Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
kendi kurtuluþlarýný, kendi savaþýmlarýyla ve kendi güçleriyle elde etmiþtir ve elde etmektedir. Ýþte geçen yüzyýl içinde milyonlarýn yer aldýðý sayýsýz isyan, ayaklanma, iç savaþ ve çeþitli biçimlerdeki devrim giriþimleri kitlelerin kendi gücüne dayanmýþtýr. Devrim mücadelesi kendini çok zengin biçimler içinde göstermiþtir: Sokak çatýþmalarý, fabrika iþgalleri, gösteriler, eylemler, gerilla mücadeleleri, silahlý halk ayaklanmasý ve baþka biçimler... Proletarya ve emekçi evrimler her ülkenin koþullarýna göre gerçek- halk kitleleri kendi tarihlerini böyle yapýyorlar. Tarihin sýleþse de, devrimlerin ortak yönleri ve ortak nýf savaþýmlarý tarihi olmasý ya da tarihin kitlelerin eseri yasalarý var. Bu ortak yasalar, kendi somutun- olmasý, hep tarihin öznesine iþaret etmektedir. da yapýlan devrimlerin soyutlama yolu ile ele alýnmasýyla Burjuvazi, egemenliðini ancak kendisine karþý geliortaya konabilir. Proleter devrimleri ve proletarya devrim- þen hareketi, bu hareketi geliþtiren devrimci sýnýf proletarlerine geçiþ biçimleri de ortak yönlere ve ortak yasalara yayý ve onun politik hareketini sürekli baský altýnda tutasahiptir. rak sürdürebilir. Burjuvazi bu amaçla burjuva devlet aygýProletarya devrimlerinin ve proletarya devrimlerine týný sürekli yetkinleþtirmiþtir. Burjuva toplumu bir baský geçiþ biçimlerinin ortak yönleri: Devrime proletaryanýn toplumudur. Burjuvazinin devrimci sýnýfa karþý kullandýðý önderlik etmesi, iþçi yoksul köylü ittifaký temelinde iþçi gerici þiddet, proletaryayý devrimden uzaklaþtýrmamýþ, terköylü ittifakýnýn saðlanmasý, geniþ halk kitlelerinin devrisine, karþýt yönden devrimin daha saðlam temellerde geliþme katýlmasý ve devrimin kitlelerin eseri olmasý; burjuva mesini saðlamýþtýr. Ayrýca burjuva devletin ve bu baský egemenliðin devrilip, proletaryanýn dolaysýz egemenliðitoplumunun yalnýzca ve yalnýzca bir devrimle devrilebilenin (proletarya diktatörlüðünün) gerçekleþmesi ya da keceðini en geniþ kitlelerin bilincine yerleþtirmiþtir. sintisiz bir devrim sürecinin yaþanmasý. Sosyalizme geçiþ Geçen yüzyýlýn ortalarýndan itibaren Latin Amerika, biçimlerinin çeþitliliðine karþýn, sosyalizme geçiþin zora Türkiye ve Kürdistan’da devrimci mücadele yoðun burjudayalý devrimle olmasý; devrimlerin biçim olarak deðil, a- va terör altýnda geçti. Burjuva terör, buralarda faþist devlet ma öz olarak enternasyonalist olmasý. Tüm bunlar devrim- terörü olarak en azgýn ve en iðrenç biçimde uygulandý. lerin ortak yönleri ve ortak yasallýklarýdýr. Komünist güçleri, devrimci güçleri yok etmek için sisteProletaryanýn kurtuluþu proletaryanýn kendi eseri olamatik terör sürekli hale getirildi. Komünistler ve ilericiler caktýr. Devrimlerin nesnel koþullarý ne denli olgun olursa bu saldýrýlar altýnda aðýr kayýplar verdi. Devrimci mücadeolsun, devrim, devrimci sýnýf tarafýndan gerçekleþtirilir. le on yýllar boyu yer altýnda sürdü, ama sürdü. BurjuvaziDevrime öncülük edecek ve onu mantýki sonucuna dek gö- nin faþist saldýrýlarý ve terörü sonuç vermedi; devrim ve türecek bir sýnýf olmadan, koþullarýn geliþkin varlýðý kendi devrim için savaþan kitlelerin mücadeleleri durdurulamadý, baþýna devrime yol açmaz. Proletarya ise nüfusun çoðunancak ertelendi; devrim daha güçlü ve saðlam olsun diye. luðunu oluþturduðu yerlerde bile, proleter olmayan emek- Latin Amerika’nýn bugünkü politik durumuna ve güçler içilerle birlikte hareket ederek devrimi baþarýya ulaþtýrýr. liþkisine bakýldýðýnda devrimin çok daha güçlü ve çok daDevrim halk kitlelerinin eseri olacaktýr. Hiç þüphesiz proha kitlesel temellere sahip olarak geliþtiði görülür. Her letarya ve bütün olarak da halk kitleleri, maddi koþullar az yerde olduðu gibi orada da burjuvazi proletarya için çalýþçok ortaya çýkmadan, sýnýf çeliþkileri keskinleþmeden dev- mýþ, devrim için çalýþmýþ. rim yapamaz. Maddi koþullar geliþmemiþse, bu demektir Türkiye ve Kürdistan’da proletarya hareketi, burjuva ki, eski toplumu yýkacak denli militan bir proletarya ortaya cumhuriyetin kuruluþundan itibaren koyu bir baskýya tabi çýkmamýþtýr. Ama her devrim, belli bir düzeyde geliþmiþ tutuldu. Zaten burjuva cumhuriyeti, gerici burjuva diktabelirli maddi temellerin oluþtuðunu ve çeliþkilerin bir dev- törlüðü olarak oluþmuþtur. Daha en baþta komünistler katrimi gündeme getirecek kadar keskin olduðunu gösterir. ledilmiþ, ezilen ulusa yönelik katliamlar düzenlenmiþtir. Devrimler cansýz bir þey olarak deðil, tüm canlýlýðý iBaský, katliam ve yasaklar daha sonra on yýllarca sürdürülçinde ele alýnmalý. Devrim, savaþan kitleler demektir. Dev- dü. Sosyalistler ve aydýnlar aðýr cezalara çarptýrýldý, on yýlrimlerin uzun iç savaþ sonucu gerçekleþtiði tüm 20. yüzyýl larca zindanlarda tutuldu. Proletaryanýn örgütlenmesi ve devrimler tarihi bunu doðrulamýþtýr. Yani emekçi kitleler
DEVRÝME ÝYÝ HAZIRLANMAK
D
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
3
Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
düþüncelerini ortaya koymasý tamamen engellendi. Tüm Sýnýf savaþýmýnýn uzun iç savaþ biçiminde geliþtiði bu aðýr baský koþullarý 70’lere doðru kitlelerde patlamalara yerlerde komünist hareket, her zaman açýk çatýþma içinde yol açtý. Ýþçiler, emekçi köylülük, gençlik, aydýnlar etkin oldu. Açýk çatýþma içinde olmanýn aðýr sonuçlarý ve büyük ve kitlesel eylemler ortaya koydular. Sokak çatýþbedellerini komünistler göðüsledi. Elde edilecek zamalarý, anti-emperyalist eylemler ve kýsa süfer kolay bir zafer olmayacaktýr. Zafere giden re sonra da silahlý mücadele ardý ardýna yolda atýlan her adým sayýsýz yoldaþýn Burjuvazi ne gelmeye baþladý. Devrimin önünü yaþamý ve büyük özverileri pahasýna denli aðýr terör kesmek ve kitleleri ezmek için faatýldý. Evet, zafer kolay elde ediluygulasa da, tüm bu þist darbeler yapýldý. Ama devmeyecektir. Fakat son derece çesaldýrýlar, komünistlerin rim mücadelesi bir kez daha, tin, þiddetli ve uzun savaþýmla dev rim ci ko num la rý ný bi raz da ha daha güçlü ve saðlam olarak elde edilen zafer, zafere ulasaðlamlaþtýrmaktan baþka bir iþe karþýlarýna çýktý. Öyle ki, þan güçlerin ellerinde saðlaya ra ma dý. Ko mü nist le rin bu sü reç devrimci iþçi hareketini ve ma alýnmýþ olacaktýr. Zaferi i çe ri sin de ge çen ye ral tý yýl la rý, sür gün devrimci halk hareketini çarpýþarak, zorla elde eyýllarý, zindan yýllarý ve en aðýr terör ezmek için iç savaþý gedenler, onu korumasýný da al týn da sü ren mü ca de le nin her a la nýn da liþtirdi. Zaten sýnýf savaþý bilecektir. Ýktidarý ele gegeçen yýllar, devrime en iyi biçimde neredeyse 40 yýldýr ya iç çirmek çok zor, ama bir ha zýr lan ma yýl la rý ol du. Bu þe kil de on savaþ ya da iç savaþa yakere ele geçirdikten sonra yýllarca süren mücadeleden sonra kýn bir çizgide geliþti. K. onu korumak ve hedefine komünistler þimdi daha çok birikimli, Kürdistan’da mücadele, vardýrmak çok daha saðdeneyimli, pratiðin çelikleþtirici okulundan lam temeller üzerinde olakendi mücadele tarihinin en kitlesel ve en örgütlü caktýr. Kolay elde edilen geçmiþ, yetkin bir taktisyenlik yeteneðine dönemine girdi. bir zafer, zorla koparýlan sahip, nasýl kazanacaklarýný bilen, Çok çetin geçen sýnýf bir zafer kadar dayanýklý olkýsacasý devrimi zafere ulaþtýrmanýn savaþýmý komünistleri zayýfmaz. Burjuvazi, devrimci koteori ve pratiðine sahip hale geldiler. latmadý. Komünistler mücademünist güçler üzerinde en þidDevrimci komünist güçler þimdi leden güçlenerek çýktýlar. Burdet li terörünü uygulayarak, zafeiktidarý ele geçirme juvazinin her saldýrýsý, komünistre giden yolda her türlü engeli çýsavaþýmýna daha güçlü ler açýsýndan durumlarýný daha çok kar tarak ve böylece zaferin ancak dihazýrlanýyorlar. saðlamlaþtýrmak ve güçlenmek için soþe diþ bir mücadele ile elde edileceðini nuçlar çýkarmasýna neden oldu. Sýnýf savagöstererek; kendisi üzerinde devrimin kaçýþýnýn dersleri iyi kavrandý. Burjuvazi ne denli anýlmaz zaferinin kolay kolay devrilemeyecek bir ðýr terör uygulasa da, tüm bu saldýrýlar, komünistlerin dev- karakter saðlamlýðý kazanmasýna yol açmaktadýr. rimci konumlarýný biraz daha saðlamlaþtýrmaktan baþka bir Devrimci marksistler yalnýzca burjuva terörün orta yeiþe yaramadý. Komünistlerin bu süreç içerisinde geçen ye- rinde savaþým vermiyor, ayný zamanda ekonomik olarak raltý yýllarý, sürgün yýllarý, zindan yýllarý ve en aðýr terör da tam bir yokluk içinde hareket ediyorlar. Gerek basýnaltýnda süren mücadelenin her alanýnda geçen yýllar, devri- yayýn çalýþmalarý sýrasýnda olsun, gerek emekçi kitlelerle ime en iyi biçimde hazýrlanma yýllarý oldu. Bu þekilde on liþkiler sýrasýnda olsun, gerekse de birbirleriyle iliþkileri sýyýllarca süren mücadeleden sonra komünistler þimdi daha rasýnda olsun çoðu kez ve sýk sýk bu faaliyetleri sürdürebiçok birikimli, deneyimli, pratiðin çelikleþtirici okulundan lecek para bulamýyorlar. Mücadele tamamen komünistlerin geçmiþ, yetkin bir taktisyenlik yeteneðine sahip, nasýl kasýnýrsýz özverileri sayesinde sürüyor. Her þey kendi çabalazanacaklarýný bilen, kýsacasý devrimi zafere ulaþtýrmanýn rýyla yaratýlýyor. Proletarya ve öncüleri devrimci marksistteori ve pratiðine sahip hale geldiler. Devrimci komünist ler, devrime ve zafere bu koþullarda hazýrlanýyorlar. Böygüçler þimdi iktidarý ele geçirme savaþýmýna daha güçlü lesine þiddetli bir terör altýnda, yokluk ve yoksulluk içinde hazýrlanýyorlar. tamamen devrimci özveriyle elde edilecek olan zafer, gerZafere giden yol çok çetin geçecektir. Zafer zorla koçekten büyük bir zafer olacaktýr. parýlýp alýnacaktýr, ama alýnacaktýr. C. DAÐLI
4
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
Yeni Evrede
Devrim / Karþý-Devrim
Mücadele Birliði
FÝTÝL ATEÞLENDÝ B
u topraklarýn devrimci hareketleri, karþý-devrimin kitlesel ve yaygýn gösterilerine ne alýþkýndýr ne de hazýrlýklý. Gerçekte, her büyük devrimin ortaya çýkardýðý, ama bu topraklar için henüz “yeni” olan bu olguyu daha anlaþýlýr kýlmakta yarar var. Asker cenazeleriyle baþlayan ve daha çok küçük kentlerde yoðunlaþan açýk karþý-devrimci kitlesel gösterilerin neye iþaret ettiðini kavramalýyýz. Ýlk soru: Nereden çýktý bu insanlar? Onlar yeni çýkmadýlar, her zaman vardýlar. Tekelci egemenliðin kurumsal gücünün arka bahçelerinde, kendi mevzilerinden bugüne kadar olaný biteni seyrediyorlardý. Karþý-devrimci bir konum içindeydiler ama tekelci iktidar onlar adýna ve onlar için savaþtýðý sürece, bu iç-savaþýn cephe gerisinde kalmayý yeðlediler. Tekelci egemenliðin yýpranan siyasi iktidarýný tahkim etmek için seçim sandýklarýna, seçim meydanlarýna koþtular, eli kanlý partilere oy yaðdýrdýlar. Tekelci iktidarýn her katliamýna sokaklarda ya da TV’leri baþýnda alkýþ tuttular. Þimdiye kadar alkýþçýydýlar, destekçiydiler, seyirciydiler. Þimdi ise sokaktalar, aktifler ve fena halde endiþeliler. Harekete geçip ön mevzilere koþtular, çünkü en geniþ katýlýmlý bir seçim bile, tekelci iktidarýn yýpranmýþlýðýný ve güçsüzlüðünü ortadan kaldýrmamýþtý. Yardýma koþuyorlar, çünkü artýk, onlar adýna savaþan tekelci egemenlik kurumlarýnýn daha ileri adým-
lar atacak gücü ve güveni kendinde bulamadýðýný gördüler. Oysa, karþý-devrimin geri cephesinde bugüne kadar ne de rahat yaþamýþlardý. Ne cop korkusu, ne de aç kalma riski... Eðer yolsuz-ekmeksiz kalýrlarsa, karþý-devrimin kocaman bir inek memesi gibi yüzbinleri doyuran rant kapýsý nasýl olsa her zaman açýktý. Fuhuþtan haraca, uyuþturucu ticaretinden taraftar kulüpleri tezgahlarýna kadar, týkýr týkýr iþleyen, mahkemelerde itibar gören, sýrtýný iktidarýn bütün kurumlarýna yaslayan ve her zaman aklanan, kutsanan, sýrtý sývazlanýp beslenen bir rant mekanizmasý... Olur ya, birilerinin canýný fena yakarlarsa, mahkemeye o bildik bayraklý tiþörtle çýkýp, “söz konusu vatansa, gerisi teferruattýr” diye piþkinlik yapmakla her þey hallediliverilir. Karþý-devrimin motor gücünü, iþte bu lümpen kesimler oluþturdu. Rahatlarý yerindeydi. En azýndan yakýn zamana kadar. Tekelci sermaye acze düþünce, hali hazýrdaki kurumlarýyla iç-savaþý daha fazla geliþtiremez hale gelince; yani devrim, bu kurumlarý (zor aygýtlarýný) kendi sýnýrlarýna dek gitmeye ve orada çakýlýp kalmaya zorlayýnca, bir iç-savaþta tekelci iktidarýn kurumsal gücündeki potansiyelin de sonuna gelinmiþ oldu. Devrim, tekelci iktidarý orada durdurmuþtu ve her geçen gün, onun güçsüzlüðünü apaçýk sergileyebiliyordu. Karþý-devrimci toplum kesimini önce endiþeye, sonra korkuya ve nihayet öfkeye sürükleyen þey, tam 106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
da bu, devrimin çizdiði sýnýrlarý aþmaya cüret edemeyen tekelci egemenliðin acziydi. Sokaklarý dolduran bu karþý-devrimci kalabalýklarý, yalnýzca TSK’nýn yaþadýðý kayýplarla ve tekelci basýnýn çaldýðý savaþ tamtamlarýyla açýklamak, eksik kalýr. 90’lý yýllar boyunca TSK, bundan daha büyük kayýplar yaþadý ve tekelci basýnýn o günlerdeki þoven histerisi, hiç de bugünden aþaðý kalmýyordu. Fakat, 90’lý yýllar boyunca deðil de, neden þimdi karþý-devrim cephesi bütün kitlesel gücüyle sokaklarý doldurdu sorusunun cevabý, hiç de karmaþýk deðil: Tekelci egemenlik çözülüyor; halk kitlelerinin ve bu arada karþý-devrimci kitlelerin de tekelci iktidarýn gücüne olan güvenleri sarsýlýyor.
Burjuvazi Ýktidarýný Sokakta Kuramaz Burjuvazi baský aygýtýný, hiç bir yasa tanýmayan zor uygulamalarýna raðmen, yine de ancak kurumsal düzenlemeler içinde yürütebilir ve ancak bu þekilde politik iktidarýný güvence altýna alabilir. Politik iktidarýn güvencesini “özel silahlý adamlar topluluðu” yerine kitlelere býrakmak istemez, çünkü kitleler kurumsal sýnýrlar içine sokulup kontrol altýna alýnabilir bir güç deðildir. Tersine, iç-savaþýn her ama deðiþen ruh haline göre baðlarý gevþeyebilen, hatta daðýlabilen bir güçtür. Karþý-devrimci kitleler her yerde ayaða kalkmýþken, kimi burjuvalarýn geliþmeleri endiþeyle izlediklerini dile getirmelerinin nedeni de budur. Tekelci sermaye, iç-savaþýn en az bugünkü kadar kanlý geçtiði 90’lý yýllar boyunca, iktidarýnýn gücünü kurumlardan kitlelere taþýmamaya özen gösterdi. Çünkü kurumlar bir kez denetlenemeyen kitlelerin mücadele azimlerine ve ruh haline göre bir konum almaya baþladýlarsa, kitlelerin
5
Yeni Evrede
Devrim / Karþý-Devrim gelgitli ruh hali, en kritik anda kurumlarý felç edebilir. Ýspanya’da faþist Aznar hükümeti, böyle bir kumar oynamýþtý. ETA’nýn her bombalý saldýrýsýnda, kitleleri sokaklara dökmüþtü. Yani Ýspanya devletinin kurumlarýnýn meþruiyeti, artýk neredeyse sadece sokaklardan devþirilen güce baðlý hale gelmiþti. Derken, 2004 yýlýnda Madrit tren garýnda patlatýlan bombayý ETA’ya yüklemeye kalkan Aznar hükümeti, nasýl bir topal ata bindiðini anladý. Bu yalaný yutmayan yüz binlerce Ýspanyol emekçisi, meþruiyetini sokaða baðlayan Aznar hükumetini, bir gecede koltuklarýndan etti. Ýç savaþta son derece yaþamsal bir deneyimin içinden geçiyoruz. Tekelci sermaye meþruiyetini sokaklarýn gücüne baðladý, týpký Aznar hükümetinin yaptýðý gibi. Böyle yaparak , siyasi iktidarýn ve kurumlarýnýn, bütün o partilerinin, parlamentosunun hatta MGK’sýnýn bile bir iþe yaramadýðýný da ilan etmiþ bulunuyor. Ýç-savaþýn canalýcý kararlarý, parlamentoda ya da MGK’da deðil, doðrudan sokaklarda biçimleniyor; önergeler sokaklarda kaldýrým taþlarýyla veriliyor, oylamalar sokaklarda yapýlýyor. Politik iktidar, kurumsal ve hiyerarþik düzenlemelerden aldýðý, kendi iç mekanizmalarýyla devþirip ürettiði gücün mahiyetini, sokaklarýn kontrol edilemez kalabalýklarýna baðlýyor. Böylesi bir geliþme, ancak devrimin darbelerinin tekelci politik kurumlarý alabildiðine yýprattýðý bir aþamada ortaya çýkabilirdi. Þimdi bu aþamadayýz. Bugüne dek örtülü süren ve ilan edilmemiþ burjuva iç-savaþ, artýk açýktan yürütülen, kitleleri kapsayarak geniþleyen bir iç-savaþ halini almýþtýr. O halde devrim, milyonlarca emekçiyi açýk bir kutuplaþmada taraf olmaya zorlayan iç-savaþýn bu aþamasýnda, emekçilere gerçek çýkarlarýnýn hangi cephede bulunduðunu kavratacak konumdadýr.
