MARKSÝST YÖNTEM ve OPORTÜNÝST YÖNTEM G
eliþme basitten karmaþýða, bir alt biçimden bir üst biçime doðrudur. Geliþmenin basitten karmaþýða doðru oluþu genellikle gözardý ediliyor. Þeyleri duraðan halde gören metafizik yöntem için bu normaldir. Fakat diyalektik yöntem, metafizik yönteme tamamen karþýt olarak, þeyleri hareket halinde, deðiþim ve karþýlýklý etkileþim içinde ele alýr. Ýþçi sýnýfý hareketi içinde de bu marksist yöntemin sýk sýk unutulduðu görülüyor. Marksist diyalektik, geliþmenin karmaþýklýðýný, zenginleþmesini ve temelindeki oluþumu irdeler, ortaya çýkarýr. Basitten karmaþýða, alt biçimlerden üst biçimlere geliþim yasasý, toplumlarýn tarihinde de gözlemlenebilir. Ýlkel komünal toplumdan bugüne gelen toplumsal geliþim basamaðý, bunun en iyi tanýtýdýr. Ýnsanlýk bugün yeni bir geliþim basamaðýna varmýþ bulunuyor. Genel tarihsel geliþmede geçerli olan diyalektik yasalar, her toplum biçiminin kendi iç evrimi için de geçerli. Somut olarak irdelediðimiz kapitalist toplum, ilkel sermaye birikiminden bankalara, borsaya yani mali-sermaye çaðýna ulaþmýþtýr. Bu geliþimle birlikte yeni iþbölümü ve yeni toplumsal iliþkiler oluþmuþtur. Sonuçta kapitalist toplum, sayýsýz çizgiden meydana gelen son derece zengin bir toplumsal yapý olmuþtur. Emperyalizm ve mali-sermaye çaðýnýn bugün geldiði noktayý kavramak için; ilkel sermaye dönemini açýða çýkarmak için gerekenden daha güçlü bir teorik potansiyele ihtiyaç var. Kapitalist
sistemin bugünkü geliþimi ve uluslararasý iliþkiler, düne göre çok daha karmaþýktýr. Böylesine karmaþýk iliþkileri açýklamak için bir deha deðil, çok sayýda dahice zeka gerekiyor. Bugün de olaylarý geliþmeleri derinliðine kavramak için dahice düþünen kimselere gereksinme vardýr; ancak geliþmenin ulaþtýðý karmaþýklýk ve boyut daha çok deha, yani kolektif bir çalýþma gerektiriyor. Ama her þeyden önce marksist diyalektiðin saðlam bir kavrayýþý gerekiyor. Diyalektiðin nasýl baþarýlý olarak kullanýldýðýna en iyi örnek Kapital’dir. Marx, Kapital’de kapitalist üretim biçimine olabilecek en somut biçimde yaklaþmakla kalmýyor, bunu yaparken kendi bilimsel yöntemini de yetkin olarak kullanýyor. Meta üretimine egemen olan yasalar, bu yasalarýn karþýtýna dönüþmesi ve diyalektik geçiþler, Kapital’in konusudur. Sermayenin üretim sürecini teorik olarak çözümlerken Marx, basitten karmaþýða doðru geliþim gösteren meta üretiminin temelinde varolan hareket yasalarýnýn nasýl iþlediðini bize gösteriyor. Böylece Marx, kendi yöntemi sayesinde karmaþýklýk gösteren kapitalist meta üretiminin yalýn ve güçlü bir çözümlemesini yapýyor. Kapital’in sistematiði ve kullanýlan bilimsel yöntem, marksizmin bir hazýr-kalýplar sistemi olmayýp, bir irdeleme yöntemi olduðunun iyi bir örneðidir. Meta’ýn ilk bakýþta göründüðünün tersine karmaþýk bir þey olduðunu söyleyen Marx, onu, karmaþýk yapýsý içinde ele alýr: “Ýlk bakýþta bir meta, çok 35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
önemsiz ve kolayca anlaþýlýr bir þey gibi gelir. Oysa metaýn tahlili, aslýnda onun metafizik incelikler ve teolojik süslerle dolu pek garip bir þey olduðunu göstermiþtir.” Marx’ýn yaptýðý “metaýn tahlili”ni izleyerek, metaýn ilk göründüðü gibi olmadýðýný, çok daha karmaþýk bir þey olduðunu göstermektir. Fakat Marx’ýn ulaþtýðý sonuç son derece yalýn ve ikna edici: “Maddi üretim sürecine dayanan toplumun yaþam süreci, kendisini saran mistik tülü, üretimin, serbestçe bir araya gelen insanlar tarafýndan ve saptanmýþ bir plana uygun olarak bilinçli bir biçimde düzenlenmesi saðlanmadýkça, soyup atamaz.” Meta üretimine dayanan toplumdan tamamen farklý olarak, geleceðin toplumunda maddi yaþamýn üretimi ve yeniden üretimi son derece sade olacaktýr; bu üretim araçlarýnýn üretiminde olduðu gibi, toplumun üyelerine daðýlýmýnda da böyle olacaktýr. Marx, böylesi bir toplumun bir dizi tarihsel geliþmenin sonucu olabileceðini söyler: “Ne var ki bu da toplum için belli bir maddi temeli ya da kendileri de uzun zahmetli bir geliþme sürecinin kendiliðinden oluþmuþ ürünleri olan bir dizi varoluþ koþulunun bulunmasýný öngörür.” Dogmatiklerin oportünistlerin hiç anlayamadýklarý þey, böyle bir toplumun maddi koþularýnýn oluþmuþ olduðudur. Hiç þüphesiz, bir þeyin koþulunun oluþmasý ile o þeyin kendisi tamamen farklýdýr. O toplumun kurulabilmesi için komünist bir devrim zorunludur. Yaþam son derece karmaþýktýr ve zengindir. Ýçinde sayýsýz farklý çizgi ve olgu barýndýrýr. Bu gerçekten hareket eden Lenin “Emperyalizm”in “önsöz”ünde: “… toplumsal yaþamýn görüngülerinin bunca karmaþýklýðý içinde, herhangi bir tezi desteklemek için sonsuz sayýda uygun örnek ya da veri gösterilebilir” demektedir. Oportünistlerin tezlerini desteklemek için toplumsal yaþamdan örnek göstermelerinin nedeni, toplumsal yaþamýn bu zenginliðidir. Tam da bu nedenle, toplumsal çözümlemelerde sürekli yanýlgýya düþülür. Kendi tezlerini destekleyecek verileri ya-
3
þamda bulduklarý için iç rahatlýðýyla hareket edenler, tam da bu nedenle büyük sýkýntýlara ve teorik açmazlara düþerler. Çünkü düþünceleri tek yanlýdýr, olaylarýn harekete geçirici temellerini ve yasalarýný anlamaktan uzaktýr. Çünkü yaþam çok karmaþýktýr ve sayýsýz çeliþkilerle doludur. Ýnsan bilinci bu sayýsýz çeliþkileri son nedenine kadar izleyemediði zaman yanýlgýlara düþmekten kurtulamýyor. Olaylarý son nedenine kadar kovalayan ve müthiþ diyalektikçi olan Lenin, yaþamý tasarlanan “saflýk” içinde deðil de, tüm karmaþýklýðý ve zenginliði içinde irdelemek gerektiðini, doðada ve toplumda (genel olarak yaþamda) hiçbir þeyin “saf” halde olmadýðýný belirtir ve Marksistlerin izlemesi gereken yolu gösterir: “Evrimci bilimsel yöntemin son sözünü oluþturan marksist diyalektik, konunun yalýtýk, tek yönlü, çarpýtýlmýþ ve saptýrýlmýþ deðerlendirmesini yasaklar.” Toplumsal olgularý bütün karmaþýklýðý ve baþka olgularla karþýlýklý iliþkisi içinde ele almayýp, “saf” halde ve yalýtýk biçimde ele almak isteyenler diyalektikle karþý karþýya gelirler. “Marksist diyalektik”, diyor V. Ý. Lenin, “iþte tam da bunu öðretir ve saflýk kavramýnýn, þeyleri bütün karmaþýklýðý içinde ve sonuna kadar kavramayan insan anlayýþýnýn belli bir sýnýrlýlýðý ve tek yanlýlýðý olduðunu gösterir.” Lenin, kapitalizmi örnek olarak küçük burjuva iliþkilerden yalýtýk ve saf halde düþünenlerin tek yanlýlýðýný ve sýnýrlýlýðýný gösterir. Olaylarý deðerlendirmede tek yanlýlýða ve sýnýrlýlýða düþmemek için marksist diyalektiði doðru uygulamalýyýz. Engels, Marx’tan sonra, materyalist tarih anlayýþýný karikatürize eden “materyalistlerin” eleþtirisine belli bir aðýrlýk verir. Onlarý, materyalist tarih anlayýþýný bir araþtýrma yöntemi olarak görmek yerine, her tarihsel olaya rahatlýkla uygulanabilen bir denkleme indirgedikleri için eleþtirir: “Marx’ýn, en iyi yapýtlarýnýn bile iþçiler için yetersiz olduðunu düþündüðünü ve iþçilere en iyinin dýþýnda bir þey sunmayý suç saydýðýný
4
bu baylar bir bilselerdi!...” Böyleleri bizde de hiç az deðil. Ekonomik, toplumsal olgular hakkýnda hiç ciddi bir araþtýrma yapmadan kolay sonuçlara ulaþan çok sayýda “materyalist” var. Toplumlarý inceleyerek belli sonuçlar çýkaracaklarýna, kendi dogmalarýný topluma kabul ettirmeye kalkýþýrlar. Sonuçta dar kafalý oportünistler, yüzeysel, uyduruk görüþleriyle yýllarca iþçileri kandýrdýlar. Onlarýn durumlarý ortaya çýkarmak da bize düþüyor. Tarih basit matematik denklemi açýklanýr gibi açýklanamaz. Tarih son derece karmaþýk iliþkiler içinde geliþir. Tarihin koþullarý ve öncülleri (ekonomik, politik, hukuki, felsefi, sanatsal vb.), o sayýsýz çeliþki ve iliþkisi içinde incelenmeli. Engels’in ifadeleriyle: “Böylece, bir bileþke -tarihsel olay- doðuran, birbiriyle kesiþen sayýsýz güç, sonsuz bir kuvvetler paralel kenarý dizisi vardýr.” Oportünistler olaylarý, tarihsel koþullarý ve çeliþkileri içinde son nedenine kadar izlemezler; olaylarýn kendisinden hareket ederler. Oysa ki, günlük olaylar belli bir temelde ortaya çýkýp geliþme gösterirler. Temeldeki nedenlerde bir deðiþim olduðu zaman, olaylarýn yönü de deðiþmeye baþlar. Örnek olarak ekonomik krizleri gösterebiliriz. Ekonomik krizler, olaylarýn devrimci bir yönde geliþmesine yol açar. Temeldeki bu neden görülmediði zaman, günlük olaylarýn yönünü doðru olarak anlayamayýz. Materyalist tarih anlayýþý, tarihi araþtýrma yöntemi, bir irdeleme yöntemi olarak anlaþýlmaz ve ele alýnmazsa karþýtýna dönüþür; yani olaylara hazýrkalýp yaklaþýma, olaylarý ve olgularý hazýr düþünce kalýplarýna sokmaya çalýþma, özcesi düþünce imalatçýlýðýna dönüþür. Diyalektik yöntem de, olgularý tüm karmaþýklýðý içinde, karþýlýklý etkileþim içinde ve deðiþim içinde ele almazsa, her þeye duraðan halde bakan metafiziðe, karþýtýna dönüþür. Þu anda oportünistlerde olan da bundan baþkasý deðildir. C.DAÐLI
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
Materyalist tarih anlayýþý, tarihi araþtýrma yöntemi, bir irdeleme yöntemi olarak anlaþýlmaz ve ele alýnmazsa karþýtýna dönüþür; yani olaylara hazýrkalýp yaklaþýma, olaylarý ve olgularý hazýr düþünce kalýplarýna sokmaya çalýþma, özcesi düþünce imalatçýlýðýna dönüþür. Diyalektik yöntem de, olgularý tüm karmaþýklýðý içinde, karþýlýklý etkileþim içinde ve deðiþim içinde ele almazsa, her þeye duraðan halde bakan metafiziðe, karþýtýna dönüþür.
En Temel Sorunlar Silahla Çözümlenir Ardý ardýna gelen politik olaylar, iç savaþýn karþýt cephelerini bir kez daha, çok þiddetli çarpýþmalara doðru sürüklüyor. Buna þaþmamalý. Çünkü, sýnýflý toplumlarda, en yaþamsal sorunlar her zaman, þiddet ve iç savaþ yoluyla çözümlenir. Bir yanda Türkiye iþçi sýnýfý ve Kürt halký; diðer tarafta ise sermayedarlar ve onlarýn yönlendiriciliðindeki karþý-devrim cephesi. Her iki tarafta da öfkenin ne denli büyüdüðünü ve dizginlenemez olduðunu, karþýlýklý atýlan adýmlarda görmek mümkün. Her iki cepheyi kaynaþtýrmaya çalýþan her oluþum, daha en baþta ölü doðuyor. Uzlaþma çaðrýlarý da, havada kaybolup gidiyor. Ýþçilerin içinde, ideolojik düzlemde düzene en yakýn olan kesimlerinde bile, sermaye güçleri ve devletle diþe diþ kapýþma eðilimi güçleniyor. Ýzmit SEKA iþçilerinin fabrika iþgali ve kararlý tutumlarý, sýnýfýn diðer kesimleri üzerinde etkili oluyor. Et-Balýk Kurumu iþçileri ayný yola girerken, özellikle Kürdistan’da yaygýn olan Tekel fabrika iþçilerinden de kararlýlýk ve öfke dolu sesler yükseliyor. Bu tür kararlý eylemler, her zaman büyük çatýþmalara gebedir. Ýþçiler bunu iyi biliyorlar, farkýndalar ve bu kararlýlýðý göstermek bile, iþçi sýnýfýnýn kendine olan güvenini yükseltiyor. Gerçi sýnýfýn ezici çoðunluðu henüz çok donanýmsýz, hemen hiç silahlarý yok, hareketin gitmesi gereken yönü üzerinde de hiçbir fikir birliði yok. Ama öðrenecekleri iç savaþ dersini almaya doðru gidiyorlar. Devletin þimdilik oyalama taktiðine baþvurmasý, ortamýn çatýþmalý karakterini deðiþtirmez. SEKA iþçileri kararlýlýklarýný devam ettirdikleri sürece, bu çatýþma kaçýnýlmaz olacaktýr. Tek baþýna SEKA ve onun örnek alýndýðý diðer eylemler, bir toplumda iç sa-
vaþýn yeniden kýzýþmasýna neden olamaz. Fakat SEKA eylemi, iþçi ve emekçileri her yandan kýskaca alan sermaye baskýsý karþýsýnda, artýk kavgayý erteleyecek durumun, olanaklarýn kalmadýðýný gösterir. Ve böylesine bunaltýcý kriz havasýnýn hakim olduðu, emekçiler içinde anlatýlmaz bir sefaletin karabasan gibi hayatý çekilmez kýldýðý ortamlarda, her kararlýk gösterisi, emekçilerde duygu birliði yaratýr; her eylem, genel politik ortamýn daha da ýsýnmasýna neden olur.
Ve Siirt Ve Hakkari… Hemen hemen ayný koþullar, ezilen Kürt halký arasýnda da hükmünü sürdürüyor. Aradaki fark, Kürt halkýnýn silahlý birliklere ve bilinçli milyonlara sahip olmasýdýr. Kürt halký, kavganýn hangi hedeflere baðlanacaðý konusunda, onu sürekli geri çeken ve kararsýzlaþtýran öncülerine raðmen, her fýrsatta sokaklarý savaþ alanýna çevirmekten geri kalmýyor. Siirt’te yaþanan olaylar, bu açýdan oldukça dikkat çekiciydi. Gerilla cenazelerini karþýlamak için toplanan binlerce kiþi, iki gün boyunca kenti, serhýldan dönemlerinin Cizre ve Þýrnak’ýna çevirdiler. Kürt halkýnýn bu yoksul kesimleri, belki parti binalarýnýn deðil ama sokaklarýn tek hakimi. Kürt halkýný bu denli öfkeli yapan, ezilen ulusa karþý egemenlerin katliamcý ve aþaðýlayýcý tutumlarýný sürdürmeleridir. Aðýr sefalet koþularýna eþlik eden bu muazzam baskýlar, Kürt halkýný sermaye ve onun devletine karþý, her an ayaklanma halinde tutuyor. Ýç savaþýn en yoðun çatýþmalarýyla dolu o “kan ve gözyaþý” yýllarýnýn, eðer her iki taraf da akýlca davranýrsa, yeniden yaþanmayacaðýna dair o safça inanç, reformistlerin amentüsü haline gelmiþti. Oysa, devrim ve karþý-devrim cephelerinde toplumun en keskin biçimde ayrýþtýðý; 35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
bu ayrýþmaya neden olan derin tarihsel ve sosyal koþullarda hiçbir iyileþmenin olmadýðý yerde, akýlcýlýk ve iyi niyet, yalnýzca halklarýn daha fazla acý çekmesine yarýyor. Akýlcýlýk ve iyi niyetler arkasýna gizlenmiþ oportünizm, en kötü oportünizmdir.
