s057

Page 1



ÝÞÇÝ SINIFININ KAPÝTALÝZM KARÞISINDAKÝ TAVRI NEGATÝFTÝR

D

ünya iþçi sýnýfý hareketi için en büyük tehlike, iþçi sýnýfýnýn tarihi görevlerinden uzaklaþmasý, görevine ihanet etmesidir. O halde bu görevin ne olduðunun gösterilmesi gerekiyor. Nedir iþçi sýnýfýnýn tarihi görevi. Bu görev: Burjuvaziyi devirmek, kapitalizmi yýkmak ve proletarya diktatörlüðünü gerçekleþtirerek komünizme geçmek. Marksizm açýsýndan son derece açýk olan bu görev, iþçi hareketi için her zaman bu kadar duru olmayabiliyor. Eðer bilimsel komünizm açýsýndan anlaþýlýr, net olan bir þeyi iþçi hareketi için de, ayný kavranýlýrlýkta olsaydý, hiç þüphesiz dünya tarihi baþka türlü olurdu. Proletarya amacýna çoktan ulaþmýþ olacaktý. Proletarya, iki karþýt ideolojinin etkisi altýnda: Sosyalizmin ideolojik etkisi ve burjuva ideolojisi. Bu karþýt iki dünya görüþü, sosyalizm koþullarýnda da, aralarýndaki ideolojik savaþýmý sürdürürler. Hiç kimse, burjuva dünya görüþünün etkisi sürekli zayýflasa da kýsa sürede etkisini yitireceðini söyleyemez. Burjuvazi; sayýsýz yolla iþçi sýnýfýný etkiler. Ýþçi sýnýfý hareketi de bu etkiye karþý tümden korunaklý deðildir. Bu nedenle, MarksizmLeninizm açýsýndan açýk olan bir þey, iþçi sýnýfý hareketi için bazen bulanýk görünebiliyor. Yine bu nedenle iþçi sýnýfý üzerindeki burjuva ideolojik etkilere karþý, Marksizm temelinde ideolojik mücadele süreklidir.

Ýþçi sýnýfýnýn tarihsel görevi (misyonu) hem bir bütündür, hem de birbirinden farklýlýklar gösterir. Ýç içe geçen farklý görevler kendini iþçi sýnýfýnýn devrim programýnda da yansýtýr: Kapitalizme karþý olan görevler ve Sosyalizmi kurmak için olanlar. Ama çoðu iþçi partisi, bilimsel komünizmden aldýðý kavramlarý, çözümlemeleri, sentezleri tam ne anlama geldiðini bilmeden kullanýyor. Çoðu kez bu görüþler kavranýlmadan kopya ediliyor. Bu, özellikle, iþçi sýnýfýnýn kapitalizme karþý görevleri sözkonusu olduðunda kendini daha belirgin olarak belli ediyor. Ýþçi sýnýfý kapitalizme karþý görevini yerine getirdiði ölçüde, sosyalizme geçecektir. Kapitalizme karþý proleter devrimci görevleri açýk ve tam olarak kavranmalý. Ýþçi sýnýfýnýn kapitalizm karþýsýnda burjuva egemenliði ve burjuva toplum karþýsýndaki tavrý negatiftir. Ýktidara geldikten, yani kendisini egemen sýnýf olarak örgütlendikten sonra, toplum karþýsýnda tavrý ise pozitiftir. Çünkü burada artýk söz konusu olan yeni bir toplumun örgütlenmesidir. Ýþçi sýnýfýnýn görevi, üretim araçlarýnýn özel mülkiyetini, toplumsal mülkiyete dönüþtürmektir. Bu dönüþtürme iþi, eski toplumu yýkmakla baþlar. Burjuva toplum yýkýlmadan, burjuva diktatörlüðü devrilmeden yeni topluma geçilemeyecegi açýktýr. Ýþçi sýnýfýnýn buradaki görevi yýkýcý-devrimcidir. Eski topluma karþý 57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

yürütülen bu yýkýcý görev, sosyalizm altýnda, baþka koþullarda ve baþka biçimlerde devam eder. Ancak, sosyalizmde iþçi sýnýfýnýn esas görevi yeni toplumu kurmaya giriþmektir. Sosyalizm sýnýrlarýna kadar genel olarak yýkýlacak olanlarla uðraþacaðýz. Komünist manifesto, kurulu düzenin zor yoluyla yýkýlacaðýný ve bu yýkýcý-devrimci görevi tüm dünyaya ilan etti. Ýþçiler yalnýzca, burjuva toplumda kendi lehine olan, kendisini kurtuluþa yakýnlaþtýracak olan geliþmeler karþýsýnda olumlu tavýr alýr. Bu konudaki tavrýný bile kapitalizmi yýkmak biçimindeki esas görevine baðlý olarak ele alýr. Her geliþme karþýsýnda somut tutum belirler. Ancak bazý sýnýrlý konular dýþýnda, iþçi sýnýfýnýn kapitalizm karþýsýnda, burjuva toplum karþýsýndaki genel ve esas tutumu negatiftir, yýkýcýdýr. Proletaryanýn kapitalizmi eleþtirisi evrensel bir eleþtiridir, ve emek-sermaye iliþkisinin olduðu her yerde geçerlidir. Eleþtiri, kapitalist üretim biçimine, burjuva üretim iliþkilerine, kapitalizmin barýndýrdýðý baðdaþmaz çeliþki ve karþýtlýklara dayanýr. Teorik ifadesini bilimsel komünizmde bulur. Kapitalizmin proleter evrensel eleþtirisi, pratik ifadesini, iþçi sýnýfýnýn kapitalizme karþý yüzyýllarca süren açýk ya da örtülü iç savaþlarýnda bulur. Sýnýf savaþýmýnýn büyük bir bölümü, iþçi sýnýfýnýn kendinden sýnýf olduðu döneme denk düþer. Kapitalizm, sermayenin ilk doðuþuyla birlikte, kendini ortadan kaldýracak güçle eðerlenir. “Proletarya, burjuvazinin mezar kazýcýlarýdýr” Ýþçi sýnýfýnýn burjuva toplum karþýsýndaki negatif konumlanýþýný en iyi bu söz ifade eder. Ýþçi sýnýfý, kendinde sýnýf olduðu zaman bunu bir gerçek haline getirmese de, kapitalizmin geliþimi bu olanaðý iþçi sýnýfýnýn eline verilmiþtir. Ýþçi sýnýfýnýn artýk kendisi için sýnýf olduðu dönemden bu yana, giriþtiði tüm büyük eylemler, kapitalizmin çöküþünü derinleþtiren eylemlerdir. Bu eylem bütün ülkelerin iþçilerinin katýldýðý enternasyonal bir karaktere sahiptir. Tüm ülkelerin yýkýcý ve devrimci güçleri kapitalizmi yýkmak için birleþir. Ýþçi sýnýfý hareketi, iþçi sýnýfýnýn ver-

3


diði sýnýf savaþýmý temeline baðlanýrsa adýna uygun davranýr ve amacýna ulaþýr. Ýþçi sýnýfýnýn tarihi misyonuna dayanmayan her politik ve sendikal hareket, burjuvazinin ideolojik etkisine girip, zamanla daðýlmaktan kurtulamaz. Dünya iþçi sýnýfý hareketi bu tipten enkazlarla doludur. Parlamenter bir ifade olan “muhalefet” sözcüðü de, proletaryanýn sýnýf mücadelesi temeline dayanmasýnýn bir ürünüdür. Proletarya ile iliþkiler içinde açýklanmazsa “muhalefet” sözcüðü ne anlam ifade eder ki. Ama uluslararasý sosyal reformizm ve oportünizm, “muhalefet” anlayýþýna burjuva anlamlar yükler. Uzlaþmacý anlayýþta “muhalefet” emekçi sýnýfýn, burjuva kurumlara ve son durumda burjuva düzene baðlanmasýdýr, yedeklenmesidir. Sonuç olarak, proletaryanýn kapitalizme karþý negatif görevlerine baðlanmayan bir “muhalefet” politikasý, emekçi sýnýfý, sýnýf savaþýmýndan uzaklaþtýrýr, onu burjuvazinin diktasýna sokar. Yapýlan kimi eleþtirilere karþýn, temel çizgileriyle burjuva düzeni olumlarlar. Bu nokta artýk her türden uzlaþmacý hareketin bitiþidir. Kapitalizmin ilk dönemlerinde, yokoluþlarý karþýsýnda büyük bir tepki gösteren küçük mülk sahiplerinin anti-kapitalizmini bir kenara býrakýrsak, çünkü bunun modasý geçmiþtir, kapitalizme karþý mücadele ancak proletaryanýn devrimci sýnýfsal konumuna baðlanarak açýklanabilir. Proletaryanýn mücadelesi, toplumsal üretimi bulunduðu yerden geriye deðil, ileriye götürür. Proletaryanýn sýnýf savaþýmý daha yüksek bir toplum biçimi olan komünizme götürür. Marksist iþçi partisi, proletarya diktatörlüðü yolunda kapitalizmi yýkma mücadelesinde iþçileri birleþtirir ve onlarý etkin bir güç durumuna getirir. Ancak proletaryanýn devrimci sýnýfsal konumuna baðlanýrsa, adýna uygun davranmýþ olur. Devrimci iþçi sýnýfý partilerinin tüm canlýlýðý, dinamizmi, propagandasýnýn coþkusu ve yaþamý deðiþtirme gücü her proletaryanýn tarihsel devrimci konumundan geliyor. Sosyalizme baðlandýðý ölçüde, devrimci gerilla hareketlerinin tüm o etkileyici gücü, proletaryanýn devrimci konumuna baðlanmaktan ileri geli-

4

yor. Yalnýzca iþçi sýnýfýna, onun devrimci konumuna baðlanan bir güç varlýðýný sürekli olarak koruyabilir. Proletarya ile burjuvazi arasýndaki mücadele, iþçi sýnýfýnýn iktidara geldiði yerlerde, bu çatýþma, sosyalizm ve kapitalizm arasýnda bir savaþým olarak devam eder. Sosyalizm ile kapitalizm, iki karþýt toplumsal sistem olarak, yan yana yaþamak zorunda kaldýklarý zaman, iki sistem arasýnda þiddetli bir savaþ vardýr. Ýki sistemden biri, diðerini ortadan kaldýrmadýðý sürece, yan-yana bulunurlar. Fakat mücadele birinin zaferiyle sonuçlanýncaya dek daima vardýr. Yirminci yüzyýlýn büyük deneyimi, kapitalist devletler sisteminin sosyalist sistemi yýkmak için çok yönlü saldýrýlarý, propagandasý ve kampanyalarýyla doludur. Sosyalizm ile kapitalizm arasýndaki mücadele tarihi bize öðretmiþtir ki, iki karþýt toplumsal sistem daimi olarak birarada yaþayamaz: Ya biri ya öteki. Bu gerçekten hareketle, iþçi sýnýfýnýn burjuvaziye karþý savaþýmýnýn, komünizmin zaferi dünya düzeyinde güvenceye alýnana kadar sürekli olduðunu söyleyebiliriz. Ýþçi sýnýfýnýn sýnýf savaþýmý öz olarak enternasyonal bir savaþýmdýr. Proletarya enternasyonalizmi, proletaryanýn elinde, kendisinin kurtuluþunda bir savaþým aracýdýr. Bu araç, ancak proletaryanýn devrimci misyonuna dayanýrsa, onu ifade ederse amacýna ulaþabilir. Ýþçi sýnýfýnýn devrimci rolüne dayanmayan bir enternasyonalizm, bu nedenle iflas eder ve çöker. Ýþte ikinci Enternasyonal’in tarihte yaþanan durumu. Buradan da açýkça anlaþýlýyor ki, iþçi sýnýfýnýn devrimci konumuna dayanmak da yeterli deðildir, bu devrimci konumun getirdiði devrimci görevleri daima sürdürmek gerekiyor. Ýþçi sýnýfýnýn dünya çapýnda yeniden büyük bir ataða kalktýðý bir sýrada, burjuvaziyle tutuþulan savaþ, belirleyici bir savaþtýr; bu savaþý sonuna dek götürmek ve kazanmak ancak, iþçi sýnýfýnýn devrimci konumuna dayanmakla mümkündür. Sosyal-reformizm ise, enternasyonalizmi proletaryanýn devrimci konumuna dayandýrmadan, hatta onu dýþlayarak, belirsiz bir çabaya dönüþtürüyor. Bu muðlaklýk ve belirsizlik, burjuvaziyle ta57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

yin edici bir savaþýma girmiþ olan dünya iþçi sýnýfýna kesin olarak zarar veriyor. Bu durumda devrimci Marksizm-Leninizm’e ikinci bir görev düþüyor: Sosyalreformizmin ve oportünizmin sýnýf iþbirlikçi politikasýnýn özünü açýða çýkarmak ve proletaryanýn tarihi rolünün altýný bir kez daha çizmek. Halk sýnýflarý içinde, yalnýzca proletarya kapitalizme karþý eleþtiriyi sonuna kadar götürebilir. Kapitalistler karþýsýndaki tüm öteki sýnýflar eleþtiriyi yarýyolda býrakýrlar. Her sýnýf eleþtiriyi, sýnýfsal doðasýna göre yapar. Proletarya sýnýfsal konumu gereði, eleþtiriyi sonuna dek götürme yeteneðine sahiptir. Ýþçi sýnýfý kapitalizme karþý çok yönlü mücadelesinin sonuna kadar götürebilirse, kurtulabilir, zafere ulaþabilir. Çünkü kapitalizm halen varolduðu, burjuva toplumun varlýðýný sürdürdüðü bir yerde, proletarya kurtulmuþ sayýlmaz. Bu nedenle, proletarya burjuva topluma karþý verdiði mücadeleyi sonuna kadar götürmek, tamamlamak zorunda. Bugüne kadar pek çok düþünür, yazar, sanatçý, ekonomist burjuva toplumun çeþitli yönlerden eleþtirisini yaptý. Ancak, ya toplumsal kaygýlarla, ya görüþlerini dile getirdikleri sýnýfýn konumu gereði, eleþtirilerini derinleþtiremediler. Tam herþeyi açýklayacaklarý, gün ýþýðýna çýkaracaklarý bir anda ve yerde, bu noktadan daha ileriye gitmediler. Burada sýnýfsal konumlarýna teslim oldular. Ýçlerinde içten hareket edenler de vardý. Bunlarýn, yeni toplumun tüm olgularý kendisini belli etmesine raðmen bunu görememeleri; yeteneklerine baðlanabilir. Evet, tüm çabaya raðmen bu yeteneði ortaya koyamayanlarda oldu. Ancak, önlerindeki asýl engel, burjuva; küçük-burjuva konumlarýydý. Yalnýzca proletaryanýn devrimci konumuna dayanan proleter ve bilimsel komünizm eleþtiriyi sonuna kadar götürdü. Sosyalist sanatçýlarýn, edebiyatçýlarýn burjuva topluma yönelttikleri güçlü eleþtiri de yine bu temelde açýklanabilir. Yalnýzca proletarya insanlýðý kurtarabilir. C. DAÐLI


BARZANÝLEÞTÝREMEDÝKLERÝMÝZDEN MÝSÝNÝZ?

