþ, anlamsýz ve umutsuz eylemler olarak görebilir ve böyle yansýtabilir. Fakat kazanmak isteyen, kurtuluþunu gerçekleþtirmek isteyen bir sýnýf (iþçi sýnýfý) soruna baþka biçimde bakar. Proleter sýnýf bu eylemleri, sonuç almasa da, toplumsal kurtuluþ için, emekçileri birleþtiren, örgütleyen ve hazýrlayan eylemler olarak görür ve büyük önem verir. Ýkinci sonuç: iþçilerin yüzyýllarca süren iç savaþlarla elde ettiði haklar, þimdi ellerinden alýnýyor. Bu haklarý yeniden elde etmek, sistemi yýkma savaþýmýna sýký sýkýya baðlanmýþtýr artýk. Devrime baþvurma düþüncesi, emekçi sýnýflar arasýnda her geçen gün daha fazla taraftar buluyor ve güç kazanýyor. Üçüncü sonuç: kapitalistlerin, iþçilere karþý baþlattýðý savaþ, tüm dünyada, ayný dönem içinde sürdürülüyor. Bu, dünyadaki tüm kapitalist güçlerin ittifak halinde yürüttükleri bir saldýrýdýr. Saldýrý, iþçilerin mevzilerini ve örgütlülüklerini daðýtarak, en aðýr baský koþullarýnda, en yüksek sömürüyü amaçlýyor. Saldýrý, küresel iç savaþ biçimini almýþtýr. Bu da, iþçi sýnýfýnýn enternasyonal dayanýþmasýný, kaynaþmasýný ve birliðini zorluyor. Bu yöndeki giriþimler daha bir yoðunluk kazanýyor. Ülkelerde yapýlan eylemlerin yönü uluslararasýlaþmaya doðrudur. Proletaryanýn sýnýf savaþýmýnda, bu sonuçlarýn bile ortaya çýkýyor olmasý, baþlý baþýna devrimci sonuçlara yol açacaktýr. C.DAÐLI
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
3
KUZEY VE GÜNEY ULUSÇULUÐU
30 Ocak Irak seçimleri yaklaþtýkça, Ankara’da toplanan zirveler, birbirinin ardý sýra gelmeye baþlýyor. Önce Armitage, þimdi de Abizaid, Irak yöneticileriyle Türkiye’nin yöneticilerini buluþturup, hesaplar, beklentiler ve planlar üzerinde pazarlýklar yaparak, geleceðe dönük politikalar oluþturuyorlar. 30 Ocak seçimlerinin, halk savaþçýlarý tarafýndan ne derece geçersiz kýlýnacaðý; ya da bu seçimlerin tehdit, hile ve baskýlarla bir halkýn iradesinin çalýnmasýnda ne denli bir garabet zirvesi olacaðý gerçekleri bir yana, Güney Kürdistan için yeni bir döneme iþaret ediyor. Bu seçimlerle birlikte, 14 yýldýr fiili olarak varlýðýný sürdüren Güney’deki devlet kurumlaþmalarý, artýk bundan sonra, uluslararasý toplum denilen sermaye dünyasý tarafýndan, resmi sýfatlarýyla kabul edilecek. Örnek olsun: Bugüne dek, Irak hükümet temsilcisi olarak kabul edilen Hoþyar Zebari eðer seçilirse, Kürdistan hükümet temsilcisi resmi sýfatýyla dünyayý dolaþacak. Türkiye’nin bu resmi sýfatý kabul edip etmemesi, hiçbir þeyi deðiþtirmeyecek. Bu yeni durum eski dengeleri sarsýyor, yeni dengeler gerektiriyor. Bülent Ecevit, bu durum karþýsýnda, 80 yýllýk TC geleneðinin sözcülüðünü yapýyor ve “Musul vilayetini almak, Atatürk’ün vasiyetidir” diyerek ortaya çýkýyor. Genel Kurmay, bölgedeki her geliþmeyi “not ederek”, askeri gücünü orada tahkim etmenin yollarýný arýyor. Dahasý, Güney’deki geliþmelerin Kuzey’e yansýmamasý için neler yapýlacaðýna dair, toplantý üzerine toplantý yapýyor. Güney’deki geliþmelerin Kuzey’i etkilediði bir gerçek. Ama bu etkilenmenin niteliðini anlamak için, önce Güney’deki siyasal partilerin sýnýfsal konumuna ve 30 Ocak sonrasý resmileþecek olan Güney’deki devletin gerçekte ne olduðuna bakmalýyýz.
Güney’in Egemen Sýnýflarý ve Politik Karakterleri Talabani ve Barzani, Kürt ulusunun çýkarlarý göz önüne alýndýðýnda, “ilkel-milliyetçi” bile deðiller. Onlarýn adlarýndaki yurtseverlik, kendi dar burjuva çýkarlarýna maskedir. Ulusal kurtuluþlara geçmiþte öncülük eden burjuvalar, kendi sýnýf çýkarlarýný tüm topluma egemen kýlmak amacýyla da olsa, ulusun özlemlerine öncülük etmiþlerdi. Fakat Güney’in PDK-YNK partileri, gerici burjuva ittifaký içindeler. ABD emperyalizmiyle, Iraklý iþbirlikçi burjuvalarla, bölge halklarýný kafeslemek için ittifak halindeler. Talabani-Barzani, çaðýmýzýn bütün burjuvalarý gibi iþbirlikçigerici karaktere sahiptirler. ABD bölgeden çekilip onlarý sahipsiz býraktýðýnda, halký býrakýp kaçmaya hazýrdýrlar. Týpký ’91 yýlýnda yaptýklarý gibi. Bugün Güney halký üzerinde hala egemenlerse, emperyalizmden aldýklarý destek sayesindedir. Baþta Türkiye, bölgenin gerici devletleri de Talabani-Barzani’yi dolaylý yolardan desteklediler. ’91 yýlýnda halk hareketi, bu partilerin denetimi dýþýnda patladý. Emperyalist ABD, geliþmelerden korktuðu için Saddam’a ayaklanmayý bastýrmak için yol verdi. Geliþmeler dünya çapýnda bir etki yapýnca, ABD alelacele bir kararla bölgeyi Saddam’ýn uçaklarýna yasakladý. Ankara’daki hükümet ise, Güney halkýnýn ayaklanmasýný kontrol altýna alsýn diye, alelacele Talabani ve Barzani’ye, diplomatik pasaportlar ve para verdi. On-
4
lar, bu gerici ittifakýn desteði sayesinde Güney halkýnýn devrimci ayaklanmasýný soðutarak, kendi burjuva çýkarlarýna baðladýlar. PDK ve YNK, federalizmi, bölge gerici ülkelerinin ve emperyalizmin çýkarlarý için savunuyor. Çünkü Güney halký daha ilerisini istiyor. Güney halký kendi kaderini özgürce belirlemek istiyor, referandum talep ediyor. Ve bu hak kendilerine tanýnmadýkça, Güney halký arasýnda emperyalizme güvensizlik ve baðýmsýzlýk eðilimleri güçleniyor. Baðýmsýzlýk þiarýyla ayaða kalkan Güney halký, bölge gericiliðini yýkýmlara sürükler. Ýþte bu nedenle federasyon, Kürt halkýnýn özgürlük hakkýnýn önüne çekilen bir settir, onlar için bir yemdir. Güney Kürdistan halký, ABD ve Irak’ýn, PDK-YNK arasýnda, kapalý kapýlar ardýnda kotarýlan bir federasyon istemiyor; buna yalnýzca kendisi karar vermek istiyor; kendi kaderinin oylanacaðý bir referandum için bastýrýyor. Bu amaçla Güney’de toplanan milyonlarca imza, geçen yýlýn sonunda BM’ye sunuldu. Fakat BM, bu imzalarý hasýr altý etti. PDK-YNK, federasyonu, ABD iþgaline destek olabilmek için istiyor. Çünkü baþka türlü Güney halkýný böyle bir iþgale karþý en azýndan tarafsýz hale getiremezlerdi. Öte yandan, 30 Ocak’tan sonra yürürlüðe girmesi beklenen federasyon, Kürt halkýnýn on yýldan fazla fiili olarak sürdürdüðü özerklikten çok daha geri bir statüko taþýyor. Örneðin bugüne dek tek taraflý olarak tanýnan bölge parlamentosuna ait veto hakký, çok taraflý hale geliyor. Böylece, bölge parlamentosunun kendi içinde aldýðý kararlarýn, en baþta Baðdat’taki merkezi hükümetçe ya da diðer eyalet yönetimlerince veto edilmesinin önü açýlýyor. Özgürlük hakký elinden alýnan Güney halký, böyle bir federasyonlaþmayla fiilen felç edilirken, bunun esas sorumlularý olan PDK-YNK, bu yolla hem emperyalizmi hem de bölgenin en güçlü gerici müttefiki olan Türkiye’yi rahatlatmýþ oluyor. Türkiye’nin PDK-YNK ile tek anlaþmazlýk noktasý Kerkük’tür. Hem bu kent üzerinde tarihten miras ilhakçý emellerinin olmasý, hem de bu kente sahip olacak bir Kürt iradesinin ekonomik açýdan daha güçlü olacaðýný bilmesi, Türk egemen burjuva sýnýfý rahatsýz ediyor. Türkiye’nin yöneticileri, ekonomik yönden kendisine baðýmlý olduðu sürece, Güney’deki federal yapýya çoktan razý olmuþtur. Son 15 yýlda, Habur Sýnýr Kapýsý’yla yarattýðý bu baðýmlýlýk sayesinde, Güney’de rahatça at koþturabilmiþti. Kerkük’ün, Kürt Federasyonu içine alýnmasý, ona bu egemenlik alanýný kaybettirecektir. Federasyon deðil ama Kerkük, Türk burjuvazisinin gözüne batan kocaman bir dikendir.
Güney’in Ateþi, Kuzeyin Aydýnlýðý Güney’de milyonlarca Kürdü saran özgürlük ateþi, þimdilik burjuva Talabani-Barzani eliyle güçsüz bir federasyon statüsünde baðlansa da, iþgale karþý geliþen halk savaþý, tüm burjuva güçlerin iktidarýný tehdit etmeye devam ediyor. Bu durum Güney’de Kürt halkýnýn özlemleriyle buluþmasý için eskisinden daha uygun zeminler saðlýyor. Bu ateþ, farklý yollardan Kuzey halkýný etkisi altýna alýyor. Kürt halký, on yýllardýr uðruna nice kanlar akýttýðý özgürlüðün bir düþ olmadýðýný daha somut görüyor; Güney’in ateþi Kuzey’i de
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
sarýyor. Bir süredir, Kürt halkýnýn içinde geliþen devrimci yönelimleri desteklemek deðil, onu körleþtirmek için çabalayan uzlaþmacýlar, telaþa kapýldýlar. Uzun süre önce, ayaklarýna pranga olarak gördükleri bilimsel sosyalizmden kurtulmuþlardý. Þimdi de ulusal mücadele kamburundan kurtulmak istiyorlar. Çünkü, Türkiye gibi ilhakçý bir politika üzerine yükselmiþ bir ülkede ulusal mücadele, Türk egemen sýnýflarýyla her zaman kanlý-býçaklý olmak demektir. Türkiye’de ezilen ulusun mücadelesi, Türk tekelci sermayesinin kabul edemeyeceði özlem ve siyasi hedeflerle dolu mücadele zeminidir. Burjuvaziyle uzlaþma temelinde siyaset yapan Kürt halkýnýn kimi önderleri, þimdi bu ulusal özlem ve siyasi hedefleri, kendi yollarý üzerinde dikenli bir tel gibi görüyorlar. Kürt halkýnýn ezilen bir ulus olarak siyasal hedefleri ve özlemleri, kültürel bir takým haklara indirgeniyor. Bu, pratikte, Kürt halkýnýn özgürlük hakkýndan vazgeçiþtir. Ezilen ulusun sorunu, siyasi alanda, ezen ulusla tam hak eþitliðinin saðlanmasýyla çözüme kavuþur. Týpký ezen ulus gibi, Kürt halký da kendi devletini ve sýnýrlarýný belirleme hakkýna sahip olmadan, kýsaca kendi kaderini tayin etmeden, bu eþitliði kullanamýyor; bu eþitliðe kavuþmamýþ demektir. Burjuva sýnýf için kabul edilmez bir noktadýr bu, egemenliðinin ortadan kaldýrýlýþýdýr. Uzlaþmacý önderler, bu ulusal siyasi zemin yerine, Kürt halkýna devlet hedefinin ortadan kaldýrýldýðý, eþitlik hedefinin silindiði, burjuvazi için kabul edilebilir yeni sýnýrlar çiziyorlar. Ulusal mücadele zemini bu þekilde yavaþ yavaþ aþýndýrýlýrken, bir günah keçisi bulmalarý gerekiyordu: tüm günahlarýn yazýldýðý yaftayý boynuna asýp, çöle salýnacak bir keçi bulundu! PDK-YNK milliyetçilikle suçlanýyor. Ama PDK-YNK’nin suçu, ulusal hedefleri burjuva çýkarlara feda etmektir. Keçi doðru, boynundaki yafta yanlýþ. Talabani-Barzani’nin Güney halkýný felaketlere sürükleyebilecek açmazlarýnýn temelinde ulusalcýlýklarý deðil, iþbirlikçi burjuva karakterleri yatmaktadýr; sýnýf karakteri ulusal karakteri galebe çalmýþtýr. Elbette, burjuva sýnýfla uzlaþmayý hedefleyenlerin, keçinin boynuna “burjuva çýkarlarý” günah yaftasýný asamazlardý. Kuzey Kürdistan’ýn özelliði, hareketin içinde yoksul emekçiler ve proleter yýðýnlarýn aðýrlýðýdýr. Dört parçada süren ulusal mücadeleler içinde Kuzey halký, ulusal-sýnýfsal çizgiden en çok etkilenen halktýr. Diyarbakýr’da onbinlerin katýldýðý yasadýþý 1 Mayýs gösterileri, Newroz’dan sonra yapýlan en kalabalýk gösterilerdi ve bu halk, milliyetçi boðazlaþmalara saplanmayacaðýný geçen on yýlda yeterince göstermiþtir. En iðrenç baskýlara, en aþaðýlýk hakaretlere ve aþaðýlanmalara raðmen bu halk, Türkiye’nin emekçi sýnýflarýna karþý düþmanlýk beslemedi. Sýnýf örgütleri içinde, ezen ulusun emekçileriyle
beraber hareket ettiler. Ýstanbul’da, Zonguldak’ta baþlayan eylemler, Batman’dan, Diyarbakýr’dan destek buldu. Ankara’yý defalarca dolduran emekçi ve iþçiler içinde, bu bölgeden gelenler hiç de az olmadý. Kürt halký, akan onca kana raðmen, eylem alanlarýnda Türk emekçileriyle buluþmaktan hiç vazgeçmedi, geri durmadý. Bu durumda olan bir halka, “milliyetçi boðazlaþmalar” umacýsýný göstererek, ulusal eþitlik için; özgürlük için mücadeleden vazgeçmelerini istemek gerçekçi midir? Her zaman söyledik: Kürt halkýnýn kurtuluþu, Kürdistan proletaryasýnýn öncülüðünde, ulusal sýnýfsal savaþýmla ve Türkiye iþçi sýnýfýyla geliþtireceði mücadele birliðiyle gerçekleþebilir. Fakat eðer Kürt halký ulusal özlemlerinden vazgeçerse, sýnýfsal hedeflerine hiç varamaz; ulusal mücadelenin gerisine düþmek, Kürt halkýný devrimci zeminden uzaklaþtýrýr.
