S108

Page 1

Yeni Evrede

Ayaklanma Dersleri

Mücadele Birliði

YÜZYIL ÖNCESÝNDEN BUGÜNE TUTULAN IÞIK “Moskova Ayaklanmasýndan Alýnacak Dersler” V.Ý. Lenin (.....) Moskova’daki Aralýk hareketinin baþlýca biçimleri sakin grev ve gösterilerdi; bunlar iþçilerin büyük çoðunluðunun faal olarak katýldýðý tek savaþma biçimiydi. Oysa, Moskova’daki Aralýk hareketi, baðýmsýz ve üstün bir çarpýþma biçimi olarak, genel grevin artýk zamaný geçtiðini, hareketin esaslý ve karþý konulmaz bir güçlü bu dar sýnýrlarý aþýp daha yüksek bir mücadele biçimine -ayaklanmaya- yöneldiðini açýkça gösteriyordu. Grev çaðrýsýnda bütün devrimci partiler, bütün Moskova sendikalarý bunun bir ayaklanmaya dönüþmesinden kaçýnýlamayacaðýný kabul etmiþ, hatta bunu sezmiþlerdi. 6 Aralýkta Ýþçi Temsilcileri Sovyeti “grevi, silahlý bir ayaklanmaya çevirmek için uðraþma” kararýna vardý. Gene de örgütlerden hiç biri buna hazýr deðildi. Gönüllü Çarpýþma Takýmlarý Birleþik Meclisi bile, ayaklanmanýn uzak bir olasýlýk olduðunu (9 Aralýkta) söylüyordu; sokak çarpýþmalarýna katýlan ya da bunlarý yöneten adamlarý olmadýðý belliydi. Örgütler hareketin büyüyüp geniþlemesine ayak uydurmayý baþaramadýlar. Aslýnda, Ekim’den sonra yaratýlan nesnel koþullarýn baskýsý sonucunda, grev, bir ayaklanma durumuna geliyordu. Bir genel grev artýk hükümeti gafil avlamýyordu: Hükümet artýk karþý devrimci kuvvetler örgütlemiþti, bunlar askeri hareket için hazýrdýlar. Ekim’den sonra bütün Rus devriminin geliþimi ve Aralýk günlerinde Moskova’daki olaylar dizisi, Marx’ýn derin önermelerinden birini açýkça pekiþtirmektedir: Devrim, kuvvetli ve birleþmiþ bir karþý devrim doðurarak ilerler, yani düþmaný daha aþýrý savunma çarelerine baþvurmaya ve bu yolda daha güçlü saldýrý araçlarý bulmaya zorlar. Aralýk 7 ve 8: Sakin bir grev, sakin kitle gösterileri. 8 Aralýk akþamý: Akvaryum’un kuþatýlmasý. 9 Aralýk sabahý: Strastnaya Meydanýndaki kalabalýða süvarilerin saldýrýsý. Akþam: Fiedler binasýna baskýn. Kafalar kýzýyor. Örgütlenmemiþ sokak kalabalýklarý kendiliklerinden, çekine çekine ilk barikatlarý kuruyorlar . Aralýk 10: Barikatlara ve sokaktaki topluluklara topçu ateþi açýlýyor. Barikatlar daha bir düþünülerek kuruluyor; artýk þurada burada deðil, gerçekten geniþ ölçüde. Bütün halk sokaklarda, þehrin baþlýca yerleri bir barikat aðýyla çevrili. Gönüllü çarpýþma birlikleri birkaç gün askerlere karþý inatçý bir gerilla savaþý veriyorlar; onlarý büyük kayýplara uðratýp, Dubasov’u [Moskova Askeri Genel Valisi] takviye istemek zorunda býrakýyorlar. Ancak 15 Aralýkta hükümet kuvvetleri üstün duruma geçip, 17 Aralýkta Semyonovsky Alayý ayaklanmanýn son kalesi olan Presnya Bölgesini eziyor. Grevden ve gösterilerden tek tek barikatlara, tek tek barikatlardan kitlelerin kurduðu barikatlara ve askerlere karþý sokak savaþlarýna geçildi. Örgütlerin iliþiði olmadan, geniþ iþçi sýnýfý mücadelesi bir grevden baþlayýp bir ayaklanmaya ulaþtý. Rus devriminin 1905 Aralýðýnda saðladýðý en büyük tarihsel kazanç budur; bütün önceki kazançlar gibi bu da büyük fedakarlýklar bahasýna kazanýldý. Hareket genel bir siyasal grevden daha yüksek bir aþamaya ulaþtý. Devrime karþý koymada gericiliði sonuna dek gitmeye zorladý; böylece, devrimin de, saldýrý araçlarý uygulamakta sonunda dek gideceði aný, daha bir yaklaþtýrdý. Gericilik, barikatlarý, binalarý, kalabalýklarý bombalamaktan ileri gidemez; ama devrim, Moskova gönüllü çarpýþma birliklerinden çok daha ilerlere gidebilir, enine boyuna çok da ilerlere. Devrim Aralýktan bu yana çok ilerledi. Devrimi doðuracak buhranlarýn temeli ölçülemeyecek kadar geniþledi: artýk býçaðýn adamakýllý bilenmesi gerekiyor. Ýþçi sýnýfý. mücadelenin nesnel koþullarýndaki deðiþikliði ve

grevden ayaklanmaya geçiþ ihtiyacýný, kendi önderlerinden daha çabuk anladý. Her zaman olageldiði gibi uygulama teorinin önüne geçti. Sakin bir grev ve gösteriler, artýk iþçileri tatmin etmemeye baþladý; þöyle sordular: Bundan sonra ne yapmalý? Böylece daha kararlý ve cesur bir hareket istediler. Barikatlar kurulmasý talimatý mahallelere gelmeden çok önce, zaten þehrin merkezinde barikatlar kurulmuþtu. Yýðýnla iþçi çalýþtý bunlarda; ama bu bile onlarý tatmin etmiyordu; bilmek istiyorlardý: bundan sonra ne yapmalý? Etkin çareler istiyorlardý. Aralýk ayýnda biz, Sosyal Demokrat iþçi sýnýfý önderleri, birliklerini akýl almaz bir biçimde yayýp, çoðunun savaþa etkin olarak katýlmamasýna sebep olan bir baþkomutan gibiydik. Kitleler kararlý ve cesur bir kitle hareketi için talimat bekliyorlardý ama alamadýlar . Bunun gibi, Plekhanov’un, bütün oportünistler tarafýndan benimsenen fikrinden daha kýsa görüþlü bir þey olamaz: Ona göre, grev zamansýzdý, baþlatýlmama1ýydý ve “silaha sarýlmamalýydýlar”. Oysa, tam tersine, daha kararlý, daha saldýrgan ve daha canlý olarak silaha sarýlmalýydýk; sorunlarý sakin bir grev sýnýrý içinde çözmenin imkansýz olduðunu, korkusuz ve amansýz bir silahlý çarpýþma gerektiðini kitlelere anlatmalýydýk, Þimdi artýk siyasal grevlerin yetersiz olduðunu açýktan açýða kabul etmeliyiz; silahlý çarpýþmadan yana kitleler arasýnda yaygýn bir tahrike giriþmeli ve “hazýrlýk aþamalarý” yaveleriyle ya da herhangi bir yolla bu sorunu bulandýrmaya kalkýþmamalýyýz. Gelecek devrimci hareketin baþ ödevi olarak korkunç, kanlý bir yoketme savaþý gerektiðini kitlelerden gizleseydik hem kendimizi, hem halký aldatmýþ olacaktýk. Aralýk olaylarýndan öðreneceðimiz ilk ders budur. Baþka bir ders de, ayaklanmanýn niteliði, bunu yöneten yöntemler ve askeri birlikleri halkýn yanýna çeken koþullarla ilgilidir. Bu son nokta üstüne partimizin sað kanadýnda pek çok taraftarý olan bir görüþ egemendir. Çaðdaþ askeri birliklerle çarpýþmanýn imkansýz olduðu iddia edilir ve “askerler devrimden yana çekilmelidir” denir. Devrim geniþleyip kitlelere inmezse ve askerleri etkisi altýna almazsa önemli bir çarpýþma sorunu olamaz elbet. Askerler arasýnda çalýþmamýz gerektiði söz götürmez bir gerçektir. Ama onlarýn kandýrýlarak ya da kendileri inanarak, bir çýrpýda bizden yana geçeceklerini hayal edemeyiz. Bu görüþün nasýl beylik ve cansýz olduðunu Moskova ayaklanmasý açýkça gösterdi. Bununla birlikte, gerçekten halkçý her harekette olduðu gibi, askerlerin kararsýzlýðý, devrimci çarpýþma kýzýþtýðýnda iki tarafý da askerleri elde etme savaþýna sürükler. Moskova ayaklanmasý, gericilikle devrim arasýnda, askerleri elde etmek için giriþilen umutsuz, telaþlý bir savaþýn kesin örneðiydi. Dubasov bile Moskova garnizonunda 15.000 adamýndan ancak beþ binine güvenilebileceðini söylemiþti. Kararsýzlarý kendi saflarýnda tutabilmek için hükümet çeþitli çarelere baþvurdu: yalvardýlar, onlara yað çektiler, rüþvet verdiler, cep saatleri, para, vb. verdiler, votkayla sarhoþ ettiler, yalan söylediler onlara, gözdaðý verdiler, kýþlalara kapatýp silahlarýný aldýlar, bu arada hiç güvenemediklerini hile ve þiddetle temizlediler. Bu bakýmdan hükümetin yanýnda yaya kaldýðýmýzý açýkça ve çekinmeden itiraf etmek yürekliliðini göstermeliyiz. Bahsi hükümet kazandý; biz kararsýz askerleri elde etmek için böyle etkin, cüretli, geniþ kaynaklý, atak bir savaþ için elimizdeki güçlerden yararlanmayý baþaramadýk. Þimdiye dek ordu içinde çalýþmýþtýk ama, bundan böyle, askerleri, kafalarýyla “kazanmak” için çabalarýmýzý kat kat artýracaðýz. Ancak, bir ayaklanma anýnda askerleri elde etmek için bedensel bir savaþ da gerektiðini unutursak, zavallý bilgiçler olup çýkarýz.

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

3


Yeni Evrede

Ayaklanma Dersleri

Mücadele Birliði

Aralýk günlerinde Moskova iþçileri, askerleri kafalarýyla “kazanma” konusunda bize büyük dersler verdiler. Söz gelimi, 8 Aralýkta Strastnaya Meydanýnda Kazaklarý bir kalabalýk kuþattýðý zaman aralarýna girdiler, arkadaþlýk ettiler ve onlarý geri dönmeye kandýrdýlar. Gene 10 Aralýkta Presnya bölgesinde 10.000 kiþilik bir kalabalýk içinde kýzýl bir bayrak taþýyan iki iþçi kýz Kazaklarýn önüne fýrlayýp “Öldürün bizi. Sað kaldýkça bayraðý teslim etmeyeceðiz” diye baðýrdýklarýnda, Kazaklar daðýlýp atlarýný sürdüler, arkalarýndan kalabalýk baðýrdý: “Yaþasýn Kazaklar”. Bu cesaret ve kahramanlýk örnekleri, iþçilerin kafasýndan hiçbir zaman silinmeyecektir. Ama Dubasov’un yanýnda nasýl yaya kaldýðýmýzýn örnekleri de var. 9 Aralýkta askerler Bolshaya Serpukhovskaya sokaðýnda, ayaklananlara katýlmak için Marseillaise söyleyerek yürüyorlardý. Ýþçiler onlarý karþýlamak için delegeler gönderdiler. Malakhov [Moskova Askeri Bölgesi Kurmay Baþkaný] atýný dörtnala onlara doðru sürdü. Ýþçiler geç kalmýþtý, önce Malakhov yetiþti askerlere. Duygulu bir konuþma yaptý, askerleri kararsýzlýða düþürdü, süvarilerle çevirdi ve götürüp kýþlaya kapattý. Malakhov askerlere zamanýnda yetiþti, biz yetiþemedik; oysa iki gün içinde 150.000 kiþi çaðrýmýza koþmuþtu, bunlardan, sokaklara devriyeler çýkarýlabilirdi, çýkarýlmalýydý. Malakhov askerleri süvarilerle kuþattý, bu ara biz Malakhov’u bombacýlarla kuþatmayý baþaramadýk. Yapacaktýk bunu, yapmalýydýk; bir zamanlar Sosyal Demokrat gazetede denildiði gibi (eski Iskra), bir ayaklanmada sivil ve askeri þeflerin amansýzca yok edilmesi, ödevimizdir. Bolshaya Serpukhovskaya sokaðýnda olanlar, ana hatlarýyla belli ki Nesvizhskiye ve Krutitskiye Kýþlalarý önünde de tekrar edildi; ayrýca iþçiler Ekaterinoslav alayýný “çekme”ye kalkýþtýklarýnda. Alexandrov’daki istihkamcýlara delegeler gönderildiðinde ve Kolomna’da istihkamcýlarýn silahlarý alýndýðýnda da ayný þeyler olmuþtur. Ayaklanma süresince kararsýz askerleri elde etme savaþýnda yetersiz olduðumuzu gösterdik. Aralýk olaylarý Marx’ýn derin önermelerinden baþka birini, oportünistlerin unuttuðu bir önermeyi de doðrular: Ayaklanma bir sanattýr ve bu sanatýn baþlýca kuralý müthiþ cüretli ve dönmemecesine kararlý bir saldýrýcý olmaktýr. Yeterince sindirememiþiz bu gerçeði. Bu sanatý, bu her ne bahasýna olursa olsun saldýrma kuralýný, ne biz öðrenmiþiz yeterince, ne de kitlelere öðretmiþiz. Bütün gücümüzle bu kusurumuzu gidermeye çalýþmalýyýz. Siyasal sloganlar sorununda taraf tutmak yetmez; ayrýca bir silahlý ayaklanma sorununda da taraf tutmak gerekir. Buna karþý olanlar, buna hazýr olmayanlar, gözünün yaþýna bakmadan devrimi destekleyenler arasýndan atýlmalý, tasýný taraðýný yüklenip devrim düþmanlarýnýn, hainlerin, korkaklarýn yanýna gönderilmelidir; çünkü olaylarýn baskýsýnýn ve çarpýþma koþullarýnýn bizi, dostu düþmandan ayýrmak için, bu ilkeye göre davranmaya zor1ayacaðý günler yakýndýr. Sakin ve durgun olun demeyelim; askerler bize “gelsin” diye “beklemeyelim”. Hayýr! Atak, yýkýcý, silahlý bir saldýrý gerektiðini, böyle zamanlarda düþmana komuta eden kiþilerin yok edilmesi gerektiðini, kararsýz askerleri elde etmek için daha canlý bir savaþ gerektiðini, evlerin damlarýndan baðýrmalýyýz. Moskova olaylarýndan alýnacak üçüncü ders, bir ayaklanma için kuvvetlerin örgütleniþi ve taktikle ilgilidir. Askeri taktiðin dayandýðý þey askeri tekniktir. Bu basit gerçeði Engels ortaya attý ve bütün Marksistlere kabul ettirdi. Askeri teknik bugünlerde ondokuzuncu yüzyýlýn ortalarýnda olduðu gibi deðildir. Toplara karþý insan kalabalýklarýyla yürümek, barikatlarý tabancalarla savunmak delilik olur. Kautsky, Moskova olaylarýndan sonra Engels’in bu konudaki yargýlarýnýn yeniden gözönüne alýnmasýnýn tam zamaný olduðunu ve Moskova’nýn “yeni barikat taktikleri” getirdiðini yazarken haklýydý. Bu taktikler gerilla savaþý taktikleridir. Böyle bir taktik için gereken örgüt, çok küçük ve hareketli birliklerdir; on kiþilik, üç kiþilik, hatta iki kiþilik birlikler. Þimdilerde beþ ya da üç kiþilik birliklerden söz edilince, burun kývýran Sosyal Demokratlara rastlýyoruz. Alay etmek, çaðdaþ askeri tekniðin getirdiði koþullar altýndaki sokak çarpýþmasýnýn ortaya çýkardýðý yeni taktik ve örgüt