E

mperyalizm ve iþbirlikçi tekelciliðin, geçen seneden bu yana, “en azý”na razý olacak ve Kürt halkýný da bu “en az”a razý etmeyi becerebilecek bir “cesur” iþbirlikçi aradýðýný biliyoruz. Sermaye ne yaptýysa, çabasý boþa gitti. Ve bu arada geçen zamanda, ne tarih yerinde saydý, ne de toplumlar. Sermayenin hayal kýrýklýðýna, Þemdinli olaylarýyla baþlayan bir panik havasý da eklendi. Irak’taki Kürt federasyonunun onaylanmasýný, dahasý, Bölge baþkaný olarak Barzani’nin Washington-Londra ve Berlin’de kýrmýzý halýlar üzerinde karþýlanmasýný, büyük bir kaygýya, ama yine de paniðe kapýlmadan izlemiþtiler. “Kaderimse çekerim” diyerek, Irak’ýn kukla devletini ve, el mecbur, Kürdistan federasyon oluþumunu da tanýmak zorunluluðunu sineye çektiler. Türkmenler aracýlýðýyla Irak’taki “çýkarlarý” korumak politikasý iflas edince, Dýþiþlerinin yeni deðerlendirmesi geldi: “Irak’ta çýkarlarýmýzý en iyi Kürtler korur” Denize düþen yýlana sarýlýr, derler. Söz konusu olan burjuva sýnýfýn çýkarlarýysa, burjuvazi komodor ejderiyle bile yataða girer. Tabii, bu çýkarlarý Güney’in Kürt halký deðil, Kürt burjuvalarý koruyacaktý. Barzani, Kürt halkýnýn özgürlüðü için mücadele veren bir figür olmaktan çýkýp; baraj ve yol ihaleleri açan, petrol kuyularýndan ulufe daðýtan bir burjuva karakteriyle karþýlarýna çýktýðýnda, Türk egemen sýnýflarý ayný sýnýf kaný taþýdýklarýný kolayca kavrayýverdi. Yine de, bu “sýnýf kucaklaþmasý”nýn Kuzey Kürdistan’a etkisinin ne olacaðýný kimse kestiremiyordu. En üst düzey yöneticilerin, her defasýnda “büyük resmi göremiyoruz” demesinin arkasýnda yatan, iþte bu belirsizlikti. Kürdistan dört parçaya bölünmüþtür. Türkiye, Ýran, Irak ve Suriye arasýnda, bugüne kadar Kürt halkýnýn inkarý ve asimilasyonu üzerinde tam bir mutabakat vardý. Bu dört parçalý ülkenin ilhaký, böylesi bir dörtlü anlaþma olmadan yürümezdi. Eðer bu dört ülkeden birinde Kürt halkýnýn ulusal ve demokratik haklarý tanýnmýþ olsa, diðer parçalarda il-

hakçýlýðý sürdürmek mümkün olamazdý. ABD’nin Irak’ý iþgali, Kürtleri bir sýçrama tahtasý olarak kullanýnca, bu dört ayaktan biri kýrýlmýþ oldu. Zücaciye Dükkanýnda Bir Fil ABD, neden Kürtler üzerinde kurdu planlarýný? Kimileri, ABD’nin bu planýný, 1 Mart tezkeresinin reddine karþý bir ceza olarak adlandýrýyor. Bunlar, en çok da ABD’yi üzmüþ olmaktan utanç duyan tekellerin sözcüleridir. Kimileriyse, ABD’nin ulus-devletleri parçalayýp neoliberal bir imparatorluk peþinde olduðunu söyledi. Bu söylemin sahipleri de, genelde “kýzýl elmacýlar” diye isimlendirilen, egemen konumlarý sarsýlmýþ sermayenin sözcüleridirler. Ayný konuda bir baþka düþünce, UKH’den geliyor. Onlara göre ABD, Ortadoðu’yu demokrasiyle deðiþtirmek istiyor, ama kendisi demokrat olmadýðý için, her þeyi eline yüzüne bulaþtýrýyor vs. Ýþin aslý, bu konuda kafasý en karýþýk olanlar bu sonunculardýr. Sýrasý gelmiþken, pek az dile gelen bir gerçeði burada hatýrlatalým: 1 Mart tezkeresi geçseydi bile, ABD Kuzey’den Irak’a kapsamlý bir hareket düþünmüyordu. Yalnýzca bir hava indirme tugayý hazýrlamýþtý. Geri kalaný yine KDP-KYB milisleri halledecekti. ABD, baþtan bu yana, iþgalde Türkiye’yi deðil, iþbirlikçi Kürt siyasi hareketlerini kullanacaktý. 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinin ardýnda, iþte tam da bu konuda TC-ABD görüþ ayrýlýðý ve pazarlýklarý bulunuyordu. ABD, Kürt Federe devletinin durumuna katký sunarak, arý kovanýna bilerek çomak sokmuþ olabilir mi? Bilinen þu ki, ABD her zaman emperyal ve pragmatist düþünmeye alýþkýndýr. Baðýmlý ülkelerin politik çýkarlarý, kolayca emperyal çýkarlara feda edilir. Ortaya çýkan sonuç eðer ABD lehine yararlýysa, nasýl olsa iþbirlikçilerine de yararlý olur. Böyle düþünür ve hareket eder ABD. “Güney Kürdistan Halkýnýn ulusal duygularýný okþamak benim yararýma mý? Öyleyse ne ala! Kuzey Kürdistan’dakiler de beni 57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

ilgilendirmiyor.” ABD kolaylýkla “Kuzeydekiler benim sorumun deðil” diyebilir, ama Türkiye’nin egemen sýnýflarý, baþlarýna neler gelebileceðini geçmiþ tecrübelerden biliyorlar. Güney’de halk iki burjuva partinin denetimine alýnmýþtý. Ama Kuzey’de hareket bir halk hareketi düzeyine gelmiþti. Yani, liderlerle iþbirliði ve satýn alma, onlarý çýkarlarýna baðlama gibi ABD’nin pek iyi bildiði metotlar, Kuzey’de iþe yaramazdý. Nihayet, geçen yýldan bu yana AB ve ABD emperyalizminin desteðiyle, iþbirlikçi tekelcilik, Kürt halk hareketini demoralize etmek, örgütlü yapýsýný daðýtmak, amaçlarýn sorgulanmasýný saðlayýp kafalarý karýþtýrmak hedefiyle harekete geçti. Halk hareketinin gücünü kýrmak için ortaya konan planýn pek çok ayaðý vardý. Planlý cinayetler, karþý tarafa yýkýlan politik suikastler, tecrit ve tehditle moral gücü zayýflatmak; bezdirici bir baskýnýn yaný sýra; Kürt tarafýna, egemenler içinde sorunu çözmeye hazýr güçler bulunduðuna dair mesajlar vermek de var. Gündem gazetesi yazarlarý, özellikle AKP içinden milletvekillerinin bu mesajlarý adeta rutin biçimde verdiðine dair bir çok yazý kaleme aldýlar. Halk Hareketinin Ýç Çeliþkileri Güney’de egemen burjuva nitelikli partilerin emekçilerle yaþadýðý çeliþkiler açýkken: Kuzey’de ortaya çýkan halk hareketinin kendine özgü çeliþkileri, bugüne dek geri planda durdu. Halk hareketi düzeyine ulaþmýþ bir mücadelenin içinde, çýkarlarý bütünüyle çeliþen sýnýflardan herhangi biri diðerine kesin bir üstünlük kuramaz. Bu çeliþkili çýkarlarý birbiriyle uyumlulaþtýrmaksa, sýnýflar üstü bir politik söylem inþa eden küçükburjuva devrimciliðine düþtü. Hareketin toplumsal ve yýðýnsal temeli, yoksul köylülüðün aðýrlýðýnda olduðu sürece, çeliþkili çýkarlarýn üzerinde duran politik söylem, halký biraraya getirmekte etkili oluyordu. Fakat, 90’lý yýllar boyunca köylerin zorla boþaltýlmasý,

5


halk hareketinin bu temel yapýsýný büyük ölçüde erozyona uðrattý. Gündem yazarý Fýrat Aydýnkaya, 2 Aralýk tarihli yazýsýnda, bu deðiþimi özetliyor: Kent nüfusunun etkinlik kazanmasý, modern üretim araçlarýyla tanýþmasý, kitap okuma oranýnýn yükselmesi, festivaller, paneller, Kürt halkýnýn görme açýsýný ve kavrayýþýný zenginleþtiriyor. Bu yeni kavrayýþla halk, sahip olduðu devrimci birikimi yeniden ele alýyor kuþkusuz. Yazar, bu temel deðiþimi, ulusal sorunda sýnýfsal-leninist çözümü tarihe gömmek için bir gerekçe haline getirse de, þu itirafý yapmaktan kaçýnmamýþ: “Bir de bakýyoruz, sosyal sýnýrlar, kültürel sýnýrlar ve hatta duygusal sýnýrlar türemiþ her yerde.” Yani, Kürt halk hareketinde, artýk, çeliþik çýkarlarý birbiri karþýsýnda körelten küçük burjuva söylemin birleþtirici etkisi zayýflýyor. Ve hareket kendisini bir kez daha þu seçenekle karþý karþýya buluyor: Ya proletaryaya yaslanacaksýn, ya da burjuvaziye. UKH, 99 yýlýnda, stratejik bir manevrayla, burjuvaziye dayanmaya giriþti. Halkýn artýk daha keskin gözlemlediði sosyal, kültürel ve duygusal sýnýrlarý hesaba katmadý. Sonuç: kýrgýnlýklar, küskünlükler, daðýnýklýk... Eðer bir toplumsal sorun ancak devrimle çözülebilecek çeliþkilerle örülüyse, zor araçlarý politik bir otorite kurmanýn aracý haline gelir. UKH, bu daðýnýklýðý gidermek için ateþkesi bozdu. Ancak, araç amaçla, yürünen yol hedefle uyum içinde deðilse; devrim zor araçlarýndan aldýðý güçle kendi yolunu açar. Þemdinli’de öyle oldu. Yoksul emekçi Kürt halký, bir süredir cenaze törenleriyle yeniden politik hareket alaný bulmaya baþlamýþtý. Yoksul halkla sosyal-kültürel-duygusal sýnýrlara sahip mülk sahipleri ise, yasal politik kulvarda, koltuk çekiþmelerine gömülmüþtü. Þemdinli’ye dek yoksul halk, küçük mülk

6

sahibi sýnýflarýn küçük çýkar çekiþmelerinin moral bozucu etkisini sýrtlarýnda gittikçe aðýrlaþan bir kambur gibi taþýdý. Özellikle ABD, eðer UKH’ye karþý geniþ kapsamlý bir askeri operasyon için düðmeye basmýyorsa, bunun bir çok nedeni içinde en önemlisi sözünü ettiðimiz kamburun Kürt halkýnýn birleþik hareketini daha da imkânsýz hale getirmesini beklemesi olmuþtur. Fakat Þemdinli, tüm bu planlarý alt üst etmiþ görünüyor. Þemdinli, küçük burjuva politik söylemin kapsamadýðý derinliðe ulaþan, bu derinliðe ulaþtýkça sosyal çýkarlarýn örtüþmediðini gören yoksul emekçilere dayanan bir hareketin yeniden etkinlik kazanmasý da önemli bir dönemeç oldu. Kürt halkýna ancak yoksul emekçi sýnýflara dayanýrsa, halkýn birleþebileceðini hatýrlattý. Dost Seferi Yýlmaz’ýn sözlerini hatýrlatalým: “Þemdinli iradeleþme anlamýnda bir kývýlcýmdýr. Küskünlüklerin, parçalanmýþlýklarýn yerini, yeniden omuz omuza barikatlarda ayaða kalkýþýn olmasýdýr.”

Ýthal Ýþbirlikçiliðe Yer Açýn Karþý tarafa yýkýlan siyasi cinayetler kafa karýþtýran bombalamalar, hani þu Irak’ta çokça uygulanan 11 Eylül yöntemleri, Þemdinli’de bir anda duvara tosladý. Kürt halkýnýn bir kýsým temsilcilerine el altýndan iletilen mesajlar da Þemdinli’de ikiyüzlülüðün tuzaðýnda kül oldu. Emperyalizm ve iþbirlikçi tekelcilik, çok koldan yürüttükleri operasyonun, sessizce sulara batýþýný izlediler. 57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

Yüzyýllýk yönetim deneyimiyle, burjuvazide oyun bitmez. Yeni oyunun adý, Barzanileþtirme. Madem ki içlerinden halký peþinden sürükleyecek bir iþbirlikçi çýkaramadýlar, öyleyse onu Güneyden ithal etmekte bir sakýnca olmazdý. Fakat, Barzaniciliðin Kürt halký üzerinde etkili olabilmesi için, resmi söylem alanýnýn biraz daha esnetilmesi gerekiyordu. Recep Tayyip Erdoðan “altüst kimlik” tartýþmalarýný bu nedenle ortaya attý. Partisinin grup toplantýsýnda “Milliyetçilik benim genlerimde var” diyen birinin, alt-üst kimlik laflarýný ortaya atmasýnda iyi niyet arayanlar, en hafifinden halký aldatmaya çalýþanlar olabilir. Zor aygýtlarýndan uzak, yasal bir zemin üzerinde Barzaniciliði geliþtirmek için, ürkek adýmlar gelmeye baþladý. Barzani, devlet bakaný sýfatýyla ülkeye davet edildi. Barzanici siyasetçiler TV’lerde (üstelik Ýmralýdan daha radikal söylemlerle) baþ göstermeye baþladý. Büyük ihtimalle 2006’da yapýlacak seçimle, Barzaniciliðin halk üzerindeki etkisi sýnanacaktýr. Kuþkusuz, burjuvazinin bir kesiminin yürürlüðe adým adým ürkekçe soktuðu bu plan, henüz genel kabul görmüþ deðil. Bu planýn hayata geçmesi, sistemin esneyebilme yeteneðine baðlý. Geçmiþteki deneyimlerinden, ne politik sistemin ne de burjuva sýnýfýn bu yeteneði gösteremediðini defalarca gördük. Politik yapýdaki esnemenin kýrýlmalara yol açacaðýný, ulusal bir felaket anlamýna geleceðini düþünenler, þimdilik egemen sýnýfýn çoðunluðunu oluþturuyor. Burjuvazi de devrimin arafýndan geçiyor. Ya burjuvazi Kürt halkýný Barzani’nin peþine takmak için kendi içinde patlayan kavgalarý göze alacak; ya da Þemdinli’de harekete geçen yoksul-emekçi Kürtler, halk hareketini yeniden ayaða kaldýrarak bu son oyunu da bozacaktýr. Her durumda devrim, burjuva egemenliði engin sularda boðmak için nice fýrsatlar ele geçirecektir. Týpký Þemdinli


