s049

Page 1



DEVRÝMÝ HAZIRLAYAN ÇOK YÖNLÜ GELÝÞMELER

D

ünyada halen belli yaygýnlýðý olan ortalama sol anlayýþ, dünya iþçi sýnýfý hareketinden sökülüp atýlmadan, devrimci iþçi hareketi, iç engellerle boðuþmak zorunda kalacaktýr. Ortalama sol anlayýþý teþhir etmek, dünya proletaryasýnýn yeni ve belirleyici bir devrimci ataða kalktýðý bir sýrada, çok daha büyük bir önem kazanmýþtýr. Ortalama sol görüþ, tarihsel materyalizme dayanmaz, tarihsel deðildir; tarihsel olan sürekli deðiþim, alt-üst oluþ halindedir. Materyalizm biçim yönünden daimi bir deðiþim içindedir; materyalizmin biçimi sürekli eskir. Materyalizmde deðiþim mutlaktýr. Ortalama sol bilinç ise, bu deðiþimi, deðiþimin doðrultusunu, temposunu ve sýçramalarý yansýtmýyor; o halen, esli koþullarýn devam ediyormuþ gibi teori yapýyor. Ayný zamanda metafizik bir anlayýþa dayanýr. Öznel olaný, nesnel olanýn yalnýzca bir yansýmasý olarak görür; özne’nin, nesne üzerindeki etkisini, diyalektik karþýlýklý etkileþimi kavrayamaz. Oysa ki, özne nesne’nin yalnýzca edilgen bir yansýmasý deðildir; nesne karþýsýnda aktiftir. Ýnsan aklý nesnel olan karþýsýnda faaldir. Ortalama sol, Marksist diyalektikten yoksun olarak teori yapar. Proletaryanýn sýnýf mücadelesi, belli bir tarihsel, ekonomik, toplumsal ve politik koþullarda verilir. Sýnýf mücadelesinin yapýldýðý bu “belirli” koþullar sürekli deðiþim içindedir. Temeldeki bu deðiþim az çok sýnýf mücadelesini de etkiler. Bu nedenle proletaryanýn politik hareketi; devamlý somut toplumsal koþullarýn bir çözümlemesini yapar. Bunu yapmadan, ne zaman hangi mücadele biçiminin öne

çýktýðýný söylemez. Eðer insanlýk tarihi yeni bir geliþme evresine girmiþse, iþçi sýnýfý hareketini bütünsel olarak etkileyen bu dönemin tüm yönleriyle çözümlenmesi zorunludur. Ýþçi sýnýfý hareketinin önünü apaçýk görmesi için bu somut çözümleme þarttýr. Ortalama sol anlayýþ, bu “Yeni Evre”yi kavrayamadýðý için, tarihle, geliþmeyle sorunu var. Ýçine girdiðimiz dönemin bir özelliði, eðitim ve kültür düzeyinin belli bir yüksekliðidir. Yüzyýl önce, “kültürlü uluslar”ýn sayýsý çok azdý. Bunlar da geliþmiþ kapitalist uluslardý. Bugün artýk her kýtada eðitimli ve kültürlü uluslar var. Kapitalist sýnýrlýlýða raðmen, kapitalizm zorunlu olarak kitleleri eðitti. Sadece eðitmekle kalmadý, çok yönlü eðitti. Kapitalist üretimin çeþitliliði ilkesi ve bilimselteknik ilerleme kaçýnýlmaz olarak insanýn çok yönlü eðitimini getirdi. Getirmek zorundaydý, çünkü eðitim olmadan bilim ve teknik geliþme olmazdý. Yine de, kapitalizmde bireyin çok yönlü geliþimi sýnýrlýdýr. Bu sorun, emekçi sýnýfýn durumu açýsýndan bakýnca, böyledir. Ýþçiler bir yandan üretimin çeþitliliði yasasý gereði, yeni üretimi karþýlayacak biçimde eðitilirler; öte yandan ekonomik konumlarý gereði “kültür” edinemezler. Eðitim ve kültür tekeli, ekonomik tekeli elinde bulunduran burjuvazinin elinde toplanýr. Tüm bireylerin çok yönlü geliþimi ancak toplumsal ortak yaþamlý toplumlarda mümkündür. Çünkü her insan bunun olanaklarýna kavuþur. Fakat ondan önce burjuva uluslar, kapitalizm çerçevesinde olabildiði kadar geliþim gösterirler. Kültürlü uluslarýn sayýsý bir hayli artmýþ bulunuyor. Eðitim ve kültür düzeyinin yüksel49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

mesinin tarihteki anlamý nedir? Bunun ilk ve temel anlamý tarihin hýzlanmasýdýr. Tarihin hýzlanmasý ise sýnýflý toplumun ömrünün kýsalmasý demektir. Tarihi kýsa tarih yaptýðý için de devrimci bir öneme sahiptir. Her olguya, her olaya kendi geri durumundan bakan ortalama sol, iþçi kitlelerinin kapitalizm tarafýndan eðitilmesinin; dünyanýn deðiþtirilmesinde nasýl bir rol oynadýðýný anlayamýyor. Devrim çok zengin bir olaydýr; sayýsýz çeliþki ve çatýþma tarafýndan gündeme getirilir. Emekçilerin eðitilmesi ve yaþam koþullarýnýn bilincine varmalarý baþlý baþýna devrimci bir geliþmedir. Reformist ve oportünist görüþtekiler, kitleler devrime hazýr deðil derken, öncelikle yýðýnlarýn ulaþtýðý genel düzeye gözlerini kapýyorlar. Oysa ki, halk kitleleri onyýllarca süren sýnýf savaþýmýnda çok büyük bir birikim elde ettiler. Burjuvazi kültür ve sanat alanýnda, felsefede, estetikte gerileme içindeyken; buna karþý proletarya, sanatta, felsefede vb. büyük bir geliþme gösterdi. Marksizmle donandý, yani devrimci bir dünya görüþünü edindi. Marksizm dünyayý deðiþtirme gücüdür. Komünizm yolunda, burjuvaziyi devirip, proletaryayý egemen sýnýf durumuna getirmek (proletarya diktatörlüðünü gerçekleþtirmek) komünist partinin tarihi görevidir. Burada komünist partinin rolü, kitlelere öncülük etmek ve yönlendirmektir. Tarihi esas yapacak olan partinin öncülüðünde halk kitleleridir. Tarih yapma eyleminde, partinin nicelik gücünü aþan bir halk kuvveti var. Tarih, yalnýz öncü ile yapýlmaz. Devrim büyük halk kitlelerin eseridir. Geniþ halk yýðýnlarý kapitalizmin kendisi tarafýndan eðitilir. Eðitim yalnýzca ekonomik mekanizmalar yoluyla deðil, felsefi, sanatsal, estetik vb. yollarla da olur. Onlar yaþamdan öðrenerek devrime hazýrlanýrlar. Yaþam ise sayýsýz çeliþki ve çizgiden oluþur. Yaþam tek yanlý, dar deðildir; son derece zengin ve çok yönlü etkiye tabidir. Halklarýn zengin yaþamýný ve bunu etkileyen sayýsýz çizgileri gözönüne almadan kendi dogmalarýný dayatmaya kalkanlar, sonuçta yýkýmdan kurtulamazlar. Üretimin çeþitliliði yasasý, toplumsal yaþamýn çeþitliliðini ve zenginliðini getirir. Ortaklaþa mülkiyetli toplum bu yasayý daha ileri götürür. Ortaklaþa yaþamda, bireysel yaþamýn çeþitliliði de artar, geniþler. Çað

3


deðiþtikçe, insanýn çaðdaþ gereksinmeler denen gereksinmeleri de deðiþir, artar, çeþitlenir. Emekçi kitleler, kapitalizmin üretime koyduðu yapay yasaðý kaldýrmak, üretici güçlerin önündeki engelleri kaldýrmak; onlarý toplumun ortaklaþa denetimine alarak, yaþamýn özgürce serpilip geliþmesini saðlamak için bu devrime katýlýrlar. Ýçinde bulunduðumuz geliþme evresinin baþka bir özelliði de nüfusun kentlerde yoðunlaþmasýdýr. Kent nüfusunun bu denli artmasýnýn tarih üzerinde etkisi var. ABD’yi saymazsak (çünkü orada hiçbir zaman gerçek anlamda köylülük olmamýþtýr) bütün ülkelerde büyüyen kent nüfusu, ayný zamanda burjuva toplumu devirmenin güçlü bir etkenidir. Çünkü nüfusun kentlerde yoðunlaþmasý demek, devrimin toplumsal gücünün de bizzat kapitalizm tarafýndan buralarda bir araya getirilmesi demektir. Kýr nüfusunun daðýnýklýðý karþýsýnda, kent nüfusunun yoðunluðunu düþünün. Devrim, harekete geçireceði nüfusu büyük kitleler halinde birarada ve hazýr bulur. Kentler olmasaydý sosyalizm olmazdý. Þimdi kentler çok büyük, sosyalizm güçleri ise daha bir yoðun ve birlikte. Kentler, ayný zamanda, kent kültürünün zenginleþmesi demektir. Bu demektir ki, sosyalizm, eðitimli bir nüfusu devralacaktýr. Sosyalizm, eski toplumun kültürüne karþý ideolojik bir mücadele verecek; öte yandan eðitimli bir kitleye dayanýlarak sosyalizm daha rahat kurulacaktýr. Ama, bundan önce kentlerin emekçi ve entelektüel küçük burjuva kitlelerinin kazanýlmasý gerekiyor. Komünist parti, köylülüðe yaklaþtýðý gibi, eðitimli kentli kitlelere yaklaþamaz. Kentli kitleleri etkilemek ve harekete geçirmek için farklý bir yaklaþým gerektiði açýktýr. Hiç þüphesiz, bilimsel komünizmi en iyi kavrayacak olan kentli emekçi sýnýflardýr. Yeter ki, ona nasýl yaklaþacaðýmýzý bilelim. Kapitalist üretimin geliþimiyle birlikte, bilimde, teknikte, doða bilimlerinde büyük bir ilerleme kaydedildi. Büyük bir bilgi birikimi var ve günlük yaþamýmýzýn vazgeçilmez bir parçasý oldu. Bilimdeki büyük geliþme -insan yaþamýný kolaylaþtýrmasý gerekirken-, kapitalizm altýnda, nüfusun büyük çoðunluðunu egemenlik altýnda, kölelik koþullarýnda tutmak, kafa emeðinin kol emeði üzerindeki egemenliðini pekiþtirmek için kullanýlýyor. Bur-

4

juvazi bilimi kendi çýkarlarýnýn izin verdiði çerçevede geliþtirmek zorunda. Çünkü bilimin yardýmý olmadan emek ve doða güçleri üzerinde egemenliðini sürdüremez. Fakat bilim ve teknikteki ilerleme, emeðin ve üretimin toplumsal karakterini ilerlettiði için, ayný zamanda burjuva toplumun yýkýmýný saðlayan bir etkendir. Sosyalizm hazýr bir temel buluyor. Proletarya kamu iktidarýna tüm toplum adýna el koyduðunda ve üretim araçlarýnýn ortaklaþalýðýnda; kitleler içinde yaygýnlaþmýþ bilgi birikimi sayesinde, kamu faaliyetlerine en geniþ kitleyi katabilecektir. Bilim ve teknikteki geliþme ve bilgili kitlelere dayanarak kamu hizmetleri çok basit hale gelecektir. Her insan çok rahatlýkla kamu faaliyetlerini yapabilecektir. Üretim, üretim araçlarý ve emek kayýt iþleri (ki kayýt iþleri, muhasebe, sosyalizmde çok önemlidir) bilimsel geliþme ve eðitimli insanlar sayesinde çok basit hale gelecektir. Yani, insanýn üretim süreci üstündeki ortak denetimi çok kolaylaþmýþ olacaktýr. Demek ki, üretim sürecini toplumun ortak denetimine alacak maddi ve teknik koþullara bugünden ulaþýlmýþtýr. Sosyal çevre ve sosyal bir varlýk olarak insan sürekli bir deðiþim içindedir; doða da öyle. Deðiþime uðramýþ doða, toplumsal çevre ve deðiþime uðramýþ sosyal insan -geliþmenin diyalektiði böyledir. Hiç kimse eski doðaya ve toplumsal koþullara dönemez. Birbirini izleyen jeolojik çaðlar olduðu gibi; birbirini izleyen toplumsal çaðlar da var. Ve her toplumsal çað, kendi içinde ardýþýk evreler izler. Biz Marksistler hem tarihin geliþimini, hem de her somut koþulun çözümlemesini yaparýz. Çünkü “tipik koþullar” daima deðiþir. Eðer toplumcu gerçekçi bir yazar, günümüzdeki iliþkileri anlatan edebi bir çalýþma yaparsa, o zaman “tipik koþullarda, tipik karakterleri” ortaya koymak durumunda. “Tipik karakteri” ancak “tipik koþullar” içinde ve karþýlýklý etkileþim içinde verebilir. “Toplumcu gerçekçi sanat” bu bütünlük içinde verilebilir. Böyle bir sanatçý, “tipik koþullar”ýn ne olduðunu çözümlemek zorunluluðuyla karþý karþýya kalýr. O taktirde, günümüzün “tipik” özelliðinin, kapitalizmin çöküþ evresinde olduðunu, komünizmin maddi ön koþullarýnýn olgunlaþtýðýný eski sistemi her alanda baský altýna aldýðýný; bunun burjuvazinin krizini derinleþtirdiðini vb. görür. “Tipik koþullar”da “tipik 49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

karakter” olarak, örneðin proletaryayý ele alýrsa, o zaman, tipik proleter karakter temelinde günümüz proleterlerinin, kapitalizmin ilk dönemlerinden, hatta emperyalizmin ilk dönemlerindeki proleterlerden çok farklý konumda olduðunu kavrayacaktýr. Günümüz proletaryasýnýn, kapitalizmi yýkarak, komünizmi gerçekleþtirebilecek deneyim, bilgi, bilinç ve militanlýða sahip olduðunu anlayacak ve ortaya koyacaktýr. Ayrý koþullarýn “tipik karakterleri” farklýdýr. Kafasý biraz olsun çalýþan herkes bunu anlayabilir. Bir insan ortalama sol anlayýþla körelmemiþse, tüm bu gerçekleri kavrayabilir. Özellikle Türkiye’deki ortalama sol, ne zaman devrimci durumdan söz etsek hemen þöyle der: “Ýyi ama biz devrimi yapacak kadar güçlü-örgütlü deðiliz”. Devrimci durumun her türlü örgütlenme durumundan baðýmsýz olduðunu bir türlü anlayamazlar. Yine, ne zaman emeðin genel ve somut kurtuluþ koþullarýndan, zorunluluðundan ve gerçekleþtirilmesinden bahsetsek, hemen þöyle derler: “Ýyi ama, biz proletaryanýn çoðunluðunu henüz örgütleyemedik, onu eðitemedik” vb. Emeðin kurtuluþ koþullarýnýn nesnel bir geliþmenin, maddi þartlarýn durumuyla ilintili olduðunu, zorunluluðunun da çeliþkilerin keskinleþmesinden ileri geldiðini; gerçekleþmesi içinse her zaman büyük bir örgüt olmak gerekmediðini; proletarya devrimlerinin tüm tarihinde, devrime öncülük eden komünist partilerin ve devrimci örgütlerin hep küçük olduðunu bir türlü anlayamazlar. Yaþamdaki o çok zengin geliþmeyi hiç göremezler. O yüzden yaþam, gözlerinin önünde akýp gider. Oysa ki, proletaryanýn kurtuluþ koþullarý yaþamýn çeliþkileri ve çok yönlü geliþmesi tarafýndan hazýrlanýr. Ayný koþullardýr ki, proletaryanýn kendisini de eðitir, örgütler, birleþtirir. Yani tüm bunlar bizim dýþýmýzda olur. Eðer bunu anlayamazsak, yaþamýn arkasýndan bakar kalýrýz. Baþka bir þeyi daha anlamalýyýz: Burjuvazinin üretime ve sýnýf mücadelesine koyduðu yapay engeller; bu engellerin arkasýndaki proletaryanýn devrimci enerjisini ve öfkesini öylesine biriktirdi ki, bu enerjinin harekete geçmesiyle kapitalizmin havaya uçmasý iþten bile deðil. C.DAÐLI


ÖZELLEÞTÝRMELERÝN UYANDIRDIÐI GÝZÝL GÜÇ

Ýþçi sýnýfýnýn özelleþtirmelere karþý mücadelesi, kimilerini þaþkýnlýk ve budalalýða uðratacak kadar kavgacý, direþken ve politiktir. Burjuvazinin liberal limanlarýna çoktandýr demir atan bazý Birgün gazetesi yazarlarý; iþçi sýnýfýnýn bu en iyi ücretlere ve sosyal haklara sahip kesimlerinin inatçý kavgasýný, “devrim” karþýsýnda kendi ayrýcalýklarýný kaybetmemek için verilen bürokratik bir rant kavgasý olarak görmekte sakýnca bulmuyorlar. Ve dahasý, bu kavgayý destekleyenleri de iþçi kuyrukçuluðu ile damgalýyorlar. Burjuvazinin kuyruðuna takýlanlarýn böylesi budalalýklarý gerçekten eðlenceli doðrusu. Fakat biz, iþçi sýnýfýnýn kararlý her eyleminden ölürcesine korku duyan budalalarý bir kenara býrakalým ve gerçekten de asgari sefalet ücretiyle karþýlaþtýrýldýðýnda sefaletin en derin çukurunun üzerinde bir gelir elde eden iþçi sýnýfýnýn bu kesiminin, neden birdenbire bu denli kararlý, kavgacý ve yüksek politik seviyede bir mücadeleye giriþebildiðine bakalým. Kýsa süre önce SEKA’da gördüðümüz bu inatçý ve kararlý kavga, þimdi Seydiþehir, Erdemir ve Mersin liman iþçilerinin ellerinde yükseliyor. Tekel, Telekom ve Tüpraþ iþçileri de benzer eylemlerle zaman zaman güçlerini gösteriyorlar. Seydiþehir iþçileri Temmuz ayýnýn son günü, þehrin altýný üstüne getirdiler. Ýþletme müdürünün, özelleþtirme ihalesini kazanan þirketin arabalarýný yaktýlar. Buna karþýlýk, sermayenin devleti, asker ve polislerle, þehri adeta ablukaya aldý. Ýþçileri sindirmeyi amaçlayan bu tutum tam tersi sonuçlar verdi. Seydiþehir iþçileri, devletin ve firma yetkililerinin tavýrlarýnýn kendilerini daha çok tahrik ettiðini, bu tahriklerin sonucunda, “kan bile dökülebileceði”ni dile getirdiler. Ayný günlerde Erdemir iþçileri, özelleþtirme ihalesine katýlan Arcelar, Mittal gibi dev emperyalist tekellerin ve Rus þirketinin fabrikayý gezmesini engellemek için yollarý kapatýp, fabrikayý abluka altýna aldýlar. Ýþçilerin öfkesi, “Erdemir’e gelmeyin, bizi katil etmeyin” sloganlarýyla ifade edildi. Mersin liman iþçileri ise, özelleþtirmelere engel olabilmek için gerekirse þehri tümüyle iþgal etmekten bahsediyorlardý. Ýþçilerin bu öfkeli sözlerinin, suya yazýlmýþ ve boþ laf olduðunu kim iddia edebilir? Seydiþehir’de Temmuz sonunda yaþanan olaylar, iþçi sýnýfýnýn bu en “tuzu kuru” kesimlerinin nasýl da öfkeli bir ruh hali içinde olduklarýný göstermeye yeter de artar.

