s056

Page 1



EMEÐÝN ARTAN BAÞKALDIRISI 2

1. yüzyýla girilirken, dünya iþçi sýnýfý hareketi çok yönlü ve þiddetli burjuva saldýrýsý ve baþkaldýrýsýyla karþý karþýya kaldý. Sosyalistler, baskýnýn daha da arttýðýna dair görüþ birliði içinde. Kapitalist saldýrý, iþçi sýnýfýnýn mevzilerinden, örgütlülüklerinden ve haklarýndan yoksun býrakýlma amaçlý. Sonuç olarak, emekçi sýnýfýn burjuvazi tarafýndan daha bir ezildiði apaçýk ortada. Burjuva egemenliðinin ve iþçi sýnýfýnýn ezilmiþliðinin daha da arttýðýnda hem fikiriz; ancak bu “artma”nýn nasýl ve neye baðlý olarak meydana geldiði çoðu sosyalist çevre tarafýndan açýklanamýyor. Hiç þüphesiz, ezilmiþlik durumu ve bunun iyice artýþ göstermesi, emekçi kitleler için pratik olarak, yaþamsal olarak her gün yüz yüze olduklarý bir toplumsal gerçektir. Fakat bunun teorik olarak da açýklanmasý gerekiyor. Ortaya çýkan olgularýn, günlük olaylarýn son nedenini açýklamak Marksist teorinin görevidir. Olaylar, son nedenine kadar götürüldüðünde tüm ekonomik ve politik süreç halk kitleleri için tüm açýklýðýyla görünür. Ýþçi sýnýfýnýn ezilmiþlik durumu ve bu durumun kalýcýlýðý, kapitalist sömürünün artýþýna baðlý olarak açýklanabilir. Sermayenin ilkel birikim döneminde, yani sermayenin ilk ortaya çýkýþý, doðuþu sürecinde, sömürülecek bir sýnýfýn, ücretli-emekçiler sýnýfýnýn ortaya çýkarýlabilmesi için, halk kitleleri mülksüzleþti-

rilerek, açlýkla karþý karþýya býrakýlarak, kamçýlanarak, damgalanarak, dipçiklenerek fabrika denen hapishanelere sokuluyordu. Halk kitlelerinin baský yoluyla ezilmesi; ekonomik yolla sömürülmesinin, ezilmesinin koþulu haline getiriliyordu. Daha sonraki süreçte, ise emekçi sýnýfýn baský altýna alýnmasý, ezilmesi kapitalist üretim biçiminin tüm üretim kollarýna egemen olmasý, yayýlmasý, bir toplumsal düzey, bir sistem haline gelerek oturmasýna baðlý olarak, ekonomik olarak sömürülmesinin sonucu oldu. Demek ki iþçi sýnýfýnýn ezilmiþliðini ve bunun daha da artmasýný, ücretli emeðin sömürülmesine baðlý olarak açýklamak gerekiyor. Kapitalizm, iþçi sýnýfýnýn ezilmiþliðini ve boyunduruk altýna alýnmasýný, kapitalist üretim biçiminin hem koþulu hem de sonucu, haline getirir. Yine, iþçi sýnýfý hareketi içinde olan çeþitli politik çevreler, sendikalar, emekçilerin yoksullaþmasýndan her zaman söz ederler, ama yoksullaþmayý, ücretli emeðin sömürülmesine baðlý olarak açýklamazlar. Emekçi halkýn yoksullaþmasý, onun ezilmiþliðinin daha da derinleþmesi anlamýna gelir. Emekçi sýnýfýn ezilmesi ve burjuva egemenliðine girmesi, emekçi sýnýfýn sömürülmesine baðlý olarak ele alýnabileceðine göre, o halde ücretli-emek sömürüsünün açýklanmasý gerekiyor. Ücretli-emeðin sömürüsü, iþçi hareketi açýsýndan, sosyalistler açýsýndan son derece açýktýr. Ancak açýk olan þey, günlük olaylarýn akýþý içinde, yoksulluðun 56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

hangi noktaya geldiðinin saptanmasý sýrasýnda unutulur, göz ardý edilir. O halde, halkýn yoksullaþmasý ve yoksulluðun derinleþmesi nasýl açýklanabilir. Eðer bunun maddi temelini açýklayamazsak, bilinçsizce kullanýlan bir ifade haline gelir. Hatta bundan daha fazlasý söylenebilir. Çeþitli burjuva çevreler, burjuva sendikacýlar ve reformistler, yoksulluðun, sefaletin kaynaðýný gizlemek için kasýtlý bir çaba içindedir. Onlarýn bu çabasý, sýnýfsal konumlarýna ve çýkarlarýna uygundur. Peki, sosyalist olduðunu söyleyenlerin bu çabalarý nasýl açýklanabilir. Sosyalizm açýsýndan açýk olan, marksizmi bir bilim haline getiren artý-deðer teorisine iþaret etmek, yine bizim görevimiz oluyor. Marksist artý-deðer teorisi, bilimsel sosyalizm tarafýndan tüm yönleriyle ortaya kondu. Ücretli-emeðin sömürülmesi, -karþýlýðý ödenmemiþ emeðe el konmasý- karýn, kapitalistin gelirinin, sermayenin temelidir. Üretim sürecinde iþçinin gerekli-emek zamaný düþtükçe, kapitalistin el koyacaðý artý-emek zamaný artar. Baþka bir ifadeyle, iþçiler yoksullaþýrken, kapitalist biraz daha zenginleþir. Gerekli-emek zamaný ya da emek gücünün fiyatý olarak ücretler düþtükçe, kapitalistin kar oraný artar. Kapitalistler, artýdeðeri çeþitli yollarla artýrýrlar. Gerekliemek zamanýný, ücreti sýfýra doðru indirmek, sermaye birikiminin eðilimidir. Bu noktada söyleyeceðimiz þudur: iþçi sýnýfýnýn yoksullaþmasý, ekonomik yaþamda ezilmiþliði ve sefaletin derinleþmesi, ancak artý-deðer sömürüsünün derecesi ile açýklanabilir. Artý-deðer oraný ya da sömürü oraný ortaya konmadan, yoksulluðun, ezilmiþliðin ve sefaletin artmasý izah edilemez. Burjuva toplumda sermaye, egemen bir güçtür. Bu anlamda, bu toplumdaki toplumsal ve politik geliþmeler sermaye ile iliþki dýþýnda açýklanamaz. Sermayenin kendisi ise sürekli bir geliþme ve büyüme içindedir. Sermaye, sürekli kendini geniþletmeden, geniþlemiþ yeniden üretim yapmadan burjuva toplum ayakta kalamaz, varlýðýný sürdüremez. Kapitalist toplum sermaye temeline dayanan bir toplumdur. Bu toplum, toplumsal karþýtlýklar temelinde hareket eder. Kapi-

3


talizm, yapýsýnda uzlaþmaz karþýtlýðý -emek-sermaye karþýtlýðýný- içerdiði için, o halde toplumsal ve politik olaylar, bu karþýtlýk dýþýnda açýklanamaz. Politik olan ayný zamanda toplumsaldýr. Artan politik baskýlardan bahsederken aslýnda bir toplumsal sýnýfýn egemenliðinden, baskýsýndan söz etmiþ oluyoruz. Bu egemenlik ne denli güçlüyse, emekçi sýnýflar üzerinde baskýlar da o kadar koyudur. Zaten sermayenin birikimi, merkezileþmesi, büyümesi burjuvazinin emekçi halk üzerindeki boyunduruðunu güçlendirir. Emekçi sýnýf daha çok ezilir. O halde, halk kitleleri üzerinde gitgide artan baskýlarý anlatýrken, aslýnda sermayenin geliþip güçlenmesini de anlatmýþ oluyoruz. Bu, sermayenin tarihi eðilimi olan birikim, daha çok birikim, ücretli-emekçiler üzerinde baský, daha fazla baský eðilimini de içerir. Þu sonuç kesin: Sermaye büyüyüp güçlendikçe, emekçi sýnýflar için daha büyük bir ezme gücü haline gelir. Emperyalist sermaye, uluslararasý bir güçtür. Uluslararasý bir güç olarak büyük bir saldýrý, savaþ ve baský gücüdür. Emperyalist sermaye ne kadar güçlü hale gelirse, bu dünya halklarý için o derece tehlikeli ve gemlenemez saldýrgan bir güç durumuna gelmesi demektir. Özellikle son yýllarda toplam toplumsal sermayenin daha az elde toplandýðýný görüyoruz. Daha az elde daha büyük bir sermaye toplanmýþ durumda. Ayný sýrada ve tamamen bu geliþmeye baðlý olarak, emekçi sýnýflara karþý baskýlar, saldýrýlar, iþçi sýnýfý ve emekçilerin bulunduðu yerlerden sökülüp atýlmasý da bir o derece arttý, hýzlandý, yoðunlaþtý. Emekçi sýnýflarýn, sermayenin diktasý altýndaki yaþam koþullarý ve ezilmiþliði öyle bir noktaya ulaþtý ki, her yerden ayaklanma sesleri gelmeye baþladý. Sermaye tüm ekonomik yapýyý denetimine alýp, öyle bir egemenlik kurdu ki, yarattýðý devasa toplumsal örgüt, kapitalizmden kurtulmanýn tüm öðelerini de kendi yapýsýnda geliþtirip, olgunlaþtýrdý. Her þeyden önce, sýnýfsal çeliþki ve karþýtlýðý derinleþtirdi. Sermaye ancak ücretli-emeði daha fazla sömürerek kendini geniþletebilir. Sermayenin geniþlemesi ve büyümesi demek temelindeki

4

uzlaþmaz sýnýf karþýtlýklarýnýn da olgunlaþmasý demektir. Sermaye kendi normal büyüme sürecinde, zaten, sýnýf karþýtlýklarýnýn geliþimini de birlikte getirir. Demek ki, sýnýf karþýtlýklarýnýn geliþimi, ancak toplumun maddi üretimi için gerekli zamanýn düþmesi, öte yandan kapitalist için artý-zamanýn artmasý ile kendini gösterir. O halde sýnýf karþýtlýðýnýn kendisi maddi üretimde (maddi yaþamda) aranmalýdýr. Kapitalistler, daha fazla ekonomik gücü elinde topladýkça -bu, iþçinin karþýlýðý ödenmemiþ, gasp edilmiþ emeðidir- çok büyük bir ekonomik baský gücü olur. Ýþçi sýnýfý ancak kapitalizmi yýkarak, kendi emeðinin ürünlerine sahip olabilir. Ancak sermayeye karþý savaþarak özgürleþebilir ve yeni bir toplum kurabilir. Artý-deðer, üretim sürecinde elde edilir, deðiþim sýrasýnda, yani pazarda deðil. Bu demektir ki, ücretli-emek sömürüsü üretim sürecinde olur. Kapitalist üretim geliþtikçe, ücretli-emek sömürüsü de derinleþir. Yani iþçiyi bekleyen her halûkarda iþsizlik ve sefalettir. Ýþçi sýnýfýnýn isyanlarýný, ayaklanmalarýný ve toplumsal devrimi hazýrlayan da kapitalist üretimdir, bu üretimin geliþmesidir. Üretim için toplumsal gerekli emek-zamanýnýn düþme eðilimi en alt düzeye doðru indikçe, artý-emek zamaný ve artý-deðer oraný o kadar artar. Bu sürecin zorunlu olarak keskinleþtirdiði emek-sermaye çeliþkisi, sýnýf savaþýmýnda olanca gücüyle yansýmasýný bulur. Kapitalist üretim sürecinin sonucu olarak daima büyüyen iþsizlik sorunu kendi baþýna devrim nedeni olur. Sermaye büyüdükçe, iþçi sýnýfýnýn baþkaldýrýlarý da büyür ve geniþlik kazanýr. Kapitalizmin zeminlerinde süregelen sýnýf çatýþmalarýna baktýðýmýzda, bu çatýþmalarýn kapitalizmin geliþmesine baðlý olarak artýþ ve etkinlik gösterdiðini rahatlýkla gözlemleyebiliriz. Sermayenin ilkel sermaye birikiminin tamamlandýðý süreçte, Paris Komünü patlak verdi. Fakat asýl olarak proletarya devrimleri çaðýna emperyalizm aþamasýyla birlikte girildi. Ve 20. yüzyýl ayaklanmalar ve devrimler yüzyýlý olarak geçti. Sermaye birikiminin ve merkezileþmesinin hýzlandýðý 20. yüzyýlýn sonlarýna ve 21. yüzyýlýn 56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

baþlarýna doðru yeni bir devrimci ayaklanmalar yüzyýlýna girildi. Proletaryanýn yeni devrimci ayaklanmalarý, kapitalizmin kesin çöküþünü de hýzlandýrýyordu. Kapitalizm, daha en baþta, kendi yýkýlýþ öðelerini kendi bünyesinde taþýdý. Burjuvazinin ardýlý olan iþçi sýnýfýnýn eylemleri, kapitalist üretimin ilk dönemlerinde ortaya çýkar. Ýþçi sýnýfýnýn kapitalist sýnýfa karþý örtülü ya da açýk iç savaþý yüzyýllarca sürer. Burjuvazi iþçi sýnýfýnýn nefesini ensesinde hep hissetmiþtir. Hele kapitalizmin ardýlý olan komünizmin maddi koþullarý, eski toplumun baðrýnda serpilip geliþtikçe, bu, tam bir baskýya dönüþtü. Kapitalist sýnýf, artýk her adýmýný, kapýyý çalan yeni toplumun yarattýðý baskýyla atmaya baþladý. Toplumun tüm toplumsal, kültürel ve politik geliþmesi emek-sermaye arasýndaki uzlaþmaz çeliþkiye göre belirleniyordu. Her toplumsal hareket, sýnýf çeliþkileri ekseninde meydana geliyordu. Kapitalizmin çeliþkilerinin olgunlaþmasý, burjuva toplumunun daðýlmasýný getirince, burjuvazi iþçi sýnýfýna karþý tüm cephelerde topyekün saldýrýya geçti. Proletarya ile yüzyýllarca süren savaþlardan sonra burjuvazi, son umutsuz savaþýný baþlattý. Bu umutsuz savaþ, kapitalizmin mutlak çöküþünü durdurmaya, en azýndan geciktirmeye yöneliktir; iþçi sýnýfýný baský altýnda tutmaya, komünizmin geliþimini önlemeye yöneliktir. Demek ki, burjuvazinin artan baskýlarýný ve saldýrýlarýný artýk bu temelde deðerlendirmek gerekiyor. Ücretli-emekçilerin sömürülmesinin derinleþmesi, artan iþsizlik, büyüyen sefalet, ekonomik yýkým, açlýk, açlýk ölümleri, ölüm sýnýrýnda yaþam, doðanýn ölümü, tüm bunlar uluslararasý felaketlerdir. Küçük-burjuvazi, dar kafalý aydýnlar ve lafazan sosyalistler, tüm bu geliþmelere baktýðýnda, ortalýkta yalnýzca bunalým ve felaketler görüyor; fakat tüm bunlarýn yanýnda devrimci olan yönü, kapitalizme ve onun neden olduðu felaketlere son verecek olan bu devrimci yaný göremiyorlar. Bu öylesine bir devrim ki, insanlýðý zorunluluk çaðýndan, özgürlük çaðýna götürecektir. C.DAÐLI


FRANSA’DA DEVRÝM GÜNLERÝ

“Ýyi Kazmýþsýn Koca Köstebek!”