LENÝNÝSTLERDEN TAKSÝM’DE EYLEM 12 Aralýk günü polis tarafýndan kaçýrýlarak tecavüze ve iþkenceye uðrayan Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi emekçisi Sevda AYDIN için 14 Aralýk’ta ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde bir basýn açýklamasý düzenlendi. Basýn ve demokratik kitle örgütlerinin yoðun ilgi gösterdiði basýn açýklamasýnýn ardýndan Ýstiklal Caddesi’nde toplanan

Leninistler, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” dövizleri açarak sloganlar atmaya baþladý. Yaptýklarý konuþmalarla iþkenceci katil devletin gerçek yüzünü teþhir eden Leninistler, taþ ve sopalarla çatýþmaya hazýrlanmýþtý. Sloganlarla öfkelerini haykýran Leninistlerin polise kürek, taþ ve sopa fýrlatmalarýyla baþlayan çatýþmanýn ardýndan polis, gaz bombalarýyla kitleye saldýrdý. Çatýþma ara sokaklarda da devam etti. Bir grup Leninist Beyoðlu Karakolu’nun önüne geldi ve karakolu taþlamaya baþladý. Yaþanan çatýþmalarýn ardýndan polis, 9 kiþiyi gözaltýna aldý. Gözaltýna alýnan 9 kiþi, ertesi gün akþam saatlerinde Beyoðlu savcýlýðýna, ardýndan da hakim karþýsýna çýkarýldýktan sonra serbest býrakýldý.

Gözaltý Ýþkencesini Protesto Ýçin Basýn Açýklamasý 12 Aralýk günü kaçýrýlarak tecavüz iþkencesine uðrayan Sevda Aydýn için 14 Aralýk öðle saatlerinde olayý protesto etmek için Taksim’de yapýlan eylemde, polis eylemcilere gaz bombasý kullanarak saldýrmýþ ve üstlerine ateþ açmak suretiyle 8 kiþiyi gözaltýna almýþtý. Bunun üzerine Ayýþýðý Sanat Merkezi, Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi, Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi ve Sarýgazi Ekin Sanat Merkezleri bir basýn açýklamasý düzenledi. 17 Aralýk günü ÝHD’de yapýlan basýn açýklamasýnda konuþmayý yapan Onay Yürüklü, o gün eylemden sonra gözaltýna alýnýþlarýný ve gözaltýnda yaþanýlanlarý aktardý. Sevda Aydýn’a yapýlan saldýrýnýn protesto dahi edilmesine katlanamayan devletin, protestoculara pervasýzca saldýrdýðýný söyledi. Yürüklü, ilk gözaltýna alýn-

ma esnasýnda bazý kiþilerin beline, bacaklarýna, baþýna darbe aldýklarýný, yerde tekmelendiklerini ve bir kiþinin kolunun kýrýldýðýný söyledi. Kendisinin ise daha ileride, Tarlabaþý Bulvarýnýn alt kýsýmlarýnda ara sokaklarýnda gözaltýna alýndýðýný; bir inþaata girdiðini, inþaata kadar kendisini takip eden polislerin gelip kafasýna silahý dayadýðýný ama üst kattan inen iþçileri görünce silahý býrakýp yerlerde tekmeleyerek Beyoðlu Karakoluna kadar götürüldüðünü anlattý. Bir arkadaþýnýn kaburgalarýnýn kýrýldýðýný, iki kiþinin de sürekli olarak burnundan kan geldiðini söyledi. Açýklamasýný “bize yapýlan bu saldýrý, sermaye sýnýfýnýn emekçi halklara ve iþçi sýnýfýna, Kürt halkýna yaptýðý saldýrýdan farklý deðildir. Bu çürümüþ, yozlaþmýþ ve toplumu da kendisi gibi çürütmek isteyen kapitalist sisteme karþý iþçi ve emekçilerin 57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

kendi kültürlerini geliþtiren Ayýþýðý Ekin Sanat merkezlerine ve çalýþanlarýna yönelik bu saldýrýlar bizi yýldýramayacaktýr. Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi çalýþanlarý olarak Sevda yoldaþýmýzýn her zaman yanýnda olacaðýz. Onun güçlü duruþu, baþ eðmezliði, bu saldýrýyý ona yapýlan tecavüz iþkencesini boþa çýkaracaktýr. Her zaman Sevdalarýmýzýn yanýnda olacaðýz. Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz” diyerek sonlandýrdý. BASKILAR GÖZALTILAR ÝÞKENCELER TECAVÜZLER BÝZÝ YILDIRAMAZ!

7


KOMÜNÝST AHLAK=Proleter Savaþýmýn Çýkarlarý Ýþkence. Bir insanlýk suçu. Sýnýflarýn ortaya çýkýþýna kadar uzanan bir suç. Ýnsanlýk sýnýflarla birlikte uygarlýk alemine adým attýðý anda, egemenlerin egemenliklerini ve sömürülerini sürdürme aracý olarak baský ve iþkence de tarih sahnesine çýkar. Her ilerlemenin bir gerilemeyi içinde barýndýrmasý burada da hükmünü gösterir. Tarihsel olarak ilerleyen insan, kendi türdeþleri üzerinde sistemli zor uygulama, baský araçlarý geliþtirme yoluyla bir gerilemeyi de yaratýr. Ve bu çeliþkili varoluþ, sýnýflarýn ortadan kalkýþýna kadar çeþitli düzeylerde sürecektir ne yazýk ki. Ýþkence, insanýn kiþiliðine ve genel olarak politik kimliðine yönelik bir suç. Ýþkencenin türü iþkencecinin, onun hizmet ettiði sýnýfýn deðer yargýlarý ve hayal gücüyle sýnýrlý yalnýzca. Tarih boyunca uygulanagelen iþkenceler bunun en açýk kanýtý. Ýster bir dýþ savaþta, ister örtülü veya açýk iç savaþlarda, her sömürücü sýnýf türlü iþkencelere baþvurdu, baþvurmaya devam ediyor. Tecavüz ise, küresel ölçekte en sistematik iþkencelerden biridir. Onu bu derece yaygýn yapan þey, erkek egemen toplumlarýn genel deðer yargýlarýdýr. Sýnýflarýn doðuþuyla birlikte aþaðýlanan, toplumsal yaþamýn sürekli dýþýnda tutulan, basit bir cinsel nesneye dönüþtürülen kadýn, tecavüz iþkencesiyle yýkýlmak, yok edilmek istenir. Dahasý bu iþkence, sadece kadýna deðil, onun üzerinden erkeklere ve tüm topluma yapýlan aþaðýlamadýr. Tecavüz iþkencesinde erkek egemen toplum, kadýný düþürmüþ olmanýn, onu baský altýna almýþ olmanýn kefaretini öder aslýnda. Toplumun geleneksel yapýsý, deðer yargýlarý ne derece tutucuysa, cinsellik ne derece güçlü bir tabu ise, genel tabirle ne kadar “feodal” ise, tecavüz ve çeþitli cinsel iþkenceler o derece yaygýn kullanýlmaktadýr. Örneðin iþgalci ABD askerleri Irak’ta cinsel iþkence ve tecavüzü temel yöntem olarak kullanýyorlar. Çünkü Ortadoðu toplumlarýnda, özellikle de Arap toplumlarýnda cinselliðin temel tabulardan biri olduðunu, Arap toplumunun bu konuda tutucu olduðunu biliyorlar. Daha iþgalden önce bu konuda kitaplar yayýmlandý ABD’de. Benzer bir durum Kürdistan için geçerlidir. Faþist ordu, Kürdistan’da tecavüzü sistematik bir iþkence yöntemi olarak kullanýyor. Binlerce Kürt kadýný bu aþaðýlýk iþkenceye maruz kaldý. Ayný þekilde Türkiye kesiminde devrimcilere yönelik saldýrýlarda sýk sýk tecavüz iþkencesine baþvuruldu. Burada da hedef daha çok Kürdistanlý kadýn devrimciler oldu. Tek baþýna bu bile tecavüz iþkencesinin öyle geliþigüzeldeðil, sistemli planlý uygulandýðýný kanýtlamaya yeter. Sýnýflar savaþýmý ve onun devamý olarak iç savaþ, en acýmasýz savaþtýr. Ve bu savaþta uygulanan yöntemler, tamamen karþýt sýnýflarýn deðer yargýlarýna baðlý. Çürüyen bir sýnýfýn uy-

8

gulayacaðý yöntemler, elbette bu çürümeye paralel olarak insanlýk dýþý olacak. Elbette bu sýnýf insanlýk suçu iþleyecek. Burjuvazinin iþkenceye ve bunun temel yöntemlerinden biri olarak tecavüze baþvurmasý, hatta bunu egemenliðini sürdürmenin temeli haline getirmesi, eþyanýn doðasýna uygun olandýr. Bunun karþýlýðýnda geleceði temsil eden sýnýf olarak proletaryanýn yöntemleri, insan olmanýn onuruna yakýþan, insani deðer yargýlarýna sahip çýkan bir içeriðe sahiptir. Devrimci proletarya, kendini bu toplumun tutucu deðer yargýlarýndan kurtarýr. Onlara boyun eðmez. Bir insanlýk suçu olan iþkenceye karþý tutarlý bir savaþým yürüten proletaryanýn ahlaký, verili toplumun ikiyüzlü ahlakýnýn çok ötesindedir. Her geçen gün çözülen, daðýlan burjuva toplum ve onun deðer yargýlarý, ahlaký, devrimci proletarya için kabul edilebilir deðildir. Devrimci proletarya, iki bacak arasýna sýkýþmýþ burjuva toplumun ahlakýný reddeder. Onun için tek geçerli ahlak, proleter sýnýf savaþýmýnýn çýkarlarýna sadýk kalmak, her zaman bu savaþýmýn çýkarlarýný temel almak, ona göre hareket etmektir. Komünistlere gelince... Onlar, kendilerini proleter savaþýmýn çýkarlarýndan baþka birþeye baðlamazlar. Namus, ahlak... sadece sýnýfsýz-sömürüsüz bir dünya mücadelesine baðlandýðý oranda bir anlam taþýrlar. Bir komünist için bedeni, düþüncelerinin taþýyýcýsý olduðu oranda anlamlýdýr. Onun ötesinde bir posadan baþka birþey deðildir. Ve bir komünist, düþmana esir düþtüðünde, onun için kutsal olan tek þey bilincidir. Uðruna hayatýný adadýðý idealleridir. Kavgasýdýr. Onur denilen, namus denilen, ahlak denilen.... ancak bu ideallere baðlý kalmakla korunur. Bedenimiz düþmanýn elindedir. Onun için ulaþýlabilirdir. Ama bilincimiz, biz izin vermediðimiz sürece düþman için ulaþýlamaz. Ýþkence, sadece birey olarak devrimciyle birey olarak iþkencecinin deðil, sýnýf olarak sermaye ile sýnýf olarak emeðin karþý karþýya geldiði, çarpýþmanýn en çýplak halidir. Her savaþçý, girdiði bu çarpýþmada yaralar alabilir. Ama bir sýnýfý temsil ettiði bilinciyle hareket ettiði müddetçe, zaferle çýkmasýný bilecektir. Bu açýdan bakýldýðýnda tecavüz veya diðer iþkence yöntemleri, bir komünist açýsýndan, onun bedeni açýsýndan hiçbir farklýlýk göstermez. Toplum için farklý anlamlara sahip olan bu iþkenceler, komünist beden için aynýdýr. Bu yüzdendir ki bir komünist, ister tecavüz ve cinsel iþkencelere, ister türlü fiziksel iþkencelere maruz kalsýn, sadece bilincini, kavgasýný, yoldaþlarýný, proletaryanýn sýnýf çýkarlarýný (ve doðal olarak insanlýðýn çýkarlarýný) düþünür ve ona sadýk kalýr. Bu bakýþ açýsý, özel bir iþkence yöntemi olarak tecavüzü baþtan baþarýsýzlýða mahkum eder. Onun tüm “özelliði”ni ortadan kaldýrýr. Sevda yoldaþýmýza yapýlan iþkence, bu yüzden baþtan baþarýsýzlýða mahkumdur.

57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006


Ç

SALDIRILAR BÝZLERÝ YILDIRAMAZ

ürümüþ kokuþmuþ olan kapitalist sistem þunu çok iyi biliyor; iç savaþý ya kazanacak yada tarihin çöplüðüne gömülecek. Tüm hazýrlýklarýný bu bilinç ile yapýyor. Her yerde iþçi sýnýfýyla, emekçilerle, Kürt halkýyla savaþ halinde. Sermaye sýnýfý yönetmiyor, yönetemiyor, sadece savaþýyor. Ve bu savaþta yalnýz deðil. Emperyalistler, devrimi boðmasý için Türk devletine her türlü desteði sunuyorlar. FBI, CIA baþkanlarý katliam planlarý için arzý endam ediyorlar. Tekelci devlet her yöntemiyle saldýrýyor. Þemdinli katliamý bunun en açýk örneðidir. Çeliþkiler yoðun. Her saldýrý karþýlýðýnda halk kitlelerinin güçlü karþý koyuþlarýný yaratýyor. Kürt halký serhýldanlara yöneliyor. Emekçiler ülkenin dört bir yanýnda harekete geçiyor. Ve tekelci faþist devlet saldýrýlarýný artýrmaktan baþka bir çare bulamýyor. Bu baský, terör ve katliamýn bir tek amacý var: Kürt halkýnýn devrimci ruhunu kýrmak, Türkiye ve Kürdistan’da geliþen devrimi boðmak. Bizler Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi olarak bu saldýrýlara karþý Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliðini örmek için; “Emekçi Halklar Buluþuyor” etkinliði çalýþmalarýna baþladýðýmýzda Sanat Merkezi ve çalýþanlarýna karþý yoðun bir baský uygulanmaya baþladý. Etkinlik için yedi kiþilik bir tertip komitesi oluþturup bütün eksiklikleri tamamlamamýza raðmen Ýstanbul Ýl Emniyet Müdürlüðü’nde etkinliðe izin vermemek için birçok gerekçe uydurdular. “Amacýnýz ne? Niçin bu etkinliði yapýyorsunuz?” türünden sataþmalar, tartýþmalar... Bu tartýþmalarda bire bir polisle aðýz kavgasýna giren, sürekli polisle muhatap olan, tertip komitesi baþkaný Sevda yoldaþtý. Bütün hukuksal iþlemlerle ilgilenen Sevda yoldaþý, polis yoðun takiplerle taciz etmeye, korkutup sindirmeye çalýþýyordu. Etkinliðe iki gün kala Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi basýlýp, bir çalýþanýmýz birde misafirimiz göz altýna alýndý. Çalýþanlarýmýzýn evleri sivil polisler ve timler tarafýndan ablukaya alýndý, gözetlendi. Bunlardan biriside Sevda yoldaþýn kaldýðý evdir. Etkilik günü sivil polisler gelip salona girmek istediklerinde Sevda yoldaþýn kararlý tavrý karþýsýnda geri adým attýlar. Ýçeri giremediler. Etkinliðin coþkusunu görüp kudurdular ve mahallenin elektriðini kestiler. Ama ne kitlenin coþkusu azaldý ne etkinlik durdurulabildi.

