s038

Page 1



lelerin önüne yeniden ve yeniden çýkar. Ve kitleler, sýnýfsal içgüdüleriyle, kaçýnýlmaz bir devrime gidildiðini anlarlar. Toplumu derinden sarsan hareket, sayýsýz belirti, olay çatýþma vb. ile kendini açýða çýkartýr. Devrim gibi büyük bir tarihsel hareketin temelinde sayýsýz olay ve üst üste biriken güç vardýr. Devrimi gerçekleþtirecek güçler çok yönlü hazýrlýk ve çaba içine girerler. Bugün büyük bir tarihsel hareketin geliþmekte olduðunun iþaretlerinden biri de, kitlelerin sanat alanýndaki yoðunlaþmasýdýr. Sýnýf mücadelesinin seyrek periyotlar halinde seyrettiði dönemlerde, bazen, bir ilerici demokrat yazarýn kitaplarýnýn basýlýp okunmasý bile, toplumda köklü bir deðiþimin belirtisi sayýlýrdý. Oysa ki günümüzde, bir deðil çok sayýda sanat eseri yayýmlanýyor ve okunuyor. Bu bile, kendi baþýna toplumun nasýl bir tarihsel deðiþimin eþliðinde olduðunu gösteriyor. Bulunduðumuz topraklarda daha ileri bir durum var. Her yerde çok sayýda insan gruplar halinde sanat yapýyor. Bu yönde her gün artan güçlü bir eðilim ve yönelim var. Devrimci hareket bunun anlamýný derinlemesine kavramýþ deðil. Geniþ kitlelerin sanata artan ilgileri geçici bir heves deðildir; toplumu her anlamda deðiþtirmenin, onu alt-üst etmenin açýk bir ifadesidir. Bu, ekonomik alandaki çatýþmanýn ideoloji alanýnda açýða çýkmasýdýr. Üst üste binen çeliþkilerin þiddetlenmesi, sýnýf çatýþmasýnýn yoðunluðu nedeniyle, dünyanýn en öne çýkan ülkeleri arasýnda yer alýyoruz. Dünyada, devrime en yakýn ülkeler içinde bulunuyoruz. Bu durum, dünyanýn dikkatlerinin buraya çekilmesine neden oluyor. Uluslararasý burjuvazinin öfkesini ve saldýrýlarýný üzerimize çektiðimiz gibi; dünya proletarya hareketinin ve tüm ilerici güçlerin de ilgisini ve desteðini kazanmýþ durumdayýz. Reformist sol hareket, bu ilginin kendisine olduðunu sanýyor; fakat bu ilgi ve destek asýl olarak devrimin kendisinedir. Reformist hareket sadece devrimin yarattýðý etkiyi bol miktarda sömürüyor. Burada anlaþýlmasý gereken þey, öylesine bir devrim mayalanýyor ki, her türden reformist hareket bile bundan yararlanarak, adýný duyurmaya kalkýþýyor. Bir devrimin zorunluluðu ekonomik ve politik olgular tarafýndan öne çýkartýlmýþsa; deðiþim zorunluluðu, kendisini binlerce yolla belli eder. Emekçi kitleler, yaþamlarýnda tam bir deðiþiklik yapmak için çeþitli mücadele biçimlerine baþvururlar. Her gün yeni yeni insanlar koþullarýn ve mücadelenin etkisiyle uyanýr ve harekete geçerler. Bu uyanýþ, devrimci kitle gösterilerine, sokak eylemlerine, devrimci çalýþmanýn daha baþka alanlarýna yansýr. Büyük bir potansiyel güç ise harekete geçmeyi bekliyor. Dýþýmýzda varolan bu büyük güçle bað kurmak, onlarý harekete geçirmek; harekete geçenleri hedefli-örgütlü duruma getirmek görevi bize düþüyor. Sýnýf mücadelesi þiddetlendikçe; emekçi kitleler proletaryanýn öncülüðünde ve yönlendiriciliðinde iktidarý ele geçirmek için harekete yöneldikçe, oportünist ve reformist küçük-burjuva hareketin yalpalamalarý da o ölçüde açýða çýkar. Kendi sýnýf mücadelesi pratiðimizde küçük-burjuva yalpalamalarýnýn hangi noktaya vardýðýný gördük: Kitlelerin devrimci kalkýþmalarýný engellemek için ekonomik, politik olgularý yok saymak ve sistemin çeliþkilerini yumuþak göstermek. Dünden farklý olarak, bugün, halk kitlelerini denetim altýna almak için, onlarý reform istemleriyle oyalamaya çalýþýyorlar. Oportünizmin bu konuda en belirgin taktiði, genel devrimci söylemler altýnda, somut olarak, pratik olarak reformizmle uðraþmasýdýr. Küçük-burjuva hareket, kitleleri devrimci mücadeleden alýkor ve onlarý devrimden uzaklaþtýrýr. Ýþçi sýnýfýný ve halk kitlelerini devrime hazýrlamak, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin görevidir. Ýþçi sýnýfý, tarihi devrimci misyonunu yerine getirmek için gereken teorik, politik ve örgütsel yeteneði ancak proletaryanýn devrimci sýnýf partisiyle kazanabilir. Ancak Leninist Parti, proletaryayý çok yönlü olarak iktidara hazýrlayabilir. C.DAÐLI

DEVRÝMÝN GELÝÞÝMÝ ve Küçük-Burjuva Hareketin Yalpalamasý Devrimci dönemlerin kitle örgütlenme araçlarý genel olarak komitelerdir. Komiteler, komiteleþme üzerine düþünen bir takým “kafalarýn” bir ürünü deðil; toplumsal geliþmenin, sýnýf mücadelesinin bir ürünüdür. Ve buradan bir takým kafalarda yansýmasýný bulur; teorik ifadesine kavuþur. Komiteleþmenin devrimdeki rolünü anlatan teorinin gücü, sýnýf savaþýmýnýn ortaya çýkardýðý olgulara dayanmasýndan ileri geliyor. Baþlarda çok sýnýrlý olan komiteler, emekçi kitleler içinde hýzla yayýlýyor. Ýþçi sýnýfýnýn ve halk kitlelerinin her yerde komiteleþmeye gitmesi bize neyi gösteriyor? Somut olarak devrimin olgunlaþmakta olduðunu. Çünkü devrim somut birer toplumsal olgu olan komitelere dayanýyor. Komiteler, emekçi sýnýflarýn, burjuva iktidar aygýtlarýna karþýt olarak oluþturduðu mücadele araçlarýdýr. Devrimci dönemlerde ortaya çýkar, devrimle birlikte geliþir, güçlenirler. Bu anlamda, devrimci dönemlerde varlýk sürdürebilirler. Fakat tarihsel misyonlarý ve propagandalarý her dönem ortaya konmalý ve yapýlmalý. Yaþam, onlarýn önemini þimdi pratik olarak kitlelerin karþýsýna koydu. Geniþ kitlelerin komiteleþmesinin devrimci anlamý, yüzeysel olarak geçiþtirilemez. Oportünist ve reformist hareket, bunun anlamýný anlamýþ deðil; sýnýf sezgileriyle þiddetli bir çarpýþmanýn geldiðini anlayan ve bu temelde örgütlenen kitleler, onlardan daha ileriyi görüyor. Ýþçiler, sýnýf içgüdüleriyle, gelmekte, olgunlaþmakta olan þeyin bir devrim olduðunu çok iyi kavrýyor ve buna göre hazýrlanýyorlar. “Öncü” ile kitle yer deðiþtiriyor. Belli araçlara dayanarak iktidarý ele geçirme ve koruma, her devrimin ve devrimci sýnýfýn yapmasý gereken þeydir. Burjuvazi, feodal egemenliði yýkmak için belli araçlar kullandý ve belli yerlerde üslendi. Bir üs olarak kullandýðý yerlerden biri “belediyeler”di. Burjuvazi “belediyeler”i iktidarý ele geçirmede en önemli dayanaklardan biri haline getirdi. Hiç þüphesiz, proletarya devrimci bir sýnýf olarak, sýnýfsal yapýsý ve sýnýfsal amaçlarý açýsýndan baþka devrimci araçlara dayanacaktý. Genel olarak komiteleþme, proletaryanýn tarihi devrimci misyonunu yerine getirmede kullanacaðý, sýnýf mücadelesinin ortaya çýkardýðý araçlardýr. Komiteleþme biçiminde örgütsel araçlar, ilk olarak 20. yüzyýlýn baþlarýnda, Rus Devrimi’nde ortaya çýktý. Sovyetlerin ilk nüvesi olarak ortaya çýkan bu geniþ kitle örgütlenmesi, daha sonra iktidarý ele geçirme araçlarý ve Ekim’de de iktidar organlarý olarak tüm emekçi sýnýflarý yapýsýna alacak düzeye geldi. Ayný nitelikteki örgütler, Alman Kasým Devrimi’nde ve Ýtalyan iþçi ayaklanmasýnda “Konseyler” olarak ortaya çýktý. O güne kadar, tarihin gördüðü en kapsamlý kitle örgütleri olan “Sovyetler”, “komite ve konseyler” dünyayý deðiþtirmede proletaryanýn dayandýðý etkin araçlar olarak öne çýktý. Devrim, sayýsýz gücün kesiþmesi, sayýsýz çizginin birleþmesidir. Ve bir devrim sayýsýz belirtiyle, sayýsýz olayla kendini ortaya koyar. Bu anlamda devrim, basit bir geliþme sonucu olmayýp, çok daha karmaþýk bir geliþmedir. O halde bu karmaþýk geliþmenin itici güçleri derinlemesine kavranmalýdýr. Devrimin itici güçleri de, düþüncede deðil, ekonomik-toplumsal harekette aranmalý. Kapitalizmin uzlaþmaz çeliþkileri ve karþýtlýklarýnýn geliþimi, sonunda kapitalist toplumun çözülmesine ve daðýlmasýna yol açar. Emek-sermaye çeliþkisi, günlük yaþamda, sayýsýz görüngüde yansýr. Günlük yaþamda kit-

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

3


BAÐIMLI ÜLKELERDE ZORUNLU DEÐÝÞÝM B

aðýmlý kapitalist ülkelerde birbirinden farklý ve kazanmýþ ülkelere sermaye giriþi, iþbirlikçi burjuvalar aracýlýkarþýt yönlerde politik deðiþim yaþanýyor. Politik ðýyla gerçekleþti. Emperyalizm, ekonominin tüm dallarýna yaalt-üst oluþlar, ancak uluslararasý iliþkiler alanýnda, yýlýrken, iþbirlikçi sermaye de, tekelci düzeye ulaþtý. Gücü oraemperyalist-kapitalist sistemin genel durumunda aranabilir. nýnda ortalama kârý cebe indirdi. Uluslararasý tekeller ve emKapitalist sistemdeki her yeni durum, kapitalist uluslarý çeþitli peryalist devletler ise, daima bunun daha fazlasýný istediler. Edüzeylerde etkiler; ama mutlaka etkiler. Çünkü kapitalist ulus- konomik ilhakýn ilerlemesine baðlý olarak emperyalist sermalar, dünya pazarý içinde birbirine çok sýký olarak baðlanmýþtýr. ye, iç zenginlik kaynaklarý ve tüm iç pazarý daha fazla ve doðBir çok baðýmlý ülkede yönetimler arka arkaya düþmeye rudan denetimine almak için, tüm gücünü ve nüfuzunu kullanbaþladý. Diðerlerinde ise, emperyalist güçlerin bu yönde zora dý. Bunun için politik engellerin aþýlmasý gerekiyordu. Bu üldayanan dayatmasý var. Bu noktada bir çok insan, kendine þu- kelerdeki politik iliþkiler, resmi politika, emperyalizmin yeni nu soruyor: Bu ülkeler zaten baðýmlý deðil mi? Yönetimler ihtiyaçlarý, geliþimi ve yeni güç durumuna denk gelmiyor, enemperyalistlerin her isteðini yapmýyor mu? Emperyalist güçle- gel oluþturuyordu. Yeni duruma uygun bir politika gerekiyorre herhangi bir sorun mu çýkarýyorlar ya da aralarýnda bir sodu. Bu geliþmeye baðlý olarak, politik yapý deðiþikliðe uðratýlrun mu oluþtu, vb. Bu sorularla durum aydýnlatýlamaz. Çünkü dý. Çýkarlarý gereði buna karþý çýkanlar ise, askeri yolla etkisizkonunun derinlerine inemiyor. Doðru cevaplar alabilmek için leþtirildi, etkisizleþtiriliyor. Emperyalizm, ekonomik ilhakýn doðru sorular sormak gerekir. Ancak þöyle bir soruyla baþlasonuna kadar vardýrýlmasý yolunda herhangi bir politik engel nabilir: Tüm bunlara raðmen neden bir politik rejim deðiþikli- kalsýn istemiyor. Baðýmlý ülkelerdeki politik yönetimlerin artý ði oluyor ya da dayatýlýyor? Bu soruya cevap verebilmek için, ardýna düþmesinin ana nedeni budur. sorunun temellerine inmemiz gerekiyor. Ayný doðrultuda baþka bir geliþme de, “iç egemen” güçler Tüm bu politik deðiþikliklerin temelinde, ekonoaçýsýndan yaþanýyor. Önceki resmi politika, egemen mik deðiþim yatýyor. Yeni bir sömürü biçimi ogüçlerin daha önceki güç iliþkilerini yansýtýyorlan yeni-sömürgecilik, ekonomik baðýmlýlýdu. Burjuvazi, henüz zayýf ve askeri bürokraBaðýmlý ða dayanýr. Ekonomik baðýmlýlýk, malisi ise güçlüydü. Kapitalizmin geliþimi soülkelerde, politik yapýnýn baðýmlýlýk (borçlanma) ile baþlar. Süreç nucu, burjuvazi epey güçlendi. Bunun yeniden biçimlenmesi, onun içinde ekonominin tüm alanlarýný sonucu olarak, politik güç iliþkilerinin kapsar. Yeni durum, ülkelerin biçimde deðiþmesi gerekiyordu. Bir dizi iç sýnýfsal niteliðinde, ezilen ve sel baðýmsýzlýklarýna dokunmaksýsömürülen kitleler üzerinde, ezen ve çatýþmalar yaþandýktan sonra, her zýn, ekonomik olarak baðýmlý hale þey modern kapitalist bir ülkede olsömüren güçlerin bir baský getirmeye, ekonomik olarak ilhak masý gereken düzeye oturdu. Seraygýtý olmasý karakterinde bir deðiþiklik maye tüm politik gücü ele geçirdi. etmeye dayanýr. Fakat bu süreç deðildir ve olamaz. Devlet iktidarýnýn bir kere baþladý mý, zorunlu olaAskeri-bürokratik devlet aygýtý, rak derinleþir. Sermaye dünya sermayenin yanýnda bir güç deðil; emekçi kitleler karþýsýndaki konumu düzeyinde birikim ve merkezitamamen onun denetiminde bir deðiþmez. Sermaye zemini üzerinde leþmesine baðlý olarak, uluslaragüçtür artýk. Bu anlamda resmi hareket eden bir politik aygýtýn iþlevi politikanýn, yeni güç iliþkilerine, rasý tekeller tarafýndan absorbe eve sýnýfsal konumunda bir deðiþiklik sermayenin yeni yönelimine göre dilir. Ekonomik ilhaký sonuna kadar vardýrma süreci, önündeki ensöz konusu deðildir. Tekellerin her þekillenmesi gerekiyor, zorunlu olagelleri yýkarak ilerler. Baðýmlý ülke, rak yeniden þekilleniyor da. planda gericiliðini yansýtan artýk baþlardaki (baþlangýçtaki) duBu noktada bir þeyin çok daha iyi yapýsýnda buna aykýrý bir rumda deðildir. Baðýmlýlýk derinleþmiþ, anlaþýlmasý gerekiyor. Baðýmlý ülkelerde, deðiþiklik de emperyalizmin egemenliði (boyunduruðu) politik yapýnýn yeniden biçimlenmesi, onun iyice güçlenmiþtir. sýnýfsal niteliðinde, ezilen ve sömürülen kitlegerçekleþmez Emperyalist ülkelerden baðýmsýzlýðýný yeni