T

arihi boyunca sýnýf savaþýmlarýný en sert, en keskin biçimlerde yaþamýþ olan; karþýlýklý mücadele içindeki partilerin temsil ettikleri sýnýflarýn çýkarlarýný sonuna kadar götürerek, sýnýf savaþýmlarý için adeta bir laboratuar görevi gören Fransa, bir kez daha þanlý geçmiþinin hayaletleriyle sarsýldý. En son 1968 olaylarýnda sokaklarda “devrim!” sözünün yankýlandýðý kentlerde kitleler, unuttuklarý o dili, “Fransýzca”yý, devrimin dilini yeniden öðreniyor. Ama bu kez onlara kendi dillerini hatýrlatanlarýn çoðunluðu göçmen iþçi çocuklarý oldu. Fransa’nýn tarihini bilenler, devrimin her zaman en alttakiler tarafýndan ateþlendiðini de iyi bilirler. 1789’da “sans-culotte”lar, 2005’te gettolar. Oysa ne de rahattý Fransýz tekelleri. Onlarýn bir dediðini iki etmeyen bir “sosyalist partisi” vardý; iþçi sýnýfý, artýk pembeleþmiþ komünist partisiyle, NATO’nun Sýrbistan’ý bombalamasýný destekleyen troçkistlerin insafýna terkedilmiþti. Zaman zaman çýkarlar çatýþýrsa, her zaman üstün gelen uzlaþmaydý. Ýþçiler grev yapar, öðrenciler gösterilerle taleplerini dile getirir; her seferinde hareket burjuvazinin çok köklü ve kurumsallaþmýþ denetim mekanizmalarý içinde eritilirdi. Fakat yaklaþan felaketin habercisi, AB anayasasý referandumunda çoðunluðun “Hayýr” demesi oldu. Bu, açýkça, geniþ emekçi yýðýnlarýn burjuva denetiminden çýkmaya baþladýðýnýn, baðýmsýz bir sýnýf hareketine doðru gidiþin

bir iþaretiydi. Fransýz sermayesi, ufukta görünen bu devrim hayaletine karþý, erkenden önlem almanýn zorunluluðunu kendi tarihinden biliyordu. Ona, 1848 barikatlarýný topa tutan bir Cavaignac, binlerce Paris Komünarýný Seine Nehrine atan bir Thiers gerekiyordu. Biri sarhoþ, diðeri bir cüce olan bu en namlý karþý-devrimcilerin 21. yüzyýldaki sentezi, Nikolas Sarkozy’den baþkasý olamazdý. Macar kökenli bir Bulgaristan göçmenin oðlu olan Sarkozy, Fransýz tekelci egemenliðine kendini kabul ettirebilmek için az çaba sarf etmedi. Fransýz olmayan herkese küçümsemeyle bakan Fransýz seçkinlerinin arasýna katýlabilmek için Sarkozy, farklý olan kökenini unutmasý yetmiyordu, daha da öteye giderek, seçkinlere ait olmayan her þeyden nefret etmesi gerekiyordu. 1789’da “Ekmek yoksa pasta yesinler” diyen Marie-Antuanette’den, 2005’te “Ýþleri yoksa tatile gitsinler” diyen yöneticilere kadar, umarsýzlýðýn, kayýtsýzlýðýn ve yorgunluðun damgasýný vurduðu Fransýz egemenlere Sarkozy, nefret etmeyi öðretiyordu. Referandum sonrasýnda Ýçiþleri Bakaný olarak hýzla yýldýzý parlatýlan Sarkozy’nýn en çok kullandýðý söz “Hepsinin kökünü kazýyacaðým”dý. O, Fransýz burjuvazisinin faþist yüzünü temsil ediyordu. Herkes faþizm tehlikesini ýrkçý Le Pen’den beklerken, tekeller Sarkozy eliyle iþe en tepeden giriþmiþti bile. Grevler güvenlik nedeniyle yasaklanýyor, iþçi eylemlerine özel tim 56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

baskýnlarý yapýlýyor, polis teþkilatý merkezileþtiriliyor ve iþsiz kitlelerin yoksulluk içinde yaþadýðý gettolor adeta abluka altýna alýnýyordu. Bu mahallelerin çoðu iþsiz gençleri, Sarkozy bakan olduktan sonra her þeyin hýzla kötüye gittiðini söylerken haklýydýlar. Ufukta devrim tehlikesi gören Fransýz tekelleri, Sarkozy eliyle devleti adým adým faþistleþtiriyordu. Yeni Evre Devrimleri Yola Çýktý Aynaya her baktýðýnda, “düzeni kurtaran adam” þöhretini ancak Korsikalý Napolyon’la kendine yakýþtýracak olan bu adam, ne yazýk ki öykündüðü tarihi siluet kadar þanslý olmayacak. Çünkü nefret dolu Sarkozy, karþý devrimci hayallerini gerçekleþtirebileceði bir tarih diliminde yaþamýyor. Tarih yeni bir evre yaþýyor. Bu nedenle insanlýk, kurtuluþun ve tam özgürlüðün tüm olanaklarýný, hem de en olgun biçimiyle yaratmýþ durumda. Dahasý, bu en olgun koþullar, geniþ kitlelerin bilinçlerinde ciddi dönüþümler yaratýyor. Ýþte tam da bu evrede, Fransa gibi içten çürümüþ bir emperyalist ülkenin olgun çeliþkileri ve býçak sýrtý dengeleriyle ciddi anlamda oynamak anlamýna gelen bir hareket; Sarkozy eliyle giriþilen faþistleþtirme hareketi, geniþ emekçi yýðýnlarda gerçek bir isyanla karþýlaþmaktan baþka bir sonuç yaratamazdý. Geleceðin tarihçileri Sarkozy’yi “düzeni kurtaran” deðil, ama “arý kovanýna çomak sokan adam” olarak anacaklar. Avrupa gibi, siyasi gericiliðin kurumsallaþtýðý, iþçi ve emekçilerin bu ayný kurumlar aracýlýðýyla denetim altýna alýndýðý toplumlarda, faþistleþtirme hareketi büyük sarsýntýlara yol açar, emekçileri düzene baðlayan ipler çözülür ve geniþ kitleler bir anda kendilerini “cumhuriyet demokrasi” söylemleriyle köreltilmiþ çýplak sýnýf gerçekliðinin ortasýnda bulurlar. Kurumlar ve söylemlerle köreltilmiþ çýplak sýnýf çeliþkilerinin en fazla acýsýný çekenlerin, gettolarýn iþsiz gençlerinin, bu çözülmede ilk harekete geçenler olmasý, asla bir

5


tesadüf deðil. 27 Ekim gecesi trafoda can veren iki bedenle birlikte, iþte bu olgunlaþan çeliþkiler harekete geçti. 27 Ekim-14 Kasým tarihleri arasýnda, resmi rakamlara göre 8500 araç ateþe verildi, sayýsýz iþyerleri tahrip edildi. Fransýz polisi 3 bine yakýn genci tutukladýðý halde, olaylar tüm ülkeye yayýlmaya devam etti. Elli yýl sonra Fransa, sokaða çýkma yasaðý ve olaðanüstü hal ilanýyla yeniden tanýþtý. Fransýz burjuvalarýnýn alelacele aldýðý bu olaðanüstü yasalar bile tek baþýna, geliþmelerin nedenli ciddi ve sermaye için ürkütücü olduðunu anlatmaya yeter. Çoðunun yaþý 14 ile19 arasýnda deðiþen bu gençlerin isyanýndan Fransa kadar Avrupa da korktu. Arý kovanýna çomak sokuldu ve Pandora’nýn kutusunda kapalý kalan tek þey, “umut” da serbest kaldý. Alain Touraine’nin sözleriyle “Avrupa’nýn büyüsü bozuldu” Neydi Avrupa’nýn büyüsü? Modernleþmenin, servet sahibi ve refah toplum olmanýn burjuva yolunu kanýtlýyordu Avrupa. Egemen olan söyleme göre vahþi kapitalizmin keskin çeliþkileri aþýlmýþ, emekçi kitleler de burjuva pastadan paylarýný almýþlardý. Sýnýflar arasý duvarlar incelmiþti güya. Amerikan rüyasýnda bu, kiþinin zeki-fýrsatçý ve çalýþkan olmasýna baðlýydý ama Avrupa’da “benzersiz demokratik kurumlar” aracýlýðýyla refahý topluma daðýtýyordu. AB projesi aracýlý-

6

ðýyla Avrupa tekelciliðinin yýllarca pompaladýðý bu yalan, en açýk ve en çýplak biçimiyle Paris gettolarýnda açýða çýktý ve tam da orada ateþe verildi. Bütün dünya gördü ki, bütün o “eþsiz demokratik kurumlar” eðer yoksulsan, beþ paralýk deðeri olmayan kurumlardýr. Demokrasi Avrupa da salt biçimseldir. Bu yüzden, orada, sýnýflar arasýndaki duvarlarýn incelmesi þöyle dursun, Çin Seddi’nden bile saðlam ve aþýlmaz duvarlar vardýr. Ýstediðin kadar çalýþ, çabala, diploma al; ne o karanlýk gettolardan kurtulabilirsin, ne de sürekli tepene inen polis copundan. Yetenekleri ve potansiyelleri olduðu halde, son derece þýk bulvarlarda akýp giden servete öfkeli gözlerle bakmayý öðrenen gençliðin, o Çin Seddi’ni aþmaya çalýþmaktansa, yýkmaya giriþmesinde þaþýlacak hiçbir þey yok. Çünkü sahip olduðu potansiyeli gerçekleþtirecek tüm olanaklarýn var olduðunu gördüðü halde, onlara ulaþamamak, en çok gençliði isyana sürükler. Yeni Evre’nin devrimleri böyle yola koyuluyor. Geçmiþ yüzyýllarda, toplumun önemsiz bir nüfusunu barýndýran “en alttakiler”; yani iþsiz, geleceksiz, toplumun tüm kurum ve mekanizmalarýndan dýþlanmýþ olanlar, artýk 21. yüzyýlda, 50-60 milyonluk uluslarý derinden sarsacak kadar kalabalýktýrlar, etkin ve örgütlüdürler. Geçmiþin “lümpen proletaryasý” gibi daðýnýk, cahil ve satýn alý56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

nabilir deðiller. Diplomalý iþsizler çoðaldýkça, en alttakilerin karakteristik özelikleri de deðiþiyor. Cep telefonu ve internette harikalar yaratýyorlar; araba kullanmayý ve gerekirse onu parçalayýp yeniden birleþtirmeyi biliyorlar. Kendilerine özgü bir kültür sanat kanalý açýyorlar. Burjuvaziye öykünmüyorlar, her fýrsatta ona öfke kusuyorlar. Her an soluduklarý öfke ve umutsuzluk havasý, sýkýþtýðý gün patlýyor ve bu patlamayla toplumun çalýþan emekçi kesimlerine adeta þöyle baðýrýyorlar: “Ýþte, sizi bekleyen gelecek bu!” Paris Komünarlarýnýn sonsuz yüceliði ile bugünkü isyancýlarý karþýlaþtýrýp burun bükenlerin unuttuklarý gerçek budur: Yeni Evre’de devrim her tür toplumsal çeliþkiden büyük güç alýyor, her tür çeliþkiyi harekete geçiriyor ve onu, bir yandan servet sahiplerine yönlendirirken, öbür yandan da harekete geçen kitlelerin dar amaçlarýyla kendi toplumsal amaçlarýnýn yüceliðini karþýlaþtýrma imkâný veriyor. Çevreciler, kaplumbaða yumurtasý toplamaktan vazgeçip, savaþýmlarýný sisteme yöneltiyorlar; Brezilya’nýn topraksýz köylüleri sosyalizmi okuyor ve öðreniyorlar. Ve Avrupa’nýn arkasýndaki gettolarda gençlik, yeni evrenin harekete geçen devrimlerine yeni bir katar ekliyorlar. Son bir söz de, 12 Eylül anayasasýndan ve devrimin sancýlý sýkýntýlarýndan yakayý kurtarmak için Avrupa sosyal-demokrasinin kurumsal güvencelerine sarýlmaya çalýþanlara olacak. Ýþte Avrupa’yý sarsan gerçek: Siyasal gericiliðin faþistleþtirilmesi ve devrimin ateþinin sokaklarý tutuþturmasýdýr. Yani sizi orada 12 Eylül yasalarýyla iç-savaþ bekliyor. Yoksa devrimin ve karþý-devrimin kanlý hesaplaþmasý olmadan “emeðin Avrupasýný” yaratmayý mý hayal ediyorsunuz? Ne trajedi? Eðer sýnýf uzlaþmasý ve iþbirliði, kendi beþiði olan Avrupa’da bile kovuluyorsa, nereye gider bizim sosyalreformistlerimiz? Anlaþýlýyor ki, Paris’i yakan devrim ateþinin dalgalarý, en çok bizim sosyal-reformistleri terk edecek.


O

DEVRÝME ÖNDERLÝK ÝÇÝN “CESUR ÝNÝSÝYATÝF”

laylarýn çok hýzlý geliþtiði bir döneme girdik. Devrimin hýzlý geliþimi, bizleri de hýzlý olmaya zorluyor. Geliþmelere ayak uydurabilmek ve daha önemlisi önderlik edebilmek için olabildiðince hýzlý ve örgütlü davranmak zorundayýz. Devrimin sýçramalý geliþimi karþýsýnda alýþýlageldik çalýþma yöntemleriyle devam etmek hem mümkün deðildir, hem de doðru deðildir. Þimdi her ani geliþme karþýsýnda esnek olmanýn yaþamsal önemi var. Var olan güçlerimizin objektif bir deðerlendirmesini yapmak ve hepsini olabildiðince büyük bir hýzla çalýþmaya sevk etmek en öncelikli görevimiz olmalýdýr. Artýk hiç kimseyi bulunduklarý yerde olduklarý gibi býrakmamalýyýz. Ayak sürüyenler, gönülsüz davrananlar, statükoculuðu aþamayanlar, memur zihniyetinden kurtulamayanlar olacaktýr; önemli olan, sorunu doðru tespit etmek ve çözüme onlarý da dâhil ederek, hýzlý sonuç almaktýr. Þimdi öylesi bir dönemden geçiyoruz ki, hareketsiz kalmak, yanlýþ yapmaktan binlerce kez daha kötüdür. Bir yerlerde yanlýþ yapýldýðýnda onun sabýrla düzeltilmesi mümkündür ama “yanlýþ yapmayalým” diye hiç bir þey yapýlmadýðýnda, ortada düzeltilecek bir þey de olmayacaktýr. “Aþýrý ihtiyatlýlýk”, devrimci eylemin ölümüyle ayný anlama gelecektir. Ayaklanma sürekli bir hal almýþken beklemek, olaylarýn gerisinde kalmak, her ne gerekçeyle olursa olsun, kabul edilemez. Sorun hazýrlýklarýmýzýn yeterli olup olamamasý da deðildir. Elbette böyle bir döneme girdiðimizi, tüm hazýrlýklarýmýzý buna göre yapmamýz gerektiðini söyleyen bir kolektif olarak, diðerlerinden çok daha hazýrlýklý olmak zorundayýz. Ama olaylarýn ani geliþimi karþýsýnda hazýrlýksýz olmaktan çok, yeterli esneklik ve yaratýcýlýðýn olmamasý daha büyük bir sorundur. Esneklik ve yaratýcýlýk inisiyatifin daha çok sayýda insana daðýtýlmasýyla saðlanýr. Olaylar bu denli hýzlý geliþirken, herkesin her yere birden yetiþmesi mümkün deðil. Bir insan ne kadar yetenekli ve çalýþkan olursa olsun, her iþi üzerine alýrsa hiçbirini olmasý gerektiði gibi yapamaz. Her birini yarým yamalak yapmak ise hem verimsiz, hem de moral bozucu olur. Bunun daha ötesinde, her iþi tek baþýna bir ya da birkaç kiþinin üzerine almasý, o insan(lar)da bir aksama ortaya çýkarsa tüm iþ(ler)in aksamasý anlamýna gelecektir. Bir insanýn her iþe gönüllü olmasý iyi bir özelliktir ama her iþi üzerine alýp, hiç birisini dört dörtlük yapamamasý ise bir o kadar kötü bir özelliktir. “Her yere birden yumruk sallamaya çalýþmak” insanýn enerjisini tüketir, onu verimsiz kýlar. Böyle yapmak yerine genç yoldaþlara daha fazla inisiyatif verilmeli, onlarýn kendi deneyimlerinden öðrenmeleri saðlanmalý. En ufak bir yanlýþlýk olur diye kontrolü elden býrakmama isteði bizi aþýrý ihtiyatlý yapmaktadýr. Bu ise geliþimin önünü týkayabilecek denli büyük bir tehlikedir. Zamanla bu öyle bir hal alabilir ki, genç yoldaþlarýmýz her olay karþýsýnda harekete geçmeden önce danýþma ihtiyacý duyar duruma gelebilirler. Kadrolarýn bu þekilde þekillenmesi bir kolektifi hantallaþtýrýr, geliþmeler karþýsýnda atýl býrakýr. Oysa yeni ve genç yoldaþlar “cesur inisiyatif” sahibi olsalar, her yapacaklarý þeyi danýþma ihtiyacý duymasalar,

sýçramalý geliþim karþýsýnda da o kadar esnek ve hýzlý hareket edebilirler. Deneyimli kadrolar, yeni ve genç yoldaþlara daha çok inisiyatif ve yetki vermeli, onlarýn önünü açmalýdýrlar. Bu inisiyatif ve yetkiyi kullanmayan, yada zamanýnda ve yerinde kullanmayanlar ise eleþtirilmelidirler. Her bir yoldaþ ani geliþen olaylar karþýnda ne yapabileceði üzerine kafa yormalý, kolektif genel yönelimini esas alarak hýzla karar vermeli ve eyleme geçmelidir. Bir yerlerden gelecek plan ya da programý beklemek doðru deðildir. Bu her an mümkün olmayabilir. Olaylarýn hýzlý geliþtiði dönemlerde inisiyatifli olunmasý, olmazsa olmazdýr. Karar almada ve hayata geçirmede en ufak bir aðýrdan alma fýrsatý kaçýrmak anlamýna gelecektir. Hiç bir ayaklanma, hiç bir devrim baþlamak için öncülerinin hazýr olup olmadýðýna bakmaz, ama bir ayaklanma ve devrime, gerçekten hazýrlýklý olanlar, gerçekten hýzlý inisiyatif geliþtirenler önderlik edebilirler. “Tarihte hiçbir sýnýf, bir hareketi örgütlemeye ve yönetmeye muktedir sivrilmiþ temsilciler ve politik liderler yetiþtirmeksizin iktidara gelmemiþtir” diyor Lenin (Kitle içinde parti çalýþmasý Ekim Yayýnlarý s.14) Þimdi bu “temsilciler”in yaratýlmasýnýn tam zamaný. Bunun için genç yoldaþlara daha çok inisiyatif verilmesinden baþka bir yol düþünülebilir mi? Korkmadan, onlara tam anlamýyla güven duyduðumuzu göstererek, inisiyatiflerini geliþtirmeliyiz ki, onlar da gerekli “cesur inisiyatifi” gösterebilsinler. Pratik eylemler için geçerli olan bu yöntem, örgütlenme çalýþmalarý içinde de geçerlidir. “Kitlelere somut destek saðlayan devrimci olaylarýn, ilerleyiþi” içinde bu zor olmayacaktýr. Portekiz’deki Karanfil Devrimi’nin önderi büyük komünist Alvaro Cunhal, “Örgütlenmeyi bilmeseydik, en fazla yapacaðýmýz þey, ‘kutsal meþale’yi tutmak., halkýmýza kavgasýnda cesaret vermek olurdu; fakat asla baþarýlý bir devrimi yönetecek durumda olamazdýk. Örgütlenmeyi bilirsek yönetmeyi de biliriz” diyor. Bu, bugün açýsýndan da çok önemli bir gerçeðe parmak basýyor. Þimdi bizim yapmamýz gereken en önemli þey, örgütlenmek ve daha fazla örgütlenmek, genç yoldaþlarýmýza daha çok inisiyatif vermek ve onlarý daha hýzlý bir þekilde pratiðin içinde eðitmektir. Örgütleme çalýþmasý yaparken de mükemmeliyetçi yaklaþmamak, insanlarý hýzla geliþtirmek, süreç içinde yetiþtirmek en doðru yoldur. “Sadece boþ zamanlarýný deðil, bütün hayatlarýný devrime adayacak kiþiler yetiþtirmeliyiz” diyor Lenin, “çalýþmalarýmýzýn çeþitli biçimlerinde çok sýký bir iþbölümü mümkün kýlacak geniþlikte (abç) bir örgüt kurmalýyýz (...) o, faaliyetlerini daha önceden kararlaþtýrýlmýþ herhangi bir plan veya politik mücadele yöntemi ile sýnýrlamaz.” Eðer tüm toplumsal geliþmeler, önceden planlanmýþ formüllere göre geliþecek olsaydý kuþkusuz bir devrimi yapmak çok kolay olurdu; ama biliyoruz ki, olaylar çok ani, hýzlý, düzensiz, kimi zaman sürprizlerle dolu geliþiyor. Bütün geliþmelere vakýf olmak, olaylarýn hýzýný yakalamak, ancak “cesur inisiyatif”lerin geliþtirilmesiyle mümkün olacaktýr. Devrim, tamamýyla Leninistlerin “cesur inisiyatif”le davranýp davranamayacaðýna bakýyor. Geç kalmamak için bugünden adýmlarýmýzý hýzlandýrmalýyýz.