Etkinlikten iki gün sonra Pazartesi saat dört buçuk sýralarýnda Yusuf Paþa duraðýnýn önüne gelen krem rengi, yarý gri bir Renault araba ve durakta olan bir sivil polis, Sevda yoldaþý zorla arabaya bindirip ilaçla bayýltýyorlar. Arabaya zorla bindirmeye çalýþtýklarýnda yoldaþýmýz plakayý görmeye çalýþýyor. Görebildiði sadece 34 T ... Yüzüne su atýlarak uyandýrýlýyor. Kendini bir bez þiltesinin üzerinde çýplak, tecavüze uðramýþ bir þekilde buluyor. Tek tek elbiseleri verilerek “git yap devrimci sanatýný yapabiliyorsan. Ekin Sanat Merkezi’ndeki bütün bayanlara tecavüz edeceðiz” diyor ve tekmelerle vurmaya baþlýyorlar. Oda çok ufak, sorgu odasý kadar birþey. Daha sonra gözleri baðlý arabaya bindiriliyor. araba iki sað yapýyor. Sonra da Yeni Bosna’da Çoban Çeþme duraðýnýn önüne saat dokuz buçuk on gibi gözleri baðlý bir þekilde atýlýyor. Faþist devlet ve tecavüzcü polisin gerçek yüzü budur. Tecavüz, iç savaþýn, devrimci durumun yaþandýðý koþullarda sermaye düzeninin her yerde baþvurduðu bir yöntemdir. Sistematik bir iþkence yöntemidir. K. Kürdistan’da bu iþkence sistematik bir þekilde onyýllardýr uygulanýyor. Kürt toplumunun geleneksel kültürel yapýsýný düþünerek, faþist devlet, tecavüzü savaþýn önde gelen aracý olarak kullanýyor. Polis, bu iþkence ile Sevda yoldaþýn sinip içine kapanacaðýný düþündü. Çünkü pek çok kadýn veya erkek, bu iþkence karþýsýnda toplumun bakýþ açýsýný, deðer yargýlarýný düþünerek sessiz kalmayý tercih etmiþler, kendi içine kapanmýþlardýr. Sevda yoldaþ Leninist bir kadýn olmanýn getirdiði bilinçle sessiz kalmamýþ, iþkenceci katil, tecavüzcü polisin yüzünü kitlelerle teþhir etmiþtir. Çünkü bu saldýrý Sevda’ya yapýlan bir saldýrý deðildir. Bu saldýrý Türkiye ve Kürdistan devrimine yapýlan bir saldýrýdýr. Bizler Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi olarak çalýþmalarýmýza hýz vereceðiz. Devrimin sanat cephesini örmeye devam edeceðiz. Kürt Ulusu özgür olana, zindanlar yýkýlana, iktidarýn emekçilerin olana kadar.. asla durmayacaðýz. Kapitalizmi yýkacak halk iktidarýný kuracaðýz. Bu saldýrý sisteme olan kinimizi nefretimizi daha da artýracak. Onu yok etmekten baþka alternatif yok.

Beyoðlu Karakolu Leninistler Tarafýndan Tahrip Edildi

çekildik. Ara sokaklarda devam eden çatýþmada polis, gaz bombasý kullanarak ve üzerimize ateþ ederek kendini korumaya çalýþtý. Katil devletin ve onun çanak yalayýcýlarýnýn bizlere ve emekçi halka yaptýðý saldýrýlarýn tek amacý devrimi boðmak, geliþimini engellemektir. Faþist devletin anladýðý tek dil devrimin önünü açacak olan devrimci þiddettir.

Sevda AYDIN’a yapýlan faþist saldýrýya cevap verdik ve vereceðiz. Ýstiklal Caddesi’nde yapýlan basýn açýklamasýnda çýkan çatýþmanýn ardýndan 10 kiþilik Leninist bir grup, sloganlarla Beyoðlu Emniyet Müdürlüðü’ne yürüyerek, karakolun önünde “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganýyla karakola saldýrdýk, karakolun camlarýný daðýttýk. Karakoldan çýkan polislere taþlarla saldýrarak ara sokaklara

UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA! DEVRÝMCÝ SANAT ENGELLENEMEZ!

FAÞÝZME KARÞI SÝLAH BAÞINA! BEDEL ÖDEDÝK BEDEL ÖDETECEÐÝZ! FAÞÝZMÝ DÖKTÜÐÜ KANDA BOÐACAÐIZ! Ýstanbul’dan Leninistler NOT: Bu yazý Ýstanbul.indymedia.org sitesinden alýnmýþtýr.

57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

9


“Benim Namusum Onurum KAVGAMDIR!” Merhaba Yeni Evrede Mücadele Birliði okurlarý. Ben Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi çalýþaný Sevda Aydýn. Bir çoðunuz, son günlerde kaçýrýlýp tecavüz iþkencesine uðradýðýmý çeþitli devrimci basýndan gördünüz, okudunuz. Biliyorum ki hepinizin faþist devlete olan kin ve nefretiniz biraz daha arttý. Çünkü yapýlan faþist saldýrý ne benden öncekilere, ne de bana yönelikti. Bu bütün iþçi ve emekçilere, onlarýn mücadelelerine yapýlmýþ bir saldýrýdýr. Devletin özellikle bizlere yani sosyalizmin ilk adýmlarýný atacak olan devrimcilere saldýrmasý ise tesadüf deðildir. Çünkü bizler, sistemin yok etmek istediði halktan sanatçý ve savaþçý yetiþtiriyoruz; Kürt-Türk çatýþmasý yaratmak istediði bir dönemde, halklarýmýzýn mücadele birliði aðýný örüyoruz. Çünkü ben, sistemin binlerce yýldýr halka dayattýðý baskýya, sömürüye ve apolitikleþtirme çabalarýna karþý mücadele edenlerin kervanýna katýlmýþtým. Çünkü ben bir anaydým ve kadýnlarýn kurtuluþunun sýnýflý toplumlarýn ortadan kalkmasýyla oluþabileceðini haykýrýyordum.

TARÝH HENÜZ SON SÖZÜNÜ SÖYLEMEDÝ

Zindanlar alev alev yanýyordu. Gaz ve ses bombalarý, tazyikli su, iþ makineleri, lav silahlarý, binlerce kurþun... Televizyonlarda naklen katliam görüntüleri... Ölümsüzleþen devrimci tutsaklar, kimisi yanmýþ, kimisi kurþunlanmýþ... Teslim alýnamazlýðýn halaylarý çekiliyor... Ölüme de tilili... “asýl siz teslim olun” diyor bir Leninist... Kombatýmýz, Muratýmýz can yoldaþýmýz vurulmuþ kanlar içinde bile diðer yoldaþlarýný düþünüyor... Siper yoldaþlarýmýz canlarýmýz... Bir destan yazýlýyor tarihe. Zindan savaþlarý ölüm orucu eylemleriyle sürüyor 5 koca yýl ve teslim alýnamazlýðýn kanýtý olarak haykýrýyor kombatýmýz: “Asýl Siz Teslim Olun!” Evet çürümüþ köhne düzen,

10

Bütün bunlarýn karþýsýnda acizliði her geçen gün artan devlet, beni ve benim gibileri kaçýrýp iþkence ederek, tecavüz ederek mücadeleden geri düþürmek istiyor. Ama hedefine hiçbir zaman ulaþamayacak. Hitler faþizminde, Kürt halkýna yapýlan faþist saldýrýlarda, 19 Aralýk katliamýnda da gördüðümüz gibi hedeflerine ulaþamadýlar. Dün üç beþ kiþi olan Denizlerin yenilmez yoldaþlarý, her geçen gün çoðalýyorlar ve yine çoðalýyorlar. Bu bile bize her faþist saldýrýnýn hedefinin tersine döndüðünü gösteriyor. Ben onlarýn yaptýðý bu acizliðe karþý þunu rahatlýkla söyleyebilirim: Benim namusum, onurum, þerefim KAVGAMDIR! Ben kendimi, ancak kavgadan geri düþtüðümde namussuz ve onursuz hissederim. Tabi ki tenime bir faþistin elinin deðmesiyle caným yandý, yanýyor. Ama bu yangýný düþmanýn istediði gibi mücadeleden geri düþerek deðil; tam tersi, dostlarýma, yoldaþlarýma sarýlarak kavgamýn ateþiyle harmanlýyorum. UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA! BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! faþistler, katiller asýl siz teslim olun! Dökülüyor etleriniz her gün! Ölüme de tilili yoldaþlar! Ýþte bu duygularla hazýrlandýk Antep’teki 19 Aralýk’a. Tek yürek tek bilinç olduk. “Bugün yüreklerimizi zindanlardaki devrimci tutsaklarla birleþtirmenin günüdür” dedik. 18 Aralýk pazar günü Antep Mücadele Birliði Platformu olarak 19 Aralýk’ta yaþanan katliamý unutmadýðýmýzý ve unutturmayacaðýmýzý gösterdik. Ýstasyon caddesinden kortej halinde ve sloganlarla yürümeye baþladýk. Maarif Kavþaðý’ndan geçerek Antep adliyesi önüne saat 13.00’da geldik. “19 Aralýk Katliamýný Unutmadýk” yazýlý Mücadele Birliði Platformu imzalý pankartýmýzý ve “Ölüm Orucu Sürüyor”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur” yazýlý dövizlerimizi ve ölümsüzleþen devrimci tutsaklarýn resimlerini taþýdýk. Eylemimiz devrimci tutsak Ergül Çiçekler’in “Dört Ateþten Gün Dört Ateþten Gece” þiirinden bir bölümle deva etti. Sloganlardan sonra baþka bir arkadaþýmýz 19 Aralýk’la planlananlarý, yaþananlarý ve sonrasýnda ölüm orucu eyleminin sürdüðünü anlatan bir açýklama yaptý. Açýklamanýn sonunda “ey tarihsel inisiyatifini yitirmiþ, kanla beslenen sýnýf, bizim arkamýzda milyarlar var, süren devrimler, baþkaldýrýlar kýsacasý tüm insanlýk var. Döktüðün kan deryasýnda boðulacaðýn günler çok yakýn... insanlýða çektirdiðin bütün acýlarýn bedelini ödeyeceksin. Tarih henüz son sözünü söylemedi.” dedi. Adliye çevresindeki herkes ilgiyle ve merakla bizleri izledi ve dinledi. Tabi sivil polislerin öfkeden kudurduðu gözümüzden kaçmadý. Eylemimiz yürekten haykýrdýðýmýz sloganlarýmýzla son buldu. ZÝNDANLARI YIKACAK ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!

57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

Antep Mücadele Birliði Platformu


Ýþkenceler Mücadelemizi Engelleyemez! Zulüm kol gezerken her köþe baþýnda, Kavgadan kaçmadýk, Kafamýzý ve yüreðimizi koyduk ortaya. Her acýnýn bir parçasý da bizimdi, Ve her Sevdanýn en dize gelmez yaný… Faþist devlet, insanlýk dýþý, iðrenç yüzünü bir kez daha gösterdi. Ýstanbul Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi çalýþaný Sevda Aydýn, 12 Aralýk Pazartesi günü saat 16.30 civarýnda sivil polisler tarafýndan gri renkli Renault marka bir otomobil kullanýlarak kaçýrýldý. Otomobilin içerisinde çeþitli hakaret ve iþkencelere maruz kalan Sevda Aydýn’a daha sonra bilinmeyen bir yere götürülerek tecavüz edildi. Daha sonra çeþitli tehditlere ve hakaretlere maruz kalan Aydýn, saat 21:30 sýralarýnda Yeni Bosna Çobançeþme duraðýnda yarý baygýn halde arabadan atýldý. Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi, bölgesinde etkin þekilde ça-

lýþma yürüten devrimci bir sanat kurumudur. Son dönemlerde bölgesinde yaptýðý birçok faaliyetle, emekçilerin yanýnda saf tutan Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi, birçok defa polis baskýnýna uðramýþ ve çalýþanlarý tehdit edilmiþtir. Ama tüm baskýlara raðmen faaliyetine devam etmiþtir. Son olarak 10 Aralýk Cumartesi günü Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi’nin Bayramtepe’de düzenlediði Kürt halký ile dayanýþma etkinliði polisin yoðun engelleme çabalarýna raðmen, halkýn coþkulu katýlýmý ile kitlesel bir þekilde gerçekleþmiþtir. Sevda Aydýn bu etkinlikte sunuculuk görevini üstlenmiþtir. Faþist devlet, yaptýðý bu saldýrý ile dayattýðý yoz kültüre karþý duran devrimci kurumlarý ve kurum çalýþanlarýný yýldýrmaya çabalamaktadýr. Ama bu çaba boþunadýr. Hiç bir güç devrimci kültürün emekçilerle buluþturulmasý çalýþmalarýný engelleyemeyecektir. Bizler, Emek Kültür Merkezi çalýþanlarý olarak bu saldýrýyý lanetliyor, Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi’nin ve arkadaþýmýz, yoldaþýmýz, Sevda’mýzýn yanýnda olacaðýmýzý haykýrýyoruz!.. UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA! Reutlingen Emek Kültür Merkezi (Almanya)