4

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005


Yeni Evrede

Güncel

Mücadele Birliði

ler üzerinde, ezen ve sömüren güçlerin bir baský aygýtý olmasý karakterinde bir deðiþiklik deðildir ve olamaz. Devlet iktidarýnýn emekçi kitleler karþýsýndaki konumu deðiþmez. Sermaye zemini üzerinde hareket eden bir politik aygýtýn iþlevi ve sýnýfsal konumunda bir deðiþiklik söz konusu deðildir. Tekellerin her planda gericiliðini yansýtan yapýsýnda buna aykýrý bir deðiþiklik de gerçekleþmez. Sermayenin birikimi ve merkezileþmesine baðlý olarak, devlet makinesi bir baský aygýtý olarak daha bir yetkinleþtirilir. O halde, baðýmlý ülkelerdeki politik yapýdaki deðiþim, egemen güçlerin yeni güç dengelerini, emperyalizmin yeni ihtiyaçlarýný ve ekonomik ilhakýn derinleþmesini yansýtan bir deðiþikliktir. Politik yapýlarýn deðiþimi, (resmi politikada deðiþim) emperyalizmin çeþitli biçimlerdeki müdahalesiyle hýzlanmakla birlikte (hatta görünürde sadece emperyalizmin müdahalesiyle oluyormuþ sanýsý yaratmakla birlikte) içte, bu müdahaleye cevap veren bir zemin var. Bunun ekonomik zeminleri olmadan, yalnýzca dýþ müdahalelerle, arka arkaya bir deðiþim yaþanmaz. Her kapitalist ekonomi, dünya pazarýna baðlanmýþtýr. Dolayýsýyla, dünya pazarýndaki bir kriz, dalgalanma ya da yeni bir geliþme, tüm kapitalist ekonomileri vurur; onlarý deðiþmeye zorlar. Hiçbir kapitalist ekonomi de buna karþý duramaz. Resmi politikalar çöker; yeni duruma denk yeni resmi politikalar oluþturulur. Ekonomik ilhakýn sonuna dek götürülmesi, emperyalizm ve az sayýdaki iþbirlikçi tekelci sermaye dýþýnda, en baþta emekçi sýnýflar olmak üzere toplumun büyük bir yýkým yaþamasýdýr. Bu, iç çeliþkilerin keskinleþmesi ve þiddetlenmesine yol açar, yol açmak zorundadýr. Bu süreçte toplumun tüm di-

namik güçleri, tüm yýkýcý güçler, zincirlerinden boþanýr ve sistemin üstüne yýkýlýr. Halk kitleleri yaþam koþullarýný köklü bir biçimde deðiþtirmek için kýyasýya bir kavgaya tutuþur. Diyalektik çok yönlü düþünmektir. Baðýmlý ülkelerde sadece burjuva doðrultuda bir deðiþim olmuyor; bir de karþýt yönden bir hareket geliþiyor. Bunun dünyayý etkileyen örneði Latin Amerika ve bir çok yerde kitlelerin sola kaymasýdýr. Latin Amerika somutunda, hem gerilla savaþý var, hem de parlamenter mücadele. Oradaki mücadele biçimlerinin altýnda yatan devrimci özü doðru kavramalýyýz. Bu öz, emekçi kitlelerin yeni bir dünya kurma istenç ve kararlýlýðýdýr. Yeni bir dünyaya geçiþin politik biçimi ne olursa olsun, bu geçiþ mutlaka bir devrimle; toplumsal bir devrimle olacaktýr. Bir toplumsal devrimin zorunluluðunu ve devrimci zorun tarihteki rolünü parlamenter yola girenler de anlayacaktýr. Bir devrimci ayaklanma, iþçi sýnýfý dýþýndaki devrimci toplumsal gruplar tarafýndan baþlatýlmýþ olsa da; birincisi, bu ayaklanmaya iþçi sýnýfý katýlmadan fazla ileri gidemez ve uzun sürmez; ikincisi, kapitalist bir toplumda iþçi sýnýfýnýn önderlik etmediði hiçbir sosyal hareket baþarýya ulaþamaz; üçüncüsü, bir devrimci hareket, somut duruma göre küçük-burjuvazi tarafýndan baþlatýlsa bile, iþçi sýnýfýnýn önderliði ve programý olmaksýzýn o hareket sosyalizme dönüþemez. Sosyalizm, iþçi sýnýfý önderliðinde ve iþçi sýnýfý tarafýndan kurulan bir toplumsal düzendir. Burada görev, iþçi sýnýfýna ve devrimci sýnýf hareketlerine düþüyor: Devrimci halk hareketlerine önderlik etmek, iktidarý ele geçirmek, demokrasiyi kurmak ve sosyalizmi inþaa etmek. C.DAÐLI

LÝDER KARGO ÝÞÇÝLERÝNE SALDIRI

GAZÝ DÝK’TEN ÇALIÞMALAR

Onlar, yýlmadan, yorulmadan, haklarýný arayan, bir teneke içerisinde yanan ateþin etrafýnda toplanan, 160 gündür yaðmur, çamur, kar, soðuk dinlemeden direniþi sürdüren Lider Kargo iþçileri… Gün geçmiyor ki, yeni bir saldýrý ile karþýlaþmasýnlar. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda, iþçi ve emekçilere yapýlan baskýdan, onlar da payýný alýyor. Birkaç gün önce, patron iþyerine geldiði sýrada, patronun yanýnda bulunan çanak yalayýcýlarý direniþteki Lider Kargo iþçilerini tahrik etmiþler, sözlü sataþmalarda bulunmuþlar. Lider Kargo iþçileri bu sataþmalara gereken cevabý verince çevik kuvvet polisleri direniþteki iþçilere saldýrmýþ, iþçileri sürükleyerek direniþ yerinden uzaklaþtýrmýþlar. Kaç gündür iþçilerin ýsýndýklarý ateþi söndürmüþ, orada asýlý olan pankartlarýný da sökmüþler. Buna raðmen iþçiler kararlýlýklarýndan bir þey kaybetmiþ deðiller. Ýnatla direniþi sürdürüyor ve destek bekliyorlar. Onlar sözlü verilen destekten çok, devrimcileri ve diðer iþçileri yanlarýnda görmek istiyorlar. Lider Kargo iþçileri, olaylardan sonra, lütfen iþyerinin önüne gelen Kanal D’nin olayý “iþçiler, patrona saldýrdý” þeklinde vermesini de eleþtiriyorlar. Eylemde olduklarý günler boyunca bir kez yanlarýna gelmemiþ olan medyanýn olaylarý çarpýtmada nasýl ustalaþmýþ olduðuna duyduklarý kýzgýnlýðý dile getiriyorlar. Buradan tüm saldýrýlara karþý bir kez daha Lider Kargo iþçilerinin yanýnda olacaðýmýzý haykýrýyoruz. LÝDER KARGO ÝÞÇÝLERÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR!

Ýþçilerin ve emekçi halkýn iþe gitme saatinde DÝK’liler olarak çýkardýðýmýz DÝK Broþürlerini 10 Mart Perþembe sabahý, saat 06.30’da baþlayarak, iþçilerin yoðun olduklarý ana caddelerde ve ÝETT duraklarýnda bulunan Gazi halkýna daðýttýk. Gazi’nin yoksul iþçi ve emekçileri Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin broþürlerini sevinçle alarak bizlere teþekkürlerini sundular. Onlara, “iþçilerin, emekçi halklarýn ve öðrencilerin kurtuluþu ancak devrimdedir” dedik. Ve 9 Mart gecesi iþçi ve emekçilerin yoðun olduðu bölgelerde “Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak”, “Yaþasýn Devrimci Ýþçi Komiteleri”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, yazýlamalarý yaptýk. Gazi Devrimci Ýþçi Komiteleri olarak, iþçileri ve emekçileri kendi öz örgütlülükleri olan komite ve konseylere çaðýrýyoruz. Ancak bu þekilde sermaye sýnýfýyla mücadele edebiliriz. BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK! YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! Gazi DÝK

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

5


MART ATEÞÝNDE

SÝYASÝ KRÝZ D

evrimci eylem, niteliðinden aldýðý güçle, kendi yolunu açar ve amacýna ulaþmakla kalmaz; toplumda beli bir olgunluða ulaþan bir çok çeliþkiyi de açýða çýkartýr, harekete geçirir ve nihayet, nicel gücüyle kýyaslanamayacak kadar yaygýn bir çatýþmayý tetikler. SEKA, onu baþlatýp yürütenlerin niyet ve hedeflerinden baðýmsýz olarak, böyle bir eylemdi. 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü için Beyazýt Meydaný’nda yapýlan eylem de, ayný amaçla ayný gün yapýlan reformist içerikli gösterilerin yanýnda, iþte bu devrimci yönleriyle öne çýktý. Hem SEKA, hem de 8 Mart Beyazýt eylemi, yüzlerle ifade edilmiþ bir nicelikle yapýldý. Ama, her ikisi de patlamaya hazýr bir bombanýn pimini çekti. Bu arada, burjuvazinin þiþirdiði balonlar da patladý. Kimi zaman yýlýþýk, kimi zaman kibirli ve aþaðýlayan tavýrlarýyla AKP hükümeti, bir türlü üstesinden gelinemeyen ekonomik ve siyasi krizler nedeniyle taþýdýðý korku ve endiþelerden yorulmuþ iþbirlikçi tekelcilere, sahte bir özgüven aþýsý gibi geliyordu. Tayyip Erdoðan, bütün sonradan servet biriktirenlere özgü açlýðý, hýrsý, kafalarýna basa basa yükseldiði yoksullara duyduðu korku ve nefretiyle, böyle bir hükümet için elbette biçilmiþ bir kaftandý. Ecevit-Demirel gibi uzun yýllar bir toplumu yönetme sanatýnda ustalaþmýþ demagoglarýn bir türlü dile getiremediði gerçek burjuva duygularý, acemi Tayyip emekçilerin suratýna söylemekten çekinmiyordu. Ýþsizleri azarlýyor, tarým üreticilerini aþaðýlýyor, iþçileri açýktan tehdit ediyordu. Ama, ard arda meydana gelen bir dizi olayýn yanýnda esas olarak SEKA ve sonra 8 Mart eylemi, AKP hükümetinin kafasýný çok sert bir duvara çarpmasýna neden oldu. Ve, burjuva egemenlik sanatýnda henüz pek acemi olduklarý için, ne tehlikenin farkýna vardýlar, ne de yangýna körükle gittiklerinin. AB sermayesi ve TÜSÝAD devreye girmek zorunda kaldýysa da, bu acemiler iþleri burjuvazi için daha da berbat etti. Son aylarda üst üste gelen bir dizi olaydan sonra AKP, þimdi, geceyarýsýný geçince balkabaðýna dönen Külkedisi masalýndaki sekiz atlý kupaya benziyor. Hem ekonomik, hem de siyasi

6

planda yakýn zamana dek gözden ýrak tutulan ne kadar çeliþki ve çatýþma varsa, bu bir dizi eylemden sonra harekete geçti. Özellikle SEKA’yla baþlayan süreç, iþçi sýnýfýnýn ihtiyaç duyduðu özgüveni açýða çýkardý. Bu özgüven politik yönden saðlamlaþtýðýnda ve birikmiþ öfke bu özgüvene eþlik ettiðinde, ancak o zaman emekçilerin önünde hiçbir zorba güç duramaz. SEKA’nýn hemen yanýnda bitiveren 8 Mart Beyazýt gibi devrimci eylemler, birbirinden kopuk gibi görünen olaylarýn, esasýnda, canlý bir organizma gibi nasýl sýnýf mücadelesinin genel seyrine etki ettiðine tanýklýk etti. Bir toplumda tüm emekçi sýnýflarýn duyumsadýðý derin ve acil sorunlar bu denli birikmiþse; iþte o zaman -milyonlarýn deðil ama-, yüzlerin eylemi bile büyük sarsýntýlar yaratýr. Beyazýt eylemine polis, öncekileri pek de aratmayan bir vahþilikle saldýrdý. Ýlk gün tekelci basýn, her zaman olduðu gibi, emekçilere dehþet saçsýn diye yayýnladý. Ama eylem, sadece dehþet deðil, öfke de yarattý; bununla beraber, baþka çeliþkiler harekete geçti. Ve sonuç, burjuvazinin ve egemenlik aygýtlarýnýn arasýndaki siyasi krizin ne denli derin ve kýrýlgan olduðuydu. AB’nin Derdi… Tüm burjuva çevreler gibi sosyal-reformistler de, Emekçi Kadýnlar günü için yapýlan Beyazýt eyleminden sonra, egemenler arasýnda yaþanan sarsýntýyý, þu basit ve yavan nedene baðladýlar: AB troykasý ayný gün Türkiye’deydi ve onlar olmasaydý, Beyazýt’ta sergilenen polis vahþeti, daha öncekilerde olduðu gibi, geçiþtirilecekti. (Burjuvazi kadar sosyal-reformistler de bu olayý geçiþtirmeye eðilimliydi; ertesi gün çýkan gazetelerinde bu olay, bir dipnot haberlerinden öteye geçmiyordu) Fakat AB troykasý, bu olaya tepki gösterince, TC’ye bir demokrasi dersi verilmiþ oldu. Bu yavan ve basit düþünce, AB’nin çeþitli konulardaki dayatmalarýnýn demokratik ve insani nedenlerden kaynaklandýðýna dair katýþýksýz reformist hayalin ürününden baþka bir þey deðildir. Ýþin aslý, burjuvazinin ve reformizmin yutturmaya çalýþtýðýn-

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005


dan çok daha farklý. Ayný akþam BBC ve AP gibi dünya haber ajanslarý, eyleme yapýlan vahþi saldýrýyý tüm dünyaya duyurdu. Dünyada emekçiler ve TC’yle çeliþkisi olan bütün çevreler, bu görüntüleri öfkeli yorumlarla verdiler. Dünyada yükselen tepkiler, Ankara’da bulunan AB Troykasýnýn dikkatini çekti. Troyka üyeleri, kiþisel bir tavýr yerine, ertesi sabah Brüksel ile telefon görüþmesi yapýp, AB’nin tavrýný belirlediler. AB, her düzeyde olaya tepki duyduðunu açýkladý. AB’nin bu tavrýný nasýl görmek gerekiyor? Birincisi, AB’nin esas amacý, müzakere sürecinde masanýn üzerinde biriken bir çok konuda AKP hükümetini sýkýþtýrmaktý. AB ile AKP hükümeti arasýndaki gerilim, son birkaç aydýr sürekli yükseliyordu. Kreschmer, AB’nin Türkiye’deki elçisi sýfatýyla, AKP’nin gönülsüzlüðünü ve ipe un serme tavrýný eleþtirince, Abdullah Gül, yýlýþýk ve sinik tavýrlarýna hiç uygun olmayan bir tepki gösterip, “O da kim oluyor!” diyerek efelenmiþti. Beyazýt’taki vahþi saldýrýdan sonra roller deðiþti. Efelenen, AB troykasýydý, A.Gül ise, o alýþýk olduðumuz sinik ve yýlýþýk tavrýna geri dönmüþtü. Köþeye sýkýþan TC, uzun süredir beklettiði bir protokole imzayý atýnca, ilk gün gürüldeyen Avrupa Parlamentosu’ndan, polis saldýrýsýna iliþkin neredeyse TC’nin gönlünü okþayan bir karar çýktý. 19 Aralýk katliamý öncesi ve sonrasý hatýrlanýnca, bu tavýrda hiçbir sürpriz yok elbette. Ýkincisi, eðer TC ayný vahþi ve aymaz tavrýný sürdürürse, bunun içeride ve dünya emekçileri arasýnda yaratacaðý öfkenin, AB’yi kaygýlandýrmýþ olmasýdýr. Ýçeride bu tür vahþet gösterileri, dehþet duygusundan çok, artýk öfke yaratýyordu. Tüm dünyada ise, Türkiye’ye karþý olumsuz duygular artýyordu. Oysa, AB’nin bugün ve yarýn Türkiye’ye ihtiyacý vardý. Onu kapýsýnýn önünde baðlý tutmaya çalýþýrken, kendi emekçileri arasýnda Türkiye aleyhine yükselen öfkeyi de yatýþtýrmalýydý. Ýçerde ve dýþarýda yükselen öfkeye, AB bir fren yaptýrmaya çalýþtý. Ama sonuçta ne oldu? AB’nin ikazlarýna, Avrupa Parlamentosu’nun “gönül okþayan” kararýna raðmen AKP, iþi, bu vahþeti açýktan savunmaya kadar vardýrdý. Dahasý, “Siz de ayný þeyi yapýyorsunuz” diyerek, ikiyüzlü burjuva diplomasinin en temel kurallarýný da çiðnedi. Bu aymaz tavýr, dünyada daha büyük bir tepki yarattý. Hürriyet’teki yazýsýnda Yalçýn Doðan, sadece AB ülkelerinde deðil, Ürdün, Malezya, Tayland ve Kanada gibi akla hayale gelmeyen ülkelerde bile, Beyazýt vahþetine iliþkin basýna yansýyan öfkeyi þöyle anlatmýþ: “Bu ülkelerde yayýmlanan haber, yorum ve fotoðraflar zehir zemberek. Tepkiyi daha da sivri kýlan ise, bizim hükümetin tavrý.” Bakýn þu “Allahýn iþine”!! Tam da Tayyip’in dünyanýn her tarafýný gezmeye baþladýðý, gittiði her yerde Türkiye’nin ne denli sevgi ve saygý gördüðünü kanýtlamaya çalýþtýðý bir zamanda, neredeyse bütün dünya Türkiye’ye tavýr alýyor. Demek ki bütün ge-

zilerde Tayip’in sergilemekten kaçýnamadýðý kibir, þiþinerek öküz olduðunu sanan kurbaða tavrý, kendini hiç de ilgilendirmeyen iþlere olur olmaz burnunu sokmasý, meðer bu ülkelerde büyük tepki toplamýþ. Týpký Ýsrail gibi Türkiye de, dünya halklarýnýn nefret ettiði bir ülke olmaya aday. Ýsrail’in Filistinlilere uyguladýðý vahþet, nasýl tüm dünyayý ayaða kaldýrýyorsa, Türk hükümetinin emekçilere uyguladýðý vahþet de, iþte böyle tepki topluyor. Asýl Dayaðý Kim Yedi?! Devrimci 8 Mart, yalnýzca Türk hükümetinin dýþ iliþkilerde yaþadýðý týkanýklýk, tecrit ve çeliþkileri patlatmakla kalmadý, egemenler arasý iç çeliþkiler de patladý. Siyasi krizin birikimi, neredeyse bütün yönleriyle harekete geçti. Tayyip medyayý suçladý, medya hükümeti ve polisi, polis de yasalarý ve onlarý çýkaranlarý suçladý. TÜSÝAD da iþin içine girdi. Böylece, burjuva sýnýfýn ve devletin farklý kesimleri içindeki ayrýlýklar su yüzüne çýktý. 8 Mart, burjuva sýnýf için politik bir yenilgi oldu. Ve herkes, bu yenilginin faturasýný karþý tarafa çýkarmak için var gücüyle çalýþmaya baþladý. Politik yenilginin temelinde, burjuva yalan ve demagojilerin, artýk toplumda itibar görmemesi yatýyor. Bir süredir AKP’nin “reform” diye topluma sunduðu her þey, elinde patlamaya baþlamýþtý. SSK’nýn devriyle ortaya çýkan kaos, milyonlarca yoksulu sarstý, insanlar hastane köþelerinde ve sýralarýnda adeta ölümü beklerken, hükümetin bu konudaki yalanlarýný daha iyi kavradýlar. SEKA ve diðer fabrikalarý kapatma giriþimleri ise, yalan ve demagojilerin ne kadar iþe yaradýðýna iþaretti. Kýsacasý insanlar artýk, “reform”un burjuvazinin elinde ne anlama geldiðinin farkýna varýyor, bu da kaynaþma ve huzursuzluðu had safhaya çýkartýyordu. Kýsa sürede bu kaynaþmanýn sonucu, en tepelere dek ulaþtý. AKP ve CHP’den istifalar ardý ardýna gelmeye baþladý. Düzen içi bir muhalefet kanalý, toplumda yeni bir umut yaratacak burjuva bir parti olmadýðý için, burjuvazinin son geliþmelerden duyduðu kaygý, daha da büyüyor. AKP ise, kendinden önceki hükümet partileri gibi, tarihin çöplüðüne gönderileceði günün yaklaþtýðýný hissettikçe, daha da hýrçýnlaþýyor. Son dönemde AKP’ye danýþmanlýk yapmaya çalýþan ve MÝT’ten kadrolu olduðu söylenen Fatih Altaylý, þunlarý yazarken aslýnda burada anlattýðýmýz siyasi krizin Tayyip’e etkilerini dile getirmiþ: “Ben yýllarýn tecrübesiyle bilirim ki, basýný suçlamaya baþlayan siyasetçiler, özgüvenlerini kaybetmeye baþlayan siyasetçilerdir. Tayyip Erdoðan’ýn özgüven kaybý baþladýysa, biraz erken baþladý demektir.” Erken mi? Ecevit-Demirel gibi burjuva siyasetine onyýllar boyu demir atanlar düþünülürse, 2,5 yýl elbette erken! Ama zaten, burjuva liderin ömrü de, burjuva siyasetin ömrü kadardýr. Özgüvenini kaybeden AKP deðil, bütünüyle burjuva sýnýftýr. 8 Mart’ýn bir çok devrimci sonucu arasýnda, belki de en öne çýkartýlmasý gereken budur. Burjuvazi, þiþirilmiþ sahte özgüvenini kaybetti; dayak atan deðil, politik açýdan dayak yiyen oldu.