56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

7


Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden BASKILARA KARÞI BASIN AÇIKLAMASI Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak insanlýk tarihi boyunca yaratýlan, iþçilerin, emekçilerin kültürünü, sanatýný araþtýrýyor, geliþtiriyor ve yeniden bir üst düzeyde üretiyoruz. Ýnsanlýðýn yüreði ve bilinci bencil, tüketici deðer yargýlarýyla doldurulmaya çalýþýlýyor. Toplumsal alanda yaþanan bu tahribatý engellemek, Ayýþýðý Sanat Merkezinin amaçlarýndan birisidir. Tüm bunlarýn bir parçasý olan kültür sanat cephesinden toplumcu-gerçekçi sanat anlayýþýyla çalýþmalarýmýzý sürdürmekteyiz. Ancak, bu konudaki her pratik adýmýmýzda, sistem tarafýndan sürekli susturulmaya çalýþýlýyoruz. Sanat merkezimizin emekçilerine, çalýþmalarda yardýmcý olan ve destekte bulunan, iþçi ve emekçilerin kendi kültürünü ve sanatýný üreten insanlara baskýlarla engel olunmaya çalýþýlýyor. Ýþsizliðin, yokluðun ve açlýðýn diz boyu olduðu bir yerde nasýl ki 6 Kasým’da öðrencilere, Þemdinli’de Kürtlere ve geçtiðimiz hafta Ankara’da emekçilere saldýrýlmasý þaþýrtýcý deðilse, emeðin sanatýný, kültürünü üreten Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne yapýlan baský ve saldýrýlar da hiç þaþýrtýcý deðildir. Bunlardan birini de geçtiðimiz Pazar günü yaþadýk. 27 Kasým Pazar günü saat 13:00’de Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde gerçekleþtirdiðimiz etkinliðimizin çýkýþýnda bir çok katýlýmcýya kimlik sorulmuþ, tehdit ve hakaret edilmiþtir. Ayrýca yine etkinlik sonrasý sanat merkezimizden çýkan 5 arkadaþýmýz zorla polis araçlarýna bindirilerek gözaltýna alýnmýþtýr. Þahinbey Karakoluna götürülen 5 kiþi-

den, Ayýþýðý Sanat Merkezi’ndeki çalýþmalar ve gelenlerle ilgili bilgi alýnmaya çalýþýlmýþtýr. Bir daha Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne gitmemeleri, giderlerse kendileri için kötü olacaðý söylenerek tehdit edilmiþtir. Þahinbey Karakolunda, ne yazýlý olduðunu bilmedikleri kâðýtlara imza attýrýlarak ayný gün býrakýlmýþlardýr. Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak Gaziantep Cumhuriyet Baþsavcýlýðýna Gaziantep Emniyet Müdürlüðü Terörle Mücadele ve Güvenlik Þubesi’ne baðlý, olayla ilgili polislerin tespit edilmeleri için suç duyurusunda bulunduk. 04 Aralýk Pazar günü bu tür baskýlara boyun eðmeyeceðimizi, iþçi ve emekçilerin sanatýnýn susturulamayacaðýný bir kez daha göstermek için “Ayýþýðý Sanat Merkezi” yazýlý önlüklerimizle Sanat Merkezi’nden çýkarak yürümeye baþladýk. Basýn açýklamasýnýn yapýlacaðý Adliye önüne gelene kadar halkýn yoðun ilgisi ile karþýlaþtýk. “Baskýlar Bizi Yýldýramaz-Ayýþýðý Sanat Merkezi” yazýlý pankartýmýz ve “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla”, “Devrimci Sanat Susturulamaz”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” yazýlý dövizlerimizle adliye önüne geldik. Ayýþýðýmýz Aysun Bozdoðan’ýn resmi, baðlamamýz ve gitarýmýz da ellerimizdeydi. “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla”, “Devrimci Sanat Susturulamaz”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarýyla basýn açýklamamýzýn baþlamak üzere olduðunu insanlara duyurduk. Önce Denize Ezgi Müzik Grubu’nun Çav Bella marþýný söylemeye baþlamasýndan sonra yaklaþýk 250 kiþi eþlik ederek ve alkýþlayarak çevremize toplanmaya baþladýlar. Bu durum çevrede bulunan polisleri rahatsýz etmiþ olacak ki, toplanan kalabalýðý sözlü uyarýlarla daðýtmaya çalýþtýlar. Ancak tekrar tekrar yeni insanlar il-

giyle boþluklarý doldurdular. En sonunda polis duyarlý Antep halkýný iterek kakarak daðýtmaya çalýþtý. Ancak nafile, “Ne oluyor?”, “Niye bakamayacaðýz ki?” diyen insanlarla karþýlaþtýlar. Bu sýrada bir sivil polis, basýn açýklamasýný okuyacak olan Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçisinin yanýna gelerek “Basýn açýklamasýný yapacaksanýz yapýn lütfen” diyerek tahammülsüzlüklerini belli etti. Polisi muhatap almayan arkadaþýmýz onu iterek “Sen karýþma” deyip tersledi. Denize Ezgi’den sonra basýn açýklamasý okunmaya baþlandý. Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin çalýþmalarý ve sanata bakýþ açýsý hakkýnda bilgi verilen basýn açýlamasý þu sözlerle bitirildi: “Kurumumuza yönelik bu kanunsuz ve keyfi davranýþlarla faaliyetlerimiz engellenmeye çalýþýlmaktadýr. Ancak Ayýþýðý Sanat Merkezi ‘Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla’ diyerek sürdüreceði üretimleriyle en güzel cevabý verecektir. Shaekespeare’in sözleriyle söyleyecek olursak: ‘Türküleri yakanlar, yasalarý yapanlardan daha güçlüdür.’ Bu nedenle bizler daha çok Nazým Hikmet, daha çok Ahmet Arif, Ruhi Su, Pir Sultan, Gorki, Neruda, Mayakovski, Behrengi ve özellikle Aysun Bozdoðan olarak devrimci sanatý susturabileceðini sananlara en iyi yanýtý vereceðiz. Müziðimizi, þiirimizi, tiyatromuzu, mahallelere, parklara, fabrikalara taþýyacaðýz.” Alandaki insanlarýn yoðun ilgisiyle karþýlaþan basýn açýklamasý sloganlarla sona erdi. UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA! Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi

Emeðin Ýnsanlýðýn Ve Doðanýn Kurtuluþu Ýçin DEVRÝM VE KOMÜNÝZM 3 Aralýk tarihi, birçok ülkede “Küresel Isýnmaya Karþý Uluslararasý Eylem Günü” olarak ilan edildi ve birçok ülkede mitingler yapýldý. Mitinglerde öne çýkan, dünyanýn iklim dengesinin hýzla bozuluyor oluþuydu. Buna küresel ýsýnmanýn neden olduðu, küresel ýsýnmanýn ise kapitalizmin, zehirli atýklarýn atmosfere karýþmasýný engellemek bir yana; bunun için zorunlu olan tedbirleri dahi almamasýndan kaynaklandýðý, üzerinde en çok durulan konuydu. Son dönemde dünya üzerinde yaþanan kasýrgalar, sel baskýnlarý, depremler çok ciddi sinyaller veriyor. En son ABD’nin New York kentinde yoksullarý vuran Katrina Kasýrgasý, olayýn vahametini göstermesi açýsýndan dikkate deðerdi. Dünyanýn eðer bir devrimle egemenliðine son verilmezse, emperyalist-kapitalist sistem tarafýndan nasýl bir yok oluþa doðru hýzla götürüldüðünü, bugün artýk herkes daha bir açýklýkla görebiliyor. Küresel ýsýnma, sadece sel ve fýrtýnalara neden olmuyor, ayný zamanda iklim deðiþiklikleri sonucu dünyanýn bitki örtüsünü de

8

deðiþtiriyor; kuraklýk ve çölleþmeye yol açýyor. Bu, önümüzdeki birkaç yüzyýlda gýda sýkýntýsýnýn baþ göstermesi anlamýna gelecek. Küresel Isýnmaya Karþý Uluslararasý Eylem Günü’nde, hala Kyoto Protokolü’nü imzalamamakta ayak direten ABD ve Avustralya, protokolü imzalamaya çaðrýldý. Ýstanbul Haydarpaþa Numune Hastanesi’nde baþlayýp Ýskele Meydaný’nda sona eren eylemde, “Çevre Kirliliðinin Sorumlusu Kapitalizmdir. Kar Ýçin Deðil, Ýnsan Ýçin Üretim” pankartý açýldý ve sýklýkla “Katil Bush Bugün Kaç Çocuk Öldürdün” sloganý atýldý. Dünyanýn emperyalist-kapitalist sistem tarafýndan mahvedilmesine izin vermemek için, emeðin, insanlýðýn ve doðanýn kurtuluþu için devrim ve komünizm uðruna mücadele etmek gerekiyor. Ancak bütün dünyanýn emeðin olmasýyla, insanlýðýn ve doðanýn kurtuluþu saðlanabilir. Mümkün olduðuna inanýlan “baþka bir dünya”nýn kuruluþu, ancak devrim ve komünizmle saðlanacaktýr.

56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005


NÝTELÝKLÝ EÐÝTÝM DEVRÝMLE GELECEK!

“P

arasýz Nitelikli Eðitim Hakký Ýçin Ankara’ya Yürüyoruz” adlý bir kampanya baþlatan Eðitim-Sen’liler, 24 Kasým 2005 tarihinde kampanyanýn ilk duraðý olan Tünel önünde toplandýlar. Ýl dýþýndan gelen eðitim emekçilerinin de katýlýmýyla sayýlarý yaklaþýk 700’e ulaþan Eðitim-Sen’liler 14:30’da Ýstiklal Caddesi’nde yürüyüþe baþladýlar. Yürüyüþ sýrasýnda, “Örgütlü Toplum Demokratik Türkiye Ýnsanca Yaþam Ýstiyoruz” yazýlý bir pankart taþýdýlar. Ayrýca kampanya taleplerinin yazýlý olduðu bir diðer pankart taþýndý. Yürüyüþ sýrasýnda Eðitim-Sen’liler sýk sýk, “Parasýz Eðitim Parasýz Saðlýk”, “Ýnsanca Yaþam Demokratik Türkiye”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak” sloganlarý attýlar. Ayrýca Hakkari halkýna yapýlan saldýrýlara karþý, “Hakkari Halký Yalnýz Deðildir”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza” sloganlarý atýldý. Eðitim-Sen’in yaptýðý duyuruda yürüyüþ güzergahý Tünel Önü’nden Mis Sokaða kadar olmasýna raðmen, yürüyüþ Ýstiklal Caddesi’nin Meydan çýkýþýna kadar sürdü. Meydan çýkýþýný kapatan çevik kuvvet polisleri barikat kurarak eðitim emekçilerinin meydana çýkmasýna izin vermedi. Emekçiler burada “Emekçiye Deðil Çetelere Barikat” sloganýný atarak barikat kurulmasýný protesto ettiler. Daha sonra Alaaddin Dinçer, “Parasýz Nitelikli Eðitim Ýçin Yürüyoruz Taleplerimizin Gerçekleþmesini Ýstiyoruz” baþlýklý basýn açýklamasýnda; “Eðitim-Sen, eðitimin bir insan hakký olduðu gerçeðinden hareket-

le, herkese eþit, parasýz ve nitelikli eðitim için yürüyor. Taleplerimiz, Türkiye’deki tüm eðitim çalýþanlarýnýn, öðrencilerin ve velilerin talepleridir. Çünkü, parasýz, nitelikli eðitim sadece Eðitim-Sen’in deðil, Türkiye’nin sorunudur. Bunun için; - Ýkili eðitimden tekli eðitime geçilmelidir. - Sýnýf mevcutlarý 60 deðil, 24 kiþilik olmalýdýr. - Tüm anaokulu ve ilköðretim öðrencilerine ücretsiz süt verilmelidir. - Tüm çocuklar yýlda iki kez saðlýk taramasýndan geçirilmelidir. - Eðitime hazýrlýk ödeneði tüm eðitim ve bilim emekçilerine ödenmelidir. - Hizmetli ve memurlar için özel hizmet tazminatý ödenmelidir. - Ek ders ücretleri günün þartlarýna uygun olarak belirlenmelidir. - Eðitimde sözleþmeli öðretmenlik gibi, geçici çalýþma uygulamalarýna son verilmeli, tüm eðitim çalýþanlarý kadrolu olarak istihdam edilmelidir. - Eðitimde kadrolaþma deðil, demokratik yönetim anlayýþý benimsenmelidir.” dedi. Açýklamanýn ardýndan Cuma günü Kadýköy Ýskele Meydaný’nda gerçekleþecek basýn açýklamasýna çaðrý yapýldý. 26 Kasým 2005 günü sabah 05:00 sýralarýnda Ýstanbul üzerinden Ankara’ya giden Eðitim-Sen üyeleri, otoyol Ankara giþelerinde durduruldu ve Ankara’ya girmelerine izin verilmedi. Emekçiler saatlerce otobanda

56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

bekletildiler. Saat 16:00 sýralarýnda demokratik haklarýný kullanmalarýnýn keyfi biçimde engellenmesini kýnamak için yolun kenarýna oturmak isteyen emekçiler, jandarma tarafýndan saldýrýya uðradýlar. Jandarma hiçbir uyarý yapmadan saldýrdý öðretmenlere. Saldýrý önce tazyikli suyla baþladý ve ardýndan da gaz bombasý atýldý. Tazyikli su sýkýlýrken panzerler kalabalýðýn üstüne sürüldü öðretmenler panzer altýnda ezilmekten zor kurtuldular. Tazyikli suyun yakýn mesafeden sýkýlmasý emekçilerin birçoðunun yaralanmasýna neden oldu. Tazyikli suyun ardýndan, askerler tarafýndan yakýn mesafeden gaz bombasý atýlmaya baþlandý. Gaz bombalarý 15-20 metrelik yakýn mesafeden, doðrudan atýldýðý için gaz kapsülleri daðýlmadan emekçilerin vücutlarýnýn deðiþik yerlerine isabet ederek ciddi yaralanmalara neden oldu. Bu saldýrýda sendika üyesi 18 öðretmen yaralandý, bunlardan bir kýsmý Sincan Devlet Hastanesi’nde ayakta tedavi edilerek taburcu edildi. Sekiz kiþinin tedavisi ise Ankara Numune Hastanesi’nde yapýldý. Ankara Numune Hastanesi’nde tedavisi yapýlan sendika üyelerinden Erkan Baritan’ýn bacaðý delin-

9


EÐÝTÝM EMEKÇÝLERÝ BU ABLUKAYI DAÐITACAK!

miþ, Mehmet Arda göðsünden aðýr biçimde yaralanmýþ, Boran Kutlu’nun kafasý kýrýlmýþ, Barýþ Bayýr ve Erhan Cebeci gözünden yaralanmýþ, Ahmet Nesne’nin burnu kýrýlmýþ ve Emin Ekinci, Baki Gökçe ve Hakký Tekin ise kafalarýna darbe almýþlardýr. Ayrýca Ankara þubeleri üyeleri 26 Kasým 2005 günü Milli Eðitim Bakanlýðý önünde yapýlacak basýn açýklamasýna katýlmak için Güvenpark’ýn içinden geçmek isterken polisler tarafýndan abluka altýna alýndý ve yaklaþýk üç yüze yakýn kiþinin beþ saat boyunca herhangi bir yere gitmelerine izin verilmedi. Yine Güvenpark’ta abluka dýþýnda kalan sendika üyelerine de polis saldýrdý ve bir çok emekçinin yaralanmasýna neden oldu. Gerçekleþen saldýrýlarda çok sayýda emekçi gözaltýna alýndý. 27 Kasým Pazar günü Taksim Gezi Parký’nda bir araya gelen Eðitim-Sen’liler ve demokratik kitle örgütleri, Ankara’da emekçilere karþý gerçekleþtirilen saldýrýyý kýnamak amacýyla bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdiler. Açýklamanýn gerçekleþtiði sýrada, Ankara’daki emekçiler hala Kýzýlay’a alýnmamýþlardý. Basýn açýklamasý Ankara’daki açýklamayla paralel geçti. Ankara’da emekçilere yol açýlmadýðý sürece Taksim Gezi Parký’ndaki basýn açýklamasýna devam edeceklerini ve açýklamayý oturma eylemine çevirdiklerini duyurdu emekçiler. Saat 12:00’da baþlayan açýklamaya yaklaþýk 200 kiþi katýlmýþtý. Açýklamaya TMMOB, Tabipler Odasý, 78’liler Derneði, Mücadele Birliði Dergisi, Halkevleri, SDP ve ÖDP’de destek verdiler. Eylemde, “Emekçiye Deðil Çetelere Barikat”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Barikat AKP’ye Mezar Olacak”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Emekçilerin Mücadele Birliði”, “Emekçiler Saldýrýlara Karþý Ýktidar Ýçin Savaþalým”, “Jop Gaz Ýþkence Ýþte AKP” sloganlarý atýldý. Destekçi kurumlarýn açýklamalarý, þiirler ve halaylarla devam eden oturma eylemi saat 14:30 sýralarýnda Ankara’dan gelen telefonla son buldu. Emekçilere Kýzýlay yine açýlmamýþtý, Ziya Gökalp Caddesi’nde yapýlan basýn açýklamasýna paralel olarak Taksim Gezi Parký’nda da basýn açýklamasý yapýldý ve eylem sonlandýrýldý. Yaþanan saldýrýlarýn ardýndan bir basýn açýklamasý yapan Alaaddin Dinçer; “(...) Avrupa’ya her gittiklerinde, demokratikleþiyoruz havalarý atanlar, Eðitim Sen’in parasýz, nitelikli eðitim, insanca yaþam ve demokratik Türkiye için baþlattýðý büyük yürüyüþe bile tahammül edemeyerek ne kadar demokratik olduklarýný göstermiþlerdir. Ýktidara geldiði günden bu yana emekçilere yönelik saldýrgan tutumunu her fýrsatta gösteren AKP Hükümeti, eðitim emekçilerinin Ýnsanca Yaþam, Demokratik Türkiye mücadelesini baský ve þiddet ile engellemeye çalýþmaktadýr. Bugün öðretmenlerine panzerlerle ezen, gaz bombalarý atanlarýn, yarýn haklarýný arayanlara neler yapabileceðini düþünmek bile istemiyoruz(...) ” dedi.

