S085

Page 1

Yeni Evrede

Baþyazý

Mücadele Birliði

var. Hiçbir toplumsal ve politik olgu, nesnel koþullardan baðýmsýz deðildir. Özelde ise devrim mücadelesinin o günkü geliþimiyle ilgilidir. Bu durum devrimci harekette devamlý tartýþýlmýþtýr. Fakat sürecin yönü bu mudur yoksa bu süreçte çöküþün yanýnda bir de yükseliþ içinde olan devrimci bir yön yok mudur? Sistem burjuva topluma yönelenlere yeni olanaklar mý sunuyor? Evet, burjuva toplumda yeni olanaklar ve yaþamdan çok yönlü haz alma artmýþtýr. Üretimin çeþitliliði yasasý, toplumsal yaþamda da çeþitliliði getirir. Ama her çeþit haz alma, kültür edinme ve eðitim, belirli maddi olanaklara dayanýr. Demek ki maddi üretimi ellerinde tutanlar ve onlara hizmet edenler, ellerinde bulundurduklarý ünyada 90’lý yýllarda sosyalizmden kitlesel bir umad di o la nak lar sa yesinde, toplumsal bakýmdan zengin bir yazaklaþma süreci yaþandý. Sosyalizmden uzaklaþþam sür dü rür ler. Bu rada zenginlik çeþitliliktir. Burjuvazinin manýn koþullarý zaten kendi içinde hazýrlanmýþtý. ya þam dan haz al ma olanaðý ve haz çeþitliliði artmýþtýr. Ýþçi ve Yoksa bu uzaklaþma, baþka bir deyimle düþüþ ayný dönemde e mek çi sý nýf la rýn ar tan sömürüsü onlara bu olanaðý sürekli onasýl birbirini etkileyerek ortaya çýkarabilirdi. Düþüþten önce la rak su nar; pe ki e mek çi sýnýfýn yaþamdan zevk alma olanaðý sosyalizmden uzaklaþma, teoride, politikada ve toplumsal yapý art mýþ mý dýr? Ger çi iþ çi le rin yeterli parasý oldukça burjuvaziiçerisinde olmuþtu. Ama bu durum tarihi geliþmenin kendisine nin al dý ðý her þe yi sa týn a la bilir. Bu bakýmdan emekçinin tüketersti. Düþüþ, sosyalizmden uzaklaþýldýðý için yaþandý; yoksa tim a raç la rýy la bur ju va zi nin kiler arasýnda bir nitelik farký yoktarihsel dönemde yeni bir gericilik dönemi baþladýðý için detur. An cak bur ju va zi, iþ çi nin yaþamýný sürekli olarak asgariye ðil. Sosyalizm, kapitalizm ayakta kaldýðý sürece hep gündemin dir me e ði li min de dir, ya ni sa dece biyolojik doðal bir varlýk de olacaktýr. Geriye düþüþler geçicidir ve görecelidir. Ýleri dü ze yi ne. De mek ki ya þam dan zevk alma çeþitliliði artarken, doðru geliþme ise mutlaktýr (toplumlarýn birbirini izlemesi). iþ çi i se da ha ön ce ki ler den de o lu yor. Çünkü ekonomik olarak Sosyalizmden uzaklaþma hemen hemen her ülke iþçi sýnýfý hareketi içinde yaþandý. Kapitalist ülkelerde sosyalizmden uzak- eski yaþamýnýn altýna düþüyor. Demek ki iþçinin ekonomik statüsü onun zevklerini baþtan sýnýrlandýrmaktadýr. Yalnýzca bu laþma, sosyalizmi terk etme, sýnýf olanaðý bulanlar (tek tek bireyler dümücadelesini yadsýma ve bunun sozeyinde) her istediðini alabilir, yaþaKa pi ta list ül ke ler de nucu olarak burjuva limanlara sýðýnmýn tüm zevklerini tadabilir. Vitrinlesosyalizmden uzaklaþma, ma biçiminde geliþti. Bu, kapitalizri dolduran, marketlerden taþan metamin çöküþ-sosyalizmin yükseliþ çasosyalizmi terk etme, sýnýf lar ve toplumdaki tüm zevk alma aðýna ters bir durumdur. Halbuki bu mücadelesini yadsýma ve bunun raçlarý satýn alýnmayý bekliyorlar. dönem tarihin en devrimci dönemisonucu olarak burjuva limanlara Al!.. Ama bunun parasýný nasýl bulurdir. Yaþanan sürece bütünlüklü baktýsýðýnma biçiminde geliþti. Bu, san bul, hangi yoldan elde edersen et, ðýmýzda bunu görürüz. Ayný dönemama mutlaka al!.. Ýþte bazýlarý, sunuka pi ta liz min çö küþ-sos ya liz min de yüzyýlýn en kitlesel anti-kapitalist lan bu yaþamýn zevk araçlarýný satýn yükseliþ çaðýna ters bir eylemleri ortaya çýktý. Eylemler gialmak için her yola baþvurur. Onlar durumdur. Halbuki bu dönem derek geniþledi ve süreklilik kazandý. Yeni bir devrimci dalga, kapitalist tarihin en devrimci dönemidir. hapsi boylayana kadar burjuvazinin satýn aldýðý her þeyi alabilirler. Bu ösistemi derinden sarstý. Emekçi inYaþanan sürece bütünlüklü zel durum dýþýnda genel olarak burjusanlýðýn mücadelesi küresel iç savaþ baktýðýmýzda bunu görürüz. Ayný vazinin yaþam alaný geniþlerken eboyutu kazandý. Latin Amerika’da dönemde yüzyýlýn en kitlesel mekçinin yaþam alaný sürekli daralýr. ve tüm dünyada sosyalizme yeniden Emekçi sýnýf daha çok yoksullaþtýkpi ta list ey lem le ri or ta ya an ti-ka kitlesel yöneliþ görülmeye baþladý. ça, yokluk ve yoksunluk içinde kalçýk tý. Ey lem ler gi de rek ge niþ le di Çevremizde zaman zaman geri dýkça, burjuvazi daha büyük bir redüþüþler görülür. Bu bazen tekildir, ve süreklilik kazandý. Yeni bir ama bazen de kitlesel olur. Neredey- devrimci dalga, kapitalist sistemi fah, olanak ve haz alma imkanýna sahip olur. se 40 yýldýr bu durum yaþanýyor. derinden sarstý. Emekçi Soruna tek tek bireyler açýsýndan Bunda her dönemin sýnýf mücadeleinsanlýðýn mücadelesi küresel iç deðil, sýnýflar iliþkisi yönünden bakýlsinin içinde geliþtiði koþullarýn rolü savaþ boyutu kazandý malýdýr. Maddi yaþamda, proletarya

TARÝHÝN EN DEVRÝMCÝ DÖNEMÝ D

7002 tabuÞ 5 - kacO 22 / ýyaS .58

3


Yeni Evrede

Baþyazý

Mücadele Birliði

ile burjuvazinin konumlanýþlarý deðiþmez. Kapitalist üretim iKitlelerin devrimlerden uzaklaþtýðýný, genel olarak geriye liþkileri, proleteri proleter olarak, kapitalisti kapitalist olarak düþüldüðünü; bu durumda burjuva sistemde yalnýzca muhaleyeniden üretir. Üstelik kapitalisti daha bir varlýklý ve bundan fette kalmak gerektiðini söyleyenlere ve ortaklýða baktýklarýndolayý yaþamdaki zevk çeþitliliðini artýrmýþ olarak; emekçiyi i- da, baktýklarý yerde yalnýzca çürüme, yozlaþma ve sefalet göse daha bir yoksul olarak yeniden üretir. renlere diyoruz ki; tarihin en devrimci döneminden geçiyoruz, Þu bir gerçektir, kapitalizmin bunalýmý derinleþip, iþsizlik burjuvaziyle proletarya arasýndaki hesaplaþmayý, tarihin hangi arttýkça, iþten atýlma her iþçiyi tehdit ettikçe; bu durumda etoplumsal biçim altýnda devam edeceðini sýnýf mücadelesi, mekçi sýnýf içinde iki eðilim ortaya çýkar: Birincisi iþten atýlyalnýzca sýnýf mücadelesi karara baðlar. Görevimiz sýnýf mümamak için burjuva baskýlara boyun eðmek ve burjuva egecadelesini sonuna kadar, proletaryanýn egemenliðine kadar gömenliðe karþý harekete geçmemek; ikincisi ise sýnýf mücadele- türmektedir. sini yükselterek burjuva egemenliði devirmek. Tarihin en devrimci döneminden geçiyoruz. Çünkü: 1- ÜMaddi yaþamdaki uzlaþmaz sýnýf karþýtlýklarý ve çeliþkileri retici güçlerin toplumsal karakteri üretimin komünistçe düzenemekçi sýnýfý sürekli olarak, burjuva iliþkilere karþý baþkaldýrý- lenmesini dayatýyor. 2- Kapitalizmin çöküþ dinamikleri yoðun ya itmektedir. Emekçi sýnýfýn durumunu, tek tek bireylerin eiþliyor, sistem sýçramalý çöküþte. 3- Sosyalizm tüm pencerelerðilimiyle deðil, temeldeki uzlaþmaz çeliþkilerle ve sýnýf müca- den bize bakýyor. 4- Proletarya her yerde devrimci eylemde, delesiyle açýklamak gerekir. sýnýf savaþýmý yükseliþte. Proletaryanýn yüksek bir kültür, eðiYine sýk sýk çevremizdeki insanlar çürüyor, bencilleþiyor, tim ve bilinç düzeyi var, devrimci birikim ve uzun bir mücayabancýlaþýyor ve tanýnmaz hale geliyorlar sözleri duyuluyor. dele deneyiminden geçmiþ devrimci komünist hareket var. Evet, toplumda çürüme var ve derinleþiyor! Ama kapitalizm Sistemin evrimi her yönden toplumsal bir devrimi gündeme zaten çürümeyle birlikte varolur, sürekli çürüyen bir ortam ve getirmiþtir. Burjuvazi on yýllardýr iþçi sýnýfý hareketine ve koiliþki yaratýr. Kapitalizmi bunun dýþýnda düþünmek onu anlamünist güçlere baský uyguluyor, katliam yapýyor, tarihin en iðmamaktýr. Fakat þimdi çok daha belirgin ve artan bir çürüme- renç saldýrý politikasýný izliyor. Buna raðmen devrimleri ve den söz edilebilir. Bu doðrudur, çünkü kapitalizm çöküþ süre- devrimci sýnýfýn iktidara geliþini önleyemedi. Bu durum nasýl cindedir, hem de sýçramalý çöküþ. Çürümenin çok yoðun oladevrimci dönemden geçildiðinin en güçlü kanýtýdýr. En önemrak yaþanmasý bu duruma denktir. Sermaye merkezileþtikçe, lisi kapitalist sistemin her yerde on yýllar boyu iþçilerin, halkbüyüdükçe, toplumda çürüme, larýn baþkaldýrýsýný oluþturmuþ, yozlaþma, soysuzlaþma ve býkgeliþtirmiþ, yaygýnlaþtýrmýþ ve yokýnlýk da artar. Baþka bir etken ðunlaþtýrmýþtýr. Kitlelerin devrimlerden de daha üst bir topluma dönüþBu devrimi gerçekleþtirecek uzaklaþtýðýný, genel olarak geriye olan devrimci sýnýf proletarya, bime zorunluluðu aþamasýnda, bir toplum eðer dönüþüm gerçekleþdüþüldüðünü; bu durumda linç ve savaþ kapasitesi bakýmýntiremezse, yozlaþma ve çürüme dan yetkin bir duruma gelmiþtir. burjuva sistemde yalnýzca tüm toplumu sarar. Bu durum, Ýþçi sýnýfý mücadelesinin ilk dömuhalefette kalmak gerektiðini nemlerinde ayný sýnýf yalnýzca etoplumun en dinamik kesimlerini de etkisi altýna alýr. Çok sayýmek ve ortak acýlar nedeniyle bir söyleyenlere ve ortaklýða da ilericinin, devrimcinin devaraya gelirdi. Bugünse durum çok baktýklarýnda, baktýklarý yerde rimci saflarý terk edip burjuva ifarklý. Dünya proletaryasý günüyalnýzca çürüme, yozlaþma ve liþkilere dönmesi, çürümenin, müzde kapitalizmi yýkmak, sostoplumun en dinamik kesimleriyalizmi gerçekleþtirmek ve sýnýfsefalet görenlere diyoruz ki; ni nasýl etkilediðini gösteriyor. tarihin en devrimci döneminden larý ortadan kaldýrmak ortak hedeDevrimden vazgeçen siyasal fiyle bir araya geliyor ve eyleme çevreler de çürümeden ve yozgeçiyoruz, burjuvaziyle geçiyor. Sýnýf mücadelesi burjuva laþmadan þikayet ediyorlar. Halegemenliðe karþý, açýktan açýða proletarya arasýndaki buki burjuva toplum devrim yoçok sert geçen bir mücadele biçihesaplaþmayý, tarihin hangi luyla yeni bir topluma, sosyalizmi aldýðýndan beri, iþçi sýnýfý süme dönüþtürülemediði için çürütoplumsal biçim altýnda devam rekli olarak hedefine ulaþma yöme tüm toplumu sarar. Devrime nünde eðitilmiþ, birleþmiþ, örgütedeceðini sýnýf mücadelesi, sýrt çevirenler bu durumdan nalenmiþ ve çelikleþmiþ bir sýnýf hayalnýzca sýnýf mücadelesi karara line gelmiþtir. sýl þikayetçi olabilirler? Toplumun en dinamik kesimlerinin baðlar. Görevimiz sýnýf Bu devrimci sýnýf, tarihin en çürümesinde, çürümenin etkisi dev rim ci döneminde yaratacaðý mücadelesini sonuna kadar, altýna girmesinde bu çevrelerin örgütlenme harikalarýyla sonuca hiç payý yok mu? Birde durumproletaryanýn egemenliðine ulaþacaktýr. dan þikayetçi oluyorlar. C. DAÐLI kadar götürmektedir.

4

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007


Yeni Evrede

Irak

Mücadele Birliði

SADDAM CELLADINA NÝYE GÜLÜYORDU? Saddam Hüseyin artýk yaþamýyor. Böyle bir haberi, nice uykusuz gecelerde bir müjde gibi bekleyen insanlarýn sayýsý hiç de az deðildi. Ama, tarihin bir cilvesi; Saddam kendisinden yüz kat daha fazla nefret edilen bir emperyalist tarafýndan ülkesi iþgal edilmiþken, üç buçuk yýl gibi kýsa bir zamanda 650 bin insanýn kanýnýn oluk oluk aktýðý bir ortamda, cellatlarýna gülümseyerek çýktý idam sehpasýna. Cellatlarýna ve o maskenin altýndaki ABD’ye gülüyordu; onlarý elli yýllýk hegemonyanýn sonunu getiren bir cehennemin içinde terk edip gittiði için...; onu ipe çeken düþman, Irak halkýna kendisini bile rahmetle aratacak bir zulüm rejimine raðmen ayakta kalamadýðý için... Saddam gülüyordu, çünkü yýllar boyu, halkýnýn öfkesinin engel tanýmaz darbeleriyle yýkýlacaðý ve ezdiði milyonlarýn önünde hesap vereceði günlerin korkusuyla yaþarken, þimdi düþmaný ona, halkýn baðrýna bir þehit gibi düþüverme olasýlýðýný armaðan ediyordu. Halkýn, cesedine tüküreceði düþüncesiyle geçen koca bir ömrün sonunda, ona aðýtlar yakýlacak ortamý bizzat ABD yaratmýþtý ya, Saddam celladýna elbette gülecekti. Saddam öldü. 70’li yýllarda bizzat CIA’nýn verdiði listelerle tek tek evleri basýlan ve ortadan kaybolan onbinlerce komünist parti taraftarýnýn artýk akýbeti bilinemeyecek. 80’li yýllarda giriþtiði savaþta Ýran askerlerine karþý kullandýðý kimyasal gazlarýn nereden temin edildiðini kimse bilmeyecek. Enfal Operasyonlarý ve Halepçelerde katledilen yüzbinden fazla Kürt’ün “temizliði” sýrasýnda, hangi emperyalist ve bölgenin gerici ülkelerinden destek alýndýðý da muhtemelen tabutun çivileri altýnda kalacak. Fakat ABD Irak’ta öylesine bir vahþet ortamý yarattý ki, bu sorularýn cevaplarýný son yýllarda merak eden pek yoktu. Güncel algýlarýný siyasal bilinç yerine koyan kitleler bir yana, ayný sýðlýk kimi akýlsýz solcularda gani gani göründü. Ýþgalin yarattýðý vahþet nedeniyle çoðu zaman unutulan bu sorunlarýn uzandýðý adresler; Washington’dan Londra’ya, Berlin’den Paris’e, Ankara’dan Þam’a dek, artýk rahat uyuyabilirlerdi. Günah keçisi çöle salýnmýþ ve öldüðü haberi geldiðinde kasaba nasýl günahlarýndan kurtulduðunu sanmýþsa, öyle...