Uzlaþma Gemisi Batarken… Geride kaldýðý düþünülen yoðun savaþ günlerinin, hemen önümüzde durduðuna dair iþaretler çoðaldýkça, sosyal-reformistler ve uzlaþmacýlar, geliþmeleri tersine çevirebilmek için kollarý sývadýlar. Aydýn giriþimleri, canlý kalkanlar, devrimci düþünceyi dýþarýda býrakan “yeni zihniyet”in halk içinde taban bulmasýna yönelen DTH gibi faaliyetler de hýz kazandý. Öcalan, yaklaþan çatýþmanýn büyüklüðü konusundaki kaygýlarýný ve Kürt halkýna uyarýlarýný þöyle dile getiriyor: “Üç bin Kürt köyü boþaltýldý, þimdi kentler de boþaltýlýr… Kan deryasýna dönecek… Bu sefer Türkiye çok zarar görebilir.” Oysa, bu tür geliþmelerin, burada aktarýldýðý gibi, halklar için göz korkutucu bir yaný yok. Böylesi çatýþmalardan, tarihsel olarak aþýlmýþ olan, geleceði olmayan sýnýf, burjuvazi korkar. EMEP ve diðer sosyal-reformistler, o kavga ve devrim dolu günleri “kan ve gözyaþý” yýllarý olarak anýyorlar. Kahredici bir sefalet ve baský altýnda yaþayan halklar için “kan ve gözyaþý” yýllarý, kurtuluþ umudunun büyüdüðü yýllardýr. Kürt halký onbinlerce evladýný kayýp verdi ve bu muazzam be-
5
delin her damla kanýnýn hesabýný tutmaya devam ediyor. O büyük kavga günlerinde, sadece “kan ve gözyaþý” görmek, tam da burjuvazinin yýkýlabileceðine olan inancýný yitirmiþ reformist kafalara yakýþýr. Kanýn akmadýðý, gözyaþýnýn dökülmediði tek bir devrim var mýdýr? Kan ve gözyaþý dökmeyen halklar, düþmanýný yere sermek kararlýlýðýný kuþanmak için gereksinim duyduðu öfkeyi nasýl biriktirecek? Ama reformistlerin halklarý böyle korkutmaya çalýþmalarý boþuna. Halklar, onlar gibi karakter yoksunluðu içinde deðiller. Halklarýn, kaybettiklerinin ardýndan, sadece gözyaþý dökmediklerini görmek için, son otuz yýlýn mücadelelerine ve en son örnek olarak Siirt olaylarýna bakmak yeter. Olaylarýn içinden birinin, 65 yaþýnda bir ihtiyar-delikanlýnýn anlattýklarý, Gündem gazetesinde yayýmlandý. “Önümüze panzerleri, eli kanaslý özel timleri çýkardýlar. Biz deliye döndük” diyordu bu yüreði genç adam ve ekliyordu: “DEHAP’lýlar olmasaydý, bizi kimse durduramazdý.” Ne kan ne de gözyaþý geriletiyor Kürt halkýný. Reformistleri ve diðer uzlaþmacýlarý bugün “eyvah”lara sürükleyen de, iþte halklardaki bu saðlam karakter ve mücadele azmidir.
Ýç Savaþýn Burjuvaziyi Korkutan Yüzü Sermayenin devleti, savaþýn yoðun yaþanacaðý yýllarýn uzak olmadýðýný pekâlâ biliyor. Geliþmelerin birçok açýdan gözlerini korkuttuðu ise, dile getirilmeyen bir gerçek. Ama bazen bunu itiraf ediyorlar. Radikal gazetesinden Murat Yektin, TSK’nýn Kandil Daðý’na bir operasyonu göze alamadýðýný yazdý. Kandil Daðý’na yapýlacak bir operasyonun önündeki esas engel, ABD deðil, bu korku ve tedirginliktir. ’90-’99 yýllarýnda en sert biçimlerine ulaþan iç savaþ, Türk sermaye sýnýfýna evrensel bir gerçeði öðretti: Hiçbir düzenli ordu, bu denli uzun bir iç savaþa dayanamaz. Bu ordu, teknik temeli ne denli güçlü olursa olsun, moral bozukluðundan kaçýnamaz. Moral daðýnýklýðý ise, burjuva düzenli ordularýn disiplin ve örgütlenmesini sarsarak, elindeki teknik gücün etkinliðini ve avantajýný onun elinden alýr. Yine Murat Yektin’in yaptýðý bir röportajda Süleyman Demirel, önemli itiraflarda bulunuyordu. Demirel’e göre, ordu içinde generallerin çoðu ’97 yýlýndan itibaren, orduyu savaþtan çekip, yerine sivillerin sürülmesini savunuyorlardý. Fakat bu, yine Demirel’e göre, çok tehlikeli bir yol olurdu. Bu deðerli itiraf, uzun süreli iç savaþlarda, karþý-devrimin düzenli ordusunun direncinin nasýl kýrýldýðýnýn bir baþka kanýtý. Tam da bu söz konusu dönemde, emperyalizmin ortak operasyonuyla Türk hükümetine teslim edilen Öcalan’ýn yakalanmasý sayesinde, TSK’ya ve tüm diðer yöneticilere, ihtiyaçlarý olan büyük moral destek saðlanmýþ oluyordu.
6
Uzun süreli iç savaþlarýn yaþandýðý bütün ülkelerde ayný eðilimi görebiliriz. Düzenli ordular, baþ gösteren moral bozukluðunun bir bozguna yol açmamasý için, bir aþamadan sonra iç savaþýn aðýrlýðýný, silahlý sivil gruplara kaydýrýr. 40 yýldan bu yana süren Kolombiya iç savaþýnda faþist sivil ordunun kullanýlmasý, Guatemala’da benzer örgütlerin, bizzat dönemin ABD büyükelçisi Neqroponte (þimdi Baðdat’ta) aracýlýðýyla yönlendirilmiþ olmasý bir tesadüf deðil. Keza, Ýrlanda’da yüzyýldan fazla süren iç savaþta Ýngiliz ordusu, iþbirlikçi Ulster gönüllüleri ile, ÝRA’ya set çekebildi. Türk tekelci sermayesi, yakýn geçmiþte, benzer bir uygulamayý Hizbullah aracýlýðýyla hayata geçirmeye çalýþtý, fakat baþarýlý olamadý. Onca para, silah ve kadro yardýmýna raðmen Hizbullah, kendini Kürt halký içinde açýkça ifade edebilecek kadar bir güç kazanamadý. Bunun yerine, kentlerin ýssýz ve karanlýk sokaklarýnda silahsýz sivilleri alçakça katleden, ancak bu kadarýna gücü ve yüreði yeten bir katiller sürüsü çýktý ortaya. Oysa bu kadarý, sermayenin iþine yaramazdý. Böyle bir örgüt ne Ýrlandalý Ulster gönüllülerinin ne de Kolombiya ölüm mangalarýnýn yerini tutabildi. Hizbullah, hep yeraltýnda ve karanlýk sokaklarýn gölgelerinde kaldý. Tüm hamasi nutuklara, silahlarýn gücüne olan güvene, gösteriþ meraký ve boþ þiþinmelere raðmen, sermayenin düzenli ordusu, uzun iç savaþlar karþýsýnda çaresizdir, güçsüzdür. Düþünülenin aksine, o “kan ve gözyaþý” ile anýlan yýllarýn yeniden gelmesinden en çok tedirginlik duyanlarýn baþýnda, TSK geliyor. Bir operasyon için ABD’ye yalvarmalarýnýn arkasýnda yatan nedenlerden biri de budur.
Yaný Baþýmýzdaki Devrim Ocaðý Türkiye ve Kürdistan’da sýnýf savaþýnýn ateþinin yükselmesi, sadece iç siyasi geliþmelerden kaynaklanmýyor. ABD emperyalizminin baþlattýðý ve þu aþamada sürdürmekten baþka bir seçeneðinin olmadýðý 3. Dünya Savaþý, birçok ülkede iç savaþlarý körüklüyor, uyuyan devi uyandýrýyor. Ve reddedilemez bir gerçek olarak; Irak halklarýnýn iþgale karþý baþlattýðý büyük savaþ, ABD’yi daha þimdiden yenilgi itiraflarýna sürüklerken, tüm dünyada da sýnýf savaþýmlarýnýn çýtasýný yükseltiyor. Elindeki silahlarla, son derece iyi örgütlenmiþ bir savaþým yürüten Irak halklarý, bir toplumun en önemli sorunlarýnýn ancak zor araçlarýyla çözülebileceðini tüm dünya emekçilerine bir kez daha güçlü bir þekilde gösteriyor. Bu çýta, Vietnam Savaþý sýrasýnda da yükselmiþ, dünyanýn birçok ülkesinde silahlý devrimci gruplar, kimi günümüze dek süren iç savaþlarýn yolunu döþemiþlerdi. Irak’taki durum, dünyadaki dengelerin silahlý bir devrimden yana dönmesinde muazzam etki yaratýyor.
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
Hemen yaný baþýmýzda, Irak’ta yükselen bu ateþ, yarattýðý önemli siyasal ve tarihsel sonuçlarla, Türk tekelci sermayesini gerçekten çok zayýf bir durumda yakaladý. Tam da devrimin boðulmasý yolunda AB emperyalizmine baðlanan umutlarýn suya düþtüðü, AB üyeliði avuntularýyla artýk toplumu denetim altýna almanýn mümkün olmadýðý bir zaman diliminde Türk tekelci sermayesi, sýnýf savaþýmýnýn bu en sert yasalarýna uyum göstermekten baþka ne yapabilirdi ki? Bu, “AB’ye uyum yasalarý”nýn yerini hemen aldý. Ardý ardýna gelen infazlar, katliam tehditleri, tetikteki parmaklarýn beynin yerine düþünmeye baþladýðý umutsuz bir histerinin baþlangýcýdýr.
Tarih Tekerrür Etmez Yeniden yükselen bu yoðun iç savaþ dönemi, geçmiþin bir basit tekrarý olmayacaktýr. Geçmiþte burjuva sýnýf, özellikle Türkiye iþçi sýnýfýný temel sorunlara karþý tavýrsýz býrakabilmek için elinde birçok maddi araca sahipti. Fakat bu süre içinde emperyalist ilhak alabildiðine ilerledi. Artýk ne para basma yetkisi, ne de bütçe oluþturup bunu yürütme yetkisi, TC’nin elinde deðil. Bununla birlikte, sermayenin ulaþtýðý birikim ve merkezileþme, on beþ yýl öncesiyle kýyaslanmayacak düzeydedir. Bu birikimin kendi ihtiyaçlarý ve kýzýþan tekelci rekabetin ekonomide yarattýðý derin bunalým nedeniyle sermaye, iþçi sýnýfýna çok yönlü saldýrýlar ve baskýlar kurmak zorunda kalýyor. Bir yanda gecekondu yýkýmlarý, diðer yanda özelleþtirmeler yoluyla iþsizleþtirmeler; bir yanda olaðanüstü yükselen vergiler, diðer yanda ücretleri düþürüp çalýþma saatlerini yükseltme zorunluluðu; bir yanda sigorta ve saðlýk sisteminin canýna okumak, diðer yanda her grevin güvenlik gerekçesiyle yasaklanmasý… Burjuvazi, yeniden yükselen iç savaþta, iþçi sýnýfýnýn o eski günlerdeki tavrýna çok ihtiyaç duysa da, ayný günlerde sýnýfýn öfkesini burnuna getiren bu saldýrýlarý ardý ardýna uygulamaya koymak zorunda kalýyor. Bunlarý ne erteleyebilir ne de yumuþatabilir. Bu nedenle, yeniden yoðunlaþan iç savaþta Türkiye iþçi sýnýfý, çok daha etkin bir rol alacaktýr. Tabii, sosyalreformist partiler ve onlarýn dizlerinin dibinden ayrýlamayan o-
portünistler, iþçi sýnýfýnýn oynayacaðý bu rolü etkisizleþtirmek için, daha bugünden ileri sürdükleri çapsýz, ývýr-zývýr talepleri sýnýfa egemen kýlmayý baþaramazlarsa…
Zafere Çýkan Tek Yol Tüm olaylarýn kanýtladýðý þu tarihi gerçek, bütün emekçilere ve ezilen halklara anlatýlmalýdýr: Bir halk, eðer silahlýysa ve silahlarýn gücüne dayanýyorsa, ancak o zaman burjuvazi için gerçek bir tehdit oluþturabilir. Halkýn ve iþçi sýnýfýnýn çoðunluðunun gerçekleri anlamadýðýna ve burjuvalarca aldatýlmaya her an hazýr olduklarýna dair o sefil söylemin canýna okumalýyýz. Yaþanan her þey iþçilere, emekçilere ve Kürt halkýna her gün birçok defa, bu temel gerçeði gösteriyor. Ve bu kez, iç savaþý kazanabilmek için büyük maddi zeminlere sahibiz. Çatýþmalarýn þurada-burada daðýnýk ve tek tek ortaya çýkýþýna dair, saldýrýlara karþý bütün emekçilerin ve Kürt halkýnýn bir türlü bir araya gelmemesine iliþkin o sapsarý teorileri topraða gömmenin vakti geldi. Eðer mücadelenin koþullarý, çeþitli sýnýflarý kendi iradeleri dýþýnda en sert kavgalara doðru sürüklüyorsa, bu mücadeleci kesimler, binbir yoldan, hiç kimsenin daha önceden aklýna gelmeyen yollardan, birleþmenin, bir güç yaratmanýn önünü mutlaka açarlar. Bu savaþ uzun süredir devam eden ve yine ayný kesintisizlik içinde uzayacak olan bir iç savaþtýr. Halklar sýfýrdan baþlamýyorlar, geçmiþin büyük deneyimleri onlara yardýmcý olacak. Ve bu savaþta kitlelerle baðlar konusunda moda olan kötümser düþüncelerle kendini kötürüm etmeyen bir parti; bulunduðu her alanda sýnýf savaþýmýnýn öncülüðünü ele geçirmek için özel bir çaba ve yetenek gösteren bir parti -bugün ne denli yetersiz görünürse görünsün- ayný zamanda saðlam bir karakter ve kararlýlýk gerektiren bu savaþýn öncüsü olmayý baþaracaktýr. SEKA ve Siirt… 2005 yýlý hýzlý baþladý; mücadeleyi yoðun iç savaþa doðru yeniden taþýran olaylar ardý ardýna patlak veriyor. O “çýlgýn yýllar”ýn yeniden ortaya çýkýþý, bizi devrimci iktidarýn kapýsýnýn önüne götürüp býrakacak. O kapýdan içeri ise, ancak silahla girilir
Örgütlü Hareket Etmek Merhaba Yeni Evrede Mücadele Birliði Okurlarý, Ben 23 yaþýnda genç bir iþçiyim. Þu anda Esenyurt Evren 1 Oto Sanayi Sitesi’nde Eylül Tekstil ürünleri yýkama sanayi fabrikasýnda çalýþmaktayým. Çalýþtýðým iþyeri vardiyalý sistem olarak, çift vardiya çalýþýyor (12 saat gündüz, 12 saat gece). Çalýþtýðým iþyerinde 130 iþçi var ve hiçbirinin sigortasý yok. Ýþin garip yaný, iþçilerde birlik ve beraberlik de yok. Patron hakkýný aramasýný bilen iþçiye 20-30 milyon sus payý veriyor ki, iþçileri ayaklandýrmasýn diye. Buradan genç bir iþçi olarak tüm halklarýn iþçilerine sesleniyorum: Ýþçiler birleþelim, örgütlenelim, haklarýmýzý alalým. Çalýþtýðýmýz yerlerde bizimle beraber emek gücünü satan, alýn terini döken arkadaþlarýmýza sesleniyorum: Bizi, iþçileri, bizden baþkasý anlayamaz patron senin kolun koptuðunda, baca-
ðýn kýrýldýðýnda sahiplenmez, SSK’ný 20-30 milyona gideremez. Biz haklarýmýzý ancak örgütlenirsek, birlikte hareket edersek (SEKA gibi, Lider Kargo gibi), patrona karþý olan net kararlýlýðýmýzla alacaðýz. Unutmayalým ki yaþama dair bütün her þeyi bizler, iþçi-emekçiler yaratýyoruz. Birlikte üretiyoruz, öyleyse birlikte hareket etmeliyiz. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK!
