Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
KOMÜNÝSTLERÝN BÝRLEÞTÝRÝCÝ EYLEMÝ Proletarya diktatörlüðü ve sosyalizm yolunda iþçi sýnýfý hareketi, teorik politik ve pratik mücadele bütünlüðüne dayanýrsa hedefine ulaþabilir. Bunun için iþçi sýnýfýnýn tüm mücadele alanlarýný yönetecek ve iþçi sýnýfýný bu mücadelede bir araya getirecek komünist partisinin birleþtirici eylemi gerekiyor. Komünistler bir þey yaratmazlar, ama varolan þeylere bir biçim verirler. Ýþçi sýnýfý kapitalizmin ürünüdür, sanayinin özgün ürünüdür. Sermaye büyüdükçe, sanayi ilerledikçe iþçi sýnýfý da nicel olarak büyür ve biraraya gelir. Emekçi sýnýfýný kapitalizme karþý ayaklanmalara iten de kapitalist üretim biçiminin kendisidir. “Bu dönüþüm sürecinin bütün avantajlarýný sömüren ve tekellerine alan büyük sermaye sahiplerinin sayýlarýndaki sürekli azalmayla birlikte sefalet, baský, kölelik, soysuzlaþma, sömürü de alabildiðine artar; ama gene bununla birlikte, sayýlarý sürekli artan, kapitalist üretim sürecinin kendi mekanizmasý ile eðitilen, birleþtirilen ve örgütlenen iþçi sýnýfýnýn baþkaldýrmalarý da geniþler, yaygýnlaþýr.” (Marx) Komünistlerin burada yaptýðý, iþçileri boncuk taneleri gibi yanyana dizerek örgütlü bir güç durumuna getirmek, kapitalizmin tutsak aldýðý üretici güçleri serbest býrakmak (özgürleþtirmek) amacýyla süreci hýzlandýrmaktadýr. Marx ve Engels Manifesto’nun doðuþunu, Manifesto’ya yazdýklarý önsözle açýklarlar: “O dönem koþullarýnda ancak gizlice varolan uluslararasý iþçi birliði Komünistler Birliði; 1847 yýlýnýn Kasým ayýnda Londra’da topladýðý kongresinde, metine imza atanlarý, kamuoyuna sunulacak ayrýntýlý bir teorik ve pratik programý hazýrlamakla görevlendirdi. Þubat Devrimi’nden bir kaç hafta önce basýlmak üzere Londra’ya gönderilen Manifesto bu koþullarda ortaya çýktý.” Marx ve Engels tarafýndan doðuþu bu þekilde açýklanan Manifesto þu sözlerle sona eriyor: “Komünistler kendi fikirlerini ve amaçlarýný saklamayý reddederler. Kendi amaçlarýna ancak mevcut toplumsal düzenin zorla yýkýlmasýyla eriþebileceklerini açýkça belirtirler. Egemen sýnýflar bir komünist devrim korkusuyla tir tir titresinler. Proleterlerin zincirlerinden baþka kaybedecek hiçbir þey yok. Halbuki kazanacaklarý bir dünya var. Bütün Ülkelerin Ýþçileri Birleþin!” Son derece etkili olan çaðrý sloganý, komünistlerin dünya genelindeki pratik görevlerinin ne olduðunu açýkça ortaya koyuyor. Ýþçi sýnýfýný, sýnýfsýz bir toplum yolunda bundan daha çok etkileyen bir slogan az bulunur. Slogan dünya proletaryasýnýn kapitalizme karþý bir savaþ çaðrýsý oldu. Ýþçiler her yerde bu sloganla birleþtiler, harekete geçtiler, mücadeleye atýldýlar. Böyle bir savaþým sloganýnýn, bir iþçi birliði olan Komünistler Birliði adýna hazýrlanan bir programda ilan edilmesi, komünistlerin birleþtirici eyleminin bir örneðidir. Komünistler, iþçi sýnýfýnýn birleþtirici eylemine uygun davrandýlar. 1864’de kurulan, I. Enternasyonal bu birliðin ilk uluslararasý örgütlü ifadesi oldu. Ýþçi sýnýfý ka-
pitalizm tarafýndan ne denli bir araya getirilse de, bu bir araya gelmenin bilinçli ve belirli bir amaç doðrultusunda olabilmesi için komünist partisinin birleþtirici eylemi bir zorunluluktur. Ýþçi sýnýfý hareketi bazen mücadelenin bu alanýna, bazen de þu alanýna sapabilir. Ýþçi sýnýfýnýn mücadelenin belirli bir biçimine saplanýp kaldýðý durumlar sýk sýk karþýmýza çýkar. Mücadelenin bir biçimine, örneðin ekonomik biçimine saplanýp kalmak, iþçi sýnýfýnýn amacýna ulaþmasýný engeller. Salt ekonomik mücadelede kapitalistler üstün çýkar. Burada komünist partisinin yönlendirici eylemi, iþçi sýnýfýný iþçilerin mesleki darlýklarýndan, ekonomizmden kurtarabilir. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu için politik ve teorik mücadelenin zorunluluðunu bu sýnýfýn önüne komünist güçler koyarlar. Komünist partisi iþçi sýnýfýnýn temel çýkarlarýný savunur. Hareketin her aþamasýnda, sahip olduðu marksist bilinç sayesinde hareketin genel çýkarlarýný savunur ve temsil eder. Nihai amacýn günlük çýkarlar uðruna heder edilmesi anlayýþýna karþý tavýr alýr. Ýþçi sýnýfýný nihai amacý uðruna harekete geçirir. Komünist partisinin savunduðu çýkarlar tek tek iþçilerin ya da iþçi gruplarýnýn özel çýkarlarý deðildir. O, bir bütün olarak iþçi sýnýfýnýn genel çýkarlarý için mücadele eder birbirlerinden ayrý ayrý duran iþçi gruplarýný ve eylemlerini ortak bir eylemde birleþtirir. Ancak ortak bir hedef, ortak bir eylemle, bunu kendi iradesinde birleþtiren komünist partisi önderliðinde harekete geçen bir sýnýf amacýna ulaþabilir. “... yalnýz iþçi sýnýfýnýn siyasi partisi, yani komünist parti, proletaryanýn ve bütün emekçi kitlelerin öncülerini birleþtirecek, eðitecek ve örgütleyecek güçtedir. Yalnýz bir komünist partisi, bu kitleler içindeki kaçýnýlmaz küçük burjuva kýpýrdanýþlara, proletarya içinde kaçýnýlmaz biçimde varolan loncacýlýðýn getirdiði önyargýlara karþý direnerek ve proletaryanýn tamamýnýn bütün etkinliðini yönetecek, yani proletaryayý politik bakýmdan yönetecek ve onun aracýlýðý ile bütün emekçi kitleleri yönetecek güce sahiptir.” (Lenin) Komünistlerin birleþtirici eyleminin, proletaryanýn iktidar mücadelesinde ne denli yaþamsal olduðu, 20. yüzyýlýn tüm toplumsal devrimlerinin deneyimi ile açýða çýkmýþtýr. Bir devrim, ayrý ayrý milyonlarca emekçinin faaliyetlerinin, enerjilerinin ve iradesinin merkezi, birleþmiþ, tek bir irade biçiminde ortaya çýkmasý halinde gerçekleþebilir. Bütün mücadele alanlarý, tüm yerel çalýþmalar, daðýnýk eylemler, mücadelenin bu ya da þu yanýna aðýrlýk veren giriþimler vb. eðer tek eylemde birleþtirilmezse bir devrimin gerçekleþmeyeceði açýktýr. Tüm yýkýcý ve devrimci güçleri burjuva egemenliðe yönelterek, tüm devrimci eylemleri merkezi bir noktada birleþtirmek için komünist partisinin birleþtirici eylemi þarttýr. Dünyayý deðiþtirme eylemi, iktidarýn ele geçirilmesiyle baþlayan, komünizmin zaferine kadar süren bütünsel hedefleri olan bir süreçtir. Nasýl ki kapitalizm altýnda emekçilerin ve mücadelenin tüm yönlerini iktidar savaþýmýnda birleþtirilmesi gerekiyorsa; sosyalizm altýnda da, komünizm yolunda tüm güçlerin, tüm toplumsal örgütlerin birleþtirilmesi, yönetilmesi gerekiyor. Komünist partisine önemini ve anlamýný kazandýran, sýnýf savaþýmýnda proletaryaya öncülük etmesi, proletarya diktatörlüðüne öncülük etmesi ve sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasý sürecini yönetmesidir. Kýsacasý komünist partisi, kapitalizmden komünizme geçiþ iradesi demektir. Komünizm yolunda, komünist devrim, dönüþüm çaðýnýn her aþamasý zorlu bir mücadele gerektiren son derece karmaþýk bir süreçtir. Bütün bu süreç, komünist partisinin etkinliði, eylemi ve yönetiminde hedefine ulaþýr. C.DAÐLI
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
3
Yeni Evrede
Günlük Mücadeleye Yaklaþým
Mücadele Birliði
GÜNLÜK MÜCADELEYE MARKSÝST VE OPORTÜNÝST YAKLAÞIM Marksist çözümleme yöntemi, marksist teorinin koþullara uygulanmasýný gerektirir. Marx tarihsel dönemleri irdelerken son derece zengin bir görüþ ortaya koymuþtur. Eðer marksist ilkeler tarihsel koþullara (somut koþullara) doðru biçimde uygulanmazsa, bilimsel ve devrimci özüne aykýrý sonuçlara varýr; týpký oportünizmin politik mücadeleye yaklaþýmýnda olduðu gibi. Her aklý baþýnda sosyalist, marksist ilkelerin, Leninist devrim teorisinin nasýl çapýtýldýðýný oportünist çevrelerin tarihine göz atarak çok rahatlýkla anlayabilir. Marksizmin oportünistler tarafýndan çarpýtýlmasý yýllarca o denli yaygýn bir þekilde yapýldý ki, oportünizmin iþçi sýnýfý üzerindeki ideolojik etkilerine karþý ideolojik bir mücadele verilmeden devrimci iþçileri iktidar mücadelesine hazýrlamak neredeyse imkansýz oldu. Oportünizmin kendisini sýnýf uzlaþmacý politikalarla ifade ettiði sýr deðil. O nedenle oportünizmin ideolojik eleþtirisi politik görüþlerinde yapýlmalýdýr. Marksistler de günlük mücadele yürütmesini benimser, oportünistler de. Marksistler günlük mücadeleyi sürdürürken, günlük mücadelenin iktidar mücadelesine, yani devrim mücadelesine baðlanmasý gerektiðini söylerler. Oportünistler de biçim olarak, lafýz olarak bunu söylerler. Yalnýzca bir farkla, marksistler günlük mücadelenin sonuçlarýnýn abartýlarak onun asýl mücadelenin önüne konmasýndan deðil, iktidar mücadelesinin temel alýnmasýndan hareket eder. Oportünizm ise günlük mücadeleyi iktidar mücadelesine baðlýyoruz diyerek, aslýnda günlük mücadeleyi devrim mücadelesinin önüne koyuyor, devrim mücadelesini geleceðe ertelemiþ oluyor. Halbuki, güncel istemler için mücadele ile devrim mücadelesinin baðýnýn tarihsel koþullara göre ele alýnmasý gerekiyor. Çünkü iþçi sýnýfýnýn istemleri sýnýf savaþýmýnýn nesnel tarihsel aþamalarýyla sýký sýkýya baðlantýlýdýr. Günlük mücadeleyi iktidar mücadelesine baðlama marksist anlayýþý, eðer tarihsel koþullara göre uygulanmazsa, asýl hedef olan iktidarý ele geçirme hedefini belirsiz bir tarihe erteleyebilir. Bu bakýþ açýsý, yani güncel mücadeleye asli görev yükleme anlayýþý emekçi sýnýfý devrim mücadelesinden uzaklaþtýrýr. Günlük mücadelenin iktidar mücadelesinin önüne konup asilleþtirilmesi, iþçi sýnýfýný, yalnýzca iktidarý ele geçirme hedefinden uzaklaþtýrmakla kalmaz, iþçi sýnýfýný sonal hedefi olan
4
sýnýflarýn kaldýrýlmasý amacýndan da uzaklaþtýrýr. Oportünizm tam bunu yapýyor. Günlük istemler için iþçi sýnýfýnýn sonal hedefi feda ediliyor. Bu ise, daima burjuva düzen içinde kalmak demektir. Günlük mücadeleye bu kadar önem verilmesinin amacý, kýsa süre içinde geniþ kitlelerin desteðini yanýna almaktýr. Ýþçi sýnýfýnýn sonal amacýný yok sayarak ya da nasýl olsa o geleceðin sorunudur diyerek kendilerini sistem içi istemlere hapsedenler aslýnda bu yüzden uzun süre içinde çözülmeye uð-
rarlar. Marksist teorinin Türkiye ve Kürdistan koþullarýna uygulanmasý ne anlama gelmektedir. Türkiye ve Kürdistan devrimi tarihsel koþullar tarafýndan gündeme getirilmiþtir Devrimci durumun ortaya çýkmasý, devrimi somut bir olgu haline getirmiþtir. Bu tarihsel koþullarda iktidarýn ele geçirilmesi, yani devrim mücadelesi öne çýkmýþtýr. Dönemi karþýlayan slogan “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” sloganýdýr. Ýktidar sloganýnýn yanýnda günlük mücadeleyi karþýlayan sloganlar da vardýr. Ancak öne çýkarýlmasý gereken devrimi (iktidarý) hedefleyen sloganlardýr. Devrim mücadelesi bu denli öne çýkmýþken, baskýn gelirken, bu þartlarda günlük istemleri öne çýkarmak, abartmak, aslileþtirmek devrim hedefini arkaya iteceði için oportünizmdir. Oportünist hareket ne yapýyor. Sýrf kitleler karþýsýnda kendisini devrimci göstermek için devrimden söz ediyor, kurtuluþun devrimle geleceðini söylüyor. Ancak günlük istemleri öylesine temel hale getiriyor, devrimin ikincil sorunlarýný öylesine öne çýkarýyor ki, bu durumda ne kadar devrimden söz ederse etsin, pratikte devrimi geleceðe ertelemiþ oluyor. Pratikte ekonomizm, reformizm çerçevesini aþamýyor. Bu politika oportünizmde bir çizgi haline gelmiþtir. Egemen sýnýf karþýsýndaki tavrý eleþtirel, muhalefet çizgisidir. Tüm politik çalýþmalarýnýn, propaganda ajitasyon çalýþmalarýnýn özü budur. Oportünizmin durumunu anlamak için, onlarýn Leninist Parti’nin devrimi (iktidar) hedeflemesi karþýsýnda yaptýklarý eleþtiriye bakmak yeterli. Yapýlan eleþtiri, devrimci koþullarýn henüz oluþmadýðý mazeretine dayanmaktadýr. Devrim konusundaki mazeretçilik oportünizmin politik çalýþmalarýný nasýl salt muhalif temelde yürüttüðünü açýklýyor. Muhalefet politikasý baþka bir þeydir, devrimci politika (devrimi hedefleyen politika) baþka bir þeydir. Oportünistler, devrimin koþullarý yok demekle, devrimi geleceðin bir sorunu olarak ele aldýklarýný kabul etmiþ oluyorlar. Geriye ne kalýyor: Sistem içinde oyalanma politikasý. Ýþçi sýnýfýnýn devrim hedefi öncelikle teorik-pratik programda yerini bulur. Programda devrim hedefi tam bir açýklýkla ortaya konmazsa emekçi sýnýf nereye yöneleceðini bilemez. Ýktidar hedefine el yordamýyla varýlmaz. Programda devrim (iktidar) hedefinin nasýl konulduðu da önemli. Somutlarsak Leninist Parti’nin programýnda, hem politik hedefler bölü-
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
Yeni Evrede
Günlük Mücadeleye Yaklaþým
Mücadele Birliði