Ýdam Ýpine Sarýlan Ýþgalciler Saddam öldü. Emperyalist iþgalcilerin ikiyüzlülüðüne, kibirine ve pervasýzlýðýna dair çok þey yazýlýp çizilecek. Daha þimdiden ipe çekilen deðil, ipe çeken üzerine o kadar çok lanet yaðdýrýldý ki, tarihi hep yenenlerin yazdýðýna dair o eski inanýþ, köklü bir darbe yemiþ gibi. Ýþgalci emperyalistlerin yýllarca kullandýklarý Saddam’ý yargýlayýp cezalandýrmaya haklarýnýn olmadýðýna; asýl olarak Saddam’ý yargýlamasý gerekenlerin ezilen halklar olduðuna dair yadsýnmaz gerçekler de bol bol dile getirilecek. Buna raðmen, politikanýn ilgilendiði temel

soru hala ortada duruyor. Ýþgalci, neden idam ipine sarýlma ihtiyacý hissetti?! Ýdam çoðu kimse için sürpriz oldu. Saddam’ýn idam edilmeyeceðini ve iþgal karþýtý direniþle pazarlýkta bir koz olarak kullanýlacaðýný düþünenler hiç de az deðildi. Daha birkaç hafta önce Þii baþbakan Nuri El-Maliki, “Baasçý askerler, gelin ve orduya katýlýn. Size ve ailelerinize yaptýklarýmýzdan dolayý bizleri affedin” sözleriyle bir çaðrý yapmamýþ mýydý? Üstelik iþgalci emperyalistler, kendi tecrübelerine dayanarak pekala biliyorlardý ki, direniþ liderlerini açýktan yokederek onlarý bir þehit-kahraman mertebesine yükseltmektense; ya onlarý hapiste tutup çürüterek direniþe karþý kullanýr ya da faili belli olmayacak þekilde ortadan kaldýrýrlardý. Ancak, bu düþüncenin temel yanýlgýsý, Saddam’ýn iþgal karþýtý direniþin lideri ya da liderlerinden biri olduðu kabulüne dayanýyor. Oysa, iþgal karþýtý direniþ üzerine yapýlan ciddi ve tarafsýz araþtýrmalar gösteriyor ki, direniþ saflarýnda Saddam yanlýsý olarak nitelendirilebilecek insanlarýn ve gruplarýn genel toplam içindeki oraný %10’u geçmiyor. Ýþgal sonrasýnda yasaklanan Baas Partisi yöneticileri, zaman zaman direniþin yöneticilerinin kendileri olduðunu iddia etseler de, bu tür açýklamalar geçmiþte egemen konumlarda olan Sünni burjuvalarýnýn eski konum ve etkinliklerini yeniden elde etmek için, direniþin prestij ve baskýsýndan yararlanma giriþimleridir. Yine de Saddam, sýradan biri deðildir, idam da sýradan bir insanýn idamý olarak görülemez. Emperyalist ABD tarafýndan iþgal edilen Irak’ý, bilfiil 24 yýl yönetmiþti. Bu nedenle onun idamýnýn simgesel anlamý, kiþiliðinde ve yaptýklarýnda cisimleþmekten daha çok, kaçýnýlmaz çöküþünü durdurabilmek için iþgale giriþen emperyalist dünyanýn içinde bulunduðu koþullarda cisimleþiyordu. Emperyalizm, Saddam’ýn idamýyla, artýk dünyayý yönetemediðini ve onunla ancak savaþabildiðini ilan etmiþ oluyordu. Bir çok yorumcuya göre ABD, saldýrgan politikalarýna bir fren yapmak zorundaydý. Hem iþgalin ABD’ye patlayan ekonomik faturasý, hem de diplomasi arenasýnda yaþadýðý sýkýþýklýk, Beyaz Saray’ýn neo-conlarýný yýpratmýþ ve daha “barýþçý” politika sahiplerini güçlendirmiþti, öyle diyordu bu yorumcular. Irak Çalýþma Grubu’nun hazýrladýðý rapor, Irak’taki askeri iþgali sona erdirmeyi hedefliyordu ne de olsa?! Oysa ABD, bu türden romantik yorumculara göre çok daha realist. Kendisine savaþýn faturasýný hatýrlatan gazeteciye, Condelizza Rice’ýn dediði gibi, “Bu faturaya deðecek bir yatýrým” yapmýþlardý ve eðer ABD, Irak’ta yenilgiyi açýkça kabul ederse, kendi çöküþünün altýna imza atmýþ olacaktý. Öte yandan, Irak’ta kaldýðý her gün yediði darbeler yüzünden, o kaçýnmaya çalýþtýðý sona adým adým yaklaþmýþ olmuyor muydu? Kuþkusuz öyleydi ve ABD için geriye tek bir yok kalýyordu: Irak’ý, kolay kolay hiçbir gü-

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007

5


Yeni Evrede

Irak

Mücadele Birliði

cün üstesinden gelemeyeceði denli þiddetli bir karmaþanýn içine doðru çekmek. Böylece, bir gün Irak’tan defolup gittiðinde, ne geride zafer ilan eden bir güç bulunsun, ne de iþgalin sona ermesini gönül rahatlýðýyla karþýlayan birileri olsun. ABD planý basitti: Güney Kürtleri üzerinde denenmiþ ve bir ölçüde baþarý kazanmýþtý. Onlar, çepeçevre sarýldýklarý düþman ülkeler ve gruplara karþý, ABD’nin iþgalci askerlerini güvence olarak görebiliyorlarsa, ayný etkiyi Sünni ve Þii topluluklar içinde de yaratmak mümkündü. Bu amaçla, bir yýldan uzun bir süredir, Irak’ta bir iç-savaþý kýþkýrtmak için herþey denendi. Son dönemde bu iç savaþ kýþkýrtýcýlýðýna, bölgenin gerici ülkeleri de dahil oldular. Ve nihayet, son ve en ciddi adým, Saddam’ýn idamý oldu.

Irak Ulusu Adýnda Bir Hayalet Saddam’ýn idamýyla Irak’taki ulusal çözülmenin yeni bir dönemeci dönülmüþ oldu. Irak, geçen yüzyýlýn baþlarýnda, emperyalistlerce çizilen bir sýnýr içinde aþiret topluluklarýna dayanan bir devlet olarak doðdu. Ýngiliz iþgaline karþý yapýlan direniþ, farklý milliyetler ve dinlerden oluþan topluluklarca sürdürülmüþ olsa da, mücadele Arap ulusçuluðunun Irak’ta taban bulmasýna yol açtý. Krallýk rejimini yýkarak 60’lý yýllarda iktidara yerleþen Baas Partisi, yarattýðý söylem ve sembollerle Irak’taki topluluklarý ulusal bir birliðe taþýmaya gayret etse de, özünde Sünni ve Arap þovenisti bir politika güttü. Irak’ta bir ulus yaratma çabalarýna, büyük kýyýmlara uðrayan Süryaniler, Kürt halký ve Þii topluluklar her dönemde darbeler vurdular. Saddam’ýn baþa geçiþiyle birlikte, bu ulus yaratma hayalleri daha da zora girdi. “Safavi Ýran”la giriþilen ve sekiz yýl süren savaþ da bu çabalarý kolaylaþtýramadý. Baas’ýn resmi söyleminde bir Irak topraðý olarak görülen Kuveyt’in iþgali de bu hayali canlandýramadý. Tam tersine, Irak’ý oluþturan topluluklar, egemen burjuva kliðinin zora düþtüðü her fýrsatta, bu zayýflýktan ayaklanmak için yararlanacaklarýný, hem Ýran savaþý sýrasýnda, hem de Kuveyt iþgali sonrasýnda gösterdiler. Bunun üzerine Saddam, 90’lý yýllarda, bayrakta bulunan sembollerden, güncel politik söyleme dek bir çok deðiþimle, Irak’ý oluþturan topluluklarý Ýslamiyet ve Filistin davasý üzerinden bir arada tutma uðraþýna girdi. Ama, Irak’taki topluluklarý, -Kürtler hariç-, ulusal birliðe en fazla yaklaþtýran þey, Saddam’ýn çabalarýna dayanmýyordu: Dayanak, tersine, emperyalist dünyadan geliyordu. 90’lý yýllar boyunca Irak’ta yaþayan milyonlarca insaný ayný acýda birleþtiren, emperyalist dünyanýn Irak’a uyguladýðý zalimce ambargo olmuþtu. Ambargonun ortaya çýkardýðý yoksunluklar, açlýk ve salgýn hastalýklar nedeniyle, sayýlarý milyonlara varan çocuk, yaþlý ve kadýnlar öldü. Acýnýn yarattýðý ortak payda, ortak duygular, Iraklý topluluklarý, o güne dek hiç olmadýðý kadar birbirlerine yakýnlaþtýrdý. Ve tüm o dönemin politik simgesi, Saddam Hüseyin oldu. Ortaklaþan duygular bir Iraklý kimliðinde cisimleþtikçe, Saddam da o kimliðin bir parçasý oldu. Þimdi Saddam yok. Uluslaþma yönünde adým atan topluluklar, kendilerini ayný ortak payda ve duyguda birleþtiren liderlere ihtiyaç duyar. Bu duygu, nefret ve korku bile olabilir. Rus Halký için Korkunç Ývan ne ise, Irak’ta ulusal birliðe ilerleyen topluluklar için Saddam da oydu. Þimdi Saddam, uluslaþmaya dair tüm o kanlý çabalarý ve hayal kýrýklýklarýný, ken-

6

Saddam’a yakýlan aðýtlar, geçmiþin bir hayaletini gömme törenidir. Böylece Irak halklarý ve topluluklarý, ileri doðru gitmek istiyorlarsa, yeni güçlere yaslanmak zorunda kalacaklar. Ýþgale karþý direniþi zafere taþýyacak ve Irak’ýn zenginliklerini yine Irak’ta yaþayanlara devredebilecek yegane güç, sýnýf örgütlerinde mevcut. Ýþçi sýnýfý örgütleri ve komünist güçler, Saddam’ýn elinde iyice örselenmiþ ve onun idamýyla bir ölümcül yara almýþ olan Irak halklarýna birliðini temsil edebilirler. Dinsel gericilik ve Arap ulusçuluðun dayanan güçler, Iraklý topluluklarýn birliðini geriye doðru taþýyan, sonuçta onlarý içinden çýkýlmasý güç bir karmaþaya sokan, gerici bölge ülkeleri karþýsýnda onlarý savunmasýz býrakan dinamikler barýndýrýyorlar. Son üç buçuk yýlýn son derece kanlý dersleri, Iraklýlara bu gerçeði yeterince kavratmýþtýr. Þimdi, direniþ bayraðýndaki kýzýl renkler, çok daha gözalýcý, eskisinden daha fazla umut verici hale gelmiþtir. disiyle birlikte tarihin karanlýklarýna sürükledi. Bundan böyle Iraklý topluluklarý ulusal bir paydada birleþtirmek, eskisinden çok daha zor olacaktýr. Saddam’a yakýlan aðýtlar, geçmiþin bir hayaletini gömme törenidir. Böylece Irak halklarý ve topluluklarý, ileri doðru gitmek istiyorlarsa, yeni güçlere yaslanmak zorunda kalacaklar. Ýþgale karþý direniþi zafere taþýyacak ve Irak’ýn zenginliklerini yine Irak’ta yaþayanlara devredebilecek yegane güç, sýnýf örgütlerinde mevcut. Ýþçi sýnýfý örgütleri ve komünist güçler, Saddam’ýn elinde iyice örselenmiþ ve onun idamýyla bir ölümcül yara almýþ olan Irak halklarýna birliðini temsil edebilirler. Dinsel gericilik ve Arap ulusçuluðun dayanan güçler, Iraklý topluluklarýn birliðini geriye doðru taþýyan, sonuçta onlarý içinden çýkýlmasý güç bir karmaþaya sokan, gerici bölge ülkeleri karþýsýnda onlarý savunmasýz býrakan dinamikler barýndýrýyorlar. Son üç buçuk yýlýn son derece kanlý dersleri, Iraklýlara bu gerçeði yeterince kavratmýþtýr. Þimdi, direniþ bayraðýndaki kýzýl renkler, çok daha gözalýcý, eskisinden daha fazla umut verici hale gelmiþtir. Herþey, Iraklý komünist ve devrimci güçlerin cüret ve cesaretine baðlýdýr. Saddam’ýn idamý, onlara bu tarihi fýrsatý veriyor.

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007


Yeni Evrede

Ýç Savaþ

Mücadele Birliði

ÝÇ-SAVAÞLARA DAÝR BÝR DOMÝNO TEORÝSÝ Denize düþen yýlana sarýlýr derler ya, hikayenin gerisini bilen var mý? Denizin orta yerinde, kendisine korku içinde sarýlan taze et yýðýnýný buluveren bir yýlan ne yapar acaba? Mantýklý olalým. Isýrmak, zehirlemek, boðmak ve mideye indirmek, onun doðasýnda var. Gazeteci Ruþen Çakýr’ýn “ABD sarýlacak yýlan arýyor” baþlýklý yazýsýný görünce, insanýn aklýna bunlar geliyor. Irak Çalýþma Grubu’nun (IÇG) Beyaz Saray’a sunduðu rapor ve yarattýðý tepkiler, beþ haftadýr yoðun olarak tartýþýlýyor. Iskartaya çýkarýlmýþ bir grup “ihtiyar”ýn kaleme aldýðý rapor Beyaz Saray’a “Yürüdüðün yolu gözden geçir” dediði için, Bush yönetimini gözden çýkarmýþ olan sermaye çevrelerinin eliyle haftalar öncesinden basýna “sýzdýrýldý”, üzerinde nice fýrtýnalar koparýldý. Ancak, dað fare doðurdu. Ruþen Çakýr’ýn deyimiyle, raporun ABD yenilgisini itiraf etmek gibi sembolik bir deðeri vardý; ABD boðulmak üzeriydi, kendisinden baþkasýný düþünecek durumu yoktu ve sarýlacak yýlan arýyordu. Rapor’un açýklandýðý bu süreçte, ABD’nin yaþadýðý ekonomik siyasi bunalým ve bu bunalýmýn Ortadoðu’da yarattýðý zaafiyet akýlda tutulursa, IÇG raporunun salt sembolik olmanýn ötesinde bir baþka misyonu daha olduðu görülür. ABD, sarýlacak bir yýlan aramakla kalmýyor, IÇG’nin 79 maddede somutlaþtýrdýðý öneriler demetiyle, bölgedeki tüm gerici ülkelere, uluslararasý ve yerel güçlere, adeta mavi boncuk daðýtýyor, göz kýrpýyordu. ABD, o hep bildiðimiz ayný pragmatist emperyaldi sonuçta. Aðzýndan köpükler saçarak lanetler yaðdýrdýðý Humeyni rejimine gizli yollardan silah satan, en tehlikeli terörist ilan ettiði Arafat’ý Beyaz Saray’da aðýrlayan, çýkarý neyi gerektiriyorsa onu yapan bir ABD. Neo-con denen yönetici takýmý baþa geçince, bu pragramatizmin terkedildiðini, fanatik ilkeler ve katýlýklarla dolu bir çeþit “idealizm”e saplanýldýðýný düþünenler, pragmatizmin ABD emperyal sisteminde temel felsefi yaklaþým olduðunu unutuyorlar. IÇG raporu, istenen etkiyi yaratmýþ görünüyor. Bölgenin tüm gerici güçleri, ABD’nin kendilerine uygun göreceði misyona bürünmek üzere, harekete geçmek niyetlerini þu ya da bu biçimde açýða vurdular. Irak içinde çýkarlarý ve düþmanlarý olan ne kadar ülke ve güç varsa, IÇG raporuyla birlikte gördüler ki, Beyaz Saray’da onlarý dinlemeye, sýrtlarýný sývazlaþmaya hazýr kiþiler ve çevreler vardýr. Raporla birlikte, Irak’ta kazan kaynatmayý öteden beni arzulayan ve hazýrlýklarý olanlar, açýkça cesaretlendirildi, özendirildi. Ve ilk harekete geçenler Suudi Arabistan’la Türkiye oldu.