10

“Anadilde Eðitim Hakký”ný savunduðuna dair maddeyi devletin dayatmasýyla tüzüðünden çýkararak kötü bir sýnav veren Eðitim-Sen’li öðretmenler, “demokratik haklarýný kullanmak” için baþladýklarý Ankara yürüyüþünde saldýrýya uðradýlar. Devlet, askeri ve polisiyle eðitim emekçilerinin önüne Ankara giriþinde barikat kurdu. Eðitim Emekçileri yürümek isteyince de saldýrdý. Zaten günler öncesinden Ankara Valisi savaþ tamtamlarýný çalmaya baþlamýþtý. Açýktan eðitim emekçilerini tehdit etti vali: “Kýzýlay’a girmeye çalýþýrsanýz izin vermeyeceðiz.” Artýk burjuvazi ile iþçi sýnýfý ve emekçiler arasýnda restleþmeler dönemi baþladý. Eylem olmadan çok önce emekle sermayenin temsilcileri kýlýçlarýný çekiyorlar ev birbirlerinin üzerine yürümeye baþlýyorlar. Eðitim Emekçileri artýk þunun çok açýk bir þekilde farkýndadýr: Bugün kendilerinden “anadilde eðitim hakký”ný tüzüklerinden çýkarmalarýný isteyenler, yarýn baþka þeyler isteyecektir. Bugün “Kýzýlay’a giremezsiniz” diyenler yarýn “yürüyemezsiniz” diyecekler. Sermaye ve onun devleti karþýsýnda atýlan her geri adým baþkalarýný getirecektir. Her ileri adýmý da daha ileri adýmlar izleyecektir. Eðitim Emekçileri barikatlarýn üzerine yürüyerek ileri bir adým atmýþlardýr. Ýçlerinde aðýr yaralýlar olmak üzere onlarca öðretmenin yaralanmasýna raðmen, bu, emekçilerin eyleminde yeni bir aþamayý ifade ediyor.Sendikal mücadelenin gerilediði bir dönemde, sendikalara ekonomist anlayýþlarýn, sýnýf uzlaþmacýlarýn hakim olduðu bir dönemde Eðitim emekçilerinin tavrý çok olumlu olmuþtur. Eðitim emekçileri her dönem verdikleri mücadele ile emekçilere örnek olmuþlardýr. Devletin eðitim emekçilerine vahþice saldýrýsý, bu mücadelenin geliþmesinden duyduðu korkuyu gösteriyor. Gaz bombalarýyla, öldüresiye saldýrarak eðitim emekçilerinin direncini kýrmak, onlarý uysal birer memura dönüþtürmek istiyorlardý. Ama hesaplarý tutmadý. Eðitim emekçileri bulunduklarý her ilde eyleme çýkarak bu saldýrýyý cevapladýlar. Ve Ankara’ya girmeyi baþardýlar. Kýzýlay hala açýlmamýþtý; ama artýk orasý da Taksim gibi olmuþtu. Devletle devrimciler arasýnda, devletle iþçi ve emekçiler arasýnda bir irade savaþýna dönüþmüþtü. Devletin, saldýrýsý, iç-savaþta yeni bir evreye girdiðimize dair yaptýðýmýz deðerlendirmeyi doðruluyor. Bundan sonra her kim olaðan bir dönemde olduðunu düþünürse yanýlacaktýr. Artýk emekçiler kendilerini bu yeni savaþ koþullarýna göre hazýrlamak zorundadýrlar. Kazanýlan her mevzinin korunabilmesinin yolunun da iktidarý zorla ele geçirmekten geçtiðini artýk tüm açýklýðýyla görülmesi gerekiyor. Emekçiler artýk iktidar için savaþmak zorundadýrlar. Ýktidarýn baþkentinde karþýlarýna dikilen barikatlar, burjuvazinin tehlikenin farkýna vardýðýný gösteriyor. Peki ya bizler, iþçi sýnýfý ve emekçiler, mücadele birliðini saðladýðýmýzda, devrim ve iktidar için savaþtýðýmýzda ne kadar büyük bir güç olduðumuzun farkýnda mýyýz? Þimdi dönem bu devrimci soruya devrimci cevaplar verme dönemidir. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN EMEKÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!

56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

EMEKÇÝLER SALDIRILARA KARÞI ÝKTÝDAR ÝÇÝN SAVAÞALIM!


SERNA-SERAL ÝÞÇÝLERÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) olarak grevlerinin 74. gününde, Serna-Seral Tekstil iþçilerine destek ziyaretinde bulunduk. Güneþli bir günde Serna-Seral Tektil Fabrikasý’nýn olduðu Bostancý’ya doðru yola çýktýk. Grevdeki Serna-Seral iþçilerinin bulunduðu sokaðýn hemen baþýnda durup “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði-DÝK” yazýlý pankartýmýzý açarak sloganlarýmýzý atmaya baþladýk.“Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði, Serna-Seral Ýþçileri Yalnýz Deðildir, Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” sloganlarýmýz biranda ortalýðý kapladý. Etraftaki insanlar meraklý bakýþlarla bizi izliyorlardý; iþçilerin yanýna kadar yürüdük. Sesimizi duyan iþçiler bizi “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý, Birleþen Ýþçiler Yenilmezler” sloganlarýyla karþýladýlar. Kendimizi tanýttýktan ve merhabalaþtýktan hemen sonra bizleri fabrikanýn 20 metre ilerisine kurduklarý ve polis tarafýndan üç kez yýkýlan ama her defasýnda yeniden kurduklarý grev çadýrlarýna davet ettiler. Bizleri oldukça sýcak karþýlayan Serna-Seral iþçileriyle gündeme iliþkin, Türkiye ve dünyadaki iþçi sýnýfý hareketi ile ilgili olarak sohbet ettik. Þimdilik sadece ME-KA ve Serna-Seral olmak üzere iki yerde grev olduðunu söyleyen iþçiler, yapýlan grevin salt hak arama olarak deðerlendirilemeyeceðini, bu grevin baþarýya ulaþsýn-ulaþmasýn Türkiye iþçi sýnýfýna týpký SEKA ve diðerleri gibi bir örnek teþkil edeceðini ve yol göstereceðinin altýný çizdiler. Bizler de Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) olarak her zaman yanlarýnda ve destekçileri olduðumuzu, ve kendilerinin isteði dahilinde ortak bir çok þeyler yapabileceðimizi, ve gerekirse

onlarla birlikte grev çadýrýnda saldýrýlarý birlikte göðüsleyeceðimizi belirttik. Sohbetlerimizin hemen ardýndan grevdeki iþçilerden biri þiir okudu. Ardýndan gelen þiirler, þarkýlar ve marþlarla neþemize neþe kattýk. Bir kez daha sýnýf dayanýþmasýnýn verdiði keyifle her birimiz güzel anlar yaþadýk. Þiirlerin, þarkýlarýn ve marþlarýn ardýndan bir daha görüþmek dileðinde bulunarak kalktýk, çadýrýn hemen önünde hep beraber þarkýlar eþliðinde halaylar çektik. Birlikte çektiðimiz halay, hem bizim hem de grevdeki iþçiler için çok büyük bir moral kaynaðý oldu. Ýçimizde yeþeren sýmsýcak duygular ve sevincimizle beraber hep birlikte; “Serna-Seral Ýþçileri Yalnýz Deðildir”, “Örgütlüysek Her Þeyiz Örgütsüzsek Hiçbir Þey”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” sloganlarýmýzý yol boyunca atarak oradan ayrýldýk.

TAÞERONLAÞMAYA KARÞI MÜCADELEYE DÝSK’e baðlý Genel-Ýþ Sendikasý 1 ve 3 nolu Ýstanbul bölge þubesi üyeleri, Kadýköy Belediyesi önünde, toplu sözleþme gereði ödenmesi gereken ikramiye ve sosyal haklarýnýn ödenmemesi üzerine basýn açýklamasý yaptýlar. Genel-Ýþ Sendikasýnýn 1 ve 3 nolu þubelerinin gerçekleþtirdiði basýn açýklamasýna iþçilerin yoðun ilgisi vardý. Genel-Ýþ Ýstanbul 3 nolu Bölge Þube Baþkaný Veysel Demir’in okuduðu basýn açýklamasýnda; “Yasalar ve toplu sözleþmeler gereði ödenmesi gereken ikramiye ve sosyal haklarýmýzýn zamanýnda ödenmediðini ve kimi dönemlerde bunun bir yönetim alýþkanlýðýna dönüþtüðünü görüyoruz. Söylediklerimize son bir kaç ay içinde bazý örnekler de verebiliriz. Toplu sözleþme gereði 25 Ekim 2005’te ödenmesi gereken 30 günlük ikramiyemiz halen ödenmemiþtir. Yine Kanun gereði, Bakanlar Kurulu kararýyla 26 Ekim 2005’te ödenmesi gereken 26 günlük ikramiyemiz ödenmemiþtir. ...Taþeronlaþma uygulamalarýnda ortaya çýkan en büyük olumsuzluk taþeron þirket iþçilerinin sosyal güvenlik ve sendikal haklarýnýn çok aðýr bir biçimde ihlal edilmesidir. Sendikalara üye olan taþeron þirket iþçileri iþverenler tarafýndan derhal iþten atýlmaktadýrlar. Bu iþçilerin sigorta primleri ya hiç ödenmemekte ya da eksik ödenmektedir. ...Kadýköy Belediyesi temizlik iþleri müdürlüðü ile çalýþmakta olan Altaþ temizlik þirketinde en aðýr koþularda alýn teri döken iþçilerden 13 kiþi anayasal haklarýný kullanarak sendikamýza üye olduklarý için iþten çýkarýldý. Ýþsizliðe ve açlýða mahkûm edildiler. Taþeron þirket-

lerdeki uygulamalar iþçilere baþta Anayasa ve yasalarda tanýnmýþ olan haklarýn aðýr bir biçimde ihlal edilmesi anlamýna gelmektedir. Ayrýca bu uygulamalar ile ILO sözleþmeleri de ihlal edilmektedir. Ancak bu konuda artýk sendikalar da iþçiler de hak arama mücadelesini geliþtirmeye baþladýlar. ...Bu durumda, özünde kamu hizmeti vermekle görevli kam kurumlarý olan belediyelerin taþeronlaþmanýn yarattýðý sosyal sonuçlarý da dikkate alarak bu uygulamadan vazgeçmeleri Sendikamýzýn temel talebidir. Bu görüþlerimiz ýþýðýnda Kadýköy Belediye yönetimini uyarmak istiyoruz.” denildi. Konuþmalar sýrasýnda sýk sýk “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý, Ýþçi Memur El Ele Genel Greve” sloganlarý atýldý. Yapýlan basýn açýklamasýnýn ardýndan iþçiler sessizce daðýldý.

56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

11


BÜYÜK SERHILDANLARA HAZIRLANALIM Ý

ki hafta içinde iki “Güvenlik Zirvesi”. Burjuva gazetelerden biri geçtiðimiz günlerde iþte bu haber baþlýðýný atmýþtý. Devleti ve hükümeti, Kuvvet Komutanlarýndan Baþbakana, ilgili bakanlardan Emniyet yetkililerine kadar iki defa toplanmak ve “Güvenlik Zirvesi” denen bu toplantýlarda yeni yeni kararlar almak zorunda býrakan hadise Þemdinli’de baþlayýp K.Kürdistan’ýn pek çok il ve ilçesine yayýlan serhýldanlar ve eylemlerdi. Devletin ve hükümetin en tepedeki bilumum zevatýnýn koltuklarýnýn altýnda dosyalarla on beþ günde iki defa toplanmalarý, serhýldanlar karþýsýnda devletteki paniði ve korkuyu anlatmaya yeter mi? Çoðu kez kavramlar ifade ettýkleri olayýn gerçek güç ve etkisini anlatmakta yetersiz kalýrlar. Serhýldan ya da ayaklanma kavramlarý belki de, Þemdinli’de baþlayýp Yüksekova, Hakkari, Van’a sýçrayan; oradan Ýstanbul, Mersin , Adana gibi illere yayýlan olaylar dizisinin burjuvazi üzerindeki tüyler ürpertici etkisini anlatmaya yetmiyor. Burada bir muhabirin gözlemi, olaylarýn sarsýcý gücünü anlatmada kavramlardan çok daha etkilidir. Bir burjuva gazetesinin muhabiri, Þemdinli ayaklanmasýnýn ertesi gününde gözlemini ve yaþadýklarýný gazetesine þöyle aktarýyor: “10 Kasým akþamý, saat 16.30. Þemdinli giriþinde, zifiri karanlýkta bir barikat kesiyor yolumuzu. 13-16 yaþlarýndaki çocuklar otomobilimize yaklaþýyor. ‘Parola’ diye soruyorlar. Ne parolasý çocuklar, açýn yolu, acelemiz var diyorum. Zafer iþareti yapýp, parola ‘biji’ deyip geçiþimize izin veriyorlar. Þemdinli sokaklarý karanlýk ve ýpýssýz, kedi köpek bile yok ortalýkta. Herhangi

12

bir polis ya da askeri araç da. O sýrada telefonla konuþtuðum emniyet yetkilisi ‘Ýlçeyi hemen terk edin, can güvenliðiniz açýsýndan kalmanýz tehlikeli’ diyor, ama kalýyoruz.” Muhabir, o günün ve ertesi günün geliþmelerini aktardýktan sonra gözlemini þu satýrlarla bitiriyor: “Bombalama olayýnýn ikinci günü sabahýn ilk ýþýklarýyla toplanmaya baþlayan göstericiler, Þemdinli giriþindeki polis kontrol noktasýný ateþe vermiþ, elekrik direklerini devirip barikat kurarak ilçenin giriþini kapatmýþtý. Küle dönen polis noktasý, çocuklarýn oyun alanýna döndü. Binayý ateþe verenlerin iç duvarlara ‘PKK’ yazdýðý görüldü.” ( 12 Kasým Hürriyet) Muhabir, bu sözlerini, duvarýnda ‘PKK’ yazýsý olan bir harabede oynayan çocuk resmiyle desteklemiþ. Devletin ve hükümetin yüreðini aðzýna getirmek için daha ne lazým! Devlet, ayaklanmanýn ikinci günü Ýlçeden silinmiþ, denetim halkýn eline geçmiþ. Fakat bu tablo bile, 9 Kasým’dan sonra Kürdistan’da olan bitenleri anlatmada çok yetersiz kalýr. Ne yazýk, Yüksekova ve Hakkari’yi Þemdinli gibi anlatan bir muhabir yok. Oysa ayaklanma Þemdinli’de baþladýysa doruða da Hakkari ve Yüksekova’da ulaþmýþtý. Yüksekova ve Hakkari halký Þemdinli halkýndan fersah fersah ileri gitti. Faþist devletin birkaç piyonunun eline yüzüne bulaþtýrdýðý bir provokasyon giriþimi bir olguyu kesin biçimde kanýtlamýþtýr: Toplumsal ortam tutuþmaya hazýr bir bozkýra dönüþmüþse beklenmedik herhangi bir olay ortalýðý yangýn yerine çevirmeye; toplumu temellerinden sarsacak devrimci geliþmelere, hatta kelimenin gerçek anlamýnda bir devrimin baþlamasýna yol açabilir. Tarihte bunun sayýsýz örneðini bulmak mümkün. Fakat bu basit 56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

ama son derece önemli gerçeði tüm derinliðiyle kavramak için tarihe gitmeye gerek yok. Þemdinli, Yüksekova ve Hakkari’yi doðru okumak yeter de artar bile. Kürt halký, bir provakosyon giriþimi karþýsýnda son derece kararlý ve yiðitçe bir tavýr koymayý bilmiþtir. Halk tek baþýna gidebileceði yere kadar gitmiþ; iki ilçe ve bir ilde devletin tüm otoritesini yerle bir etmiþtir. Ama önüne sayýsýz engeller çýkarýlan ve her taraftan kuþatýlan bir halk en azýndan þimdilik daha ileri gidemezdi, gitmedi. Engeller sadece düþman tarafýndan deðil, içerden de geldi. Örneðin, Belediye Baþkanlarýnýn ve DEHAP’lý yöneticilerin halký sakinleþtirip daha ileriye gitmesini engellemek için nasýl çaba harcadýklarý biliniyor. Halk düþmanýn deðil ama DEHAP’lý yetkililerin “saðduyu çaðrýlarý” karþýsýnda ne yapacaðýný þaþýrmýþtýr. Örneðin, DEHAP’lý Belediye Baþkaný Salih Yýldýz daha olaylarýn ilk saatlerinde halka þöyle sesleniyor: “Sakin olmazsanýz, haklýyken haksýz duruma düþersiniz. Burada, Yüksekova Çetesi ve Susurluk benzeri bir olay var. Çözüyoruz ancak sizin sakin olmanýz lazým. Ýþ yerlerini taþlamayýn.” Sonraki tüm geliþmeler þu gerçeði net çizgilerle açýða çýkarmýþtýr: Sürecin baþýndan itibaren Kürt halkýnýn ortaya koyduðu yiðit ve kararlý tutum ulusal hareketin önderliði tarafýndan ayný kararlýlýkla devam ettirilememiþtir. Böylece Kürt halký, baþlattýðý ayaklanmayý daha ileriye götürmek için kendisine en büyük desteði verecek bir dinamikten yoksun kalmýþ oldu. Aslýnda Kürt halký, devrimci geliþmelere yol açan provakosyon giriþiminin hemen baþýnda attýðý sloganlar, üzerine