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
Y. E. Mücadele Birliði Okuru Esenyurt’tan Genç Bir Ýþçi
7
Emperyalizm açýsýndan sorunlu iki Ortadoðu ülkesinde, Filistin ve Irak’ta seçimler yapýldý. Bunlardan ilki, sonuçlarý itibarýyla ABD-Ýsrail çýkarlarý açýsýndan bir trajediye dönüþürken, ikincisi tam bir komedi oldu. Filistin’in simge lideri Arafat, bizzat iþbirlikçi Filistin burjuva önderliðinin rol aldýðý bir “operasyon” ile ortadan kaldýrýldýðýnda, ABD-Ýsrail “barýþ planý”nýn önü açýlmýþ olacaktý. Bu hedeflenmiþti. Filistin Devrimi’nin dýþarýdan boðulamayacaðýný kesin olarak anlayan emperyalist-siyonist ortaklýk, devrimin karþýsýna bizzat kendi evlatlarýný çýkarmanýn yollarýný arýyordU. Oslo Barýþ Süreci ile baþlatýlan, Filistin Özerk Yönetimi ile yapýlmak istenen buydu aslýnda. Ama Arafat, alttan gelen baskýnýn etkisiyle, bu tam teslimiyet yoluna girmedi. Bir uzlaþmacý, bir ara halka olarak kaldý hep. O, Filistin halkýnýn gözünde Abu Ammar (Kurucu) idi. Halk nezdindeki bu kimliði, Arafat’ýn daima Araf’ta kalmasýna, uzlaþma çizgisini aþýp teslimiyet rayýna girmesine engel olmuþtu. Þimdiki lider Ebu Mazen (Mahmut Abbas), iþbirlikçi Filistin burjuvazisinin bu seçkin temsilcisi, iç baský ve ABD-Ýsrail dayatmasýyla baþbakan olduðunda, Arafat’ý yetkisiz bir baþkana dönüþtürmenin yollarýný aradý. Adýmlar attý. Olmadý. Halk desteðini iyi kullanan Arafat, Ebu Mazen’i safdýþý etti. Sonuçta, Arafat hayatta olduðu sürece, ABD-Ýsrail planlarýnýn kazasýz belasýz uygulamaya konamayacaðý açýða çýkmýþ oldu. Öyleyse Arafat ortadan kaldýrýlmalýydý. Öyle de oldu. Bir anda durumu aðýrlaþan Arafat, Fransa’ya götürüldü ve orada öldü. Zehirlendiði söylentileri ayyuka çýkmýþken, otopsi bile yapýlmadan apar topar gömüldü. Hiç kuþku yok ki, baþrolünü Ebu Mazen’in çektiði iþbirlikçi ekip, bu imha operasyonunda, bizzat emperyalistlerin desteðiyle hareket etmiþlerdi. Þimdi, Arafat ortadan kaldýrýldýðýna göre, devrimi boðmanýn adýmlarý atýlabilirdi. Arafat’ýn yerine kimin geçeceði sorunu çözüme kavuþturulmalýydý önce. ABD-Ýsrail ve AB’nin tercihi, Ebu Mazen’den yanaydý. Ama Ebu Mazen’in adaylýðýna karþýlýk, Mustafa Barguti ve Ýsrail zindanlarýndaki Mervan Barguti adaylýklarýný koydular. Mervan Barguti -ki El Aksa Þehitleri Tugayý’nýn lideri durumunda- ilginç yöntemlerle “ikna edildi”. Þaron yönetimi, Filistinli yetkililerin Mervan Barguti ile görüþmeleri için özel izin verdi. Pazarlýklar, tehditler ve rüþvetler döndü. Sonuçta Mervan Barguti, adaylýktan çekildiðini açýkladý. Bir süre sonra da hücre cezasý kaldýrýlarak normal koðuþa verildi. Mustafa Barguti’ye gelince... Seçim kampanyasý sýrasýnda Ýsrail askerlerince saldýrýya uðradý, dövüldü. Böylesine pervasýz bir uygulamayla karþýlaþtý. Sonuç olarak seçimleri Ebu Mazen kazandý. Ebu Mazen derhal barýþ görüþmeleri için kollarý sývadý. Filistinli örgütlerin liderleriyle ateþkes için görüþmelere giriþti. Hamas ve Ýslami Cihad gibi gerici örgütlerle pazarlýða oturdu. Bu arada Gazze Þeridi’ndeki sýnýr bölgelerine, silahlý Filistinlileri engellemek için polis kuvveti koydu. Böylece Filistinli savaþçýlarý bizzat Filistin polisi eliyle baský altýna alma yolunu tuttu. Silah taþýmak yasaklandý. ABD-Ýsrail ortaklýðýnýn en temel dileði böylece gerçekliðe dönüþüyordu. Devrimin ulusal renkleri solmaktaydý. Demek ki, sýnýfsal dinamiklerin önü açýlacak, Filistin Devrimi, bir iç savaþ sürecini de kapsayacak yeni bir aþamasýna evrilecekti. Bu arada intihar saldýrýlarýyla direniþin en ses getirici (ve en tartýþýlan) eylemlerini gerçekleþtiren Hamas ve Ýslami Cihad gibi gerici örgütler, bir yandan Ebu Mazen ile koltuk pazarlýðýna giriþirken, diðer taraftan direniþin baþýna geçmeye, alttan yükselen dalganýn sýrtýnda zirveye çýkmaya çalýþýyorlardý. Ýþte bu ortamda yerel seçimler gerçekleþti. Gazze Þeridi’nde
Hamas, oylarýn yarýsýndan fazlasýný alarak büyük bir çýkýþ yakaladý. Emperyalistler açýsýndan gerçekten trajik bir geliþmeydi bu. Kendi elleriyle büyüttükleri dinci örgüt, özünde Filistin Devrimi’ne pek çok zararlar veren, yaptýðý eylemlerle ayný zamanda ABD-Ýsrail çýkarlarýna da zarar veren bu örgüt, seçim oyunundan güçlenerek çýkýyordu. Ebu Mazen’e baðlanan hayaller, bir kez daha yýkýmla karþý karþýya mý geliyordu yoksa? Arafat karþýsýnda yenilen Ebu Mazen, yine Filistin halkýnýn desteðini alamamýþ, yine halka raðmen ABD-Ýsrail planlarý doðrultusunda çalýþmak zorunda kalmýþtý. Seçimler, trajik bir þekilde, emperyalistlerin aleyhine dönmüþ durumda.
Filistin ve Irak’ta SEÇÝMLER
8
Irak’ta Seçim Güldürüsü
Ýkinci seçimler, iþgal altýndaki Irak’ta yapýldý. Ýþgale meþruiyet arayan ABD, kendi ajaný Allawi eliyle bu meþruiyeti saðlayamayacaðýný çok iyi biliyordu. Direniþin artan gücü, uluslararasý tepkiler, köþeye sýkýþmýþlýk, ister istemez farklý yöntemleri zorunlu kýlýyordu. Kendi kamuoyunda da bir “zafer”e ihtiyaç duyan Bush yönetimi, evlere þenlik bir seçimle, Irak’a bahþettiði demokrasinin bir yönünü daha tüm dünyaya göstermiþ oldu. Ne seçmenler vardý ortada, ne nüfus sayýmý. Güney Kürdistan’da, iþbirlikçi Talabani-Barzani önderliði eliyle bu demokrasicilik oyunu bir parça baþarý saðlayabilirdi. Öte yandan bu durum, Kürtler açýsýndan da, hak ettiklerinin çok gerisinde de olsa, kendi gelecekleri için düþüncelerini açýklama fýrsatý demekti. Seçim sonucunda Kürtlerin %95’inin baðýmsýzlýktan yana oy kullanmalarý, bunun bir göstergesidir. Öbür taraftan Þii ve Sünni Araplarýn bu seçim oyunundaki tutumlarý önem kazanýyordu. Sünniler seçimleri boykot ederek direniþe güç kattýlar. Þiilerin uzlaþmacý liderleri ise seçimlere katýlma yönünde karar aldýlar. Böylece dünyaya üç parçalý bir Irak çýkmýþ oldu. Kuzey’de, fiilen özerk (hatta neredeyse baðýmsýz) bir devlet olarak Kürtler, Güney’de uzlaþmacý da olsa iþgalciler açýsýndan sorunlu bir Þii bölgesi; ve orta kesimde iþgale karþý þiddetli bir savaþ sürdüren Sünniler. Böyle bir ortamda yapýlan seçimlerin tam bir komedi olacaðý, iþgale hiçbir þekilde meþruiyet kazandýramayacaðý aþikar deðil miydi? Ama denize düþen yýlana sarýlýr! ABD, bu oyunu oynamak zorundaydý. Ve sonuçta sahnelenen bu seçim güldürüsü, amacýn çok ötesinde, yeni sorunlar yaratmaktan öte bir anlam ifade etmedi. Hala seçim sonuçlarý açýklanabilmiþ deðil. Hesap kitap iþi devam ediyor. En uygun senaryoya göre bir seçim sonucu açýklanacaktýr. Sonuç ne olursa olsun, fiilen bölünmüþ bir Irak’ta, iþler daha da karmaþýk hale gelecektir. Þimdiden ABD basýnýnda bundan duyulan rahatsýzlýk dile getirilir oldu. Kürtlerin baðýmsýzlýðýnýn ABD ile çatýþmalar yaratabileceði yazýlýyor. Kimse, bu seçimlerden doðacak hükümetin iþgale meþru ve haklý bir zemin sunabileceðini ifade etme cesareti gösteremiyor. Kaldý ki, bu saçma seçimin her türlü yoksulluk ve sahtekarlýðý içerdiði bunca ortaya çýkmýþken, kurulacak hükümetin kendisinin meþruiyet sorunu olacaktýr. Sonuç olarak, hem Filistin, hem Irak seçimleri, emperyalistlerin açýsýndan daha ciddi sorunlar yaratacak nitelikte. Pratik durum, hiçbir hesaba uymuyor. Bu trajikomik durum, emperyalizmin inisiyatifini yitirdiðinin, ipleri elinden kaçýrdýðýnýn kanýtlarýndan biridir. Günümüz þartlarýnda emperyalizmin bundan daha iyisini baþarabileceðini de beklememelidir. Tarihsel inisiyatifini çoktan yitiren emperyalist-kapitalist sistem, artýk güncel pratik politikada da sýkça tökezliyor. Dünya, sermayenin egemenliðine karþý dönmeye devam ediyor. Yaþayacak ve göreceðiz.
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
APOLETLÝ BURJUVALAR HÝZAYA SOKULUYOR
Kayýkçý Dövüþünde Kafasý Kýrýlanlar
Radikal gazetesi yazarý Murat Yetkin, son birkaç yýlda, ordunun kilit kademelerine, genellikle NATO’da görev yapmýþ komutanlarýn getirildiðine dikkat çekiyordu. NATO içinde ABD’nin çýkarlarýna baðlanmýþ ama bunu Brüksel tedrisatýndan geçerek AB ile uyumlulaþtýrmayý öðrenmiþ generallerin, tam da bu dönem TSK içinde aðýrlýðýnýn olmasýnýn özel bir önemi var. Bu süreçte ardý ardýna emekli edilen generaller ise birçok kez, burjuvazinin AB üyeliðine kilitlenen ana gövdesine karþý kýlýç salBeklenen oldu. Burjuvazinin kendi iç çatýþmalarý, nihayet or- lamak gibi affedilmez bir hata iþlediler. Kimi, AB’cileri açýktan dunun içinde de yankýsýný buldu. Baþka türlü olmasý düþünületehdit etti, kimisi “yönümüzü Avrasya’ya çevirelim” dedi. Kimimezdi. Burjuva çýkarlara binbir çeþit yönden sýmsýký baðlanmýþ leri de Emin Çölaþan gibi provokatör-faþistler aracýlýðýyla, doðruolan ordu, sonunda üzerine örttüðü apoletli parlak þalý bir kenara dan Genelkurmay Baþkaný Hilmi Özkök’ü suçladýlar. Nasýl olur atýp, toplumun en geri kesimlerine bile kendi öz sýnýf niteliðini da Hilmi Özkök, Erdoðan hükümetiyle bu kadar uyumlu olabilirgöstermekten kaçýnamayacaðý bir kavganýn içine, olaylar tarafýn- di? Genelkurmayý, sümen altýnda bekleyen dosyalarý gündeme dan adeta arkasýndan itiliyor. getirmeye zorlayan, tam da bu sonuncusu, “uyum” suçlamasý olEmekli generaller, komuta altýndayken gýklarýný çýkaramadu. dýklarý konularda hamasi nutuklar atmanýn ve karþýlýðýnda bol Oysa, yanýlýyor emekli tosun paþalar. Eðer orduyla AKP hübol yaltakçý alkýþlar duymanýn sarhoþluðuna kapýlýnca, Genelkur- kümeti arasýnda bir uyum söz konusuysa, bu yalnýzca devrim bemay onlara ince bir ayar çekiverdi. Eski MGK sekreteri Org. lasýndan kurtulma umudunun AB üyeliðine baðlanmasý temelinTuncer Kýlýnç’ýn ve eski Deniz Kuv. Komutaný Ýlhami Erdil’in, dedir. Bu temelin hemen bir adým ötesinde ise, bir çatýþma yaþaen az altý-yedi yýldýr sümen altý edilen nýyor. Bu çatýþmanýn iki yönü var. Birüþvet dosyalarýnýn kapaðý, birden birincisi, ABD iþbirlikçilerinin kendi re açýlýverdi. konumlarýný koruyarak AB’ye girme Burjuvazinin kendi iç Genelkurmay’ý bu denli gözü kakavgasýdýr. TSK kurumunun baþýndakavgalarýnýn, proletaryanýn ra bir ince ayara zorlayacak kadar, ne ki Hilmi Özkök’ün çabasý bu yöndeyaptý bu omzu kalabalýklar? Nihayedevrim savaþýnda nasýl bir önemi dir. Çatýþmanýn daha yaygýn olan itinde, burjuva toplumla birlikte çürüvar? Her þeyden önce, bu kavgalar kinci yaný, hem AB hem de ABD yen kurumlarýn baþýnda gelen orduda, emperyalizmi tarafýndan yürütülen sayesinde toplumun en geri büyük rütbelilerin ceplerini doldurmatam ilhak sürecinde, iþbirlikçilik kokesimleri bile burjuvazinin ve yan tek bir adýmýn bile atýlmadýðýný numunu kaybedenlerin kavgalarýdýr. bilmeyen kaldý mý? Çürümüþ burjuva onun kurumlarýnýn gerçek yüzünü Ýþte, TSK’dan emekli olan paþadüzenin tipik aydýnlarý olan YÖK lar da, “en iyi iþbirlikçi kim” yarýþmagörebilme olanaðý buluyor. profesörlerinin, bu çürümüþ sistemi Burjuvazinin toplumda saygýnlýk sýnda ortaya çýkan bu kayýkçý dövüen iyi koruyacak kurum olarak, “en þünde taraf oldukça, kafalarýna kürekve dokunulmazlýk kazandýrmak güvenilir ordudur” demeleri, boþuna leri yiyiveriyorlar. için bolca ter ve para akýttýðý deðil. Bu tip aydýnlarýn en çürük organlarýndan biri, hafýzalardadýr. Ama Sermayenin Ýç kurumlar, tel tel dökülüyorlar. herkesi kendileri gibi sanmasýnlar. Bu Çatýþmalarý Sertleþiyor Mafya-Yargýtay skandalýnda, toplumda milyonlarca kiþi, ne 70’li ABD’nin IMF ile, AB’nin ise ümilyonlarca insan yargýnýn yýllarda patlayan ABD silah tekeli yelik süreciyle hýzlandýrdýðý tam ilhak burjuva çýkarlara ne denli gözü Rocheed skandalýnda ortaya çýkan sürecinde, konumlarýný kaybeden burrüþvetçi generalleri unutur; ne de Radönmüþçesine baðlý olduðunu bir juva kesimler, kuyruklarýna basýlmýþ býta adlý Suudi Finans örgütünün gibi baðýrmaya baþladýlar. Rahmi kez daha anladý. Þimdi de, Koç, durumu þu sözlerle özetliyor: bordrosuna kayýtlý cuntabaþý Kenan birbirleri hakkýnda dosyalar “Dünyada o kadar keskin bir rekabet Evren’i. Ve bu rüþvetin þeref defterinbiriktiren ordu generalleri var ki, herhangi bir konuda ya birinci de her zaman ilk sýralarda olan, cuntaya ikinciyseniz þansýnýz vardýr; üçünnýn yöneticisi Tahsin Þahinkaya’yý kikapýþtýkça, ordunun en üst me unutturabilirler? Bu “paþa”larýn ö- kademelerinin sürdüðü sefahat ve cüyseniz ortadasýnýzdýr, dördüncü ve beþinciyseniz, hiç þansýnýz yoktur. Yanünde halen daha düðme ilikleyen boðazýna dek çürümüþlüðe ni erozyona ve yok olmaya mahkumHilmi Özkök’ün, ordunun namusunu sunuz.” Bu keskin rekabet koþullarýnbulanmýþ burjuva dünyalarý kurtarmaya soyunduðuna kim inanýr!! da, piyasanýn büyüklerinin en büyüðü açýða çýkýyor. olamayýp, konumlarýndan aþaðýya yu35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
9
varlananlar, iþbirlikçi tekelcilik yarýþýný kazananlarý açýktan tehdit etmeye baþladýlar. Ýþin içine mafya çeteleri, eli kanlý MHP’li faþistler, dinci gericiler, Kamu-Sen gibi balon sendikalarda girdiler. Cumhuriyet, Akþam gazeteleri, ATV, bir zamanlar kendi alanlarýnda üçüncü-dördüncü büyük firma olacak kadar büyük sermaye gruplarýnýn farklý yönlerden þovenizmi kýþkýrtan söylemlerine yer veriyorlar. Kamu-Sen Baþkaný karþý tarafý “iç savaþ”la tehdit ediyor. Serdar Denktaþ “silahlanýp savaþýrýz” diyor. Ecevitler ise “Din elden gidiyor” diye feryat ediyorlar. Kaybedenler de büyük sermaye olunca, harekete geçirdikleri araç ve tehditleri de büyük oluyor. Ýþbirlikçi tekelcilik yarýþýný ve bununla birlikte egemenlikteki konumlarýný kaybedenlerin bu kavgalarý, umutsuz bir davadýr artýk. Umutsuzluðu oranýnda, hýrçýnlaþan bir kavga. Kaybeden, hýrçýn bir kavgayla geri çekilecek. Ýþbirlikçilik yarýþýný kazanan tekelci kesim ise, halen daha büyük kalabalýklarý yönlendirme kapasitesine sahip bu tosuncuk sermayeye ihtiyacý olduðunu biliyor; MHP, SP, DSP, DYP gibi partilerin, birçok meslek ve ticaret odalarýnýn içinde örgütlü olan, bu önemli gücü yok sayamaz. Tersine, en büyük iþbirlikçi tekeller, egemenliðini, kaybedenlere de kendi politik üstünlüðünü kabul ettirip, devrim belasýndan kurtulabilmek için bu güçten karþý-devrim için yararlanmaya devam edecektir. Yani “Din elden gidiyor”, “Musul’u almanýn tam da vaktidir” ulumalarýnýn tam vaktidir. Bu sayede, yoksulluklarý açlýk sýnýrýnýn altýna itilenleri, mülksüzleþen küçük mülk sahiplerini, proletaryanýn toplumsal devrim savaþýnýn karþýsýna çýkarabileceklerdir. Tek þartla: iþbirlikçi tekelciliðin ve emperyalizmin tam egemenliðini en baþtan kabul etmek. Emekli tosun paþalar, bu tek þartý unutup, konumlarýný kaybeden büyük sermayenin çýkarlarýný savunmaya kalkýnca, kendilerini bir anda rüþvet suçlamasýyla mahkeme salonlarýnda buldular.