Þahmeran’ýn Maðarasý Oldu Ýstanbul Rapor’un açýklandýðý hafta, Ýstanbul’da biri gizli iki toplantý yapýldý. ABD’nin Irak’ta sarýldýðý bütün yýlanlarý bir araya getiren toplantýlardý bunlar. Gizli olan toplantýda masanýn etrafýndaki bileþenler ve ortadaki mesele, tam Türkiye’nin istediði gibiydi. Masanýn bir yanýnda direniþçi saldýrýlarýna en fazla hedef olan iþbirlikçi Bedir Tugaylarý’nýn siyasi uzantýsý Irak Ýslam Devrimi Yüksek Konseyi temsilcileri; diðer yanýnda direniþin saflarýnda serpilip geliþtiði halde, þimdi bölge gericiliðinin kuklasý olmaya hazýrlanan Sadr grubu; ve en sonu, Irak Türkmen Cephesi temsilcileri bulunuyordu. Masadaki dosyalarýn baþlýðý, tahmin edile-

ceði üzere, Kerkük’ün paylaþýmý sorunuydu. Ve toplantýnýn bileþenleri, Kerkük’teki referandumun Kürt halký lehine sonuçlanmamasý için alýnacak tedbirleri konuþtular. Elbette, alýnacak tedbirlerin silahla ve kanla hayata geçeceðini belirtmeye gerek yok. Oysa Kerkük, Irak’taki ciddi patlama noktasýdýr ve bu meseleyi üç buçuk yýl önce þöyle bir kazýmak isteyenlerin baþýna hemen çuvallar geçiriliyordu. Bugün ABD’li generallerin, “Hazýrlýklý olalým, gerilim çok yüksek olacak” diyerek, el bombasýnýn piminin nerede çekileceðini iþaret ettikleri Kerkük, Ýstanbul’da yapýlan gizli toplantýnýn kanlý sonuçlarýna hazýrlanýyor. Ýstanbul’daki ikinci toplantý, birincisi gibi deðildi ama, katýlýmcýlarý dikkat çekiciydi. Suudi Arabistan ve Katar Emirliðinin finansmaný ve teþvikiyle toplantýya katýlanlar, her ne kadar kendilerini “Sünni direniþçiler” olarak adlandýrýlmýþ olsalar da, toplantý salonunda yarým aðýz bir ABD iþgali kýnamasýndan çok daha fazla, “Þiilere ölüm!” çaðrýlarý yankýlanýyordu. Belli ki bu çaðrýlar, Beylikdüzü Ramada otelin ýsýtýlmýþ salonlarýnda gömülü kalmayacak. Bu toplantýyý organize ve finanse eden Suudi Arabistan’ýn, ABD izni ve onayý olmadan tek bir adým bile atmayacaðý düþünülürse, sahte direniþçi Sünnileri, Türkiye ve Suudi gericiliðini ayný masa etrafýnda birleþtiren asýl gücün kim olduðu açýða çýkar. Bir Þahmaran maðarasý gibi, bölgenin tüm yýlanlarýný bir araya getiren Ýstanbul’un toplantý salonlarýnda alýnan kararlar, Irak’taki savaþýmý “mezhep ve ýrk” ekseninde kýzýþtýrmak amaçlý ciddi giriþimlerdir.

Kazanýn Bir Diðer Kepçesi: Ýran Irak’taki mücadeleyi mezhep ve ýrk eksenine çekebilmek için, ne Suudiler ve Türkiye’nin ne de sahte direniþçi Sünni gruplarýn çabalarý yeterli olabilir. Karþý taraftan, yani Þii tarafýndan da tezgaha katýlmasý gerekenler vardý. IÇG’nin “ABD’nin sorunu Ýran’la iþbirliði içinde halletmeli” sözleriyle iþaret ettiði nokta, esasýnda tam da buydu. Irak’ta son üç yýldýr onbinlerce sivilin hunharca katline neden olan ve asýl hedefi Sünni-Þii çatýþmasý çýkartmak olan provokasyonlarý bir türlü maya tutmuyordu. Bu baþarýsýzlýðýn arkasýnda, Irak’taki Suni ve Þii topluluðun baðlarýný güçlendiren bir dizi sosyal, tarihsel ve siyasal nedenlerin yanýnda, bu iç çatýþmalarý tetikleme yeteneðine bir ölçüde sahip olan bölge gerici ülkelerinin bugüne kadar ABD tarafýndan için içine katýlmamýþ olmasý da rol oynuyordu. ABD’nin cesaretlendirmesiyle, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin Sünnileri destekleyip koruyacaklarýný açýklamalarý, Þiilerin de kendi hamilerine doðru iteliyecektir. Bugüne dek Ýran, politik etkisi altýndaki Bedr Tugaylarý aracýlýðýyla iþgale ortak oluyor ve Sünniler üzerinde baský kurabiliyordu ancak Þii topluluðun geniþ bir kesimi “ulusal birlik” söylemlerini öne çýkartan gruplarýn çevresinde kümelenmiþ bulunuyordu. Þimdi, bugüne kadar mezhep ve ýrk eksenli çatýþmalardan kaçýnan bu önemli çoðunluk, Sünnileri koruma misyonlarýný açýklayan Suudi Arabistan ve Türkiye nedeniyle, bir anlamda Ýran’ýn kucaðýna doðru itiliyorlar. Bu durum, Irak’ý ciddi ve yakýn bir mezhepler savaþýnýn eþiðine getirmiþ bulunuyor. Oysa, bizzat Pentagon’un son raporunda belirtildiði gibi, Irak’taki silahlý saldýrýlarýn yüzde 70’i doðru-

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007

7


Yeni Evrede

Ýç Savaþ

Mücadele Birliði

dan iþgal güçlerini hedef alýyordu ve bu saldýrýlara sayýsý haftada 1000 (bin !!)’e ulaþmýþtý. Halihazýrda, mezhepler arasý bir iç savaþ deðil, iþgale karþý giderek güçlenen bir iç savaþ söz konusuydu. ABD, askeri operasyonlarý sýklaþtýrsa da, bu yükseliþ eðilimini bir türlü tersine çeviremedi. Oysa þimdi, Ýran, Türkiye, Suudi Arabistan gibi bölge sermayeleri, tarihten gelen düþmanlýk ve duyarlýlýklarý yeniden körükleyip kaþýyordu, Irak’ý bir mezhepler mezbahanesine çevirmek için kollarý sývadýlar.

Topun Aðzýnda Yine Kürt Halký Var Bu durumda kabaðýn büyüðü, bir kez daha Kürt halkýnýn kafasýnda patlayacak gibi görünüyor. Bölge gerici ülkelerinin hemen hepsinin tek bir ortak düþmaný var: Kürt halký. Ýlhakçýlar malum, kendi düzenlerinin devamý için bugüne dek çok kan döktüler, bundan sonrada dökmeye devam edecekler. Talabani’nin Tahran ziyaretlerinde gördüðü ihtimam ve nezaket, Ýran’ýn geleneksel ilhakçý ve imhacý siyasetini deðiþtirmeye yetmeyecek Suudi Arabistan bile, Þiilerin baðýmsýzlýk ilanýna gerekçe olur diye, Kürt halkýnýn kaderini tayin etmesine engel olmak istiyor. Bölge gericileri, statükolarý için tehlike olarak gördükleri Güney Federatif devletini boðmak konusunda, daha belirgin fýrsatlarýn doðduðunu görüyorlar. Bölge gericiliðine cesaret veren IÇG raporuna ve hemen ardýnda Ýstanbul’da yapýlan toplantýlara en sert eleþtiriler TalabaniBarzani ikilisinden geldi. Ýstihbarat þefi olarak gayet önemli bir konumda bulunan Mesrur Barzani fedakarlýklarýndan dolayý ABD’ye sonuz minnetkarlýðýný sunmayý unutmadan, “Bizi bir kez daha satmayýn!” feryardýný yükseltiyordu. IÇG raporunun ve toplantýlarýn barýndýrdýðý tehdit öyle ciddiydi ki, kimi tavýrlar ve söylemler bir anda deðiþebildi. Örneðin Zubeyir Aydar: “Bu rapor iþgal öncesi döneme geri dönülmesi anlamýna geliyor. O halde Irak neden iþgal edildi?” sözleriyle serzeniþlerini dile getiriyordu. Pek koca üç buçuk yýlýn ardýndan UKH yöneticilerinden birinin aðzýndan “iþgal” sözünü duymak da ilginç. Üstelik ardý ardýna, iki kere!!

Denetlenemez Bir Çatýþma Dönemi Mezhep savaþýný kýþkýrtacak þekilde bölge gericiliðinin iþin içine katýlmasý, ne ABD’yi kurtarýr, ne de bölge gerici-iþbirlikçi iktidarlarýný. Böyle bir adým, sözkonusu ülkelerde, denetimi zor çatýþmalarý alevlendirecek potansiyeller taþýyor. Ne de olsa Irak’taki çatýþmalar, bugüne deðin, “ulusal bütünlük içinde” çözülmesi gereken bir sorun olarak görünüyordu. Ama Ortadoðu’da mezhepler ve ýrklarla oynamaya kalkanlar, önünde sonunda bir silahýn kendi ellerinde patladýðýný görür. Ortadoðu’da mezheplerin ve ýrklarýn, sadece Irak’la sýnýrlý kalmayan, tüm bölgeyi kapsamýna alan, binlerce yýllýk bir tarihi geçmiþi var. Eðer Irak’ta bir Sünni-Þii çatýþmasý gerçek bir olgu halini alýrsa, bundan ne Türkiye, ne Suudiler uzak kalabilir, ne de Suriye ve Ýran. Hemen hepsinde de mezheplere dayalý bir statik denge, gerilimler ve baskýlar mevcut. Irak’ta Kürtlere yönelecek bir çatýþma ise, bölgenin dört ülkesini etki altýna alacak potansiyele sahiptir. Kimilerine göre iç-savaþlar ABD’nin bizzat kýþkýrttýðý ve bu sayede hegemonyasýný yürütme olanaðý bulduðu, bir araçtýr. Sudan, Somali, Filistin, Lübnan ve Irak’a bakýldýðýnda, doðruluðu þimdiden kanýtlanmýþ bir yaklaþým gibi. Ancak bu “iç savaþlarý kýþkýrtýp egemen olma tezi’nin, hem yanlýþ hem de doðru yanlarý bulunuyor. Yanlýþlýk þuradadýr ki, iç-savaþlar toplumun baðrýnda kendi

8

öz dinamikleri üzerinden olgunlaþmadýkça, herhangi bir dýþ dinamik, isterse bu ABD gibi bir süper güç olsun, bir iç-savaþý kýþkýrtamaz. Öyle olsaydý, Küba ve Sosyalist Kore’de bugüne dek onlarca iç-savaþ çýkardý. Ýç-savaþlar toplumun baðrýnda çakýlý çeliþkilerin, sýnýf mücadelesiyle keskinleþmesi, yaygýnlaþmasý, yan yana ve üst üste binerek kangrenleþmesi sonucu ortaya çýkar. Bu anlamýyla, toplumun tarihi ve sosyal çeliþkilerinden, çatýþmalarýndan beslenir, bunlarýn üzerine yükselir. Filistin ve Lübnan’da tek silah atýmýyla bile alevlenebilen iç-savaþ, örneðin Irak’ta üç buçuk yýlda yüzbinlerce insanýn katline yol açan kýþkýrtmalara raðmen, bugüne dek maya tutamadý. ABD’nin Ortadoðu’da iç-savaþlardan yararlanarak bir hegemonya kurmaya giriþmesi ise, tercihten çok bir zorunluluk olmasý ölçüsünde, doðrudur. Emperyalist hanedanlýk tarihinin deðiþmez politikasý, Ýngilizler’den ABD’ye miras kalan “böl ve yönet” politikasýdýr. Bu politikaya göre, emperyalizm iþbirlikçilerini azýnlýklardan seçmeye özen gösterir. Azýnlýk olan çoðunluk olanýn karþýsýnda, yönetici konuma yükseltilir. Böylece, azýnlýk olan, yönetimi sürdürecek gücü sadece emperyalizmin desteðinde bulurken; çoðunluðun baþ aðrýtmasý muhtemel güçlü iktidarý da önlenmiþ olur. Bu politika 20. yüzyýlýn önemli bir dönemi boyunca baþat emperyalist politika olmayý sürdürdü. Lübnan’da Maruni azýnlýk, Arabistan’da Suud aþireti, Irak’ta Sunniler, her zaman azýnlýk ama egemen konumda oldular. Oysa þimdi, özellikle Ortadoðu’da, halklarýn bu denli silahlý ve çeliþkilerin bu denli keskin olduðu bir bölgede, “böl ve yönet” prensibiyle azýnlýklara dayalý bir otoriteyi kalýcý kýlmak, artýk neredeyse imkansýz. Çoðunluk olan halklar, eskisi gibi, kendi ezilmiþliklerine boyun eðmiyorlar; onlarý azýnlýklara dayanarak kontrol altýnda tutabilmek mümkün deðil. Bu nedenle iç-savaþlar, mezhep ve ýrklara dayalý çatýþmalar olduðu sürece, ABD’nin bölgesel egemenliðinin bir aracý haline gelebilir. Ama böyle bir egemenlik, nasýl bir egemenlik olabilir ki?! Olsa olsa, siyonist Ýsrail’in Filistinliler üzerinde uyguladýðý, ama bir hegemonya kurmaktan çok, varlýðýný sürdürebilme aracý haline gelen bir politika olabilir. Sonuç olarak: Ortadoðu bir iç-savaþlar bölgesi haline geliyor. ABD, kaybettiði hegemonyasýný, þiddetli bir çöküþle sonuçlandýrmamak için, Ortadoðu’da mezhep ve ýrk eksenli çatýþmalarý körüklemeye giriþti. Bu tezgaha katabilmek için bölge gericiliðinin önüne kemikler attý. Bölge gericiliði, bu tezgaha ortak olmaya dünden razý. Hepsinin iþtahýný kabartan bir pasta var Irak’ta. Ve hepsi de, mezhepler ve ýrklar savaþý dolayýsýyla üzerini örtmek istedikleri derin çeliþkilere sahipler. Ancak, hem ABD hem de bölge gerici devletleri, nasýl bir ateþle oynadýklarýnýn farkýnda deðiller. Böylesi çatýþmalar, bölge halklarýnýn daha üst düzeyde silahlanmasýný ve daha zor kontrol edilebilir topluluklar haline gelmesini saðlamakla kalmaz, iþbirlikçi ve gerici burjuva iktidarlarýn otoritesini sarsar, bütün taþlarý yerinden oynatýr. Emperyalist-kapitalist sistemin kontrolünden çýkan büyük emekçi kalabalýklar ise, þu ya da bu zaman dilimi içinde, mezhep ayrýlýklarý yerine sýnýf çýkarlarýný önemsemeyi kavrayacak kadar birikim elde etmiþ olacaklardýr. Önümüzdeki dönem, tüm Ortadoðu’da büyük kalabalýklarýn devrimci arayýþlarýna sahne olacak. Ortaya çýkan büyük hegemonya boþluðunu doldurmaksa, ancak ve ancak proletarya sýnýfýnýn baþarabileceði bir þey..

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007


Yeni Evrede

19 Aalýk

Mücadele Birliði

19 ARALIK KATLÝAMINI UNUTMADIK UNUTTURMAYACAÐIZ

Faþist devlet, 6 yýl önce 19 Aralýk 2000 tarihinde, Türkiye ve Kürdistan’da 20 zindanda ayný anda “Hayata Dönüþ” adý altýnda bir katliam gerçekleþtirdi. Baþta devrimin sermaye ve onun devleti üzerinde yarattýðý korku, diðer taraftan da zindanlarda baþlatýlmýþ bulunan Ölüm Orucu eylemini bitirip iþçi ve emekçilerin, halklarýmýzýn öncüsü konumundaki devrimci, komünist tutsaklarý F tipi zindanlara nakletmek ve onlarý dýþarýdaki mücadeleden koparmak için büyük bir askeri operasyon düzenledi. Bu operasyonun karþýsýnda zindanlardaki devrimci tutsaklar, 4 gün boyunca kahramanca bir direniþ gerçekleþtirdiler. Dört gün süren direniþ sonucunda bu kavgada devrimci tutsaklardan 28`i ölümsüzleþti, yüzlercesi de aðýr biçimlerde yaralandý. Dönemin baþbakaný Ecevit, yaptýklarý katliamý savunmasýnda “Cezaevlerinde düzeni saðlamadan, sokaklarda düzeni saðlayamayýz” diyordu. Askeri operasyon

sonucunda zorla F tipi zindanlara nakledilen devrimci tutsaklar, 6 yýldýr faþist devletin teslim alma, kiþiliksizleþtirme, ajanlaþtýrma saldýrýlarý karþýsýnda Ölüm Orucu ve deðiþik eylemlerle hücrelerde direniþlerini sürdürüyorlar. Þu anda Behiç Aþçý, Gülcan Görüroðlu ve Sevgi Saymaz Ölüm Orucu eyleminin 250. günlerini geride býraktýlar. Bugüne kadar Ölüm Orucu eyleminde 122 tutsak devrimci, komünist ölümsüzleþti Bizler Almanya’nýn Hessen eyaletinde bir araya gelen Mücadele Birliði, AGIF, ADHF, ATIF, BÝR-KAR olarak hem 19 Aralýk Direniþini ve yaþananlarý buralarda bulunan insanlara anlatmak ve duyurmak, hem devrim kavgasýnda ölümsüzleþenlerimizi anmak ve mücadelelerini

zafere ulaþtýracaðýmýzý, faþist devletten de bunlarýn hesabýný soracaðýmýzý duyurmak için 19 Aralýk tarihinde, Frankfurt’un Alte Oper Meydaný’nda akþam 18.00-20.00 saatleri arasýnda bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdik. 30-40 civarýnda insanýn katýldýðý eylem, “19 Aralýk Katliamýný Unutturmayacaðýz” yazan Almanca pankartýn açýlmasýyla baþladý. Herkesin ellerinde direniþte ölümsüzleþen devrimci, komünist tutsaklarýn resimleri vardý. Daha sonra direniþte ölümsüzleþen devrimci tutsaklar için 1 dakikalýk saygý duruþu yapýldý ve hazýrladýðýmýz ortak Almanca açýklama okundu. Eylem, atýlan sloganlarla son buldu. DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR TESLÝM ALINAMAZ! ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK! DEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR! ZAFERE KADAR DEVRÝM! Frankfurt Mücadele Birliði