yürüdüðü hedeflerle politik olarak ne kadar geliþmiþ olduðunu gösterdi. Faþist devletin provokatörlerini ve malzemelerini ele geçirir geçirmez halk, “Terörist Devlet!” sloganýyla harekete geçmiþ, Emniyet ve diðer devlet kurumlarýný hedef olarak seçmiþtir. Bu davranýþ biçimi halkýn politik olarak çok iyi baþladýðýný gösterdi. Uzun savaþ yýllarýnýn deneyiminden geçmiþ Kürt halký, gerçek düþmanýný tanýmada hiç zorlanmadý. Düþmanýn piyonlarý elindeydi, düþmanýn kendisi ise karþýsýndaydý. Bu bilinç açýklýðý onun eylemine kararlýlýk olarak yansýdý. Ne var ki, halkýn politik olarak bu iyi baþlangýcý ulusal hareketin önderliði tarafýndan kötü devam ettirildi. Devleti hedef alan, devletin polis, asker gibi kurumlarýna doðrudan yönelen halkýn aksine, ulusal hareketin önderliði sorunu devletin kendisine yöneltilmiþ bir hareket olmaktan çýkartýp yalnýzca “Derin devlet” dedikleri ne olduðu belirsiz hedefe yöneltmiþlerdir. Yani, hedef olarak devleti deðil ama devlet içinde örgütlenmiþ bir ‘çete’yi belirlemiþlerdir. Aslýnda sorunun bu þekilde konulmasý panik ve korku halindeki faþist devlete kondurulmuþ bir hayat öpücüðü; ayaklanma halindeki halkýn ayaðýna vurulmuþ bir zincir oldu. Sorun bir kez böyle konduktan ve hedef böyle belirlendikten sonra arkasý çorap söküðü gibi geldi. Madem ki, provokasyon devletin deðil de onun içinde yuvalanmýþ, örgütlenmiþ bir çetenin iþiydi o halde bunlarý ortaya çýkarmak için soruþturma ve yargýlama talebi öne çýkarýlmalýydý. Öyle yapýldý. “Terörist Devlet!” hedefi ve “özgürlük” talebi yerini “Sorumlular bulunsun ve yargýlansýn” istemine býraktý. Ayaklanmanýn yayýlmasýndan ve Türkiye’ye sýçramasýndan derin korkuya kapýlmýþ devlet ve hükümet buna, deyim uygunsa balýklama atladý. Devleti ve bir bütün olarak burjuva sýnýfý bu bataktan temize çýkarmak için bundan iyisi olamazdý. Elbette sorumlular bulunacak ve adil bir þekilde yargýlanacak, hiçbir þeyin karanlýkta kalmasýna izin verilmeyecekti! Ama, bunun þartý, sakin va saðduyulu olmak, soruþturma ve yargýlamanýn sonucunu oturup beklemekti. Yangýnýn kontrol altýna alýnmasý, devlet ve hükümet için en acil, en önemli, en temel a-

dýmdý ve bunun için vermeyecekleri söz yoktu. Hele Kürt halký “soruþturma ve yargýlama” istemine bir razý edilsin, gerisi kolaydý. Araþtýrma komisyonlarý, müfettiþ raporlarý, yargýlama süreçleri gibi bürokrasinin labirentlerinde geçirilecek bir kaç yýl sorunun soðumasýna, hatta unutulmasýna zaten yeterdi. Bu iþlerin gediklisi Mehmet Aðar denen katil, olaylarýn sýcaklýðý içinde halký yatýþtýrmak için her türlü sözü ve açýklamayý yapmaya hazýr hükümeti, “Yargý deðerlendirsin, kendinizi yargýnýn yerine koymayýn” sözleriyle uyarýyor ve adres olarak “Yargý”yý gösteriyordu. Olaylarýn baþlamasýndan iki hafta sonra yapýlan ikinci “Güvenlik Zirvesi”nden de benzer sonuç çýktý: “Herkes yargýya katkýda bulunsun”. Sorumlulularýn bulunmasý, açýklanmasý ve yargýlanmasý talebini bayraklarýna yazanlar için “bundan iyisi Þam’da kayýsý!” Hedef saptýrarak olayý soðumaya býrakmaya çalýþan devlet ve hükümete bir destek de bayraklarýna “sorumlular açýklansýn-katiller yargýlansýn!” istemini yazan çevrelerden geldi. Yukarda sözünü ettiðimiz muhabir daha olaylarýn ikinci günü, yani halk sokakta “Terörist Devlet!” sloganý atýp polis noktasýný ateþe verirken “Þemdinli ileri gelenleri”nin olaylardan Orduyu ve Emniyeti deðil “Derin Devlet”i sorumlu tuttuklarýný bildiriyor. Orduyu, polisi, devleti ve hükümeti temize çýkaran bu düþünceye devlet ve hükümetin yanýsýra onlarla uzlaþma arayýþý içerisinde olan reformist kesimler ve aydýnlar da dört elle sarýldýlar. Bu kesimler sonraki tüm süreç boyunca konuyu özellikle bu alanda derinleþtirmek; baþka bir alternatifin akýllara dahi gelmesini engellemek için ellerinden geleni yaptýlar. Susurluk benzetmesi aldý baþýný gitti. “Bir dakika karanlýk” eylemlerinden meþale yakmaya; soruþturma yapýlmasýndan katillerin yargýlanmasý istemine kadar reformist cephanelikte ne varsa hepsi ileri sürüldü. Devleti hedef olmaktan çýkaran bu “çete” edebiyatýna katýlan bütün aydýnlar, reformistler ve oportünistler sarýldýklarý “sorumlular açýklansýn- yakalansýn- yargýlansýn” isteminin ne anlama geldiðini ve ne gibi sonuçlara yol açacaðýný bilmiyor olamazlar. Bu güne kadar yaþadýklarý sayýsýz davadan en azýndan mahkemelere 56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

ve Meclise býrakýlan bu tip davalarýn sonuçsuz kalacaðýný biliyorlar. Bu çevrelerden biri var ki, bu gerçeði neredeyse kendi aðzýyla itiraf etmiþ. Gazetenin baþ sayfasýna “Sorumlular açýklansýn, katiller yargýlansýn” baþlýðýný koyan bu çevre ayný sayýnýn iç sayfasýnda þu baþlýðý rahatça kullanabilmiþ: “Suçlar yargýya ‘intikal etmiþse’ örtbas edilir” (Bakýnýz. Atýlým, sayý 47). Bu acýnacak durum sistem içi politika izlemenin sonucudur. Haksýzlýk etmemek için hemen ekleyelim; Atýlým bu yolda yalnýz deðildir. Devleti ve sistemin kendisini hedef olmaktan çýkaran “Çete-Kontrgerilla” söylem ve politikalarýnýn politik çevreleri getirdiði nokta iþte budur. Devlet ve sermaye ile uzlaþmak için atýlan tüm bu adýmlara Ordu ve Hükümet, halký yatýþtýrýp sakinleþtirerek kontrol altýna almak için hiçbir þekilde yerine getirilmemek üzere sözler vermenin yanýsýra a) Kürdistan’ýn pek çok iline Çevik Kuvvet kurma kararýyla, b) Cenaze töreninin üzerinden F-16 savaþ uçaklarýna alçak uçuþ yaptýrarak, c) Güvenlik zirvelerinden yeni baský kararlarý çýkararak, d) Yýllardýr süren “Yüksekova Çetesi davasýnda” böyle bir çetenin olmadýðýna ve beþ kiþinin beraatine karar vererek yanýt vermiþ oldu. Susurluk davasýnýn nasýl sonuçlandýðý ise biliniyor. Kürt halký, son olarak Þemdinli serhýldaný ile mücadeleci yönelimini kesin þekilde bir kez daha ortaya koymuþtur. Bu olaylar sýrasýnda, reformistlerin, aydýnlarýn ve diðer uzlaþmacýlarýn izledikleri politikalar, bu kesimlerin yönelimiyle Kürt halkýnýn mücadeleci yönelimi arasýnda nasýl bir paradoksun yaþandýðýný ortaya koymuþtur. Halkýn mücadeleci yönelimi, herþeye karþýn üstün gelecektir. Bütün nesnel koþullar, Kürt halkýnýn bilinç durumu ve mücadele birikimi bu üstünlük için gerekli ortamý saðlýyor. Þemdinli, Hakkari, Yüksekova serhýldaný þimdilik geri çekilmiþtir. Ama bu geri çekilme sadece güç biriktirerek yeni, daha yaygýn ve daha güçlü serhýldanlara hazýrlanmak içindir.

13


Zindanlarý Yýkacak ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR Serpil Cabadan Ölüm Orucu Eylemi’nin 165. Gününde “Ben bir yolculuk yaptým ayýþýðýnda günýþýðýnda yaðmurun ýþýðýnda (...) ve en namuslu insanlarýyla yeryüzünün Yani bir keman gibi þefkatli henüz konuþamayan bir çocuk gibi merhametsiz henüz konuþamayan bir çocuk gibi cesur Yani bir kuþ kolaylýðýyla ölmeye de bin yýl yaþamaya da hazýr”

Serpil Cabadan Ölüm Orucunun 165. Gününde Açlýk tüm dünya üzerinde devrimi besliyor. Ve zindanda mevsimler boyu, yýllar boyu aç kalanlar korkusuz yürekleri ve karanlýkta ýþýldayan bilinçleriyle devrimi büyütüyorlar. Ölüm Orucu Sürüyor “Yeryüzünün lanetlileri”ni doyurmak, “baldýrý çýplaklarý” giydirmek için. Bütün dünya halklarý özgür olsun diye... Kapansýn el kapýlarý bir daha açýlmasýn diye... “Sana selam olsun / Zincirinin zulmün kar etmediði / Kýrbacýn kar etmediði / büyük tahammül” ZAFERE KADAR DAÝMA!

Nazým Hikmet “(...) Topraða düþen her bir tohum vakti gelince çatlar ve en güzel haliyle yeryüzüne sevinci ve ýþýðýný katar... Yoldaþlýk tohumu da böyle bir þey... O tohumu çatlatýrsan- yani büyüyüp serpilmesinin koþullarýný sunarsanbüyür... ve bakýp, besledikçe yeryüzüne öyle büyük ve güzel bir ýþýk yayar ki, ýþýðýndan yalnýz yeryüzü insaný deðil, doða da faydalanýr... Ýþte o büyük bir aðaçtýr artýk... (...) Bu resmi- resimdeki bu aðacý görünce yoldaþlýk sevincini düþündüm... Her çiçeði bir yoldaþtý belki o an... Ve resimden bana bakýp ‘biz geldik’ diyorlardý... Ve yalnýz dünü, bugünü deðil yarýný anýmsatýyorlardý çiçeklerdeki gülüþler... Öyle bir toplum

yaratacaðýz ki doðayla kardeþ olacaklar... Ve doða bugüne dek hiç görülmemiþ zenginlikte ve cömertlikte sunacak kendini... Ve bugüne kadar hiç görülmemiþ bir bilinç ve þefkatle sarýlacak ona... (...) Can yoldaþým, bugün yüzellinci günündeyim yolculuðumuzun. Ýnfazlara, katliamlara raðmen þu geçen yüzelli günde devrim sevinci, umudu vardý. Olaylarýn biri bitmeden biri baþladý. Bu yüzelli günde sokaklarla zindanýn birbirine ne kadar uyumlu olduðunu gördüm. Her ikisinde de gösterilen cüret ve kararlýlýk devrim isteminin ne denli vazgeçilmez olduðunun kanýtý deðil midir? Ne denli vazgeçilmez ve acil...

Yüzelli günde içtiðim her bardak çayda, suda, aldýðým her þekerde sizler var oldunuz.... sevginiz, yoldaþlýðýnýz mutluluklarýn en büyüðünü, en güzelini, yaþattý, yaþatýyor bana... iyi ki varsýnýz caným yoldaþlarým, iyi ki sizlerin yoldaþýyým, kolektifimizin bir parçasýyým... (...) Bu sýcak günler devrimimizi besliyor, açlýðým-ölüme yürüyüþüm gibi... Ve mutlak zafer bizim olacak! Daima birlikte! Ýleriye... Serpil” Not: Serpil Cabadan’ýn Bir Yoldaþýna Yazdýðý Mektubundan Alýntýdýr...

DETAK’a ulaþmak için e-mail adresi: detakistanbul@yahoo.com

14

56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005


“Þimdi Onlar Aklýmda Hep O Son Kez Gördüðüm Halleriyle” “Arkadaþlar haydi kalkýn” diyen seslerle uyanýyoruz. Hemen üzerimizi giyinmeye baþlýyoruz kurþun sesleri arasýnda... Anlýyoruz, büyük bir operasyonun baþladýðýný. Çatýda tek sýra halinde ilerleyen askerleri görüyoruz. Robokoplarýný giyinmiþ, gaz maskelerini takmýþ ellerinde deðiþik deðiþik silahlar ve silaha benzer þeyler bulunuyor -bunlarýn ne olduðunu çok geçmeden anlayacaðýz-. Koðuþun köþelerinde kapý üstlerinde bulunan deliklerden maltaya bakýyoruz, malta asker dolu. Hem üst malta, hem de alt malta. Hedef gözetilmeksizin taranýyor koðuþlarýmýz. “Gözleri dönmüþ, kendisiyle birlikte yok etmek için yaþamý” saldýrýyor katil sürüleri. Saat sabahýn 04.30 civarý. Bayrampaþa bayanlar koðuþu C-2. Karþýmýzda C-1 var. Ýki koðuþtakiler de birbirini görebiliyor. Ayný havalandýrmaya çýkýyoruz. Üzerlerimizi giyer giymez baþlýyoruz kovalara ve leðenlere sular doldurmaya, barikat hazýrlamaya. Fakat barikatýmýz çok cýlýz. Leðenlere ve kovalara doldurduðumuz sularla da üzerimize atýlan bombalarý etkisiz hale getireceðiz. Arkadaþlarýn bir kýsmý da karbonatlý sular hazýrlýyor. Biber gazýnýn yanma etkisini azaltýyor bu. Daha önceden hazýrlamýþ olduðumuz gaz maskelerimizi takýyoruz yüzümüze. Yanýmýza ne olur ne olmaz diye gazlý bezler, havlu falan alýyoruz. Operasyonun ilerleyen saatlerinde bunlar çok iþimize yarýyor. Koðuþlarýn çatýlarýnda onlarca asker var. Bir taraftan kompresör makinasý gibi bir þeylerle çatýlarý deliyorlar, diðer taraftan üstümüze kurþunlar yaðdýrýyor, çeþitli gazlar atýyorlar. Bu gaz ve kurþun bombardýmaný hiçbir zaman kesilmiyor. Bizler de sloganlarýmýzla karþýlýk veriyoruz düþmana. Sýk sýk “Devrimci Tutsaklar Teslim Alýnamaz” sloganýný atýyoruz. C-2 koðuþunda 10 kiþiyiz. C-1’deki arkadaþlar da 30 kiþiler. Koðuþun giriþinde çatýnýn köþesinden itfaiye hortumu gibi bir hortumla gaz sýkýyorlar. Ardýndan yangýn bombasý atýyorlar ilk hücreye ve hücre yanmaya baþlýyor. Bayrampaþa cezaevinde bulunmuþ olanlar bilir. Orada revirden bozma koðuþlar vardýr. Yani hücrelerden oluþan bir koðuþtu C-

