yerine, doðrudan üretimini finanse etmeye yönelik bir birikimi özlüyor” (E. Yýldýzoðlu) Biz de diyoruz ki, bu kez durum gerçekten farklý. Dünya burjuvazisinin bundan sonra atacaðý her adým onun küresel yýkýmýný hýzlandýrmaktan baþka bir iþe yaramayacaktýr. Emperyalist-kapitalist sistem dünya çapýnda sürdürdüðü birikimin sonuna geldi. Oysa E.Yýldýzoðlu, bir “geri vites’ten sözediyor. Onu böyle düþünmeye iten, olaylara tümüyle ekonominin penceresinden bakmasý. Bugün, ekonomide görülen hareketliliði iyi anlamak için, elinizde Yeni Evre’ye dair kavramlar olmalýdýr. Evet yoksa, týpký E.Yýldýzoðlu gibi Dünya ekonomisinde bir þeylerin artýk sonuna gelindiðini anlasanýz bile, bunun yerini neyin alacaðýný analiz etmeye kalkýþtýðýnýzda, analizde yalnýzca bir takým niyet ve özlemlerden öteye bir þey kalmaz. Yeni Evre, salt ekonomik bir analiz deðildir. Dünyadaki tüm ekonomik-siyasi-toplumsal hareketlerin genel eðilimlerinin soyutlanmasýdýr. Bilimsel düþünce, böylesi yüksek soyutlanmalara ihtiyaç duyar. Daha önceden farkedilmeyen, gizini saklayan, gelip geçici bir çok olgu tarafýndan kuþatýlmýþ çýplak gerçek, ancak böylesi yüksek soyutlama düzeylerinden görünebilir. Bunlar olmadan, ekonomideki geliþmeleri izlemekle yetinir, belki yýkýlmakta olaný görür, ancak durumun siyasi ve toplumsal sacayaklarýn kuramadýðýnýz için, kaçýnýlmaz olarak metafiziðe teslim olursunuz. Yeni Evre’nin saðladýðý anahtar kavramlar, geliþmelere bakýþýmýzda bu bütünlüðü saðlýyor. Yüzyýl önce Lenin, “Kapitalizmin en yüksek aþamasý: Emperyalizm” çalýþmasýyla, bilimsel düþüncede bir çýðýr açtý. Leninist ‘emperyalizm’ teorisi, mali-sermayenin çürüme eðilimini, proleter devrimler çaðýný, tekelci kapitalizmin bütün pencerelerinden sosyalizmin göründüðünü, eþitsiz geliþmeyi ve buna benzer bir dizi ekonomik-siyasi-toplumsal kavram ve tespitleri bir araya getirerek, Kautsky’nin ekonomist-indirgemeci mantýðýna hapsolan marksist analizi zincirlerinden kurtarmýþtý. Kautsky, salt ekonomik eðilim ve kimi niyetlerin izini takip ederek, Lenin’in ulaþtýðý sonucun tam tersine, “ultraemperyalizm”e ulaþmýþtý. Günümüz Kautskileri, Leninizmin büyük etkisi altýnda koca bir yüzyýlý geride býrakan bilimsel düþünceyi, bir kalemde silip atamadýklarý için, zaman zaman emperyalist-kapitalist sistemin günümüzde yaþadýðý krizin savaþlara ve “toplumsal kargaþalara” yol açtýðýný kabullenmek zorunda kalýyorlar. Ama bu kabul, geliþmeleri teorik bir bütünlük içinde algýlamanýn bir sonucu deðil, bir zorlamanýn sonucu olunca, biz böylesi yazarlarda, Yeni Evre gibi yüksek soyutlama düzenini deðil, ama ekonomik geliþmelere dair, kimi yönleri abartan kimi
BU KEZ GERÇEKTEN FARKLI Kulaklarýndan döviz fýþkýran sermaye erbabýnýn korkuyla beklediði günler gelip çattý nihayet. Enflasyon ve faizler elele, omuz omuza yukarýlara doðru týrmanýyorlar. Sadece Türkiye’de deðil, tüm dünyada benzer hareketler yaþanýyor, borsalar alt üst oluyor. “Neler oluyor, nereye gidiyoruz” kaygýsý giderek daha çok yerleþiyor. Ve yaz sýcaðýnýn ortasýnda demir büken iþçi, alnýnýn terini silip soruyor, “iyi de, bütün bu olanlarýn, enflasyon dýþýnda, beni ilgilendiren yönü nedir?” En sonda söyleyeceðimizi þimdiden yazalým: tüm dünyada milyonlarca, yüzmilyonlarca emekçiyi devrimin fýrtýna alanlarýna fýrlatacak olan, tarihin gördüðü en kapsamlý ekonomik çöküþün eþiðindeyiz. Yaþananlar, yalnýzca büyük depremi haber veren öncü sarsýntýlar. Þu yaþananlara bakýp, “Oh, nihayet, AKP hükümetinin sonu geldi” diye sevinenlere gülmemek elde deðil. Sadece AKP mi? Söz konusu olan, ipin ucunda sallanan dünyanýn bütün sermaye iktidarlarýdýr. Bu büyük altüst oluþun sosyalizmin zaferiyle sonuçlanmasý için ne kadar zaman gerekli olduðunu, yalnýzca ama yalnýzca sýnýf mücadelesinin koþullarý, proletaryanýn hazýrlýk derecesi belirleyecek. Sadece þu kesinlikle söylenebilir: sosyalizmin zaferine götüren küresel savaþým sürecinin zaten içindeyiz ve öncü sarsýntýlarýný duyduðumuz büyük ekonomik altüst oluþ, bu sürece muazzam bir güç katacaktýr.
Bakmak Ama Görememek “Bu kez farklý olabilir” diyor Ergin Yýldýzoðlu, Cumhuriyet gazetesindeki 12 Haziran tarihli makalesinde. Yabancý basýndan derlediði yazýlar, raporlar ve röportajlarla desteklediði düþüncesini þöyle özetliyor: “Bunlardan benim anladýðým þu: Artýk, spekülatif yollarla birikimi sürdürme dönemi kapanýyor. Spekülatif riskler çok arttý, mali-sermaye artý-deðeri bölüþme gibi dolaylý birikim
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
3
yönleri de gözardý eden, çoðunlukla oldukça ayrýntýlý bilgi dö- Bankalarýn tüm dünyaya yayýlmýþ bu muazzam güç ve etkinlikümünden fazlasýný bulamýyoruz. E.Yýldýzoðlu’da böylesi ya- ði olmadan, dünya ticaretinin %70’ini elinde bulunduran dev zarlardan. sanayi iþletmeleri, ne ham madde ve ara mamul ikmalini gerSosyal-reformist yazarlarýn üzerinde en çok durduklarý ol- çekleþtirebilirler, ne de beþ kýtaya yayýlan alacaklarýný takip egu, “neo-liberalizm” kavramýnda özetlenen, finans piyasalarýdebilirler. Bankalar, bu sanayi devlerinin ürettiði mallar ve bu nýn serbestleþmesine dayanan birikim modelinin yarattýðý yýmallarýn ticareti olmadan, dünyanýn dört bir tarafýna yayýlan kýmlardýr. Bu tür düþünme biçiminde eksik olan þu ki; finans kredi imparatorluklarýný koruyamazlar. Banka ve sanayi tekelpiyasalarý olarak adlandýrýlan bankalar ve diðer para sahipleri- lerinin içiçe geçmesiyle yeni bir birlik oluþturan mali-sermanin hareketlerinin, ‘reel-ekonomi’ diye adlandýrdýklarý sanayi ye, aþaðýdan yukarýya doðru daralan bir sermaye sahipliði piüretiminden tümüyle koparýlmýþtýr olmasýdýr. Bu eksiklik neramidini yaratýyor. Sanayi iþletmelerinin üzerinde bankalar, deniyle, sosyal-reformist yazarlar ve ekonomistler, hükümetle- bankalarýn üzerinde de bir kaç sermaye grubu var. ABD’nin rin finansçýlarý deðil, “reel-ekonomiyi”, yani sanayi sermayemali-sermaye gruplarýnýn en tepesinde, yalnýzca dört aile bulusini desteklemesini isterler. Onlara göre bu, “istihdam dosnuyor: Morgan, Rockeleller, Dupont ve Walton aileleri. Ditu”(bkz. Mustafa Sönmez) sanayiciler ayrý, para spekülatörleri ðerleri, þu yada bu oranda bu gruplara baðlý daha az irilikte ayrýdýr. Leninizmin etkisi altýnda tam bir yüzyýl geçirmiþ olan mali-sermaye gruplarýdýr. Benzer sermaye merkezileþmesi, dibilimsel düþünce için, acýnasý bir durum! Lenin’in yüzyýl önce ðer emperyalist ülkeler için de geçerli. tanýmýný yaptýðý “mali-sermaye” kavramýný yeniden hatýrlatPara sermaye ve sanayi sermayesinin bu en üst düzey bimak, ne denli can sýkýcý olsa da, o denli gerekli. leþimini gözardý ederek yapýlan her türden ekonomik analiz; Lenin, 19. yüzyýlýn son çeyreðinden itibaren, ayrý ayrý ka- faize ranta karþý çýkan ama sanayici kapitalistin emek sömürünallardan akýp gelen sanayi ve banka sermayesinin kendi alan- sünü alkýþlayan, destekleyen sosyal-reformizmin bataklýðýna larýnda tekelci bir güç konumuna ulaþtýklarýný, bankalarýn eski varýr. Bilimsel düþüncenin bu en temel ve en yalýn gerçeðine mütevazi rollerinden sýyrýlýp, basit birer aracý olmaktan çýkavurgu yaptýktan sonra, “Bu sefer gerçekten farklý” olduðuna rak sanayiyi kontrol edebilecek dair olgularý incelemeye geçebiliparasal güç biriktirdiklerini; o ariz. þamadan sonra banka ve sanayi Yeni Evre, salt ekonomik bir tekellerinin bir araya gelerek daSermayenin Can analiz deðildir. Dünyadaki tüm ha üst düzey bir sermaye birleþiSimitleri minin ortaya çýktýðý ayrýntýlarýyla Sermaye açýsýndan, kapitalizekonomik-siyasi-toplumsal analiz etmiþtir. Ve, kapitalizmin min temel sorunu, birikimini gerhareketlerin genel eðilimlerinin en yüksek aþamasý olan emperçekleþtirme sorunudur. Kapitalist, yalizmin hem ekonomik hem de soyutlanmasýdýr. Bilimsel düþünce, üretim sürecinde ortaya çýkan ve siyasal gizini, tam da burada açýel koyduðu deðeri (iþçilerin emeböylesi yüksek soyutlanmalara ða çýkarmýþtýr. ðinin sömürülmesiyle ortaya çý20. yüzyýl boyunca görülen kan artý-deðer de dahil), bu deðerihtiyaç duyar. Daha önceden ekonomik geliþim, Lenin’in leri üretim ve tüketim mallarý bi“mali-sermaye” kavramýný defa- farkedilmeyen, gizini saklayan, gelip çiminde satarak, gerçekleþtirme, larca doðruladý. Ve bugün dünyani yeniden paraya çevirme pegeçici bir çok olgu tarafýndan ya, mali-sermaye biçiminde birþindedir. Marx, buna “gerçekleþkuþatýlmýþ çýplak gerçek, ancak leþen banka ve sanayi tekelleritirme sorunu” adýný veriyor ve nin tam ve açýk egemenliðini yaKapital’in ikinci cildinde de bu böylesi yüksek soyutlama þýyor. Dünyanýn en büyük 500 konuyu en yüksek soyutlama düdüzeylerinden görünebilir. Bunlar sanayi devi, dünya üretiminin zeyinde ele alýp irdeliyordu. neredeyse yarýsýný elinde bulunolmadan, ekonomideki geliþmeleri Marx’ýn analizlerine göre, sermaduruyor. Dünya ticaretindeki ayenin “gerçekleþtirme sorunu”, izlemekle yetinir, belki yýkýlmakta ðýrlýklarýysa çok daha ileri;%70. geniþ emekçi kitlelerin yoksulluBütün bu dev iþletmelerin üretim olaný görür, ancak durumun siyasi ve ðundan doðan “eksik tüketim”den ve ticaret için gereksindiði fikaynaklanmaz. Kitlelerin yoksultoplumsal sacayaklarýn nansmaný, krediyi saðlayanlar iluðu, sermayenin birikimini sýnýrse, yine onlar kadar iri olan banlar ama sorun burada deðil, tersikuramadýðýnýz için, kaçýnýlmaz kalardýr. 20. yüzyýlýn sonunda, ne, “aþýrý üretim”dedir. Önceki olarak metafiziðe teslim olursunuz. toplumlarda hemen hiç görülmehemen hepsi ABD-Almanya ve Japonya bankalarý olmak üzere, miþ olan “aþýrý üretim krizi” kapiYeni Evre’nin saðladýðý anahtar 15 büyük banka, dünya kredi ve talizme özgüdür. kavramlar, geliþmelere bakýþýmýzda para hareketlerinin %80’ini Kapitalist üretimde genel eðikontrol edebilecek düzeye ulaþtý. lim, üretim metalarýn daha az kýsbu bütünlüðü saðlýyor.