münde hem de ekonomik toplumsal hedefler bölümünde ikti- politik çizgi olarak devrimi hedeflemek, pratik olarak, eylemdarýn ele geçirilmesi, programýn ilk maddeleri olarak belirlen- sel olarak ve dinamizm yönünden hazýr olmak demektir. Devmiþtir. Acil talepler ayrý bir program olarak konulmamýþtýr. E- rimi yapacak olan bir sýnýf þayet günlük mücadele içinde boðer böyle yapýlsaydý doðal olarak acil istemlerin, programýn ðulursa devrim için nasýl hazýrlanabilir? Ýþçi kitleleri devrim iiktidar hedefinden önce ifade edilmesi gerekiyordu. Acil is- çin cesaretlendirileceðine, “kitle hazýr deðil, onun için devrim temlerin devrim hedefinden önce konmasý ise komünist parti- yapýlamaz” denerek bir sýnýf nasýl devrim yapacak duruma gesini devrimci demokrasi düzeyine indirgerdi. Ýþçi sýnýfýna ko- tirilebilir. Devrimin nesnel koþullarý ve devrimci durum bizim münist bilinç, bir devrim bilinci vermek yerine demokratizm dýþýmýzda oluþur. Bizim yapacaðýmýz, öznel öðeyi devrime habilinci verilmiþ olurdu. Program yalnýzca teorik program ol- zýrlamaktýr. Devrime hazýrlanmak, devrime pratik politika açýmayýp, pratik bir program, eyleme yönelik bir program oldu- sýndan yaklaþmaktýr. Devrimin tüm yýkýcý güçlerini tekelci ðundan eðer acil istemler öne çýkartýlmýþ olsaydý, proletarya burjuva egemenliðine yöneltmektir. Sýnýf savaþýmýnýn geliþmesiyle oportünizm arasýnda hep bu istemleri gerçekleþtirmek için mücadeleye çaðrýlýr, devrim ise acil istemlerin gerçekleþtirilmesi oranýnda gündeme getiril- bir paradoks yaþanýr. Oportünist hareket ne kadar kitleleri sismiþ olurdu. Bu ise oportünizmden baþka bir þey deðildir. Ko- tem içi istemlerle sýnýrlamaya çalýþsa da proletarya ve tüm emünist partisinin programýnda acil istemlere de yer verilir. An- mekçi kitleler pratikte devlet güçleriyle çatýþýyor. Devrimci cak devrimin temel hedefi olan iktidarýn ele geçirilmesi ve sos- halk kitleleri her seferinde oportünist çevreleri peþinden süyalist topluma geçiþ (demokrasi ve sosyalizm) maddeleri ya- rüklemiþtir. Toplumsal evrim hep yavaþ olarak geliþmez, sýçnýnda, arasýnda yer verilir. Böylece acil istemlerin bir kýsmýnýn ramalar da içerir. Sýçramalar, devrim koþullarýnýn ne kadar oldevrimden önce bir kýsmýnýn devrimle birlikte gerçekleþeceði gun olduðunu gösterir. Buna örnek Kürt halkýnýn mücadelesianlayýþýndan hareket edilir. Leninist Parti programýnda devrim dir. Halk on yýllardýr ikincil sorunlar için deðil, birincil sorun (iktidar) hedefi ile acil istemler politikasýný doðru olarak belir- için Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký’nýn tanýnmasý için lediði için pratikte de Leninist devrim anlayýþýna uygun hare- savaþýyor. Halký ayaða kaldýran devrim mücadelesidir. Hrant Dink’in cenaze törenine katýlan öfkeli kitleler þu ya da bu yan ket etmektedir. Devrim mücadelesi ön planda, birincil, temel mücadele o- sorun için deðil, dolaysýz olarak kurtuluþ için faþist devlete larak görülmezse, günlük mücadeleyi devrim mücadelesine karþý ayaklandý. 1 Mayýs 2007 Taksim çýkarmasý devrimci kobaðlayayým derken günlük mücadeleye baðlanýp kalýrsýnýz. þullarýn ne denli olgun olduðunu ve Türkiye’nin devrime ne Devrimi baþaracak tek sýnýf olan iþçi sýnýfý, günlük mücadele- denli yakýn olduðunu gösterdi. Bu neden böyle? Bunun ana ye saplanýp kalýrsa en uygun koþullarda bile devrim yapýla- nedeni demokrasi sorununun da bir devrim sorunu olmasýndan maz. Oportünizm ve reformizm, devrimci durum koþullarý ne- ileri geliyor. Emekçi kitleler devrim yapmadan hiçbir ciddi sodeniyle devrimin güçlü bir olasýlýk haline geldiðini kabul et- runlarýný çözemezler. Oportünist gruplar kitlelerin enerjisini devrime yönelteceklerine onlamediði için, kitlelere reformlar rýn enerjilerini yýllardýr sonuçmücadelesinden baþka bir þey Toplumsal evrim hep yavaþ olarak suz yolda tüketiyorlar. götürmedi. Tüm bunlardan sonEmekçiler, yýllarca yaþam ra, kalkýp devrimin neden ger- geliþmez, sýçramalar da içerir. Sýçramalar, koþullarýný düzeltmek için müçekleþmediðine dair boþ lakýrdýdevrim koþullarýnýn ne kadar olgun cadele verdiler. Güncel istemlara baþ vuruyorlar. Ýþçi sýnýfýnda olduðunu gösterir. Buna örnek Kürt ler mücadelesi sonuç vermeyýllarca bir bilinç karartýlmasý yince, mücadele iktidarý hedefyaratýldýktan sonra, emekçi kitlehalkýnýn mücadelesidir. Halk on yýllardýr leyen mücadele biçimine döler devrim için henüz hazýr deðil demek, ancak kendi uzlaþmacý ikincil sorunlar için deðil, birincil sorun için nüþtü. Sýnýf mücadelesinin tüm rolünü yadsýmaya yönelik olabiUluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký’nýn alanlarýnda yükselen mücadele devrim mücadelesidir. Oportülir. tanýnmasý için savaþýyor. Halký ayaða nizm halen mücadelenin eski Devrim olmasý için öncelikkaldýran devrim mücadelesidir. Hrant düzeyinde seyretmekle devle devrimci durumun oluþmasý rimci kitlelerin gerisine düþgerekir. Devrimci durumun devDink’in cenaze törenine katýlan öfkeli müþtür. Devrim mücadelesi yerime dönüþmesi içinse nesnel ökitleler þu ya da bu yan sorun için deðil, ni boyutlar kazandýkça, düzen ðenin öznel öðeyle birleþmesi gerekir. Yani sýnýfsal konumu ge- dolaysýz olarak kurtuluþ için faþist devlete sýnýrlarýnda mücadeleyi aslileþtiren tüm uzlaþmacý gruplar çöreði bu devrimi baþarmakla gökarþý ayaklandý. 1 Mayýs 2007 Taksim zülüp daðýlmaktan kurtulamazrevli tek sýnýf olan iþçi sýnýfýnýn lar. devrim için her bakýmdan hazýr çýkarmasý devrimci koþullarýn ne denli Yalnýzca devrim (iktidar) olmasý devrimin zorunlu bir koolgun olduðunu ve Türkiye’nin devrime ne mücadelesini baþa alanlar þuludur. “Her bakýmdan hazýr oldenli yakýn olduðunu gösterdi marksist adýna layýktýr. mak” program olarak net olmak, 102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
5
Yeni Evrede
Sol Muhalefetçilik
Mücadele Birliði
MUHALEFETÇÝ DEVRÝMCÝLÝÐÝN DEÐÝÞMEYEN KADERÝ... Düzen içi “aþýrý muhalefet” konumunu, her zaman devrimin aþýrýlýklarýna tercih eden reformist ve oportünist sol için deniz bitti. Politik argumanlarýný, tek tek ve ardý ardýna, tekelci sermaye partilerine kaptýrdýlar. Sermaye partileri bu politik argümanlarýn önce içini boþalttý, sonra onlarý kendine kalkan yaptý. Avrupalý emperyalistlerin çok uzun süreden bu yana bildikleri ve uyguladýklarý bu yöntem, þimdi tekelci sermaye partilerince, devrime karþý en önemli kalkan görevini görüyor. Bu topraklarýn küçük-burjuva devrimci akýmlarý, sosyal konumlarýný terketmeden, devrimci konumlarýný sonsuza dek koruyabileceklerini sanýyorlardý. Bulunduklarý küçük-burjuva sýnýf konumundan bakarak, ne kapitalizmin bu topraklardaki geliþkinliðini anlayabildiler, ne de proletaryanýn tarihsel görev ve sorumluluklarýný. Çünkü, onlara göre, temel çeliþki emek ile sermaye, proletarya ile tekelci burjuvazi arasýnda deðildi. Önce emperyalizme karþý baðýmsýzlýk, faþizme karþý demokrasi mücadelesi kazanýlacaktý ve bu arada kapitalizme dokunulmayacaktý. Anti-kapitalist içerikten yoksun bir anti-emperyalizmde, yine ayný temelden yoksun bir anti-faþist mücadelede, bu topal atýn iþlerini takip etmekte ýsrarcý oldular. Son birkaç yýlýn olaylarý, bu politik mirasýn iflasýný çok açýk biçimde ortaya koydu. Generallerle Yurtseverlik Yarýþý Anti-emperyalist programýn baðýmsýzlýkçý sloganlarý, ilk önce Perinçek çetesi tarafýndan, en gerici sermaye çevrelerine pazarlandý. Türkiye gibi baðýmlý ülkelerde baþlayan emperyalist tam ilhakýn, sermaye sýnýfý içinde bir çatlak yaratacaðý, iþbirlikçilik yarýþýný kaybedenlerin eski politik konumlarýný geri kazanmak için emperyalizm karþýtý söylemleri kendilerine kalkan yapacaklarýný, Perinçek çetesi hesaba katmýþ mýydý, bilinmez. Burjuva saflarda yer bulabilmek için her zaman yanýp tutuþan bu çete, tam ilhak süreciyle, nihayet bu fýrsatý yakalamýþ oluyordu. Tekelci burjuvazi, Perinçek gibileri sevdiðinden deðil ama, devrimi politik bir kuþatmaya almak için, böylesi yanaþma çabalarýný, Demirel, Denktaþ ve bazý emekli generaller destekledi. Gelinen noktada, emekli-emeksiz generallerden, Denktaþ gibi tescilli bir faþiste, devletin bekâsýný yaþamlarýnýn anlamý haline getirmiþ Cumhuriyet gazetesi yazarlarýna kadar geniþ bir yelpazede kullanýlan emperyalizm karþýtý söylemin, emekçi yýðýnlar üzerinde kalýcý bir etki yaratmasýný kimse beklemiyordu. Ne de olsa emekçiler, þimdi böyle anti-emperyalist pozlara bürünenlerin yakýn geçmiþlerinde iþbirlikçilikte nasýl kusur etmediklerini pekala hatýrlýyor, biliyorlardý. Tekelci sermaye de, içinden çýkan bir kampýn emperyalizm karþýtý hamasi nutuklar atmasýný keyifle seyrediyor ve bunun emekçilerde etki yaratmayacaðýný biliyordu. Devletin gazetesi olmakla övünen Hürriyet, sayfalarýný bu tür söylemin en kaba yazarlarýna açarken, gazetenin yöneticileri iþbirlikçiliðin
6
tadýný, altý sýfýrlý dolar cinsi maaþ çekleriyle sürdürmeye devam ettiler. Çünkü, anlamýþlardý ki, kaba ve hamasi nutuklarla bezeli emperyalizm karþýtý söylem, içerik olarak bu söylemden bir adým bile ileri olmayan kimi küçük-burjuva devrimci hareketlerin politika alanýný daraltýyordu. O devrimciler ki, köþelerinden hamasi nutuklar eþliðinde emperyalizm karþýtlýðýna soyunanlarýn ikiyüzlülüðünü sergilemekten, gerçek anti-emperyalistlerin kendileri olduðunu söylemekten baþka bir þey yapamýyorlardý. Böylece, tekelci sermayenin egemenliðini kaybeden bu kesimiyle “gerçek yurtseverlik” yarýþýna girmiþ oldular. Yani, onlarla ayný kulvarda koþtular. Kimisi, emekli generallere ve ayný koroya katýlanlara, “þimdi mi akýllandýnýz?” diyerek, burjuva saflarda kendilerine bir yandaþ daha bulmanýn utangaç sevincini açýða vuruyordu. Kimisi, yüksek ve tiz perdeden yurtseverliðini, alçak ve kýsýk perdeden komünistliðini haykýrýp, sermaye dünyasýnýn yarattýðý bu havadan kendine düþen payý devþirme derdindeydi. Kimisi ise, “iyi, hoþ söylüyorsunuz ya, siz de demokrasi tonu pek zayýf” sözleriyle, bu kesimle aralarýna incecik bir çizgi çekmeye kalkýyordu. Hani þu emekli “paþa”lar araya birkaç demokrasi lafý sýkýþtýrsalar, o incecik çizgi de kayboluverecekti. Tekelci sermayenin bir kýsmý, iþte böyle, anti-emperyalist propaganda kulvarýný o kocaman gövdesiyle doldurarak, içerik olarak ayný programa sahip küçük-burjuva devrimcilere, neredeyse hiç “aþýrý muhalefet” alaný býrakmamýþ oluyordu.
Haklara Feda Edilen Devrim Ayný hazin son, anti-faþist devrim programlarýnýn da baþýna geldi. Faþizme karþý mücadeleyi kapitalizme karþý mücadeleden ayýranlarýn dönüp dolaþacaðý yer, “insan haklarý”ydý; bu ezelden beri biliniyordu, özellikle Leninist Parti tarafýndan dile getiriliyordu. Yaþamýn pratiði, bu tarihsel kaçýnýlmazlýðýný bir çok kez kanýtladý. Devrimi bir avuç hak ve özgürlüðe sýðdýranlarýn ellerindeki malzeme, yavaþ yavaþ tekelci sermayenin ellerine aktý. Bu akýþýn hikayesi biliniyor. Gelecek planlarýný AB üyeliðine baðlamýþ sermayenin, bu projesine emekçi sýnýflarý ikna etmek için ortaya sunduðu “demokratikleþme paketleri”, anti-faþist mücadelenin en sýð programlarýný þiar edinmiþlerin altýný boþalttý. Sermaye sýnýfý, artýk iþi öðrenmiþti. Her kürsüye çýkan, insan haklarýyla baþladý söze. Aþýrý muhalefet partisi olmaktan öte bir varlýk ortaya koyamayan oportünist ve reformist sola, yine ayný uðursuz görev düþüyordu. Ya sermaye sýnýfýnýn sözlerini tutmasýný beklediler, ya da salt sözlerini tutamadýklarý için onlarý ikiyüzlülükle suçladýlar, hepsi bu. Kuþkusuz, burjuvazinin ikiyüzlülüðünü teþhir etmenin önemi yadsýnamaz. Ama burada, kriter deðiþmiþtir. Kriter, devrim yoluyla elde edilecek bir demokrasi ve onun hedefleri deðil, düzen içinde elde edilecek haklar ve özgürlüklerdir ve bir kez bu kriterle hareket edince, burjuvaziyi sadece verdiði sözleri tutmamakla teþhir edersiniz. Oysa, faþizmin temellerini tam da bu kapitalist tekelci düzende gösteren ve bu temele yönelen bir anti-faþist mücadele, ancak böyle bir mücadele, aþýrý muhalefetçiliði bir kenara koyabilirdi. Toz Duman Ýçinde Silinen Farklýlýklar Son bir yýlýn olaylarý, düzen içinde aþýrý muhalefet kulvarýnda koþmanýn temellerini iyice çürüttü. Bu geliþmeyi hýzlandýran, tekelci sermayenin, devrimin büyük basýncýyla, iki düþman kampa
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
Yeni Evrede
Sol Muhalefetçilik
Mücadele Birliði
bölünüp, birbirleriyle kavgaya tutuþmasý oldu. Tekelci sermaye, kendi iç kavgasýný emekçi yýðýnlara doðru yaymaya baþladý. Kapalý kapýlar ardýnda en küçük özel çýkar için birbirlerinin gözünü oyanlar, toplum önüne çýktýklarýnda, birbirlerini darbecilik ve teslimiyetçilikle suçladýlar. Ýþte o zaman, düzen içi aþýrý muhalefet konumunu seçenler, artýk muhalefet bile yapamaz oldular. Tekelci sermayenin estirdiði fýrtýnada, ortalýðý öyle bir toz bulutu kapladýki, aþýrý-muhalefetçilerin ayrým noktalarý önce belirsizleþti, sonra iyice görünmez oldu. Düzen, kendi içindeki politika kulvarlarýný, darbeciler ve teslimiyetçiler olarak, iki ana akýma indirgemiþti bile. Yurtseverliklerine o güne dek toz kondurmayanlar, ya da özgürlükçülüklerini her þeyin önüne geçiren sol-muhalifler, açýkça bir kampa destek vermek ya da suskun kalmak zorunda kaldýlar. Bir baþka seçeneðin varolduðunu sananlar, ortaya “3. Cephe” sloganýný attýlar. Düzen-dýþý bir devrimci politika için deðil, ama her iki cephenin artýlarýný alýp, eksilerini týmarlayarak bir melez politika gütmek için ortaya konmuþtu bu slogan. Ne þeriat, ne darbe istiyorlardý onlar. Tamam, AKP “askeri vesayeti” reddediyordu ama þeriat eðilimli ve cemaatçiydi. Biraz çaðdaþ olsalardý ya! Öte yandan, diðer kamp, emperyalizme teslimiyeti reddediyordu, ne ala, ama darbeciydiler; biraz özgürlükçü olsalardý ya! Reformizm ve kimi oportünist akýmlar, böylesi melez politikalarla günü kurtarmaya çalýþtýlar ama, düzen içi siyasette artýk iki sandalyede birden oturmak imkansýzdý. Düzenin politik cephesi öylesine gerilmiþti ki ve bu gerilimde ara tonlar ve renkler öylesine önemsileþmiþti ki, böyle melez politikalarýn emekçileri ikna etmesi sadece bir hoþ hayal olabilirdi. Emekçiler, 3. cepheyi açtýklarýný iddia edenlere baktýklarýnda, burjuva dünyasýndan baðýmsýz bir kulvarý deðil, biraz oradan, biraz buradan alýnýp yapýlandýrýlmýþ bir ucubeyi görüyorlardý. Ýktidar Hedefi En Baþa... Devrimci politika, açýk-net hedeflerle, ama her þeyden önce, aþýrý-muhalefet konumundan çýkarýlarak yürütülür. Ne o yandan ne bu yandan, ama “hem o yandan hem bu yandan, elma yanaktan” tavýrlarýnýn geleceði nokta, elbette ki geniþ emekçi yýðýnlardan kopuþmaktýr. Madem ki esas önemli sorun “askeri vesayet”ten kurtulmaktýr, o zaman bunu AKP, 27 Nisan e-muhtýrasýna karþý durarak yapmadý mý? Madem ki esas önemli sorun emperyalizme teslimiyeti yurtseverlikle püskürtmektir, eh o zaman, Ýlhan Selçuk gibilerin iþaret ettiði partiler, pekala bunu yapabilirler. Böyle düþünür sýradan emekçi. Yüksek politikanýn karmaþýk labirentlerine girmez o. her politik söylemi, basit ve pratik bir uygulanabilirliðe indirger: Askeri vesayete karþý AKP, teslimiyete karþý CHP, ayný söylem ve hedeflere baðlý küçük sol gruplardan daha gerçekçi bir güç vaadetmededir onlara. Emekçilerin politik algýlarýný, düzen dýþý devrimci temellere çekmeden, aþýrý muhalefet noktalarý, sonunda tekelci bir partinin bünyesinde erir. Peki, devrimin hedefleri arasýnda anti-emperyalist, anti-faþist programlarýn unsurlarý yok mudur? Var. Proletaryanýn devrimci programýnda emperyalist baðýmlýlýktan kurtulmak ve faþizmi tüm kurum ve kuruluþlarýyla daðýtmak, özel bir yer tutar. Ama, ayný zamanda, bu hedeflerin her biri, sermayenin emekçileri aldatma aracý haline gelmesin diye, bir bütün halinde ve ancak emekçilerin devrimci halk iktidarý baþ hedefi altýnda dile getirilir. Oportünizm, leninist politikanýn bu özünü hiçbir zaman anlamadý.