DÜNYA ÞAÝRÝ NAZIM’I ANLATACAÐIZ HERKESE “1902’de doðdum / doðduðum þehre dönmedim bir daha / geriye dönmeyi sevmem / üç yaþýmda Halep’te paþa torunluðu ettim / on dokuzumda Moskova’da komünist üniversite öðrenciliði / kýrk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-Parti konukluðu / ve on dördümden beri þairlik ederim (...) yazýlarým otuz kýrk dilde basýlýr / Türkiye’mde Türkçemle yasak” diye anlatýyor Nazým usta kendisini; baþkalarýnýn kendini tarifine meydan býrakmadan... Bize, ve tüm dünya emekçi halklarýna da onu böyle anmak düþüyor. O’nu tanýyoruz ve dünyanýn en önde gelen partili sanatçýlarýn adýnýn yanýnda anýyoruz adýný. O kendine, “vatan, kurtulmamaksa kokmuþ karanlýðýmýzdan / ben vatan hainiyim” diyor. Biz ona “Dünya Þairi Nazým” diyoruz. “Komünist Þair” diyoruz. “Partili Sanatçý” diyoruz. Anlatýlanlar O’nu ne kadar anlatýyor bize... Onu en iyi þiirleri anlatýyor. Benerci anlatýyor, Tanya anlatýyor, Taranta Babu anlatýyor, Kýz Çocuðu anlatýyor, Hürriyet Kavgasý, Güneþin Sofrasýnda Söylenen Türkü anlatýyor. Berkley, Açlýk Ordusu Yürüyor, Bulutlar Adam Öldürmesin, Memleketimden Ýnsan Manzaralarý anlatýyor. Fazla söze gerek yok... Hani 150 yýl öncesinden söylüyor ya

Komünist Manifesto; “Burjuvazi, þimdiye dek saygý duyulan ve saygýlý bir korkuyla bakýlan bütün mesleklerin halelerini söküp attý. Doktoru, avukatý, rahibi, þairi, bilim adamýný kendi ücretli emekçisi durumuna getirdi. Burjuvazi, aile iliþkisindeki duygusal peçeyi yýrtýp attý ve bunu salt bir para iliþkisine indirgedi” diye... Bu çürümüþ sistem, artýk Nazým dahil, paraya dönüþtürebileceði her deðeri metalaþtýrdý... Nazým okumak istiyorsanýz eðer, parasýný ödeyeceksiniz tekellere... Dünya þairini tanýmak istiyorsanýz, parasýný ödeyeceksiniz... Neden? Yapý Kredi Yayýnlarý, bastýrmýþ parasýný ve almýþ 2038 yýlýna kadar Nazým’ýn tüm eserlerinin telif hakkýný... Eðer 2038 senesinden önce okuyacaksanýz Nazým’dan bir þiir... Ödeyeceksiniz parasýný. Ne demiþti Nazým bize... “Yazýn üç sütun üstüne kapkara haykýran puntolarla: Nâzým Hikmet vatan hainliðine devam ediyor hâlâ...” Ve biz de diyeceðiz ki, “vatan, kurtulmamaksa kokmuþ karanlýðýmýzdan / ben vatan hainiyim.” Ve her gittiðimiz yerde okuyacaðýz O’nu, O’nun þiirlerini... Herkese anlatacaðýz Nazým’ý, Nazým’ý herkes anlayacak... Ve herkes, kendini “dostlarýn arasýnda, güneþin sofrasýnda” hissettiði zaman, güleceðiz bugünlere...

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007

9


Yeni Evrede

MÝT’in Açýklamasý

Mücadele Birliði

MÝT’ÝN DERDÝ Devletin kara kutusu MÝT’in müsteþarý bir konuþtu, kulaklara kar suyunu, kafalara tilkiyi soktu. Öyle ya, adý üstünde, Milli Ýstihbaratýn baþýndaki adam bir þey diyorsa, vardýr bunun ardýnda bir çapanoðlu. Herkesi böyle düþünmesini istiyorlar ya; müsteþar efendinin kelamýndan parýldayan bir sihir bulunamayýnca, yani hemen herkesin bildiði, ya da bir köþesinden çekiþtirip istediði yere götürebildiði yusyuvarlak laf salatasý karþýsýnda, “Bu bayat lapa niye çiðneniyor?” sorusu ister istemez akýllara takýldý. Gerçekten de, müsteþar efendinin sözlerinde yeni bir þey yok. Ne demiþ: ulus devletler küresel ekonomik güç karþýsýnda tehlikede... Ýyi ama bu sözleri biz son zamanlarda Cumhurbaþkaný ne zaman bir þeyler söylese, ya da kuvvet komutanlarý üzerlerine ne zaman bir kamera çevrilse (Fener-Beþiktaþ meselesinden arta kalan dakikalarda) duymadýk mý? Müsteþar efendinin “Seyretmeyelim, atak davranalým” mealindeki sözleri de ayný ölçüde tanýdýk. Geçen yýl Büyükanýt’a yönelik BOP’u nasýl deðerlendirdiði sorusuna, “Yeni bir düzenin kuruluþunu seyretmektense, onu þekillendirmeye katýlýrým” cevabý hala akýllarda. Müsteþar efendiyle karþýlaþtýrýldýðýnda, daha bir yukarýdan seslendirilen ayný düþünceler, o dönemde bu denli tartýþma konusu olmamýþtý. Ne de olsa o tarihlerde tekelci sermayenin AB’ye tam üyelik gibi bir “stratejik misyonu” vardý. Kafalar bu güzel hayallerle dolu olduðu için “ulus devleti yedirmeyiz” sözleri, müstehzi bir gülümsemeyle karþýlanýyordu. Bir Milli Dava Arayýþý Çok deðil, iki ay önce AB, Türkiye ile yürüttüðü üyelik müzakerelerini dondurduðunu açýkladý. Bütün yorumlar, AB’nin artýk Türkiye’yi istemediði noktasýnda birleþiyordu. Türk tekelci sermayesi, gözüne araba farý tutulmuþ tavþan gibi kaldý. AB’ye üyelik yolunun sadece dikenli deðil, ayný zamanda imkansýz olduðunu yavaþ yavaþ sindirmeye çalýþtý. En baþta, geliþen devrimi engellemek için arzulanan AB üyeliði, içeride ekonomik ve siyasi güç dengelerini kuran bir “stratejik vizyon” halini almýþtý. Tekelci sermaye, bir boþlukta kulaç atýyordu, “strateji” tenceresinin içi birdenbire boþalmýþtý. Böylesi bir boþluk, tekelci egemenlik için, hayra alamet deðil. On yýllar boyu süren politik baskýlardan, sefalet ve iþsizlikten bunalan milyonlarca emekçiye, AB üyeliðiyle gelecek refah rüyalarýný gördürmek, bu sayede genel bir ayaklanmayý önlemek, öyle sanýldýðý kadar kolay olmamýþtý. Eðer ortalama sol hareket, reformizm ve UKH politikalarýný burju-

10

vaziyle uzlaþmaya dayandýrmýþ olmasalardý, milyonlarca emekçinin AB hayallerine ikna edilmesi kuþkusuz çok daha zor olacaktý. Ne yazýk ki tekellerin politik çevirme harekatý baþarý kazanmýþ, ortalama sol hareketin bütün faaliyetlerini yasladýklarý “hak ve özgürlük” söylemlerinin, “Kopenhag kriterleri” söylemiyle altý boþaltýlmýþtý. Oysa þimdi, milyonlarý oyalayacak bir AB perspektifi kalmamýþtý. Bu durum, sadece devrim karþýsýnda deðil, burjuvazinin iç dengelerinde de bozulma anlamýna geliyordu. “Strateji” tenceresinin biran önce dolmasý gerekliydi. MÝT, tencereye ilk çakýlý yuvarlayacak bir kurum için, iyi bir seçimdi. Kimseye siyasi polemik þansý tanýmýyordu. Ayrýca, “istihbaratçý bunlar vardýr bildikleri” spotu altýnda, herkese serbest atýþ imkaný da saðlýyordu. Müsteþar beyin yuvarladýðý küçük, þekilsiz çakýl, boþ tencerede iyi ses getirmiþti. Madem ki AB üyeliði olmuyordu. Türkiye’nin bekleyip görme lüksü olamazdý. Müsteþar efendinin dikkat çektiði en önemli nokta bu. Peki ama “yeni stratejik vizyon” ne olacaktý? Bunun cevabý, konuþmanýn içinde yok. Yalnýzca imalar var.

Söz konusu imalarýn en güçlüsü, “AB’ye giremiyorsak, Irak’a girelim” önerisidir. Sanýrýz yeni bir “Kýbrýs davasý” doðuyor. Adýna herhalde “Kerkük davasý” denecek. Tabii, çorak arazilerle dolu “yavru vatan”dan çok daha fazla göz kamaþtýrýcý, fena halde aðýz sulandýrýcý bir “milli dava” bu. Hem, emekçileri boþ hayallere sürüklemek açýsýndan, AB hayallerinden aþaðý kalmýyor. Kerkük’ün barýndýrdýðý 1.5 trilyon dolarlýk petrol rezervi ve senede 18 milyar dolarlýk ihracat imkaný, bu hayalleri beslemeye yeter. Emperyalist dünya ve iþbirlikçi tekelcilik tarafýndan sürekli dýþlanan ve aþaðýlanan bir kalabalýða, “iþe yarar bir zafer” tadý aldýracak hamaseti bol, þovenizm kývamý koyu, akan kanýn petrolle takas edileceði karlý bir “dava”. Bu bir “milli dava” haline getirilebilirse, devrimin baskýsýndan bir süreliðine kurtulma þansý bile var. Nasýl ki Kýbrýs harekatýnýn gerçekleþtiði 70’li yýllarda, “Edirne’den çýktýn mý, altý saatte Selanik, 12 saatte Atina” zevzekliðiyle beslenen þovenizm, devrimin etkisini kýrmakta kullanýldýysa, ayný þey neden söz konusu olmasýn? Tekelci

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007


Yeni Evrede

MÝT’in Açýklamasý

Mücadele Birliði

sermaye için, her açýdan “vaadi bol” bir dava!! Niyet Ve Akýbet MÝT müsteþarý açýklamalarýný, Saddam’ýn idamýnýn yarattýðý sersemletici rüzgarýn henüz dinmediði bir dönemde yaptý. Bu idam, Irak’ý birarada tutan iplerin ABD tarafýndan bir bir koparýlacaðýnýn en güçlü iþareti oldu. Bugüne dek Türkiye’yi en çok Irak’ýn parçalanmasý, ama ondan da çok, elinde Kerkük’ü tutan bir Kürt devleti ihtimali endiþelendiriyordu. Ortada yalnýzca bir “olasýlýk” olduðu sürece, Türkiye “bekle gör” tavrýna girebiliyordu. Saddam’ýn idamý, bu olasýlýðý bir zorunluluk haline getirecek olaylar zincirini baþlatýnca, “Kerkük davasý” strateji boþluðunu dolduracak bir numaralý aday durumuna yükseliverdi. 90’lý yýllarýn ilk yarýsý “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk dünyasý” stratejisiyle geçmiþti. Sonra bunun yerini AB’ye giriþ aldý. Þimdi de Kerkük. Olmayacak duaya amin demek, tekelci sermayenin özgün karakterinden biri olsa gerek. Gözü karartýp Kerkük’e dalma hedefinin epey pahalýya patlayacaðý daha þimdiden ortaya çýkmýþ durumda. Üstelik, Türkiye’nin ekonomik ve politik koþullarý düþünülürse, kaldýrýlmayacak kadar aðýr bir bedel. Adý þimdiden Irak kasabýna çýkan Bush’un açýkladýðý yeni planda Türkiye’ye hemen hiç bir yer olmadýðý anlaþýlýyor. Ve ayný gün ABD’nin Irak büyük elçisi Zalmay Halilzad, Kerkük konusunda Türkiye’nin söylediklerinin “Irak’ýn içiþ-

Böylesi bir boþluk, tekelci egemenlik için, hayra alamet deðil. On yýllar boyu süren politik baskýlardan, sefalet ve iþsizlikten bunalan milyonlarca emekçiye, AB üyeliðiyle gelecek refah rüyalarýný gördürmek, bu sayede genel bir ayaklanmayý önlemek, öyle sanýldýðý kadar kolay olmamýþtý. Eðer ortalama sol hareket, reformizm ve UKH politikalarýný burjuvaziyle uzlaþmaya dayandýrmýþ olmasalardý, milyonlarca emekçinin AB hayallerine ikna edilmesi kuþkusuz çok daha zor olacaktý. Ne yazýk ki tekellerin politik çevirme harekatý baþarý kazanmýþ, ortalama sol hareketin bütün faaliyetlerini yasladýklarý “hak ve özgürlük” söylemlerinin, “Kopenhag kriterleri” söylemiyle altý boþa ltýlmýþtý. Oysa þimdi, milyonlarý oyalayacak bir AB perspektifi kalmamýþtý. Bu durum, sadece devrim karþýsýnda deðil, burjuvazinin iç dengelerinde de bozulma anlamýna geliyordu. “Strateji” tenceresinin bir an önce dolmasý gerekliydi.

lerine karýþmak” olduðunu söyledi. Böylece ABD, en azýndan þimdilik, Kerkük yolunu kapatmýþ bulunuyor. Irak’taki petrole el koymaya hazýrlanan Exxon-Shell gibi þirketlerin güvenliðinde bir sorun yaþanýrsa, belki o zaman Türkiye’ye Kerkük yollarý görünür. Türkiye’nin Kerkük heveslerinin önündeki diðer ciddi engel, Güney Kürdistan halkýdýr. Böyle bir hareket Türkiye’yi bir hamlede iþgalci koalisyonun arasýna katmakla kalmaz, Kürt halkýný da iþgale karþý savaþanlar safýna sürükler. Dahasý, UKH bir anda, hem güney hem de kuzeyde Kürt halkýnýn ulusal çýkarlarýnýn biricik temsilcisi olarak yükselir. Kerkük üzerinde hak iddiasýnda bulunan, yalnýzca Türkiye deðil. Bu petrol zengini kente Araplar da sahip çýkýyorlar. Eðer Türkiye bir þekilde ABD’nin desteðini alýp Kerkük’ü iþgal etse bile, bu kez karþýsýnda Suudi Arabistan ve Mýsýr gibi Arap ülkelerini bulacaktýr. Ortadoðu Arap devletleriyle yüksek meblaðlý bir ticari faaliyet ve mali iliþkiler yürüten Türkiye için bu durum, en baþta büyük ekonomik riskler içeriyor. Müsteþar efendinin imalarý ve diðer yöneticilerin dile getirdikleri niyetleri bir kenara býrakýlacak olursa, gerçekte Kerkük konusunda Türkiye’nin eli kolu baðlý durumdadýr. Ya bütün riskleri göze alýp, Kerkük’ün iþgaline giriþecektir ya da Güney federasyonuyla iliþkileri sýkýlaþtýrýp en azýndan kendine yönelen tehdidi minimum düzeye indirmeye çalýþacaktýr. Birinci yol, Türkiye’yi sonu belirsiz ve koca bir fiyaskoyla sonuçlanma ihtimali büyük bir maceraya atarken; ikinci yol ise onu, Kürt sorunundaki katý tutumunu yumuþatmaya zorluyor. Her iki durumda, hali hazýrda derin bir siyasi kriz içinde bulunan tekelci sermayenin üzerinde durduðu býçak sýrtý dengeleri altüst etmeye yeter. Ve kuþkusuz Türkiye, bu seçimi yapmakta hiç özgür deðil. ABD’nin niyet ve eðilimleri, her zaman olduðu gibi bu konuda da aðýr basacak ve Türkiye’nin yönünü belirleyecek. Pentagon’un sesi gazeteci Yasemin Çongar, geçen yýl ABD-Türkiye iliþkilerinin çok önemli bir dönemece girdiðini söylerken, “Türkiye’nin yapýsýný ve kimliðini doðrudan ilgilendiren meseleler”in masada olduðunu haber veriyordu. Yine ayný yazar, Irak Çalýþma Grubu’nun hazýrladýðý rapordan sevinçli sonuçlar çýkartmakla acele eden Türkiye’yi uyarmýþ ve hemen “Irak’taki Kürdistan özerk bölgesinin geçici olmadýðýný kabullenip” iliþkileri sýkýlaþtýrmayý önermiþti. Pentagon’un sesi olarak görülen bir yazarýn kaleminden çýkan bu ifadeler, ABD’nin Türkiye’yi hangi seçime zorlayacaðýný da açýða vuruyor. Þu bir gerçek, Türkiye’nin tekelci sermayesi “kabuslarýn anasý”ný yaþýyor þu an. Türkiye’nin ABD yönelimini kendi lehine çevirmek için, elinde kalan tek þansý, 3. Dünya savaþýna tam baðýmlý bir müttefik olarak gözü kapalý dalmaktýr. Bu derin dalýþta Kerkük yolu kapalý görünüyor. Öyleyse, asýl istikameti, Afganistan, Somali, ya da belki Sudan, yani ABD nereye isterse, oraya...