Madalyalarýn Gizleyemediði Çürüme Burjuvazinin kendi iç kavgalarýnýn, proletaryanýn devrim savaþýnda nasýl bir önemi var? Her þeyden önce, bu kavgalar sayesinde toplumun en geri kesimleri bile burjuvazinin ve onun ku-
“DENÝZLERÝN YOLDAÞIYIZ” Denizlerden aldýðý bayraðý yere düþürmeden taþýyan ve öðrenci gençliði devrimci mücadeleye katma yolunda hýzla ilerleyen DÖB(Devrimci Öðrenci Birliði) yaptýðý çalýþma ve eylemlerle öncü gençliðin tüm dikkatini üzerine çekmeye devam ediyor. Gazi Mahallesi’nde öðrencilerin sýklýkla gidip geldikleri sokak ve caddelere “Deniz, Yusuf, Ýnan Savaþa Devam”, “Denizlerin Yolunda DÖB Saflarýna”, “Gençlik DÖB Saflarýna”, “Denizler Gibi Olalým Devrim Ýçin Savaþalým”, “Yaþasýn Devrimci Öðrenci Birliði” þeklinde DÖB imzalý bir çok yazýlama yapýldý. Devrim yolunda mücadeleye devam eden DÖB, öðrenci gençliði yaptýðý çalýþmalarla saflarýna katmaya devam edecektir; çünkü bizler, Denizlerin yoldaþlarýyýz ve onlarýn yolunda ilerlemeliyiz!
DENÝZLERÝN YOLUNDA LENÝNÝST SAFLARA! Gazi DÖB
10
rumlarýnýn gerçek yüzünü görebilme olanaðý buluyor. Burjuvazinin toplumda saygýnlýk ve dokunulmazlýk kazandýrmak için bolca ter ve para akýttýðý kurumlar, tel tel dökülüyorlar. Mafya-Yargýtay skandalýnda, milyonlarca insan yargýnýn burjuva çýkarlara ne denli gözü dönmüþçesine baðlý olduðunu bir kez daha anladý. Þimdi de, birbirleri hakkýnda dosyalar biriktiren ordu generalleri kapýþtýkça, ordunun en üst kademelerinin sürdüðü sefahat ve boðazýna dek çürümüþlüðe bulanmýþ burjuva dünyalarý açýða çýkýyor. Bu tür kavgalar, burjuvalarýn moral güçlerini de zayýflatýyor. Tosun paþalarýn çizmelerini yalayan bir köpek yavrusundan baþka bir þey olmayan Emin Çölaþan bile “güvendiðimiz daðlara kar mý yaðýyor” demek zorunda kaldý. TSK’nýn bugünkü durumu, her devrim öncesi kokusu artýk bastýrýlamayan çürüme, bozulma durumlarýný yansýtýyor. Bugünün tosun paþalarý, girdikleri savaþlardan deðil, girdikleri ihalelerden madalya devþiriyorlar. Rütbeler, alýnýr-satýlýr bir metadan baþka bir þey deðil. Milyon dolarlýk rüþvetler, tekellerle kurulan özel çýkar iliþkileri, aristokrat olan geleneklerini anýmsatan kayýrmacýlýk, bütün bunlar bir subayýn ordunun en üst kademelerine gelmek için ihtiyaç duyduðu esas araçlardýr. Þeref mi? En az göðüslerine taktýklarý madalyalar kadar sahtedir. Ordu, onlarca vakýfla, kendi denetimlerinde tuttuklarý savunma bütçesiyle, kendi kurduklarý komisyonlarca yönlendirilen büyük ihalelerle, kendi burjuvalarýný ve muazzam bir sermaye birikimini yaratýyor. Milli piyango gibi tüm þans oyunlarýndan, petrol tüketiminden, tiyatro ve sinema biletlerinden ve daha burada saymakla bitmez kaynaklardan aktarýlan paralarla tosun paþalar, Uzanlar’ý aratmayan bir zenginlik ve sefahat içinde yaþýyorlar. Trilyonluk villalarda otururlarken bile, devletin onlara verdiði lüks lojmanlarý fahiþ fiyata baþkalarýna kiralamaktan geri durmazlar. Ýstanbul Maslak, orduya ait olan ama baþka zenginlere kiralanmýþ sitelerle dolu. Emekçiler, yýllarca vergilerle kimleri nasýl doyurduklarýný, bu kavga sayesinde daha iyi görüyor. Proletarya devrim mücadelesinde, militarizme karþý halk kitlelerini bilinçlendirmek için, ordunun sermaye çýkarlarýyla iç-içeliðini teþhir etmek yolunda her fýrsatý kullanmayý bilmeli. Toplumun en az üçte birinin aç yaþadýðý, diðer üçte birinin yoksulluk sýnýrý altýnda olduðu bu ülkede, servete ve sefahat yaþamýna karþý, en geri kitlelerde bile büyük bir öfke birikmiþtir. Bu öfkenin, emekçi yoksullardan oluþan erler sayesinde ordunun içine yansýmamasý düþünülemez. TSK, bu tehlikeyi gördüðü için, 2004 yýlý içinde bir genelge yayýnlayarak, subaylarýn sahip olduklarý zenginliði sergilememeleri konusunda uyarýlarda bulundu. Burjuvazi, orduyu kaybetmemek için bu tür özel tedbirler alýrken, öte yandan kendi iç kavgalarýyla bu çürümüþ sefahat yaþamlarýný açýða çýkartýyorlar. Bolþevikler, çarlýk ordusu içindeki erler arasýnda, kendileri de burjuva olan subaylara karþý öfke yaratmak, kýþlalarýn katý disiplinini bu yoldan çözmek için özel çaba sarfetmiþti. Bu taktikler yerinde ve zamanýnda kullanýldýðýnda etkili olur. Burjuva ordu, kendisini “suçüstü” yakalamamýz için bize böyle deðerli fýrsatlar verirken, bu fýrsatlarý kaçýrmak devrim iddiasýyla baðdaþmaz. Bitirirken son bir uyarý: Burjuva orduya karþý “vatanseverlik” söylemiyle bezeli taktiklerin miadý çoktan dolmuþtur. Hele ki bugün, tosun paþalar aracýlýðýyla, egemenliðini kaybeden büyük sermaye kesimleri de ayný söylemi tutturmuþsa, “vatanseverlik” söyleminden ya da onu çaðrýþtýran “emekçi yurtseverliði”nden medet ummak, emekçileri bu sermaye kesimlerinin arkasýna takmak olur.
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
t s i l a y r e p Em e v k ý l n a g Saldýr u m u r o F l a y s o S a y Dün
ABD’nin dünya hegemonyasýný her tür yol ve yöntemle yeniden inþaa etmek istediði tarihsel bir süreçten geçiyoruz. 11 Eylül’ün yarattýðý etkiyle, tüm dünyayý silahlanma yarýþýna çekerek, çatýþma, gerginlik ve savaþý dünyanýn her yanýna yayarak, ekonomik kaynaklarý denetimi ve sömürüsü altýna almak için saldýrýlarýna devam ediyor. Önce Afganistan ardýndan Irak þimdi de Ýran… Irak’ta bataða saplanan ABD, þimdi de göreve yeni baþlayan Rice’ýn faþist aðzýndan Ýran’ý tehdit ediyor ve “tiranlýðýn ileri kaleleri” olarak Küba, Kuzey Kore, Zimbabwe, Belarus ve Birmanya’yý gösteriyor, Venezüella devlet baþkaný Chavez’i “rahatsýzlýk kaynaðý” olarak ilan ediyor. Her zaman olduðu gibi Ortadoðu’nun öncelikli konularý arasýnda yer aldýðýný ilan ederek; “geniþ Ortadoðu, bir tiranlýk, umutsuzluk ve kýzgýnlýk bölgesi olarak kaldýðý sürece, Amerikalýlar ve dostlarýmýzýn güvenliðini tehdit eden radikaller ve aþýrý hareketler üretecektir.” Yani kýsa ve özcesi, iþçi ve emekçi halklarýn ayaklanmalarýndan kendilerini kurtarmayacaklardýr. Sömürüye iþgale dayalý egemenliklerini daha fazla sürdüremeyeceklerdir. Kapitalizmin yarattýðý felaketin bir sonucu olarak, 200 bine yakýn insanýn yaþamýný kaybettiði tsunaminin ardýndan timsah gözyaþlarý dökmeye hazýrlanan Rice, “ABD’nin imajýný düzeltmek, Amerikan hükümetinin ve halkýnýn kalbini göstermek için tsunaminin harika bir fýrsat olduðunu” söyleyerek bir kez daha gerçek yüzünü ortaya koyuyor. Emperyalist-kapitalist iþgal ve talan politikalarýnýn kendisinde simgeleþtiði isim olan Bush, ikinci kez baþkanlýk görevi için yaptýðý yemin töreninin ardýndan yeni döneme baþlamýþ oldu. Yemin töreninin yapýlacaðý gün, baþkentin tam bir kuþatma altýna alýnmasý, nasýl bir korku yaþadýklarýnýn somut göstergesiydi. Savaþ uçaklarý kontrol uçuþlarý yaparken, sokaklar trafiðe kapatýldý, tel örgüler gerildi. Tüm bu önlemlere raðmen, ABD halkýnýn sokaklara dökülmesi engellenemedi. Yemin töreninden birkaç gün sonra gerçekleþtirilen Davos toplantýlarýnda bir araya gelen dünya sermayesi ise gündemini “çetin dönemlerde sorumluluk almak” olarak belirledi. Emperyalist-kapitalist dünyanýn sömürü politikalarýnýn önündeki en büyük engel, onlarýn egemenliðini bozacak “terörist” saldýrýlar diye adlandýrdýklarý ayaklanmalar olarak belirlendi. Irak’taki savaþ, onun bölgeye yayýlma riski ve bunu nasýl engelleyecekleri, baþka bir gündemleri oldu. Davos toplantýlarýna karþý düzenlenen Dünya Sosyal Forumu (DSF) ise, yeniden ilk yapýldýðý adrese dönerek, Brezilya’da yapýldý. Dünya Sosyal Forumu, Brezilya’da Ýþçi Partisi ve Avrupa’da uluslararasý finans iþlemlerden alýnacak binde bir gibi bir
vergi ile küresel adaletsizliðe çözüm aramayý savunan ATTAC (Finansal Ýþlemlerin Vatandaþlara Yardým Ýçin Vergilendirilmesi Birliði) giriþimleriyle ilk kez 2004 yýlýnda Porto Alegre’de toplandý. Bu forum, Davos’ta toplanan Dünya Ekonomik Forumu ile ayný tarihte yapýlarak, bir alternatif olmayý hedefledi. Dünya Ekonomik Forumu Microsoft, Monsanto, Nike, General Motors ve yakýn zamana kadar Enron gibi þirketleri de içeren, dünyanýn en büyük þirketlerinden gelen bine yakýn temsilciden oluþan özel üyelere sahip bir örgüttür. “Baþka Bir Dünya Mümkün” sloganýyla baþlayan DSF ise, ilk yýl 15 bin kiþinin katýlýmýyla organize edildi. Sayý düþük olsa da, “Baþka Bir Dünya” sloganý büyük bir yanký uyandýrarak tüm eylemlerde haykýrýlan bir slogana dönüþtü. 2002 yýlýnda ikincisi gerçekleþtirilen foruma, 75 bin kiþi katýldý. Ýlk yýl toplantýlar bütün bileþenlerin katýlýmýyla yapýlmýþ olsa da, ikinci yýl, uzlaþmacý ve reformcu eðilimlere karþý alternatif konferanslar verildi. Porto Alegre’de baþlayan forum ikinci yýl Hindistan’a taþýnsa da, 2004 yýlýnda yeniden eski adresine dönerek Porto Alegre’de yapýldý. 100 bin kiþinin katýldýðý forum, “Baþka Bir Dünya Mümkündür” sloganýný en reformcu biçimde algýlayarak, aslýnda hiçbir þey söylememiþ oldu. Anti-kapitalist hareketin sonucu olarak oluþan bu forum, kendini reformcu çizgiden kurtaramamýþtýr. Beþincisi “Açlýða Karþý Küresel Eylem Çaðrýsý” baþlýðý altýnda Porto Alegre’de toplanan DSF, uzun tartýþmalarýn ardýndan Porto Alegre Uzlaþma Metni’ni imzalayarak sonuç bildirgesini oluþturdu. DSF Sonuç Bildirgesi, þu baþlýklar altýnda toplandý: Yoksul ülkelerin borçlarýnýn silinmesi, uluslararasý mali transferde tobin faizi benimsemesi, vergi kaçýrýlan bölgelerin engellenmesi, ticarette her ülkeye eþit olanaklarýn saðlanmasý, her ülkeye kendi vatandaþlarý için uygun ürün üretim egemenliði yanýnda, onlarýn gýda talebinin garanti altýna alýnmasý, kadýn ve azýnlýklara karþý uygulanan ayrýmcýlýk karþýtý politikalarýnýn yerine getirilmesi, Birleþmiþ Milletler’in merkezinin New York’tan Güney’e de taþýnmasýný da içeren uluslararasý örgütlerin demokratikleþmesi talebi yer alýyor. “Baþka Bir Dünya Mümkündür” sloganýnýn bayraklaþtýrdýðý Dünya Sosyal Forumu, bu dünyanýn nasýl bir dünya olacaðý konusunda, net bir tavýr ortaya koyamadý. Kimi çevrelerin somut olarak “bu da sosyalizmdir” belirlemesi, forum bileþenleri tarafýndan tam bir bütünlük içinde ifade edilemedi. Dünya Sosyal Forumu, kendini kapitalizmin iyileþtirilmesi ile sýnýrlandýrdý. Forumun kapanýþ konuþmasýný yapan Hugo Chavez ise, sorunu doðru bir þekilde ortaya koyarak, çözümü de belirlemiþtir: “Emperyalist güçler, Latin Amerika ve tüm dünyaya büyük bir darbe indirmeye hazýrlanýyor. Sefalete ve yoksulluða sosyalizm dýþýnda bir çözüm olamaz”. “Emin olun, bu kapitalist düzende, sefalet ve yoksulluk için çözüm yok. Çünkü bunlara birincil sebep kapitalizm, o da dünyadaki eþitsizliðin, sömürünün ve sefaletin temelini oluþturuyor.” Dünyadaki sömürünün, sefaletin, açlýðýn temeli olan kapitalizm ortadan kaldýrýlmadan, insanlýðýn bugün yaþadýðý hiçbir sorunun çözümü bulunamayacaktýr. Geçici çözümler ve ara yollar, sorunlarýn daha da büyümesinden baþka bir þey getirmeyecektir. Kapitalizmin bu yeni evresinde yapýlmasý gereken, kapitalizmin yýkýmýný getirecek toplumsal hareketi baþlatmaktýr. Devrim ve sosyalizm hedefi olan bir mücadeleyi örmektir. Evet baþka bir dünya mümkündür ve bu da sosyalizmdir.