KÜRT HALKI DEVRÝMLE ÖZGÜRLEÞECEK Yeni kurulan 60. hükümetle birlikte, Kürt halkýna ve özgürlük mücadelesine yönelik imha politikasý hýz kesmeden devam ediyor. Gün geçmiyor ki Kuzey ve Güney Kürdistan’dan operasyon haberleri, katledilen ve tutsak edilen gerilla haberleri gelmesin... Bizler, Mücadele Birliði Platformu olarak, Kürt halkýnýn yalnýz olmadýðýný ve ancak bir devrimle özgürleþebileceðini bir kez daha haykýrmak için, 22 Eylül Cumartesi günü, Sarýgazi’de meþaleli bir eylem yaptýk. Saat 20.30’da Demokrasi Caddesi üzerinde meþalelerimiz ve “Kürt Halký Yalnýz Deðildir / Mücadele Birliði Platformu” pankartý açarak toplandýk. Demokrasi Caddesi boyunca yürüyüþe geçerken, Sarýgazi’nin emekçi halkýna ajitasyon yaptýk. Seçimler öncesi kendilerine seçimleri boykot etmelerini, yeni kurulacak hükümetin bir savaþ hükümeti olacaðýný ve iþçi, emekçilere, yoksul Kürt halkýna karþý savaþý büyüteceðini söylemiþ olduðumuzu ve bugün bunun gerçekleþmekte olduðunu söyledik. Devletin bu saldýrgan politikalarýna karþý mücadeleyi yükseltmemiz gerektiðini, Kürt halký ve emekçilerin ancak bir devrimle özgürleþeceðini anlattýk. Eylem süresince sürekli “Kürt Halký Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Türk Kürt Halklarýnýn Mücadele Birliði”, “Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek”, “Jibo Azadi Aþiti Þer Þer Þer”, “Kürdistan’da Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Faþist TC Ordusu Kürdistan’dan Defol” sloganlarý attýk. Cadde üzerinde durup bizi izleyen Sarýgazi halkýný eylem için saflarýmýza davet ettik. Sonra da meþalelerimizi cadde ortasýnda býrakarak yanan ateþin etrafýnda bir süre daha sloganlarýmýzý haykýrmaya devam ettik. Ardýndan da eylemimizi baþarýyla sonlandýrarak daðýldýk. KÜRT HALKI YALNIZ DEÐÝLDÝR! KÜRT HALKI DEVRÝMLE ÖZGÜRLEÞECEK! Sarýgazi’den Bir Mücadele Birliði Okuru
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
7
Yeni Evrede
Tuzla Yýkýmlar
Mücadele Birliði
TUZLA SAVAÞ ALANINA DÖNDÜ TUZLA’DA YIKIM SAVAÞLARI Tuzla’da Mimar Sinan Mahallesi ve Þifa Mahallesi’ne 4 Eylül günü gelen yýkým ekipleri, Tuzla emekçi halký tarafýndan barikatlar kurularak karþýlanmýþtý. Belediye yýkým ekiplerinin isteðiyle mahalleye gelen polis ise, gaz bombalarý ve panzerlerle barikatlara ve mahalle halkýna saldýrmýþtý. Sayýlarý 1.000’i aþan emekçi halkýn direniþi, yýkýmý o gün için engellemiþti. 12 Eylül sabahý, yýkým ekipleri bu defa hazýrlýklý geldi. Polis, itfaiye ve ambulanslar eþliðinde gelen yýkým ekipleri, sabaha karþý 05.00’de Þifa Mahallesi’ne girdi. Mahalle halkýný uykuda yakalayan yüzlerce polis, öncelikle Þifa Mahallesi’nden Ýçmeler’e kadar 2 kilometrelik yolu trafiðe kapatarak mahalle halký ile dayanýþmayý, iletiþimi kesti. Polisin gaz bombalý yýkým saldýrýsýna barikatlar kurarak karþýlýk veren halk, 1 kiþinin bu saldýrýda öldüðü haberini alýnca sokaða döküldü ve Þifa Mahallesi’ni savaþ alanýna çevirdi. Ýnþaatý süren TOKÝ evlerini ateþe veren mahalleliye polis bu defa kurþunlarla karþýlýk verdi. TOKÝ konutlarýnýn önündeki kavþakta kurulan barikatta polisin attýðý gaz bombasýnýn kalbine isabet etmesiyle yaralanan Kerem Öztürk’ün durumu henüz netleþmedi. 8 evin yýkýldýðý yýkým saldýrýsýnda, daha fazla evin yýkýlmasýný mahalle halkýnýn mücadelesi önledi. 9 saat süren ça-
TUZLA’DA MÜCADELE BÝRLÝÐÝ MUHABÝRÝNE GÖZALTI 12 Eylül günü yýkým ekiplerinin Þifa mahallesine girmesiyle baþlayan çatýþmalarda 60’ý geçkin gözaltý olurken 6 kiþi de polisin attýðý gazbombasý ve sýkýlan mermilerle yaralandý. Yýkým yerinde olan Mücadele Birliði Dergisi muhabiri de 12 Eylül de saat 17:00 civarýnda çekim yaptýðý sýrada gözaltýna
8
týþma sonucunda 6 kiþi, polisin attýðý gaz bombasý ve kurþun ile yaralanarak Kartal Devlet Hastanesi’ne kaldýrýldý. Yaþanan çatýþma sýrasýnda bir itfaiye aracý yakýldý, TOKÝ’nin malzeme deposu yakýlýrken, belediyeye ait olan bir bina halk tarafýndan tahrip edildi. Polisin karakola geri çekilmesinin ardýndan çatýþma sona erdi. 60’a yakýn insanýn gözaltýna alýndýðý çatýþmalarda, Mimar Sinan Mahallesi halký, gözaltýndakiler de serbest býrakýlmadan evlerine dönmeyeceðini, eylemlerini sürdüreceðini söylüyor. Gözaltýna alýnanlardan 8 kiþi ise, çýkarýldýklarý mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildiler. Tekelci sermaye, evlerimizi baþýmýza yýkmakta kararlý. Ancak yapacaðý hiçbir þey, hiç bir saldýrý ömrünü uzatmaya yetmeyecek. Sermayenin iktidarýný baþýna yýkacaðýz.
alýndý. “Fotoðraf çektiði” gerekçesiyle gözaltýna alýnan muhabirimizin makinesindeki tüm fotoðraflar ve cep telefonundaki kiþisel telefon numaralarý silinirken, fotoðraf makinesi ve özel eþyalarýna el konulmak istendi. Kendisine hiçbir suçlama yöneltilmeden gözaltýna alýnan muhabirimiz, mahalle içerisindeki karakolda gözaltýnda tutulurken, akþam saatlerinde gelen avukatlarýn çabasý sonucu saat 21:00 civarlarýnda serbest býrakýldý.
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
Yeni Evrede
Tuzla Yýkýmlar
Mücadele Birliði
“MÜCADELE DAHA FAZLA MÜCADELE EDECEÐÝZ” 12 Eylül’de Þifa Mahallesinde sabah saatlerinde baþlayan yýkýmlarýn ilk gününden beri, Mücadele Birliði Dergisi olarak evleri yýkýlan insanlarýn yanýndaydýk. Ýlk gün gözaltýna alýnan mahalleliyle birlikte orada haber için bulunan dergimizin muhabiri de gözaltýna alýnmýþtý. Ardýndan 13 Eylül’de tekrar mahalleli ile birlikteydik. Tüm günümüzü onlarla birlikte geçirdik. Ýlk olarak öðle saatlerinde, halen yaralýlarýn bulunduðu Kartal Devlet Hastanesi’ne gittik. Yaralanan arkadaþlar yoðun bakýmda olduðundan dolayý onlarý göremesek de, yakýnlarýyla dayanýþma içinde bulunduk sohbet ettik. Öðleden sonra baðýmsýz milletvekilleri Ufuk Uras ve Sabahat Tuncel geldiler. Yaralýlarý ziyaret ederek, durumlarý hakkýnda bilgi aldýlar. Ardýndan 24 saati geçmesine raðmen serbest býrakýlmayanlar için Tuzla Ýlçe Emniyet Müdürlüðü’ne giden milletvekilleri, burada da gözaltýnda olan arkadaþlar hakkýnda bilgi edindiler. Daha sonra Þifa Mahallesine gelindi. Ve burada da mahallede gezilerek evleri yýkýlan ve yýkýlma tehdidi altýnda olan halkýn sorunlarýný dinlediler ve kýsa bir basýn açýklamasýndan sonra bölgeden ayrýldýlar. Biz de orada evi yýkýlan ve yýkýlacak olan mahalleliyle sohbet ettik. Þimdi okurlarýmýzla ilk olarak evi yýkýlan Bilal Arýkan ve daha sonra evi yýkýlma tehdidi altýnda olan mahalleliyle yaptýðýmýz kýsa röportajý paylaþýyoruz: Y.E. Mücadele Birliði: Bize öncelikle kendinizi tanýtabilir misiniz? Bilal Arýkan: Bilal Arýkan. Bu yýkýlan inþaatýn sahibiyiz. Y.E. Mücadele Birliði: Burasý nasýl yýkýldý, nasýl oldu, ekipler ne zaman girdi ondan bahseder misiniz? Bilal Arýkan: Ekipler sabah saat beþ buçukta filan girdi. Biz o sýrada zaten akþamdan haberimiz vardý, duyuyorduk geleceklerini. Geldik zaten her tarafý kapladýlar, bizi sokmadýlar. Hatta bizi aldýlar içeri attýlar. Sabah saat 6’da attýlar gece saat 9’da býraktýlar bizi. Bizim binamýzý geldiler, yýktýlar darmadaðýn ettiler gittiler. Biz burayý yaparken göz yumdular, kendileri gözleriyle gördüler hatta bize kolay gelsin bile dediler burada. Bunu diyen belediyenin ekipleri. Baþkan buradan geçti seçim sonu, bizim burada %52 oy çýkmýþtýr, o yüzden baþkan buradan el salladý dedi ki, “Þifa Mahallesi, Mimarsinan Mahallesi, teþekkür ederim, kolay gelsin, hayýrlý iþler” diyerek buradan anons ederek gitmiþtir. Y.E. Mücadele Birliði: Siz bu yýkýlan inþaatý yaparken deðil mi? Bilal Arýkan: Tabi ki. Biz inþaatý yaparken buradan geçtiler, kolay gelsin dediler. Bu bu þekilde þimdi ondan sonra tuttu oy iþi bitti, onun iþi bitti bizim de iþimizi bitirdi; iþte bizi de buraya gömdü. Þimdide millete erzak daðýtýyor. O erzaðý kendi yesin biz erzak filan istemiyoruz, biz hakkýmýzý istiyoruz, alnýmýzýn terini geri istiyoruz. Y.E. Mücadele Birliði: Yani ikiyüzlülükle önce evlerinizi yýkýp sonra sizlere erzak daðýtýyorlar! Bilal Arýkan: Evet þu anda mahallemize erzak daðýtýyorlar. Evvelki gün gördüm yine belediyenin orda, yine getirdiler erzak daðýtýyorlar bizim alnýmýzýn terini yediler, bizi yok ettiler, gömdüler þimdi aðzýmýza meme veriyorlar. Olay budur. Y.E. Mücadele Birliði: Þimdilik toplam kaç ev yýkýldý? Bilal Arýkan: 7 kiþinin evi yýkýldý. Þu anda zaten Tuzla’nýn içinde Aydýnlýk, Konaçlýk, Mimarsinan, Þifa’da 2000’in üzerinde inþaat var. Biz sadece göz önündeyiz, sýrf yine çýkar için bizim burayý yýktý. Ama biz bunun peþini býrakmayacaðýz. Eðer sýkýyorsa hepsini yýksýn. Biz görüntü olarak burayý yýktý. Seçimden sonra millet durmadý diye
seçimden önce buradaydý zaten. Kendisi resmen burada gezdi, ekibi gezdi hepsi buradaydý, tek tek gezdiler. Ondan sonra iþi bitti baktý durduramýyor, bu iþi böyle yaptý. 7 kiþi kurban seçti, bunun bir tanesi de benim. Bundan sonra böyle kalacak iþte. Zaten burasý imarsýzdýr, herkes imarsýz yapý yapýyordur. Y.E. Mücadele Birliði: Þimdi sizinle birlikte 7 ailenin evi yýkýldý. Daha yýkýlacak olanlar var. Bu insanlara evlerini yýkýlmasýn diye söyleyeceðiniz bir þey var mý? Bilal Arýkan: Mücadele. Daha fazla mücadele edeceðiz, direniþ göstereceðiz. Gidip olmazsa belediyeyi istifaya davet edeceðiz. Daha olmazsa da Ankara’ya çýkacaðýz yani baþka çaremiz yok. Yine benim binam yýkýldý diye ben geri çekilmeyeceðim. O adamlarla, yýkým esnasýnda bana yardýma koþanlarla, yýkýma engel olmaya çalýþanlarla yine beraber olacaðým, yine onlarla beraber olacaðým. Beni yine içeri atsýnlar, öldürsünler zaten beni öldürmüþler yani. Beni bundan sonra içeri atsa ne olur atmasa ne olur. Ben yine o adamlarýn yanýndayým, yine direniþi yapacam. Mücadelemize devam. Ama acil bu belediyenin ve AKP’nin gitmesi gerekiyor buradan. Evi yýkýlan Bilal Arýkan’ýn ardýndan 32 yýldýr bu mahallede oturan Kemal Toprak söz alýyor; “Seçime 7 gün kala meclis üyesi Þahin Demircan’la, Aslan Bakkal’ýn orda Mehmet Demirci geldi iki tane de meclis üyesi yanýnda, el salladý, ‘kolay gelsin’ dedi; ‘hayýrlý olsun Bilal abi evleriniz’ dedi. Orada camý açtý bize ‘merhaba’ dedi. Aslan Bakkal, Þifa’nýn merkezindedir, ben somut konuþuyorum, ‘Baþkan’ dedim ‘vatandaþa bu zulüm devam eder mi yoksa...’, ‘yok’ dedi, ‘vatandaþý maðduriyetten çýkacaklar’. Bu insanlar kimi borç etti kimi harç etti. Þimdi bu yalanlarla dolanlarla, bu insanlarýn baþýna vurarak, iki kilo makarnayla insanlar Tuzla’da tehdit edildi. ‘Oy vermesiniz yeþil kartlarýnýzý iptal ederiz’ denilerek, oy vermeyenlerin yeþil kartýyla, saðlýðýyla oynanýldý. Evleri yýkýldý; bakýn bu insanlar yetim kaldý. Bütün bunlarýn sorumlusu AKP’dir. Bunlar AKP’nin uzantýsýdýr, bunlar bu Türkiye’yi bozacak bunlar, Türkiye’nin insaný bunlar ama samimi insanlar deðiller. Bu adam 30 senedir çalýþýyor, bir bina yapmýþ, burada 40 senedir belki yememiþ, içmemiþ boðazýndan sýkmýþ, þu anda bu adamlarýn hayatlarýný yýktý. Bunlar Türkiye’yi yönetemezler, bunlarýn tek suçlusu bunlardýr. Arkadaþýma da geçmiþ olsun diyorum. Ben þahsen bu konuda maðdur olana destek vermeye hazýrým.” Kemal Toprak’ýn ardýndan yeni evli olan ve evi yýkýlan Ömer Deniz ile sohbetimizi devam ettirdik. Onun da bizlerle paylaþmak istediði çok þeyler vardý, biz de bu sefer sözü ona verdik; “Merhaba adým Ömer Deniz. Burada 1.000 inþaat olana kadar kimse yoktu. Ama 1.000 inþaat olduktan sonra gelip, gecekondu olarak göstererek, örtbas ederek buralarý yýktýlar. Þu anda düþünebiliyor musunuz? Biz 20 milyar kredi çektik, ben dört beþ aylýk yeni evliyim. Karýmýn altýn ve bileziklerini bozdurdum burayý yaptýrabilmek için. Maksadým burayý yaparak, kredimi ödemekti. Þimdi krediden gelen borca ben ne diyeceðim, ‘al bu taþý topraðý topla’ mý diyeceðim. ‘Al 20 milyarý buradan al’ diyebilecek miyim. Yarýn ben ne yapacaðým. Bu zamana kadar kimse yoktu. Ha þöyle yapýlabilirdi. Biz bu belediyeyi seçtik. Belediye gelince, dedik bizim buralara herhalde dedik kolaylýk saðlayacak. Biz buralarý gerçekten çok zor kazandýk. Buralardan ta tersanelere yürüyerek ben çok gittim. Ama öyle ama böyle ben bir þekilde yani burayý kazandým. Diþimden týrnaðýmdan arttýrdým yani. Emeðimin hakký bu muydu benim.” Yýkýlan 7 evin ardýndan þu an yýkýmlar karþýlaþýlan direniþ nedeniyle durduruldu. Ama mahalleli her an tetikte bekliyor. Çünkü yýkým ekiplerinin tekrar geleceklerini biliyorlar. Bizler de tekrar Mücadele Birliði olarak yýkýmlara karþý mahallelinin yanýnda olacaðýmýzý ve her ne koþulda olursa olsun dayanýþmamýzý sürdüreceðimizi belirtiyoruz.
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
9
Yeni Evrede
Bunalým
Mücadele Birliði
ÇÖKÜÞ VE DEVRÝM D
ünyanýn belli baþlý borsalarý son bir hafta içerisinde büyük kayýplar yaþadý, trilyonlarca dolarlýk servet buharlaþtý; faizler bir anda yükseldi, dövizlerin bir aþaðý bir yukarý hareketinden herkesin baþý döndü. Dünyanýn finans-oligarþisi, son beþ yýlýn tatlý kârlarýný yaratan o sebilin artýk kurumaya baþladýðýný, “likidite bolluðu”nun sonuna gelindiðini gümbür gümbür bir korkuyla atan yürekle, ilan etmek zorunda kalýyor. Bütün bunlar, borsada hissesi, bankada dövizi, cebinde kredi kartý olmayan emekçiyi ne kadar ilgilendirir ve biz, dönüp dolaþýp yine ayný konu üzerinde neden ýsrarla duruyoruz? Bunun cevabý biliniyor. Ekonomik bunalýmlarla devrimlerin yakýn iliþkisini, Marx ve Engels, yaklaþýk 150 yýl önce açýða çýkartmýþlardý. O kadar uzaða gitmeye gerek yok. Öncesi bir yana, son on yýlýn olaylarý bile bu yakýn iliþkiyi kanýtlamaya yeter. On yýl önce Güney Asya krizi patlak vermiþti ve o güne kadar “yükselen kaplanlar” olarak alkýþlanan, ekonomik performanslarý IMF-DB tarafýndan göklere çýkartýlýp örnek gösterilen bir dizi Asya ülkesi, bir anda ekonomik alt-üst oluþ ve toplumsal devrimin eþiðine gelmiþti. Çünkü, bu büyük ekonomik çöküþ, diðer ülkeler bir yana sadece Endonezya’dan bir anda 100 milyon insaný korkunç bir sefaletin, yoksullaþmanýn, iþsizliðin ve açlýðýn pençesine itmiþti. Tek bir ekonomik çöküþ darbesinde 100 milyon emekçi, endiþenin, belirsizliðin ve yoksunluðun doðurduðu öfke fýrtýnasý içine daldýlar. Bu kadar kýsa bir süre içinde hiç bir devrimci ajitasyonun ortaya çýkaramayacaðý kadar yoðun ve yaygýn bir devrimci enerji, ekonomik çöküþün tozu dumaný arasýnda ayaða kalktý. Ve Endonezya, ortaya çýkan bu muazzam devrimci enerjinin itilimi ile, 30 yýldýr ülkenin baþýna musallat olan Suharto’nun faþist diktatörlüðünü, sadece bir kaç hafta içinde devirmiþti. Kriz öncesinde pek az görülen, çoðunlukla yeraltýna itilmiþ olan ve geniþ kesimler üzerinde harekete geçirici belirgin hiç bir etkisi bulunmayan emek örgütleri, bir anda su yüzüne çýkmýþ ve milyonlarý arkasýna takmýþtý. Gerçekten de, Endonezya, büyük bir halk devriminin eþiðine öylesine hýzla ulaþmýþtý ki, harekete geçenler ve onlara öncülük edenler, kendi politik hedeflerini netleþtirip bunlarý milyonlar arasýnda propagandayla yaygýnlaþtýracak zamaný bulamadýlar. Hemen hemen ayný süreç, ayný ani ekonomik çöküþ, ayný kitlesel baþkaldýrýþ ve öncüllerin ayný þaþkýnlýðý, Meksika’da, Arjantin’de yaþandý. Devrimci proletarya, milyonlarý saran endiþe ve öfkenin yarattýðý devrimci enerjiyi, açýk ve somut devrimci hedeflere yöneltmek için, iþte böylesi ekonomik yýkýmlarýn ortaya çýkýþýna önceden hazýr olmalýdýr. Endonezya örneðinde de açýkça görüldüðü üzere, emekçilerin avuçlarý içinde tuttuklarý devrimin ellerinden kayýp gitmesini, öncesinde bir hazýrlýðýn yapýlmamýþ olmasýna baðlamak, herhalde yanlýþ olmaz. Yazýnýn en baþýndan aktardýðýmýz son haftalarýn ekonomik hareketliliðine dair rakamlar, on yýl öncesinin Güney Asya krizinden çok daha derin ve çok daha yaygýn bir
10
çöküþü bize haber verdiði için, devrimci proletarya açýsýndan önemlidir.