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007

11


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

LATÝN AMERÝKA’DA DEV ütün bir emperyalist haydutlar takýmý oturmuþ bir insanýn ölümünü bekliyorlar. Umutlarýný, yazgýlarýný, bütün bir toplumsal sistemin geleceðini bir insanýn ölümüne baðlamýþlar. Tarihsel-toplumsal bir sistemin temsilcileri için bundan daha aciz bir durum tasavvur edilebilir mi hiç! Dünyanýn “efendisi” olduklarýný ve sonsuz ömürleri olduðunu sanan þu haydutlar takýmýnýn düþtüðü umutsuz duruma bakýn! Bu akbabalar sürüsünün ölümünü dört gözle bekledikleri kiþi Fidel’dir. Küba halkýnýn, Latin Amerika halklarýnýn, dünyanýn ezilen bütün halklarýnýn Fidel’i... Eteklerinde ziller, ellerinde kýnalar hazýr vaziyette, akbabalar gibi beklemeleri sadece darkafalýklarý ya da sýðlýklarýyla açýklanabilir mi? Elbette açýklanamaz. Tarihsel anlamda emperyalist-kapitalist sistem yolun sonuna gelmiþ olmakla birlikte emperyalist efendiler bu insanlýk-dýþý sistemi bir gün daha fazla yaþatma umutlarýný hiç bir zaman ne yitirdiler ne de yitirecekler. Aksine, onlar ezilen-sömürülen halklarýn kanýný kurutan bu barbarlýk sistemini ayakta tutmak için her türlü çýlgýnlýðý yapmaya, her türlü cinayeti iþlemeye hazýrlar. Fidel’e, Fidel’in Küba’sýna yaklaþýmlarý bunun kanýtýdýr. Onlar Fidel’de, Fidel’in þahsýnda ne görüyorlar? Komünizmi. Fidel’i hayal ettikleri zaman komünizm hayaletini; emperyalist-kapitalist sistemin sonunu görüyorlar. Öyleyse, Fidel’in ölümünde komünizmin ölümünü; Fidel’e karþý mücadelede komünizmle mücadeleyi görüyorlar. Karþý devrimin ileri karakolu, dünya gericiliðinin kalesi durumundaki ABD emperyalizmi, komünizme karþý savaþýný Fidel’e karþý savaþ; Fidel’in Küba’sýna karþý savaþ biçiminde yürütüyor. Ne zavallý bir çaba ve ne zavallý bir düþünce! Bu denli sýð ve dar kafalý olabil-

B

12

mek için umutsuz bir davayý sürdürme sorumluluðunu omuzlarýna almýþ olmak gerekir herhalde. Baþta ABD olmak üzere bütün emperyalistlerin durumu, ne bir eksik ne bir fazla, tastamam budur. Emperyalist haydutlar topluluðu, miadý dolmuþ, bu yüzden insanlýða büyük acýlar çektirmekten baþka bir iþe yaramayan kapitalizmi yaþatmak gibi umutsuz bir çaba içindeler. Ahmaklýk derecesindeki darkafalýlýklarýnýn kaynaðý iþte bu umutsuz durumdur. Yine de, onlarýn Fidel’e karþý duygu, düþünce, beklenti ve eylemlerinin tümden anlamsýz olduðunu düþünmek mümkün mü? Hayýr, böyle düþünülemez. Bir devrim, bir toplumsal sistem kiþilere baðlý deðil. Bu doðru. Tarihin sýnýf savaþýmlarý tarihi olduðu ve tarihin büyük halk kitleleri tarafýndan yapýldýðý da bir o kadar doðru. Ama bu doðrular belli koþullar altýnda tarihte bireyin etkin bir rol oynadýðý gerçeðini ne ortadan kaldýrýr ne de deðiþtirir. Aksine, her büyük çað kendi kahramanlarýna ihtiyaç duyar ve þayet onlarý hazýr bulmazsa, kendisi yaratýr. Böyle kiþilikler tarihin akýþý üzerinde hýzlandýrýcý ya da yavaþlatýcý etkide bulunurlar; bazen de olaylarýn akýþýný tümden deðiþtirirler. Fidel’in böyle bir kiþilik olduðundan kimsenin þüphesi yok. Küba Devriminin zafere taþýnmasýnda ve sosyalist düzenin inþa edilmesinde Fidel’in oynadýðý etkin rol biliniyor. Bu konuda bir þey söylemeye gerek yok. Fidel’in, tarihsel olaylarýn akýþýný nasýl deðiþtirdiðine dair son bir örnek Hugo Chavez’e yönelik gerici-faþist darbenin önlenmesinde oynadýðý roldür. Bu konuyu “Fidel ile 100 Saat” adlý kitabýnda anlatan yazar Ignacio Ramonet, Fidel’in kendisine darbe sýrasýnda Chavez’i aradýðýný ve “kendini öldürme Hugo.Tek baþýna olan Allende’nin yaptýðýný yapma. Ordunun çoðunluðu senin arkanda. 85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007

Vazgeçme. Ýstifa etme” dediðini; arkasýndan Küba Dýþiþleri Bakaný Felipe Perez Roque’e Venezuella’ya Chavez’i kurtarmak üzere gönderdiðini; Chavez yanlýsý bir general ile baðlantý kurarak “Chavez’i kurtarmak üzere asker göndermesini istediðini” aktarýr. Yazarýn aktardýðýna göre Fidel, bütün bu süreci aný anýna takip eder ve deneyimleriyle devrimci güçleri yönlendirir. Fidel’in bu çabalarýnýn Chavez’in kurtarýlmasýnda ve tekrar göreve getirilmesinde çok etkili olduðunu belirtmeye gerek yok. Fidel ve Küba, emperyalizme ve kapitalizme karþý çetin bir savaþ yürüten dünya halklarýnýn en zor koþullarda yönlerini bulmak için gözlerini çevirdikleri bir kutup yýldýzýdýr. Küba ve Fidel, emperyalizme ve kapitalizme karþý savaþta ezilen, sömürülen dünya halklarýnýn ilham kaynaðý, devrimci kalesidir. Baþta Latin Amerika halklarý olmak üzere,dünyanýn bütün ezilen, sömürülen halklarý Küba’ya bakarak kendi geleceklerini, kendi kurtuluþlarýný görüyorlar. Dünya proletaryasý ve ezilen halklar emperyalizme ve kapitalizme karþý dünyanýn dört bir tarafýnda ayaklanma baþlatmýþ durumdalar. Emperyalist-kapitalist sisteme karþý savaþta dünyanýn özellikle iki temel bölgesi, Ortadoðu ile Latin Amerika öne çýkmaktadýr. Irak’ýn iþgali ve iþgale karþý yükselen direniþ, Filistin Devrimi, Lübnan’daki geliþmeler nedeniyle bütün dikkatler Ortadoðu’ya çevrilmiþken Latin Amerika halklarý emperyalist-kapitalist sisteme yýkýcý darbeyi vuracak ayaklanmayý hýzla geliþtiriyorlar. Venezuella, Bolivya, Nikaragua, Ekvator, Meksika ve daha pek çok ülkenin emekçi sýnýflarý arasýnda anti-emperyalist, anti-kapitalist devrimci bir rüzgar esiyor. Bütün bir kýta emekçi sýnýflarýn deðiþik devrimci eylem biçimleriyle sarsýlýyor. Oysa çok deðil, daha 90’lý yýllarýn


Yeni Evrede

Ayýþýðý Konferans bir ordu gibi Taksim Meydaný’na akan iþçiler, onlarýn kararlý, coþkulu adýmlarý, Taksim Meydaný’na kucak açmýþ AKM’nin duvarýndaki dev iþçi pankartý artýk daha fazla somutlanmýþtý belleklerde. Ete kemiðe bürünmüþtü. Konferansýn en genç üyelerinden olan Ýlayda ise, çizdiði resmin sunumunu yaptý. Akþam saatine gelindiðinde, yol yorgunu olan katýlýmcýlar, günün yorgunluðuyla, artýk dinlenmeye çekildiler. Ama sohbetlerin ardý arkasý kesilmedi. Her bir köþede, bir grup yoðun bir sohbetteydi. Ýkinci gün kahvaltý ile baþladý. Ardýndan, sosyalist ülke deneyimleri için yapýlan araþtýrmalarýn sunumlarý için toplantýya geçildi. Sovyetler Birliði ile baþlayan sunumlarý, sýrasýyla Demokratik Almanya Cumhuriyeti, Bulgaristan, Sosyalist Küba takip etti. Sunumlarýn arasýna, hazýrlanan sanat eseri tanýtýmlarý eklendi. Ülkü, Elhamra adlý eserin sunumunu yaparak, gitarda yaratýlan bir devrimi bize ulaþtýrmýþ oldu. Sunumun ardýndan, Elhamra’yý dinledik. Antep’ten katýlanlar ise, bir ses dinlettiler ve bu sesin ne olduðunu sordular herkese… Karanlýðýn içinden çýn, çýn, çýn diye ses yükseldi… Tahminler doðruydu, bakýrcýlarýn çekiç sesleriydi yükselen. Ardýn-

22

Mücadele Birliði

dan görüntü geldi. Bakýr iþleyen iþçiler, el emeðinin müziðini yapýyorlardý. Ve birörnek de bize göndermiþlerdi. Ýkinci gün, Emeðe Ezgi’nin dinletisi ile sonlandýrýldý. Emeðe Ezgi, yaptýðý programla büyük beðeni topladý. Þair Ruhan Mavruk, Atilla Oðuz ve Þiir atölyesinin diðer üyeleri, birer þiirle katýldý etkinliðe. Ýzmir Ayýþýðý, tek kiþilik bir oyunla sanat eserini sundu. Ulrike Mainhof adlý oyunu, tüm Ölüm Orucu savaþçýlarýna ve þu anda Ölüm Orucunda olan Behiç Aþçý ve diðer arkadaþlar için oynadýlar. Ardýndan ön salona geçildi. Þarkýlar, türkülerle dopdolu bir gece geçirildi. Pazar gününe gelindiðinde, artýk sona da yaklaþýlmýþtý. Aslýnda ikinci gün tamamlanmasý gereken devrim deneyimleri, üçüncü güne de sarktý. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Vietnam Demokratik Cumhuriyeti ve Çin Halk Cumhuriyeti ile ilgili sunumlar yoðun tartýþmalarla verimli geçti. Özellikle devrim olgusuna nasýl yaklaþýlmasý gerektiði vurgusu önemliydi. Artýk sona doðru gelinmiþti. Öneri ve eleþtiriler bölümüne geçildi. Karþýlýklý yoðun tartýþmalarýn ardýndan, Ana Konferans’ýn tarihi 12-13-14-15 Temmuz olarak belirlendi. Sosyalizm Projesi için yeni bir görev daðýlýmý yapýldý. 1 Mayýs Kampanyasý için bir dizi program çýkarýldý. 6 Mayýs’ta Denizlerin anmasý için yapýlacaklar öneri düzeyinde sunuldu. Geç saatlere kadar süren bu oturumun ardýndan Ara Konferans sonlandýrýldý. Herkes yeniden kendi çalýþmalarýna dönmek için yollara koyuldu. Ayýþýðý Sanat Merkezi 85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

VRÝM RÜZGARI ESÝYOR baþýnda Latin Amerikalý devrimci örgütler birer birer devrimci hedeflerinden ve devrimci mücadele biçimlerinden vazgeçerlerken emperyalistler bu kýtada kesin ve ebedi bir zafer kazandýklarýna inanýyorlardý. Nasýl inanmasýnlar! Düne kadar düzene karþý silahlý mücadele yürüten örgütler birbiri peþi sýra amaçlarýndan, hedeflerinden vazgeçerek düzen içi bir konuma çekilmiþlerdi. Devrimci mücadele biçimleriyle iktidarý ele geçirmenin eþiðine kadar gelmiþ örgütler aniden çark ederek parlamenter mücadelenin “faziletleri”ni keþfetmiþlerdi. Ýþte devrim yenilmiþti! Sadece devrim mi? Sosyalizm de yenilmiþti! Kapitalizmin kötü yanlarý muhakkak vardý ama hem bunlar düzeltilebilirdi, hem de kapitalizmin alternatifinin olmadýðý ortaya çýkmýþtý.! Emperyalistlerin kapitalizmin ölümsüzlüðünü ilan etmeleri için daha ne gereksindi! Üstelik o sýralar sosyalist ülkeler teker teker daðýlýyor; dünyanýn bütün reformistleri koro halinde, devrim için deðil reformlar için mücadele etmek gerektiðini;sosyalizmin zamanýnýn gelmediðinin ortaya çýktýðýný vaaz ediyorlardý. Ýþte bu karþý-devrimci rüzgarlarýn ortasýnda Küba’dan yükselen bir ses devrim ateþinin sönmediðini ve sönmeyeceðini dünyaya haykýrýyordu. Fidel, 1990’da Küba halkýna ve dünyaya þöyle sesleniyordu: “Bugün Lenin’i konuþmaktan ve onu övmekten utanmadýk. Diðerlerinin parklardan ve caddelerden Lenin ismini kaldýrmaya çalýþtýklarý, Marx ve Engels heykellerini yýktýklarý dönemde biz mermerden, bronzdan ya da çelikten deðil, devrimci bir yöneliþle, kahramanlýðýmýzla, devrime inancýmýzla Marksizm -Leninizmin, sosyalizm ve komünizmin bayraðýný yükselterek yenilerini yapmaya devam edeceðiz. ...Evet bazý devrimci deðiþiklikler yapacaðýz, her zamankinden daha devrimci olacaðýz, çünkü henüz istediðimiz düzeyde devrimci deðiliz.’’ Küba’da alýnacak reform kararla-

rýyla sosyalizmin yýkýlacaðý günü ellerini ovuþturarak bekleyenlere ise Fidel þu tokat gibi yanýtý veriyordu: “Reform mu? Bir devrim tarihin kaydettiði en mükemmel reformdur çünkü her þeyi toptan deðiþtirir. Kapitalist burjuva reformlar mý? Hayýr. Neo- liberal reformlar mý? Hayýr. Herkes bilmelidir ki, bu devrim bir milim gerilemeyecektir” Kýsa süren bu karþý devrimci rüzgar dindikten, ortalýk durulduktan sonra kapitalizmin baský ve sömürüsü altýnda cehennem azabý çeken emekçi halklar gözlerini tekrar Küba’da yanan devrim ve komünizm ateþine çevirdiler. Emperyalizmin kalbine ince bir hançer gibi saplanmýþ bu adada insanlar mutlu ve özgür yaþýyorlardý. Emperyalizmin bütün karalamalarýna raðmen bu ada halký sosyalizme ýsrar ediyor; sahip olduðu deðerlere ve liderine kýskançlýkla sahip çýkýyordu. Bundan sonra, Küba’da yanan devrim ve komünizm ateþi önce Latin Amerika’yý arkasýndan bütün dünyayý ýsýtmaya baþladý. Baský ve sömürüden kurtuluþ yolu arayan halklar yüzlerini Küba’ya çevirdiler. Latin Amerika’da yenilen devrim deðildi. Orada yenilen, bir devrim mücadelesini sonuna kadar götürme yeteneðini hiç bir zaman gösterememiþ olan küçük burjuva devrimci örgütlerdi. Onlarýn yenilgisi emekçi sýnýflarý büyük devrimci eylemlere iten maddi koþullarýn ortadan kalktýðý anlamýna gelmiyordu. Tam tersine, kapitalizmin kendisi bu maddi koþullarý her gün, her saat daha güçlü þekilde üretiyor. Kapitalist üretimin sonuçlarý ve uzlaþmaz sýnýf çeliþkileri çok geçmeden büyük emekçi kitleleri tekrar sokaða dökmeye baþladý. Devrimci kitle eylemleri, ayaklanmalar, isyanlar birbirini izlemeye baþladý. Önce Arjantin, arkasýndan Bolivya, Ekvator ve diðer Latin Amerika ülkeleri.. Bütün Latin Amerika kýtasýnda devrimci bir fýrtýna esmeye baþladý. 85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007

Bütün kýtayý boydan boya kesen bu devrimci fýrtýnanýn geçmiþin basit bir tekrarý, dolayýsýyla akýbetinin de geçmiþteki gibi olacaðýný; yani büyük devrimci sonuçlara yol açmadan sönüp gideceðini düþünenler varsa böylelerinin fena halde yanýldýklarýný söylemeliyiz. Hiç bir þey geçmiþin basit bir tekrarý biçiminde cereyan etmiyor, etmez. Tarih bir çember üzerinde dönen olaylar dizisi biçiminde geliþmiyor. Aksine, bugünkü tarihsel hareket geçmiþin bütün birikimlerini arkasýna alarak ileriye doðru akýyor. Dolayýsýyla, sonuçlarý da geçmiþteki hareketlerin sonuçlarýndan çok daha farklý, kapitalizm açýsýndan çok daha yýkýcý olacak. Latin Amerika halklarýnýn bugün devrimci kitle eylemleri, isyanlar, ayaklanmalar biçiminde ortaya çýkan tarihsel hareketi devrime ve komünizme akýyor. Þüphesiz, bu hareketin bugünden yarýna devrim ve komünizm hedefine ulaþacaðýný kimse söyleyemez. Emperyalizm, arka bahçesi olarak gördüðü bu kýtadan, en umutsuz çarpýþmalara, en kanlý savaþlara baþvurmadan; bu çarpýþma ve savaþlarda en aðýr yenilgilere uðramadan çekilip gitmeyecektir. Bu anlamda Latin Amerika halklarýný -diðer bütün halklarý olduðu gibi- zorlu bir süreç bekliyor. Ama önemli olan devrimci bir sürecin baþlamasýdýr ve bu süreç bugünden baþlamýþtýr. Venezuella’da, Bolivya’da ve daha pek çok Latin Amerika ülkesinde emekçi halklar sosyalizme olan yönelimlerini çok çeþitli biçimlerde ortaya koyuyorlar. Devrimci kitle eylemleri, ayaklanmalar, isyanlar, gerilla mücadeleleri sonucu Latin Amerika kýtasý þimdiden dünyanýn en özgür alanlarýndan biri haline gelmiþ bulunuyor. Büyük mücadelelerle elde edilen bu demokratik ortam proletaryanýn emperyalizme ve kapitalizme karþý sosyalizm mücadelesine büyük kolaylýklar saðlýyor. Devrimci proletarya yürümeye baþladýðý bu yoldan sosyalizme mutlaka varacaktýr.