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

7


PARÝS KOMÜNÜ

“F

ransa’nýn 1789’dan sonraki iktisadi ve siyasi geliþmesi sonucu elli yýldan beri Paris’te hiçbir devrim proleter bir niteliðe bürünmeksizin patlak vermedi. Öyle ki zaferden sonra onu kaný pahasýna satýn alan proletarya, kendi öz istemleriyle sahneye giriyordu. Bu istemler Paris iþçileri tarafýndan eriþilmiþ bulunan olgunluk derecesine göre, az çok bulanýk, hatta karýþýk bir nitelik taþýyorlardý. Ama kýsacasý hepsi de kapitalistler ile iþçiler arasýndaki karþýtlýðý ortadan kaldýrmayý amaçlýyordu. Bu iþin nasýl yapýlacaðý ise doðrusunu söylemek gerekirse bilinmiyordu…” diye yazýyordu Marx, 1871 Paris Komünü öncesi Fransýz devrimleri ve sýnýf savaþýnýn içinde bulunduðu politik atmosferi tarif ederken… Paris Komünü, iþçi sýnýfýnýn bu ilk iktidar deneyimi, Marx’ýn tahlil ettiði koþullar içinde filizlenmiþ ve proletaryanýn iktidarý alma savaþýnda henüz tüm netliðiyle göremediði noktalarý pratikte açýða kavuþturmuþ eþsiz bir örnektir. Yaþanmasýndan tam 134 yýl sonra bugün bile burjuva sýnýfýn nefret duygularýný üzerine çeken, proletaryanýn belleðinde ise tüm görkemi ve canlýlýðýyla yaþayan ölümsüz Komün nasýl doðmuþ ve sýnýf mücadelesi içinde nasýl bir etkinlikte bulunmuþtur! 1848 Devrimi’nin kanlý Haziran yenilgisinden sonra proletarya, imparatorluðun aðýr sefalet koþullarý altýnda sessizliðe bürünmüþtür. Bu sessizlik, devrimin yenilgisinin yaralarýný saran ve sonraki çarpýþma için güçleri toplayan, fýrtýnayý biriktiren bir sessizliktir. Fýrtýnayý uyandýran, Avrupa’nýn ufkunda beliren savaþ oldu. Fransa’nýn iktidarýný elinde tutan III. Napolyon, yayýlmacý amaçlarla Prusya’ya savaþ açmýþ, ama açtýðý bu savaþta ardý ardýna ye-

8

nilmeye baþlamýþtý. Napolyon iktidarý hýzla uçuruma sürüklenirken, toplum üzerinde uyguladýðý terör de artýyordu. Savaþan, cephelerde yenilgiye uðrayan, aç ve imparatorluk tarafýndan soyulmuþ Fransa’nýn ufkunda, yeni bir toplumsal devrim belirmeye baþlamýþtý. Fransa’nýn taþra kentlerinde yerel devrimci ayaklanmalar birbiri ardýna patlak veriyordu. III. Napolyon, yönetici sýnýflarýn “çürümüþ bir ceset” olan yüzünü gösteren bu savaþta uðradýðý bozgunu kabul ederek, Fransa’yý Prusya’nýn ayaklarý altýna seren bir teslimiyet bayraðýný çekmiþti. Napolyon’un teslim bayraðýný çekmesinin hemen ardýndan, Paris iþçileri ve emekçileri halen devam eden savaþýn daha da aðýrlaþtýrdýðý koþullar altýnda imparatorluðu devirerek Cumhuriyet’i ilan ettiler. Cumhuriyetle birlikte iktidar burjuvazinin eline geçti. “Ama Cumhuriyet tahtý yýkmadý. Yalnýzca kendine býrakýlan boþ yeri doldurdu. Cumhuriyet sosyal bir zafer olarak deðil, ulusal savunma önlemi olarak ilan edildi. Bu hükümetin ilk adýmlarýndan bazýlarý, onun imparatorluktan yalnýzca yýkýntýlarý deðil, iþçi sýnýfý karþýsýnda korkuyu da miras aldýðýný göstermekte” diyen Marx, iþçi sýnýfýnýn düþmanýn neredeyse Paris kapýlarýna dayandýðý bu kriz anýnda, burjuva sýnýfýn tüm engellerine karþýn, genç cumhuriyetin tüm olanaklarýndan, kendi örgütlenmesini güçlendirmek yönünde kararlýca yararlanmasý gerektiðini vurguluyordu. Cumhuriyetin ilanýyla birlikte Prusya’ya yönelik iþgal tehdidi tamamýyla ortadan kalkmýþtý. Buna karþýn savaþta elde ettiði üstün konumdan faydalanmak isteyen Prusya, Fransa’nýn iki zengin kentini ilhak etmek için Paris üzerine yürümeye devam ediyordu.

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005


Napolyon’un tahttan indirilmesinden sonra, Fransa’nýn Prusya’ya saldýrýsýndan kurtuluþunun tek yolu, Marx’ýn belirttiði gibi tüm Parisli iþçilerin silahlandýrýlmasýndan geçiyordu. “Fakat Paris’i silahlandýrmak, devrimi silahlandýrmak demekti. Paris’in saldýrgan Prusya’ya karþý zaferi Fransýz kapitalisti ve onun devlet içindeki asalaklarýna karþý bir zaferi olabilirdi.” Ulusal çýkar ile sýnýfsal çýkar… Ayný yerde birleþebilir miydi? Yaþadýðý deneyimlerin ve geçirdiði devrimlerin ýþýðýnda burjuva sýnýf hiçbir þeyden silahlý bir proletaryadan korktuðu kadar korkmayacaðýný gösteriyordu. Bu, ülkesini ilhaka gelen bir düþman ordusu bile olsa. Bu yüzden Fransýz burjuvazisi hiç tereddüt etmeden Prusya gericiliðini seçti. Ýki düþman ülke iktidarlarý, proletaryanýn ortaklaþa katliamýnda birleþti. Prusya’nýn istediklerini aldýðý bir barýþ anlaþmasý imzaladýktan sonra, Fransýz burjuvazisi, Prusya’nýn da desteðini alarak Paris’i silahsýzlandýrmak için harekete geçti. Paris iþçileri ne pahasýna olursa olsun Prusyalýlarý yurtlarýndan kovmak ve ülke içinde toplumsal adaleti saðlamak istiyorlardý. Bu istek öylesine güçlüydü ki birleþik iki düþmanýn, Prusya ve Fransa burjuvazisinin tüm namlularý üzerlerine çevrilmiþken, böylesi bir anda proletaryanýn kendi iktidarýný kurmasý ve korumasý olanaksýzken bile, kendilerini Paris’in yýkýntýlarý altýna gömmeye yeminli iþçiler ayaða kalktýlar. 18 Mart 1871… ‘Vive la Commune!’ Haykýrýþýnýn yankýlandýðý Paris sokaklarý, eþi görülmedik bir cürete, göðün fethine tanýklýk ediyorlardý. Tüm Paris’in yönetimini ele geçiren iþçiler tarihte bir ilki yaratmaya, ilk proleter iktidarý kurmaya soyunmuþlardý. “Fransa’daki her gerçek devrimin giriþiminin bürokratik ve askeri mekanizmayý þimdikinden farklý olarak ele geçirmeye deðil, ortadan kaldýrmaya dayanacaðýný belirtiyordum. Kýta üzerindeki her gerçek devrimin temel koþulu budur. Kahraman Parisli arkadaþlarýmýzýn giriþtiði þey iþte bu! Tarih böylesi bir örneði görmedi, eðer yenilirlerse bunun nedeni yalnýzca soyluluklarý olacak” diyordu Marx, bu büyük cüreti coþkuyla selamlarken… Burjuva hükümet taþralardaki komünleri ve ayaklanmalarý denetim altýna almayý baþarmýþtý. Ama ayaklanan Paris, “yüce ve ölümsüz olmaya mahkum” kendi komününü kurmayý baþarmýþtý. Düþmanla çevrili Paris Komünü, o anki tarihsel koþullar içinde erken doðumunun acemiliðini taþýsa da, her adýmda öðreniyor ve öðretiyordu tarihe… Komünün en büyük toplumsal önemini, varlýðý ve etkinliði oluþturdu. Komünün ilk kararý düzenli ordunun kaldýrýlmasý ve onun yerine silahlý halkýn geçirilmesi oldu. Ýþçi sýnýfýnýn üzerinde egemen sýnýfýn en önemli baský aygýtý olan sürekli ordunun kaldýrýlarak yerine silahlý halkýn geçirilmesi, devlet mekanizmasýnýn parçalanmasýnýn ilk ve en önemli adýmý oldu. Ve yine bu adým sayesinde, kuþatma altýndaki Paris, düþmanlarýnýn saldýrýlarýna dayanabiliyordu. Komün polisin siyasal ayrýcalýklarýna hemen son vererek onu merkezi hükümetin aleti olmaktan çýkardý. Ayrýca Komün’ün sorumlu ve her an görevden alýnabilir bir memuru durumuna getirdi. Tüm diðer memurluklar da ayný biçime dönüþtürüldü. Bu ‘küçük’ önlem, yani memurlarýn her an görevden alýnabilir ve sorumlu olmalarý (ayrýca ücretlerinin iþçi ücretlerini geçmemesi) bürokratizmi ortadan kaldýrmakla birlikte, bu mekanizmanýn özel çýkarlar için kullanýlmasýnýn da önüne geçen bir önlemdi. Rüþvet, koltuðun saðladýðý güç ve asalaklýk devlet aygýtýnýn bünyesinden

sökülüp atýlýyordu böylece. Eski hükümetin maddi iktidar aletleri ortadan kaldýrýldýktan sonra, manevi baský aleti olan rahiplerin iktidarýný da ortadan kaldýrmaya giriþti Komün. Din iþleri devlet iþlerinden tam anlamýyla özgürleþtirildi. Öðretim kurumlarý parasýz, halka açýk hale getirildi ve bu alana devletin ve kilisenin müdahalesi ortadan kaldýrýldý. “Ýþçi sýnýfý Komün’den mucizeler beklemiyordu. Ýþçi sýnýfýnýn halk kararnameleriyle uygulanacak hazýrlop ütopyalarý yoktur. O daha yüksek yaþam biçimini gerçekleþtirmek için uzun savaþýmlardan, koþullarý ve insanlarý baþtan baþa deðiþtirecek tüm bir tarihsel süreçler dizisinden geçmek zorunda olduðunu biliyor.” Yaþayarak, sýnayarak öðreniyor, politik ufkunu pratiðin deneyimleriyle güçlendiriyor proletarya. Komün’ün 72 günlük iktidarýnýn her gününü büyük bir zafer olarak alkýþlayan Marx, Komün’ün aþýrý dürüstlükten, iyi niyetten doðan kusurlarý yüzünden yenildiðini söylüyor ve bu kusurlardan ders çýkarmak zorunluluðuna iþaret ediyordu. Komün, burjuva hükümetin Paris’i silahsýzlandýrmak isteyerek iç savaþý baþlatmýþ olmasýna karþýn, burjuvaziye karþý devrimci iç savaþý baþlatmak istemedi. Ýktidarý zorla ele geçirmiþ olmakla suçlanmamak için, Prusya gericiliðinin Paris’te aldýðý ilk yenilgisinin hemen ardýndan Versallies üzerine yürüyecek yerde, örgütlenmesi daha çok zaman alan Komün’ün seçilmesiyle uðraþarak deðerli bir zaman yitirdi ve düþmana zaman tanýmýþ oldu. Ýktidarý ele geçirmelerine karþýn, affedilmez bir biçimde bankalarý kamulaþtýrmadýlar. Komün para sýkýntýsý yaþarken, burjuvalar bu bankalardaki paralarý, Komün’ü ezmek için kullandýlar… Yaptýklarý ve yapamadýklarýyla Komün, proletaryanýn sonraki savaþlarýna büyük bir miras býraktý. “Paris’in verdiði kavga sayesinde” diye yazýyordu Marx. “Ýþçi sýnýfýnýn kapitalist sýnýf ve kapitalist devlet karþýsýndaki savaþýmý yeni bir evreye girdi. Bu kavganýn sonucu ne olursa olsun dünya çapýnda tarihsel bir önem taþýyan yeni bir çýkýþ noktasý kazanmýþ bulunuyoruz.” Enternasyonalin manevi evladý olan, üzerine çevrili namlularýn ortasýnda cüretli ayaða kalkýþýyla tüm dünya proletaryasýný kendine katan yürekli Komün, tarihin bu en eþitsiz savaþlarýndan olan savaþýnda yenildi. Paris’in sokaklarý yüreklerinin cesareti ve inançlarýnýn gücüyle son ana dek savaþarak ölen binlerce komünarýn kanlarýyla kýpkýzýl oldu. Kýpkýzýl ve ölümsüz bir anýt… Kulaðýnýzý Paris sokaklarýnýn taþlarýna dayayýp dinlerseniz eðer, bugün bile duyabilirsiniz; “Daha gür açýn yeniden Biz düþersek eðer, çocuklarýmýz kazanacak Süsleyin genç kuþaðýn göðsünü!” Diye haykýran Komün’ün kanýnýn sesini… Göðüslerimizi süslüyoruz biz de, Komünün ve komünarlarýn bizlere öðrettikleriyle… Ýnançla, cüretle, uzlaþmaz bir sýnýf kini ve zafer kararlýlýðýyla… Komün Bizde Yaþýyor! Emperyalist-kapitalist sisteme meydan okuyan Yüzyýlýmýzýn Komünü, Küba’mýzda, kanlarýmýzý komünarlarýn kanlarýyla birleþtiren savaþçýlarýmýzýn bakýþlarýnda, Ya Devrim Ya Ölüm kararlýlýðýmýzda yaþýyor. Komünün yiðit evlatlarý rahat uyuyun ölümsüz yataðýnýzda, çocuklarýnýz olan bizler, kazanacaðýz!..