Üçlü Zirvenin Tasasý Ankara’da toplanan üçlü zirvede -ABD, Irak ve Türkiye-, masanýn üzerindeki esas konu Güney halkýyla Kuzey halkýnýn mücadelesinin baðlarýnýn koparýlmasýydý. Kuzey halký, Güney’in özgürlük özlemlerine daha radikal içerik kazandýracak birikime ve potansiyele sahiptir. Güney halký, þimdilik, Talabani-Barzani’nin etkisiyle, ABD iþgaline karþý güçlenen savaþa tarafsýz kalýyor. Fakat Kuzey halký, ABD’yi dost olarak yutturmaya çalýþan “sinek ikili” Osman Öcalan’ý kýsa sürede tecrit etti. Benzer söyleme sahip olanlarýn da sesi kesildi. Þimdi bunlar, söylediklerini, bir zamanlar yazdýklarýný usulca unutturmaya çalýþýyorlar. Kuzey’in anti-emperyalist bilinci, Güney halkýndan çok daha ileridir. Kuzey halký, ABD emperyalizmi için de bir potansiyel tehlikedir. Bu nedenle üçlü zirvenin masasý üzerinde, Kuzey Kürdistan halkýnýn dizginlenebilmesi için yapýlacak askeri-siyasi operasyonlarýn pazarlýðý vardý. Ýlk elden alýnan kararlar, silahlý örgütlü yapýnýn Kuzey ve Güney halkýyla iliþkilerinin engellenmesi, mali kaynaklarýn, lojistik desteðin kurutulmasý biçiminde somutlaþtý. Bundan böyle Kuzey halký üzerinde, “silahlý olmayan yol”lara özendirme, halký silahlardan arýndýrmak ve týpký Güney’de olduðu gibi ulusal çýkarlarý burjuva çýkarlara baðlamak için politik çalýþmalar artarak sürecektir. Ama, silahlý güçleri tecrit etmek için, sadece özendirme yetmiyor. Tehdit, yýldýrma, kan dökerek göz korkutmak olmadan, halklarý burjuva çözümlere ve çýkarla sýrf özendirerek baðlamak mümkün deðildir. Ýþte bu yüzden, 12 yaþýnda çocuklar kurþuna diziliyor; silahsýz ve gencecik insanlar, korkunç iþkencelerle öldürülüp, özellikle ailelerine teslim ediliyor. “Sonunuzu görün” mesajlarýdýr bu. Bir halký, saklanmayan gizlenmeyen katliamlarla yýldýrma hareketidir. Gerilla üzerine doðrudan bir operasyondan korkan ABD’nin çizdiði, Türkiye’nin kabul ettiði “operasyon dýþý çözüm yollarý” böyle iþliyor iþte.
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
5
SINIF MÜCADELESÝNDE KENDÝLÝÐÝNDEN HAREKET Hemen her yerde emekçi sýnýflarýn sýnýf mücadelesinin her aþamasýnda or- den hareketin bu yönünü oluþturanlarýn sahip olduðu bilinç; ’80’li yýllarda bentaya çýkan kendiliðinden hareket, bu eylem halinde olduklarýnýn haberleri geliyor. Emekçi sýnýflar tüm partilerden sürecin niteliðini içinde taþýyarak kendi zer eylemler içinde olanlarýn sahip olayýrt ediciliðine sahip olur. Ve bunu ey- duðu bilinçten çok daha ileridir. Üstelik baðýmsýz olarak yaygýn ve kitlesel bibu yönlü hareket içinde olanlar, günüçimde harekete geçmiþ durumda. Hatta lemlerin biçimiyle, içeriðiyle veya bir müzde, kendiliðinden hareketin en geri birçok örnekle görüldüðü gibi, sendika- biçim/içerikten daha ileri biçim/içerikteki eylemlere geçiþ hýzýyla vb. somut- bilincini temsil ederken; ’80’li yýllarda lardan bile baðýmsýz olarak. Onlarý haise en ileri bilincini temsil ediyorlardý. rekete geçiren, bizzat kapitalist sistemin lar. Benzer bir karþýlaþtýrma ’90’lý yýlÖrneðin, sendikalaþmaya, ekonokendisi. Sistem, kitlelerin harekete geçmik ve sosyal haklar elde etmeye yöne- larla günümüz arasýnda da yapýlabilir. mesi için gerekli nedenleri yaratmakla Devrimci iç savaþ koþullarýnýn yaþanlik hareket ’80’li yýllar boyunca vardý, kalmýyor; onlarý bir araya getirip haredýðý ’90’lý yýllarda en ileri kendiliðinkete geçiriyor. Bu, sýnýf mücadelesinde bugün de vardýr. Ama bu biçimsel göden hareketler olarak isyanlar ve serhýlkendiliðinden hareket olarak tanýmlanýr. rünüm dýþýnda ikisi arasýnda bir ortak danlara tanýk oluyorduk. Proleter iç sayan yoktur. Günümüzdeki kendiliðinKendiliðinden hareketin bir yönü, vaþýn yaþandýðý günümüzde ise, herhangi bir partinin önderliðinböylesi görkemli eylemlere hede ortaya çýkmayýþý iken diðer nüz tanýk olmadýk. Ama buna yönü de, iktidar bilincini taþýmýKendiliðinden hareket, ekonomikraðmen, bugün tanýk olduðuyor oluþudur. Bu bilince sahip siyasal-sosyal geliþmelerin ve devrimci muz kendiliðinden hareket çok deðildir ama bu bilincin uyanýþýpartinin eðiticiliði altýnda geçen daha ileri bilince sahip. ný ifade eder. Bilinçliliðin tohum süreç içinde geliþip olgunlaþarak Çünkü bugünün kendiliðinhalidir. Emekçi sýnýflarýn statükendisi için harekete dönüþür. den hareketi ’80 ve ’90’lý yýllarkonun bozulmazlýðýna ve çaresiz Bu genellikle unutulur. daki hareketlere oranla ekonoolduklarýna dair batýl inançlarýnmik-siyasal ve sosyal olaylarýn dan sýyrýlýþlarýný ve otoriteye köVe sýnýf mücadelesi sürecinde ortaya eðiticiliðini hem daha yoðun olece boyun eðmeyi terk etmeleçýkan tüm kendiliðinden hareketler larak yaþamýþ hem de bunlar rini ifade eder. birbirinin aynýsý olarak görülür. geçmiþtekilerle kýyaslanmayaKendiliðinden hareket, ekoEvet, tüm bu süreçte ortaya çýkan cak etkinlikteki olaylar olmuþnomik-siyasal-sosyal geliþmelekendiliðinden hareketler bilinçliliðin tur. Marmara depremi ile rin ve devrimci partinin eðiticilisadece tohum halini ifade eder, ama bu AB’ye uyum adýna yürütülen eði altýnda geçen süreç içinde getohumun farklý olgunluk düzeylerini. konomik ve siyasal politikalar liþip olgunlaþarak kendisi için Her tarihsel süreçte, sýnýf baþta koskoca bir bölgeyi ve uharekete dönüþür. Bu genellikle mücadelesinin her aþamasýnda ortaya lusu olmak üzere tüm emekçi unutulur. Ve sýnýf mücadelesi süsýnýflarý; ayný þekilde kapitalizrecinde ortaya çýkan tüm kendiçýkan kendiliðinden hareket, bu liðinden hareketler birbirinin aysürecin niteliðini içinde taþýyarak kendi min dünya krizi sonucunda yaþananlar ile 2001 krizi ve sonranýsý olarak görülür. Evet, tüm bu ayýrt ediciliðine sahip olur. sýnda IMF-DB ile yürütülmeye süreçte ortaya çýkan kendiliðinVe bunu eylemlerin biçimiyle, içeriðiyle baþlanan iliþkiler de emekçi sýden hareketler bilinçliliðin sadeveya bir biçim/içerikten daha ileri nýflarý hiç olmadýk denli derince tohum halini ifade eder ama biçim/içerikteki eylemlere geçiþ den etkilemiþ ve dünyaya babu tohumun farklý olgunluk dühýzýyla vb. somutlar. kýþlarýný deðiþtirmiþtir. ’70’lerzeylerini. Her tarihsel süreçte,
6
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
den bu yana kitle hareketini yönlendiren eskisi gibi yaþamayý ve yönetilmeyi istememe, günümüzde, bunlarýn etkisiyle kapitalist sistem içinde sorunlarýnýn çözüleceðine inançsýzlýk boyutuna varmýþtýr. Kendiliðinden hareketin her tarihsel süreçte farklý olgunlukta olmasýnýn dýþýnda, ayný tarihsel süreçte ortaya çýkan kendiliðinden hareketler arasýnda da farklýlýklar olacaðý ve bu iki durumun birbiriyle karýþtýrýlmamasý gerektiði de unutulmamalýdýr. Kendiliðinden hareket bir yerde, ücretlerini alamayan iþçilerden birinin “artýk yeter” demesiyle baþlayan bir ekonomik eylem þeklinde olurken; baþka bir yerde, onbinlerin “bu iktidar gitmeli” deyip sokaklara dökülmesine varana kadar farklýlýklar gösterir. Tarihte kendiliðinden patlak vermiþ devrimlerin bile varolmasý, ayný süreçte ne denli farklý kendiliðinden hareket olabileceðine iyi bir örnektir. Bu durumu yaratan, kitlelerin yaþam koþullarýnýn, eðitimlerinin, taþýdýklarý yargýlarýn, birikmiþ çeliþkilerle olan iliþkilerinin, dünyada süren sýnýf savaþýmý ve ekonomik–politik geliþmelerden etkilenmelerinin ayný olmayýþýdýr. Dolayýsýyla tüm toplumu sarsan geliþmelerin kitleler içinde yarattýðý etkinin düzeyi de farklý olur. Ama özü aynýdýr. Günümüzde bu, kapitalist sistem içinde sorunlarýnýn çözüleceðine inançsýzlýktýr. Tüm kendiliðinden hareketlerde bu öz varolmakla birlikte, her harekette bunun farklý düzeylerde ortaya konuluþuna tanýk olmaktayýz. Örneðin; bu bilinç genel seçimlerde tüm burjuva ve sosyal-reformist partilerin kitleler tarafýndan hüsrana uðratýlmalarýný saðlarken; 1 Mayýs 2004’te
kitleleri, burjuvaziye daha aktif meydan okuma düzeyine yükseltiyor ve bunun sonucunda sendikalarýn ve ortalama solun bir kýsmý bile Abide-i Hürriyet’ten vazgeçmek zorunda kalýyordu ya da IMF, DB, AB ve benzerlerinin tüm gösterilerde kitleler tarafýndan lanetlenmesini saðlýyor, vb. Ýþte bu durum, yani ayný tarihsel süreçte ortaya çýkan kendiliðinden hareketler arasýnda da düzey farký olacaðý ama ayný özü taþýdýklarý gerçekliði, kendiliðindenliði deðerlendirirken unutulan bir diðer yöndür. Bu unutulduðu zaman, farklý tarihsel dönemlerde görülen benzer eylemeler kolayca aynýlaþtýrýlmakta; bunlarýn ayný bilinç niteliðini ifade ettiði sanýlýp ayný yaklaþým gösterilmektedir. Özellikle de iktidar sorununun olgunlaþtýðý dönemlerde bu tehlikelidir. Çünkü sanýlanýn aksine, iç savaþ koþullarý geliþtikçe kendiliðinden hareketler daha fazla yaygýnlaþýr. Ve bu hareket içinde, ekonomik talepli eylemler aðýrlýkta olur. Çünkü çeþitli nedenlerle kýyýda köþede kalmýþ büyük kitleler de harekette geçmiþtir ve onlar, emekçi sýnýf içinde niceliksel olarak her zaman aðýrlýktadýrlar. Ýþte, kendiliðinden hareketin en geri biçiminin de, o tarihsel sürecin bir dýþa vuruluþu olduðunu görmeyip; bu hareketi, sýnýf mücadelesinin daha geri dönemindeki hareketlerle aynýlaþtýranlar 34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
hýzla ekonomizm bataklýðýna gömülür. Daha ileri bilince kavuþulmuþ olmasýna karþýn bunun kendine uygun biçimlerde somutlanmamasý ise, geçici bir durumdur. Öz, eninde sonunda kendine uygun biçimi de yaratýr. Kitleler, geçmiþte olduðundan daha ileri gitmeleri gerektiðini görmüþ olmalarý ve bunun geçmiþte olduðundan daha büyük bir kavga anlamýna geldiðini bildikleri için; çok daha temkinli davranmaya çalýþýrlar. Özün, kendisine uygun bir biçimde hemen somutlanamamasýnýn baþ nedeni budur. Ama bozkýra dönüþmüþ olan ortam her zamankinden daha kuru, kitleler her zamankinden daha ileri durumdadýr. Ve böyle ortamlarda, akla hayale gelmeyecek bir vesile bile bozkýrý yangýn alanýna çevirmeye yeter. Dönemin karakterini kavramayanlar, kitlelerin en geri hareketinin bile yönlendirilen özünü göremeyenler ne bu yangýný baþlatma ne de kendiliðinden baþlamasý halinde buna müdahale etme yeteneðine sahip olamaz. Ýktidara yönelmelerine ramak kalmýþ ama bunu kendiliðinden yapamayacak olan kitleleri iktidarý almaya yönlendiremezler. Endonezya veya Latin Amerika’da örneklerini gördüðümüz gibi, devrim anýnda olsa olsa bir aþýrý muhalefet partisi konumunda kalýrlar. Ayný þekilde, bu örnekleri eleþtirmelerine raðmen yaþadýðýmýz topraklardaki çeþitli kesimlerin de muhalefet cephesi düþüncesini aþamamalarý nedeniyle ayný durumda olduklarýný eklemek lazým. Kitle hareketinin durumunun bu olduðunu tespit etmek, “þimdi esas mesele bizim kitlelere ne öðreteceðimiz” demeyi gerektiriyor. Bu elbetteki, iktidar
7
uygunsa, Latin Amerika sosyalist hareketi, gözlerin sürekli çevrildiði yerlerin baþýnda geldi. Resmi komünist partilerin deðiþen dünyaya ayak uyduramayýp saða kaydýðý bir dönemde, Küba’da yükselen zora dayalý devrimin gerilla versiyonu, devrimci komünist güçlere ve küçük-burjuva radikalizmine esin kaynaðý oluyordu. Ve dünya, hýzla yayýlan gerilla savaþlarýyla tanýþtý. Peþinden Unitad Popular’ýn sosyalist adayý Salvador Allende, Þili’de seçimlerle devlet baþkanlýðý koltuðuna oturduðunda, Avrupa komünizminin ve dünya reformist hareketinin yüzyýllýk rüyasýnýn, “barýþçýl geçiþ” düþlerinin simgesi olarak görülecek ve Þili kýble haline gelecekti. Allende’nin trajik sonu, bu beklentilere geçici bir son vererek, dikkatlerin yeniden gerilla savaþlarýna çevrilmesine yol açacaktý. Nikaragua’da zafere ulaþan Sandinist Devrim, El Salvador’da baþarýdan baþarýya koþan FMLN, Guatemala’da, Uruguay’da, Peru’da güçlenen silahlý mücadele… Kýta, adeta silahlý devrimin bir laboratuvarý oldu. Ayný þekilde, askeri faþist darbeler, doðrudan emperyalist iþgaller, karþý-devrimci (kontrgerilla) çeteleri vasýtasýyla da karþý-devrimin laboratuvarý oldu. Bu iki karþýt kutbun sert savaþý, Latin Amerika’yý, kelimenin gerçek anlamýnda bir “uçlar kýtasý” haline getirdi. Devrimci dinamiklerin böylesine güçlü olduðu bir kýtada, bu durum kaçýnýlmazdý.
A Y N Ü D A L SO YOR I Y KA
Yüzelli yýllýk sert sýnýf mücadeleleri, ileri sýçramalar ve geri düþüþler, sarsýcý ayaklanmalar, zaferler ve yenilgiler… Tarih, o karmaþýk yataðýnda tüm coþkunluðuyla akmaya devam ediyor. Binbir türlü dereciðin beslediði bu nehir, hedefe yaklaþtýkça kabarýyor. Ýnsanlýk için bir dönemin kapandýðý aþamaya yaklaþtýkça, gerilimler artýyor, geliþmeler daha sarsýcý hale geliyor. Tarih öncesinden bilinçli-tarih alanýna geçiþin sancýlarýdýr yaþadýklarýmýz. Dünya köklü bir þekilde “sola kayýyor”. Asýrlýk tarihi birikimin hazýrladýðý bugünkü moment, sürekli ayaklanmalara, duraksýz hareketlere sahne olmakta. Yoðun, hýzlý ve kýsa bir tarihtir yaþanan. Özellikle son 10-15 yýldýr, baskýlar ve saldýrýlar yoðunlaþsa da, karþý-devrimci savaþlar þiddetlense de, durdurulamayan bir “sola kayýþ” var. Avrupa’nýn göbeðinde gerçekleþen genel grevlerle, kamyoncu ve çiftçi eylemleriyle fitili ateþlenen; Meksika’da Zapatist hareketle öne çýkmaya baþlayan; Seattle, Cenova, Sydney, Melbourne, Davos… tüm kýtalarda sokaklarýn þenlenmesiyle güçlü varlýðýný tüm dünyaya duyuran bir anti-kapitalist ayaklanma söz konusu. Ve gerilla savaþlarýnýn vazgeçilmez kýtasý Latin Amerika, bu sürece “seçim zaferleri” ile eklemleniyor.