13


Yeni Evrede

DETAK

Mücadele Birliði

Zindanlarý Yýkacak ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!

ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR “ …Ýnsanlar ölmeyi bildiði sürece özgürlük yok olmaz olamaz.” Ýnsanlarý böyle bir sevdadan bu güne kadar ne zindanlar, baskýlar, zorbalar ne de tarih boyunca var olmuþ sömürücü toplumlar vazgeçirebilmiþtir. Spartaküs’ün köle ayaklanmasý, göðü titreten Paris Komünarlarý, Moskova önündeki yiðit Sovyet partizanlarý ve bugün de Nazi icadý F tiplerinde hayranlýk verici kararlýlýklarýyla devrimci tutsaklar. Hepsi ayný sevdaya tutulmuþ ve o sevda uðruna tereddütsüz bir feda ruhu ile sýrasýný beklemektedirler. Nedir onlarý böylesine eþitsiz koþullara raðmen ölümüne mücadele etmeye iten þey. “Özgürlük”. Binlerce yýllýk insanlýk tarihi böylesine kahramanlarý hep taþýmýþtýr bünyesinde. Devrimci tutsaklar böylesine onurlu geçmiþlerinin verdiði güçle ve devrime olan inançlarýyla ölüm orucu eylemlerini sürdürüyorlar. Devrimi gün be gün eriyen bedenleriyle besleyen ölüm o-

rucu savaþçýlarý devrimin güçlü bir dinamiði olmaya devam ediyor. Direniþ evinde Ölüm Orucu eylemini karalýlýkla sürdüren Behiç Aþçý 19 Ocak itibariyle eyleminin 290. gününde. Yine Adana’daki direniþ evinde eylemini kararlýlýkla sürdüren Gülcan Güroðlu ise 19 Ocak itibariyle eyleminin 259. gününde, kaçýrýldýðý ve zorla tutulduðu hastanede ölüm orucu eylemini sürdüren Sevgi Saymaz ise 19 Ocak itibariyle eyleminin 267. gününde yoluna kararlýlýkla devam ediyor. Ölüm Orucu eylemi devrimi besliyor ve bütün iktidarýn emeðin olduðu, zaferimizi kutlayacaðýmýz ana dek devrimi beslemeye devam edecek. YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!

BEHÝÇ AÞÇI YALNIZ DEÐÝLDÝR Süren Ölüm Oruçlarýna dikkat çekmek ve Ölüm Orucu savaþçýlarýnýn taleplerinin kabul edilmesi için, Haklar ve Özgürlükler Cephesi tarafýndan 10 Ocak akþamý saat 20.00’de bir basýn açýklamasý yapýldý. Taksim Tramway Duraðýnda yapýlmak istenen basýn açýklamasý için, ellerinde meþaleler, Behiç AÞÇI, Gülcan GÖRÜROÐLU, Sevgi SAYMAZ’ýn resimleri ile toplanan Haklar Ve Özgürlükler Cephesi üyeleri, burada yapacaklarý kýsa bir açýklamanýn ardýndan, Galatasaray Lisesi önüne yürüyeceklerini ve orada basýn açýklamasýný tamamlayacaklarýný açýkladýlar. Okuduklarý açýklamada, “toplumun her kesiminin F tipilerine ve tecride karþý olduðu”nu belirterek, “Bugün halen tecridin kalkmasý talebiyle Behiç Aþçý, Sevgi Saymaz ve Gülcan Görüroðlu Ölüm Orucunu sürdürüyor. Hepsinin saðlýðý, kritik bir aþamada. Bakanlýk elbette kendileriyle ilgili bir sorun yüzünden yaþamýný ortaya koyan insanlardan sorumludur. Tutuklu yakýnlarý, demokratik kitle örgütleri ve direniþi sürdürenler, bu konunun muhatabýdýrlar. Çözüm için somut adým, direniþçilerin Ölüm Orucunu býrakmasý deðil, bakanlýðýn bir proje üretmesidir.

14

Bu artýk zamanla yarýþýn da sonuna gelinmiþ durumda. Saniyeler dahi önemli. Günler diyemiyoruz, saatler diyemiyoruz, saniyeler diyoruz. Bütün herkes saniyeleri sayýyor. Bir insan daha ölmesin diye sayýyoruz… Behiç için, Gülcan için, Sevgi için sayýyoruz… Adalet Bakaný somut adým atmalý ve sorunu bir an önce çözüme kavuþturmalýdýr” dediler. Bu sýrada Ýstiklal Caddesi’nin giriþi polis panzeri ve Çevik Kuvvet polisleri tarafýndan kapatýldý. Galatasaray Lisesi’ne yürüyerek burada basýn açýklamasý yapacak olan HÖC’lülere izin vermeyeceðini söyleyen Emniyet Müdürlüðü, daðýlmalarýný istedi. Galatasaray’a yürümeye kararlý olan HÖC’lülerle polis arasýnda uzun süren tartýþmalarýn ardýndan yürümeye baþlayan HÖC’lülere çevik kuvvet polisleri coplar ve gaz bombalarýyla saldýrdý. Çevik Kuvvet polislerinin saldýrýsý nedeniyle 6 kiþi gözaltýna alýnýrken, onlarca kiþi de yaralandý. Grup Yorum elemanlarýndan Ýbrahim Gökçek’in ise bu saldýrýda bacaðý kýrýldý. Buradan bir kez daha haykýrýyoruz: ÖLÜM ORUCU SAVAÞÇILARI YALNIZ DEÐÝLDÝR!

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007

Tekirdað F Tipi’nde Tutsaklar Saldýrýya Uðradý 15 Ocak Pazartesi günü, Tekirdað 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde C Blokta kalan tutsaklar, saat 20.00’de yapýlan sayým sýrasýnda gardiyanlarýn saldýrýsýna uðradý. TKEP/L davasýndan yargýlanmakta olan Feyzullah ERARSLAN’ýn bulunduðu hücreye sayým için giren gardiyanlar, ayný hücrede bulunan Cem DÝNÇ’e, “bacak bacak üstüne atarak oturduðu” gerekçesiyle saldýrdýlar. Limter-Ýþ Sendikasý Genel Baþkaný olan Cem DÝNÇ’e yapýlan bu saldýrýya müdahale eden Feyzullah ERARSLAN ve Halil DÝNÇ de gardiyanlar tarafýndan darp edildiler. 16 Ocak günü Feyzullah ERARSLAN’ý ziyarete giden görüþçüsünün aktardýðý bilgiye göre, gardiyanlarýn Cem DÝNÇ’e saldýrýsýna müdahale ettikleri için ayný hücrede kalan Feyzullah ERARSLAN ve Halil DÝNÇ de fiziksel þiddete maruz kaldýlar. BASKILAR, ÝÞKENCELER BÝZLERÝ YILDIRAMAZ! ZÝNDANLARI YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!


Yeni Evrede

Rosa - Karl

Mücadele Birliði

ROSA, KARL... ALMAN DEVRÝMÝNÝN KARTALLARI... Yine buradayýz... Bir kez daha geldik... Yine yanýnýzdayýz, Çýkýnýmýzda Denizlerin selamý var... Çýkýnýmýzda 13 Mart Savaþçýlarýnýn selamý var... Çýkýnýmýzda Muratýmýzýn, Sibelimizin, Aysunumuzun sýcak soluðu var... Bu sýcak solukla yürüyenlerin coþkusunu getirdik size Ve sizin sesiniz ulaþýyor tüm dünyadaki sýcak soluklu yürüyüþçülere... Dalgalanan kýzýl bayraklardasýnýz! Emperyalist kapitalizme karþý ayaklanan onbinlerin önünde siz varsýnýz Ve size söz olsun ki bizler hep bu yürüyüþün bir parçasý olacaðýz... Ve býkmadan, ve yýlmadan, sonuna kadar haykýracaðýz! Zafere Kadar Devrim! Zafere Kadar Devrim! Zafere Kadar Devrim!

A

lmanya’da her sene, komünist önderler, Rosa Luxemburg ve Karl Liebkneht’i anmak için düzenlenen ve Avrupa’da düzenli olarak yapýlan en büyük komünist aksiyon olarak bilinen yürüyüþ ve anma etkinlikleri, 14 Ocak Pazar günü Berlin’de gerçekleþtirildi. Her yýl olduðu gibi, bu yýl da onbinler, komünist önderler için yapýlmýþ olan anýta aktý. Yaþlýsýndan gencine, binlerce insan bu etkinlikte buluþtu. Yaklaþýk 15 bin kiþinin katýldýðý yürüyüþ ve 70 bini aþkýn insanýn katýldýðý anma etkinliklerine Almanya’dan bir çok parti ve örgütün yaný sýra, Avusturya ve Danimarka’dan da örgüt ve partiler katýldý. Eyleme, Türkiyeli devrimci gruplarýn birçoðu da, geçmiþ senelerdeki kadar yoðun olmasa da katýlým saðladýlar. Bizler Almanya’dan leninistler olarak, her sene olduðu gibi, bu sene de yürüyüþteki yerimizi aldýk. Üzerinde Karl ve Rosa’nýn resmi ile Almanca “Zafere Kadar Devrim” sloganýnýn yazýlý olduðu pankartýmýzýn arkasýnda kortejimizi oluþturduk. Sabah saat 10.00’da Berlin’in Frankfurter Tor Meydaný’nda baþlayan yürüyüþ, yaklaþýk iki buçuk saat sürerek, Anýt Mezarda sonlandý. Yürüyüþ boyunca, attýðýmýz sloganlar ve söylediðimiz marþlarla coþku yüksekti. Yürüyüþün sonunda Anýt Mezar’da kýsa bir anma konuþmasý yaptýk ve saygý duruþunda bulunduk. Ve bir kez daha, onlara, Alman Devriminin kartallarýna, enternasyonal hareketin yiðit savaþçýlarýna “Zafere Kadar Devrim” sözümüzü yineledik. ZAFERE KADAR DEVRÝM! Almanya’dan Leninistler NOT: Bu haber elimize e-posta yoluyla ulaþmýþtýr 85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007

15


Yeni Evrede

Filistin

Mücadele Birliði

FÝLÝSTÝN’DE ÝÇ SAVAÞ O

laylarýn geliþiminin Filistin’i bir iç savaþýn eþiðine getirdiðini konuya iliþkin daha önce yazdýðýmýz yazýlarda belirlemiþtik. Son süreçte yaþananlar, öngörülerimizi doðrular nitelikte. Ýç savaþý bir süreç olarak ele aldýðýmýzda göreceðiz ki Filistin’de bir iç savaþ yaþanýyor. Hamas’la El-Fetih arasýnda yaþanan çatýþmalar iç savaþýn yansýmalarýndan sadece birisidir. Filistin’de Hamas, seçimler sonrasý hükümet oldu ama iktidar olamadý. ABD ve Ýsrail, politikalarýný daha çok Ebu Mazen (Mahmut Abbas) üzerinden yürüttükleri için þimdilik baþka bir güce ihtiyaç duymuyorlar. Yoksa bu, ne Hamas anti-emperyalist olduðu için böyledir ne de anti-siyonist olduðu için. Hamas, Ýsrail’i tanýmaya yeþil ýþýk yakmýþ olmasýna raðmen þimdilik bir köþede bekletiliyor. Bu þekilde Filistin halký da beklenti içinde býrakýlmaya, kimi destekleyeceðini bilmeden devrimci duygulardan uzaklaþtýrýlmaya çalýþýlýyor; ama bir devrim duygulardan önce nesnel geliþmelerin eseridir. Filistin halký devrimci duygularýný, Ýsrail siyonizmine ve emperyalizme karþý yarým asrý aþan mücadele ve savaþým içerisinde elde etti. Onun siyonizme ve emperyalizme karþý duyduðu nefret köklü nedenlere sahip. Bu nedenler ortadan kalkmadýðý sürece Filistin’deki devrim ocaðý da yanmaya devam edecek. Þimdi Filistin halký, artýk ulusalcýlýk elbisesini de yýrtmaya hazýrlanýyor. Yýllar yýlý mücadelede kendisine ayakbaðý olan kendi burjuvazisine karþý da ayný kini ve öfkeyi duymaya baþlýyor. Gelinen aþama bu noktayý çok açýk ve net bir þekilde gösteriyor. Filistin’de burjuvazi alaþaðý edilmeden özgürlük kazanýlamayacaktýr. Filistin iþçi sýnýfý ve emekçileri eninde sonunda kendi burjuvalarýyla bir savaþa tutuþmadan iktidar olamayacaklardýr. Ve bugün onlarýn sýnýfsal çýkarlarýný ne El-Fetih temsil ediyor ne de Hamas. Tam tersine her ikisi de, tabanlarýndan baðýmsýz olarak burjuvaziyi temsil ediyorlar. Biri egemen olan burjuvaziyi diðeri egemen olamamýþ burjuvaziyi. Ortadoðu gezisine çýkmýþ olan Condeliza Rice’ýn Mahmut Abbas ile görüþüp kendileriyle görüþmemesine içerleyen Hamas yetkilileri hemen bir açýklama yapma gereði duydular. Filistin’de Abbas, tarihin en uðursuz rollerinden birini oynuyor. ABD Dýþiþleri Bakaný, 14 Ocak’ta çýktýðý Ortadoðu ge-

16

zisi sýrasýnda görüþtüðü Ýsrail Baþbakaný Ehud Olmert’e Filistin Devlet Baþkaný Mahmut Abbas’ýnda katýlacaðý üçlü bir toplantý önerisinde(!) bulunuyor ve bu yönde bir karar alýnýyor. Abbas’ýn siyasi danýþmasý ise bu yüce gönüllülüðe(!) hemen bir karþý jestle karþýlýk veriyor; herhangi bir Filistin-Ýsrail görüþmesine ABD’nin de katýlmasýndan memnuniyet duyacaklarýný söylüyor. Filistin’de yeni “yol haritasý” þöyle çizilmiþ görülüyor: Bir yandan Ebu Mazen erken seçim çaðrýsý yaparken, bir yandan da bu çaðrýya icabet etmeyeceðini açýklayan Hamas’ý hükümeti feshetmekle tehdit ediyor. Bu açýklamalarýn hemen arkasýndan Filistin baþbakaný Haniye’ye suikast giriþiminde bulunuluyor. 15 Aralýk’ta Refah sýnýr kapýsýnda yanýnda yüklü bir miktar parayla Gazze’ye girmek isteyen Haniye’nin konvoyuna ateþ açýlýyor. Ýsrail ayný zamanda Haniye’nin elindeki paraya el koyuyor. Ýsrail savunma Bakanlýðý ilk yaptýðý açýklamada “Haniyenin vurulmamasýna üzüldüðünü” söylüyor. Filistin hükümeti ise, Haniye’ye yönelik bu saldýrýnýn arkasýnda Abbas’ýn Muhafýz Birlikleri’nin olduðunu söylüyor. Böylece tablo tamamlanmýþ oluyor. Abbas’ýn seçim çaðrýsýnýn hükümete darbe giriþimi anlamýna geldiðini söyleyen Hamas’a sýnýr dýþýna taþarsa liderlerini bir daha canlý göremeyeceði uyarýsý ABD, Ýsrail ve Abbas yönetimi tarafýndan yapýlmýþ oluyor. El-Fetih ile Hamas arasýnda en þiddetli çatýþmalar Abbas’ýn seçim açýklamasýndan sonra gelmiþti. Filistin halký, yeni bir seçimden çok, özgürleþmek istiyor. Ve her gün daha çok, özgürlüðünün önündeki esas engelin kendi burjuvalarý olduðunu daha iyi anlýyor. Filistin halký Arap burjuva gericiliðini aþmadan özgürlük yolunda geliþme kaydedemeyeceðini görüyor. Ve artýk Filistin iþçi ve emekçileri silahlarýný kendi burjuvalarýna karþý da çevirmeye baþlýyorlar. Bu elbette yýllar yýlý Ýsrail siyonizmi ve emperyalizme karþý savaþ içinde olan Filistin halkýný çok zorlayacaktýr. Elbette bu iç savaþ kendi içinde bir çok eksiklik ve hatayý barýndýracaktýr ama eninde sonunda Filistin halkýný özgürleþtirecektir. Günümüzde artýk hiç bir halk, kendi burjuvazisine karþý savaþmadan özgürleþemez. Filistin halký bu gerçeði en çok anlayan halklardan biri olduðunu her gün biraz daha fazla gösteriyor.