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

Vive la Commune!.. 9


ANTEP’TE NEWROZ K

ürt halkýnýn isyanýnýn simgesi olan Newroz bu sene de milyonlarýn katýlýmýyla kutlandý. Antep’te de gerçekleþen Newroz kutlamalarý günler öncesinden baþladý. Akþamlarý mahallelerde lastikler yakýldý, sloganlar atýldý. Newroz mitingi de 20 Mart pazar günü gerçekleþti. Mitinge yaklaþýk 20 bin kiþi katýldý. Geçen senelere göre daha kitlesel gerçekleþen Newroz mitingi Ýstasyon Meydaný’nda saat 11.00 civarýnda baþladý. Mitingde Nilüfer Akbal ve yerel sanatçýlar sahne aldý. Bizler de Kürt ve Türk halkýnýn mücadele birliðini öne çýkarmak için, alandaki yerimizi aldýk. Öncelikli olarak fuarýn önünde bir araya gelerek “Newroz Piroz Be!-Mücadele Birliði” imzalý pankartýmýzý açtýk ve Ýstasyon Meydaný’na doðru yürüyüþe geçtik. Yürüyüþ esnasýnda ve miting alanýnda “Disa Disa Serhýldan Biji Azadiya Kürdistan”, “Yaþasýn Kürt-Türk halkýnýn Mücadele Birliði”, “Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Ji Bo Azadi Aþiti Þer Þer Þer” ve “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar” “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganlarýný haykýrdýk. Özellikle alana girerken attýðýmýz “Yaþasýn Kürt-Türk Halkýnýn Mücadele Birliði” sloganý alanda bulunanlar tarafýndan coþkuyla ve alkýþlarla karþýlandý. Eylem esnasýnda ise bir çok kiþi attýðýmýz sloganlara eþlik etti. Alanda sloganlarýmýzla birlikte “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” pankartýmýzý da açtýk ve sermayeye karþý emeðin ortak mücadelesinde birleþmek gerektiðini vurguladýk ve “Newroz Piroz Be” pankartýmýzý da herkesin görebileceði bir yere astýk. Newroz Kürt halkýnýn zalim Dehaq’a karþý isyan ve baþkaldýrý günüdür. Þimdi yeni Dehaq’larla karþý karþýyayýz. Yeni Dehaq’lar çok daha acýmasýz çok daha gaddar. Gün, Demirci Kawa’larýn ruhunu kuþanarak emperyalistlere-kapitalistlere, yani yeni Dehaq’lara karþý savaþma günüdür. Emperyalizm ve kapitalizm nasýl ki bu zamana kadar Irak’a, Filistin’e, Kürdistan’a ve daha birçok ülkeye kan ve gözyaþý getirdiyse bundan sonrada kan ve gözyaþý getirmeye devam edecektir. Özgürlük kendi kollarýmýzda. Yeni Dehaq’lara karþý mücadelede birleþelim. YAÞASIN KÜRT-TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! Mücadele Birliði Platformu/Antep

10

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

HALEPÇE VE QUAMIÞLOLAR UNUTULMADI! 16 Mart 2005 Çarþamba günü, saat 12.30’da, Antep Adliyesi önünde Halepçe Katliamý’yla ilgili bir basýn açýklamasý yapýldý. ÝHD’nin düzenlediði basýn açýklamasýna, yaklaþýk 150 kiþi katýldý. Basýn açýklamasýnda, 16 Mart 1988’de Saddam Hüseyin’in askerleri tarafýndan yapýlan katliamda, 5 binden fazla insanýn yok edildiði belirtildi. Ayrýca bu katliamda kullanýlan kimyasal ve biyolojik silah üretimi ve kullanýmý konusunda ABD’nin baþý çektiðine, hatta bunun için 1945’lerde kimyasal savaþ servisi kurduðuna deðinildi. 12 Mart 2004’te Quamýþlo’da Kürtlere yönelik katliam da kýnandý. Þu anda Irak’ta sürmekte olan iþgalde rol alan ABD’nin, Halepçe Katliamý için koþullarý hazýrladýðý, zaten o dönemde kullanýlan biyolojik ve kimyasal silahlarýn ABD’den temin edildiði belirtildi. Basýn açýklamasý, “Halepçe ve Quamýþlolarý Unutmadýk” sloganýyla sona erdi. Antep Mücadele Birliði Platformu

TTB’DEN ÝÞGALE KARÞI EYLEM TTB’nin 19 Mart 2005 Cumartesi günü, saat 12.30’da, Irak iþgalini protesto etmek için düzenlediði basýn açýklamasý, Antep Adliyesi önünde gerçekleþti. TÜMTÝS ve KESK’in de yer aldýðý basýn açýklamasýna yaklaþýk 250 kiþi katýldý. Basýn açýklamasýnda; Irak iþgali baþladýðýndan beri, ölen Iraklý insan sayýsýnýn 110 binin üzerinde olduðu, Baðdat’a günde sadece 12 saat elektrik verildiði, ülkenin su ihtiyacýnýn ancak %10’unun karþýlandýðý, elektrik ve ilaç sýkýntýsý nedeniyle hastanelerin hizmet veremediði, iþsizlik oranýnýn %70 olduðu, çocuklarýn %35’inin okula gidemediði vurgulanarak, “Irak’a özgürlük ve demokrasi getirmeyi vaat edenlerin yarattýðý tablo açýk” denildi. “Yaþadýðýmýz çað, küresel faþizm çaðýdýr. Acýlara, iþkencelere, ölümlere neden olsa da faþizm aþýlacaktýr. Özgürlük, demokrasi, barýþ, eþitlik, kardeþlik dünyaya kök salacaktýr” denildi. Eylem sýrasýnda, “Katil ABD Ortadoðu’dan Defol”, “Kahrolsun ABD Emperyalizmi” sloganlarý atýldý. Basýn açýklamasý, Ataol Behramoðlu’nun “Bir gün Mutlaka” þiirinin okunmasýyla son buldu Antep Mücadele Birliði Platformu


KAZLIÇEÞME’DEN YÜKSELEN NEWROZ ATEÞÝ

Demirci Kawa’nýn binyýllarca önce Dehaq’a karþý yaktýðý ateþ, bugün Kürt halký tarafýndan günümüzün egemenlerine karþý yakýlýyor. Dili yasak, topraðý yasak, kimliði yasak bir halk olarak yýllardýr baskýlara, tutuklamalara, katliamlara, göðüs gerdi Kürt halký, savaþtý. Ve þimdi onbinlerle, yüzbinlerle Türkiye’nin ve Kürdistan’ýn her yerinde haykýrmaya devam ediyor özgürlük þiarýný. 21 Mart günü, iç titreten soðuða raðmen yüzbinden fazla insan kanlarýyla sulanmýþ Kürdistan’da olduðu gibi Türkiye’de de meydanlara döküldü. Zeytinburnu / Kazlýçeþme’de yüzbinden fazla insan kesk û sor û zer’leriyle, puþileriyle bayraklarýyla, pankartlarýyla “Býji Newroz, Býji Serhýldan” sloganýyla akýn etti alana. Sabahýn erken saatlerinde alana girenler sloganlar attý, halaylar çekti. Yoðun güvenlik önlemi þafak sökmeden baþlamýþtý. Öðle saatlerine doðru durmak bilmez insan yýðýný artýk alana sýðmamaya baþladý. “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði” pankartý ile alanda yerlerini alan Leninistler sýk sýk, “Dýsa Dýsa Serhýldan Býji Azadiya Kürdistan”, “Þoreþ Emýn Em Þoreþýn”, “An Þoreþ An Mýrýn” sloganlarýný attýlar. Sema Yüce’nin ve Mazlum Doðan’ýn resimleri, alan çevresinde bulunan aðaçlara asýldý. Aðaç üzerinde tutulan Kürt halkýný simgeleyen sarý-kýrmýzý-yeþil bayraklarýn içerisinden üzerinde Mücadele Birliði yazýlan kýzýl bayraklar halklarýn mücadele birliðini yansýtýyordu. Arama noktalarýnda ise aramadan geçer geçmez, “Býji Newroz” sloganlarý atmaya baþlýyorlardý. Mücadele Birliði pankartýnda bulunan “Kürt” kelimesinin sarý-kýrmýzý-yeþil renkte olmasý, insanlarýn ilgisini çekmeye yetti. Pankart arkasýna yýðýlan insanlarla birlikte sloganlar daha gür çýkmaya baþladý. Kürtçe-Türkçe türkülerle halaylar çekildi. Alanda Kürt Halkýnýn coþkusu görülmeye deðerdi. Kürt Halký, bu sene baþka illerde olduðu gibi Ýstanbul’da da serhýldan ruhunu canlý tuttuðunu gösterdi. BÝJÎ NEWROZ! YAÞASIN KÜRT TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!

ÝZMÝR’DE NEWROZ KUTLAMASI Çürümekte olan ve her yanýndan kan ve irin damlayan bu köhne düzenin alt-üst olmaya baþladýðý ve emekçi halklarýn baðrýnda büyük bir isyanýn filizlenmekte olduðu ortadadýr. Bu koþullarda bir Mart ayýna daha merhaba dedik. Baharý karþýlayan bu ay, dünya emekçi halklarýnýn direniþ ve isyan çýðlýklarýnýn, yükseldiði, yaygýnlaþtýðý ve yoðunlaþtýðý bir aydýr. 21 Mart’ta Newroz ateþini bir kez daha güçlü yakmak için bu yýlda, Kürt halký baþta olmak üzere iþçi ve emekçi halklarýmýz alanlardaki yerlerini aldýlar. Ýzmir’de uzun yýllardýr ilk kez Newroz, Hipodrom denilen gözlerden uzak kuytu bir köþede deðil Gündoðdu Meydaný’nda kutlandý. Bizler Mücadele Birliði Platformu olarak üzerinde “Newroz Piroz BeMücadele Birliði Plt.” Yazýlý pankartýmýzla, Konak’ta toplanan devrimci hareketlerle birlikte yürüyüþe geçtik. Yol boyunca, “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Ji Bo Azadi Aþiti Þer Þer Þer”, “Disa Disa Serhýldan Biji Azadiya Kürdistan”, “Newroz Piroz Be”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Kürdistan’da Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm” sloganlarýný attýk. Yürüyüþ kolumuz Cumhuriyet Meydaný’na girerken, sarý, kýrmýzý, yeþil bayraklarýyla yürüyen bir grup göründü. Polisler o tarafa doðru yönelip önlerine barikat kurdular. Biz kortej olarak hemen toparlandýk. Önümüzden giden diðer siyasi hareketler ise adýmlarýný hýzlandýrdýlar. Konuþmaya gittiðimizde, “geriye çekilip deðerlendirelim” yanýtýný aldýk. Bunu reddederek barikat kuran kitleye doðru yürüyüþe geçtik. Yürüdüðümüzü gören polisler bizim önümüze de barikat kurdular. Bu barikatý hemen aþýp geçmek mümkündü ama bunu kitleyle birlikte yapmayý istedik. Çünkü aslolan yýðýnlarý savaþýma çekebilmekti. Sýk sýk Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Disa Serhýldan Biji Azadiya Kürdistan” sloganlarýný atarak oradan asla ayrýlmayacaðýmýzý gösteriyorduk. Barikatýn en önünde bir tek biz kalmýþtýk. Polis, bu esnada, alana önceden girmiþ olan diðer gruplar dýþarýya çýkmasýnlar diye geri tarafa da barikat kurdu. Aslýnda polis elinde olmayarak kendini ablukaya alýyordu. Sarýlan gruptan temsilcilerle görüþüp, çatýþma olursa ayrýlmayacaðýmýzý bildirdik. Kýsa bir süre sonra onlar bir taraftan biz bir taraftan yürümeye baþlayarak birleþmeye çalýþtýk. Polisler koþarak tam aramýza girdi. Artýk çatýþma kesinleþmiþti. Polis amirleri her yandan kitleyle sarýldýklarýnýn farkýna varmýþ olacaklar ki daðýlmayacaðýmýzý anlayýnca uzlaþmaya çalýþtýlar. Ýþin tamamen ciddileþtiðini anlayan polis, panzerleri çekerek sarýlan grubun önünü açtý. Gruplar büyük bir coþkuyla birleþince sloganlarýn sesi dalga dalga yayýlmaya baþladý. Miting alanýnda bu sýrada sýk sýk, “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist”, “Yaþasýn 13 Mart GKB” sloganlarý duyuldu. Coþkunun dorukta olduðu miting toplu halde katýlan herkesin çektiði halaylarla sona erdi. Ve bu miting bize ortalama solun ne kadar kaygan bir zeminde politika sürdürdüðünü gösterdi. Bir hareketin temsilcisi çatýþma koþullarýnda yanýmýza gelerek konuþmayý talep etti ve “bizim için neden çatýþtýðýmýz önemlidir” diyerek tavrýný açýkça gösterdi. Mücadele Birliði Platformu/Ýzmir

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

11


DEVRÝMÝN ÖNSÖZÜ SÖYLENMÝÞTÝR þçi ve emekçi halk güçleri her yerde hareket ve eylem halinde. Eylemlerde yalnýzca bir yaygýnlaþma deðil, yoðunlaþma ve yükseliþ var. Baþvurulan mücadele yöntemlerinde de açýk bir deðiþim görülüyor. Devrimci zor yöntemleri, kitle mücadelelerinin bir gerçeði olmaya baþladý. Kürt halký tarafýndan kullanýlan devrimci araçlara, Türkiye’nin iþçi ve emekçileri tarafýndan da baþvuruluyor. Olaylar devrimci yönde seyrederken, emekçi kitlelerde patlayan bir öfke, sürekli bir kaynaþma ve belirgin bir hazýrlýk var. Devrim dönemi, tüm sonuçlarýyla açýða çýkýyor. Ýlk bakýþta, eylemlerin temelinde kitlelerin belli istemleri olduðu sanýlýr. Fakat sorun daha derinlikli kavrandýðýnda, bunun temelinde, daha köklü, ekonomik, toplumsal, politik ve tarihsel etmenler olduðu anlaþýlýr. Halk yýðýnlarýný sürekli eylemlere iten geliþmelerin temelinde ekonomik ve politik olgular yatýyor. Emekçi kitleler harekete geçtiðinde, sadece o anlýk istemlerini dile getirmiyor; sömürülmüþlüklerini, ezilmiþliklerini, bugüne kadar hiç gerçekleþememiþ özlemlerini dile getiriyorlar. Ama en önemlisi, artýk isteklerini açýkça haykýrýyorlar. Türkiye tekelci kapitalist düzeni tam bir çeliþkiler yumaðý. Bir yanda, emek-sermaye çeliþkisi; bir yandan, halk kitlelerinin demokrasi eðilimi ile tekelci kapitalizmin ve burjuva devletin antidemokratizmi arasýndaki çeliþki, üst üste binerek bir çeliþkiler sistemi oluþturmuþtur. Bugün her yönden olgunlaþmýþ olan sistemin iç çeliþkileri, kapitalist düzeni çöküþe götürüyor. Kapitalist toplumun, çeliþkilerinin ve sorunlarýnýn üste-

Ý

12

sinden gelme yeteneði yoktur. Güncel olarak baktýðýmýzda, bu çeliþkilerin daha bir keskinleþtiðini açýk olarak görürüz. Kapitalist toplum, böylesine olgun ve keskin çeliþkilerin aðýrlýðýna dayanamaz. Daðýlma ve çözülme þimdiden baþlamýþtýr. Bu aþamada ya devrim yeni, dinamik, canlý bir toplumu gerçekleþtirecek; ya bu çürüme tüm toplumu mahvedecektir. “Ya Devrim Ya Ölüm” seçeneði tüm çýplaklýðýyla toplumun gündemine oturmuþtur. Emperyalizmin ekonomik ilhaký sonuna kadar vardýrmasý, toplumun iç çeliþkilerini þiddetlendirici bir rol oynuyor. AB süreci, tam da ekonomik ilhakýn derinleþme ve tamamlanma sürecidir. Þüphesiz bu, bir nokta deðil, bir süreçtir. Ama süreç daha bu aþamada, Türkiye tekelci kapitalizminin iç çeliþkilerini þiddetlendirdi. Sürecin etkisi, egemen güçler arasýnda görüldü. Hem devrimin yarattýðý korku, hem de ekonomik zorunluluklarla AB’ye iltihak etme durumuna gelen tekelci sermaye ile önceki döneme denk düþen resmi politika arasýnda bir süreden beri bir çatýþma yaþanýyor... Çatýþmayý daha þimdiden sermaye güçleri kazanmýþtýr. Sermaye, her zaman resmi politikanýn önündedir. Aralarýndaki çatýþmada son sözü sermaye söyler. Bu çatýþma sonucu sistemin sarsýldýðý ve zayýfladýðý bir gerçek. Devrim, birbirine düþmüþ ve güçsüzleþmiþ bir egemen güçle karþý karþýya. Ekonomik ilhakýn derinleþmesi, sermayenin birikim ve merkezileþme sürecinin içindedir. Sermayenin birikim ve merkezileþmesi, halk kitlelerinin korkunç sefaletini, kapitalist üretimin sonucu olarak yeniden ve yeniden üretir. Kapitalist üretim, halk kitlelerinin sefaleti38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

ni ayný zamanda, kendi koþulu haline getirir. Sistem bu þekilde tamamlanýr ve devam eder. Ancak emekçi kitlelerin sefaleti daha da derinleþmiþ olarak. Güncel olarak ele aldýðýmýzda, sermayenin birikim ve merkezileþmesiyle, milyonlarca insanýn üretim araçlarýndan ve geçim araçlarýndan uzaklaþtýrýldýðýný apaçýk görürüz. Bu geliþmenin sonucu olarak toplumun karþý kutuplarý arasýndaki uçurum, karþýtlýk ve çeliþki en had safhaya týrmanmýþtýr. Ekonomik yýkýmýn ilk hedeflerinden biri, orta sýnýflar, küçük üretici köylülük, kent ve kýr küçük-burjuvazisidir. Mülksüzleþmekte olan ve mülksüzleþen bu sýnýftýr. Mülksüzleþme süreci, AB üyelik politikasýyla birlikte iyice artarak milyonlara ulaþtý. Orta sýnýflar eski gücünü ve konumunu giderek yitirerek, kelimenin ekonomik ve tarihsel anlamýyla ortadan kalkýyor. Bu, sermayenin halk kitleleri üzerindeki ideolojik ve politik hegemonyasýnýn çökmesi demektir. Çünkü, sermayenin, emekçiler üzerindeki ideolojik-politik hegemonyasýnýn toplumsal dayanaðý orta-sýnýflardýr. Kapitalizmde orta-sýnýflarýn ortadan kalkmasý kaçýnýlmazdýr. Bu kaçýnýlmazlýk, bugün daha bir hýz kazanmýþtýr. Sistemin iç-çeliþkileri ve çatýþmalarý daha geniþ bir toplumsal temele yayýlmýþtýr. Ekonomik ilhak, sermayenin birikim ve merkezileþmesi, iþçi sýnýfý ile kapitalist sýnýf arasýndaki ekonomik karþýtlýðý daha da açýða çýkardý ve öne aldý. Ekonomi-politikanýn uygulamadaki sonuçlarý, “özelleþtirme”nin hýzlanmasý ve iþçilerin kitlesel olarak iþsizliðe mahkum edilmesi, çalýþanlarýn ücretlerinin düþürülmesi ve sonsuz güvensizlik, iþsizlerin ise, sonsuz bekleyiþe itilmeleri