2 koðuþu. Ýlk hücre yanmaya baþladýktan sonra diðer hücrelere sýçramýyor yangýn. Çünkü aradaki duvarlar yan tarafa geçmesini engelliyor yangýnýn. Tüm hücrelerin çatýlarý delinmiþ oradan ve mazgal deliklerinden atýlýyordu bombalar. Ýlk hücre yanmaya baþlayýnca biz de son tarafa doðru çekildik. Tabii tüm hareketlerimiz pencere hizasýnýn altýnda, çömelmiþ bir vaziyette yürüyerek oluyordu. Çünkü ayaða kalktýðýmýz anda düþmanýn açýk hedefi halinde oluyorduk. Zaten koðuþlarýn taranmasý hiç bitmiyordu ki... Düþmanýn her “teslim olun” çaðrýsýna sloganlarla karþýlýk veriyorduk. Yoðun gaz ve duman, orada uzun süre kalmamýzýn önünde engeldi. Bir de ilk hücre yanmaya devam ediyordu. Ve yangýn diðer yerlere de sýçrayabilirdi. Bir arkadaþýmýz alt kata inmeyi önerdi. Hep beraber alt kata indik. Ýnerken yangýnlarýn arasýndan neredeyse sürünerek geçtik diyebilirim. Yani kelimenin gerçek anlamýyla ateþ çemberlerinden geçiyorduk. Düþman iki koðuþa da (C-1 ve C-2) ayný anda ve yoðun bir þekilde saldýrýyordu. Karþý koðuþtaki arkadaþlar da düþmanýn “teslim olun” çaðrýlarýna sloganlarla karþýlýk veriyorlardý. Birbirimizi karþýlýklý görebiliyoruz. Birbirimize zafer iþaretleri yapýp, gülümsüyoruz. Þefinur ve Seyhan’la birbirimize zafer iþaretleri yapmýþtýk, onlarý son görüþümüzde. Ve karþýlýklý gülücükler göndermiþtik birbirimize. Þimdi onlar aklýmda hep o son kez gördüðüm halleriyle... Havalandýrmada plastik büfe gibi bir þey vardý. C-1’deki arkadaþlar onu çalýþma odasý yapmýþlardý. Üzerine düþen bir bombayla o “oda” da yanmaya baþladý. Korkunç bir duman ve is çýkardý yanarken de… Hepimiz bayaðý bir etkilendik o duman ve isten. Bir süre sonra karþý koðuþtan “yanýyoruz” diye bir ses gelmesiyle koðuþun aniden alevlerle tutuþmasý bir oldu. Ayný anda tüm koðuþ yanýyordu. Bir müddet 56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

arkadaþlardan hiçbir ses alamadýk. Sürekli sesleniyorduk “arkadaþlar” , “arkadaþlar” diye. Tek bir ses çýkmýyordu o yangýnýn ortasýnda. Arkadaþlar hala üst katta bulunuyorlardý ve aniden bir alev topuna dönüþen de orasýydý. Ne kadar seslendiysek sesimizi duyuramadýk. Kýsacýk zaman diliminin nasýl olup da böyle büyüdüðünü ve sanki hiç bitmeyecekmiþ gibi uzayýp gittiðini o zaman gördüm. Belki bir dakika ama bana/bize sanki bir asýr gibi uzun gelen ve bitmeyen bir dakika. Yangýnlarýn ortasýnda sessizliðe daðýlan çýðlýðýmýza yanýttý Þefinur, Özlem, Seyhan, Nilüfer, Yazgülü, Gülser... o yangýn anýndaki görüntüleri ve yüreðimizden kopan çýðlýklarý kelimeler dökmek öyle zor ki... Arkadaþlarýn havalandýrmaya çýktýklarýný görünce hemen biz de fýrladýk havalandýrmaya. Ellerinin ve yüzlerinin derileri sarkýyordu arkadaþlarýn, erimiþti derileri... Çok deðil biraz önce birbirimize gülümsüyorduk ve þimdi birkaç dakika sonra arkadaþlarýmýz yok artýk... Bir arkadaþýn bana doðru gelerek “Özlem, Þefinur yok artýk” diyen sözleri ve arkadaþýn görüntüsü hiç çýkmýyor aklýmdan. Yaralý arkadaþlarýmýzý hemen bizim koðuþa alýyoruz ve þimdilik gaz bombalarýnýn etkilemediði bir yere alýyoruz. Yanlarýnda bir hemþire arkadaþ var. Ben de bulabildiðim penye türü þeyleri getiriyorum. Ýlk yardým olabilecek her þeyi bulmaya çalýþýyorum. Bir ara üst kata çýkýp daha önce hazýrlamýþ olduðumuz ilk yardým malzemelerini almak için giriþimde bulunuyorum, fakat yoðun gazdan kaynaklý çýkamýyorum. Bu arada diðer arkadaþlar da havalandýrmada halay çekmiþler. Týpký Ulucanlar’da olduðu gibi. Halaylarýmýz da bir savaþta moral üstünlüðün, direniþin sembolü olmuþtu. Yaralýlarýmýzla birlikte bulunduðumuz yer kapýya yakýn. Düþman kapýyý kaynak makinasýyla kesmeye baþladý. Bu arada bi-

15


ze de durmadan “teslim olun” diyorlar. Biz de “asýl siz teslim olum katiller” diyoruz. Altý arkadaþýmýzý gözümüzün önünde diri diri yaktý katil sürüleri. Bir süre sonra kapýnýn mazgalýný kesiyorlar ve oradan bulunduðumuz yere gaz bombalarý atýyorlar. Oradan hep birlikte yeniden havalandýrmaya çýkýyoruz. Böylece havalandýrmada devam ediyor ölüm-kalým savaþýmýz. Üzerimize sürekli gaz bombalarý atýlýyor. Gaz bombalarýný çýplak elle tek tek deðil, bir aletle seri halde atýyorlar üzerimize. Yoðun bombardýman havalandýrmada da devam ediyor. Sonra üzerimize iki buçuk saat boyunca hiç aralýksýz tazyikli su sýkýyorlar. Bizler yanýmýzda olan iki ölüm oruççusu arkadaþla yaralýlarýmýza siper olmaya çalýþýyoruz. Tazyikli su iþkencesinden dolayý diþlerimizin birbirine vurup takýrdamasýna da engel ola-

mýyoruz. Vücudumuz tüm irademize raðmen titriyor. -Daha sonra götürüldüðümüz cezaevinde günlerce ýsýnamýyoruz, kat kat giyinip örtünmemize raðmenTazyikli su iþkencesi de bittikten sonra katil sürüleri yavaþ yavaþ önce koðuþlarý saran bir çember oluþturuyor. Koðuþtaki camlarý kýrýyor. Ve oradaki çiçekleri kýrýp parçalýyor. Çiçeðe bile tahammül edemiyorlar. Tüm saksýlardaki çiçekleri dipçikleriyle kýrýp eziyorlar. C-1’deki arkadaþlarýn yandýðý ikinci kata giremiyorlar yanýk insan eti kokusundan. Sadece yemekhanelerine girebiliyorlar. Sonra havalandýrmaya gelmeye baþlýyorlar. Kaç tur çember oluþturduklarýný bilmiyorum, ama bize en fazla bir metre kadar yaklaþabiliyorlar korkularýndan. O halde bile bizden korkuyorlar; devrimden korkuyorlar. Öfkemizden, onlarý

diþlerimizle parçalayacak oluþumuzdan korkuyorlar; çünkü yaptýklarý zulüm ve iþkencelerin karþýlýksýz kalmayacaðýný biliyorlar. Yoldaþlarýmýzý, siper yoldaþlarýmýzý katlettiler yaný baþýmýzda, diri diri yaktýlar. 19 Aralýk katliamý, tarihin tanýk olduðu en büyük, en vahþi katliamlardan biriydi. Ben bu katliamýn odaðýnda olan zindanlardan birinde, gazlarla kavrulan gözlerimle zulme tanýklýk ettim; ama ayný zamanda devrimcilerin baþeðmezliðine, çelikten iradelerine de tanýklýk ettim. Böyle savaþçýlara sahip bir devrimin yenilmezliðini o anda da iliklerime kadar hissettim. Murat yoldaþý düþündükçe, bunu her an yeniden yaþýyorum… Not:Saðmalcýlar zindanýndaki bir Leninist tutsaðýn 19 Aralýk’la ilgili anlatýmýdýr.

FAÞÝST ODAKLARI DAÐITIYORUZ Kürdistan’da operasyonlar, katliamlar durmadan devam ediyor. Buna raðmen Kürt halkýnýn ne devrim coþkusu ne de özgürlük özlemindeki ateþ sönüyor. Kürdistan’daki serhýldan ateþini Türkiye’de de yakmak gerekiyor. Ancak bu þekilde Kürt ve Türk emekçilerinin mücadele birliðini örebilir ve de faþist burjuvazinin kanlý iktidarýný yýkabiliriz. Kürt halkýnýn Hakkâri serhýldanýný selamlayan Leninist milisler olarak 25 Kasým sabahý Bayramtepe’de bir eylem gerçekleþtirdik. Daha önceden uyardýðýmýz MHP’li güruhlarýn toplantý yeri olan Bayramtepe Karadenizliler Derneði’ne “Kürt Halkýna Kalkan Elleri Kýracaðýz- Leninist Milisler” yazýlý pankartýmýzý astýktan sonra bu faþist kurum milislerimiz tarafýndan yakýlmýþtýr. KÜRT HALKINA KALKAN ELLERÝ KIRDIK KIRACAÐIZ! YAÞASIN PARTÝMÝZ TKEP/LENÝNÝST! Leninist Milisler/ Bayramtepe

ÞEMDÝNLÝ SERHILDANINI SELAMLIYORUZ Kürt halkýnýn her eylemliliði, her harekete geçiþi bu halkýn devrimci kimliðini ortaya koyuyor. En son Þemdinli’de devletin suçüstü yakalanmasý sonrasý baþlayan serhýldanlar, tüm Kürdistan’ý bir anda harekete geçirdi. Van’da, Mardin’de peþ peþe serhýldanlar yaþandý. Birçok insan bu ayaklanmalarda katledildi. Tüm bunlara raðmen Kürt halký özgürlüðü önünde engel teþkil eden her þeyi aþmaya hazýr olduðunu bir kez daha gösterdi. Bütün olaylar Leninist Parti’nin ortaya koyduðu tespitlerin doðruluðunu kanýtladý. Bu süreçte Kürt ve Türk emekçilerinin mücadele birliðini örmek için, 27 Kasým 2005 tarihinde Esenyurt AKP binasý önüne “Kürt Halkýna Kalkan Elleri Kýracaðýz-Leninist Milisler” yazýlý pankart asýlmýþtýr. KÜRDÝSTAN FAÞÝZME MEZAR OLACAK! KÜRDÝSTAN DEVRÝMLE ÖZGÜRLEÞECEK! YAÞASIN PARTÝMÝZ TKEP/LENÝNÝST!

DISA DISA SERHILDAN Kürt halký tüm katliamlara ve baskýlara raðmen devrimci mücadelesine devam ediyor. Þemdinli ayaklanmasý, Kürt halkýnýn ayaklanmacý ruh halini bütün ortalama sola, reformistlere ve oportünistlere bir kez daha kanýtladý. Süreç o kadar hýzlý ki her gün nerede bir ayaklanmanýn patlak vereceðini kestirmek oldukça zorlaþýyor. Kimi yerde fabrika iþgalleri, bir çok yerde grevler sürüyor ve bunun yanýnda Kürt halkýnýn serhýldanlarý sermaye iktidarýný köþeye sýkýþtýrýyor. Serhýldanlarý selamlamak amacýyla Kürt halkýnýn yoðun olarak yaþadýðý Ayazma giriþindeki Olimpiyat Yolu, 1 Aralýk 2005 tarihinde akþam saat 19.30 civarýnda Leninist Milisler tarafýndan molotoflarla kesildi. Tekerlekler yakýldýktan sonra yol, çöp konteynýrlarýyla kapatýldý. Yolun kenarýna “Kürt Halkýna Kalkan Elleri Kýracaðýz-Leninist Milisler” yazýlý pankart asýldý. “Kürt Halkýna Kalkan Elleri Kýracaðýz”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” sloganlarý atýldýktan sonra eylem bitirildi. KÜRDÝSTAN FAÞÝZME MEZAR OLACAK! YAÞASIN PARTÝMÝZ TKEP/LENÝNÝST !

Leninist Milisler NOT: Elimize e-posta yoluyla ulaþan bu yazýlarý haber nitelinðinden

Leninist Milisler dolayý yayýnlýyoruz.

16

56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005


Gazi Mahallesi’nde EYLEM BÝRLÝKTELÝÐÝ VE POLÝTÝK CÝDDÝYETE DAVET

Y

ýllardýr yanan bir özgürlük ateþidir Kürdistan. Ve yýllardýr süren iç savaþ en yoðun Kürdistan’da hissedildi. Bugün öyle bir noktaya geldi ki artýk eli kanlý katiller, Þemdinli de halka yönelik bombalamalarý güpegündüz sokak ortasýnda yapýyorlar. Ama bu kez katiller, Kürt halký tarafýndan suçüstü yakalanmýþtýr. Daha sonra ayaklanmacý bir ruh halinde olan Kürt halký çeþitli bölgelerde de eylemine hýz vermiþtir. Hem de kendilerine kürt halkýnýn öncülüðü misyonu biçmiþ olanlarýn tüm sükunet çaðrýlarýna raðmen. Sýçramalý olarak yayýlan bu ayaklanmalardan yine ölenler ve yaralananlar oldu. Bu durumda bizlere düþen kürt halký için özgürlük þiarlarýmýzý bulunduðumuz her yana yaymaktý. Gazi mahallesinde çalýþma yürüten devrimci yapýlar olara ortak bir eylem birlikteliði oluþturuldu ve eylem takvimi çýkarýldý. Eylem birlikteliðindeki siyasetler Mücadele Birliði, DTP, DHP, Partizan, ESP’ydi.Yunus Emre mahalle derneði de demokratik bir kitle örgütü olarak toplantýlara katýlýyordu. Yapýlan görüþmelerde eylemin politik mesajlarý ve biçimi üzerine uzun uzun tartýþýldý. Bizler Mücadele Birliði Platformu olarak eylemlerin politik mesajýnýn bizim için önemli olduðunu ve bizim Þemdinli’de ortaya çýkan olayý “2. Susurluk” olarak nitelendirmediðimizi, bu þekilde nitelendirmeyi de doðru görmediðimizi yaþananlarýn yýllardýr süregelen bir iç savaþýn bir parçasý olduðunu söyledik. Eylem takvimine göre 21 Kasýmdan baþlayarak birer gün arayla dört farklý eylem yapýlmasý kararlaþtýrýldý. Her bir eyleme iki siyaset inisiyatif olacaktý. 21, 23, 25 Kasýmda yapýlacak eylemler akþam 20.30’da çeþitli noktalardan baþlayacak ve eylem bitiminde o günkü inisiyatifler, bir sonraki eylemin yerini ve saatini bildiren bir ajitasyon yapýlarak eylem sonlandýrýlacaktý. 21 Kasým Pazartesi: Kitle Cem Evi önünde toplanýp dört yola doðru yürüyü-

þe geçti. Eylemin inisiyatifi ESP ve DHP’idi. Dört yola yürüyene kadar her þey ortaklaþýldýðý gibi devam edecekti. Eylemi izlemeye iki kamera ve bazý sosyalist basýn muhabirleri de gelmiþti. Eylemin bitiþ noktasýna gelindiðinde ESP inisiyatifi kitlenin önüne geçerek ve basýna dönerek yaklaþýk 8-10 dakikalýk bir konuþma yaptý. Konuþmada “Þemdinli’de ortaya çýkan olayýn 2. Susurluk olduðu, halkýn o günlerde gösterdiði tepkileri bu günde göstermesi gerektiði ve suçlularýn, Mehmet Aðar’ýn yargýlanmasý gerektiðine” vurgu yapýldý. Bunun üzerine bizler Mücadele Birliði Platformu olarak; ortak iradenin tanýnmamasý, yapýlan konuþmada ESP politikalarýnýn propagandasýnýn yapýlmasý (Sanki yapýlan toplantýda kendileri yokmuþ gibi davrandýlar) yani bizim Mücadele Birliði Platformu olarak arkasýnda kitlemizle duramayacaðýmýz politik mesajlar vermesi üzerine kitlemizi alarak eylemden çekildik. Bu tavrýmýz üzerine ESP, Partizan ve DHP’den arkadaþlar yanýmýza geldiler. Olayý deðerlendirmek için bir sonraki güne bir toplantý alýp daðýldýk. Bizler sonraki toplantýya bir açýklama almak üzere gittiðimizde ESP’nin Mücadele Birliði’nin üslubu nedeniyle toplantýlara katýlmayacaðýný ancak eylemlere devam edeceklerini bildirdiklerini öðrendik. Þimdi geliþmelere kýsaca bir göz atalým: ESP o gün eylem anýnda kameralarý görünce tüm birlikteliði unutup kendi politikalarýnýn propagandasýný yapýyor. Tabi bu tüm arkadaþlarýn bildiði gibi masumane, aðýzdan kaçmýþ birkaç sözden ibaret deðildi. Bizim eylemden çekilmemizi ve üslubumuzu eleþtiren arkadaþýn tepkisi “Yazýk, yazýk” oluyor. Biz de bu konuda kendisini ikaz edip bizimle konuþurken politik bir dil kullanmasý gerektiðini hatýrlatmak zorunda kalýyoruz. Toplantýda biz çekilme kararýmýzýn tüm bir eylem takvimi için geçerli olduðunu söyledik. ESP’nin bu ortaklýðý bozduðunu ve bu koþullar altýnda 56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

devam etmeyeceðimizi söyledik. Bunun ardýndan Yunus Emre Derneði’de ESP’nin ciddiyetsiz olduðu yönündeki eleþtirilerini yaparak eylemden çekileceklerini bildirdiler. Toplantýnýn son halinde ise eylem bileþenleri ESP’nin bu eylem takviminden çýkarýlmasýna karar verdiler. Biz de böyle bir durumda bu ciddi hatayý yapan kurum olmadan devam edebileceðimizi söyledik. Yunus Emre Derneði’de böyle olursa eyleme devam edeceklerini bildirdi. Kararýn ESP’li arkadaþlara bildirilmesi kararlaþtýrýlarak görüþme son buldu. 23 Kasým Çarþamba: Kitle Cem Evinde toplandý. ESP’li arkadaþlar kararý yanlýþ bulduklarýný fakat ortak iradeyi tanýyarak bu eyleme sadece destekçi olacaklarýný, bildirerek eyleme katýldýlar. Yürüyüþ son duraða geldiðinde sonlandýrýldý. Perþembe günü basýn metinini görüþmek üzere biraraya geldiðimizde toplantýya ESP de gelmiþti. ESP eylem bileþenlerinin kararýný yanlýþ bulduðunu ve bundan sonraki eylemlere “katýlýmcý” olacaklarýný söyledi. Biz ise bu toplantýya basýn metnini görüþmek üzere geldiðimizi, bizim içi son toplantýda alýnan kararýn esas olduðunu söyledik. Yaþana pratik ve politik sorunlarýn ise eylem takviminin sonrasýnda alýnacak geniþ bir toplantý da tartýþýlmasý gerektiðini söyledik. Partizan ve DHP ise bir gün önce aldýklarý kararý, yaptýklarý onca eleþtiriyi bir kenara koyarak ESP’nin eyleme katýlýmcý olmasýný kabul ettiklerini bildirdiler. Bu þekilde “esneklik” adý altýnda aldýklarý kararýn altýný boþaltmýþ oldular. DTP’liler ise son toplantýda alýna kararýn sert bir karar olduðuna vurgu yaparak ESP’nin de þimdiki toplantýya özeleþtirel geldiðini belirterek katýlmalarýnda bir sakýnca olmadýðýný söylediler. Kendilerine göre alýnan karar gözden geçirilebilirmiþ ve politika pratik olaylar karþýsýnda þekillenirmiþ. Evet bizce de politika pratik olaylar karþýsýnda yeniden þekillenebilir. Fakat burada yaþanan olayýn üzerinden daha 1 gün bile geçmemiþti. Böyle bir olay karþýsýnda an be an politikalarýn bu kadar kolay deðiþemeyeceðini hatýrlattýk kendilerine. Ayný soruyu Partizan ve DHP’ye de sorduk. Bir gün içinde ne deðiþti de bu kadar, oy birliði ile alýnmýþ bir kararý gözden geçirip 360 derece dönülebiliyor. Sorun bura-