SEVDA YOLDAÞ YALNIZ DEÐÝLDÝR Grev çadýrlarýnda, Kürdistan daðlarýnda ve zindan savaþlarýnda, ölüm oruçlarýnda, tüm devrim mücadelelerinde kadýn yoldaþlar hep en önde oldular. Sibellerden, Aysunlardan bayraðý devralan Sevdamýz da devrim bayraðýnýn ýsrarlý taþýyýcýsý oldu bölgemizde. Bu yüzden polis onu kaçýrarak tecavüzlü iþkence yapmýþ ve sindirmeye çalýþmýþtýr. Ama düþmanýn silahý ters tepti. Sindirmek bir yana öfkemizi biledi. Bir kere daha devrimin acil ve vazgeçilmez olduðunu hatýrlattý. Kolektifimizden aldýðý Leninist bilinç ile “FAÞÝZME KARÞI SÝLAH BAÞINA” diyen Leninist Milisler, Sevda yoldaþ için hesap sormuþtur. 1992 yýlýnda LGB (Leninist Gerilla Birlikleri) tarafýndan yakýlýp, daðýtýlan ve Ýkitelli’den kovulan MGV (Milli Gençlik Vakfý / Anadolu Geçlik Dergisi), bir süre önce yeniden faaliyetlerine baþlamýþtý. Gerici dinci faþist örgütlenmeyi saðlayan MGV, bu kez de Sevda Yoldaþ’ý selamlayan Leninist Milisler tarafýndan hedef alýndý. 18 Aralýk günü Ýkitelli’de bulunan MGV / Anadolu Gençlik Dergisi binasýna gelen Leninist Milisler bina giriþine “ÝKÝTELLÝ FAÞÝZME MEZAR OLACAK / LENÝNÝST MÝLÝSLER” yazýlý pankart astýktan sonra gerici faþist dergilerin daðýtýldýðý motosiklet Leninist Milisler tarafýndan yakýldý. Daha sonra ise bina yakýldý ve daðýtýldý. Polisin bölgeyi ablukaya almasý ve aramalarýnýn yoðun-

laþmasýna raðmen kayýpsýz ayrýldýk. Leninist milisler olarak yineliyoruz ki, Sevda yoldaþýn, 19 Aralýk’ta katledilen yoldaþlarýmýzýn hesabýný kolektifimizden aldýðý bilinç ve ideoloji ile sormaya devam edeceðiz. Ýkitelli’de gerici, dinci faþist kurumlarý barýndýrmayacaðýz. Zafere Kadar Daima!.. Yoldaþça FAÞÝZME KARÞI SÝLAH BAÞINA! ÝKÝTELLÝ’DE HALK DÜÞMANI FAÞÝSTLERÝ BARINDIRMAYACAÐIZ! Leninist Milisler NOT: Elimize posta yoluyla ulaþan bu yazýyý haber niteliðinden dolayý yayýnlýyoruz

57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

11


ORTADOÐU’NUN “ÞER EKSENÝ” DEVRÝMÝ ENGELLEYEMEYECEK! T

ürkiye ve Ortadoðu’daki önemli geliþmeler hýzlarýndan bir þey kaybetmeden, hatta denebilir ki, hýzlanarak birbirinin peþi sýra meydana geliyorlar. Her þey Ortadoðu’da daha þiddetli, daha yaygýn savaþ bulutlarýnýn toplaþtýðýna iþaret ediyor. Devletler arasý diplomasi trafiði böyle bir savaþý hýzlý adýmlarla hazýrlýyor. Savaþ sadece diplomasi trafiði ile deðil, ama suikastlerle, sabotajlarla ve tehditlerle de hazýrlanýyor. Lübnan’da birbiri ardýna meydana gelen suikastlar, Ýran’ýn Ýsrail’e açýk meydan okumalarý, çeþitli ülkelerdeki sabotajlar, ABD’nin artýk gizleme ihtiyacý duymadýðý Suriye’ye yönelik planlarý..Bunlarýn hepsini böyle bir savaþýn hazýrlýklarý olarak okumak lazým. Savaþ hazýrlýklarýnýn suikastlerle, sabotajlarla sürdürülmesi hem savaþýn ne denli kesin ve kaçýnýlmaz, hem de eli kulaðýnda olduðunu gösteriyor. Artýk devletler birbirlerine mesajlarýný ve çýkarlarýný diplomatik dille deðil, patlatýlan bombalarýn ve seçilen hedeflerin aðýrlýðýyla bildiriyorlar. Diplomatik mesajlarýn yerini düþmanýn yüreðinde korku salma amaçlý tehditler, diplomatlarýn yerini ajanlarýn-casuslarýn faaliyetleri almýþ durumda. Ve bütün bunlarýn ortasýnda yer alan, yaklaþan savaþa, bir yandan ABD tarafýndan sürüklenen diðer yandan burjuva sýnýfýn çýkarlarý gereði, adým adým hazýrlanan bir Türkiye... Türkiye’nin ABD tarafýndan artýk pek uzak olmayan bir gelecekteki savaþa nasýl hazýrlandýðýný görmek için ABD casuslarýnýn faaliyetlerini izlemek bile yeterli. Önce FBI Baþkaný, arkasýndan bir casus ordusuyla birlikte CIA baþkaný Türkiye’ye sökün ettiler. Bu iki ziyareti bir de karþý yönden tamamlayan bir baþka ziyaret izledi. ABD istihbaratýnýn baþlarý buradayken Türk Kara Kuvvetleri Komutaný Büyükanýt ABD’de görüþmeler yapýyordu. Her iki

12

ülkedeki görüþmelerin konu baþlýklarý aynýydý: Ýran, Irak, Suriye ve PKK. Bu görüþmelerde nasýl bir pazarlýðýn döndüðünü anlatmaya bile gerek yok. ABD tarafý Türkiye’yi özel olarak üç ülkeye, genel olarak Ortadoðu’ya yönelik planlarýnda ileri bir karakol ya da koçbaþý yapmanýn pazarlýðýný yaparken, Türkiye de oynayacaðý bu uðursuz rol karþýlýðýnda UKH’yi tasfiye planlarýna ABD’yi tam ortak etmenin arayýþýnda. Bu gerçeði görmek için uzun boylu tahlillere gerek yok. Bu pazarlýklarýn baþýnda bulunanlarýn açýklamalarýna bakmak yeterli. Esasýnda iki devlet arasýnda birbirlerine biçtikleri rol ve yükümlülükler konusunda bir anlaþmazlýk yok. Türkiye’nin gayri resmi Genelkurmay baþkaný, Kara Kuvvetleri Komutaný Büyükanýt ABD’de olasý bir savaþta kendi paylarýna düþecek rolü konuþuyor, baþka bir þeyi deðil. ABD’li casus baþlarý ise UKH’yi tasfiye planlarýný masaya koydular ve bu konuda Türk tarafýný ikna etmeye çalýþtýlar. Bu planlar,baþarýya susamýþ, moralsiz, umudu kýrýlmýþ Türk burjuvazisi adýna gerici-faþist basýn tarafýndan, zafer kazanýlmýþ havasýyla dünyaya duyuruldu bile: ‘Süpürge operasyonu’, ‘yarasa battaniyesi’ vb UKH’yi bekliyordu. Aylar sonra atanan ABD Büyükelçisi, ilk demecinde iki devlet arasýnda UKH’nin tasfiyesi amacýna yönelik kamuya açýklanmayan mutabakat noktalarýnýn olduðunu açýkladý. Bu sözlerin doðruluðundan þüphe duymak için neden yok. Büyükelçi, gerici-faþist kesimin sabýrsýzlýðýný dindirmek için bir anlamda böyle bir ‘sýrrý’ açýklamak zorunda kaldý. Gerici-faþist basýnýn zafer kazanmýþ gibi bayram havasýna girmesi boþuna deðil. UKH somutunda K. Kürdistan devrimini tasfiye konusunda iki devletin anlaþtýklarýndan kuþku yok. Türkiye, ABD’nin kendisine biçtiði rolü evindeki yangýný 57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

söndürmeden nasýl yerine getirebilir ki! Bu konuda Türkiye’nin yanýnda yer almayý kabul etmiþ baþkalarý da var. Barzani-Talabani ikilisi ve Irak’ýn mollalarý bu iþin gönüllüleridir. MÝT Baþkanýnýn Barzani ile görüþmesi, Talabani’nin çýkýþlarý, mollalarýn Türkiye’ye artan ilgileri Kürt halkýnýn özgürlük savaþýna karþý perde arkasýnda kurulmuþ ittifakýn yansýmalarýdýr. Türkiye’nin Irak direniþ savaþý karþýsýnda daha aktif olmasý, Barzani-Talabani ikilisinin konumuna razý olmasý ve bu konumu korumasý, ABD’nin Ýran, Irak ve Suriye’ye karþý politikalarýnda ileri karakol olmasý karþýlýðý K. Kürdistan ve Türkiye Birleþik devrimine karþý kurulmuþ bir ittifaktýr bu. Ancak bu gericiler sürüsünün kabul ettikleri rol ve üstlendikleri görevleri yerine getirmelerinin önünde engeller var. Üstünde durduklarý zemin istedikleri gibi at oynatmaya hiç de müsait deðil. Her þeyden önce ABD Irak’ta sýkýþmýþ ve bataða saplanmýþ durumda ve tam da bu nedenle bir yandan Kürt halkýnýn tepkisine yol açacaðýný bildiði için öte yandan askeri güç bakýmýndan göze alamadýðý için UKH’ye karþý askeri bir operasyona giriþemiyor. Aþaðý yukarý ayný nedenlerle Barzani-Talabani ikilisi de Peþmergeleri UKH üzerine süremiyorlar. Demek ki Irak direniþ savaþý, en azýndan þimdilik ve objektif olarak, UKH’nin en önemli müttefikidir. Evindeki yangýnýn gittikçe büyüdüðünü gören Türkiye ise, boðulmakta olanýn saman çöpünden medet ummasý gibi, ‘müttefikleri’nin UKH’ye karþý harekete geçmelerini beklemektedir. Þemdinli’yi Doðru Okumak Þemdinli’de baþlayýp Hakkari ve Yüksekova’ya sýçrayan ayaklanmalar ve bu ayaklanmalarýn etkisiyle iki ülkenin dört bir yanýnda patlak veren olaylar dizi-


sinin Türk burjuvazisi üzerinde yarattýðý etkiler düþünülenin çok daha ötesinde oldu. Burjuvazi ‘ülkenin bir parçasý’nýn ciddi biçimde elden gitmekte olduðu düþüncesine ve gerçek bir korkuya kapýldý. Öcalan’ýn tutsak edilmesinden beri bir ölçüde etkisinden kurtulduðu kabus bütün dehþetiyle tekrar karþýsýna dikilmiþti. Olaylardan uzun süre sonra bile burjuvazinin gündemini hala ‘alt kimlik-üst kimlik’, ‘tek millet-mozaik’ tartýþmalarýnýn dolduruyor olmasý burjuvazinin kapýldýðý bu dehþet havasýný anlatmaya yetiyor. Bu durumda burjuvazi evindeki yangýný söndürmek için boþ vaatlerde bulunmakla yetinemezdi. Gerçek önlemler de almalýydý. Üstelik acelesi vardý, çünkü Türkiye topraklarý da tutuþmak için kývýlcým bekleyen bir bozkýr durumunda. K. Kürdistan’da baþlayan yangýnýn orayla sýnýrlý kalmayýp Türkiye’ye sýçrayacaðýný gözleriyle görmüþtü. Bunu nasýl yapacaktý? Bir ittifak kurmadan ve ABD’yi bu iþe doðrudan ortak etmeden bunu baþarmak mümkün deðildi. Ama her þeyin olduðu gibi bunun da bir bedeli vardý. Bedelin büyüklüðü ancak karþýlýklý görüþmeler ve pazarlýklarla belirlenebilirdi. Þimdi çapraz ziyaretlerin ve hýzlanan diplomasi trafiðinin nedeni daha iyi anlaþýlýyor olmalý. Burjuvazi, evindeki yangýnýn söndürülmesi, yani Türkiye ve K. Kürdistan devriminin ezilmesi karþýlýðý, Ýran, Irak ve Suriye’ye karþý ABD’nin ileri karakolu olmaya; Barzani-Talabani ikilisinin hamisi olmaya çoktan razýydý artýk. Türk burjuvazisi açýsýndan sorun, her adýmda nefesini ensesinde hissettiði devrimin tasfiyesiydi. UKH’nin tüm uzlaþma çaðrýlarýna ve taleplerini en geri düzeye çekme politikasýna Türk burjuvazisinin ýsrarla silahla karþýlýk vermesine anlam veremeyenlere þunu hatýrlatmak gerekir: Kürt halký, burjuvaziye, Türk devletine daðlarda baþkaldýrdý ve uzun savaþ yürütmenin, baþkaldýrmanýn güven ve iddiasýný taþýyordu. Öyleyse burjuvazi için Kürt halkýnýn daðlarda ve sokakta yenilmesi gerekiyordu. Talepleri en alt düzeye çekmek yetmez, boynunu bir koyun uysallýðýyla býçaðýn altýna uzatmak gerekiyordu. Baþkaldýrý ve savaþarak elde edilen güven baþka türlü yok edilemezdi. Tam da bu nedenle burjuvazi, Öcalan’ýn tutsak edilmesinden beri bu amaç ve hedefin hazýrlýðýný yapýyordu. Geçtiðimiz Mart ayýnda devletin Kürt halkýna karþý nasýl kapsamlý bir saldýrý