4

sorununu bilmezlikten geliþin ucuz bir yoludur. Moskova ayaklanmasýnýn hikayesini iyice bir inceleyin beyler, “beþ kiþilik birlikler” ile “yeni barikat taktiði” sorunu arasýnda nasýl bir baðlantý olduðunu göreceksiniz. Moskova bu taktikleri ilerletti, ama onlarý gerçekten büyük çapta, bir kitle çapýnda, uygulamaya yetecek kadar geliþtirmeyi baþaramadý. Gönüllü çarpýþma takýmlarý çok azdý, atak saldýrý sloganý iþçi kitlelerine verilmedi ve onlar bunu uygulamadýlar; gerilla müfrezeleri nitelik bakýmýndan birbirinin aynýydý, silahlarý ve yöntemleri yetersizdi, kalabalýða önderlik etme yetenekleri hemen hiç geliþmemiþti. Bütün bunlarý gidermeliyiz; Moskova deneyinden bir þeyler öðrenerek, bunlarý kitleler arasýnda yayarak ve daha da geliþtirmeleri için onlarýn yaratýcý çabalarýný bileyerek yapacaðýz bunu. Aralýktan beri bütün Rusya’da süregelen gerilla savaþý ve korkunç þiddet hareketleri elbette bir ayaklanmanýn doðru taktiðini öðrenmekte kitlelere yardým edecektir. Sosyal Demokrasi bu þiddet hareketlerini gözönüne almalý ve onu kendi taktiðiyle kaynaþtýrmalý, örgütleyip kontrol etmeli; bunu, iþçi sýnýfý hareketinin ve genel devrimci çarpýþmanýn koþullarýna ve çýkarlarýna indirgemeli; bu ara ayaklanma sýrasýnda Moskovalý arkadaþlarýmýzýn ve ünlü Letonya Cumhuriyeti günlerinde Letonyalýlarýn (amansýzca icabýna baktýklarý gibi) bu gerilla savaþýnýn “sokak serserisi” sapkýnlýðýný acýmadan budayýp atmalýdýr. Son zamanlarda askeri teknikte yeni ilerlemeler oldu. Japon savaþý, el bombasýný ortaya çýkardý. Hafif silah fabrikalarý, pazara otomatik silahlar sürdüler. Bu iki silah da Rus devriminde baþarýyla kullanýldý, ama yeterli olmaktan uzaktý. Teknik geliþmelerden yararlanabiliriz, yararlanmalýyýz; iþçi müfrezelerine büyük sayýda bombalar yapmayý öðretmeliyiz; onlara ve bizim çarpýþma takýmlarýmýza patlayýcý maddeler, bombalar, otomatik tüfekler elde etmekte yardým etmeliyiz. Þehirlerdeki ayaklanmalarda iþçi kitleleri yer alýrsa, düþmana karþý kitle saldýrýlarýna giriþilirse, Duma’dan sonra, Sveaborg ve Kronstadt’tan sonra büsbütün kararsýzlaþan askeri birlikleri elde etmek için bilinçli, ustaca bir savaþa geçilirse, genel çarpýþmaya köylerin de katýlmasýný saðlayabilirsek, bütün Rusya’nýn gelecek silahlý ayaklanmasýnda zafer bizim olacaktýr. Öyleyse Rus devriminin büyük günlerinin verdiði dersleri sindirerek çalýþmamýzý daha da yayýp geliþtirelim ve ödevlerimizi daha bir cüretle ortaya koyalým. Çalýþmamýzýn temeli, bu önemli anda ulusun geliþme isteklerine ve sýnýf çýkarlarýna kesin bir güvendir. Çarlýk rejimini yýkma, devrimci bir hükümet tarafýndan bir kurucu meclis toplama sloganý altýnda iþçi sýnýfýnýn, köylülerin ve ordunun gittikçe artan bir kýsmýný biraraya getiriyoruz, getirmeye devam edeceðiz. Þimdiye dek olduðu gibi çalýþmamýzýn esaslý ve baþlýca özü, kitlelerin siyasal anlayýþýný geliþtirmektir. Ama bu genel, sürekli ve esas ödevin yanýsýra Rusya’nýn bugün içinde bulunduðu dönemin bize baþka özel ödevler de yüklediðini unutmamalýyýz. Bilgiç taslaðý ve dar kafalý olmayalým, bu an için gerekli olan özel ödevleri, bu belli mücadele biçimlerinin öze1 ödevlerini, her zaman ve bütün koþullar altýnda deðiþmeden kalan sürekli ödevlerimiz var diye anlamsýz mazeretlerle, yapmaktan kaçýnmayalým. Büyük bir kitle çarpýþmasýnýn yaklaþtýðýný hatýrlayalým. Silahlý bir ayaklanma olacak bu. Mümkün olduðu kadar bir anda olmalý bu. Kitleler silahlý, kanlý, korkunç bir çarpýþmaya gireceklerini bilmeli. Ölümü hor görmeliler ve zafere güvenmeliler. Düþmana þiddetle, canla baþla saldýrmalýlar; “savunma yok, saldýr” olmalý kitlelerin sloganý; ödevleri düþmaný amansýzca yok etmek olacak; çarpýþmanýn örgütü hareketli ve esnek olacak; askerler arasýndaki kararsýz öðelerin bu yana etkin olarak katýlmasý saðlanacak. Bu büyük çarpýþmada bilinçli iþçi sýnýfýnýn partisi ödevini son kertesine kadar yapmalý. 29 Aðustos 1906’da Proletary’de Yayýnlandý. Not: Güncelliðinden bir þey kaybetmeyen bu yazýyý öneminden dolayý yayýnlýyoruz.

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008


Yeni Evrede

Ýzmir Basýn Açýklamasý

Mücadele Birliði

BASINA VE KAMUOYUNA 11 Aralýk 2007, salý günü sabah saat 6:00 sularýnda 4 ayrý eve yapýlan baskýnla, içinde Mart Ýþçi Kültür Derneði yöneticilerinin de bulunduðu 7 arkadaþýmýz gözaltýna alýnmýþtýr. Silahlý örgüt (TKEP/L) üyesi olmakla suçlanan arkadaþlarýmýza, bu suçlamayý kabullendirmek için gösterilen deliller, Mücadele Birliði dergisinin bir kaç sayýsý ve Ayýþýðý Sanat Merkezi’yle birlikte gidilen bir piknikten ibaret. Bir gün jandarma karakolunda tutulan arkadaþlarýmýz, 12 Aralýk günü akþam saatlerinde nöbetçi mahkemede ifadeleri alýndýktan sonra serbest býrakýldýlar. Suçlamanýn büyüklüðü karþýsýnda delillerin mantýk dýþýlýðý, akla þu soruyu getirmektedir. Hiç bir þey çýkmayacaðý baþtan belli olan bu baskýnlar neden yapýldý?

Bu baskýnla Kemalpaþa ilçesinde Ýþçi Kültür Derneði çalýþmasý yapan bu iþçilere ve onlarýn üzerinden bütün iþçilere þu söylenmek istenilmiþtir: “‘Ýþçileri bir araya toplamaya çalýþmak, onlarý bilinçlendirmeye çalýþmak en aðýr biçimde cezalandýrýlacaktýr.” Biz de þunun bilinmesini isteriz ki, köhnemiþ kapitalist sitem var olduðu sürece, birileri makina baþlarýnda tarlalarda saatlerce kölece çalýþtýrýlýrken, bir avuç asalak para babasý bu iþçilerin sýrtýndan sömürdükleriyle zevkû sefa içinde yaþamaya devam ettiði sürece, hiç bir güç iþçilerin sýnýfsýz ve sömürüsüz bir dünya kurma mücadelesini engelleyemez.

BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK! Ýzmir Mücadele Birliði Platformu

ÝZMÝR’DE BASIN AÇIKLAMASI

politikalarýna bir yenisini daha eklemiþtir. 11Aralýk 2007 Salý günü sabah 06.00 sularýnda, 4 ayrý eve yapýlan eþ zamanlý baskýnlarla, Mart Ýþçi Kültür Derneði yöneticileri olan Murat KORKUT, Erhan EROL, Suna EROL, Zeynep 11 Aralýk tarihinde sabah saatlerinde evleri basýlarak gözalAKTAÞ, Erdoðan AKTAÞ, Tamer AKÇURA adlý arkadaþlarýmýz týna alýnan ve hiçbir somut delile dayandýrýlmadan tamamen gözaltýna alýnmýþlardýr. düzmece delillerle TKEP/L üyesi olduklarý iddia edilen Mart Ýþçi TKEP/L üyesi olmakla suçlanan arkadaþlarýmýza bu suçlaKültür Derneði’nin üye ve yöneticileriyle dayanýþmak için Ýzmayý kanýtlamak için gösterilen deliller ise Y.E. Mücadele Birlimir’de Mücadele Birliði Platformu olarak 15 Aralýk tarihinde ði dergisinin birkaç sayýsý ve Ayýþýðý Sanat Merkezi’yle yapýlan ÝHD’de bir basýn açýklamasý düzenlendi. Basýn açýklamasýnda; piknik gezisinden ibarettir. Yapýlan basýn açýklamasýndan sonra basýn açýklamasýnýn 2 gün jandarma nezaretinde baský ve tehdit altýnda tutulan bir baþlangýç olduðu, saldýrýlar karþýsýnda sinmeyeceðimizi, gearkadaþlarýmýz, 12 Aralýk günü 22:30 saatlerinde nöbetçi mahri çekilmeyeceðimizi dile getirdik. Bu konuyla ilgili eylemlerikemede ifadeleri alýndýktan sonra serbest býrakýlmýþtýr. mizin devam edeceðini söyleyerek devrimci basýndan gelen arSuçlamanýn büyüklüðü karþýsýnda delillerin mantýk dýþýlýðý, kadaþlarýmýzýn sorularýný yanýtladýktan sonra basýn açýklamamýmesnetsizliði akla þu soruyu getirmektedir: Hiç bir þey çýkmayazý sonlandýrdýk. caðý baþtan belli olan bu baskýnlar neden yapýldý? “Sömürücü sýnýf, emekçi halklar üzerindeki ekonomik ve Kemalpaþa ilçesinde tek demokratik iþçi derneði olan Mart politik baskýsýný her geçen gün yoðunlaþtýrmaktadýr. Kürt emekÝþçi Kültür Derneði’nin, Kemalpaþa iþçilerinin örgütlenmesinde çi halký tarihinin en kanlý saldýrýlarýyla karþý karþýyadýr. Onlarca öncü rol oynamasý, sýnýf bilincini yaygýnlaþtýrmasý, iþçilerin külköy, mezra boþaltýlmakta, Kürt halkýnýn yiðit evlatlarý katlediltürünü geliþtirmesi sermayeyi ürkütmüþtür. Bu geliþmeleri sinmektedir. Bunun karþýsýnda da millidiremeyen burjuvazi, devrimci geliþyetçilik ve þovenizm körüklenerek, meler tahammül edemeyeceðini bir halklar birbirine düþman edilmek iskez daha göstermiþtir. Baskýnda “ele geçirilen deliller” tenmektedir. Kapitalist sistem varolduðu süreBurjuvazi, iþçi sýnýfýna yönelik ece sömürü ve baskýlar ortadan kalkkonomik ve politik baskýlara hergün mayacaktýr. Her türden demokratik bir yenisini eklemektedir. Demokramücadelenin önü kesilmeye çalýþýlatik kitle örgütleri, dernekler, sendikacaktýr. Ýþçiler fabrikalarda, tarlalarda lar terör estirilerek sindirilmek istenkölece çalýþtýrýlýp iliklerine kadar sömektedir. Ýþten çýkarmalarla açlýk ormürülürken, bir avuç asalak para badusuna binlerce yeni insan eklenbasý, zevk-i sefa içinde yaþamaya demektedir. Bu tür uygulamalar, kapivam ettiði sürece, bu kavga devam etalizmin sýçramalý çöküþünün bir sodecektir nucudur. Kapitalist sömürü düzeni Þunun açýkça bilinmesini isteriz bunalýma ve çýkmaza girdiðinde, ki; hiç bir güç, iþçilerin sömürüsüz ve ömrünü biraz daha uzatabilmek için sýnýfsýz bir dünya kurma mücadelesiiþçilere, emekçilere karþý en acýmani engelleyemeyecektir. sýz, en þiddetli saldýrýlarý gerçekleþtiriyor. Kendi yasalarýnýn kulanýmýna BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ. dahi tahammülü olmayan sermayeBÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK” nin iktidar güçleri bu baskýlarla; devdenildi. rimden ne kadar korktuklarýný ortaya koymaktadýrlar. Ýzmir Tekelci sermayenin egemenlik Mücadele Birliði Platformu aracý faþist devlet, baský ve yýldýrma

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

5


Yeni Evrede

19 Aralýk

Mücadele Birliði

YAÞAYANLAR 19 ARALIK’I ANLATIYOR 19 Aralýk 2000... Soðuktu... Aralýk’tý... Zemheriydi... Bir biz uyumuyorduk... Bir de beklenenler... Sevilmeyen ama beklenenler... Bu sene de 19 Aralýk arifesinde, yaþanan bu katliamý anmak için Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde toplandýk... “Yaþayanlar Anlatsýn” dedik... Yaþayanlar anlattý, dövüþenler anlattý, biz de bir kere daha belleklerimize kazýdýk 4 Gün Zindan Savaþlarýný... O’nlarý anmak için önce saygý duruþunda bulunduk... Ölümsüzleþenleri, devrim yolunda düþenleri yumruklarýmýz havada andýk... Ardýndan bizlere 19 Aralýk gününü canlý sahneleriyle yaþatan Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin hazýrladýðý sinevizyon gösterimini izledik. “Hepimizi kalleþçe katlettiler”, “Diri diri yaktýlar” sözcükleri beynimize kazýndý... Gösterimin ardýndan Rasim Oktar Þiir Atölyesi, 19 Aralýk’a ve tutsaklara iliþkin þiirler okudu bize... Verilen kýsa bir aranýn ardýndan salona geçtik. Önce küçük bir arkadaþýmýz bize Hasan Hüseyin’den kýsa bir þiir okudu bize. Ve ardýndan “yaþayanlarý” dinlemeye baþladýk. Ýlk sözü alan Vefa SERDAR oldu. 19-22 Aralýk 2000 tarihinde Çanakkale Zindanýnda bulunan ve katliamý burada yaþayan Vefa SERDAR, Murat, Sibel ve Aysunumuzun önünde baþladý anlatýmýna. Bu topraklarýn zindanlarýnda yaþanan katliamlarý, iþkenceleri, ölümleri anlatarak baþladý konuþmasýna... Buca, Ümraniye, Diyarbakýr ve Ulucanlar zindanlarýnda yaþanan katliamlarý anlattý... Devletin operasyon yapmak için gösterdiði gerekçe olarak “Cezaevlerini eðitim kampýna çevirdiler, buna göz yumamayýz” dendiðini hatýrlatan Vefa SERDAR, “Evet, eðitim çalýþmalarý yapýyorduk elbette. Yeni tutuklana arkadaþlarla Marksizm-Leninizmi okuyorduk, çalýþmalar yapýyorduk. Dýþarýdan görüþe gelen insanlar da bizden deyim yerindeyse feyz almaya geliyorlardý, görüþlerimizi öðrenmeye çalýþýyorlardý. Devletin engel olmak istediði þey buydu” dedi. Devlet zindanlarda katliam yaptýðýnda, örnek olarak Ümraniye ve Ulucanlar katliamlarýnda, diðer zindanlarda bulunan devrimci tutsaklarýn iþgal ey-