4
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
mýnýn tüketim maddelerine ayrýlmasý, çok daha büyük kýsmýnýn üretim araçlarýnýn üretimine ayrýlmasýdýr. Kapitalist üretimin ve meta dolaþýmýnýn doðal sonucudur bu. Hem sermayeler arasý rekabet, hem de sermayenin emekle giriþtiði mücadele onu sürekli daha büyük oranda makina-teçhizat-ham madde üretip harcamaya sürükler. Bu devinimin üst üste geliþi ile, kapitalist sahip olduðu sermayenin çok büyük bir bölümünü bu ‘sabit ve döner sermaye’ biçiminde tutmak zorunda kalýr. Marx’ýn adýný koyduðu “gerçekleþtirme sorunu” tam olarak burada ortaya çýkar. Tüketim maddesi biçimindeki deðer, tüketiciler aracýlýðýyla gerçekleþtirilir. Ama, üretim araçlarý biçiminde varlýðýný sürdüren deðerin, her seferinde daha geniþleyerek, gerçekleþebilmesinin tek yolu bir aþamadan sonra fazlalýk haline gelen bu üretim araçlarýna talep yaratacak yeni bir teknik geliþme, daha önce el atýlmamýþ bir üretim alaný, taze ve yeni sermaye filizlerinin sürekli boy verdiði verimli alanlarýn bulunmasýdýr. Bu yeni üretim alanlarý ortaya çýktýðý sürece, kapitalistin deðeri gerçekleþtirip, artý-deðeri servete dönüþtürdüðü pazarý, derinliðine ve geniþliðine sürekli büyütebilir.. Sermaye birikiminin sürekliliðini ancak bu yolla garanti altýna alabilir. 19. yüzyýl boyunca ortaya çýkan bilimsel geliþme sermaye birikimine muazzam bir itki saðladý. Bir yanda kimya, diðer yanda fizik ve özellikle elektrikle diðer mekanik bilimlerdeki ilerlemeler, sermayenin önüne daha önce bilinmeyen çok fazla sayýda üretim alaný çýkardý. 19. yüzyýl sonundaki en büyük sanayi tekelleri; demir-çelik, kimya ve ilaç, elektrik ürünleri alanýnda faaliyet gösterenlerdi. Dönemin öncüsü demir-çelik oldu. Sermaye dünyasýndaki yarýþ, daha uzun tren yollarý, daha büyük gemiler inþa etmek yönündeydi. Bu alanlardaki aþýrý üretim, 20. yüzyýlýn hemen baþýnda kendini gösterdi. Tren yollarý daha uzak diyarlara uzandýkça, gemiler büyüdükçe sanayi karlarý düþtü, risler arttý. Eðer bu dönemin sonuna dair bir metafor aranacak olsaydý, herhalde en uygun simge, Titanic’in batýþý olurdu. Üretim araçlarý biçimindeki sermaye deðerinin, gerçekleþmesi imkansýz fazlalýðý 1. Dünya Savaþýnýn dev savaþ gemilerine, korkunç sahra toplarýna, zýrhlý trenlerine ve kimyasal gazlarýna yatýrýlarak, sermaye birikiminin devamý saðlanmýþ oldu. Savaþýn bitmesiyle beraber, daha da aðýrlaþmýþ olarak gündeme gelen “üretim araçlarý biçimindeki sermaye deðerin gerçekleþme” sorununda, imdada bu kez içten yanmalý motorlarýn geliþimi yetiþir. 20. yüzyýlýn önemli bölümüne damgasýný vuracak olan bu teknik geliþme, otomotiv, uçak, petrol ve türevleri gibi, sermaye birikimine büyük ivme kazandýran yepyeni üretim alanlarý açar. Bu kez sermaye dünyasýnýn yarýþý, daha geniþ karayollarý, daha çok benzin harcayan güçlü otomobiller ve en hýzlý jet motorlarý yarýþýdýr. Üretimin yepyeni alanlarýnda geliþip serpilen sermaye, kýsa zamanda merkezileþip tekelleþti, pazarýn emebileceði ölçeðe ulaþtý; bu ondan sonra karlarda hýzlý bir düþüþ yaþandý ve bir kez daha “gerçekleþtirme sorunu” ile karþýlaþýldý. Dönem, 1970’lerdir. “Petrol krizi”ne mal edilen büyük ekonomik durgunluðun arkasýnda yatan esas nedendir bunlar. Sermaye sýnýfýnýn imdadýna, bu kez, elektronik sektörün-
deki muazzam geliþme yetiþti. Bu alandaki teknik geliþme kendini, daha henüz 20. yüzyýlýn baþýnda radyo ve televizyonla göstermiþti. Ancak, tüm bu aletlerin çalýþmasýný saðlayan aðýr ve hantal parçalarý, tek bir silikon yongasý üzerinde dizili yarý-iletkenlerle deðiþtiren “entegre devre” sistemi, çok boyutlu bir teknik geliþimi haber veriyordu. Çünkü entegre devreler, yalnýzca elektronik aletlerin küçülmesini saðlamýyor, ayný zamanda onlarý bir “kumanda” mekanizmalarý haline getiriyordu. Size düþen, sadece doðru düðmeye basmaktýr. Gerisini, entegre devre aldýðý komuta uygun olarak halleder. 60’larýn ortalarýndan itibaren elektronik hesap makinalarý, faks cihazlarý ve sonraki yýllarda bilgisayar teknolojisi, sanayinin yeni parlayan yýldýzlarý haline geliyordu. Silikon yonga üzerine monte edilen yarý-iletkenlerin sayýsý arttýkça, bu yeni aletlerin hesap yapabilme, verilen komutlarý manyetik hafýzaya kaydetme ve istenildiðinde kullanabilme kapasitesi geliþti. Yine de, yarý-iletkenli endüstriyel üretimin, sanayinin tümünü dalgalandýracak bir etkinliðe ulaþabilmesi için, kendisinden önceki otomotiv-petrol döneminin týkanýþýný beklemek zorunda kaldý. 1973’te tüm dünyada patlak veren kriz, içten yanmalý motor öncülüðüne dayalý kapitalist birikimin týkanýþýný ilan etti. Üretim araçlarý biçimindeki deðer gerçekleþme sorunlarýný aþamayýnca, yatýrýmlar hýzla azaldý, durgunluk ve enflasyon baþ gösterdi. Yarý-iletken teknolojinin kapýlarýný araladýðý yeni üretim alanlarý olmasa, kapitalizmin bu krizden saðlam çýkabilmesi düþünülemezdi. Yeni teknolojinin sunduðu üretim potansiyeline, en baþta mali-sermayenin devleri bir hücum baþlattý. Araþtýrma-geliþtirme projelerine milyarlar harcandý. Tek bir yonga üzerine monte edilen yarý iletken sayýsý, her dört yýlda bir ikiye katlandý. Yarý-iletkenlerin ulaþtýðý her yeni düzey, makinelerden füze rampalarýna kadar, orada günlük yaþamýn alýþkanlýklarýný ve sanayi üretimin karmaþýk süreçlerini yeni baþtan düzenleyen bir dalgalanma yaratýyordu. Sermayenin gözünde bu geniþleme sonsuz gibi göründü. Ancak, ulaþýlan her yeni düzey, bir öncekinden çok daha fazla yatýrým maliyeti getirdi. Karlar kýsa sürede kar topu gibi eriyor ve dahasý, ayný alanda oynayan þirketlerin (güçlü mali-sermaye gruplarýnca desteklenen) karþý konulmaz tekelci gücü, kýsa sürede piyasanýn emebileceði ölçeðe ulaþmayý saðlýyor; bu da bir “üretim fazlasý” sorununa neden oluyordu. Karlarýn düþmesi, bir sonraki teknik düzeye geçmek konusunda þirketleri hýzlandýrdý. Teknik geliþmenin hýzla yukarý týrmanan eðilimine, ondan daha dramatik bir yükseliþ yaþayan maliyetler eþlik ediyordu. Otomobillerin 40 yýl süren saltanatýna karþýlýk, yeni iletkenlerin saltanat ömrü yarý yarýya indi. 1990’lý yýllarýn ortalarýndan itibaren, mali-sermaye, kapasite fazlasý üretim araçlarýnýn gerçekleþme sorununu çözen bu yeni teknik geliþmenin de artýk sonuna gelindiðini görmeye baþladý. Siemens baþkaný, Walter Kunerth daha o yýllarda þunlarý dile getiriyordu. “Yeni teknoloji oluþturmak çok paraya mal oluyor. Bu masrafý karþýlayabilmemiz için büyük bir kapasite oluþturmamýz gerekir. Bu kapasiteyi karþýlamak için de hacme ihtiyacýmýz var.” (aktaran W. Greider, Tek Dünya)
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
Sürecek....
5
“BÝRARADA YAÞAMA” ve
rinleþmesi sonucunu yaratýr. Tam da devrimci geliþmelerin yaþandýðý bu dönemde ÖDP eliyle gündeme getirilmeye çalýþýlan “birarada yaþama”yla süslenmiþ bu toplumsal uzlaþma çaðrýsýnýn muhataplarýna da bakmak gerekiyor. Bu çaðrý, devletin yýllardýr devrime karþý besleyip büyüttüðü, silahlandýrdýðý, Sivas’ta 34 insanýmýzý yakarak katleden, domuz baðlarýyla, iþkencelerle katlettiði insanlarý evlerinin bodrumlarýna gömen, her yerde emperyalizmin, kapitalizmin hizmetinde devrime saldýran dinci gerici faþistleredir; bu çaðrý, bir süreden beri þovenist histeriyle yeniden örgütlenen, linç kampanyalarýyla, ayinleriyle beslenen sivil faþist çetelere, güruhlaradýr; uzun lafýn kýsasý bu çaðrý bütün düzen güçlerine, karþý devrim güçlerinedir. Politika, bir sýnýfýn diðer sýnýflarý, toplumu yönetme sanatý olduðuna göre, politik olan toplumsal olandýr, sýnýfsal olandýr. Þimdi yeniden gündeme getirilen “toplumsal uzlaþma” da asýl olarak düzenin politik güçlerine yapýlan uzlaþma çaðrýsýdýr: proletarya ile burjuvaziyi uzlaþtýrma giriþimidir. Bu topraklarda 35 yýlý aþan bir devrim mücadelesi var. Bütün bu süreçte, yaþanan bu uzun iç savaþta, Türk halký olsun Kürt halký olsun, tüm halklar en iyi evlatlarýný öne sürdü, devrim davasýný sahiplendi. Ne 12 Mart ne 12 Eylül faþist darbeleri, ne “olaðan” dönemlerdeki, yani parlamenter faþizmin uygulandýðý dönemlerdeki baský, terör ve katliam Birleþik Devrimi yenebildi; aksine her saldýrý, devrimin daha güçlü biçimde ayaða kalkmasýndan baþka bir sonuç vermedi. Bütün bunlarý tekrar hatýrlatmamýzýn nedeni ise buradan çýkan sonuçlardýr: Bu topraklarda halklarýmýz, proletarya, emekçi yýðýnlar devrim ve devrimde zafer konusunda ne kadar ýsrarlý olduklarýný defalarca ispatladýlar, gösterdiler. Bunca yýllýk baskýya raðmen ortaya çýkan bir diðer sonuç ise, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda devrimin nesnel koþullarýnýn her geçen gün daha da olgunlaþtýðýdýr. Bu nedenledir ki, Türkiye tekelci sermayesi ne emekçi sýnýflarýn ekonomik taleplerini karþýlayabiliyor ne de Kürt halkýnýn ulusal demokratik taleplerini. Bu uzun iç savaþ yýllarýnda yorgun düþen, devrime sýrt çevirenler, þimdi bütün bu sonuçlara raðmen halklarýmýza da devrimden vazgeçmelerini, ekonomik-demokratik her alanda özgürlük taleplerini, kurtuluþ taleplerini unutmalarýný söylüyorlar. Emekçi yýðýnlarýn ve Kürt halkýnýn bunca yýldan beri her þeye raðmen sahiplendikleri, uðruna mücadele ettikleri ne varsa hepsini ellerinden almaya, böylelikle devrim davasýný boþa çýkarmaya çalýþýyorlar. Devrime sýrt çevirenler, þimdi de emekçi yýðýnlarýn devrime sýrt çevirmesini, teslim olmasýný istiyorlar. Devrimci proletaryanýn burada, bu sosyal-reformistlere ve her türden uzlaþma çaðrýlarýna vermesi gereken cevap, “siz dilediðiniz yere bataklýða gitmekte özgürsünüz; ama biz de sizin elinizi býrakmakta özgürüz” olmalýdýr. Çünkü proletaryanýn hedefi bugünkü toplumu, kapitalizmi, sýnýf karþýtlýðý temelindeki bu toplumu, karþýtlarýn birliðini yýkmak; yerine sýnýf karþýtlýklarýnýn ve sýnýflarýn olmadýðý yeni bir toplum, yeni bir birlik kurmaktýr. Proletarya özel mülkiyeti ortadan kaldýrarak, önce burjuvaziyi ve kendisini ortadan kaldýracaktýr. Bunu yapabilmek için de kolektif mülkiyete dayanacak, bu yolla hem bütün toplumun birliðini saðlayacak, hem de insanlýðýn kurtuluþunu gerçekleþtirecek tek güçtür. Bu nedenle küçük-burjuva uzlaþmacýlýðýyla zýt, proleter bir çizgi izlemek zorundadýr.
Toplumun Birliði Sorunu T
ürkiye tekelci kapitalizminin çöküþü öyle bir düzeye geldi ki, yýllardýr sýcak para yoluyla olsun, IMF vb. emperyalist finans kuruluþlarý eliyle olsun aktarýlan paralar da bu çöküþü yavaþlatmayý býrakýn, tam tersine hýzlandýrýyor. Yýllardýr taþýma suyla döndürmeye çalýþtýklarý deðirmen artýk dönmüyor. Emperyalizmin ekonomik ilhaký derinleþtikçe, üretken sermayenin yatýrým alanlarýný ele geçirdikçe çöküþ derinleþiyor. Tarýmsal alanlardan sanayi alanlarýna yoðun bir nüfus akýþý sürüyor; iþsizlik, sefalet, açlýk içinde sürünen milyonlarca emekçi yavaþ bir ölümün kollarýnda çaresizlik ve acý içinde kývranýyor. Son dönemde derinleþen ekonomik, politik, toplumsal krize baðlý olarak devlet, bütün alanlardaki baský ve terörüne dayanan egemenliðini koruyabilmek için her yola baþvuruyor. Yeni Terörle Mücadele Kanunu, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda her gün þiddetini arttýran savaþ vb... Bu baský ve terör doðal olarak emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn baþkaldýrýlarýnýn, isyanlarýnýn artmasýný, yüreklerindeki özgürlük alevinin daha da gürleþmesini getirdi, getiriyor. Türkiye tekelci kapitalizminin her yandan büyük bir çöküþe sürüklendiði, Birleþik Devrimin yeni bir atak hazýrlýðý içinde olduðu bugünlerde, sosyal reformizm, sermayeye yeni bir hayat öpücüðü sunmaya giriþti. ÖDP’nin baþýný çektiði sosyal reformistler 25 Haziran’da yaptýklarý Kadýköy’deki mitingle bir kampanya baþlattýlar: “Birarada Yaþama” dedikleri projenin üzerindeki yaldýzlý ambalajý kaldýrýp gerçek projeye baktýðýmýzda, bunun uzun yýllardan beri þu ya da bu biçimde tekrar tekrar Türkiye emekçi sýnýflarý, ezilen ulus ve ulusal topluluklara yutturulmaya çalýþýlan toplumsal uzlaþma -sosyal konsensüs- olduðunu görürüz. Türkiye proletaryasý ve ezilenleri, bu çaðrýyý daha önce 80’li yýllarýn sonunda, 90’lara gelirken müteveffa TKP’nin aðzýndan duymuþlardý. Ve bu çaðrýya, emperyalist merkezlerde planlanýp, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda hayata geçirilmeye çalýþýlan politik çevirme hareketi eþlik etti. Bütün toplumsal uzlaþma çaðrýlarýyla ve politik çevirme harekatlarýyla bir kýsým devrimci örgüt ve kiþiler devrimden vazgeçse de, Leninistlerin olduðu bir yerde devrimin yenilmesi mümkün deðildir. Nesnel koþullar ve teslimiyeti reddedip devrim mücadelesini yükseltenler sayesinde devrim, ileri yürüyüþünü devam ettirdi. 90’lý yýllar boyunca süren sert iç savaþ bu temelde yükseldi, sürdü. 2000’li yýllara girerken Türkiye tekelci kapitalizmi, emperyalist merkezlerden aldýðý aktif destekle, AB masallarýyla emekçi yýðýnlarda ve Kürt halkýnda bir beklenti yaratmayý baþardý. Yýllara yayýlan bu beklentinin boþ olduðu artýk iyice açýða çýktýðý için, emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn baskýsý sonucu Türkiye tekelci kapitalizmi, devrimin yeniden ataða geçmesini tetikledi. Çünkü baský, þiddet, katliam, iþkence kaçýnýlmaz olarak kendi karþýtýný doðurarak, iç savaþý þiddetlendirerek devrimci krizin daha da de-
6
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
Filistin’de Tek Çözüm YA DEVRÝM YA ÖLÜM! basýn açýklamasý yaptýk. Açýklama sýrasýnda yoðun þekilde kuþlama yapýp “Savra
Kan içici Ýsrail devleti, iki haftadýr Filistin
Halký üzerinde yarým asýrdýr sürdürdüðü terörü týrmandýrdý. Bir Ýsrail askerinin kaçýrýlarak rehin alýnmasýný bahane eden Ýsrail ordusu Filistin’in Gazze Þeridi’ne füzeler, tanklar ve toplarla saldýrýyor. Gazze’de elektrik ve sular kesik, insanlar içmeye su bulamýyor, yiyecek sýkýntýsý çekiyorlar. Ýsrail askerlerinin katlettiði insanlarýn parçalanmýþ bedenlerini sokaklardan yakýnlarý olan çocuklar topluyor. 21. yüzyýlýn baþýnda Filistin’de insanlara karþý vahþet uygulanýyor. ABD emperyalizminin desteði ile Ýsrail siyonizmi Filistin Devrimini boðmak istiyor. Biz de Mücadele Birliði olarak Filistin Halkýna yapýlan bu katliam karþýsýnda susmayacaðýmýzý, proleter devrimciler olarak Filistin Halkýnýn yanýnda olduðumuzu, Filistin Halkýnýn yalnýz olmadýðýný göstermek amacýyla 9 Temmuz Pazar günü saat 12:00’de “Filistin Halký Yalnýz Deðildir-Mücadele Birliði” yazýlý pankartýmýzý açarak Taksim Tramvay duraðýnda bir
Savra Hatta Nasr”, “Filistin Halký Devrimle Özgürleþecek”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, sloganlarýmýzý haykýrdýk ve Ýsrail bayraðý yaktýk. Polis Ýsrail bayraðý yakmamýza müdahale etmek için arkadaþýmýzýn elinden bayraðý almaya çalýþtý. Ayný anda baþka bir arkadaþýmýz polisin elinden bayraðý alarak yere attý ve çiðnedi. Siyonizmin bayraðýnýn yakýlmasýný engellemeye çalýþmak AKP hükümetinin Ýsrail siyonizminin destekçisi olduðunun göstergesiydi. Açýklamamýzýn ardýndan Ýstiklal Caddesine doðru sloganlarla yürüyüþe geçtik. Polisler yürüyüþümüzü engellemek için yolumuzun üzerine barikat kurdular, pankart ve bayraklarý indirip o þekilde yürüyebileceðimizi söylediler, biz devrimci kararlýlýðýmýzý sürdürdük ve pankartýmýzý, bayraklarýmýzý indirmeden yürüyeceðimizi söyledik, daha sonra barikat kalktý ve sloganlarla Bekar Sokaða kadar yürüyüp açýklamamýzý bitirdik. FÝLÝSTÝN HALKI YALNIZ DEÐÝLDÝR! SAVAÞAN HALKLAR KAZANACAK!