Ýþbirlikçiler de Hedefte Kararlý, inatçý ve öfkeli kavga, iþçi sýnýfýnýn politik sezgilerini uyandýrýyor. Özelleþtirmelere karþý yalnýzca ekonomiksendikal mücadele veremeyeceklerini yaþayarak gören iþçiler, kavganýn politik düzeyini yükseltiyorlar. Burjuva sendikacýlarýn sýnýf tavrýný biliyorlar, konfederasyon merkezlerinden çok, kendi güçlerine dayanýyorlar ve dahasý, yalnýzca sendikal ör-

gütlerle bu kavganýn verilemeyeceðini dile getiriyorlar. Bu konuda en uyanýk olan Mersin liman iþçileri, kurduklarý komitelerle sendikayý zorluyorlar. Mahalle birimleri oluþturarak halký örgütleyip, çevrelerinde topluyorlar. Bütün bunlar ancak sendikal sýnýrlýlýðý aþan yüksek bir politik uyanýklýkla yerine getirilebilir iþlerdir, buna kuþku yok. Özellikle vurgulamak gerekir ki, bu politik uyanýþ, doðada ve toplumdaki her geliþme gibi düz bir çizgi izlemiyor. Sendikal sýnýrlarý da aþan düzeyde bir politik uyanýþýn, iþçi sýnýfýný hemen sosyalist bilince taþýyacaðýný iddia edecek kadar saf deðiliz. Tersine, iþçi sýnýfýnýn bu kesimi, özelleþtirmelere karþý politik temelde bir mücadelenin yürütülmesi gerektiðini kavradýðýnda, cebinde ne varsa ilk onu ortaya koydu ve cebinde, üzerinde “ülkeyi satýyorlar” yazan yýpranmýþ bir kaðýt paradan baþka bir þey çýkmadý. Özelleþtirmeler karþýsýnda “ulusalcý-baðýmsýzlýkçý” temelde yürütülen mücadelenin sorunun iç iþleyiþini kavramaktan ne denli uzak olduðunu birçok kez dile getirdik. Böyle bir söylem ve bu temelde bir mücadelenin, Türkiye’deki tekelci sermayenin emperyalizme baðýmlý ve iþbirlikçi karakterini sessizce geçiþtirdiðini ve kendisine hayali bir “ulusal sermaye-baðýmsýz devlet” ittifaký yarattýðýný söyledik. Bu çizgi, Leninistler dýþýnda, sosyalist hareketin geneline damgasýný vuruyor. Ýþte bu yüzden iþçi sýnýfý, elini cebine attýðýnda, politik cephaneliðinde ilk bulduðu þeyin bu ulusalcýlýk olmasý tesadüf deðil. Fakat her zaman olduðu gibi kitle, dar kalýplara sýkýþmýþ öncüsünü aþýyor. En son Erdemir iþçileri, “Yerlisini de, yabancýsýný da istemiyoruz” diyerek, Türkiye’de tekelci sermayenin iþbirlikçi karakterini, bu zavallý öncülerden daha iyi kavradýðýný göstermiþ oldu. Bilindiði gibi Erdemir’in satýþý gündeme geldiðinde, “Yabancýya gitmesin” diyerek, ticaret ve sanayi odalarýnýn liderliðinde yüzlerce “yerli” sermaye, bir konsorsiyum kurarak, ihale katýlacaklarýný ilan etmiþlerdi. Eskide kalan ve yýpranan ne kadar söylem varsa, kavganýn ateþinde tuzlabuz oluyor. Ýþçi sýnýfýnda belirginleþen bu ileri politik bilinç, bir yanda tüm özel sermayeye karþý savaþ açarken, öbür yandan, fabrikalarýnýn ait olduðu devlet mülkiyetinin kapitalist niteliðini görmezden gelmiþ olmuyor mu? Kuþkusuz böyle. Engels’in sözlerini hatýrlarsak; “Modern devlet, biçimi ne olursa olsun, özü itibarýyla kapitalist bir makinedir, kapitalistlerin devletidir, soyut kolektif kapitalisttir. Ne kadar çok üretici gücü kendi mülkiyetine geçirirse, o kadar çok somut kolektif kapitalist haline gelir, o kadar çok yurttaþý sömürür. Ýþçiler ücretli iþçi, proleter olarak kalýrlar. Sermaye iliþkisi ortadan kaldýrýlmaz, bilakis doruðuna týrmandýrýlýr.” Bu açýdan, Türkiye’de devletin kapitalist niteliði oldukça

49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

5


somuttur, elle tutulur bir olgudur. Tüpraþ, Erdemir, Telekom, Türkiye’nin en kârlý sanayi iþletmeleri arasýnda ilk üç sýrayý hiçbir “özel sektör” iþletmesine kaptýrmazlar. Bu durum, oralardaki artý-deðer sömürüsünün ne denli muazzam ölçülere vardýðýna kanýttýr. Sermayenin iþtahýný asýl kabartan, sömürünün bu yoðunluðudur. Öyleyse, iþçilerin, ileri bir politik bilince raðmen, kapitalist karakterdeki bir devlet mülkiyetini bu denli kararlý, inatçý ve öfkeyle savunmaya geçmiþ olmasýnýn nedenlerine bakmalýyýz. Engels, yukarýda aktarýlan sözlerinin hemen arkasýndan; “… Sermaye iliþkisi ortadan kaldýrýlmaz, bilakis doruðuna týrmandýrýr” diyor ve ekliyor, “Fakat dorukta tersine döner. Üretici güçler üzerindeki devlet mülkiyeti, çatýþmanýn çözümü deðildir, fakat biçimsel çareyi, çözümü yakalama biçimini içinde saklar” Ýþte sanayi proletaryasýnýn bu kesimleri, özelleþtirmeye karþý mücadelelerinde bu “biçimsel çare”yi, devlet mülkiyeti içinde saklý olan bu “çözümü yakalama biçimini” sahipleniyorlar.

Mücadelenin Gizil Motoru Sosyalist Biçimlenmedir Sorunu teorik açýdan ele aldýðýmýzda, yani son tahliline kadar götürdüðümüzde görüyoruz ki, iþçi sýnýfýnýn özelleþtirmeler karþýsýnda bu denli kararlý ve öfkeli bir mücadele vermesinin arkasýnda yatan neden, onun devlet mülkiyetinde biçimsel çareyi, çözümü yakalama biçimini görmüþ olmasýdýr. Bu mücadele, her iþçinin ve emekçinin içinde gizil (potansiyel) halde bulunan, henüz uyuklayan, ama sertleþen kavgayla birlikte hýzla açýða çýkan sosyalist bilincin varlýðýna iþaret ediyor. Eðer bir toplum, geliþiminin son aþamasýna gelmiþ ve artýk onu aþacak olan yeni toplumu bekleme baþlamýþsa, yeni toplumun ideolojisi ve söylemi her yerde filiz verir. Artýk Türkiye’de tekelci kapitalizm üretici güçleri öylesine bir geliþme aþamasýna ulaþtýrmýþtýr ki, kapitalist üretim iliþkilerine her yerde bayrak açýyor. “…her türlü diðer yönetimini aþmýþ bulunan üretici güçler”, toplumsal karakterinin tanýnmasý için bastýrý-

6

yor. Erdemir’in, Seydiþehir’in, Telekom’un iþçileri bu teorik genellemeler yoluyla deðil, yaþamýn kendisinden öðrenerek, üretici güçlerin en baþýnda gelen kendi emeklerine, bu emeðin aletlerine sahip çýkýyorlar. Çünkü iþçiler defalarca gördüler ki, burjuvazi modern üretici güçleri yönetemiyor. Her yaþanan kriz, iþçilere bu gerçeði kanýtladý. Krizler sýrasýnda nice “özel sektör” fabrikalarý kapandý, yüz binlerce iþçi sokaða atýldý. Oysa, devlet mülkiyetindeki bu dev iþletmeler, krizler sýrasýnda devlet desteðinden, hazine yardýmlarýndan yararlanarak ayakta kaldýlar. Devlet hem iktisadi nedenlerle, hem de tam da böylesi kriz dönemlerinde en azýndan iþçi sýnýfýnýn bir kýsmýný hareketsiz býrakmak gibi politik nedenlerle, bu iþletmeleri koruma altýna aldý. Böylece devlet, kendi eliyle biçimsel çareyi, henüz saklý olan çözümü yakalama biçimini açýða çýkardý. Yine iþçi sýnýfý yaþayarak gördü ki, birçok sosyal haklarla donatýlmýþ emek-gücü, özelleþtirmeler yoluyla, iþsizlik cehenneminin savaþ alanýna sürülecektir. Geliþmiþ emek gücü, bu üretici güç, sefaletle, iþ eziyetiyle, kölelikle, cahillik ve ahlaki yozlaþma ile çürütülecektir. Ahlaki yozlaþma ve suç oranlarýnýn en düþük olduðu Seydiþehir, Ereðli gibi proleter kentler, özelleþtirmelerle birlikte yozlaþma ve çürümenin merkezleri haline gelecektir. Bu kentlere hakim olan, devlet iþletmelerinde hüküm süren görece “barýþçýl istikrar”, yerini üretim anarþisinin, rekabetin ve acýmasýz emek köleliðinin yarattýðý cehenneme býrakacaktýr. Telekom, Seydiþehir Alüminyum, Tekel, Tüpraþ, Erdemir ya da dev limanlar, bugüne kadar sermayenin bir sömürü alaný olmasýnýn yanýnda, çok önemli toplumsal gereksinmeleri karþýlýyorlardý. Ýþçiler þimdi, bu toplumsal gereksinmelerin, þu ya da bu tekelci sermayenin elinde nasýl çar çur edileceðini kavrýyorlar. Bu yüzden, “Bizim davamýz ekmek davasý deðil, ülke davasý” diyorlar. Bütün bunlar iþçi sýnýfýnýn içinde gizil halde bulunan sosyalizm bilincini uyandýran geliþmelerdir. Çözümün yolunu gösteren bizzat kapitalist geliþmenin kendisi oldu. Toplumsallaþmýþ üretim araçlarýný devlet mülkiyetinden yeniden özel tekel mülkü haline getirmeye çalýþmakla, doruðuna ulaþmýþ olan çeliþkiyi alevlendirdi. Ýþçi sýnýfý, çözümün yolunu görmüþ olduðunu, özelleþtirmelere karþý verdiði kararlý savaþta kanýtladý. Geriye yalnýzca tek bir adým kalýyor: “Proletarya devlet iktidarýný ele geçirir ve üretim araçlarýný önce devlet mülkiyetine çevirir.” Tekellerin devleti, özelleþtirmelerden vazgeçemez. Çünkü onun esas görevi, tekellerin sermaye birikimini hýzlandýrmaktýr. Bu görevi yerine getirmeyen, savsaklayan ya da azýcýk tereddüt gösteren her hükümet, anýnda alaþaðý edilir. AKP ya da ondan sonra gelecek olan sermayenin her hükümeti, ayný özelleþtirme yolunu ýsrarla takip edeceði için, rahatlýkla söyleyebiliriz ki, bu kavga iþçi sýnýfýnýn en ileri sanayi sektöründe çalýþan bu kesimlerini sosyalizme kazandýracaktýr.

49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005


LÝNÇ GÝRÝÞÝMLERÝ DEVRÝMÝ

Son süreçte yaþanan toplumsal olaylara bütünlüklü bakýldýðýnda yaklaþmakta olan bir devrimin resmini görmek mümkündür. Tek baþýna olaylarýn geliþim hýzý bile, sýnýflar mücadelesinde yeni bir evreye girildiðini göstermektedir. Ve bundan rahatsýz olan, huzuru kaçan yalnýzca ve yalnýzca sosyal reformistlerdir. Onlarý mutlu edecek olan þey, proletaryanýn ve ezilen halklarýn silahlarýný topraða gömmesi ve sömürüye, zulme, aþaðýlanmalara sessizce boyun eðmesidir. Ne yazýk ki (!) sýnýflar mücadelesinin yasalarý sosyal reformistlerin istemlerine göre þekillenmiyor. Bu günkü iç-savaþý yaratan güçlü iktisadi ve toplumsal nedenler var. En son Trabzon’un Maçka ve Ýzmir’in Seferihisar ilçelerinde geliþen linç giriþimleri daha önce yaptýðýmýz iç-savaþta yeni bir evreye girdiðimize dair tespitimizin doðrulandýðýný gösteriyor. Devlet, gücünü her geçen gün daha fazla hissettiren devrime karþý saldýrýlarýný yoðunlaþtýrmýþ durumdadýr. Bazýlarý bunu, “90’lý yýllarýn konseptine dönüþ” olarak nitelendiriyor. Bu nitelendirme, sürece anlama açýsýndan eksiklik taþýyor. Yaþanan olaylar 90’lý yýllardakilerle benzerlikler taþýsa da bu sürecin çok daha þiddetli geçeceðini öngörmek gerekiyor. Bunun emperyalist-kapitalist sistemin tüm dünya üzerinde yaþadýðý bunalýmla, Türkiye tekelci kapitalizminin yapýsal bunalýmýnýn günden güne derinleþmesiyle doðrudan baðlantýsý var. Daha doðrusu, bütün bu geliþmelere neden olan þey, zaten bunlardýr. Önümüzdeki süreçte hem emperyalist-kapitalist sistemin hem de bununla baðlantýlý olarak Türkiye tekelci kapitalizminin bunalýmýnýn derinleþeceði düþünülürse, iç-savaþýn geliþiminin geçmiþ dönemleri aratacak bir sertlik ve yoðunlukta olacaðý daha iyi görülüyor. Her þeyden önce son geliþen olaylarda þunun açýklýkla tespit edilmesi gerekiyor: Devlet, sivil faþist tabanýný harekete geçirerek daha baþtan toplumu bir kutuplaþmaya itiyor. “Ya benim yanýmdasýn ya da karþýmdasýn” anlayýþýný tüm topluma dayatýyor. Bu, devlet açýsýndan iç-savaþýn yeni evresine hazýrlýklý girmek anlamý taþýyor. Ancak her ne kadar devletin isteði bu olsa da, bunu baþaramadýðýný dahasý baþaramayacaðýný bir kayýt olarak düþmek gerekiyor. Bunun en önemli nedeni, ne kadar tersi bir görünüm çizmeye çalýþsa da devletin devrimin baskýsý karþýsýnda zor durumda olmasý ve güçsüzlüðüdür. Burjuvazinin devrimin karþýsýnda kurduðu ittifakýn her an darmadaðýn olabilecek oluþudur. Devletin üst kademesinde oluþturulmaya çalýþýlan dengelerin kýrýlgan oluþu ve ilk büyük toplumsal kalkýþmada çeliþki ve çatlaklarýn büyüyeceðinin görülmesidir… Bunlarýn yaný sýra tüm olaylarýn devrimci yönde geliþmesi, devletin zor, þiddet ve baský politikasýný aðýrlaþtýrmaktan baþka þansýnýn olmamasý... Bütün bu olgular iç içe geçiyor ve bir bütünlük gösteriyor. Þimdi burada duralým ve önemli bir soruna deðinelim. Bu “iç-savaþ” konusundaki yanlýþ kavrayýþtýr. Birçoklarý iç-savaþ-

tan bahsedildiðinde bunu halklar arasýnda bir savaþ olarak algýlýyor ya da öyle algýlamak istiyor ve bunun karþýsýna “iç-barýþ”ý çýkarýyorlar. Oysa iç-savaþ, sýnýflar arasýndaki mücadelenin geldiði bir aþamayý vurgulamak için kullanýlýr ve kapitalizmin geliþtiði bütün toplumlarda proletarya ile burjuvazi arasýnda yaþanmasý zorunlu bir savaþý, ifade eder. Lenin’in sözleriyle söyleyecek olursak “…Ýç savaþ, birbiri ardý sýra gelen, birbiri üzerine yýðýlmýþ, artmýþ, kýzýþmýþ, iktisadi ve siyasal çatýþmalardan sonra, iki sýnýf arasýnda silahlý çatýþma haline dönüþen sýnýf savaþýmýnýn en keskin biçimidir” (Nisan Tezleri, sf.140) Þimdi buradan bakýlýnca son süreçte yaþanan olaylar daha iyi anlaþýlacaktýr. Ve böyle bir savaþýmdan kaçmanýn imkansýzlýðý da anlaþýlacaktýr.