ve emekçi sýnýfýn mutlak yoksulluðu. Kent ve kýr yoksul nüfusun sayýsýnda büyük artýþ, bakýma muhtaç insanlar, artýklarla geçinenler ve çer çöpte yaþam arayanlar; iþte kapitalizmin insanlýðý getirdiði yer. Bu topraklarda yaþayan emekçi halklar, dünya yoksulluk sýralamasýnýn en baþlarýnda. Hiçbir halk bu duruma daha fazla katlanamaz. Emperyalist-kapitalist sistemin genel bir ekonomik kriz ve çöküþ içinde olmasý, Türkiye ve tüm kapitalist ülkelerdeki ekonomik krizi boyutlandýran bir etmendir. Kapitalizmin genel yýkýmý (sýçramalý çöküþü) kavranmadan, tek tek kapitalist ülkelerin ekonomik gidiþatý anlaþýlamaz. Her kapitalist ulus, dünya piyasasýna ve uluslararasý iþbölümüne dahildir. Bu anlamda, dünya piyasasýndaki genel çöküþü, kendi yapýsýnda yansýtýr. Türkiye durumundaki baðýmlý ülkeler, genel ekonomik krizin etkilerini kendi içinde þiddetli olarak yaþarlar. Var olan ekonomik, politik ve toplumsal krizleri derinleþir. Nesnel devrimci koþullarý olgunluk kazanýr. Süreðen olarak ekonomik kriz içinde olan Türkiye tekelci kapitalizmi, kapitalist sistemin genel çöküþ evresine girmesinin de etkisiyle, derin bir yýkým sürecine girdi. Dünyada ve Türkiye’de hýzla geliþen tüm bu nesnel þartlarýn sonucu olarak sýnýflar mücadelesi devrim dönemine girdi. Bu durum, açýkça ortaya konmadan, proletarya devrimci görevlerini doðru biçimde belirleyemez. Türkiye’de yýllardýr ortaya çýkan ve geliþen bir devrimci durum yaþanýyor. Yaþanan devrimci durumun üstünden atlanarak devrim üzerine edilecek her söz, bir gevezelikten öteye gitmez. Devrimci durum açýklanmadan, bu topraklarý baþtan baþa saran iþçi ve emekçilerin büyük mücadele dalgasý izah edilemez. Þiddetlenen emekçi eylemleri, yalnýzca bir anlýk öfkenin ürünü deðil. Devrimci dinamiklerinin daha derine inen nedenleri var. Belli etkenlerin saptanmasýyla yetinilemez; emekçi kitleleri sürekli eylem halinde tutan temel etmenler, daha bütünlüklü olarak ortaya konmalýdýr. Devrimci durum ekonomik ve politik olgularýn sonucudur. Yükselen kitle eylemleri de bu olgulardan kaynaklanýyor, besleniyor ve güçleniyor. Devrim üzerine bolca

gevezelik yapan küçük-burjuva sol hareket, devrimi yaratan olgular üzerine tek söz etmiyor. Bu anlamda, devrimci kitle eylemlerinin gerçek içeriðini ortaya koyamýyor. Devrimci dönem sonuçlarýnýn ortaya çýktýðýnýn açýk belirtilerinden biri, emekçilerin en örgütsüz ve en bilinçsiz kesiminin harekete geçmesidir. Tarým iþçileri, proletarya içinde örgütlülük, sýnýf bilinci ve sýnýf mücadelesi yönünden en “geride” kalanýydý. Ama ekonomik yýkým ve iç savaþ, emekçilerin bu en yoksul kesimlerinin de gözünü açtý ve harekete geçirdi. Hakeza kent yoksullarý olan iþçi aileleri de süratle iþçi sýnýfýnýn mücadelesinde yerini aldý. Oysa þimdiye kadar, iþçi sýnýfýnýn en iyi ücret alan kesimi mücadele ederken, en yoksul kesimi daha geride kaldý. Bu “garip” bir durumdur. Fakat, kapitalizmin geliþimi ve geldiði yýkým süreci, tüm emekçileri tek devrim potasýnda birleþtirdi. Kapitalizm, tüm emekçileri birleþtiriyor, ayaklandýrýyor. Devrimci durum, devrimi güçlü bir olasýlýk olarak gündeme getirdi. Devrim artýk ilerinin bir sorunu deðil, güncel mücadelenin bir hedefidir. Ýktidarýn ele geçirilmesi de devrimin temel sorunudur. Bu temelde, emekçi kitlelerin günlük mücadelesi, devrimci propaganda ve devrimci ajitasyon, iktidarýn ele geçirilmesi hedefine baðlanmalýdýr. Ýktidarý hedeflemeden, günlük ekonomik görevlerle uðraþmak, eþeði býrakýp semeri dövmektir. Emekçi halk kitlelerinin en temel ekonomik sorunlarý, demokrasi sorunu, özgürlük sorunu iktidar sorununun çözümüne baðlý olarak çözümlenir. Bu çerçevede “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” þiarý, proletaryanýn ve emekçi kitlelerin güncel devrimci hedefini belirlemektedir. Proletarya, boþ yere savaþmýþ olmamak için, devrimle birlikte, devrimin en enerjik organý olarak Geçici Devrim Hükümeti’ni derhal oluþturmak zorundadýr. Geçici Devrim Hükümeti, bir devrimin yapýldýðýnýn ilk belirtisi ve eseridir. Böylesi bir devrimci iktidar organý olmadan, proletarya en enerjik devrimci önlemleri alamaz ve devrimi ileriye götüremez. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, daha devrimci durum ve iç savaþ bu denli ge38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

liþmemiþken, Geçici Devrim Hükümeti önerisini gündeme getirdi. Amaç, kitlelerin etrafýnda birleþeceði ve dövüþeceði iktidar hedefini önceden somutlamaktý. Ama böylesi bir hedefi asýl gündeme getiren nesnel devrimci koþullar oldu. Halk yýðýnlarýnýn egemen güçlerle çatýþmalarý þiddetlendikçe Geçici Devrim Hükümeti kaçýnýlmaz bir görev olarak kendini herkese açýkça dayatacaktýr. Programý, Leninist Parti tarafýndan, daha önceden ilan edilen Geçici Devrim Hükümeti önerisini ýsrarla savunmalýyýz. Devrimci Hükümet, kitlelerin yaratýcý inisiyatifine dayanan komite ve konseyler olmadan hiçbir kararýný yaþama geçiremez. Devrim döneminin örgütlenmesinin aracý genel olarak “komiteler”dir. Komiteler, iþçiler tarafýndan, iþçi komite ve konseyleri biçiminde; emekçiler tarafýndan Devrimci Emekçi Komiteleri ve Devrimci Halk Komiteleri, kýrsal kesimde tarým iþçileri komite ve konseyleri ve Devrimci Köylü Komiteleri (yoksul köylülere dayanan) biçiminde örgütlenmeli. Yaþam, Komite ve Konseyleri, bugünden iþçilerin önüne koydu. Ýþçiler, her yerde, hýzlý bir biçimde, iþyeri komiteleri kuruyorlar. Halk kitleleri, örgütlü olduðu zaman, kendini daha güçlü görür ve kendisine güveni artar. Fakat bir devrimi yapmak için sadece örgütlü bir güç olmak yetmiyor; ayný zamanda bir güç örgütü olmak gerekiyor. Ýçinde bulunduðumuz dönemin en önemli özelliði, olaylarýn çok sýk, ani ve sýçrama göstermesidir. Olaylarýn seyrek olarak gündeme gelmesi, çok gerilerde kaldý. Yoðun devrimci dönem, tüm olgularý ve sonuçlarýyla açýða çýkýyor. Her gün nasýl bir kitle enerjisinin açýða çýktýðýna tanýk oluyoruz. Bu enerji, iktidarýn ele geçirilmesi hedefine yönlendirilemezse, kendi içinde sönüp gidebilir. Dýþýmýzdaki bu büyük gücü görmeliyiz. Büyük halk kitlelerini etkileyip yönlendirebileceðimizi pratikte ortaya koymalýyýz. Tüm ideolojik-politik gücümüzü, tüm kapasitemizi, tüm yeteneðimizi harekete geçirmeliyiz. Bugüne kadar verilen devrimci mücadele, devrimin önsözüdür; þimdi görev, devrimi örgütlemek ve gerçekleþtirmektir.

13


Yýllara yayýlan Ölüm Orucu Eylemi Sürüyor! Sevgi Erdoðan Ölüm Orucu Ekibi’nden 2 kiþi, M.Ýnan IÞIK ve Fehim HORASAN, 30 Mart 2005 itibarýyla Ölüm Orucu Eyleminin 251. günündeler ve eylemlerini büyük bir kararlýlýkla devam ettiriyorlar.

ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR SÜRECEK ZAFERE KADAR! tek baþýna baþvuru yapmýþtýr. Baþvuru yapma gerekçesi olarak ileri sürdüðünün ise (kadýn platformunun baþvuru yapacak olmasý) hiçbir maddi karþýlýðý bulunmamaktadýr. Bu durum karþýsýnda Platformun diðer bileþenleri devrimci güçlerin ortak iradesini yansýtacak þekilde ayrý baþvuru yapmaya karar vermiþlerdir. Dolayýsýyla yaptýðý hatalý davranýþ noktasýnda kendilerinden özeleþtiri yapmalarý ve baþvurularýný geri çekmeleri istenmesine raðmen, EKB/ESP açýktan bir özeleþtiri vermediði gibi, baþvurularýný geri çekmeyeceklerini de söylemiþlerdir. Sonuç itibariyle bu tutum, ortak iradeyi zedelemeye dönük bir davranýþ olarak nitelendirilmiþtir. Sürecin ilerleyen aþamalarýnda EKB/ESP, geçmiþ sürecin eleþtirel deðerlendirmesini yapmadan mitingleri birleþtirme önerisi ile gelmiþ, ancak kriteri ?hangi alana izin verilirse orada gerçekleþtirmek? biçiminde olmuþtur. Bu süreç sonrasýnda da EKB/ESP’ye, eylemi birleþtirme istekleri varsa, yapmalarý gereken tek þeyin baþvurularýný geri çekip, Beyazýt’a gelmek olduðu hatýrlatýlmýþtýr. Ancak buna raðmen, Kadýköy’de gerçekleþtirmeye kararlý olduklarýný belirtmiþlerdir. Bu yýl 8 Mart eylemleri kendi içinde parçalý görüntü sunsa bile yukarýda yaptýðýmýz açýklamalardan da görüleceði üzere ayrýþmalar tümüyle ideolojik ve politik nedenlere dayanmaktadýr. Beyazýt, bizler için ilk baþta bir tercih deðil, zorunluluk olarak karþýmýza çýktý. Ancak sürecin ilerleyen aþamalarýnda bu tutumumuz, Beyazýt’ý kazanmaya dönük bir tutuma dönüþtü. Nasýl ki, Kadýköy’ü fiili-meþru mücadelemiz sayesinde kazandýysak, Beyazýt’ý da bu þekilde kazanmalýydýk. Nitekim 6 Mart eylemimizle birlikte Beyazýt da kazanýlmýþtýr. 6 Mart 2005’te ilk planda Saraçhane’de yaþanan saldýrýlara raðmen, Beyazýt’ta toplanma baþarýsý gösterilmiþ, programýmýz teknik bir takým aksaklýklara raðmen, tümüyle hayata geçirilmiþtir. Eylemin bitiminde yaþanan saldýrý da tümüyle Beyazýt’ta sergilenen kararlýlýða ve iradeye yapýlan bir saldýrý olmuþtur. 2005 8 Mart’ý sýnýfsal özüne uygun ve devrimci temellerde gerçekleþtirilmiþtir. Yaþadýðýmýz süreç devrimci güçler payýna politik bir kazaným olmuþtur. Bundan sonra bu yýl 8 Mart?ta yarattýðýmýz birlikteliði ve ortak iradeyi önümüzdeki bahar sürecine ve 2006 8 Mart’ýna daha güçlü bir biçimde taþýmak kararlýlýðýnda olduðumuzu buradan bir kez daha ilan ediyoruz! Yaþasýn Devrimci Dayanýþma!

8 Mart Politik Olarak Kazanýlmýþtýr! ÝLERÝCÝ-DEVRÝMCÝ KAMUOYUNA

Ýþçi sýnýfý ve sosyalizm mücadelesinin tarihsel bir kazanýmý olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü bir süredir gerçek sýnýfsal kimliðinden, devrimci özünden uzak bir þekilde kutlanmaktaydý. Özellikle son yýllarda ortaya çýkan tablo bu durumun tahammül edilmez bir noktaya ulaþtýðýnýn somut verilerini içeriyordu. Eylemi düzenleyen ?kadýn platformu?, bugünün aslýnda iþçi ve emekçi kadýna ait olduðu gerçeðinin üzerini karartmaya çalýþýyor, ayrýca erkeklerin varlýðýný gerekçe göstererek devrimcilere ve sosyalist ideolojiye açýk bir saldýrganlýða ve düþmanlýða dönüþtürüyordu. 8 Martlar, iþçi ve emekçi kadýnlarýn talepleri uðruna yola çýktýklarý bir gündür. Dolayýsýyla bir mücadele günü olarak kutlanmalýdýr. 8 Mart mitingini organize edenlerle ideolojik-politik ve özünde sýnýfsal ayrýmlarý, pratik bir ayrýþmaya dönüþtürmek gerekiyordu. Bu yýl, bu gidiþe dur diyebilmek için, 8 Mart’ýn üzerindeki gölgeyi kaldýrmak için devrimci güçler olarak biraraya geldik. 8 Mart’ý gerçek sýnýfsal özüne uygun kutlayabilmek ve yeniden emekçi kadýna armaðan edebilmek için adýmlarýmýzý attýk. Bu doðrultuda geçmiþ yýllarda 8 Mart’ý örgütleyen ?kadýn platformu? bileþenlerinden ayrý olarak miting organize etmeye yöneldik. Bu yýl ?kadýn platformu? ile bir ayrýþma yaþandý. Þunu açýklýkla ortaya koymalýyýz ki, ayrýþma özünde reformizmle devrimci hareket arasýnda yaþanmýþtýr. Feministlerin arkasýnda aslýnda reformist hareketin kendisi vardýr. Bu hareket 8 Mart’ýn sýnýfsal özünü karartmakta, kadýnýn kurtuluþunu düzen sýnýrlarý içine hapsetmekte ve devrimcilere ve sosyalistlere karþý açýk bir düþmanlýk sergilemektedir. Bundan dolayý ayrýþma kaçýnýlmaz hale gelmiþtir. Bu ayrýþmanýn sonucu olarak bu yýl 6 Mart’ta Beyazýt Meydaný?nda eylemimizi gerçekleþtirdik. 8 Mart’ýn devrimci temellerde kutlanmasý amacýyla harekete geçtiðimiz andan itibaren devrimci güçler olarak ortak emek harcadýk, ortak iþ yapma kültürünü geliþtirmeye çalýþtýk. Ortak ruhu, ortak hareket tarzýný, ortak iradeyi geliþtirmeyi hedefledik. Ancak daha sürecin baþýnda EKB/ESP ile bir ayrýþma yaþadýk. Bu ayrýþmanýn nedenlerine iliþkin kamuoyuna açýklama yapmayý bir zorunluluk olarak görüyoruz. Baþlangýçta, devrimci güçler olarak mitingin ortak temellerde örgütlenmesi, bunun doðal bir sonucu olarak baþvurunun ortak yapýlmasý kararý almýþken, EKB/ESP bu ortak irade ve kararlýlýðý çiðneyerek

14

Partizan, ÖMP, BDSP, HKM, Devrimci Hareket, Emekçi Kadýnlar, Kaldýraç, Aka-der, Demokratik Kadýn Hareketi (Giriþimi), DHP, ÇHD, PDD, Odak, EHP’li Kadýnlar, HÖC

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005


SAVAÞIN YILDÖNÜMÜNDE IRAK’TA SAVAÞA HAYIR KOORDÝNASYONU’NDAN EYLEM ABD emperyalizminin Irak’ý bombalamasýnýn 2. yýlýnda, dünyanýn her yerinde olduðu gibi, Türkiye’de de eylemler yapýldý. 19 Mart’ta, tüm devrimci, sosyalist yapýlar, Dolmabahçe’de basýn açýklamasý yapmak üzere, Ýnönü Stadyumu’nun üst kýsmýnda toplandýk. Kitleler burada, pankartlarý, bayraklarý ile kortejlerini oluþ-

turmaya baþladý. Biz de, “Kahrolsun Emperyalizm, Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm, Mücadele Birliði Platformu” pankartýmýzý açarak yürüyüþe geçtik. “Emperyalist Savaþý Devrim Önler”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her þey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Dünya Emeðin Olacak”, “Kahrolsun Emperyalizm, Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm” sloganlarý ve kýzýl bayraklarla 6. Filo askerlerinin denize döküldüðü yer olan Dolmabahçe’ye doðru yürüyüþe geçtik. Dolmabahçe Meydaný’nda yaklaþýk bin kiþinin toplanmasýyla ve sloganlarla baþladý eylem. Yapýlan saygý duruþunun ardýndan, Irak’ta Savaþa Hayýr Koordinasyonu basýn açýklamasý metni okudu. Konuþmalarýn ardýndan Grup Koma Denge Hewi, Grup Yel ve Grup Yorum türkülerini söylediler. Çekilen halaylarla eylem son buldu. Emperyalizme karþý sosyalizm þiarýný öne çýkaran pankartýmýz basýnýn ilgisini çektiði kadar, terörle mücadele timlerinin de dikkatini çekmiþ olacak ki, gözlerini eylem boyunca kortejimizden ayýrmadýlar. KAHROLSUN EMPERYALÝZM YAÞASIN DEVRÝM VE SOSYALÝZM! Mücadele Birliði Platformu / ÝSTANBUL

lere yaptýrdýðý artýk herkes tarafýndan biliniyor. Devrim, ona canlarýyla hayat verenleri unutmayacaðý gibi devrimcileri katledenleri de unutmayacaktýr. 1988 yýlýnýn 16 Mart’ýnda ise da Ýran ve Irak savaþýnda elde ettiði kimyasal bombalarla halklarýn üzerinde terör estiren Saddam Hüseyin, Halepçe’de kimyasal ve biyolojik silahlarla bir tek canlýnýn dahi sað kalamayacaðý düzeyde bir katliam gerçekleþtirdi. 5000’e yakýn Kürt’ü acýmasýzca öldürdü. Ve yeni doðan bebekler de ölü yada sakat olarak doðdu. Beyazýt katliamýnýn ardýndan 27, Halepçe katliamýnýn ise ardýndan 17 yýl geçti ama bu katliamlarýn acýlarý unutulmadý; gerek Kürdistan’da gerekse Türkiye’de katliamlar lanetlendi.