Aç Sýnýfýn Laneti Kapitalist dünya ekonomisinde alarm zillerini çaldýran sarsýntýnýn temellerine ve bu sarsýntýdan nasýl bir devrimci enerji açýða çýkacaðýna dair bahse geçmeden önce, Dünya Çalýþma Örgütü (ILO)’nün açýkladýðý rapora bakmakta fayda var. 2006 Küresel Ýstihdam Raporu’nda þu tespitlere yer veriliyor: “2006’da, 195.2 milyona ulaþan iþsiz sayýsý, tarihin en yüksek düzeyine ulaþtý (...) günlük 2 dolara çalýþanlarýn sayýsý büyümeye devam ederek 2006’da 1.37 milyarý buldu (...) son on yýlda ekonomik büyüme istihdamdaki artýþtan ziyade verimlilikteki artýþ ile ilgilidir.” Son yýllarda kapitalist dünya ekonomisi, çoðu kiþiye inanýlmaz gelen büyüme rakamlarýna ulaþtý. Aslýnda bu, torbadan dökülen buðdayý sürekli iki taþ arasýnda öðüten ve sonra elekten geçiren o bildik kapitalist mülksüzleþme süreci oldu. Herkes kalburun üstünde kalanlara bakarak yorumda bulundu ve kapitalist dünyada iþlerin iyi gittiði söylendi. Ama kalburun altýnda kalanlar giderek çoðaldý. Onlarý bu süreçte kimse görmedi; onlar kendilerini gösterseler bile, söz konusu edilmediler. Onlar, 200 milyonu bulan iþsizler ordusuydu, çalýþabildikleri halde günde sadece 2 dolar (2.6 YTL)’dan fazla kazanamayan 1.5 milyarlýk yoksul proleter kitleydi. Burjuvalarý sevince boðan büyüme rakamlarýný yaratan onlardý; daha uzun saatler çalýþarak, daha hýzlý akan bantlarda beli kopana dek eðilip bükülerek... Kalburun üstündeki neþe ve kahkahalar yavaþ yavaþ sönüyor, sefaletin diþ gýcýrtýlarýný boðan tantana sona eriyor. Yakýnda sadece, o tehditkar diþ gýcýrtýlarýndan, öfkenin kabarttýðý soluklarýn ateþinden baþka bir þey duyulmayacak, görülmeyecek. Kalburun aþaðýsýnda kalanlarýn sadece kendi öfke dolu seslerini duyup özgüvenle öne atýlacaklarý güne, merhaba demeye hazýrlanýn.
Sefalet Duvarýna Çarpan Servet Aðustos baþýnda belirginleþen ve borsalarýn deðer kaybýyla güçlü iþaretler veren ekonomik çöküþün ilk dalgalarý, ABD’nin deðeri 10 trilyon dolarý bulan mortgage tipi konut kredilerinin ardý ardýna batýþýyla yola çýktý. Günümüz “piyasalarý” üzerinde önemli çalýþmalarý bulunan Koray Çalýþkan, Birgün Gazetesinde bu durumu “finansal hissiyatýn kayýþý” ile açýkladý. Burjuva dünyadan çýkan sesler ve açýklama çabalarý ise öylesine karmaþýktý ki, gerçeði saklama çabasýyla gerçeðin gücü arasýndaki baskýnýn yarattýðý sýkýntý adeta sýrýtýyordu. Örneðin Sermaye Piyasasý Kurulu Baþkaný Turan Erol, ABD’deki konut kredisi çöküþünü þöyle açýklamayý uygun görmüþ. “Yatýrým bankalarý riskli kredilerin ve aracýlýk yaptýklarý þirket satýn alýmlarýna finansman saðlayacak borçlanmalarýn teminat olduðu menkul kýymetlere yatýrým yapan yatýrýmcýlarýn risk iþtahýnýn azalmasý sebebiyle bu tür kredileri menkul kýymetleþtirememiþ ve bilançolarýnda tutmak zorunda kalmýþlardýr. Bu sebeple, kredi ve borçlarýn geri ödenmesinde yaþanan problemler dünya sermaye piyasalarýnýn lokomotifi olan yatýrým bankalarýný direkt etkiler hale gelmiþtir.” Herhalde kimse anlamasýn ya da okurken baþýna aðrýlar saplansýn diye yazýlan bu satýrlarýn hemen arkasýna SPK baþkaný; önce düþük profili mortgage kredilerinin, sonra güvenli olanlarýn, daha sonra tüm bireysel kredilerin ve giderek ticari kredilerin bu dalgalanmadan etkileneceðini, kredi darlýðýna neden olacaðýný ve ABD ekonomisinde sert bir düþüþün yaþanacaðýnýn “finansal piyasalarda ciddi kabul görmeye” baþladýðýný ifade ediyor. Aslýnda, karmakarýþýk laflarýn ardýnda, kapitalizm için bir
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
Yeni Evrede
Bunalým
Mücadele Birliði
cehennemi tarif ediyor: Kredi sisteminin topyekün çöküþünü. Kredi sistemi üzerinden servet biriktirmek biçiminde özetleyebileceðimiz son dönemin kapitalist iþleyiþi, sadece yaygýnlaþarak, daha önce el atmadýðý alanlara doðru kayarak, kendi temellerini koruyabilir. Baþlangýçta kredi sistemi, ticari krediler olarak, yani üretilmiþ bulunan metanýn alým satýmýna kolalýk getiren bir araç olarak yola koyuldu. Sonra, henüz varolmayan ama gelecekte üretilecek metalar için, yatýrým kredileri biçimine büründü. Ama kredinin yayýlmasý burada durmadý. Tüketicilerin ceplerine uzandý. Bu sayede, sanayi kapitalisti ve ticaret erbabý yanýnda, ücretli kesimlerde kredi dolambacýna çekilmiþ oldu. Bütün bu süreçte biriken hayali sermaye, yine ancak daha büyük hayali deðerler yaratarak kendi varlýðýný sürdürebilirdi. Oysa, kredi sisteminin kendisini geniþleteceði alan kalmamýþtý. Daha düþük gelirli emekçilere, onlarýn en büyük ihtiyacý olan konut için krediler açmak, bu nedenle bir zorunluluktu. Kredi sistemi içinde doðan hayali sermaye, borç zincirini her seferinde daha da uzatarak, kendi deðerini koruma mekanizmalarýný iþletebilir. Bu mekanizmalarýn nasýl iþlediðine, konut kredisi özelinde bakalým. Mortgage iþini yapan bir yatýrým bankasý, konut ihtiyacý olan aileye, salt bir banka hesap biriminden oluþan 100 YTL’lik kredi açar. Gerçekte bu para aileye hiç verilmemiþtir ve bankalar genelde büyük inþaat þirketlerinin de finansörü olduðundan, o para kasadan hiç çýkmamýþtýr. Buna raðmen hayali bir varlýða sahip 100 bin YTL kredinin karþýlýðýnda, ailenin “kira öder gibi” taksit sahibi olduðu konutu ipotek ettirir. Bankalar bir yandan, salt bir kredi hesap numarasýndan ibaret hayali paranýn faizini aileden “kira” biçiminde çýkarýrken, öte yandan da, ipotekli evin borç sözleþmesini borsalarda satýþa çýkartýr. Bankalarýn bu ikinci alýþveriþten kârlý çýkmalarýnýn koþulu, ev fiyatlarýný sürekli yükselten bir mekanizmanýn izlemesidir ve banka bu koþulu bizzat kendisi yaratýr. Giderek daha geniþ kesimlere, daha kolay ve daha ucuz ev kredileri daðýtýr. Böylece konut sektöründe bir talep fazlasý yaratýlýr ve ev fiyatlarý bu sayede sürekli yükselir. Bu mekanizmayý, sabit bir kazýða baðlý bir zincirin sürekli o kazýðýn çevresinde dönmesi olarak ifade edebiliriz. Zincir döndükçe, sabit kazýða dolanacaktýr. Ve bu hareket, sonuna doðru yaklaþtýkça hýzlanacak ve bütün zincirin kazýða dolanmasýyla son bulacaktýr. Bu durumda, dönüþün, hareketin devamý, her seferinde zincire yeni halkalar ekleyip onu uzatmaktan geçer. Konut piyasasýnýn yükselen fiyatlarýný canlý tutabilmek için, giderek daha geniþ emekçi kesimlere krediler açmak zorunluydu. Ek talep, konut fiyatlarýný yükseltecekti. Ve bu sayede bankalar, ipotek sözleþmelerinin hayali paralarýný, gerçek kârlara dönüþtürebilecekti. Hayali sermaye birikimi bu þekilde arttýkça, daha geniþ kesimlere kredi açýlabilecekti. Ve bu kýsýr döngü, kazýðýn çevresinde dönüp duran zincir, aþýlamayacak bir engele çarptý. Dönüþün devamý için gerekli olan yeni zincir halkalarý bulunamadý. Toplumun sefaleti, artýk daha fazla hayali sermaye geliþimine izin vermiyordu. Gelip çarptýklarý duvar, ne SPK baþkanýnýn sözünü ettiði “yatýrýmcýlarýn risk iþtahýnýn azalmasý”ydý, ne de Koray Çalýþkan’ýn ifade ettiði “finansal hissiyatýn kayýþý...” Marx’ýn önemle altýný çizdiði üzere, bütün bunalýmlarýn son nedeni toplumun üretici kesimlerinin emekçilerinin yaþadýðý sefalettir. Bu, kalbur altýnda kalanlarýn lanetidir. Kredi sisteminde çöküþ sinyalleri ortaya çýkýnca, dünya finans oligarþisi þimdilik yaraya geçici bir pansuman yaptý. Merkez Bankasý, kasalarýnda bulunan rezerv paralarý serbest býraktý. Yani, uzamasý duran, hatta kýsalmaya baþlayan zincire yeni halkalar eklediler. Ama bu, hayali deðeri 500 trilyon dolara dayanmýþ bir birikim
için, devede kulak kalan bir katkýdýr. Belki en çok bir kaç ay daha kazanmýþ olacaklar. Sonrasý tufan, gerçek bir tufan.
AKP’yi Yükselten Dalga Onu Bitirecek Günümüz kapitalist üretiminin iþleyiþinde, hem üretim hem de dolaþým, kredi sisteminin hareketine baðýmlý hale gelmiþtir. Eðer kredi bolsa, üretim devam eder, ama kredi biraz daralsa, ekonomide tsunami etkisi yaratýr. Depremin merkezinde oluþan küçük dalga, engin denizde yol aldýkça hýzlanýr, hýzlandýkça büyür ve uzak bir sahile, tsunaminin korkunç yýkýcý etkisiyle vurur. Þimdilik deprem, ABD’deki konut kredilerinin çöküþü oldu. Kendini, sürekli yükselen tempoda büyütmedikçe varolan deðerini de koruyamayan sermaye, spekülasyonla ve hayali deðerlerle yüklü kamburunun altýnda eziliyor. Her sermaye grubunun bir diðerine, oldukça karmaþýk bir alacak-borç iliþkisiyle baðlý olduðu sistemde, toplumun sefaletine çarpan borç-kredi zincirini daha fazla döndürebilmenin imkaný kalmadý. Peki ya, o tufan nasýl kopacak? Cevabýmýz Türkiye’den olsun. AKP hükümeti, kredinin neredeyse sular-seller gibi fýþkýrdýðý bir dünyaya doðuvermiþti. Dýþarýdan ülkeye akan muazzam miktarlarda borç para, bir yandan enflasyonun düþmesine neden olmuþ, diðer yandan þirketlerin borç parayla yeni yatýrýmlar yapmalarýna, bol bol þirket satýn almalarýna vesile olmuþtu. Kredi bollaþtýkça, tüketici kredileri biçiminde, toplumun iyi maaþ alan ve henüz yoksullaþmamýþ kesimlerine ulaþtýkça, ticari canlanmada ortaya çýkmýþtý. Þimdi, oyunun sonuna gelmiþ bulunuyoruz. Aylarca önce, dünya finans devleri, Türkiye’nin riskli durumuna iþaret etmeye baþlamýþlardý. Yani dünyada baþ gösterecek bir kredi daralmasýnda, farelerin ilk terkedeceði geminin üzerinde Türkiye yazacaðý belliydi. Herkesin kabul ettiði gibi, Türkiye’de ekonomi sürekli yeni borçlar bulunabilmesine baðlýdýr. Üretim çarklarýný döndüren kredi akýþý durduðunda, neler yaþanacaðýný tahmin etmek hiç de zor deðildir. Sadece KOBÝ adý verilen küçük iþletmeleri deðil, ama bu borç para akýþýndan en gözü dönmüþcesine yararlanan en büyük holdinglerde, þimdi boyunlarý satýr kütüðünde uzanmýþ bekliyorlar. Bu denli büyük bir yýkýmýn, milyonlarca insaný sokaklara dökeceðini söylemek için geçmiþte yaþananlara bakmak yeterli. Son seçimlerde, diðer etkenler bir yana, AKP’ye giden oylarýn önemli bir kýsmý, 2001 yýlýndan bu yana bu ekonomik çöküþün yaþanmamýþ oluþuna oy verenlerden geldi. Bir anlamda bu geniþ güruhu, bir ekonomik çöküþ korkusu yönlendirdi. Ýþte bu zavallý umut, endiþe ve gerginliðin yanýna çok güçlü bir duyguyu, hayal kýrýklýðýný ekleyecektir, buna kuþku yok. Proletarya, böylesi kriz anlarýnda sokaklarý dolduracak olan milyonlarý kapsayacak denli esnek, onlarýn þiddet dolu duygularýna yön verecek denli kararlý ve keskin, bir anda yoðunlaþan devrimci enerjiyi devrimci iktidarýn fethini rayýna oturtacak denli net þiarlarýn sahibi olmalýdýr. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisinde sayýlan nitelikler var. Ve ancak bu niteliklere sahip bir öncü ve sýnýf, çýð gibi büyüyerek yaklaþan ekonomik yýkýmýn ortaya çýkaracaðý devrimci enerjiyi devrimci hedeflere yöneltebilir. Ancak, yine de, bu niteliklere sahip olmak baþarýnýn ancak yarýsýný garanti edebilir. Diðer yarýsý, en az bu politik esneklik, netlik ve kararlýlýk kadar önemlidir. O da, canlý kitle iliþkileridir. Ve þimdi, bu güne kadar görülmemiþ yoðunlukta bir devrimci enerjiyi açýða çýkaracak ekonomik yýkýma karþý, hazýrlýklarýmýzý tamamlamak gerektiðini söylediðimizde, aslýnda sözünü ettiðimiz þey, en baþta, bugünün canlý iliþkilerini on kat daha yoðun çabayla arttýrmaktýr.