ENGELLEYEMEYECEK

Saldýrýlar Sadece Kürt Halkýna Yönelik Deðildir Tüm Ýþçilere ve Emekçi Halklara Yöneliktir Her ne kadar son süreçte yaþanýlanlar, devlet eliyle Kürt Halkýna yönelik bir saldýrýnýn baþlatýldýðýný gösterir nitelikteyse de saldýrýlar tüm iþçi ve emekçi halklara yöneliktir. Ancak belirtmek gerekir ki Ulusal Kurtuluþ Hareketi’nin son ateþkes kararýna kadar, savaþýmý yükseltiyor oluþu, okun sivri ucunun Kürt Halkýna yönelmesine neden olmuþtu. Devlet, iþçi ve emekçilerin yaþadýðý aðýr yýkýmlardan Kürt halký sorumluymuþ gibi yansýtmaya çalýþarak, hedef þaþýrtmaya ve tepkiler, Kürt Halkýna yönlendirmeye çalýþmýþtý. Bu þekilde Kürt Halkýný sindirmeyi ve iç-savaþta yanýna çekmeyi hedefliyordu; ama tüm saldýrýlarý ve þovenist kýþkýrtmalarý geri tepti. Birincisi, Türk ve Kürt halklarýnýn yýllardýr bir arada yaþýyor oluþu ve ikincisi devrim için ayaða kalkmýþ bir halký devletin kendi yanýna çekme þansýnýn olmayýþý bu çabalardan eli boþ dönmesine yol açtý. Olaylar tarafýndan defalarca kanýtlandý ki devlet, katliam politikasýndan vazgeçerek baþka yollar deneyecek durumda deðildir. Baþbakanýn açýklamalarýnýn üzerine MGK toplantýsýnda bir bardak su içildiðini hepimiz biliyoruz. Kürt halkýný devrimci bir kalkýþmadan alýkoymak, öfkesini boþaltmak ve beklenti içinde býrakmak için hükümet tarafýndan ileri sürülen görüþler devletin bir baþka kademesinde resmi görüþe uyduruldu. Bu devletin, devrimin baskýsýyla kendi içinde oluþan çeliþki ve çatýþmalara karþý her zaman yaptýðý gibi sorunun üzerini örtme ve küllenmeye býrakma taktiðidir. Hassas dengeler üzerinde tepinmenin onlarý yýkýma götüreceðini hissediyorlar ve þimdilik devrim karþýsýndaki ittifaklarýný koruyorlar. Devletin olaylarýn geliþimi karþýsýnda nasýl tavýr aldýðýný ve alacaðýný en iyi gösteren iki örnek Maçka ve Seferihisar’daki linç giriþimleridir. Açýk ki, bu linç giriþimleri devletin sivil faþistler aracýlýðýyla örgütlediði eylemlerdir. Devlet bu þekilde hem geliþen devrimi engellemeye çalýþýyor hem de sivil faþistleri daha organize bir hale getirerek, faþizmin kitle tabanýný geniþletmeye çabalýyor. Ama bu güne kadar defalarca görülmüþtür ki her ulusal baský her zaman uluslarýn baþkaldýrmasýna yol açmýþtýr. Ve týpký diðer olaylarda olduðu gibi Maçka ve Seferi-

49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

7


hisar’daki olaylar Kürt halkýnýn öfkesini bilemekten baþka bir sonuca yol açmayacaktýr. “Vatandaþ tepkisi” adý altýnda yaratýlmaya çalýþýlan linç histerisi geri tepecek ve devletin kendisini vuran bir silaha dönüþecektir. Ancak bunun için “linçler çözümü týkar” þeklindeki yaklaþýmýn terk edilmesi gerekiyor. Devletin ulusal sorunu çözmekten çok ulusal hareketi çözmek þeklinde bir politikasýnýn olduðu ortadadýr. Tüm iç ve dýþ geliþmeler bunu gösteriyor. Onlarýn en çok korktuklarý, saldýrýlarýn bu derece yoðunlaþtýðý dönemde Kürt ve Türk halklarý arasýnda devrim ve iktidar için bir müca-

dele birliðinin kurulmasýdýr. Bunu engellemek için tün güçlerini seferber etmiþ durumdalar. Elde ettikleri geçici soluklanma döneminde iþçi ve emekçilere saldýrýlarýný yoðunlaþtýrarak, bir yandan Kürt Halký üzerinde oyalama, beklentiye sokma taktiklerini sürdürürken bir yandan da özelleþtirmelere hýz vererek, iþçi

DAÐITIMCIMIZA FAÞÝST SALDIRI

Dergimiz okuru ve daðýtýmcýsý Nevzat Demir, kendisine yönelik 21 Aðustos’ta yapýlan saldýrý ile ilgili olarak, ÝHD’de basýn açýklamasý yaptý. Nevzat Demir, yaptýðý basýn açýklamasýnda, kimliði belirsiz dört kiþinin 21 Aðustos gecesi, saat 23.30 sularýnda Cemal Bey Mahallesi Vasfi Rýza Zobu Ýlköðretim okulu yakýnlarýnda, yolda yürürken saldýrýya uðradýðýný belirtti. Demir, Gülsuyu Mahallesinin Ýstanbul’un emekçi semtlerinden biri olduðu ifade ederek sözlerine þöyle devam etti: “Burada yaþayan insanlar, toplumsal olaylara karþý duyarlý, kapitalizmin saldýrýlarýna karþý direngendirler. Biz, Mücadele Birliði okurlarý olarak Gülsuyu halký ile birlikte sistemin saldýrýlarýna karþý devrim ve iktidar için mücadeleyi yükseltmenin gayreti içindeyiz. Bölgede çalýþmalarýmýz son birkaç yýl gözle görülür geliþ-

8

ve emekçileri tam bir cendereye alacaklardýr. TELEKOM’un apar-topar, haraç-mezat satýlmasý bunun ilk örneðidir. Memurlarla istedikleri zam oranýnýn 1/3’ini bile vermemeleri bir baþka örneðidir. Tüm adýmlarýný devrimin baskýsý altýnda atan devlet, umudunu faþist saldýrýlara, þovenist histeriye baðlamýþtýr. Ama bunun da bir sonuç vermediðini ve vermeyeceðini, olaylarýn devrimci geliþiminin tüm engelleri aþacaðýný ve halklarýn mücadele birliðinin saðlanmasýnýn devrimci geliþmelerin önünü açacaðýný onlar da yaþayarak göreceklerdir. Devrim, ninnilerle beþikte uyutulmayacak kadar geliþkin ve ataktýr.

me kaydetti. Bu, sermaye sýnýfýnýn devletini ve onun harekete geçirdiði sivil faþist tabaný önemli ölçüde rahatsýz etti. Bölgede biz Mücadele Birliði okurlarýn saldýrýlar arttý.” Ýki sene önce de kimliði belirsiz kiþiler tarafýndan bir araçtan üzerine ateþ açýldýðýný ve bu saldýrýdan kýl payý yara almadan kurtulduðunun altýný çizen Demir, açýklamasýný þu sözlerle sürdürdü: “3 gün önce yolda yürürken 4 kiþinin fiili saldýrýsýna uðradým. Arkamdan birisi bir anda kolumu arkaya kývýrarak baþýma bastýrdý ve beni yere yatýrdý. Sonra üç kiþi daha katýldý ve yerde beni tekmelemeye baþladýlar. Daha çok kaburgalarýma vuruyor ve ‘senin aklýn hiç baþýna gelmeyecek mi? Kurþunu beynine yeseydin aklýn baþýna gelirdi. Maltepe’deki olaylarý kimler yaptý?’ þeklinde konuþuyor ve küfrediyorlardý. ‘Maltepe’deki olaylar’ dedikleri, Ýstanbul Ýndymedia adlý internet sitesinde yer alan, DETAK’a 26 Temmuz tarihinde sivil faþistler tarafýndan Beþiktaþ ACM önünde yapýlan saldýrýya karþýlýk Maltepe’de yapýldýðý iddia edilen cezalandýrmalardý.” Demir, saldýrýyý yapanlarýn iki sene önce gerçekleþtirilen kurþunlamadan haberdar olduklarýný belirterek, saldýrýyý yapanlarýn yüzlerinin açýk olduðunu fakat kendini tekmelerden korumaya çalýþtýðý için yüzlerin göremediðini kaydetti. Demir, sözlerine þu cümlelerle son verdi: “Saldýrýyý yapanlar 25-30 yaþlarýndaydýlar. Hepsi alt-üst siyah giyimliydiler. Dördü de býyýksýzdý, ikisi zayýf, uzun boylu, ikisi normal boy ve kilodaydý. Bana yerde epeyce vurduktan sonra hýzla uzaklaþtýlar. Saldýrýyý yapanlarýn amacý açýk: Bize gözdaðý vermek. Bölgede yaptýðýmýz çalýþmalarý engellemeye çalýþmak. Kimliklerini henüz tespit edemedik ama sivil polis olabilecekleri gibi, sivil faþistler de olabilirler. Marx’ýn o ünlü sözü, bir kez daha doðrulanýyor, ‘Her devrim, karþýsýnda güçlü bir karþý devrimi örgütleyerek geliþiyor.’”

BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ!

49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005


Kazanan Irak Halklarý Ve Dünya Devrimi Olacaktýr I

rak’ta iþgale karþý süren halk savaþýnýn sürekli olarak güçlendiðini, iþgalcileri köþeye sýkýþtýrdýðýný bizzat Pentagon ve CIA raporlarýndan öðrenebiliyoruz. Bush ve ekibinin kuyruðu dik tutma çabalarý bir yana, iþgalin en üst düzeydeki komutanlarý için bile, bu bir “kaybedilmeye mahkum” savaþtýr. Ýþgalciler yüzü aþan askeri üslerinden dýþarý çýkamýyorlar, bu nedenle tüm iþgal gücünü dört büyük üsse indirmeyi istiyorlar.iþgalcilerin bir yetkilisinin sözleriyle: “Herkes Irak’ta þu andaki duruma devam edilemeyeceðinde anlaþýyor. Ýsyancýlara karþý hücuma geçmenin bir yolunu bulmak zorundayýz. Þu anda savunmadayýz ve kaybediyoruz.” Kaybeden bir orduya kimse gönüllü yazýlmak istemiyor. ABD asker toplamakta güçlük çekiyor. ABD’de Irak iþgaline destek verenlerin sayýsý giderek azalýyor ve çoðunluðu yitiriyor. Bu savaþta iþgalci emperyalistleri neyin beklediði çok açýk. Onlar þimdiden yenilgiyi görüyorlar. Fakat bu yenilginin ortaya çýkaracaðý muazzam çöküþü göze alamadýklarý için, savaþý uzatmak ve yaygýnlaþtýrmaktan baþka çareleri yok. Peki ya Irak, onu nasýl bir gelecek bekliyor? Ýþgale karþý yürütülen savaþ nasýl biçimleniyor? Tüm dünyaya emperyalist medya tekellerince sunulan haberlere bakýnca, Irak’ýn geleceði tümüyle gericilerin elinde gibi görünüyor. Fakat bu tekellerin asýl amacý, Irak halklarýnýn savaþýný, dünyanýn geri kalanýndan izole etmek, dünyada süre giden antikapitalist mücadeleler ile iþgale karþý savaþýn birleþmesini engellemektir. Bu amaçla iþgalciler, her gün onlarca sivilin ve çocuklarýn ölümüne yol açan bombalý saldýrýlarý bizzat düzenliyorlar. Direniþe önderlik edenlerin aþýrý dinciler ve Saddam rejiminin kalýntýlarý olduðuna dair her gün onlarca haber dinliyoruz. Bizim sosyal-reformistlerimiz de ayný konuya büyük bir gayretle ortak oluyorlar. Ýþgale karþý süren savaþýn niteliklerini

daha iyi anlamak için, Irak’ta sýnýf savaþýmlarýnýn tarihine bakmak gerekiyor. Çünkü bugün savaþýn içindeki sýnýflar, genel karakterlerini, söylem ve ideolojilerine, birbirlerine karþý iliþkilerini ve tavýrlarýný, bu sýnýflar savaþý tarihi içinde biçimlendirdiler. Kuþkusuz iþgal, yeni güç dengeleri yarattý. Fakat, Irak’ýn tarihini incelediðimize göreceðiz ki, bu yeni güç dengeleri de eskisinin üzerinde kuruluyor. Kanlý ve Þanlý Bir Tarihi Miras Emperyalizmin Ortadoðu halklarýna dair imgesi; uygarlýðýn tamamen dýþýnda, cehalet içinde yüzen ve kanlý diktatörlerine bir koyun gibi boyun eðen topluluklardýr. Oysa Ortadoðu, modern sýnýflarýn birbirlerine karþý en sert, en kanlý mücadelelerine sahne olmuþ, dünya devrim hareketinin fýrtýna alanlarýndan biri olmuþtur. Irak’ýn tarihi, buna örnektir. Bu tarihi ele alýrken, þimdilik Kürt halkýný ve Irak tarafýndan ilhak edilen topraklarý bir kenara koyuyoruz. Irak’ta Ýngiliz emperyalist iþgaline karþý 1920’de patlayan büyük halk ayaklanmasý, bugün de etkisini sürdüren devrimci bir antiemperyalist miras yarattý. Kendi sýnýfýnýn dünyadaki tarihsel çürüyüþü çoktan baþlamýþ olan Irak burjuvalarý, bu ayaklanmalarý emperyalizmle, feodal monarþiyle uzlaþmalar kurmak için kullandý. Mali yönden oldukça zayýf, hiçbir yönetim deneyimi olmayan burjuvalar, ordu ve bürokrasi içinde kendilerine baðlý kadrolar eðitmeye giriþtiler ve yönetimi monarþiye býraktýlar. Ancak iþin rengi sonraki yýllarda deðiþti. Ýngiliz mandacýlýðýna ve monarþiye karþý silahlý savaþým veren komünist partinin artan etkinliðine, 50’lerde yükselen Arap ulusçuluðunun radikalleþtirdiði küçük-burjuva kitleler de ekleniyordu. 1958’de monarþiyi deviren askeri darbe, ayný zamanda Ýngiliz emperyalizmine de darbe vurdu. Burjuva ve küçük burjuva radikallerin,

49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

feodalizmi tasfiye etmek için iþçilere ihtiyacý vardý. Bu nedenle Irak Komünist Partisi, 58 cuntasýnýn baþkaný General Kasým iktidarýnda geniþ örgütlenme imkanlarýna kavuþtu. IKP, Arap dünyasý ve Ortadoðu’nun en güçlü komünist partisi halini aldý. Bu durum, gerici burjuvalarý endiþelendirse de, komünistlerin hesabýný görmek için ilk giriþime ancak 1963’te baþlayabileceklerdi. 1963’teki darbeyle indirilen General Kasým’ýn yerine Baas’ýn gerici kadrolarý iktidarý aldýlar. Ýktidarda kaldýklarý dokuz aylýk sürede tüm çabalarý IKP üzerinde terör estirmek oldu. Binlerce komünist kadro katledildi veya hapsedildi. Terör dönemi gericilerin iktidarýný çok çabuk yýprattý. Dokuz aylýk terör döneminin sonunda ýlýmlý lider Abdüsselam Arif baþa geçti. Burjuvazi ülkede henüz tek baþýna iktidarýný kurup koruyacak ekonomik güce ve modern sanayi üretimine kavuþmamýþtý. Baþ düþmaný IKP’yi yeterince zayýflattýðýný düþündüðünde, hemen geri çekildi. Burjuvazi, kamulaþtýrýlan petrolden elde edilen gelirle yaratýlan geniþ alt yapý ve modern iþletmelerden birikim saðlayarak güçlenirken, tek baþýna iktidarý ele geçirmek için Saddam’ýn 1978’deki darbesine kadar bekledi. Irak’ýn küçük-burjuvalarý, Arap ulusçuluðu temelinde, her dönem ordu ve bürokrasi içinde etkin bir güç oldu. Gerici burjuvalarla birlikte Baas Partisi çatýsý altýnda birleþti. Bölgede Ýsrail ve Suudi gericiliðine karþý mücadele etti. Filistin davasýný sahiplenerek anti-siyonist, anti-emperyalist söylemle kitleler