6
Mücadele Birliði
Panzehirdir Devrim Þovenizmin ve karþý-devrim zehrinin her alana yayýlmasý, her iç-savaþýn kaçýnýlmaz bir evresidir. Bu geliþme ne gözümüzü korkutur ne de moralimizi bozar. Zehir bünyeye ne ölçüde yayýlýrsa, panzehirin etkisi de o ölçüde güçlü ve somut olur. Panzehir devrimdir. Þimdi devrim, zehrin etkisiyle titremeye baþlayan bedene çok daha etkin biçimde yayýlma imkanlarýna kavuþmuþtur. Her þeyden önce, karþý-devrimin sokak baskýsý, devrimin pasif destekçilerini birleþmeye, harekete geçmeye ve radikalleþmeye zorlayacaktýr. Bugüne dek devrim, baþeðmez direþkenliði, tutarlý demokratik söylemiyle, milyonlarca emekçiyi etkiledi. Ancak devrimin öznel gücü, etkisi altýna aldýðý milyonlarý biraraya toplayamadý. Böylesi bir geliþme için, çok güçlü bir dýþ etkiye ihtiyaç vardý. Nihayet o etki, karþý-devrimin azgýnlaþan saldýrýlarýndan doðuyor. Karþýdevrim, açýk katliam tehditleri ve hazýrlýklarýyla, kurþunlarla, yaðmalarla ve linçlerle, devrimin bu pasif yedek gücünü harekete geçmeye zorluyor. Yýlda bir kaç kez politik bir gösteriye katýlan, ama öte yandan günlük geçim derdinin zorluklarýna gömülerek yaþamýný geçiren çok geniþ bir kitle var. þimdi onlar, günlük yaþamýn zorluklarýndan daha beter bir tehdidi, kendilerine yönelen namlularýn soðukluðunu enselerinde hissediyorlar. Ya küçük bir adým atarak devrimin birleþik gücüne katýlacaklar, ya da kaçýnýlmaz olan bir sona boyun eðecekler. Devrimler tarihinin gösterdiði gibi, boyun eðenlerin yanýnda, çoðunluk o küçük ama son derece radikal sonuçlar doðuran adýmý atmaya doðru eðilimlidirler. Ýþte böyle, karþý-devrimin baskýsý ve kuþatmasý yoðunlaþtýkça, devrim 106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
cephesini ve emekçi kitleleri de týpký bir partiymiþcesine örgütlü ve pekiþmiþ bir güç halinde toplanmaya zorlar. En azýndan þöyle düþünelim. Oportünizm, bugüne dek ýsrarla gözünü kapadýðý iç-savaþ gerçekliðini kabul etmek, ya da bu kavrayýþa eriþemeseler bile derinleþen iç-savaþýn onlarý zorladýðý adýmlarý atmak durumunda kalacaklardýr. Geliþmeler, geniþ bir oportünist çevreyi, sert deneyimlerle eðitiyor. Ve bu da, devrimin birleþik karargahýný kurmanýn geçmiþte defalarca hüsrana uðramýþ denemelerini, þimdi daha ciddi ele almayý gerektirecektir. Geçmiþ deneyimler, reformist çevreleri de içerme ciddiyetsizliðinden dolayý, hep sulandýrýlmýþtý. Þimdi reformist basýna bir bakýn! Devrimci olan her adýma karþý bir korku, araya mesafe koyma kaygýsý apaçýktýr. Saflar netleþmiþtir. Unutmayalým ki bir devrim ancak karþýsýnda birleþmiþ ve pekiþmiþ bir karþý-devrim yaratarak ilerler. Bugünün geliþmelerinden kaygý duyanlara hatýrlatmalýyýz ki, bu daha hiç bir þeydir. Karþý-devrimin belki daha kalabalýk, daha saldýrgan tutumlarý, üzerinde yürüdüðümüz yolda bizleri bekliyor. Böylesi açýk ve radikal kutuplaþmalar olmadan, gerçek bir halk devriminin gerçekleþmesi düþünülemez. Toplumu boydan boya geçen ve karþýt kutuplarda yýðan siyasal-ekonomik çeliþkiler öyle bir olgunluk seviyesine ulaþmýþtýr ki, kutuplaþmanýn önüne kimse geçemez; “barýþ, kardeþlik, itidal” çaðrýlarýnýn hiç bir hükmü kalmamýþtýr. Son büyük meydan muharebesinin hazýrlýklarýný tamamlamak, ancak böylesi bir ortamda mümkün olabilir. Karþý-devrimi azgýnca harekete geçirerek, devrime bu imkanlarý sunan, bizzat tekelci sermaye oldu. Sermaye kendi cennetini korumak için hangi adýmý atarsa atsýn, devrim adýna çalýþmýþ oluyor.
Yeni Evrede
Ýþçilerin Kararlýlýðý
Mücadele Birliði
ANTEP OTOBÜS ÝÞÇÝLERÝNÝN ÖRNEK KARARLILIÐI
D
ireniþlerini büyük bir kararlýlýkla sürdüren otobüs iþçileri 5 Kasým Pazartesi günü, güne polis ablukasýyla uyandýlar. Sabah saat 06.00’dan itibaren iþçilerin bulunduðu otobüs iþletmesi robokop, çevik kuvvet ve sivil polislerle birlikte bir panzerle ve polis köpekleriyle ablukaya alýndý. Bizler de Devrimci Ýþçi Komiteleri olarak haberi alýr almaz iþçilere destek olmak amacýyla otobüs iþletmelerine gittik. Ancak iþletmeye ulaþtýðýmýzda ablukanýn nedenini öðrenebildik. Ýþletmede bulunan otobüslerin belediye görevlileri tarafýndan çýkarýlýp tamirlerinin yapýlmasý için götürüleceði belirtilmiþ. Fakat iþçiler, bunun bir oyun olduðunu, bakým iþlerinin bu iþletmede de yapýlabileceðini ve buna asla izin vermeyeceklerini belirttiler. Sonrasýnda ise her zaman olduðu gibi sermayenin imdadýna polisler yetiþti hemen. Antep Emniyetine baðlý polisler sabahýn erken saatlerinde kasklarýný takarak, panzer ve polis köpekleriyle iþçilerin karþýsýna dikilerek iþçilerdeki kararlýlýðý kýrmak istediler fakat iþçiler kaybedecek hiçbir þeylerinin olmadýðýný belirterek insan barikatý ile polise karþýlýk verdi. Bu arada Güvenlik Þube Müdürünün de “Sizlerle karþý karþýya gelmek istemiyoruz, bizi buna zorlamayýn. Sonuçlarý kötü olur, insanlarýn boyunlarý, kafalarý kýrýlýr…vs.” tehditleri de iþçiler tarafýndan “biz her þeyi göze aldýk, kaybedecek hiçbir þeyimiz yok, yapabiliyorsanýz buyurun gelin bizler hazýrýz” sözleriyle karþýlýðýný buldu. Bu tehdit de bir iþe yaramayýnca üç kere ikaz edileceði ve 3. ikazda saldýrýnýn gerçekleþeceði bildirildi. Ýki kez ikaz yapýldý fakat iþçilerin asla geri adým atmamasý üçüncü ikazýn hiçbir zaman yapýlamamasýna neden oldu. Bu esnada belediyenin grev kýrýcýlýðý da iþçilerin mücadele birliði anlayýþý ile boþa çýkarýldý. Makine Sanayi’de çalýþan ve Genel-Ýþ Sendikasý’na üye iþçiler grev kýrýcýlýðýna zorlandýlar. Ýþçilerden iþlet-
meye giderek otobüsleri çalýþtýrmalarý ve bakým için iþletmeden çýkarmalarý istenmiþ. Fakat iþçilerin bunu kabul etmemesi sonucu belediyenin bir oyunu daha bozulmuþ oldu. Akþam saatlerinde ise belediye ve aracýlýk yapan Genel-Ýþ Sendikasý yöneticileri bir araya geldi. Görüþmeler sonunda otobüs iþçilerine yönelik polis ablukasý akþam saat 17.00 civarýnda sona erdirildi. Sonrasýnda ise iþletmeye gelen TÜMTÝS Genel Sekreteri Güray YILMAZ iþçileri bir araya toplayarak görüþmeyle ilgili bir açýklama yaptý. Açýklamada belediye baþkanýyla görüþüldüðü ve belediye baþkanýnýn Genel-Ýþ Sendikasý yöneticilerine, “Þoförlerin otobüslerini tamir için iþletmeden çýkartarak bakým servisine götürmeleri istendi ve bakýmýn hemen ardýndan þoförlerin seferlere baþlayabilecekleri belirtildi.” Kararýn açýklanmasýnýn ardýndan iþçilerin sevinci görülmeye deðerdi. Ýþçiler bu kararý “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” sloganýyla karþýladýlar. Hep birlikte atýlan sloganýn ardýndan gün boyunca süren bekleyiþ bugün için sona ermiþ oldu. Belediyenin almýþ olduðu bu karar iþçiler için þu an bir zafer olarak görülüyor. Fakat artýk her þey “Alicengiz Oyunlarý” hiç bitmeyen belediyenin sözünü tutup tutmamasýna bakýyor. Ama uzun zamandýr direniþini sürdüren iþçilere karþý bugünden sonra yapýlacak olan bir oyunun hiç de tahmin edilemeyecek sonuçlara yol açabileceðini de sohbetlerimizden ve gözlemlerimizden çýkartmýþ buluyoruz. Çünkü iþçiler kararlý, inançlý, kendine güvenleri tam. Polisin bugünkü tutumlarý karþýsýnda ise “onlar da bizim çocuklarýmýz” diyen iþçilerin bile büyük öfke duymalarý gözlerden kaçmadý. Bizler de bir çok iþçiye, bir gün öncesinde Ýstanbul’da polislerin Telekom Ýþçilerine saldýrdýðýný ve 8 iþçiyi gözaltýna aldýðýný belirterek, onlarýn sermayenin bekçiliðinden baþka hiçbir iþe yaramadýðýný anlattýk. Ama sözlerden çok bugün yaþanan olaylar iþçilerin akýllarýndan hiç çýkmayacak deneyimlerle doluydu. BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK! YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! YAÞASIN DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ! ANTEP DÝK
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
7
Yeni Evrede
Ekonomi-Savaþ
Mücadele Birliði
ABD’NÝN DOLARA ENDEKSLÝ KÜRT POLÝTÝKASI Önceki yazýlarýmýzda, Güney’i iþgal için çýkarýlan tezkerenin arkasýndaki genel politik dengeleri ele almýþtýk. Yeniden altýný çizmek gerekiyor: Hiç kimse böyle bir tezkerenin ABD’ye raðmen, onun onayý alýnmadan çýkarýlabileceðini düþünmemelidir. Tersine, tezkere ABD’yle “danýþýklý dövüþ” içinde çýkarýldý. Böylece tezkere, bir yandan Washington’daki çatlaðý onardý ve Bush yönetimini iç muhalefet karþýsýnda güçlendirdi, diðer yandan Baðdat’taki çatlaða merhem oldu ve Barzani yönetiminin merkezi hükümetten baðýmsýz hareket etme eðilimine ket vurmuþ oldu. Þimdi, tezkereyi bir anda dünya politikasýnýn odak noktasýna oturtan bir baþka etmeni; petrol fiyatlarý ve dolarýn deðerindeki dalgalanmalarý ele alacaðýz. Geçmeden önce, ABD’nin dolaylý desteði olmadan Türkiye’nin böyle bir tezkereyi çýkartmasýnýn neden imkansýz olduðunu, basit iki olguyla açýklayalým: Birincisi, sýnýrý geçecek Türk askeri birliklerinin karþýsýna ABD ordusunun çýkmayacaðý garantisi alýnmadan, hükümet neredeyse hiç bir tartýþma yaþanmadan bu kadar rahat tezkereye onay alabilir miydi? Böyle bir garanti alýnmadan bu denli rahat olunamayacaðýný, her halde en iyi TSK bilir.(*) Ýkincisi, Türkiye ekonomisine suni teneffüsle destek veren sýcak-para kaynaklarýnýn ezici çoðunluðu ABD’ye aittir. Ýstanbul Menkul Kýymetler Borsasý’nýn yine %72’si ayný ellere aittir. Bundan bir kaç ay önce baþbakan, “Aman dikkatli konuþun. Özel sektörün 130 milyar borcu var çünkü” sözleriyle, emperyalist mali-sermayenin boðayý boynuzlarýndan nasýl yakaladýðýný itiraf ediyordu. Bir kaç ay önce, sözlerine bile dikkat etme gereði duyan Türkiye’nin þimdi sözlerin ötesine geçip ABD’ye raðmen eyleme giriþebileceðini düþünmek, budalalýk olurdu. Tezkere sonrasý ABD kaynaklý sýcak-para giriþinde bir azalma olmadý, tersine çoðaldý; borsa ise yeni rekorlar denedi. Kýsacasý, hem siyasi hem de ekonomik olgulara bakýldýðýnda, tezkerenin bizzat ABD ile birlikte, açýklanmayan bir anlaþmanýn sonucunda çýkarýldýðýný görmek hiç de zor deðil. Ekonominin Yoðunlaþmýþ Hali Olarak Politika Tezkereyle ilgili olarak üzerinde duracaðýmýz bir diðer ekonomik olgu; petrol fiyatlarý ve dolarýn deðeriyle iliþkisidir. Marksizmin bakýþ açýsýyla politika, ekonominin yoðunlaþmýþ halidir. Ýç içe geçmiþ binlerce ögenin etkin olduðu karmakarýþýk bir yapý içinde ekonomik çýkarlarý belirlemek daha zordur. Oysa politik olgular, ekonomik olgulara göre daha yalýn, yerleþik düþünme alýþkanlýklarý ve geleneksel ideolojik söylemlerle kendini daha görünür kýlabilir: Tezkere olayýnda olduðu gibi. Tezkerenin zamanlamasýnýn, Türkiye’ye kabuslar gördüren Kerkük referandumundan hemen önceye denk gelmesi, kuþkusuz
8
anlaþýlýr bir siyasi olgudur. Ayný þekilde, tezkerenin Washington ve Baðdat’taki çatlaklara nasýl sýva olduðunu görmek de öyle... Daha karmaþýk ve oldukça dolaylý yollardan kendini gösteren ekonomik etmenler ise, çoðu kez bu siyasi olgularýn gölgesinde kalmaktadýr. Devrimci politika, geliþmeleri bütün yönleriyle kavramak ve kendine yön çizmek için, bu ekonomik olgularý da arkasýna saklandýðý gölgeden gün ýþýðýna çýkarmak zorundadýr. Ýpe Çekilen Dolara Destek Tezkerenin çýkmasýyla, petrol fiyatlarýnýn ve dolarýn deðerindeki dalgalanmanýn bir iliþkisi var mýdýr? Hemen belirtelim: Vardýr. Hatýrlanacaðý gibi, ABD ve Avrupa’yý bir anda çok ciddi bir bankacýlýk iflasýna sürükleyen kredi krizi, ABD Merkez Bankasý’nýn faizleri indirmesiyle bir süre daha hasýr altýna süpürülmüþ oldu. Ancak, ABD, faiz indirimiyle, dolarýn ipini adeta kendisi çekmiþ oldu; dolarýn deðer kaybýný önlemek neredeyse imkansýz gibiydi. Öyle de oldu. Faiz indiriminden sonra dünyadaki bankalar, dolar rezervlerini çözmeye, bunun yerine daha saðlam duran Euro’ya yönelmeye baþladýlar. Bu açýdan, faiz indirimi, dolarýn devalüe edilmesinden baþka bir þey deðildir. ABD, ne zaman dolarýn deðerini düþüren bir devalüasyon adýmý atsa, hemen bu olumsuzluðu telafi etmek için, petrol fiyatlarýnda yükseliþi tetikler. Dolarýn deðerinin aþýrý oranda düþmesi, ABD’nin en önemli hegemonya araçlarýndan birini kaybetmesi demektir. 1972 yýlýnda ABD, yine buna benzer bir devalüasyon kararý almak zorunda kalmýþtý. Baþta Avrupalý bankalar olmak üzere, o zaman herkes elindeki dolarý altýna çevirmeye çalýþýyordu. ABD, dolarýn altýn karþýsýndaki deðerini neredeyse iki kat düþürdü. Bu devalüasyon altýn fiyatlarýný þiþirdiði için, bankalar dolar satýp altýn alma iþlemlerini sona erdirdiler. Ama asýl sorun, bankalarýn ellerinde kalan dolarý rezerv olarak tutmalarý gerektiðine onlarý ikna etmekti. Yardýma Ýsrail siyonist devleti koþtu. 1973 yazýnda patlak veren Yom Kippur (Altý Gün Savaþlarý) ile Suriye ve Mýsýr’a karþý harekete geçen Ýsrail, petrol fiyatlarýnýn varil baþýna 6 dolardan 16 dolara fýrlamasýnýn tetikleyicisi oldu. Ayný günlerde toplanan OPEC, Ýsrail’e destek olan ülkelere ambargo uygulayacaðýný duyurdu. Oysa gerçekte, ortada ne bir ambargo vardý ne de üretimde düþüþ. Fakat, kararýn kendisi, petrol fiyatlarýnýn kat kat artmasý yönünde etki yaratmýþtý. Petrol, dünyanýn bütün ülkelerinin ihtiyaç duyduðu ve alýmýný yaptýðý özel bir ticari maldýr, evrensel bir metadýr. Bu yüzden, týpký kendisi gibi evrensel bir meta olan dolarýn deðerini ayarlamakta kullanýlabilecek bir özelliðe sahiptir. 1973’te OPEC petrole mislince fiyat zammý yaptýðýnda, bunun en temel etkisi, daha düne kadar ellerinden dolar rezervlerini çýkarmaya çalýþan bankalarýn, hemen tersine dönüp, piyasadan dolar toplamaya çalýþtýðýnda görüldü. Petrole yapýlan zam, dünyayý yeniden dolara mahkum etmenin bir yoluydu. Bugüne dönelim: ABD Merkez Bankasý’nýn faiz indirimi, dolarý bir kez daha tehdit ediyor, bankalarý dolar rezervlerini eritmeye yönlendiriyordu. Hegemonyasý her alanda çöküþ yaþayan ABD, tutunduðu son dal olan dolarýn yerlerde sürünmesini bir þekilde engellemek zorundaydý. Ýþte tam bu ortamda, Türkiye’nin mecliste kabul ettiði tezkere, bütün dünyada þaþýrtýcý bir yaygýnlýkla tartýþmaya açýldý. Bu tartýþmalar, petrolün varilinin 65 dolardan 96 dolara çýkartan spekülasyonlara temel oluþturdu. FED’in
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
Yeni Evrede
Kadýnýn Özgürlüðü
Mücadele Birliði
faiz indiriminden sonra dolardan baþka paralara geçmeye hazýrlananlar, bu geçiþi baþka bahara ertelediler. Sözünü ettiðimiz ekonomik olgularýn, konumuz açýsýndan þöyle bir önemi var: Türk tekelci sermayesinin, baþedemediði ulusal sorunla patlayacak derecede sýkýþan devrim belasýndan kurtulmak için sarýldýðý “Musul ve Kerkük hassasiyeti” ile, ABD’nin düþen dolarý tekrar canlandýrma “hassasiyeti”, çakýþmakta, üst üste binmekte ve birbirlerini güçlendirmektedir. Bu olgu, ABD’nin hem Irak iþgalinde kendisine yardýmcý olan hem de Ýran’a karþý kullanmayý düþündüðü bazý Kürt gruplarýný satmayacaðý, onlarý Türkiye’ye karþý koruyacaðý anlayýþýyla hareket edenlerin yanlýþ kartlara oynadýðýný gösterir. Petrol fiyatlarýný yükselten tezkere ile dolarýn desteklenmesi
arasýndaki bað, iþbirlikçi tekelci sermaye ile emperyalist sermaye arasýnda süregiden bin bir çeþit baðdan sadece biridir. Sermayeye dayalý bu baðýmlýlýk ve egemenlik dünyasýnda, özgürlük için savaþan ezilen halklara bir yer olduðunu düþünen, sadece kendisini kandýrýr. Sermayeye dayalý çýkar iliþkilerinin dýþýnda kalan tek sýnýf, proletarya, ezilen bütün halklar için çýkar gözetmeksizin savaþmaya devam edecektir. (*) TSK’nýn kullandýðý ABD yapýmý savaþ uçaklarý ve helikopterlerin tümünün navigasyon sistemleri, yani elektronik donanýmlarý, ABD uydularý tarafýndan bir anda devre dýþý býrakýlabileceði, herkesin bildiði bir sýrdýr. Yeni bir navigasyon sistemi üzerinde çalýþan üç mühendisin Ankara’da ardý ardýna “intihar” etmelerine dair ilginç bilgiler, Fikri Saðlar tarafýndan kamuoyuna duyurulmuþtu.