Katliamlar Devrim Mücadelesinin Önünde Engel Olamaz Gençlik mücadelesinin hýz kazanarak geliþtiði 70’li dönemlerde, devlet eliyle gerçekleþen faþist saldýrýlar ve katliamlar da hýz kazanýyordu. 16 Mart 1978’de Ýstanbul Üniversitesi Hukuk ve Ýktisat Fakültesi’nde okuyan Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Hatice Özen, Abdullah Þimþek, Murat Kurt, Hamdi Akýl ve Turan Ören isimli devrimci öðrenciler okuldan toplu çýkýþ yaparlarken faþistlerin silahlý bombalý saldýrýyla katledildiler; 50’ye yakýn öðrenci de yaralandý. TNT bombasýyla gerçekleþtirilen bu katliamý geliþen devrim mücadelesini engellemek için faþist devletin planladýðý ve sivil faþist katil-

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

Ý.Ü.Beyazýt Kampüsü’nden öðle saatlerinde bundan 27 yýl önce olduðu gibi toplu çýkýþ yapan öðrenciler önce Beyazýt Meydaný’nda toplandý. Halepçe katliamý ile ilgili Kapalý Çarþý’dan gelen kitle ile buluþtu ve sloganlar eþliðinde Eczacýlýk Fakültesi önüne gittiler. Burada katledilen öðrenciler ve Halepçe’de katledilen Kürtler için saygý duruþunda bulunuldu. Okunan basýn açýklamasýnda ABD emperyalizminin dünya halklarýna uyguladýðý baský ve katliama ve Türkiye’de özgürlük mücadelesi veren Kürt halkýnýn üzerindeki baskýlara, katliamlara, devrimci demokrat öðrencilerin okuldan uzaklaþtýrýlmalarýna, ceza almalarýna, tutuklamalarýna deðinildi. Beyazýt Marþý’nýn ve Kürtçe Marþlarýn okunmasýndan sonra kitle okul içersine girdi ve eylem bitirildi.

15


R e u t l i n g e n E m e k K ü l t ü r M e r ke z i ’ n d e 8 M a r t Dünya Emekçi Kadýnlar Günü

Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü, Emek Kültür Merkezi’nde gerçekleþtirilen bir programla kutlandý. Yaklaþýk 1 aydýr EKM’li kadýnlarýn hazýrlýklarýný sürdürdüðü 8 Mart etkinliði, 13 Mart Cumartesi günü EKM’de gerçekleþti. Etkinliði emekçi kadýnlarýn yaþamlarýnda karþýlaþtýklarý çifte sömürü ile kadýnýn erkek egemen sistemden kaynaklý aile ve toplum içerisinde karþýlaþtýðý zorluklara vurgu yapýldý. Reutlingen bölgesinde faaliyet gösteren alman gruplarýnýn da destek verdiði programa katilim çok yoðundu. Saygý duruþundan sonra, emekçi kadýnlar gününün tarihi ve önemi üzerine hazýrlanan konuþmanýn okunmasýyla baþlayan etkinlik, yine Emekçi kadýn hareketini konu alan iki kýsa film gösterimi ile devam etti. Emekçi kadýnlarýn sorunlarýný dile getiren bir konuþmadan sonra okunan þiir-

8

lerin ardýndan ikramlarýn sunulmasý için bir ara verildi. Aradan sonra, EKM’li gençlerin hazýrladýklarý, anne ve babalarýn evde kýz çocuklarýna karþý gösterdikleri çifte standardý ele alan skeç sergilendi. Tamamen gençlerin kendi çabalarýyla hazýrlanan skeç, kitleyi kahkahaya boðdu ve büyük beðeni topladý. Sonrasýnda Almanca olarak Almanya’daki sosyal saldýrýlarý konu alan bir skeç sergilendi. Almanca skecin ardýndan derneðimizin en deneyimli kadýn üyesiyle 30 yýlý aþkýn evliliðinde karþýlaþtýðý sorunlarla ilgili bir röportaj yapýldý. Bütün açýk yürekliliði ile bir kadýn olarak yaþadýðý zorluklarý diðer kadýnlarla paylaþan üyemizin konuþmalarý ilgi ile dinlendi. Daha sonrasýnda yine bir üyemizin sunduðu müzik dinletisi ile devam eden etkinlik birlikte söylenen türküler ve çekilen halaylarla sona erdi... EKM Emekçileri

Emekle Yoðrulan…

ZÝNCÝRLERÝMÝZÝ KIRALIM Merhaba Emekçi Kadýn Yoldaþlar! Biz emekçi kadýnlar hiçbir hakka sahip deðiliz. Burjuvazi bize alýnýp satýlacak bir mal gözüyle bakýyor. Baba ya da koca evinde kilitliyiz. Sistemin ve kocalarýmýzýn köleleriyiz! Biz çalýþan kadýnlar, yýllarca, boynumuzda taþýdýðýmýz kölelik ve baský zincirlerini kýrarak, ortak düþman kapitalizme karþý yürütülen savaþta uluslararasý proletaryanýn saflarýna gururla katýlýyoruz. Biz emekçi kadýnlarýn bayraðý, insanlarýn emperyalist-kapitalist sisteme karþý demokrasi, sosyalizm, ulusal kurtuluþ ve kalýcý barýþ için mücadelenin bayraðýdýr. Ýþçi kadýnlar, kendilerin de yüce yalýnlýðý, sýcakkanlýlýðý, anne olmanýn dayanýklýlýðýný ve gerektiðinde yiðit bir askerin öfkesini barýndýrýrlar. O halde, örgütlerimizi kuralým. Fabrika ve atölyelerdeki saflarýmýzý sýklaþtýralým. Haykýrýþlarýmýzý doymak bilmeyen sermayenin yüzüne fýrlatalým. Dünya emekçi kadýnlar günü kutlu olsun! KAHROLSUN KAPÝTALÝZM YAÞASIN SOSYALÝZM!

Merhaba Mücadele Birliði Çalýþanlarý; Ben Mücadele Birliði dergisi okuru bir iþçiyim. Verdiðiniz hiçbir emek boþa deðil. Gittiðiniz ve yaptýðýnýz her eylemde, her alanda yürekten çalýþtýðýnýza inanýyoruz… Ýnsanýn, insaným diyebilmesi için dünya halklarýnýn ezilmesinden, sömürüden, aþaðýlanmaktan kurtulmasý için mücadele etmesi gerekir. Dergimizin her sayýsýnda, her sayfasýnda, her satýrýnda çok emeðiniz var. Emeðinize ve yüreðinize saðlýk. Emeðiniz kitlelere ulaþýyor. Her yerden bizleri haberdar ediyorsunuz. Mücadelemiz için coþkumuza coþku, yüreðimize inanç katýyorsunuz. Sizlere saygý duyuyorum. Yüreðim sizlerle…

Y.E.Mücadele Birliði Okuru Bir Ýþçi/Ýzmir

16

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

Y.E.Mücadele Birliði Okuru Bir Ýþçi/Ýzmir


N I R A L A K Ý D N E S U M U R DU

Kadýrga Kültür Merkezi’nde 23 Mart günü saat 13.00’de, Ýstanbul Türk-Ýþ Þubeleri imzalý 17 þubenin örgütlemesiyle “Sendikal Hareketin Sorunlarý ve Çözüm Yollarý” konulu, bir panel yapýldý. Ortalama 400 kiþinin katýldýðý panelde, asýl konu tartýþýlmadý yani sendikalarýn durumunu kimse açýkça söyleyemedi. Hep, birlik olmalýyýz, beraber olmalýyýz, sendikamýza güvenmeliyiz dendi. 3 Nolu Belediye-Ýþ Þube Baþkaný Hüseyin Ayrýlmaz’ýn yönettiði panele yazar Volkan Yaraþýr ve Petrol-Ýþ Eðitim Uzmaný Süleyman Üstün panelist olarak katýldýlar. Panel baþlamadan önce, kürsüye Bakýrköy Teksif Þube Baþkaný Çetin Yelkenci çýktý. Yelkenci konuþmasýnda; “Biz kahrolsun AB deyip akþam AB baþkaný ile Türk-Ýþ merkezinde görüþmek için birbirinin üstüne çýkan sendikacýlar istemiyoruz. Merkezden aþaðýya dayatma yapýlýyor. Yeni bir örgütlenme oluþturmalýyýz. Genel kurullar 4 yýla çýkarýlýyor. Oysa her ay, her yýl toplanmalýdýr. Sýnýf kendi hakim olamadýðý (SSK, SEKA) gibi yerleri kaybetti. Emeðe saygýsý olan herkesi iç sorunlarý bir kenara býrakarak emperyalizme karþý mücadeleye çaðýrýyoruz” dedi. Daha sonra panelistler konuþmaya baþladýðýnda ortam gerildi. Tez Koop-Ýþ 2 Nolu Þube eski baþkaný Hulusi Uðurcan ve arkadaþlarý, panele Tez Koop-Ýþ 2 Nolu Þube adýna katýlan Özcan Aydýn’ýn bu salonda yeri olmadýðýný söylediler. Onun divana alýnmýþ olmasýný protesto ettiler ve çýkmasýný istediler. Daha sonra Hulusi Uðurcan’la görüþtüðümüzde Türk-Ýþ merkezinin kendilerini aldattýðýný, yukarýnda atama ile Özcan Aydýn’ýn baþkan olduðunu söyledi. Karþýlýðýnda þubeyi terk etmediklerini, onlarýn da elektriði, gazý, suyu kestiklerini, hatta çevik kuvvetle geldiklerini, yine de kendilerini atamadýklarýný söyledi. Bunun tamamýyla rant iþi olduðunu söyleyen Uðurcan, sendikalarýn, özellikle Türk-Ýþ’in gerçek yüzünü anlattý. Daha sonra kendilerine dava açýldýðýný söyledi. Burada, sendikalarýn, özellikle TürkÝþ gibi sendikalarýn iki yüzlülüðünü, asýl amaçlarýnýn rant kurmak olduðunu, iþçi sýnýfý için hiçbir çalýþmalarýnýn olmadýðýný -göz boyama-

Alibeyköy’de iþçi eylemi haberini alýr almaz, hazýrlýk yapýp oraya gittik. Gittiðimizde iþçileri sobanýn baþýnda üstü kapalý, etrafý beton, kapýsýz bir yerde oturuyor bulduk. Ýçlerinden 29 yýldýr orada çalýþan Þadiye abla sözcü oldu ve onunla baþladýk sohbete. Y.E.Mücadele Birliði: Neden buradasýnýz? Ýþçi: Türk-Ýþ’e baðlý Deri-Ýþ Sendikasý’na üyeyiz. Ben on senedir üyeyim. Patron bunu öðrenince, bizi buradan çýkarýp Çorlu’daki fabrikasýnda çalýþtýrmak istedi. Biz de bunu kabul etmeyince sürekli izne çýkardý. Bunun üzerine biz de iþyerini terk etmeme kararý aldýk; burada 18 gündür bekliyoruz. Y.E.Mücadele Birliði: Buradaki iþçiler ne kadar zamandýr burada çalýþýyor? Ýþçi: En eski benim, 29 sene. Diðerleri de 15-20 senelik iþçiler. Y.E.Mücadele Birliði: Peki, hiç eylem yaptýnýz mý? Ýþçi: Elbette, sendikamýzýn örgütlemesiyle, iþyerinin Topkapý’da bulunan merkezinin ö-

lar hariç- sermayeye hizmet ettiklerini bir kez daha gördük. Daha sonra sýra ile bazý iþçiler söz aldý. Ýlk sözü alan Lider Kargo iþçisi, gerçekleri adeta sendikacýlarýn yüzüne vuruyordu: “Biz sizden destek bekliyoruz. Sürekli gözaltýna alýnýp saldýrýya uðruyoruz. Sendika bizi ziyaret edemeyecek kadar güçsüzse, kapatsýnlar sendikayý.” Arkasýndan Belediye-Ýþ 2 Nolu Þube temsilcisi: “Sendikalarýn hali belli, kan kaybediyor, üye kaybediyor ve güven kayboluyor. Sendikalarý sistem yabancýlaþtýrdý. Düzenin ideolojisini taþýyan, çýkarcý, insanlarý milliyetine, cinsiyetine göre ayýran sendikal bürokrasi bizi felç etti” dedi. Arkasýndan SEKA iþçisi Hakan Tamer söz aldý. Tamer, “50 gündür direniþteydik. Þu an durumumuz belirsiz. Biz kaybetmedik, yeni oluþum içindeyiz, direneceðiz. Sorununuzu sakýn Ankara’ya gidip çözmeye kalkmayýn. Orasý kurt kapaný, çakallar sizi yutar. Sendika ve sendikacýyý ayýrmak gerekir. Biz fabrikayý iþgal etmedik, fabrikamýzý savunduk. Bize çok yönlü saldýrý oldu. Devlet, kaðýtçýlar, uluslararasý kapitalistler, özellikle Alman kapitalistler. Ama mücadele devam ediyor” dedi. Daha sonra diðer bazý iþçiler söz aldý. Ama asýl konuya gelinemediðinden, panel heyeti sürekli tepki çekti. Ve protesto olarak çoðu iþçi salonu terk etti. Türk-Ýþ Þubeleri, kendi merkezlerini eleþtirmek için yaptýðý toplantý, asýl amacýna ulaþamadý. Sendikalarýn ne durumda olduðu ve ne yapýlmasý gerektiði konusunda bir görüþe varýlamadý. “Yönetimlerin deðiþmesi gerektiði” söylenenlerin özeti gibiydi. Panel sonunda “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her þey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, özellikle de “1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný’na Taksim’e” sloganlarýnýn yükselmesi, sendikacýlarýn rahatsýzlýðýný artýrdý. Baþlarýný önlerine eðip duymazdan geldiler. “Duymak istemeyenden daha kötü saðýr olmadýðýný” bir kez gördük; ama sendikal hareketin ruhunu yitirdiðini söyleyenler, salonda “yüreðin sesi” olarak sadece bu sloganlarýn duyulduðunu da istemeseler de hatýrlayacaklardýr. Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) bildirilerinin yoðun bir þekilde daðýtýldýðý panelde, biz de Y.E.Mücadele Birliði dergisi standý açtýk. Sohbetler ve birebir dergi daðýtýmýndan sonra Kadýrga Kültür Merkezi’nden ayrýldýk.

TÜRK-ÝÞ’ÝN SEFALETÝ nünde basýn açýklamasý yaptýk. Y.E.Mücadele Birliði: Bize yaþadýðýnýz, sorun ile ilgili son süreci anlatýr mýsýnýz? Ýþçi: Þu anda Alibeyköy’de 4-5 erkek iþçi boyahanede çalýþýyor. Direniþte olanlarýn hepsi bayan. Sabah 08.30’da gelip 17.30’da gidiyoruz. Cumartesi-Pazar gelmiyoruz. Sendikamýz “burada beklemeyin” dedi, ama biz yine de onlarýn gözüne batmak için bekliyoruz. Patron dört arkadaþýmýzý, “çalýþan iþçileri, ölümle tehdit ettiler” diyerek savcýlýða vermiþ. Ýfadeye gittiklerinde savcý dava açmaya gerek görmeden göndermiþ. Bir iki gün içerisinde dava açýp sendikal tazminatýmýzý isteyeceðiz. Sonra da beklemeye gerek kalmayacaðý için buradan ayrýlmayý düþünüyoruz. Zaten sendikamýz da bunu istiyor. 38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

Sendikamýz bizi iþsizlik sigortamýzdan faydalanmamýz için ÝÞ-KUR’a götürdü. Bu sürede birkaç basýn geldi, onlar da haberimizi yayýnlamadýlar. Birkaç kez de Çorlu’dan arkadaþlar ziyarete geldi. Y.E.Mücadele Birliði: Çorlu’daki direniþten bahseder misiniz? Ýþçi: Ayný nedenle Çorlu’da ayný patrona ait fabrikada kadýnlý erkekli 36 arkadaþýmýz 1 aydýr direniþteler. Onlar iþe geri girmek için dava açtýlar. Patron paralar teklif etti, ama direniþi kýramadý. Arkadaþlarýmýz, iþe alýnana kadar direniþi sürdürecekler. Konunun baþýnda Türk-Ýþ’in sefaleti demiþtik. Çünkü iþçilerine “direniþ yapmayýn” diyen, yine kendi üyelerinin büyük bir direniþ yarattýðý SEKA’yý satan Türk-Ýþ’ten baþkasý deðil. Burada da açýkça görülüyor ki, Türk-Ýþ, bu eylemin de altýný boþaltmaya çalýþýyor. Bunun için, iþçiler kendi öz komite ve konseylerinde, Devrimci Ýþçi Komiteleri’nde örgütlenmeli.

17


GEB-DER’DEN BASIN AÇIKLAMASI 13 Mart 1982’de Ýzmir Buca Cezaevi’nde idam edilen üç isçi önderi Ýbrahim Ethem Coþkun, Necati Vardar ve Seyit Ko-

nuk’u anmak için GEB-Der, bir etkinlik gerçekleþtirme kararý aldý. Etkinlik, 26 Mart 2005 Cumartesi günü, Çiðli Belediye Meclis Salonunda gerçekleþecekti. Fakat GEBDer’in Çiðli Belediyesiyle yaptýðý anlaþma, etkinliðe 24 saat kala iptal edildi. GEB-Der üyeleri hem etkinliðe gelenlere durumu anlatmak hem de Belediye yetkililerinin tavrýný teþhir etmek amacýyla 26 Mart günü etkinliðin yapýlacaðý yer olan Çiðli Belediye Binasýnýn önünde saat 18:00’de bir basýn açýklamasý düzenlediler. “13 Mart Savaþçýlarý Onurumuzdur” ve “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarýyla baþlayan basýn açýklamasýnda ayný sloganlarýn yazýlý olduðu dövizler açýldý. Açýklamada; “Devlet Güçlerinin, 12 Eylül askeri faþist darbesinin yasalarý uyarýnca yargýlanarak idam edilen bu üç iþçi önderini, kafalarýný çevirdikleri her yerde görmelerinden duyduklarý rahatsýzlýk, etkinliðimize yönelik fiili bir müdahaleye dönüþmüþtür.