9


üzerinde politik bir etki yaratabiliyorlardý. Gerici burjuvazinin tek baþýna kurmaya çalýþtýðý hegemonyayý bu politik söylemlerle dengeliyorlardý. Bu nedenle Baas Partisi içinde bir çok hizbi bulunan küçük burjuva kesimler, Saddam’a baðlý ordu ve polis güçlerinin 1974-1977’de yürüttüðü komünist kýyýmýna karþý çýktýlar. Burjuvazisi ve iþçi sýnýfý, küçük-burjuvalarýna göre zayýf kalan bu ülkede iktidar üzerine mücadele, her dönem çok sert ve kanlý geçti. Ulusçu söylemin temelini oluþturan küçük-burjuvazinin bu etkin gücü, IKP saflarýna da yansýdý. IKP, 1959’da elindeki bütün silahlarý býrakýp, ulusçuluk temelinde gerici burjuvaziye güven duyduðunda, ilk büyük hatasýný iþlemiþti. Ýkinci büyük hatasý, gerici burjuvazinin açýk terör dönemindeki saldýrýlarýna “iç savaþ çýkmasýn” kaygýsýyla yanýt vermemesi oldu. Sonuç, IKP için tam bir felaketti. 50 binin üzerinde kadro, militan ve sempatizanýný kurban vermiþti. Buna raðmen IKP, küçük burjuvazinin baþýný çektiði ulusçuluktan kendini baðýmsýzlaþtýramadý. Ýran-Irak savaþý baþladýðýnda hapiste bulunan binlerce IKP’li, anavataný savunmak ve savaþa katýlmak için Saddam’a af dilekçeleri yazdý. Bu davranýþlarýndan, bugün bile övünçle söz etmeye devam ediyorlar. Oysa 1980’de Irak’ýn Ýran’a açtýðý savaþ, ABD’nin bölge politikasýnýn doðrudan uzantýsýydý. Ýran’da gerçekleþen halk devrimi, gerici iktidarlarý ve ABD’nin bölge egemenliðini tehdit ediyordu. Saddam yönetimiyle iktidarý ele geçirmiþ olan gerici burjuvazi, bu fýrsattan yararlanarak kendini emperyalist dünyaya kanýtlama peþine düþtü. Eðer bunu baþarýrsa, emperyalist tekellerle iþbirliði temelinde çok daha güçlü bir sermaye birikimi saðlayacaðýný umuyordu. Saddam ve Baas Partisi de, küçük-burjuva radikalleri parti içinden temizlerken düþtüðü zayýflýktan bu sayede kurtulacaktý. Savaþýn finansmanýný gerici Suudi yönetimi, askeri ve lojistik desteði ise emperyalistler üstlendi. On yýl süren savaþ, Irak için bir yýkým oldu. Her iki taraftan da 1 milyondan fazla insan öldü. Gerici burjuvalar, savaþtan beklediklerini karþýlayamadýlar. Körfez’in kontrolünde Iraklý rakipler istemeyen Suudilerin engellemeleri ve ABD’nin bütün dikkatini Körfez’den Filistin’e çeviren 1.Ýntifada hareketi nedeniyle, savaþýn faturasý Irak burjuvalarýnýn sýrtýna kaldý. Hayal kýrýklýðý ve savaþýn yarattýðý yýkýmýn sebep olduðu bu kitlesel hoþnutsuzlukla baþ baþa kalan gerici burjuvazi, bu durumdan bir an önce kurtulmak ve faturayý tahsil etmek için Kuveyt’e girdi. Ýþgalin hemen öncesinde bu konuda Saddam’ý cesaretlendiren ise, bizzat ABD Baðdat büyükelçisi olmuþtu. 1.Ýntifadanýn yarattýðý sarsýntýyý toparlayabilmek ve Doðu Avrupa kar-

10

þý-devrimlerinin rüzgarýný arkasýna alarak Yeni Dünya Düzeni söylemine istim vermek için ABD bu iþgali fýrsat olarak gördü. ABD için on yýllýk savaþtan yýpranmýþ Irak ordusunu Kuveyt’ten çýkarmak zor olmadý. Ama hiç hesapta olmayan bir geliþme onu sýnýrlarda durdurdu. Basra’da patlak veren halk ayaklanmasý, kýsa sürede Kürdistan’a dek yayýldý. Keçinin istemediði ot, burnunda biter. Tam da devrimlerden kurtulduklarýný, tarihin sonunu ilan etmeye hazýr olduklarý bir zamanda, Irak’ta emekçiler ve ezilen halklar ayaklanýyor, kentlerin yönetimini ele geçiriyordu. ABD, bu devrimi boðmasý için Saddam’a dolaylý destek verdi. Daðýnýk, örgütsüz ve tek bir karargahtan yoksun bu büyük devrimci atýlým, Cumhuriyet Muhafýzlarý’nýn top ve süngüleri altýnda ezildi. Bu aðýr yenilgi, Irak Devrimi’ni en az on yýl, onbeþ yýl geriye atmýþtý. 1990’larda yaþanan muazzam yoksulluk ve en az 500 bin çocuðun ölümüne yol açan sefalete raðmen, Iraklý emekçiler yeniden ayaklanacak gücü toparlayamadýlar. Emekçi Nitelik Belirginleþiyor Bütün bu tarihi geliþmeler, iþgale karþý sürdürülen halk savaþýnýn neden güçlü ulusçu etkiler ve söylemler barýndýrdýðýný açýklýyor. Dini kimlikli Sadr bile, islami söylemden çok ulusçu söylemi ve anti-emperyalizmi öne çýkarýyor. Uzun yýllar ordu, bürokrasi ve vergilerle beslenen küçük-burjuvazi çoðunluðu oluþturmaya devam ediyor. Bölgede geçmiþten bu yana süren devrimci tehdit yüzünden bir türlü ulusal pazarýný emperyalist dünya ile bütünleþtiremeyen, bu nedenle hep güdük kalan üretimini büyük ölçeklere taþýyacak fýrsatý bulamayan burjuvazi; bunu ancak þimdi, ABD iþgali sayesinde baþarmaya çalýþýyor. Dev emperyalist tekeller, Iraklý burjuvalarla yeni yeni þirketler kurarak iþbirlikçi konumlarýný saðlama alýyorlar. Ýþte bu nedenle bugün Iraklýlarýn direniþ savaþýnda, sýnýf olarak burjuvalar yoktur. Uzun yýllar Baas Partisi çatýsý altýnda gerici burjuva sýnýfa hizmet eden bürokrasi, iþgalle birlikte kaybettiði konumunu yeniden kazanmaya, bu uðurda direniþi kullanmaya çabalýyor. Baas’a yakýn olduðu bilinen Irak Ýslam Ordusu ve Mücahidin Ordusu, Baþbakan Caferi’nin arabuluculuðu ile, iþgalci güçlerle uzlaþma yolunda ilerliyor. Bu gurubun da direniþin dýþýnda kalmasýyla, savaþ büyük oranda emekçilerin ellerinde biçimlenecektir. Burjuvazi ve ona yakýn bürokrasinin iþgalle iþbirliðine girmesi, direniþin halkçý niteliðini de garantiye alan önemli geliþmelerdir. Bir savaþta söylem ve ideolojinin etkisini yok saymak mümkün deðil. Ancak savaþ, sýnýflar üzerinden, onlarýn fiziki ve politik varlýk koþullarý üzerinden yürür. Bu nedenle her savaþ, az ya da çok bir zaman içinde kendi temel

49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

niteliði kadar, kendi söylemini de bu sýnýfsal zemine oturtmak zorunda kalacaktýr. Nitekim geliþmeler de bu yöndedir. Savaþçý gruplar yeni cephe örgütleri ve güçlü askeri karargahlar kuruyorlarken, sendikalar ve kitle örgütleri temsilcileri her geçen gün daha cesur ve daha açýk ifadelerle savaþçý gruplarý destekliyorlar. Savaþçý gruplar kitle örgütlenmeleri aracýlýðýyla en geniþ halk yýðýnlarýný mücadelenin içine çekiyorlar. IKP’nin 70’li yýllarýn sonunda kanla bastýrýlmasýndan bu yana gerici Baas iktidarý altýnda darmadaðýn ve örgütsüz kalan emekçiler, savaþa kendi damgalarýný vurmaya baþlýyorlar. Bu etkinin en belirgin göstergesi, direniþ hareketi içinde bulunanlarýn, iþgal güçleriyle iþbirlikçilerini deðil, sýradan halký terörize eden eylemleri kesin bir dille reddetmeleri, Zerkavi gibi ajanlarýn ipliðini pazara çýkarmalarýdýr. Bu geliþme, Irak’taki direniþi mezhep ve milliyet kavgasýna çevirmeye çalýþan emperyalistlerin oyununu bozuyor. Diðer önemli geliþme, iþgale karþý iþçi grevlerinin yaygýnlaþmasýdýr. Basra, Kerkük ve Beyci gibi petrol endüstrisinin önde gelen kentlerinde iþçiler, sabotajlar, grevler ve kitle gösterileriyle iþgalcilere nefes aldýrmýyorlar. Bu türden iþçi eylemleri nedeniyle Irak’ta petrol üretimi %90 oranýnda düþmüþ durumda. Ýþçi ve emekçi halkýn kendi istek ve özlemlerini, karakterlerini direniþ saflarýna taþýdýkça, direniþin politik çehresi deðiþime uðruyor. Örneðin Sünni bölgelerde kurulan örgütlerin bir araya gelmesiyle oluþan Birleþik Vatan Partisi, Kürtlerin istek ve görüþlerine destek verdiklerini açýklýyor. Onyýllar boyunca Baas gericiliði, Sünni Araplarý Kürtlere karþý katý bir þovenizmle kýþkýrtmýþtý. Ancak gerici burjuvazi ile ulusçu küçük-burjuvazi arasýndaki tarihi baðlar Saddam yönetimi boyunca bozulmuþ, nihayet ABD iþgali ile tüm köprüler atýlmýþtý. Küçük-burjuva ulusçuluðunun, burjuvazi ile baðlar kopunca, þovenizmden kurtulmasý daha kolay olacaktýr. Halkçý niteliði gün geçtikçe daha çok öne çýkan Irak’ta iþgale karþý savaþ, bütün dünyada süren anti-kapitalist kitle eylemlerinin ve emperyalist-kapitalist sisteme karþý ayaklanmanýn en önemli cephesi halini almýþ bulunuyor. Çünkü halkýn savaþýnýn bu topraklarda zafer kazanmasý, etkileri bugünden öngörülemeyecek kadar büyük sonuçlar yaratacaktýr. ABD, dünya egemenliðini tamamen elinden kaçýracak, çöküþü kaçýnýlmaz olacaktýr. Bunun ayný zamanda Ýsrail siyonizminin sonu ve Tunus’tan Yemen’e kadar uzanan bölgede devrimci altüst oluþlar anlamýna geleceði de açýktýr. Yemen’de geçen hafta içinde yaþanan ayaklanma, bunun ilk iþareti sayýlabilir.


ÝHD PLATFORMU ÜZERÝNE YA DA EÞYANIN DOÐASI

S

on günlerde ÝHD merkezli yeni bir platform gündem- nutkanlýkla sakatlanmýþ hafýzalarda kayýtlý deðilse de tarihin hade. Adý henüz konmamýþ olan platformun bileþenleri- fýzasýnda kayýtlýdýr. Dinci-gerici hareket, her zaman anti-emperne baktýðýmýzda bunun daha baþtan ölü doðmuþ bir yalist olmaktan çok anti-komünist olmuþtur. Her zaman emperplatform olduðunu söylemekte sakýnca yoktur. Ortalama sol ha- yalizmin politikalarýna hizmet edecek þekilde Sovyetler Birliðireketin dinci-faþist çevrelerle bu tür platformlarda bir araya gel- ne, sosyalizme saldýrmayý bir görev addetmiþlerdir. Anti-komümekten duyduðu coþku ve heyecaný bilmiyor deðiliz. Ve bu konizm onlarýn doðalarýna iþlemiþtir. Karþý devrimin ihtiyaç duynuda bataklýða gitmekte olanlarýn ellerini uzunca bir süredir býduðu her anda ve her yerde bunu göstermekten çekinmeyecekrakmýþ olduðumuzu herkes biliyor ama görüþlerimizi bu vesilerdir. Ýnsana düþman bir ideolojinin savunucularý nasýl olur da leyle bir kez daha aktarmak istedik. insan haklarýný savunabilir? Sivas Katliamý’na alkýþ tutanlar, ÝHD’nin kurmak istediði platformda Mazlum-Der gibi dingeçmiþte Maraþ ve Çorum katliamlarýný yapanlar nasýl olur da ci-faþist örgütlenmeler de yer alýyor. Her þeyden önce be“mazlum” edebiyatý yapabilirler? Haydi onlar utanmalirtmek gerekir ki, Ýnsan Haklarý Derneði’nin çatýsý dan, sýkýlmadan yapýyorlar diyelim, kendilerine altýnda ya da onun öncülük ettiði bir çatý altýnda devrimciyim, sosyalistim, aydýným diyenlerin Dinci-faþist dinci-faþistlerin bulunmasý eþyanýn doðasýna nasýl olur da onlarla ayný platformda olmakharekete elini aykýrýdýr. Mazlum-Der, bugüne kadar Türkitan yüzleri kýzarmaz. veren ortalama sol, ye Cumhuriyeti sýnýrlarý içinde iþlenmiþ Türkiye ve Kürdistan’daki tüm dininsanlýk suçlarýnýn bir çoðunun altýnda ci-gerici örgütlenmeler, devrim mücakolunu kurtaramamýþtýr. imzasý bulunan gerici-faþist zihniyetin delesinin, sosyalizm mücadelesinin, Ortalama sol harekete uzantýsýdýr. Ve hatta denilebilir ki bu insanlýðýn özgürleþmesi mücadelesisoracak olursanýz dinci anlayýþýn temsilcisidir. Mazlumnin önünde engeldirler. Onlarý olhareketin antiDer’in Sivas Katliamýný nasýl savunduklarýndan daha masum gösterduðu, katliamý gerçekleþtiren Sivas meye çalýþmak kimsenin haddine emperyalistliðinden dem davasý sanýklarýnýn arkasýnda nasýl olmamalýdýr. Bir karþý-devrim güvuracaktýr. Oysa dinci cansiperane durduðu hafýzalardadýr. cünü meþrulaþtýrmaya çalýþmak hareket ne geçmiþte antiMazlum-Der tüm dünyanýn gözü ösuçtur. Bugüne kadar devrimci nünde Sivas’ta gerçekleþtirilen inemperyalist oldu ne de günümüzde hareket bunlarýn karakteri konusanlýk suçunu sahiplenmiþtir. Nazisunda net görüþlere sahipti ama böyledir. Bunlarýn Avrupa’ya, lerin gaz odalarýnda Yahudileri katson süreçte bir çoðu hem kendi Amerika’ya vb. karþý çýkýyor letmesinden hiçbir farký olmayan rotalarýný þaþýrdýlar hem de halkýn olmalarý, emperyalizme karþý Madýmak Oteli’nde insanlarýn diri dibilincinde muðlaklýk yarattýlar. Ýþçi ri yakýlmasý bir insanlýk suçudur; inve emekçi halklarýmýz yýllardýr kartutarlý bir tavýr alýyor sanlýða karþý iþlenmiþ bir suçtur. Bunu þý saflarda gördüklerini yaný baþýnda olmalarýndan deðildir. savunanlarla ayný platformda bulunmak görünce þaþýrdý, afalladý, anlamakta Deyim yerindeyse ise hem utanýlmasý gereken bir þeydir güçlük çekti. Ve onlarýn deðiþtiðine dair hem de insanlýða karþý iþlenmiþ suça ortak söylenen þeyleri içine sindiremedi. “gavura alerji” olmaktýr. Ortalama sol hareket bunu gizlemek Gericilikle her türlü uzlaþma ve girilen duymalarýndandýr. için Türkiye’deki dinci hareketin deðiþtiðini her türlü iliþki, halklarýn demokratik tarihsel propaganda ediyor. Bu doðru deðildir. Deðiþen bieðilime terstir. Bilimselliðe ve akla dayalý geliþrileri varsa o dinci-faþistler deðildir. Deðiþim, bu gerici me eðilimine de terstir. Bunlarla yapýlan her türlü ittigüçlerde deðiþim olduðunu ileri sürenlerdedir. Ve bu deðiþim ifak, kendi ellerimizle gericiliði topluma maletmek anlamýna geleri doðru deðil geriye doðrudur. Dinci-faþist harekete elini velecektir. Kendine sosyalistim, devrimciyim diyenlerin, idealizren ortalama sol, kolunu kurtaramamýþtýr. Ortalama sol harekete me, metafizik anlayýþa prim vermesi demektir. Oysa asýl yapýlsoracak olursanýz dinci hareketin anti-emperyalistliðinden dem masý gereken bunlara karþý ilkesel tutumdan en ufak taviz vervuracaktýr. Oysa dinci hareket ne geçmiþte anti-emperyalist oldu meden mücadeleyi sürdürmek, materyalist anlayýþýn toplumun ne de günümüzde böyledir. Bunlarýn Avrupa’ya, Amerika’ya vb. derinliklerinde kök salmasý için propagandayý biran olsun elden karþý çýkýyor olmalarý, emperyalizme karþý tutarlý bir tavýr alýyor býrakmamaktýr. olmalarýndan deðildir. Deyim yerindeyse “gavura alerji” duymaDevrim davasýna zarar vermek isteyen herkes pragmatist bir larýndandýr. Yani yabancý düþmanlýklarýndandýr. Yoksa geçmiþte tutum takýnarak bu çevrelerle iliþkisini devam ettirebilir ama hiç emperyalizme karþý mücadele eden sosyalistlere, komünistlere deðilse propaganda düzeyinde devrime ve sosyalizme inandýklakarþý nasýl savaþtýklarý unutulmuþ deðildir. 6. Filoya karþý eylem rýný söyleyenler, bu dinci-gericileri aralarýndan söküp atmalý ve yapan Ýstanbul Üniversitesi öðrencilerine nasýl saldýrdýklarý usaflarda böylesi bir bozulmaya izin vermemelidir. 49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

11


PROLETARYANIN DEVRÝMCÝ SINIF PARTÝSÝ 16. MÜCADELE YILINDA Deniz Gezmiþlerden bugüne; THKO’dan TKEP/Leninist’e uzanan, her günü, her aný mücadeleyle geçen bir tarih… Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, TKEP/Leninist’in bütün bir tarihini özetlemek gerekirse iþte böyle tanýmlayabiliriz. Daha sonralarý legalizm bataðýnda çözülüp giden ve günümüzde kimsenin ne hatýrladýðý ne de andýðý unsurlardan yolunu ayýrdýðý 1 Eylül 1990’dan bu yana geçen 16 yýl, TKEP/Leninist’in gerçek tarihinin sadece bir bölümüdür. 1 Eylül 1990, Parti’nin yeniden kuruluþ, yeniden diriliþ, onu bataklýða çekmek isteyenlere karþý devrimci Marksizm-leninizme, devrimci sýnýf partisi özelliklerine yeniden ve sýký sýkýya sarýlýþ tarihidir. 1 Eylül 1990, Deniz Gezmiþlere, THKO’ya kadar uzanan tarihte bir dönüm noktasý, bir yeniden doðum tarihidir. Aradan geçen 15 yýl, 1 Eylül’de bir avuç komünistin attýðý adýmýn ne kadar yerinde, doðru ve devrimimiz açýsýndan tarihi deðerde olduðunu sayýsýz kez göstermiþtir. Bir büyük devrim, bir halk devrimi Türkiye ve Kürdistan halklarýnýn kapýsýný çalýyor. Kapýnýn ardýndan duyulan sesler bir devrimin ayak sesleridir. Ýki ülke halklarýný derinden sarsacak, toplumu altüst edecek bir devrimin üstümüze üstümüze geldiði koþullarda, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin, TKEP/Leninist’in varlýðý iki ülke proletaryasý açýsýndan gerçek bir þanstýr. Çünkü sadece Leninist Parti, proletaryayý çok yönlü olarak iktidara hazýrlayabilir. Sadece bu olgu bile, bundan 15 yýl önce atýlan ve her gecen gün, her geçen yýl geliþtirilen adýmýn tarihi önemini anlatmaya yeter.