baþlattýðýný herkes gördü. Belli ki, burjuvazi zamanýn geldiðine kanaat getirmiþti. Genelkurmay Baþkanýnýn aðzýndan Kürt halkýný ‘sözde vatandaþlar’ diye ilan ederek resmi-sivil bütün güçlerini harekete geçirdi. Sonrasý biliniyor: katliamlar, provokasyonlar, linç kampanyalarý birbirini kovaladý. Devlet ve hükümet uzun bir süre Kürt halkýný kýþkýrtacak, onu sokaða çekecek kararlar alýyor politikalar izliyordu. Öcalan üzerinde uygulanan tecridin aðýrlaþtýrýlmasý, Kürtçe üzerindeki yasaklar, cezalar, baskýlar bunlarýn hepsi Kürt halkýný kesin, tayin edici hesaplaþmaya çekme adýmlarýydý. Gerillanýn daha etkili eylemler yapmaya baþlamasý bir yana, Þemdinli’den aylar önce patlak veren Batman serhýldaný Kürt halkýnýn nasýl güçlü bir direniþ göstereceðinin iþaretini verdi. Batman serhýldanýnda atýlan sloganlar devleti ürkütmüþtü ama ayaklanma kýsa sürede geri çekilince burjuvazi bunu bir istisna sandý. Þemdinli, Hakkari ve Yüksekova ayaklanmalarý devletin ve hükümetin sadece zamanlama konusunda deðil ama Kürt halkýnýn kararlýlýðý, bilinci, uyanýklýðý ve kendine güveni konusunda da yanýldýðýný gösterdi. Kürt halký ulusal hareketin önderliðinin uzlaþma politikasýna karþýn devrimci ruh ve kararlýlýðýndan bir þey kaybetmemiþti. Þemdinli provokasyonu sonrasý geliþmeler hesaplarýnýn ve tahminlerinin yanlýþlýðýný gösterince devlet ve hükümet dehþete kapýlmýþ gibi oldular. Geçen sayýmýzda yine bu sayfalarda, devlet ve hükümetin imdadýna yetiþenin yine uzlaþmacýlar, reformistler ve oportünistler olduðunu, ama bunlarýn içinde en etkili olanýn ulusal hareketin önderliði olduðunu; bütün bunlarýn ayaklanmayý devlet yerine birkaç ‘çeteci’nin üzerine yönlendirerek o çok güç durumdan devlet ve hükümetin kurtulmalarýna yardým ettiklerini yazmýþtýk. Çok geçmeden, Öcalan avukatlarýyla yaptýðý görüþmede düþüncelerimizi doðrulayan þu sözleri söylüyor: “Þemdinli’de halk, galeyana gelerek devlet kurumlarýna yönelebilirdi; fakat þiddete deðil demokrasiye yönelmiþtir. Tepkisini devlete deðil, savaþ ve çözümsüzlük isteyen çetelere karþý ortaya koymuþtur. Halk, çeteyi linç edebilirdi ama bunu yapmamýþ, yakalayýp adli makamlara teslim etmiþ, tepkisini demokratik bir seviyede tutmuþtur.” Elbette bu sözlerde eksik olan þey halký devlete deðil de ‘çetelere’ kimin 57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

yönlendirdiðinin söylenmemiþ olmasýdýr. Þemdinli, burjuva sýnýfa, ABD emperyalizmine karþý taahhütlerini yerine getirebilmesi için öncelikle evindeki yangýný söndürmesi gerektiðini bir kez daha hatýrlatmýþtýr. Þemdinli’de somut ifadesini bulan Kürt halkýnýn özgürlük savaþýnýn Ortadoðu’da toplaþan savaþ bulutlarý üzerinde iþte böyle geciktirici bir etkisi var. Ortadoðu’da daha kanlý ve daha yaygýn bir savaþý hazýrlayan ‘görüþmeler-zirveler’ trafiðinin birleþik devrimin Türkiye ayaðý üzerindeki etkilerine gelince... Bu etkileri görmek için özellikle son günlerde Ýstanbul’da yoðunlaþan polis baskýsýna bakmak gerekiyor. Özellikle FBI ve CIA Baþkanlarýnýn Türkiye’ye geliþi ve Kara Kuvvetleri Komutaný Büyükanýt’ýn ABD’ye gidiþi sonrasýnda polisin baský ve terörü zincirlerinden boþanmýþçasýna týrmanýþa geçti. Dernekler uydurma gerekçelerle basýldý, genç bir kadýn okurumuz gün ortasýnda, herkesin gözü önünde kaçýrýlýp tecavüz edildi, Gündem gazetesi basýlýp saatlerce arandýktan sonra dosyalarý tahrip edildi vb vb. Bu ne bir rastlantýdýr ne de bir ilktir. ABD ile Türkiye arasýnda böylesi trafiðin yaþandýðý her seferinde devlet ve hükümet baský, terör ve katliamlarýný sýnýr tanýmaz bir noktaya taþýmýþtýr. Bu pratik, hükümet ve devletin, efendileri ABD’den bu konuda tam icazet aldýklarýnýn kanýtýdýr. Sýnýf savaþýnýn doðasý da bunu gerektiriyor. Devrim yangýný sadece K. Kürdistan’da deðil, Türkiye’de de söndürülmeden burjuvazi rahat bir uyku yüzü göremez. Ama bu o kadar kolay deðil ve burjuvazinin baþarýsýna kesin gözüyle bakmak sadece iflah olmaz kötümserlerin, oportünistlerin iþi olabilir. Þu gerçeðin altýný bir kez daha çizmekte yarar var: Burjuvazi ve emperyalistlerin üzerinde durduklarý zemin istedikleri gibi at oynatabilecekleri bir alan deðildir. Aksine, onlarýn her saldýrý dalgasý emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn ayaklanmalarý ve sert eylemleriyle karþýlanýyor. Öyleyse þimdi devrimin zaferinden emin olmak için çok daha fazla nedenimiz var.

13


Zindanlarý Yýkacak ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR Serpil Cabadan Ölüm Orucu Eylemi’nin 179. Gününde Merhaba yoldaþlar, Her sayýda, sýmsýcak, içten selamlarýnýzý satýrlarýnýzý alýyorum. Tek tek adlarýnýzý, yüreklerinizi bilmesek her birinizi tek bir isimde tanýyorum; Leninist. Hiç bir isim bu kadar deðerli, anlamlý olamaz ve bir o kadar da baðlýlýðý, özveriyi, cüreti ve cesareti, yani devrimi ifade edemez. Taþýmaktan büyük bir onur duyduðum bu isimle bir çok þehrin sokaklarýnda, fabrikalarýnda yankýlanýyor olmaktan ve leninistçe selamlar almaktan büyük bir coþku, mutluluk duyuyorum. Adýmýz Lenin’in, Leninizmin adý... Adýmýz, bayraðýnda insanlýðýn ve doðanýn tek kurtuluþu olan komünist yazarlarýn ve bu yolda tereddütsüzce yürüyenlerin adý... Adýmýz proletaryanýn öncüsü kolektifin adýdýr... Yani sevgili yoldaþlarým, taþýdýðýmýz isim bizlere baþarýlmasý gereken bir devrimin her türlü pratik, politik sorumluluðunu yüklüyor. Böyle bakýyor olduðum için ne zaman bir þehirde Leninist ismini duysam, o þehir gözümde farklýlaþýr. Yüzünü devrime dönen bir þehir canlanýr beynimde... Çünkü orada yoldaþlarým vardýr. Bütün zorluklara, baskýlara raðmen ilerleyen, devrimci koþullarýnýn sunduðu devrimci fýrsatlarý insanlýðýn kurtuluþuna yakýnlaþtýrmada kullanma yeteneðini sergileyebilen yahut bunun deneyimini kazanmak için bilincini ve pratiðini sürekli geliþtiren yoldaþlarým vardýr. Adý Leninist olan siz can parçalarým... Ne kadar hareketli bir yýl yaþadýk deðil mi? Evet, henüz yýlýn bitmesine bir ay var ve zindan tarihi açýsýndan da önemli bir ay... Bu ay faþistlere bu topraklarý dar etme ayý olarak anýlmalý deðil mi? O büyük güne kadar, bu tarihin üzerinden kaç yýl geçerse geçsin zaman bu ayý gösterdiðinde burjuvazi þunu bilmeli. Yaptýðý zindan katliamlarýnýn yaratýðý öfke üzerinde olacaktýr... yýl boyu süren devrimci hareketlilik bu ayla daha da büyüyecektir. Bunun korkusunu, ezilenlerin öfkesini her hücresine dek hissetmeli... Ýþte bu ayýn bendeki yansýsý bu... 19 Aralýk üzerinden beþ yýl geçse de hep böyle hissettim. Beþinci yýl da olsa bu yýlýn Aralýk ayýný bir Ölüm Orucu Savaþçýsý olarak karþýlýyor olmanýn huzurunu yaþarken diðer yandan hiç bitmeyen ve bitmeyecek olan bir duygu ile yani sokaklarda çarpýþarak geçirme isteði ile de doluyum. Yani caným hevallerim ben de size eylem kýskançlýðý ile bakýyo-

rum... Lafý nerden baþlatýp nereye getirdim deðil mi? Öyle canlý-hareketli bir süreçten geçiyoruz ki hangi birisinden konuþacaðýný þaþýrýyor insan... Toplumun bütün ezilenleri kendi pratiðini sergiliyor her yerde... Ýþçiler fabrika iþgalleri, Kürt halký serhýldanlarý, yoksul köylüler mitingleri, öðrenciler çatýþmalarý gerçekleþtiriyor. Bu yýl baþtan sona böyle geçerken Aralýk ayýný geçen dört yýldan daha farklý düþlemeyi de biz tutsaklar yapýyoruz desem... Espri bir yana... Böylesi bir zamanda yaptýðýmýz bu eylem halklar nezdinde daha da anlaþýlýr hale geliyor... Yani devrimimizin bütün kollarýndan güçlenerek ve birbirleriyle buluþarak ilerlemeye çalýþtýðý bir yýlý yaþadýk, yaþýyoruz. Kim bilir önümüzdeki yýl neler olacak, hangi umutlu, güçlü geliþmeler zinciri birbirini takip edecek... Birlikte yaþayacak ve baþaracaðýz... Bugünleri ölümsüzleþen yoldaþlarýn da görmesini yaþamasýný isterdim. Þimdi onlar bizde görüyor ve yaþýyorlar. Coþkumuzun, öfkemizin çoðulluðunun bir yaný da budur... Yolculuðumun hür gününde onlarýn sýmsýcak anýlarýný taþýmak bana güç veriyor. Biliyorum ki ayný güç sizde... Daðýnýk ve genel bir sohbet oldu bu, ama þimdilik böyle olsun... Son olarak kýsaca saðlýðýmdan bahsedeceðim... Elbette ki çok çok iyiyim. Tamam zayýfladým, haliyle, uzayan voltalarda yokum artýk; ama hala her birinizle sokaklar boyu, ev ev dergi daðýtacak, her mitingde susmadan þiarlarýmýzý haykýracak, Ankara kalesine kadar çarpýþacak, Kürdistan’daki bir serhýldan haberinde sokaða fýrlayýp pratiðe dalacak, matbaada, dergi iþlerinde sabahlayacak, Ayýþýðý’nda bir etkinlikte görev alacak, þehirden þehre dolaþacak kadar dur duraksýz bir coþku, enerji ile doluyum... Bunlarý yazarken bile sanki kalemi býraktýðýmda herhangi birisini yapacakmýþ heyecanýný yaþýyorum... Yani çok iyiyim derken bunda ciddiyim... Gerisinin de pek önemi yok benim için... Hepinizi Muratýmýzýn kararlýðý ve baðlýlýðý ile kucaklýyorum. Daima birlikte... Serpil Not: Serpil Cabadan’ýn yoldaþlarýna yazdýðý mektubudur.

DETAK’a ulaþmak için e-mail adresi: detakistanbul@yahoo.com

14

57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006


KOMBATIMIZDI ÞÝMDÝ ÖÐRETMENÝMÝZ OLDU! “Bana öyle bakma cellat Gözlerimde hüzün Yüzümde Üzüntüden eser bulamayacaksýn... Murat... Örnek bir þekilde yaþayan ve de örnek bir þekilde ölümsüzlüðe ulaþmanýn rehberliðini yapan Murat’ýmýz. O bir komünist olarak yaþadý, bir komünist olarak ölümsüzleþti. Bütün yaþamý; bir proleterin tutarlý ve saðlam ilerleyiþinin ve nihayet en yüksek doruða ulaþarak bayraklaþmanýn destanýdýr. Murat yoldaþ, Adýyamanlý bir iþçi ailesinin çocuðu olarak çok küçük yaþta çalýþmaya baþladý. Yol yapým iþlerinden, kamyon þoförlüðüne, çelik-pres iþçiliðinden, dericiliðe kadar pek çok iþte çalýþtý. Proletaryanýn disiplinini, çalýþkanlýðýný, tutarlýðýný, saðlamlýðýný küçük yaþtan itibaren kendi karakteri haline getirdi. Çok genç yaþta Ýstanbul’da kolektifle tanýþtý. Ýlk olarak genç iþçiler arasýnda faaliyet yürütmeye baþladý. Bu alanda kendisini hýzla geliþtirdi ve bir sonraki adýma hazýrlandý. Leninist Gerilla Birlikleri kurulduktan kýsa bir süre sonra artýk gerilla alanýnda devrimci mücadeleye devam edecekti. Bir görev adamý olarak aldýðý bütün görevleri canla baþla yerine getirdi. Bir askeri eylem hazýrlýðý sýrasýnda tutsak düþtüðünde 22 yaþýndaydý. Polis iþkencesinden, kolektife baðlýlýðýný koruyarak baþý dik çýktý. Ardýndan gelen 7 yýllýk zindan yaþantýsý O’nun durup dinlenmeden çok yönlü ilerleyiþini sürdürdüðü yýllar oldu. 7 yýl boyunca teorik-ideolojik-pratik yönden kesintisiz, ýsrarlý, disiplinli bir çabayla partili bir komünist olarak kendisini geliþtirdi. Bilimsel-teknolojik geliþmelerle, devrimci edebiyatla tutarlý, ýsrarý bir þekilde ilgilendi. Ve ne öðrendiyse pratik ürüne dönüþtürme çabasý içinde oldu. Pratik zekâsýyla, okuduðu, gördüðü pek çok þeyi devrimci faaliyetin araçlarýna dönüþtürdü.