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
7
Ýsrail, günlerdir Filistin’de sürdürdüðü katliamlarýný, Hizbullah’ýn 2 Ýsrail askerini daha kaçýrmasýný bahane ederek Lübnan’a da yaydý. Beyrut 1982’deki kuþatmadan bu yana ilk kez bu denli aðýr bir bombardýman altýnda. Ýsrail, günlerdir Beyrut’a havadan, karadan ve denizden saldýrýyor; günlerdir Filistin ve Lübnan’da kelimenin gerçek anlamýnda bir Nazi terörü estiriyor. Lübnan, Ýsrail’in Filistin’de yaptýðý katliamlardan kaçan yüzbinlerce Filistinliye ev sahipliði yapan bir ülke. Daðlýk bir coðrafi yapýya sahip olmasý nedeniyle gerilla için ideal bir yer. 1978’den bu yana Filistin Kurtuluþ Örgütü (FKÖ) burada etkin bir faaliyet yürütüyor. Müslüman, Hýristiyan ve Dürzilerden oluþan kozmopolit bir yapýsý var. Lübnan halkýnýn savaþýn tam ortasýnda kalan bir ülke olmasý nedeniyledir ki, bugüne kadar Lübnan’da, özellikle de Beyrut’ta çatýþmalar hiç eksik olmamýþtýr. 1982’deki Beyrut iþgalinde Ýsrail, 14 bini sivil olmak üzere 18 bin kiþiyi katletti. Bu iþgal 3 yýl sürdü. Yine ayný yýl Ýsrail’in yönlendirdiði Falanjist milisler, Beyrut’un 20 km kadar ötesinden Sabra ve Þatilla mülteci kamplarýna girdi ve 1500 Filistinliyi katletti. Bu operasyonu bizzat yöneten Ariel Þaron, bu tarihten itibaren “kasap” olarak anýlmaya baþladý. Ve þimdi Ýsrail’in yeni kasaplarý tanklar, toplar ve füzelerle Lübnan’a saldýrýyor, kýyý þeritlerini iþgal ediyor ve yaþlý-çocuk demeden katliam yapýyorlar. ABD, Lübnan’ýn bombalanmasýný “Ýsrail’in kendini savunma hakký” olarak deðerlendiriyor ve alkýþ tutuyor. Tarihte Ýsrail’in hangi katliamýný gösterebilirsiniz ki ABD onu bire bir desteklememiþ olsun! Ve tarihte hangi dönemi gösterebilirsiniz ki Ýsrail’in Ortadoðu’da yürüttüðü siyonist politikalarýn arkasýnda ABD olmasýn! Filistin Devrimi yarým asýrdan fazla bir zamandýr sadece Ýsrail’e karþý deðil, ABD ve AB emperyalizmine karþý da mücadele edilerek geliþiyor. Bunlara bir de Arap gericiliðini eklemek gerekiyor. Arap gericiliði Filistin Devriminin geliþimi önünde her zaman Ýsrail politikalarýna hizmet etti. Bir dönem FKÖ’ye alternatif olarak desteklenen ve büyütülen
Arap gericiliði þimdi oturduðu iktidar koltuðundan Filistin halkýný yönlendirmeye çalýþýyor. Açýk ki Filistin Halký, önünde bir engel olan Arap gericiliðini aþmadan devrimi daha ileriye taþýyamayacaktýr. Filistin’in temel sorunu dinler arasý bir çatýþma deðildir. Bugün her kim ki, Filistin Devrimini müslümanlar ile yahudiler arasýnda bir çatýþma sýðlýðýna hapsetmeye çalýþýyor, o Ýsrail siyonizminin ve ABD emperyalizminin ekmeðine yað sürüyor demektir. Görünene aldanmayýp, olaylarýn altýnda yatan nedenlere, derinden derine iþleyen süreçlere bakacak olursak bunu daha net görebiliriz.
KATLÝAMLARA KARÞI
8
Ý N T Ý F A D A
Ýsrail Saldýrýlarý Hamas’a Karþý Mý? Birçok insan, yanlýþ bir yönlendirme sonucu Ýsrail’in bu son saldýrýlarýnýn Hamas hükümetine karþý olduðunu, Hamas’ýn Filistin’de yönetime gelmesini hazmedemeyen Ýsrail’in Hamas hükümetini düþürmek amacýyla Filistin Halkýna saldýrdýðýný, ekonomik ve sosyal anlamda aðýr bir yýkým yaþayan Filistin Halkýnýn yýkýmýndan Hamas’ý sorumlu tutacaðýný ve desteðini çekeceðini düþünerek saldýrýlarý yoðunlaþtýrdýðýný sanýyor. Oysa sorun ne tek baþýna Hamas’ýn “seçim zaferi”dir ne de 3 askerin kaçýrýlmasýyla Ýsrail’in “sarsýlan prestiji”. Sorun ABD’nin Irak iþgaliyle baþlayan Ortadoðu’yu yeniden þekillendirme projesi ve bu kapsamda Filistin Devrimini kanla boðma düþüncesidir. ABD pekala biliyor ki Ortadoðu’da direniþ odaðý olan Filistin Devrimi yenilmeden Ortadoðu’da zafer kazanmasý mümkün deðildir. Filistin Devriminin bölgedeki tüm halklar üzerinde yarattýðý büyük etki kýrýlmadan emperyalist odaklarýn baþarý þansý yoktur. Filistin Devrimi, devrimci ve komünistlere ilham vermeye devam ettikçe emperyalizme karþý direniþler ve savaþlar da devam edecektir. Hamas’ýn iktidara taþýnmasýndaki temel mantýk da buydu. ABD ve Ýsrail siyonizmini Hamas üzerinden Filistin Halkýnýn direniþini kýrmayý ve “yol haritasý”ný kabul ettirmeyi düþünüyordu. Cezaevindeki FKÖ’lülerin hazýrladýðý “Ýki Devletli çözüm için Referandum” önerisi tartýþýl-
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
mayý bekliyordu. Tam bir ABD iþbirlikçisi olan, ki daha fazlasý olmasý muhtemeldir, Mahmut Abbas’ýn onay verdiði bu plan Filistin Halký tarafýndan kabul görmüyordu. Filistin’de iþbirlikçi burjuva sýnýflarla iþçi ve emekçi halk arasýndaki çeliþkiler giderek keskinleþiyor ve bir iç savaþ halini alýyordu. Bu süreçten Filistin Devriminin güç kaybetmekten çok güç kazanarak çýkacaðý açýktý. Ve Hamas’ýn iktidara taþýnmasý bu süreci engellemek için artýk tek çözümdü. Ama geliþmeler beklenildiði gibi olmadý. Hamas iktidarý iç savaþ sürecini derinleþtirdi. Filistin Halký devrim için her zamankinden daha kararlý bir tutum içinde. “Benim kaným bir tutam yað / yakar özgürlüðün ateþini” diyen bir halký hiç kimse özgürlüðünden vazgeçiremez. Ýsrail’i kabule dayanan bir anlaþmayý hiç kimse bunca katliam ve kýrýmdan geçmiþ bir halka kabul ettiremez. Diplomasi artýk bir bozuk saat deðerinde. Bundan sonra Filistin’de savaþýn dili konuþulacak. El-Fetih’e baðlý El-Aksa þehitleri tugayýnýn üst düzey yetkililerinden Ebu Hadi, “son yaþanan saldýrýlarla birlikte ElAksa þehitleri, Ýzzeddin El Kassam ve Kudüs Tugaylarý, Halk Direniþ Komitesi, Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi ve Filistin Demokratik Kurtuluþ Cephesinin hep birlikte bir “Direniþ Komitesi” oluþturdu”ðunu söylüyor. Bu, Filistin devriminin Arap gericiliðine raðmen her zaman kendi yolunu açabileceðini gösteriyor. Ýsrail’in saldýrýlarý karþýsýnda Filistinlilerin el yapýmý Kassam füzeleriyle vurmasý geliþmelerin ne yöne olduðunu açýklamaya yetiyor. 72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
Türkiye Kimin Müttefiki? Ýsrail’i saldýrýlar konusunda sadece “orantýsýz güç kullanmak”la eleþtiren (!) uluslararasý güçler, Ýsrail saldýrýlarýnýn durdurulmasý için Türkiye’nin arabulucuðunun önemine dikkat çekiyorlar. Bir dönem “arabuluculuk” denen, Ýsrail’in katliamlarý karþýsýnda Filistin’i razý etme giriþimlerini, Mýsýr yapýyordu. Son dönemde bu uðursuz görevi Türkiye üstlenmiþ görünüyor. Artýk Ýsrail ve ABD katledecek, alttan alta Suriye ve Ýran’a saldýrý sinyalleri verecekler, tehdit edecekler ve Türkiye de onlarýn deyim yerindeyse diplomatik elçiliðini yapacak. Baþýna çuval geçirilmiþ bir devletten kendisine söylenen her þeyi kayýtsýz þartsýz yerine getirmesinden baþka bir þey bekleyebilir misiniz? Giderek ABD’nin geniþletilmiþ Ortadoðu projesinin sýnýrlarý daha da netleþiyor. Ýsrail’in Lübnan iþgali aslýnda ABD’nin Suriye’yi iþgali anlamýna geliyor. Suriye’nin Ýsrail’in Lübnan iþgaline karþý sesiz kalmasý, ABD’yi giriþeceði yeni saldýrýlarda cesaretlendirmiþtir. Ýran’ýn karþý çýkýþlarý ve Ýsrail’i tehdit eden açýklamalarý ise þimdilik ABD ve Ýsrail saldýrganlýðýna karþý duyulan tek ses gibi görünüyor. Türkiye’nin Ortadoðu süreci içindeki rolü ise önümüzdeki günlerde daha da netleþecektir. Tam bir ikiyüzlülükle bir yandan Ýsrail ve ABD’nin sözcülüðüne soyunurken bir yandan da Filistin halkýna karþý giriþilen katliamlarý kýnýyormuþ görüntüsü çizmek, devletin yüzyýllardýr sürdürdüðü diplomasinin günümüzdeki yansýmasýdýr. Filistin halký ise artýk gerçek dostlarýný düþmanlarýndan ayýrtedebilecek duruma çoktan gelmiþtir. Kimlerin nasýl stratejik ortaklýklar geliþtirdiðini ve bütün bunlarýn Ortadoðu’da geliþecek bir devrimi boðmaya dönük olduðunu görüyor ve savaþma azimlerini yükseltmeye devam ediyorlar. Filistin bir gün mutlaka özgür olacak. Ýsrail siyonizminin yýkýlacaðý ve demokratik sosyalist bir Filistin’in kurulacaðý günler uzak deðil.
9
ünyanýn gözleri bir anda yeniden Sosyalist Kore üzerine çevrildi. ABD’nin dünyanýn dört bir tarafýnda artan yayýlmacýlýðýna karþý son dönemde en güzel cevabý Sosyalist Kore verdi. 5 Temmuz tarihinde biri kýtalararasý olmak üzere 7 füze denemesi gerçekleþtiren Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, emperyalist-kapitalist dünyanýn gerçekte hangi dilden anladýðýný bir kez daha göstermiþ oldu. Uzun menzilli Taipong2 füzelerinin yönü Japonya ve Amerika idi. Uluslararasý diplomasi kurallarýnýn sadece kaðýt üzerine yazýlmýþ yazýlardan ibaret olduðunu gösteren Sosyalist Kore, daha sonrasýnda yapýlan kýnama açýklamalarýna da papuç býrakmadý. Ambargo; gýda ve ilaç yardýmlarýnýn kesilmesi, uluslararasý birlikler tarafýndan kýnanmasý vb. gibi tehditler karþýsýnda Sosyalist Kore tek bir adým olsun gerilemedi ve biri fýrlatýldýktan 40 saniye sonra Japon Denizine düþen füzesinin gerektiðinde hedefini bulacaðýný açýkladý. Emperyalizme bu açýktan meydan okuma, Japonya baþta olmak üzere tüm emperyalist-kapitalist ülkeleri korku dalgasýnýn sarmasýna neden oldu. Nitekim Japonya olayýn þokuyla ilk anda söylediði sözleri geri alarak Kuzey Kore’ye saldýrýyla karþýlýk verme niyetinde olmadýðýný açýkladý. Sosyalist Kore, bugüne kadar emperyalist-kapitalist sistemin kendisi hakkýnda uydurduðu yalanlara, dezenformasyonlara, liderleri Kim Jong Ýl hakkýndaki karalamalara doðrudan cevap vermemiþti ama son füze denemeleriyle sabrýnýn bir sýnýrý olduðunu da göstermiþ oldu. Sosyalist Kore, Sovyetler Birliði’nde sosyalizmin geriye düþüþünden
D
10
ki sýnýf dayanýþmasýný güçlendirmek için birbirlerine, karþýlýklý saygý göstermeli ve eþit koþullarda olduklarýný bilerek, içtenlikle yardýmlaþmalýdýrlar. Ayrýca sosyalist ülkeler, dýþ baskýlar nedeniyle baðýmsýzlýklarýndan vazgeçmemeli ve körü körüne öteki parti ve ülkelerin peþine takýlmamalýdýrlar…” Kore Ýþçi Partisi ve onun lideri Kim Jong Ýl, bugün kendi ülkesinin somut koþullarýnda sosyalizmin evrensel ilkelerini temel alarak sosyalist sistemi güçlendiriyor ve her türlü saldýrý karþýsýnda korumayý biliyor. Bugün Sosyalist Kore’nin dünya devrimine katkýsý, Castro’nun Küba için söylediði gibi “bu kararlýlýk” oluyor. ABD’nin “þer ekseni” içinde tanýmladýðý ve ekonomik ambargo ve diplomatik abluka ile yýkmaya çalýþtýðý Sosyalist Kore, tüm saldýrýlara karþý dimdik ayakta durmayý ve yeni insanlarýn yeni adýmlarýyla yürümeyi sürdürüyor. Sosyalist Kore’nin emperyalizme aðzýnýn payýný veren son tavrý bir kez daha göstermiþtir ki emperyalist-kapitalist sistemin kuru gürültüsüne papuç býrakmak onlarý daha çok saldýrganlaþtýrýr. Anladýklarý dilden, gerekirse diplomasinin nezaketini bir kenara býrakarak cevap vermekse iþçi sýnýfý ve emekçi halklara büyük bir moral verir. Sosyalizmin moral kaleleri, Küba, Sosyalist Kore ve Vietnam, dimdik ayakta durduklarý sürece emperyalist-kapitalist sistem asla egemen olamayacak ve en nihayetinde tarihin hükmünden kurtulamayacaktýr. Yaþanan son geliþmelerle birlikte içimizden bütün gücümüzle bir kez daha haykýrmak geliyor: Sen çok yaþa Sosyalist Kore.