12

Þüphesiz, TKEP/Leninist hiç bir zaman kendini geçmiþle, geçmiþin mirasýyla sýnýrlayan bir anlayýþa sahip olmadý. Parti, geçmiþin devrimci mirasýný aþarak geliþtirmeyi daha ilk günden bir anlayýþ olarak benimsedi. Bu anlamda geçmiþin mirasý, TKEP/Leninist’in teorik, politik, ideolojik geliþiminin önünde engel; geliþimi sýnýrlayan bir kalýp deðil, daha ileri sýçramanýn, ileriye gitmenin eskiyi aþmanýn kaldýracý olmuþtur. Bu gerçeði, TKEP/Leninist’in bütün ideolojik, politik, teorik çizgisinde somut bir olgu olarak görmek mümkün. Partiyi, “komünist” olma iddiasýndaki bütün öteki parti ve örgütlerden ayýran temel çizgilerden biri budur. Teorik, ideolojik geliþimlerini durdurmuþ, dünün mirasýyla yetinen, dün söylenenlerle yola devam etmeye çalýþan parti ve örgütler pratikte aynýlaþýr ve tek yumurta ikizi gibi birbirlerine benzemeye baþlarken, sadece TKEP/Leninist devrimci marksizim-leninizme dayalý ideolojik politik açýlýmlarý sonucu ayrý ve doðru çizgide; proletaryanýn devrimci sýnýf çizgisinde durabilmiþtir. Bu sözlerimiz soyut bir iddiayý deðil, somut, gözle görülür, elle tutulur bir olguyu ifade ediyor. Hýzla yaklaþmakta olan ve sayýsýz belirtiyle karþýmýza çýkan devrime karþý tutum bu olgunun bir kanýtýdýr. Toplumu derinden sarsan ani geliþmeler her gün ve her yerde karþýmýza çýkýyor. Bir devrimin belirtilerinden baþka bir þey olmayan bu geliþmeler karþýsýnda sadece sosyal reformistlerin deðil oportünist parti ve örgütlerin de tutumlarýný tek cümleyle özetleyecek olursak: Devrimin varlýðýný yadsýmak, geliþmeleri birbirinden yalýtýk, maddi 49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

temelden yoksun ve tekil olaylar halinde deðerlendirmek. Týpký hýrsýzdan korkan ev sahibinin kendini avutmak için “kedidir o kedi” deyip kafasýný yastýða gömmesi gibi… Ancak gerçekler inatçýdýr. Politikada gerçeklere gözlerini kapayanlarýn varacaklarý yer ise politik iflastýr. TKEP/Leninist, gerçeðe, gerçeðin gözünün ta içine bakmaktan korkmayan devrimci komünist bir parti olduðunu tüm devrimci geliþmeler karþýsýndaki tutumu ve politikasýyla göstermiþtir. Daha kuruluþunun ilk aþamasýnda, ilk aylarýnda ekonomik politik durumun devrimci karakterine iþaret etmiþ, devrimci durumu tespit etmiþ ve böylesi koþullarda devrimci komünist partinin hedeflerinin, pratik politikasýnýn, bunlara uygun sloganlarýn ne olmasý gerektiðini ortaya koymuþtur.

Yaklaþan Devrimde Partinin Önemi Býrakalým daha öncesini sadece son bir kaç aylýk zaman bile nasýl bir devrimci süreçten geçtiðimizi anlatmaya yeter. Bizzat devletin tezgahladýðý linç olaylarý; Genelkurmay Baþkaný’nýn, devletin tepesindeki adamýn cephe çaðrýlarý, Kürt ulusunu “sözde vatandaþlar” diye tanýmlamasý, birbirini izleyen iþçi eylemleri, çatýþmalar, emekçi semtlerindeki halkýn direniþi ve bunlara karþý burjuvalarýn tutumu… Bütün bu çeliþkiler, çatýþmalar, olaylar yýðýný bir tek maddi temelden besleniyor: Kapitalizmin ekonomik ve politik krizi. Burjuva sýnýfýn en önemli temsilcileri toplumun bir kesimini diðer kesimine karþý cephe kurmaya çaðýrýyor ve


linç ayinleri düzenliyorlarsa bu burjuva sýnýfýn topluma egemen olamadýðýnýn, yönetemediðinin itirafýndan baþka ne anlama gelir! Burjuvazi, topluma ne gerçek anlamda egemendir ne de yönetebiliyor. Düzeni ancak toplumun bir kesimini arkasýna alýp diðer kesimine karþý savaþ açarak, savaþarak ayakta tutabiliyor. Tekelci burjuva sýnýf uzun yýllardýr yönetemiyor ama savaþýyor ve tekelci kapitalist düzeni savaþla, süngülerin zoruyla sürdürebiliyor. Genelkurmay Baþkaný cephe çaðrýlarý yaparken, düzen yanlýsý herkesi ateþ hattýna sürme açýklamalarý yaparken bir gerçeði itiraf ediyor. “TSK” diyor Genelkurmay Baþkaný “yýllardýr savaþýyor.” Bu sözler bir gerçeði ifade ediyor ama eksik. Sadece TSK deðil, polis, MÝT ve sýkça ihtiyaç duyulan sivil faþistler, kýsacasý düzen yanlýsý tüm güçler yýllardýr ateþ hattýnda, iki ülke devriminin toplumsal ordusuna karþý savaþýyorlar. Orta yerde toplumun bir kesiminin azýnlýk kesiminin- toplumun diðer kesimine -çoðunluk kesimine, yani emekçi sýnýflara ve Kürt halkýna- karþý yaptýðý bir savaþ var ve bu olgu düþman cephesinin en yetkili aðýzlarýndan çeþitli biçimlerde, bazen doðrudan, çoðunlukla dolaylý biçimde itiraf ediliyor ama bizim sosyal reformist ve oportünistlere sorarsanýz böyle bir savaþ yok. Sosyal reformist parti ve örgütlerin bu tutumu anlaþýlýr bir durumdur. Onlar, devrimci durum ve iç savaþ olgusunu kabul edemezler. Zira böyle bir kabul ve buna uygun bir pratik burjuvaziyle bütün köprülerin atýlmasý demektir. O köprüler ki, varlýklarý ve yeniden kurulmalarý sosyal reformist parti ve örgütlerin varlýk nedenidir. Ortalama sol dediðimiz oportünist parti ve örgütlere gelince: Bunlar, bir yandan kendilerine dünden miras kalan öðretide böyle kavramlar olmadýðý için, diðer yandan ve daha önemlisi sosyal reformistlerle köprüleri atmamak için bu gerçek somut olgularýn varlýðýný kabule yanaþmýyorlar. Sosyal reformistler burjuvazinin omuzlarýna, oportünistler sosyal reformistlerin omuzlarýna yaslanýyorlar. Gerçek durum ise þudur: Türkiye ve Kürdistan dünyada devrime en yakýn ülkeler arasýnda yer almaktalar. Uluslara-

rasý burjuvazinin öfkesini, kinini, düþmanlýðýný üzerimize çekmemizin; devrim güçlerinin ezilmesi söz konusu olduðunda Türk tekelci burjuvazisiyle yapýlan emperyalist dayanýþmanýn nedeni budur. Kürdistan devrimi ve F Tipi zindanlar konusunda Türk burjuvazisinin emperyalistlerden aldýðý sýnýrsýz destek bu olguyu izaha yeter. Uluslararasý burjuvazinin bu düþmana özgü ilgisine karþýlýk Türkiye ve Kürdistan Devrimi, dünya proletarya hareketinin ve tüm ilerici güçlerin ilgisini ve desteðini kazanmýþ durumdadýr. Sosyal reformistler ve oportünistler bu ilginin kendilerine olduðunu sanýyorlar, gerçekte bu ilgi her gün yükselen bir çizgi izleyen devrimin kendisinedir. Sosyal reformist ve oportünistlerin dünya devrimci güçleri karþýsýnda “devrimci” görünmeye çalýþmalarý da bu gerçeði bir baþka yoldan kanýtlýyor. Çünkü, onlar da biliyor ki, gördükleri ilginin nedeni Türkiye ve Kürdistan’ýn birleþik devrimidir. Türkiye ve Kürdistan’da bir devrimin zorunluluðu ekonomik ve politik olgular tarafýndan öne çýkarýlmýþ; deðiþimin zorunluluðu kendisini binlerce yolla ifade etmeye baþlamýþtýr. Ýki ülke topraklarýnda yaþanan olaylarýn, ani geliþmelerin, alt üst oluþlarýn özet anlatýmý ve anlamý budur. Emekçi kitleler ve Kürt halký yaþamlarýnda tam bir deðiþiklik yapmak, kendilerini demir bir mengene gibi sýkýþtýran koþullardan kurtulmak için çok çeþitli mücadele biçimlerine baþvuruyorlar. Kapitalizm tüm emekçileri birleþtiriyor ve ayaklandýrýyor. Ulusal baský, Kürt ulusunu büyük bir özgürlük savaþýna zorluyor. Koþullarýn ve mücadelenin etkisiyle her iki ülkede her gün yeni yeni insanlar politik yaþama uyanýyor ve harekete geçiyorlar. Bu uyanýþ devrimci kitle gösterilerine sokak eylemlerine ve devrimci çalýþmanýn öteki bütün alanlarýna yansýyor. Ýþte böyle koþullarda bütün bu olgularý gören, buna uygun politika üreten, slogan ve hedefleriyle kitleleri yönlendiren devrimci bir komünist partinin varlýðý yaþamsal bir önem kazanýr. Çünkü iþçi sýnýfý ve halk kitlelerini sadece proletaryanýn devrimci sýnýf partisi dev49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

rime hazýrlayabilir; devrimde zaferin biricik teminatý ve bir devrimin baþlýca belirtisi olan iktidarýn fethine yönlendirebilir. Ýþçi sýnýfý, tarihi devrimci misyonunu yerine getirmek için gereken teorik, politik ve örgütsel yeteneði ancak Leninist Parti’yle, devrimci sýnýf partisiyle kazanabilir.

Parti Bayraðý Her Yere Her Eyleme! Tekelci kapitalizmin ekonomik ve politik krizi, þimdiden sayýlarý onbinlerle ifade edilen kitleleri harekete geçirmiþ bulunuyor. Bu bir olgudur. Ama devrimin sayýlarý on milyonlarý bulan kitlelerin eylemiyle gerçekleþeceðini düþündüðümüzde þunu söylemek gerekiyor: Harekete geçmiþ kitlelerin dýþýnda çok büyük bir potansiyel güç daha harekete geçmeyi bekliyor. Kadrolar, sempatizanlar ve taraftarlar hareket halindeki güçlerin yaný sýra harekete geçmeyi bekleyen bu büyük güçle de bað kurmak, onu harekete geçirmek, hareket halinde olanlarý örgütlüiktidar hedefli duruma getirmek göreviyle karþý karþýyalar. Böyle aðýr, geniþ, kapsamlý bir görevin günlük, alýþýlmýþ mücadele temposuyla yerine getirilemeyeceði açýk. Böyle bir görev ancak on kat, yüz kat artmýþ bir enerjik çalýþmayla; gece gündüz, dur durak bilmeyen bir anlayýþla yerine getirilebilir. Parti’yi, Parti’nin sloganlarýný, politikalarýný her geliþme karþýsýndaki tavrýný hareket halindeki ve harekete geçmeyi bekleyen kitlelere taþýmak yaþamsal önemdedir. Çünkü, savaþýma atýlmýþ ve atýlmaya hazýr kitleler ne için savaþtýklarýný ve nasýl savaþacaklarýný bilmek isterler. Onlara bunu Leninist Parti’den baþkasý öðretemez. Devrim güncel mücadelenin hedefidir. Kürt halkýna, iþçilere, emekçilere bütün iktidarý fethetmek için; Geçici Devrim Hükümeti için savaþmalarý gerektiðini; yapacaklarý tüm özverilerin dökecekleri kanýn bu hedefler için deðeceðini, onlara sadece Leninist Parti anlatabilir. Þimdi her fabrikaya, her mahalleye, her okula, her köye Parti bayraðýný götürmenin, geniþ kitleleri partiyle tanýþtýrmanýn zamanýdýr.

13


Zindanlarý Yýkacak ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!

ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR Seni, Hepinizi Çok Seviyorum Gebze M Tipi Zindanýnda bulunan Ölüm Orucu savaþçýsý Serpil Cabadan, bugün Ölüm Orucu eyleminin 66. gününde. Büyük bir kararlýlýk ve iradeyle eylemini sürdürüyor. Düþmana “Bunlar Komünden beri böyleler” dedirten bir iradedir bu. Serpilimiz, bütün bir tarihin devrimci coþkusunu içinde duyarak, “Þarký söyleyen yarýnlarý hazýrlamak” için yürüyor. “Bu yürüyüþ hepimizin” diyor. Zindanda olsa bile asla yalnýz olmadýðýný biliyor. Ve Muratça, Sibelce, Aysunca taþýyor bayraðý… Son nefeslerinde dahi Leninizmi soluyan, yoldaþlarýna duyduklarý sonsuz güven ve kapitalizmin yýkýlacaðýna duyduklarý sonsuz inançla yürüyen, zindan savaþlarýnda ölümsüzleþen yoldaþlarýmýz gibi. Tarihe Leninistçe ad koymak için…

14

Ölüm Orucu savaþçýsý Serpil Cabadan’ýn, dýþarýdaki bir yoldaþýna yazdýðý, 20 Aðustos 2005 tarihli mektubundan…

49 Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

“… Sabah kalktýðýmdan beri mektup-kart yazýyorum. Bir o mektuptan bir buna geçe geçe valla allak bullak oldum. Pek bir þey yazamazsam bana darýlma olur mu? Mektuplar böyle toptan elimize geçince ve birçoðunun üzerinden de fazla zaman geçmiþ olunca, bir de biz bekletmeyelim dedik. Ama daha geniþ bir zamanda daha uzun sohbetler yaparýz… En azýndan ben her birinizle sohbet etmek, sizleri satýrlarda da olsa biraz tanýmak ve paylaþýlabilecek her duyguyu, düþünceyi, politik deðerlendirmeleri paylaþmak istiyorum. Bu yolculuk hepimizin… en az benim ne hissettiðim kadar, sizlerin de neler hissettiði, nasýl olduðu önemlidir benim için… Seni, hepinizi çok seviyorum.”


CEZALAR BÝZÝ YILDIRAMAZ 24 Aðustos 2005 tarihinde Beþiktaþ Aðýr Ceza Mahkemesi’nde TKEP/L davasýndan ’anayasal düzeni silah zoruyla deðiþtirmeye teþebbüs’ suçuyla yargýlanan Zuhal Sürücü ve Sedat Hayta’nýn mahkemeleri görüldü. Biz DETAK’lý aileler olarak destek vermek amacýyla duruþmaya katýldýk. Duruþma sýrasýnda söz alan Zuhal Sürücü “ben sosyalistim, bu mahkeme de beni bundan dolayý yargýlýyor” dedi. Ve mahkemenin vereceði kararýn kendisi için önemli olmadýðýný, çünkü asýl kararý verecek olanýn iþçi sýnýfý ve emekçi halklar olduðunu söyledi. Bu mahkeme salonunda daha önce yazýlý olan “Adalet mülkün temelidir” sözlerinin de her þeyi ifade ettiðini yani adaletin de mülkiyet sahiplerinin mülkiyetini korumak için var olduðunu söyledi. Hakkýnda iddia edilen suçlamalarýn hiç birinin herhangi bir delile dayanmadýðýný ve en baþýndan beri bunlarýn hiç birini kabul etmediðini söyledi. “Kendi yasalarýnýza uymuþ olsaydýnýz ben 6 yýldýr hala yargýlanýyor olmazdým” dedi mahkeme heyetine. “Mahkemeyi ne kadar ciddiye aldýðýnýz, þu anda mahkeme sýrasýnda uyumanýzdan belli, vereceðiniz kararýn benim için hiçbir önemi yok” diye bitirdi. Daha sonra mahkemeye ara verildi. Uzun bir beklemeden sonra mahkemenin müebbet hapis cezasý kararýný, Zuhal Sürücü’nün attýðý sloganlardan anladýk. Biz dýþarýda mahkeme sonucunu beklerken, mahkeme salonundan “Cezalar Bizleri Yýldýramaz”, “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” sloganlarýný ringe bindirilene kadar atmaya devam etti. Biz de dýþarýda “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar” sloganlarýmýz ve alkýþlarla destek verdik. Zuhal Sürücü, yaptýðý iddia edilen “yoðunluklu eylem”lerden dolayý 24 Kasým 1999’dan beri tutuklu bulunuyordu. Zuhal Sürücü, daha önce de 1996 yýlýnda, henüz 16 yaþýndayken gözaltýna alýnmýþ, yoðun iþkencelerden geçirilmiþ ve tutuklanarak Saðmalcýlar Cezaevi’ne konmuþtu. 1 yýl tutukluluktan sonra, özgürlüðüne kavuþmuþtu. DETAK (Devrimci tutsak Aileleri Komiteleri)

Ölüm Orucu Eylemine Bir Ses De Gülsuyu’ndan

GAZÝ’DE 17’LER ÝÇÝN ANMA

Devletin binbir türlü baskýsýna saldýrýlarýna, zindanlar sorununu yok saymasýna ortalama solun eylemi býrakmasýna ve zindanlarda yaþanan sindirme politikasýna raðmen Ölüm Orucu büyük bir kararlýlýkla sürüyor. Kimi ortalama sol dergilerde çýkan, Ölüm Orucu’nu karalayan, yenilginin teorisini yapan yazýlara en iyi cevabý yine tutsaklar veriyor. Ortalama sola inat,devrimci tutsaklar bedenlerini açlýða yatýrarak devletin zindanlar konusundaki politikalarýný boþa çýkarýyorlar; bedenlerini ölüme yatýracaklarýný ama asla teslim olmayacaklarýný tarihin defterine altýn harflerle kazýyorlar. Bizler de Gülsuyu’nda bulunan Mücadele Birliði okurlarý olarak Gülsuyu Fatma Haným’a “Ölüm Orucu Sürüyor-Mücadele Birliði” yazýlý bir pankart astýk. 20 Aðustos günü saat 15.30 sularýnda astýðýmýz pankarta insanlarýn, özellikle araçla geçenlerin, dikkati yoðundu. Kitleleri bilinçlendirme ve harekete geçirmek için çalýþmalarýmýz tüm hýzýyla devam edecek.