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007


Yeni Evrede

Çevre

Mücadele Birliði

KAPÝTALÝST KIYAMET “Eðer hükümetler ve bilim insanlarý, diyor fizikçi Stephen Hawking, nükleer silahlarýn ortadan kaldýrýlmasý ve küresel ýsýnmanýn önlenmesi için þimdi çare bulamazlarsa, büyük bir tehlike olduðunu görüyoruz. Saat þimdi gece yarýsýna 5 var.” Sembolik “kýyamet saati”, günümüz bilimcilerine göre korkunç sona iyice yaklaþýldýðýný iþaret ediyor. Bilimciler, dünyamýzýn hýzla kýyamete doðru yol aldýðý konusunda hemfikir. Tehlike var mýdýr, yok mudur diye bir tartýþmayý hiçbir bilimci, ve aklý baþýnda hiç kimse yapmýyor. Doða ve insanlýk çok büyük bir tehlike karþýsýndadýr. Bu konuda insanlýðýn çok büyük bir bölümü hemfikir. Bunu ancak faþist Bush yönetimi gibi sermaye temsilcileri tartýþmaya açabilir. Ve ancak onlar sanayideki atýk gazlarýn sera etkisi yarattýðýný ve bunlarýn küresel ýsýnmaya yolaçarak, büyük “doðal felaketlere” sebep olduðunu inkar edebilir! Oysa yerküremiz uzun bir süredir tehlike sinyalleri veriyor. Sanayi devriminden bu yana geçen iki yüzyýlda yeryüzü, tüm insanlýðýn tüm bir tarihi boyunca verdiði zarardan daha fazlasýna maruz kaldý. Son iki yüzyýlda dünya ormanlarýnýn %40’ý yokedildi. Pek çok canlý türünün soyu tükendi. Çok daha fazlasý soyu tükenme tehlikesiyle karþý karþýya. “Türlerin yok oluþ hýzý son 65 milyon yýlýn en üst seviyesinde, bozulmamýþ ekosistemlerin son kalýntýlarý da ortadan kalktýkça yok oluþlarýn saðanak gibi hýzlanmasý ihtimali de var. Halihazýrda yok oluþ hýzý ‘sýnýrýn’ yani doðal hýzýn 1000 katýna ulaþmýþ durumda.” (Scientific American’dan aktaran J.B.Foster). Pek çok ekosistem bu süre zarfýnda geri döndürülemez zararlara uðradý. Ve insanlýk, artýk kendi ekosistemini de yoketme noktasýna hýzla sürükleniyor. Bilimcilerin “kýyamet saati” ile sembolik bir þekilde dikkat çekmek istedikleri nokta tam da burasý. Sadece nükleer silahlar deðil sözkonusu olan. Kapitalizmin yarattýðý kentleþme, baþlý baþýna bir yýkýmdýr. Temiz su kaynaklarýnýn korkunç tahribatý, doðal kaynaklarýn inanýlmaz bir hýzla tüketilmesi, zehirli atýklarla bizzat topraðýn kullanýlmaz hale gelmesi, düzensiz avlanma ile besin kaynaklarýnýn tükenme tehlikesinin baþgöstermesi... Dünyamýzý ve insanlýðý bekleyen ürkütücü sonu gösteriyor. Tabii verili toplumsal sistem devam edecek olursa... Bu gidiþin gidiþ olmadýðý artýk bellidir. Gözlerini bilerek gerçeklere kapatanlar dýþýnda hemen herkes, insanlýðýn kaçýnýl-

maz bir felakete doðru sürüklendiðini görüyor. Ve bu felaketin kaynaðýný da kavrýyor. Eskiden çevreciler, sorunun kaynaðý konusunda suskun kalmayý yeðler, sadece yüzeyde kalan yarým önlemler uðruna mücadele etmeyi koyarlardý programlarýna. Son dönemlerde bu tavrýn deðiþmekte olduðu görülüyor. Felaket senaryolarý yazýldýkça, bunlardan kurtuluþ çabalarý, deðiþtirme yollarý daha etraflý tartýþýlýr oldu. Ve “toplumsal deðiþim”, pek çok çevreci hareketin her geçen gün daha yüksek sesle dillendirdikleri bir istem haline geldi, geliyor. Ama bu “toplumsal deðiþim”, hala kapitalizm ufkunun ötesine taþabilmiþ deðil. Çevreyi mahveden, doðayý yýkýma uðratan, kapitalist sanayileþmenin ta kendisidir. Engels, kapitalist sanayileþmenin iþleyiþ yasalarýný tam bir berraklýkla ortaya koymuþtu. Kapitalist sanayi, kurulduðu alanda hýzla kendi çevresini yaþanmaz hale getirir. Kendi sonuçlarýndan kaçan sanayi, yeni alanlara açýlýr. Ve bu yeni alanlarý da yýkýma uðratýr. Ve onun hareketi, kendisine çektiði emek kitlesini de onunla birlikte harekete sürükler. Böylece düzensiz, denetimsiz ve yaþanmaz kentler oluþturur. Tek dürtüsü ve yaþam ateþi kar olan sermaye, amacýný gerçekleþtirmek yolunda, doðayý ve insaný (emeði) yok eder. Üretim anarþisi ile sermaye, korkunç bir kaynak savurganlýðý yaratýr. Doðayý ve insaný fütursuzca harcar. Özel mülkiyete dayanan kapitalist toplum, bundan baþka türlü bir hareket de geliþtiremez. Sorunun çözümü için her þeyden önce merkezi planlama gerekir. Tüm kaynaklarýn merkezi bir plan dahilinde kullanýldýðý bir hareket tarzý geliþtirilmeden, bu yýkým engellenemez. Planlý bir ekonomi, sorunun çözümü için olmazsa olmaz bir koþul. Tamamen kara endekslenmiþ, tüm hareketi kar oranlarýna göre belirlenmiþ, birbirine rakip sermaye gruplarýnýn amansýz savaþýna dayan bir toplumsal düzende ne merkezi planlamaya dayanan bir ekonomi sözkonusu olabilir, ne de doðaya ve insana saygýlý bir geliþme. Silahlanma yarýþýný (militarizm) yaratan da kapitalizmin kendisidir; rakipleri karþýsýnda avantajlý konuma geçmek için koca toplumlarý ve büyük doða parçalarýný yoketmekten çekinmeyen de. Sorunu yaratan mekanizmanýn kendisi, onu çözemez. Çözüm isteniyorsa, iþe, o mekanizmayý kaldýrmakla baþlamak gerekir. Kapitalizmin, ömrünü uzatmak için attýðý her adým, bizi “kýyamet”e biraz daha yaklaþtýrýyor. Ne doðanýn, ne de insanlýðýn dayanacak gücü kaldý. Yeryüzünde hayatýn devam edebilmesi için kapitalizmi yýkmak kesinlikle bir zorunluluk. Ve insanlýk her geçen gün bunu biraz daha anlýyor.

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007

17


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ DÜNYAYI SARSIYOR EMEKLÝ SANDIÐI’NDA BÝN EMEKÇÝ EYLEM YAPTI

BATMAN’DA HALK TEDAÞ BÝNASINI ÝÞGAL ETTÝ

Emekli Sandýðý Müdürlüðünde çalýþan emekçilerin maaþlarýndan yapýlan kesintilerle Emekli Sandýðý Genel Müdürlüðü bünyesinde kurulan saðlýk merkezi, 6 Ocak günü Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) tarafýndan kapatýldý. Burada hizmet veren doktorlar da SGK’ya götürüldüler. 8 Ocak Pazartesi sabahý iþyerlerine gelen emekçiler, saðlýk merkezinin kapatýldýðýný öðrenince, yaklaþýk 2000 büro çalýþaný iþ býrakarak genel müdürlük önüne indi. Saðlýk merkezinin kapatýlmasýný ve doktorlarýn SGK’ya götürülmesini protesto eden emekçiler, kendi tasarruflarýyla alýnan saðlýk araç gereçlerine SGK’nýn el koymasýna izin vermeyeceklerini söylediler. Müdürlük önünde toplanan büro çalýþanlarý, Büro Emekçileri Sendikasý iþyeri temsilcileri öncülüðünde Eskiþehir yolundaki Sosyal Güvenlik Kurumuna 1000’in üzerinde çalýþanýn katýldýðý yürüyüþ yaptýlar. Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu Baþkaný ile görüþen emekçiler, taleplerini kabul ettirdiler. Saðlýk merkezinin bu harfa içinde yeniden açýlacaðýna söz aldýlar.

Batman’da Karþýyaka, Petrolkent ve Hürriyet mahallelerinde yaþayan emekçi halk, son 17 saattir elektriklerin kesildiði gerekçesiyle 12 Ocak günü TEDAÞ arýza servisine giderek, bir an önce elektrik verilmesini istediler. Serviste kalan nöbetçi amir ve çalýþanlarla tartýþan halk, elektrik kesintilerinin sadece emekçi mahallelerine uygulandýðýný belirterek, Ortaçað karanlýðý istemediklerini söylediler. TEDAÞ yetkilileri ise, arýzanýn kendilerinden deðil, TEÝAÞ’tan kaynaklandýðýný, arýza nedeniyle Batman’a sýnýrlý oranda enerji verildiðini ifade ederek, “su kuyularýnýn bulunduðu alandaki elektriði kesemedikleri için kenar semtlerdeki elektriði kesmek zorunda kaldýklarýný” söylediler. TEDAÞ’ýn arýza servisinin bulunduðu alandaki elektriðin kesilerek, emekçi mahallelerine elektrik verilmesinden sonra halk TEDAÞ arýza servisinden ayrýldý. TEDAÞ Ýl Müdürü, Batman’ýn yaný sýra Diyarbakýr, Þýrnak, Mardin ve Siirt illerinde de elektrik kesintilerinin yaþandýðýný belirterek arýzanýn giderildiðini ve þehrin tamamýna elektrik verilmeye baþlandýðýný açýkladý.

ANTAKYA’DA SUSUZLUK PROTESTOSU Antakya’nýn çeþitli mahallelerinde yaþanan su kesintileri, emekçi halký maðdur ediyor. Yaklaþýk 10 gündür Sümerler, Elektrik ve Gazi mahalleleri su alamýyor. Bunun üzerine, 9 Ocak günü Sümerler Mahallesi emekçi halký, eylem yaparak belediyenin derhal çözüm bulmasýný istedi. Antakya halký, içecek su bulamadýklarýný, banyo, bulaþýk ve çamaþýr yýkama ihtiyaçlarýný gideremediklerini ifade ettiler ve su verilmesini istediler.

KÖMÜR OCAÐINDA GRÝZU PATLAMASI Zonguldak-Ankara karayolu üzerindeki Elvanpazarcýk beldesinde, özel sektöre ait kömür ocaðýnda Ocak’ýn ilk haftasýnda bir grizu patlamasý meydana geldi. Grizu patlamasýnda 1 iþçi ölürken, 6 iþçi de yaralandý. Cengiz Ömür adlý iþçinin öldüðü, Fatih Ýnce, Recep Taþ, Mehmet Yýlmaz, Orhan Kandemir, Savaþ Kürekçi ve Ertan Akyol’un yaralandýðý patlamadan sonra þu anda madende mahsur kalan iþçi olmadýðý açýklandý.

ELEKTRÝK KESÝNTÝSÝNE HALK TEPKÝSÝ Mardin’in Nusaybin ilçesinde 3 haftadýr elektrik kesintisi nedeniyle zor durumda kalan halk, TEDAÞ Müdürlüðü önünde toplanarak duruma tepki gösterdi. Burada yetkili kimseyi bulamayan halk, görevlilerle tartýþtý. Bu arada TEDAÞ yetkilileri, ilçede 6 trafonun yandýðýný ve yeni trafo gelene kadar elektrik kesintisinin süreceðini söylediler.

18

BÜYÜK ECZACI MÝTÝNGÝ: “MESLEÐÝMÝZÝ VE HALKIN SAÐLIK HAKKINI SAVUNUYORUZ!” 14 Ocak günü, Ýstanbul Eczacý Odasý öncülüðünde 10 eczacý odasý tarafýndan, Kadýköy Meydaný’nda “Büyük Eczacý Mitingi” düzenlendi. Çeþitli illerden eczacý odalarý üyelerinin katýldýðý mitingde, Haydarpaþa Numune Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi önünde toplanan eczacýlar, “Eczacýlýk Mesleði Sahipsiz Deðildir”, “Saðlýk Haktýr Satýlamaz” pankartlarý açýldý. Çeþitli dövizler taþýyan eczacýlar, kortejler oluþturarak Kadýköy Meydaný’na yürüdü. Mitingde konuþan Ýstanbul Eczacý Odasý Baþkaný, mitingi eczacýlar ezildiði, emekleri ve hizmetlerinin karþýlýðýný alamadýklarý için düzenlediklerini belirtirken; buraya sadece eczacýlarýn sorunlarýný deðil, tüm toplumun saðlýk sorunlarýný konuþmaya geldiklerini de dile getirdiler. Ve “Bu

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

miting, çeþitli çevrelerce adeta yok edilmek istenen ve saygýnlýðý zedelenen mesleðimize yaþam alaný saðlamak, eczacýnýn özgüvenini arttýrmak ve yeri geldiðinde sorunlarýna hep birlikte sahip çýkmak noktasýndaki kararlýlýðýný göstermek için düzenlenmiþtir” dediler.

YUNANÝSTAN’DA GENEL GREV HAYATI DURDURDU Yunanistan Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu (GSEE) ile Yunanistan Kamu Çalýþanlarý Konfederasyonu’nun (ADEDY) çaðrýsýyla “Hükümetin izlediði ekonomi politikasýný” protesto etmek amacýyla kamu ve özel sektörde çalýþan emekçiler, 13 Aralýk’ta 24 saatlik genel grev yaptýlar. Yapýlan greve, þehiriçi ve þehirlerarasý ulaþýmda görev yapan otobüs, tren, metro, troleybüs, tramvay þoförlerinin katýlmasýyla, özellikle büyük kentlerde ulaþým zaman zaman durma noktasýna geldi. Kamu bankalarý, elektrik ve su iþleri daireleri ile PTT çalýþanlarýnýn eyleme katýlmasýyla müþteri hizmetlerinde de aksaklýklar yaþandý. Atina ile Pire kentlerinin de içinde bulunduðu bölgedeki devlet hastanelerinde çalýþan doktorlar da greve katýldý ve hastanelerde yalnýzca güvenlik ve acil yardým birimleri görev yaptý, eczaneler ise grev süresince kapalý kaldý. Olympic Havayollarý emekçilerinin de greve katýlmasý, özellikle iç hat uçuþlarýnda çok sayýda seferi iptal ettirdi. Yunan Devlet televizyonu emekçileri de, 4 saatlik iþ býrakma eylemiyle destek verdi.

ABD ORDUSU GOODYEAR GREVÝNE MÜDAHALE PLANLADI Birleþik Çelik Ýþçileri Sendikasý’na baðlý 17 bin iþçi ABD ve Kanada’da bulunan 16 Goodyear fabrikasýnda 5 Ekim’den bu yana grevde. Irak ve Afganistan’daki Humvee araçlarýna lastik üreten Goodyear firmasýnda iþçilerin greve gitmesinin ardýndan, ABD ordusu ihtiyaçlarýný karþýlayamaz duruma geldi. Aylardýr süren grevde, sendika ve patronlar, ikinci kez anlaþma masasýna oturdu. Grev nedeniyle, ABD ordusunun temel taþýma aracý olan Humvee’leriin lastiklerinin üretimi yüzde 35 oranýnda düþtü ve burada üretilen lastikler, savaþ uçaklarý için de kritik. Bu geliþmeler üzerine, ABD ordusu, grevdeki 200 iþçiyi iþe döndürmek için greve fiili müdahale yapmayý planlýyor.

ÝTALYA’DA GAZETECÝLERÝN GREVÝ Ýtalya Basýn Federasyonu’nun (FNSI) çaðrýsýyla, 25 Aralýk günü, ulusal basýnda çalýþan gazeteciler, patronlar toplu sözleþmeleri yenilemeye yanaþmadýðý için üç günlük greve

baþladý. Ýki hafta önce de görsel iþitsel medyada çalýþan haberciler iki günlük greve gitmiþti. FNSI ile Ýtalya Gazete Editörleri Federasyonu (FIEG) arasýnda toplu sözleþmeler konusunda sert mücadeleler yaþanýyor. Basýn Federasyonu, Ocak ayýnda yeni eylemler ve grevler olacaðýný açýkladý.