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
11
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
ER” DEÐÝL DEVRÝM ðu’daki stratejik ortaklardan” birisidir. Üçüncüsü, Kürdistan’da ulusal harekete karþý AKP’nin “yükseliþi”, devleti ziyadesiyle mutlu etmiþtir. Yani AKP, rejimi tehdit eden deðil ama tam tersine rejimi kurtaran bir parti durumundadýr. Tekelci sermayenin en yetkili aðýzlarýndan yapýlan destek açýklamalarý, bunun en açýk göstergesidir. Cumhurbaþkaný seçilen Abdullah Gül, “Komünizme Karþý Mücadele Dernekleri”nde tedrisatýný tamamlamýþ, bütün ömrü boyunca anti-komünist olmuþ bir þahsiyettir. Bu yönüyle, tekelci sermaye sýnýfýnýn döneme iliþkin ihtiyaçlarýný karþýlayacak niteliklere sahiptir. Yani, devrime, komünizme ve emekçi halklara karþý savaþýn sembolik bir figürü olmaktan çok, aktif bir unsuru olacaktýr. Cumhurbaþkaný seçilmesinin üzerinden günler geçmeden, ayaðýnýn tozuyla “baþkomutan” sýfatýyla Kürdistan’a gitmesi, siperdeki askerleri denetlemesi vb vb, tekelci sermaye sýnýfýnýn gelecekteki politikasýnýn ne olacaðýný gösterdiði gibi, A.Gül’ün bu süreçte oynayacaðý rolü de tüm açýklýðýyla ortaya koyuyor. O, idam mangasýnýn komutaný olmakla kalmayacak, fakat ayný zamanda, idam edilmesi düþünülenin imamý da olmaya aday. Bir yandan “cephe”yi teftiþ etmesi, diðer yandan Kürt halkýna “gökyüzünde sizi güzel þeyler bekliyor” dercesine sabýr dilemesi baþka nasýl yorumlanýr? Anayasa tartýþmalarýna hýzla kendisini kaptýran DTP Kürt halkýnda bu beklentilerin oluþmasýnda önemli bir rol oynuyor. DTP, hazýrladýðý anayasa taslaðý ile “sistem içi” görüþlerini sistemleþtiriyor. AKP hükümetinin hazýrladýðý anayasa taslaðý için “bu haliyle reddederiz” diyen DTP’nin temel itirazý Kürt gerçekliðinin hazýrlanan yeni anayasada da kabul edilmemesidir. Burjuva egemenliði koþullarýnda ne kadar ilerici bir anayasa hazýrlanýrsa hazýrlansýn özgür
ve demokratik bir ortam olmadýðý sürece halk kitlelerinin kendi özgür iradelerini ortaya koymalarý mümkün deðildir. Haliyle yeni bir anayasanýn oluþturulmasý, demokratikleþme anlamýna gelmeyeceði gibi, baþta ulusal sorun olmak üzere hiç bir esas konuda bir deðiþiklik anlamýna da gelmeyecektir. Bu nedenle insanlarda sanki öze deðin bir deðiþiklik olacakmýþ izlenimi uyandýrmak ve bunu “demokratik anayasa” taslaðý vb. hazýrlayarak somutlamak olsa olsa sermayenin kendi egemenliðini güvence altýna alacak olan kendi anayasal düzenlemelerine destek vermek anlamýna gelecektir. Bugün þunun çok açýklýkla görülmesi gerekiyor: Her türlü anayasa deðiþikliði tartýþmalarýnýn amacý halk yýðýnlarýnýn devrim mücadelesinin önünü kesmek, yönünü saptýrmaktýr. Ayný durum geçen yüzyýlda Rusya’da ortaya çýkmýþ, Lenin devrimin “anayasal hayallere” feda edilmesine þiddetle karþý çýkmýþ ve buna karþý sert bir mücadele vermiþtir. Bugün her ne gerekçeyle olursa olsun, bir “demokratik anayasa” ya da “halk anayasasý” tartýþmasý yürütmek, dikkatleri devrimden uzaklaþtýrmak, her an bir ayaklanmaya yönelmeye hazýr olan kitleleri, “acaba bu deðiþiklikler gerçekleþebilir mi?” sorusuyla oyalamak anlamýna gelecektir. Bugün hazýrlanan her taslak bir “öneri” olarak anlaþýlmalýdýr. Burjuvazinin bu önerileri ne kadar dikkate aldýðý ya da alacaðý tartýþýlýr ama her öneri bir cevabý bekler ve her cevap, verilmek için bir zamana ihtiyaç duyar. Ýþte oyalama denilen þey, tam da budur. Gül’ün bulunduðu yerde ne kadar raksedeceðini ya da raksettirileceðini bilmiyoruz. Anayasa tartýþmalarýnýn daha ne kadar süreceðini de; ama baþta Kürt halký olmak üzere emekçi halklarýn bu oyuna gelmemesi, bugünden tavýr almasý ve özgürlük mücadelesi doð102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
rultusunda devrimci mücadeleyi sürdürmesi gerekir. Seçimler sonrasý DTP, etrafýnda gittikçe daralan kuþatmaya karþýlýk gerekirse parlamentodan çekilebileceklerini söyledi. Bu, seçimlerde boykot politikasý izleyen Leninistlerin ne kadar haklý olduklarýný bir kez daha gösterdi. Boykot politikasý izlemeyip, parlamentoya girmeyi savunanlarýn bugün “çekilme” tehdidinde bulunmasý, yürünmüþ yollarý yeniden yürümenin manasýzlýðýný kanýtlýyor. Dün seçimlerin gündeme getirilmesiyle oynanan oyun, bugün “anayasa deðiþikliði tartýþmalarý”yla sürdürülüyor. Onun için, biz Leninistler olarak, devrim mücadelesinin “anayasal deðiþiklik” vb. oyalamalarýyla hedefinden saptýrýlmasýna karþý þiddetle mücadele edeceðiz. Devrimci mücadelenin kararlý bir þekilde sonuna kadar götürülmesi için elimizden gelen tüm çabayý göstereceðiz. Gerçekte, proletarya bugün, “anayasal hayaller”le uðraþmak, zaman öldürmek yerine devrim yoluyla burjuva egemenliði devirmek ve geçici devrim hükümetini kurmayý hedeflemek göreviyle karþý karþýyadýr. Biliyoruz ki proletarya ancak kendi zaferini saðlayýp güvence altýna aldýktan sonra devrimin kazanýmlarýný koruyacak bir anayasa hazýrlayýp halka sunabilecektir. Bugün açýk ki, yönlendirme ve yönetme hala burjuvazinin elinde. Bu durumda yapýlacak anayasa tartýþmalarý ancak onlarýn anayasalarýný, onaylamaya hizmet edecektir. Orta yerde devrim dururken, devrimin daha hýzlý geliþimi için sýnýflar mücadelesini yükseltmek dururken “anayasal hayaller”le uðraþmak devrime yapýlabilecek en büyük kötülüktür. Bugün “nasýl bir anayasa istiyoruz” diye sormak burjuvazinin gündemine teslim olmak demektir. Oysa þimdi, köpüklerin altýndan gürül gürül akan suya bakma zamanýdýr. Devrimin diyalektiði orada gizlidir.
13
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
“ANAYASAL HAYALLE S
eçimlerin arkasýndan sütliman bir ortam bekleyenler, yine hayal kýrýklýklarýyla baþbaþa kaldýlar. Türkiye ve K. Kürdistan’da yaþanan geliþmeleri devrimci durum ve iç savaþ gerçekliðini kabullenmeden açýklamaya çalýþmak, “çürük yumurtadan çürük” politikalarýn savunuculuðuna soyunmak kadar, hayal kýrýklýklarýyla dolu bir yolu tekrar tekrar yürümek anlamýna gelecektir. Seçimlerden sonra “ben buradayým, bir yere gitmedim” diyen Cumhurbaþkanlýðý krizi ile onu takip eden “Anayasa Krizi” dahi devletin tepesindeki çatlaðý görmek için yeterli. Þimdi devletin tepesindeki herkes diken üzerinde oturuyor ve devletin tepesindeki “zoraki nikah”ýn ne zaman bozulacaðýný merak ediyor. Çünkü onlarý bu “zoraki nikah”a zorunlu kýlan da, istim üzerinde tutan da devrimden baþkasý deðil. Bugün ortaya çýkmýþ anayasayý deðiþtirme zorunluluðu, devrimin baskýsýndan ileri geliyor. Türkiye ve Kürdistan birleþik devrimi, burjuvaziyi politik yapýyý yeniden düzenleme zorunluluðuyla karþý karþýya býrakýyor. Devrimin geliþimi, burjuvaziyi ürkütüyor; kabýndan ne zaman taþacaðý belli olmayan yýðýn hareketi,onun en büyük kabusudur. Tekelci sermaye ve onun devleti, devrim yoluyla gerçekleþecek köklü bir deðiþimin önünü yasal düzenlemelerle kesmeyi hedefliyor. “Yeni Anayasa”, bu çaba ve kaygýlarýn meyvesidir. Bunun yaný sýra, tekelci burjuvaziyi anayasa deðiþikliðine zorlayan, belirleyici olan nedenlerden birisi de, uluslararasý sermayenin Türkiye’deki egemenliðinin artmasý, ekonomik ilhakýn derinleþmesi ve iþbirlikçi tekelci sermayenin içeride düne göre çok daha güçlü ekonomik bir konuma ulaþmasýdýr. Doðal olarak, ekonomik gücü elinde bulunduranlar politik, askeri tüm güçleri de ellerinde bulunduracaklardýr. Ama bu, otomatikman biri olunca diðeri de oluyor anla-
12
mýna gelmez, gelmemelidir. Bütün bunlarýn arasýnda boylu boyunca sýnýflar mücadelesi uzanýr. Ekonomik altyapýnýn politik üstyapýyý belirlediði doðrudur, ancak bu son tahlilde böyledir ve “son tahlile” gelene kadar yaþanan süreçte sýnýflar mücadelesi, var olan sýnýflararasý güç ve denge iliþkileri üzerinden devam eder. Uluslararasý sermayenin ekonomik ilhaký geliþtirmesiyle birlikte, sermaye, emperyalist sermaye ve iþbirlikçi tekelci sermaye elinde daha da merkezileþmiþtir,. Ve bu süreç hýzlanarak ve derinleþerek devam ediyor. Þimdi deðiþime uðrayan alt yapýya, politik üst yapýnýn da uyum saðlayabilmesi için, devlet yapýsýnda deðiþime gidiliyor. Burada dikkat edilmesi gereken, devletin halk karþýsýndaki konumunun deðil, egemen güçlerin kendi aralarýndaki güç dengelerinin deðiþiminin sonucu olarak düzenlemeye gidildiðidir. Tekelci sermaye, toplumun egemen ve lider gücü olarak kendi dýþýnda herhangi bir baþka güç merkezi kabul edemez. Hatta orduyla iliþkisinde olduðu gibi, yan yana da olsa baþka bir gücün varlýðýný kabul edemez. Tek güç sahibi olarak hareket etmek ister. Bugünkü anayasa deðiþikliði tamamen bu ihtiyacýn ürünü olarak ortaya çýkýyor. Anayasa, yeniden sermayenin bugünkü güç durumuna, yönelimlerine ve ihtiyaçlarýna cevap verecek þekilde düzenleniyor. Yeni anayasanýn, eski anayasadan, 12 Eylül Anayasasý’ndan özsel olarak bir farký olmayacaktýr. Devletin temel niteliklerini korumaya devam edecektir. Faþist devlet yapýsýnda herhangi bir deðiþiklik olmayacaktýr. Ama bugün de görüldüðü gibi, sanki hazýrlanan yeni anayasa, baskýcý duruma son veriyormuþ, özgürlükleri geniþletiyormuþ aldatmasýyla servis edilecektir. Býrakalým anayasanýn kendisini, tartýþmalar bile neyin nasýl olacaðýný göstermeye yeter. Sabih Kanadoðlu’nun tarihe geçip geçmeyeceði, geçecekse nasýl 102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
geçeceði bilinmez ama, geliþmeler karþýsýnda beyhude çabalarýn temsilcisi olarak hatýrlanacaðý kesin. Anayasayý ancak bir kurucu meclisin hazýrlayabileceði þeklindeki görüþleri, tarihin karalama defteri arasýnda unutulup gideceðe benziyor. Kurucu meclisin olabilmesi için, bugünkü meclisin laðvedilmesi gerekiyor. Ve bunu bir devrim yapmayacaksa, ancak bir darbe yapabilir. Böyle ellerinde darbe sopasýyla ortalarda dolananlar, Cumhurbaþkanlýðý seçimi sonucu karþý karþýya kaldýklarý “kötü durum”un rövanþýný alma gayreti içindeler; ama kapýnýn arkasýnda bekleyen devrim nedeniyledir ki, “korku daðlarý sarmýþ durumdadýr”. Ve Marx’ýn, yýkýlmak üzere olan Roma için söylediði gibi, “bir kaz sürüsünün baðýrtýlarýnýn Capitol’ü kurtaracaðý zamanlarýn artýk geçmiþ olduðuna inanacaklardýr.” Bu kez, “politika kürsüsünden gelen gök gürültüsü” de sistemi kurtaracak durumda deðildir; çünkü, bugünkünden çok daha derin çatlaklarýn izleri þimdiden görülüyor. Devrim karþýsýnda yapýlan bu “zoraki nikah”ýn ne zaman biteceðini zaman gösterecektir; ama sýnýflar mücadelesinin bu süreçte belirleyici olacaðýna kuþku yoktur. Hic Rhodus Hic Salta (Gül Burada, Raksetmelisin) Abdullah Gül’ün cumhurbaþkaný seçilmesiyle, anayasa tartýþmalarýnýn ayný döneme denk gelmesi, bazýlarýnýn kafasýnda “rejim tartýþmalarý”ný baþlatmýþ olsa da, durumun hiç de böyle olmadýðý, biraz derinlikli bakýlýrsa hemen görülecektir. Birincisi ve en önemlisi, AKP hükümeti, baþta ABD olmak üzere, emperyalist sermayenin de desteðini alarak iktidara gelmiþtir ve en temel özelliði, devrime karþý kurulmuþ bir savaþ hükümeti olmasýdýr. Ýkincisi, AKP hükümeti, iç savaþý burjuvazi lehine sonuçlandýrmak için kurulmuþ olmasýnýn yaný sýra, ABD’li yetkililerin deyimiyle, “Ortado-
Yeni Evrede
Eylem
Mücadele Birliði
KÜRT HALKI YALNIZ DEÐÝLDÝR
K
ürt halkýna karþý son dönemlerde daha da þiddetlenerek devam eden imha politikasý, ve artan operasyonlara karþý her zaman Kürt halkýnýn yanýnda olunacaðý, özgürlük mücadelesinin destekleneceðini belirtmek amacýyla Gazi Mahallesi’nde 15 Eylül’de Mücadele Birliði Platformu tarafýndan meþaleli yürüyüþ gerçekleþtirildi. Akþam saat 20:30’da Gazi Dörtyol Duraðý’nda toplanýldý ve üzerinde “Kürt Halký Yalnýz Deðildir / Mücadele Birliði” yazýlý pankart açýlýp meþaleler yakýldýktan sonra Gazi Karakolu yönüne yürüyüþe baþlandý. Yürüyüþ sýrasýnda sýk sýk “Kürt Halký Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði”, “Kürdistan Devrimle Özgürleþecek”, “Dýsa Dýsa Serhýldan Biji Azadiya Kürdistan”, “Jibo Azadi Aþiti Þer Þer Þer”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Kürdistan’da Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Faþist TC Ordusu Kürdistan’dan Defol”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” sloganlarý atýldý. Yol boyunca belirli aralýklarla ajitasyon konuþmalarý da yapýldý. Yapýlan ajitasyonlarda; son dönemlerde Kürt halkýna yönelik imha ve operasyonlarýn artýðý, Kürdistan’da köylerin, evlerin rastgele askerler tarafýndan tarandýðý, tüm bunlar karþýsýnda her zaman her koþulda Kürt halkýnýn yanýnda yer alýnacaðý, Kürt halký-
“KULÜBELERE BARIÞ SARAYLARA SAVAÞ” Gazi’nin Yoksul Gecekondu Halký, 22 Temmuz’da yapýlan seçimler sonrasýnda ikinci kez iktidar olan AKP, 60. hükumeti kurdu. Yeni hükümet, daha ilk anda, önceki hükümetler gibi iþçi, emekçi, yoksul halka karþý bir savaþ hükümeti olacaðýný ilan etti! AKP hükümeti, Toplu Konut Ýdaresi Baþkanlýðý kurarak, yoksul gecekondu halkýna karþý bir savaþ baþlatýrken, öbür yandan, kendi vekilleri ve belediye baþkanlarýna Türkiye genelinde, en güzel yerlerde kaçak villalar yaptýrýp, bu villalarýn arsalarýný ise el çabukluðuyla onlarýn þahsi malý haline getirdi. Öte taraftan, Ýstanbul’un Küçükçekmece, Ýkitelli, Ayazma ve Bayramtepe gibi semtleri baþta olmak üzere, gecekondu halkýný, “sizleri kira öder gibi ev sahibi yapacaðýz” sözleriyle kandýrýp gecekondularýný yýkmaya razý etti. Ýkitelli, Ayazma’da yaþayan gecekondu halkýnýn aylýk geliri, ortalama 400-500 ytl. Peki bu aile 500 ytl aylýðýyla kira þeklinde ev taksiti ödeyince ne içecek, ne yiyecek, iþine nasýl gidip gelecek? Taksitlerini ödeyemeyen halkýn TOKÝ daireleri, ipotekleþtirildiðinden banka tarafýndan sonradan ellerinden alýndý. Ve örneðin yoksul Ayazma halký yýkýlan gecekondularýna geri dönüp orada çadýr-kent kurdular. Kandýrýlan yoksul halk, kýþý çadýrda geçirmeye hazýrlanýyor. Geçtiðimiz kýþý da çadýrda geçirmiþlerdi. O araziye bir tane tuðla dahi dikemiyorlar; çünkü hepsine “evimi belediyenin yýkmasýna razýyým” þeklinde imzalatýlmýþ kaðýtlar devletin elinde.
14
nýn özgürlük mücadelesinin destekleneceði söylenerek Türk iþçi ve emekçilerine Kürt halkýný desteklemesi ve halklarýn mücadele birliðini örmesi yönünde çaðrý yapýldý. Gazi Cemevi önüne gelindiðinde meþaleler yola býrakýlarak tekrar ateþlendi ve eylem sloganlarla sona erdi.
Þimdi sýra Gazi, 8 Evler, Baraj Üstü’ne geldi. Gazi giriþine temel atan TOKÝ, muhtemelen bundan sonra size gelip “arsanýzý þu fiyata alacaðýz, siz üstüne þu kadar daha koyup peþinat ödeyeceksiniz. Sonra þu kadar, þu kadar taksitle ev sahibi olacaksýnýz” diyerek size en uygun fiyatlarý göstererek sizi kandýrmaya çalýþacak. Sizleri sözleþmeye davet edip imzanýzý, parmak izinizi alacak, sonra da anlaþtýklarý bankalara yönlendirerek banka kredisi çektirecekler. Sonrasý? Banka, dairenizi ipotek altýna alarak size krediyi saðlayacak; ödeyemediðiniz zaman daireniz polis ve jandarma yolu ile (zor yolu)elinizden alýnacak. Siz de týpký Ayazmalýlar gibi, çadýr-kent kuracak, çadýrlarda susuz, elektriksiz yaþayacak ve bir tuðla dahi öremeyeceksiniz. Devrimci Ýþçi Komiteleri þimdiden size sesleniyor: Gün, emekle-sermaye arasýnda savaþ günüdür! Gün, diþimizden, týrnaðýmýzdan, boðazýmýzdan arttýrdýklarýmýzla kurduðumuz evlerimize sahip çýkma günüdür. Gün, Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliðini örme günüdür. Gün, kapitalizme karþý kavga günüdür. Gelin mahalle komitelerimizi kuralým. Gecekondu yýkýmlarýna karþý mücadelemizi yükseltelim. Unutmayalým ki, dün Pendik, Gülsuyu, Küçükçekmece, Ýkitelli, Tuzla’da gerçekleþen yýkýmlardan sonra sýra Gazi’ye de gelecek. Mahallemize ve evlerimize sahip çýkalým. Evlerimizi yýktýrmayalým. Evlerimizi yýkmak isteyen sermayenin iktidarýný yýkalým. Devlet þu anda saraylara barýþ, gecekondulara savaþ yürütüyor. Bu savaþta kazanan biz olalým.