Uçlarda Salýnan Kýta: Latin Amerika Latin Amerika, sýnýflar mücadelesi açýsýndan, ilginç bir seyir izlemiþtir hep. Zorlu baðýmsýzlýk savaþlarýnýn siyasal yaþama uyandýrdýðý milyonlar, mücadelenin hemen tüm biçimlerini pratiðe geçirdiler. En vahþi, en acýmasýz sömürünün pençesinde, en “barýþçý” araçlardan gerilla savaþlarýna, genel grevlerden silahlý ayaklanmalara kadar bütün araçlara baþvurdular. Askeri darbeler, ABD’nin askeri müdahaleleri, katliamlar, iþkenceler, burjuva pasifizmi… Her türlü araca baþvurmasýna raðmen sermaye dünyasý, kýtaya egemen olamadý bir türlü. Öte yandan, mücadele biçim ve araçlarýndaki zenginlik, reformistlerinden devrimcilerine, dünya sosyalist hareketinin Latin Amerika’ya özel bir önem vermesine sebep oldu. Deyim
8
Politik Çevirme Harekatý Uluslararasý sermaye, sadece karþý-devrimci terör yöntemiyle sonuç alamayacaðýný pratikte gördü. Bunun üzerine çok daha kapsamlý ve tehlikeli bir stratejiye yöneldi. Amaç, baský ve þiddetle yok edemediði ve asla yok edemeyeceði devrimci güçleri, uzun süreli kuþatma altýna alarak sistem içine hapsetmek idi. Ve Latin Amerika, bu strateji için de laboratuvar görevini görecekti. Emperyalistler ve iþbirlikçi rejimler, askeri alanda asla yenemeyecekleri gerilla hareketini, saldýrý, baský ve teröre paralel olarak, siyasal açýdan “yumuþatma” iþine giriþtiler. ’89-’91 karþý-devrimleri sonucunda sosyalist bloðun daðýlmasýyla politik çevirme harekatý daha da hýzlandý. Ve emperyalistler, ilk baþarýlý sonuçlarý yine Latin Amerika’dan aldýlar. Nikaragua’nýn muzaffer FSLN’si, silahla kazandýðý devrimci iktidarý sandýkla yitirdi. FMLN, El Salvador’da silahlardan vazgeçip “siyasal mücadeleye” yöneldi. Ardýndan Guatemala, Uruguay geldi. Eskinin gerilla örgütleri, hýzla zora dayalý devrim çizgisini terk ederek “Yeni Sol Hareket” oldu. Sanki Allende deneyimi yaþanmamýþ gibi parlamenter çizgiye yöneldiler. Bir “uçlar kýtasý”nda savruluþlar da, bir kutuptan diðerine geçmek þeklinde oluyordu. “Yeni Sol Hareket”, pratikte hýzlý bir yenilgi süreci yaþadý. Politik çevirme amacýna ulaþmýþtý. Ama tam bu dönemde, bu defa tüm dünyada güçlü sol rüzgarlar esmeye baþlýyordu. Kitle hareketi, uluslararasý sosyalist hareketi aþarak, anti-kapita-
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
list kalkýþmalara yönelmekteydi. Dünya, gerçek devrimci siyasal örgütlenmelere en fazla ihtiyaç duyduðu bir döneme girmekteydi. Ne yazýk ki siyasal hatta tam ters yönde bir daðýnýklýk, bir “marjinalleþme” yaþanýyordu. Kendiliðinden, nesnel bir devrim olgunlaþýyor, ama güçlü bir komünist müdahale, ne yazýk ki gerçekleþtirilemiyor; iþte yeni sürecin tezatlýðý, paradoksu buydu. Bu boþluk, yine politik çevirmenin gönüllü ajanlarýnca doldurulmaya çalýþýldý. Kitlelerin sola kayýþý, sosyal reformistler eliyle durdurulmak, içi boþaltýlmak isteniyordu. Brezilya’da Ýþçi Partili Lula, Peru’da “ezilen yerlilerin adayý” Toledo, Avrupa’da sosyal-demokratlar, eski sosyalist blok ülkelerinde “sosyalist” adaylar bir anda hükümet koltuðuna týrmandýlar. Bu ciðeri beþ para etmez adamlar topluluðu, elbette sosyalizmden yana deðildiler. Elbette sermayenin has adamlarýydýlar. Ama bu durum, onlarýn seçim baþarýlarýnýn özünde, kitlelerin “sola kaymasý” demek olduðu gerçeðini ortadan kaldýrmaz.
Demokratizmin Sýnýrlarý Bu hýzlý sola kayýþ, burjuva sýnýflar için ciddi bir uyarýydý. Ve sermaye, salt baský ile bu yönelimin önünün alýnamayacaðýný açýkça görüyordu. Ýþte bu nesnel durum, sermaye açýsýndan, gerektiðinde geri adým atmak ve burjuva demokratizmi vasýtasýyla halk kitlelerinin enerjilerini soðurmak zorunluluðunu getiriyor. Ama demokratizmin sýnýrlarý vardýr. Bu sýnýr, her þeyden önce “kutsal” özel mülkiyetin ta kendisidir. Bunun ötesinde söz konusu sýnýrlar, sermayenin yakýcý ihtiyaçlarý ile halk yýðýnlarýnýn acil talepleri arasýndaki mücadele ile belirlenir. Ve köklü deðiþim isteyen kitlelerin talepleri, sermaye egemenliðine dayanan bir toplumsal düzende karþýlanamayacaðý için, demokratizmin sýnýrlarýna, sanýldýðýndan çok daha kýsa sürede gelinir. Latin Amerika’da olup bitenler, tam da budur. Yukarýda sayýlmayan Venezüella örneðine gelince… O, Chavez þahsýnda somutlaþan siyasal aktörün, emekçi kitlelerin baský ve hareketiyle, burjuva demokratizminin sýnýrlarýný kýsa
sürede aþmasýyla diðerlerinden ayrýlýyor. Uluslararasý sermayenin baskýsý ve emekçilerin sosyalizm yönelimleri arasýnda sýkýþýp kalan bir küçük-burjuva demokratizmi olarak. Chavez yönetimi, varolan paradoksu aþmak için ya ileri, sosyalizme doðru gidecek; ya da geriye doðru. (Chavez’in Çin gezisinde sosyalizm söylemine sarýlmasý, yönelim için bir ip ucu olabilir.) Burjuva demokratizminin bu sýnýrlý, güdük yapýsý, emek ve sermaye güçleri arasýndaki çarpýþmayý durdurmaya (veya görece uzun süre ertelemeye) gücünün yetmeyeceðinin açýk kanýtýdýr. Kapitalist dünya, kitlelerdeki “sola kayýþ”ý görerek, “demokratik yönetimler” eliyle hareketi sistem içine hapsetmek istiyor. Ama halklarýn deðiþim istemleri köklü. Çatýþma kaçýnýlmaz. Bu noktada komünist hareket açýsýndan eleþtiri oklarý, sermayeyi hedeflediði kadar, reformizmi, oportünizmi, yani burjuva demokratizminin bu “sol” aktörlerini de hedeflemek zorunda. Bir kez daha, burjuvaziye karþý mücadele, reformizme ve oportünizme karþý mücadeleden ayrýlamaz! Dünyada olduðu gibi, bizde de benzer eðilimler mevcut. Var olan devrimci eðilim ve yönelim, özellikle AB yandaþlarýnca, demokratizmin alýk taraftarlarýnca baský altýna alýnmak isteniyor. Deðiþim dinamikleri görmezden gelinerek, sýnýrlý deðiþimlerle, özellikle AB çerçevesinde deðiþimler aracýlýðýyla devrimci eðilimler sistem içine hapsedilmeye çalýþýlýyor. Yýðýnlarýn yakýcý istemleri demokratizmin sýnýrlarýnýn çok çok ötesinde. Böyle bir durumda hiçbir güç, uzun süre yýðýnlarý oyalayamaz. Ne Kürt Halký’nýn en basit ve temel talepleri karþýlanabilir; ne emekçi sýnýflarýn deðiþim talepleri. Ama devrimci güçler, sermayenin bu oyununa karþý uyanýklýðý elden býrakmamak ve teþhir faaliyetlerini güçlendirmek zorunda. Aksi halde, yýðýnlar için, geçici bir süre de olsa duraklamak, “acaba?” sorularý eþliðinde zaman kaybetmek kaçýnýlmaz. Tüm dünyanýn içine girdiði “sola kayýþ” eðilimini, dünyayý deðiþtirme eylemine dönüþtürmek; demokratizmin sahte gevezeliðine karþý, devrimci komünizmin yýkýcý programýný býkmadan, usanmadan açýklamak, kitleleri bu program etrafýnda birleþtirmek için yoðun bir faaliyet yürütmek, bugün her zamankinden daha yakýcý bir ihtiyaç.
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
9
“Ankara’da Baþbakan varsa namuslu mahkemeler de var” diyor. Bu, iki yönden sakat bir anlayýþa dayanak oluþturuyor. Birincisi; sanki SEKA’nýn kapatýlmasý tek baþýna AKP hükümetinin bir politikasýymýþ gibi yansýtýlýyor. Baþbakan þahsýnda AKP eleþtiriliyor. Oysa SEKA’nýn kapatýlmasýný ne sadece Tayip Erdoðan’ýn kafasýnýn ürünüdür ne de AKP’nin. AKP, IMF ve Dünya Bankasý’nýn yýkým politikalarýný uygulamakla yükümlüdür sadece. O emperyalist ilhakýn gönüllü bir payandasýdýr. DÝSK Genel Sekreteri’nin açýklamasýnda hedef þaþýrtmanýn yaný sýra bir aklama da vardýr. Ankara’da namuslu mahkemelerin olduðunu söylemek, devletin faþist karakteri hakkýnda ya hiçbir bilgiye sahip olmamak ya da bile bile bunu gözlerden saklamaya çalýþmak demektir. Mahkemelerin faþist devletin en önemli aygýtlarýndan biri olduðunu ve yargýnýn nasýl faþizmin uygulayýcýsý olduðunu bu topraklarda yaþayan herkes görebilir, algýlayabilir. SEKA ile ilgili Ankara 9. Ýdare Mahkemesinin bu yönlü bir karar almasýnda, bu mahkemenin “namuslu” olmasý deðil, iþçilerin kararlý mücadelesi belirleyici olmuþtur. Bundan sonra da SEKA ile ilgili tüm geliþmelerde, bu belirleyici olmaya devam edecektir. SEKA iþçileri, ekmeklerine uzanan elleri kýrmak için her þeyi göze alarak baþlattýklarý mücadeleyi buradan ileriye taþýmalýdýrlar. Ýþlerini, ekmeklerini, onurlarýný korumak için kanlý kavgalý bir savaþa hazýr olmalýdýrlar. Gecelerinde aç yatýlmayan, gündüzlerinde
HER YER SEKA HER YER DEVRÝM Ýþçiler artýk son güne, daha doðrusu kanlý kavgalý bir savaþýn ilk gününe hazýrlanýyorlardý. 27 Ocak tarihinde Özelleþtirme Yüksek Kurulu’nun kararýyla kapatýlacak olan Ýzmit SEKA Fabrikasý’nda iþçiler, büyük bir kararlýlýkla bekliyorlardý. Onlar, týpký yüzyýllar önce Lyon Fabrikasý’nda eyleme çýkan iþçiler gibi, “Ya Çalýþarak Yaþamak, Ya Da Savaþarak Ölmek” için söz vermiþlerdi. “Bizim SEKA’dan ölümüz çýkar” diyorlardý. Ýþte burjuvaziyi korkutan bu çýðlýk oldu. Ankara 9. Ýdare Mahkemesi’nin kararýyla Özelleþtirme Yüksek Kurulu’nun Ýzmit SEKA Fabrikasý’nýn kapatýlmasýna iliþkin kararýnýn yürütmesi durduruldu. Yürütmenin durdurulma kararýnýn fabrikaya ulaþmasýndan sonra, Ýzmit SEKA iþçileri, “Her Yer SEKA Her Yer Direniþ” sloganýný haykýrmaya baþladýlar. Bu esnada bir iþçinin söylediði söz, gözlerden kaçtý belki, ama çok önemliydi. “Rehavete kapýlýp gevþememeliyiz” diyordu iþçi, “bu birliðimizi ve kararlýlýðýmýzý sürdürmeliyiz”. Bu iþçinin sözleri, iþçi sýnýfýnýn burjuvaziyle yüzyýllardýr süren savaþýmýndan elde edilmiþ önemli bir deneyimi gösteriyordu: Burjuvaziye asla ve hiçbir koþulda güvenilmeyeceðini… Ýþçi sýnýfý ve emekçiler artýk ölümüne savaþtýklarý düþmanlarýný iyi tanýyorlar. Mücadelede bir anlýk boþ bulunmanýn, kaybetmek anlamýna geleceðini iyi tecrübe etmiþler. Bu nedenle olacak, SEKA iþçileri, karar kesinleþene kadar fabrikadan çýkmýyorlar. Burjuvaziye güvensizlik, iþçi sýnýfý ve emekçilerin asla vazgeçmemesi gereken bir yargýsý olmalýdýr. Hele de böyle ortalýk yerde sýnýf uzlaþmacýlýðýný vazedip duran sendikacýlar varken! Selüloz-Ýþ Baþkaný Ergin Alþan, “yürüttüðümüz mücadelenin sonucunda alýnmýþ bir karardýr. Ancak her þey bitmiþ deðil” diyor, “mücadelemizi sürdüreceðiz, karar iptal edilene kadar direniþimize devam edeceðiz”. Selüloz-Ýþ baþkanýnýn bu sözünde samimi olup olmadýðýný ya da ne ölçüde samimi olduðunu zaman gösterecek. Ancak, bu sözlerin her adýmda onun önüne konmasý gerekiyor; çünkü emperyalizmin ekonomik ilhak politikasý sürdükçe, SEKA gibi fabrikalarýn kapatýlmasý kaçýnýlmaz olacaktýr. Bugün öne sürülen gerekçe, “teknolojisinin geri kalmasý”dýr, yarýn bir baþka gerekçe öne sürülecektir. Yapýlmasý gereken, bu gerekçelerin haklý olup olmadýðýnýn tartýþýlmasý deðildir. Sendikalarda her zaman bu eðilim mevcuttur. Burjuvazi özelleþtirmek istediði bir fabrika için “kârlýlýk oraný düþük” diyor, sendikacýlar atlayýp, “o zaman bize satýn, biz alalým” diyorlar. Böylece hem sýnýf mücadelesini tavsatýyorlar hem de burjuvazinin istediði kulvarda yol almasý için iþçi ve emekçileri kanalize ediyorlar. Bir diðer dikkat edilmesi gereken yön, mücadelenin seyrinin beklentilere býrakýlmasý, sýnýfýn oyalanmasýdýr. Örneðin DÝSK Genel Sekreteri Musa Çam’ýn, mahkeme kararýndan hemen sonra
10
aç gezilmeyen bir dünya için savaþmak zorundalar. SEKA iþçileri üretmek, sermaye tarafýndan yaþamdan kovulmamak istiyorsa, sermaye sýnýfýna tüm ayrýcalýklarý tanýyan ellerindeki üretim araçlarýna el koymalýdýrlar. Bunun için de en baþta siyasi iktidarý ele geçirmek için mücadele etmelidirler. Komite ve konseylerde örgütlenerek, sermaye iktidarýna karþý savaþmalýdýrlar. SEKA’da mücadele bitmedi. Her þey daha yeni baþlýyor. 1998’de de SEKA iþçilerinin kararlý mücadelesi sonucu kapatýlamamýþtý. Bundan sonra yapýlmasý gereken bu mücadeleyi bir toplumsal devrim yolunda bir kaldýraç olarak deðerlendirmektir.
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
Merhaba Mücadele Birliði Okurlarý Biz, Ýstanbul’dan Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) olarak, 19 Ocak 2005’te SEKA iþçilerinin fabrikayý iþgal etme eylemine destek olmak amacýyla, buradan Ýzmit’e gittik. Daha önce de bilindiði gibi,
“Biz Ö lürüz, SEKA’y ý Kapatt ýrmayý z!
luþuna ulaþýlabileceðini, bunun da iktidarýn alýnmasýyla ilgili olduðunu anlattýk. Ancak, örgütlü olduðu Türk-Ýþ Konfederasyonu’nun, sýnýfsal karakteri gereði, sendika yöneticileri, iþçilerin bizlerle görüþmelerini engellemeye çalýþtý. Fakat biz, engellemelere raðmen, iþçilerle görüþmeye devam ettik. Ýþçilerin temel sorunu olan tekelci sermayenin ortadan kaldýrýlmasý gerektiðini ve bunun da ancak günümüzde kendi öz örgütlülüðümüz olan komite ve konseylerde örgütlendiðimiz takdirde mümkün olacaðýný anlattýk. Komite-konsey, tüm siyasi partilerden ve yapýlardan baðýmsýz olan ve hiçbir siyasi parti gözetmeden bütün iþçilerin temel sorunlarýný ele alan, en az üç kiþiden oluþan devrimci bir örgütlenmedir. Mücadele Birliði aracýlýðýyla, bütün iþ kollarýnda çalýþan iþçi ve emekçilere çaðrýmýzdýr: Komite ve Konseylerde örgütlenilmeli, ekonomik, demokratik mücadelelerini siyasal mücadele ile birleþtirerek iktidarý hedeflenmelidir. Ancak o zaman, iþçi ve emekçi sýnýflar gerçek kurtuluþlarý için mücadele etmiþ olurlar.