GENÇ LENÝNÝSTLERDEN EYLEM! Onlar, Denizlerin yoldaþlarýydý. Onlar, düþmanlarýna korku salan birer komünistti. Yüreklerinde koskoca bir devrim ateþi yanýyordu. Onlar, iþçi sýnýfýný kurtuluþa götürecek olan partilerinin yýlmaz savunucularýydý. Onlar, 13 Mart Savaþçýlarýydý. Seyit, Ethem, Necati, … Bizler, Genç Leninistler onlarýn bilinçleriyle, yürekleriyle, çelikten iradeleriyle besleniyor ve güçleniyoruz. Onlarý anlamak, onlar gibi yaþamaktýr. 15 Mart akþamý onlarýn yürüdüðü yoldan hiç þaþmadan yürüyen Genç Leninistler olarak 13 Mart Savaþçýlarýnýn ölümsüzleþmesinin 23. yýlýnda onlarý selamladýk. Ýkitelli’de Perþembe Pazarý Caddesi Dörtyol’a, üzerinde “13 Mart Savaþçýlarý Onurumuzdur/ Genç Leninistler” yazýlý pankartýmýzý astýk ve Dörtyolu molotoflarýmýzla trafiðe kapattýk. “13 Mart Savaþçýlarý Yaþýyor Savaþýyor”, “Yaþasýn 13 Mart Genç Komünistler Birliði”, “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” sloganlarýný atarak bölgeden kayýpsýz bir þekilde ayrýldýk. ADLARI ONUR, ADLARI ADIMIZDIR! 13 MART’IN YOLUNDA LENÝNÝST SAFLARA! Ýstanbul’dan Genç Leninistler

ADLARI ONUR… ADLARI ADIMIZ… 8 Mart 1857… Bir iþçi gününün 18 saati bulduðu çalýþma koþullarýnda Amerikalý kadýn tekstil iþçileri 8 saatlik iþ günü talebiyle baþladýlar greve. Fabrikada çýkan yangýna bilinçli bir þekilde müdahale edilmemesi ve kapýlarýn iþçilerin üzerine kapanmasý sonucu 119 kadýn iþçi katledildi. 13 Mart 1982… Üç komünist iþçi; Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun, Necati Vardar… Buca zindanýný sloganlarýyla yýkýyorlar; “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz”… 13 Mart þafaðýnda idam edildiler komünist iþçiler. Bizler Genç Leninistler olarak, 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar gününü ve 13 Mart Savaþçýlarýný anmak için bir etkinlik hazýrladýk. Etkinliðimizde genç yoldaþlarýn, iþçi-emekçi kadýnlarla ilgili hazýrladýðý duvar gazetesi sergilendi. Etkinliðimize 8 Mart, 13 Mart Savaþçýlarý ve de devrim-sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþuyla baþladýk. Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin hazýrladýðý 8 Mart ve 13 Mart’a iliþkin bildiriler okundu. Genç yoldaþlarýmýzýn yoðun bir emekle hazýrladýklarý yazýlar ve þiirler öfkemize öfke, inancýmýza inanç kattý. Etkinliðimize katýlan bir kadýn iþçinin 8 Mart’la ilgili yazdýðý yazýyý okumasýnýn ardýndan, bir iþçi yoldaþýmýzýn kadýnýn toplumdaki yerini konu edinen bir metin okumasýyla devam eden etkinliðimiz, diðer yoldaþlarýmýzýn kendi çabalarýyla hazýrladýklarý slayt gösterisinin ardýndan yapýlan söyleþimizle son buldu. 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar gününün faþist medya tarafýndan içi boþaltýlarak “kadýnlar günü” olarak kutlanmasý (!) burjuvazinin emekçi kadýnlardan ne kadar korktuðunun göstergesidir. Emekçi kadýnlarýmýz artýk biliyorlar ki kurtuluþ devrimdedir. YAÞASIN 8 MART DÜNYA EMEKÇÝ KADINLARININ KAPÝTALÝZME KARÞI SAVAÞ GÜNÜ! 13 MART SAVAÞÇILARI YAÞIYOR, LENÝNÝSTLER SAVAÞIYOR!

Not:Elimize posta yoluyla geçen bu yazýyý haber niteliðinden dolayý yayýmlýyoruz

18

Devlet güçlerinin -özelde Çiðli Kaymakamlýðý’nýn- baský ve tehditleri sonucu Çiðli Belediyesi yetkilileri etkinliðimize 24 sat kala, hiç bir hukuki dayanaða gerek duymadan fiili durum yaratarak, gerçekleþtireceðimiz etkinliði iptal etmiþtir.” denildi ve belediye yetkililerinin tavrý protesto edildi. Ayrýca GEB-Der üyelerinin kararlý tavrý karþýsýnda belediye yetkililerinin acele bir karar alarak salonu tadilata soktuklarý ve salondaki tüm koltuklarý ve sahneyi söktüklerini söyleyen dernek üyeleri, belediyenin bu tavrýný teþhir etmek için hiçbir adýmdan kaçýnmayacaklarýný ve tüm baskýlara raðmen etkinliklerini daha güçlü bir biçimde gerçekleþtireceklerini duyurdular. Basýn açýklamasý “13 Mart Savaþçýlarý Onurumuzdur” ve “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarýyla sona erdirildi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan gelenlere durumu anlatmak için salon giriþinde bir kaç üyeyi býrakan dernek üyeleri daðýldý. Y.E. Mücadele Birliði/Ýzmir

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK)/Ýzmir


Kýzýldere’de Cisimleþen Siper Yoldaþlýðý

Kýzýldere, devrim tarihimizde bir sonun deðil, baþlangýcýn adýdýr. THKP-C ve THKO’nun yiðit kadro ve önderleri, 30 Mart 1972’de katledildiler. Ama kendilerinden sonra gelenlere büyük bir miras býraktýlar. Burjuvaziye karþý savaþmanýn ve asla teslim olmamanýn manifestosu burada yazýlmýþtýr. Devrim yaþadýkça Kýzýldere adý da yaþamaya devam edecektir. Yasallýða ve “parlamenter ahmaklýða” karþý 1971 silahlý çýkýþýný gerçekleþtirenlerin yolu burada kesiþmiþtir. THKP-C önderi Mahir Çayan ve yoldaþlarý, THKO’nun önder kadrolarý Cihan Alptekin ve Ömer Ayna ile birlikte Denizlerin idamýný engellemek için için Ýsrail baþkonsolosu Elrom’u rehin almýþlardý. Elrom’u serbest býrakmalarýnýn tek koþulu olarak Denizlerin idamýnýn durdurulmasýný ileri sürüyorlardý. Kýzýldere, siper yoldaþlýðýnýn ete kemiðe bürünmüþ haliydi. Hem ayný siperde THKO ve THKP-C militanlarý ölüme meydan okuyorlardý, hem amaçlarý ortaktý. 30 Mart 1972’de Kýzýldere’de THKO ve THKP-C militanlarýnýn kanlarý birbirine karýþtýðýnda devrim aðýr bir fiziki darbe almýþtý ama yaratýlan deðerler on yýllar sonrasýna miras kalmýþtý. Türkiye devrimci hareketinin temelleri böylesi büyük kahramanlýklarla atýlmýþtý. Kýzýldere’de katledilen 10 yiðit savaþçýnýn adlarý onyýllardýr halkýn yüreðinde ve bilincinde kökleþti. Bugün devrimci hareket bu büyük mirastan beslenmeye devam ediyor. KIZILDERE SON DEÐÝL, SAVAÞ SÜRÜYOR!

EYLEM ÖÐRETÝR Merhaba sevgili Y.E. Mücadele Birliði Okurlarý, Ben Ýzmir’den Leninist bir iþçiyim. Ancak bu kez yazacaklarým, iþ yerinde yaþadýklarýmla ilgili deðil. SSK’da yaþadýðým bir takým olaylardan söz etmek istiyorum. Bir yakýnýmýn hastalýðý nedeniyle Tepecik SSK’da refakatçi olarak kalýyordum. Hastanede olmak þanssýzlýktýr her zaman. Ancak bu kez kendimi þanslý hissettim. Çünkü SSK’nýn devri ve doktorlarýn iþ býrakma eylemlerine rastgelen tarihte oradaydým. 16 Þubat sabahý hastane bahçesine indim. Sendika temsilcisi olduðunu söyleyen bir doktor ajitasyon çekip bazý hasta yakýnlarýyla tartýþýyordu. Bizi akþam 17:00’de yürüyüþe beklediðini söyledi. Bugün benim için önemliydi. Niye mi? Daha önce hiç slogan atmamýþ, yürüyüþ yapmamýþ, burjuvaziye olan nefretimi dile getirmemiþtim. Peki yanlýþ mý yapýyordum? Bunun ben de bilmiyordum. Ama yüreðime engel olamadým. Saat 17:00’de kendimi kalabalýðýn içinde buldum. Ýlk baþta slogan atan kimse yoktu. Hepsi beyaz giysili, elleri cebinde, bir grup duruyordu. Az sonra dýþarýdan beklediðim bir grup geldi. Ellerinde bayraklar, pankartlar vardý ve slogan atýyorlardý. Hemen karýþtým aralarýna ve bu bozuk düzene karþý ne kadar slogan varsa hepsini avazým çýktýðýnca baðýrdým. Hastanenin bahçesinde tur atmaya baþladýk. “Park yerindeki elektronik kapýyý açamýyoruz” bahanesiyle kapýyý açmak istemedi özel güvenlikçiler. Birkaç kiþi “açýlmayacak kapý yok” dercesine basýp kýrdýlar ve bu arada kolluk güçlerinin giriþ kapýsýný kapattýðý, dýþarýdan gelen gruplarý içeri býrakmadýðý haberi geldi. Kapýya gittiðimizde, önce uzlaþmaya çalýþýldý, sonuç vermeyince 5-10 dakikalýk bir arbede yaþandý, kararlý grup geri adým atmayýnca araya giren sendika baþkanlarý ve komiserlerce olay yatýþtýrýldý. Kapý açýldý. Ancak 5 kiþi hafif þekilde yaralanmýþtý. Daha sonra hastane bahçesinde yaklaþýk 1 saat süren bir konuþma oldu. Çeþitli sloganlar atýldý. Ardýndan gündüz afiþ daðýtýp, ajitasyon yapan sendika temsilcisi Konak-Basmane ve Bornova’dan destek vermek için gelen gruplara, “Alanýmýz kýsýtlý ve mekan bir hastane. Biz bu eylemi sabaha kadar sürdüreceðiz. Keþke sizleri de aðýrlayabilseydik. Desteðiniz için teþekkürler, sizi alkýþlarla uðurluyoruz” dedi. Kalan kýsma, yazarlar, aydýnlar ve sanatçýlarýn katýlacaðýný da ekleyerek, eylemin bu kýsmýnýn bittiðini söyledi. Gece yapýlacak eylemi gözlemlemek için hastanenin yemekhanesine indiðimde tamamý hastane personeli büyük bir grup sakin bir þekilde oturmuþ, çaðýrdýklarý yerel televizyonlarda program

yapan bir halk müziði sanatçýsýný dinliyorlardý. Aralýklarla indim aþaðý ama yarýnla ilgili yapýlmasý gereken hiçbir þey konuþulmuyordu. Sendika temsilcisi olduðunu söyleyen kiþiye gidip, “biraz konuþabilir miyiz?” diye sordum, hatta üsteledim, rica ettim ama çeþitli bahaneler öne sürerek konuþmayý reddetti. Ve bir kez daha anladým ki, iþçi sýnýfý ve emekçileri her defasýnda geri çeken sarý sendikacýlardý. Bir iþçi ya devrimcidir ya da hiçbir þey! Leninist Bir Ýþçi/Ýzmir 38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

GAZETECÝLERDEN EYLEM 1 Nisan’da yürürlüðe girecek olan yeni TCK, devrimcilere yönelik yeni saldýrýlarýn yaný sýra, gazetecilerin ifade ve basýn özgürlüðünü de kýsýtlýyor. Bununla ilgili, gazeteciler, Türkiye Gazeteciler Sendikasý’ndan Eminönü Postanesi’ne kadar yürüyerek bir protesto gerçekleþtirdiler. Burada basýn açýklamasý okuyan TGC (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti) baþkaný Ercan S.Ýpekçi, söz konusu yasanýn halkýn haber alma hakkýný kýsýtladýðýný, Türkiye’yi habersiz, býrakma tehlikesi ile karþý karþýya býraktýðýný dile getirdi. Ýpekçi ayrýca, TGC tarafýndan Adalet Bakanlýðý’na iletilen deðiþiklik önerilerini deðerlendirmek üzere bir komisyon kurulmasýný memnuniyetle karþýladýklarýný, ancak yasanýn 1 hafta sonra çýkacak olmasýnýn ise kaygý verici olduðunu belirtti. Eylemde Mücadele Birliðinin “Çözüm Kapitalizme Karþý Savaþta” dövizi dikkat çekti. Eylem, Adalet Bakanlýðý’na tebligatlarýn yollanmasý ile son buldu.

19


“Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist”, “Yaþasýn 13 Mart GKB”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna” sloganlarýný attýk. Orada hemen diðer siyasetlerle birlikte bir eylem komitesi oluþturduk. Etrafýmýzý çevik kuvvet polisleri sarmýþtý. Biz Kumkapý’ya doðru gittik, orada bir polis otosunun camlarýný ve kaportasýný kýrdýk. Kumkapý’nýn içindeki balýk restoranlarýnýn oradan yunus polisleri geliyordu. Elime kaldýrým taþýný almýþtým. Polis silahýný çýkarmaya çalýþýyordu; yüzüne taþla vurdum ve motorun dengesini kaybedip yere düþtü. Uzaktan gaz bombasý atýyorlardý. Yanýmýza yaklaþmaya cesaret edemediler. Ara sokaklarda baþlarýna ne geleceðini kestiremiyorlardý. Bir müddet sonra biz de eylemimizi sonlandýrdýk. YA DEVRÝM YA ÖLÜM! ÝÞÇÝLER, EMEKÇÝLER, EZÝLEN HALKLAR, LENÝNÝST PARTÝ’DE ÖRGÜTLEN, SÝLAHLAN, SAVAÞ!

A M Ý DA … E L T E R A S E C

Merhaba Mücadele Birliði Okurlarý; 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nde biz de Beyazýt’ta düzenlenen mitinge katýldýk. Ýlk gittiðimizde polis, Saraçhane’deki kitleye saldýrmýþtý. Biz de diðer arkadaþlarla buluþma noktasýna, oradan Beyazýt’a gittik. Ve orada Tertip Komitesi basýn açýklamasýný okudu. Biz de sýk sýk “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Kadýnlar Zindanda Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganlarýný attýk. Basýn açýklamasý bittikten sonra, daðýlýyorduk ki, polis arkadan saldýrdý. Biz de Leninistler olarak kitleyi Aksaray’a yönlendirmeye çalýþtýk ama sermayenin uþaklarý, her taraftan saldýrýyordu. Bir ara sokaða doðru yöneldim. Bir polis, önümdeki kitleye doðru koþuyordu, onu tutup yere yýktým; kalkýp bana copla vurmaya baþlayýnca, yerde bulduðum bir taþla yüzüne vurdum, yere düþtü. Arkadan baþka polisler gelince ben de ara sokaða girdim ve orada baþka bir Leninistle karþýlaþtým. Hemen slogan atmaya baþladýk.