Demokratik Haklar Birliði tarafýndan 14 Aðustos 2005 Pazar günü Gazi Cemevi’nde yapýlan anmada yüzlerce insan 17’leri andý. Yapýlan bu anmada açýk kürsü oluþturuldu ve herkes ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý ve sürdürülen mücadele ile ilgili görüþlerini paylaþtý. Birçok insan o kürsüde faþizme karþý olan kinini ve öfkesini dile getirdi. Analar kürsüye çýkýp, savaþýn þiarýný haykýrdý. Daha sonra halka yemek daðýtýldý. Ardýndan sahneye Grup Munzur çýktý. Türküleri ve marþlarýyla tüm halký coþturdular. Gözlerdeki o kinin sanki dýþarý vurumuydu söylenen parçalar. Evet onlara ve onlar gibi bedenlerini topraða düþüren devrim savaþçýlarýna sözümüzdür. Dökülen kanlarýnýn hesabý sorulacak.

SERPÝL CABADAN YALNIZ DEÐÝLDÝR! YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ! Gülsuyu’ndan Mücadele Birliði Okurlarý

ZAFERE KADAR ANILARINI YAÞATACAÐIZ!

16. YILINDA LENÝNÝST SAFLARA THKO’dan aldýðýmýz bayraðý 16. yýlýmýzda Leninist Parti’de dalgalandýrýyoruz.partimizin 16. yýlý dolayýsý ile Ýkitelli, Esenyurt ve Bayramtepe’de “THKO’dan TKEP/L’ye TKEP/L’den Zafere” pullarýmýzý emekçilerin yoðun olduðu yerlere astýk. Ýstanbul’dan Leninistler NOT: Elimize e-posta yoluyla ulaþan bu haberi yayýnlýyoruz 49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

15


16. YILINDA LENÝNÝST SAFLARA! GAZÝ'DE AFÝÞ ÇALIÞMASI Merhaba Mücadele Birliði Okurlarý Bizler Gazi Mahallesi’ndeki Leninistler olarak, Leninist Parti’nin 1 Eylül’de 16. yýlýna giriþini kutlamak için çalýþmalarýmýza bütün hýzýyla devam ediyoruz. Yine Gazi Mahallesi’nde bu çalýþmalardan biri olan “16. Yýlýnda Leninist Saflara” afiþini yaparken, yanýmýza kýrmýzý, Þahin marka bir oto yaklaþtý, içerisinde 4 tane sivil polisin olduðu araç aniden durdu. Daha sonra otomobilin içerisindeki polisler hýzla üzerimize doðru geldi. Biz ani bir manevrayla onlarý atlattýk. Etrafýmýzý çevirdikleri anlaþýlan sivil araçlarla ablukayý daraltmaya çalýþtýlar. Fakat atik davranmamýzdan dolayý bizleri yakalayamadýlar. Yaptýðýmýz sadece afiþ çalýþmasýndan bu kadar korkuya kapýlan devlet güçlerinin, uygulayacaklarý baskýlar, Leninistlerin yeni çalýþmalarýný durduramaz, engelleyemez. Baskýlar Bizi Yýldýramaz!

BÜTÜN GÖZLERÝN ÇEVRÝLÝ OLDUÐU YERDE Merhaba Mücadele Birliði okurlarý. Sizlere Gazi Mahallesi’nden, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin 16. kuruluþ yýldönümü ile ilgili yapýlan çalýþmalardan haberdar etmek istiyoruz. Çevremizde bulunan fabrikalarda, atölyelerde vb çalýþan iþçileri çalýþmalarýmýza katýyoruz. Ýþçi arkadaþlarla birlikte yürüttüðümüz çalýþmalardan biri olan kuþlama eyleminde, Gazi Mahallesi, Karayollarý, Küçükköy, Esentepe ve 50.Yýl mahallelerinde, emeklerinden baþka satacaðý olmayan iþçilerin sömürüldüðü fabrikalara, tekstil atölyelerine ve Sanko Sanayi Sitesi çevrelerine kuþlama sýrasýnda özellikle de fabrikalarda çalýþan iþçiler, bir anda bizleri fark edip yoðun bir þekilde alkýþladýlar. Bu bizi müthiþ sevindirdi. Çalýþmalarýmýzýn insanlar arasýnda, özellikle de iþçiler arasýnda ses getirmesi içimizi coþkuyla doldurdu. Yeni çalýþmalara katýlmak için bize güç verdi. 16. Yýlýnda Leninist Saflara! Dünya Emeðin Olacak! Gazi Mahallesi’nden Leninist Ýþçiler

Gazi’den Leninistler

LENÝNÝST PARTÝ’NÝN SESÝ ESENYURT VE BAYRAMTEPE SOKAKLARINDA*

Kolektifimizin 16. yýlýný, tüm iþçi ve emekçilere duyurmak amaçlý yaptýðýmýz çalýþmalardan bir tanesi de duvarlara þablonlarla yazdýðýmýz duvar yazýlarýdýr. Gazi Mahallesi’nde tüm halkýn görebileceði merkezi yerlerdeki duraklara ve duvarlara “16. yýlýnda Leninist Saflara Mücadele Birliði” yazýlamalarý yapýlmýþtýr. Ýstanbul’dan Leninistler

THKO’dan TKEP/L’ye TKEP/L’den ZAFERE

Partimizin 16. mücadele yýlýna girmeye hazýrlandýðý þu sýralarda, çalýþmalarýmýz aralýksýz sürüyor. Kürt ve Türk emekçilerinin bir arada yaþadýðý Esenyurt ve Bayramtepe halký arasýnda yýkýmlar ile birlikte çalýþmalarýmýzý yoðunlaþtýrmýþ durumdayýz. Þimdi artýk buralarda, Leninist Parti’nin, “devrimin ve iktidarýn” sesi yankýlanmaktadýr. 16. yýlýmýz dolayýsýyla Bayramtepe ve Esenyurt’a “16. Yýlýnda Leninist Saflara” yazýlý afiþ, pul ve kuþlamalarýmýzý yaptýk. Emekçi halkýn ilgisi ise görülmeye deðerdi. “Bizim çocuklar yine iþ baþýnda” diyor emekçi analarýmýz. Bayramtepe’de faþistlerin toplantý yaptýðý derneðin duvarýna yapýlmýþ olan “Bayramtepe Faþist Odaklara Mezar Olacak TKEP/Leninist” yazýlamasý ise, emekçi halkýn ilgisini çekti. Fabrikalarýn yoðun olduðu Esenyurt ise uzun bir süreden sonra Denizlerin yoldaþlarýný aðýrlamanýn gururunu ve sevincini yaþýyor…

ESENYURT VE BAYRAMTEPE EMEKÇÝ HALKI 16.YILINDA LENÝNÝST PARTÝ SAFLARINA!

15 Mücadele tarihini geride býrakýrken Deniz, Yusuf, Hüseyin yoldaþlardan aldýðýmýz bayraðý onurla ve onlara layýk olarak taþýyoruz. THKO’nun geleneðini sürdürmek tabii ki kolay deðil. 33 yýllýk tarihte, tarihin akýþýna uymayanlar tarihin gerisine düþtüler; ona ayak uyduranlar da, tarih yazdýlar. Agit, Tarýk, Murat, Aysun, Sibel tarih yazdýlar. Serpil yoldaþ zindanlarda tarih yazmaya devam ediyor. Leninist Parti, savaþýmý sürdürüyor. 16. savaþ yýlýný da, zor, çetin, kavga dolu bir yýl olarak geçirecek; bayraðý yükseltecek, zafere doðru yürümeye devam edecek. Bizler Parti’nin 16. yýlýný Bayramtepe’den selamladýk. Bayramtepe’deki birçok duvara Leninist Parti’nin imzasýný, sloganlarýný, parti amblemi orak-çekiç-yýldýzý büyük puntolarla resmettik. “16. Yýlýnda Zafere, Partiye”, “Ya Devrim Ya Ölüm”, “Ev Yýkýmlarýna Karþý Devrime”, “Ölüm Orucu Sürüyor” yazýlamalarý Bayramtepe Meydaný’na ve en iþlek yerlere yapýldý. Orak-çekiç-yýldýzlý Partimizin amblemini büyücek bir duvara yaptýk. Parti’nin 16 yýlýný selamladýk.

Bayramtepe’den Leninistler ..

Esenyurt ve Bayramtepe’den Leninistler

16

LENÝNÝSTLERDEN…

NOT: Elimize posta yoluyla ulaþan bu yazýlarý haber niteliðinden dolayý yayýmlýyoruz.

49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005


Merhaba Agit Biz geldik; yoldaþlarýn. 12 yýl oldu sen bu ölümsüzlük yataðýna uzanalý. 12 yýlda kolektifimiz daha güçlendi, köklerini daha bir saldý Türkiye ve Kürdistan topraklarýna. Bütün bunlarda senin emeðin, bitip tükenmeyen enerjin ve fedakarlýðýn var. Bugün ölümsüzlük yataðýnýn baþýnda bulunan genç yoldaþlarýn, senin eþsiz adanmýþlýðýný kendilerine örnek alýyorlar. Üzerinde biten ayrýksý otlarý temizlemiþler güzelce, boyatmýþ olan bir fidanýn dibini açmýþlar; gül aðacý da daha bir gürleþmiþ bu sene. Yoldaþlarýn sulamýþlar topraðýný. Ýçimden sözler, duygular sökün ediyor, tutuyorum kendimi. “Agit Yoldaþ Ölümsüzdür” pankartý açýlýyor baþucunda, adeta seni tüm rüzgarlardan korumak istercesine bir yelken gibi göðsünü kabartýyor. Saygý duruþundayýz yoldaþ, baþucunda nöbet bekler gibi. Bir iþçi olarak yaþadýn sen. Emek senin en büyük mutluluðundu ve bir iþçi olarak ölümsüzleþtin. Ýþçi yoldaþlarýn var baþucunda; duygularý rüzgarla savruluyor: “Ölenler dövüþerek öldüler / Güneþe gömüldüler / Vaktimiz yok

onlarýn matemini tutmaya / Akýn var güneþe akýn / Güneþi Zapdedeceðiz / Güneþin zaptý yakýn”. Þimdi genç bir kadýn yoldaþýn seni anlatýyor. Senin iþçi yüreðini, Kürdistanlý bir komünist olarak kolektifimizle tanýþmaný ve kuþatýldýðýn evde, düþmanýn iþkencehanelerinde boyun eðmeyiþini… Seni anlatýyoruz Agit. Senin, söylediklerini yapma konusundaki inadýný. Kolektifin deðerlerini herþeyin baþýna koymaný, bir gerilla olarak yaþamýný, sevecenliðini, fedakarlýðýný, bilimsel düþünceye ve silahlara olan merakýný. Bal yoðuran beyninin çalýþkanlýðýný, ulusal hareketten bizim saflarýmýza gelirken nasýl tartýþtýðýný, öðrenme tutkunu… cesaretini. Sonra genç yoldaþlarýn þiirler okuyorlar; senin adýnla güzelleþen þiirler… sonra “Sýra Neferi” marþýný okuyoruz. Ve senin için bestelenmiþ marþý: “Ýçimizde yaþar umut / Sevdamýzda yaþar kavga / Barikatlarda Yaþar Bulut”. Ve yeniden sloganlar yarýyor göðü. Ýstanbul’da bir yaz akþamý… Senin baþucundayýz yoldaþ. Her sene senin baþucunda olmaya, seni, devrim davasýnýn yenilmezliðini anlatmaya devam edeceðiz. “Qui Vivra verra / Et çaira et çaira…”

Merhaba Sevgili Dostlar

Sizlere yaþanan sessiz bir savaþtan söz etmek istiyorum. Aslýnda savaþ sessiz deðil ama her köþe baþýnda silah sesleri duyulmadýðý için sessiz savaþ diye yazýyorum. Bu sessizliði bozan bir ses var. O da her geçen gün artan, aç insanlarýn korkunç sesi. Ýþte birkaç gün önce açýklanan resmi rakamlara göre ülkenin son durumu: 894 bin aç, 19 milyon yoksul, 20 milyon dar gelirli… Tabii ki bu rakamlar kapitalistler tarafýndan tespit edilip açýklanýyor. Elbette ki, bu rakamlar gerçeði tam olarak yansýtmýyor. Savaþýn en þiddetli yaný bizim, yani iþçi sýnýfýnýn cephesinde yaþanýyor. Baskýlar her geçen gün biraz daha artarak aðýrlýðýný hissettiriyor. Kapitalistler öylesine sýký tutuyorlar ki iþi, çalýþma sistemlerini yasallaþtýrarak iþçiyi tamamen kendi himayesine alýp, aç býrakarak kendisine muhtaç hale getiriyor. Ancak bu yasalarýn ve bu sistemin kendi sonlarýný da getireceðini burjuvazi bizden daha iyi biliyor. Bir patron ve müdür arasýnda þöyle bir konuþma geçiyor; Müdür: Bu hükümeti nasýl buluyorsunuz efendim? Patron: bu hükümet her þeyi iyice karýþtýrdý. Yeni yasalar sözde iç güvenliði yasalarý, iþçiyi hepten isyana sürükler. Durumu hiç iyi görmüyorum. Bu sessizlik iyiye iþaret deðil. Ýþsizler ordusu iyice çoðaldý. Düþündüðü ve söylediði önce kendi baþýna geliyor. Bu konuþmadan kýsa bir süre sonra fabrikasýnda sendikal hareketin baþladýðý haberini alýyor. Aslýnda iþçiler, sýnýfsal sezgileriyle birçok þeyi hissediyorlar. Ama kapitalizm yayýn organlarý ve esnek çalýþma denen yoðun sömürü sistemi, iþçi sýnýfýnýn bu durumu (sessiz savaþ diye adlandýrdýðým) görmesini engelliyor. Evet dostlar, iþte tam burada biz Leninistlerin devreye girmeli, iþçi arkadaþlarýmýzý elimizdeki yayýn organlarýmýzý kullanarak bilinçlendirmeliyiz. Ve bir an evvel bu sessiz savaþý lehimize çevirmeliyiz. Ýzmir’den Bir Leninist Ýþçi 49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

17


GAZÝ HALKI YIKIMLARA KARÞI MÜCADELEDE KARARLI “Kentsel Dönüþüm Projesi” adý altýnda sürdürülen gecekondu yýkýmlarýna karþý, iþçi ve emekçiler sermaye sýnýfýna kitlesel olarak tepkilerini sürdürmeye devam ediyor. Yýkým politikalarýna karþý her geçen gün iþçi ve emekçiler daha da bütünleþerek eylemlerini sürdürüyorlar. Bu eylemlerden biride çoðunluðu iþçi ve emekçilerin oluþturduðu Gazi Mahallesi’nde gerçekleþti. Gazi Halk Platformu adý altýnda tek yürek tek yumruk olan gazi halký yýkýmlara karþý kitlesel olarak tepkilerini gösterdiler. Gazi halký akþam saat 20.00’den önce heykel parkýnda toplandý. Daha sonra saat 20.00’de düzenli bir kortej oluþturulup eyleme baþlandý. “Yýkýmlara Karþý Mücadeleye Gazi Halk Platformu” yazýlý pankart açýldý ve meþalelerin yakýlmasýyla eylem baþladý. Heykel parkýnýn önünden baþlayan yürüyüþ cola fabrikasýnýn önünde bitirilmesi planlanýyordu. Fakat eylemin coþkusu ve kararlýlýðý, kýsa zamanda etkisini gösterdi ve yaklaþýk 750 kiþiyle baþlayan eylem, kýsa zamanda yaklaþýk 2.000 kiþiye ulaþtý. Eylem sýrasýnda yürünen yol, halk tarafýndan tamamen trafiðe kapatýldý. Eylem sýrasýnda sýk sýk “Evlerimizi Yýkanlarýn Ýktidarýný Yýkacaðýz”, “Yýkýmlara Karþý Mücadeleye”, “Halkýmýz Saflara Hesap Sormaya”, “Gazi Halký Direne Direne Kazanacak”, “Barýnma Hakkýmýz Alýnamaz”, “Yýkýmlar Devletin Direniþ Bizimdir” þeklinde sloganlar atýldý. Sermaye sýnýfýna karþý tepkilerin büyüyerek devam ettiði eylemde Þair Abay Lisesi’nin önüne kadar