SEKA, kapatýlma kararý ile karþý karþýya gelmiþ ve iþçilerin karalý ve kitlesel eylemleriyle, 1998’de alýnan bu karar geri püskürtülmüþtü. Yýllar sonra 27 Ocak 2005’te kapatýlma kararý yeniden gündeme getirildi. Bu da gösteriyor ki, kapitalizm varoldukça, yaþadýðý sürece elde edilen kazanýmlar, hak almalar, saldýrýlarýn geri püskürtülmesi veya reformlarýn hiçbir güvencesi yoktur. 19 Ocak 2005’te iþçilerin fabrikayý iþgal edeceðini öðrendiðimizde, büyük gurur ve coþkuyla, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her þey Emeðin Olacak” sloganý ve DÝK imzalý pankartýmýzý hazýrlayýp Ýzmit’e gittik. SEKA Fabrikasý’na vardýðýmýzda, yoðun ve kalabalýk bir kitle ile karþýlaþtýk. Pankartýmýzý açýp yerimizi aldýktan sonra, “SEKA Ýþçileri Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” ve pankartýmýzda bulunan “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her þey Emeðin Olacak” sloganlarýmýzý atarken, iþçilerin ve destekte bulunan kitlenin büyük coþkusu görülmeye deðerdi. Ýþçiler sloganlarýmýza karþýlýk olarak “Bizim SEKA’dan Ölümüz Çýkar”, SEKA’ya Uzanan Eller Kýrýlsýn” diye sloganlar atýyorlardý. Eylem sonrasý görüþtüðümüz iþçiler, “Biz Ölürüz SEKA’yý Kapattýrmayýz” diyorlardý. Biz, SEKA iþçilerine, bütün iþçilerin temel sorunu olan kapitalist sistemin ortadan kaldýrýlmasýný, ancak o zaman iþçi ve emekçi sýnýflarýn gerçek kurtu-
YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN VE EMEKÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! YAÞASIN DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ! (DÝK)
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
Ýkitelli’den Bir Ýþçi/ÝSTANBUL
11
PROLETARYANIN SAVAÞI ABD’nin bütün dünya halklarýna karþý baþlattýðý 3. Dünya Savaþý, ayný zamanda burjuvazinin proletaryaya karþý tarihi bir saldýrýsýdýr. Eðer sadece görünenden hareket edecek olsaydýk, ne 3. Dünya Savaþý’ný ne de burjuvazinin proletaryaya karþý baþlattýðý tarihi saldýrýyý tespit etmek mümkün olurdu. Olay ve olgularýn önümüze getirip yýðdýðý tortularla yetinmeyecek ve derinden derine iþleyen süreci göreceksek, her þeyden önce burjuvaziyi bu tarihsel saldýrýya iten nesnel koþullarý tespit etmek gerek. Kapitalizmin Sýçramalý Çöküþ Çaðý Kapitalist üretim iliþkileri doðal geliþiminin son sýnýrýna gelip dayandý. Artýk tüm dünya üzerinde kapitalizmden bahsederken, “çürüyen kapitalizm”den bahsetmek bir zorunluluk halini almýþtýr. Sermaye, yüzlerce yýllýk serüveninin sonunda, nihayet tarihsel sýnýrlarýna ulaþmýþtýr. Bundan sonra geniþlemek için atacaðý her adým insanlýðýn ve uygarlýðýn yýkýmý yönünde iþleyecektir. Afganistan’da ve dünyanýn birçok bölgesinde, emperyalistlerin baþkalarýnýn omuzlarý üzerinden birbirlerine ateþ ederek yaptýklarý savaþlar bunu gösterdi. Þimdi Irak’ta yaþanan savaþýn ulaþtýðý boyut, emperyalist-kapitalist sistemin nasýl bir yýkým gücü gibi iþlediðini ortaya seriyor. Burjuvazi, kendi batkýsýný engelleyebilmek için tüm dünyayý bir yýkým savaþýna sürüklemekte herhangi bir beis görmüyor. Çürüyen sistemini ayakta tutabilmek için yapamayacaðý çýlgýnlýk olmadýðýný, tüm dünya ikiz kulelerin, altýnda binlerce ölü býrakarak çöküþünü izlerken gör-
12
dü. Ve bunun sonrasýnda geliþen tüm olaylar, sermaye için kâr oranýnýn insan hayatýndan ne kadar daha önemli olduðunu bir kez daha gözler önüne serdi. Sýnýflar Mücadelesinde Yeni Evre Emperyalist-kapitalist sistem tüm dünya üzerinde sýçramalý bir çöküþ evresine girerken, onun her gün, her saat yýkýma uðrattýðý sýnýflar da burjuvaziye karþý sürdürdükleri sýnýf mücadelesinde yeni bir evreye girdiler. Emperyalist-kapitalist sistemin çöküþ evresinde, burjuvazinin proletaryaya karþý baþlattýðý tarihi saldýrýnýn yanýtsýz kalmasý beklenemezdi. Geleceði temsil eden bir sýnýfýn, tarihsel olarak ömrünü tamamlamýþ bir sýnýfýn saldýrýsý karþýsýnda elini kolunu baðlayýp oturacaðýný düþünmek, en hafif deyimiyle saflýk olurdu. Kapitalist sistem tarafýndan yoksulluk ve sefalete itilen, iþsiz býrakýlan, sosyal haklarý elinden bir bir alýnan sýnýf, þimdi sonu sonuna elinde kalan en önemli hakkýný, “devrim hakký”ný kullanmak için harekete geçmiþ durumdadýr. Proletaryayý harekete geçiren nedenler ne olursa olsun, sürecin doðal evrimi bu noktaya varacaktýr. Burada Marx’ýn sözünü bir kez daha anabiliriz: “Bir devrimin kapýdan girerken söylediði sözle, çýkarken söylediði ayný olmayacaktýr”. Olaylarýn geliþimi kaçýnýlmaz olarak proletaryayý devrim yoluna sokacaktýr. Günümüzde artýk iþçi sýnýfý ve emekçilerin eylemleri hangi nedenle baþlamýþ olursa olsun, geliþmesinin bir aþamasýnda karþýsýnda bir bütün olarak kapitalist sistemi bulu34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
yor. Bulunduðu noktadan daha ileri gitmek isteyen, daha doðru bir söylemle bulunduðu noktadan daha geriye düþmek istemeyen herkesin þimdi yapmasý gereken, burjuvaziyle bir ölüm-kalým savaþýna tutuþmaktýr. “… sefaletin içinde eski toplumu alaþaðý edecek devrimci yýkýcý yön”, her zaman vardýr. Ve artýk bu, günümüzde giderek daha belirgin bir hal alýyor. Emperyalist-kapitalist sistem, insanlarý yýkýma sürüklerken, sistem tarafýndan iþsizliðe ve açlýða mahkum edilen milyonlar da, gün geçtikçe bir yýkým gücü haline geliyorlar. Kapitalizmin felaketleriyle sarsýlan insanlarýn çýðlýklarý tüm dünyayý kaplýyor. Türkiye ve Kürdistan’da sýnýf hareketi dünya üzerinde yaþanan tüm geliþmelerden doðrudan etkileniyor. Sýnýfýn bilincini oluþturan þey, tek baþýna öncülerin onlara taþýdýklarýyla sýnýrlý deðildir. Onlar, yüzlerce farklý yön arasýndan kendilerince sonuçlar çýkarýyorlar. Onlarý harekete geçiren kapitalist sistemin kendisidir. Normal zamanlarda onlarýn üzerinde onlarca propagandanýn yapamayacaðý etkiyi, þu anda kapitalist sistemin kendisi onlarý sefalete ve açlýða iterek yapýyor. Ýþçi ve emekçiler IMF’nin, Dünya Bankasý’nýn vb. politikalarýný bilmiyorlar belki ama dünyanýn bütün burjuvalarýnýn kendileri için geleceði olmayan bir yaþam hazýrladýklarýný ve bunun için tarihi bir saldýrý baþlattýklarýný biliyorlar. Onlar sýnýfsal iç güdüleriyle, her gün kendi yaþamlarýndan edindikleri deneyimleriyle nasýl bir uçuruma sürüklendiklerini görüyor, anlýyorlar. Uzun süredir fabrikayý iþgal eyle-
minde bulunan Ýzmit Kaðýt Fabrikasý masý, oportünistleri sadece duraðanlý- defterinde tatlý bir aný olarak kaldý. SEKA iþçilerine “Bizim SEKA’dan ða göre politika üretmeye itiyor. BüDünyada ve üzerinde yaþadýðýmýz Ölümüz Çýkar” dedirten bilinç budur. yük sloganlarýn arkasýnda yatan utopraklarda ortaya çýkan tüm olgu ve Onlar yüzyýllar boyunca süren sýnýfmutsuz ve kötümser düþüncenin neolaylarý diyalektik bir bütünlük içinlar mücadelesinin evrensel yasalarýný, deni sýnýflar mücadelesinin diyalektik de görebilen Leninistler þimdi bir aþimdi içinde bulunduklarý tarihsel ke- geliþimini anlayamamaktýr. dým daha ileri geçmeli ve yükselen sitte kendi koþullarýnda çok somut o20 Kasým sýnýf hareketi içinde “en önemli olan larak yaþýyorlar. Edindikleri bilinç, Ankara þey”i bulup çýkarmalý, geliþmenin ana onlarý arkalarýndan tarihsel eyleme eyle- halkasýný yakalayarak kendilerine doðru itiyor. Yaþamak için çalýþmak, doðru çekmelidirler. Küçük burjuva çalýþmak için savaþmak zorundadevrimciliðinin ve reformizminin, sýEmperyalistlar. Þimdi bütün alternatiflerin nýftan kopuk mücadele çizgisi ömrükapitalist sistemin hýzla kendini tükettiði, “Ya nü tüketti. Proletarya þimdi yeniden Devrim Ya Ölüm” dýþýnda bir tarihsel rolünü oynamak için öne çöküþ evresinde, seçeneðin kalmadýðý noktaçýkýyor. burjuvazinin proletaryaya ya gelinmiþ bulunuyor. Burjuvazinin tarihsel saldýBugün sýnýf hareketirýsý karþýsýnda tüm dünyada olkarþý baþlattýðý tarihi nin enerjisi boþa harcanduðu gibi Türkiye ve Kürdissaldýrýnýn masa, sýçrama potansitan’da da proletarya tarihsel yanýtsýz kalmasý beklenemezdi. yelini kendi içerisinde savaþýný yükseltmelidir. Protaþýyor. Kim sýnýf hareletaryaya bu savaþýmda önGeleceði temsil eden bir sýnýfýn, ketinin evrimci bir derlik etmek için Leninisttarihsel olarak ömrünü tarzda geliþtiðini düler, daha fazla sýnýfýn içinþünüyorsa, yanýlýyor. de olmalý, onlarla daha sotamamlamýþ bir sýnýfýn saldýrýsý Eylemlere katýlým zamut ve canlý iliþkiler kurkarþýsýnda elini kolunu man zaman artar, zamalýdýrlar. Þimdi artýk her baðlayýp oturacaðýný man zaman azalýr aolanaðý, burjuvaziye karþý ma sýnýf hareketinin savaþma bilinci giderek oldüþünmek, geliþimini sadece nigunlaþan proletaryayý ören hafif deyimiyle saflýk olurdu. cel geliþmeyle ölçengütlemek için kullanmak ler, en iflah olmaz ogerekiyor. Sýnýfa iktidar biKapitalist sistem tarafýndan portünistlerdir. Onlar lincinin dýþarýdan taþýnacayoksulluk ve sefalete itilen, bugün proletaryanýn ðý doðrudur ama bu bilinci iþsiz býrakýlan, savaþýný göremedikleri taþýmak için iþçi ve emekçiiçin sýnýfýn gündemini lerin arasýnda olmak gerekisosyal haklarý elinden siyasi iktidar için mücayor. Ýktidar dýþýnda her þeyin, bir bir alýnan sýnýf, þimdi sonu hiçbir þey olduðu bilincini sýdelenin dýþýnda her þeyle doldurmaya çalýþýyorlar. sonuna elinde kalan en önemli nýfa taþýyan ve taþýyacak olan Ýþçi kurultayý vb. çalýþmasadece Leninistlerdir. O halde bu hakkýný, “devrim hakký”ný larýn asýl amacý sýnýfýn günbilincin kökleþmesi ve maddi bir kullanmak demini takip etmek deðil ama güce dönüþmesi için daha fazla çasýnýfýn, gündemine somut olan ba sarf etmek gerekiyor demektir. için harekete geçmiþ devrimin dýþýnda her þeyi sokTürkiye ve Kürdistan’da sýnýf hadurumdadýr. maktýr. Sýnýf hareketinin geliþiminreketinin yükselen ivmesi iyi kavrande sadece ekonomist bir yön görenmi dýðýnda ve somut durumda iþçi ve eler, sýnýfýn bilincini çok geride görüp ile umekçiler için “en önemli olan þey” iona göre politika belirleyenler, bugün mutlananyi tespit edildiðinde onlara önderlik kapitalizmin içinde bulunduðu sýçralar hemen sonrasýnda sanki bu eylem, etmek zor olmayacaktýr. Çünkü sýnýf malý çöküþ evresini anlayamýyorlar. duru gökyüzünde çakan bir þimþekhareketi kendi yolunu açarken, ona Bu ya sýnýf içinde örgütlenmeyi kümiþ ve gelip geçmiþ gibi bir ruh hali- bir sonraki aþamada ne yapmasý geçümsemeyi getiriyor ya da tersinden ne büründüler. Bu eylemi, sýnýflar rektiðini açýk ve net biçimde söylesýnýf içinde “hak alma mücadelesi” a- mücadelesinin genel seyrinden ayrý yen ve bunun gereðini yerine getirendý altýnda ekonomik mücadeleyi vaaz düþündükleri, geliþmeleri bütünsel leri takip edecek, onlarý öncü olarak etmeyi. Bilinç geliþiminin de sýçragöremeyip birbirinden kopuk ele alkabul edecektir. malý bir seyir izlediðinin anlaþýlmadýklarý için bu eylem de onlarýn seyir 34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
13
“Kapitalist Toplum Daima Ucu Bucaðý Olmayan Bir Dehþettir”
Bölüm 1
Lenin’in yaklaþýk yüz yýl önce söylediði bu sözler, aradan geçen zamana karþýn gerçekliðinden hiçbir þey kaybetmiþ deðil. Aksine kapitalizm, sermayenin birikim ve merkezileþmesi oranýnda iþçi ve emekçi halklar üzerindeki baskýsýný daha da arttýrmýþ, iþçi ve emekçilerin sömürüsünü, “ucu bucaðý olmayan bir dehþet”le daha çok bütünlemiþtir. Tekelci kapitalist sistem içindeki yaþamýmýza uyandýðýmýz her yeni gün, Lenin’in bu sözlerinin doðruluðunu daha çok pekiþtiriyor. Biz burada, yaþadýðýmýz bu dehþetin çarpýcý bir boy aynasýný, cezaevlerini ele alarak, kapitalizmin insan aklýnýn sýnýrlarýný zorlar hale gelen vahþetini, bu aynadan yanýysan haliyle, en çýplak biçimiyle bir kez daha görmüþ olacaðýz. Çünkü, egemen sýnýfýn toplum üzerinde uyguladýðý vahþetin kendini en açýk biçimiyle ortaya koyduðu yer, yine egemen sýnýfýn en temel baský araçlarýndan biri olarak iþlev gören cezaevleridir. Bugüne dek tanýk olduðumuz tüm sýnýflý toplum biçimlerinde, egemen sýnýfýn ezilen sýnýf üzerinde uyguladýðý bir ceza politikasý olduðunu görürüz. Farklý üretim iliþkileri, farklý ceza politikalarýnýn üzerinde yükseldiði zemindir. Kýsaca deðinecek olursak; kapitalizmle birlikte meta üretiminin egemen hale gelmesi ve servet edinme biçiminin para ve meta-sermaye biçimine dönüþmesi, meta ve parayý elde etmeye yönelik suçu da ortaya çýkartýyor (eþkýyalýk, korsanlýk, yaðma vs. yollarla). Kapitalistlerin özel mülkiyetlerine yönelik saldýrýlarý cezasýz býrakmayý düþünebileceklerini sanmak, elbette saflýk olurdu! Kapitalistler, özel mülkiyetin kutsallýðýna inanmayan, kurulu düzeni bozmaya yönelen bu insanlarý toplumdan soyutlayarak, kendi tabirlerince “ehlileþtirmeye” yönelirler. Toplumdan en iyi soyutlama yöntemi ise hukuken özgür olan insanlarýn bu özgürlüklerini, suçlarý oranýnda ellerinden alarak, dört duvar arasýna kapatmaktýr. Gözden uzak ve her türlü vahþetin iþleneceði yerlere; cezaevlerine… Kapitalizm geliþtikçe, cezaevi sistemi de geliþerek þimdiki modern biçimine ulaþmýþtýr. Ortaçaðdan miras kaba fiziksel iþkence, yerini, insanýn kafasý ve ruhunu da köleleþtirmeyi hedef alan daha geliþmiþ biçimine býrakýrken, cezaevleri büyük bir emek sömürüsü cenneti haline dönüþtürülmüþtür. Böylece iþkence ve emek sömürüsünün en vahþi biçimlerinden biri, ayný potada “kan, irin ve gözyaþý” ile kaynaþtýrýlmýþtýr. Günümüz cezaevlerinin bu iki yönlü iþlevini kendinde en iyi birleþtiren örnek cezaevi sisteminin modern biçimiyle ilk olarak uygulamaya sokulduðu yer ABD ve onun Cezaevi Sa-
14
nai Kompleksidir (CSK). CSK’ya baktýðýmýzda, tekelci kapitalimin iþçi sýnýfý ve emekçiler üzerinde nasýl bir terör uyguladýðýný rahatlýkla görebileceðimiz için, ABD’yi, onun kendi deyimleriyle “dinamik bir endüstri” haline dönüþmüþ olan cezaevi sistemini ele alacaðýz.