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
11
3. DÜNYA SAVAÞI YAYILIYOR ABD emperyalizminin, dünya emekçi halklarýna karþý baþlattýðý dünya savaþý, yeni bir aþamanýn eþiðinde. Dün Irak’ta (ondan önce de Afganistan’da) baþlatýlan savaþý, yakýn gelecekte Ýran ya da Suriye’ye yaymanýn hazýrlýklarý tam gaz sürüyor. ABD emperyalizminin politik temsilcileri, þimdi tüm güçlerini bu hazýrlýklara seferber etmiþ durumdalar. Böylece, ABD tarafýndan baþlatýlan Ortadoðu merkezli dünya savaþý yeni alanlara, yeni ülkelere yayýlma aþamasýna gelmiþ bulunuyor. Bu, beklenmedik bir geliþme deðil. Savaþý sürdürmek ve yeni alanlara yaymak, ABD emperyalizminin bir ihtiyacýdýr. Bu bakýmdan, savaþýn baþlangýç biçimini þimdiden bilmek mümkün olmamakla birlikte, bunun kaçýnýlmaz olduðunu söylemek pekala mümkün. Milyonlarca insanýn gözünün içine baka baka, “tanrýyla iliþki kurduðunu” söyleyecek kadar yalan söylemede küstahlaþan oðul Bush’un, yeniden ABD baþkaný seçilmesi bu ihtiyacýn sonucudur. Dahasý, insan soyundan çok, yýlan türüne yakýn duran Condoleeza Rice adýndaki kadýnýn Dýþiþleri Bakanlýðý’na getirilmesi de, ayný ihtiyacýn sonucudur. Sadece bu iki geliþmenin bile savaþýn yayýlacaðýna ve þiddetleneceðine iliþkin yeterli kanýt olduðunu, daha önceki sayýlarýmýzda ortaya koymuþtuk. Ortadoðu, savaþýn getireceði büyük yýkýmlara, çalkantýlara ve alt-üst oluþlara gebe. Aslýnda, ABD emperyalizminin
12
hiç beklemediði ve hesaba katmadýðý Irak’taki direniþ savaþý olmasaydý, Ortadoðu bu aþamaya çoktan girmiþ olacaktý. Herkes biliyor ve bekliyordu ki, Irak’tan sonra, sýra Ýran ve Suriye’ye gelecekti. ABD emperyalizminin devlet yöneticileri de zaten bu niyetlerini saklama ihtiyacý duymuyorlardý. Ancak, Irak’ta iþbirlikçi burjuva sýnýfa raðmen ortaya çýkan, büyüyen ve her geçen gün daha örgütlü bir nitelik kazanarak þiddetlenen halk direniþ savaþý ABD emperyalizminin tüm hesaplarýný bozdu. Hesaba katmadýðý halk direniþ savaþý karþýsýnda aciz ve çaresiz kalan ABD emperyalizmi, tüm planlarýný ertelemek zorunda kaldý. Ýran, Suriye ya da baþka bir ülkeye saldýrý bu güne kadar sarktýysa, Irak direniþ savaþýnýn bunda belirleyici bir rolü oldu. ABD emperyalizmi, her istediðini yapabilen, istediðini elde edebilen, plan ve politikalarýný istediði gibi yaþama geçirebilen kadir-i mutlak bir güç mü? Irak halkýnýn direniþ savaþý, bunun böyle olmadýðýný bir kez daha gösterdi. Ama sadece Irak halký deðil, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve Küba da ABD emperyalizmine meydan okuyarak, onun herþeye gücü yeten bir emperyalist güç olmadýðýný gösterdiler. Emperyalist iþgal ve ulusal baský, ezilen halklarda direnme ruhunu, baþkaldýrý isteðini uyandýrýr. Leninizme ait bu tespit, Irak halkýnýn direniþ savaþýyla bir kez daha ve þaþmaz biçimde kanýtlandý. ABD emperyalizmine karþý I35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
rak’ta yürütülen direniþ savaþý, her geçen gün halkýn daha geniþ kesimlerini içine alan bir halk direniþ savaþýdýr. Bu, emperyalist iþgal ve ulusal baskýnýn kaçýnýlmaz sonucudur. ABD-Türkiye Ve Ortadoðu ABD emperyalizminin, savaþý yaymak için yaptýðý hazýrlýklarý ve bu hazýrlýklarda Türkiye’ye biçtiði rolü görmek için, Ocak ayýnda Türkiye’yle yapýlan askeri ve diplomatik görüþmeleri anýmsamak yeterli. Ocak ayýnda ve Þubat’ýn ilk haftasýnda Türkiye’ye gelen ABD’li yetkililerin görev ve ünvanlarý, bize bu konuda yeterli fikir veriyor. Ýþte Türkiye’ye bir ay içinde gelen ABD’li yetkililerin bir listesi: Irak’tan Sorumlu ABD Merkez Kuvvetler Komutaný Org. Abizaid, ABD Dýþiþleri Bakan Yardýmcýsý Richard Armitage, NATO Müttefik Kuvvetler Komutaný ve ABD’nin Avrupa Kuvvetleri Komutaný Org. James John, ABD Savunma Bakan Yardýmcýsý Douglas Feight. Ve bütün bunlarýn arkasýndan, tabloyu tamamlayan, ABD Dýþiþleri Bakaný Rice. Bir ay içinde Türkiye’ye peþpeþe gelen ABD’li yetkililerin ünvan ve görevleri, geliþ nedenlerini ve amaçlarýný anlatmaya yetiyor. Hepsinin geliþ nedeni, Ýncirlik Üssü’nün daha kapsamlý ve esnek kullanýmý; Ýran ve Suriye’ye karþý daha çok iþbirliði; Irak direniþ savaþýna karþý Irak iþbirlikçi burjuva hükümet ve sýnýflarýna daha çok destek saðlamaktý. ABD
“Þimdi gündemimizde deðil” diye açýklama yapsa da, Ýran ve Suriye’ye karþý bir savaþýn hazýrlýklarýna baþlamýþ bulunuyor. Ýncirlik Üssü’nün daha kapsamlý kullanýmý ve iþbirliði talepleri, gelecek savaþta Türkiye’ye nasýl bir rol biçtiðinin ipucunu veriyor. Türkiye açýsýndan durum kýsaca þudur: Emperyalizme baðýmlýlýk iliþkileri nedeniyle, Türkiye’nin geliþmelerin dýþýnda kalmasý beklenemez. Türk tekelci burjuvazisi istemese dahi, Türkiye savaþýn ortasýna doðru arkasýndan itekleniyor. ABD emperyalizminin önündeki savaþ planlarýnda Türkiye’nin aktif bir yeri vardýr. Ýncirlik Üssü ile ilgili talepler, bunun bir örneðidir. Güney Kürdistan’daki geliþmeler, olaylarýn Türkiye’yi savaþýn içine doðru nasýl çektiðinin bir baþka örneðidir. Türkiye ise çaresiz. Ýçerde, emek-sermaye çeliþkisinin, iþçi sýnýfý ve diðer ezilen sýnýflarýn eylemleri; dýþarda emperyalist planlarýn, çýkarlarýn ve çeliþkilerin aðýrlýðý altýnda eziliyor. Burjuva aydýn tabakanýn bir kýsmý dahi, Türkiye’nin durumunu “sallanan ve uçurumun kenarýnda bir devlet” þeklinde deðerlendirme noktasýna gelmiþlerdir. Çok farklý çýkar, çeliþki ve çatýþmalar yumaðý altýnda ezilen Türkiye’nin gittikçe zayýfladýðý, güçten düþtüðü, derin bir bunalýmýn içinde yuvarlandýðý bir gerçektir. Kerkük-Kürdistan-Irak geliþmeleri çerçevesinde bu gerçeðe bir kez daha tanýk olduk. Bu konularda kendi çýkarlarýný yüksek sesle dile getirmeye baþlayýnca Türkiye, ABD’nin parmak sallamasý karþýsýnda sus-pus olmak ve ABD ile iliþkiler her þeyin üzerinde olduðunu bir kez daha teyit etmek zorunda kalmýþtýr. ABD, Türk Hükümet ve askeri yetkilileri seslerini yükseltir yükseltmez, Türkiye’ye hem ayaðýný denk almasýný, kendi çizdiði sýnýrlar dýþýna çýkmamasýný, hem de Ortadoðu’da baþlatacaðý savaþlar için daha fazla iþbirliðini dayatmýþtýr. Türk yetkililerin bu dayatmalar karþýsýndaki tavrý “ABD ile iliþkiler stratejik ortaklýk“ olduðunu ilan etmek oldu.
Devrimci Politika Buraya kadar söylenenlere çok fazla itirazýn olabileceðini sanmýyoruz. Bunlar, bilinen somut olgulardýr. Demek ki devrimci bir sýnýf partisi ve devrimci proletarya için önemli olan, bu somut olgulardan ne gibi sonuçlar çýkarýlacaðý ve nasýl bir pratik politika izleneceðidir. Ortadoðu büyük alt-üst oluþlara gebe, bundan kimsenin kuþkusu yok. Öyleyse, þimdi, Türkiye dahil bütün ülkelerin devrimci proletaryasýnýn izleyeceði yol, büyük bir önem kazanmýþtýr. ABD, Ýran ve Suriye halklarýný “demokrasi” için kendi iktidarlarýna karþý ayaklanmaya çaðýrarak, ezilen halklarýn mücadele potansiyelini kendi çýkarlarý yönünde kullanmaya çalýþmaktadýr. Elbette, ABD, kendi çýkarlarý açýsýndan doðru olaný yapmaktadýr. Peki ya devrimci proletarya nasýl bir çaðrý yapmalýdýr? Oportünist parti ve örgütlere bakýlýrsa her ülkenin emekçi halklarý, “anti-emperyalist” bir mücadele için “yurtsever” bir çizgi izlemelidir. O nedenle, þu sýralar Türkiye’de “devrimci yurtsever”, “sosyalist yurtsever”, “yurtsever” vb. söylemlerden geçilmiyor. Bu çizgi, sahipleri tarafýndan açýkça ifade edilmese de, emekçi halklarýn emperyalizme karþý burjuva iktidarlar ya da burjuva sýnýfýn bir kesimi etrafýnda birleþmeleri anlamýna gelir. Kitlelere yönelik “yurtseverlik” propagandasýnýn baþka bir anlamý yoktur. Bu, küçük burjuvazinin milliyetçi bakýþ açýsýdýr. Devrimci proletarya, küçük burjuvazinin bu milliyetçi bakýþ açýsýna gerileyemez ve kendisini bu noktaya çekme çabalarýna -ister “devrimci yurtseverlik”, ister “sosyalist yurtseverlik” ya da baþka bir kavram kullanýlsýn hepsi ayný- kararlýlýkla karþý koymalýdýr. Proletaryanýn baðýmsýz sýnýf çýkarlarý, küçük burjuva bakýþ açýsýnýn gösterdiði noktadan çok daha farklý bir yerdedir. Devrimci proletarya ve onun devrimci sýnýf partisi, her þeyden önce þunu bilir: Hiç bir burjuva hükü35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
met, ülkeyi ve emekçi halklarý, emperyalist savaþlardan ve bu savaþlarýn yýkýcý sonuçlarýndan koruyamaz. ABD tarafýndan topun aðzýna konan Ýran ve Suriye dahil, bütün baðýmlý ve emperyalist ülkelerin halklarý için, bu temel bir gerçektir. Örnegin Ýran ve Suriye halklarý emperyalist savaþtan kaçýnmak istiyorlarsa, burjuva iktidarlar etrafýnda kenetlenmek yerine, “kendi” burjuva iktidarlarýna karþý ayaklanmak, kendi halk iktidarlarýný kurmak ve sosyalizm yoluna girmek zorundalar. Onlar emperyalist savaþlarýn yýkýcý sonuçlarýndan ancak bu þekilde korunabilirler. Proletarya, ancak emeðin iktidarýný kurduktan ve sosyalist topraklara sahip olduktan sonra emperyalist savaþlara karþý “yurtsever” bir çizgi izleyebilir. Halen sürmekte olan ve yakýn gelecekte yeni topraklara yayýlmasý kaçýnýlmaz olan emperyalist savaþlara karþý Türkiye ve Kürdistan devrimci proletaryasý, pratik politikalarýný bu Leninist bakýþ açýsýyla belirlemek durumundadýr. Oportünist akýmlar emekçi halklar arasýnda ABD düþmanlýðýnýn yayýlmasýný, küçük burjuva “yurtsever” çizgiyi yaymak için kullanýyorlar. Leninist Parti ise, Türkiye ve Kürdistan proletaryasýna bambaþka bir yol gösteriyor. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, içinde bulunduðumuz toplam koþullarýn Türkiye’yi getirdiði “sallanan ve uçurumun kenarýnda bir devlet” durumundan burjuva düzenin, burjuva iktidarýn yýkýlmasý, iktidarýn proletarya ve diðer emekçi halklar tarafýndan ele geçirilmesi için yararlanma çaðrýsý yapýyor. Gittikçe yayýlan ABD düþmanlýðýndan “yurtsever” duygularý körüklemek için deðil, emperyalizme ve kapitalizme karþý iktidar savaþýnýn yükseltilmesi için yararlanýlmalý. Bu nedenle, devrimci faaliyette propaganda ve ajitasyonun temel ekseni, bütün iktidarýn ele geçirilmesi amacý olmalýdýr. Pratik politikanýn ana ve birinci hedefi budur. “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak!” sloganý proletaryaya bu yolu gösteriyor.
13
“Kapitalist Toplum Daima Ucu Bucaðý Olmayan Bir Dehþettir” “Cezaevleri Artarken, Kazançlar da Artar; Cinayetin Kazançlarý”
Bölüm II
’90’lý yýllarýn baþýndan itibaren, yüzden fazla þirket, cezaevi yapýmý, tasarýmý ve yönetimi alanýnda faaliyet yürütmeye baþladý. Özel þirketlerin cezaevi yapýmý, tasarýmý, yönetimi iþine girmesiyle birlikte özel cezaevi sayýsýnda da büyük bir artýþ baþladý. Özel cezaevi demek, devletin temel bir baský aracýný doðrudan tekellerin ellerine býrakmasý ve yine buradan elde ettiði kârý doðrudan tekellere sunmasý demektir. Bilindiði gibi ABD’de ve bir çok Avrupa ülkesinde emek sömürüsü “zorunlu çalýþma” biçiminde ve neredeyse bir kölenin maliyetine yürütülüyor. Özel þirketler, cezaevi yapýmý ve yönetimi için devletten aldýklarý tatmin edici kazancýn yaný sýra, tutuklu ve hükümlülerin tekellerin mallarýný, bedava denilecek bir ücretle ve her türlü sosyal haktan yoksun olarak üretmeleri sonucu, kasalarýný da dolduruyorlar. Böylece özel cezaevi iþletmeye soyunan tekeller, tekellerarasý acýmasýz rekabetin arenasýnda, emek gücünü en az maliyet ve en yüksek kârla elde edebildikleri, oldukça “dinamik bir endüstriye” de sahip oluyorlar. Týpký New York Borsasý’nda en kazançlý beþ þirketten biri olarak sivrilen ABD’nin özel cezaevi þirketi Carrections Corporation gibi. “Carrections Corporation, Kentuky Fried Chicken’den gelen sermayesiyle 1983’te doðdu. Ve baþlangýçta tavuk gibi cezaevi satacaðýný duyurdu. 1997 sonlarýnda hisselerin deðeri 70 kat arttý ve þirket artýk Ýngiltere, Avusturya ve Puerto Rico’da cezaevleri kuruyor. Ama iç pazarda, cezaevleri peynir ekmek gibi satýlýyor. Cezaevleri, her zaman dolu oteller gibi” (Tepetaklak-Galena) Özel cezaevi þirketlerinin bu baþarý tablosuna þaþýrmýyoruz. Ne de olsa günümüz koþullarýnda, kapitalizmin kesinlikle garanti edebileceði tek þey, açlýkla, iþsizlikle yaþamdan kovulan, kapitalizmin yoz kültür bataðýnda çürümeye terk edilen iþçi ve emekçi kitlelerin “suç” iþlemeye olan eðilimlerinin artmasý ve suç iþlemeye teþvik edilmeleridir. Bir baþka özel cezaevi þirketi olan World Research Group Cezaevi Endüstrisi’nin, kazancýný en üst seviyeye çýkartmak için yaptýðý üst düzey bir toplantýnýn çaðrý metninde, “tutuklu ve hükümlüler artarken, kazançlar da artar; cinayetin kazançlarý” diyerek, vahþetle, insan eti ve emeðiyle beslenen yüzlerini tüm çýplaklýðýyla ortaya koyuyorlar. Ýþte hâla iþkence görüntüleri ve acý çýðlýklarýyla gözlerimizin önünde capcanlý duran Ebu Gureyb Cezaevi, bu vahþetin bir ifadesidir. ABD, Irak’ýn iþgalinden sonra Irak cezaevi sisteminin yeniden hizmete sunulmasý için, MTC adlý özel cezaevi þirketi ile anlaþtý. Bu þirket, Ebu Gureyb’i yeniden inþaa ederek, yönetimini devraSevgi Erdoðan Ölüm Orucu Ekibi’nden Fehim Horasan ve Ýnan Iþýk, Ölüm Orucu Eylemini sürdürüyorlar. Fehim Horasan ve Ýnan Iþýk, bugün Ölüm Orucu Eyleminin 212. günündeler. Fehim Horasan, Sincan F Tipi Zindaný’nda tutuluyor. Dergimiz yayýna hazýrlanýrken Temel Haklar Ve Özgürlükler Derneði’nden aldýðýmýz habere göre Fehim’in saðlýk durumu iyi sayýlýr. Ýnan Iþýk ise, Kýrýklar F Tipi Zindaný’nda tutuluyor ve yakýn bir ta-
larak, baþarýlý siciline Irak halklarýnýn kanýný da ekledi. Ve yine bu þirket, Ýngiltere’nin 2003’te baþlattýðý kapsamlý cezaevi özelleþtirmesinde, yeni cezaevi yapýmý ve iþletilmesinin taliplerinden biri olarak dünya pazarýna hizmet vermeyi sürdürüyor. Basýna yansýyan son haberlere bakýlýrsa, ABD’nin sýnýrlarý dýþýnda cezaevi kurmaya hýz vereceði anlaþýlýyor. ABD, Guantanamo ve Ebu Gureyb cezaevlerinden sonra, Afganistan, Yemen ve Suudi Arabistan’da cezaevi kurmayý planlýyor. ABD’li bir yetkili olan Jane Harman, CIA’nýn okyanus üzerinde yüzebilen bir cezaevi planý olduðunu söylüyor. Emperyalist ve geliþmiþ kapitalist ülkeler daha çok özgürlük deðil, daha çok vahþet sunuyorlar emekçi halklarýmýza. Ayný zamanda bu ülkeler cezaevlerini hýzla özelleþtirerek “aracý” konumdan çýkýp, cezaevlerini doðrudan tekellerin “ucu bucaðý olmayan” dehþetinin ellerine býrakýyorlar. AB’ye girme yönünde adýmlarýn hýzlandýrýldýðý bu günlerinde, AB’ye girmenin iþçi ve emekçi halklarýmýz için daha çok demokrasi saðlayacaðý yalanýný aðýzlarýndan düþürmeyenler, ABD’den hiç de farklý olmayan AB ülkelerinin cezaevi sisteminin aynasýna baktýklarýnda, görecekleri yine sýnýrsýz bir dehþet olacaktýr. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da bu sistem bir türlü oturtulmamýþsa, bunun tek nedeni, devrimci mücadelenin güçlü köklere sahip oluþu ve bu güçlü kökten beslenen devrimci ve komünist güçlerin, burjuvazinin uygulamaya çalýþtýðý her türlü baskýyý, baþeðmez bir biçimde karþýlamalarý olmuþtur. Bu yüzden 12 Eylül gibi toplumun üzerindeki baský en yoðun biçimiyle, katliamlarla uygulandýðý dönemlerde bile cezaevleri, iþçi ve emekçi halklarýn mücadelelerinin kaldýracý, inanç ve umut kaleleri olmuþ, iþçi ve emekçilerin zindana çevrilen yaþamlarýna gün ýþýðýný taþýmayý sürdürmüþtür. Bugün, bu ýþýðý besleyen damar, her zamankinden daha güçlüdür. Çünkü yaþadýðýmýz iç savaþýn geldiði düzey, toplumsal bir devrimi yalnýzca bir “seçenek” olarak deðil, bir ölüm-kalým savaþý olarak dayatýyor. Bu ölüm-kalým savaþýnýn cezaevi cephesine yansýyan yüzü de, yine bu nedenle sert zindan savaþlarý olarak kendini gösteriyor. Burjuvazi, elindeki tüm güçleri iç savaþý kazanmak için seferber ediyor. Bizler de elimizdeki tüm olanaklarý devrimci iç savaþý kazanmak için seferber etmeliyiz. Bu iki sýnýf arasýndaki savaþýn dozunu arttýracak, savaþý daha da þiddetlendirecektir. Lenin, “kapitalist toplum daima ucu bucaðý olmayan bir dehþettir ve savaþlarýn en gericisi bu savaþ, bu topluma korkunç bir son hazýrlýyorsa, umutsuzluða düþmemiz için hiçbir neden yoktur” diyor; biz, bu deðerli sözleri kendi savaþýmýz özgülünde düþünüyor ve “Zafere Kadar Savaþ” diyoruz. rihte 2. kez zorla Yeþilyurt Devlet Hastanesi’ne kaçýrýlmýþ. Ýnan Iþýk’ýn saðlýk durumundan endiþe ediliyor. Ölüm Orucu Savaþçýlarý, her türlü güçlük ve engele karþýn, geleceði yaratýyor olmanýn kararlýlýðýyla yürüyüþlerini sürdürüyorlar.
ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR
14
ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR SÜRECEK ZAFERE KADAR! YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
t r ö D n i r ý e t þ k h l a Ma K a h a Þ ý s Atlý
Açlýk, salgýn, savaþ ve ölüm… Mahþerin dört atlýsý olarak bilinir, insan yaþamýna kýyameti getirdiði için. Kapitalizm besler, semirtir ve sürer onlarý dünyanýn iþçi ve emekçilerinin üzerine… Dünyanýn her karýþ topraðýna kara bir gölge gibi abanýrlar. Attýðýmýz her adýmda ensemizde duyduðumuz soluk onlarýnkidir. Soframýza bizden önce oturur, bizden önce girerler evimize, sokaðýmýza yaþadýðýmýz her yeni güne. Ve onlar ki her yeni yýlýn kapýsýndan yine bizden önce girerler tüm kýyametleriyle. Daha çok açlýk, daha çok hastalýk, daha çok savaþ ve daha çok ölümle... iþçi ve emekçilerin geleceðe dair umutlu beklentileri geçemez bu kapýdan… Geçse bile, kapitalizmle birlikte geçen her yeni yýlda biraz daha azalýr, biraz daha silikleþir. Ta ki umutsuzluðun en koyu olduðu o son ana, son sýnýra dek… Ýlk aylarýný yaþamaya baþladýðýmýz bu yeni yýlý da kapitalizmin dört atlýsýyla karþýladýk… Yeni yýla saatler kala… Güney Asya ülkeleri kapitalizmin büyük bir felaketine dönüþen depremle 200 binin üzerinde kurban verdi ölüme… ölmekten kurtulanlarsa þanslý sayamadýlar kendilerini… açlýðýn, salgýn hasalýklarýn, tecavüzün ve insan kaçakçýlarýnýn pençelerinde kapitalizmin sömürü pazarýna “kâr” nesneleri olarak sürüldüler… Yeni yýla saatler kala… parlak ýþýklar altýnda patlayýncaya kadar yiyip, patlayýncaya kadar içip çýlgýn eðlenceler eþliðinde kendinden geçmeden yeni yýla girmek olur mu hiç! Bir yanda, bu çýlgýn eðlence aleminin içinde saatler sayýlýrken, diðer yanda bir Filistin kampýnýn üzerine yaðdý Siyonist Ýsrail füzele-
ri… yeni yýla saatler kala… yaðlý göbeklerini sývazlayan zenginler, en çok da ölü Filistinli çocuklarýn kanlarýyla donattýlar sofralarýný… Yeni yýla saatler kala… Irak sokaklarýnda ne neþeli sesler ne de gökyüzünü donatan havai fiþekler vardý. Direniþ, öldürülen ananýn, babanýn, kardeþin ve iþgal altýndaki topraðýn intikamý için hiç durmadan sürüyor; “doðmaz bize þafak, özgürlüðümüzü kendi ellerimize almadan!” sesleri gecede yankýlanýyor… Yeni yýla saatler kala… dünya uyumuyor. Açlýk da öyle… Yeni yýla saatler kala, dakikada ölen insan sayýsý kaçtýr? Kaç insan, çocuðunu “yumurta masalý”yla uyutup, kaçý taþ baðlamýþtýr, açlýktan guruldayan midelerinin üzerine… Yeni yýla dakikalar sayýlýrken, biz bir parça deri altýndan görülen kemiklerini sayarýz yoksul çocuklarýn… Dünya yeni yýla kapitalizmin her geçen gün bir öncekini aratan felaketleriyle girdi. Bu felaketlerden Türkiye ve Kuzey Kürdistan iþçi-emekçilerinin payýna düþen de, sermaye sýnýfýnýn yeni saldýrý hazýrlýklarýna hýz vermesi oldu.
Sözcük Oyunlarýyla Daðýtýlan Umut Ve Tekellerin Cebine Giren Paralar Önce “vergi müjdesi” geldi. 2005 yýlýndan itibaren, konserve gýda maddeleri, kurutulmuþ sebze ve meyveler, temel ihtiyaç niteliðindeki kimi unlu mamüller için ödenen KDV oraný %18’den %8’e çekilecek, bu da fiyatlarý düþürecekti. Böylece yoksullarýn yaþamý daha da kolaylaþacak, en azýndan karýnlarýný doyurabileceklerdi. Sermayenin dili Erdoðan’ýn bu sözlerle pazarlamaya çalýþtýðý “vergi müjdesi” iþçi ve emekçilerden hiçbir itibar görmedi. Çünkü onlar, sermaye sýnýfýnýn iþçi ve emekçiler yararýna hiçbir adým atmayacaðýný, her müjdenin altýndan kendileri için yeni bir kötülük çýktýðýný çok iyi biliyorlardý, yanýlmadýlar da… Vergi müjdesi yalnýzca zenginler içindi. Gelir vergisinde yapýlan indirimler yalnýzca büyük tekellerin ve en tepedeki zenginlerin daha az vergi ödemesini getiriyordu. Gelir vergisinin %90’ýný ödeyen ücretli ve maaþlý çalýþanlarýn yýllýk gelirleri belirlenen 78 milyarýn altýnda olduðu için gelir vergisi indiriminden faydalanamýyordu. Bitmedi… Erdoðan kimi mallar ve simit için KDV oranýnýn indirildiðini, bunun halkýn yararýna büyük bir baþarý olduðunu, büyük bir iþ baþarmýþ havasýyla anlata dursun, gerçekte iþçi ve emekçiler üzerinden toplanan toplam vergi oranlarýnda yüzde altmýþ ikilik (%62) bir artýþ hedefleniyordu. Bu durumda kimi mallardaki KDV oranýnýn indirilmesi, göz boyamaktan öte bir an-
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
15
lam taþýmazken, genel vergi oranlarýnýn yükseltilmesi yoksulluðun daha da çekilmez bir hale getirilmesiyle ayný anlama geliyor. Bugün 444 milyon brüt ücret alan bir asgari ücretlinin (%6’lýk zamdan sonra 488 milyon oldu) 120 milyon lira gelir ve dolaylý vergi ödediðini düþünürseniz, bu oranýn daha da arttýrýlmasýnýn nasýl büyük bir ‘vurgun’ olduðu anlaþýlýr. Bu, zaten yaþayacak kadar olandan az, ölmeyecek kadar olanýn sýnýrýnda olan bir ücretle çalýþan milyonlarca emekçinin yaþamdan daha hýzlý, daha da kolay kovulmasýný saðlayacaktýr. Bir diðer müjde, sermaye sýnýfýnýn iþçi ve emekçilerin yaþamlarý üzerinde nasýl dalga geçer gibi oynadýklarýnýn göstergesi oldu. “Asgari ücrete sürpriz olabilir” denildi önce salyalar akan aðýzlarýyla sýrýtarak... Ýþçi ve emekçilere, KDV indirimiyle günde üç öðün simit yeme “refahý” sunulmuþtu ne de olsa! Bu “refah”ýn doruk noktasý yine Erdoðan’ýn aðzýndan duyuldu; “Üç öðün simidin yanýnda birer bardak çay” da içebilecekti yoksullar, asgari ücrete yapýlan yüzde altýlýk zamla birlikte. Tabii asýl müjde, “üç öðün çay” deðildi. Normalde altý ayda bir yapýlan asgari ücret zammýnýn bir yýla çýkarýlmasýydý!.. “Müjdeler”e devam ediyorlardý utanmazca… Verilen bir baþka müjde de, artýk her doðan insanýn sigortalý doðacaðý oldu. Bunu saðlayacak sistem olarak da Genel Saðlýk Sigortasý’nýn 2005 sonu itibarýyla yaþama geçirilmesi için hazýrlýklara baþlanmasý gösterildi.
Ýþçi ve emekçilerin yaþamlarý üzerinde yaratacaðý felaketler itibarýyla ayrýca ele alýnmasý gereken bu sistem, iþçi ve emekçilerin var olan tüm saðlýk güvencelerinin ellerinden alýnmasý anlamýný taþýyor. Yani çalýþabildiðin, çalýþabildiðin sürede yüksek saðlýk primlerini ödeyebildiðin ve bunlara ek olarak temel saðlýk hizmeti paketi dýþýndaki tedavilerin yarýsýný karþýlayabildiðin oranda saðlýk hizmeti alabileceksin. Ýþ güvencesinin bulunmadýðý, çalýþanlarýn büyük kýsmýnýn primlerinin patronlarca bir sürü dalavereyle yatýrýlmadýðý koþullarda, saðlýk hizmetine ulaþmak da hayal olacak. Þu anki sosyal güvencelerle bile emekçiler, “bugün git yarýn gel”lerle, hastane kapýlarýnda sürünüyorlar. Genel Saðlýk Sigortasý ile birlikte, artýk o kapýlara yaklaþamayacaklar bile… Þanslýlarsa evlerinde, deðillerse, 21. yüzyýlýn medeniyetinin ortasýnda, sokaklarda vahþice ölüme terk edilecekler. Ýþçi-emekçi sýnýfýnýn yoðun olarak yaþadýðý devrimci Ýþte sermaye sýnýfýnýn bu yeni yýlda iþçi ve emekçilere potansiyelin yüksek olduðu yerlerden birisi olan Gazi Mavaat ettiði yaþam; “Günde üç öðün simidin yanýna birer barhallesi’nde, son dönemde devletin çok yoðun saldýrýlarý oldak çay içebilme” ve sigortalý doðup, kentlerin ortasýnda “simaktadýr. Sistem saldýrýlarýný, þimdi kolluk gücü olan devlegortalý” ölebilme refahý! tin eliyle artýrmaktadýr. ’95’te katliamla yaptýðýný, þimdi Ýlk aylarýný yaþadýðýmýz bu yeni yýlýn, iþçi ve emekçi burjuva kültürü dayatarak yapmaktadýr. Uyuþturucuyu, fuhalklarýmýz açýsýndan daha da zorlu geçeceði ortadadýr. Serhuþu, sokak çetelerini, mafyalarý örgütleyerek gençliði yozmaye sýnýfý, attýðý her adýmda iç savaþýn dozunu daha da artýlaþtýrarak, insanlara korku, panik, endiþe vererek yapmaktarýyor ve tüm emekçileri açlýðýn, hastalýðýn, savaþýn ve ölüdýr. mün atlýlarýnýn ayaklarýnýn altýnda yok oluþa sürüklüyor. Ýþçi Bizler, devrimciler olarak bütün bunlara karþý bir araya sýnýfý ve emekçilerin sermaye sýnýfýnýn topyekün saldýrýlarý gelip Gazi Halk Platformu’nu oluþturduk. Platformda Mükarþýsýnda yapabileceði ve yapmasý gereken tek þey, sermaye cadele Birliði, DHP, Partizan, DEHAP, Atýlým, Alýnteri sisýnýfýnýn varlýðýna topyekün son vermektir. Bu da ancak devyasetleri yer almaktadýr. Platformun yaptýðý ilk eylem 6 Þurimci zor araç ve yöntemlerinin yaygýn kullanýmýný saðlayabat 2005 Pazar günü saat 15:00’da gerçekleþti. Eylemimiz rak, o büyük günün hazýrlýðýna giriþmekle olur. Bu dili kulKýbrýs Caddesi’nden baþladý. Eylem sloganlarla baþladý, yülanmayý öðrenmeyen bir sýnýf, en ufak ekonomik taleplerini rüyüþ yapýldý. Sonunda ise Gazi’nin en merkezi yeri olan Dörtyol’da, meydanda basýn açýklamasý yapýldý ve yapýlan dahi elde edemeyeceði gibi, var olanlarý da koruyamaz ve bütün saldýrýlara karþý mücadele edilmesi için Gazi Halk yarýnýn ne olacaðýna dair hiçbir güvenceye sahip olamaz. KaPlatformu’nun örgütlü mücadelesine çaðrý yapýlarak son pitalizmin geldiði ölüm-kalým aþamasýnda tüm sorunlarýn çöbuldu. zümü ayný keskin çizgileri taþýyor: ya her þey için savaþýrýz Gazi Mücadele Birliði Platformu ya da hiçbir þeysiz ölürüz.
GAZÝ’DE HALK PLATFORMU
16
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
ANTEP DÝK’TEN BELEDÝYE ÝÞÇÝLERÝYLE RÖPORTAJ Sendikalý olduklarý için iþten atýlan, 9 gün açlýk grevi yapan, yürüyüþler ve eylemler düzenleyen Özbelde þirketine baðlý belediye iþçileriyle ayrý ayrý yaptýðýmýz röportajý yayýnlýyoruz. DÝK: Bu zamana kadar belediye iþçilerinin vermiþ olduðu mücadeleyi nasýl deðerlendiriyorsunuz? Birinci Ýþçi: Mücadelemiz haklý bir mücadeledir. Þu ana kadar olumlu sonuç alamasak da sendikadan istifa edip iþlerine devam edenlerin fazla olmamasý (24 kiþi) iyi bir durum. Arkadaþlar arasýndaki huzursuzluðu en aza indirmeye çalýþtýk. Þubat’ýn 18’inde mahkeme var. Ama asýl mücadelenin 18’inden sonra baþlamasý gerekir. Bu zamana kadar ki eylemlerin yeterli olduðu kanýsýnda deðilim. Açlýk grevinin erken bitirildiðini düþünüyorum ve ayrýca, ülke geneline yayýn yapan kanallarda yeterince yer almamasý olumsuzluktu. Ýkinci Ýþçi: Ýþçilerin oturup beklemesi doðru deðil. Bu saldýrý sadece bize deðil, herkese yöneliktir. Yapýlanlarý yetersiz buluyorum. Baþka bir þeyler yapmak lazým. Üçüncü Ýþçi:Þu ana kadarki mücadelemiz çok iyi ama eksiklerimiz var. Sesimizi tam anlamýyla duyuramadýk. Derdimizi halka yeterince anlatamadýk. Dördüncü Ýþçi: Ýþten çýkarýlma nedenine bir anlam veremiyoruz. Baþbakan televizyonlara çýkýp sendikalý olmayý öðütlerken, sendikalý olduðumuz için iþten çýkarýlmamýz nasýl bir çeliþkidir? Sendikalý olmak suçsa niye bize öðütler veriyorlar? DÝK: Ýþçiler arasýnda birlik ve dayanýþma tam anlamýyla gerçekleþebildi mi? Birinci Ýþçi: Gerçekleþtiðini düþünmüyorum. Ýþten atýlan 164 iþçiden sadece 107 tanesinin avukata vekalet vermesi bunun göstergesi. Bunun da tabii nedenleri var; belediye baþkanýnýn ve bazý yetkili kiþilerin iþçileri kandýrmaya çalýþmalarý, iþsizliðin çok yoðun olmasý, kamuoyunun yeterince bilgilendirilmemesi (Saldýrýnýn sendikasýzlaþtýrma ve iþten atma saldýrýsý olduðunun anlatýlmamasý). Belediye Baþkaný iþçileri iþten atmadýðýný ve gelip çalýþabileceklerini söyleyerek halký kandýrýyor. Ýkinci Ýþçi: Ýþçileri yöneten kiþilerin aldýklarý kararlarý yanlýþ buluyorum. Birlik ve beraberlik dayatma þeklinde oluyor. Ýþçileri bir arada tutup daha iyi örgütlemeleri gerekirken, davaya sahip çýkmalarýný saðlamalarý gerekirken, günübirlik iþ bulanlarýn mahkeme gününe kadar çalýþabilecekleri söylendi. Ve bu þekilde de iþçilerin güvenlerini yitirdiler. Üçüncü Ýþçi: Gerçekleþmedi. Ýþçilerin bazýlarýnda ilgisizlik var. Bazý arkadaþlar sendikadan istifa etti, iþine geri döndü.