SEN ÇOK YAÞA SOSYALÝST KORE
sonra Küba ve Vietnam’la birlikte sosyalizmin deðerlerine sahip çýkmasý ve sosyalist sistemi kýskançlýkla korumasýyla dünya halklarýnýn gözünde büyük bir sempati kazanmýþtý. Yýllar yýlý emperyalist-kapitalist sistemin tüm saldýrýlarýna karþý kurucu önderleri Kim Ýl Sung’un öðretileri doðrultusunda baþarý ile karþý koymayý bilen Sosyalist Koreliler, sosyalizmin yeni umutlarýný temsil ederek dünyanýn dört bir tarafýnda devrim ve sosyalizm için mücadele edenlere büyük bir moral ve güç kaynaðý olmuþlardý. Ve þimdi adeta Kim Ýl Sung’un þu sözlerini doðrularcasýna hareket ediyorlar: “Sosyalist ülkeler, komünist partiler ve iþçi partileri, tamamýyla eþit ve baðýmsýzdýrlar. Her biri uluslararasý devrimci saflarýn ulusal bir uzantýsý olarak, yalnýz kendi ülkesindeki devrim açýsýndan halklarýna sorumlu olmakla kalmayýp, iþçi sýnýfýnýn sýnýfsal dayanýþmasý nedeniyle, bütün dünya halklarýna dünya devrimi açýsýndan sorumludurlar… Bütün kardeþ ülkeler, sosyalist ülkelerde72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
TERÖRLE MÜCADELE YASASINA KARÞI MÜCADELEYE! Devrim süreci yoðunlaþtýkça, iç savaþýn geliþimine baðlý olarak devletin iþçi sýnýfý ve emekçilere, komünist, devrimci ve ilerici olan tüm kesimlere karþý saldýrýlarý da artýyor. Bu saldýrýlar kimi zaman fiili olurken kimi zaman da yeni yasalar vb. þeklinde olmaktadýr. Daha önce çýkarýlan Ceza Ýnfaz Yasasý’ndan sonra þimdi de “yeni” bir Terörle Mücadele Yasasý çýkarýlarak toplum baský altýna alýnmaya, ömrünü tüketmiþ tekelci kapitalist sistem bu þekilde korunmaya, deyim yerindeyse oksijen çadýrýnda yaþatýlmaya çalýþýlýyor. “Yeni” Terörle Mücadele Yasasý’yla tüm toplum faþizmin kýsgacýna alýnmak istenmektedir. Sermayenin egemenlik ve zor aygýtý olan devlet, iþçi sýnýfý ve emekçi halklara karþý on yýllardýr sürdürdüðü iç savaþý yeni bir aþamaya taþýmýþ durumdadýr. “Yeni” Terörle Mücadele Yasasý ile artýk elinin altýnda katliamlarýna hukuki kýlýf bulacaðý bir dayanak da bulmuþ olacaktýr. ABD’nin tezgahladýðý 11 Eylül provokasyonu sonucu tüm dünyaya karþý ilan ettiði 3. Dünya Savaþý’nýn üzerinde yaþadýðýmýz topraklara pratik yansýmalarýndan biri olan bu yasaya göre varolan sömürü ve zulüm düzenine eleþtiri dahi yapmak “suç” teþkil etmektedir. Tüm toplumu faþist teröre ve þovenist kýþkýrtmalara boyun eðmeye zorlayan bu yasa, 29 Haziran tarihinde meclis tarafýndan kabul edildi ve Cumhurbaþkaný’nýn onayýna sunuldu. Bir devlet politikasý olan terörün köþk tarafýndan onaylanmayacaðýný düþünmek için insanýn devletin faþist yapýsýndan hiçbir þey anlamamýþ olmasý gerekir. Genelkurmay tarafýndan ilan edilen “topyekün savaþ”ýn somut adýmlarýdýr bunlar. Bir yandan ordu ve polis iþçi sýnýfý ve emekçi halklar üzerinde kelimenin gerçek anlamýyla terör estiriyor; insanlarý diri diri yakýyor, iþkencelerden geçiriyor, katlediyor. Öldüremediklerini tutukluyor F tipi hücrelere kapatýyor ve buralarda en aðýr baský ve iþkence koþullarýnda tutuluyor. Bir yandan “yeni” yasalarla iç savaþýn daha büyük çatýþmalarýna hazýrlanýyor. “Yeni” Terörle Mücadele Yasasý, ordu ve polis mensuplarýna dilediklerini diledikleri zaman silahla öldürme yetkisi veriyor. Deyim yerindeyse taþlar baðlanýyor, itler serbest býrakýlýyor. Bunun anlamý asker ve polislerin bugüne kadar zaten yaptýklarý infazlarý vb. hiçbir hukuki kaygý gözetmeden yapabilecek olmalarýdýr. Yasa yeni katliam ve infazlara davetiye çýkarýyor. Sosyalist, devrimci ve ilerici basýn üzerindeki baskýlar da “yeni” yasayla birlikte katmerleniyor. Savcý ve hakimlere dilediðince dergi, gazete vb. kapatma ya da yayýný durdurma kararý verme hakký tanýyan yasa adeta bunu teþvik ediyor. Bundan sonra hepimizin aðzýndan çýkan çýkabilecek herhangi bir söz kovuþturmaya uðramamýza, tutuklanmamýza, hapis yatmamýza neden olabilecektir. Aðýr para ve hapis cezalarýyla sosyalist, devrimci ve ilerici basýn abluka altýna alýnýyor. Burjuvazi, artýk hiçbir þey yazýlmasýn, çizilmesin, haber yapýlmasýn istiyor. Ya da yazýlýp çizilecek, haber yapýlacaksa sadece “vatan-millet-sakarya” edebiyatý yapýlsýn; yapýlan katliamlara sessiz kalýnsýn, baský ve iþkenceler görmezden gelinsin istiyor. Terörle Mücadele Yasasý, kelimenin tam anlamýyla devlet terörüne yasal dayanak oluþturuyor. Bu yönüyle Avrupa’dan demokrasi bekleyenleri, Avrupa Birliði’nin zorlamasýyla Türkiye’nin demokratikleþeceðini sananlarý hayal kýrýklýðýna uðratmýþtýr. Devletin faþist karakteri, “yeni” Terörle Mücadele Yasasý’yla bir kez daha görülmüþtür. Bundan sonra saldýrýlarýn daha da yoðunlaþacaðý bir süreçten geçileceði açýktýr. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler, yoksul Kürt Halký, kendisini bu yeni savaþ sürecine göre hazýrlamak zorundadýr. Geliþmeler bir kez daha emekle sermaye arasýnda iþçi sýnýfý ve emekçilerle burjuvazi arasýnda bir uzlaþma olmayacaðýný, devrimin kendi yasalarýný burjuvaziye zorla kabul ettireceðini göstermiþtir. Terörle Mücadele Yasasý’na karþý aktif bir mücadele yürütmek, bu yasayý devrimle birlikte yýrtýp atmak için baþta Leninistler olmak üzere tüm iþçi ve emekçiler, devrimci ve ilericiler mücadeleye atýlmalý, burjuva iç savaþa karþý proleter iç savaþý yükseltmek zorundadýr. FAÞÝST YASALAR VE SALDIRILARA KARÞI YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK! 72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
11
ORTADOÐU’DA SAVAÞ VE ARTAN DEVRÝMCÝ OLANAKLAR O
rtadoðu’da yeni bir sürecin kapýsý açýldý. Ýsrail’in, Ortadoðu’nun bu haydut ve emperyalistlerin tetiktiçisi devletin Lübnan’a saldýrmasý yeni sürecin ilk adýmý oldu. Bu, sonu mutlaka emekçi sýnýflarýn emperyalizm ve kapitalizm üzerinde zaferiyle sonuçlanacak kanlý savaþlar sürecidir. Daha doðru bir ifadeyle, ABD emperyalizminin dünya emekçi halklarýna karþý yaklaþýk beþ yýl önce baþlattýðý dünya savaþýnýn yeni bir aþamasýna gelmiþ bulunuyoruz. Bu aþamanýn tipik özelliði nedir? Kýsacasý, emperyalizmin ve onunla birlikte dünya kapitalizminin sýçramalý çöküþünün çok belirgin hale gelmiþ olmasýdýr. Ortadoðu bu noktaya nasýl geldi? Gerçekte herþey, yüzeydeki olaylarýn gösterdiði gibi, birkaç aylýk bir zaman dilimine sýkýþmýþ geliþmelerden ibaret ve birkaç “kendini bilmez” yöneticinin kin ve intikam duygularýnýn sonucu muydu? Elbette deðil. Bunun böyle olmadýðýný düþünme yeteneðine sahip her kiþi anlar. Öyleyse gerçek nedenlere ulaþmak için önce olaylarýn geliþimine kýsaca bir göz atalým. Bunun için bir baþlangýç noktasý almak gerekirse, Filistin seçimleri sonucu HAMAS’ýn iktidara gelmesini düþünebiliriz. Bilindiði gibi HAMAS, seçimlerde çoðunluðu elde ederek Filistin hükümetini kurdu. Ama ne emperyalistler ne de Ýsrail bu hükümeti tanýmaya yanaþtýlar. Aksine, ambargo, abluka ve saldýrýlarla Filistin halkýný cezalandýrmaya,yaþamý onun için cehenneme çevirmeye yöneldiler. Bu politikanýn iki önemli sonucu oldu. Birincisi, Filistin halký, bu devrimci halk, emperyalistlere boðun eðmek bir yana daha þiddetli bir dire-
12
niþe geçti. Ýkincisi ve en az bunun kadar önem taþýyan geliþme Filistin Devlet Baþkaný Mahmud Abbas’ýn iþbirlikçi yüzünün çok net biçimde ortaya çýkmasý oldu. Ýþbirlikçiliðini Ýsrail’den açýktan açýða silah ve para almaya kadar vardýran Mahmud Abbas’ýn izlediði politikalar neredeyse Filistin’i bir iç savaþýn eþiðine getiriyordu. Ama Ýsrail’in kudurganlýkla tanýmlanabilecek saldýrgan politikasý onun Filistin’deki en etkili iþbirlikçisini etkisiz kýldý. Ýsrail’in Filistin topraklarýndaki “Mahmud Abbas”ayaðý artýk kýrýk.. Filistin Halk Direniþ Komiteleri iç savaþa doðru hýzla giden bu süreci bir eylemle tersine çevirmeyi baþardýlar. Filistinli direniþçiler, bir Ýsrail askeri noktasýný basarak iki Ýsrail askerini öldürüp birini esir alýnca iþin rengi deðiþti. Ýsrail bütün askeri gücüyle Filistin halkýna karþý saldýrýya geçti. Hava ve kara birlikleriyle Gazze Þeridi’ni iþgale giriþti. Çoðu çocuk onlarca kiþi bombardýman sonucu öldürüldü; elektrik santrali ve köprüler havaya uçuruldu. Filistin halký buna silahlý direniþle yanýt verdi. Bir ara iç savaþýn eþiðine gelmiþ bulunan Filistin halký Ýsrail karþýsýnda birleþerek tek vücut halinde direniþe geçti. Devlet Baþkaný koltuðunda oturan Mahmud Abbas ise, bir anda, geliþmeleri izlemekten baþka elinden birþey gelmeyen bir figüre dönüþtü. Taraflar þöyle netleþti: bir tarafta devrimci Filistin halký karþý tarafta Ýsrail ve arkasýndaki emperyalistler. Bu arada, beklenmedik bir geliþme olarak Lübnan’ýn güneyinde mevzilenen Hizbullah iþe karýþtý ve bir Ýsrail karakolunu basarak yedi Ýsrail askerini öldürüp ikisini esir aldý. Bu, Filistin halkýnýn direniþi karþýsýnda zaten köþeye
sýkýþmýþ olan Ýsrail için Lübnan’a saldýrýnýn bahanesi oldu. 12 Temmuz’da, Ýsrail kara, hava ve deniz kuvvetlerini harekete geçirerek Lübnan’ý bombalamaya baþladý. Böylece eninde sonunda bütün Ortadoðu’yu içine alacak bir savaþýn baþlama borusu çalýnmýþ oldu. Þimdi sorulmasý gereken soru þudur: Bütün Ortadoðu’yu içine alacak bir savaþýn baþlama nedenleri gerçekte bunlar mý? Kesinlikle deðil. Bunlar Ortadoðu iþçi sýnýflarýna, emekçi halklarýna, ulusal devrimci kurtuluþ savaþlarýna karþý savaþ açma ihtiyacýndaki emperyalistlere ve siyonist Ýsrail devletine sadece bir bahane oluþturdu. Esir onbaþýnýn bulunmasý bir bahaneydi zira Gazze’nin iþgalinin çok önceden planlandýðý Ýsrail ordusunun hazýrlýklarýndan ve hareket tarzýndan kolaylýkla anlaþýlýyor. Onbaþý bir bahaneydi zira onun esir alýnmasýndan üç gün sonra kaçýrýlarak tutuklanan Filistinli bakan ve yetkililer hakkýndaki tutuklama kararýnýn çok önceden alýndýðý sonradan ortaya çýktý. Amacýn “onbaþý”yý bulmaktan ibaret olduðu bir yalandýr zira “onbaþý”nýn esir alýnmasýndan bir gün sonra Ýsrail savaþ uçaklarý Suriye Devlet Baþkaný sarayý üzerinden alçak uçuþ yaparak küstahça bir kýþkýrtma yaptýlar. Amaç, Suriye’yi de içine alan bir Ortadoðu savaþý çýkartmaktýr. Lübnan’a, kaçýrýlan ve öldürülen askerlerine karþýlýk Hizbullah’a bir ders vermek amacýyla saldýrýldýðý da kuyruklu bir yalandýr. Bunu, Ýsrail’in savaþ hazýrlýklarýndan ve hareket tarzýndan aklý baþýnda her kiþi kolaylýkla anlar. Hizbullah’ýn yedi askeri öldürüp ikisini esir almasýndan bir gün sonra kara, deniz ve hava kuvvetlerinin katýldýðý bir savaþý baþlatmak ancak sa-
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
vaþ planlarý masada hazýr duruyorsa mümkündür. Siyonist Ýsrail devleti tam da bunu yaparak aslýnda böyle bir savaþýn hazýrlýklarýna uzun süre önce baþlamýþ olduðunu ele verdi. Her emperyalist, gerici, faþist devlet halklara kan, gözyaþý, acý ve sefalet getirecek bir savaþý baþlatýrken daima gerçek amaçlarýný gizler. ABD, Ýsrail ve onlarý destekleyen diðer emperyalistler baþta devrimci Filistin halký olmak üzere bütün Ortadoðu halklarýna karþý açtýklarý savaþýn çapýný böyle geniþletirlerken iþte bu nedenle gerçek amaçlarýný gizliyorlar. Gerçek amacý gizlemek her gerici, haksýz savaþýn karakteristik çizgisidir. Sadece devrimci savaþlar gerçek amaç ve hedeflerini önceden ve açýkça ilan ederler. Nefes almasý bile ABD’nin iznine baðlý olan Ýsrail’in bu savaþý ABD emperyalizminin onayýný alarak baþlattýðýndan þüphe yok. Hatta daha ileri giderek, bu savaþý ABD’nin emriyle açtýðýný söylersek gerçeðe daha da yaklaþmýþ oluruz. Çünkü Ortadoðu halklarýna, iþçi sýnýflarýna, devrimci ulusal kurtuluþ savaþlarýna karþý kanlý bir savaþ baþlatmak Ýsrail’den çok ABD’nin ihtiyacýdýr. Peki neden? Þu basit ve kolayca anlaþýabilir nedenden dolayý: ABD emperyalizminin hegemonyasý, dünyanýn geri kalan bölümlerinde olduðu gibi Ortadoðu’da da sýçramalý çöküþ sürecine girmiþtir. Bu çöküþ sürecini durdurmak için ABD emperyalizminin giriþtiði bütün çabalar fiyaskoyla sonuçlandý. Afganistan ve Irak bunun son iki örneðidir. Filistin Devrimi ise Ortadoðu’nun sürekli canlý ve yanan bir devrim ocaðý olarak sadece bölgeye deðil bütün dünya devrimci hareketine örnek ve ilham kaynaðý olmaya devam ediyor. ABD, iþte bu devrim ocaðýný hem Ýsrail’in varlýðýný sürdürmesi hem de Irak’ta saplandýðý bataktan çýkmak için ezmek istiyor. Çünkü Filistin devrimini ezmekle elde edebileceði moral gücün Irak direniþini ezmesine yardým edeceðini hesaplýyordu. Hesaplarý boþ çýktý. Devrimci Filistin halký emperyalist sistemin bütün kuþatmasýna raðmen devrimini sürdürerek ABD em-
peryalizminin çöküþ sürecini hýzlandýrdý. Kaderi ve geleceði tümüyle ABD’ye baðlý olan siyonist Ýsrail devleti ile ABD emperyalizmi iþte bu çöküþ sürecini durdurabilmek için kanlý savaþý Ortadoðu geneline yayma politikasýný devreye soktular. Bu savaþ, ne Ýsrail baþbakaný katil Olmert’in ne de aptallýðý dillere destan Bush’un kafasýnda fýþkýran planlarýn eseridir. Aksine, bu savaþ, Ýsrail ve ABD’nin varlýk koþullarý ve bu iki haydut devletin tüm bir tarihsel geliþmeleri tarafýndan hazýrlanmýþtýr. Tam da bu nedenle, savaþýn Suriye’yi de içine alacak þekilde yayýlacaðýndan þüphe etmek için bir sebep yok. Ýsrail, bunun iþaretlerini, daha büyük savaþ hazýrlýklarý yaparak ve Suriye üzerindeki kýþkýrtýcý hareketleriyle þimdiden veriyor. ABD emperyalizmi ise, görünenin aksine bu savaþýn arkasýnda deðil tam ortasýndadýr. Ýsrail’e Filistin ve Lübnan’a saldýrmasý için verdiði açýk ve sýnýrsýz destek bu gerçeðin herkes tarafýndan kabul edilebilir kanýtýdýr.