Cezaevi Sanai Kompleksi (CSK) ABD’nin oluþturmuþ olduðu CSK sistemi, ABD tekelci sermaye sýnýfýnýn toplumsal, politik ve ekonomik sorunlara çözüm olarak sunduðu, üç temel ayak üzerinde yükselen bir sistemdir. Bu üç temel ayak; iþçi sýnýfý ve anti-kapitalist hareketin denetim altýna alýnarak bastýrýlmasý, siyah ýrka yönelik ýrkçý baský ve çeþitli nedenlerle suça itilen milyonlarca insaný hedef alan dizginsiz bir emek sömürüsü sistemidir. Özellikle son on yýllýk süre içinde ABD’nin yaþadýðý ekonomik çöküþün sonuçlarýnýn ortaya çýkmaya baþlamasý ve tekellerin cezaevi sektörüne (cezaevi yapýmý, yönetimi ve buralarda yaygýn meta üretimi) girmesiyle birlikte CSK, çok daha büyük bir toplumsal kesimi içine çekerek dev bir baský aracýna ve büyük bir e-
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
konomik sektöre dönüþtü. Öyle ki, bugün ABD’de en çok inþaa edilen þey ne diye merak edip son on yýllýk tabloya bir göz atacak olsanýz, karþýnýza cezaevleri çýkar. ABD’de cezaevinin ve buralarda kalan tutuklu ve hükümlülerin artýþ hýzýyla ilgili olarak yapýlan araþtýrmalar, bu konuda ABD’nin tarihinin en büyük patlamasýný yaþadýðýný ortaya koyuyor. ’80’li yýllarda ABD’de yalnýzca 591 cezaevi bulunurken, 1980-2000 yýllarý arasýnda cezaevi yapýmý hýzla artarak, 1023 rakamýna ulaþýyor. Yine 2000 yýlý verilerine göre, yýlda ortalama altý büyük cezaevi yapýldýðý Teksas’ta 137, Florida’da 84, New York’ta 65; 1983 yýlýndan beri bir tek okulun inþaa edilmediði California eyaletine, ayný tarihten itibaren tam 23 cezaevi yapýlmýþ. Bu cezaevlerini dolduran tutuklu ve hükümlülerin sayýlarý da doðal olarak, cezaevi yapým hýzýna paralel olarak sürekli artýþ göstermiþtir. ’97 verilerine göre cezaevinde kalan mahkumlarýn sayýsý yalnýzca 10 yýl öncesinin iki katý artarak 1 milyon 800 bin’e yükselmiþ, bu rakam ’97’den itibaren yine sürekli artarak (beþ milyon gözetim altýnda olan insan haricinde) iki milyonun üzerine çýkmýþ durumunda. Öyle ki, bugün kimi ABD kasabalarýnýn nüfusunun %30’u cezaevindedir. Bununla beraber, cezaevine girme potansiyeli hayli yüksek bir kitle de sýrada beklemektedir. Bu kitle, cezaevinde kalanlarýn birleþimlerinde de gördüðümüz ve baþta da belirttiðimiz gibi; CSK’nýn hedef kitlesi olan iþçi sýnýfý mücadelesi yürütücüleri, anti-kapitalist hareket ve örgütlenmeler, ýrkçýlýk karþýtý örgütlenmeler ve ýrkçý terörden nasibini alan siyahlar ve çeþitli nedenlerle suç iþleyen insanlardýr. ABD tekelci sermaye sýnýfýnýn, özellikle son on yýllýk süreçte, toplum üzerinde tüm yýkýcýlýðýyla kendini gösteren ekonomik krizi, iþsizliði açlýðý ve sefaleti de büyütmüþtür. 2004 yýlýnda ABD Baþkanlýðý’na aday olmayý düþündüðünü açýklayan Merkins La Rouche adlý ABD’li profesör, 11 Eylül’den yalnýzca 48 gün önce, bakýn nasýl anlatýyor bu durumu: “Mali kriz içindeyiz, ABD, Carter’den beri kötü yönetiliyor. Sistemimiz iflas etmiþ durumda. Ulaþým, eðitim, enerji, saðlýk sistemimizin tamamý,
alt yapý ve sanayimiz çöküþ içinde. Halkýn %80’ini dar gelirliler oluþturuyor ve bunlarýn durumu ’77’den daha kötü. IMF politikalarý, Wall Street ve Federal Rezerv egemenliðini koruduðu sürece, kimse kendisi için týrmanma beklemesin.” 11 Eylül’den sonra ise, “11 Eylül bir makyaj operasyonudur ve tam da uluslararasý mali ve parasal çöküþün yaþandýðý bir dönemde yapýlmýþtýr. Bunu yapan, kesinlikle ABD dýþýndaki güçler deðildir. Halk kýþkýrtýlacak ve savaþa sürüklenecektir.” (12 Kasým Evrensel) Çöküþ yaþanýyor ve tekellerin dünya savaþý yayýlýyor. Bütün bu geliþmelerin dolaysýz bir sonucu olarak, ABD’de köklü bir geçmiþe sahip olan anti-kapitalist, anti-emperyalist mücadele de yeniden güçlenmeye, her geçen gün daha da geniþ emekçi kitleleri içine almaya baþlamýþtýr. Son 10 yýlýn geliþim çizgisi de bunu gösteriyor. Bu ekonomik kriz, ABD’nin kendi halký da dahil olmak üzere, tüm dünya halklarýný hedef alan hegemonya savaþýnýn getirileriyle birleþince, çok daha büyük bir kitleyi kapitalizme karþý savaþanlarýn yanýna itmiþtir, itmeye de devam ediyor. Bu kitleyi baský altýna almak, içte ve dýþta anti-kapitalist hareketi ezmek, ABD için bir zorunluluktur. Bu nedenle bugüne kadar kazanýlmýþ bir çok demokratik hak “daha çok güvenlik” yalanýyla rafa kaldýrýlmýþ, henüz “suç” iþlememiþ olanlar, kapitalizme karþý suç iþleme potansiyelleri gözetilerek tutuklanabilir, bir iki yýl sorgusuz, her türlü haktan muaf, cezaevlerine týkýlabilir hale getirilmiþtir. CSK da, bu noktada üzerine düþeni yaparak, bu kitle üzerinde aðýr cezalar, tam tecrit, þiddet ve her türlü insani hakkýn rahatlýkla gaspý vb. yollarla tüm vahþeti kullanýp, toplumun geri kalanýna gözdaðý olmaktadýr. CSK’nýn ikinci ayaðý ýrkçýlýk demiþtik. “ABD’de kurumsallaþmýþ ýrkçýlýk, kâr üstüne þekillenen kapitalist sistemle þekilleniyor” diyor, CSK’yý tarif eden Amerikalý genç bir siyah. Bu tamamýyla doðrudur. ABD tarihinin hiçbir döneminde bir siyahý, Beyaz Saray koltuklarýndan birine oturtmamýþtýr. Kaldý ki, bir siyahýn beyazlarla ayný lokantada yemek yemesini bile yasaklayan ýrkçýlýðýný, hiçbir zaman býrakmamýþtýr. Siyah ABD’lilere yönelik baskýsýný her zaman hissettirmiþ, onlarý ikinci sýnýf vatandaþlar ola34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
rak, bir beyazdan daha ucuz bir emek gücü olarak sömürmüþ, en hor görülen iþ ve meslekleri siyahlara ve ayný derecede hor görülen göçmenlere tahsis etmiþtir. Bununla birlikte bu ýrkçýlýða ve emek sömürüsüne karþý mücadele eden ilerici-devrimci ve ýrkçýlýk karþýtý mücadele veren örgütlenmeleri, þiddet ve komplolarla, karþý istihbarat programlarýyla ezip, daðýtmaya çalýþmýþtýr (Kara Panterler Partisi, Siyah Kurtuluþ Ordusu gibi) Amerika cezaevlerinin yüksek güvenlik bölümlerinde, bizdeki gibi “topluma kazandýrma” adý altýnda teslim alabilmek için her türlü yöntemi kullanmýþtýr. Bu ýrkçýlýk cezaevlerinde de en somut haliyle gösteriyor kendini. ABD cezaevlerinde kalan siyahlarýn sayýsý, beyazlardan daha fazla, %60 civarýndadýr. Bu rakam içinde en dikkat çeken þey ise 2003 yýlý sonu itibarýyla 25-29 yaþlarý arasý tüm siyah genç nüfusun %9.3’ünün cezaevinde bulunuyor olmasýdýr. Bu rakam, beyazlarda ayný yaþ grubu için %1.1’dir. “Üst sýnýftan bir beyaz için kamu güvenliði adýna insanlarý, öncelikle siyahlarý, gençleri, yoksullarý daha uzun zaman dilimleri boyunca kafeslere týkmak, kabul edilebilir ve arzu edilen bir þey. CSK’yý bu kadar güçlü ve yýkýcý kýlan da bu” (Küresel Baþkaldýrý) ABD emperyalist sistemi suç üretiyor. Toplumu, iþçi ve emekçi sýnýflarý sefalete sürükleyerek, toplumdaki çürümeyi had safhaya ulaþtýrarak (dünya uyuþturucu tüketim merkezi durumunda olan, her yýl iki milyon kadar kadýn ve çocuðu içine çeken dev bir fuhuþ sektörünün bulunduðu, her üç kiþiden birinin silahlý ve silaha rahatça ulaþabildiði, kapitalizmin baþta insaný tüketen bencil yoz kültürüyle büyümüþ milyonlarca insanýn bulunduðu bir ülkeden bahsediyoruz) her yýl daha çok insaný suça itiyor ve sonra da daha fazla inþaa ettiði cezaevlerine yolluyor. Burada, özel cezaevi þirketlerini ve özel cezaevlerini ele almamýz gerekiyor. Çünkü burjuva baský aygýtlarýnýn en yetkinleþmiþ biçimi, Cezaevi Sanai Kompleksleri biçiminde karþýmýza çýkarken, Cezaevi Sanai Kompleksinin “Sanai Kompleksi”, özel þirketlerin bu alandaki faaliyetlerini tam olarak ifade ettiðini söyleyebiliriz. Devam Edecek...
15
“Akmaz Göl Olmuþ Bu Daðlarda” Baþlýðýmýzda bahsi geçen, Kürt Halkýnýn kanýdýr. Yüzyýllardýr baský ve zulümle, katliamlarla sindirilmeye, tarihten silinmeye çalýþýlan Kürt Halkýnýn… Yoksul Kürt iþçi ve emekçileri, yüzyýllardýr egemenlerin çeþitli saldýrýlarýyla karþý karþýya kaldý. Bir halk olarak varlýðýný, bu saldýrýlar karþýsýnda isyan ateþini hep canlý tutarak koruyabildi. Belki yüzlerce kez yenildi, ama her defasýnda ayaða kalkmasýný ve isyan etmesini bildi emekçi Kürt Halký. Ýhanetlerin çemberinden geçip geldi bugüne kadar. Kürdistan Ulusal Kurtuluþ Mücadelesinin geliþmesiyle nasýl büyük bir devrim gücü olduðunu gösterdi dosta düþmana. Bir halkýn baþkaldýrýsýnýn nasýl bir devrim ordusu yaratacaðýný, savaþmayý öðrenmiþ bir halkýn nasýl bir devrim partisi gibi davranacaðýný yaþayarak gördük hepimiz. Devrim, Kürt halkýnýn yüreðinde ve bilincinde boy attý. Ulusal Kurtuluþ Hareketi önderliðinin burjuvaziyle sýnýf iþbirliðine yönelmesi, Kürt Halkýný geçici bir süre için duralattý; ama Kürt Halký “özgürlüðün, kendisinden vazgeçenleri esarete mahkum eden bir sevda” olduðunu biliyordu. Ve çocuklarýný savaþ için yetiþtirmeye, devrim için hazýrlamaya devam ettiler. TC devletinin Kürt Halkýnýn hafýzasýndan kazýmaya çalýþtýðý þey, esasýnda budur. TC devleti, katliamlarýna hýz vererek Kürt Halkýnýn özgürlük tutkusunu yok etmeye çalýþýyor. Son dönemde artan baský, iþkence ve katliamlarýnýn asýl amacý, Kürt Halkýna savaþ yolunu tercih ederse, onu neyin beklediðini göstermeye çalýþmaktadýr. Böylece Kürt iþçi ve emekçileri, yoksul köylüleri sindirilmeye, kendileri için açýlan dar koridora, daha doðru bir söylemle mezara sokulmaya çalýþýlýyor. Bir yandan evlatlarý katledilen Kürt Halký, bir yandan da Zanalar’ýn baþlattýðý Demokratik Toplum Hareketi kýskacýna alýnýyor .
Önemli Bir Tarihsel Dönemeç Kürt Halký, önemli bir tarihsel dönemeçten geçiyor. Bugüne kadar savaþarak elde ettiði en önemli þey olan zafer ve özgürlük bilinci köreltilmeye çalýþýlýyor. Son zamanlarda Kürdistan’da hýz kazanan infazlar, saldýrýlarýn anlamý açýktýr. Tarihsel bir dönemeçte bulunan ulusal sýnýfsal kurtuluþ mücadelesini düzeniçi bir rotaya sokabilmek ve böylece o meþhur mezar taþýnýn üzerine yeniden þu veciz sözü yazabilmektir: “Hayali Kürdistan burada meftundur.” * Kýsa bir süre önce 11 yaþýndaki Uður Kaymaz’a ve babasýna onlarca kurþun sýkanlar, dað baþýnda bir çobaný katledenler ve en son 19 Ocak tarihinde Þýrnak’ta silahsýz 5 kiþiyi katledip, ailelerinin çocuklarýný istedikleri yere gömmesine izin vermeyerek, kaçýrýp kepçelerle açýlan bir çukura gömenler bunu hedefliyorlar. Silahsýz 5 insan, askerler tarafýndan gözaltýna alýnýp karakola götürülüyorlar ve iþkence yapýlarak katlediliyorlar. Nergis Özer ve Hamdullah Çýnar’ýn cansýz bedenlerinde söndürülmüþ sigara izlerine rastlanýyor. Katledilen insanlarýn cansýz bedenlerine iþkence yapanlarýn ruh hali ile halký “mezar yeri beðenmemekle” suçlayan valinin ruh hali arasýnda hiçbir farklýlýk yoktur. Þýrnak’ta katledilenlerden Nergis Özer ve Sibel Sartýk’ýn cenazeleri topraða verilmek üzere Siirt’e götürülüyor. Cenaze Siirt giriþinde yetkililer tarafýndan 14 saat bekletiliyor. Ve en sonunda kaçýrýlarak gömülüyor. Bunun üzerine halk belediyeye yürüyor. Yaklaþýk
16
3 bin kiþi, polis ve özel timin saldýrýsýna uðruyor. Halkýn üzerine gaz bombasý atýyorlar, kurþun sýkýyorlar. 50 kiþi yaralanýyor ve 30’dan fazla kiþi gözaltýna alýnýyor. TC devleti, Kürt Halký üzerinde baský ve katliamlarýný arttýrdýkça, halk buna karþý serhýldanlara yöneliyor. Kürdistan’da ’91-’95 süresince yaþananlara benzer bir süreç yeniden mayalanýyor. Hakkari’de yaþanan depremden sonra evleri yýkýlan ve maðdur olan yaklaþýk bin kiþinin, valiliðe yürüyüþü de buna iyi bir örnektir. Polis, depremden zarar gördüklerini, maðdur olduklarýný, kendilerine acilen gerekli olan yardýmý alamadýklarýný söyleyen ve valiliðe yürüyen insanlarýn üzerine sis bombasý atarak, Kürt Halkýna isyana kalkýþmamasý, “kaderine” sessizce razý olmasý gerektiði mesajýný vermek istemiþtir. Sorun þimdi tam da bu noktada Kürt Halkýnýn bütün bunlara nasýl cevap vereceðindedir. Kürt Halký, ya bu baský ve katliamlar karþýsýnda boyun eðecek ve kendisine açýlan uðursuz koridora girecek, burjuvaziyle sýnýf iþbirliðine çaðýranlarýn yanýnda saf tutacaktýr ya da bugün olduðu gibi serhýldanlar yolunda yürümeye devam edecek, özgürlük düþünden asla vazgeçmeyecektir. Ve elbette Kürt Halkýnýn bu yollardan hangisinde yürüyeceðinde Türk iþçi ve emekçilerinin, devrimci ve komünistlerinin tavrý önemli bir rol oynayacaktýr. Kürt Halký, aradýðý desteði, mücadele birliðini buldukça ve devrim yolundan yürümeye devam edecektir. * Kürdistan hayali burada yatýyor.