17


da bizim ESP’ye olan tavrýmýz deðildir. Çünkü bu siyasette karþý özel bir tavrýmýz yoktur. Bunu açýkça belirttik zaten. Biz bugüne kadar Gazi mahallesinde böyle bir pratik yaþanmadýðýný þimdi ortada bir tutarsýzlýk olduðunu ve bu tutarsýzlýðýn giderilmesi gerektiðini söylüyoruz. Bugün bu hatayý yapanlar ilk toplantýya katýlmayarak tanýdýklarýný söyledikleri iradeyi hiçe saymýþ ve özeleþtiri verme gereðini duymamýþtýr. Ve kendileriyle ilgili kararýn alýnmasýndan sonraki toplantýya “Biz kararýnýzý yanlýþ buluyoruz ve bu eylemlere katýlacaðýz” diye geldiklerinde neden orada bizim dýþýmýzda bulunanlarýn hiçbiri bu söyleme müdahale etmedi? ESP’li arkadaþlar kararý yanlýþ bulabilirler ve eylemlere katýlýmcý olma talebi ile gelebilirler fakat “katýlacaðýz” diye bir dayatmayla gelemezler. Çünkü bu onlarýn karar verebileceði bir þey deðildir. Ne diyelim oportünizmin en yalýn en çýplak örneðine bu toplantý aracýlýðý ile bir kez daha tanýk olmuþ olduk. Bize uzunca bir süreden beri genel olarak sergilediðimiz pratik ve ideolojik politikalarýmýzdan

ötürü hep “sekter” olduðumuzu söyleyenler kendi tutarsýzlýklarýnýn üzerini örtmek için yapýyorlardý bunu. Bizimkisi sekterlik deðil, bunun adý. Bunun adý devrimci tutarlýlýk. Biz böyle durumlarda karar almadan önce sorunu iyice tartýþýp, anlaþarak net kararlar verilmesi gerektiðini düþünüyoruz. Þu durumdan anladýðýmýz sizler toplantýlarda rüzgar hangi yöne eserse rüzgar gülü misali o yöne doðru eðiliyorsunuz.. Son tahlilde biz leninistler kürt halkýna yapýlan bu saldýrýlarý yapanýn tüm kurumlarýyla devlet olduðunu biliyor ve bu bilinçle hareket ediyoruz. Bu sermaye düzeni alt üst etmeden kapitalist sistemi yýkmadan tüm bunlarý kökten yok etmemiz mümkün deðildir. Militarizme ve militarist kurumlara karþý demokratik taleplerimiz olacaktýr elbette ama tüm bu militarist güçleri yoketmenin yolunun faþist devleti ve tekelci kapitalizmi yýkmaktan geçtiðini bilerek öne süreceðiz bunlarý. Demokrasi mücadelesi ile devrim mücadelesinin en sýký baðýný kurarak yapacaðýz bunu. Aksi taktirde DGM örneðinde

yaþadýðýmýz gibi sistem yerine baþka bir þey koyabilir. Biz bu politik bakýþ açýsýyla hareket ediyoruz ve kitlelere de devrimin, ayaklanmalarýn o kadarda uzak olmadýðýný haykýrýyoruz. Her an her yerde bir ayaklanma yaþanabiliyor. Son dönemde örneklerine sýkça rastladýðýmýz gibi. Böylesi bir süreçte yaþananlarý “Susurluk” vb. adlandýrmalarla açýklamaya çalýþmak hedef þaþýrtmadan baþka birþey olamaz. Kürt halký yýllardýr bu savaþý yaþýyor ve yaþayarak öðreniyor. Bu nedenledir ki kürt halkýnýn talepleri ortalama solun taleplerinden daha ileri noktadadýr. Tüm bu geri politikalar Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesinin önüne geçemeyecektir. Týpký bugün olduðu gibi. DISA DISA SERHILDAN BÝJÎ AZADÎYA KÜRDÝSTAN YAÞASIN KÜRT-TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

Gazi Mahallesi Mücadele Birliði Platformu

ESKÝÞEHÝR’DEN ÞEMDÝNLÝ SERHILDANINI SELAMLADIK

Kürt halký yeni serhýldanlarla yine ayaða kalktý. Þemdinli’de Umut Kitabevi’ne bomba konulmasýnýn ardýndan, devlet gerçeði bir kez daha tüm çýplaklýðýyla gözler önüne serildi. JÝTEM elemanlarýnýn iþ üstündeyken Þemdinli halký tarafýndan yakalanmasýyla açýða çýkan devlet örgütlenmesine karþý birçok yerde eylemler gerçekleþtirildi. Bu eylemlerden birçoðuna azgýnca saldýran polis Murat Demir adlý bir Kürt gencini silahla öldürdü, birçok insaný yaraladý ve gözaltýna aldý. Bizler de Þemdinli’den baþlayan, Yüksekova ve baþka birçok ile yayýlan Kürt halkýnýn serhýldanýný selamlamak amacýyla Eskiþehir’de bir meþaleli eylem gerçekleþtirdik. Mücadele Birliði Platformu, Yurtsever Gençlik, ESP, Gençlik Dernekleri, DPG, Ekim Gençliði, Halkevleri, SDP ve EHP tarafýndan organize edilen eylem 21 Kasým pazartesi günü gerçekleþti. Þehir merkezinde Adalar’ýn çýkýþýnda toplanan yaklaþýk 200 kiþi “Susurluk’tan Þemdinli’ye... Saldýrýlara karþý Sessiz Kalmayalým” pankartýný açarak saat 18.30’da meþalelerle yürüyüþe geçti. Yürüyüþ esnasýnda sýk sýk “Þemdinli Halký Yalnýz Deðildir”, “Katil Devlet Hesap Verecek” “Yek, Du, Se Dýsa Dýsa Serhýldan, Dýsa Dýsa Berxwedan”, “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði” sloganlarýný attýk. Yaklaþýk yarým saat süren eylemin sonunda Migros’un önüne gelerek

18

basýn açýklamasý yaptýk. Basýn açýklamasýný okuyan DEHAP merkez ilçe baþkaný Ayhan Tepe “...Mersin’de yapýlan protesto gösterisine saldýran polis, Murat Demir adlý gencin ölümüne neden oldu. Defalarca haykýrdýk ve yine haykýrýyoruz. Gözaltýnda kaybedilenlerin, iþkencede katledilenlerin, sokak ortasýnda infaz edilenlerin diri diri yakýlanlarýn ve Þemdinli’de yaþanan olaylarýn sorumlusu Susurluk’ta ortaya çýkan devlettir.” diyerek basýn açýklamasýný sonlandýrdý. Þemdinli’de yaþanan olaylar Kürt halkýnýn hiç de yabancýsý olmadýðý olaylardýr. Bu olaylar sürekli dillendirildiði gibi birkaç kiþinin ya da bir çetenin icraatý deðildir. Bu olaylarý organize eden devletin ta kendisidir. Bu devletin katliamcý bir politikasýdýr. Ve biz biliyoruz ki Kürt halkýna yönelik saldýrýlar bununla sýnýrlý kalmayacak. Katliamcý faþist devletin önümüzdeki dönemde artacak olan saldýrýlarýna karþý hazýrlýklý olmamýz bir zorunluluktur. Kürt ve Türk halklarýnýn faþist devlete karþý mücadele birliðini örmemiz her zamankinden daha acil bir görevdir. FAÞÝST DEVLETÝ YIKACAÐIZ HALK ÝKTÝDARINI KURACAÐIZ!

56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

Eskiþehir Mücadele Birliði Platformu


DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ DÜNYAYI SARSIYOR BES’ten 2006 Bütçesine Protesto Kocaeli BES Kocaeli Þubesi, 28 Kasým günü TBMM’de görüþülen Maliye Bakanlýðý bütçe görüþmelerini protesto eden bir basýn açýklamasý yaptý. Kocaeli Defterdarlýðý önünde yapýlan basýn açýklamasýnda AKP Hükümeti’nin IMF, DB, AB gibi sermaye kurumlarýnýn istekleri doðrultusunda bir ekonomik programý hedefine koyarak, kamu çalýþanlarýnýn iþ güvencesini ortadan kaldýran; esnek ve kuralsýz çalýþma ve performansa göre ücret düzeni getiren ve pek çok kazanýlmýþ hakkýn tasfiyesini hedefleyen yasalarý yürürlüðe sokmaya hazýrlandýðýný söylediler. Ýzmir Büro Emekçileri Sendikasý (BES) Ýzmir Þubesi de 28 Kasým günü Konak Emekli Sandýðý binasý önünde yaptýðý basýn açýklamasýyla bütçe görüþmelerini protesto etti ve 3 yýllýk esasa göre hazýrlanan bütçenin IMF’ye, siyasilere ve rantiyeye güvence saðlayacaðýný belirterek, 2006 Bütçesi’nde vergi adaletsizliðinin devam edeceðini dile getirdiler. BES üyeleri ayrýca Ankara’ya yürüyen Eðitim-Sen üyelerine dönük saldýrýyý da protesto ettiler. Trabzon’da Çöp Ýmha Merkezine Köylü Baskýný Trabzon ve Rize Belediyeleri Katý Atýk Birliði’nin (TRABRÝKAB) aldýðý kararla Trabzon Deliklitaþ’da çöp imha ve çöp transfer merkez istasyonlarý kurulacak. Alýnan bu karara karþý Trabzon Çamburnu halký 21 Kasým günü istasyonlarýn yapýlacaðý tesisleri basarak eylem yaptý. Çamburnu halký, bölgeyi kirletecek, ko-

ruma altýnda olan doðayý yok edecek bu projeye tepkilerini, tesisleri basarak ve pankartlarýný asarak gösterdi. Çamburnu halký alýnan kararýn yanlýþ olduðunu söyleyerek bu kararýn bir an önce geri alýnmasýný istedi. Slogan ve dövizlerle yürüyen Çamburnu halký, 1 kilometre yürüyüþten sonra eyleme son verdi TÜPRAÞ Ýþçileri Ýþ Býraktý Aliaða Petrol-Ýþ Sendikasý’na baðlý iþçiler, Tüpraþ Aliaða rafinerisinde iþbaþý yapmadý. 23 Kasým günü saat 08.00-16.00 vardiyasý için servislerle gelen 500 kadar iþçi, Tüpraþ’ýn satýþýnýn iptali isteðiyle rafinerinin giriþ kapýsýnda toplandý. Yapýlan basýn açýklamasýnýn ardýndan rafineride bugün dolum ve satýþ iþlemlerinin gerçekleþmeyeceði bildirildi. Yarýmca TÜPRAÞ Yarýmca Rafinerisi çalýþanlarý da, akaryakýt dolum ve satýþýný durdurarak, özelleþtirme çalýþmalarýný protesto etti. TÜPRAÞ’ýn özelleþtirmesini protesto eden Yarýmca Rafinerisi çalýþanlarý, saat 16.00’ya kadar dolum ve satýþ yapmayacak. Batman Koç Grubu’na satýlan Türkiye Petrol Rafinerileri A.Þ. (TÜPRAÞ) Batman Rafinerisi’nde bugün hayat durdu. Türkiye Petrol Kimya Lastik ýþçileri Sendikasý’nýn (PETROL-ÝÞ) düzenlediði iþ býrakma eylemi nedeniyle, bugün rafineride satýþ ve üretimin yapýlmayacaðý belirtildi. Huzur Çorap Ýþçileri Direniþte Tekstil-Sen’e üye olduklarý gerekçesiyle iþten atýlan 5 Huzur Çorap iþçisi, 22 Kasým günü Ýstanbul Beylikdüzü’nde bulunan fabrikanýn önünde direniþe baþladý. Huzur Çorap önünde bir araya gelen iþçiler, “Huzur Çorap iþçisi yalnýz deðildir”, “Kayýtdýþý çalýþmaya son”, “Çorap iþçileri birleþin, Tekstil-Sen’le güçlenin” yazýlý dövizler açtýlar. Patronun sendikal örgütlenmenin önüne geçmek için 15-16 Kasým tarihlerinde 6 iþçiyi keyfi bir þekilde iþte attýðýný söyleyen iþçiler, Tekstil-Sen

56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

olarak patronla görüþme isteklerinin kabul edilmediðini ifade ederek, patronun iþyerine jandarma çaðýrarak iþçilere gözdaðý verdiðini belirtti Ýran’da Tekstil Ýþçileri Kazandý 19 Kasým Cumartesi günü Ýran’ýn kuzeyindeki Sanendec kentindeki Kürdistan Tekstil Fabrikasý iþçilerinin grevi baþarýyla sonuçlandý. Grev, yaklaþýk iki ay önce 36 iþçinin iþten atýlmasýyla baþlamýþtý. Ýþten atýlan iþçilerin geri iþe alýnmasý talebinin yanýnda iþçilerin grev komitesince ileri sürülen talepler þunlarý içeriyordu: 1. Geçici sözleþmelere son; daimi sözleþmelerin uygulanmasý 2. Ýþ derecelendirme þemalarýnýn uygulanmasý ve her duruma iliþkin ücret farklýlýklarýnýn ödenmesi 3. Geçen aylar ve yýllardan ödenmemiþ üretkenlik ödemelerinin ödenmesi 4. Geçen yýl yönetimce el konulan 18 milyon tomana varan iþçi tasarruflarýnýn iþçi kooperatifi kredi fonuna iadesi 5. Düzenli saðlýk kontrolleri ve hasta iþçilerin tedavisi 6. Ýþyeri saðlýðý ve güvenliðinin iyileþtirilmesi; daha güvenli makineler, üretim sahasýnda hava kirliliðinin, toz ve gürültünün azaltýlmasý, hijyen koþullarýnýn iyileþtirilmesi. 7. Grev süresine ait ücretlerin ve yan ödemelerin ödenmesi Varýlan bir anlaþmayla yönetim yukarýdaki taleplerin hepsini karþýlamaya yükümlü kýlýndý. 1 ay 27 gün süren grev gerek yerelde, özellikle de Þaho tekstil fabrikasýndan, gerekse ülke genelinde iþçilerden büyük destek almýþtý. Grev boyunca iþçi temsilcileri güvenlik güçleri ve Ýstihbarat Bakanlýðý’nca sürekli taciz ve tehdit edilmiþti. Ýþçi temsilcisi Farþid Behestizad birçok kereler sorgulanmak için gözaltýna alýnmýþ ve vahþice dövülmüþtü. Ocak 2005’te de bu fabrikanýn iþçileri geniþ çaplý yerel ve uluslararasý emek desteði alan 16 günlük baþarýlý bir grev gerçekleþtirmiþti Sendikal Engeller Sürüyor, Adana Balcalý Üniversite Hastanesinde Ýþçi Kýyýmý!.. Üniversite hastanesinde yaklaþýk iki aydýr sendikal faaliyet yürüten DÝSK’e baðlý

19


DEV SAÐLIK-ÝÞ’in örgütlenmesi engellenmeye çalýþýlýyor. Dev Saðlýk-Ýþ’e üye olduklarý gerekçesiyle 5 personelin iþine son verilmesi çalýþanlar tarafýndan büyük bir tepkiyle karþýlandý. Üyelik çalýþmalarýnýn sürdüðü sýrada gelen iþten atma haberi, iþçilerde üyelik seferberliðine yol açtý. Yarým saat içerisinde baþ hekimliðin önünde yaklaþýk 400 iþçinin katýlýmýyla etkili bir protesto eylemi gerçekleþtirildi. Büyük bir öfkeyle “Sendikal Hakkýmýz Engellenemez” “Ýþ Ekmek Yoksa Barýþta Yok” “Susma Sustukça Sýra Sana Gelecek” sloganlarýnýn atýldýðý iþ býrakma eyleminde TTB ve SES de Dev Saðlýk Ýþ’in yanýnda yer aldý. Yaklaþýk 100 e yakýn hasta yakýnýn da katýldýðý eylem 1.12.2005 te saat 9’da tekrar buluþmak ve sendikaya üye olmak üzere sona erdi. Kiev’de NATO Karþýtý Gösteri Ukrayna’nýn baþkenti Kiev’deki Baðýmsýzlýk Meydaný’nda 1 Aralýk’ta yaklaþýk 5 bin kiþi, Ukrayna’nýn NATO’ya girme çalýþmalarýný protesto etti. Meydan, ülkenin dört bir yanýndan gelen NATO karþýtlarý tarafýndan trafiðe kapatýldý. Ýlerici Sosyalist Parti (ÝSP) tarafýndan düzenlenen protesto gösterisinde konuþan parti lideri, polisin deðiþik kentlerden gelen yaklaþýk 30 bin kiþinin Kiev’e girmesine izin vermediðini söyledi. Emekçiler, Ukrayna’nýn NATO gibi bloklara üye olmasýný engelleyen egemenlik deklerasyonunu 14 yýl önce imzaladýðýný vurgulayarak, “Ukrayna halkýnýn, sadece yüzde 2,5’u, NATO’ya girme kararýný destekliyor. Gerisi NATO’ya karþý” dediler. Baþkent Kiev’de kitlesel protestolara neden olan Ukrayna’nýn NATO üyeliði konusu, önceki gün Ukrayna Meclisi gündemine gelmiþti Çiftçilerden Protesto Eylemi Ýspanya’nýn Mallorca Adasý’nda çiftçiler gösteri düzenledi. Mallorca Adasý’nda düzenlenen ve Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan ile Devlet Bakaný Mehmet Aydýn’ýn da katýldýðý Medeniyetler Ýttifaký toplantýsý sýrasýnda, çiftçiler, artan mazot fiyatlarýný protesto için eylem yaptý. Toplantýnýn yapýldýðý otelin yanýna 30 kadar traktörle gelen çiftçiler, hükümet aleyhine sloganlar attý Ýtalya’da Milyonlarýn Grevi Ýtalya’da kamu iþçileri, hükümetin önerdiði bütçe tasarýsýna karþý greve çýktýlar. 25 Kasým günü gerçekleþtirilen grev, en çok toplu taþýmacýlýðý etkiledi. Hiçbir tren sefere çýkmazken, havaalanlarýnda da uzun rötarlar yaþandý. Havayolu þirketi Alitalia, 200’den fazla seferini iptal etmek zorunda kaldý. Otobüslerin çalýþmamasý nedeniyle iþyerlerine ulaþa-