6

lemleri yaptýðýný, gardiyanlarý vb rehin aldýðýný anlatan SERDAR, son yapýlan Ulucanlar katliamýnýn 19 Aralýk’ýn bir provasý niteliðinde olduðunu, bu katliamýn diðer cezaevlerine de uygulanamamasýnýn nedeninin de bu iþgal eylemleri olduðunu söyledi. 96 Ölüm Orucu eylemini de anlatan SERDAR, o günleri bizlere tekrar yaþatýrken, bir Ölüm Orucu savaþçýsýnýn duygularýný ve yaþadýklarýný da bize taþýdý. 19 Aralýk öncesi süreci de anlatýrken, eðer yine fiili eylemler yapýlsaydý bu F tipi zindanlar sürecinin durdurulabileceðinden bahsetti ve Çanakkale’de yaþanan 3 günü, ölümsüzleþenleri ve teslim olanlarý anlattý; 3. günün sonunda ellerini kaldýrmadan, baþlarýný eðmeden yaralýlarýný alarak cezaevinden çýkýþlarýný anlattý. Ve yaralýlarýn getirildiði hastaneleri, oradaki faþist uygulamalarý anlattý. Kolu kesilmek üzere hastanede yattýðý sýrada yaþadýðý tüm faþizan davranýþlara karþýn, bir gün genç bir doktorun gelip, parmaklarýný ellerinde tutarak enternasyonali mýrýldanmasýný anlatarak hepimizi duygulandýrdý. Ve Murat ÖRDEKÇÝ yoldaþýmýzdan bahsetti Vefa SERDAR. Onun eyleme nasýl komutanlýk ettiðini, daha askerler çatýlarda ilk belirir belirmez: “Kahraman Türk Ordusu, teslim olun, etrafýnýz sarýldý” deme cesaretini gösterdiðini ve kahramanca savaþarak ölümsüzleþtiðini anlattý. Ardýndan sözü alan Fatma YILDIRIM, Bayrampaþa zindanýnda yaþanan katliamý anlattý. Hemen karþý koðuþlarýnda yükselen alevlerin içinde 6 devrimci kadýn tutsaðýn diri diri yakýþýlýný anlattý bize, kendi kurduklarý barikatlarý açarak koðuþlarýn alt katýna indiklerini, buradan gaz bombalarý ve kurþun yaðmurlarý altýnda havalandýrmaya çýkmayý baþardýklarýný, ama yananlarýn bunu baþaramadýðýný anlattý bize. Üzerlerine kimyasallar sýkýlan kadýn tutsaklarýn derilerinin nasýl eriyerek döküldüðünü anlattý... Anlatýmlar sona erince soru soran bir arkadaþýmýz, bu saldýrýlarý gerçekleþtirenlerin özel timler mi yoksa sýradan askerler vb. mi olduðunu sordu. Vefa SERDAR, bu katliamý yapanlarýn özel eðitimli timler olduðunu, öldürmek için orada olduklarýný ve yüzlerinin hep kapalý olduðunu

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008


Yeni Evrede

19 Aralýk

Mücadele Birliði

anlattý, saldýrýyý gerçekleþtirenlerle, yaralýlarý vb teslim almaya gelenlerin farklý timler olduðunu anlattý. Daha sonra iþçiler adýna, Devrimci Ýþçi Komiteleri adýna söz alan bir arkadaþýmýz ise yurtsever tutsaklarýn bu süreçte tutumlarýný sorarak, iþçi olarak, iþçi sýnýfýnýn özgürlüðü için bedel ödeyen devrimci tutsaklar için üzerlerine düþen tüm görevleri yerine getirmeye hazýr olduklarýný dile getirdi. Vefa SERDAR, yurtsever tutsaklarýn Ulucanlar Katliamýndan itibaren bu süreçte yer almadýðýný ve “kendilerinin olmadýðýný” belirttiklerini söyledi ve “eðer onlar yanýmýzda olsalardý, bu savaþý kesin devrimci tutsaklar kazanýrdý” dedi. Sorularýn ardýndan sözü alan bir arkadaþýmýz da, 19 Aralýk Katliamýnýn dýþarýda nasýl yaþandýðýný anlattý. 19 Aralýk öncesi F tiplerine karþý yapýlan eylemleri, Ölüm Oruçlarýný, 19 Aralýk Katliamý sýrasýndaki eylemleri ve dýþarýdaki baskýlarý, 19 Aralýk sonrasý Ölüm Oruçlarýný ve Ölüm Orucu savaþçýlarýný anlatarak dýþarýdaki insanlarýn süreç karþýsýndaki tepkilerini taþýdý bize. Arkasýndan da Ölüm Orucundaki bir tutsaðýn yaþadýklarýný, duygularýný dile getiren bir mektubu okudu bize. Ruhan Mavruk, Albatros þiiriyle taþýdý duygularýný bize. “Bu gün ne bar kavim / ne barbar kavim / ne kapýmda uluyan gece / bugün Kandýra’dan mektup var / çavlanlar, ovalar / dað köyleri doluyor odama” dedi. 19 Aralýk öncesinde ve o günlerde zindanlarýn önünde yaþadýklarýný paylaþtý... En az oradaki herkes kadar duygulanmýþtý. Orada duygulanan ama duygularýný saklamak için ne kadar uðraþsa da gözyaþlarýný tutamayan biri daha vardý: Sakine Anamýz. Sibelimizin o güçlü anasý... “Aðlamazdým aslýnda, orada onlarýn karþýsýnda da aðlamadým, onlar için aðlanmaz, onlar gurur duyulacak insanlar, bakmayýn, þimdi duygulandým. Sibelin hastanedeki hali geldi aklýma” dedi gözyaþlarýný silerken. Sonra bize Ölüm Orucuna baþladýktan sonra hastanede onu ilk görüþünü anlattý. Ölüm Orucunda iken onu hastanede ziyaret ediþini ve yanýnda refakatçi olarak kalýþýný... Hastaneye ilk geldiðinde ilk dikkatini çeken þey, Sibel’in dal gibi kalmasý olmuþtu. Hastanede hiç suyun olmadýðýný ve zindandan getirilen hasta ve yaralý tüm kadýn tutsaklara su verilmediðini gördüðünde de hemen idareye baþvurup onlara banyo vb için bir an önce sýcak su verilmesi için baþvurduðunu anlatýyor. Oraya girer girmez Sibeli unuttuðunu söylüyor ana. “Getirmiþler çocuk-

larý, her biri bir odada yatýyor, boylu boyunca, kimisi uzanýyor, Sibeli unuttum diðerlerine sarýlýyorum, hangisi nasýl ona bakýyorum, Sibel böyle dimdik ayakta. En son Sibelle görüþtüm, elini tuttum. O ara ben dilekçe yazmýþtým. Kýzýma, kendisi istemediði müddetçe müdahale edilmesin, hastaneye kaldýrýlmasýn diye. Ertesi gün geldim, iki saat kadar sürem vardý. Sibel’i ellerimle banyo yaptýrdým. O zaman aklýma en ufak birþey gelmiyor, görüþmeler sürüyordu zaten, anlaþacaklar 96’daki gibi, kýzým iyi olacak diyordum. Hiç üzgün gibi görünmüyorum ama o anlýyor. Sonra içeri getirdik Sibel’i, her birimiz bir taraftan giydirdik onu, sanki ölüme hazýrlýyor gibi, kimimiz týrnaðýný kesiyoruz, Aysun da var, diðer siyasiler de var, herbiri bir köþede yatýyor, sanki bir ölümhaneye girmiþim. Sibel’in elini tutuyorum buz gibi, Aysun’un elini tutuyorum, o sýcak. Ona ‘Sibel’in eli buz gibi’ dedim, ‘biþey olmaz ana’ dedi. Aklýma kötü þeyler geldi ama yatmýyor, bir þeyi yok, dolanýyor, iyi. ‘Artýk çýk, görüþ saatin bitti’ dediler, çýktým. Akþam çamaþýrlarýný falan yýkadým, hazýrladým, poþetledim, sabaha götüreceðim, sabah 09.00’da gittim hastaneye, kapýda beni oyaladýlar, ‘bugün Pazar, memur yok, görüþ yok, gidin yarýn gelirsiniz’ diyorlar. Ben döndüm. Eve gittim, telefon geldi avukattan, ‘Sibel öldü, hastaneye gelin’ diyor. Soðukkanlýlýkla aramam gereken yerleri aradým hemen, Sibel öyle isterdi. Hemen babasý geldi, yola çýktýk, baktýk sokaðýn baþýnda polis arabasý bekliyor. Akýllarý sýra, biz onlarýn yanýnda olacakmýþýz, cenazeyi onlara verecekmiþiz, yoksa yoldaþlarý gelir eylem yaparmýþ. Biz ‘cenazeyi siz vermeyiz’ dedik. Babasý da ‘yoldaþlarý da gelecek, eylem de yapacak, bugün de almýyoruz cenazeyi, bugün alýrsak, biliyorum sizin ne yapacaðýnýzý’ dedi. Adamlar daha seslerini kesti” diyerek bizi o günlere götürdü. Daha sonra Sibel’in cenazesini anlattý. “Ailemdekiler bilmiyorlardý, onlarýn öncülüðünü yaptým. Sibel’i alýp hastaneden çýkarken sloganlar atmaya baþladýk. Zafer iþaretleriyle çýkarttýk. Cenaze, onun istediði gibi oldu” dedi. Bugün, gittiði her yerde, çalýþtýðý her yerde Sibel’i anlattýðýný söyledi bize. Ýnsanlara onun mücadelesini götürdüðünü anlattý. Bu duygu dolu anlardan sonra Grup Emeðe Ezgi geldi. 19 Aralýk Katliamýna iliþkin yaptýklarý kýsa konuþmadan sonra bize bir müzik ziyafeti verdiler. Salonda bulunan herkes, hala anlatýlanlarýn, konuþulanlarýn ve izlenilenlerin etkisi altýndaydý. Etkinlik sona erdiðinde ortamda hala yoðun bir duygu seli ve inanç vardý.

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

7


Yeni Evrede

Mitinge Yasak

Mücadele Birliði

GAZÝ MAHALLESÝNDE ÇATIÞMA VE GÖZALTI “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” Aralýk 2007 tarihinde Çaðlayan’da yapýlmak istenen mitingin valilik tarafýndan yasaklanmasýndan sonra, miting örgütleyicileri ve katýlýmcýlarý ÝHD’de bir basýn açýklamasý yaparak bu durumu protesto ettiler. Kürdistan’da yapýlan bütün mitinglere saldýran faþist devlet, Ýstanbul’da yapýlmak istenen mitingi ise yasaklayarak, bu mitingin burjuvazi üzerindeki etkisini göstermiþ oldu. Burjuvazi, Kürt halkýna karþý ne kadar saldýrýrsa saldýrsýn, Kürt halkýný mücadeleden geri düþüremeyeceðini en iyi bu son “yasaklama”ya karþý gösterilen tavýr ortaya koydu. Yýllarca mücadele içerisinde çelikleþmiþ ve politikleþmiþ olan Kürt halký, sürecin de sertleþmesi ile serhýldanlara yöneleceðini 9 Aralýk günü çeþitli mahallelerde olan olaylarla ve Kürdistan’daki tavrý ile göstermiþ oluyor. Ne oldu 9 Aralýk günü? Mitingin yasaklandýðý 2 gün öncesinden söylenmiþ olmasýna raðmen, Kürt halký ve diðer devrimci güçler bir araya gelmiþ ve semtlerde neler yapabileceklerini gösterdiler. Fakat faþist devlet ve polisi bir çok yerde yoðun önlemler alarak, Kürt halkýný ve devrimci güçleri tanýdýðýný da göstermiþti. Öðlen saatlerine doðru tüm televizyonlar Okmeydaný’nda ve Baðcýlar’da çatýþma haberlerini vermeye baþladý. Yine öðlen saatlerine doðru ise Sarýgazi’de toplanma yerine giden kitleye jandarma saldýrdý. Sabah eylem olan yerlerden biri de Gazi mahallesiydi. Sabahýn erken saatlerinden itibaren DTP’nin bulunduðu so-

9

8

kaðýn giriþini ve çýkýþýný panzer ve çevik kuvvetle tutan faþist devlet, hazýrlýðýný yapmýþtý. Yine 4-5 akrep birlikte ara sokaklarý gezerek halka korku salmaya çalýþýyordu. Panzer ve polisi görünce bizler de sabah Kürt halkýnýn toplandýðý yere geldik ve bir süre bekledikten sonra Heykel Parkýna doðru yola çýktýk. Heykel Parký’nda tüm kurumlar bir araya geldi. Bu arada Akrepler parkýn etrafýnda devamlý dolaþýyorlardý. Sonrasýnda ise panzerler ve çevik kuvvet Heykel Parkýn etrafýna toplandý, havadan helikopterle kitleyi gözetliyorlardý. Orada hareketsiz beklenilmesi devrimciler ve Kürt halký için olumsuz bir durum yarattý. Çünkü bu sýrada Heykel Parkýna çýkan bazý mahalle aralarý da tutulmuþtu. Bu sýrada bir araya gelen siyasi yapý temsilcileri, oluþan durumdan dolayý eylemi akþam saatlerinde yapmaya karar verdiler. “Kürt Halký Yalnýz Deðildir” sloganlarý eþliðinde herkes akþam buluþmak üzere daðýldý. Leninistler olarak hemen semtlerdeki yoldaþlarýmýza ulaþarak güçlerimizi bir yerde topladýk. Semtlerden gelen yoldaþlarýmýzla birlikte eylemdeki yerimizi aldýk,

ancak yurtseverler birlikte hareket etmekten çok kendi inisiyatiflerini kullandýlar. Eylem birliðine uygun davranmadýlar. Bunun üzerine biz leninistler olarak, bir çatýþma anýna kadar onlarla birlikte hareket etmeme kararý aldýk. Akþam saatleri yaklaþýrken panzerler sürekli caddede geziyorlardý. Akþam 17:00 civarýnda kitle Heykel Parkýn etrafýnda toplanmaya baþladý. 17:30 civarýnda ise sloganlarla yürümeye baþladý. Kitle Dörtyol’a geldiðinde ise yol molotoflarla kesildi. Daha sonrasýnda ise karokala doðru yüründü. Cemevinin oraya gelindiðinde ise panzerler gözüktü ve çatýþma baþladý. Eyleme bu aþamada Leninistler olarak yeniden katýldýk, panzerler gözükmeye baþladýðý sýrada “Yaþasýn Partimiz TKEP/Lenininst” sloganýný atmaya baþladýk. Ýlk panzere atýlan molotoflarla panzer alev aldý. Sonrasýnda çevik kuvvet gelerek kitleye gaz bombasý attý ve kimi yerlerde kurþun sýkarak kitleye saldýrdý. Ara sokaklara çekilen kitle burada da Akreplerle karþýlaþtý. Daha sonrasýnda ise kitlenin daðýlmasýyla eylem sona erdi. Toplam 9 kiþinin gözaltýna alýndýðý eylemde 4 kiþi tutuklanmýþ ve iki kiþi içinde ek süre istenmiþtir. Bu eylemler bir kez daha gösteriyor ki Kürt halký özgürlüðünü yalnýzca savaþarak kazanabilir. Ýstanbul’dan Leninistler

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008


Yeni Evrede

Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür

Mücadele Birliði

ANKARA’DA POLÝS BÝR DEVRÝMCÝYÝ KATLETTÝ Çýkarýlan yasalarla yeni yetkilerle donatýlan Polisin infazlarý devam ediyor. Ferhat Gerçek’in yaralanýp, Festus Okey, Baran Tursun’un katledilmesinin ardýndan bu defa da Ankara’da Kevser Mýzrak kaldýðý eve baskýn yapan polisler tarafýndan infaz edildi. Polis, 10 Aralýk günü Ankara’da, “hücre evi” iddiasýyla düzenlediði operasyonda, Kevser Mýzrak’ý katletti. Ankara Emniyet Müdürlüðü, Kevser Mýzrak’ýn öldürüldüðü evden birkaç saat önce çýkýþýnda yakalanan Sezgin Çelik ve Kevser Mýzrak hakkýnda “canlý bomba olduklarý” ve “eylem düzenleyecekleri” konusunda ihbar aldýklarýný açýkladý. Aldýklarý “ihbar”ý deðerlendiren emniyet müdürlüðü, gaz bombalarý atarak baþladýklarý “operasyon”da bir devrimciyi katlettiler.