“Emekçi Kadýnýn Savaþçý Kiþiliðinden Pratik Düþünüþünden Ve Yaþama Karþý Direngenliðinden Devrim Adýna Öðreneceðimiz Çok Þey Var...” Emekçi kadýn; insanlýðýn yok sayýlan, tek hakký susmak olan, varlýðý sadece erkek çocuk doðurduðunda hatýrlanan, ama toplumun sürekliliðini, anlamlýlýðýný ve geliþmiþliðinin gizli kahramaný, yaþamýn diðer yarýsýdýr. Emekçi kadýnýn toplumlar tarihindeki yerine dönüp baktýðýmýzda ilk toplum olan ilkel komünal toplumdan þu an yaþamakta olduðumuz kapitalist topluma kadar biçimsel olarak çok þey deðiþmiþse de ezilmiþliðinin özünde pek bir deðiþim yaþanmamýþtýr aslýnda. Ýlkel komünal toplum kadýnýn ön planda olduðu ama zamanla, dolaylý olarak köleliðe baþladýðý ilk süreçti. Evet, kadýnýn üretkenliðinden dolayý erkeðe göre üstünlüðü vardý ilk zamanlarda, ama ne zaman ki üretim araçlarý geliþip, yapýlacak iþler kas gücü gerektirdi, iþ bölümü oluþtu, iþte o zaman kadýnýn üstünlüðü de böylelikle elinden alýndý. Derken sýnýflý toplumlarýn ilk temelleri mülkiyetin özelleþmesiyle atýlmýþ, kadýn da üretici konumdan uzaklaþtýrýlýp kendini dört duvarýn içinde erkeðin, çocuklarýn ve evin kölesi olarak bulmuþtur. Artýk kadýn köle sahibinin kölesi, köle olan erkeðin kölesi ve dört duvarýn kölesiydi. Zamanla topraða dayalý üretim iliþkilerinin oluþmasýyla insanlarýn konumlarýndaki deðiþiklik kadýnýn da konumunda deðiþiklik yarattý ve feodal toplumda, kadýnýn köleliðine toprak köleliði de eklendi. Bu köleliklerinden sýyrýlmaya çalýþan kadýna, yeni üretim iliþkilerinin sonucu olan (kapitalizm) fabrikalar kurtarýcý gibi geldi. Öyle ya, dört duvardan kurtuluyor insanlarýn arasýnda üretime katkýda bulunuyordu. Kadýn toprak köleliðinden kurtulduðuna inanýyor ama makineye köleliðinin baþladýðýný göremiyordu. O, artýk özgür bir köleydi týpký diðer üretici güçler gibi. Ve
ne zaman ki makinenin baþýndan kovulmaya baþladý, iþte o zaman anlamýþtý makineye köle olduðunu. Bunu anlamasýyla iþsiz bir köleye dönüþmesi bir anda gerçekleþti. Günümüzde ise bu duruma baktýðýmýz zaman evde kocasýnýn-çocuklarýnýn-ailesinin, sokakta toplumun, fabrikada ise patronun baskýsý altýnda yaþamaya mahkum(!) edilmiþ durumdadýr. Bu mahkumiyet, dokuma iþçisi 117 emekçi kadýnýn yanmýþ bedenleriyle tarihin akýþýný deðiþtirdikleri günden itibaren yerini daha bilinçli, daha kararlý ve daha mücadeleci bir yaþama býrakmýþtýr. Artýk emekçi kadýn kendi kurtuluþunun sýnýfsal kurtuluþla gerçekleþeceðinin farkýndadýr. “Saçý uzun, aklý kýsalar(!)” olarak deðil, “yaþamýn diðer yarýsý” olarak bu mücadeleyi sýrtlamakta ve onuru için tüm deðerlerini feda etmekte hiç tereddüt yaþamamaktadýr. Öyle ki, Aysun yoldaþýn dediði gibi: “Tarih yazýyoruz dedik. Paris barikatlarýndaki, Ekim Devrim’ndeki, Küba’daki, Vietnam’daki kadýnlar nasýl tarihin yazýlmasýna destek sundularsa, bizler de bir ucundan tuttuk. Ve yalnýz, dünya proleter mücadele tarihine deðil emekçi kadýnlarýn onurlu mücadele tarihinde de ayrý bir yere sahip olacaðýz.” Evet, emekçi kadýnlarýn olmadýðý bir sýnýfsal mücadele yarým kalmýþ bir mücadeledir ve de baþarý þansý düþüktür hatta imkansýza yakýndýr. Bu yüzden yarýnlarý kurma mücadelesinde emekçi kadýnýn savaþçý kiþiliðinden, pratik düþünüþünden ve yaþamýn tüm zorluklarýna karþý direngenliðindan devrim adýna öðreneceðimiz çok þey var. Lenin’in dediði gibi: “Ve yarýný özgürleþtirmeye doðru giderken emekçi kadýnlar olmaksýzýn hiçbir mücadelenin baþarýya ulaþamayacaðýný tarih kanýtlamýþtýr.” 106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
Artýk ne elma var öykünüzde, ne de Havva Saçlarýndan sürüklenen kölelerde deðilsiniz Adýnýz Afrodit yada Ayþe, ne fark eder Yeterince ezildiniz Siz fabrika da þartel, makine önünde alýnteri Siz harmanda sarý toprak, arýda oðul, sevdada türkü Ve siz Avrupalý, Asyalý, Uzakdoðulu... . Tüfekte mermi, tetikte parmak, düðünde halay baþý Gün oldu bin hüzünle yazýldý adýnýz analýk defterine. Gün oldu iþlendi aþklarýnýz oyalý mendillere Þiirdi, öyküydü, romandý yaþam Ve siz hep vardýnýz... Þimdi, yapayalnýz bende tek bir soru var Bu susmak niye Deðil mi ki yaþamýn yarýsý sizin, Kavganýn yarýsý da sizin hakkýnýz... UMUT KAVGADA GELECEK KAVGADA... Akdeniz’den Leninist Bir Kadýn...
9
Yeni Evrede
Okur Mektubu
Mücadele Birliði
“Sözümüz Sözdür Ýnsanlýða Ve de Ýnsanlýðýn Düþmanýna: Savaþýyoruz, Savaþacaðýz ve Savaþarak Öleceðiz!” Ölüm... Kimilerince maddi yaþamýn sona ermesi, kimilerince alýn yazýsýnýn noktalandýðý son durak, kimilerince de kavgayla geçmiþ bir ömrün son ve en anlamlý kaçýnýlmaz çýðlýðýdýr. Ölüm, ilk duyulduðunda soðukluðu çarpýveriyor yüzümüze acýmasýzca. Ýlkin bizim de bir gün öleceðimiz aklýmýza geldiðinde donup kalýyoruz, ama biraz silkinince kendimize geliyor ve bu kaçýnýlmaz sonu zihnimizden uzaklaþtýrýp, hiç ölmeyecekmiþ gibi yaþamaya devam ediyoruz. Oysa ki insanlýðýn ve doðanýn ölümünün gerçekleþmekte olduðu bu zamanda insan neden yaþadýðýný ve ne için ölmesi gerektiðini sorgulamak zorundadýr. Bu zorunluluðu kavrayan insan, kendi varlýðýnýn, bu ölümleri durdurmasý için mücadele etmenin önemini anlayýp; bunu görmek istemeyenlere, yaþamýný olanca hýzýyla tüketenlere, bunlarý görmemek adýna kendi ölümlerinin gerçekleþmesini dileyenlere, sosyal ölülere kendi yaþamý, hatta ölümüyle bir ders vermelidir. Hayatý omuzlamýþ insanlar, bugünü kurtarmanýn telaþýna düþmeyip, bugünü yarýnlarn taþýmanýn sorumluluðuyla hareket etmeli ve yaþamalýdýr. Ve yarýnlara giderken önüne çýkabilecek bütün olumsuzluklarý büyük bir inatla aþýp, yarýnlarý bugünün çocuklarýna hazýrlama gücünden bir þey kaybetmemelidir... Toplumsal anlamda insanlarýn “sosyal ölüm”ünün gerçekleþtiði bir süreçte fiziksel ölümün pek bir anlamý kalmýyor aslýnda. Baktýðýmýz her insanýn yüzünde ölümün baþka çeþitlerini görmekteyiz: Gülüþüyle, yürüyüþüyle, konuþmasýyla, bakýþýyla, düþünüþüyle “sosyal ölüm”ün taþýyýcýlýðýný yapmaktadýr insanýmsýlar. Her insan, bilincinin yansýttýðý ölümü yaþýyor hayattaki duruþuyla... Yaþamdan hiçbir beklentisi kalmayan, mutsuzluðunu ve karamsarlýðýný her yere kendisiyle taþýyan, yarýnlardan umudu olmayanlarýn bulunduðu bir top-
10
lum yok olma yolunda ilerliyor demektir. Yok olmaya doðru giden, karamsar ve umutsuz bir toplumda geleceðe dair bir þeyler beklemek kiþisel anlamda elbette zordur. Ve hayata boþ gözlerle bakan “sosyal ölüler”in oluþturduðu bir toplum kendini geleceðe taþýmanýn çok gerisinde kalýp, gün geçtikçe sonuna yani ölümüne, yok oluþuna yaklaþmýþ olacaktýr. Ýnsanýn bu olguyu görüp harekete geçme gibi bir zorunluluðu vardýr. “Toplumsal insan” olmanýn bilincine varýlmýþsa eðer bu zorunluluðu sorumluluða dönüþtürüp kendine þunlarý söylemelidir: Yaþamýn yok oluþunun, insanlýðýn yok oluþunun gözlerimin önünde akýp gitmesini izlerken, ölümümün nasýl olacaðýný düþünmek yanlýþ deðil midir, kendi hayatýma yön vermeyecek duruma getirilmiþken ölümümün nasýl olacaðý o kadar önemli midir? Bence deðildir, çünkü yaþamýn akýþýný eline almýþ “yeni insan”lar nasýl ölmeleri ve nerde ölmeleri gerektiðini düþünmenin yanýnda, ölümün üzerine yürüyerek yaþamlarýný anlamlandýrmanýn telaþýndadýrlar. Ve bu anlamlandýrýlmýþ yaþamýn ölümü de yaþamýn anlamlýlýðýna yaraþýr þekilde olacak yani sýradan olmayacaktýr. Çünkü insan nerede, nasýl, ne þekilde doðacaðýna kendi karar vermemiþtir. Ama “yeni insan” nerede, nasýl, ne þekilde öleceðine karar verme özgürlüðündedir. Biz “yeni insan”lara düþen, ölümümüzü sýradanlaþtýrmanýn yerine, ölümümüzü anlamlandýracak olan (yani mücadeleci, kararlý, onurlu) yaþam sürmektir. Aksi takdirde “eðer doðru devrimci iradeyi ortaya koyamazsak, eðer devrimi gerçekleþtirmeye yetecek devrimci öncülüðü ortaya koyamazsak bizi ve tüm ezilenleri tarifsiz bir ölüm beklemektedir.” Ve biz “yeni insan”lar yüreðimizle ve bilincimizle haykýrýyoruz:
... Ve söz veriyoruz ki yine herkese ...Bir köþede oturup beklemeyeceðiz ölümü Ve kimse anlatmayacak o bildik hikayeyi “Ýnsan doðar büyür yaþar ve ölür” Yani bir ot gibi Böyle olmayacak o bildik hikaye bizim için anlatýlmayacak... ...Bir de unutmayýn, sakýn unutmayýn yoldaþlar Söyleyin yoldaþlar deyin ki Öncekiler gibiydiler Geri durmadýlar, hiç sakýnmadýlar Bir an olsun dönüp bakmadýlar arkalarýna Ve arkada kalanlara... Bir de soran olursa yoldaþlar Nasýl geldiler Giderken neler yaptýlar? Söyleyin onlara bunun ne önemi var Sadece þunu söyleyin: Geldiler.. . Savaþtýlar. . . Savaþýrken Öldüler.. . Akdeniz’ den Bir Leninist...
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
Yeni Evrede
Röportaj
Mücadele Birliði
“HEDEFÝMÝZ BÝREYSEL KURTULUÞ DEÐÝL TOPLUMSAL KURTULUÞ OLMALI...”
M
erhaba Y.E. Mücadele Birliði okurlarý. Sizlerle üniversiteyi bu yýl kazana bir arkadaþýmýzla gerçekleþtirdiðimiz sohbeti paylaþmak is-
tedik. Y. E. Mücadele Birliði: Bize kazanmadan önce üniversiteyi nasýl düþlediðinizi ve üniversiteyi kazandýktan sonra nelerle karþýlaþtýðýnýzý anlatýr mýsýnýz? Deniz: Aslýnda çevremdeki üniversiteli arkadaþlardan, okuduðum politik kitap ve dergilerden üniversitelerin durumunun pek de iç açýcý olmadýðýný öðreniyordum. Ama ilk defa geleceðim bir yer olarak ister istemez kafamda bir þeyler hayal ettim. Ýnsanlarýn rahatça birbiriyle iletiþim kurduðu, cinslerinden kaynaklý farklý konumlara (!) konulmadýðý, sürekli bir þeylerin rahatça tartýþýldýðý, üretildiði, paylaþýldýðý, eleþtirildiði, insanlarýn kendilerini çok yönlü pekiþtirebildiði bir ortam bekliyordum... Öðrencilerin düþüncelerini rahatça geliþtirip ifade edebileceði ve öðretmenlerin buna müdahale etmediði, daha sosyal olduðu, aralarýnda dil, din, ýrk gibi ayrýmlarýn yapýlmadýðý, dünyalarýnýn “iki vize bir fýnal”le sýnýrlý olmadýðý bir üniversite hayal ediyordum. Ben üniversiteyi kazandýðým zaman þunu gördüm: “Eðitim sistemi diye bir safsatanýn deðil sistemin eðitimi” olduðunu maalesef yaþayarak öðrendim... Öðrencilerin ilkokul ve liseden aldýklarý ezberci, insaný geliþtirmeyen ve sadece þu bilgiyi yazarsan sýnýfý geçersin mantýðýyla, boþ bilgilerle geldiði ve üniversitelerde bunun devam ettirildiðini gördüm. Kendilerini hayattan soyutlayan, günü kurtarma çabasý içinde olan öðrenci tipleriyle karþýlaþtým. Öðrencilere bilimsellikten uzak, kalýpçý düþüncelerle eðitim veriliyor... Ben fen-edebiyat fakültesi öðrencisiyim. Bölümüm gereði öðretim üyelerinin daha evrensel, daha hümanist, her yönden birikim saðlayabilen kiþiler olmasý gerekirken tam tersi bir durum söz konusu... Öðretim üyeleri Türk milliyetçiliðini yücelten cümleler kuruyorlar ve bunlarý öðrencilere benimsetmeye çalýþýyorlar. Öðretim üyelerinin, kendilerini ifade eden ya da söylediklerini desteklemeyen öðrencileri susturmaya çalýþtýðýna þahit oluyoruz. Mesela sýnýfýmdaki bir Kürt arkadaþ ayný zamanda memurluk yapýyor. Öðretmen bugün Türkiye’de herkese eþit fýrsatlar yaratýldýðýný, bir Kürdün de bir Türk gibi rahatça memurluk yapabildiðinden bahsediyordu. O arkadaþ da söz
alýp memurluk yaparken kendi kimliðinden ödün verdiðini, kimliðini gizlemek zorunda kaldýðýný bizimle paylaþmak istedi. Öðretmen de arkadaþa “Sus konuþma! Bölücülük yapma!” gibi sert, tehdit edici ifadelerle susturdu... Öðretmenler bize sürekli ufkunuzu geniþ tutun diyorlar... Bu örnekten de onlarýn ufuklarýnýn ne kadar -geniþ-olduðunu anlayabilirsiniz. Y.E. Mücadele Birliði: Peki sizce eðitim sisteminin, öðretim üyelerinin ve de öðrencilerin öyle olmasýnýn nedeni nedir? Deniz: Hüküm süren sistemin kendisi, insanýn insan tarafýndan sömürülmesine dayanýyor. Bunun yanýnda eðitim sistemi de bu sömürü þekline göre biçimleniyor. Bu üretim biçimini ve sömürünün devamýný saðlayacak “sistemin eðitimi(!)” veriliyor. Öðrenciler tek tipleþtiriliyor. Kendilerine ve çevrelerine yabancý bireyler haline getiriliyor. Üniversiteler de, bu sistemi döndüren çarkýn birer diþlisi rolünü oynuyor. Y.E. Mücadele Birliði: Peki sence eðitim sistemi nasýl olmalý ve bu nasýl gerçekleþtirilmelidir? Deniz: Az önce belirttiðim gibi eðitim sistemini var olan ekonomik-politik sistemden ayrý düþünemeyiz. Öncelikle insaný tek tipleþtiren, yaratýcý yönünü körelten, kendisine ve çevresine yabancý-boþ bireyler haline getiren bu sistemin eðitimi yýkýlmalýdýr. Bu da kapitalizmin yýkýlmasýndan baðýmsýz deðildir. Ýnsanýn yaratýcý yönünü geliþtiren, bilimsel, hayatýn kendisinden uzak olmayan bilgiler verilmeli. Çocukluk döneminden itibaren eðilim ve yönelime göre yaratýcýlýk yönünün belirlenip, yönlendirilmesi gerekir. Ýnsan toplumsal bir varlýktýr ve bu toplumun bir varlýðý olarak, toplumun sorunlarýna duyarlý, çözüm üreten ve kendini çok yönlü geliþtirebilen bir eðitim olmalýdýr. YE. Mücadele Birliði: Sohbetin için teþekkür ederiz. Son olarak Y.E. Mücadele Birliði emekçilerine ve okurlarýna söylemek istediðin bir þey var mý? Deniz: Ben de size teþekkür ederim, bana zaman ayýrdýðýnýz ve düþüncelerimi sizinle paylaþma olanaðý verdiðiniz için. Evet, þunu söylemek istiyorum son olarak: Bu bölümü bitirdikten sonra iþ bulup bulamayacaðýmý bilmiyorum. Zaten bu çokta önemli deðil. Ben iþ bulsam bile açýkta kalan bir sürü insan olacak. “Hedefimiz bireysel kurtuluþ deðil, toplumsal kurutuluþ olmalý...” Hepimizin insanca yaþayacaðý, birlikte üretip geliþeceði bir sistem bizim ellerimizde... POLÝTÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILMADAN AKADEMÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILAMAZ!