20

bilmek saatleri bulan gecikmelerle gerçekleþti. Kamu binalarý gün boyunca kapalý kalýrken, hastanelerde sadece acil vakalara bakýldý. Bankalar ve posta merkezleri de grevden etkilendi. Starbucks’da Ýlk Grev ABD’li hazýr kahve zinciri Starbucks’un Yeni Zelanda’daki þubelerinin 10’unda grev ilan edildi. Sendikalaþma ve ücret artýþý talepleriyle greve çýkan iþçiler, 1970’de kurulan ABD’li tekelin bünyesinde ilk grevi gerçekleþtirmiþ oldu. Starbucks çalýþanlarý sözcüsü Simon Oosterman, “Düþük maaþ, aþýrý mesai ve özlük haklarýnýn yokluðu, Auckland Starbucks maðazalarýndaki iþçilerin dayanýþma duygularýný artýrdý. Bir maðazada baþlayan grev, iki gün içerisinde tüm kente yayýldý ve 10 þubede grev ilan edildi” diye konuþtu. Oosterman, “Starbucks çalýþanlarý, sadece kendileri için deðil, kentte bulunan fast-food maðazalarýnda çalýþan tüm iþçiler için de endiþe duyuyor. Bu yüzden maaþ artýþlarý ile ilgili bir kampanya baþlattýk ve geçtiðimiz günlerde Starbucks çalýþanlarýndan oluþan 10 kiþilik bir iþçi komitesi Kentucky Fried Chicken, Pizza Hut ve McDonald’s maðazalarýný ziyaret etti” dedi. Starbucks çalýþanlarýnýn, talepleri kabul edilinceye deðin direnileceðini vurgulayan Oosterman, “Ne zaman ki Starbucks yönetimi, iþçilerin durumunu anlar ve koþullarý düzeltir, iþte o an grev biter” ifadelerini kullandý. Dünyanýn 11 ülkesinde toplam 184 maðazasý bulunan Starbucks’ýn, Türkiye’de de þubeleri bulunuyor. Fransa’da Demiryolu Grevi Fransa’da hükümetin özelleþtirme programýna karþý çýkan demiryolu iþçilerinin baþlattýðý grev nedeniyle 22 Kasým günü ulaþým ülke genelinde felce uðradý. Grev dolayýsýyla ülke genelinde tren seferlerinin sadece üçte biri yapýlabildi. Eylem nedeniyle büyük kentlerdeki otoyol giriþlerinde de uzun araç kuyruklarý oluþtu. Grevin, Fransa’nýn diðer ülkelerle demiryolu ulaþýmýný da etkilediði belirtiliyor. Kentlerdeki banliyö trenlerinin de çalýþmamasý sonucu, kent içi trafiðinde önemli sorunlar yaþandý. Demiryolu iþçileri, bu yýl daha önce 5 kez greve gitmiþti. ABD’nin Ýþkence Okulu Lanetlendi ABD’nin Georgia eyaletinde, Latin Amerikalý asker ve polisleri iþkenceci ve

Filistin

56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

katliamcý olarak yetiþtiren Amerikalar Okulu (SOA) protesto edildi. Her yýl yapýlan eyleme, 20 Kasým günü de 20 bin Amerikalý katýldý. Protestocular; ABD ordusuna baðlý SOA’yý geçen 50 yýl boyunca baþta Guatemala, Kolombiya ve Þili olmak üzere Latin Amerika’da gerçekleþtirilen kontrgerilla saldýrýlarý, katliamlar ve iþkencelerden dolayý sorumlu tutuyorlar. ABD’nin dört bir yanýndan gelen eylemciler, halen baþka bir isim altýnda faaliyette olan SOA’nýn kapatýlmasýný talep etti. Ýþgaller de Protesto Edildi “SOA kapatýlsýn!”, “Katiller bulunsun”, “Adalet nerede?”, “Barýþ istiyoruz” sloganlarýnýn atýldýðý ve pankartlarýn taþýndýðý eylemde, ABD’nin Ortadoðu’ya yönelik müdahaleleri de protesto edildi. Eylem, Filistin’e Destek, Kadýn Haklarý Savunma Grubu ve Organik Tarýma destek gibi birçok ABD’li sendika, kitle örgütü ve insan haklarý kuruluþu tarafýndan desteklendi Filistinli Öðrenciler Eylem Yaptý Filistinli öðrenci ve öðretmenler, Ýsrail askerlerinin okula giden çocuklarý aramasýný protesto için eylem yaptýlar. Ýsrail askerlerinin kontrol noktalarýndan geçen okul çocuklarýnýn çantalarýný aradýðý, üstlerindeki giysiyi de arama amaçlý kaldýrttýðý belirtildi. Filistinli çocuklarýn normal þekilde okula gidebilme talebiyle düzenlenen eylem, yaklaþýk 200 öðrenci ve 10 kadar öðretmenle okul saati 07:00’de, Ýsrail askeri kontrol noktasýnda baþladý Çocuklar, eylemde, “Eðitim hakkýmýz var, okula gitme hakkýmýz var. Okula gitmek istiyoruz” yazýlý dövizler Yaser Arafat’ýn resimlerini taþýdý Ýsrail askerleri kontrol noktasýný aþmaya çalýþan bazý öðrencilere karþý göz yaþartýcý gaz kullandý. Ýsrail, eylemcileri taþ ve molotofkokteyli atmakla suçladý Filistin Eðitim Bakaný Muhammed Kavasme, çocuklarýn her sabah kontrol noktalarýnda kötü hava koþullarýnda bekletildiðini ve sürekli okullarýna geç kaldýklarýný söyledi.


ANTEP’TE ÝÞÇÝ VE SANAT ETKÝNLÝÐÝ

ANTEP GEB-DER AÇILIYOR Ezilen, sömürülen, en aðýr koþullarda çalýþmaya mahkûm edilerek aç býrakýlan ve günü geldiðinde de çok kolay bir þekilde iþsizler ordusunun bir neferi haline getirilen iþçi ve emekçi gençliðe merhaba. Yüzüne üniversite kapýlarý kapanan, eþitsiz þartlarda, ezberci eðitim-öðrenim gören liseli gençliðe merhaba. Bin bir zorluklarla bir üniversiteye kapaðý atan, ama orada da anti-demokra-

Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde 27 Kasým Pazar günü “Ýþçi ve Sanat” konulu bir etkinlik düzenlendi. Ýþç-emekçilerin sanatýnýn ve iþçilerin sanat alanýndaki etkilerinin gündeme taþýndýðý etkinliðe birkaç gün öncesinde Mersin’de polis tarafýndan öldürülen Murat Demir nezdinde, ölümsüzleþmiþ tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþuyla baþlandý. Ýþçilerin sanatsal üretimlere ve kendi kültürlerini yansýtan sanata dâhil olabilmelerinin gerekliliðini anlatan açýlýþ konuþmasýndan sonra bir fabrikada torna iþçisi olarak çalýþan ve çocukluðundan beri yazdýðý þiirler arasýndan bir kitap çýkaran Kazým Demir, bir iþçi olarak sanatsal konulara bakýþ açýsýný ve bu ilk kitabýnýn doðuþ hikâyesini anlattý. Kazým Demir, öncesinde birkaç kez ziyaret etmiþ olduðu Ayýþýðý Sanat Merkezinin emekçileriyle sohbet ederken yazdýðý þiirlerden bahsetmiþ ve kendisine gelen kitap çýkarma önerisini benimsemiþti. Sonrasýnda ise þiirler seçilmiþ, dizilmiþ ayrýca Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçisi tarafýndan kapak resmi yapýlmýþ ve “Kirpikleri Islak Gri” isimli þiir kitabý doðmuþtu. Ýþçi-þair’in okuduðu þiiriyle konuþmasýný tamamlamasýnýn ardýndan küçük kýzý da gür bir sesle okuduðu þiirle izleyenlerin sempatisini kazandý. Konuþmalarýn ardýndan sahne alan Ayýþýðý Þiir Grubu önce Kazým Demir’in daha sonra da iþçi ve emekçilerin sesi olmuþ ölümsüz þairler Ahmet Arif, Nazým Hikmet ve Hasan Hüseyin Korkmazgil’in þiirleriyle, sömürülenlerin yaþamýný salondaki insanlara taþýdýlar. Þiirler okunduðu sýrada bazý izleyicilerin gözlerinin dolmasý o duygularýn ne kadar etkili anlatýldýðýnýn göstergesi oldu. Þiirlerden hemen sonra Denize Ezgi Müzik Grubu aldý sahneyi. Dinletiye 4 dilde okuduklarý Çav Bella marþýyla baþlayan Denize Ezgi üretimlerini izleyenlere sunarken

büyük beðeni topladý. Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýflarýný birlikte mücadeleye çaðýran Haydi Gel parçasýyla süren etkinlikte, Ayýþýðý Sanat Merkezine adýný veren Aysun Bozdoðan için yazýlmýþ olan Ay Gülüm, Denizlerin katlediliþini anlatan Þarkýþla ve devrimci tutsak Ergül Çiçekler’in þiirinden bestelenmiþ Savrul Rüzgâr þarkýlarýyla devam eden dinleti, 12 Eylül faþizmi tarafýndan 13 Mart 1982’de öldürülen, Türkiye’nin idam edilen ilk Komünist iþçileri Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar’ý anlatan Komsomol Marþý hep bir aðýzdan, ayakta ve yumruklar havada söylenerek bittirildi. Etkinliðin sonunda iþçi-þair okuyucularýnýn kitaplarýný imzalarken onlarýn önerilerini almayý da ihmal etmedi. Yaklaþýk 80 kiþilik katýlým nedeniyle yetersiz kalan salondan ayrýlýrken katýlýmcýlarýn doldurduðu “Görüþ ve Eleþtiri Defteri” övgülerle donatýlmýþtý. Etkinlik çýkýþýnda ise sanat merkezinden ayrýlan insanlara kimlik sorma, adres ve telefon bilgisi isteme ve tehdit ederek korkutma þeklinde baský oluþturmaya çalýþan, ayrýca sanat merkezinden ayrýlan 5 genci kimlik tespiti bahanesi ile gözaltýna alan sivil polisler devrimci sanattan ne kadar korktuklarýný ve halkýn aydýnlanmasýna karþý olduklarýný bir kez daha belli etmiþ oldular. Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçileri ise yaptýklarý açýklamada sanat alanýnda çalýþmalarýný kararlýlýkla sürdüreceklerini ve halkýn aydýnlanmasý için iþçi sýnýfýnýn kültürünü ve sanatýný üretmeye devam edeceklerini söylediler.

tik, baskýcý uygulamalarla karþýlaþan ve har(a)ç ödeyerek okumaya çalýþan üniversite gençliðine merhaba. Baský, iþkence, katliamla yok sayýlan anadilini özgürce konuþamayan, açlýða ve sefalete terkedilmiþ Kürt gençliðine merhaba. Devrim mücadelesinde önemli bir yeri olan gençlik kapitalist sistem tarafýndan büyük bir kuþatma altýnda. Yozlaþmanýn, baneneciliðin, bencilliðin ve çeteleþmenin önünü açan devlet, gençliði bu þekilde çürüterek egemenliðini pekiþtirmek istiyor. Bizler de gençliðe yönelik bu saldýrýlardan korunacaðý bir kalkanýný Antep’te açýyoruz.

Gençliðin korunma kalkaný olmasýnýn yaný sýra, Antep gençliðini sýnýfsýz, sömürüsüz özgür bir dünya kurma mücadelesine katma misyonunu da yerine getirecek olan GEB-DER, önümüzdeki günlerde kitlesiyle buluþacak. Bütün iþçi, emekçi, öðrenci gençliði, Kürt gençleri Genç Emekçiler Birliði altýnda örgütlenmeye ve iþçi sýnýfýnýn sýnýfsýz, sömürüsüz bir dünya yaratma mücadelesine davet ediyoruz.

56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi

GENÇLÝK GELECEK GELECEK SOSYALÝZM! Antep GEB-DER

21


ÝKÝTELLÝ’DE “YENÝDEN MERHABA” Merhaba Y.E.Mücadele Birliði Okurlarý

Biz Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi olarak üç seneyi aþkýn bir süredir sistemin iþçi-emekçi halký yozlaþtýrma politikalarýna karþý mücadelemizi sanat cephesinden yürütmeye devam ediyoruz. Hepinizin de bildiði gibi devlet, özellikle 1980’den sonra devrimin öncüsü olan iþçi-emekçilerin bilinçsizleþmesi, apolitikleþmesi ve örgütsüzleþmesi için baský-zor aygýtlarýný kullanmasýnýn yaný sýra, kültürel anlamda yozlaþmalarý ve insani deðerlerini kaybetmeleri için türlü politikalar üretiyor. Bu çürümeye mahkûm olan sistemin ancak zor yoluyla yýkýlacaðýný, bu zoru, devrimci iþçilerin gerçekleþtireceði bilincinde olan devlet, özellikle iþçi-emekçi semtlerinde uyuþturucu, fuhuþ ve alkolü yaygýnlaþtýrarak halký devrimden, devrimcilerden uzaklaþtýrmaya çalýþýyor. Ancak bütün bunlara raðmen halkýn, televizyonlarý her açtýklarýnda “televolelerde” gösterilen tozpembe yaþamla kendi yaþamý arasýndaki o büyük uçurumu görmesi bile, bu sisteme kin duymalarýna yetiyor. Her zaman dediðimiz gibi, kapitalist sistemin insanlýk için hiçbir þey üretmemesi, aksine var olaný tüketmesi nedeniyle halkla olan baðlarýmýz daha da pekiþiyor. Kýsa bir aradan sonra yeni yerimizde,

çalýþmalarýmýzla tekrar iþçi ve emekçilerleyiz. 20 Kasým Pazar günü yaptýðýmýz “Yeniden Merhaba” etkinliðimizle, çalýþmalarýmýzý baþlattýk. Etkinliðimize ilk önce, Ekin Sanat Merkezi’nin tarihini anlatan bir slayt gösterimiyle baþladýk. Ardýndan, Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi Þiir Grubu’nun þiir dinletisiyle; Grup Emeðe Ezgi’nin yapmýþ olduðu besteleriyle, Ýkitelli’de Kürtçe müzik yapan gruplarla ve Kürtçe tiyatro gösterimiyle devam ettik. Daha sonra, etkinliðimize gelen insanlarla sohbet ettik. Sohbetimizde, Ýkitelli’nin son süreçte yaþadýðý sorunlarý, kültürel yozlaþmayý ve buna karþý neler yapýlabileceði üzerine konuþtuk, öneriler dinledik ve çözümler bulmaya çalýþtýk. Yeni süreçte baþlatacaðýmýz; Gitar, Baðlama, Tiyatro, Halkoyunlarý, Felsefe ve Kürtçe Dili, atölye çalýþmalarýmýzla, kültürel yozlaþmaya ve çürümeye karþý kültürel ve sanatsal çalýþmalarýmýza tüm Ýkitelli halkýný davet ediyoruz. Gelin hep birlikte üretelim.

YÖK’Ü VE ONUN DÜZENÝNÝ DAÐITACAÐIZ 12 Eylül 1980, bu tarih birçoðumuzun aklýnda hemen hemen ayný þeyi uyandýrmaktadýr. Yaþadýklarý topluma karþý duyarlý ve sorumlu olan herkesin yeteneðini göre çalýþýp ihtiyacýný toplumdan karþýlayabileceði bir dünya kurmak isteyen insanlarýn katledildiði ve bu duyarlýlýða ve sorumluluk bilincine sahip insanlarýn bir daha etkin hale gelememesi için faþizmin kurumsallaþtýrýldýðý tarihtir. YÖK iþte bu kurumlardan biridir. Ýktidarýn üniversite koludur. YÖK’le birlikte yetiþen gençliðin amaçlarý ortada: Herkes gibi üniversiteye gitmek. Mezun olmak. Bir iþe girmek, evlenmek ve bir aile kurmak. Kýsa bir süre sonra bu amaçlarýn aslýnda bizlere ait olmadýðýný; ailemizin, toplumun kýsaca söylemek gerekirse sistemin istekleri olduðunu görürüz. Bunu anlamak bizim için daha büyük bir yalnýzlýk ve boþluðun doðmasýna neden

22

KAPÝTALÝZM ÖLDÜRÜR KAPÝTALÝZMÝ ÖLDÜRELÝM! UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA! Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi Emekçileri

olur. Ve ardýndan sorular belirir... Biz kimiz? Baþka insanlarýn beklentilerini yansýtan aynalar topluluðu muyuz? Elbette deðiliz. Olmadýðýmýzý biliyoruz. Böyle olmadýðýmýzý da göstermenin yegâne yolu, bizi böyle yapmaya çalýþanlara karþý isyan etmektir. Onlarýn ortaya koyduðundan farklý, baþka türlü bir yaþam tarzý olduðunu ortaya koymak ve onun için mücadele etmektir. Ýþte bunun için 7 Kasým’da Kýzýlay Meydaný’ndaydým. Bundan tam 24 yýl önce kurulan YÖK’e ve onu kuran düzene karþý mücadele için. Bizler YÖK’e ve onun düzenine karþýtýz. Ýnsanýn insanlaþmasýný saðlayacak bir toplumsal düzenin var olduðunu biliyor ve onu istiyoruz. Ama biliyoruz ki, var olan düzenden beslenenler buna karþý direniyorlar. Ýþte bundan dolayýdýr ki bu düzen tüm kurumlarýyla birlikte daðýtýlmalý, havaya uçurulmalýdýr. Bu düzenin nasýl havaya uçurulacaðýný pratiðimizle daha geniþ kitlelere göstermeliyiz. Kýzýlay eylemi bu yüzden anlamlýdýr. Öðreticidir.

56. Sayý / 7-21 Aralýk 2005

Ýzmir’den Bir DÖB’lü




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.