DHKP-C davasýndan yargýlanýp Uþak Zindanýnda tutsak edilen Kevser Mýzrak, girdiði Ölüm Orucu Eylemi sonrasý saðlýk durumunun bozulmasý üzerine tahliye edilmiþti. Sezgin Çelik’le birlikte kaldýklarý evde takip edilen Kevser Mýzrak, Sezgin Çelik’in evden çýkmasýnýn ardýndan operasyon düzenlenerek katledildi. Olayý çatýþma olarak yansýtan, polis, operasyonu Naime Kara ve Zeynep Yayla’nýn da gözaltýna alýnmasýyla geniþletti. Halkýn Hukuk Bürosu’nun yaptýðý açýklamaya göre de, olay yeri incelemesinin yapýlmamasý, avukatlarýn dosyalarý görmesinin engellenmesi, avukatlarýn gözaltýndaki müvekilleriyle görüþmelerinin engellenmesi gibi uygulamalar da, Ankara Emniyet Müdürlüðü’nün bu olayýn bir infaz olduðunun

üstünü örtme çabalarý olarak deðerlendiriliyor. Devletin bu katliamlarý, infazlarý yeni deðil. Bu topraklarda yaþayanlar, nice katliam gördü. Halklarýmýz yaþadýðý bu büyük acýlarý unutmayacak. Kanlarýmýzla sulanan bu topraklarda elbet bir gün özgür günler de görülecek.

Kevser Mýzrak Ölümsüzdür! Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür!

KEVSER MIZRAK ÖLÜMSÜZDÜR

güçlerinin sokak infazlarýndan, iþkencelerinden, baskýlarýndan farksýz deðildir. Evet, bu bir katliamdýr. Ýstenilseydi evden çýkmasý beklenir, sað yakalanabilirdi. Ancak amaç sað yakalamak deðil, katletmektir. Amaç, halka gözdaðý vererek düzenlerinin devamýný saðlamaktýr. Amaç, sömürü düzenlerine kimsenin Ýktidarýný ancak döktüðü kanla ayakta tutabilen karþý gelmemesidir. Amaç, yarattýklarý iþsizler, açlar faþist devlet, bir devrimciyi daha katletti. Kevser Mýz- ordusunun görülmemesidir. (...) Bu ülkede devrimcirak, Ankara’da kaldýðý evi basan katiller sürüsü tara- ler ve haklar ve özgürlükler mücadelesi verenler varfýndan infaz edildi. Bir devrimci olan ve bu yüzden dýr. Kevser Mýzrak’ý katledenleri er geç halka hesap devletin hedefi haline gelen Kevser Mýzrak için, 14 A- verecektir” dedi. Basýn açýklamasý atýlan sloganlarla ralýk günü, Haklar ve Özgürlükler Cephesi tarafýn- sona erdi. dan bir basýn açýklamasý yapýldý. Haklar ve Özgürlükler Cephesi, Galatasaray LiseDEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR! si önünde Kevser Mýzrak’ý anmak ve devletin bu katliamýný protesto etmek için “Ýnfazlara Son” ve “Devrimciler Ölür Devrimler Sürer” pankartlarý açarak toplandý. Sýk sýk “Kevser Mýzrak Ölümsüzdür”, “Ýnfazlara Son”, “Devrimciler Ölür Devrimler Sürer” sloganlarý atan HÖC’lülere destek için Halkevleri, Devrimci Hareket, EHP ve HKM de oradaydý. Polisin Kevser Mýzrak’ý bilerek ve planlayarak katlettiðini ve bu katliamýn televizyonlardan kitlelere izlettirildiðini söyleyen HÖC, devletin Kevser Mýzrak’ýn “Canlý bomba olduðu” ve “eylem yapacaðý” söylemleriyle katliama meþru zemin yaratmaka çalýþtýðýný belirtti. HÖC yaptýðý açýklamada, “Kevser Mýzrak’ýn katledilmesi, son dönemde artan þovenist saldýrýlardan, linç kampanyalarýndan, faþist saldýrýlardan, emniyet 108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

9


Yeni Evrede

Tümtis Ýþçileri

Mücadele Birliði

ANTEP TÜMTÝS ÝÞÇÝLERÝNE POLÝS SALDIRISI VE GÖZALTI ör gözlere göstermek ve saðýr kulaklara duyurmak amacýyla Antep otobüs iþçilerinin eylemlilikleri artýk yeni bir sürece girdi. 07.12.2007 günü iþçilerin eylemlilikleri polis saldýrýsýyla ve gözaltýlarla engellenmeye çalýþýldý. Saldýrý sonucu 31 iþçi gözaltýna alýndý. Ýþten çýkarýlarak 5 aydýr iþsiz býrakýlan 252 iþçi her gün olduðu gibi bugün de þehir merkezinde bulunan Demokrasi Meydaný’nda toplandýlar. Ýþçiler önce Demokrasi Meydaný’nda kurulan Suriye-Halep El Sanatlarý Çadýrýnýn açýlýþýna katýlacak olan Büyükþehir Belediye Baþkaný Asým Güzelbey’i protesto edip oradan da belediyenin önüne gidecek ve eylemlerini orada sürdüreceklerdi. Fakat iþçiler saat 11.00 sularýnda çevik kuvvet polislerinin ablukasýyla karþýlaþtýlar. Ýþçilerin daðýlmasý gerektiðini ve yapýlanýn yasadýþý olduðunu belirten “emniyet” yetkilileri iþçilerin kararlýlýðý karþýsýnda TÜMTÝS Örgütlenme Sekreteri Muharrem Yýldýrým’ý gözaltýna almak istedi. Ýþçiler bu gözaltý giriþimini “Alacaksanýz hepimizi alýn” diyerek cevapladýlar. Bunun üzerine çevik kuvvet polisleri iþçileri zorla gözaltýna almaya baþladý. Ýþçiler bu saldýrýya “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganýyla karþýlýk verdiler. Bunun üzerine içlerinde sendika yöneticilerinin de bulunduðu 31 kiþi zorla gözaltýna alýndý. 31 kiþiyi gözaltýna alan polis daha sonra iþçileri tehdit ederek bulunduklarý yerden uzaklaþtýrdý. Bir süre sonra iþçiler Balýklý Parký’na gittiler. Daha sonra iþçiler 3’erli 5’erli gruplar halinde belediyenin önüne gitmek için harekete geçtiler. Belediye önünde toplanan iþçiler, kýsa bir süre sonra polis tarafýndan burada toplanmanýn yasal olmadýðý uyarýsýyla daðýtýlmak istedi. Ýþçilerin “biz bugüne kadar burada duruyorduk da sorun çýkmýyordu þimdi mi yasak oldu” demelerine karþýlýk kolluk güçleri iþçileri belediyenin önünden uzaklaþtýrmak istedi. Bunun üzerine iþçiler belediyenin önünden karþý kaldýrýma geçerek bekleyiþlerini orada sürdürdüler. Polis bunun üzerine iþçileri burada da yine ablukaya aldý. Ve burada da beklemelerine izin verilmedi. Ýþçilerin direnmesine raðmen izin verilmeyince iþçiler sermayenin uþaklarýyla uzun bir tartýþmaya girdiler. Bunun üzerine iþçiler kýsa bir süreliðine toparlanmak için 100. yýl parkýna yürüdüler. Çevik kuvvetin eþlik ettiði yürüyüþ sýrasýnda “Bas-

kýlar Bizi Yýldýramaz” sloganý atýldý. Burada da iþçilerin etrafý ablukaya alýndý. Bir süre sonra iþçiler yeniden belediye önüne yürüme kararý aldýlar. Ve yeniden belediye önünde toplanan iþçilere yine polis, burada toplanmanýn ve slogan atmanýn yasak olduðunu ve zorla müdahale edileceðini duyurdu. Ýþçiler yaptýklarýnýn yasadýþý olmadýðý ve basýn gelene kadar bir yere gitmeyeceklerini ve 13.45’te basýn açýklamasý yaptýktan sonra daðýlacaklarýný duyurdu. Polis yeniden iþçileri tehdit etmeye baþladý. Fakat bütün baskýlara raðmen saat 13.45’te basýnýn gelmesiyle yapýlan basýn açýklamasýnda iþçi temsilcisi ve Eðitim-Sen Baþkaný Mehmet Bozgeyik birer konuþma yaparak, “gözaltýna alýnan arkadaþlarýnýn ne ile suçlandýklarýný bilmediklerini, þu anda yasadýþý hiçbir þey yapmadýklarýný, yasal olarak belediye önünde haklarýný aradýklarý ve sonuna kadar direneceklerini” söyleyerek, gözaltýna alýnan arkadaþlarýnýn derhal serbest býrakýlmasýný istediklerini vurguladýlar. Açýklama sýrasýnda atýlan “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz” sloganlarýnýn ardýndan DÝK’li iþçilerin attýðý “TÜMTÝS Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganý hep bir aðýzdan atýldý. Daha sonra gözaltýna alýnan arkadaþlarýnýn 15.00 da adliyeye getirileceklerini söyleyerek burada beklemenin yararsýz olduðu ve 15.00 da adliye önünde toplanýlacaðý açýklamasý yapýldý. Bunun ardýndan toplu bir halde iþçiler sendikaya yürüdüler. 13.00 da yapýlan açýklama ile gözaltýna alýnanlarýn emniyet müdürlüðünde ifadeleri alýnýp býrakýlacaklarý duyuruldu. Ýþçiler sendikada kalarak arkadaþlarýnýn serbest býrakýlarak gelmelerini beklemeye koyuldular. Akþam saat 17.00’a doðru sendika yöneticileri ve iþçiler emniyetten serbest býrakýlmaya baþlandý. Serbest býrakýlan iþçilerin sendikaya gelmesiyle sendika binasýnda büyük bir coþku yaþandý. Her gelen alkýþlarla karþýlandý. Saat 17.00 civarýnda da sendika binasýnda toplanan bütün iþçilere konuþma yapan Muharrem Yýldýrým “arkadaþlar, bu gözaltýlar çok doðal bir þey. Mücadelede bu tarz saldýrýlara hazýr olmak gerekir. Sizler bugün her þeyi yapabileceðinizi gösterdiniz, hiçbir saldýrýnýn, gözaltýlarýn sizleri yýldýramayacaðýný gösterdiniz. Gençlik gruplarýna veya baþka gruplara daha farklý davranabiliyorlar. Ama bizler bunlara da þimdiden hazýr olmalýyýz. Bizler ekmeðimize onurumuza ne

10

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

K

pahasýna olursa olsun sahip çýkmaya devam edeceðiz” diyerek, yarýn yine saat 10.00da belediye önünde, yeni bir eylemde buluþulacaðýný belirtti. Ve ardýndan iþçiler yarýnki eylemde buluþmak üzere sendikadan ayrýldýlar. Otobüs iþçileri bu zamana kadarki eylemlilik sürecinde sürekli pratikten öðrenerek yollarýna devam ettiler. Dostu düþmaný birbirinden ayýrabilmeyi, sermayeye asla güvenilemeyeceðini, iþçilerin mücadelesini sonuna kadar ancak devrimcilerin destekleyeceklerini, sýnýf düþmanlarýnýn kimler olduðunu ve bunlarýn nasýl çanak yalayýcýsý olduklarýný, yeri geldiðinde ekmeði, onuru, namusu için meydanlara çýkan iþçilere nasýl da saldýrdýklarýný çok iyi gördüler ve öðrendiler. Otobüs iþçileri artýk çok daha ciddi bir süreçle karþý karþýya. Bu süreçte zafer ancak sonuna kadar bir kararlýlýk, örgütlenme ve bütün iþçileri kapsayacak bir mücadele birliði ile elde edilecektir.

Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði! Bütün Ýktidar Emeðin Olacak! Y.E. Mücadele Birliði/ Antep


Yeni Evrede

19 Aralýk Etkinliði

Mücadele Birliði

ANTEP AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝNDE 19 ARALIK ETKÝNLÝÐÝ 9 Aralýk 2000 tarihinde 20 ayrý zindanda ayný anda devrimci tutsaklara karþý gerçekleþtirilen katliam, Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde bir kez daha emekçilere hatýrlatýldý. 16 Aralýk Pazar günü gerçekleþtirilen etkinlik katliam gününde ve ayný dönemden yakýn zamana kadar süren tarihi ölüm orucu eyleminde ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý için saygý duruþu ile baþladý. Ayýþýðý sinema atölyesi tarafýndan hazýrlanan, katliam gününün anlatýldýðý sinevizyon gösterisi ile devrimci tutsaklarýn örgütlü tavýrlarý karþýsýnda güçsüz kalan sermaye sýnýfýnýn bu örgütlülüðü daðýtmak amacýyla gündeme getirdiði F tipi zindanlar ve tutsaklarý bu zindanlara kapatmak için giriþtiði vahþet gözler önüne serildi. Sinevizyon gösteriminin ardýndan, zindanlarýn tarihsel olarak iþlevi, sermaye sýnýfýna nasýl hizmet ettiði ve bu katliama gelininceye kadar yaþanan süreçlerin anlatýldýðý konuþmalar yapýldý. Ýþçi emeklisi Ýmam Özharat yaptýðý konuþmada köleci toplum sisteminden bu yana hep ayný katliamlarýn yaþandýðýný, sýnýfsýz bir toplum kurulana kadar egemen sýnýflarýn ayný þeyleri yapmaya devam edeceklerini bunun önüne geçmenin tek yolunun ise emekçiler olarak birlikte, örgütlü hareket etmek ve iktidarý ele geçirmek olduðunu söyledi. Sonrasýnda Devrimci Ýþçi Komiteleri adýna söz alan Yýlmaz Ekþi ise konuþmasýnda ar-

1

týk yönetenlerin eskisi gibi yönetemediðine, yönetilenlerin ise eskisi gibi yönetilmek istemediðine deðinerek günümüzde kapitalizmin hem ekonomik hem de politik bir kriz içerisinde olduðunu, bunun tek çözümünün ise sosyalist sistem olduðunu anlattý. Ekþi, 19 Aralýk’taki katliamýn bunu engellemek amacýyla yapýldýðýný ve emekçilerin yapmasý gerekenin birlikte, örgütlü biçimde hareket ederek iktidarý ve üretim araçlarýný ele geçirmeyi hedeflemek olduðunu anlattý. Etkinliðe gönderdiði mesajla katýlan Genç Emekçiler Birliði ise mesajýnda 20 ayrý zindanda ayný anda gerçekleþtirilen 19 Aralýk katliamýnýn sermaye sýnýfýna devrim savaþçýlarýný teslim alamayacaklarýný bir kez daha gösterdiðini, 28’i ölümsüzleþen, yüzlercesi yaralanan komünist tutsaklarýn F tipi zindanlarda dahi kolektif yaþam tarzýný sürdürdüklerini belirtti. Mesaj þöyle son buldu: “Ýþçi sýnýfýnýn öncüleri üzerlerine düþeni yaptýlar. Þimdi sýnýf olarak sýra bizim. Bizler öncülerimize sahip çýkmalýyýz. Ýþçi sýnýfý olarak örgütlenmeli ve burjuvaziye karþý savaþmalýyýz. Öncüleri özgür olmayan bir sýnýf asla özgür olamaz.” Ekin þiir atölyesi, hazýrladýðý gösteri ile hem zindanlarýn hem de ezilen halklarýn sesini katýlýmcýlara taþýdý. 19 Aralýk günü yaþananlarýn, birlikte mücadelenin ve yoldaþlýðýn anlatýldýðý þiirlerle izleyenlere katliam gününde yaþananlarý anlattýlar. Son olarak sahneye gelen Grup Denize Ezgi kendi bestelerinden ve geçmiþten gelen melodilerle sistemin yozlaþtýrma ve unutturma çabalarýna karþýn burada olduklarýný ve sermaye sýnýfýnýn tarihin üstünü örtme, çarpýtma çabalarýný boþa çýkaracaklarýný bir kez daha gösterdiler. Faþizme karþý omuz omuza süren savaþýmýn yine omuz omuza çekilen halaylara da yansýdýðý 19 Aralýk katliamýnýn anýldýðý etkinlik halaylarla son buldu.