Artan Devrimci Olanaklar ABD ve Ýsrail’in, bu kanlý savaþý sýçramalý çöküþ sürecini durdurmak için baþlattýklarý ne kadar kesin ise amaçlarýna ulaþamayacaklarý da bir o kadar kesindir. Tersini söylemek gerekiyor. Onlar yola çýkarken amaçladýklarý þeyin tersini karþýlarýnda bulacaklar. Þimdiden rahatlýkla diyebiliriz ki, Ortadoðu, hatta bütün dünya iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýnda emperyalizme ve kapitalizme duyulan kin ve öfke Ýsrail’in Gazze iþgalinden sonra on kat, yüz kat artmýþtýr. Bir kez daha görmüþ bulunuyoruz ki, halklara, doðasý gereði, özgürlük deðil, egemenlik, kan, gözyaþý, acý ve sefalet götüren emperyalizm, gittiði her yerde halklarýn kendisine karþý ayaklanmasýný körüklemekten baþka bir þey yapamaz. Ýþte Afganistan, iþte Irak, iþte Filistin.. Ve þimdi sýrada Lübnan ve öteki Ortadoðu halklarý var. Savaþ, þüphesiz, yoksul halklar için büyük bir yýkým, yoksulluk, acý, kan ve gözyaþý demektir. Ama savaþ
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
emperyalist-kapitalist sistemin varlýk koþullarýnda doðuyorsa ve kaçýnýlmazsa proletarya bu durum karþýsýnda bir küçük burjuva gibi sýzlanýp durmaz; savaþýn doðuracaðý devrimci koþullarda emperyalizmin ve kapitalizmin hakkýndan gelmenin çarelerini arar. Her savaþ gibi, bu savaþ da ekonomikpolitik bunalýmý derinleþtirecek, pek çok ülkede gerici burjuva hükümetleri zor duruma düþürerek kapitalizmin yýkýlmasýnýn koþullarýný yaratacaktýr. Daha þimdiden ABD, Ýsrail ve genel olarak emperyalizme karþý þiddetli duygularýn halklar arasýnda güçlenmesine yol açmýþtýr. Türkiye ve K.Kürdistan bu devrimci havadan etkilenecek ülkelerin baþýnda geliyorlar. Ezilen, baský altýnda tutulan, kan ve gözyaþýna boðulan bir halkýn emperyalizme ve iþbirlikçilerine karþý ayaklanmasýný hiç bir güç engelleyemez. Bu, neredeyse doða yasalarý kesinliðinde bir yasadýr. Ýþbirlikçi Mahmud Abbas’ýn Filistin’in baþýna geçirilmesiyle ya da Irak iþgaliyle birlikte Ortadoðu’da emperyalist politikalarýn önünde hiç bir engel kalmadýðýný düþünenlerin yanýlgýlarý ne çabuk ortaya çýktý! Þimdi her iki ülke topraklarý dünya devrimci hareketine ilham kaynaðý olan iki devrim ocaðýdýr. Sýra Lübnan’a geldi. Lübnan halký, iþbirlikçi bir azýnlýk dýþýnda, baþýna bomba yaðdýranlarý, kendisini derin acýlara boðanlarý topraklarýndan söküp atacak cesaret ve onura sahip bir halktýr. ABD, Ýsrail ve diðer emperyalistlerin binbir entrika ve hileyle Lübnan’da iktidara getirdikleri iþbirlikçiler artýk rahat dolaþamayacaklar. Onlarý bu hale sokan, bizzat efendilerinin eylemi oldu. Halklarý derin acýlara boðan savaþ, bütün bölgede devrimci rüzgarlar estirmeye baþladý bile.. Bütün ülkelerin devrimci proletaryasý ve ezilen halklar, bu koþullardan kendi gerici burjuva hükümetlerini kapitalizmle birlikte yýkmak için yararlanmayý bilecektir.
13
Zindanlarý Yýkacak ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR Tarihi Ölüm Orucu eylemi, devrimci tutsaklarýn kazanacaklarýna olan inançla sürüyor. Devletin her geçen gün dýþarýda iþçi sýnýfý ve emekçiler, zindanlarda devrimci tutsaklara saldýrýlar artýyor. Dýþarýda ve zindanlarda saldýrýlarýn önüne set çeken Ölüm Orucu Eylemi kararlýlýkla sürüyor. Þiþli’deki direniþ evinde eylemini sürdüren Av. Behiç Aþçý bugün eyleminin 106. gününde. Av. Behiç Aþçý, Baro baþkaný ve üyelerinin Adalet Bakaný ile geçen ayýn sonlarýnda yaptýðý görüþmeyi “olumlu” olarak deðerlendirdiklerini, ama sorunlarýn çözümü için somut adýmlar atýlmasý gerektiðini söylüyor. Cengiz Soydaþ Ölüm Orucu Ekibinden Ölüm Orucu Savaþçýlarý eylemlerinin 80. günündeler ve eylemlerini kararlýlýkla sürdürüyorlar. Adana’da eylemi sürdüren Gülcan Görüroðlu ise eyleminin 75. gününde zafere olan inancýyla kararlýlýkla yürümeye devam ediyor. Kýrýklar F Tipi zindanýnda Ölüm Orucu Eylemini sürdüren Þeyhmuz Poyraz bugün eyleminin 225. gününde. Buca F Tipinde Ölüm Orucu Eylemi’ni sürdüren Fahri Týrpan ise Ölüm Orucu eyleminin 154. gününde. Devrimci tutsaklarýn kararlý yürüyüþleri eninde sonunda burjuvaziye geri adým attýracaktýr. 6 yýlý aþkýn bir süredir devam eden bir kararlýlýk karþýsýnda hiç bir güç duramaz. Devrimin geliþimi burjuvaziyi geriletecek ve en nihayetinde zindanlar yýkýlýp yerle bir olacaktýr. Ölüm Orucu Eyleminin zaferle sonuçlanmasý, zindanlarýn yýkýlýp tutsaklarýn özgürleþmesi için þimdi herkesin ayaða kalkmasý ve haykýrmasýnýn zamanýdýr. ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR SÜRECEK ZAFERE KADAR!
Behiç Aþçý’nýn Eyleminin 100. Gününde ÇHD’den Basýn Açýklamasý 12 Temmuz günü, Avukat Behiç Aþçý’nýn Ýstanbul Þiþli’de Ölüm Orucu eylemini sürdürdüðü evin önünde Çaðdaþ Hukukçular Derneði (ÇHD) üyesi avukatlar bir basýn açýklamasý yaptý. Eyleminin 100. gününde olan Behiç Aþçý’yý desteklemek için yapýlan basýn açýklamasýnda yaklaþýk 50 avukat, “Tecriti Kaldýrýn Ölümleri Durdurun” sloganýyla Þiþli Adliyesi önünden Pay Apartmanýna yürüdüler. Burada basýn açýklamasýný okuyan avukat Hakan Günaslan; “Bu ülkenin hapishanelerinde 19 Aralýk 2000 tarihinden beri tecrit-tredman modeli uygulanýyor. Havalandýrma, gö-
rüþ, okuma, giyim, saðlýk gibi en temel ve vazgeçilmez haklarý kýsýtlanýyor ve yok sayýlýyor. Tecrit-tredman modeli sistematik bir iþkencedir. Tecrite karþý mücadelede 122 kiþi yaþamýný yitirdi 600’den fazla insan sakat kaldý. Meslek-
taþýmýz, üyemiz ve genel merkez yöneticimiz Behiç Aþcý’nýn tecrittredman modeline son verilmesi talebiyle 5 Nisan Dünya Avukatlar Gününde baþladýðý Ölüm Orucu eylemi, 100. günündedir. Siyasi iktidar temel insan haklarýnýn açýk ve aðýr bir ihlali olan ve rahatlýkla çözülebilecek bu sorunu yok sayarak çözümsüz býrakmasýnýn meslektaþýmýzýn ölümüne neden olacaðý konusunda uyarýyor ve buna izin vermeyeceðimizi açýklýyoruz” dedi. Okunan açýklamanýn ardýndan avukatlar Behiç Aþçý’yý ziyaret ettiler. Aydýnlarýn ziyaretleri ve bakanlýkla yapýlan görüþmeler hakkýnda bilgi alarak ziyareti sonlandýrdýlar.
DETAK’a ulaþmak için e-mail adresi: detakistanbul@yahoo.com
14
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
AKMERCAN TEMÝZLÝK ÝÞÇÝLERÝ GREVDE Gaziosmanpaþa’nýn temizlik iþlerini yapan Akmercan A.Þ. gece vardiyasý temizlik iþçileri kötü çalýþma koþullarýna karþýn greve çýktý. Günde 12-13 saat çalýþtýklarýný ve buna karþýn aldýklarý 450 YTL maaþtan baþka hiçbir güvencelerinin olmadýðýný belirten iþçiler, “Artýk yeter. Öðlen yemeklerimiz bile karþýlanmýyor. Esnaftan yemek için birþeyler istemekten býktýk. Öðlen yemeðini geçiþtirmek için simitçiden simit istiyoruz. Biz dilenci deðiliz, temizlik iþçisiyiz ama gel gör ki dilencilik yapmak zorunda kalýyoruz. Yoksa 12-13 saat aç karnýna çalýþýyoruz. Normal bir iþçi 8 saat çalýþýr biz 12-13 saat aç karnýna çalýþtýðýmýz halde mesai ücretlerimiz verilmiyor, alamýyoruz.” dediler. Grevleri zaferle sonuçlanana kadar direneceklerini belirten Akmercan iþçilerinin talepleri þöyle: “1- Pazar günü çift mesai sayýlsýn. 2- Yemek hakkýmýz verilsin. 3- Ýnsanca yaþayabileceðimiz ücret hakkýmýz verilsin” Pazar günü gece vardiyasýndaki iþçiler 10 Temmuz Pazartesi günü saat 02:30’da greve baþladýlar. Pazar günü akþam çalýþan iþçiler gece iki buçukta iþten geldikten sonra fabrika karþýsýndaki yerde toplanmaya baþladýlar. Grev hazýrlýklarý tamamlanmaya baþlandý.