Direniþteki iþçilerin bazýlarý ise baþka (sigortasýz) iþlere girdi ve bu durumlar diðer iþçilerde mücadeleye karþý soðumalara yol açtý. Mahkeme tarihi beklendiði için de bir durgunluk baþladý. Dördüncü Ýþçi: Gerçekleþmedi. Þu ana kadar 24 kiþi sendikadan istifa edip iþlerine devam etti. 107 kiþi sendikalý ama mücadelenin yükü az sayýda insanýn sýrtýnda. DÝK: SEKA ve Akgübre iþçilerinin mücadelesi hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Birinci Ýþçi: O insanlarýn mücadelesini çok onurlu bir direniþ olarak görüyorum. Onlar örnek alýnmasý gereken bir mücadele içerisindeler. Onlarla bizim yaþadýðýmýz sorunlar hep ayný. Mücadelemiz de bu yüzden ayný olmalý. Ýkinci Ýþçi: Onlarýn yaptýklarý gibi yapamadýk. Onlar iþyerlerini terk etmediler. Bizimkilere ise sendikada oturmak bile zor geliyor. SEKA’yý örnek almak gerekir. Onlar davalarýna inandýklarý için kazandýlar. Ama bizde davamýza inanmamýzý saðlayacak fazla bir þey yapýlmýyor. Tam tersine iþçiler mücadeleden soðuyor. Üçüncü Ýþçi:Her zaman yanlarýndayýz. Bizden uzakta da olsalar sonuna kadar yanlarýndayýz. Burada onlar için de bir þeyler yapabilseydik iyi olurdu. Dördüncü Ýþçi: Karýnlarý doymuyor, daha çok yemek istiyorlar. Bu yüzden onlar da bizim gibi sorunlarla karþýlaþýyorlar. Keþke onlarýn bire bir yanlarýnda olabilsek, ama bunun için imkanlarýmýz yok. DÝK: SEKA ilk aþamada mücadeleyi kararlýlýkla sürdürdü ve kazandý. Belediye iþçilerinin mücadelesindeki kararlýlýk konusundaki düþünceleriniz? Birinci Ýþçi: Kararlý olduðumuz gün gibi ortada. Her ne kadar mahkeme tarihine kadar olumlu eylemler yapýlmadýysa da bu kararsýz olduðumuz anlamýna gelmemeli. Öyle bir mücadele vermeliyiz ki bizim kararlýlýðýmýz tüm ülkedeki iþçilere örnek olmalý. Ýkinci Ýþçi:Artýk mahkeme gününü beklemekten baþka çaremiz kalmadý. Ama yine de bir þeyler yapýlabilse iyi olur. Mesela Tayip Erdoðan 19 þubat’ta antep’e geliyor, onu Antep’e sokmamak gerekir. Üçüncü Ýþçi: Eylemlere aðýrlýk verilmeli, sendikada oturmakla olmuyor. Antep’i yerinden oynatmalýyýz. Ýþçiler aslýnda kararlý ama birçoðu ilk defa böyle bir mücadeleyle karþýlaþtýklarý için çoðu ne yapacaðýný bilmiyor, bu da onlarý kararsýz kýlýyor. DÝK: Sorunlar her geçen gün daha da artýyor. Bu sorunlara karþý mücadele ancak ýsrarlý ve kararlý bir mücadele þeklin-
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
17
de olursa haklarýmýzý kazanabiliyoruz. Ama belirli bir zaman geçtikten sonra kazandýðýmýz haklarýmýz birer birer geri alýnmaya çalýþýlýyor. Haklarýmýzýn geri alýnmadýðý bir ortamý nasýl yaratabiliriz? Birinci Ýþçi: Birlik ve beraberlik içinde olursak ancak, bunu yaratabiliriz. Bunun için de yapabileceðimiz en güzel þey haksýzlýklarýn karþýsýnda dimdik, kararlý bir þekilde sonuna kadar durabilmektir. Ýkinci Ýþçi: Ýþçiler ve emekçiler mutlaka birleþmeli. Bugün bizlerin baþýna gelenler yarýn baþkalarýnýn baþýna gelecek. Onun için bütün iþçilerin daha duyarlý olmasý gerekir. Birlik olmadýðýmýz sürece mutlaka kaybederiz. Baþka bir DÝK’li arkadaþ soruyor: Seçilen insanlar bizim çýkarlarýmýza çalýþmýyor.. iþçiler baþta olsa nasýl olurdu? Mesela Küba hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Birinci Ýþçi: Evet, evet. Küba ve Fidel Castro çok güzel bir örnek. Mutlaka iþçilerden birileri baþta olmalý. Baþka Bir Ýþçi: Ýþçilerden birileri baþa geçse ne ABD ile iþbirliði kalýr ne de böyle iþten atýlma sorunu kalýr. Ýþçinin hakkýndan anlayan birileri baþa gelmeli. Ancak bu zaman haklarýmýz geri alýnmaz. DÝK: Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin mücadelenize desteði hakkýnda neler düþünüyorsunuz? Birinci Ýþçi: Sizleri tanýmamýz açlýk grevi sürecinde gerçekleþti ve bu süreç içerisinde benim üzerimde o kadar büyük bir etki yarattý ki; o an tüm Antep halkýnýn yanýmýzda olduðunu hissettim ve bu haklý davama, haklý direniþime daha bir sýký sarýldým. Sizleri geç tanýdýðým için de büyük üzüntü duydum. Þu da bir gerçek ki; DÝK olarak, bizlerin yapmasý gereken eylemlerin, mücadelenin bizden daha fazla ve yürekli bir þekilde yapýldýðýný söyleyebilirim. Geçen gün yolda yürürken, bir kiþinin durup, yapýþtýrdýðýnýz afiþi dikkatle okumasý beni çok mutlu etti. DÝK’in yaptýðý bu çalýþmalar beni ayrýca çok onurlandýrdý. Ýkinci Ýþçi: DÝK’e çok teþekkür ediyorum. Bu arkadaþlar gibi diðer kurumlarýn da ayný þekilde destek sunmalarý gerekirdi. Bu emekçiyim diyen kurumlarýnda nerede olduðunu merak ediyorum. Sendikanýn yapmadýðýný DÝK’in yaptýðýný düþünüyorum. Örneðin arkadaþlar ellerinden geldiðince bir öðle yemeði yaptýrýp buradaki iþçileri çok mutlu ettiler. Ama onlarýn yaptýklarýný sendika düþünmedi. Buradaki arkadaþlar iki aydýr çalýþmýyorlar ve yemek yiyecek paralarý da yok. Baþka bir iþçi araya giriyor: “Sizden baþka gelenimiz
18
mi var? Yemek bile yaptýrýp getirdiniz daha ne diyeyim!” Üçüncü Ýþçi: Sizlere çok teþekkür ediyoruz. Bizim iþimiz bitse de baþka yerde iþçi arkadaþlarýn yanýnda olmanýzý isterim. Gelmeniz bizlere çok büyük moral verdi. Sizden baþka bizlere destek veren çok yok. Þahinbey, Nurdaðý, Yavuzeli ve diðer iþçilerin yanýnda da olmanýzý isterim. Hepsinin sizin gibi arkadaþlara ihtiyacý var. Bizler için çýkardýðýnýz bildiriler, dergiye yazdýðýnýz yazýlar ve birçok yere yapýþtýrdýðýnýz afiþler bizleri çok sevindirdi. Dördüncü Ýþçi: Çok güzel bir durum. Sizlere çok teþekkür ediyoruz. Bazýlarý bir kez gelip gittiler ama sizler sürekli yanýmýzdasýnýz. Sizlerin sayesinde sesimiz daha güçlü çýkýyor. Açlýk grevindekilere özellikle çok büyük moral verdiniz. Bu bizleri çok mutlu etti. Ayný þekilde bizim yapabileceðimiz bir þeyler olduðunda haber verirseniz mutlaka yanýnýzda olacaðýz. DÝK: Peki iþçilerin komite örgütlenmesi hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Birinci Ýþçi: Ben farkýnda olmadan sanýrým komite oluþturmaya doðru gidiyorum. Mücadelemizde yaþanan eksiklikler benim bu þekilde düþünmemi saðlýyor. Mutlaka olmasý gereken örgütlenmeler. Bu zamana kadarki deneyimlerimiz sayesinde sizlerin de katkýlarýmýzla bizim kendimizin de bir þeyler yapabileceðimize inandým. Bizler de komite oluþturmayý düþündük fakat komiteyi oluþturacaðýmýz arkadaþlarýn kafasýndaki soru iþaretleri bu iþin oluþumunu biraz geciktiriyor. Ýkinci Ýþçi:Tek çare budur. Çünkü bu köleleþtirmeye karþý bütün iþçiler birleþmeli. Bu þekilde örgütlenirsek kazandýðýmýz haklarýmýzýn da geri alýnmasý çok zor. Üçüncü Ýþçi: Komiteler olmalý. Birlik, beraberlik ve mücadelede kararlýlýk olmalý. Bu da ancak bu komitelerde var. DÝK: DÝK’e önerileriniz var mý? Birinci Ýþçi: Ben isterdim ki, sizlerle bir eylemde deðil, baþka ortamlarda tanýþalým. DÝK’i insanlarýn sýkýntýlý olduðu anlarda deðil de normal zamanlarda da yanýmýzda görmek isteriz. Sizleri düðünlerimizde, niþanlarýmýzda, cenazelerimizde, normal yaþantýmýzda da aramýzda görmek isteriz. Ýkinci Ýþçi: Sizler zaten ellerinizden geleni yapýyorsunuz. Gerçekten sizlere çok teþekkür ediyoruz. Emek Platformu’nun, sendikalarýn yapamadýðýný zaten siz yaptýnýz. Ben size þu anda baþka da bir þey diyemem. DÝK: Biz de size çok teþekkür ediyoruz arkadaþlar.
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
DÝRENÝÞTE OLAN LÝDER KARGO ÝÞÇÝLERÝNE DÝK’TEN ZÝYARET “Bu Bir Onur Sorunu Haline Geldi”
Lider Kargo iþçileri, direniþlerinin 92. gününde DÝK tarafýndan ziyaret edildi. Sendikalaþmaya yönelik çalýþmalarý patron tarafýndan öðrenilince, 35 iþçinin iþine son verilmiþti. Direniþin baþlamasýndan bu yana patron, 4 taþeron firmayla anlaþtý. 3 taþeron firma, iþçilerin iknasýyla(!) iþlerini sonlandýrdýlar. Patronun son olarak getirdiði dördüncü taþeron firma ise, güvenlik elemaný olarak alýnmýþ, fakat kargolarýn yüklenmesinde çalýþtýrýlýyorlar. 1 Þubat günü öðle saatlerinde bir grup DÝK’li, Lider Kargo iþçilerini ziyaret etti. Yol üzerinden “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” sloganýyla gelen DÝK’lileri iþçiler, güler yüzle ve sloganlarla karþýladý. “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz” yazýlý bir pankart önünde yaktýklarý ateþle ýsýnmaya çalýþan iþçiler, DÝK’lilerin sýcak sohbetiyle daha da ýsýndýlar. Son süreçte iþçi sýnýfýna yönelik saldýrýlarýn arttýðýný, iþçilerin bu saldýrýlara karþýlýk direndiði ve SEKA ile ilgili yapýlan konuþmalarda Mücadele Birliði temsilcisi, bu saldýrýlarýn emperyalist-kapitalist sistemin ekonomik ilhak politikalarýnýn bir sonucu olduðunu ve iþçi sýnýfýnýn kazanmýþ olduðu ekonomik kazanýmlarýn bir süre sonra ellerinden yine alýndýðý ve buna karþýlýk iþçi sýnýfýnýn iktidarý ele almak için mücadele etmesi gerektiði konusunda konuþma yaptý. Bir iþçi, 17 Ocak’ta düzenlemiþ olduklarý bir etkinlikle yoðun destek aldýklarýný söyledi. Ara ara sendikalarýn ziyarete geldiðini söyleyen iþçi, patronun diyaloga geçmediðini belirtti. Patron, eðer sendika örgütlenmesinden vazgeçerlerse tekrar iþe alýnacaklarýný belirtiyor. Bir iþçi, son süreçteki saldýrýlarý cezaevlerine yapýlan saldýrýlara benzetti. Saldýrýlarýn cezaevlerindeki tecridin dýþarýya yansýmasý olduðunu söyledi. Bir iþçi arkadaþ da mücadelelerinin onur sorunu olduðunu ve sonuna kadar direneceklerini söyledi. Uzunca bir sohbetten ve içilen çaydan sonra, “Lider Kargo Ýþçileri Yalnýz Deðildir” sloganlarýyla ziyaret sona erdi.
Lider Kargo Ýþçileri 95 Gündür Eylemde* Ýþçiler, Emekçiler, Hemen yaný baþýnýzda Lider Kargo iþçileri eylem yapýyorlar. Onlar 95 gündür, ekmekleri ve onurlarý için kar, fýrtýna demeden Güngören Baðcýlar Organize Sanayi Sitesi Lider Kargo Genel Müdürlüðü önünde yaktýklarý ateþin etrafýnda tek bir yürek olarak kenetlenmiþ direniyorlar. Ýþçiler, Emekçiler, 35 Lider Kargo iþçisi, sendikaya üye olduklarý gerekçesiyle iþten atýlmýþ durumdalar. Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin örgütlü olmasýndan korkan patronlar, iþçi ve emekçileri örgütsüzleþtirmek için tüm dünyada bir saldýrý baþlattýlar. Onlar, örgütlü bir halký hiçbir gücün yenemeyeceðini biliyorlar. Ýþçileri ve emekçileri örgütsüz býrakýp, yalnýzlaþtýrmaya, tek baþýna býrakarak sömürü ve zulme sessizce katlanmaya mahkum etmek istiyorlar. Ýçinde bulunduðumuz kapitalist sistem, sömürü düzenidir. Bir avuç azýnlýðýn mutlu yaþamasý için, milyonlarca insanýn açlýða ve yoksulluða mahkum edildiði bir sistemdir. Ancak parasý olanýn yaþayabileceði, ancak parasý olanýn insan gibi giyinip, yiyip içebileceði, barýnabileceði bir sistemdir. Parasý olmayanlarýn ise açlýða ve sefalete sürüklendiði bir sistemdir kapitalizm. Ýþçiler, Emekçiler, Artýk kendinize sefalet, kapitalistlere servet üretmek istemiyorsanýz, bu sömürü sistemine karþý ayaða kalkmalýsýnýz; Düþünün bir! Her þeyi üreten, her þeyi yaratan sizsiniz; sizin hünerli, nasýrlý elleriniz. Siz olmasanýz hayat durur. Kapitalistler, patronlar, þunu þuradan alýp buraya koyamazlar. Buna raðmen siz açsýnýz onlar zevk-ü sefa içindeler. Siz akþam evinize nasýl ekmek götüreceðinizi düþünüyorsunuz, onlarýn yedikleri önünde yemedikleri arkalarýnda. Siz iþinizi kaybetmemek, insanca çalýþmak, üretmek istiyorsunuz. Onlar size iþ bile vermiyorlar. Vurguncuya, soyguncuya, hortumcuya var, ama size yok. Ýþçiler, Emekçiler, Ýsterseniz bu durumu deðiþtirebilir, gündüzlerinde aç gezilmeyen, gecelerinde aç yatýlmayan bir dünya kurabilirsiniz. Hiçbir burjuva hükümet sizin sorunlarýnýza çözüm bulamaz. Görüyorsunuz, gelen gideni aratýyor; çünkü onlarýn hepsi sermayenin emrindeler. Para babalarý ne derse onu yapýyorlar. Emperyalist efendileri ne derse onu yapýyorlar. Siz, kendi devrimci hükümetinizi kurabilirsiniz. Bunun için Devrimci Ýþçi Komitelerinde örgütlenmeli ve iktidarý almak için savaþmalýsýnýz. Kurtuluþ sizin kendi ellerinizdedir. Lider Kargo iþçilerine bakýn. Onlar 95 gündür eylemdeler. Onlara destek olun; iþçileri sahiplenin. Onlar ayný zamanda sizin için de eylemdeler. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN, EMEKÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! FABRÝKALAR, TARLALAR, SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK! * Lider Kargo direniþinin 95. günü için yayýnladýðýmýz bildiri.