“EMEÐÝMÝZ ONURUMUZDUR” Gazi Mahallesi’nde 1.500 ev için yýkým kararý verilmiþ durumda. Burjuvazi bugüne kadar Gazi Mahallesi’ne sayýsýz akýnlar düzenledi. Devrimin bu mahallede boy atýp geliþmesini engellemek için denemedik yol býrakmayan devlet, çareyi Gazi Mahallesi’ni toptan yýkmakta aramaktadýr. Devlet, ancak Gazi Mahallesi’ni haritadan silerse ayaklanmanýn korkutucu anýlarýndan kurtulacaðýný düþünmektedir. Gazi Mahallesi’nde gerçekleþtirilmeye çalýþýlan yýkýmlarla ilgili, gecekondu sakinlerinden biriyle yaptýðýmýz kýsa röportajý yayýnlýyoruz Y.E.Mücadele Birliði: Kaç yýldan beri Gazi Mahallesinde oturuyorsunuz? Gecekondu Sakini: 20 yýldýr burada, gecekonduda yaþýyoruz, vergi veriyoruz. Y.E.Mücadele Birliði:Yýkýmlar için ne düþünüyorsunuz? Gecekondu Sakini: Bizlerden vergi alýyorlar. Biz evlerimizi yýkmalarýna izin vermeyeceðiz. Tapularýmýzý vermeleri gerekiyor. Yýkacak yer arýyorlarsa Sabancýlarýn villalarýný yýksýnlar. Y.E.Mücadele Birliði: Devlet, gecekondular karþýlýðýnda daire vereceði vaadinde bulunuyor. Bu konuda ne düþünüyorsunuz, sizce inandýrýcý mý? Gecekondu Sakini: Devletin halka sunduðu tek þey göz boyamasýndan baþka bir þey deðildir, inanmýyoruz! Y.E.Mücadele Birliði: Yýkým ekipleri geldiðinde ne yapacaksýnýz? Gecekondu Sakini: Barikat kurmalýyýz, devrimcilerin bize öncülük yapmasý gerekiyor. Biz yýllardýr bedel ödüyoruz. Yine öderiz. Emeðimiz onurumuzdur. Halk olarak bizler hazýrýz. Gazi Mahallesi’nin halký onurludur. Bir Gecekondu Sakini

18

yüründü. Bu arada basýn mensuplarýnýn eyleme olan ilgisi de gözlerden kaçmadý. Þair Abay Lisesi’nin önüne gelindiðinde herkesin düþüncesini özgürce söyleyeceði açýk kürsü oluþturuldu. Yapýlan konuþmalarda yýkýlan yoksul evlerinin yerine iþçi ve emekçilerin yararlanamayacaðý lüks villa ve oteller yapýlacaðýna deðinilerek; “Zenginliklerine zenginlik, karlarýna kar katmak isteyen kapitalistler biz iþçi ve emekçilerin nerede barýnacaðýný düþünmüyorlar. Onlarýn tek düþündüðü þey bu yýkýmlardan sonra kazanacaklarý paradýr. Sermaye sýnýfýnýn iþçi ve emekçilere yani hayatý üretenlere her yönüyle saldýrýyor. Katliamlar yapýyor, iþten atýyor, evlerimiz yýkýyor bizleri ve özellikle gençliði uyuþturucuya, alkole, fuhuþa iterek boþ, düþünmeyen beyinler haline getirerek, kendi sömürü düzenini daha kolay sürdürmeye çalýþýyor. Artýk yaþam önümüze ‘Ya Kanlý Savaþ Ya da Yok Oluþ’ seçeneklerini sunuyor. Üçüncü bir seçeneðimiz yok. Bizler de ya evlerimizin yýkýlmasýna müsaade edecek sokakta kalacaðýz, yada birlik ve beraberlik içinde yýkýmlara ve çürümüþ olan sistemin tüm saldýrýlarýna karþý mücadele edeceðiz” denildi. Yýkýmlara karþý mücadele kararý alan Gazi halký daha sonra yolu trafiðe kapatarak halay çektiler. Halay çekildikten sonra, yaklaþýk iki buçuk saat süren eylem sonra erdi. EVÝMÝZÝ YIKANLARIN ÝKTÝDARINI YIKACAÐIZ!

KÜÇÜKÇEKMECE’DE PANKART ASMA EYLEMÝ Emekçi halklar direniyor. Defalarca devlet tarafýndan çeþitli baskýlara, devletin yok etme politikalarýyla karþý karþýya kalan yoksul emekçi halklar, bu kez de yýkým tehdidi ile karþý karþýyalar. Onlarýn diþinden, týrnaðýndan, yediðinden, içtiðinden kýsacasý yaþamýndan ayýrdýðý, biriktirdiði paralar ile yaptýklarý derme çatma gecekondularýný devlet yýkmak istiyor. Bu saldýrýya þimdi de Bayramtepe, Ayazma, Hazine bölgesinde oturan emekçiler maruz kalýyor. Niye maruz kalýyorlar biliyor musunuz? Çünkü evleri Olimpiyat Stadý’ný çevreliyor. Zenginlerin devleti, yabancý sermayedarlar oraya gelince kötü görüntüyle karþýlaþmasýnlar diye insanlarýn yaþamýný hiçe sayýp, elektriðini kesiyor, onlarý karanlýkta býrakýyorlar. Ancak bunlarýn çözüm olmadýðýný gören devlet, hem kendi ayýbýný örtmek hem de insanlarýn topraklarýný Türk, Kürt ve yabancý burjuvalara peþkeþ çekmek için, buralara oteller, konutlar yapýp, insanlarý sömüren kan emicileri aðýrlamak için þimdi buralarý yýkmak istiyor. Bayramtepe’de halk, barikatlar kurup ilk saldýrýyý püskürtmüþtü. Bayramtepe, Hazine, Ayazma emekçileri yýllardýr tüm zorluklara raðmen Türk-Kürt emekçileri olarak hep bir arada yaþadý, halen de yaþýyor. Bayramtepe’de Ayazma’da düþmana karþý hep birlikte oldular. Biz Leninistler de barikatlardan bugüne hep yanlarýnda olduk. Onlara defalarca bu yýkýmlarýn devletin bir siyaseti olduðunu ve devletin zenginlerin, sermayenin devleti olduðunu anlattýk. Bu nedenlerle tüm bu saldýrýlarýn faþist burjuva devletin yýkýlmasý ile son bulacaðýný göstermek içinde 1 hafta içerisinde Hazine, Ayazma ve Bayramtepe’nin çeþitli yerlerine “Evimizi yýkan Sermayenin Ýktidarýný Yýkalým MÜCADELE BÝRLÝÐÝ” yazýlý pankartlarýmýzý astýk. Bir hafta asýlý kaldýlar. Halkýn yoðun ilgisini çekiyordu. En merkezi bölgelere asýldý pankartlar. Evet emekçiler, K. Çekmece’nin ezilen yoksul Türk ve Kürt halklarý evimizi yýkan sermayeyi ancak onun iktidarýný yýkarak durdurabiliriz. Bu nedenle sizleri, 16. savaþ ve mücadele yýlýna girmeye hazýrlanan Leninistler öncülüðünde Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliði aðýný örerek mücadele etmeye çaðýrýyoruz.

EVLERÝMÝZÝ YIKAN SERMAYENÝN ÝKTÝDARINI YIKALIM! 16. YILINDA LENÝNÝST SAFLARA Bayramtepe’den Leninistler

49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005


K

78’LÝLERÝN GERÇEK ZÝHNÝYETÝ

uruluþlarýný “tarihin düþ uykusundan uyanmasý” gibi abartýlý tanýmlamalarla ifade eden 78’liler Vakfý, 2004 yýlý Aralýk ayýndan beri “Darbeciler Yargýlansýn” baþlýklý bir kampanya yürütüyor. Darbecilerin þahsýnda 12 Eylül’ü yargýlamayý hedefleyen 78’ler Vakfý’ný oluþturan bileþenlere baktýðýmýzda, iddialarýnýn tersine 68’liler Vakfý’ndan bir farklarýnýn olmadýðýný görebiliyoruz. 68’liler Vakfý bugün nasýl mücadele kaçkýnlarýnýn demir attýklarý bir liman haline gelmiþse 78’liler Vakfý da “güçleri tükenip takati kesilenler”in, “bir yapýp üç bozarak akýllarý þaþanlar”ýn, “amip gibi bölünenler”in toplandýklarý bir yer haline gelmiþtir. Kendilerini “özneler arasý özne” olarak tanýmlayan 78’lilere bakýnca insanýn aklýna ilk Marx’ýn o ünlü “Bu kadar çok sesli türküde bir tek yüreðin sesi eksik” sözü geliyor. Bugün kendilerini 78’liler olarak ifade edenler býrakalým “özneler arasý özne” olmayý, “özne” olabilmeyi baþarabilmiþ deðiller. Þimdi arz-ý endam ediyor oluþlarýnýn tek nedeni insan aklýnýn unutkanlýkla sakatlanmýþ olmasýna duyduklarý güvendendir. Birilerinin çýkýp onlara eski mücadele yoldaþlarý “ateþ çemberleri”nden geçerken kendilerinin nerede, ne yap-

S

cileri teþhir amaçlý yapmayý düþündükleri karikatür sergisinin engellenmesi üzerine temsilcilerin yaptýðý konuþmada açýða vuruyorlar: “Bir resim sergisine bile böyle bir týklarýný sormayacaðýný düþünmeleengel çýkarýlýrsa o zaman geçmiþteki rindendir. engelleri nasýl aþacaðýz, toplumsal Bugün 78’liler Vakfý’ný oluþtubarýþý nasýl saðlayacaðýz?” diyor Ceranlar 12 Eylül’e karþý mücadeleyi lalettin Can. Açýk ki 78’liler geçmisürdüremedikleri için devrimci safþin “pürüzleri”nden kurtularak “toplardan uzaklaþtýlar. Bu süre zarfýnda lumsal barýþ”ý saðlamayý hayal edielbette tarihin akýþý durmadý; tarih yorlar ve elbette nasýl kendileri kam“düþ uykusu”na dalmadý. Düþ uykuburlarýndan kurtulamýyorlarsa, geçsuna dalanlar, kendileriydi; etraflamiþin “pürüzleri”de öyle bir çýrpýda rýnda olup bitene kayýtsýz, kapaðý ahalledilmiyor. Ve sistem yapýsý geretabildikleri yerlerde “nostalji” yapaði “yeni pürüzler” çýkarmaya devam rak eylemsizliklerini yýllarca sürdürediyor. düler. Pasifizm onlarýn temel çizgisi Þunun çok açýk bir þekilde görüloldu. Yýllarca genç insanlar üzerinde mesi gerekiyor: Faþizme karþý mücahayal kýrýklýðý yarattýlar. Onlara badele 78’lilerin anlayýþýyla deðil, devkanlar, kollarýný kaldýrmaya takati rim mücadelesini her koþul altýnda kalmamýþ yenik bir kuþaðý gördüler. sürdürenlerin anlayýþýyla verilir. Ve bugün, “78’liler Tükenmez” diye“Toplumsal barýþ”ý saðlamak amacýyrek yeniden arz-ý endam ediyorlar. la yola çýkanlarýn sonu, hep sisteme Elbette 78’liler bunu geçmiþ dönemin yedeklenmek olmuþtur. Faþizme karciddi bir özeleþtirisini yaparak ve yeþý mücadeleyi kazanmak isteyen herni dönemde, dönemin devrimci kakes, “toplumsal barýþ” deðil ama rakterine uygun bir mücadele anlayý“toplumsal devrim” anlayýþýyla yola þýyla biçimlenerek yapmýyorlar. Onçýkmalý; günümüzün somut ve yakýcý lar bunu daha çok “siyasal rant” elde sorunu haline gelen devrimci iktidaetmek, sarsýlmýþ olan konumlarýnýn rýn ele geçirilmesi için programýný üzerini örtmek için yapýyorlar. ortaya koymalýdýr. “Toplumsal ba“78’liler Vakfý’ný oluþturan birýþ”ý saðlayacak olan da “toplumsal reyler asýl niyetlerini, geçen sene devrim”den baþkasý deðildir. Bodrum’da Kenan Evren’i ve darbe-

on süreçte polis eliyle sivilfaþistlerin saldýrýlarý git gide artmaya baþladý. En son Beþiktaþ ACM önünde Ölüm Oruçlarý ile ilgili bir basýn açýlamasý yapan Leninistlere çevik kuvvetle birlikte Sarýyer Ülkü Ocaðýndan olan faþistlerin saldýrýsýndan sonra geçtiðimiz hafta da Gazi Osman Paþa’ya baðlý olan Sultan Çiftliði’nde faþistlerin satýrlý-býçaklý saldýrýsýna uðrayan üç kürt genci yaralandý. Buna tepki gösteren yaklaþýk 2 bin kiþi faþist yuvasý olan ülkü ocaðýnýn önünde toplanarak faþistlerin yaptýklarýnýn cezasýz kalmayacaðýný haykýrdýlar. Kitleye çevik kuvvet gaz bombalarýyla saldýrýp, daðýtmak istedi ancak faþizme karþý halkýn öfkesi

iyice doruðuna ulaþmýþtý ve kitlede gaz bombalarýna karþý molotoflarla cevap verdi.Ülkü ocaðýndaki faþistler polisin korumalýðýnda oradan kaçýrýldý. Yaklaþýk 2 gün süren bu olaylar bize faþist saldýrýlar karþýsýnda halkýn kitlesel ve örgütlü þiddeti kullanmaya hazýr olduðunu, faþizme anladýðý dilden cevap vereceklerini gösterdi. Bütün geliþmeler Leninistlerin öngörülerini doðrular yönde. Devrimimiz, þiddetli bir iç-savaþýn sonunda zafere ulaþacak. Þimdi yapýlmasý gereken baþta ruh halimiz olmak üzere tüm hazýrlýðýmýzý buna göre yapmaktýr.

FAÞÝSTLERE ANLADIKLARI DÝLDEN CEVAP

FAÞÝZME KARÞI SÝLAH BAÞINA!

49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

19


BÝR SEMT PAZARINDAN ÝZLENÝMLER Bir cuma günü, alýp pazar arabasýný, pazara gidiyorum. Bu ilk pazara gidiþim deðildi, yaþananlar da ilk deðildi, biliyorum. Ama ben ilk kez, görmek için bakýyorum. Ýnsan nasýl da kör adam rolü oynayabiliyormuþ, þimdi anlýyorum. Ýnsan hayata gerçek gözle bakýnca sanki ameliyattan yeni çýkmýþ, gözleri yeni açýlmýþ gibi oluyor. Ýnsanlar, yanýndaki tezgahlarda konuþulanlarý duymayacak kadar saðýr ve insanlarýn elli bin lira için tezgahtan tezgaha koþtuðunu göremeyecek kadar kör olabiliyormuþ meðer. Ve burada aklýma birbirinin peþi sýra Lenin’in iki sözü geliyor “Duymak istemeyenden daha kötü saðýr olamaz” diyor Ýlyiç. Bir de “Kör olan bir çift göz, görmek istemeyen bir çift gözden daha kör olamaz.” Yaþananlar anlatmakla bitmez. Ama beni çok etkileyen birkaç sahneyi sizlerle paylaþmak istiyorum. Bir anneyle 5 yaþlarýndaki kýzý, ucuz takýlar satan tezgaha yanaþýyorlar. Çocuk takýlardan birinin fiyatýný soruyor. 1 YTL olduðunu öðrenince yalvarmaya, sonra aðlamaya baþlýyor. Ancak annesi, “sana bir daha pazar yüzü göstermem” tehditleri savurarak onu koparýp alýyor naylon küpelerden. Çocuðun bakýþlarý yüreðimden bir þeyleri alýp götürüyor. Nemli bakýþlarý… Kim bilir, belki de ne çocuk ne de annesi bir daha unutamayacaklar bu sahneyi. Bir baþka tezgah, senaryo ayný, oyuncular farklý. Satýcý baðýrýyor avazý çýktýðý kadar: “Ne alýrsan 1 milyon…” Bir kadýn yanaþýyor tezgaha. Tezgahtarýn durmadan baðýrmasýna raðmen bayan birkaç ürünü alýp fiyatlarýný birkaç kez soruyor: “Peki bu kaç para?” Adam dayanamayýp baðýrýyor: “Senin bir þey alacaðýn yok, býrak þunlarý.” Kadýn býrakýyor elindekileri “alýcam yavrum, alýcam da…” sözünü tamamlamadan býrakýp gidiyor. Elinde pazar arabasý yok, birkaç poþet içerisinde birkaç öðünlük sebze var. Bunlarý bazý arkadaþlarla paylaþmak istedim; çünkü onlar, çocuklarýný bir þey isterler diye pazara bile götüremiyorlarmýþ. Meðer bu dram yýllardýr sürüyormuþ da ben yeni izliyormuþum. Bu filmin oyuncularý, bu drama daha ne kadar devam ederler, bilmiyorum. Ancak bir þey anlaþýlýyor ki, bu oyuncular yeni bir filmin stüdyosuna girmiþ bulunuyorlar! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK! Ýzmir’den Leninist Bir Ýþçi