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
Antep’ten bir Leninist
11
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
DEVRÝMÝ DURD BÜTÜN ÝKTÝDAR E Y
aþanan bir çok karmaþýk olayýn, gel-gitlerin, diplomasi trafiðinin ortasýnda þunu bütün açýklýðýyla tespit etmek mümkün: Türkiye ve Kürdistan tarihi günler yaþýyor. Dolayýsýyla Türkiyeli ve Kürdistanlý devrimci güçleri tarihi görevler bekliyor. Þimdi artýk bütün mesele bizlerin bu tarihi görevlere hazýr olup olmadýðýmýzda düðümleniyor. Baþbakanýn son ABD gezisi, adeta herkesin nefeslerini tutup, sonucunu merakla beklediði bir olay haline gelmiþti. Neredeyse Hollwood ya da Yeþilçam filmlerinin bayaðý konuþma sahnelerini aratmayacak bir mizansenin hazýrlandýðýný görmemek için insanýn ya alýklaþmýþ pembe dizi hayranlarýndan olmasý gerekiyordu ya da savaþýn ekonomik ve politik nedenlerinden bihaber. Beyaz Saray adeta “Kasýmpaþalý Teksaslý’ya Karþý” isimli avantür bir filmin stüdyosuna dönüþmüþtü. Teksaslý’nýn karþýlama töreninde kendi elleriyle yaptýðý “kalite kontrol”den sonra bu kez iþ bir film olmaktan çýkýp futbol maçýna dönmüþtü. “Gol atmak”, “top çevirmek” türünden bayaðýlýklar artýk diplomasinin kayýtlarýna geçiyordu. Kasýmpaþalý Teksaslýya efelenmiþ, top çevirmeyi býrakýp gol atmasýný istemiþti. Sonuç: “Biz bu ziyareti niye yaptýk”týr. Gerçi baþbakan daha ayaðýnýn tozuyla yaptýðý açýklamada “hamdolsun alacaklarýmýzý aldýk” demiþtir ama aldýklarýnýn ne olduðunu tahmin etmek güç deðil. Bush’un PKK’yi “ortak düþman” ilan etmesi ve “anlýk istihbarat” dýþýnda görünen bir þey yok. Bunlar da her ne kadar þaþalý bir þekilde sunulsa da “yeni” deðil. Aslýnda olan bitenin ne olduðu açýk: Türkiye, bir sýnýr ötesi operasyon için ABD’nin iznini istemiþtir. Þartýnýn ne olduðu KDP ve YNK’nin Bush-Erdoðan görüþmelerinden sonraki açýklamalarýndan anlaþýlýyor. Talabani iki ülke arasýndaki iliþkilerin iyiye gittiðini söylüyor. Federal Kürdistan Bölgesi hükümeti, Kandil bölgesinde köylüleri sorguluyor. “Hangi kampta hangi komutan bulunduðunu tespit ederek bildirin” diye talimat veriyor. Buradan KDP’nin Dýþiþleri sorumlusu Sefin Dizayi’nin “Bu sorunu bir iþbirliði çerçevesinde çözmeye hazýrýz” sözlerinin anlamý anlaþýlýyor. ABD ise, Türkiye’den birincisi, Güney Kürdistan’da kalýcý olmama, ikincisi KDP ve YNK ile arasýnda sorun çýkmamasý ve hatta iþbirliði yapýlmasýný istemiþtir. Ve her iki konuda da, zaten aksi düþünülemezdi, söz almýþtýr. Burada bizim açýmýzdan þaþýrtýcý bir durum yok. Türkiye burjuvazisinin bir kesiminin Güney Kürdistan’ý iþgal ve ilhak etme isteðinde olduðunu ama bu niyetin gerçekleþmesinin kolay olmayacaðýný, hem iç hem de dýþ geliþmelerin ve güç dengelerinin bunu frenleyebileceðini söylemiþtik. Bu niyetin devam ettiðini yine de belirtmek gerekiyor.
12
Baþbakanýn en son yaptýðý açýklamanýn hükümetin bu niyetin karþýsýnda olduðu þeklinde anlaþýlmamasý gerekiyor. Daha önemlisi, “Bu operasyonlarda tavrýmýz her þeyden önce burada silahlarýn býraktýrýlmasýna yöneliktir” açýklamasýna ve yine ayný zamanda denk gelen MHP’nin DTP’li milletvekillerinin dokunulmazlýklarýnýn kaldýrýlmasý ve meclisten atýlmalarý yönündeki baskýlarýna karþý Baþbakanýn “Böyle yaparsak onlarý da daða itmiþ oluruz. Burada kalýp siyaset yapsýnlar daha iyi” sözlerine farklý anlamlar biçmeye çalýþmamaktýr. Fakat ne yazýktýr ki, sanki devletin çeþitli kesimlerinden daha önce de bu yönde açýklamalar yapýlmamýþ ve ulusal sorun konusunda TC devletinin tavrý bilinmiyormuþ gibi DTP, durumdan vazife çýkarmýþ görünüyor. DTP Genel Baþkanýnýn “Nasýl 8 askeri getirme iradesini gösterdiysek silahlarý susturma, tek bir silahlý insanýn kalmamasýný saðlama iradesini ve inisiyatifini gösterebilecek durumdayýz. Bunu baþarmak için bizim bir projemiz var” sözleri bu anlama geliyor. Tekelci burjuva basýnýn belli baþlý köþe yazarlarýnýn konunun üzerine atlamasýna da dikkat edilirse, “savaþtan önce son þans” olarak ifade edilebilecek bu þantajýn boyutlarý daha iyi anlaþýlabilir. Ertuðrul Özkök “bunu önemsediðini” söylüyor. Ýsmet Berkan “DTP’li ya da DTP’siz bu sorun artýk çözülecek” diyor. Bütün burjuva cenah savaþ giysilerini kuþanmýþ karþý tarafýn nedamet getirmesini bekliyor. Parlamentoda rehin tuttuklarý DTP’li milletvekillerine deyim yerindeyse “Kýrk katýr mý kýrk satýr mý” diye soruyorlar. Ýþte bu durumda ulusal hareketin söyleyeceði her söz, atacaðý her adým büyük önem kazanýyor. KCK açýklamasýnda “Türk devleti, Kürdistan halkýna karþý kapsamlý bir savaþý yürüterek, Kürdistan özgürlük dinamiklerini þiddet yöntemleriyle yok etmeyi önüne koymuþ bulunmaktadýr” deniliyor. Ve son dönemde geliþtirilen “Edi Bese” (Artýk Yeter) hamlesinin buna karþý olduðu, Kürt halkýnýn sabrýnýn kalmadýðý anlaþýlýyor. Yine DTP Genel Baþkanýnýn Genelkurmay Baþkanýnýn “ayaðým frende konuþuyorum” sözlerine karþýlýk, “demek ki bir ayaklarý da gazda. Biz tüm gücümüz ile frenin üzerindeyiz” sözleri de bunu doðruluyor. Demek ki, engel olunmasa Kürt halkýnýn bütün devrimci dinamikleri harekete geçecek ve bastýrýlmaya çalýþýlan öfkesi kabýndan taþacaktýr. Hiç bir halk, üzerinde her geçen gün daha da artarak devam eden baskýlara sonsuza kadar sessizce katlanamaz. Bugün Kürt halký, bir baský ve imha hareketiyle karþý karþýyayken, þovenist histeri sokaklarý doldurmuþken bunun karþýsýnda sonsuza kadar sabredemez. Önündeki tüm engelleri yýkarak kendisine akacak bir kanal mutlaka bulur, bulacaktýr. Bugün “saðduyu” çaðrýsý yapan reformistlerin tek derdi
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
DURAMAZSINIZ EMEÐÝN OLACAK kendi rahatlarýnýn bozulmamasýdýr. Onlar iþçi sýnýfý ve emekçi halklar arasýnda on yýllardýr süren savaþta saflarýný zaten çoktan belirlediler. Reformizmin yýkýlmakta olan burjuvaziye direk olduðunu artýk bilmeyen yok. Onlar bu savaþta tarafsýz deðiller. Burjuvazinin ihtiyaç duyduðu “suni teneffüs”ü yapmakla meþguller þimdi. Hem de bunu en aþaðýlýk sosyal-þovenlikleriyle yapýyorlar. Kendilerini “ABD, Türkiye’yi bölmek istiyor” þoven histerisine kaptýrmýþ durumdalar. Hepsinin bir anda “yurtsever”, “baðýmsýzlýkçý” damarlarý kabarmýþ durumda. “Saðduyu” çaðrýlarýnýn altýnda yatan gerçek neden budur. Onlar “Kürt sorununda inkarcý bir politika izlemek yanlýþtý” diyen emekli generallerin sözlerine kulak vermekten yanalar. Tüm yangýn söndürücülerini kuþanmýþ bu itfaiye memurlarý, nerede yanan bir devrimci ateþ görseler onu söndürmek için koþuyorlar. Bir de dillerine “Kürt Sorununun Çözümü”nü dolamýþ olan oportünistlerimiz var ki, onlar kelimenin tam anlamýyla “Allahlýk Ali Bey!” durumundalar. “Adil, onurlu, özgürlükçü bir barýþ”tan yana bu kesim. Ýyi güzel de bu nasýl olacak? Kimlerle yapmayý düþünüyorsunuz, ya da ulusal harekete kimlerle yapmasýný öneriyorsunuz bu “barýþ”ý. Onlara cellatlarýndan “adil, onurlu, özgürlükçü bir barýþ” beklemelerini öðütlerken hiç mi yüzünüz kýzarmýyor. Aslýnda sizin niyetlerinizin de reformistlerinkinden bir farkýnýn olmadýðý anlaþýlýyor. Bir “toplumsal uzlaþma”yla sýnýf mücadelesini tatil etmek ve kendi rahatýna bakmak! Ama gelin görün ki, sýnýflar mücadelesi, nesnel devrimci süreç, sizin niyetlerinize göre geliþmiyor. “Savaþa Hayýr” demekle savaþ durmuyor. “Barýþ Hemen Þimdi” demekle de barýþ olmuyor. Devlet, bir iþgal ve ilhak için tüm hazýrlýklarýný yapýyor. Zaten “sýnýr ötesi operasyon”lar yapan TC devleti þimdi 5 bin kiþilik bir “anti-terör timi” hazýrlýyor. Genelkurmay Baþkaný “istihbaratýn turþusunu kurmayýz” diyor. Dýþiþleri Bakaný “Tezkere ne olursa olsun kullanýlacaktýr” diyor. Genelkurmay ikinci baþkaný “Tezkere’nin uygulama sürecindeyiz” diyor. Ve hala bazý uyur gezerler “barýþ”tan, “çözüm”den bahsediyorlar. Eðer “barýþ”tan, “çözüm”den anladýðýnýz ulusal hareketin silah býrakmasý ve teslim olmasýysa bu konuda da yanýlýyorsunuz; çünkü devrimin nesnel geliþimi, ulusal hareketin niyetlerini de aþýyor.
nu zorunlu kýlýyor. Þovenist çýðýrtkanlýðýn arttýðý ve sosyal þovenizmin at koþturduðu bir sýrada Kürt halkýnýn yanýnda olmak, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkýný savunmak tarihsel bir görevdir. Kendilerini sosyal-þovenizm çamuruna bulaþtýrmýþ olanlardan uzak durmak gerekiyor. Þimdi, “devrimci savaþým yöntemlerini savunmak, tartýþmak, deðerlendirmek ve hazýrlanmak zorundayýz. Elbette bu konuda en büyük sorumluluk Türkiye iþçi sýnýfý ve emekçilerine düþüyor. Gerici bir savaþta devrimci bir sýnýf “kendi” hükümetinin yenilgisini istemeli ve bunun için çalýþmalýdýr. Bugünün enternasyonal görevi budur. Yarýn bir gün bir “sýnýr ötesi operasyon” baþlayacak olursa bununla atbaþý gidecek bir þovenist histeriye karþý iþçi sýnýfý ve emekçiler “halklarýn mücadele birliðini” savunmalýdýrlar. Kürt ve Türk iþçilerinin mücadele birliði, þimdi her zamankinden daha büyük bir önem kazanmýþtýr. Türkiye iþçi sýnýfý kendi özgürlüðünün Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkýný kayýtsýz þartsýz savunmaktan geçtiðini iyi görmek zorundadýr. Çünkü Lenin’in dediði gibi, “Uluslarýn ne türden olursa olsun ezilmelerine karþý savaþým vermeksizin, sosyalistler, asýl büyük hedeflerine ulaþamazlar.” Ortak düþmana karþý ortak mücadele! Bu artýk kaçýnýlmaz bir zorunluluktur. Sermaye sýnýfýna karþý, Türk ve Kürt burjuvazisine karþý, Kürt ve Türk iþçilerinin emekçilerinin mücadele birliði! Savaþý durduracak olan da emeðin iktidarýnýn kurulmasýný saðlayacak olan da budur. Ancak Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliði ile devrim baþarýya ulaþabilir, burjuvazi alaþaðý edilebilir, Kürt ulusu kendi kaderini özgürce tayin edebilir ve zindanlar yýkýlýp tutsaklar özgürleþtirilebilir. Yýðýnlarýn barýþtan yana duygularýndan yararlanmak komünistlerin görevi olacaktýr. Bu anlamýyla savaþýn gerici niteliðine karþý kýzgýnlýðý ifade eden her harekete her gösteriye katýlmak, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Kürt Ulusuna Kendi Kaderini Tayin Hakký”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganlarýný öne çýkarmak gerekiyor. Bu mitinglere sadece “savaþa hayýr” sloganýyla katýlanlara þunu kabul ettirmek hayati önemdedir; “sürekli ve demokratik barýþ isteyen herkes hükümetler ile burjuvaziye karþý bir iç savaþtan yana olmak zorundadýr.” Günümüzün kaçýnýlmaz gerçeði budur ve herkes kendini bu gerçekliðe göre tahkim etmek zorundadýr. Bu sürecin büPEKÝ NE YAPMALI? tününde büyük zorluklar, baskýlar, katliamlar, kan ve gözya“Sýnýr ötesi operasyon” daha açýk adýyla savaþ, hiç kuþku þý vardýr ama sonunda kazanýlacak bir dünya ve özgür bir yayok ki, þiddetli bir bunalým yaratacak, yýðýnlarýn kaygýlarýný þam vardýr. beklenmedik ölçüde artýracaktýr. Nesnel devrimci temel, buLeninistler, sürece bu bilinçle hazýrlanmalýdýr. 106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
13
Yeni Evrede
Telekom Grevi
Mücadele Birliði