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

11


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

ÖZGÜRLÜK V KÜRT VE TÜRK HALKLARININ M U

zun yýllar önce, Türkiye’de kapitalist geliþmenin bugünkü düzeyinin çok altýnda olduðu, burjuvazinin elindeki servet birikiminin bugünle kýyaslandýðýnda devede kulak sayýlacaðý 60’lý yýllarda, burjuva yaþamýn ihtiþamýna örnek olarak, örneðin Koç’larýn, Sabancý’larýn öðle yemeklerini Paris’te, akþam yemeklerini bir baþka Avrupa kentinde yedikleri anlatýlýrdý. Kapitalist geliþmenin her aþamasý ayný zamanda toplumun hayal ufkunu da kendisiyle az-çok sýnýrlar. O zamanlar burjuvalarla ilgili anlatýlanlar eriþilmez þeyler olarak görülürdü. Ama böylesi anlatýmlar, ayný zamanda, yoksul halk arasýnda burjuva sýnýfa karþý düþmanlýðýn dýþa vurum biçimlerinden biriydi. Peki, þimdilerde Kürt halký arasýnda, özellikle de G. Kürdistan’da burjuva yaþamýn ihtiþamýný anlatmak için acaba neler anlatýlýyor, ne örnekler veriliyor? Barzani’nin ufak bir “diþ aðrýsý” için Viyanalara kadar uçmasý, derin bir yoksulluk içindeki Güney halký arasýnda ne gibi rivayet ve anlatýmlara konu oluyor? Þimdilik bunu bilmiyoruz, ama bildiðimiz, doðruluðundan hiç þüphe duymadýðýmýz bir gerçek var ki, o da Barzanigillerin katýksýz bir burjuva olduklarýdýr. Barzanigiller bir semboldür; bütün Kürdistan’da yoksul, emekçi Kürt halkýndan uzlaþmaz sýnýf çýkarlarýyla ayrýlmýþ, bu halkýn üzerinde yer alan, ona dayanarak emperyalist sermaye ile iliþki içinde palazlanmak isteyen burjuva sýnýfýn sembolü. Talabanigilleri, burjuva sýnýfa sonradan dahil olmuþ bu sonradan görmeleri de bu semboller arasýnda saymadan geçmek olmaz. Ortadoðu’nun bu iki figürü, burjuvazinin bir halkýn özgürlük savaþýný kendi sýnýf çýkarlarýnýn dayanaðý haline nasýl dönüþtüreceðinin tipik örneðini teþkil ediyorlar. Kürt halký arasýnda, genel olarak Kürt burjuvazisinin, özel olarak G. Kürdistan burjuvazisinin durumuna, sýnýf çýkarlarýna, ulusal karakterine, politikalarýna vb. iliþkin büyük bir yanýlsamanýn varlýðýndan þüphe yok. Bu yanýlgýnýn bir kaynaðý ulusal bilincin, ulusal uyanýþýn nispeten “yeni” olmasý ise, diðer bir kaynaðý Kürt sosyal reformistlerin, küçük burjuva politikacýlarýn, onlarla birlikte hareket eden Türkiye sosyal reformistlerinin Kürt halký üzerindeki politik, ideolojik etkileridir. Burjuvalarý, salt ulusal kökenlerinden dolayý, Kürt halkýna, “ulusal önder” ya da “ulusal müttefik” olarak göstermek bu adamlarýn iþidir. Burjuvaziyle baðlarýný korumaya her zaman önem vermiþ bu adamlarýn varlýk sebebi de emekçi sýnýflarýn, ezilen halklarýn çýkarlarýný burjuvazinin çýkarlarýna tabi kýlmak; burjuva sýnýfýn emekçi sýnýflar üzerindeki egemenliðini tehdit eden çe-

12

liþki ve mücadeleleri yumuþatmak; burjuvalarý ezilen halklara olduklarýndan farklý göstermek deðil miydi? Barzani ve Talabanigiller, Kürt halkýnýn özgürlük savaþýna, UKH’ne karþý ilhakçý devletin yanýnda ilk defa mý yer alýyorlardý. Bir avuç dolarlýk burjuva çýkarlarý için silahlarýný ilk defa mý UKH’ne karþý çeviriyor ve gerilla kaný döküyorlardý? UKH’nin tasfiyesi için faþist devlet ile birlikte ilk defa mý sinsi planlar hazýrlýyorlar? Gerçeði herkes biliyor. Yeri geldikçe ve çýkarlarý onu gerektirdikçe Barzani-Talabanigiller TC’ye ne gerilla mücadelesi ve Kürt halkýnýn özgürlük savaþýnýn tasfiyesi için ne kadar yardým ettiklerini, destek olduklarýný, olanak saðladýklarýný, halen de saðlamakta olduklarýný açýkça beyan ediyorlar. Aslýnda, bu adamlar kendi sýnýf çýkarlarý açýsýndan düþünüldüðünde, tutarlý davranýyorlar. Peki ya daha bir-iki ay öncesine kadar Kürt halkýna bu adamlarý “ulusal önder” diye tanýtýp sevdirmeye çalýþanlar? Onlar, bu adamlarýn UKH’nin tasfiyesinde aktif rol aldýklarý ortaya çýktýktan sonra ne diyorlar; Kürt halkýna nasýl bir açýklamada bulunuyorlar? UKH’ni tasfiye planýnýn Türkiye-ABD-KDP-YNK tarafýndan hazýrlanýp uygulamaya sokulduðu artýk sýr olmaktan çýkmýþ durumda. Ama dün KDP ve YNK’yi müttefik, bu örgütlerin liderlerini “ulusal önder” diye Kürt halkýna yutturmaya çalýþanlar süt dökmüþ kedi gibi, seslerini çýkarmadan bir köþeye kývrýlmýþ, fýrtýnanýn geçip, ortalýðýn dinmesini bekliyorlar. Burjuvalarýn ezilen halk nezdindeki itibarlarýný tamir etmek için... Kürt halkýna gelince.. Özgürlüðü için büyük acýlara katlanan bu halk saðlam karaktere sahiptir. Þimdi durumu anlamaya çalýþan bu yiðit halk ne kendisini aldatanlarý ne de Barzani-Talabanigillerin yaptýklarýný asla unutmayacaktýr. Gerçekte, soruna bilimsel yaklaþýldýðýnda, Kürt burjuvalarýn “kendi” halklarýnýn özgürlük savaþý karþýsýnda emperyalizm ve ilhakçý devletin yanýnda yer almalarýnda þaþýlacak bir durum yoktur. Böyle bir saflaþma eþyanýn tabiatýna uygun olandýr. Kürt burjuvazisinin “kendi” halkýnýn özgürlük savaþý yerine emperyalizm ve ilhakçý devletin yanýnda yer almasýna þaþýranlara þunu hatýrlatmak gerekiyor: Ulusal sorunun burjuvazinin önderlik ettiði ulusal kurtuluþ savaþlarý biçimindeki o eski çözümü tarihe karýþalý çok oldu. 20. yüzyýlýn baþýndan itibaren ulusal kurtuluþ savaþlarý zamanla deðiþime uðradý ve sonunda burjuvazinin önderlik ettiði mücadeleler olmaktan çýktý. Buna yol açan kapitalist geliþmenin kendisinden baþkasý deðildi. Kapitalizmin emperyalist geliþme aþamasýnda, mali ser-

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

VE SOSYALÝZM ÜCADELE BÝRLÝÐÝYLE GELECEK maye ile iþbirliðine girmek dýþýnda burjuvazi için bir geliþme yolu yoktur. Sadece G. Kürdistan burjuvazisi deðil, ama K. Kürdistan burjuvazisi de günümüzün bu gerçeðine uygun davranýyor. Sömürgecilik sisteminin tasfiye edilmesi “ulusal” sýnýrlarla sýnýrlanmýþ kurtuluþ savaþlarýnýn sonunu getirdi. Kapitalizm, geliþme gösterdiði her toplumda kendi sonuçlarýný da yarattý ve toplumdaki sýnýf çeliþkilerini açýða çýkardý, olgunlaþtýrdý ve sonuçta sýnýf mücadelesinin yolunu açtý. Geliþmenin bu aþamasýnda proletarya ve diðer emekçi sýnýflar kendilerini sadece emperyalizme, ezen ulus burjuvazisine karþý deðil ama “kendi” burjuvazisine karþý da bir mücadele içinde buldular. Proletarya, diðer emekçi sýnýflarý da yanýna alarak “ulusal” mücadelenin baþýna geçti. Bu durumda, ulusal mücadele, hem ulusal hem de sýnýfsal bir karakter kazanmaya baþladý. Ezilen ulusun burjuvazisi emperyalizme ve ezen ulusun burjuvazisine yaklaþýrken, ulusal mücadele de anti-kapitalist temelde devrimci demokratik bir karakter kazanmaya ve sosyalizme yaklaþmaya baþlamýþtýr. Þüphesiz ezilen ulus burjuvazisi emperyalizm ve ezen ulus burjuvazisiyle iliþkilerinde konumunu güçlendirmek için zaman zaman ulusun geri kalanýnýn desteðini arkasýna almaya çalýþmýþ ve bu amaçla ulusal kurtuluþ mücadelesinin bayraðýný proletaryanýn elinden almak için uðraþmýþtýr. Ama dediðimiz gibi bu çaba, emperyalizm ve ezen ulus burjuvazisiyle pazarlýkta elini güçlendirme amaçlýdýr ve onunla sýnýrlýdýr. Bu amaç ve sýnýrlara ulaþýldýðýnda burjuva sýnýf “kendi” halkýnýn özgürlük savaþýna sýrtýný çevirmekte sakýnca deðil, çýkarlarýný görür. O zaman da çýkarlarýnýn gereðini yerine getirir. Barzani ve Talabanigillerin UKH’nin tasfiyesi planýna ortak olmalarýna öfke yaðdýrmak bir iþe yaramaz ama öfke sahiplerinin günümüzün sýnýf iliþkilerini ve emperyalist-kapitalist geliþmenin ulusal kurtuluþ savaþlarý üzerinde yarattýðý deðiþimi anlamadýklarýný gösterir. UKH’nin kendisine karþý, defalarca ezen ulus devletiyle birlikte savaþmýþ burjuvalardan hala “ulusal” deðerlere sahip çýkma beklentisi içinde olmasý; hala “ulusal birlik” yönünde bir politika ummasý ancak böyle açýklanabilir. Fakat gerçekler inatçýdýr, gerçekler devrimcidir. Somut ve bilimsel gerçeklikle uyuþmayan niyet sahiplerinin hayal kýrýklýðýna uðramalarý kaçýnýlmaz. UKH’nin G. Kürdistan alanýnda ABD ve Türkiye ile birlikte hareket eden Barzani ve Talabanilere yaðdýrýlan öfke bu hayal kýrýklýðýnýn ifadesidir. Sezar’ýn hak-

kýný Sezar’a vermek gerekirse ve burada bir “kabahat” aranacaksa bu “kabahat” kendi sýnýf çýkarlarýna uygun davranan Barzani-Talabani ikilisine deðil, onlara hakketmedikleri güven ve misyon yükleyenlere; tarihten ve olaylardan ders almasýný bilmeyenlere; Kürt halkýný bu konuda doðru þekilde aydýnlatmayanlara aittir. Ama her kötülükte bir iyilik vardýr derler. Kürt burjuvazisinin hem G. Kürdistan’da hem de K. Kürdistan’da emperyalizm ve ezen ulus burjuvazisinin yanýnda yer almasý; gerillanýn tasfiyesi planýnda aktif rol oynamaya soyunmasý Kürt halkýnýn gözünü açacaktýr. Bugün, UKH’nin tasfiyesi ve bir halkýn özgürlük savaþýnýn kanla bastýrýlmasý çabalarýnda gördüðümüz þey burjuvalarýn kardeþleþmesidir. Gerçekte uzun yýllardýr var olan ama kitleleri aldatmak için bin bir yöntemle gizlenen bu kardeþleþme devrimin, özgürlük savaþýnýn baskýsý ve gücüyle açýða çýkmýþtýr. Özgürlük savaþý ve devrim karþýsýnda tüm uluslardan burjuvalarýn bu kardeþleþmesini artýk hiç kimse ne inkar edebilir ne de gizleyebilir. Bütün örtüler yýrtýlmýþ, emekçi sýnýflarýn, Kürt halkýnýn kafasýndaki bütün yanýlsamalar yýkýlmýþtýr. Karþý devrim güçlerinin devrime ve bir halkýn özgürlük savaþýna karþý bu kardeþleþmesine karþýlýk Kürt halký da yalnýz deðildir. Kürt halkýyla birlikte emperyalizme, ezen ulus burjuvazisine, kapitalizme karþý zafere kadar savaþacak güçler vardýr. Ama bu güçler, sosyal reformistlerin ve küçük burjuva politikacýlarýn iddia ettikleri ya da yutturmaya çalýþtýklarý gibi ezilen ulus burjuvazisi deðil, ezen ulusun proletaryasý ve emekçi halklarýdýr. Böyle bir ittifakýn maddi koþullarý hem var hem de zaten yaþam baský ve sömürüden kurtuluþ için mücadele eden güçleri böyle bir ittifaka zorluyor. Kürt halký, mücadelesini salt “ulusal” sýnýrlarla ve sadece Türk burjuvazisine karþý olmakla sýnýrlayamaz. Çünkü özgürlüðünün önündeki tek engel bu deðildir. Bununla birlikte, emperyalizm ve Kürt burjuvazisinin de özgürlüðün önündeki engeller olduklarý son geliþmelerle birlikte bir kez daha görülmüþtür. Dolayýsýyla, mücadele nesnel olarak ulusal karakterin yaný sýra emperyalizme ve burjuvaziye karþý sýnýfsal bir içerik te kazanmýþ bulunuyor. Özgürlük ve sosyalizm: Kürt halkýnýn gerçek ulusal kurtuluþ yolu buradan geçiyor. Ortak hedef ve amaçlar Türkiye proletaryasý ve emekçi halklarýný Kürt halkýyla bu yolda birleþtiriyor. Bu bakýmdan iki ülke halklarýnýn; Kürt-Türk halklarýnýn mücadele birliði þimdi her zamankinden fazla hem mümkün hem de gereklidir.