Zindan yaþamýnda O’nu tanýyan yoldaþlarý, O’nu sürekli çalýþan, hep bir þeylerin peþinde olan, iþ yapan haliyle hatýrlayacaklardýr. Sade kiþiliði nedeniyle, ne yaptýysa göze batmadan “gürültüsüz” yaptý, ama gerçekte pek çok görevin sorumluluðunu yürütmekle birlikte ortaya çýkan kolektif ürünler içinde O’nun emeðinden payýný almayan yoktu. Birkaç satýrla Murat’ý anlatabilmek imkânsýz. Ancak fikir vermesi açýsýndan O’nun en çok eleþtirdiði davranýþ özelliklerini hatýrlayabiliriz. En baþta disiplinsizlik. Disiplinsizliði gördüðü yerde titizlikle izler ve bir eðilim halini aldýðýný tespit ettiði noktada gündeme getirip þu kesin tavrý koyardý: “Yoldaþlar, kendimize saygýmýz açýsýndan ya bu kararý deðiþtireceðiz, ya da harfiyen uyacaðýz.” Murat’ýn parolasý “az laf çok iþ”ti. Her konuda kolay ikna olmaz, ama bir kez bir iþin gerekliliðine inandý mý dört elle iþe giriþirdi. “Çok parlak” öneriler, “projeler” ortaya atýp, bir yýðýn planlar yapýp, bir türlü pratiðe giriþmeyen davranýþlar, onun baþta gelen eleþtiri hedeflerinden birisiydi. Sade kiþiliði iþine de, ürününe de yansýrdý. Bütün dikkatini iþin içeriði ve iþlevselliði üzerine yoðunlaþtýrýr; biçimle, “süs”le vakit ve enerji yitirilmesine karþý çýkardý. Keskin ironisinin baþlýca hedefleri ise olduðundan farklý görünme çabasý, süslü ve yapay davranýþ ve sözlerdi. Böyle durumlarla karþýlaþýnca Shakespare’e baþvururdu: “öz olmayýnca, söz yükselmiyor göklere”. Ama Murat’ý bir þiirle hatýrlamak gerekecekse bu en baþta Nazým’ýn þu dizeleridir: “Heraklit / Heraklit / Kabil mi akarsuya vurmak kilit?” Bu sadece devrimci ilerlemeye olan sarsýlmaz inancýn deðil, ayný zamanda “Devrim Biziz Biz Devrimiz” diyen bir komünistin kesintisiz geliþiminin de ifadesidir. O soðuk gecenin þafaðýnda, devrimci irade bir kez dana ateþle sýnanmasý gerektiðinde Murat yoldaþ en önde yerini aldý. Kombat’(komutan)ýmýzdý, öðretmenimiz oldu. Ölümsüzlüðü nasýl karþý57. Sayý /21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

ladýðýný anlatmak için sanýrýz þu olay yeterli olacaktýr: Pencerenin kenarýna geçmiþ, karþýdaki çatý ve mazgallardan ateþ edilirken, düþmana þöyle anons ediyordu. “Kahrolsun Türk Ordusu! Etrafýnýz sarýldý! Teslim olun! Boþuna direnmeyin! Kurtuluþunuz yok!” Bu anons karþýsýnda þaþkýn þaþkýn saða sola bakan düþmaný keyifle gülerek izliyordu. Murat sigara içmezdi. “Bir sigara dahi içsem tekrar baþlamýþ olurum” derdi. Sigarayý býraktýktan sonra o ana kadar içmedi. O kadar tutarlýydý. Benden bir sigara istedi, çünkü sigaraya baþlayacak kadar vaktinin kalmadýðýný biliyordu. Tam bir komünist gibi karþýladý ölümsüzlüðü. Aðlamadan, sýzlanmadan, mertçe, komünistçe. Baþýnda duran yoldaþýný teselli ediyordu, espri yapýyordu, dolu gözlerle onu seyreden yoldaþý gülsün diye. Düþman karþýsýnda zafer halayýmýzý çektiðimiz havalandýrmada vurulduðunda yarasýnýn ölümcül olduðunun farkýndaydý. Son sözlerinde tanýdýðý pek çok yoldaþýn tek tek adýný andý. Her biri için bir þeyler söyledi. Ve bir de þunu: “Ýþte devrim böyle olacak, böyle büyük bir çatýþma. Yeterli halk desteði, komiteler ve milis gücüyle devrim büyütülebilir.” Murat yoldaþ son nefesini verirken, somut-canlý bir olgu olarak devrimi düþlüyordu. Bu düþ gerçek olacak ve devrimimizin yeni insanlarý Murat yoldaþtan çok þey öðrenecekler. Not: Bu yazý Devrimci Mücadele Birliði Dergisi’nin 15-31 Aralýk 2001 tarihli 24. sayýsýndan alýnmýþtýr.

15


ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR 10 Aralýk Cumartesi günü Almanya’nýn Reutlingen kentinde, 19 Aralýk Cezaevleri Katliamý ve devam eden Ölüm Orucu Eylemi için Emek Kültür Merkezi tarafýndan bir bilgilendirme standý açýldý. Ýçinde Almanca olarak “Ýzolasyona karþý 120 yaþam! Direniþ sürüyor!” yazýlý olan, bir hücre maketi, katliam ve Ölüm Orucu ile ilgili resim ve dosyalarla hazýrlanan stand, Reutlingen’in en merkezi meydanýna açýldý ve halkýn yoðun ilgisini çekti. Hazýrlanan 600 bildiri kýsa sürede tükendi. Standa ilgi gösteren birçok insana yaþanan katliam ve süren Ölüm Orucu Eylemi hakkýnda bilgiler verildi. Devrimci tutsaklarýn dayatýlan onursuz yaþama ve uygulanan insanlýk dýþý saldýrýlara karþý 5 senedir ortaya koyduklarý karþý koyuþ anlatýlmaya çalýþýldý.

ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK! YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!

Bizler EKM çalýþanlarý olarak zindanlarda direnenleEKM Emekçileri Reutlingen/ALMANYA

rin bulunduðumuz alanda sesi olmaya devam edeceðiz.

19 ARALIK’I UNUTMADIK Bundan 5 yýl önce faþist devlet yükselen devrimin önüne geçmek için yirmi cezaevine ayný anda saldýrmýþ, 28 devrimci tutsaðý katlederek, iþçi emekçi halklar üzerinde korku salmayý hedeflemiþti. Ýzmir’de bu katliamýn devrimci çalýþmayý ve devrimi engelleyemediðini ve katliamýn hesabýnýn mutlaka sorulacaðýný göstermek amacýyla, Çiðli-Güzeltepe ve Buca-Kuruçeþme Mahallelerinde “19 Aralýk Katliamýný Unutmadýk”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Ölüm Orucu Sürüyor”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” yazýlamalarý yapýlmýþ ve birçok duvara da orak-çekiç ve TKEP/L imzasý atýlmýþtýr. DEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR! YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ! YAÞASIN PARTÝMÝZ TKEP/LENÝNÝST!

DEVRÝM SAVAÞÇILARINA KALKAN ELLERÝ KIRACAÐIZ! Bayramtepe’de Kürt-ve Türk emekçilerinin mücadele birliði aðýnýn Leninistler tarafýndan örülmesini hazmedemeyen faþist devletin kolluk güçleri Sevda yoldaþ nezdinde kolektifimize saldýrýlar gerçekleþtirmiþti. Ayný zamanda 19 Aralýk 2000’de zindanlarda iþçi emekçilerin öncüsü devrimcileri katletmiþ, iþkencede geçirmiþ ve zorla f tiplerine sevk etmiþtir. Bu iki olayý gündemine alan Leninist milisler 17 Aralýk Cumartesi günü Bayramtepe MHP ülkü ocaklarýný molotoflamýþ ve camlarýný tahrip etmiþtir. Bundan sonrada “FAÞÝZME KARÞI SÝLAH BAÞINA” þiarýný yükselten Leninist milisler faþizmin anladýðý dilden, devrimci þiddetten konuþacaktýr. Leninist Milisler/ Bayramtepe

Ýzmir’den Leninistler NOT: Elimize e-posta yoluyla ulaþan bu haberi yayýnlýyoruz

16

NOT: Bu haber, Ýstanbul.indymedia.org sitesinden alýnmýþtýr.

57. Sayý /21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006


19 ARALIK KATLÝAMINI UNUTTURMAYACAÐIZ

Beþ yýl önce faþist devlet zindanlara, emekçilerin devrimci öncülerine saldýrdý. Çünkü ekonomik ve siyasi kriz içinde yuvarlanan tekelci kapitalist sistem, devrimin bu moral kalelerini yeniden ele geçirmeden egemenliðini uzun süre sürdüremeyeceðini biliyordu. Devrime karþý, önceden planlanmýþ bu kanlý operasyonu baþlattýklarýnda yüzlerce devrimci tutsaðý katletmeyi göze almýþlardý. Yirmi zindana ayný anda baþladý saldýrý. Devrimci tutsaklar kahramanca savaþtýlar. Komünün yiðit savaþçýlarý gibi son ana kadar direndiler. Kurþunlarla biçildiler, gaz bombalarý ve tüfek bombalarýyla katledildiler, alev bombalarýyla yakýldýlar ama çürüyen bir sistem karþýsýnda gelecek güzel günlere inandýklarý, devrimi temsil ettikleri için baþ eðmeden, onurun ölümden güçlü olduðunu göstererek çýktýlar. Devrimci tutsaklarýn baþeðmez tutumlarý, iþçi sýnýfý ve emekçi halklara örnek teþkil etti. Kahramanca savaþarak devrim için büyük bir moral güç oldular. Bu büyük mücadelenin, bu zorlu çarpýþmanýn ve katliamýn yýldönümünde, Mücadele Birliði Platformu olarak, devrimci tutsaklarýn yanýnda olduðumuzu ve 19 Aralýk katliamýný unutturmayacaðýmýzý haykýrmak için Taksim’de Galatasa-

ray Lisesi önünde bir basýn açýklamasý yaptýk. “19 Aralýk Katliamýný Unutturmayacaðýz, Mücadele Birliði Platformu” pankartýmýz, “Ölüm Orucu Sürüyor”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz” yazýlý kuþlarýmýz ve kýzýl bayraklarýmýzla þiarlarýmýzý haykýrmak için toplandýk. “(…) Bugün zindanlarda 19 Aralýk katliamý sürüyor. Devrimci tutsaklar, katledilmeye, baský altýnda tutulmaya devam ediyor. Ve tüm saldýrýlara karþý Ölüm Orucu eylemi sürüyor. Tarihin tanýk olduðu en uzun ve en kahramanca eylemlerden biri olarak, devrimin yolunu açmaya devam ediyor. Ölüm Orucu savaþçýlarý eriyen bedenlerinde devrimi büyütmeye devam ediyorlar. Devrimci tutsaklara sahip çýkalým. Onlarýn katledilmesine izin vermeyelim. Sesimizi onlarýn sesine yüreðimizi onlarýn yüreðine katalým.(…) ” dediðimiz basýn açýklamasýnda sýk sýk “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”, “Murat Ördekçi Ölümsüzdür”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar” sloganlarýný haykýrdýk. Okunan basýn açýklamasý ve atýlan sloganlarýn ardýndan, polis ablukasýnda yaptýðýmýz eylemimizi sona erdirdik. Devrimci tutsaklara sahip çýkacaðýmýzý, onlarýn katledilmesine izin vermeyeceðimizi ve sesimizi onlarýn sesine, yüreðimizi onlarýn yüreðine katacaðýmýzý her yerde haykýrmaya devam edeceðiz.

19 Aralýk Katliamýný Unutturmayacaðýz! Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek Zafere Kadar!

57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU

17


Örgütlüysek Her Þeyiz Örgütsüzsek Hiç Bir Þey!

D

evrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) olarak grevlerinin 87. günündeki Serna-Seral Tekstil iþçilerine destek ziyaretlerimiz devam ediyor. Fakat bu sefer Ayýþýðý Sanat Merkezi müzik grubu Grup Emeðe Ezgi’den iki müzisyen arkadaþýmýzý da yanýmýza alarak gittik. Fabrika sokaðýnýn hemen baþýnda, üzerinde “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði (DÝK)” yazýlý pankartýmýzý açtýktan sonra, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Serna-Seral Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” sloganlarýmýzý atarak fabrika önüne kadar yürüdük. Bizi kalabalýk bir grup karþýladý. Oraya vardýðýmýzda öðrendik ki, Coca Cola iþçileri, o gün grevlerinin 111. gününde olan Me-Ka iþçileri ve Alýnteri dergisinden bir grup da oradaymýþ. Belli bir süre daha hep beraber attýðýmýz sloganlarla adeta yeri göðü inlettik. Öyle ki yoldan geçenler burada ne oluyor, ne var diye sormaktan kendileri alamadýlar. Daha sonra grev çadýrýnýn hemen yan tarafýnda toplanarak herkesin kendini özgürce ifade edeceði bir kürsü kuruldu. Ýlk konuþmayý Serna-Seral Tekstil iþçileri adýna Erdinç Mehmetoðlu aldý. Mehmetoðlu Serna-Seral iþçilerinin greve çýktýðýndan beri göðüs gerdiði zorluklardan ve mücadele koþullarýndan bahsederek; “Bu dönemde mücadele zor ama yapmak zorundayýz, mücadele etmek zorundayýz. Bir þekilde mücadelenin ortaklaþtýrýlmasý gerekir. Basketbol oyununda bir söz vardýr. Koçlar kullanýr; ‘takým güçsüz olabilir ama disiplinli oynarsak kazanýrýz’ evet gerçekten bu böyle. Yaþasýn Grev Yaþasýn Sýnýf Mücadelesi” dedi. Mehmetoðlu’nun konuþmasýnýn ardýndan düþüncelerini ifade etmek isteyen bir Me-Ka iþçisi söz aldý. Ýþçilerin ezilmemesi için bu mücadelenin yaygýnlaþtýrýlmasýný ve bu uðurda her þeyin göze alýnmasý gerektiðini belirten Me-Ka iþçisi þöyle konuþtu: “Me-Ka iþçileri olarak 111 gündür grevdeyiz. Biz bu davayý yürütmezsek iþçiler daha çok ezilecek, bunun için toplanýp kenetlenmemiz lazým. ...Artýk deðiþik yerlerde de, grevin olmadýðý yerlerde de insanlarý örgütlemeli mücadeleye çaðýrmalýyýz. Kanunlarýn iþçilerin lehine geçmesi için toplu halde mücadele etmeliyiz. ...Bizler haklarýmýza sahip çýktýðýmýzda devlet ceza veriyor. Tüm kanunlar patrondan yana. Tüm bunlara göðüs gererek mücadele etmeli sesimizi duyurmalýyýz. Bizler sinemize çektiðimiz zaman patronlar istediði gibi top oynuyor. Her þeye göðüs gerebilmek ve hakkýmýzý almak için topluluk olmak birlikte mücadele etmek zorundayýz. ...Suçumuz iþçi olmak, suçumuz hak aramak.”