BÝZ MÜCADELE ETMEK ZORUNDAYIZ BAÞKA ÇAREMÝZ YOK Grevlerinin 27. gününde, Mücadele Birliði Platformu olarak, Telekom iþçilerinin grevini ziyarete gittik. Haftalardýr çok çeþitli saldýrýlarla karþý karþýya kalmalarýna raðmen büyük bir kararlýlýkla grevlerini devam ettiren, bunun için polis saldýrýlarýna uðrayan, kelepçelenen, gözaltýna alýnan Telekom iþçilerine, yalnýz olmadýklarýný, bizlerin de onlarýn yanýnda olduðumuzu söylemek için, 11 Kasým günü Gayrettepe’de bulunan Telekom Genel Müdürlüðü’ne gittik. Gayrettepe’ye geldiðimizde, Mücadele Birliði dergisi, Devrimci Ýþçi Komiteleri, Devrimci Öðrenci Birliði ve Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden Emeðe Ezgi Müzik Grubu olarak, “Emekçiler, Saldýrýlara Karþý Ýktidar Ýçin Savaþalým, Mücadele Birliði” pankartý açarak Telekom iþçilerinin grev çadýrýna doðru yürümeye baþladýk. Telekom Genel Müdürlüðü görüldüðü anda da “Telekom Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her þey emeðin Olacak”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” sloganlarý atmaya baþladýk. Sloganlarýmýza Telekom iþçilerinden hemen karþýlýk geldi: “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”! Bizi sloganlarla ve alkýþlarla karþýlayan Haber Ýþ Sendikasýna baðlý Telekom iþçileri, hemen çadýrlarýna davet ettiler. Sýcak odun sobasý etrafýnda sýcak bir ortam oluþturan Telekom iþçileriyle merhabalaþtýktan sonra, bize büyük bir coþkuyla bu grevlerinin Türkiye iþçi sýnýfý açýsýndan önemini, kendilerinin coþkularýný, hedeflerini anlatmaya giriþtiler. Konuþma, sýk sýk iþçilerin “Direne Direne Kazanacaðýz”, “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak”, “Gün Gelecek Devran Dönecek Hainler Halka Hesap Verecek” sloganlarýyla ve alkýþlarla kesildi. Haber Ýþ Sendikasýný temsilen konuþan Telekom iþçisi bir arkadaþ, Telekom iþçilerinin bu ülkede sendikalarýn da olduðunu, grevlerin de uygulanacaðýný insanlara hatýrlatmýþ olduklarýný söyledi ve “bu grev, insanlarýn üzerindeki ölü topraðýný bir þekilde silkeledi attý. Biz meþaleyi yaktýk arkadaþlar. Bu grev iþçi sýnýfýna, hatta ve hatta dünya iþçi sýnýfýna hayýrlý olsun diyorum. Bu grevler, dalga dalga büyüyecek ve ilerleyecek, ülkenin gündemine oturacak, hatta ve hatta genel grevlere büyüyecek” dedi. Ardýndan grevin baþýndan beri yaþanýlan sorunlara deðinildi: “Grevimiz çok talihsiz bir olayla baþladý. Çok mesnetsiz, çok seviyesi düþük, elimizin tersiyle ittiðimiz, hiç bir þekilde tenezzül etmediðimiz bir sabotaj olayýyla baþladý. Nitekim bunlar belirlendi, asýlsýz olduðu ortaya çýktý. Þimdi patron ne yapýyor, karþýmýza grev kýrýcýlarýný çýkarýyor. Ama Türkiye iþçi sýnýfý, Telekom iþçileri, davasýna, sendikasýna sahip çýktý. Þu andaki saldýrýlar, özgürlük mücadelesi veren insanlara saldýrýdýr. Bu insanlar, diyor ki, ‘biz, mücadele et-
14
mek zorundayýz’. Bu olay, ya baþarýya ulaþacak, ya da ulaþacak. Baþka alternatif yok arkadaþlar. Bu, Türkiye iþçi sýnýfýnýn hareketidir, baþkaldýrýsýdýr. Haksýzlýklara, zorbalýklara, yalanlara, bu ülkeyi sömüren emperyalist güçlere karþý baþkaldýrýdýr. Artýk, bu ülke sahipsiz deðildir, biz kendi ürettiðimizi kendimiz yönetme hakkýna sahip olmalýyýz þiarýný ortaya koymalýyýz bundan baþka alternatifimiz yok”. “Bizim için, %50, %70 daha fazla ücret almak için yapýyorlar, bunlar ücret peþinde koþuyorlar denildi. Asla böyle birþey deðil. Biz, ücret peþinde koþmuyoruz. Tam tersine, sendikamýz yok edilmeye çalýþýlýyor. Burada sendikanýn etrafýnda etten bir duvar örülmüþtür. Biz, hangi anlayýþla, hangi ruhla, hangi disiplinle baþladýysak, o dsiplinle, o ruhla devam ediyoruz. Ve inanýn ki bu artýyor. Her geçen gün arkadaþlarýmýzýn ruhu bir o kadar pekiþiyor, mücadele azmi bir o kadar geliþiyor. Ziyaretçi arkadaþlarýmýzýn da çok yoðun þekilde gelmesi bizi adapte ediyor” diyerek sendikaya baðlýlýklarýný ve örgütlenmenin önemine deðiniyor iþçiler. “Eðer haklarýmýzý istiyorsak, özgürlüðümüzü istiyorsak, sendikalara saldýrýp, sivil toplum örgütlerini yok etmeye çalýþýyorlarsa, bunlarýn karþýsýna dikilmenin zamaný geldi, geçiyor da. Bunun için çok önemsiyoruz bunu. Ve diyoruz ki, biz sosyal araçlarýmýza zarar verdirmeyeceðiz. Kapitalistlerin, yabancý sermayenin bir ülkeye geldiðinde ilk yaptýðý þey, sosyal haklara, sendikal haklara saldýrmaktýr, demokratik haklarýna saldýrmaktýr. Sendikalarý falan yok edecek ki, ondan sonra, insanlarý aç býraksýn, iþsiz býraksýn. Ýkitelli’de Çevik Kuvvet polisiyle taþeron iþçiler içeri sokulup iþ yaptýrmaya çalýþýyorlar. Bunun adý grev kýrýcýlýktýr. Asla ve asla bu tür baskýlar bizi yýldýramayacak. Gözaltýlar yaþýyoruz, grev kýrýcýlýðýyla geliyorlar üzerimize, sabotajla geliyorlar. Medyasýyla geliyorlar, televizyonuyla geliyorlar... Gelsinler, hiç önemli deðil. Biz, sesimizi yükseltmek zorundayýz. Bizim de alanlarýmýz var, buralarý kimseye vermeyeceðiz, bunu da söylüyoruz. Türkiye iþçi sýnýfý bu iþe sahip çýkmýþtýr. Bu, Türk Telekom olayýndan çýkmýþtýr, Türkiye iþçi sýnýfý hareketi haline bürünmüþtür. Kimsenin hiç bir þekilde kuþkusu ve korkusu olmasýn; bu iþ, zafere ulaþmaktan baþka þansý yoktur. Þu anda sendikalar ülke genelinde eylem kararlarý almaktadýr, DÝSK’i, KESK’i, TMMOB’u, tüm sivil toplum örgütleri... . Ýþçi arkadaþlarýmýzdan baskýlar geliyordu, ‘ne olur þu grev denilen bayramýmýzý yaþatýn bize’ diyorlardý. Ve en sonunda da tüm süreçler denendi, 59 gün insanlar oyalandý ve 60. günde geldiler, böyle bir dayatmayla karþýmýza çýktýlar. Ve dedik ki, ‘kusura bakmayýn, bu iþ burada bitmiþtir’. Aldýk onurlu grevimizi, arkadaþlara armaðan olsun dedik, bayramýnýz mübarek olsun dedik. Ýlk gün büyük bir coþkuyla baþladýk, büyük bir coþkuyla devam
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
Yeni Evrede
Telekom Grevi
Mücadele Birliði
ediyoruz, artarak devam ediyoruz” diyerek sözü bizlere býraktý. Bu arada çaylarýmýz gelmiþ ve sýcak sýcak yudumlamaya baþlamýþtýk. Mücadele Birliði dergisi adýna geldiðini belirten Vefa Serdar, daha önceden muhabirlerinin gelip kendileriyle röportaj yapmýþ olduðunu, bu röportajýn yayýnlandýðý dergi sayýsýný da getirdiklerini söyledi. Ýþçi sýnýfýnýn bu iþin devindirici gücü olduðunu ve onlara karþý yapýlan saldýrýlarý da gördüklerini belirtti ve “biz þöyle diyoruz, ‘iþçiler grev yapýyorlar, sabotaja ne ihtiyaçlarý var” dedi. Bu grevin Türkiye iþçi sýnýfý tarihi açýsýndan çok önemli bir grev olduðunu söyledi ve “zaten özelleþtirmeler genel bir saldýrý; bunun karþýsýnda, iþçiler, emekçiler, yeterince durmadýlar. Bu saldýrý böyle baþladý, iþten çýkarmalarla devam edecek. Eðer siz grev yapmasaydýnýz, emin olun yarýn buraya baþka saldýrýlar gelecekti. Þimdi siz sendikalýsýnýz. Bu saldýrýnýn amacý, sizi örgütsüzleþtirmek. Ýþçi sýnýfý örgütlüyse, devrimciyse herþeydir; örgütsüzse, devrimci deðilse hiçbirþeydir. Bunu bildikleri için sendikalarý daðýtmak istiyorlar. Ne kadar sendikasýz iþçi, o kadar kâr, bunu biliyorlar. Biz de inanýyoruz ki, bu grevde çok kýsa süre içerisinde zafer elde edeceksiniz. Ama eðer devam ederse bu grev, iþçi sýnýfý açýsýndan daha da önemli bir yere oturacak. Karþý taraf da dayanamayacak, size gelecek, sizinle bir þekilde masaya oturup görüþmek zorunda kalacaklar. Ama bu bir çözüm müdür? Evet, geçici bir süre için çözümdür. Ama bize göre çözüm, iþçilerin, emekçilerin iktidarý almasýyla olur. Ýþçi sýnýfý iktidara gelirse, kendi iktidarlarýný kurarsa, o zaman tam anlamýyla bir çözüm olur. Dört dörtlük bir çözüm olur. Yoksa çözüm, þu anda geçici bir çözüm olacaktýr. Biz diyoruz ki, aslýnda Ýktidar Dýþýnda Herþey Hiçbir Þeydir. Yani sizin bugün kazandýðýnýz herþeyi, yarýn birileri gelip bir þekilde yeniden gaspedecek. Bu, grev yapmayýn anlamýna gelmiyor, elbette grev yapacaksýnýz ama her zaman, iþçilerin, emekçilerin kafasýnda iktidar düþüncesi olmalý” diyen Vefa Serdar, hem bu grevin önemine, hem de iþçilerin örgütlülüðünün önemine deðinerek iþçilerin iktidar bilincine sahip olmasý gerektiðini açýkladý. “Grev yapýyorsunuz ama bu grevi ileriye taþýmak gerekir. Grev, bu noktada kalmamalý. Bu grevi, bir süre sonra kazandýðýmýz bir zaferle bitirebilirsiniz. Saldýrýlar geri püskürtüldiðünde, masaya oturulduðunda, siz bu grevi bitireceksiniz. Ama iþ orada bitecek mi? Bize göre bitmeyecek. Yarýn birgün Oger olmayacak da baþýnýzda baþka bir patron olacak. Onlar size baþka türlü bir saldýrý gerçekleþtirecek. Çünkü özelleþtirme saldýrýsý, dünya çapýnda bir saldýrýdýr. Bunun temel mantýðý da þu: iþçileri iþten çýkartmak. Örgütlü iþçileri iþten çýkarmak kolay deðil. Ama örgütsüz bir iþçiyi iþten çýkartmak kolay. Onlarýn derdi bu. Bunun yolu da iþçileri sendikasýzlaþtýrmak. Bunlarý hepimiz üç aþaðý beþ yukarý biliyoruz” dedi. Grevdeki Telekom iþçileri için bir yardým kampanyasý baþlatacaklarýný da söyleyen Vefa Serdar, bunun için nelere ihtiyaç duyduklarýný öðrenmek istedi. Telekom iþçileri için baþlatýlan kampanya için þimdiden bölgelerde, semtlerde harekete geçildiðini söyleyerek þu anda sadece çay ve þeker toplayýp getirebildiklerini samimi bir þekilde dile getirdi. Sözü alan iþçiler ise, ekonomik deðil, manevi desteðe daha fazla ihtiyaç duyduklarýný söyleyerek bizlerden isteklerinin ne olduklarýný sýraladýlar. “Bizim taleplerimizin, isteklerimi-
zin ne olduðunu halk arasýnda sohbetlerde bunu yaymalýsýnýz, bizim derdimizin sabotaj olmadýðýný, bizim üretimden yana olduðumuzu anlatmalýsýnýz. Biz yarýn yine iþlerimizin baþýna geçeceðiz, üreteceðiz, kazandýracaðýz ki, kazanalým. Biz, sermayenin göstermeye çalýþtýðý türde insanlar deðiliz. Bakýn arkadaþlarýmýz rahatsýz, bu insanlar hep çalýþmaya, üretmeye alýþmýþ. Böyle boþ durmaya alýþmamýþ. Ya, bak þimdi iþimizin baþýnda olsaydým þunu yapardým, bunu yapardým, bir þey üretirdim de iki lokma alýrým çoluðuma çocuðuma götürürdüm diyorlar. Bizi, ekonomik olarak çökertemeyecekler. 27 gün boyunca burada arkadaþlarýmýz burada bir þeyler öðrendiler, bir þeylerin farkýna vardýlar, gördüler. Ve burada hayat mektebini okuyarak bir yere geliyorlar. Arkadaþlarýmýz evinin, arabasýnýn anahtarýný veriyor, ‘al baþkan, yeter ki bu grevi, bu onurlu mücadeleyi baþarýya ulaþtýralým’ diyor. Bizim de artýk bunu baþarýya ulaþtýrmaktan baþka þansýmýz yok arkadaþlar. Bu artýk onur ve namus meselesidir. Ülkemizin meselesidir. Ýþçi sýnýfýnýn meselesidir. Onun için buraya gelen tüm arkadaþlardan isteklerimiz bunlardýr. Bildiri basabilirler, yayýnlarýnda yer verebilirler, gittikleri her yerde bu Telekom grevini anlatabilirler, eylemlerde sloganlarla öne çýkartarak bu þekilde yardýmcý olabilirler” diyor ve çok az fire verdiklerini, tam 26 bin 583 Telekom iþçisinin grevde olduðunu söylüyorlar. Ve ortalama her iþçinin ailesinde ortalama 4 kiþi olduðunu varsayarak, bu grevin 100 bin kiþinin hayatýný etkilediðini söylüyorlar. Ardýndan sözü alan Ercan Tilmaþ, Devrimci Ýþçi Komitelerinde örgütlü bir tekstil iþçisi olduðunu söyleyerek söze baþlýyor ve “bu sabah gazetelerde okudum, Telekom iþçilerinin ne kadar kararlý olduðunu ve bu grevi zafere ulaþtýrma isteðini. Bu, bir tekstil iþçisi olarak bana gurur verdi, moral verdi. Biz, farklý sektörlerde çalýþan iþçiler olarak mücadele birliðini ördüðümüzde, sermayeye karþý daha etkili sonuçlar alabiliriz” dedi ve iþçilerin kendi öz örgütlülükleri olan komitelerde örgütlenmeleri gerektiðine deðindi. Sermaye ve devletin bu anayasal grev hakkýna nasýl saldýrdýklarýný söyleyerek “nerede grev çadýrý olsa orda karþýmýza polis dikiliyor” diye örnek verdi. “Biz sendikaya karþý deðiliz elbette ki. Ama sendikanýn yapabilecekleri belli, devlet bir yasayla grevi engelleyebilir. Aslolan, bizim fabrikalarý, tarlalarý, iktidarý ele geçirmemiz. Biz, tekstilde çalýþan Devrimci Ýþçi Komiteleri olarak, sizleri, devrimci iþçi komitelerinde örgütlenmeye çaðýrýyoruz. Daha ileri adým atmaya, iktidarý ele geçirmeye, sosyalizmi kurmaya çaðýrýyoruz” dedi. Ýþçilerden sonra sözü öðrenciler aldý. Devrimci Öðrenci Birliði’nden bir öðrenci arkadaþýmýz, Bulgaristan’da sosyalizme geçildiðinde bir fabrikada çalýþan iþçilerin kolektif bilincinin ne kadar geliþkin olduðunu anlatan bir þiir okudu. Onun ardýndan da Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde çalýþmalarýný yürüten Emeðe Ezgi, türkü ve marþlarýyla grev çadýrýna ses kattý. Ziyaretimiz bittiðinde, üzerinde Denizlerin resimlerinin olduðu 20008 takvimimiz ve Mücadele Birliðinin son sayýlarýný iþçilere býraktýk ve pankartýmýzla birlikte iþçilerle fotoðraf çektirdik. Onlara, “yeniden geleceðiz” diyerek, geldiðimiz gibi, sloganlar ve alkýþlarla grev çadýrýndan ayrýldýk. TELEKOM ÝÞÇÝSÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR! ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERLE GELECEK!