20

Kaybedecek Hiç Birþeyimiz Yok! Ýnsan Gibi Yaþamak Ýçin Ýnsanlýða Merhaba Ýnsanlýðý günden güne yýkýma götüren çürümüþ sistem nereye baksan, nereye gitsen tüm pisliðiyle önümüze çýkýyor. Tüm dünyayý her gün biraz daha uçuruma götüren kan emiciler, kazandýkça hýrslanýyorlar. Tek düþündükleri þey daha fazla kazanmak. Büyüklerin bir sözü vardýr: “Ölüme yakýn karýnca kanatlanýrmýþ.” Bir fabrikada çalýþýyorum. Benim çalýþtýðým bölümde 20’den fazla kadýn iþçi var. Hemen hemen hepimizde saðlýk problemleri var. Sürekli bandýn baþýndan durmaktan bel aðrýlarý çekiyoruz. Ayaklarýmýz, bacaklarýmýz, her yerimiz tutuluyor. Üç kadýn iþçi guatr ameliyatý oldu, sularýn pisliðinden. Bir kadýn iþçi, 1 yýl içinde iki kez düþük yaptý aðýr kaldýrmaktan, dört kiþide hem boyun hem bel fýtýðý var. Bazý kadýn iþçilerin bacaklarýnda varisler var. Sabah 08.00’den akþam 17.30’a kadar, saða-sola bakmadan, sürekli bantlardan iþkence çekiyoruz. 09.30’da çay saati. 10 dakika tüm ihtiyaçlar karþýlanýp çay içilecek. Yemek arasý yarým saat, yine koþuþturmaca. Bir de 14.30’da çay molasý. Geriye kalan sekiz buçuk saatte de ayný þekilde durup çalýþacak, tabii mesai olmazsa. Fazla mesai yapýlýnca zaten karþýlýðý yok, “dinlendirme” diye bir þey var. Kan emici asalak patron ve uþaklarý bizleri istedikleri gibi sömürüyorlar. Hele çanak yalayýcýlar sipariþ geldiði zaman, “fazla mesailerinizi almaya çalýþacaðýz” deyip bizleri çalýþtýrýyorlar. Tam sipariþlerin hazýrlandýðý sýrada ise, “ücret yok herkes sýrayla izin kullanacak” diyorlar. Aþaðýlýk uþak kendisi sene sonu nasýl olsa primini fazlasýyla alýyor. Bizler de kapýnýn önünde kovulma korkusuyla hep susuyoruz. Yapýlan tüm haksýzlýklarý bildiðimiz halde susuyoruz. Bildiðim bir þey daha var; “aç köpek fýrýn delermiþ” Bütün fýrýnlarýn inþasý bize ait, her þeyi üretende bizleriz aç kalan yine bizler… Tüm asalak patronlar þunu iyi bilsinler; her þeyi üreten bizler, bir gün üretimi durdurabiliriz, ama asalaklýða alýþmýþ biri hiçbir þey yapamaz. Ýþçi kardeþim daha ne bekliyorsun? Ýnsan gibi yaþamak hepimizin hakký. Bizi yaþamdan kovanlara hala neden bu fýrsatý veriyoruz? Bir avuç asalaðý neden sýrtýmýzda taþýyoruz? Biz ezilenler çoðunluðuz, olup biten haksýzlýklarý göremeyecek kadar kör müyüz, korkak mýyýz? Kaybedecek hiçbir þeyimiz yok! Ýnsan gibi yaþamak için insanlýða merhaba... Ýzmir’den Bir Kadýn Ýþçi

49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005


AYIÞIÐI’NDA KONFERANS SARIGAZÝ’DE BASIN AÇIKLAMASI 2004-2005 faaliyet dönemini deðerlendirmek, 2005-2006 faaliyet dönemine iliþkin önerileri ve kararlarý almak için, 19-22 Aðustos tarihlerinde Ýstanbul Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde bir araya geldik. Ýstanbul, Antep, Ýzmir Ayýþýðý’nýn yaný sýra konferansýmýza Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi, Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi ve Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi de katýldý. Ayrýca Antakya’da açýlmasý düþünülen Ayýþýðý þubesinin sorumlusu da aramýzdaydý. Ýzmir, Antep ve Hatay’dan yola çýkan Ekin-Sanat emekçilerimizi aðýrlayabilmek için Taksim Ayýþýðý hummalý bir çalýþma içine girdi. Merkezimiz hazýr hale getirildi. Bizi dört günlük yoðun bir tempo bekliyordu, bunun farkýndaydýk. Bu bilinçle iþi ciddiye alarak, konferansýmýzýn baþarýsý için elimizden geleni yaptýk. Aþaðýda yayýnlanacak olan konferans sonuç bildirgesine geçmeden önce, þu anda mühürlü bulunan Sarýgazi Ekin Sanat Merkezinin basýn açýklamasýndan söz etmek istiyoruz. Konferansýn üçüncü günü, sabahki oturumumuzu tamamladýktan sonra, saat 14.00’da yapýlacak olan basýn açýklamasýna gidebilmek için, konferansa katýlan tüm Ekin-Sanat emekçileriyle birlikte Sarýgazi’ye doðru yola çýktýk. Ekin-Sanat Merkezi’nin önünde toplandýktan sonra önlüklerimizi giyerek Sarýgazi meydanýna doðru sloganlar, alkýþlar ve marþlar eþliðinde yürümeye baþladýk. Çevreden aldýðýmýz olumlu tepkiler daha da coþkulandýrdý hepimizi. Meydanda basýn açýklamamýzý okuduktan sonra, müzik grubumuz elemanlarýmýzýn söylediði marþlarýn yanýnda okunan þiirler ve daðýtýlan bildirilerle basýn açýklamamýz son buldu. Açýklama sonunda, yeniden toplu olarak merkezin önüne doðru marþlar, sloganlar, alkýþlar eþliðinde yürüyüþe geçtik. “Kapýmýza mühür vurulabilir ama sanatýmýza, üretimlerimize asla mühür vuramazsýnýz” diyerek sokakta etkinliklerine devam eden Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi’nin her zaman yanýnda olacaðýz. Konferansýmýz bu doðrultuda bir kampanya örgütlenmesini karar altýna almýþtýr. Ýki saat boyunca yapýlan etkinliðin ardýndan, konferansýmýza kaldýðýmýz yerden devam etmek için toplu olarak Taksim’e döndük. Ayýþýðý Sanat Merkezi

AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ II. EKÝN-SANAT KONFERANSI SONUÇ BÝLDÝRGESÝ 19-22 Aðustos 2005 “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla Kavga Yaþamýn Her Anýnda” diyerek Boðaziçi Ekin Sanat Derneðinde (BESD) baþladýðýmýz 17 yýllýk ekin-sanat yürüyüþümüzü Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak sürdürüyoruz. Ýnsanlýk tarihi boyunca yaratýlan, iþçilerin, emekçilerin kültürü ve sanatýný araþtýrýyor, geliþtiriyor, üretiyor ve yayýyoruz. “Sanat Neden Gereklidir ve Toplumsal Mücadeledeki Yeri Nedir”, “Sanatta Öz-Biçim Sorununa Nasýl Yaklaþmalýyýz” ve “Biz Sanat Mücadelesinin Neresindeyiz” baþlýklarýndan oluþan, bir yýllýk faaliyet raporlarýnýn sunulduðu, yeni döneme iliþkin önerilerin yapýldýðý konferansýmýz, dört günlük yoðun temponun ardýndan sona erdi. Konferansýmýz, yenilerde kaybettiðimiz

Portekiz Komünist Partisi Genel Sekreteri, ayný zamanda hepimizin yaþamýnda önemli bir yere sahip olan “Yarýn Bizimdir Yoldaþlar” kitabýnýn bilinmeyen yazarý, bizim Manuel Tiago olarak tanýdýðýmýz Alvaro Cunhal þahsýnda, devrim ve sosyalizm mücadelesinin sanat cephesinde yer almýþ Lorcalarý49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005

mýz, Nazým Hikmetlerimiz, Vaptsarovlarýmýz, Nerudalarýmýz, Aragonlarýmýz, Adnan Yücellerimiz, Ruhi Sularýmýz, Ahmed Ariflerimiz, Enver Gökçelerimiz, Pir Sultanlarýmýz, Mayakovskilerimiz, Gorkilerimiz, Ehrenburglarýmýz, Behrengilerimiz, Aysunlarýmýz, Sibellerimiz ve adýný burada sayamayacaðýmýz daha nice sanatçýlarýmýz için yapýlan saygý duruþuyla baþladý. Konferansýmýz, “Sanat Neden Gereklidir” sorusuna bir soruyla karþýlýk vererek baþlamayý uygun gördü. “Çaðýmýz nasýl bir çaðdýr?” Ýçinden geçmekte olduðumuz cað, yeni bir topluma, sýnýfsýz, sömürüsüz bir dünyaya geçiþ çaðýdýr. Ýnsanlýk bu geçiþ çaðýnda, çürüyen ve yok olan emperyalist-kapitalist sisteme karþý bir ayaklanýþ, kalkýþma içinde… her þeyin metalaþtýrýldýðý, alýnýp-satýlýr hale geldiði, hatta bunun bir erdem gibi sunulduðu bir

21


gütlemek, varolan sanat kurumlarý dönemden geçiyoruz. Kapitalizve sanatçýlarýyla baðlantýlar kurmin ilk tarih sahnesine çýkmasýyla mak, baþlayan insanýn kendi emeðine Sinema, fotoðraf, felsefe, reyabancýlaþmasýnýn bugün insanlýðý sim, heykel, karikatür gibi sanatýn hangi noktaya getirdiðini somut odiðer alanlarýnda bir an önce çalýþlarak yaþýyoruz. Ýnsanlar arasý iliþmalarýn baþlatýlmasý kararlarý alýnkinin çýkar iliþkisine dönüþtüðü, imýþtýr. liþkilerin burjuva sanatçýlar taraBiz devrimci sanat emekçilerifýndan estetize edilerek yeniden ünin tüm bu görevlerin üstesinden retildiði, doðaya yabancýlaþmanýn gelebilmek için çok yönlü geliþimi insanýn maddi koþullarýný yani yabir zorunluluktur. Konferansýmýz bu þam koþullarýný yok edecek düzeeksikliði tespit ederek, önüne kadroye geldiði, bilimin bu yýkýmýn hizlarýn kültürel, felsefi ve sanatsal metine sunulduðu yeni evrede yönden geliþimini birincil görev okonferansýmýz çeþitli açýlýmlar yalarak koymuþtur. Marx’ýn dediði giparak yeni döneme hazýrlanmýþtýr. bi “Sanattan zevk almak istiyorsak II. Konferansýmýzýn hazýrlýk Sanat Merkezleri, bir yýllýk çalýþmalarýný sanat bilgisine sahip olmamýz gereçalýþmalarýnýn baþlamasýyla, konsergilediler kir”. Biz de ekliyoruz, sanat alanýnferansa katýlacak tüm kurumlarýda mücadele etmek, bu alaný örgütmýzda ve çalýþanlarýmýzda oluþan Bu kapsamda, müzik grubumuz Emeðe lemek ve toplumcu gerçekçi sanat anlayýþýyistek, coþku ve çaba baþlý baþýna geliþtirici Ezgi’nin önüne, bir yýl gibi kýsa bir sürede la üretimler yapabilmek için sanat bilgisine bir etki yarattý. Konferans konularýyla ilgili elde ettiði baþarýyý geliþtirmesi, sürekli hale sahip olmamýz bir zorunluluktur. Bu zorunolan konu baþlýklarý için hýzla araþtýrmaya getirmesi ve grup olarak yetkinleþmesi göluluk gereði sanat tarihi ile ilgili araþtýrma girildi. Bir yýllýk faaliyet raporlarý hazýrlandý rev olarak konulmuþtur. Geliþmenin somutyapmak tüm çalýþanlarýmýzýn önüne görev ove yeni döneme iliþkin öneriler oluþturuldu. laþacaðý bir albüm çalýþmasý Emeðe Ezlarak konuldu. Bir yýl boyunca yaptýðýmýz çalýþmalara toplu gi’den beklenendir. 2005-2006 yýlana dönük olarak belirlebir bakýþ eksik yönlerimizi görmeyi berabeTiyatro atölyelerimizin, bir yandan atölnen faaliyet önerileriyle bir yýllýk çalýþma rinde getirdi. Konferansa katýlan çalýþanlarý- ye eðitim çalýþmalarýný yaparken, ayný zaprogramýz oluþturuldu. Bu program doðrulmýzýn ufku bir önceki yýla göre daha geniþmanda, somut bir oyun belirleyerek bu oyutusunda her birimimizin görevleri belirlendi. lemiþti. nu ulaþabileceðimiz her alana taþýmasý geBu doðrultuda, Dünyadaki geliþmeler, politik süreç ve rekmektedir. Oyun yazýmý konusunda ekipKlasik Rus Edebiyatý temel alýnarak, Ebize yüklediði sorumluluklar yýpratýcý bir ler oluþturmasý ve sokak tiyatrosunun bir bikim Devrimi ve sanat araþtýrmalarýn yapýlçalýþmayý zorunlu kýldýðýndan, aramýzda ku- rim olarak atölye bünyesinde oluþturulmasý, masý, panel, söyleþi gibi etkinliklerin düzenramadýðýmýz yakýn diyaloglar, bu dört gün i- yönünde görüþ birliðine varýldý. lenmesi, çinde güçlendi daha da kalýcý ve köklü iliþ“Sosyalizm büyük bir eserdir, bu da oToplumun en dinamik kesimi olan nun ÖNSÖZ’üdür” anlayýþýyla yola çýkan kilere dönüþtü. Yaratmaya çalýþtýðýmýz düngençliðin, bugün içinde bulunduðu apolitikkitap dizimiz ÖNSÖZ’ü daha geniþ kesimyanýn deðerlerini dört gün boyunca birlikte leþme, çürüme ve yozlaþma, bunun nedenleyaþamaya çalýþtýk. Tam bir disiplin ve düzen lere ulaþtýrmak tüm alanlarýn, ama öncelikle ri ve nasýl aþýlacaðý konusunda çalýþmalar ekin-sanat faaliyeti yürütenlerin görevidir. içerisinde geçen konferansýmýz bu anlamda yapmak, devrimci öðrenci gençliðin mücaDergimizin yakýn hedefi bu güne kadar geda sýnavýný vermiþtir. Konferans oturumlarý dele tarihi ve sorunlarý üzerine durma, bittikten sonra yaptýðýmýz sohbetler, sanatsal tirdiðimiz birikimlerimizi toplamak, geleceKavgamýzýn þairi, Komünist Nazým ðe aktarmak, ekin-sanat alanýndaki teoriküretimlerimizin sunulmasý konferans kadar Hikmet’le ilgili panel, söyleþi, þiir dinletileri pratik alana öncülük etmek, ýþýk tutmak, gegeliþimimize katký sunmuþtur. düzenlemek, sanat anlayýþý üzerine araþtýrKapitalizmin çürüme ve asalaklaþmada leceðin kültürüne katkýda bulunmaktýr. malar yapmak, Ayrýca üç ayda bir çýkan ÖNSÖZ’ün ulaþmýþ olduðu yeni evre sürecinde sanatýn Ýnsanlýðýn geleceðe doðru yaptýðý yürügünlük geliþmeleri yakalamada yeterli olanasýl bir çürümenin aracý haline getirildiði, yüþe sanatýyla katýlan devrimci sanatçýlarýmayacaðý düþüncesinden yola çýkarak, etinsanlýðýn geliþimi önünde nasýl bir silaha mýzýn araþtýrýlmasý, onlarla ilgili etkinliklekinlik haberlerimizin yer aldýðý, güncel gedönüþtürüldüðü hiçbir tartýþmaya yer býrakrin düzenlenmesi, liþmelere cevap olabilecek ekin-sanat bültemayacak þekilde ortadadýr. Ýnsanlýðýn yüreEpik Tiyatro ve Bertolt Brecht hakkýnðinin kapitalizmin bencil, tüketici, yýkýcý de- ninin tüm þubelerimiz tarafýndan çýkarýlmada araþtýrmalarýn yanýnda somut üretimlerin ðer yargýlarýyla doldurularak ele geçirilmesi- sý, yapýlmasý, Yeni Ýnsan Atölyesi oluþturularak, kapinin önüne geçmede sanata büyük görevler Edebiyat günleri düzenleyerek, özelliktalizmin yarattýðý yabancýlaþmanýn üzerine düþmektedir. Bu belirleme doðrultusunda lede Türk Edebiyat ve Kürt Edebiyatý üzerigitmek, bunun için sorgulayýcý, deðiþtirici konferansýmýz atölyelerinin önüne somut ne araþtýrmalar yapmak, görevler koymuþtur. Varolan atölyelerimizin gücüne baþvurarak eðitim süreci baþlatmak, Tarihsel dönüþüme katkýsý olmuþ, bilim Çaðýmýzýn iletiþim aracý olan, aramýzüretime dönük çalýþmalarý hýzlandýrmasý ve insanlarýmýzýn hayatlarý, düþünceleri ve bubu çalýþmalarýmýzýn sýnýf mücadelesinin ihti- daki uzaklýklarý yakýn eden internetin daha luþlarýyla ilgili çalýþmalar yapýlmasý, yaçlarýna göre belirlenmesi kararý alýnmýþtýr. aktif bir þekilde kullanýlmasý, bunun için bir Birçok sanatçý dostumuzun katledildiði birimin oluþturulmasý, Yeni toplumun yeni insanýnýn yaratýlmasýn2 Temmuz katliamý ile ilgili anma etkinlikUluslararasý iliþkilerin geliþtirilmesi ada ihtiyaç duyduðumuz silahý, yapacaðýmýz leri düzenlemek bir yýllýk faaliyet önerileri macýyla, uluslararasý alanda faaliyetler örsanatsal üretimler bize kazandýracaktýr. olarak sunulmuþtur.

22

49. Sayý / 31 Aðustos-14 Eylül 2005




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.