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
rilmiþ Organizmalar) tarým dayatýlýyor. GM tarýmýn en yaygýn olarak ABD, Güney Afrika ve Arjantin’de yapýldýðý biliniyor. Bu yöntemle en çok üretilen ürünler mýsýr, soya ve patates. Ayný biçimde Hindistan’da da GM pirinç giderek yaygýnlaþýyor. GM tarým bir kez baþladýðýnda tohum, gübre, kimyasal ilaç vb. bütün alanlarda bunlarý üreten tekele tam bir baðýmlýlýk ortaya çýkýyor. “Genetik manipülasyona uðratýlmýþ ekin fikri tohum ve tarýmsal kimya þirketlerinin kâr etmesini hedeflemektedir, yoksa çiftçilerin refahýný deðil. (…) Bu, açlarý beslemeyecek, onlarý daha da yoksullaþtýracaktýr” diyor, Deniz Aþýrý Kalkýnma Enstitü’sünde ’98 Ekim-Londra’da yaptýðý konuþmada Hans Haren (ki kendisi de tarýmda biyolojik yöntemler üzerine çalýþan bir uzman). Herkese Gýda’da John Madaley, GM tarým için “gýda üzerinde fazlasýyla çok gücü, fazlasýyla az ele teslim ediyor.” derken, bu alandaki tekelciliðe vurgu yapýyor. Bu konuda bir fikir vermesi açýsýndan; dünyanýn önde gelen tarým tekellerinden Cargill, ki son dönemlerde þeker pancarý-þeker-mýsýr þurubu üzerine yapýlan tartýþmalarda adý sýk sýk bizde de gündeme gelen bu þirket, dünya tahýl daðýtýmýnýn %80’ini kontrol ediyor. Bunu yaparken 60 ülkede 90 bin çalýþaný, gemileri, tahýl vinçleri, demir yollarý, silolarý, limanlarý vb. ile tam bir uluslararasý dev halinde. Kaldý ki Cargill’in de baðlý olduðu asýl tekel Du Pont. Du Pont, Syngenta ve Monsanto ile birlikte dünyanýn en büyük üç tarým tekelini oluþturuyorlar. Bu üç tekel, dünya tahýl üretiminin ve daðýtýmýnýn neredeyse tamamýný kontrol ediyorlar. Sadece pirinçte büyük pay %40’la Mitsui’ de. Bu dört tekel, pirinç, buðday, mýsýr, soya, patates gibi en temel gýda ürünleri üzerinde tam bir egemenlik kurmuþ durumda. Emperyalizmin baðýmlý ülke ekonomilerini tam ilhak politikalarýný sonuna kadar vardýrmaya yönelmesi, bunu sanayi sektörlerinden sonra tarým sektöründe de yoðun biçimde uygulamaya koymasýnýn ilk sonuçlarý; önce o ülke tarýmýný çökertmek, o ülkeyi kendi tarým ürünleri için bir pazar haline getirmek, ardýndan kendi istediði ürünü, kendi istediði biçim ve miktarda gerçekleþtirmek oluyor. Bu topraklarda yaþayan emekçi yýðýnlar açýsýndan ise topraklarýný terk etme, sýðýndýklarý kentlerdeki iþsizler ordusunun saflarýna katýlma, açlýk ve sefalet ve giderek ölümler kaçýnýlmaz oluyor. Baðýmlý ülkelerde çok büyük yýkýma yol açan bu durum, asýl olarak çalýþan milyonlarca emekçi sýnýftan insanýn yaþam hakkýnýn gasp edilmesidir. Bu süreçten doðrudan etkilenen milyonlarca insan iþlerini, üretimle olan baðlarýný, böylece geçim-yaþam araçlarýný kaybediyorlar. Bu duruma düþürülen insanlar, yýðýnlar halinde tarým alanlarýndan, kýrlardan kentlere kovuluyor; kentlerde zaten nüfusun önemli kýsmýnýn iþsiz olduðu göz önüne alýndýðýnda bu süreç, tam bir insanlýk bunalýmý haline geliyor. Emperyalizmin yeni evresinde emekçi yýðýnlarýn önüne iki yol çýkýyor: Birincisi, kapitalizmin yarattýðý bu büyük vahþetle kentlerin kýyýlarýnda doldurulduklarý gecekondu benzeri izbelerde iþsiz, aç, evsiz olarak yýðýnlar halinde yavaþ ve acýlý bir ölümü kabullenmek; ikinci yol ise, kapitalizme son vermek üzere harekete geçmek. Bugün, bütün ülkelerde ikinci yoldan yürümeye ve kendi geleceklerini belirlemek üzere kendi kaderlerini ellerine almaya yönelen insanlar giderek artýyor. Proletarya, burada hiç vakit kaybetmeksizin inisiyatifi ele almak, kendisini ve bir bütün olarak insanlýðý kurtarmak durumunda. Bugün, bu tarihsel görevini yerine getirebileceði koþullar her yönüyle tarih tarafýndan hazýrlanmýþtýr. Þimdi eyleme geçme zamaný…
Tam Ýlhak; Tarýmda Bazý Uygulamalar ve AÇLIK “Eðer birileri size genetik manipülasyonun dünyayý besleyebileceðini söylerse, onlara (…) dünyayý beslemenin siyasi ve mali irade gerektirdiðini söyleyin; mesele üretim ve daðýtým deðildir.” diyor, dünyanýn önde gelen gýda tekellerinden Novartis’in müdürlerinden biri. (Akt. John Madaley- Herkese Gýda). Yine BM Özel Raportörü Jean Ziegler, “Açlýðý tamamen ortadan kaldýracak kadar zengin bir dünyada yaþýyoruz. Açlýðýn nasýl yok edileceði bir sýr deðil. Bu konuda yeni teknolojilere ihtiyaç yok. Sadece zengini daha zengin yapan, yoksulu ise daha yoksullaþtýran mevcut politikalara karþý bir siyasi iradeye ihtiyaç var.” (10 Eylül 2004-Cumhuriyet) diyor. Raportör Jean Ziegler’in sunduðu rapora göre 2003 yýlý içinde 842 milyon insan açlýk belasýyla baþ baþa kaldý. Bu rakam 1981’de 570 milyondu. Azalmak bir yana, her geçen zaman daha da artan açlarýn sayýsý, geçici açlýk durumunu deðil, ciddi biçimde açlýðýn pençesinde olanlarý belirtiyor. Yine BM 2003 raporlarýna göre her bir dakikada 5 yaþýndan küçük 12 çocuk açlýktan ölüyor. 2003 yýlý içinde her gün 24.000 insan açlýktan öldü. Bu rakam 2. Dünya Savaþý’ndaki ölümlerin sayýsýndan bile fazla, üstelik her yýl daha da artmaya devam ediyor. Emperyalizmin yeni evresinde kapitalizmin insanlýðý getirip býraktýðý eþik bu: Her gün 17 bin 500’ü 5 yaþýndan küçük çocuk olmak üzere 24 bin açlýktan ölüm, milyonlarca insanýn önlenebilir hastalýklar nedeniyle çektiði acýlar ve ölümler, iþsizlik, yokluk, yoksunluk ve 2 milyar insanýn açlýk sýnýrýnda sürdürmeye çalýþtýðý yaþamý… Ýnsanlýk bugüne dek böylesine büyük bir yýkým yaþamadý. Sermaye bütün üretim ve yaþam alanlarýna öylesine nüfuz etti, insanlarý kendisine öyle baðýmlý hale getirdi ki, artýk sermayeden baðýmsýz bir yaþam olanaðý býrakmadý. Bu yýkýmýn ve insanlýðýn içine düþürüldüðü bu durumun tek sorumlusu ise sermaye birikimi ve sermayeye dayalý üretim sistemidir. Eðer emperyalizmin ve iþbirlikçi tekelciliðin dünyadaki egemenliði bütün üretim alanlarýný kendisine bu denli baðýmlý hale getirmeseydi, tarýmsal nüfusun yaþadýðý tarým alanlarýnda açlýk sorunu daha az olurdu. Oysa sermayenin egemenliðinin bir sonucu olarak tam tersine, Asya’dan Latin Amerika’ya, Afrika’ya kadar bütün baðýmlý ülkelerde, nüfusun tarýmla uðraþan, tarým alanlarýnda yaþayan kesimlerinde açlýk çok daha ileri boyutlarda. Dünyanýn en çok pirinç yetiþtiren ülkelerinden Hindistan baþta olmak üzere Asya’dan 550 milyon, Afrika’da 170 milyon insan açlýk belasýyla boðuþuyor. Küçük bir fikir için örnek; Nikaragua ve Etiyopya’da nüfusun %82’si günde bir dolardan daha az parayla yaþamaya çalýþýyor. Rakamlarý çoðaltmak mümkün, ama gereksiz. Emperyalizmin 20. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren uyguladýðý uluslararasý iþbölümü ve buna baðlý olarak geliþtirdiði sanayiye yönelik tarýmsal üretim, dünyanýn pek çok bölgesinde tek ürüne dayalý tarýmý yaygýnlaþtýrdý. Mýsýr, soya, pamuk, kakao gibi mono tarýmdan sonra þimdi de GM (Genetik Manipülasyon ya da Genetik Yapýsý Deðiþti-
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
17
P E T AN þçileri Ý e y i d e E l e D B M E L EY
Bütün toplumda örgütsüz yaþamý yaymaya çalýþan sermaye, bunu, þimdi de Antep Belediyesi aracýlýðýyla gerçekleþtirmek istiyor. Belediyenin taþeron þirketi olan Özbelde AÞ.’nin feshedilmesinin ardýndan yeni kurulan taþeron þirket Gazi-Bel þirketine geçiþ sýrasýnda, þirketin sendikalý olmama þartý koþmasý belediye iþçilerini harekete geçirdi. Belediye iþçilerinden 17’si, 18 Ocak Salý günü, Antep Genel-Ýþ 1 No’lu Þubesi’nde açlýk grevine baþladý. Bizler DÝK (Devrimci Ýþçi Komiteleri) olarak “iþçilerin mücadele birliði” bilinciyle hareket ederek belediye iþçilerinin mücadelesine ortak olduk. Genel-Ýþ üyesi 131 belediye iþçisinin iþten çýkarýlmasý öncelikle belediye binasýna çýplak ayaklý yürüyüþle ve açlýk greviyle 18 Ocak 2005 Salý günü baþladý. Bizler 19 Ocak 2005 Çarþamba günü, ilk olarak iþçileri ziyarete gittik ve hazýrladýðýmýz “Mücadeleniz Mücadelemizdir, Devrimci Ýþçi Komiteleri” yazýlý Deniz Gezmiþ posterini hediye ettik. Hediyemiz büyük bir coþkuyla karþýlandý ve iþçiler tarafýndan açlýk grevinin yapýldýðý salonun baþköþesine asýldý. Ayný zamanda Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi Müzik Grubu’nun dinletisi de büyük beðeni topladý. Orada bulunan iþçi arkadaþlarýmýza büyük moral oldu. Açlýk grevindeki iþçilerin bizleri sahiplendiklerini belirten konuþmalarýndan sonra bizler de mücadelenin sadece belediye iþçilerini kapsamadýðýný bütün iþçi ve emekçileri kapsadýðýný ve bu yüzden iþçi ve emekçiler arasýnda mücadele birliðini örmenin hayati önemde olduðunu ve bunun için elimizden gelen her þeyi yapacaðýmýzý anlattýk. Sýcak bir sohbet ortamýna dönüþen ziyaretimiz yine coþkulu bir þekilde son buldu. Bütün iþçiler bizleri alkýþlarla uðurladýlar ve bizler de onlarý bu onurlu mücadelelerin-
18
den dolayý alkýþlayarak sendikadan ayrýldýk. Oradan ayrýlmamýzýn ardýndan DÝK’li arkadaþlarýmýzla belediye iþçilerine nasýl destek olabiliriz diye sohbetler ettik ve hemen bütün iþçi ve emekçileri belediye iþçileriyle dayanýþmaya, birlikte mücadeleye çaðýran bir afiþ hazýrlama kararý aldýk. Afiþlerimizi ayný günün akþamý hazýrladýk. Fakat hazýrladýðýmýz afiþlerimizi yaðýþlý havalardan kaynaklý ertesi gün deðil de, 4 gün sonra 24 Ocak 2005 Pazartesi günü yapýþtýrabildik. Þehrin merkezi yerlerine yaptýðýmýz afiþlerimiz halk tarafýndan dikkat çekerken belediye iþçisi arkadaþlar tarafýndan coþkuyla karþýlandý ve tebrik edildi.
Eylem Eylemi Destekliyor Eylemin 3. gününde ise, yani 21 Ocak 2005 Cuma günü açlýk grevinin yanýnda baþka bir eylem gerçekleþtirildi. Saat 14:00’da sendika önünde toplanan yaklaþýk 120 kiþi belediyeye doðru yürüyüþe geçti. 14:30’a doðru Büyükþehir Belediyesi’nin önüne gelen belediye iþçileri belediye binasýnýn önünde çevik kuvvet polisleri tarafýndan durduruldu. Polisin eylemin bitirilmesi yönündeki talebi iþçiler tarafýndan öfkeyle reddedildi. Kýsa bir tartýþmanýn ardýndan belediye binasýnýn yan tarafýna geçildi ve sürekli alkýþlar ve sloganlarla, Belediye Baþkaný ve iþçiler üzerindeki baskýlar protesto edildi. Eylem boyunca sýk sýk “Sendika Hakkýmýz Engellenemez”, “Sendika Hakkýmýz Söke Söke Alýrýz”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Güzelbeyin Kurbaný Özbelde Ýþçisi”, “Ýþ, Ekmek Yoksa Barýþ da Yok”, “Direne Direne Kazanacaðýz” sloganlarý atýldý. Ýþçilerin eylem için hazýrlamýþ olduðu dövizler arasýnda ise “Selam Olsun SEKA Selam Sana Akgübre”, “Selam Olsun Ülkedeki Tüm Direniþlere”, “Ölmek Var Dönmek Yok” dövizleri iþçi sýnýfýnýn mücadele birliði ve kararlýðý anlamýnda oldukça dikkat çekiciydi. Eylemin ardýndan sendika yöneticilerinden Ali Þahin açýklama yaparak; belediye iþçilerinin masum, yasal taleplerinin yerine getirilmesi aksi halde mücadelenin bütün Antep’i saracaðýný anlatan bir konuþma yaptý ve eylemin amacýna ulaþtýðýný belirterek sendikaya geri dönülmesini söyledi. Toplam 1,5 saat süren eylemden sonra bütün iþçiler sendikaya doðru yol aldý ve bu esnada biz DÝK’li iþçiler hepimiz kol kola girerek Avusturya Ýþçi Marþý’ný söylemeye baþladýk. Kollarýmýza giren
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
belediye iþçilerinin söylediðimiz marþa destek vermeleriyle ortaya güzel bir görüntü çýkardýk. Marþýn ardýndan bir arkadaþýmýzýn attýðý “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” sloganý birçok iþçi tarafýndan birlikte atýlarak sahiplenildi, birçok iþçide oluþan þaþkýnlýk gözden kaçmadý. Sloganýn ardýndan da daha fazla iþçinin katýlýmýyla yine kol kola girerek Çavbella Marþýný coþkuyla söyledik. Sendikanýn önüne geldiðimizde ise açlýk grevindeki iþçiler sendikanýn balkonuna çýkarak aþaðýda atýlan sloganlara destek verdi. ve sonrasýnda hep birlikte açlýk arkadaþlarýn yanýna çýktýk, onlarla eylemi deðerlendirdik ve yine geç saatlere kadar sohbetler ettik. Bu eylem ayný zamanda açlýk grevinin yanýnda baþka eylemlerin de olmasý gerektiðinin somut göstergesi oldu.