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
15
Yeni Evrede
Yaðma
Mücadele Birliði
YAÐMACI BURJUVAZÝ E
kim ayýnýn sonlarýna doðru yükselen faþist histeri ve saldýrý sýrasýnda Bursa’da bir marketler zincirine saldýrý ve yaðma yaþandý. Bu marketlerin tek özelliði, sahibinin Kürt olmasýydý. Ayný günlerde sýk sýk, hükümet yetkilileri ve kalemþörlerin dile getirdiði, Barzani’nin þirketlerine el konulmasý istemi, burjuvazinin yaðmacý karakterini tekrar gözler önüne sermeye baþladý. Türk burjuvazisi, daha ilk ortaya çýktýðý dönemde, Osmanlý egemenliði altýndaki uluslarýn sermaye birikimine, varlýklarýna el koyma, yaðmalama ile sermaye birikimini hýzlandýrmaya baþladý. O zaman ulusal devletlerini kurmaya yönelen uluslardan burjuvalarla, halklarla çatýþmaya girdiler. Bunlardan en önemlisi, Ermeni halkýna yönelik yapýlan kýyýmdýr. Ermenilerin ulusal haklarý Türk burjuvazisinin egemenliðini, diðer halklarý boyunduruk altýnda tutarak sürdürme anlayýþýyla bastýrýldý. Bu bastýrma, Ermeni halkýný kýyýmdan geçirmeye dönüþtürüldü. Bu kýyým sýrasýnda Ermenilere ait bütün taþýnamaz sermayeye Türk burjuvazisi el koydu, yaðmaladý. Ermenilerin zaten canýný bile kurtarmasý mümkün olmadýðýndan, canýný kurtaranlar da yollarda soyulmuþ olduðundan taþýnýr olanlar da;yaðmalandý. Bu dönemde Türk burjuvazisinin gerçekleþtirdiði yaðma çok ileri düzeyde oldu. Aradan yüzyýla yakýn zaman geçmesine karþýn, hala Ermenilere ait tapu arþivlerinin açýlmasýný Türk burjuvazisi önemli bir tehdit olarak görüyor. Açýk ki, yaðmacýlýðýn boyutlarýnýn görülmesini istemiyorlar. Yaðmacýlýk, burjuvazinin genel bir özelliði olarak vardýr. Daha önceki sýnýflý toplumlarda deðiþik biçimlerde varolan yaðmacýlýk, burjuvazinin yükseliþ döneminde sermaye birikimini gerçekleþtirmek için yapýldý. Kapitalizmin ilk olarak güçlendiði Ýngiltere’de, köylülerin topraklarýna zorla el konulmasý, yaðmanýn bir biçimiydi. Sömürgecilik iliþkilerinde de
16
yaðmacýlýk en yaygýn ve sýnýrsýz haliyle gerçekleþtirildi. Baþta Amerika kýtasýnýn yerli halklarýnýn bin yýllardýr gerçekleþtirdiði birikimlere el konulup yaðmalanmasý geliyor. Bütün tapýnaklar, saraylar, yerleþim birimleri yaðmalanarak deðerli olan herþey Avrupa’ya taþýndý. Daha sonra da Amerika kýtasýnýn madenleri ve yerüstündeki diðer zenginlikleri yaðmalandý. Ayný süreçler Afrika’da, Hindistan’dan Çin’e Asya’da ve Avustralya’da gerçekleþtirdi. Burjuvazi, büyük bir vahþetle herþeyi yaðmalayarak sermaye birikimi oluþturdu. Türk burjuvazisi de bu süreci karakteristik özellik olarak sürdürmeye çalýþýyor. Osmanlý’nýn son döneminde yaþananlardan sonra benzer yaðma, Kurtuluþ Savaþý’nda ve savaþ sonrasý nüfus deðiþimi sýrasýnda gerçekleþti. Binyýllardýr bu topraklarda yaþayýp birikim oluþturan Rumlar giderken, bütün birikimleri burada kaldý, Türk burjuvazisi için sermaye oldu. Daha sonralarý, 30’lu yýllarda Yahudilere yönelik saldýrýlar gerçekleþti. 1940’lý yýllarda ise Varlýk Vergisi ile yine bir yaðma gerçekleþti. Azýnlýklara öyle yüksek vergiler uygulandý ki, kimi zaman vergiye gerekçe olan iþletmeyi satarak elde edilen para bile vergiyi ödemeye yetmiyordu. Varlýk Vergisi döneminde azýnlýklardan olanlarýn varlýklarý, yaðmalanmanýn bir biçimini yaþadý. Ýstenilen vergiyi ödeyemeyenler Aþkale’ye taþ kýrmaya gönderiliyordu. Aþkale’ye gitmemek için ellerindeki herþeyi kelepir fiyatýna satanlar ya da herþeyini býrakýp baþka ülkelere kaçanlarýn varlýklarý, Türk burjuvazisi için yeni bir sermaye birikimi oluþturdu. Bununla da bitmedi, 1955 6-7 Eylül olaylarý sýrasýnda Ýstanbul’da baþta Ermeniler ve Rumlar olmak üzere azýnlýklara ait iþyerleri, okullar, hastane, kilise, sinagoglar ve evler saldýrýya uðrayýp çapulcu yaðmasý gerçekleþtirildi. Diðer illerde de yaðma yapýldý. Bu yaðmanýn özel olarak planlan106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
dýðý, bir provokasyonla baþlatýldýðý artýk biliniyor. 6-7 Eylül’deki yaðma olaylarý nedeniyle azýnlýklardan çok sayýda insan herþeyini býrakýp canýný kurtarmak için baþka ülkelere kaçtý. Kimisi de kelepir fiyatýna elindekileri sattý. Burjuvazi 6-7 Eylül olaylarýyla da hem çapulcu yaðmasý gerçekleþtirdi, hem de bir çok birikimi eline geçirip sermayesine kattý. Burjuvazinin tarihinde, yaðmacýlýðýn belli baþlý dönemleri bunlar olurken, sürekli olarak daha küçük boyuttaki benzerleri yaþandý. Bugüne kadar bu yaðmalar burjuvazinin sermaye birikimlerinde önemli yer tuttu. Bugün varlýðýný sürdüren bazý büyük sermaye gruplarýnýn ilk ortaya çýkýþý bu yaðmalara dayanýyor. Buradan elbette sermaye birikiminin sadece yaðmaya dayandýðý, ya da asýl olarak yaðmacýlýða dayandýðý sonucu çýkarýlmamalýdýr. Çünkü sermaye birikiminin kendisi asýl olarak artý-deðer sömürüsüne dayanýr. Türk burjuvazisinin sermaye birikimi de asýl olarak artý-derðer sömürüsüne dayanýr. Yaðmacýlýk bu sermaye birikimi sürecinde sermayeyi elinde bulunduranlar açýsýndan fark oluþturdu. Azýnlýklarýn elindeki sermaye, Türk burjuvazisinin eline geçti. Azýnlýk halklarý da elbet bu süreçte aðýr bedeller ödedi. Son günlerde yaþanan geliþmelere baktýðýmýzda yine burjuvazinin yaðmacýlýða niyetlendiði görülüyor. Son olarak hükümet sözcüsü “terör” destekçilerinin üzerine gideceklerini açýkladý. Ambargo, “teröre” destek veren þirketlere el koyma söylemlerinin sýklaþmasý, Bursa’da sahibi Kürt olan bir market zincirinin yaðmalanmasý ve bir çok kentte Kürtlere yönelik, iþyerlerine yönelik saldýrýlar (elbette saldýrýlar sadece bununla sýnýrlý deðil) yeni bir yaðmacýlýk olarak ortaya çýkýyor. Bursa’da marketten yaðma yapanlarýn kucaklarý dolu olarak çýkarken kapýnýn önünde duran polisle fotoðraflarýnýn çekilmiþ olmasý, polis kontrolünde yaðmanýn fotoðrafý olarak çok þey anlatýyor. Türk burjuvazisinin bu yönelimi ne kadar gerçekleþir, ya da gerçekleþebilir mi? Türk burjuvazisinin bunu yapmak için Kürtlerin elindeki birikimleri ve sermayeyi yaðmalamak için can attýðýna þüphe yok. 90’lý yýllarda birçok Kürt iþadamýndan devletin iyi çocuklarýnýn zorla büyük paralar aldýðý biliniyor. Bugün ise büyük bir iþtahla Kürtlerin elindeki serma-
Yeni Evrede
Kapitalizm ve Kadýn
Mücadele Birliði
yeye ve tüm birikimlerine el koymak için çabalýyor. Önce Kerkük petrollerine göz dikildi, 70-80 yýl öncesinin anlaþmalarýna kadar ortaya döküp bu amaçla kullanmaya çalýþtýlar. Bu doðrultuda, þovenizm körüklendi, faþist histeri oluþturuldu. Kerkük petrollerinin kendilerine yem olmayacaðýný, boðazlarýnda kalacaðýný görmeleri zor deðil. Uluslararasý koþullar ve Türk sermayesinin içinde bulunduðu ekonomik olarak her an çökebileceði gerçeði, Türk burjuvazisinin yaðmacýlýk giriþimlerini zorlaþtýrýr. Kerkük petrollerine ulaþmayan, geriye kalana göz diker! Ama bunu ne ölçüde gerçekleþtirebilir, o þüpheli. Ekim’in son on gününde yaþananlar, en gerici düþünceye sahip olanýna kadar hepsinde her an saldýrýya ugrayabileceði gerçeði nedeniyle faþizme karþý bir tepki oluþturdu. Faþizme karþý mücadele bilinci Kürt halký içinde daha fazla yayýlýyor. Kürtlerden alýþveriþ yapýlmamasý konusunda yapýlan propagandalar elbette Kürt halkýndan karþýlýðýný alacaktýr. Kürtlere yönelik olarak
gazetelerde, TV’lerde, her gün, her türlü aþaðýlamanýn, hakaretin, küfürün manþetlerden inmediði, eksik olmadýðý bu günlerde, ayný zamanda devrimcilere, ilericilere ait kurumlara, sendikalara yönelik saldýrýlar da gerçekleþti. Faþizmin kendisinden olmayan herkese düþman olduðu gerçeði tüm çýplaklýðýyla gözler önüne serildi. Kürt-Türk ve tüm emekçi halklardan emekçiler, faþist histeriye karþý mücadele birliðini yükselterek karþý koyabilir, bu saldýrýlarý püskürtebilir. Burjuvazinin yaðmacýlýðý emekçiler arasýnda düþmanlýðý, þovenizmi körükleyip sömürüyü artýrma iþlevi de görmektedir. Bunu tamamen sona erdirmek için devrim mücadelesinin yükseltilmesi, özgürlük mücadelesinin yükseltilmesi gerekiyor. Faþist devlet yýkýlýp burjuva egemenliði ortadan kaldýrýldýðý zaman, bunun tüm sonuçlarý da ortadan kalkmýþ olur.
“Ýnsan Olmanýn Gerekliliðini ve Sorumluluðunu Yerine Getirecek miyiz? Yoksa Sosyal Ölüler Olmaya Devam mý Edeceðiz?”
D
eðiþimlerin tümü birbirini etkilemektedir. Doða koþullarýnýn deðiþmesiyle insanlarýn barýnma, giyinme ihtiyaçlarýnýn yanýnda geçinmek için yapýlan iþler ve buna baðlý olarak araç ve gereçler de deðiþmektedir. Ýlkel komünal toplumda insanlar avcýlýk, toplayýcýlýkla uðraþýr ve geçimlerini sürdürürlerdi. Kabilenin erkekleri ava çýktýklarý zaman kabile yönetimini kadýnlar üstlenirdi. Toplayýcýlýkla uðraþan kadýnlar toprak ve bitkiler hakkýnda bilgi ve beceriye sahiptiler. O dönemde bilgiden korkulduðu için bilgiye “saygý!” duyulurdu. Kadýnýn sahip olduðu bilgi, doðurganlýðý ve kabileyi yönetebiliyor olmasý kadýna toplumda önemli bir yer kazandýrdý. Ýlkel komünal toplumda soy, anne tarafýndan sürdürülürdü. Bu nedenle toplum anaerkil bir yapýya sahipti. Avcýlýk ve toplayýcýlýk gün geçtikçe geniþleyen kabilelerin yaþamlarýný sürdürebilmeleri için yetmez olmuþtu. Bu nedenle kabileler yerleþik yaþama geçmiþ, tarým ve hayvancýlýkla uðraþmaya baþlamýþlardý. Arazinin yapýsýna göre dað ve tepelerde yaþayanlar hayvancýlýk, alçak arazilerde yaþayanlar tarýmla uðraþmýþlardýr. Giderek geliþen üretim araçlarý, diðer sonraki sistemlerde olduðu gibi insanlar arasýndaki iliþkileri de belirlemiþtir. Tarým ve hayvancýlýk kol ve kas gücü gerektiren bir iþti. Bu nedenle erkeðin emeði ön plana atýldý. Bu da toplumun anaerkil yapýdan ata-
erkil yapýya geçmesine neden olmuþtur. Kabileler arasý savaþlarýn yaþanmasý, esir düþen kabile üyelerinin diðer kabileye hizmet etmeleri köleci toplumun oluþmasýný beslemiþtir. Üretilen ürünün, üretim araçlarýnýn ve kölelerin, güçlü olan kabile reisinin elinde toplanmasýyla özel mülkiyet ortaya çýkmýþtýr. Oluþan her yeni sistem geliþebilecek yeni bir sistemin temelini oluþturur. Köleci toplumun geliþim süreci içerisinde üretim iliþkilerinin, araçlarýnýn deðiþmesiyle beraber feodal toplumun nüveleri ortaya çýkmýþtýr. Feodal beyler arasý rekabet ve rekabet arasýnda kalan serflerin isyan etmesi feodalitenin yýkýlýþýný hazýrlamýþtýr. Geliþen bilim, bilgi, teknolojiyle yetkinleþmeye baþlayan üretim araçlarý üretim iliþkilerine yansýdý ve feodalite yerini zamanla kapitalizme býraktý. Kapitalizm, feodalizme göre ilericiydi. Kapitalist sistemde üretim kol ve kas gücü, gerektiriyordu. Üretimde kol ve kas gücü yeni bir sýnýf olan iþçi sýnýfýný doðurdu. Kapitalist sistem ihtiyaca göre ürün üretmez, üretilen ürünleri kar amaçlý üretir. Daha çok ürün ve daha çok kar, daha çok iþçi ve emek gücü gerektirir. Köleci toplumda olduðu gibi iþçilerin üstünde bireysel olarak hakimiyet kuracak kimse yoktu. Bu nedenle iþçiler “özgür”dü. Ama, yaþam koþullarýnýn giderek kötüleþmesi, harcanan emeðe raðmen alýnan ücretlerin azlýðý iþçilere sadece ücretli “özgür” köleler olduðunu gösterdi. Sistemin “özgür” kölesi olan 106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
iþçi sýnýfý sanayi devrimiyle daha da köleleþmiþtir. Fabrikalardaki yeni üretim iliþkileri yeni emek gücüne ihtiyaç duydu. Bu nedenle emekçi kadýnlar ve çocuklarda üretim sürecine sokuldu. Özel mülkiyetin ve kapitalist sistemin ortaya çýkardýðý çekirdek aile, kadýn ve çocuklarýn üretim sürecine katýlmasýyla daðýldý. Ve bugün sömürü tüm kapitalist ülkelerde vahþice sürmektedir. Kendi sonunu hazýrlayan kapitalizm yýkýmýný engellemek için yama yapmaya çalýþmaktadýr. Kapitalistler, insanlarýn geliþebilmesi, çöken ekonominin düzelmesi için ülke insanlarýnýn daha çok çalýþmasý gerektiðini; bu nedenle de eðitime önem verilmesi gerektiðini saçmalarlar. Sanki tüm bu yaþananlarýn nedeni kendileri deðil de eðitim sorunuymuþ gibi. Hatta bu çerçevede “Baba beni okula gönder”, “Haydi kýzlar okula” gibi projeler üretir ve suçlunun sistemin kendisi olmadýðýný gizlemeye ve kafa bulandýrmaya çalýþýrlar. Önce sömür, yoksul býrak, aç býrak, eðitim hakkýný engelle sonra proje üret. Ýþte kapita1izmin çözümü. Biz gençler bu kafa bulanýklýðýna, aldatmacaya kanmayacaðýz. Bizim geleceðimizi çalan bu aþaðýlýk sistem yýkýlmadan, sosyalizm kurulmadan bu sorunlarýn bitmeyeceðini çok iyi biliyoruz. Hepimize çok görev düþüyor. Çok düþünmeye gerek yok. Sadece kendimize þunu soralým: “Ýnsan olmanýn gerekliliðini ve sorumluluðunu yerine getirecek miyiz yoksa hayvan gibi yaþamaya mahkum edilip, sosyal ölüler olmaya devam mý edeceðiz?” FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK!
Hatay’dan Genç Bir Leninist
17
Yeni Evrede
Zindanlar
Mücadele Birliði lendi. Saat 12.30’da yapýlan basýn açýklamasýna, þu an Tekirdað 1 Nolu F Tipi Zindaný’nda tutsak olan S.Serbülent Sürücü’nün annesi Sakine Sürücü de katýldý. Mücadele Birliði adýna basýn açýklamasýný okuyan Vefa Serdar, tarihinin en büyük, en köklü ekonomik ve siyasi krizlerinden birini yaþayan tekelci kapitalizmin, varlýðýný ancak iþçi ve emekçilere, yoksul Kürt halkýna ve zindanlardaki devrimci tutsaklara saldýrarak sürdürdüðünü belirterek: “Devlet, zindanlardaki devrimci tutsaklarý susturabilmek, baský ve zorla sindirebilmek için her yola baþvuruyor. Devrimin geliþimini baþka türlü engelleyemeyeceðini düþünen Türkiye tekelci sermayesi ve onun devleti, elinin altýnda rehin tuttuðu devrimci tutsaklara saldýrýlarýný yoðunlaþtýrýyor. Mektup cezasý, görüþ cezasý vb ile boyun eðdiremediði devrimci tutsaklara karþý zindanlarda her gün yeni bir saldýrý biçimi geliþtiriyor” dedi. Tekirdað 1 Nolu F Tipi Zindaný’nda devrimci tutsaklara yönelik saldýrýlarýn son dönemde had safhaya ulaþtýðýný ifade eden Serdar, basýn açýklamasýnda þunlarý söyledi: “Tekirdað 1 Nolu F tipi Zindaný’nda, devrimci tutsaklar üzerindeki baskýlar, son bir yýldýr had safhaya ulaþtý. Bunun son örneði, tutsaklarýn sularýnýn kesilmesi, tutsaklarýn susuz býrakýlmasýdýr. Zindanlarý ayný za-
DEVRÝMCÝ TUTSAKLARA SALDIRILAR ARTIYOR
Tarihi Ölüm Orucu eyleminin bitirilmesinden sonra, zindanlarda devrimci tutsaklara saldýrýlar giderek artýyor. Bir “sýnýrötesi operasyon” hazýrlýðý içerisinde olan devlet, içeride de devrimci tutsaklara yönelik saldýrýlarýný sürdürüyor. Bunun son örneði de Tekirdað 1 Nolu F Tipi Zindanýnda yaþandý. Sularýn kesilmesine karþýlýk kantinden alýnan pet þiþeleri su depolamak için kullanan devrimci tutsaklar, cezaevi idaresinin hedefi oldu. Hücrelere baskýn yapýlarak devrimci tutsaklar darp edildi ve su þiþelerine el konuldu. Bu konuyla ilgili olarak 17 Kasým günü Mücadele Birliði Platformu tarafýndan ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde bir basýn açýklamasý düzen-
ÝN SAN LI ÐI ÖL DÜ REN KA PÝ TA LÝZM Özel mülkiyete dayalý sýnýflý toplumlarda insanlar ezilmiþ, sömürülmüþ, açlýða mahkum edilmiþ ve daha bir sürü insanlýk dýþý muameleye tabi olmuþtur. Ki, kapitalizm devam ettiði sürece yapýlan bu muamelelerin sonu gelmeyecektir. Sýnýflý toplumlarda her türlü hakka sahip olanlar üstün sýnýf olarak sayýlan, üretim araçlarýna sahip olan insanýmsýlarýn oluþturduðu kesimdir. Bu insanýmsý sýnýfa mensup olmayanlara ezilmesi gereken böcek gözüyle bakýlýr. Sýnýflý toplumlarýn bize yaþattýðý bu kadar adaletsizliðin, iðrençliklerin yaný sýra insanlýðýmýzdan da götürdükleri olmuþtur ve halen de olmaktadýr. Sýnýflý toplum kendi varlýðýný “ben”cillik üzerine kurmuþtur. Ve son aþamasýnda olan kapitalizm bu “ben”cilliði iyice derinleþtirmiþtir. Düþünün evde aniden rahatsýzlandýnýz ve can havliyle kendinizi hastaneye attýnýz. (Bu, benim bizzat yaþadýðým bir olay.) Rahatsýzlýðýnýzýn aciliyetini belirttiniz ve size bir öncelik tanýnmasýný istediniz. Ama sýnýflý toplumlarda önceliðin insan hayatýna deðil, paraya ya da tanýdýðýnýzýn olup olmadýðýna baðlý olduðu size bir kez daha dolaylý ya da dolaysýz olarak hissettirilir. Eðer birine öncelik verilecekse bu öncelikten doktorun kendisi de bir çýkar edinmelidir. Sonrasýnda bir resmi iþlem yapmanýz gerekti ve resmi daireye gittiniz. Bu iþlemin bugün muhakkak yapýlmasý gerekti yoksa alacaðýnýz 3-5 kuruþ paradan da mahrum edileceksiniz. Ufak bir eksikliðiniz çýktý getirdiðiniz evraklardan ve biliyorsunuz memur istese yardým edebilir aslýnda. Artýk o hale geldiniz ki rica minnet ediyorsunuz, memurun ne umurunda senin alacaðýn 3-5 kuruþ para! Ýs-
18
manda bir rant kapýsý haline getiren devlet, böylece hem tutsaklara yaptýrým uyguluyor, hem de onlarý kantinden alýþveriþ yapmaya zorunlu kýlýyor. Devrimci tutsaklar, sularýnýn kesilmesine karþýlýk, kantinden aldýklarý su þiþelerini, sular aktýðýnda doldurmuþ, ve ihtiyaçlarýný gidermek için suyu depolamýþlardýr. Cezaevi idaresinin yeni hedefi, bu þiþeler olmuþtur. Hücrelere baskýn yaparak zorla, devrimci tutsaklarý darp ederek bu pet þiþelere el koymuþlardýr. Bu ‘büyük zafer’le yetinmeyen idare, bir de buna karþý direnen devrimci tutsaklara disiplin cezalarý vermiþtir. Tutsaklara uzun süreli görüþ cezalarý veren devlet, bu þekilde tutsaklarýn direncini kýrmaya çalýþmaktadýr. Kýsa süre önce Gebze Zindaný’ndaki kadýn tutsaklara da saldýrýlarýný yoðunlaþtýran devlet, buradaki adli mahkumlarý kýþkýrtarak ýrkçý sloganlar attýrmýþ, onlara kapýlarý dövdürterek devrimci tutsaklarý tehdit ettirmiþtir. Askerler de bu sloganlara ve tehditlere eþlik etmiþtir”. Ardýndan, yapýlan hiçbir saldýrýnýn devrimci tutsaklara ve onlara sahip çýkanlara boyun eðdiremediðini ve eðdiremeyeceðini söyleyerek, “Biz, tüm gücümüzle, devrimci tutsaklarýn yanýnda olmaya devam edeceðiz” dedi. Okunan basýn açýklamasýnýn ardýndan Sakine Sürücü söz aldý. Sürücü, son 1 yýldýr oðlunu, verilen cezalar nedeniyle göremediðini söyleyerek, oðlunu geçen hafta ziyarete gittiðini, cezalarýn bitmesiyle yeni cezalarýn verileceðini, devrimci tutsaklarýn su sorunu çektiðini ve buna karþýlýk aldýklarý önlemleri idarenin saldýrý bahanesi olarak kullandýðýný belirtti. Hiçbir baskýnýn ve saldýrýnýn devrimci tutsaklarý yýldýramayacaðýnýn altýný çizen Sürücü, her zaman onlarýn yanýnda olduklarýný söyledi. Sakine Sürücü’nün de konuþmasýnýn ardýndan basýn açýklamasý sona erdi.