Ýstanbul’dan Bir Leninist NOT: Elimize posta yoluyla ulaþan haberi yayýnlýyoruz.

da çalýþan bir iþçiyim. Artýk, iþyerinde çalýþanlar olarak þunu çok iyi anladýk ki, sömürülmenin vataný olmuyor. Alman ya da yabancý olmak hiç fark etmiyor. Sömürü, baský, her geçen gün daha da artýyor. Çalýþtýðýmýz sektör itibarýyla bizim iþler, Nisan ayýndan Ekim ayýna kadar çok fazla oluyor. Üretim 24 saat devam ediyor. 2004 yýlýnýn Ocak ayýnda patron bir taþeron firma ile anlaþtý ve bize, “iþler çoðalmadan bu insanlarý iþe aldým” dedi. Fazla mesaiye gerek kalmasýn diye baþtan çok sevindik ve o insanlara iþi öðrettik. Ýþin ilginç tarafý, taþeron firmanýn iþçilerinin hepsi Alman’dý. Ve 3 Euro gibi komik bir saat ücretine çalýþýyorlardý. Günde 14-15 saat çalýþmayla bu insanlar iþi öðrendikten sonra patron birkaç kiþiyi iþten

“SÖMÜRÜLMENÝN VATANI YOK” Merhaba Sevgili Y.E.Mücadele Birliði Okurlarý, Çöküþe geçtiði günümüzde, emperyalizm artýk can havliyle nereye saldýracaðýný bilemez bir durumda, saða sola saldýrýyor. Son zamanda saldýrýlar o kadar arttý ki, artýk kendi halkýna bile saldýrýyor Yaptýðý baskýlar, zulümler, katliamlarla kendini ayakta tutacaðýný sanýyor. Oysa yanýlýyor hiçbir þey duraðan deðildir. Her þey deðiþim dönüþüm içindedir.. Karanlýðýn en yakýn olduðu an, þafaðýn sökmesine en yakýn andýr. Ben Almanya’da yaþayan ve ora-

20

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

çýkardý. Biz o zamanlar Hartz IV yasasýný bilmiyorduk ve bu yasa, Ocak ayýnýn 1’inde devreye girdi. Þimdi patron bizden mesai ödemeden 14-15 saat çalýþmamýzý istiyor ve bize taþeron firma iþçilerini örnek gösteriyor. “Onlar sizden az paraya çok çalýþýyor, siz de onlar gibi çalýþýn ya da çýkýn” diyor. Ýþyerimizdekilerin çoðu yabancý iþçi ve tek çalýþýyorlar. Eþlerinin oturma izni almalarý için iþe ihtiyaçlarý var, mecbur olarak patronun dediklerini kabulleniyorlar. Burada þunu çok iyi anlamamýz lazým. Bizler birlik oldukça patronun elinden hiçbir þey gelmez. Taþeron firmalar çok artýþ gösterdi; ama bu hayat zorluðu, onlarý da eziyor ve öyle görünüyor ki, yakýnda onlar bizden önce karþý koyacaklar. YA DEVRÝM YA ÖLÜM! YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! Stutgart’tan Bir Ýþçi


ÖRGÜTLEYENLERÝ T ÖRGÜTLEMEK arihin hýzlý akýþý içinde bazen gözden kaçýrdýðýmýz þeyler oluyor. Bunlardan biri de örgütleyenlerin de örgütlenmeye ihtiyaç duyacaklarý. Zaman zaman bu, örgütlenme faaliyeti içinde bulunan yoldaþlarýmýz tarafýndan ifade ediliyor. Onlar çoðu zaman el yordamýyla buluyorlar yollarýný. Aslýnda bunda yadýrganacak bir þey yok. Olaylarýn hýzlandýðý devrimci durum koþullarýnda insanlarýn inisiyatifinin geliþmesi için bu gereklidir de; ancak örgütleyicilerimizi artýk yetiþkin elemanlar olarak kabul edip, onlar için yapacaðýmýz bir þey kalmadýðýný düþünmektir asýl yanlýþ olan. Yoldaþlar için emek vermek bir yaþam boyu sürer; çünkü insanýn geliþimi bir yaþam boyunca hiç durmaz. Her birimiz, nerede olursak olalým, eðitilmeye, baþkalarýnýn tecrübelerinden öðrenmeye ihtiyaç duyarýz. Komutan Che’nin “yeni insan”ý, “tamamlanmamýþ eser” olarak tanýmladýðýný unutmayalým. Eðer kapitalizmden sosyalizme geçiþ çok uzun bir tarihsel süreci alacaksa, “yeni insan”ýn yaratýmý da bu uzun yýllara yayýlacaktýr. Elbette “yeni insan”ýn yaratýmýnýn yýllarý alacak olmasý bu konuda bir karamsarlýða ya da yorgunluða neden olmamalýdýr. Bu “eser”i yaratmak yýllarý alabilir ama yaratýlacak eserin güzelliði düþünülecek olursa bu çabanýn karþýlýðýnýn fazlasýyla alýndýðý görülecektir. Örgütleyenleri örgütlemek, onlarýn inisiyatiflerini köreltmek, öðreticilik adýna onlara talimatlar vb. vermek deðildir. Ýnsanlarýn bir çýrpýda bizler gibi olmalarýný beklememeliyiz. Kendilerini kolektifin ellerine býrakan insanlarý þekillendirirken onlardan bir anda içinden geldikleri sistemden edindikleri “alýþkanlýklarýn gücü”nü bir kenara býrakmalarýný bekleyemeyiz. Bu büyük ihtimalle devrimden sonra da sürecek bir mücadeledir. Lenin’in “milyonlarýn ‘alýþkanlýklarýnýn gücü’ korkunçtur” sözünü bugün sosyalist sistemlerin yaþadýðý geri düþüþlerden sonra daha iyi anlamak mümkündür. Biz insanlarýn, öncelikle kendilerinde devrim yapmalarýný ve bunu her gün her saat sürdürmelerini baþarmak zorundayýz. Bu emir ve talimatlarla olabilecek bir þey deðildir. Bu yola gidildiðinde belki kendilerinden istenen þey yapýlacaktýr ama gerçekten bilince çýkarma ve özümseme saðlanamamýþ olacaktýr. Onlara neyi nasýl yapacaklarýnýn yöntemini öðretmek ve tecrübe aktarýmýnda bu-

lunmak gerekiyor. Yalnýz burada dikkat edilmesi gereken, insanlara nasýl yapacaklarýný öðretirken, niye yapmalarý gerektiðini de öðretmektir. Hatta bu çoðu zaman daha gerekli olmaktadýr; çünkü günlük koþuþturmacalarýn içinde bazen amaç silikleþebilmektedir. Bu nedenle tüm yoldaþlarýn her an kendilerine, yaptýklarý iþ ne olursa olsun, bunu neden yaptýklarýný sormalarý, büyük amaçlarýmýzla kendi eylemlerini bütünlüklü düþünmeleri gerekmektedir. “Sýnýfsýz, sömürüsüz bir dünya için” mücadele etmenin ne demek olduðu bilimsel olarak kavranmadýðý taktirde günlük uðraþýlarýn rutinleþmesi, tekdüzeleþmesi iþten bile deðildir. Ýþte memur zihniyetini yaratan asýl þey budur. Ýnsanlar büyük amaçlarýný bir an olsun gözden kaybedince, sadece “yapmak”la ilgilenirler; yaptýklarý iþin sonucuna yabancýlaþýrlarsa, süre içinde yaptýklarý iþe de yabancýlaþýrlar. Kendi dünyalarýnda dönenip dururlar ve kýsýr döngüden kurtulamazlar. Ýþte komünistlerin bu tür bir yabancýlaþmaya yabancýlaþmalarý gerekiyor. Bunu kýrmanýn en iyi yolu, gidilen her yerde yapýlan her iþte “insanlara söyleyebilecek bir söz”ümüzün olmasýdýr; yaratýcý düþünmenin asla ihmal edilmemesidir. Durduðumuz yerde “kolektif akýl”a ne katabileceðimizi düþünmek, bunun için daha çok çaba göstermektir. “Deha, çalýþmaktýr” diyor Engels. Demek ki biz kolektif için bir þeyler yaratmak amacýyla çalýþtýðýmýzda ve esasýnda bu çalýþmanýn gelecekteki büyük amaçlarýmýzýn, komünist amaçlarýmýza hizmet ettiðini düþündüðümüzde yaratýcý olmayý baþarabiliriz. Yeni ve genç yoldaþlara neyi, nasýl yapacaklarýný pratik olarak göstermek gerekiyor. Baþka zamanlarda uzunca süre anlatarak halledilemeyecek konular, pratik içinde 38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005

yapýlarak bizzat gösterildiðinde daha anlaþýlýr oluyor. Ýnsanlar gözle gördükleri ve pratik olarak tecrübe ettikleri þeyi daha hýzlý kavrýyor, öðreniyorlar. Genç yoldaþlar, çoðu zaman, tecrübeli yoldaþlarýn yanlarýnda bulunmasýný, kendilerine yol yordam göstermesini bekliyorlar. Çünkü onlarý kendilerine örnek alýyorlar. Bu nedenle genç yoldaþlara sadece neyi nasýl yapacaklarýný söyleyip býrakmak doðru deðildir. Ýþin teorik kýsmý çoðu zaman kolay kavranýlýr. Zor olan onu pratiðe uygulamaktýr. Uygulamada tecrübeli yoldaþlar önayak olmalý, neyin nasýl yapýlacaðýný uygulamalý olarak genç yoldaþlara göstermelidirler. Bu onlarý hýzla geliþtirecek ve yapýlabileceði koþullarda mutlaka yapýlmasý gereken bir þeydir; ama bunun olmadýðý koþullarda genç ve tecrübesiz yoldaþlarýn hiçbir þey yapmadan beklemeleri doðru deðildir. Onlar bu durumda hata yapmaktan korkmadan, hatalarýnýn sabýrla ve “tatlýlýkla” düzeltilebileceðini bilerek iþe giriþmelidirler. “Cesur inisiyatif” ancak bu þekilde saðlanabilir. Deneyimli yoldaþlarýn, özellikle örgütlenme alanýnda belli bir birikim elde etmiþ yoldaþlara yol göstermesi, iyi bir iþleyiþ oturtmalarý, iyi bir iþbölümü yaparak gerekli görevlendirmelerde bulunmalarý gerekiyor. Yeni ve genç yoldaþlarýn ise hýzla yetiþtirilip, kitlelerin arasýna gönderilmesi gerekiyor. Ve kitle çalýþmasý iyi bir öðretmendir.

21


Kadrolar burada karþýlaþtýklarý sorunlarýn larýn neye ihtiyaç duyduklarýný hisseder ve nan her aný onlarýn ideolojik-politik geliþüstesinden gelirlerken öðrenirler de. Deneona göre tedbir alýr. Genç insanlarýn neyi ni- melerine ayýrmak gerekir. Bunun için en küyim ancak çalýþýlarak, pratik yapýlarak edini- ye yaptýklarý konusunda eðitilmeleri hayati çük fýrsatlarý dahi deðerlendirmek, onlara olir. Ve edinilen bu deneyimin sözlü ya da ya- önemdedir. Bazen yoðun pratik içinde, eykumalarý için kitap önerilerinde bulunmak, zýlý olarak aktarýlmasý gerekir. Yazýlý olarak lemden eyleme koþulurken eylem hakkýnda daha sonra önerdiðimiz kitaplarý okuyup oaktarým dergiye “okur mektubu” þeklinde kýsa bir bilgilendirmenin ya da duyurunun kumadýklarýný denetlemek. Okuduklarýndan yapýlabilir. Üstelik sadece kendi deneyimleyeterli olacaðý düþünülüyor. Oysa eylemin edindiklerini paylaþmalarýný saðlamak gererimizin deðil, baþkalarýnýn deneyimlerinin neden yapýldýðýnýn, amaçlananýn ne olduðukir. Elbette bu tek taraflý iþleyen bir süreç de böyle aktarýlmasý mümkündür. Okur nun insanlara kavratýlmasý iþin özüdür. Ýnolmayacaktýr. Genç yoldaþlar da ayný þekilmektuplarý, yazýlý birer metin olarak kalýcý sanlardaki militanlýðýn süreklileþtirilmesinin de deneyimli yoldaþlarý okuma ve araþtýrma olur ve deneyimlerin ileriki kuþaklara aktatemel koþulu da budur. Eðer bu gelgeç bir yapma konusunda zorlamalý, bu konuda bir rýlmasýna da yardýmcý olur. heves, ya da kof bir militanlýk deðilse, saðeksiklik gördüklerinde eleþtirmelidirler. BuÖrgütleyenleri örgütlemek, özel bir ilgi- lam bilimsel temellere dayanmasý gerekir. rada örgütleyenleri örgütleyenlerin birikim yi, birebir ilgilenmeyi gerektiriyor. Bu konu- Bir insan, eylemlerinin sonuçlarý ne olursa ve tecrübeleriyle örnek olmasý, genç yoldaþya özellikle zaman ayrýlmalý ve üzerinde tiolsun, eðer o eylemin tarihsel zorunluluðuna lara yönetmeyi öðretmesi gerekir. Yarýn bir tizlikle durulmalý. Ve bu konu kesinlikle yý- inanýyorsa kabul eder. “Bu uðurda ölüm hoþ gün belki de kendimizi büyük ayaklanmalaðýnlarla iliþki kurmakla karþý karþýya konul- gelir sefa gelir” diyebilmek için insanýn çok rýn içinde bulacaðýz. Tüm yoldaþlarýn bir amamalý. Bunun da örgütsel bir görev olduðu güçlü bilimsel bir inanca sahip olmasý gere- yaklanma anýnda nasýl davranýlmasý gerektiiyi anlaþýlmalý. Kadro yetiþtirmek tek boyut- kir. Yüksek devrimci duygularý besleyen de ðini biliyor olmalarý lazým. lu bir eylem olarak algýlanmamalýdýr. Ne tek budur zaten. Eðer böyle olmazsa bir müddet Bizim iyi bir potansiyelimiz var. Harebaþýna teorik eðitim ne de pratik bir kadrosonra militanlýðýn aþýnmasý gündeme gelir. kete geçirmek için yoldaþlarýmýzý yetiþtirnun yetiþmesi için yeterlidir. Bunlarýn yaný Bu nedenle, hiç zaman kaybetmeksizin genç memiz gerekiyor. Onlar bizden sahip oldusýra onlarýn sorunlarýyla da ilgilenmek, veryoldaþlarýn kadar görece deneyimli yoldaþla- ðumuz bilgi ve deneyimleri istiyorlar. “Çok dikleri emeðe deðer verildiðini onlara gösrýn da eðitilmesi ve yeniden eðitilmesi zoþey verilenden çok þey istenileceðini” de bitermek gerekiyor. Kadrolarýn ilgisini sürekli runludur. Bu alanda oluþabilecek en ufak bir liyorlar. canlý tutmak, onlarýn kendi iç dünyalarýna boþluk dahi onulmaz sonuçlara yol açabilir. Þimdi zaman hem kendimizi hem yolkapanmalarýna izin vermemek gerekiyor. Ýnisiyatif verilen ya da inisiyatifi almalarýný daþlarýmýzý hem de kitleleri örgütleme zaYoldaþça paylaþým, birlikte üretim ve bazen istediðimiz yoldaþlarýn da yönlendiriciliðe maný. Ve hepimizin birbirimizden öðrenecesadece birkaç tatlý söz bunun için yeterli oihtiyacý olduklarýný unutmadan, onlarla oluðimiz çok þey var. lacaktýr. Ýnsanlar kendilerine deðer verildiðini gördüklerinde daha büyük bir Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi azim ve istekle çalýþacaklardýr. MücaDEVRÝMCÝ SANATTA ISRARLI dele mekanik bir iþ deðildir. Herkesin memur zihniyetine kapýlmasý tehlikesi Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi, yaklaþýk 2,5 ay önce Sarýgazi’de devrimci kültürün yayýlmasý vardýr. Bunun önüne geçmenin tek yoamacýyla kurulmuþ bir sanat merkezi. Kuruluþ gününden itibaren Sarýgazi Belediyesi’ne yaptýklu, düþünsel ve pratik paylaþýmý arttýrlarý baþvurulara raðmen, çeþitli gerekçelerle ve oyalamayla iþletme ruhsatý verilmemiþti. mak, gönüllü çalýþmaktýr. Ýnsan ancak Son haftalarda, iþletme ruhsatýnýn verileceðine, görüþmeye gelinmesini söylenmesine raðböyle üretken ve verimli olabilir. men, bu defa da, “binanýn iskaný olmadýðý gerekçesiyle baþvurularýnýn iptal edildiði” söylenmiþ. Örgütçü yetiþtirmek elbette bir anBunun üzerine 23 Mart 2005 Çarþamba günü Ekin Sanat Merkezi çalýþanlarý, Sarýgazi Beleda olabilecek bir þey deðildir. Zaman diye Baþkaný ile yüzyüze bir görüþme yapmak için, üzerinde “Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi” yave yoðun çaba istiyor. Ama bu bir kez zýlý önlükleri ile belediyeye doðru yürüyüþe geçtiler. baþarýldý mý arkasý gelecek ve hem Belediye Baþkaný ile yapýlan görüþmede baþkan, ‘yasal olarak iskaný olmayan yerlere artýk kadro yetiþtirmede hem de mücadelede iþletme ruhsatý ya da geçici ruhsat veremediklerini, bunu yaparlarsa suçlu duruma düþeceklerini’ süreklilik saðlanmýþ olacaktýr. Örgütçü- söylemiþ. Sanat merkezinin faaliyetlerini sürdürmesine karþý olmadýklarýný söylemesi üzerine; saler teorik ve pratik bütünlük sergileye- nat merkezi çalýþanlarý, ‘bu durumda diðer tüm yasal iþlemleri tamamlanan merkezin çalýþmalabilmeliler. Bunun için onlarýn her iki rýna baþlayabileceðini, belediyenin zabýta ya da memur göndermeyeceðin, taahhüt etmesi gerekyönden de geliþtirilmeleri gerekiyor. E- tiðini’ söylemiþler. Belediye Baþkaný da sözlü taahhütte bulunmuþ. ðitim çalýþmasý gruplarýnýn oluþturulEn kýsa sürede açýlýþ daveti düzenleyip faaliyete baþlayacaklarýný ifade eden Ekin Sanat çalýmasý, bu açýdan önemli. Ama gruplar þanlarý, bu sýrada belediyenin farklý iþletmelere ruhsat verilip verilmeyeceðini takip edeceklerini oluþturulurken düzey farklýlýklarýna söyleyerek; belediye ve jandarmanýn çeþitli gerekçedikkat edilmeli. Farklý birikim düzelere sýðýnarak devrimci sanat faaliyetlerinin engellenmesine izin vermeyeceklerini ve sanat merkezini çayindeki insanlara ayný eðitim çalýþmalýþtýrmak için her türlü eylem ve etkinliði yapacaklasýný yaptýrmak olumlu olmak yerine rýný söylediler. Gerekirse sanatsal faaliyetlerini sodaha da olumsuz olabilir. kakta, halkýn içinde sürdüreceklerini belirten Ekin Kadrolar ve yeni yoldaþlar pratik Sanat Merkezi çalýþanlarý, devrimci sanat yapmaktan olarak olduðu kadar teorik olarak da asla vazgeçmeyeceklerini vurguladýlar. yetkinleþtirilmeli. Kafalarýndaki tüm Sarýgazi’de daha önce de devrimci bir sanat sorulara cevaplar verilmelidir. Hatta merkezi olan Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin þubesinin bunu daha onlardan bir talep gelmeden yapmak gerekir. Ýyi bir örgütçü, insan- de, jandarma baskýsý ile ruhsatlarý iptal edilmek suretiyle faaliyetleri durdurulmuþtu.r

22

38. Sayý / 30 Mart-13 Nisan 2005




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.