Daha sonra, gündüz iþçilerinin gelme saati olan 05:00’a doðru konuþma yapan grev öncüsü þunlarý söyledi: “Arkadaþlar biz çocuklarýmýza þeker, evimize ekmek götürmek istiyoruz. Ýnsanca yaþamak istiyoruz. Aldýðýmýz 450 milyona, kira mý verelim, elektrik su parasý mý ödeyelim yoksa karnýmýzý mý doyuralým. 450 milyona insan ne karnýný doyurabilir ne namusunu koruyabilir. Biz dilencilik yapmak istemiyoruz. 12-13 saat aç karnýna çalýþýyoruz, bir mesaiye kalmayalým iki mesai ücreti kesiliyor bizden. Onurlu ve insanca yaþam için greve baþlýyoruz. Ve bu direniþimiz tarihe geçecek. Kazanana kadar direneceðiz arkadaþlar. Birbirimizi yarý yolda býrakmak yok. Bizler hep bir bütünüz. Birimiz hepimiz hepimiz birimiz içindir. Yarýn çocuklarýnýza torunlarýnýza anlatacaksýnýz bugünleri.” dedi. Konuþmanýn ardýndan üzerinde “Haklýyýz Kazanacaðýz / Akmercan Ýþçileri” yazýlý pankart açýldý ve dörderli kortej olunarak “Ýþçiyiz Haklýyýz Kazanacaðýz” sloganlarýyla þantiye önüne gidildi. Patron’un þantiyenin arka duvarýndan iþçi sokma ihtimaline karþý, hemen 15 kiþilik bir komite kurularak þantiyenin arka tarafýna yerleþtirildi. Þantiyenin önünde “Uyan Akmercan Ýþçisi Onuruna Sahip Çýk” kuþlamalarý yapýldý ve þantiyeden hiçbir aracýn çýkmasýna izin vermemek için þantiye kapýsý kapatýlarak kapýya bir iþçi kendini zincirledi. Son derece kararlý bir tavýr sergileyen Akmercan Ýþçileri daha sonra kapý önünde oturma eylemine geçtiler. Bu arada direniþin zafere kadar sürdürüleceðini anlatan konuþmalar yapýldý. Ve bir iþçi “Ölmek var dönmek yok” deyince tüm iþçiler tarafýndan gür bir þekilde alkýþlandý. Daha sonra da gündüz vardiyasýnda 72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
çalýþan iþçiler gelmeye baþladý, grev sözcüleri bu iþçileri greve destek vermeleri için ikna etmeye çalýþsalar da fazla baþarýlý olamadýlar. Gündüz vardiyasýndan ancak 15-20 kiþi bu greve destek verdi. Gündüz vardiyasýndaki iþçilerle beraber sayýlarý 250’yi geçen iþçiler yeni gelmekte olan iþçileri alkýþlar ve sloganlarla karþýladý. Sabah þantiye þefi iþçilerle konuþmak için geldi. Onlarý grevden vazgeçirmeye çalýþtý fakat baþarýlý olamayýnca üstü kapalý tehditler savurmaya baþladý. Buna karþýlýk iþçilerin beraberliði, dayanýþmasý ve kararlýlýðý karþýsýnda müdürün yüz ifadesi görülmeye deðerdi. Daha sonrada müdür geldi ve iþçilere “Arkadaþlar yaptýðýnýz kötü birþeydir. Sizin grev hakkýnýz yok. Bu iþ böyle olmaz. Farklý yollarla da çözülebilir” demesi üzerine grev öncüsü, müdürlerin bir çerez parasý olan 450 milyona 30 gün boyunca aç karnýna çalýþtýklarýný, herkesin çocuklarýna ekmek götürmek istediklerini ve grev haklarýnýn olduðunu bunu sonuna kadar kullanacaklarýný belirtirken bir iþçinin; “Yaðmurda yaþta bizi düþündünüz mü. Çalýþýrken can güvenliðimiz bile yok. Bayramlarda bile çalýþtýk çalýþýyoruz bize ne verdiniz.” demesi üzerine müdür; “Hiç bir þey. Keþke elimizde olsa ama bu kadar verebiliyoruz” dedi buna karþýn ayný iþçi þunu söyledi “Çoluk çocuðu gömdüm de geldim ben buraya...” Müdür ve þantiye þefi ikna edemeyince gittiler ve polisler yavaþ yavaþ gelmeye baþladý. Daha sonra üç otobüs çevik kuvvet þantiye önüne geldi. Sonra, çevik kuvvet amiri ve polis müdürü konuþmak için geldi “sorumlunuz kim?” dedi. Ýþçiler bunun üzerine; “sorumlumuz yok sorumlu hepimiziz, muhatabýmýz var onunla konuþabilirsiniz” dediler. Bunun üzerine polis müdürü, “tamam þimdi müdürünüzle konuþayým sonra da sizinle konuþacaðým” dedi. Ve daha sonra geldiðinde ise arkadaþlar muhatabýnýz kimse yanýma gelsin dedi. Fakat iþçiler siz buraya gelin dediler. Sonra grev öncüsü arkasýný iþçilere dönerek polis müdü-
15
rüne “konuþmak istiyorsanýz buraya gelin burda hepimizle konuþun” dedi. Grev sözcüsü Abidin Ateþoðlu’yla polis konuþtu ve Ateþoðlu þunlarý söyledi: “Biz greve çýkmadan bir hafta önce patronla konuþtuk ve isteklerimizi ilettik. Taleplerimiz yerine getirilmezse greve çýkacaðýz dedik. Ama o bizi insan yerine bile koymadý. Biz 450 milyona bir ay boyunca aç karnýna 12-13 saat çalýþýyoruz. Ve taleplerimizi alana kadar bu grevi sonuna kadar götüreceðiz. Bu iþçilerden birinin kýlýna zarar gelsin tüm kamuoyunun önünde açýklýyorum kendimi yakarým. Bunu siz de görebiliyorsunuzdur. Belediye baþkanýnýn buraya gelmesini istiyoruz. Yoksa biz oraya gideriz” dedi. Karþýsýndaki kararlý ve bir o kadar da cüretli iþçileri gören çevik amiri, “tamam arkadaþlar size hak veriyoruz ama bu þekilde þantiye önünü kapatmayýn” dedi ve gitti. Saat 11:00’a geliyordu. Tekrar þantiye müdürü, þef ve patronun adamlarý iþçilerle konuþmak için geldiler ve uzun süren konuþmanýn ardýndan müdürün; “eðer böyle davranmaya devam ederlerseniz, harcanacaksýnýz” demesi üzerine iþçilerle arasýnda tartýþma baþladý ve bu arada da çevik kuvvet ekipleri gaz maskelerini takýp iþçilerin çaprazýnda durdular. Daha sonra çevik kuvvet amiri de konuþmaya katýldý. Ýþçiler de belediye baþkanýnýn gelmesini istediler. Bunun üzerine Müdür’ün grevdeki tüm iþçilerin iþ sözleþmelerinin fesh edildiðini söylemesi üzerine, iþçiler zincirledikleri kapýyý açarak Gaziosmanpaþa Belediyesinin önüne gidip baþkanla görüþme kararý aldýlar. Ve en önde “Haklýyýz Kazanacaðýz / Akmercan Ýþçileri” yazýlý pankartlarýyla birlikte düzenli kortej oluþturup Gazi Mahallesi’nden geçilerek Gaziosmanpaþa Belediyesi önüne kadar yüründü. Yürüyüþ boyunca; “Ýþçiyiz Haklýyýz Kazanacaðýz. Akmercan Þaþýrdýn Sabrýmýzý Taþýrdýn, Yaþasýn Ýþçilerin Birliði, Akmercan Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarý atýldý. Ýþçiler Gazi Mahallesinden geçerken Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezi çalýþanlarý da iþçilere “Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak” sloganlarýyla destek verdiler. Ve iþçiler onlarý sloganlarýna eþlik ederek ve alkýþlayarak karþýladý. Gaziosmanpaþa Belediyesi önüne varýldýðýnda çevik kuvvet yolu kesmiþti. Grev sözcüleri GOB Belediye Baþkanýyla görüþme taleplerini ilettiler. Yoldan tesadüfen geçmekte olan Nakliyat Ýþ Sendikasý avu-
katý Pýnar Akbina yardýmcý olmak istediðini söyledi. Daha sonra görüþme taleplerinin kabul edilmesi üzerine grev sözcüleri yanlarýndaki avukatla baþkan yardýmcýsýyla görüþmek üzere belediyeye gittiler. Ýþçiler oturup beklemeye baþladýlar. Bu arada iþçilerin yanýndan geçen bir bayan, iþçileri alkýþlayarak þunlarý söyledi: “Haklýsýnýz arkadaþlar sizleri destekliyorum. Sonuna kadar mücadele edin. Ne kadar ücret alýrsanýz alýn o sizin hakkýnýzdýr. Bakýn üstünüzde baþýnýzda hiçbir þey yok çýplaksýnýz mücadele edin bunlara karþý. Hakkýnýz arayýn. Sizleri destekliyorum. Bizler evimizde otururken siz çöplerimizi temizliyorsunuz sizler herþeye layýksýnýz...” Bunun üzerine iþçiler de alkýþlarla destek verdiler. Ve “Akmercan iþçisi yalnýz deðildir” þeklinde slogan attýlar. Oradaki tüm devlet güçlerine raðmen iþçileri destekleyen bayan büyük bir etki yarattý. Daha sonra herkes iþçilerin yanýna toplanmaya baþladý. Uzun süre iþçilerle beraber alkýþlar yapýldý. Belediye baþkan yardýmcýsýyla görüþen sözcüler, görüþmenin olumsuz geçtiðini söylediler. Daha sonra iþçilere toplantýlarýný yapmasý için kurumlarýný açan Gaziosmanpaþa’daki Eðitim-Sen’e gidildi ve orda bir toplantý yapýldý. Avukat Pýnar Akbina, iþçileri böyle iþten atma haklarýnýn olmadýðýný, þimdi oraya gidip iþe baþlamak isteklerinin belirtilmesi gerektiðini ve iþe almasalar bunun noter huzurunda tasdik ettirmeleri
16
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
gerektiðini söyledi. Toplantý sonunda Salý günü saat 11:00’da belediye önünde toplanma kararý alýndý. Sonra iþçiler grev yaptýklarý þantiye önüne kadar tekrar yürüdüler. Daha sonra þantiye önünde saatin beþ olmasý beklendi. Saat 17:00’da iþe girmek istediklerini söylemek için þantiye içine girdiler ve müdürle görüþüldü. Fakat iþten atýldýklarý ve alýnmayacaklarý söylendi bunun üzerine iþçiler, noter getirilip bunu tasdik ettirdiler. Sonra da diðer gün GOP Belediyesi önünde buluþmak üzere evlerine gittiler.
Tek Çözüm Direniþ 11 Temmuz Salý günü saat 11:00’da Gaziosmanpaþa Belediyesi önünde buluþuldu. Daha sonra saat 11:30’da iki avukat ve dört iþçi temsilcisi belediye baþkanýyla görüþmeye gitti. Yaklaþýk yarým saat süren görüþmenin ardýndan iþçilerin yanýna gelen temsilciler görüþmenin olumsuz geçtiðini gereken açýklamayý avukat hanýmýn yapacaðýný söyledi. Daha sonra konuþma yapan Av. Pýnar Akbina, “Belediye baþkaný ile
görüþtük, ‘iþçilerin bizimle bir ilgisi yok, biz sadece etrafýn temiz olup olmadýðýna bakarýz, iþçilerin grev yapýp yapmamasý, aç olup olmadýklarý bizi ilgilendirmez’ dedi. Arkadaþlar görüþme olumsuz geçti ama bu herþeyin sonu deðil asýl mücadele bundan sonra baþlýyor. Biz gereken hukuk iþlerini yaparýz, bunun diðer bir ayaðý da direniþtir, bu da size kalýyor” dedi. Daha sonra belediye önünde atýlan sloganlarýn ardýndan önceki gün toplantý yapýlan sendikaya gidildi. Yolda sýk sýk; “Akmercan Þaþýrdý Sabrýmýzý Taþýrdý, Ýþçiyiz Haklýyýz Kazanacaðýz, Akmercan Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarý atýlýrken çevrede bulunan otomobiller ve otobüsler korna çalarak, çevre esnafý alkýþlayarak iþçilere destek olduklarý gösteriyorlardý. Toplantý yapýlmadan önce, Avukat Murat AK ve Nakliyat Ýþ Sendikasý’ndan iki avukat, iþçilerin davasýna destek olmak ve hukuki açýndan yardýmcý olmak için geldiler. Yapýlan toplantýda konuþma yapan Akmercan sözcüsü Abidin Ateþoðlu; “Arkadaþlar bugün bu mücadelemiz bir kaç günde sonuçlanacak bir mücadele deðil. Bir ayda, iki ayda, üç ayda da sonuçlanmayabilir. Eðer buna hazýrýz diyen yoksa kimse birbirinin zamanýný çalmasýn. Hepimiz bu grevi býrakacak en son kiþi olmalýyýz. Hazýr mýsýnýz?”dedi daha sonra tüm iþçiler hazýrýz diye baðýrdýlar. Ve “direneceðiz baþka yolu yok” dediler. Ýþçilerin bu tavrýndan sonra, baþýndan beri Akmercan iþçisine destekte bulunan bir kiþi þöyle konuþtu: “...Arkadaþlar sorun egemenlik sorunu sistem sorunu. Bu hukuk egemenlerin hukuku. ...Sorunu anca siz çözebilirsiniz egemenler deðil, sizler kurtuluþ için iktidara yürümelisiniz. ...Ýþçiler kendi egemenliðini kurmalý, kendi yasalarýný kendileri yapmalý, yumruklarýný havaya kaldýrarak burjuva hukukunu cart diye yýrtmalý, anca böyle kurtulursunuz, yoksa bu hukuk sizin hakkýný savunmaz o, egemenlerin iktidarýný korumak için vardýr, ama yarýn egemenlik iþçilerin olacak ve iþçiler kendi yasalarýný yapacaklar. ...Örgütlüyseniz, bilinçliyseniz herþey sizsiniz...” Daha sonra salondaki iþçiler uzun bir süre konuþma yapan kiþiyi alkýþladýlar. Ve toplantý sonunda Çalýþma Bölge Müdürlüðü’ne gitmek ve iþe iade davasý açmak için, diðer gün saat 10’da Saraçhane Parký’nda buluþma kararý alýndý.
Zafer Akmercan Ýþçilerinin Olacak 12 Temmuz Çarþamba günü sabah saat 10:00’da Saraçhane Parký’nda buluþuldu. Bir süre parkta beklendikten sonra “Haklýyýz Kazanacaðýz / Akmercan Ýþçileri” yazýlý pankart açýlarak düzenli bir kortej þeklinde Çalýþma Bölge Müdürlüðüne kadar yüründü. Oldukça coþkulu olan iþçiler “Patronlar Kalleþ Ýþçiler Kardeþ, Akmercan Þaþýrdýn Sabrýmýzý Taþýrdýn, Akmercan Ýþçisi Yalnýz Deðildir” þeklinde sloganlar atarken, yürüyüþ sýrasýnda bir iþçinin ayaðýndaki sandalet yýrtýldý ve yalýn ayak yürüyüþe devam etti ve “Bizi bu hallere getirenler utansýn ben utanmýyorum böyle yürümekten” dedi. Bölge Müdürlüðü’nün önüne gelindiðinde ise avukatlarla birlikte bir basýn açýklamasý yapýldý. Basýn mensuplarýnýn yoðun katýlýmýnýn olduðu basýn açýklamasýnda Av. Pýnar Akbina 230 iþçinin hakkýný istediði için iþten atýldýðýný belirterek, daha önce Akmercan ve Belediye ile görüþtüklerini ve sonuç
alamadýklarýný ifade ederek belediye baþkanýnýn “bizi sadece Gaziosmanpaþa’nýn temizliði ilgilendirir, iþçiler bizi ilgilendirmez” sözünün altýný çizdi. Akbina ayrýca Çalýþma Bakanlýðý’na þikayet dilekçesi verileceðini söyledi. Avukatýn ardýndan Akmercan Ýþçileri adýna konuþma yapan Abidin Ateþoðlu da iþçilerin greve çýktýðý ilk günden beri destek olan herkese teþekkür ederken; “Ayrýca bize kurumlarýný açan ve ilk günden buyana destek olan Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne ve Mücadele Birliði Platformu’na çok teþekkür ederiz” dedi. Daha sonra Çalýþma Bölge Müdürlüðü’nün önünde yasal iþlemler tamamlanarak Çalýþma Bakanlýðý Ýstanbul Bölge Müdürlüðüne Haksýz Ýþten Atma müracaatýnda bulunuldu. Daha sonra da dava açýlacak. Bu iþlemlerin ardýndan iþçiler toplantý yapmak üzere kendilerine kurumlarýný açan Nakliyat Ýþ Sendikasý’na sloganlarla yürüdü. Birçok kez sloganlarla yürünmesine müdahale eden polisler iþçilerin kararlý tavýrlarý üzerine kendileri, iþçiler yürürken trafiði kestiler. Nakliyat Ýþ’in toplantý salonunu kullanan iþçiler salona sýðmayýnca iþçilerin çoðu ayakta kaldý ve kapýya kadar kuyruk oluþturdular. Avukatlarla birlikte toplantý yapan iþçiler hukuki süreç açýdan bilgilendirildiler ve iþ yerinde 6 ayýný doldurmayan iþçiler için iþe iade davasý açýlmayacaðýný ancak çoðunlukla iþe iade davasý açýlacaðýný ve diðer iþçiler içinde tazminat davasý açýlacaðý söylendi. Akmercan iþçileri adýna konuþma yapan grev temsilcisi de; “Bizler iþçiyiz, biz iþçi sýnýfýyýz. Bugün arkadaþlarýmýza terörist damgasý vuruluyor. Bugün kimler iþçi sýnýfý ve emekçilerin haklarýný ararsa onlara bu damga vurulur. ...Arkadaþlar çocuklarýnýza sýnýf bilinci verin. Bir ekmeði tüm yutabilir misiniz? Ama parça parça yutarsýnýz.” dedi. Daha sonra bir avukat Nakliyat Ýþ Sendikasý’nýn genel baþkanýnýn aralarýnda olduðu söyledi ve bu arada iþçi sözcülerinden Abidin Ateþoðlu “Hayýr kimseyi çaðýrmanýzý istemiyoruz. Biz burda toplantý yapmaya geldik. Siz sadece hukuki olarak arkadaþlarýmýzý bilgilendirin lütfen” dedi. Daha sonra konuþmasýna devam eden avukat, konuþmasýnýn sonunda sendika genel baþkanýnýn çaðýrdý. Nakliyat Ýþ Genel Baþkaný ise konuþmasýnda coca cola direniþinden bahsetti ve konuþmasýný sürdürürken Akmercan iþçilerinin sözcülerinden birisi uyarýda bulunmak istedi fakat sendika baþkaný ile aralarýnda tartýþma çýktý ve grev sözcüleri iþçilerle beraber sendikayý terk ettiler. Tekrar sloganlarla Saraçhane Parký’na gittiler. Ve orada iþçiler adýna açýklama yapan Abidin Ateþoðlu, “Arkadaþlar grevimiz biricik sýnýf olan iþçi sýnýfýnýn kendi örgütlenmesidir. Kimse bundan menfaat gözetmesin. Sendika baþkaný bizim bu örgütlülüðümüzün üstüne konmak istedi, yani bizi farklý yerlere çekmek istedi, biz de gereken tavrýmýzý koyduk” dedi. Daha sonra ise Murak AK dýþýndaki diðer üç avukat iþçilerin yanýna gelmedi. Ve grevdeki tüm iþçiler vekaletlerini Murat AK’a verdi. Saat 18:00’a kadar yasal iþlemleri bekleyen iþçiler, vekalet iþleri bittikten sonra Perþembe günü saat 17:00’da þantiye önünde buluþmak üzere oradan ayrýldýlar. Grevlerini haklarýný alana kadar sürdüreceklerini belirten iþçiler hukuki açýdan iþlemleri bitene kadar her gün saat 17:00’da þantiye önünde buluþuyorlar. Ýþçiler hukuki iþlemlerin bitmesinden sonra grev çadýrý kuracaklarýný belirttiler.