18

Konuþmalar arasýnda sýk sýk “Birleþen Ýþçiler Yenilmezler”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Serna-Seral Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Me-Ka Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarý hep bir aðýzdan atýldý. Me-Ka iþçisinin yaptýðý konuþmanýn ardýndan bir Coca Cola iþçisi söz aldý. Coca Cola iþçisi, yasal haklarýný kullanarak sendikaya üye olduklarýný, patronun çýban baþý olarak hitap ettiði 5 kiþiyi iþten attýðýný ve arkadaþlarýna sahip çýkmak için toplu halde iþ býraktýklarýný, 19 Mayýs’ta direniþe baþladýklarýný ifade etti. Hemen ertesi gün 20 Mayýs’ta toplantý yaptýklarýný belirten Coca Cola iþçisi patronun ‘siz sendikaya üye olmuþsunuz bu yüzden onlarý iþten attýk’ dediðini söyledi. Daha sonra konuþmasýný devam ettirerek: “Ama bugün bizi attýktan sonra gelen iþçiler sendikalý fakat sarý sendikalý. Patron yalakasý bir sendika. ...Bize sahip çýkan tek basýn sosyalist basýndý. Her tarafý eylem alaný yaptýk sesimizi duyurmak için ama hiç bir basýn buna yer vermedi. Boyalý basýn göstermiyor. Çünkü iþçinin sesi duyulursa haklý olduðu ortaya çýkar. Bu yüzden halka göstermezler. ...Burada birlik var beraberlik var. Býkmadan usanmadan yürüyün mücadele edin.” dedi. Daha sonra sözü Devrimci Ýþçi Komiteleri adýna bir DÝK’li iþçi söz aldý. DÝK’li iþçi konuþmasýnda DÝK’in çeþitli iþçilerden oluþtuðunun ve iþçi sýnýfýnýn öz örgütlülüðü olduðunun altýný çizerek þunlarý söyledi: “Ýþçi sýnýfý diðer katmanlarý da harekete geçirmekle sorumlu. Yani bir öðrenci okulda harç için eyleme çýktýðýnda polis copu yiyorsa bu iþçi sýnýfýnýn sorumluluðudur. 80’lerde iþçilerin öncüleri asýldý, grev çadýrlarý tarandý ama biz iþçiler þunu gördük ki uzun yýllar verilen mücadelenin sonucu elde edilen kazanýmlar, sermaye sýnýfý iktidar olduðu sürece bir gecede elimizden alýndý. Ama biz temel olarak þunu öðrendik. Kazanýmlarýn kalýcý olmasý için emeðin iktidara gelmesi lazým. Biz iþçi sýnýfý olarak sermayenin iktidarýný yýkmalýyýz.” Konuþmalarýn ardýndan Yapý Sanat Evi’nden iki kiþi kýsa bir tiyatro oynadý. Soðuk havanýnda etkisiyle epeyce üþümüþtük fakat ortamýn sýcaklýðý hepimizi ýsýtýyordu. Grup Emeðe Ezgi seslendirdiði halay parçalarýyla hep beraber halay çektik, türküleri hep bir aðýzdan söyledik ve yine hep beraber marþlar okuduk. Daha sonra tekrar görüþmek dileðinde bulunarak oradan ayrýldýk. HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! DÝK’li Ýþçiler

57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006


ANTEP’TE SEVDA AYDIN ÝÇÝN BASIN AÇIKLAMASI

T

üm dünyada emekçi halklara karþý saldýrýlar artarak sürmektedir. Irak’ta her gün emperyalizm tarafýndan onlarca insan öldürülüyor, binlerce kadýna tecavüz ediliyor. Bu topraklarda da durum hiç farklý deðil. CIA, FBI gibi iþkenceci, emperyalist örgütlenmeler geliyor. Ardýndan Özgür Gündem, Gün Matbaacýlýk basýlýyor, Muþ yolcu otobüsü Ýzmit’te hakaretlere ve tehditlere maruz kalýyor. Þemdinli’de Jitem, arabalara kolonlar yerleþtirerek mehter marþý çalýp sokaklarda dolaþýyor. Ýstanbul Üniversitesi’nde faþistler ilerici, demokrat öðrencilere saldýrýyor. Zindanlarda baský ve iþkenceler sürüyor. Ve yine bu topraklarda, Ýstanbul Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi emekçisi Sevda AYDIN sivil polislerce kaçýrýlarak tecavüze uðruyor. Sevda AYDIN’ýn güpegündüz, kalabalýk bir duraktan kaçýrýlmasý faþist güruhun gözünün ne derece döndüðünün göstergesidir. Biz de Antep Mücadele Birliði Platformu olarak tüm baský ve katliamlara karþý 17 Aralýk 2005 Cumartesi günü Saat 13:00’de adliye binasý önünde bir basýn açýklamasý yapmak için Ayýþýðý Sanat Merkezi önünden yürüyüþe geçtik. Yürüyüþ sýrasýnda “Sevda AYDIN Yalnýz Deðildir”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Devrimci Sanat Susturulamaz”, Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” yazýlý dövizlerimizle alana doðru ilerlerken yolumuzun üzerinde faþist bir sendikanýn kurmuþ olduðu standla karþýlaþtýk. Standdakiler sessizce beklerken bizim geçtiðimiz esnada sesli propagandaya baþladýlar. Biraz ileride ise bu sefer birkaç kiþi polis yönlendirmesi ile üzerimize saldýrmak istedi.

Fakat kortej sorumlularýn müdahalesiyle sorunun önüne geçtik. Alanda da bekleyen arkadaþlarýmýzla buluþarak “Baskýlar, Tecavüzler Bizleri Yýldýramaz, Mücadele Birliði” yazýlý pankartýmýzý açtýk. Tam bu esnada yine ayný kiþiler saldýrmak istedi. Yine sorumlu arkadaþlarýn müdahalesiyle ve sonrasýnda sivil polislerin de yönlendirmesiyle bu kiþiler olay yerinden uzaklaþtý. “Sevda AYDIN Yalnýz Deðildir”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, Tecavüzcü Polis Hesap Verecek”, “Kahrolsun Faþizm, Yaþasýn Mücadelemiz”, “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yenecek”, “Devrimci Sanat Susturulamaz” sloganlarýmýzý attýktan sonra basýn açýklamasýný okumaya baþladýk. Basýn açýklamasý sürerken çevremizde bulunan ve açýklamamýzý izleyen insanlar sivil polisler tarafýndan ittirilerek daðýtýlmak istendi. Bu esnada sivil polislerin 5-6 yaþýndaki çocuklarý bile ittirerek uzaklaþtýrmalarý polisin, insanlarýn gerçekleri öðrenmesi karþýsýndaki tahammülsüzlüðünü açýk bir þekilde gösterdi. Açýklamamýzda Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi’nin faaliyetleri esnasýnda sürekli olarak polislerin baskýsýyla karþýlaþtýðýndan ve tüm bu baskýlara raðmen 10 Aralýk Cumartesi günü düzenlediði “Kürt halký ile Dayanýþma Etkinliði”nin halkýn coþkulu ve kitlesel katýlýmýyla gerçekleþtiðinden bahsettik. Bu etkinlikte sunuculuk yapan Sevda AYDIN’nýn sivil polislerce kaçýrýldýðýný anlattýk. Bu alçakça saldýrý bir tesadüf deðildir. Týpký 5 yýl önce 19 Aralýk’ta “Hayata Dönüþ Operasyonu” deyip zindanlarda 28 devrimci tutsaðýn öldürülmesinin ve onlarcasýnýn sakat býrakýlmasýnýn tesadüf olmadýðý gibi. Arkadaþýmýza, yoldaþýmýza, Sevda’mýza yapýlan bu saldýrý bizi yolumuzdan alý koymak bir yana, olsa olsa bu çürümüþ kapitalist sisteme duyduðumuz öfkeye bir neden daha ekleyebilir. Ýþçilerin, emekçilerin, devrimci tutsaklarýn ve ezilen halklarýn yanýnda olduðumuz gibi, Sevda’larýmýzýn da yanýnda olacaðýmýzý haykýrýyoruz. SEVDA AYDIN YALNIZ DEÐÝLDÝR! BASKILAR VE TECAVÜZLER BÝZLERÝ YILDIRAMAZ!

57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006

Antep Mücadele Birliði Platformu

19


1

2 Kasým günü kaçýrýlarak iþkence ve tecavüze uðrayan Ýkitelli Ekin Sanat Merkezi Çalýþaný Sevda AYDIN’a bir destek de Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçilerinden geldi. 15 Aralýk Perþembe günü saat 12:30’da Konak Kemeraltý giriþinde toplanan Sanat Merkezi emekçileri burada bir basýn açýklamasý yaptý. “Sevda AYDIN Yalnýz Deðildir! Ayýþýðý Sanat Merkezi” yazan bir pankart ve “Ýþkenceci Polis Hesap Verecek”, “Sevda Aydýn Yalnýz Deðildir”, “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz”, “Devrimci Sanat Engellenemez”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” sloganlarý yazan dövizler açan sanat merkezi emekçileri basýn açýklamasýna, Berthold Brecht’in bir þiirinin okunmasýyla baþladýlar. Ardýndan sloganlarýný haykýrdýlar. Basýn açýklamasýnda “Faþist sermaye devleti belki bizi kaçýracak, iþkence yapacak, zindanlara atacaktýr. Devrimden ve devrimcilikten vazgeçmediðimiz için belki bizi de katledecektir. Buradan dosta düþmana sesleniyoruz: Devlet eliyle organize edilen faþist saldýrýlar, bizlerin devrime olan inancýný bastýramayacaktýr. Bizler yine alanlarda, devrimci kararlýlýðýmýzla dikileceðiz karþýlarýna. Devrime karþý geliþtirilen her olayda, hýncýmýzý daha da bileyerek, öfkemizi katlayarak haykýracaðýz haklý davamýzý… Arkadaþýmýz, yoldaþýmýz Sevdamýza yapýlan bu saldýrý bizi yo-

ÝÞKENCECÝLERÝN KARÞISINA DEVRÝMCÝ KARARLILIÐIMIZLA DÝKÝLECEÐÝZ!

Merhaba Sevgili Yoldaþlar*

15.12.2005

Sevda’ya yapýlan saldýrýya iliþkin haberleri radyodan öðrendik. TV haberlerinden de. MB okurlarýnýn, bu saldýrýya Ýstiklal Caddesi’nde verdikleri cevabý izledik. 6 arkadaþ gözaltýna alýnmýþ. Saldýrý, sermaye ve kolluk güçlerinin, geliþip güçlenmemizden ve politikalarýmýzdan duyduklarý korkunun ifadesidir. Son yýllarda öncelikle kültür sanat alanýnda etkili-güçlü çýkýþlar yapýldý. Birçok kültür sanat kurumu açýldý. Bu kurumlar kitlesel devrimci etkinliklere imza attý. Bu etkinliklerde net leninist politikalarýmýzla Kürt halkýnýn ve iþçi emekçi sýnýfýn önüne baský ve sömürüden kurtuluþ yolu olarak, sermaye sýnýfýnýn yok edilmesi ve iktidarýnýn fethedilmesi konuldu. Bu anlamda bu alçakça saldýrýnýn bir kültür sanat etkinliðinin ardýndan ve bir kültür sanat çalýþanýna yapýlmasý rastlantý deðildir. Sermaye sýnýfý, devrimci politikalarýmýzdan ve pratiðimizden duyduðu korkudan, geliþimimizi önlemek ve moralimizi bozmak için bu alçakça saldýrýyý gerçekleþtirmiþtir. Diðer yandan saldýrýnýn bir kadýn yoldaþa yapýlmasý da

20

lumuzdan almak bir yana, bu köhne çürümüþ kapitalist sisteme duyduðumuz kin ve öfkeye bir neden daha eklemiþtir” denildi. Basýn açýklamasýnda Ýzmir’de pek rastlanmayan bir durum göze çarptý. Basýn açýklamasýnýn yapýlacaðý Kemeraltý giriþi Sivil polisler ve çevik kuvvet tarafýndan ablukaya alýnmýþtý. Basýn açýklamasý sýrasýnda sivil polislerin çevredeki esnafa müziðin sesini açarak açýklamanýn sesini bastýrmasý yönündeki yaptýðý baský üzerine esnafa gidilerek müziðin sesini kýsmasý söylenmiþtir. Bunun üzerine esnaf müziði kýsmýþ ama polisler tekrar esnafý tehdit ederek müziði açtýrmýþtýr. Tekrar o yöne doðru hareket edilmesi üzerine polis “Siz esnafa ne karýþýyorsunuz istediðini yapar size ne müzikten” diyerek kitleye laf atmýþ ama kitlenin “Ýþkenceci Polis Hesap Verecek” sloganlarýyla üzerine yürüdüðü sýrada geri çekilmiþtir. Bu geliþmenin ardýndan Kemeraltý’nýn Konak giriþinde bekletilen çevik kuvvet polisleri kitlenin yanýna doðru yaklaþtýrýlmýþtýr. Bu da yapýlan eylemin amacýna ulaþtýðýnýn bir kanýtýydý. Sanat Merkezi emekçileri ve eyleme destek için gelen devrimci-demokrat çevreler tekrar “Ýþkenceci Polisler Hesap Verecek” “Sevda Yoldaþ Yalnýz Deðildir”, “Devrimci Sanat Engellenemez”, “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarýný atarak eylemi bitirmiþ ve toplu halde eylem alanýndan ayrýlmýþlardýr. MÜCADELE BÝRLÝÐÝ DERGÝSÝ/ÝZMÝR

rastlantý deðildir. Son yýllardaki geliþimi saðlayan, pratik çalýþmalarda kadýn yoldaþlar hep en öndeydiler. 1 Mayýs Taksim eylemlerinden tutun, kültür sanat alanýna ve sanat çalýþmalarýna kadar, her alanda mücadelenin en önündeydiler. Geliþimimizin ve güçlenmemizin en etkili öncüleri oldular. Sermayenin faþist uþaklarý Sevda’ya yapýlan bu saldýrýyla kadýn yoldaþlarýmýzý mücadeleden düþürmeyi, saflarýmýzdan kadýnlarý temizlemeyi hedefliyorlar. Bu saldýrý ilk deðildir. Kuruluþumuzdan bu yana birçok kadýn ve erkek yoldaþlarýmýza bu tür bedensel iþkence saldýrýlarý yapýldý. Düþman bugüne tadar yaptýðý saldýrýlarda sonuç alamadýðý gibi bundan da sonuç alamayacaktýr. Bizim namusumuzun ölçütü bedenlerimiz deðil, uðruna baþ koyduðumuz sosyalist ideallerimizdir. Bu saldýrýlar Sevda AYDIN’larýmýzýn bükülmeyen çelikten leninist iradesine çarpýp paramparça olacaktýr. Bu çelik irade sermayeyi cehennemin dibine yollayacak, iþçileri ve emekçileri iktidara taþýyacaktýr. Sevdamýz baþta olmak üzere hepinizi kucaklayýp öpüyoruz. Yoldaþlarýnýz Nurettin ve Serdar *Tekirdað F Tipi Zindanýndan Leninist Tutsaklar

57. Sayý / 21 Aralýk 2005-4 Ocak 2006




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.