ÝSPANYA’DA ETA TUTSAKLARI ÝÇÝN EYLEM VE ÇATIÞMA Ýspanya cezaevlerindeki ETA tutsaklarýnýn serbest býrakýlmasý talebiyle yapýlmasý planlanan eylem, hükümet tarafýndan yasaklandý. Buna raðmen 6 Ocak akþamý Bask ülkesindeki Saint-Sebastien þehrinde yapýlan eyleme polis saldýrdý ve þiddetli çatýþmalar yaþandý. Eyleme katýlan yüzlerce kiþi, saldýran polisle çatýþmaya girdi. Polisin plastik mermi kullandýðý çatýþmada, eylemciler çok sayýda aracý yaktý. Ýspanya’da 24 Mart 2006 tarihinde ETA’nýn sürekli ateþkes ilan etmesinin ardýndan baþlayan diyalog süreci 30 Aralýk 2006 tarihinde Madrid’deki Barajas havaalanýna düzenlenen saldýrýnýn ardýndan sona erdirmiþti.

BOLÝVYA’DA KOKA ÝÞÇÝLERÝ AYAKLANDI Bolivya’nýn Cochabamba þehrinde, faþistlerin koka iþçilrine asldýrmasý üzerine çýkan çatýþmada, bir iþçi öldü ve onlarca iþçi de yaralandý. Polis destekli yaþanan saldýrýdan hemen sonra, Ýþçi Merkezi’nin çaðrýsýyla toplanan iþçiler, Cochabamba sokaklarýna döküldüler. Faþist çetelerin, bir eski subay olan Cochabamba valisi Manfred Reyes Villa tarafýndan örgütlendiðini belirten iþçiler, valinin istifasýný istediler. 8 Ocak’da binlerce çiftçi, koka iþçisi, üniversite öðrencisi ve kent çalýþanýnýn valilik ve emniyet müdürlüðü binâsýnýn bir kýsmýný ateþe verdiði Cochabamba’da yeni bir kitlesel yükseliþ yaþandý. Sopa, býçak, pala ve dinamit lokumu kullanan faþistlere karþý mücadele eden Cochabambalý iþçilerin kavgasý, ülkenin diðer þehilerine de yansýdý. Baþkent La Paz’daki Bölgesel Ýþçi Merkezi ile El Alto’daki mahalle örgütleri aðý FEJUVE’nin üyeleri, dört emniyet müdürünün buluþtuklarý oteli kuþattýlar. Bolivya’dan 12 Ocak itibariyle, Cochabamba sokaklarý büyük ölçüde iþçilerin eline geçmiþ, faþist vali kentten kaçmýþ, ülkedeki bazý havalimanlarýnýn giriþini iþçiler tutmuþ durumda.

YUNANÝSTAN’DA ÖÐRETMENLER GENEL GREVDE Yunanistan’da orta ve yüksek öðretim kurumlarýnýn öðretmenleri, “özel üniversiteler açýlmasý” konusunda parlamentoda Ocak ayýnýn ilk haftasýnda görüþülen yasa tasarýsýný protesto etmek amacýyla 17 Ocak günü 24 saatlik genel grev yaptý. Grev süresince, aralarýnda çok sayýda üniversitenin de bulunduðu 100’ün üzerinde okul kapalý kaldý. Öðretmenler, geçen hafta da ayný nedenle 24 saatlik grev yapmýþtý.

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007

19


Yeni Evrede

Aþýrma ve Tahrif

Mücadele Birliði

Demokrasi Ve Sosyalizm Mücadelesi BÝR DEVRÝM MÜCADELESÝDÝR Ýþçi sýnýfýnýn sloganlarýyla iþçi sýnýfýný aldatma çok iyi bilinen eski bir konudur. Ýþçi sýnýfýnýn isteklerini açýktan açýða ileri sürdüðü, burjuva egemenliðini doðrudan doðruya tehdit ettiði geliþme aþamasýna girilmesiyle birlikte, iþçi sýnýfýný kendi burjuva ve küçük burjuva politikalarýna çekmek isteyenlerin sayýsý arttý. Emekçi sýnýfýn sloganlarý, emekçi sýnýfýn kurtuluþuna deðil, burjuva sistem çerçevesine baðlanýyor. Oysaki esas mesele, emekçi sýnýfýn kurtuluþudur. Sloganlarýn amacý da bu hedefe baðlanmaktýr. Emekçilerin kurtuluþuna baðlanmayan bir slogan, ancak, onlarýn köleliðinin üstünü örtmeye hizmet eder. Ýþçi sýnýfýný kendi sloganlarýyla aldatma, Türkiye ve Kürdistan iþçi hareketi içinde de çok iyi bilinen bir yöntemdir. Ancak iþçi sýnýfýný burjuva ve küçük burjuva doðrultuda saptýrmak isteyenler bu aldatmacalarýný hiç bir zaman kabul etmediler. Bunu anlamanýn en iyi yolu, iþçi sýnýfý sloganlarýný gündeme getirenlerin gerçek hedefleri ve politik sýnýfsal konumlarýný doðru tahlil etmektir. Durumlarý kavranmadan, amaçlarý bilinmeden attýklarý sloganlarýn neye hizmet ettiði de anlaþýlamaz. Öteden beri iþçi hareketini küçük burjuva çerçevede tutmak isteyen, iþçi sýnýfýnýn sloganlarýyla iþçi sýnýfýný aldatan çevrelerden biri “Evrensel-EMEP” çevresidir. Uzun zamandan beri Leninistler tarafýndan savunulan, geliþtirilen slogan, görüþ ne varsa, bu sosyal-reformist çevre tarafýndan kopya ediliyor ve kendi sýnýf uzlaþmacý amaçlarý için kullanýlýyor. Leninistlerce savunulan sloganlarý ve görüþleri kaynak belirtmeksizin alýp kendilerine mal ediyorlar. Oysaki sol hareketle iliþkisi olan her insan bu görüþlerin gerçek kaynaðýný biliyor. Buna raðmen ayný þeyi yapmaya devam ediyorlar. Mücadele Birliði bunun üzerine bir süre önce sormuþtu; “Bu ne biçim bir karakter?” diye. Fakat söylenenleri ne “Evrensel-EMEP” çevresi ne de ayný þeyi yapan öteki çevreler üzerlerine aldýlar. Bu rezilce tutumlarýný devam ettirdiler ve anlaþýlan odur ki, devam ettirmeye de kararlýlar. Daha önce çeþitli konulardaki görüþ ve sloganlarýn baþýna gelen, bu sefer “demokrasi ve sosyalizm” sloganýnýn baþýna geldi. 2 Aralýk 2006 tarihli Evrensel gazetesinde, gazetenin bizzat kendisi tarafýndan Mehmet Kýlýçarslan için verilen ölüm ilanýnda, “Türkiye iþçi sýnýfýnýn demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin bir ýra neferi olarak” deniliyor. Burada geçen “demokrasi ve sosyalizm”, sloganýnýn Türkiye’de son 30 yýldan beri Leninistler ve onlarýn öncelleri tarafýndan atýldýðý, biliniyor. Bu slogan yalnýzca Türkiye ve K. Kürdistan’daki, sýnýf mücadelesinin hedefini deðil, fakat genel olarak yeni sömürgecilik iliþkisinin egemen olduðu baðýmlý kapitalist ülkelerdeki emekçilerin devrimci mücadelelerinin hedefini de formüle ediyor. Baðýmsýz kapitalist ülkeler biçimsel olarak baðýmsýz olduklarýndan, daha önceleri klasik sömürgelerde öne çýkartýlan “baðýmsýzlýk stratejisi” ekonomik baðýmlýlýktan kaynaklanan yeni sömürgecilik iliþkisi içindeki ülkeler için geçerli deðildir. Buralarda “ulusal egemenlik” baþlý baþýna bir devrim stratejisi olmaktan çýkmýþtýr. Emperyalizmin sermaye ihracýna baðlý olarak bu ülkeleri ekonomik yönden kendine baðýmlý hale getirmesi, yani ekonomik ilhak yöntemine baþvurmasý, emekçi halk kitlelerinin devrim mücadelesini de etkilemiþtir. Baðýmlý kapitalist ülkelerde emekçi halkýn devrimci stratejisi demokrasi ve sosyalizm mücadelesidir. Yani demokrasinin ele geçirilmesi ve sosyalizmin inþa edilmesi. Reformist ve oportünist hareket demokrasi mücadelesini burjuva sýnýrlar içerisinde kalan, güdük, sýnýrlý ve budanmýþ bir burjuva demokrasisi olarak anlarken; sosyalizmi de bilinmeyen bir geleceðin sorunu olarak alýp, arka plana itiyor. Devrimci iþçi hareketi, sosyalizme, demokrasiyi ele geçirme yoluyla varacaðýný savunur. An-

20

cak buradaki demokrasi bir burjuva demokrasisi deðil, Halk Demokrasisidir. Bu ise, proletaryanýn, burjuva egemenliðini yýkýp kendi egemenliðini kurmasýný gerektirir. Yani demokrasi ve sosyalizm mücadelesi bir devrim mücadelesidir. Devrim olmadan, proletarya devrim yoluyla iktidara gelmeden, kendi egemenliðini kurmadan Halk Demokrasisini gerçekleþtireceðini söylemek hem kendi kendini hem de emekçi sýnýflarý aldatmaktýr. Demokrasi mücadelesi sosyalizme varacaktýr, sosyalizm bu mücadeleyi sonuna kadar götürerek tamamlayacaktýr. Burada, proletaryanýn önderliðinde kesintisiz bir süreç söz konusudur. Demokrasi ve sosyalizm mücadelesi devrim mücadelesidir. Bu devrim proletarya önderliðindeki Demokratik Halk Devrimidir. Bu devrimle gerçekleþecek iktidar Demokratik Halk Ýktidarýdýr. Demokratik Halk Devrimi, Demokratik Halk Ýktidarý mücadelesi, kesintisiz olarak sosyalizme varmayý hedefler. Bu devrimin zaferinden sonra iktidarýn ele geçirilmesi anlamýnda ikinci bir alt-üst oluþ olmayacaktýr. Çünkü bu devrim zaten bir alt-üst oluþun sonucu olarak gerçekleþmiþtir. Proletarya bu süreçte emekçi sýnýflarla birlikte onlarýn yönlendirici gücü olarak sosyalizmi kurmaya yönelir. Bu bütünlüklü Leninist kesintisiz devrim stratejisi demokrasi ve sosyalizm mücadelesidir ve kitleleri bu hedefe hazýrlayan slogan da “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” sloganýdýr. Reformist ve oportünist çevreler ise öteden beri “baðýmsýzlýk, demokrasi, sosyalizm” mücadelesini savunageldiler. Yani demokrasi ve sosyalizmin gerçekleþmesi için “baðýmsýzlýk”, kazanmayý olmazsa olmaz bir koþul olarak ileri sürdüler. Bu hedef ise yeni sömürgecilik gerçeðine ters düþer. “Baðýmsýzlýk” stratejisini öne çýkaranlarýn en büyük dayanaðý emperyalizm ile Türkiye tekelci kapitalizminin iliþkisini yanlýþ kavramalarý ve yanlýþ göstermeleridir. Emperyalizm, sömürge ve yarý-sömürgelerden farklý olarak yeni sömürgelerde ekonomik baðýmlýlýk iliþkisine dayanýr. Buradaki sömürüsünü ve egemenliðini iþbirlikçi sermaye aracýlýðýyla gerçekleþtirir. Bu nedenle emperyalizme karþý mücadele, iþbirlikçi tekelci sermayeye karþý mücadeleden ayrý ele alýnamaz. Emperyalizme karþý mücadele, iþbirlikçi tekelci sermayeye karþý mücadele ile birlikte ele alýnmalý. Bu nedenle ayrý bir strateji olarak deðil, tek bir devrim stratejisi olarak görülmeli. “Baðýmsýzlýk” mücadelesini baþa alanlar ve onu baþlý baþýna bir strateji haline getirenler, savunduklarý bu anlayýþýn gereði olarak, ittifaka girecekleri çeþitli “ulusal burjuva” güçler ararlar. Bu yüzden hangi politik motifleri kullanýrlarsa kullansýnlar, illa bir burjuva güçle ittifak kurma çabalarýndan vazgeçemezler. Oysaki baðýmlý kapitalist ülkelerde devrimin temel hedefi bir toplumsal sistemden baþka bir toplumsal sisteme; kapitalizmden sosyalizme geçmektir. Buna denk slogan ise “baðýmsýzlýk, demokrasi, sosyalizm” deðil, “demokrasi ve sosyalizm” mücadelesidir. Burjuva sýnýf iþbirlikçi sosyal reformist hareketler ise bu hedefi muðlaklaþtýrmak ve ertelemek için “ulusalcýlýk”, “baðýmsýzlýk” vb. slogan ve kavramlarý ileri sürüyorlar. Bu çevrelerden biri “Evrensel-EMEP” çevresidir. Bu çevre bugüne kadar savuna geldiði görüþleri iflas edince, varlýklarýný sürdürebilmek için Leninistlerin görüþ ve sloganlarýný kendilerine dayanak yapma uðraþýsýna giriþti. Ama bu çaba, iflas etmiþ olan bu çevreleri ayakta tutmaya yetmeyecektir. Son derece þiddetli ve sert geçen sýnýf savaþýmý, devrimi hedefleyen sloganlarý, görüþleri, devrimci güçleri ve devrimin kendisini öne çýkartýyor. Demokrasi ve sosyalizm mücadelesi bir devrim mücadelesidir ve bu mücadele, devrime çoktan sýrt çevirmiþ, reformist hareketlere göre deðildir. Devrim mücadelesi, yalnýzca devrimci güçlerin vereceði bir mücadeledir.

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007


Yeni Evrede

Ayýþýðý Konferans

Mücadele Birliði

AYIÞIÐI ARA KONFERANSI SONUÇLANDI

S

abahýn erken saatleri… Ýzmir’den, Adana’dan, Antep’ten, Eskiþehir’den sanat merkezi çalýþanlarý ve konferansý takip edecek olan dostlarýmýz, Ayýþýðý’nýn malum merdivenlerini týrmanarak birer birer gelmeye baþladý… Devinim Sahnesi, Konferans için sabahýn erken saatlerinde hazýrlanmýþtý. Uzun bir sohbetin ardýndan, öðle saatlerinde, Birinci Oturum’la toplantý baþladý. Ýlk oturumda, her sanat merkezi, tek tek kürsüde yer alarak, altý ay boyunca yaptýðý etkinlikleri, kimisi dosya biçiminde, kimisi slayt halinde sundular. Sunumlarýn ardýndan, yeni döneme iliþkin öneriler ve 1 Mayýs Kampanyasý’yla ilgili yapýlan etkinlikler ve bundan sonra yapýlmasý düþünülenler konuþuldu. Sanat merkezleri olarak, 1Mayýs Kampanyasý’na hýz verme genel eðilimi belirlendi. Panel, söyleþi, resim sergisi gibi etkin faaliyetlerin yaný sýra, sokak gösterileri, sokak tiyatrosu vb aktiviteler hedef olarak konuldu. Sunumlardan anlaþýldýðý üzere, her sanat merkezi, farklý bir çok sorunla karþý karþýya kalmýþ. Özellikle Antep Ayýþýðý’na yönelen saldýrýlar, Ekin Sanat alanýnda yapýlan çalýþmalarýn etkisinin bir sonucu olsa gerek. Adana Ekin Sanat Merkezi ise, daha yolun çok baþýnda olduklarýný belirterek, Aysunumuzun yaþadýðý topraklarda olmaktan ne kadar gurur duyduk-

larýný ifade ederek, “onun adýna yakýþýr bir faaliyet hedefimizdir” diye konuþmalarýný sonlandýrdýlar. Eskiþehir’den konferansýmýza misafir olarak katýlanlar ise, “artýk Eskiþehir’de bir Ayýþýðý’nýn zorunlu” olduðunu vurguladýlar. Konferanstan, bu konuda adým atýlmasýný talep ettiler. Uzun zamandýr çeþitli saldýrýlarla yüzyüze kalan Sarýgazi Ayýþýðý çalýþanlarý, direngen tutumlarýný sonuna kadar sürdürerek, sonunda dernek olarak Sarýgazi iþçi ve emekçi halklarýyla buluþmaya hazýr durumda olduklarýný, kýsa zaman içerisinde Sarýgazi halkýna “Merhaba” diyeceklerini açýkladýlar. Gazi Ayýþýðý, en son yaptýðý 19 Aralýk gecesinin gösterdiði gibi, altý aylýk süreci yoðun bir þekilde ve baþarýlý olarak geçirmiþti. Panel, söyleþi, Akmercan iþçileriyle dayanýþma etkinlikleri ve gecesi ile, örnek faaliyetler örgütlemiþti. Yapýlan sunumlardan da bu anlaþýlýyordu. Ýkitelli Ayýþýðý ise, bölgesel olarak yaþadýðý içsel sorunlarý aþmýþ, güçlenerek yeni bir süreç baþlatmýþ olduðunu ilan etti. Tüm bu sunum ve deðerlendirmelerin ardýndan, bizi bir sürpriz bekliyordu. Taksim Ayýþýðý’ndan Fatma Yýldýrým, Maden-Ýþ’in hazýrladýðý 1 Mayýs 1977 belgeselinin gösterimini yaptý. 1 Mayýs Kampanyasý için çalýþma yürüten konferans üyeleri için, bulunmaz bir belgeydi. 77 1 Mayýsý’nýn görkemi, herkesi etkisi altýna almýþtý. Düzenli

85. Sayý / 22 Ocak - 5 Þubat 2007

21


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.