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
17
I S N A R E F N O K AYIÞIÐI YAPILIYOR
Ayýþýðý Sanat Merkezi ve Ekin Sanat Merkezleri olarak üretimlerimizi paylaþmak, geliþtirmek, bir yýl boyunca edindiðimiz birikimleri deðerlendirmek, yeni yýla iliþkin hedef belirlemek amacýyla 20-23 Temmuz tarihleri arasýnda III. Konferansýmýzý gerçekleþtireceðiz. Konferansýmýz geçen yýl olduðu gibi bu yýlda ilk iki gün faaliyet raporlarýnýn deðerlendirilmesi, yeni döneme iliþkin önerilerin sunumu yapýlacak. II. Konferansýn hedef olarak belirlediði faaliyetleri gerçekleþtirebilmek için çok yönlü geliþimi bir zorunluluk olarak belirlemiþti. Marx’ýn dediði gibi “sanattan zevk almak istiyorsak sanat bilgisine de sahip olmamýz gerekir”, biz de diyoruz ki, sanat alanýnda mücadele etmek, bu alaný örgütlemek ve toplumcu gerçekçi sanat anlayýþýyla üretimler yapabilmek için sanat bilgisine sahip olmamýz bir zorunluluktur. Bu zorunluluðunun farkýnda olan konferansýmýz sanat tarihi ile ilgili araþtýrma yapmayý tüm çalýþanlarýnýn önüne görev olarak koymuþtur. Bu çalýþmalarýn sonuçlarý ilk iki günkü oturumlarda sunulacaktýr.
22-23 Temmuz günlerinde ise her zaman yanýmýzda olmuþ sanatçý dostlarýmýzla birlikte kapitalizmin yarattýðý yabancýlaþmanýn sanata yansýmasý üzerine sunumlar yapýlacaktýr. Þair Þiir ve Yabancýlaþma baþlýðý ile Ruhan Mavruk ve Berrin Taþ konferansýmýza katýlacaklardýr. Cengiz Gündoðdu ise Yabancýlaþmanýn sanata yansýmalarý üzerine duracaktýr. Konferansýmýz ayný zamanda Sarýgazi Ekin Sanat Merkezi çalýþanlarýnýn mahkemelerine katýlacak ve sanata yapýlan komployu yapacaðý basýn açýklamasýyla protesto edecektir. Konferans oturumlarýnýn ardýndan, birimler kendi yaptýðý üretimleri sunacaklardýr. Müzik dinletisinden fotoðraf sergisine, þiir dinletilerinden oyunlara birçok etkinlik düzenlenecektir. Tüm sanat dostlarýný konferansýmýza bekliyoruz.
AYIÞIÐI VE EKÝN SANAT MERKEZLERÝ 3.OLAÐAN KONFERANSI OTURUM PLANLARI 1.Gün / 20 Temmuz 2006 / Perþembe (09.30-20.30) Faaliyet Raporlarý Deðerlendirme Ve Önerileri Ýlkçað Ve Köleci Toplumda Sanat Serbest Söyleþi Ve Etkinlikler 2.Gün / 21 Temmuz 2006 / Cuma (09.30-20.30) Feodal Dönemde Sanat Kapitalist Dönemde Sanat Sosyalizmde Sanat Sunumlar Serbest Söyleþi Ve Etkinlikler 18
3.Gün / 22 Temmuz 2006 / Cumartesi (09.30-20.30) Yabancýlaþma Þair-Þiir Ve Yabancýlaþma (Ruhan Mavruk Berrin Taþ) Yabancýlaþmanýn Sanata Yansýmalarý (Songül Yücel) Yabancýlaþma - Serbest Kürsü Serbest Söyleþi Ve Etkinlikler 4.Gün / 23 Temmuz 2006 / Pazar (09.30-20.30) Yabancýlaþma - Serbest Kürsü 1 Mayýs Kampanyasý - Amaç, Öneriler Sonuç Bildirgesinin Hazýrlanmasý Ve Sunumu Serbest Söyleþi Ve Etkinlikler
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
Temmuz 1993’te Sivas’ýn merkezinde bulunan Madýmak Oteli’nde 34 aydýn ve sanatçýnýn dincigerici faþistler tarafýndan, asker ve polislerin gözü önünde yakýlarak katledildiði günün yýldönümünde onlarýn sesini Antep’te yükseltmek için alanlardaydýk. Birçok dernek ve siyasi kurumun destek verdiði anma etkinliði öncesinde Yeþilsu Parký önünde toplanýlarak etkinliðin yapýlacaðý meydana doðru yürüyüþe geçildi. Yaklaþýk 150 kiþinin katýldýðý yürüyüþ tek
2
ANTEP’TE 2 TEMMUZ ANMASI sýra halinde, ellerdeki meþaleler ve mumlarla gerçekleþtirildi. Yürüyüþ esnasýnda “Devrimci Sanat Susturulamaz”, “Susma Haykýr Halklar Kardeþtir”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Sivas’ý Unutma Unutturma” sloganlarý atýldý. Yürüyüþ sonunda meydana gelindiðinde anma etkinliði Grup Denize Ezgi’nin müzik dinletisi ile baþladý. Sivas katliamýnda ölümsüzleþenleri anlatan “Onlarýn Sesi” parçasý ilk defa dinleyen katýlýmcýlar tarafýndan beðeniyle karþýlandý. Hasret Gültekin’in Daðlar parçasý, anma gününe gelenler tarafýndan hep bir aðýzdan söylenirken, Çav Bella marþý yine çevredeki
insanlarýn katýlýmý ile hep bir aðýzdan söylendi. Müzik dinletisi devam ederken çevredeki insanlar merakla, toplanýlan alana yaklaþýrken bölgede bulunan sivil polisler katýlýmýn daha da artmamasý için onlarý “Hadi daðýlýn, bir þey yok” diyerek uzaklaþtýrmaya çalýþtýlar. Daha sonra yapýlan basýn açýklamasýnda Sivas katliamýnýn, toplumu ileri taþýmak gayesindeki sanatçýlara, aydýnlara ve bu vesile ile tüm topluma yapýlan bir saldýrý olduðu anlatýldý. Bugün yaþadýðýmýz topraklarýn her bölgesinde gösterilen tepkiler Pir Sultan Abdal’ýn idam sehpasýndaki son sözlerini doðruluyordu. “Pir Sultan ölür dirilir!” 34 insan 2 Temmuz 1993’te katledilmiþti; ancak 34 binden fazlasý 2 Temmuz 2006’da alanlarda onlarýn ölmediðini haykýrýyordu.
DEVRÝMCÝ SANAT SUSTURULAMAZ! Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi
Antep’te Ölüm Orucu Savaþçýlarýnýn Sesi Yankýlanýyor Zindanlarda 6 yýlý aþkýn bir süredir ölüm orucu sürüyor. Bu güne kadar 122 devrimci ölümsüzleþti ve yüzlercesi sakat kaldý. 19 Aralýk zindan katliamýndan bu yana F tipi zindanlarda devrimci tutsaklar teslim alýnmaya çalýþýlýyor. Zindanlarda, baþeðmezliðin ve onurun simgesi olan ölüm orucu eyleminde tutsaklar tüm kararlýlýklarý ile bedenlerini açlýða yatýrarak zindan duvarlarýný yýkýyorlar. Bizler de Antep’ten Leninistler olarak onlarýn sesine ses katacaðýmýzý her yerde haykýrýyoruz. Antep’te, iþçi ve emekçilere, sürmekte olan zindan savaþlarýný ve ölüm orucu eylemini duyurmak için Antep’in emekçi semti olan Yukarýbayýr mahallesinde 12 Temmuz 2006 günü “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Ölüm Orucu Sürüyor” Leninistler imzalý duvar yazýlamalarý yaptýk. DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR ÖZGÜRLEÞMEDEN ÝÞÇÝ VE EMEKÇÝLER ÖZGÜRLEÞEMEZ! ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR SÜRECEK ZAFERE KADAR! Antep’ten Leninistler 72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
19
AYSUN BOZDOÐAN ÖLÜMSÜZDÜR Onurlu Ölüm Orucu eyleminde 183.gününde 26 Haziran 2001’de ölümsüzleþtin. Seni de güneþe yolcu ettik. Senin yüzünü görmedim yoldaþ hiç; sesini de duymadým. Ama býraktýðýn fotoðraflarýnda, gözlerin, gülen gözlerin var. Týpký Serpilimizin gözleri gibi, týpký sizden bayraðý teslim alanlar gibi... Ve daha niceleri sýrasýný bekliyor zindanda. O niceler ki, tepeden týrnaða devrim olmuþ; senin gibi, sizin gibi... Tepeden týrnaða inanç, öfke ve “yeni” olanlar... Tohumlarý býraktýlar gitmeden, topraða. Þimdi o tohumlar yeþerdi, büyüdü, geliþiyor. Geleceðin neferleri olmak üzere... Ýþte ben de o tohumlardan biriyim. Yýllar geçerken, 183 günler, 119 günler geçerken nerelerdeydim ben. Nasýl kapatmýþtým gözümü, kulaðýmý, yüreðimi... Nasýl duymadým küçücük bedenlerinizle düþmanýn suratýna indirdiðiniz tokadýn sesini. Nasýl býrakývermiþtim kendimi zamanýn çýlgýn akýþýna. Birden, hiç beklemediðim iki el tutuverdi elimden ve býrakmadý bir daha. Ýþte o gündür bu gündür sana, size doðru yüzüyorum. Bazý zamanlar bir girdap çekiyor beni... Ama sýmsýký tutuyorlar beni. Býrakmýyorlar! Ve kurtuluyorum o girdaptan da... Ve þimdi... Kararlý, inançlý, güçlüyüm... Geliyorum adým adým yanýnýza. Ýþte þimdi duyuyorum sizin sesinizi taa içimde. Ýþte þimdi sýmsýký sarýldým sizlere. Ve bugün 26 Haziran 2006. Aysun Bozdoðan’ýn ölümsüzleþtiði bu günde, tüm yüreðim ve inancýmla, tüm devrim savaþçýlarý anýsýna bir dakika saygý duruþuna geçiyorum. ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR SÜRECEK ZAFERE KADAR! ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK! SÝBEL YOLDAÞ ÖLÜMSÜZDÜR! AYSUN YOLDAÞ ÖLÜMSÜZDÜR!
Bir Leninist
EMEKÇÝLERDEN EK ZAM TALEBÝ 14 Temmuz’da Aksaray Metrosu önünde KESK’li emekçiler “Ek Zam Talebi”yle bir basýn açýklamasý yaptýlar. Eðitim-Sen Genel Baþkaný Alaaddin Dinçer’in okuduðu açýklamada; “Ekonomik ve sosyal taleplerimizin karþýlanmasý ve insanca yaþanacak bir ücret için toplu görüþme deðil, toplu sözleþme yapmak istiyoruz. Toplu sözleþme yapmamýzýn önünde herhangi bir yasal engel yoktur. Bugüne kadar 140’a yakýn belediyede toplu sözleþmeler imzaladýk ve binlerce kamu çalýþaný halihazýrda süren bu toplu sözleþmelerden yararlanmaktadýr. Bu yýl üniversitelerde ve diðer kamu kurumlarýnda toplu sözleþme çaðrýmýzý ve yapma irademizi sürdüreceðiz. Hükümetin bunu engelleyeci deðil, kolaylaþtýrýcý bir tutum almasýný bekliyoruz. Kamu emekçilerinin ekonomik kayýplarý artmýþtýr. 2006 yýlý kayýplarýmýzýn telafisi için %10’luk bir ek zam talep ediyoruz. Hükümet sesimize kulak vermeli, kamu emekçilerinin ek zam talebini karþýlamalýdýr. Aksi halde bu gidiþata izin vermeyeceðiz ve meydanlara çýkacaðýz. Demokratik direnme hakkýmýzý, bugüne kadar olduðu gibi, bundan sonra da kullanmaya devam edeceðiz.” dendi. Açýklama sýrasýnda emekçiler; “Hükümet Ýstifa”, “Ýnsanca Yaþam Ýstiyoruz”, “Devlet Güdümlü Sendika Olmayacaðýz”, “Rantiyeye Deðil Emekçiye Bütçe”, “IMF Deðil Emekçiler Yönetsin”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Kahrolsun ABD Emperyalizmi” sloganlarý atýldý. Açýklama, 18 Temmuz’da KESK’in Ýsrail Konsolosluðu önünde yapacaðý basýn açýklamasýna çaðrýyla sona erdi.
20
ÜNÝVERSÝTELERDE FAÞÝST BASKILAR Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda iç savaþýn kýzýþtýðý ve zorun, yeni toplumun ebesi olduðu bu dönemde burjuvazinin, emekçi sýnýflar üzerindeki baskýsý gittikçe þiddetleniyor. Bununla birlikte sivil faþistler de azmýþ durumda. Antep Üniversitesi içinde yer alan Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun erkekler bloðunda bu þiddeti aratmayacak bir olay yaþandý. Arkadaþ çevresiyle Kürtçe konuþan ve politik tartýþmalara giren bir yurtsever arkadaþýmýz, gece saat 02.00 civarýnda 3 faþist tarafýndan odasýna girilerek yataðýndan kaldýrýlmýþ ve zorla ‘sözde reis’in odasýna götürülmüþtür. Ne idüðü belirsiz sözde reis, odasýnda koca bir Türk bayraðý asýlý duvarýn yanýnda elinde býçakla ve yanýndaki çakallarýyla arkadaþýmýzý bekliyormuþ. Arkadaþýmýza: “Sen devletimizi, polisimizi, askerimizi nasýl kötülersin? Onlar bizi koruyor. Siz vatan hainisiniz. Biz buraya okumaya gelmedik, bu vataný korumaya geldik. Yanýmýzda sivil polisler de var, onlarýn hepsi bizden yana. Sanmayýn ki sizi koruyorlar, onlar bizim için var. siz bizi burdan attýramazsýnýz. Yönetim, güvenlik bizden yana. Burada herkes bizden yana” demiþtir. Ve elindeki býçaðý arkadaþýmýzýn yüzüne yaklaþtýrarak: “Þimdi seni burda öldürsem, leþini ormana atsam kimin ruhu duyacak? Herþey unutulacak” diyerek elindeki býçaðý ortadan kaldýrýyormuþ gibi ranzanýn üstüne atmýþ, ellerini çýrpmýþ ve “siz hiçbir þey yapamazsýnýz” diye yineledikten sonra arkadaþýmýzý çamaþýr odasýna götürerek kapýyý kapatmýþlardýr. Kapýya bir nöbetçi dikmiþler, içeride üç faþist, yurtsever arkadaþýmýzý duvara sýkýþtýrmýþlar. Reis “kesilmiþ cezan var” diyerek arkadaþýmýza yumruk atmýþ ve “eðer bir þey görür ve duyarsak seni öldürürüz” diye arkadaþýmýzý tehdit etmiþ ve daha sonrada býrakmýþlardýr. Yaþadýðýmýz topraklarda asker ve polisin emekçi halklarý deðil, burjuvaziyi koruduðu ve halklarýmýz üzerinde yýllardýr terör estirdiði bilinen birþeydir. Eninde sonunda kurulacak olan Proletarya diktatörlüðü, hem resmi, hem de sivil faþistlerin baskýsýna son verecek, onlarý tarih sahnesinden silip atacaktýr.