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
Gazi Mahallesi Devrimci Ýþçi Komiteleri
Yeni Evrede
Festival
Mücadele Birliði
GÜLSUYU’NDA FESTÝVAL Ýþçi sýnýfý ve emekçi kitlelerin yoðun yaþadýðý ve seneler itibari ile devrimci hareketin kendisine yer edindiði Gülsuyu’nda “yýkýmlara ve yozlaþmaya karþý” þiarlý üç günü kapsayan devrimci çevreler ve kurumlar tarafýndan bir festival düzenlendi. Ýlk gün Gülensu Mahallesi Son Durak’tan baþlayan açýlýþ yürüyüþü ile baþlayan festivalde Mücadele Birliði Platformu olarak bizler de standýmýzý açarak festival alanýndaki yerimizi aldýk. Basýn açýklamasý ile sona eren yürüyüþün ardýndan sinevizyon gösterisi ve sanatçýlarýn sahnede sýrasýyla yer almasýyla festival programý baþlamýþ oldu. Halkýn katýlýmýnýn festivalinin geneline baktýðýmýzda, beklenenden az ve zayýf olduðu görülüyordu. Katýlýmýn beklenenden az olmasýnýn nedenleri arasýnda, faþist devlet terörünün de etkisi var elbette. Bölge halkýnýn üzerinde yaratýlmak istenen korku, sindirme politikasý ve keyfi tacizler türünden uygulamalar, katýlýmýn düþük olmasýnda bir faktör olabilir. Ama bu saydýðýmýz etkenlerin, diðer yoksul emekçi bölgelerde de yaþandýðýný göz önünde bulundurursak ve bu bölgelerde devrimci kurumlar tarafýndan yapýlan festival türünden etkinliklerin sonucunu ele aldýðýmýzda, tek baþýna bu faktörleri baz alarak hareket edemez ve bir muhasebeye giremeyiz. Festivalin örgütleyicilerinden birisi olmayýþýmýzýn, festivalle ilgili deðerlendirmelerimizin bakýþ açýsýný belirlemesi gerekeceðini de düþünmüyoruz. Sýnýf mücadelesi hiç bir zaman belirli bir seyir izlemez. Kimi zaman kendini yükseklerde gösterir, kimi zaman geçici bir süre soluklanýr güç toplar ve yeniden ataða geçer. Bunda elbette nesnel olanla öznel olanýn buluþmasý da belirleyici bir faktörlerdendir. Gülsuyu için düþündüðümüzde ise sýnýf mücadelesini yaratan genel nesnel koþullarýn iþçi sýnýfý ve emekçi kitlelerin yoðun yaþadýðý bir bölge olarak burada da geçerli olduðu ortadadýr. Öznel olandan kastýmýz, devrimci güçler olduðundan kaynaklý ve bu devrimci güçlerin de kendi güçleri oranda bölgede çalýþma yürütmesi tüm olumsuzluklara karþý bazý olanaklarý da beraberinde getiriyor. Geçmiþten bugüne bölgeye baktýðýmýzda bu olanaklarýn devrim hareketimize neler kattýðý aþikardýr. Peki sadece bugün bölgede halký bireyselleþmeye ve yabancýlaþma dahil her türlü soruna iten sistem ve bu sistemin karþýsýnda bizim örgütlülük düzeyimiz midir? Elbette bugün her komünist için örgütlülüðün karþýsýnda ne olursa olsun hiç bir gücün duramayacaðý konusunda kafasýnda bir soru iþareti olmamasý gerekir. Fakat þu da bir gerçek ki yakýn zamanda bölgede kendisini gösteren ben merkezci tutumlar ve devrimci yapýlar arasý diyalog sorunu ve ardýndan yaþananlar kýsa vadede etkili olmuþtur. Yaþanan olaylar sonrasý bölgede dergi daðýtýmýnda bile dahi biz dahil, diðer dostlarýmýz da kimi zaman sýkýntý çekmiþlerdir. Örgütlenme ve samimiyet açýsýndan bu tür yaklaþýmlar mevcut o-
lanaklarý da sekteye uðratmaktadýr. Aslýna bakýldýðýnda devrimciler bu gibi durumlarý bir eleþtiri ve uyarý niteliðinde ele almalýdýrlar. Mücadele Birliði olarak festival programý doðrultusunda gerçekleþtirilen mahalle sorunlarýna, yozlaþma ve yýkým saldýrýlarýna deðinilen gerek panellerle, gerek mahalle toplantýsýnda bu konunun olumlu bir dille ele alýnmasýný beklerdik. Bekleyiþimizin nedeni en baþta bu toplantýlara katýlým oranýnýn düþüklüðünün nedenlerin sýralanmasý idi. Yapýlan konuþmalar ve sohbetler “maðduriyetler” üzerinden þekillendi. Elbette sistemin teþhirini, ve bu yolda atýlan en ufak adýmý bile küçümsemiyoruz. Ama maðduriyetlikler üzerinden yürütülen politikanýn sýð bir bakýþ açýsý olduðunu düþünüyoruz. Kentsel dönüþüm adý altýnda bir bakýma emekçi semtleri yok etme ve bu anlamda devrimin gücünü de bölme projesi karþýlýðýnda yürütülen yýkým politikasýna karþý Gülsuyu halkýna ortak hareket etme, yýkýmlara karþý örgütlenme çaðrýsý yapýldý. Bu anlamda standýmýzýn arka tarafýna astýðýmýz “Evimizi Yýkan Sermayenin, Ýktidarýný Baþýna Yýkalým” þiarlý pankartýmýz yýkým sorunun sadece ev sorunu olmadýðý, birebir iktidar sorunu olduðu ve izlememiz gereken çözüm yolunun da iktidarý ele geçirmekten geçtiðini ifade ediyordu. Yozlaþma konulu panelde katýlýmcýlar tarafýndan özel mülkiyetin ortaya çýkýþý ile birlikte bunun toplumsal iliþkilere, bireyin kendisine etkisine deðinildi. Yozlaþmanýn nedenleri ve bir devlet politikasý olarak özellikle devrimci potansiyelin yoðun olduðu iþçi-emekçi bölgelerinin hedef seçildiði anlatýldý. Fakat herkesin üzerine fazlasýyla yazýp çizdiði “Yeni Ýnsan” kavramýna “yabancý” kalýndý. Yabancý diyoruz, çünkü baþka bir bölgede örgütleyicileri arasýnda yer aldýðýmýz bir festivalin þiarý konusunda “Yeni Ýnsaný, Yeni Kültürü yaratalým” önerimiz halkýn bu kavrama yabancý olmasýndan kaynaklý “havada” kalacaðý gerekçesiyle kabul görmedi. Biz ise halkýn bilinç olarak bu þiarý sahiplenebileceðini, varsayalým ki kitlelere bu kavram yabancý gelse dahi onlara sürecin gerekliliði içerisinde bu kavramýn benimsetmenin devrimcilerin iþi olduðunu, devrimci politikanýn bu þekilde kendisini oluþturabileceðini ve Yeni Ýnsanýn sadece yarýnýn deðil, bugünün de çözümü olduðunu dile getirdik. Tabi farklý ortak platformlarda olduðu gibi bu platforma da yansýyan yozlaþmanýn karþýsýna neler koyabileceðimiz, kitlelere somut olarak neyi götürebileceðimiz konusunda alternatif olarak sadece “örgütlenme” konulabildi. Festivale katýlým düzeyi doðal olarak devrimci standlara ilgi düzeyini de etkiledi. Bunun yanýnda standýmýz canlý sohbetlere de yer edindi. Standýmýza gelip Önsöz dergisini soranlar, eski EMEK okurlarýyla sýcak muhabbetlerimiz bizi sevindiren etkenlerdi. Kimi EMEK okurlarýnýn ayrýþma sürecinde Leninistlerin açýklamýþ olduðu tasfiye sürecinin kendilerinin ancak 95 sürecinde farkýna varabildikleri açýklamasý ise biz genç kuþaklara kollektifimizin öngörü niteliðinin devrim açýsýndan ne kadar önemli bir özellik olduðunu gösteriyordu. Gülsuyu’nda devrimci kurumlar tarafýndan düzenlenen festivali deðerli ve anlamlý buluyor, süreklilik açýsýndan öne koyulduðu gibi gelenekselleþmesini, diliyoruz. Maltepe’den Y. E. Mücadele Birliði Okurlarý
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
15
Yeni Evrede
Bildiri/ Yýkýmlar
Mücadele Birliði la onu her an kesmekle tehdit ediyorlar sizi.
ÝÞÇÝLER EMEKÇÝLER YOKSUL GECEKONDU HALKI Zar zor yapýp baþýnýzý soktuðunuz evlerinizi baþýnýza yýkmak için, sermaye yeni bir saldýrý baþlatmýþ durumda. “Kentsel Dönüþüm Projesi” adý altýnda evlerinizi yýkýp, kendilerine yeni rant alanlarý açmaya çalýþýyorlar. Evlerinizden söktükleri her tuðlayla, çürük bir diþ gibi sallanan sistemlerine destek saðlamayý düþünüyorlar. Yýkým ekipleri mahallenize girdiðinde sadece evlerinizi yýkmakla kalmýyor, o evlerle birlikte acý, tatlý yaþadýðýnýz anýlarýnýzý, emeðinizi, paylaþtýklarýnýzý, dayanýþma duygularýnýzý, komþuluk iliþkilerinizi de yýkmak istiyorlar. Koca koca kepçelerle derme çatma yaptýðýnýz kulübelerinizi yýkarken, onun yerine dikeceði gökdelenlerin iþtahýyla aðýzlarý sulanýyor, açýlacak rant kapýlarýndan içeri dalmak için sabýrsýzlanýyor. Sizin çocuklarýnýzýn gözyaþlarý üzerine, kendi çocuklarýnýn partilerde, barlarda patlattýklarý þampanyalarýn köpüklerini saçmak için hevesleniyor. Siz açta açýkta kalýrken, onlar þöminelerinin etrafýnda yemek keyfi sürmenin derdinde. Siz yýkýntýlarýn arasýndan eþyalarýnýzý toplamaya çalýþýrken, onlar yeni yapacaklarý gökdelenleri hangi yeni moda olmuþ mobilyalarla döþeyeceklerini düþünüyorlar. Ýþçiler, Emekçiler, Yoksul Gecekondu Halký, Onlarý tanýyorsunuz. Onlar sizin aþýnýza ekmeðinize göz koyanlardýr. Sizin “üç göz evinizi” yýkarak kendilerine lüks villalar yapmanýn derdinde olanlardýr. Ve þimdi sizi, evinizi baþýnýza yýktýktan sonra, ev sahibi yapmakla kandýrýyorlar. Kiralarý yükseltenler de onlar. Ýstiyorlar ki kendi gösterdikleri kapýnýn dýþýnda hiçbir kapýdan çýkmayalým. “Kira öder gibi ev sahibi olun” yalaný, cumhuriyet tarihinin en büyük yalanlarýndan biri. Önce sizi en aðýr borç yükünün altýna sokuyor, ondan sonra baþýnýza ekþiyorlar. Ödeyemediðinizde de -ki bu devirde, bunca geçim sýkýntýsý içinde ödeyememenizde þaþýlacak bir þey yok- karþýnýza mahkemelerle, polisle çýkýyor, “hakkýnýzý” da gasp ediyorlar. Yani baþýmýzýn üzerine kýlla baðlanmýþ bir kýlýç asýyor ve ellerinde kurdele kesen makas-
MECÝDÝYEKÖY’DE PANKART ASMA EYLEMÝ
Ýþçiler, Emekçiler, Yoksul Gecekondu Halký, Dün Ayazma’da, Gülsuyu’nda ve bugün Tuzla’da yaþanan yýkýmlar, yarýn sizleri bulacak. Sermaye kendisine rant alaný açmak için, kimsenin gözünün yaþýna bakmadan yýkým ekipleriyle, polisiyle, yeni saldýrýlar hazýrlayacak. Artýk kimsen in “bana dokunmayan yýlan bin yýl yaþasýn” deme þansý kalmadý. Zira yýlanýn, yani kapitalist sömürü düzeninin dokunmadýðý kimse kalmadý. Peki biz yýkýmlara karþýyýz ama, gecekondularý mý savunuyoruz? Sizlerin derme çatma, doðru dürüst suyu, elektriði olmayan kulübelerde mi kalmanýzý savunuyoruz? Hayýr. Bizler, sizin insana yakýþýr þekilde evlerde kalmanýzý, hiç kimsenin konut sorunu olmamasýný istiyoruz. Ýstiyoruz ki, tüm iþçilerin, emekçilerin, tüm insanlarýn kendilerine ait evleri olsun; o evlerde dilediklerince, diledikleri kadar insanla bir arada kalsýnlar. Ama biliyoruz ki, bugünkü kapitalist sistem içinde bu mümkün deðil. Ancak sosyalist bir sistem kurulduðunda bu baþarýlacaktýr. Bunun için de, herþeyden önce bir devrim gerekiyor. Bir devrimle, var olan siyasi iktidar yýkýlmadan, iþçilerden, emekçilerden yana bir düzen kurulamaz. Ýnsanlarýn, konut sorunu gibi en acý, en yakýcý, sorunlarý halledilemez. Ýþçiler, Emekçiler, Yoksul Gecekondu Halký, Evlerimizi baþýmýza yýkmak isteyen sermayenin iktidarýný yýkmadan, size rahat yüzü yok. Belediye baþkanlarýnýn, burjuva partilerinin söylediði, söyleyeceði tüm yalanlar, kendi keselerini doldurmak için. Sizin onlara deðil, devrimcilere kulak vermenizin zamanýdýr. Sizi, iktidarý ele geçirmek için devrim yapmaya, bunun için örgütlenmeye çaðýran devrimcilerin sesine kulak verin. Devrim ve iktidar için örgütlenin. O zaman hiçbir güç, sizin evlerinizi yýkamayacaktýr. Ve kendi iktidarýnýzda, kendi evlerinizi sosyalist bir planlama içerisinde yapabileceksiniz. Ýþçiler, Emekçiler, Yoksul Gecekondu Halký, Burjuvazi, sizi birbirinizden koparmak, devrimin yataðý olan gecekondu mahallelerini, iþçi-emekçi semtlerini daðýtmak istiyor. Evinizin karþýlýðýnda size ev mi veriliyor, hayýr. Yeni bir þehir planlamasý sizinle birlikte mi yapýlýyor, hayýr. Size düþen, bir sabah uyandýðýnýzda karþýnýzda gördüðünüz yýkým ekipleri ve gaz bombalý, gaz maskeli polisler oluyor. Bu durumda size düþen, evinizi yýkmaya yeltenen sermayenin iktidarýný yýkmaktan baþka bir þey olamaz. EVLERÝMÝZÝ YIKAN SERMAYENÝN ÝKTÝDARINI YIKALIM!
CADELE BÝRLÝÐÝ PLT.” yazýyordu. Pankart iþçi ve emekçilerin yoðun olduðu saatlerde asýlmasý nedeniyle dikkat çekti. Ve uzun süre asýlý kaldý.
Bu yýl 12 askeri faþist darbesinin 27. yýlý. 12 Eylül 1980’de yapýlan bu askeri faþist darbenin ardýndan 675 yasa çýkarýlmýþ ve bir o kadar da kanun hükmünde kararnameler çýkarýlmýþtý. Yine yapýlan bu askeri faþist darbede yaklaþýk 650 bin kiþi gözaltýna alýnmýþ ve 1 milyon 683 bin kiþi fiþlenmiþ, iþkencede 171 kiþi ölmüþ, 49 kiþi de idam edilmiþti. 12 Eylül askeri faþist darbesinin 27. yýlýnda Mecidiyeköy köprüsüne faþist darbeyi unutmadýðýmýzý gösteren ve faþizme karþý mücadeleye çaðrý yapan Mücadele Birliði Platformu imzalý bir pankart asýldý. 12 Eylül sabahý asýlan pankartýn üzerinde “12 EYLÜL’Ü UNUTMADIK FAÞÝZME KARÞI MÜCADELEYE / MÜ-
16
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
Yeni Evrede
Eylemler
Mücadele Birliði
12 EYLÜL’Ü UNUTMADIK 12 Eylül Askeri Faþist darbesinin 27. yýldönümünde Adana’da devrimci, demokratik kurumlarla birlikte bir protesto yürüyüþü gerçekleþtirdik. Yürüyüþ saat 19:00’da Çakmak Caddesi giriþinden Ýnönü Parkýna kadar sloganlar eþliðinde sürdü. Yürüyüþ sýrasýnda üzerinde “12 Eylül karanlýðý sürüyor karanlýðý devrimle parçalayacaðýz” yazan ortak hazýrladýðýmýz pankartý açtýk. Eyleme üzerinde “Faþist Devleti Yýkýp Halk Ýktidarýný Kuracaðýz, Mücadele Birliði” imzalý dövizimizle katýldýk. Yürüyüþ boyunca “Darbeciler Halka Hesap Verecek”, “Ýþkenceci Katiller Hesap Verecek”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “‘Kahrolsun ABD Emperyalizmi” sloganlarýný attýk.
AKDENÝZ SELÇUK NAKLÝYAT ÝÞÇÝLERÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR! Yaklaþýk olarak bir buçuk ay önce sendikaya üye olduklarý gerekçesiyle iþten çýkarýlan Akdeniz Selçuk Nakliyat Ambarýndan 9 iþçinin, iþlerine sendikalý olarak dönebilmeleri için, iþten çýkarýlan iþçiler, Tümtis üyesi diðer iþçilerle birlikte iþyeri önünde direniþe geçmiþlerdi. Direniþin ilk gününden bu yana iþçiler birçok kez polisin ve patronun dýþardan getirdiði ülkücü faþistlerin saldýrýsýna uðradý. Tüm saldýrýlara karþý mücadelelerini kararlýlýkla sürdüren Akdeniz Selçuk Kargo ve Tümtise üye iþçilere, son olarak 20 Eylülde akþam saatlerinde direniþ yerinden ayrýlýrken iþyeri sahibinin “taþeron iþçi” diye getirdiði kiþiler saldýrdý. Saldýrýyý geri püskürten iþçiler, ilk günden bu yana hep direniþi zafere kadar götüreceklerini yinelediler. 20 Eylül Akþamý saat.19:00 da iþyerinin önünden evlerine gitmek için sendika aracýyla ayrýlan iþçiler giderken Patronun yeðenin kullandýðý Akdeniz Selçuk Ambarýna ait bir kamyon iþçilerin içinde bulunduðu araca önden çarparak hareket etmesini engellemiþ. Bu sýrada Renault marka kýrmýzý bir arabadan inen bir gurup ellerindeki taþlar ve sopalarla iþçilere saldýrmýþlardýr. Saldýrýda sendika yöneticilerinin de içinde bulunduðu 4 kiþi yaralanmýþ ve sendikanýn aracý kullanýlmaz hale getirilmiþtir. Ayný saatlerde Gýda Çarþýsý olarak bilinen yerde mal toplayan baþka bir nakliyat þirketinde çalýþan Tümtis’e üye 3 iþçi Akdeniz Selçuk þirketinin dýþardan getirdiði yirmi kiþinin saldýrýna uðramýþ ve çeþitli yerlerinden yaralanmýþlardýr. Ýþçilere 20 Eylülde yapýlan saldýrýda da daha önceki saldýrýlara benzer þeyler yaþanmýþ, saldýrý sonrasý karakola þikayet için giden 3 iþçi ve saldýrýda yaralandýklarý için hastaneye giden sendika üyesi iþçiler polis tarafýndan gözaltýna alýnmýþtýr. Tüm bu yaþananlarla ilgili olarak, 22 Eylül saat:15:00’te Tümtis sendikasý önünde bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Bizim de katýldýðýmýz basýn açýklamasýna bazý demokratik kitle örgütleri de destek verdiler. Basýn açýklamasýnda “Ýþçiye Kalkan Eller Kýrýlýr”, “Yaþasýn Akdeniz Selçuk Direniþimiz”, “Yaþasýn Örgütlü mücadelemiz” sloganlarý atýldý. Akdeniz Selçuk Nakliyat Ambarý iþçileri “Ya sendikalý olarak iþe geri döneceðiz yada bu iþyeri kapanacak” diyerek kazanana kadar mücadele edeceðiz diyorlar. Ýþçilerin iþyeri önündeki mücadelesi de devam ediyor. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK! Ýzmir Mücadele Birliði Platformu
Ýnönü Parký’na geldiðimizde ise ortak hazýrlamýþ olduðumuz basýn metni okundu. Basýn açýklamasýnda “Ýþkencehanelerde katledilenlerin, devrimcilerin hesabý var. Bizler bugün buradan bir kez daha haykýrýyoruz ki, 12 Eylül darbesinin bu ülkenin iþçi sýnýfý ve emekçileri üzerine çöken karanlýðýný devrimle parçalayacaðýz. Bu ne darbecilerin kendi kurduklarý mahkemelerle ne de sözde anayasa deðiþiklikleriyle yapýlacak; bu darbeyi yapanlarý onun yarattýðý kurumlarý ve onu ortaya çýkaran bu sistemi tarihin çöplüðüne atmakla mümkün olacak. Bugün buradan tüm iþçi ve emekçileri bir kez daha bu mücadeleyi sahiplenmeye ve 12 Eylül karanlýðýyla hesaplaþmaya çaðýrýyoruz” Basýn açýklamasýndan sonra eylem sonlandýrýldý.. YA DEVRÝM YA ÖLÜM..! AN ÞOREÞ AN MIRIN..! Adana Mücadele Birliði Platformu
AFÝÞLEMEYE 2 GÖZALTI Adana’da 31 Aðustos günü sabah erken saatlerde baþladýðýmýz afiþleme, polisin keyfi tutumuna takýldý. Þehir merkezinde sabah saat 07:00’da baþladýðýmýz afiþlemenin sonlarýna gelmiþtik. Ancak saat 08:15 sýralarýnda sivil polislerin müdahalesiyle karþýlaþtýk. Her hallerinden bizleri aradýklarýný belli eden polisler, bizleri “yakaladýklarý” an çok sevinmiþlerdi. Bizlere, gözaltýna alýnacaðýmýzý ve ceza yazacaklarýný söylediler. Karakola götürülüp 1 saat boyunca bekletildik. Ceza yazacaklarýný söyleyip korkacaðýmýzý bekleyen polislere istedikleri kadar ceza yazmalarýný söyledik. Ancak bizlerin pazarlýksýz, sert duruþumuzdan dolayý bekledikleri etkiyi bizlerde göremeyen polisler, bizleri saat 09:30 civarýnda serbest býrakmak zorunda kaldýlar. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK! Adana Mücadele Birliði Platformu
MART ÝÞÇÝ KÜLTÜR MERKEZÝ YENÝ YERÝNDE AÇILIÞINI YAPTI Ýzmir Kemalpaþada yaklaþýk 8 aydýr çalýþmasýný yürüten Mart Ýþçi Kültür Merkezi daha merkezi olan yeni yerinde yaptýðý etkinlikle Kemalpaþa iþçi ve emekçilerine “yeniden merhaba” dedi. Ýzmir’den Duvara Karþý Tiyatro Topluluðu ve Grup Sýra Neferinin katýldýðý etkinlik saat 15.30 da baþladý. Duvara Karþý Tiyatro Topluluðu “Umut” Adlý oyununu sergiledi ve katýlanlardan büyük beðeni topladý. Etkinlik Grup Sýra neferinin seslendirdiði ezgi ve marþlardan sonra sohbetlerle devam etti.