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

13


Yeni Evrede

Kadýn Mücadelesi

Mücadele Birliði

“EMEKÇÝ KADINLAR DEVRÝMLE ÖZGÜRLEÞÝR!” zgürlük zorbalýklardan,. zorlamalardan uzak olan, insanlarýn kendi geliþimlerini kendi istek ve yetenekleri doðrultusunda saðlamalarýdýr. Yani hayvanca bir yaþam yerine insanca bir yaþamýn olmasýdýr. Emekçi kadýnlarýmýz, ilkel komünal (anaerkil) dönemin son bulmasýyla özgürlüklerini yitirmiþlerdir. Üretim araçlarýnýn özel mülkiyetine dayalý üretim tarzýyla birlikte oluþan sýnýflý toplumlar, kadýnýn köleliðinin baþlangýcýdýr. Özel mülkiyet, beraberinde ataerkil toplum yapýsýný da getirmiþtir. Yani erkek egemenliðine dayalý, soy takibinin erkekten yapýldýðý dönemdir. Kadýnýn görevi yemek piþirmek, çocuk doðurmak ve erkeðin cinsel güdülerini doyurmakla sýnýrlý kalmýþtýr. Özel mülkiyete dayalý alt yapýnýn oluþturduðu üst yapýlar da kadýnýn ikinciliðini tasdiklemiþtir. Bunlardan en etkili olaný din, kadýnlara erkeðe itaati emretmiþ ve kadýnlarýn ezilmiþliðini yaradýlýþa baðlayarak, bu köleliðin sorgulanmamasý gerektiðini belirtmiþtir. Ezilmiþliðini sorgulamaya kalkan birçok kadýn, cadý ilan edilip yakýlmýþtýr, öldürülmüþtür. Üst yapýlardan bir diðeri ise hukuktur. Oluþturulan yasalar erkek yanlýsý, erkeði koruyan yasalar olmuþtur. Boþanma davasýnda eðer kadýn boþanmak istediði halde erkek istemiyorsa evliliðin devamý yönünde karar verilmiþtir. Kadýnlar erkeklerin soyadýný almýþtýr ve hala almaktadýr. Ayrýca kanunlarda kadýn çalýþmak için kocasýndan izin almalýdýr, eðer kocasý izin vermezse, çalýþamaz. Sýnýflý toplumlarýn hangisini incelerseniz inceleyin ataerkilliði tasdikleyen üst yapýlar bulabilirsiniz. Özel mülkiyete dayalý sýnýflý toplumlarda üretim araçlarýnýn mülkiyeti; genelde erkeklere aittir. Kadýn hep erkeðin .yardýmcýsý konumundadýr. Yani kadýn emeði hiçe sayýlýr. Sýnýflý toplumlarda kadýn, cinse dayalý ezilmiþliðinin yaný sýra, sýnýfsal ezilmiþliðe de maruz kalýr. Eðer ezilen sýnýfa aitse ezen sýnýf tarafýndan, kocasý-babasý gibi

sömürülür, ezilir. Yani ezilen sýnýfýn kadýný hem ezen sýnýf tarafýndan, hem de kendi sýnýfýnýn erkekleri tarafýndan çifte sömürüye maruz kalýr. Özel mülkiyete dayalý sýnýflý toplumlarý ortadan kaldýrmak amacýyla, özellikle sanayi devriminden önce ve sanayi devriminin baþlangýcýnda oluþmuþ örgütler, emekçi kadýn sorununu önemsememe yanýlgýsýna düþmüþlerdir. Emekçi kadýnlarýn ezilmiþliðinin temelinde özel mülkiyete dayalý üretim tarzýnýn olduðunu kavrayamamýþlardýr. Ama Marx’ýn, Engels’in temelini attýðý Clara Zetkin’in, Aleksandra Kollantai’nýn, Lenin’in geliþtirdiði araþtýrmalar göstermiþtir ki, emekçi kadýnlarýn çifte sömürüsü sorunu da özel mülkiyete dayalý sistemlerdir. Ve böylece devrimci-ilerici örgütlerde kadýn üyeler artýrýlmýþ, emekçi kadýnlar dinlenilmeye, deneyimlerinden yararlanýlmaya baþlanmýþtýr. Örgütler içinde ayrý emekçi kadýn kollarý oluþturulmuþtur. Bundan sonradýr ki mücadelenin eksik yaný doldurulmuþtur. Sanayi devrimiyle birlikte deðiþen ve geliþen üretim tarzý, emekçi kadýnlara kýsmi de olsa özgürlükler saðlamýþtýr. Kapitalizmin iþ bölümüne dayalý üretim tarzý emekçi kadýnlarý iþ hayatýna çekmiþtir. Emekçi kadýnlar ilk defa bu kadar toplumsal üretim hayatýna katýlmaya baþlamýþlardýr. Ama esareti devam etmektedir. Emekçi kadýn toplumsal üretici olsa da en azýndan kendi gibi üreten erkekle eþit konumda olamadý. Özel mülkiyete dayalý kapitalist sistem buna izin vermedi. Emekçi kadýnýn iþ gücü erkekle ayný iþi yaptýðý halde ucuz görüldü. Ayrýca bir iþte çalýþan emekçi kadýn kocasýna ya da babasýna yardým eden, ek gelir saðlayan olarak görüldü. Emekçi kadýný çalýþma hayatýna ucuz iþ gücü olarak çeken kapitalist, onun üzerindeki ev ve çocuk sorumluluðunu da kaldýrmadý. Erkekle ayný süre iþte olan emekçi kadýnýn eve gidince erkek gibi dinlenmeye hakký yoktu. Yemek piþirmeliydi, çamaþýr yýkamalýydý, evi temizlemeliydi vs... Kapitalist istemeden de olsa emekçi kadýnlara þunu gösterdi: Sen de

14

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

Ö

üretebilirsin, geçimini saðlayabilirsin ama bunu eþit ve de özgürce yapabilme olanaðýna bu düzende sahip olamazsýn. Bu sayede emekçi kadýn eþit ve özgür bir yaþam arayýþlarýna giriþti. Kapitalist düzenin yerine nasýl bir düzenin olmasý ve de nasýl yaratýlmasý gerektiðini araþtýran, mücadele eden birçok kadýn yoldaþýnýn yanýnda mücadeleye atýldý. Devrim mücadelesinin temel taþlarýndan olan emekçi kadýnlarýn özgürlüðü olmadan kapitalist düzen son bulmaz, yýkýlamaz. Ve devrim olmadan emekçi kadýnlar özgürleþemez. Emekçi kadýn özgürlüðünü emekçi erkeklerle el ele verdiði mücadele sonucu kazanýr. Ve emekçi kadýn ezilmiþliðinin asýl sorumlusunun erkekler olmadýðýný bilir. Ezilmiþlikleri, yoksulluklarý, ayrýmcýlýðý getiren özel mülkiyete dayalý üretim tarzýdýr. Kapitalizm, emekçi kadýnýn özgürlüðünün katilidir. Ýstenilen eþit, özgür ve insanca yaþam gelecek ve o gün bütün yüzler gülecek. Erkek ve kadýnlar birbirini sadece sevdikleri için birlikte olacaklar. Kadýnýn ezildiði bir birliktelik artýk olmayacak. Ýnsanlar kendilerine yakýþan bir yaþam sürecek. Evet, bunlarýn hepsi olacak. Yeter ki isteyelim, inanalým ve devrim ve iktidar mücadelesi saflarýnda emekçi kadýn ve erkekler olarak. yer alalým. Devrim Mücadelesinin Temel Taþlarýndan Olan Emekçi Kadýnlarýn Özgürlüðü Olmadan Kapitalist Düzen Son Bulmaz, Yýkýlamaz. “Emekçi Kadýnlar; Gündüzlerinde Sömürülmediðiniz, Gecelerinde Aç Yatmadýðýnýz Sosyalist Bir Dünya Ýçin Devrim Yolunda Leninist Saflara!” Y.E. Mücadele Birliði Okuru/ AMED


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ DÜNYAYI SARSIYOR Grevler Fransa’yý Kilitledi Kasým ayýnýn ortasýnda Fransa’da baþlayan ulaþým sektöründeki iþçilerin grevinin 7. gününde devlet memurlarý, öðretmenler, polisler, öðrenciler ve sendikalar da 24 saatlik greve gitti. Tren, metro, toplu taþýma otobüsleri, tramvay ve Paris banliyöleri arasý sefer yapan trenlerdeki grevler nedeniyle ülke genelinde yüzlerce kilometrelik trafik týkanýklýklarý yaþandý. Fransa Ulusal Demiryollarý Kuruluþu (SNCF) ve Paris ve bölgelerindeki kamu ulaþým araçlarý kurumu RATP çalýþanlarý, hükümetin özel emeklilik reformunu protesto etmek için grevdeler Ulaþtýrma sektöründeki greve paralel olarak greve baþlayan memurlar, hükümetin 2008’de 22 bin 900 iþ alanýný ortadan kaldýrmasýný protesto ediyorlar. Grev yüzünden ülkede eðitim durdu, gazeteler yayýnlanmadý, tv ve radyolar çalýþmadý ve uçuþlar aksadý. Grev günü, Paris’te ve Fransa’nýn diðer þehirlerinde onbinlerce kiþi eylem yaptý. En az 15 bin kiþinin sokaklara çýktýðý Grenoble’da ise polisle eylemciler arasýnda çatýþma çýktý. 8 araç gençler tarafýndan tahrip edildi, 29 kiþi de gözaltýna alýndý.

tepki gösteren iþçiler, evleri olan TEKEL’in satýlmasýna izin vermeyeceklerini belirterek eylemlerine devam ettiler. Ýþçilerin protestosu üzerine müdürlükten çýkamayan CÝVEN yetiklileri, fabrikayý gezemeden ayrýlmak zorunda kaldý. Ziyaretçilerin fabrikadan ayrýlmasýnýn ardýndan bölümlerine giderek çalýþan iþçiler saat 12.00’de sigara bölümü yemekhanesi önünde toplandýlar. Buradan özelleþtirme karþýtý sloganlarla fabrika kapýsýna yürüyen 500 TEKEL iþçisi, özelleþtirmeye geçit vermeyeceklerini dile getirdiler

Ýtalya’da Grev Tüm Avrupa, son yýllarda, ancak çeyrek yüzyýl önce yaþanan büyüklükte eylemleri, grevleri yeniden yaþamaya baþladý. Bunun örneklerinden biri de Ýtalya. Son 25 yýlýn en büyük grevi sonucu otobüs, tren, gemi ve uçak ulaþýmýnda büyük aksamalar meydana geldi. Alitalia hava yollarý da 200 üzerinde uçuþun iptal edildiðini bildirdi. Grev nedeniyle karayollarýnda büyük kuyruklar oluþtu. Baþkent Roma’da taksi þoförlerinin de 4 gündür grevde olmasý nedeniyle, tam bir kaosa dönüþtü. Sendikalar, Ýtalyan hükümetinin 2008 yýlý bütçesinÝngiltere’de 70 Bin Emekçi Grev Yaptý Ýngiltere’de kamu çalýþanlarý, ücretlerinin enflas- de kýsýtlamalara gidilerek, toplu taþýmacýlýk sektörünyon artýþýna uygun hale getirilmesi için 6-7 Aralýk gün- de yatýrým yapmamasýný protesto ediyorlar. Ve bütçeleri 48 saatlik greve çýktý. 70 bin emekçinin katýldýðý nin hazýrlanmasýnda uyarýlarýnýn dikkate alýnmadýðýný söylüyorlar. Grevleri yaygýnlaþtýracaklarýný söyleyen greve katýlým oraný, yüzde 85. sendikalar, 2008 yýllý bütçenin gözden geçirilmesini isCevizli Tekel Ýþçilerinden tiyorlar. Özelleþtirmeye Karþý Eylem Gýda ve tarým sektörü de grevden olumsuz etkilenHemen hemen tüm fabrikalarý satýlan TEKEL’in, di. Gýda ve tarým sektörünün, grev nedeniyle maruz þimdi de Cevizli’de bulunan Sigara Fabrikasý için ihale kaldýðý günlük zararýn 200 milyon Euro olduðu açýklanaçýldý. Özelleþtirme Ýdaresi, 25 Ocak tarihine kadar Ce- dý. vizli TEKEL için ihale baþvurularýný alacak. Ýhaleye baþvuran dev sigara tekelleri, TEKEL’i gezmek için gelGüney Afrika’da Onbinlerce Çocuk Grevde 4 Aralýk günü, Güney Afrika’da onbinlerce çocuk, meye baþladý. 10 Aralýk günü, Cevizli TEKEL’i görmek için gelen çalýþma konuþlarýnýn düzeltilmesi için greve çýktýlar. CÝVEN firmasý yetkilileri, TEKEL iþçileri tarafýndan “sý- Son yirmi yýldan bu yana yapýlan çocuklarýn yaptýðý bu cak” bir þekilde karþýlandý. Büyük kýsmýný, TEKEL’in ilk ulusal greve katýlým çok yüksek oldu. Bazý maden odaha önce kapatýlan fabrikalarýndan gelen iþçilerin o- caklarýnda greve katýlým yaklaþýk yüzde 94 oranýnda luþturduðu TEKEL iþçileri, Genel Müdürlük önünde oldu. Grev, Çocuklar Ulusal Maden Çalýþanlarý Senditoplanarak içerde bulunan CÝVEN yetkililerini protesto kasý’nýn (NUM) çaðrýsý üzerine gerçekleþti. etti. “Akbabalar Siteyi Terk Edin”, “TEKEL Halkýndýr SaÇok düþük ücretlerle çalýþtýrýlan çocuklar, “Bu katýlamaz”, “Direne Direne Kazanacaðýz” sloganlarý attý- dar yaralýyý görmekten yorulduk ve býktýk” diyorlar ve “Toprak altýnda öleceðimizi hatýrlatmak için buradayýz” lar. Ýþçilerin tepkisi üzerine iþletme müdürü iþçilerin ü- diyorlar. Altýn, platin, karbon ve elmas alanýnda büyük ürezerine yürüyerek eylemi bitirmek istedi ama müdüre 108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

15


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

tici olan Güney Afrika’da 700 maden ocaðý 2006 yýlýnda 550 milyar rand’lýk (55 milyar euro dolayýnda) iþ yaptý ve þirketleri temsil eden Maden Ocaklarý Odasý, Güney Afrika’da madenlerdeki ölüm oranlarýnýn Amerika, Avustralya ve Kanada’dan yüzde 50 daha yüksek olduðunu dile getiriyor. Saðlýk Hakký Ýçin Eylem Saðlýk emekçileri, Sosyal Güvenlik ve Genel Saðlýk Sigortasý Yasa Tasarýsý ile Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarýsý’nýn geri çekilmesi için, Aralýk ve Ocak ayýný eylemlerle doldurma kararý aldý. Saðlýk emekçileri, Aralýk ve Ocak ayý boyunca, saðlýk hakký için eylemler yapacak. Hükümetin “saðlýkta dönüþüm” programýný büyük bir yýkým olarak deðerlendiren saðlýk emekçileri, eylemleriyle “saðlýk ve sosyal güvenlikte yýkýmý durduralým” diyor. SES üyeleri, Meclis Saðlýk ve Sosyal Ýþler Komisyonu’nda görüþülen Kamu Hastane Birlikleri Kanunu Tasarýsý’nýn geri çekilmesi için, hastanelerde toplantýlar düzenleyerek, üyelerini ve halký bilgilendirecek. 27 Aralýk günü ise, SES üyelerinin bulunduðu bütün hastanelerde eylem yapýlacak. Radyoloji çalýþanlarýnýn çalýþma sürelerini artýran yönetmeliði mahkeme kararýyla iptal ettiren SES, “Radyasyon vitamin deðildir. Fazla çalýþmaya hayýr” sloganýyla çalýþmalarýný sürdürecek. Yunanistan’da Grev Hayatý Felç Etti Yunanistan’da emeklilik yasasýnda öngörülen reforma karþý 12 Aralýk’ta yapýlan genel grev, hayatý felce uðrattý. Grev, hastaneler, bankalar, okullar, mahkemeler, toplu taþýmacýlýk, hava yollarý, tv, gazete ve kamu binalarýnda etkili oldu. Gece yarýsýndan itibaren uçak seferleri yaný sýra adalara yönelik vapur seferlerinin tümü de durduruldu, hastanelerde ise sadece acil servis bölüm çalýþanlarý iþbaþý yaptý. Toplam 2.5 milyon iþçiyi temsil eden GSEE sendikasý ile kamu sektörü iþçi sendikasý ADEDY hükümetin görüþme çaðrýlarýný reddederek, hükümet planlarýndan vazgeçmedikçe grevleri sürdüreceklerini söyledi. Ýþçi sendikalarý, hükümetin öngördüðü reformlarýn gerçekleþmesi durumunda emeklilik maaþlarýnýn azalacaðýný, emeklilik yaþýnýn da yükseleceðini söylüyorlar ve bugünkü grevler sonunda hükümetin tavrýnda ciddi bir deðiþiklik olmamasý durumunda grevlerin önümüzdeki hafta da devam edeceðini açýkladýlar. Türk-Ýþ Genel Kurulu Türk-Ýþ’in 20. Genel Kurulu, 6-9 Aralýk tarihinde ya-

16

pýldý. Genel baþkanlýk ve yönetim için ise iki liste yarýþtý. Türk-Ýþ Genel Baþkaný Salih Kýlýç ve Türk-Ýþ Genel Sekreteri Mustafa Kumlu’nun genel baþkanlýða aday olduðu genel kurulda, kýdem tazminatýnýn kaldýrýlmasýna karþý hükümete grev resti çekildi. IMF politikalarýna baðlýlýðýn ülke ekonomisini krize sürüklediðinin vurgulandýðý genel kurulda, 20-25 binden fazla iþçinin de sendikaya üye olduðu için iþten atýldýðý, vb. söylenerek hükümetin ekonomi politikalarý eleþtirildi. Diðer taraftan, Türk-Ýþ yönetimine aday olan Mustafa Kumlu, AKP’ye yakýnlýðýyla tanýnýyor ve Genel Kurul’a laiklik ve konfederasyonun bundan sonra tamamen hükümete baðlý olacaðý ve sosyal haklarýn tamamen budanmasýna kayýtsýz kalacaðý tartýþmalarý damga vurdu. Bunun karþýsýnda Türk-Ýþ’te “muhalif” olarak bilinen demokrat sendikalar da Salih Kýlýç’ýn adaylýðýný desteklediler. Genel Kurul’un sonucunda Mustafa Kumlu genel baþkanlýða seçilirken, alýnan kararlardan bazýlarý da þunlar oldu: -Ýþsizlikle etkili bir biçimde mücadele edilmelidir. -Ýþçilerin ve memurlarýn sýrtýndaki gelir vergisi yükü azaltýlmalýdýr. -Özelleþtirme durdurulmalýdýr. -Saðlýk hizmetleri devlet tarafýndan, parasýz saðlanmalýdýr. -Asgari ücret, 2 çocuklu bir ailenin insanca yaþamasýna yeterli düzeyde olmalý ve 6 ayda bir enflasyona ve ekonomik büyümeye endeksli olarak artýrýlmalýdýr. -Kýdem tazminatýna getirilen tavan kaldýrýlmalýdýr. -Ýþ güvencesinin kapsamý geniþletilmeli ve etkinleþtirilmelidir. -Baþta hak grevi olmak üzere, grev hakký üzerindeki tüm yasaklamalar, kýsýtlamalar kaldýrýlmalýdýr. -Yapay iþçi-memur ayrýmý kaldýrýlmalýdýr. -Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Yasasý yeniden düzenlenmelidir. -Sendikal örgütlenme nedeniyle iþten çýkartýlan iþçilerin iþverenlerine yönelik cezai þartlar aðýrlaþtýrýlmalý, hapis cezasý getirecek düzenlemeler yapýlmalýdýr. -Statüleri belli olmayan 4/a, 4/b, 4/c kapsamýnda istihdam edilen personel iþçi kadrosuna alýnmalý, personelin sendika üyesi olmasý saðlanmalýdýr. -Özel güvenlik görevlileri iþçi sayýlarak sendikal örgütlenmelerini saðlayacak düzenlemelere acilen baþlanmalýdýr.