FAÞÝZMÝ DÖKTÜÐÜ KANDA BOÐACAÐIZ! YA DEVRÝM YA ÖLÜM! Antep Üniversitesi’nden Bir Leninist
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ DÜNYAYI SARSIYOR ALMANYA’DA DOKTOR GREVLERÝ ZÝRVEYE ULAÞTI Almanya’da yerel hastane doktorlarýnýn baþlattýðý grev ve iþi yavaþlatma eylemleri zirvesine ulaþtý. Hastane patronlarýyla yaptýklarý görüþmelerde taleplerine olumlu bir yanýt alamayan doktorlar, bunun sonucunda iþi daha da yavaþlattýlar. Almanya genelinde yapýlan grevlerde 13 bin doktor iþe gitmedi ve sadece acil vakaalarda görev yaptýlar. Doktorlar ile yapýlan görüþmelerde patronlarý temsil eden VKA Birliði, önceden yapýlan görüþmelerde sunduklarý paketten fazlasýný veremeyeceklerini, yerel hastanelerin finansal olarak dar boðazda olduðunu ve yapýlan talepleri karþýlayamayacak durumda olduðunu iddia etti. Doktorlarý temsil eden MB sendikasý ise, patronlarýn sunduðu paketin “hile paketi” olduðunu ve söz konusu paketle “suratlarýna bir tokat vurulduðunu” açýkladý.
BUSH’A “HOÞGELMEDÝN” ABD Baþkaný George W. Bush’un, 12 Temmuz akþamý geldiði ve üç gün kalacaðý Almanya’da onbinlerce polis tarafýndan korunmaya alýndý ve þehrin bir çok yolu güvenlik için trafiðe kapatýldý, uçuþlar yasaklandý ve þehir limaný kapatýldý. Ama Bush karþýtý eylemler daha Bush gelmeden önce baþladý. 150 kiþi Bush’u protestolarla karþýlarken, Greenpeace de Almanya genelinde 60’a yakýn protesto eylemi yaptý. 13 Temmuz günü eyalet yöneticileri de yapýlan protesto eylemlerine katýldý. Almanya hükümetinin Bush’u karþýlama masrafý tahminen 20 milyon Euro.
SÜLEYMANÝYE’DE ÞOFÖRLER GREVDE Güney Kürdistan’da benzin krizi sürerken, Süleymaniye kentinde çoðunluðu minibüs sürücüsü olan þoförler, benzinin yüksek fiyatta satýlmasýný protesto etmek amacýyla kontak kapatma eylemi yaptý. 12 Temmuz günü sabah saatlerinde Süleymaniye’deki þoförler benzinin karaborsada yüksek fiyatlardan satýlmasý ve benzin istasyonlarýnda yaþanan izdihamlarý protesto etmek amacýyla greve gittiler. Yolcu ücretlerinin artýrýlmasý isteyen þoförler, kontaklarýný kapattý. Yetkililer ise Süleymaniye’ye birkaç gündür akar-yakýtýn gelmediði ve yaþanan sorunun bundan kaynaklandýðýný belirttiler. Geçtiðimiz hafta da Süleymaniye’de Hawar Benzin istasyonu’nda iki gündür benzin kuyruðunda bekleyen sürücüler, benzin daðýtýmýnýn adilce yapýlmadýðýný belirterek, yolu araçlarýyla ulaþýma kapatmýþlardý.
FÝLÝSTÝN’LE DAYANIÞMA EYLEMÝ Ýsrail’in Filistin halkýna yönelik yürüttüðü katliam ve saldýrýlar Yunanistan’ýn baþkenti Atina’da yapýlan miting ve yürüyüþle protesto edildi. Önceki gece 21.00 sýralarýnda ABD Büyükelçiliði önünde
toplanan Mücadeleci Ýþçiler Cephesi (PAME), barýþ komiteleri, sendika þubeleri, Yunanistan Kadýnlar Federasyonu (OGE) ve deðiþik kitle örgütlerinin katýldýðý mitingde bir konuþma yapan PAME Yürütme Kurulu üyesi ve Yunanistan Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu (GSEE) Yönetim Kurulu üyesi Teodoros Kutras, dünyanýn gözleri önünde süren katliam ve saldýrýlarýn ABD’nin onayý ile gerçekleþtirildiðini belirtti. Özgürlük ve baðýmsýzlýk mücadelesi veren tüm halklarýn Filistin halkýnýn yanýnda olmasý gerektiðini vurgulayan Kutras, Yunanistan hükümetinin sessiz kalmakla bu katliamlara ortak olduðunu söyledi. Polisin otobüslerle adeta abluka altýna aldýðý elçilik önünde baþlayan yürüyüþ sýrasýnda, ABD ve emperyalizm karþýtý sloganlar atýldý, Filistin halkýnýn yalnýz olmadýðý dile getirildi. Binlerce kiþinin katýldýðý yürüyüþe Yunanistan Komünist Partisi (KKE) merkez komite üyeleri ve milletvekilleri de destek verdi. Yoðun güvenlik önlemlerinin alýndýðý elçilik önünde yapýlan konuþmada sadece gösterilerle sýnýrlý kalýnmamasý gerektiði, baþta sendikalar olmak üzere tüm örgüt ve kuruluþlarýn saldýrý ve katliamlarý geniþ kitlelere duyurarak aktif bir desteðin saðlanmasý gerektiði dile getirildi. Yürüyüþe ayrýca Filistinli öðrencilerin yaný sýra, göçmen aileleri de çocuklarýyla katýldý
MACARÝSTAN’DA ÝSTÝKRAR PAKETÝNE KARÞI EYLEM Macaristan’ýn baþkenti Budapeþte’de, hükümetin “istikrar paketi”ne karþý binlerce iþçi sokaklara döküldü. 8 Temmuz günü yapýlan eyleme 6 sendikaya üye iþçiler katýldý. Macar hükümeti, “bütçe açýðýný kapatmak” gerekçesiyle vergileri artýrmaya çalýþýyor. Plan kapsamýnda 12 bin kamu çalýþaný da sokaða atýlacak.
UÞAK’TA ZEHÝRLÝ MADEN PROTESTO EDÝLDÝ Uþak’ýn Eþme ilçesine baðlý Kýþladað Bölgesi’ndeki maden ocaðýnýn açýlýþý, köylülerin protestolarý eþliðinde gerçekleþti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakaný ile Çevre ve Orman Bakaný’nýn katýlýmýyla gerçekleþtirilen açýlýþ sýrasýnda Ýnay köylüleri, giydikleri kefenlerle ve ellerindeki çanlarla karayolunda tek sýra halinde yürüyerek eylem yaptý. Çoðunluðu kadýnlardan oluþan köylüler, köy meydanýndan maden ocaðýna giden Uþak-Eþme karayoluna yürüdü. Köylüler yürüyüþ sýrasýnda “Kanadalý altýn alacak zehiri bize kalacak”, “Bizim olana sahip çýkýyoruz, toprak, su bizim” , “Bakan maden açýyor, Kýþladað zehir saçýyor” yazýlý dövizler taþýdý.
PETKÝM’DE EYLEM! Petrol-Ýþ Aliaða Þubesi üyesi PETKÝM iþçileri, iþverenin keyfi uygulamalarý, kuralsýz çalýþma dayatmasý ve sendikayý etkisizleþtirme çabalarýna karþý süresiz iþ býraktý. Sorunlarý daha önce de defalarca gündeme gelmesine raðmen kendilerine muhatap
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006
21
bulamayan iþçiler, çözüm için somut adýmlar atýlýncaya kadar çalýþmamakta kararlý olduklarýný bildirdiler. 11 Temmuz günü sabah vardiyasýnda iþe gelen iþçiler, giriþ kapýsýnda servislerden indi ve toplu halde fabrikanýn içinde yürüyüþ yaptý. “Birleþen iþçi asla yenilmez”, “Gün gelecek, devran dönecek, hainler halka hesap verecek”, “Ýþçi düþmanýný asla unutmaz” sloganlarý atan iþçiler Genel Müdürlük önüne kadar yürüdü. Yaklaþýk 1.500 iþçiye hitaben bir konuþma yapan Sendika Þube Baþkaný, Petkim’in bugüne kadar hiç bu kadar kötü yönetilmediðini ve Petkim’in bu anlayýþtan derhal kurtarýlmasý gerektiðini söyledi. Eylem Sürüyor PETKÝM iþçilerinin, keyfi uygulamalara, kuralsýz çalýþtýrma ve sendikasýzlaþtýrma giriþimlerine karþý önceki gün baþlattýklarý iþ býrakma ve iþyerini terk etmeme eylemi sürüyor. 2500 civarýnda iþçinin katýldýðý eylem nedeniyle, PETKÝM’de dolum ve satýþ iþlemleri yapýlmýyor.
ALMANYA’DA HERKESE PARASIZ EÐÝTÝM TALEBÝ Almanya’da, üniversite öðrencilerinden sömestr baþýna 500 Euro harç talep edilmesi Frankfurt’ta yapýlan merkezi eylemle protesto edildi. Daha çok Hessen Eyaleti’nden gelen 8 bine yakýn üniversite öðrencisinin katýldýðý 6 Temmuz’daki eylemde öðrenciler, harçlarýn eðitimde þans eþitsizliðini derinleþtireceðini, üniversite kapýlarýnýn emekçi çocuklarýna kapatýlacaðýný ifade eden pankart ve dövizler taþýdýlar. Öðrenci temsilcilikleri tarafýndan çaðrýsý yapýlan eyleme baþta sendikalar olmak üzere çeþitli kuruluþlar ve siyasý partiler de destek verdi. Eyleme Fransa’da CPE (Yeni Ýþ Sözleþmesi) Yasasý’na karþý haftalarca gösteriler yaparak hükümete diz çöktüren Fransýz öðrenciler de katýldý. Fransa’daki öðrencilerin mücadelesine gönderme yapmak için çok sayýda Fransýz bayraðý taþýndý. Üç koldan yürüyen öðrenciler Alten Oper’de buluþarak bir miting gerçekleþtirdiler. Mitingde yapýlan konuþmalarda, eyalet hükümetlerine harçlardan vazgeçmesi çaðrýsý yapýldý. Ayrýca, eylemlerin yaz tatilinde de devam edeceði ifade edildi. Bir grup öðrenci eylem sýrasýnda alandan ayrýlarak A66 yolunun yanýnda bulunan Grüneburgpark’a geldiler. Önlerinin polis tarafýndan kesilmesine raðmen öðrenciler yola inerek oturma eylemiyle trafiði kapattý. Polisin sert müdahalesi sonucu birçok öðrenci yaralandý ve birçoðu da kelepçelenerek gözaltýna alýndý. Saat 16.00’da baþlayan iþgal akþam saat 20.00’de sona erdi. Akþam saatinde öðrenciler Polis Merkezi’nin önüne gelerek arkadaþlarýnýn serbest býrakýlmasýný talep ettiler. Cevap alamayan öðrenciler daha sonra topluca oturdular. Burada da bazý öðrenciler gözaltýna alýndý.
EL SALVADOR’DA ÖÐRENCÝLERÝN ULAÞIM PROTESTOSUNDA 2 POLÝS ÖLDÜ El Salvador’da otobüs bilet fiyatlarýnýn artmasýný protesto eden öðrencilere polisin saldýrmasý sonucunda çýkan çatýþmada 2 polis öldü, 10 polis de yaralandý. Öðrencilerden ölü ya da yaralý olup olmadýðý henüz bilinmiyor. Öðrenciler, hükümetin uluslararasý piyasada enerji fiyatlarý-
22
nýn artýþýný öne sürerek, ulaþým ücretlerinde artýþa gitmesini protesto ediyorlardý.
REKTÖRLÜÐÜN BASKILARINA RAÐMEN BALCALI’DA DÝRENÝÞ BÜYÜYOR. DÝSK/ DEV SAÐLIK-ÝÞ’e üye olan Çukurova Üniversitesi Balcalý hastanesi çalýþanlarý 8 aydýr Adana SES þubesiyle beraber hak arama mücadelesi yürütüyor. 4 Mayýs günü rektörlükle yapýlan görüþme sonunda iþçilerin ücretlerinde iyileþtirme ve taþeron firmanýn kalkmasý üzerine yapýlan mutabakat, rektörlük tarafýndan bozulmuþ ve sendikal çalýþmanýn da önüne geçilmek istenmiþti. Süren görüþmeler sonucu bir türlü anlaþma yapýlamayýnca, hastanede örgütlü olan SES ve DEV SAÐLIK-Ýþ sendikalarý uyarý eylemlerine baþlama kararý aldý ve 27 Haziran 2006 da baþlayan üç günlük iþ býrakma ve 4. gün de cumhurbaþkanlýðýyla YÖK baþkanlýðýna hastanede yaþanan adaletsizliði anlatan mektup gönderme eylemleri yapýldý. Ancak uyarý eylemleri rektörlüðün iþçiler üzerindeki baskýlarýný daha da arttýrdý. Sendika üyelerinin afiþ-el ilaný gibi çalýþmalarý rektörlük tarafýndan yasa dýþý ilan edilmiþ, taþeron firma da sendikal faaliyette bulunan iþçiler üzerinde baský kurmak istemiþtir. Rektörlüðün bitmeyen baskýlarý üzerine sendikalar aktif eylem sürecini baþlattý. Ýlk eylem olarak da KESK’in Türkiye çapýnda örgütlediði “ek zam talepli” 14 Temmuz tarihi seçildi. 14 Temmuz 2006 günü Ç.Ü. Balcalý Hastanesinde DÝSK, KESK, SES, BASIN ÝÞ ve DEV SAÐLIK - ÝÞ genel baþkanlarýnýn da olduðu eylem, polikliniklerin önünde baþladý. Saat 11.00’de baþlayan eyleme çok sayýda hasta yakýný da destek verdi. Açýklamanýn ardýndan yaklaþýk 300 kiþi rektörlüðe doðru yürüyüþe geçti. Rektörlük önüne gelindiðinde iþçiler çevik kuvvet ekiplerince karþýlandýlar. Bu durumu protesto eden konuþmalar yapan iþçiler, daha sonra daðýldýlar.
MEKSÝKA HALKI SOKAKLARDA Meksikalý emekçiler, hile yapýldýðýný söyledikleri seçim sonuçlarýný kabul etmiyor. Halkçý aday Obrador’a karþý saðcý aday Calderon’un kazandýðý zaferi tanýmadýklarýný söyleyen onbinlerce Meksikalý 14 Temmuz günü sokakta eylemdeydi. “Demokrasi Yürüyüþü” adý verilen bu eyleme, Mexico City’ye baðlý köy ve kasabalarýndan yoðun katýlým oldu ve 16 Temmuz günü yapýlmasý planlanan eylem için çaðrýlar yapýldý. Meksikalý emekçiler, geçtiðimiz günlerde de Mexico City’de yüzbinlerce kiþiyle bir eylem yapmýþtý. Devlet baþkanlýðý seçimlerinde, saðcý Felipe Calderon, Mexico City eski Belediye Baþkaný Andres Lopez Obrador’a karþý hile ile ‘zafer’ elde etmiþti. Obrador, oylarýn yeniden ve elle sayýlmasýný talep etmiþti.
MAHABAD’DA ‘DR.QASÝMLO’ EYLEMÝNE SALDIRI Kürt siyasetçi Qasimlo’nýn öldürülmesinin 17. yýlý vesilesiyle Doðu Kürdistan’ýn Mahabad kentinde bir eylem yapýldý. Kent merkezinde Devrim Meydaný’nda toplanýlan eylemde Ýran rejimi de protesto edildi. Eyleme polis ve askerler müdahale etti. Yaþanan olaylar sonucu yaklaþýk 30 kiþinin gözaltýna alýnmasý üzerine eylemci kitle askeri karakola saldýrdý. Dr. Abdurrahman Qasimlo, 1989’da Avusturya’nýn baþkenti Viyana’da Ýran istihbaratý tarafýndan katledilmiþti.
72. Sayý / 19 Temmuz-2 Aðustos 2006