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
17
Yeni Evrede
Eylemler
Mücadele Birliði
DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ DÜNYAYI SARSIYOR ÞÝLÝLÝ ÝÞÇÝLERE POLÝS SALDIRISI Þili’nin baþkenti Santiago’da, serbest pazar ekonomisi politikalarýna karþý çýkan sendikalar tarafýndan Aðustos’un son haftasýnda bir eylem düzenlendi. Hükümetin ekonomi politikalarýný protesto etmek için düzenlenen eylem, polisin saldýrýsýyla karþýlaþtý. Ýþçilerin hükümet sarayýna doðru yürüyüþe geçmeleri üzerine gözyaþartýcý bomba ve tazyikli suyla saldýrýya geçen polis, 400 kiþiyi gözaltýna aldý. Polisin saldýrýsýna taþlarla karþýlýk veren iþçilerden yaklaþýk 100 kiþi de yaralandý. “Sosyalist” olduðu için seçilerek iþbaþýna getirilen baþkan Bachelet ve hükümetine halk desteði azalýyor. Halk ekonomi politikalarýndan þikayet ederken, Þili sürekli protesto eylemlerine sahne oluyor.
yüzlerce tekstil iþçisi ayaklandý. Dakka Ýhracat Ýþlem Bölgesi’nde bulunan binalara taþlar ve sopalarla saldýran iþçilere, polis de gazbombasý ile saldýrdý. Eylem sonucunda 100 kadar iþçi yaralanýrken, bölgedeki tekstil atölyeleri de süresiz kapatýldý.
NEW YORK’TA TAKSÝ ÞOFÖRLERÝ GREVDE New York’ta Taksiciler Birliði, binlerce taksi þoförü, 5 Eylül günü greve baþladý. Þehirde çalýþan tüm taksilere GPS adlý küresel konumlandýrma cihazlarýnýn yerleþtirilmesini þart koþan kararý protesto etmek için yapýlan grevin iki gün sürmesi planlanýyor. Taksiciler, bu uygulama ile sürekli izlenme halinde olacaklarý için endiþe ediyorlar ve bu uygulamaya karþý çýkýyorlar. Uygulamaya göre, taksilerin 1 Ekim’den itibaren GPS cihazý takmasý gerekiyor. Grev sýrasýnda New York’ta iki büyük etkinlik olacak. Bu yüzden taksicilerin grevi, þehiriçi ulaþýmý felç edecek.
ABD’DE SAVAÞ KARÞITLARINA GÖZALTI ABD’de de Irak savaþýna karþý olan ve Irak’taki askerlerin geri çekilmesini isteyen binlerce kiþi, Beyaz Saray önünde bir eylem yaptý. Eylemciler, daha sonra Kongre Binasý önüne yürümek istediðinde polisin saldýrýsýyla karþý karþýya kaldý. Polis saldýrýsý sonucu yaklaþýk 200 kiþi gözaltýna alýndý. Eylemi düzenleyenler arasýnda eski askerlerin kurduðu dernekler ve artýk “barýþ annesi” olarak anýlan Cindy Sheenan da var. Baþkan George Bush’un emriyle, Þubat-Haziran aylarý arasýnda Irak’a 30 bin takviye asker gönderilmiþ, ülkedeki Amerikan askerlerinin sayýsý 168 bine çýkmýþtý.
LONDRA METROSUNDA GREV BAÞLADI Londra metrosunun bakýmýndan ve onarýmýndan sorumlu olan Metronet firmasýnýn iflas etmesinin ardýndan Ulaþtýrma Çalýþanlarý Sendikasý’na (RMT) baðlý iþçiler, iþten çýkarýlmama ve hak kaybýna uðramama konusunda güvence istemek için 3 Eylül akþamýndan itibaren 72 saat sürecek bir greve baþladý. 2. 300’den fazla sendikalý iþçinin grevi, Ýngiltere’nin baþkenti Londra’da büyük bir kaosa yol açtý. Sendika, taleplerinin karþýlanmamasý halinde 10 Eylül Pazartesi günü, yeniden 72 saatlik bir greve gidileceðini açýkladý. Londra’nýn 10 hattýnda baþlatýlan grev kenti felç ederken, 7 Eylül Cuma gününe kadar metro hizmetinin normale döndürülemeyeceði açýklandý. ÞÝLÝ’DE ANTÝ FAÞÝST EYLEME SALDIRI Þili’de, faþist diktatör Augusto Pinochet dönemi kurbanlarýný anmak isteyen halka polis saldýrdý ve 147 kiþiyi gözaltýna aldý. 11 Eylül 1973’teki falþist darbenin yýldönümünde, faþizmi ve katledilenleri anmak için, 9 Eylül günü, yaklaþýk 5 bin kiþinin katýldýðý eylemde polis, halký hükümet binasýna yaklaþtýrmadý. Polisin basýnçlý su ve gözyaþartýcý gazla saldýrdýðý kitlede 147 kiþi gözaltýna alýnýrken 1 polis de yaralandý. BANGLADEÞ’TE TEKSTÝL ÝÞÇÝLERÝ AYAKLANDI Bangladeþ’te son yýllarda tekstil iþçilerinin eylemleri, ayaklanma düzeyine týrmanmaya devam ediyor. 13 Eylül günü de, bir tekstil iþçisinin fabrikada iþ kazasýnda öldüðü duyulduðunda,
18
ALMANYA’DA SAVAÞ KARÞITI GÖSTERÝ Almanya’nýn, Afganistan’da bulunan askerlerinin görev sürelerinin uzatýlmasý konusunun gündeme gelmesi üzerine, savaþ karþýtlarý eylem yaptý. Baþkent Berlin’de yaklaþýk 20 bin kiþinin katýldýðý eyleme yaklaþýk 180’e yakýn sivil toplum örgütü katýldý ve Alman ordusunun Afganistan’dan çekilmesi istendi. Eyleme katýlanlar bu yaþananlarýn emperyalist bir savaþ olduðunu dile getirirken, bunlarýn 11 Eylül sonrasý terörle mücadele adý altýnda yapýldýðýný söylediler.
TEKSTÝL GREVÝNDE ANLAÞMA 20 iþyerinde çalýþan yaklaþýk 20 bin tekstil iþçisi, TEKSÝF ve TÜTSÝS arasýnda yapýlacak olan toplu iþ sözleþmesinde anlaþma saðlanamadýðý için, 10 Eylül ve 24 Eylül tarihlerinde greve çýkma kararý almýþtý. 9 Eylül günü, grevin baþlamasýna saatler kala, anlaþma imzalandý. Tekstil sektöründe yaz aylarý boyunca sürdürülen pazarlýklardan bir sonuç alýnamamýþtý. Sendikalarýn karþýlýklý görüþmelerinde iki tarafýn da geri adým atmamasý nedeniyle görüþmeler týkanmýþtý. EMEKLÝ-SEN’DEN PROTESTO EYLEMÝ DÝSK’e baðlý Türkiye Emekliler Sendikasý (Emekli-Sen) üyeleri, sendikalarýnýn kapatýlmasýna yönelik süren davalarý protesto ediyorlar. Anayasa’nýn “herkese örgütlenme özgürlüðünü” tanýyan 90’ýncý maddesine göre kurulan Emekli Sen, Anayasa’nýn 51’inci maddesinde, emeklilerden
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
Yeni Evrede
Eylemler
Mücadele Birliði
bahsedilmediði gerekçesiyle kapatýlmak istenmesine tepki gösteriyor. Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 20 Eylül günü görülecek olan kapatma davasýný protesto etmek için, emekliler çeþitli eylemler yapýyorlar. Örgütlenme hakkýný savunan emekçiler, en tabi anayasal haklarýnýn hiçe sayýldýðýný söylüyorlar. 18 Eylül günü Kadýköy’de Ýskele Meydaný’nda toplanan emekliler, “Emekli-Sen Kapatýlamaz” pankartý açarak döviz ve sloganlarla yürüdüler. Emeklilerle kimsenin ilgilenmediðini dile getiren sendikalýlar, 2007 toplu görüþmelerinde emeklilerin ne sendikalar, ne de hükümet tarafýndan gündeme alýnmadýðýný, emeklilerin yok sayýldýðýný söyleyerek emeklilerin isyan noktasýna getirildiðini belirttiler. Eylemlere katýlan emekliler, herkesi, kapatma davasýný izlemeye çaðýrdý. 18 Eylül günü emekliler, Bakýrköy Özgürlük Meydaný’nda, “Emekli Sen Kapatýlamaz” sloganlarýyla toplandýlar. Asýl amacýn emeklilerin sesini kýsmak olduðunu söyleyen emekliler, örgütlü mücadeleden vazgeçmeyeceklerini ve sendikalarýna sahip çýkmaya devam edeceklerini söylediler. Emekliler yaptýklarý eylemi, bildiri daðýtarak sonlandýrdýlar. TÜM BEL SEN’DE ÝÞTEN ATMALAR PROTESTO EDÝLDÝ Tüm Bel Sen Genel Merkezi’nde, ekonomik sýkýntýlar gerekçe gösterilerek 8 iþçinin iþten atýlmasýna tepkiler büyüyor. Toplu iþ sözleþmesi hükümlerinin ihlal edildiðini; uzun zamandýr sendika çalýþanlarýnýn ücretlerinin zamanýnda yatýrýlmadýðýný, ikramiyelerin ödenmediðini açýklayan sendika çalýþanlarý, Tüm Bel Sen’in ekonomik anlamda zor günler geçirdiði dönemlerde de çalýþanlarýn toplu sözleþmeden doðan haklarýndan bile feragat ettiklerini belirtiyorlar. Bu iyi niyetli yaklaþýmlarýn zaafiyet olarak görüldüðünü ve sendikanýn iþletmelerde her ekonomik krizde ilk yapýlan þeyi yaparak, ilk çözüm olarak çalýþanlarý iþten attýðýný dile getiriyorlar. Bu konuda yönetimle görüþebilmek için sendikanýn yaptýðý giriþimlerin sonuçsuz kaldýðýný ve bu soruna çözüm bulunamadýðýný açýklayan sendika çalýþanlarý, sendikanýn çoðu þubesinde 2 saatlik iþ býrakma eylemi yaparak iþten atýlan arkadaþlarýnýn yanýnda olduklarýný ifade ettiler.
DEPREMZEDELERDEN EYLEM Yaþadýklarý 17 Aðustos depreminin ardýndan uzun yýllar geçmiþ olmasýna raðmen hala bunun yaralarýný saramayan depremzedeler, hala baþlarýný sokacak doðru dürüst bir ev edinemediler. Yaþamlarýný hala geçici olarak yapýlmýþ olan prefabriklerde sürdürmeye devam eden depremzedeler, yýllardýr buradan da çýkarýlmaya çalýþýlýyorlar. 2005 yýlý itibarýyla boþaltýlmasý için tebligat yapýlan prefabriklerden maddi imkansýzlýklar nedeniyle taþýnamayan depremzedelerin elektrik ve sularý da kesilmiþti. 22 Eylül günü depremzedeler, Sakarya Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediði iftar yemeði için gelen Sakarya valisini ve milletvekillerini protesto ettiler. Evlerinin boþaltýlmamasý için pankart açarak sloganlar atan depremzedeler, vali ve milletvekillerini eylemle karþýladýlar. Sakarya valisiyle görüþen depremzedeler, eylemi sessizce sonlandýrdýlar. Prefabriklerin bulunduðu alan, Sakarya’ya bir park yapýlmasý için boþaltýlýyor. ÝÞÇÝ KATLÝAMI DEVAM EDÝYOR Ýþçinin hayatý sudan ucuz. Eylül ayý, yine mevsimlik iþçilerin katliamýna sahne oluyor. 16 Eylül günü Urfa’da, 17 Eylül günü Balýkesir’de, mevsimlik iþçileri taþýyan araçlarýn devrilmesi sonucu 3 iþçi öldü ve 15 iþçi de yaralandý. Urfalý tarým iþçileri, Balýkesirli salça fabrikasý iþçileri, birkaç kuruþluk gündelik için, ölümle yüzyüze yolculuk yapýyorlar. Ve ölümleri de hayatlarý kadar ucuz oluyor. Bir sonraki gün, 18 Eylül günü ise Aydýn’a baðlý Þahnalý köyü yakýnlarýndaki özel bir þirkete ait maden ocaðýnda yaþanan patlama sonucu 1 iþçi öldü ve bir iþçi de yaralandý. Yaralanan iþçi Aydýn Devlet Hastanesine kaldýrýldý ve olayla ilgili savcýlýk tarafýndan soruþturma baþlatýldý.
yan tutsaklar, muayene için hekime çýktýklarýnda darp izlerini gösterdiklerini, ancak hekimin görevini yapmadýðýný ve bu durumu rapor etmediðini dile getiriyorlar. Aldýklarý darp sonucu tutsaklardan Medet Sever’in diþlerinin kýrýldýðý; Savaþ Kahraman’ýn gözünün morardýðý; Vedat Bakýr’ýn nefes almakta zorluk çektiði; Diyavettin Turhan’ýn da yatalak hale geldiði belirtildi. Cezaevinde ayrýca, verilen saðlýksýz içme suyu nedeniyle tutsaklar arasýnda ishal salgýný baþlamýþ. Tutsaklara, oruç tutmuyor olmalarýna raðmen, Ramazan dolayýsýyla her gece sa-
ZÝNDANLARDA ÝÞKENCE SÜRÜYOR Yeni açýlmýþ olan Kýrýkkale F Tipi Cezaevi’ne nakledilen tutsaklarýn, burada yapýlan uygulamalarý anlatmalarý, F tiplerinin nasýl bir iþkencehane olduðunun hafýzalarýmýza iyice kazýnmasýný saðlýyor. Nakledilen 70 kiþiden 28’i devrimci tutsak. Devrimci tutsaklar avukatlarý aracýlýðýyla yaptýklarý açýklamalarda, Kýrýkkale F Tipi’ne getirildikleri andan itibaren darp edildiklerini, aðza alýnamayacak küfür ve hakaretlere maruz kaldýklarýný söylüyorlar. Gardiyanlar tarafýndan saldýrýya uðra-
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
at 04.00’de zorla uyandýrýlarak sahur yemeði verilmeye çalýþýlýyor. Ayrýca tutsaklar, “Aileniz buraya gelmesin” diye tehdit ediliyor. Tutsaklarýn açýklamalarýna göre, bütün bu iþkenceleri yapanlar, özellikle görevlendirilmiþ 10 kiþilik bir iþkence ekibi. Tutsaklarýn avukatlarý, cezaevindeki bu uygulamalar için soruþturma baþlatýlmasýný ve cezaevinin bir heyet tarafýndan incelenmesi için baþvuruda bulundular. Zindanlar sorunu bir devrim sorunu olmaya devam ediyor. Yapýlan hiçbir uygulama, Hiçbir baský, devrimci tutsaklarý yýldýramayacaktýr. ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
19
Yeni Evrede
Ýþçi Haberleri
Mücadele Birliði
NOVAMED’LÝ KADINLAR 1 YILDIR GREVDE Antalya Serbest Bölgesi’nde Fresenius Medical Care (FMC) adlý diyaliz setleri üretiminde tekel olan uluslararasý bir þirket olan Novamed kan seti üreten bir fabrika. Fresenius Medical Care isimli Alman çokuluslu tekelinin yan kuruluþu olarak Antalya Serbest Bölgesi’nde faaliyet gösteriyor. Novamed fabrikasýnda çalýþma koþullarý birçok serbest üretim bölgesi iþyerinde olduðu gibi son derece vahþi. Çoðunluðunu kadýn iþçilerin oluþturduðu iþyerinde ücretler düþük, çalýþma koþullarý zor. Günlük çalýþma sýrasýnda iþçilere 15 dakikalýk tek bir mola ve 25 dakikalýk yemek arasý veriliyor. Ýþyerinde yemek servisi yok, çalýþma saatlerinde ve servis aracýnda dahi iþçilerin birbiriyle konuþmasý yasak... Bu insanlýk dýþý koþullara karþý 85 iþçi bir yýldýr grevde. Ýnsanca yaþam koþullarý için greve çýkan iþçilerin %95’ini kadýnlar oluþturuyor. Ýþçiler grevlerinin 26 Eylül’de bir yýlý doldurmasý nedeniyle Ýstanbul’da çeþitli eylemler gerçekleþtirdiler. Ýlk olarak, çeþitli kadýn kurumlarýnýn içinde bulunduðu Kadýn Platformu ile 15 Eylül Cumartesi günü saat 12:00’de Maslak’ta bulunan Novamed Türkiye Temsilciliði önünde bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdiler. Basýn açýklamasýnda, “Novamed Greviyle Kadýn Dayanýþmasý” pankartý açýldý. Kadýnlar adýna basýn açýklamasýný Hava-Ýþ Sendikasý 2. baþkaný Eylem Ateþ okudu. Açýklamada; “kadýnýn ucuz iþ gücü olmaya,
güvencesiz çalýþtýrýlmaya ve sendikasýzlaþtýrýlmaya, saðlýk önlemlerinin alýnmamasý nedeniyle kimyasal maddelerle zehirlenmeye, tuvalete gittiklerinde dakikalarýnýn sayýlmasýna, kadýn olduklarý için aþaðýlanmaya, ne zaman doðum yapacaklarýna patronlarýnýn karar vermesine hayýr!”denildi. Kendilerine dayatýlan bu uygulamalara ve baskýlara hayýr dedikleri için bugün grevde olduklarýný belirten kadýn iþçiler Novamed’in, üyesi olduklarý Petrol-Ýþ Sendikasý’yla biran önce masaya oturmasýný ve taleplerinin kabul edilmesini istediler. Ayrýca basýn açýklamasýnda “Hepimiz Novamed’liyiz Hepimiz Grevdeyiz”, “Novamed Ýþçisi Ýnsanca Yaþam Ýstiyor”, “Eþit Ýþe Eþit Ücret”, “Emek Beden Sömürüsüne Son!”, “Saðlýk Malzemesi Üretiyoruz Saðlýmýzdan Oluyoruz” dövizleri açýldý. Ardýndan 4. Levent ve Taksim Metro çýkýþlarýnda imza stantlarý kuruldu.