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008


Yeni Evrede

Gazi’de Ortak Eylemler

Mücadele Birliði

ÞÝMDÝ KÜRT VE TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝNÝ ÖRME ZAMANI gemen sýnýflar, özgürlüðü için ayaða kalkmýþ olan Kürt halký baþta olmak üzere iþçi ve emekçilere karþý büyük bir savaþ baþlatmýþ bulunuyor. Son süreçte sivil faþistlerin artan saldýrýlarý da bunun bir göstergesidir. Bu savaþ esas olarak Türkiye ve Kürdistan’da hýzla geliþen devrimi bastýrmaya yöneliktir. Þimdi devrimci güçlerin yapmasý gereken Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliðini örerek birleþik devrimi güçlendirmek olmalýdýr. Bu anlamýyla Gazi’de örnek bir eylemlilik örgütlendi. Gazi’de Mücadele Birliði PLT, BDSP, PARTÝZAN, DTP imzalý ortak bir bildiri çýkarýldý. Bundan önce üzerinde ayný siyasetlerin imzasý bulunan “Kürt Ulusuna Kendi Kaderini Tayin Hakký, Yaþasýn Halklarýn Birlikte Mücadelesi” yazýlý afiþler yapýldý. Ortak olarak çýkarýlan bildirinin 15 Aralýk günü Gazi’de yoðun bir þekilde daðýtýmý yapýldý. Bildiri daðýtýmý yaparken Gazi iþçi ve emekçilerinin verdiði tepkiler bizleri destekler ve devamýnýn gelmesini ister nitelikteydi. Bildiri daðýtýmý birkaç saat sürmesine raðmen oldukça etkili oldu.

E

gerçekleþtirmek için, yükseltilmek istenen þovenist dalgayý kýrmak için bu gereklidir. (...) Yaþadýðýmýz onca sorun bizi her gün biraz daha devrime itiyor. Bugün çoðumuz gecekondularda yaþýyoruz. Ve bizi sokaklara atmak için fýrsat kolluyorlar. Üstelik açýn açý yoksulun yoksulu olarak yaþýyoruz. Bugün bu ülkede açlýk sýnýrý 800 YTL, yoksulluk sýnýrý ise 2000 YTL iken, çalýþabilir nüfusun %70 açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþarken bizim örgütlenmekten ve mücadele etmekten baþka çaremiz kalmýyor. Tüm ülkede büyük yanký uyandýran Telekom grevi Türk’ü Kürt’ü ve diðer uluslardan iþçilerin birlikte mücadele edebileceðini gösterdi. (...) Þimdi sokaklara çýkmanýn, devrimcilerle birlikte halklarýn birlikte mücadelesini örmenin ve yükseltmenin zamanýdýr. Bizler sessiz kaldýkça egemen sýnýflar saldýrýlarýný dizginsizce sürdürecektir. Önümüzdeki günler büyük mücadele günleridir. Bu mücadeleden zaferle çýkmamýz, egemen sýnýflarýn iktidarýný yýkmamýz mümkündür. Bunun için þimdi yapmamýz gereken tüm devrimcilere, iþçi ve emekçilere, Kürt halkýna karþý, faþizmin yaptýðý saldýrýlara karþý mücadele etmektir. Kürt halkýnýn yalnýz olmadýðýný göstermektir. Devrim ne kadar pratik bir hal almýþsa, bu da o derece pratik bir hal almýþtýr. Kürt halkýnýn mücadelesinin iþçi ve emekçilerin mücadelesiyle birleþtirilmesi devrimi yakýnlaþtýracaktýr. Kürt ve Türk halkýnýn birlikte mücadelesini örmek ve iktidar için savaþmak sonucu tayin edecektir. Kürt ve Türk halklarýn arasýnda sarsýlmaz güven ve kardeþlik baðlarý kurulmasý, ancak iki halkýn birlikte mücadelesini kurmakla mümkündür.

Daðýtýlan bildiride özetle þunlar yazýlýydý: “ (...) Bugün Kürt halkýyla dayanýþma bizim için yaþamsal önemdedir. Bir tarafta yýllardýr imha ve inkar edilen Kürt halký, köyleri boþaltýlan, yakýlýp yýkýlan Kürt halký öbür tarafta ise fabrikalarda atölyelerde azgýnca sömürüye tutulan iþçi ve emekçiler. Yani bizler yaþamý üretenler. Kürt halký bugün iki kez sömürülüp ezilse de bizi sömüren güçler aynýdýr. Bizi yaþamýn dýþýna itmek isteyen güçler aynýdýr. Bunlar gözünü kar bürümüþ olan emperyalizm ve onun iþbirlikçilerinden baþkasý deðildir. Eðer bizler Kürt halkýnýn acýlarýna ve kendi acýlarýmýza son vermek istiyorsak, gerçekten özgür olduðumuz ve insanlýða yaraþýr bir yaþam sürmek istiyorsak, baþta Kürt halký olmak üzere halklarýn birlikte mücadelesini örmek ve halklar arasýna sokulmak istenen nifak tohumlarýna ve þovenizme karþý kararlý bir mücadele yürütmek zorundayýz. Çünkü egemen sýnýflar bizleri kölece bir yaþama mahkum etmek için her türlü yolu deniyor. Bu nedenle halklar arasýnda kurulan birliðin ve kardeþçe baðlarýn kopmasý için her türlü saldýrýyý dizginsizce gerçekleþtiriyor. Bu nedenle bizler Türkiyeli iþçi ve emekçiler olarak YAÞASIN KÜRT VE TÜRK Kürt halkýnýn özHALKLARININ BÝRLÝKTE gürlük hakkýný MÜCADELESÝ! þartsýz ve koþulsuz savunmalýyýz. KÜRT ULUSUNA KENDÝ Çünkü yýllardýr ezilen ve sömürüKADERÝNÝ TAYÝN HAKKI! len Kürt halkýnýn güvenini kazan- Mücadele Birliði Plt, PARTÝZAN, mak ve devrimi BDSP, DTP Gazi Mah. Temsilciliði 108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

17


Yeni Evrede

Haber

Mücadele Birliði

ANTEP’TE SOSYAL GÜVENLÝK YASASINA KARÞI BASIN AÇIKLAMASI Gün geçtikçe yükselen eylem dalgasý yaygýnlýðýný her alanda gösteriyor. Sermayenin emekçi halk üzerindeki baskýlarýn artmasý ve bir takým reform adý altýnda çýkardýðý yasalarla Dünya Bankasý IMF politikalarý izlediði gün gibi ortadadýr. Buna karþýlýk sendika ve demokratik kitle örgütleri her gün seslerini duyurmak için alanlara çýkýyor. 14 Aralýk 2007 tarihinde de KESK,TÜRK-ÝÞ,DÝSK,TABÝBLER ODASI ve TMMOB katýlýmýyla “Sosyal Güven(siz)lik ve Genel Sað-

lýk(sýzlýk) Sigortasý bir kez daha TBMM’in gündeminde” adý altýnda yürüyüþ ve basýn açýklamasý düzenlendi. Yeþilsu önünde baþlayan yürüyüþ adliye önünde son buldu. Basýn metnini okuyan KESK dönem sözcüsü Yusuf ÞAHÝNLER “AKP hükümetinin 2006 yýlý mayýs ayýnda IMF ve DB’nin direktifiyle çýkardýðý sosyal sigortalar ve genel saðlýk sigortasý kanunun bir dizi maddesi anayasa mahkemesi tarafýndan aralýk ayýnda iptal edilmiþti. AKP hükümetinin hazýrladýðý yeni kanun tasarýsý geçen hafta TBMM’ye gönderil-

GAZÝ’DE DÖB’DEN YAZILAMALAR Merhaba Mücadele Birliði Okurlarý Burjuvazinin “hayta dönmek için” 19 Aralýk 2000 yýlýnda yaptýðý katliam, 20 zindanda eþ zamanlý olarak gerçekleþti. Bu kanlý katliamda 28 devrimci tutsak ölümsüzleþirken, yüzlercesi yaralandý. 4 gün süren Zindan savaþlarý ile devrimci irade bir kez daha burjuvaziden üstün geldi. Paris komünarlarýnýn, Stalingrad kahramanlarýnýn cesareti ve yazdýklarý destan, 2000 yýlýnda Zindan savaþlarý ile bir kez daha yazýlýyordu. Bu kahramanlardan biri de Murat Ördekçi yoldaþtýr. Saldýrý baþladýðý zaman, bütün eþitsiz koþullara raðmen faþist orduya “Kahraman Türk ordusu etrafýn sarýldý, teslim ol” çaðrýsýný yapar. Bu kararlýlýk ve moral üstünlüðü devrimin güncelliðinden ve zafere olan inancýndan gelmektedir. Çünkü hiçbir ordu tarihsel haklýlýktan daha güçlü deðildir. Bizler onlarýn genç yoldaþlarý olarak bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürme kararlýlýðýyla 19 Aralýk katliamý

18

di. Tasarýnýn gerçekleþmesi halinde saðlýk haklarýmýzda kayýplar oluþacak; kadýn için 58 erkek için 60 olan yaþ sýnýrý 65’ çýkacak. Emekliliðe hak kazanabilmek için gereken gün sayýsý 5000 iken bu 7000’e çýkarýldý ve þimdi 9000 gün prime çýkarýlacak. Bütün saðlýk hizmetleri paralý olacak. Saðlýk hakkýndan yararlanmak için vergi ödemek prim yatýrmak katýlým payý ödemek yetmediði gibi birde ‘ilave ücret’ adý altýnda para ödenecek. Prim ödeyemiyen çiftçilerin pamuðuna, buðdayýna, üzümüne, tütününe el koyacaklar” diyerek konuþmasýný sonlandýrdý. Basýn açýklanmasý sýrasýnda “AKP Saðlýðýmýza Dokunma”, “AKP Saðlýða Zararlýdýr”, “Ek Ücretimize Dokunma”, “AKP Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma” þeklinde sloganlar atýldýktan sonra kitle daðýldý.

öncesinde çalýþmalara baþladýk. Ve bu katliamý herkese duyurmak, unutmadýðýmýzý, unutmayacaðýmýzý göstermek için Gazi mahallesine yazýlamalar yaptýk. Þair Abay Kunanbay Lisesi duvarýna ve öðrencilerin geçiþ güzergahlarýna “Murat Ördekçi yoldaþ ölümsüzdür- DÖB (Devrimci Öðrenci Birliði)”, “Denizlerin yolunda DÖB saflarýna-DÖB” ve “Gençlik savaþacak Devrim kazanacak-DÖB” yazýlamalarý yaptýk. Ayný zamanda son dönemde Kürt halkýna karþý yapýlan saldýrýlar ve yükseltilmek istenen þovenist dalgaya karþý Kürt halkýnýn yanýnda olduðumuzu göstermek için “Kürt Halký Yalnýz Deðildir-DÖB” yazýlamasýný yine okulun duvarýna yaptýk. Daha sonrasýnda ise okul içerisinde DÖB’lü öðrenciler olarak, DÖB pullarýný yaptýk. Bu çalýþmalar sadece bir baþlangýç. Savaþarak ölen yoldaþlarýmýza olan borcumuzu ancak güç örgütü olup devrim ipini göðüsleyerek yerine getirebiliriz. Çünkü onlar devrim için öldüler ve biz onlarý, devrimi gerçekleþtirdiðimizde, milyonlarca genç devrimcinin içerisinde yine görebiliriz.

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

Gazi’den DÖB’lü Öðrenciler


Yeni Evrede

Okur Mektubu

Mücadele Birliði

Kitlelerin Enerjisini Devrime Akýtýp Sosyalizmle Taçlandýrmaya Hazýr mýsýnýz? urjuvazi, kapitalizmin kaçýnýlmaz çöküþünün önüne geçmek için büyük bir çaba içinde çýrpýnýp duruyor. Burjuvazi, bunalýmdan kurtulmak, bir çýkýþ yolu bulabilmek için gecesini gündüzüne katarak çalýþýyor. Kapitalist ülkeler, durumunu iyileþtirmek, sömürü düzenini devam ettirebilmek, yani boðularak ölüme sürüklenen ekonomilerini -biraz hava bularak- diriltmek için ellerindeki son seçenekleri kullanýyorlar. Kapitalist sistem, varlýðýnýn devamýný üretimde hammaddenin metaya dönüþüm sürecinde, emeðin sömürüsüyle saðlýyor. Sömürü düzeni, yalnýz üretim sürecinde deðil; ayný zamanda tüketimde de kendini gösteriyor. Satýn aldýðýmýz her türlü maddenin yanýnda, eðitim sistemi, saðlýk sektörü, kültürel faaliyetler... Hepsi birer kâr amacý olarak görülüyor. Burjuvazinin baský aracý olan devlet, üzerinde baský kurduðu halkýn ürettiklerinden artý-deðer sömürüsüyle elde ettiði kazanç yetmezmiþ gibi, bu ürünleri satarken, farklý adlar altýnda aldýðý vergilerle kârýna kâr katýyor. Tekelci devlet, görevleri arasýnda gösterdiði eðitimi, saðlýðý insanlara satýyor, güvenliði halkýn deðil kendinin lehine iþletiyor. Tüm bu þartlarda kapitalist sistem, insanlarý ikiye bölmüþ durumda: Sömürenler ve sömürülenler. Sömürülenler, yani doðumlarý nüfus artýþýna sebep olduðu için sevindirici olmayanlar. Kaderleri(!) ezilen ailelerinin, ezildiklerini her gün duayla, yakarýþla, þükretmeyle hatýrlatarak büyümek, sonra da ezenlerin okulunda ezilmiþliklerini devam ettireceklerine dair her gün and içmek olanlar. Sömürülenler, yani okuyup, ezenlere kazandýrdýklarý parayla orantýlý olarak deðerlenenler. Veya okuyamadan, genç yaþta hem üretimde, hem tüketimde sömürenlere kazanç saðlayanlar. Sömürülenler, yani hastalandýðýnda doktora gidemeyen, yanlýþ tedavi yöntemlerinden veya sýra beklemekten iyileþemeyenler. Herþeyin para ol-