tersen açlýktan öl ona kalýrsa. Öyle ya, zengin olsaydýn yani memura rüþvet verecek kadar paran olsaydý sen gelmeden, evrak getirmeden de iþlemin yapýlýrdý. Düþünürsün neden böyle diye, önceleri suçlunun o kendini düþünen doktor ve memur olduðunu sanýrsýn. Onlar bencilleþerek insanlýktan çýkmýþtýr. Ama bir deðil iki deðil insanlarýn birçoðunda bencillik görürsün. Dönüp kendine bakarsýn. Sen deðil miydin sokakta sana el açýp dilenen teyzenin neden bu hale geldiði üzerinde bir kez bile kafa yormayan, sen deðil miydin sokakta simitçilik yapan-mendil satan küçücük çocuklarýn düþtüðü bu hali umursamayan, sen deðil miydin sýrf “benim baþýma bir iþ gelmesin” diye senin çalýþtýðýn iþ yerinden atýlan iþçi arkadaþýnýn arkasýnda durmayan?, Þimdi bir memur sana yardým etmedi, bir doktor seni umursamadý diye kýzýyorsun. Evet, gerçeklerle yüzleþmeye baþlýyorsun. Sende bencilleþmiþsin. Ve bunu yapan o insan, bu insan deðil bencil düzenin, kapitalizmin ta kendisidir. Þimdi önce kendinde bir devrim yapmalýsýn. Bu düzenin insaný yozlaþtýrmasýna engel olmalýsýn ve yozlaþan insanlarý da bu gerçekle yüzleþtirmelisin, yüzleþtirmeliyiz. Bu düzenin tümüne karþý savaþmalýyýz. Ve bu sistemin iðrenç getirilerden biri olan bencilliðin önüne yýkýlmaz set çekmeliyiz. Ancak bu sayede hayvan gibi bir hayat yaþamak yerine, insan gibi bir yaþamýn kapýlarýný aralarýz. Ýnsanlar paralarý olmadýðý için ölmemeli, sokaklarda açlýktan ölmemek için dilenmemeli... Ýþte tam da bunlar için haydi devrimci mücadele saflarýna... ÊDI BESE! (YETER ARTIK!)... KAPÝTALÝZM ÖLDÜRÜR, KAPÝTALÝZMÝ ÖLDÜRÜN! AMED’den Y.E. Mücadele Birliði Okuru
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
Yeni Evrede
Okurlardan
Mücadele Birliði
HASTANE KORÝDORLARI ZÝNDANDIR BÝZE Gün aðarmaya yeni baþlamýþken uykunu bölüp kalkmalýsýn, doktorlarýn 9’da hatta 10’da geldikleri hastaneden sýra almak için. Aðrýyordur bir yerlerin ve aðrýnýn geçmesidir tek isteðin. Girersin içeriye hemen, sýra alma ümidindeyken kilitlenir sistemi hastanenin. Beklemen söylenir ki bu uzun bekleyiþlerin baþlangýcýdýr. Çevrene bakýnýrsýn bu bekleyiþ esnasýnda, birçoðu aðýr hasta olan insanlarý bu kadar bekleten sisteme isyan edersin. Sonra birden çalýþmaya baþlar bilgisayarlar, sistem geri gelmiþtir. Yüzünde bir tebessüm oluþur ama yersiz bir tebessüm olduðunu anlamakta gecikmezsin. Sonra söylersin hangi doktora gideceðini, verir sýraný. Gidersin doktorun kapýsýna ve ‘görüþ günü’nün gelmesini beklersin... Kapýdaki ‘gardiyan’ sýrasý gelenlerin ismini okur, senden önceki her isim azap gibi gelir sana. Birde bakarsýn ki sýrada olmayan birileri gözünün önünde doktorun odasýna giriverir. “Ne yapýyorsun?” dersin kapýdaki ‘gardiyan’a, “doktor onu çaðýrdý ben ne yapýyým”der, sýyrýlýr. Sen sýra almak için sýcacýk yataðýný erkenden býrakarak gelmiþken, birileri sýcacýk yataðýndan kalkar, kahvaltýsýný yapar ve güzelce seni sollayarak doktorun odasýna dalar. Sitem edersin kendi kendine, söylenirsin ve hatta baðýrýr çaðýrýrsýn ama ‘zindan’dasýndýr iþte... ‘Zindan’ýn da beklemeye devam ederken hep o kapý ardýndaki ‘özgürlüðü’ hayal edersin. “Þu kapý açýlacak ve ben doktora (kurtarýcý) derdimi anlatacaðým” dersin. Sonra koridorun baþýndan gelen yaþlý bir teyze ve yanýndaki kadýna takýlýr gözlerin. “Yazýk” dersin, suçu, yani hastalýðý nedir merak edersin. Yaþlý teyze çok kötü bir haldedir, yanýndaki kadýn telaþ içindedir. Yaklaþýrlar kapýdaki ‘gardiyan’a ve kadýn “Annem çok hasta ne olur yardým edin, doktorla konuþun”der. ‘Gardiyan’ oralý bile deðildir. “Sýraný bekle”der ‘gardiyan’. Kadýn sinirlenir “ölecek diyorum sana, yaaa... Yardým edin” der. ‘Gardiyan’ “acile gidin o zaman” cevabýný verir. Kadýn “ama bütün tahliller doktor beyde,- o yüzden o baksýn” der. Der demesin ama nafile ‘gardiyan’ ilk dediðini tekrar eder. Düþünürsün o zaman burasý öyle bir ‘zindan’ ki ölsen de o kapýdan istediðin zaman giremezsin. Tanýdýðýn(!) olmadýðý, zengin olmadýðýn için bunu senden esirgerler. “Yeter bee...!” dersin. Nihayet ‘görüþ günü’ gelmiþtir ve görürsün ‘kurtarýcý’ný (doktor beyi!). Þikayetlerini söylersin, bir sürü tahlil ister senden. Tam bu sýrada sesler yükselir kapý arkasýndan. Evet, baþlamýþtýr ‘zindan’da ‘isyan’. Ve ‘kurtarýcý’ kapýyý açýp herkese baðýrýr: “Ýnsan olun biraz, ne diye baðýrýp çaðýrýyorsunuz” diye. Ve devam eder: “Herkes sýrasýyla çaðrýlacak, isminizi yazdýrdýysan bekle”. Düþünürsün... O insanlara biraz insan gibi davranýldý mý ki insan gibi davranmalarý beklenir. Ki aslýnda insan olmanýn en büyük göstergesidir yapýlan eþitsizliklere ve insanlýk dýþý muamelelere tepki vermek. Ayrýca “herkes sýrasýyla alýnacak” lafýný diyen doktor; gerçekten eþine, dostuna, zenginine ayrýcalýk tanýyýp sýrayý bozmasa, bu baðrýþmalarýn en azýndan birazý yaþanmayacaktýr. O kapýdan girerken ‘kurtarýcý’ ilan ettiðin kiþinin aslýnda hak yiyici olduðunu anlamakta zorlanmazsýn. Sonrasýnda çýkarsýn ‘hücre’den, ‘kurtarýcý’nýn yanýndan ve tutarsýn tahlillerin yolunu ve de beklersin en az 2-3 saat daha. Þanslýysan o gün içinde bekletildiðin 2-3 saat sonunda tahlil sonuçlarýný alýrsýn ama þanslý olman için ya tanýdýða ya da paraya ihtiyacýn vardýr. Çýkmaz tahlillerin, “yarýn gel” denir, donuk bir ifadeyle. “Yarýn da mý geleceðim, bir iþkence de yarýn mý göreceðim” dersin içinden. Hapishaneden (pardon hastaneden!) çýktýðýnda düþünmeye baþlarsýn: Öyle bir hastane olmalý ki insanlar saðlýðýma kavuþayým derken saðlýklarýndan olmamalý, hiç kimse fakir olduðu için (her yerde olduðu gibi orada da) horlanýp arka plana atýlmamalý. Sen hizmetin deðil, hizmet senin ayaðýna gelmeli. Artýk kararlýsýndýr, bu “zindan yýkýlmalý!”. Ve güne ezik biri olarak baþlayýp, mücadele etmesi gereken bir kiþi olarak devam ettiðinin farkýna varýrsýn. Ve ezilmek istemiyorsan, gittiðin her yerin sana ‘zindan’ gelmemesini istiyorsan, en doðru yolun bu olduðunu bilirsin. Sonra avazýn çýktýðý kadar baðýrýrsýn: Yaþamýmýza Dayatýlan Tüm Zindanlarý Yýkmak Ýçin Haydi, Devrim Mücadelesi Saflarýna! Yaþamdaki Tüm Zindanlarý Yýkacaðýz, Bütün Tutsak Ýnsanlarý Özgürleþtireceðiz! AMED’ den Y.E. Mücadele Birliði Okuru
HAYDÝ MÜCADELE SAFLARINA Sýnýr ötesi operasyon için istediði ortamý yaratmaya çalýþan TC, kendisine ýrkçý-þoven, gerici bir sivil taban gayretini sürdürüyor. Kürt halkýna yapýlan baskýlar ve linç giriþimleri her gün boy gösteriyor. Kuzey Kürdistan’da yaptýðý iþgal ve ilhak politikasýný Güney Kürdistan’da yapmak isteyen faþist devlet, bunun için her yolu deniyor. Peki leninist bilinç bu durum için ne diyor? Düzenin derin bir bunalýmýný yaþayan kapitalist TC ömrünü biraz olsun uzatmak için devrimci güçlere savaþ ilan ediyor. Güney Kürdistan’da devrimci Kürt halkýný yoketmek ve Kerkük’e ulaþmak istiyor. Kendi için tehlike arz eden devrimci Kürt halkýndan kurtulup, Kerkük petrollerine kavuþacaðý o günün özlemiyle yaþýyor. TC o özlemle yana dursun, bizler de bu geliþmeler karþýsýnda yapmamýz gerekeni yapalým. Peki yapmamýz gereken nedir? Bir kere kapitalist sistemin çöküþünün sinyallerini göz ardý etmemeliyiz. Çünkü içeride oluþturulabilecek devrimci gücün varlýðýna raðmen faþist devletin sýnýr ötesi operasyonda diretmesi, onun ne kadar çaresiz olduðunun göstergesidir. Ýþte bize yýllar yýlý çalýþýp didindiðimiz, uðruna her þeyi göze aldýðýmýz o güzel günlere ulaþmamýz için büyük fýrsat. Bizler Kürt ve Türk halklarý olarak devrim temelinde birleþmeliyiz. Faþist devletin oyununa gelmemeliyiz, iç savaþý derinleþtirmeliyiz. Bu sayede TC’yi iyice çaresizleþtirmeliyiz. Faþist devlet ile hiç bir uzlaþmayý kabul etmemeliyiz, uzlaþma bizi devrimden uzaklaþtýrýr ve burjuvanýn ömrünü uzatýr. Bu nedenle yapmamýz gereken faþist devlet ile ayný masaya oturmak deðil, faþist devleti bir daha o masaya oturtmamak olmalýdýr. Ýktidarý ele geçireceðimizi düþünerek tüm bilincimiz kavgamýza akmalý. Boþ zaman olgusundan uzak durmalýyýz. Þimdi daha sýký çalýþma zamaný. Ýnsanca bir yaþama bu kadar yaklaþmýþken tembellik olmaz, olmamalý. Devrim için, insanca yaþam için, sömürüsüz bir düzen için devrimci mücadele saflarýnda olmalýyýz. Aksi taktirde iktidarý hedeflemeyen bir mücadele bize günlük kazanýmlardan baþka bir þey getirmez. Devrimci durumun bu kadar yükseldiði bir zamanda iktidar yerine günlük kazanýmlarý hedeflemek en büyük hata olur. Devrimci mücadele bizi bekliyor, haydi mücadele saflarýna YAÞASIN KÜRT-TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! AN ÞOREÞ AN MIRIN!
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
Amed’den Y.E. Mücadele Birliði Okuru
19
Yeni Evrede
Telekom Grevi
Mücadele Birliði
TELEKOM ÝÞÇÝLERÝ SALDIRILARA BOYUN EÐMÝYOR ÝÞÇÝLERDEN GREV KIRICILARINA SUÇÜSTÜ 08 Kasým 2007 Telekom grevi baþladýðýndan bu yana grev kýrýcýlýðý giriþimleri sürüyor. Telekom grevini kýrmak isteyenler grevci iþçiler tarafýndan suçüstü yakalanýyor ve arýzalarýn tamir edilmesine izin verilmiyor. Grev kýrýcýlarý son olarak Ýstanbul ve Gaziantep’te yakalanýrken sendika kayýtlarýna þimdiden 500 kayýtlý olayýn geçtiði bildiriliyor. Yine Ümraniye’de grev kýrýcýlarý engellenirken, taþeron firma Fatih Sultan Mehmet Sanayi Sitesi’nin telefonlarýnýn baðlý olduðu saha dolabýnda meydana gelen arýzayý gidermek için polisle birlikte bölgeye geldi. Bunu öðrenen Telekom iþçileri ve Haber-Ýþ Anadolu Yakasý Þube yöneticileri, olay yerine gelerek grev kýrýcýlýðýna engel oldular. Þube Baþkaný Turgut Aktaþ bir açýklama yaparak, grevin ilk gününden bu yana taþeronun ayný dolabý tamir etmeye çalýþtýðýný, buna izin vermeyeceklerini söyleyerek; her defasýnda polisle birlikte grevlerinin kýrýlmaya çalýþýldýðýný söyledi. Yine Gaziantep’te Ünaldý’da bulunan 604 nolu saha dolabýndaki arýzayý tamir etmek için gelen taþeron firmanýn iþçilerine Haber-iþ üyesi iþçiler tarafýndan engel olundu. Yüzlerce iþçinin toplandýðý Ünaldý’da suçüstü yakalanan þef ve teknisyenler hakkýnda tutanak tutturan Harbe-Ýþ Sendikasý, ardýndan da savcýlýða suç duyurusunda bulundu. Bir açýklama yapan Haber-Ýþ Gaziantep Þube Baþkaný Ali Tabur, “Burasý sanayi bölgesi olduðu için buradaki arýzaya önem veriyorlar. Bu yapýlanlar grevi kýrmaya yöneliktir. Biz bunlara kesinlikle izin vermeyeceðiz” dedi. GREVDEKÝ TELEKOM ÝÞÇÝLERÝ ÝKÝTELLÝ’DE GREV KIRICILIÐINA ÝZÝN VERMEDÝ 11 Kasým Grevdeki iþçiler greve çýktýklarý ilk günden beri grev kýrýcýlýðýna karþý amansýz bir mücadele veriyor. Her geçen gün buna benzer olaylar yaþanýrken bunlardan bir tanesi de iþçi ve emekçilerin yoðun olarak yaþadýðý Ýkitelli mahallesinde gerçekleþti. Ýkitelli’de önceki gün kesilen yeraltý telefon kablolarýnýn taþeron firma iþçileri tarafýndan onarýlmasýna grevdeki iþçiler izin vermeyerek yapýlmak istenen grev kýrýcýlýðýný önlemiþ oldular. Ýkitelli Bedrettin Dalan Bulvarý Aykosan Sanayi Sitesi önünde yeraltýndaki her biri 1800 aboneye hizmet veren 3 adet iletiþim kablosunun onarýmýyla yalnýzca kendilerinin yetkili
20
olduklarýný belirten iþçiler, kendilerinin de grevde olduklarýný bu yüzden bu arýzanýn yapýlmayacaðýný söylediler. 5 bin 400 abonenin arýzadan dolayý telefon ve internet baðlantýsýný kesilirken olay yerinde çevik kuvvet ekipleri bekletiliyor. TELEKOM GREVÝNDE ÝÞÇÝLERE KARÞI “YASADIÞILIK”: 7 ÝÞÇÝ ÝÞTEN ATILDI 13 Kasým Telekom iþçilerine yönelik baskýlar sürüyor. Basýnýn yýpratmasý, taþeron saldýrýlarý, grev kýrma giriþimleri, polis saldýrýlarý, gözaltýlar, ilaç vermeme vb. gibi yöntemlerle grevdeki Telekom iþçilerine yönelik baskýlar artarken iþçilere karþý burjuvazi kendi yasalarýný çiðniyor. Grevdeki iþçilerin çeþitli bahanelerle iþ akitlerine son veriliyor.Son olarak Ankara’da 2, Ýstanbul’da 2, Konya’da 1, Erzurum’da 1 ve Hatay’da 1 olmak üzere 7 iþçinin iþ akitleri feshedildi. Ýþçilerin iþ akitleri, “iþverenin haklý nedenle derhal fesih hakký” maddesi kapsamýnda deðerlendirilirken, iþ akitleri “sabotajda suçüstü”, “kablo hýrsýzlýðý”, “þirket aleyhine müþteri ve 3. kiþilere bildiri daðýtma”, “þirket çalýþanlarýna saldýrý ve darp”, “þirket çalýþanlarýný ve müþterilerini tehdit” iddialarýyla feshedildi. Söz konusu iþçiler hakkýnda ayrýca savcýlýklara suç duyurularýnda bulunulduðu öðrenildi. Buna karþý sendika yöneticileri tarafýndan çeþitli açýklamalar yapýldý. Ýlk olarak açýklama yapan Türkiye Haber-Ýþ Sendikasý Genel Baþkaný Ali Akcan, 29. gününe giren grevde, grev kýrýcýlýðýný önlemeye çalýþan üyelerinin iþ akitlerinin feshine baþlandýðýný bildirdi. Konya Cihanbeyli’de bir üyelerinin “ambardan malzeme çýkarýlmasýna engel olduðu için” iþ akdinin feshedildiðini belirten Akcan, bunun sadece o arkadaþlarýna deðil, tüm sýnýfa bir saldýrý olduðunu ve “grev kýrýcýlýk” olarak deðerlendirileceðini söyledi. Akcan, benzer þekilde “grev kýrýcý” faaliyetlere engel olmak isteyen ve aralarýnda sendika temsilcisinin de olduðu bazý üyelerinin iþ akitlerinin feshedildiðini belirtti. DÝYARBAKIR’DA 12 TELEKOM ÝÞÇÝSÝ TUTUKLANDI Diyarbakýr’da fiberoptik kablolarý kestikleri iddiasýyla gözaltýna alýnan Türk Telekom iþçilerinden 12’si, “Kamu malýna zarar verdikleri” iddiasýyla tutuklanarak Diyarbakýr E Tipi Kapalý Cezaevine götürüldüler. Diyarbakýr’da Telekom kablolarýnýn ke-
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