ÝHMALDEN ÖLÜMLERÝN ARKASI KESÝLMÝYOR arým iþçileri ve tersane iþçilerinin ölüm haberlerinin acýsý henüz içimizde çok tazeyken yeni bir haber acýmýzý daha da katmerlendirdi. Büyükçekmece Albatros mevkiinde atýksu
T
20
kolektörüne temizlik yapmak için giren üç iþçi boðularak yaþamýný yitirdi. Ýþçi ölümleri artýk öylesine kanýksatýlmýþki bizlere böyle haberleri görüp duraksamadan baþka bir habere geçer olduk... Ölüm, tersanelerde, maden ocaklarýnda ve kamyon üzerinde yol alan tarým iþçilerinin baþýnda alýcý kuþlar gibi dolanýyor ve buna “ihmal” denilip geçiliyor... Þaþýrtýcýdýr biz de bize unutturulmak istenen bu haberleri çarçabuk siliyoruz zihnimizden. Taþeron iþçi olarak ÝSKÝ’de çalý102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
þan Emrah Akýn, Hakan Yýlmaz ve Sýddýk Begiç her gün yaptýklarý iþi yineleyerek girdiler rögara ama bu kez çýkamadýlar... Ölümün onlar için pusuya yattýðýný bilemediler... Yaþama dair ne çok umutlarý vardý kim bilir... Dünyanýn bütün güzelliklerini yaratan iþçiler... Ama bunun karþýlýðýnda dünyanýn bütün acýlarýný omuzlarýnda taþýyan da yine onlar... Daha nereye kadar izleyeceðiz bu ölümleri? Ard arda yaþanan her ölüm bizi de ölüme ve yokoluþa sürüklüyor... Artýk bu ölümlere dur demeli ve mücadele etmeliyiz. Kapitalizm yerle bir olmadýðý sürece acýlarýmýzýn ve ölüm haberlerinin arkasý kesilmeyecek... Y.E. Mücadele Birliði Okuru Ýstanbul
Yeni Evrede
Ýþçi Haberleri
Mücadele Birliði
TÜRK TELEKOM ÝÞÇÝLERÝ GREV KARARI ALDILAR Haber-Ýþ Sendikasý, Türk Telekom’la yürütülen ve 38 bin iþçiyi kapsayan toplu iþ sözleþmesi görüþmelerinde anlaþma saðlanamamasý nedeniyle 14 Eylül 2007 tarihinde grev kararý aldý ve kararý Gayrettepe’deki Türk Telekom A. Þ. Genel Müdürlüðü’ne astý. Öðlen saatlerinde Türk Telekom A.Þ. Genel Müdürlüðü önünde yaklaþýk 2000 iþçinin katýlýmýyla bir basýn açýklamasý yapýldý. Haber-Ýþ Sendikasý Genel Baþkaný Ali Akcan tarafýndan bir basýn açýklamasý okundu. Basýn açýklamasýna çeþitli sendikalardan destek için gelenler vardý. KESK’e baðlý Haber-Sen Genel Baþkaný Baki Çýnar ve Yönetim Kurulu Üyeleri de açýklamaya katýlarak iþçilere destek verdiler. Açýklamada iþçiler; “Kazanýlmýþ sendikal haklarýmýzý geri vermeyiz, eþit
iþe, eþit ünvana, eþit kýdeme, eþit ücret istiyoruz” dövizleri taþýdýlar ve “Telekom Ýþçisi Grev’e hazýr”, “Ýþçiler El Ele Genel Greve”, “Haber-Ýþ Nerede Biz Oradayýz” sloganlarý atarak, alýnan karara ve sendika baþkanýnýn konuþmasýna destek verdiler. 29 Mayýs tarihinden beri sürdürülen toplu iþ sözleþmesi görüþmelerinde, toplam 26 madde üzerinde anlaþma saðlanamamasý nedeniyle, sendika yönetimi 14 Eylül günü grev kararýný Türk Telekom Genel Müdürlüðü’ne astý. Grev kararý asýldýktan itibaren 60 gün içinde bir anlaþma olmazsa iþçiler greve gidebilecekler. Haber-Ýþ Sendikasý ve Türk Telekom Niçin Anlaþamadýlar?
FÝLÝSTÝNLÝ LÝDER AHMAD SA’ADAT VE TÜM FÝLÝSTÝNLÝ POLÝTÝK TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK “Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi’nin Genel Sekreteri olarak Filistin devrimci hareketine ve emperyalist küreselleþmeye karþý uluslararasý hareketin birer parçasý olan bölgesel, ulusal ve uluslararasý harekete baðlý olmaktan duyduðum gururu bir kez daha teyit etmek istiyorum.” Ahmad Sa’adat. Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi lideri ve Filistin Yasama Meclisi üyesi Ahmad Sa’adat Ýsrail zindanlarýnda tutulan 11 binden fazla Filistinli tutsaktan biridir. Bu politik tutsaklar, kadýnlar, erkekler, çocuklar, aktivistler, organizatörler ve Filistin halkýnýn politik liderleridirler. Hýzla ertelenen Sa’adat’ýn mahkemesi 4 Kasým 2007 tarihine atýldý. Ahmad Sa’adat ve beþ arkadaþý, ABD ve Ýngiliz gardiyanlarýnýn gözetiminde tutulduðu Filistin Özerk Yönetimi’ne ait Jericho’daki bir zindandan Ýsrail askerleri tarafýndan 14 Mart 2006 tarihinde
bir baskýnla kaçýrýldýlar. Bu kampanya, insan haklarý aktivistleri ve tüm dünyada bu davayla ilgili olan, adaletin yerini bulmasý için bir araya gelen ve Ahmad Sa’adat ve tüm Filistinli tutsaklara özgürlük ve adalet isteyen insanlarca yürütülen bir kampanyadýr. Sizlerden bize katýlmanýzý ve uluslararasý insan haklarý örgütlerinden bu konuyu ele alan açýklamalar yapmak için çaðrýda bulunmanýzý istiyoruz. Ahmad Sa’adat bir savaþ tutsaðýdýr. Ýllegal bir askeri iþgalin gayri meþru bir mahkemesinde yargýlanmaktadýr. Dahasý, güvenlikle ilgili suçlarla itham edilmektedir. Örneðin, politik zulüm ve baský için, politik aktiviteleri için saldýrýlarda bulunmak, yasaklanmýþ bir örgütün (Genel Sekreteri olduðu Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi’nin) üyesi olmak, bu örgütü sevk ve idare etmek Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi’nin ön102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
Haber-Ýþ Sendikasýnýn Türk Telekomdan talepleri þöyle; 1 Mart 2007’den itibaren ilk yýl için % 19, ikinci yýl için ilk altý ay % 5 ücret artýþýyla enflasyon farký, ikinci altý ay için % 5 artýþla enflasyon farký oranýnda ücret artýþý. Türk Telekom’un önerisi ise ilk yýl için ücretlerde % 4 artýþ ve buna ilave olarak sosyal yardýmlarda da % 4 artýþ, toplusözleþmenin ikinci yýlýnda ise birinci ve ikinci altý ayda yine % 4’er ücret artýþý oldu. ceki Genel Sekreteri olan ve ofisinde çalýþýrken Ýsrail ordusu tarafýndan katledilen Abu Ali Mustafa ile ilgili bir konuþma yapmak. Ahmad Sa’adat’da týpký diðer, aralarýnda Filistinli politik liderlerin de olduðu, binlerce Filistinli tutsak gibi illegal askeri iþgalci güçler tarafýndan hapsedildi. Aralarýnda 2006 yýlýnda seçilen Filistin Yasama Meclisi’nin 41 üyesi de var. Bunlarýn arasýnda ise Sa’adat’ýn yaný sýra Filistin Yasama Meclisi baþkanlarýndan Aziz Dweike ve tanýnmýþ Filistinli lider Mervan Barguti de var. Ahmad Sa’adat’ýn ve diðer Filistinli politik tutsaklarýn özgürlüðü ve adaletin saðlanmasý için yardýmýnýza ve desteðinize ihtiyaç var. Lütfen þimdi harekete geçin. E-mail adres listesine katýlýn ve acil haberleri ve diðer haberleri edinin. www.freeahmadsaadat.org Not: Dergimiz bu siteye kaydolmuþtur ve bu kampanyayý desteklemektedir.
21
Yeni Evrede
Faþizm
Mücadele Birliði
ULUCANLARIN DUVARLARINDAN KAN SIZIYOR HALA
D
evrimin hafýzasý güçlüdür; hiçbir ihaneti, hiç bir kahramanlýðý, hiç bir katliamý unutmaz. Çünkü burjuvazi devrimin hafýzasýný kanla beslemiþtir. Komünarlarýn kaný nasýl Seine nehrini kýzýla boyayacak denli çok akmýþsa, dört duvar arkasýnda, zindanlarda devrimci kaný, o denli çok akmýþ; analarýn, eþlerin, kardeþlerin, yoldaþlarýn uykularýný kan kýzýla kesmiþtir. Burjuvazinin zindanlarda devrimci tutsaklara karþý en kanlý saldýrýlarýndan biri Ulucanlar zindanýnda olmuþtur. 10 devrimci tutsaðýn katledilmesiyle sonuçlanan saldýrý, bir yýl sonra giriþilecek 19 Aralýk katliamýnýn provasý niteliðindeydi. Büyük bir ekonomik ve siyasi kriz içinde olan devlet, kurtuluþu dört duvar arkasýndaki devrimci tutsaklara saldýrmakta bulmuþtu. Devrimci tutsaklarý katletmek suretiyle kendi sistemine kan taþýyan burjuvazi, böylece sisteminin yýkýlýþýný biraz daha geciktirmenin derdine düþmüþtü. Emperyalist metropollerde kredi dilenciliðine çýkmýþ olan TC devletinin baþbakaný, “cezaevlerini kontrol altýna almadan sokaklarý kontrol altýna alamayýz” buyuruyordu ve adeta bir iþaret yerine geçen bu sözlerle Ulucanlar zindanýna saldýran katil sürüleri kasaturalarýný devrimcilerin kanýnda yýkýyorlardý. Bu insan kasaplarý, bir gece vakti tonlarca gaz bombasý atarak koðuþlara giriyor, savaþmak için yüreklerinden ve bilinçlerinden baþka hiç bir silahý olmayan insanlarý kesiyor, biçiyor, iþkenceden geçiriyorlardý. Aylarca maketler üzerinde provasý yapýlan bu kanlý senaryo, bir gece vakti sahneye konuyor, Ulucanlar’ýn etrafý dumana ve sise bürünüyordu. Silah tarakalarýnýn saatlerce sürdüðü zindanda, silahlarýn sesi durunca iþkencelerin sesi duyulmaya baþlýyordu. Ýnsanlarý yüzleri dahi belli olmayacak þekilde saatlerce sopalarla döven insan kasaplarý, Ulucanlar zindanýný tam bir iþkence haneye çeviriyorlardý. Kadýn tutsaklara tacizde bulunuyor, yerlerde sürüklüyor, histerik kahkahalar atýyorlardý. Tutsaklarý duvar dibine diziyor, karþýlarýnda tetik düþürüyor, atýþ talimi yapýyorlardý. TC devletinin baþbakanýnýn Amerika’ya kredi dilenmeye giderken ihtiyaç duyduðu devrimci kanýný hazýrlamakla meþgul oluyorlardý hepsi. Ne kadar psikopat ruhlu özel tim, asker, polis varsa sanki yýllarca bugünü bekliyormuþ gibi üþüþmüþlerdi tutsaklarýn üzerine. Ve bir 26 Eylül sabahý devrimci tutsaklar teslim olmaktansa ölmeyi tercih etmiþler. Vücutlarý cop darbeleriyle ezilse, simsiyah olsa da devrimi temsil etmenin haklý onuruyla, tarih önünde alýnlarý ak çýkmýþlardý bu büyük çatýþmadan. Düþmanýn tüm saldýrýlarý karþýsýnda kahramanca direnmiþ ve savaþmýþlardý. Tarih týpký Termoplai kahramanlarý, týpký 28 Panfilovcular gibi Ulucanlarda savaþan ve ölümsüzleþen kahramanlarý kaydetmiþtir defterine. Bir gün uðruna ölümsüzleþtikleri devrim davasý zafere ulaþtýðýnda Ulucanlarda o bir yürek bir bilinçle savaþan kahramanlarýn adý en yükseklerde dalgalanacak. Anýlarýný sonsuza dek yaþatacaðýz.
22
“PATLAMAYA HAZIR BOMBALAR” VE YENÝ PROVOKASYONLAR
A
nkara’daki ele geçirildiði iddia edilen bomba yüklü araçtan acaba daha kaç tanesi devletin ordusunda polisinde bekletiliyor? Ve kim bilir ne zaman nerede o uðursuz rollerini oynamak üzere harekete geçirilecekler? 11 Eylül’de ABD býrakalým bomba yüklü araçlarý, uçaklarý bile harekete geçirmiþ ve Dünya Ticaret Merkezinde binlerce insanýn hayatýna mal olan saldýrýlarý gerçekleþtirmiþti. Bu yöntem, burjuvazinin her zaman baþvuracaðý bir yöntem deðildir. Ve ne zaman bu tür yöntemlere baþvurmaya baþlamýþtýr, bilmeliyiz ki saðduyusunu da yitirmeye baþlamýþtýr; artýk serinkanlýlýðýný yitiriyordur, kitlesel kýyýmlara giriþme pahasýna sisteminin geleceðini garanti altýna alma telaþýna düþmüþtür. Daha doðru bir söylemle bunalým içerisinde olan sistemini çöküþten kurtarma telaþýna kapýlmýþtýr. Fazla deðil birkaç yýl önce Londra Metrosu’nda yaþanan canlý bomba paniði ve en son Ankara’nýn göbeðinde Anafartalar Çarþýsý’nda yaþanan patlama, burjuvazinin artýk tüm dünyada böyle “çýlgýnlýklar” yapmaya hazýr olduðunu gösteriyor. Artýk tüm insanlýk ciddi bir tehdit altýndadýr. Zaten zehirli atýklarla ozon tabakasýný tahrip eden, buzullarýn erimesine, iklim dengelerinin alt üst olmasýna neden olan, savaþlarla dünyayý yaþanmaz hale getiren emperyalist-kapitalist sistem þimdi de “terörle savaþ” yalanýna kýlýf uydurmak adý altýnda kitlesel katliamlara, provokasyonlara giriþiyor. Ýnsan Marx’ýn ünlü eseri Kapital’de aktardýðý o meþhur pasajý hatýrlamadan edemiyor: “Kar oraný, kapitalist üretimin devindirici gücüdür. Kapitalist sistemdeki kar oranýnýn rolü üzerine, Ýngiliz sendikacýsý ve yayýncýsý I. J. Dunning ýsrarla þunu der: ‘Güvenli bir %10 kar ile her yerde çalýþmaya razýdýr; kesin %20 iþtahýný kabartýr. %50 küstahlaþtýrýr; %100 bütün insani yasalarý ayaklar altýna aldýrýr, %300 kar ile sahibini astýrma olasýlýðý olsa bile, iþlemeyeceði cinayet, atýlamayacaðý tehlike yoktur’. ” Ve bugün durum kar oranlarýný da aþmýþ durumdadýr. Emperyalist-kapitalist sistem, içine girdiði sýçramalý çöküþ sürecinde sadece çöküþünü biran olsun geciktirmek için her türlü cinayeti iþlemeye hazýrdýr. Toplumu iliklerine kadar bir korku travmasý ile sarsýp, tamamen kendine baðýmlý hale getirmek için gözü dönmüþçe herþeye saldýrabilir, elinden kaçýrdýðý üretici güçleri yeniden denetim altýna alabilmek için en kanlý oyunlarý tezgahlayabilir. Bu burjuvazinin kendi içindeki hesaplaþmalarýn sonucu da olabilir. Toplumu kendi eliyle kamplara ayýran ve kendi eliyle iç savaþý baþlatan burjuvazi, þimdi artýk daha fütursuzca ve dengesini tamamen kaybetmiþ þekilde savaþý yayabilir. Bu durumda artýk toplumun tüm iþçi ve emekçi sýnýflarý ya bu savaþ daveti karþýsýnda sinip pusacaktýr; ya da “davetleri kabulümüzdür”deyip burjuvaziye karþý bir ölüm-kalým savaþýna giriþecektir. Sorun artýk Marx’ýn Felsefenin Sefaletinde söylediði aþamaya gelmiþtir. “ya kanlý kavga ya yok oluþ. Sorun böyle amansýzca konulmuþtur”. Burjuvazi artýk, iþçi sýnýfý ve emekçilere baþka alternatif býrakmamýþtýr.
102. Sayý / 26 Eylül - 10 Ekim 2007
YA DEVRÝM YA ÖLÜM!