Açlýk Grevi Esnasýnda Ýþçilerin Saðlýðý Açlýk grevi biraz uzun zamana yayýlýnca iþçilerin saðlýk durumlarýnda da kötüleþmeler oldu. Bayýlanlar, fenalaþanlar oldu ve hastanelere kaldýrýldý. Kimisine serum baðlandý. Saðlýk durumlarýndaki bütün olumsuz geliþmelere raðmen hastaneden çýkan iþçiler tekrar açlýk grevine devam etmeleri iþçilerin kararlýlýðýný gösterdi. 23 Ocak 2005 Pazar günü ise Tabipler Odasý doktorlarý sendikaya gelerek bütün iþçileri saðlýk kontrolünden geçirdi. Birçok iþçide ciddi boyutlarda kilo kayýplarý ve bitkinlik olduðu kontrol sonucunda ortaya çýktý.
BELEDÝYE ÝÞÇÝLERÝNÝN AÇLIK GREVÝ SONA ERDÝ, MÜCADELE SÜRÜYOR! Antep Büyükþehir Belediye Baþkaný Asým Güzel’in, sendika üyesi olan 131 iþçinin iþe alýnmasýnýn mümkün olmadýðýný söylemesi üzerine, 25 Ocak 2005 günü açlýk grevi sona erdi. Ve açlýk grevinin sona erdiði gün, Emek Platformu ve demokratik kitle örgütlerinin katýlýmýyla bir eylem gerçekleþti. Bizim de Devrimci Ýþçi Komiteleri olarak yer aldýðýmýz eyleme yaklaþýk 500 kiþi katýldý. Kitle, Öðretmenevi’nden belediye binasýna kadar yürüyüþ yaptý. Yürüyüþ esnasýnda, “Ýnadýna Grev Ýnadýna DÝSK”, “Yaþasýn Ýþçilerin Sýnýf Mücadelesi”, “Yaþasýn Ýþçilerin Örgütlü Mücadelesi”, “Ýþ, Ekmek Yoksa Barýþ Da Yok” vb. sloganlar atýldý. Belediye önünde Genel-Ýþ Sendika baþkanýnýn yaptýðý açýklamadan sonra, kitle Genel Ýþ Sendikasý’na kadar yürüyüp açlýk grevindeki iþçileri ziyaret etti. Emek Platformu temsilcileri, belediye iþçileri ile konuþarak açlýk grevinin sona erdirildiði ve eylemlerin, haklar alýnana kadar her gün süreceðini söyledi. Bizler, bu zamana kadar Devrimci Ýþçi Komiteleri olarak, sonuna kadar belediye iþçilerinin yanýnda olduðumuzu belirttik ve bunu da pratikte göstermeye çalýþtýk. Bundan sonra daha fazla çaba harcayacaðýz. Antep belediye iþçilerini ve bütün iþçi ve emekçi sýnýflarý, önümüzde zor bir süreç bekliyor. Arkadaþlar; ancak kararlý bir mücadele bizleri zafere götürebilir. Sermaye iktidarýna karþý, Antep belediye baþkaný Asým Güzelbey’e karþý ve sizleri bu kararlý mücadeleden alýkoymak isteyenlere karþý, sonuna kadar mücadele bizlere özgürlüðü getirecektir. FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERSEY EMEGÝN OLACAK! YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN, EMEKÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!
DÝK Farklý Ýþçilerle Ziyaretlerine Devam Ediyor Devrimci Ýþçi Komiteleri olarak belediye iþçilerinin eyleminin baþýndan beri iþçi arkadaþlarýmýzý da yanýmýzda götürerek destek ziyaretlerinde bulunduk. Belediye iþçileriyle güzel paylaþýmlar içine girdik. 23 Ocak 2005 Pazar günü ise yine DÝK’li arkadaþlarýmýzla birlikte ziyarete gittik, açlýk grevindeki iþçi arkadaþlarla sýcak sohbetler geliþtirdik. Yine Ayýþýðý Müzik Grubu bir dinleti gerçekleþtirerek iþçilere moral oldular. Söylenen türkülerin, marþlarýn dili onlarýn, bizlerin bütün proletaryanýn diliydi, kültürüydü. Türküler esnasýnda duygusal, marþlar esnasýnda ise coþkulu anlar yaþandý. Özellikle 13 Mart 1982’de idam edilen 3 yoldaþýmýz için yazýlan 13 Mart Marþý söylenirken coþku görülmeye deðerdi. Marþ öncesinde onlarýn bizlerden biri olduðu, iþçi olduklarý ve iþçi sýnýfýnýn mücadelesi esnasýnda idam edildikleri anlatýldý ve marþ orada bulunan bütün iþçiler tarafýndan ayakta, yumruklar havada söylendi. Devrimci Ýþçi Komiteleri, Antep’te güçlenerek yoluna devam ediyor. Belediye iþçilerinin eylemleri bizim açýmýzdan muazzam bir deneyim teþkil ediyor. Belediye iþçileri, hiçbir çýkarýn güdülmediði sermayeyle uzlaþmanýn asla kabul edilmediði, iþçi sýnýfýnýn kesin kurtuluþunun hedef alýndýðý örgütler olan DÝK’i zamanla daha yakýndan tanýyacaklar; tanýtacaðýz. Ve DÝK’in iþçi sýnýfýnýn kendi içinden gelen iþçilerin öz örgütlenmeleri olduðunu asla unutmayalým. Ýþçi sýnýfýný nihai zafere ulaþtýracak en önemli güç, komitelerdir. Ýþten çýkarmalar, sendikasýzlaþtýrmalar iþçi sýnýfýna yönelik ne ilk saldýrýdýr ne de son olacak. Bizlere yönelik tarz saldýrýlar günü kurtarma politikalarýyla ele alýnmamalý. Ýþçi sýnýfýnýn bu mücadelesi uzun erimli bir mücadeledir. Bu uzun erimli mücadeleyi de kesinlikle en ince ayrýntýlarýyla ele almak gerekiyor. Bu da ancak iþçilerin öz örgütlenmeleriyle olabilecek bir durumdur. Bu yüzden bütün iþçileri DÝK’i desteklemeye, DÝK’lerde örgütlenmeye çaðýrýyoruz.
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
19
G A SEK
Merhaba Mücadele Birliði okurlarý; Sizlere dünyadan ve yaþadýðýmýz topraklardaki iþçi ve emekçi sýnýflarýn sermaye sýnýfýna karþý amasýz mücadelelerini, eylemlerini, direniþlerini, grevlerini hýz kesmeden aktarmaya devam ediyoruz. Bu seferki duraðýmýz SEKA Ýzmit Ýþletmesi oldu. 19 Ocak’ta baþlayan ve 27 Ocak’ta Ankara 9. Ýdare Mahkemesi tarafýndan kapatma kararýnýn durdurulmasý ve bu süre zarfý içerisinde fabrikadaki iþçilerin direniþini, onlarla geçirdiðimiz zamaný aktarmaya çalýþacaðým. 9 gün boyunca gece-gündüz fabrika iþçilerinin coþkusuyla coþkumuz bütünleþti.
Ý S E C N Ü
SEKA Ýþçisi Direniþin Simgesi Oldu SEKA Fabrikasý’nýn kapatýlmasý kararýna karþýlýk iþçiler, 19 Ocak Çarþamba günü fabrikayý iþgal kararý aldýlar. Sabahýn erken saatlerinde baþlayan hazýrlýklar sonucu öðle saatinde, iþçiler fabrika içerisinde, aileler ise fabrika kapýsýnda toplandýlar. Ýþgal günü, Devrimci Ýþçi Komiteleri, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” yazýlý pankartýyla, Ýzmit’te bulunan devrimci demokrat çevreler “Özelleþtirmelere-Kapatmalara Karþý Genel Grev Genel Direniþ” yazýlý pankartýyla; Eðitim-Sen ve Türk-Ýþ’e baðlý çeþitli sendika kollarýndan yöneticiler destek amaçlý geldiler. Ýþçilerin kararlý tavýrlarý daha ilk günden yüzlerinden belli oluyordu. SelülozÝþ Ýzmit Þube Baþkaný ve Genel Baþkaný’nýn yaptýklarý konuþma sonrasýnda iþçiler aileleriyle “SEKA’dan Bizim Ölümüz Çýkar” sloganlarýyla fabrikanýn yemekhanesine girdiler. Ýlk günden itibaren fabrika ziyaretçi akýnýna uðradý. Ailelerin akþam saatlerinde fabrikadan ayrýlmalarýndan sonra iþçiler, gece geç saatlere kadar fabrikanýn yemekhanesinde oturdular, gelen ziyaretçiler konuþmalar yaptý. Gece, ertesi günün Kurban Bayramý olmasý nedeniyle iki tane büyük baþ hayvan getirildi. Tabipler Odasý Baþkaný, iþçilere yönelik konuþmasýnda özelleþtirmelerin, kapatmalarýn, satmalarýn bir kader olmadýðýný, bunun bir sistem sorunu olduðunu ve iþçilerin bu yönde eylemliklerini geliþtirmesi gerektiðini vurguladý. Bayram günü (yani iþgalin 2. günü), sabah erken kalkan iþçiler kahvaltýlarýný yaptýlar, namaz kýlmak üzere camiye gittiler ve bayramlaþtýlar. Ýþçilerin ilk günkü öfkeleri, zaman zaman kendi aralarýnda yaptýklarý esprilerle neþeli gülüþmelere dönüyordu. Öðleden sonra Türk-Ýþ Genel Baþkaný ve Türk-Ýþ’e baðlý sendika yöneticileri, yemek salonunda konuþma yaptý. Konuþma aralarýnda iþçiler sýk sýk “Dünya Yerinden Oynar, Ýþçiler Birlik Olsa” sloganý attý. Akþamüzeri AKP’li Yuvacýk Belediye Baþkaný geldi. AKP’li Baþkan yaptýðý konuþmada SEKA’nýn satýlma kararýný doðru bulmadýðýný,
20
Kocaeli’ndeki iþsiz sayýsýnýn Kocaeli’ne yettiðini, iþsizler ordusuna yeni katýlýmlar olmasýný istemediðini dile getirdi. Bu arada esprileriyle iþçilerin neþesine neþe katan iþyeri temsilcisi Þahin Avcý’yla da röportaj yapmayý ihmal etmiyoruz. Þahin Avcý: “Burada bütün iþçiler iþin eðitimini aldý öyle baþladý. En az çalýþan iþçi 10-12 senelik; çocukluðumuzdan beri buradayýz. Burasý bizim dünyamýz. A’dan Z’ye kadar herkes SEKA kaðýdý üzerine bilgili. Genel Müdür, bizim bildiðimizin onda birini bilmiyor. Bizi buradan çýkaramayacaklar. Buranýn halký, iþçilerden daha kararlý. Buradaki insanlar çok kararlý, sonuna kadar mücadele edeceðimizden kimsenin þüphesi olmasýn. Burasý halkýn fabrikasý. ‘Bugün SEKA Yarýn Tüm Ülke’, bütün ülkeyi batýrýyorlar. Ýnsanlarý açlýða, yoksulluða sürüklüyorlar. Mücadele ederek kazanacaðýz.” Bayramýn 2. eylemin ise 3. gününde aileler fabrikaya akýn ettiler. Eþleriyle ve babalarýyla bayramlaþanlar, “bize bu bayramý zehir edenler, cezalarýný elbet bir gün çekecekler” diyor ve iþçiler, SEKA’nýn kapatýlmasý konusunda parmaðý olan herkesin bayramýnýn zehir olmasýný diliyorlardý. 12 yaþýndaki Elif ise durumun ciddi olduðunun farkýnda ve “Onlar sadece iþçilerinin bu karara öfkeli olacaðýný düþünüyorlar oysa ki, tüm Ýzmit öfkeli” diyor Öðleden sonra ise aileler çocuklarýyla birlikte AKP’ye yürüme kararý aldý. Ýþçilerin katýlmamasý kararýnýn alýndýðý yürüyüþe, yaklaþýk 500 kiþi katýldý. Sloganlarla, ýslýklarla yuhalamalarla AKP önüne kadar gelen ailelerin önü, çevik kuvvet polisleri tarafýndan kesildi. AKP’ye yürüyüþe izin verilmediði taktirde aileler sonuna kadar burada duracaklarýný söylediler. Bunun üzerine çevik kuvvet polisi amiri, on kiþinin ancak gelebileceðini söyledi. Aileler bunu kabul etmediler. Yaklaþýk 30 dakikalýk bir beklemeden sonra, olay yerine panzer geldi. Bunun üzerine kadýnlar “Kadýnlardan Korkan Þerefsizler” sloganlarý attý. Yaklaþýk 1 saatlik bir beklemeden sonra, aileler fabrikaya geri döndü. Polislerin aileler önüne barikat kurmalarýndan sonra tepkiler
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
arttý. Kimi aileler, “bir grup kadýndan korkuyorlar yazýklar olsun”, “onlar iþçilerden korkuyorlar”, “bunlarý baþa getirenler devirmesini de bilir” diyerek tepkilerini dile getirdiler. SEKA’ya ziyaretçi akýný bitmek tükenmek bilmedi. Ýçlerinden birileri vardý ki, yüreðinin gözüyle görüyordu SEKA iþçilerinin kararlýlýðýný. Kocaeli Altý Nokta Körler Derneði Genel Sekreteri, yaptýðý kýsa konuþmasýnda, SEKA iþçilerinin yüreðine sesleniyordu. “Emperyalist güçler Türkiye’yi tasfiye etmek istiyorlar. SEKA gibi kaleleri yýkmak istiyorlar… Dilerim ki burada yakýlan ateþ, ulusal, toplumsal kurtuluþumuzun baþlangýcý olur” dedikten sonra güzel türküleriyle devam etti. Eylemin 4. günü iþçiler, Galatasaray-Bursaspor’un maçýna giderek eylem yaptý. “SEKA Kapatýlamaz” yazýlý önlükleriyle baþlattýklarý eyleme polis tarafýndan müdahale edildi. Ýþçilerle olan sohbetimiz gece-gündüz devam ediyordu. Bir iþçinin söyledikleri, SEKA’nýn önemini net ortaya koyuyordu. “Milli Eðitim Bakanlýðý, kaðýtlarýný SEKA’dan saðlýyor. Bu çevrelerdeki çoðu okullar kaðýtlarýný SEKA’dan saðlýyor. SEKA’dan çýkan buhar, Ýzmit’in dört bir yanýna yayýlýyor ve insanlarýn ýsýnmasýný saðlýyor. Kýsaca Ýzmit SEKA sayesinde ayakta duruyor.” Ayný gece iþçiler, 3. kaðýt fabrikasýnýn üzerine çýkarak, meþaleler ve el fenerleriyle slogan attýlar. Ýzmit halký da ýþýklarýný kapatýp açarak, eyleme destek verdiler. Eylem yarým saat boyunca sürdü. Daha sonra fabrikaya po-
SEKA’LILARLA SOHBETLER 8 Ocak günü, SEKA’lýlarýn düzenledikleri mitingde dolaþarak kýsa sohbetler yaptýk. SEKA 1998’de kapatýldýðýnda oradaki eylemlere ve fabrika iþgaline katýlan ve kucaðýnda bebeðiyle yürüyen bir kadýn iþçi cevaplýyor sorularýmýzý: YE.Mücadele Birliði: SEKA kapanýrsa ne olacak? Ýþçi: Ekmeksiz kalacaðýz. YE.Mücadele Birliði: Þu an kaç kiþi çalýþýyor SEKA’da? Ýþçi: 700 kiþi çalýþýyor, ama iþsiz kalacaklar. YE.Mücadele Birliði: Peki ne yapmak gerekiyor? Ýþçi: Bugün burada kanýmýzýn son damlasýna kadar savaþmamýz gerekiyor. Çünkü bu bizim savaþýmýz, ekmeðimizin savaþý, geleceðimizin savaþý… YE.Mücadele Birliði: Daha önce hiç eyleme katýldýnýz mý? Ýþçi: Evet, daha önce Sefa Sirmen kapatmaya kalktýðýnda da eylem yapmýþtýk, yatýlýya kalmýþtýk . YE.Mücadele Birliði: Çocuðunuz ne kadar? Ýþçi: 9 aylýk….
lis geldi. Polisle kýsa bir gerginlik yaþandý. 5. gün Mustafa Sarýgül eþliðinde kalabalýk bir CHP grubu geldi. Akþam saatinde, her iþçi kendi çalýþtýðý fabrika çatýsýna çýkarak meþale yaktý, sloganlar attý. Fabrika sahasýnda bulunan, Kule denilen ve Ýzmit’in her tarafýný gören bir yere çýkan iþçiler, burada büyükçe ateþ yaktýlar. Eylem sonrasýnda olay yerine itfaiye geldi. Ýþçiler, itfaiyenin Büyükþehir Belediyesi tarafýndan gönderilmesinden kaynaklý, itfaiyenin önüne barikat kurdular. Ýçeriye girmesini engellediler ve itfaiye geri döndü. Eylemin sürdüðü diðer günler boyunca, meþale yakma eylemleri devam etti. Ýþçilerin coþkusu hiç dinmedi. Fabrikayý kapatma kararý alýnacaðý gün, yani 27 Ocak günü geldiðinde bütün iþçiler nefeslerini tutmuþtu. Öðleden sonra karar geldiðinde 20 Ocak’ta yapamadýklarý bayramý, iþçiler bu sefer yapacaklardý. Çünkü karar Ankara 9. Ýdare Mahkemesi tarafýndan durdurulmuþtu. Mahkeme, Özelleþtirme Ýdaresi tarafýndan savunma istedi. Savunmayý beþ gün içerisinde yapmak zorunda. Dergimizin basýma girdiði süreçte, mahkemenin devam etmesinden kaynaklý siz okurlarýmýza bu konuyla ilgili bir þey aktaramýyoruz. Ýþçiler bu karara çok sevindiler. Bu kararýn verildiði yemekhanede coþku ve heyecan en üst boyuttaydý. Selüloz-Ýþ Genel Baþkaný, yaptýðý konuþmada, eylemlerinin devam edeceðini; fabrikayý kapatma kararýnýn iptali, tekrar üretime geçirilmesi ve fabrikaya yatýrým yapýla dek bu eylemin devam edeceðini belirtti.