silmesinin ardýndan “Testere” kod adý ile yapýlan operasyon kapsamýnda aralarýnda Diyarbakýr Haber-sen baþkanýnýn da bulunduðu 17 kiþi gözaltýna alýnmýþtý. Daha sonra adliyeye sevk edilen iþçilerden aralarýnda Haber-Sen il baþkaný Salih Baþdemir’inde bulunduðu 12 kiþi “Suç örgütü kurmak, Haberleþme hürriyetini engellemek, Kamu malýna zarar vermek” suçlamalarýndan tutuklandýlar. Bilindiði gibi kesilen kablolar nedeniyle F-16 savaþ uçaklarýyla baðlantý kesilmiþ uçaklar Diyarbakýr hava alanýna iniþ yapamamýþtý. GREVDEKÝ ÝÞÇÝLERDEN SUÇ DUYURUSU 14 Kasým Telekom iþçileri grevlerine yönelik saldýrýlarý ve basýnýn karalama kampanyasýný protesto etmek amacýyla yürüyüþ yaparak Ýstanbul valisi Muammer Güler hakkýnda suç duyurusunda bulundular. Ýþçiler ilk olarak saat 10:30 gibi Beyazýt Meydaný’nda toplandýlar. Burada toplanan yaklaþýk 3 bin kadar Telekom grevinde yer alan iþçiler, buradan Sultanahmet’e kadar sloganlarla yürüyüþ yaptýlar. Daha sonra burada bir basýn açýklamasý yapýldý. Haber-iþ 1 nolu þube baþkaný Levent Dokuyucu tarafýndan yapýlan basýn açýklamasýnda grevin iþçiler için yasal olduðunu zorla çalýþtýrma, gözaltý veya iþ anlaþmasýnýn feshedilmesi gibi yöntemlerin yasadýþý olduðu söylenerek, valiliðin grev kýrýcýlýðýný ve iþçi düþmanlýðý yaptýðý yaptýðý belirtildi. Dokuyucu basýn açýklamasýnda: “Ýkitelli’de metro çalýþmasý yapan firma telefon kablolarýna hasar verdi. Taþeron firma il müdürünün talimatýyla hasarlý olan kablolarý kesip sabotaj diyor. Neden? Çünkü böyle yaptýðý zaman hem inþaat firmasý tazminat ödemekten kurtuluyor, hem de Telekom o bölgedeki abonelere tazminat ödemekten kurtuluyor. Bu yapýlan hukuksuzluðu da valinin talimatýyla yapýyorlar. Vali emir veriyor binlerce çevik kuvvet polisi taþeronlarýn çalýþmasý için önlem alýyor. (...) Bu grevi para ile satýn almayý düþünenler aldanýyor. 500 YTL’ye aylýk ücret ile çalýþan iþçi kardeþlerimiz, 5 liralarýný bizler için topluyorlar. Telekom iþçilerinin böyle sýnýf dostlarý olduðu sürece kimse mücadeleden vazgeçiremez” dedi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan Ýstanbul Valisi Muammer Güler hak-
Yeni Evrede
Telekom Grevi
Mücadele Birliði
ANTEP TELEKOM ÝÞÇÝLERÝNE GÖZALTI VE ÝÞÇÝLERDEN DESTEK ZÝYARETÝ Telekom iþçileri Türkiye genelinde grevlerini kararlý bir þekilde sürdürüyor. Sermayenin yaptýðý saldýrý ve komplolara raðmen iþçiler kararlýlýklarýný gün geçtikçe daha da artýrýyor. Sermaye, bir çok ilde grevdeki iþçilere saldýrdýðý gibi 12 Kasým 2007 tarihinde de Antep’te Haber-Ýþ Sendikasýna kayýtlý iþçi ve aralarýnda yöneticilerin de bulunduðu 49 kiþiyi gözaltýna aldýrttý. Gözaltýna aldýrma sebebi olarak da kablolarýn kesilmesi vb. sebepler gösterildi. Sermayenin asýl amacý grevi kýrmaktan baþka bir þey deðildir. Bu sebeplerle grev yapan iþçilere panzerlerle, gaz bombalarýyla saldýrtmakta ve asýlsýz ihbarlarla gözaltýna aldýrmaktadýr. Olayla ilgili 13 Kasým 2007 Salý günü Haber-Ýþ Sendikasý ve Konfederasyon yetkilileri 100. Yýl Kültür Parký’nda olan grev çadýrýnda 12.30’da basýn açýklamasý düzenledi. DÝSK,KESK ve sendika þubelerinin de katýldýðý basýn açýklamasýna iliþkin Türk-iþ Genel Eðitim Sekreteri konuþmasýnda, yapýlan gözaltýlarýn amacýnýn grevi kýrmak olduðunu. Grevin 29. gününde kararlýlýkla ilerlediklerini ve bu sebeple 49 iþçi ve yönetici arkadaþlarýnýn gözaltýna alýndýðýný ve iþveren hakkýnda yaptýklarý suç duyurularýna kayýtsýz kalýndýðýný, iþverenin yaptýðý asýlsýz ihbarlarda ise 49 iþçi ve yönetici arkadaþlarýn evlerine baskýn düzenlendiðini söyledi. “Bizlere yasadýþý bir iþ yapýyormuþuz gibi davranýlýyor, yasa dýþý iþ yapan varsa o da iþverenin grev kýrýcýlýðýdýr” dedi. Ve son olarak da “görülen o ki yetkililer buna kayýtsýz kalýyorlar” diyerek konuþmasýný sonlandýrdý. Daha sonra konuþma yapan DÝSK, KESK, Eðitim-Sen’in de aralarýnda bulunduðu sendika þube yöneticileri TELEKOM grevine destek vereceklerini ve gözaltýna alýnan arkadaþlarýnýn serbest býrakýlmasýný istediler. Son olarak da TÜM-TÝS Genel Baþkaný Kenan ÖZTÜRK konuþmasýnda, 14 Kasým 2007 tarihinde üyeleriyle T.Haber-Ýþ çadýrýný ziyaret edeceklerini söyledi. Konuþmalarýn ardýndan basýn açýklamasý sonlandýrýldý.. 14 Kasým 2007 Çarþamba günü saat 12.30’da ise hala grevde olan ve eylemlerini kararlýlýkla devam ettiren TÜM-TÝS’e kayýtlý 258 otobüs þoför ve yöneticileri, grevde olan T.Haber-Ýþ Sendikasýna destek amaçlý ziyaret için Büyükþehir Belediyesi önünde pankart açarak yürüyüþe baþladýlar. Yürüyüþ boyunca “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “TELEKOM Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Direne, Direne Kazanacaðýz” sloganlarý ile grevdeki TELEKOM iþçilerinin yanýna geldiler. Karþýlýklý dayanýþma sloganlarýnýn ardýndan konuþmasýný yapmasý için Türk-Ýþ Genel Eðitim Sekreteri davet edildi. Genel Eðitim Sekreteri konuþmasý sýrasýnda “Bugün grevimizin 30. günündeyiz. TELEKOM grevi iþçi sýnýfýna örnek olacak. TELEKOM, yasal olmayan her türlü grev kýrýcýlýðý yapýyor. Yapýlan saldýrýlar,baskýlar ve gözaltýlar bizleri haklý mücadelemizden alýkoyamaz. Bizim grevimiz para grevi deðildir, daha çok taþeron firma sendikal örgütlemeyi parçalamak istediðindendir. TELEKOM iþçilerin aylýklarýný alamayacaklarýný söylüyor. Sizlere genel kurulda alýnan kararý açýklamak istiyorum. Cuma gününden itibaren TELEKOM iþçilerine sendikamýz tarafýndan 1000 YTL para ödenecektir.Grevimizi kýrmayý baþaramayacaklar” diyerek konuþmasýný bitirdi. Eðitim sekreterinin ardýndan konuþma yapmak üzere DÝSK Bölge Baþkaný Nihat BENCAN davet edildi. BENCAN konuþmasýnda “Ýþçiler haklarýný aradýklarý zaman saldýrýlara, gözaltýlara maruz kalýyorlar. Geçmiþte bizler de yaþadýk. Büyükþehir belediyesi ve ÞAHÝNBEY belediyesinde yaptýðýmýz grevlerde de ayný sorunlarla karþýlaþtýk. Taþeron firmalar yalanlarla dolanlarla grev kýrýcýlýðý yapýyorlar. Yapýlan gözaltýlar Antep iþçi sýnýfýný birbirine kenetlemiþtir. Gözaltýna alýnan arkadaþlarýmýzýn derhal serbest býrakýlmasýný istiyoruz, onlar suçlu deðildir, asýl
suçlu olan varsa oda grev kýrýcýlýðý yapan T.TELEKOM’dur. IMF, Dünya Bankasý gibi tekeller bizlerle oyun oynuyorlar. Asýl sebep ÝMF Dünya Bankasý gibi tekellerin çýkarlarýdýr. Buradan yetkililere sesleniyorum acilen denetim için müfettiþ göndersinler.DÝSK olarak TELEKOM iþçisinin yanýndayýz. Ýleriki süreçlerde 100. Yýl Kültür Parký’ný iþçilerle doldurup taþýracaðýz” diyerek konuþmasýný bitirdi. Nihat BENCAN dan sonra Konuþma yapmak için davet edilen TÜM-TÝS Genel Baþkaný Kenan ÖZTÜRK “sermayenin saldýrýlarý sýnýr tanýmýyor. Demokratik bir hak olan greve saldýrýyorlar. Ýþveren, basýný kullanarak iþçiye saldýrýyor. Bu saldýrýlar yalnýz TELEKOM iþçisine deðildir, bütün iþçi sýnýfýna yapýlmýþtýr. Sendikanýn yaptýðý suç duyurularýna kayýtsýz kalýnýyor, ama iþverenin asýlsýz ihbarý iþçileri gözaltýna aldýrtýyor. Bir de bu ülkede demokrasiden, AB üyeliðinden bahsediliyor. Yetkililer araya girerek grevi bitirmeleri gerekiyor. 30 gündür grev devam ediyor devam edecek de. Çözüm yalan ihbarlarla iþçi ve kolluk güçlerini karþý karþýya getirmek deðildir. Saldýrýlar devam ettiði sürece TÜM-TÝS olarak grevin destekçisiyiz” diyerek konuþmasýný bitirdi. ÖZTÜRK’ten sonra konuþma yapmasý için KESK Dönem Baþkaný Yusuf ÞAHÝNLER davet edildi. ÞAHÝNLER konuþmasýnda “grev devam ettiði sürece bizler buradayýz. 3 gündür 49 arkadaþýmýz gözaltýnda. Yetkililerin görevini yapmadýðý açýktýr. Artýk ÝMF ve Dünya bankasý gibi tekellerin tetikçiliðini yapmaktan utansýnlar.Türkiye’nin her yerini eylem alanýn çevirmek boynumuzun borcu” diyerek konuþmasýný sonlandýrdý. Konuþmalarýn ardýndan Türk-Ýþ Genel Eðitim Sekreteri “sendikanýn görevi iþçilerin hakkýný korumaktýr. Mücadelemiz karþýsýnda canýmýzý feda etmeye hazýrýz. Bugün grevimiz 1. ayýna girdi. Desteklerinden dolayý DÝSK, KESK sendika þubeleri ve kitle örgütlerine teþekkür ederiz” dedi. Destek ziyaretine son anda gelen Antep Tüketici Koruma Derneði Baþkaný Ýsmet DEÐÝRMENCÝ de bir konuþma yaptý. DEÐÝRMENCÝ konuþmasýnda “Bugüne kadar TELEKOM iþçileri tüketicileri maðdur etmemek için grev yapmadý. Ama ne zamanki özelleþtirmeler yapýldýysa, o zaman iþçilerin haklarý gasp edilerek peþkeþ çekilmiþtir. Bu kapitalistemperyalist sermayenin politikasýdýr. Grev süresince en çok maðdur olan iþçiler ve tüketicilerdir. Bir çok arýzaya raðmen tüketicilere her ay kesintisiz fatura geliyor. TELEKOM A.Þ yatýrým yapacaðýný ve tüketicilere kaliteli hizmet vereceðine söz vermiþti. Ama bugüne kadar hiçbir yatýrým yapýlmýyor.Bizler taþeron firmalarýn üstesinden geleceðiz” diyerek konuþmasýný bitirdi. Daha sonra sloganlar atýlarak basýn açýklamasý son buldu. TÜMTÝS iþçileri ve yöneticilerinin de grev yerinden ayrýlmasýyla eylem sona erdi. Ýþçi sýnýfýnýn tek kurtuluþu iktidar için savaþmaktýr. Bunun dýþýnda diðer mücadele anlayýþlarý, günü kurtarma ve iþçilerin enerjisini boþa harcamaktýr. Ýþçi sýnýfý iktidarý ele geçirmedikçe bugün kazaným olarak gözüken bir çok hak yok olup gidecek. Ýþçi sýnýfýnýn birinci hedefi iktidarý almak olmalýdýr. Bunun için tüm sýnýf bilinçli iþçiler mücadele etmek durumundadýr. Bu yol iþçilerin mücadele birliðini örmekten geçer. Çünkü tekelci kapitalizmin krizleri derinleþtikçe iþçi sýnýfýna yönelik saldýrýlar da artacaktýr. Bu saldýrýlarý püskürtmek ve iþçi sýnýfýnýn iktidarýný kurmak için iþçi sýnýfý bir sýnýf olarak savaþý yükseltmek ve saldýrýya geçmek zorundadýr. Bunun dýþýnda bir kurtuluþ yolu yoktur. Çünkü iktidar dýþýndaki her þey hiç bir þeydir. Bütün dünya emeðin olmadýkça bu sorunlar da devam edecektir. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ FABRÝKALAR, TARLALAR, SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK YAÞASIN DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
Antep Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK)
21
Yeni Evrede
Kapitalizmin Vahþeti
Mücadele Birliði
NAKSAN PLASTÝK’TE DÝZGÝNSÝZ SÖMÜRÜ CAN ALDI
7 Kasým 2007 gece yarýsý, saat 02.30 sýralarýnda poþet baský makinesinin iç deðiþimi için baþka bir makineye yardýma giden “Ziya YOLAL” adlý iþçi 70-80 kg aðýrlýðýndaki baský merdanesini yerinden kaldýrýrken ayaðýnýn boya kazanýna çarpmasý sonucu, boya kazaný devirdayim motoru ile beraber devrildi. Ayaðý kayan iþçi boyanýn üstüne sýrt üstü düþtü. Ayný anda kazanýn devir-daim motorunun kablosunun da kýsa devre yapmasý sunucu boya alev aldý. Boya alev alýnca iþçi de yanmaya baþladý. Bu esnada normalde makinenin korunmasýný saðlayan söndürme tertibatý devreye girmesi gerekirken devreye girmedi. Bunun yaný sýra insaný yangýndan korumak için hiçbir yangýn alet ve cihazý bulunmayan “NAKSAN PLASTÝK”te onlarca insanýn gözleri önünde Ziya YOLAL’ýn vücudunu alevler kapladý. Çevredeki arkadaþlarý kendi çabalarýyla alevleri söndürmeye çalýþýrken artýk geç kalýnmýþtý. Ziya YOLAL’ýn vücudunun %70’i yanmýþtý. Hastaneye götürdüklerinde acýlar içinde kývranýyordu. Ertesi gün vardiya amiri iþçilerden para topladý. Toplanan paralarýn NAKSAN adýna iþçi ailesine verildiði öðrenildi. Bir ara durumunun iyileþmeye gittiði söylendi. Yangýn ertesinde müdür ve mühendisler yangýn dersleri vermeye baþladýlar, meðer bu konuda ne kadar bilinçlilermiþ yangýndan kaçmamamýzý, bir kahraman gibi savaþmamýzý söylüyorlardý. Patlamaya hazýr bir bomba olan ve insan hayatýný kurtarabilecek hiçbir tertibat olmayan böyle bir yerde bu nasýl mümkün olacaktý. Nasýl olsa kendileri yönetim binasýnýn rahat koltuklarýnda otururken kolayca kaçacak ve yangýndan korunacak donanýma sahiplerdi. Ýþçiler arasýnda kýsýk sesli sitemler yükseliyordu. Birkaç gün sonra artýk Ziya “yemek yiyebilirdi”. O gün iki çocuðu ve eþini görmek istemiþ. Akþam yemeðinden sonra gözlerini hayata yuman Ziya YOLAL, gece vardiyasýnda yanmýþtý ama, aylýk bordroda gece vardiyasý yoktu; üstelik çocuksuz gösteriyorlardý. Yangýndan hemen sonra yanan makine onarýldý, bir gün içinde üretime devam etti ama “Ziya YOLAL” hayata devam edemedi. Ayrýca ailesi ve çevresi bu acýyla baþ baþayken, iþyerinden Ziya’nýn bütün bilgileri silinmiþti bile, bu kadar vicdansýzlýk, bu kadar ruhsuzluk, “dini bütün” NAKIPOÐULLARI’na yakýþýrdý ancak. Ziya’nýn cenazesi memleketi Hatay’a götürüldü. Bu arada Ziya’nýn çalýþtýðý C vardiyasý gündüzdeydi. Müdürün izniyle iþ-
22
çiler sýnýf kardeþlerini son bir kez daha görebilmek için baský bölümü makinelerini kapatýp yola koyuldular. Arkadaþlarýný son defa uðurlayacaklardý. Cenaze evine 10 km kala patron yetkili kiþiye telefon açýp makinelerin neden çalýþmadýðýný derhal geri dönülmesini söyledi. Geceden çýkan vardiya yoluna devam ederken Ziya YOLAL’ýn vardiya arkadaþlarý tekrar iþe döndüler. Kapitalizmin çirkin yüzü yine kendisini göstermiþti. Kapitalizmin vahþi çalýþma koþullarý bir sýnýf kardeþimizi daha yanýmýzdan aldý, geriye öksüz çocuklar ve açlýkla boðuþan bir aile kaldý. Ýþçiler, sýnýf kardeþlerimiz; Bizler fabrikalarda, atölyelerde sakatlanmayý, hastalýðý ve ölümü göze alarak çok zor koþullarda çalýþýrken, açlýkla boðuþurken, bir avuç asalak sermaye sahibi en iyi yemekleri yiyip en kaliteli giyecekleri giyiyor, bunlarýn ödemesini de bizi sömürerek kazandýðý paralarla yapýyor. Ýþçiler, sýnýf kardeþlerimiz; Her þeyi üreten bizler, her þeyden mahrum kalýrken, bizi sömürenler bolluk içerisinde yaþýyor. Bu sömürüye dur demenin vakti geldi. Ya bu sömürüye dur diyeceðiz ya da ölümle beraber yaþayacaðýz. Ýþçiler, sýnýf kardeþlerimiz; Bursa’da yanan tekstil iþçisi kadýnlar, Tuzla tersanelerinde iþ cinayetlerinde yitirdiðimiz iþçiler ve daha sayamayacaðýmýz onlarca yüzlerce canýmýz… Bu böyle gelmiþ böyle gitmemeli. Sorunlarýmýz sadece kendi çalýþtýðýmýz fabrikada deðil, bütün iþyerlerinde ayný. Sorunlarýmýz birse eðer sorunlarýmýzýn çözümü de birdir. Bunca dizginsiz sömürüye DUR deme vaktidir artýk. Bu sömürüye son vermenin tek yolu dil, din, ýrk farký gözetmeksizin, iþçilerin mücadele birliðini örmektir, siyasi iktidar için savaþmaktýr. Biz Devrimci Ýþçi Komiteleri olarak bunun bilincindeyiz ve tüm sýnýf kardeþlerimizi bu onurlu mücadeleyi bizlerle birlikte paylaþmaya, geleceðimiz için Devrimci Ýþçi Komiteleri saflarýnda mücadeleyi yükseltmeye çaðýrýyoruz. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK!
106. Sayý / 21 Kasým - 5 Aralýk 2007
ANTEP DÝK