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
19
vaþ a S ý l a g Kav ý l n a K Ya * þ u l o Ya Yok SEKA Ýþçileri, 14 Aralýk’tan beri eylemdesiniz. Ýþinize, ekmeðinize el uzatanlara karþý, üretmek istediðiniz, yaþamý nasýrlý ellerinizle yeniden yaratmak istediðiniz halde, üretmenize izin vermeyenlere karþý yek vücut mücadele ediyorsunuz. 19 Ocak’ta fabrika’ya girdiniz ve bir daha çýkmama kararý aldýnýz. SEKA Ýþçileri, Her kim olursa olsun, sizi bu kararýnýzdan döndürememelidir. Hiçbir þey, ekmeðinizden ve onurunuzdan daha deðerli deðil. Bugün bunu korumanýn yolu, mücadele etmenizden hem de her þeyi göze alarak mücadele etmenizden geçiyor. Siz, bu konudaki kararlýlýðýnýzý, fabrikayý ne pahasýna olursa olsun terk etmeme kararý alarak gösterdiniz. Hep bir aðýzdan haykýrdýðýnýz “Bizim SEKA’dan Ölümüz Çýkar” sloganýný iþitmeyen, duymayan kalmadý. Bunun anlamý açýktýr: Her kim ki SEKA’yý kapatmaya çalýþacaktýr, karþýsýnda sizin bu öfkeli ve kararlý tavrýnýzý bulacaktýr. Her kim ki, sizi bu tavrýnýzdan vazgeçirmeye, sizin eyleminizi tavsatmaya çalýþacaktýr, karþýsýnda yine sizin birleþik kararlýlýðýnýzý bulacaktýr. SEKA Ýþçileri, Sermayenin saldýrýlarý uluslararasý çaptadýr. Tüm dünyada burjuvalar, iþçi ve emekçilere bir saldýrý baþlattýlar. Bu emperyalist-kapitalist sistemin iþçi ve emekçilere karþý, dünyanýn ezilen halklarýna karþý baþlattýðý tarihi bir saldýrýdýr. Sermaye sýnýfý, tüm dünya üzerinde dizginsiz bir sömürü gerçekleþtirebilmek için, iþçilerin, emekçilerin elinde avucunda ne varsa almak istiyor. O ancak sizleri iþsiz býrakarak, daha fazla sefalete iterek, bunalýmda olan sistemini ayakta tutabileceðini düþünüyor. Artýk kapitalistlere servet, kendimize sefalet üretmek istemiyoruz. Emperyalist-kapitalist sistem tarihi olarak ömrünü doldurduðu için saldýrýyor. Ýþçiler ve emekçiler ise iþlerini, ekmeklerini, onurlarýný korumak için savaþmak zorundalar. Gecelerinde aç yatýlmayan, gündüzlerinde aç gezilmeyen bir dünya için savaþmak zorundalar. SEKA Ýþçileri, Üretmek, sermaye sýnýfý tarafýndan yaþamdan kovulmamak istiyorsanýz, onlara tüm ayrýcalýklarý tanýyan, ellerindeki üretim araçlarýna el koymalýsýnýz. Tabi bunun için en baþta siyasi iktidarý ele geçirmelisiniz. Siyasi iktidarý ele geçirip, gerçek bir halk iktidarý kurmak için örgütlenmelisiniz. Komite ve Konseyler devrim ve iktidar hedefiyle mücadele eden, iþçilerin kendi baðýmsýz öz örgütleridir. SEKA Ýþçileri, Komite ve Konseylerde örgütlenerek, mücadele ederek, gerçek anlamda bir savaþ vererek sermayenin iktidarýný yýkabilir, siyasi iktidarý ele geçirebilirsiniz. Kendi iktidarýnýzý kurup, fabrikalarýnýzda, atölyelerinizde istediðiniz gibi üretebilir, ürettiklerinizin bölüþümünü denetleyebilirsiniz.
20
SEKA Ýþçileri, Bunun için Devrimci Ýþçi Komiteleri’nde örgütlenin ve mücadeleyi yükseltin. Ýþçilerin mücadele birliðini saðlayacak olan konseylerin örgütlenmesi için güçlerinizi birleþtirin. “Ya Kanlý Kavgalý Savaþ, Ya Yokoluþ”. Sorun bu kadar açýk ve amansýz konmuþtur artýk. Çözüm sizde, sizin kendi ellerinizdedir. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK! * SEKA direniþi için yayýnladýðýmýz bildiri.
ÝKÝTELLÝ AYIÞIÐI’NDA FÝLM GÖSTERÝMÝ Ýkitelli Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde, 6 Þubat Pazar günü sinevizyon etkinlikleri kapsamýnda, “Dünyayý Sarsan On Gün” filminin gösterimi yapýldý. Etkinliðe yoðun bir ilgi vardý, yaklaþýk 70 kiþilik bir katýlýmla etkinliðimizi gerçekleþtirdik. 13 Þubat Pazar günü ise, “Tanya” þiir dramatizasyonu ve Yýlmaz Güney’in “Arkadaþ” filminin gösterimi yapýlacak. Özellikle iþçilerin yoðun ilgi gösterdikleri etkinlikler, devam edecek. Ýkitelli Ayýþýðý Sanat Merkezi
“Hayatý Yaratan Biz Ýþçileriz” Merhaba Mücadele Birliði Okurlarý; Ben Gazi Mahallesi’nden DÝK’li bir iþçiyim. Arkadaþlar, sizlerle düþüncelerimi paylaþmak istiyorum. Gün geçtikçe iþçilere ve emekçilere saldýrýlar artýyor. Ýþten kovulmalarla karþý karþýya kalýyoruz, ceplerimizdeki son paralara kadar soyuluyoruz. Son somut örneði göstermek gerekirse, SEKA Kaðýt Fabrikasý’nýn kapatýlmasý... Bizler, iþçiler olarak, TV’lerdeki boþ magazin haberlere ve yoz kültüre karþý durmalýyýz. Bizlerin yapamayacaðý hiçbir þey yoktur. Biz durduðumuz zaman hayat durur. Bizler, birlikte çalýþtýðýmýz iþyerlerinde birlik olursak, her türlü zorluklara göðüs gereriz. Ben kendime “DÝK’liyim” diyorum, neden mi? Sizlere ilk önce DÝK’i açýklayayým. DÝK, Devrimci Ýþçi Komiteleri’dir. Bütün iþçiler, kendi komitelerini kurup, her þeye kendileri karar vermelidir. Ýþyerlerindeki ustabaþý, müdür ve patron iþbirliklerine biz, DÝK’le karþý durmalýyýz. Biz iþçiler, sosyalist basýnýmýzý okuyup bilinçlenmeliyiz, olabildiðince kitap okumalýyýz. Ve oturduðumuz emekçi semtlerde varsa kültür sanat merkezlerine giderek oradaki arkadaþlarla sohbet etmeliyiz. Benim oturduðum semtte Ayýþýðý Sanat Merkezi var ve bu açýdan çok þanslýyým, istediðim zaman kitap okuyabiliyorum. Ve bütün iþçilerin kendilerini geliþtirmesi gerek. Hiçbir zaman bana dokunmayan yýlan bin yaþasýn dememeliyiz. Bugün SEKA’daysa özelleþtirme, yarýn bizlerin baþýna gelebilir. Son olarak deðerli arkadaþlar, þunu tekrar etmek istiyorum, “Biz durursak hayat durur”. Unutmayalým, hayatý yaratan biz iþçileriz. YAÞASIN DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK! Gazi’den DÝK’li Bir Ýþçi
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
Uzun süreden bu yana kamu emekçileri hareketi suskun. Yapýlacak iþler hep birilerine havale edilir durumda. Sendika þubeleri Genel Merkezlerinden, Genel Merkezler KESK’ten ve þubelerinden, KESK Emek Platformundan ve baðlý sendikalarýndan hareketlenme bekleye dursun; BES Genel Kurulu, Merkez Temsilciler Kurulu ve Baþkanlar Kurulu kararlarýný hayata geçirmek üzere eylem takvimi hazýrladý ve 27 Ocak günü Ankara’da Güvenpark’ta olmak üzere bir çok ilde basýn açýklamalarýyla eylem programýný açýkladý. Eylem programýna göre; 4 Þubat günü iþyerleri önünde oturma eylemi-basýn açýklamalarý yapýldý. Ankara’da biri Defterdarlýk olmak üzere, sekiz iþyeri önünde eylem gerçekleþti. 9 Þubat günü merkezi basýn açýklamalarý Ankara’da Ulus-Heykel’de gerçekleþtirilirken, bir çok ilde basýn açýklamalarýný merkezi yerlerde yaptý. Eylem programýnýn bundan sonraki ayaðýný, 22 Þubat Salý günü Ýstanbul’dan yola çýkacak yürüyüþ kolunun (Kocaeli, Bursa, Eskiþehir güzergahý izlenerek) 25 Þubat Cuma günü Ankara’ya varmasý oluþturuyor. Ankara’da kitleyle
buluþma saðlanarak BES’in oluþturduðu taleplerin kitlesel basýn açýklamasýyla Baþbakanlýða iletilmesi planlanýyor. Taleplerine cevap alýnamadýðýnda ise BES 4 Mart günü iþ býrakacak. Bunca hareketsizliðin yaþandýðý bir süreçte BES doðru bir iþ yapýyor, kitleleri hareketlendirmeyi hedefliyor. Sonuna kadar sarsýlmadan götürmesi halinde, BES’in yaptýklarý sürece ýþýk tutacak, eylem programlarýnýn basitten karmaþýða, kolaydan zora, yerelden merkeziye taþýnmasý, geliþtirilmesinin baþarýsý, uzun zamandan sonra yeniden, hayata geçirilecektir. Özelde kamu emekçileri hareketini, genelde tüm sendikal hareketi hareketlendirebilecek unsurlar taþýyan eylem programý tüm kesimler tarafýndan olduðu gibi devrimcilerce de desteklenmelidir. BES’in ortaya koyduðu hedeflere varabilmesi için bu destek önemlidir, kamu emekçilerinin ve sendikalarýnýn içinde bulunduðu kendine güvensizliðin yýkýlmasý için bu destek þarttýr.
BES’den Kararlý Eylem Programý
Emeðe
YAÞASIN DEVRÝMCÝ EMEKÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!
ine r e l i ç þ Ý o g Lider Kar ubundan Ziyaret Gr k i z ü M i g Ez
Lider Kargo iþçilerine destek olmak için 9 Þubat Çarþamba günü Ýkitelli’deki Lider Kargo önünde toplandýk. Amacýmýz, sendikal mücadelede örgütlenen ve bu nedenle iþten çýkarýlan Lider Kargo iþçilerinin bu onurlu eylemlerinde her zaman için yanlarýnda olduðumuzu göstermekti. Grev yerine gittiðimizde orada bulunan iþçiler bizleri “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak” sloganlarýyla karþýladýlar. Havanýn o dondurucu soðuðunda onlarý yalnýz býrakmadýðýmýzý gördüklerinde yüreklerindeki sevinç adeta gözlerine vurmuþtu iþçilerin… Ýlk önce tanýþmalar ve daha sonra durumlarý hakkýnda konuþmaya baþladýk. Ýlk önce greve ne zaman ve niçin baþladýklarýný anlattýlar. Nasýl sendikal örgütlenmeyi seçtikleri için iþten atýldýklarýný anlattýlar. Kasým 2004’de baþlamýþlar greve. Bu grevin sesini duyurabilmek için bir dizi basýn açýklamasý yapmýþlar ve dört gün gözaltýnda kalmýþlar. Ama ne gözaltýlar ne de havanýn o dondurucu soðuðu yýldýramýyor iþçileri. Ýþyerlerinin önünde çadýr bile kurmalarýna izin verilmemesine raðmen iþçiler greve devam ediyorlar. Biz de Emeðe Ezgi Müzik Grubu olarak müziðimizle onlarýn yanlarýndaydýk. Ýlk önce “Yarýnlara giden yolda yürekler kenetleniyor/ alanlarda türkülerle emekçiler direniyor” sözleriyle baþlayan “Haydi Gel” isimli bestemizle baþladýk türküler söylemeye… en son Avusturya iþçi marþýyla bitirdik dinletimizi. Ayrýlýrken gözlerindeki sevinci artýk dýþarýya vurmuþlardý. “Bizi burada ziyaret eden tek müzik grubu sizsiniz, sizlere teþekkür ediyoruz, saðolun” demeleri bizleri o kadar sevindirmiþti ki… Bizlerin sürekli onlarýn yanýnda olacaðýmýz bildirerek; “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” sloganýyla sonlandýrdýk ziyaretimizi. Emeðe Ezgi Müzik Grubu 35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
21
SEÇÝM DEÐÝL DEVRÝM DEVRÝM… ABD postallarý altýndaki Irak’ta, seçimlerin yapýldýðý sýralarda tüm dünyada olduðu gibi Türkiye’de de eylemler yapýldý. Ýþgal altýndaki Irak’ta direniþçilere destek ve ABD’ye lanet eylemleri, dünyanýn her yerinde sürüyor. Seçim sürecine giren Irak halký, seçimlerin silahlarýn gölgesi altýnda yapýldýðýný biliyor. Bu nedenle halkýn büyük çoðunluðu, bu seçimlere katýlmayacaðýný açýklýyor. Irak’taki seçimleri protesto amacýyla 30 Ocak Pazar günü 13.00’da Kadýköy Meydaný’nda, Irak’ta Savaþa Hayýr Koordinasyonu tarafýndan bir miting düzenlendi. Haydarpaþa Numune Hastanesi önünde daha sabahtan toplanan insanlarýn karþýsýna polisin yýðýlmasý, kitlenin kararlýlýðýný etkilemedi. Burada Mücadele Birliði tarafýndan baþlatýlan sloganlar, daha sonra dalga dalga yayýldý. Bir süre sonra baþlayan eylemin önü, polis tarafýndan kesildi; yapýlan görüþmeler sonucu yol açýldý ve kitle yürümeye baþladý. “Ýþgale Direnen Irak Halký Seçim Oyununu Bozacak” pankartý arkasýnda kortej oluþturan ve kendi pankartlarý bayraklarý ile katýlan devrimci kitle örgütleri, Kadýköy Meydaný’na doðru yürüyüþe geçti. “Irak’ta Ýþgalle Kardeþleþ” pankartýyla en önlerde yerini alan Mücadele Birliði de gür sloganlarýyla Kadýköy Meydaný’nda oluþan kortej düzeninde yerini aldý. Mücadele Birliði, “Irak’ta Namlular Ýþgalcilere”, “Irak’ta Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Seçim Deðil, Devrim Devrim”, “Kahrolsun Emperyalizm Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm”, “Irak Halký Devrimle Özgürleþecek” sloganlarýyla, Irak halkýnýn tek kurtuluþunun ABD emperyalizmine ve iþgale karþý savaþmakta olduðunu, çözümün seçimde deðil devrimde olduðunu gösteriyordu. Koordinasyon tarafýndan okunan basýn açýklamasýndan sonra, Grup Gece Tutuþtu, Grup Vardiya ve Grup Yorum türküler söylediler. Tohum Kültür Merkezi tarafýndan Irak’taki seçimleri anlatan bir tiyatro oynandý. Oynan tiyatroda ABD’lileri taþ yaðmuruna tutan Irak’lýlar, daha sonra ABD bayraðýný ve temsili seçim sandýðýný yaktý. Mitingden sonra Mücadele Birliði korteji, sloganlarla Kadýköy otobüs duraðýna yürüdü. Burada, atýlan sloganlardan sonra daðýnýldý.
22
35. Sayý / 16 Þubat-2 Mart 2005
ÝZMÝR’DE NAZIM ANMASI 15 Ocak… Büyük usta bugün doðdu. 103 yýldýr yaþýyor Nazým Usta… Biz, Ýzmir’in bir iþçi-emekçi semtinde yaþayan iþçi-emekçi Leninistler olarak, Nazým Usta’nýn 103. yaþ gününü bir etkinlikle kutladýk. Etkinliðimiz, bir yoldaþýmýzýn “Devrim Yolunda Leninist Saflara!” baþlýklý; insanlarýn gündüzlerinde sömürülmediði, gecelerinde aç yatýlmadýðý bir dünya için, devrim için, demokratik halk iktidarý için, sosyalizm için, Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK), Devrimci Emekçi Komiteleri (DEK) ve Devrimci Öðrenci Birliði’nde (DÖB) örgütlenmeye çaðýran bir bildiriyi okumasýyla baþladý. Bir diðer yoldaþýmýzýn, komünist þair Nazým Hikmet’in yaþamýna dair bir yazý okumasýyla devam eden etkinliðimiz, þiir grubumuzun, Yaþama Dair, Zafere Dair, Açlýk Ordusu Yürüyor, Yürümek, Dünyanýn En Tuhaf Mahluku, Karanlýkta Kar Yaðýyor vb. þiirlerin okunmasýyla son bulduðunda, etkinliðe katýlanlarýn yüreklerinin ýþýldadýðý ne kadar da belliydi… Daha sonra etkinliðimize genel bir sohbetle devam ettik. Nazým, zulmün izleriyle gelmiþti bizimle tanýþmaya. Parlayan yüreklerimizle karþýladýk onu… Zekasýný zekamýzla yoðurduk. Tarihsel materyalizmi ve diyalektiði ozanlýk gücüyle uzun uzun anlattý bize… Sessizliðin kör düðüme dönüþtüðü yerde, kulaklarý çýnlatan bir bakýþ sundu… Günün aðarmasýný bekleme cesaretini ve disiplinini göstererek… Bizim Nazým, “Vatan hainliðine devam ediyor hala”. Pablo Neruda’nýn dediði gibi “Böyle olduðun için teþekkürler.” DÜNYA EMEÐÝN OLACAK! Ýzmir’den Genç Leninistler