Miting alanýna geldiðimizde elinde döviz taþýyan genç bir iþçiye sorduk: YE.Mücadele Birliði: “Ýzmit SEKA, SEKA Kaðýt, Kaðýt Eðitimdir” diyorsunuz, SEKA kapatýldýðýnda ne olacak? Genç Ýþçi: Ýþçiler iþsiz kalacak, (bir baþka iþçi hemen atýlýyor); 754 tane daha iþsiz olacak. YE.Mücadele Birliði: Çalýþan herkes katýlýyor mu bu eyleme? Genç Ýþçi: Evet, memurlar da katýlýyor, mühendisler de. YE.Mücadele Birliði: Kapatýlmamasý için ne yapmak gerekiyor? Genç Ýþçi: Mücadele etmemiz gerekiyor, sadece mücadele… YE.Mücadele Birliði: Daha önce eyleme katýldýnýz mý? Genç Ýþçi: Evet. YE.Mücadele Birliði: Daha önce de özelleþtirme sonucu kapatýlan yerler de oldu, onlar için bir þeyler yaptýnýz mý? Genç Ýþçi: (gülüyor) Onlara yetiþemedik… Ve sýnýf dayanýþmasýnýn en güzel örneklerinden biri olarak, Aralýk ayý içinde sendikalaþtýklarý için iþten atýlan 45 Jotun Boya iþçisinin, destek için Çerkezköy’den kalkýp gelmesiydi. Pankartý taþýyan Jotun Boya iþçisiyle sohbet ettik. 34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
YEMB: Merhaba, Jotun’dan geliyorsunuz… Jotun Ýþçisi: Evet, YEMB: Siz de iþten atýldýnýz, kaç kiþi? Jotun Ýþçisi: 45 kiþi… YEMB: Biz takip ediyoruz Jotun’daki geliþmeleri… geçtiðimiz yýllarda da Jotun’da sorunlar yaþanýyordu… Þu an SEKA için buradasýnýz… Jotun Ýþçisi: Ayný kaderi paylaþýyoruz hemen hemen. Her türlü desteði veriyoruz. Geçmiþte verdik, bundan sonra da vereceðiz… YEMB: Þu an SSK’lar da kapatýlýyor, fabrikalar kapatýlýyor, özelleþtiriliyor, ne yapmak lazým? Jotun Ýþçisi: Toplu halde mücadeleye devam, mücadeleden vazgeçmek yok… Ýþçilerin kaderi bu, hep mücadele! Baþka yolu yok. YEMB: Bu eylemler yeterli mi sizce? Jotun Ýþçisi: Yeterli deðil, daha çok katýlým olmasý lazým. Sadece iþçilerle olmaz. YEMB: Kaç kiþi geldiniz Jotun’dan? Jotun Ýþçisi: Hepimiz geldik, iþten atýlan 45 kiþi… YEMB: Ailelerinizi niye getirmediniz? Jotun Ýþçisi: O da bizim bir eksikliðimiz. Özeleþtirimiz olsun… YEMB: Çok teþekkürler. Jotun Ýþçisi: Rica ederim. Biten mitingin ve bu sohbetlerin ardýndan, 19’unda tekrar gelmeye söz vererek, çocuklarý, kadýnlarý, düdükleri, balonlarý, incecik seslerle haykýran sloganlarýyla SEKA’lý iþçiler ve Ýzmit halký ile vedalaþýyoruz…
21
Tekirdað’da Jotun Toz Boya iþçilerinin iþten atýlmasýný haber aldýðýmýzda iþçi arkadaþlarýmýzý desteklemek ve sorunlarýný öðrenmek için ziyaretlerine gittik. Arkadaþlarýn Ýzmit’te yapýlan SEKA mitingine katýlmalarýndan dolayý ulaþamadýk ve daha sonra gittiðimizde de arkadaþlarýn savcýlýk tarafýndan çaðrýldýklarýndan, oraya gittiklerini öðrendik. Sonunda iþçilerimize ulaþarak sohbetimizi gerçekleþtirdik. Ve arkadaþlarýmýza sorduk: DÝK’li Ýþçi: Bize kýsa geçmiþi ve fabrikanýn tavrýný anlatýr mýsýnýz? Jotun Boya Ýþçisi: 2001 Kasým’ýnda sendika yetkisiz kýlýndýðý için þalter indirip iþ durdurma eylemi yaptýk, tavrýmýzýn netliðini gören patron ise hemen bakanlýktan yetkiyi kendisi aldý. Bu dönemden itibaren iþçilere karþý savaþýný da baþlattý. DÝK’li Ýþçi: Patronun saldýrýlarý ne þekilde baþladý? Jotun Boya Ýþçisi: Patron önce toplu iþ sözleþmesinde uyuþmada zorluk çýkardý ve bizlerde 8-9 Eylül’de 2 gün grev yaptýk bunun üzerine %19’la anlaþarak iþe baþladýk. DÝK’li Ýþçi: Patronun bundan sonraki tavrý ne oldu? Jotun Boya Ýþçisi: 1 ay sonra dýþarýdan 3 iþçiyi vardiya amiri olarak iþe aldý. Biz de buna karþýlýk olarak patronu, yaptýðýmýz anlaþmaya aykýrý davranýyor diye uyardýk. Çünkü biliyorduk ki, vardiya amirleri iþi öðrenince, patron da bizlere karþý iþten atmalarý baþlatacaktý. Bundan dolayý patronu uyarmakla beraber, gelen arkadaþlara da iþi öðretmeme kararý aldýk. DÝK’li Ýþçi: Bu yapýlanlara karþý patronun tavrý ne oldu? Sizlerle konuþma isteði hiç olmadý mý? Jotun Boya Ýþçisi: Patronun bizlerle uzlaþma anlayýþýnýn olmadýðýný daha önceki hareketlerinden anlamýþtýk, bizlerde kendi tedbirlerimizi almaya çalýþtýk. Her yýl olduðu gibi, üretimi durdurup genel temizlik yapmaya baþladýk. Bizleri iþten atmayý planlayan patron, bizlerin iþi durdurduðu gerekçesiyle “makineler çalýþmýyor” diye noter tespiti yaptýrdý. Ve iþi býraktýðýmýz yönünde karar aldýrdý. DÝK’li Ýþçi: Bu tespitin size bildirimi patron veya noter tarafýndan yapýlmadý mý? Yani sizin haberiniz var mýydý? Jotun Boya Ýþçisi: Hayýr bizim haberimiz olmadý. Çünkü noterle anlaþmýþlardý. Zaten 21 Aralýk 2004 günü, iþi býraktýðýmýz gerekçesiyle bizi iþe almadýlar yani fabrikaya giremedik. DÝK’li Ýþçi: Hiç kimseyi iþe almadýlar mý? Jotun Boya Ýþçisi: Ýçeri girenler sadece memur kadrolarý oldu. Ýþçilerden hiç kimseyi iþe almadýlar. Patron daha önce bizi bölmeyi denedi. Formenlerimize 3 milyar maaþ teklif ettiler, formenler ise bunu kabul etmedi, bundan dolayý aramýzdaki birliði görünce de bizden hiç kimseyi içeri almadýlar. DÝK’li Ýþçi: Sendikanýz bu konuda ne yaptý? Jotun Boya Ýþçisi: Sendikamýz yanýmýzda olduðunu söylemiþti. Ýþe alýnmadýðýmýz günün ertesi günü sendika yönetimi geldi, bizi patronla uzlaþtýrmak için patronla görüþme yaptý ve patron anlaþmaya ihtiyacýnýn olmadýðýný, Gebze Aysan Fabrikasý’nýn kapandýðýný ve oradaki iþçileri getireceðini söyledi. DÝK’li Ýþçi: Oradaki iþçileri getirebildiler mi, gelen iþçilerle diyalog kurabildiniz mi? Geldilerse o iþçiler hala çalýþýyorlar mý? Jotun Boya Ýþçisi: Gebze’den 9 iþçi geldi ve bu iþçilerle görüþtük, çok da güzel oldu. Arkadaþlardan öðrendiðimiz kadarýyla olay þöyle gerçekleþmiþ; patron “fabrikada tadilat var, borular tadilattan geçirilip temizlenecek” diye yalan söyleyerek iþçileri getirmiþ. Biz de arkadaþlara bize yapýlanlarý ve bizim direniþte olduðumuzu anlattýk. DÝK’li Ýþçi: Arkadaþlarýn yani Gebze iþçilerinin tepkileri ne oldu, çalýþmaya devam ettiler mi yoksa duyarlýlýk gösterip sizlerin safýna mý geçtiler? Jotun Boya Ýþçisi: Daha önce de söylediðimiz gibi arkadaþlar olumlu cevap verdiler, durumun farkýna varýnca hemen iþi býrakarak geri döneceklerini, bizlerin direniþine zarar verecekleri her türlü davranýþtan uzak durarak bizlerin destekçileri olduklarýný söylediler. Bizler de onlara zarar gelmesin diye onlarý yolcu ettik ve teþekkür ederek ayrýldýk. DÝK’li Ýþçi: Patronun tepkisi ne oldu? Sizlerle görüþme isteði olmadý mý, olduysa da sonuç ne þekilde oldu? Jotun Boya Ýþçisi: Patron Gebze iþçilerinin geri dönüþünden hemen sonra karakola giderek bizim hakkýmýzda “evimi arayýp beni tehdit ediyorlar, aracýma zarar verecekler, eþimi arýyorlar ve çalýþanlar tehdit ediyorlar” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuþ ve bunun üzerine savcýlýk 9 arkadaþýmýzý ifade vermek amaçlý savcýlýða çaðýrdý. Gittik, ifade verildi ve savcý bizim fabrika önüne gitmemizin suç olacaðýný söylemesi üzerine savcýlýktan ayrýldýk. DÝK’li Ýþçi: Þu anda fabrikada çalýþan iþçi var mý? Patronun daha sonraki saldýrýlarý ne þekilde oldu? Jotun Boya Ýþçisi: Patron daha sonra iþçi simsarlarý aracýlýðýyla Rize’den 15’i çalýþtýrýlmak üzere, 6-7 kiþi de bu iþçileri sözde korumak amaçlý silahlý olarak getirildi. Bizler de bu arkadaþlarý takip ederken, 1-2 araç önümüzde zik-zak çizerek veya tenha yerlerde bize silah göstererek tehdit gösterisinde bulundu. Bizlerin onlarý takip etmemiz üzerine aracýmýzýn önünü kesip bizi tehdit ettiler. Zaten Rize’den gelen iþçilerin aracýlýðýný yapanlar da genel müdürle finansman müdürüydü. Þu anda da içeride 50’ye yakýn iþçi çalýþmaktadýr. DÝK’li Ýþçi: Arkadaþlar bizler þu anki pratikten öðrendiðimiz gibi iþçi sýnýfýnýn kendi öz örgütlülüðünü yaratmazsak ve bizi birbirimize çelik halat gibi baðlayan baðýmýzý zamanýnda kuramazsak sýnýf mücadelemizdeki gücümüz zayýflar. Eðer her savaþý büyük zaferlerle taçlandýrmak istiyorsak Devrimci Ýþçi Komiteleri’ni bugünden hazýrlamak zorunda olduðumuzu belirten sohbetimizden sonra, onlara baþarý dileklerimizi sunup, yanlarýnda olduðumuzu söyleyerek, vedalaþýp ayrýldýk. Trakya’dan DÝK’li Bir Ýþçi
Jotun Boya’da Ýþçilerin Direniþi Sürüyor
22
34. Sayý / 2-16 Þubat 2005
Lider Kargo Ýþçileri, Örgütlü Mücadele Ýçin Eylemde Lider Kargo iþçileri, sendikaya üye olduklarý gerekçesiyle iþten çýkarýldýlar. 2004 Kasým’ýn baþýndan bu yana da direniþteler. 28 Ocak günü yani direniþlerinin 88. gününde, Lider Kargo Genel Müdürlüðü önünde, yaktýklarý ateþ etrafýnda çaylarýmýzý içerek öykülerini kendi aðýzlarýndan dinledik: “Sendikal örgütlenmemiz, iþten çýkarýlmamýzdan bir ay önce baþladý. Bu olay, patronun kulaðýna gidince, 35 kiþiyi kademeli olarak iþten çýkardýlar. Ýþten çýkarmalarýn olduðu ilk 1-2 hafta, sendika-avukatlar-patron arasýnda görüþmeler oldu, sonra kesildi. Ardýndan taþeron firmalar getirildi. Ýlk üç taþeron þirketin iþçilerini, konuþarak ikna ettik, gönderdik. Þimdi burada çalýþan dördüncü taþeron þirket ise, aslýnda bir özel güvenlik þirketi. 1,5 ay önce gözaltýna alýndýk. Yasal olarak uygulayabilecekleri en uzun süreyi uyguladýlar, 4 gün Gayrettepe’de kaldýk. Ýþ hürriyetini engellemek, adam kaçýrmak, adam dövmek vb. suçlardan 8 dosyamýz var bize isnat edilen. Boyalý basýn bizi suçladý ve suç örgütü olarak lanse etti. Ama bunlar bizi yýldýrmadý. Daha direngen, daha mücadeleci sarýldýk bu iþe. Lider Kargo’nun Genel Merkezinde þimdi iþler durma noktasýna geldi. Ancak iki týr çýkarabiliyorlar, bizim çalýþmamýz kadar verimli olmuyor taþeronlarýn çalýþmasý. Ýzmir Þubesi de kapandý. Ýzmir’de iþçiler iþyerlerini iþgal etmiþlerdi. Þimdi burasý iþgalin eþiðine geldi. Bizim zamanýmýzdaki iþle þimdiki ayný deðil. Patronlarýn zihniyeti þu: ‘Buraya örgütlü güç sokmaktansa iflas ederim daha iyi’. Ama bu, onun sorunu, bizim deðil. Þimdi direniþi sürdürürken maddi problemlerimiz var. Maddi dayanýþma ve kamuoyu yaratma amacý ile ayýn 16’sýnda bir etkinlik düzenledik. Ayný zamanda da eylemimizin uzun süreceðini belirtmek için… Bu etkinlik iþe yaradý. Etkinliðin ardýndan sendikalar, siyasi partiler vb. ziyaretimize geldi. Bu direniþin sürmesi için bu ziyaretler çok önemliydi. 15-20 günde bir basýn açýklamalarý da düzenliyoruz. Bizim patrondan tek isteðimiz var. Anayasal hakkýmýzý kullanarak sendikada örgütlendik, ama yasadýþý bir þekilde iþten attýlar. Buna son vererek tekrar iþe baþlatmalarýný istiyoruz. Tabi, örgütü olarak.” Bu direniþ esnasýnda komiteleþme olup olmadýðýný soruyoruz.. “Tabi, bir komitemiz var. Bu durum, bu noktadan sonra karþýlýklý konuþmayla çözülecek deðil. Bir zamandan sonra farklý þeyler uygulamak gerekiyor. Ancak, bu davalarda bahsi geçen, bize isnat edilen suçlarý biz yapmadýk. Hala çalýþmakta olan iþçilerle sohbetlerimiz var, iliþkilerimiz iyi. Bu sohbetlerimiz, patronlar tarafýndan ‘dövdü’, ‘tehdit etti’ denilerek suç unsuru sayýlýyor.” Bu sohbetin sonunda DÝK’li iþçi arkadaþýmýz, komiteleþme ihtiyacýndan ve gerekliliðinden bahsetti ve dört gün sonra kitlesel bir ziyaret yapacaklarýný söyledi. Biz de yine geleceðimizi ve yanlarýnda olduðumuzu tekrar vurgulayarak yanlarýndan ayrýldýk.