B

duðu bu sistemde yaþamýný devam ettirmek için çalýþmaktan baþka birþey düþünemeyen öz kültürünü, insan iliþkilerini karnýný doyurmadýðý için önemsemeyenler. Gün geçtikçe insanlýðýný kaybeden, hýrsýzlýk yapmaya, dilenmeye maruz kalanlar. Sömürenlerle sömürülenler arasýndaki gelir farký öyle büyük ki, bir burjuvanýn kullandýðý arabalarý, bir iþçi ancak bin yýl durmadan çalýþarak kazandýðý para ile alabilir. Burjuva devlet, öyle insancýl ki(!) sömürücüler üzerine fazla yük binmesin diye pýrlanta ithalatýndan aldýðý vergiyi azaltýyor. Bu devlet öyle acýnasý bir durumda ki, süt, et, yumurta gibi, özellikle çocuklar için hayati önem taþýyan gýdalardan özel tüketim adý altýnda ayrýca vergi almaya muhtaç durumda. Bu denli düþkünleþmiþ olan burjuva devlet, varlýðýný fazla sürdüremez. Çünkü insanlar onun gibi düþkünleþmemek için ona karþý mücadele ediyor ve bu mücadelesine, onurlu, insanca yaþamý kuruncaya dek devam edecektir. -Hasta çocuðunu tedavi ettirecek parayý bulamayan baba, onun ölümünü seyretmeyip, hastanenin altýný üstüne getiriyor, bundan sonra daha sýkýkla getirmeye devam edecek. -Komþunun zengin çocuðu bisikletiyle gezerken kendisi ayný yolda iþe gitmek için büyüyen genç, büyürken biriktirdiði öfkesini içine atmýyor. Fýrsatýný buldukça sýnýf kinini dýþarý yansýtýyor, yansýtmaya devam edecek. -Suya-elektriðe üst üste gelen zamlarda, kesintilerde halk toplanýyor, sokaklara taþýyor, taþmaya devam edecek. -Sosyal güvenlik(!) reformlarýyla sosyal hak ve güvenceleri kýsýtlanan ve getirilen yasaklarla grevleri önlenmeye çalýþýlan iþçiler, emekçiler, boyunlarýný büküp çalýþmaya devam etmiyor; daha öfkeli, daha kararlý biçimde mücadele ediyorlar, devam edecekler. -Aile hekimliði sistemiyle, birlikte çalýþtýðý doktorun iþçisine dönüþen hemþireler sessizliklerini bozuyorlar,

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

artýk sessiz kalmayacaklar. -Ýþe sözleþmeli öðretmen olarak baþlayýp her an iþten çýkarýlma kaygýsý taþýyan, dersanelerde stajer olarak asgari ücretten az parayla çalýþan veya iþsiz olan öðretmenler sokaklarda artýk sistemi kaldýrmayý hedef alarak yürüyorlar, hedefe ulaþmadan durmayacaklar. -Tarým iþçileri yollarda veya konakladýklarý çadýrlarda ölüyorlar. Saðlam kalanlar durup nedenini düþünüyor ve hareketle geçiyorlar. Nedenleri de yok etmeyi önlerine koyuyorlar. -Mahalleli, evlerinin yýkýlmasýný seyretmiyor, yýkým ekiplerinin karþýsýnda taþlarla sopalarla duruyor, polisle çatýþýyor, çatýþmaya devam edecek. -Devlet, gençleri bir bir tutuklarken, diðerleri sessiz kalmayýp öfkelerini okullarda, sokaklarda, iþyerlerinde gösteriyor, bu öfkenin ana kaynaðý durdukça durulmayacaklar. -Ezilen, topraklari ilhak edilen Kürt halký, devletin ýrkçý, faþist politikalarý karþýsýnda daðlarda verdikleri mücadeleyi þehirlere, sokaklara taþýyor ve kararlýlýkla bu mücadeleye devam edecek. Her kesimden insan “yeter artýk” diyerek öfkesini sokaklara taþýyor. Karanlýk dünyaya daha fazla katlanmayýp özlem duyduðu hayat için yerinde duramýyor, yanýp tutuþuyor. Geleceðe hazýrlanýyor. Peki biz gençler hazýr mýyýz? Hýzlý geliþen bu süreç içinde ortaya çýkan geri alýþkanlýklarýmýzý, geçmiþte kalan diðer alýþkanlýklarýmýz gibi geçmiþte býrakarak, baþýmýz dönmeden bu hýzlý geliþen dünyaya ayak uydurmaya... Yüreðimiz titreyerek okuduðumuz programýmýz, ilkelerimizi büyük bir kararlýlýkla insanlara taþýmaya... Ýþçilerle, emekçilerle, öðrencilerle, yaþlýlarla, gençlerle, çocuklarla birlikte mücadele ederek “Yeni Ýnsan”ý oluþturmaya. Birer leninist olarak adýma yakýþýr biçimde (týpký Kalinin’in Devrimci Eðitim, Devrimci Ahlak kitabýnda deðindiði gibi) zamanýnda doðru tahlil ile doðru kararlar verebilme yetenekleriyle donanmýþ olarak kitlelerin taþýdýðý heyecaný duyarak ve mücadelenin onlara ihtiyacý olduðunu düþündürerek, onlara önderlik etmeye... Yani insanlarda biriken ve patlak veren enerjiyi devrim mücadelesine akýtýp sonunda sosyalizmle taçlandýrmaya... Hazýr mýyýz? Akdeniz’den Bir Leninist

19


Yeni Evrede

Alýntý

Mücadele Birliði

“Kurduðumuz Eksik Sosyalizm Tüm Hatalý Yanlarýyla Bile Kapitalizmle Karþýlaþtýrýlamayacak Kadar Ýyi Ve Ýnsanidir” Bulgaristan Komünist Partisi / Ludmil Kostadinov . Yüzyýlda partimiz uzun süre hem sosyalizm hem de kapitalizm koþullarýna tanýk oldu. Bu nedenle her iki toplumsal sistemi birbiri ile karþýlaþtýracak kadar deneyim edinmiþ durumdayýz. Sosyalizmin ülkeyi ekonomik olarak geriye götürdüðü argümaný 1980’lerin sonunda kapitalizme yeniden geçmek için ileri sürülen temel argümandý. O zamanlar Bulgar halkýna, kapitalizmin ya da -o zamanlar kullanýlan deyimle- “serbest piyasa ekonomisinin”, geri kalmýþlýðýn hýzla önüne geçme, zengin batý ülkelerine hýzla yetiþme ve onlarý geçme olanaðý vereceði söyleniyordu. Bunu yapmaktan bizi alýkoyan tek þey sosyalizmdi. Geçmiþte, 1930’larda kapitalist Bulgaristan’ýn baþarýlý geliþme kaydettiðini ve Avrupa’nýn baþlýca ülkelerinden biri olduðunu da söyleyip yazdýlar. Bulgaristan’ýn 50 yýl önce girdiði geliþme yolunu engellemek kolay deðildi. O dönemleri yaþayan insanlarýn çok azý hala hayattaydý ve onlarýn da pek çoðu kapitalizme yeniden geçmeye karþý oy kullandýlar; ama, diðerlerinin, yalnýzca sosyalizm dönemini yaþamýþ insanlarýn, bu propagandalarýn onlarý aldattýðýndan, sosyalist devrim öncesinde Bulgaristan’ýn Avrupa’da yoksulluk ve geri kalmýþlýðýyla tanýndýðýndan ve nüfusun % 80’nin ilkel tarým yaptýðýndan emin olmasý için kütüphanelere gitmesi, bilgilendirilmesi, karþýlaþtýrma yapmasý, vb. gerekiyordu. Georgi Dimitrov‘un haklý olarak iþaret ettiði gibi, bizler geliþmiþ ülkelerin 50-100 yýl gerisindeydik. 1939’da, ki savaþtan önceki en iyi yýldý bu, kapitalist Bulgaristan’ýn GSMH’sýndan kiþi baþýna düþen gelir, geliþmiþ kapitalist ülkelerinkine oranla beþ-altý kat daha düþüktü. Kapitalizm 1944 yýlýnda yýkýldý ve sosyalizmin inþasýna baþlandý. 1944 yýlýndan sonraki 16 yýl boyunca ekonomide kalkýnma olaðanüstü bir hýzla gerçekleþti. Ulusal ekonomi 1948’de bütünüyle eski düzeyine ulaþmýþ ve iki beþ yýllýk planýn hemen ardýndan 1960’ta GSMH üç kat büyümüþ ve ortalama yaþam süresi kapitalist Bulgaristan’ýn en iyi yýlý olan 1939’a göre 16 yýl uzamýþtý. 1980’lerde GSMH’dan kiþi baþýna düþen gelir geliþmiþ kapitalist ülkelerinkinin sadece 1.5-2 kat altýndaydý. 1989’larýn sonlarýnda sosyalizm yýkýldý ve ülkede kapitalizme yeniden geçildi. Sistemdeki bu yeni deðiþimden 16 yýl sonra, bugün, dengeler ne durumdadýr? Kapitalizmle ne gibi baþarýlar elde ettik ve büyük kapitalist ülkeleri göz önüne aldýðýmýzda geri kalmýþlýðýmýzý ne ölçüde yok ettik? Resmi istatistiklere bakýlacak olursa, gayri safi milli hasýla (GSMH), ancak 2004 yýlýnda sosyalizmin yýkýlmasýndan önceki 1989 yýlýnýn oran-

20

20

larýna eriþmiþtir. Tüm bu yýllar boyunca dünya deðiþti; açýktýr ki, geri kalmýþlýðýmýz yok olacaðý yerde arttý. Sosyalizm döneminde, geliþmiþ ülkelerle aramýzdaki fark 1.5-2 kata kadar düþmüþtü. Þimdi ise bu fark üç-dört kata kadar çýkmýþtýr. Sadece bununla da kalmýyor. Yine ayný resmi istatistiklerden öðrendiðimiz kadarýyla, GSMH’nýn mutlak deðeri 2004 yýlýnýn cari fiyatlarýnda 38 milyar levaya ulaþmýþ; tüm mal ve hizmet fiyatlarý 1989-2004 yýllarý arasýnda iki katýna çýkmýþtýr. 1989’da ise cari fiyatlardaki GSMH 40 milyar leva idi; fiili satýn alma gücüne bakýldýðýnda kapitalizmin ülkeye giriþinden 16 yýl sonra bugün, Bulgaristan’ýn GSMH’sý, sosyalizmin son yýllarýndaki GSMH’nýn % 50’sini bile aþmamýþtýr. Bu, sosyalizmin yerine kapitalizmin geçirilmesinin ekonomik sonucudur. Aradaki fark oldukça anlamlý. Sosyalizmin zaferinden 16 yýl sonra GSMH üç katýna çýktý; yeniden kapitalizme geçildikten 16 yýl sonra ise, GSMH iki kat azaldý. Bu 16 yýl boyunca gerçekte yeni olan hiçbir þey inþa edilmedi; kapitalizm koþullarýnda ülkemizin er ya da geç 1944 öncesi konumuna döneceðine, beþ-altý kat gerileyeceðimize yani geliþmiþ ülkelerin 50-100 yýl gerisine düþeceðimize kuþku yok. 20. yüzyýlýn ilk yarýsýnda ve günümüzde, 20. yüzyýlýn sonu ile 21. yüzyýlýn baþýnda Bulgaristan’da kapitalizm her þeyden öte yoksulluk ve azgeliþmiþlik, üretici güçlerin tahribi ve gerçek bir ekonomik felaket anlamýna gelmektedir. Ulusal gelir ne kadar küçülür ve önemsiz bir azýnlýðýn kazancý ne kadar artarsa nüfusun büyük çoðunluðu o kadar kaybeder, iþçiler iþsizliðe, yoksulluða ve umutsuz yarýnlara o kadar maruz kalýr. 1989 yýlýnda Bulgaristan’da iþsizlik yoktu; ama bugün, iþsizlik oraný % 15’i buldu; nüfusun çalýþmaya elveriþli en az % 15’i tüm dünyada iþ aramak uðruna ülkeyi terk etti. Kamu saðlýðý, bilim, kültür, eðitim ve sosyal güvenlik (emeklilik ve devlet desteði) acýmasýzca bir yana atýldý. BM her yýl tüm dünya ülkelerinin ekonomik geliþme endeksini yayýnlýyor. Bu endekste satýn alma gücüne göre GSMH’dan kiþi baþýna düþen gelir, ortalama yaþam süresi, çocuk ölümleri, vb. hakkýnda istatistikler yer alýyor. Bu endeks, her bir ülkedeki geliþme düzeyinin tipik bir göstergesi sayýlýyor. BM’nin sosyalist ülkelere ait rakamlarý büyüteceðini düþünmek mantýklý deðil. 1970 ve 1980’li yýllarda sosyalizm döneminde Bulgaristan’ýn geliþme endeksindeki sýralamasý 30’du. Kapitalizmden sonra, 55. ve 60. sýraya düþtü. Hala sosyalist olan Küba ekonomik ambargoya raðmen Bulgaristan’ýn önünde yer alýyor.

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008


Yeni Evrede

Alýntý

Mücadele Birliði

20. yüzyýldaki deneyimlerimiz, eksiklikleri olan sosyalist sistemimizin, tüm hatalý yanlarýna raðmen ekonomi, teknolojik ilerleme, bilim, kültür, eðitim ve halkýmýzýn çalýþma ve yaþam koþullarýnýn düzelmesi bakýmýndan kapitalizmle karþýlaþtýrýlamayacak kadar iyi olduðunu öðretti. Bugün AB’ye katýlma düþleri kuruluyor. Bir çok sosyalist ülkenin üyesi olduðu Karþýlýklý Ekonomik Yardýmlaþma Konseyi ‘nin (Comecon) üyesi olma deneyimine sahibiz. Sosyalist ülkelerin ekonomik iþbirliði ve yardýmlaþma deneyimi, iþbirliðinin, samimi bir yardýmlaþmaya ve ortak bir ekonomik büyümeye dayalý olduðunu gösterdi. Comecon’un Bulgaristan için anlamý gayet anlamlý bir yardým ve mallarýmýz için neredeyse sýnýrsýz bir piyasa demekti. Üretimi sýnýrlayacak kotalar yoktu. Genel eðilim olabildiðince üretim yapma yönündeydi. Bu iþbirliði sayesinde sosyalist ülkelerin bütün halklarý kazanýyordu. AB’nin geniþlemesi hakkýnda her þeyden önce belirtmek isterim ki partimiz, Bulgaristan’ýn bu topluluða girmesine karþýdýr. Týpký tüm Avrupa ülkelerinin halklarý gibi bizim halkýmýz da hiçbir þey elde etmeyecek, tersine, AB üyesi olmakla yalnýzca kaybeden olacaktýr. Bulgaristan’ýn AB’ye katýlmasý için yerine getirmesi gereken þartlar, SSCB ve Comecon’un ayakta olduðu dönemde AB’ye katýlan ülkelerin yerine getirmesi gereken þartlarla karþýlaþtýrýlamayacak kadar kötü. Ülkemizin AB’de aldýðý kaynaklarýn büyük bir bölümü Avrupa firmalarýna geri dönüyor. Yerli sermaye de payýna düþeni alýyor. Geri kalaný ise AB’nin ihtiyaçlarýný karþýlamak üzere yaratýlan yeni bürokratik yapýya, AB politikalarýnýn propagandasýna, vb. gidiyor. En tutarlý ölçümlere göre ülkemiz daha þimdiden katýlým fonlarýndan elde ettiði kazançtan iki kat fazla ekonomik kayba uðramýþtýr. AB’ye katýlmamýzla beraber kaybettiklerimizin oraný kazandýklarýmýzýn oranýndan daha hýzlý artacak. Avrupa fonlarýndan gelen kaynaklar uðruna Bulgar halký daha þimdiden iþsiz ve yükselen fiyatlar nedeniyle daha fazla ödüyor. Tabii, tüm Avrupalý halklar AB’nin geniþlemesi nedeniyle her þeye daha fazla ödemek durumunda kalýyor. Geniþleme politikasý, ucuz iþgücü ve yeni piyasalar elde eden Avrupa sermayesinin çýkarlarýna yarýyor. Sosyalist devrimden önce Bulgaristan tarihi savaþlar ve ulusal felaketlerden ibaretti. Bulgaristan, Almanya’nýn uydusu olarak I. Dünya Savaþý’na katýldý ve bir çok yenilgi aldý. II. Dünya Savaþý’nda Bulgar burjuvazisi ülkeyi faþist Almanya’nýn uydusu haline getirdi. Cani Hitler’in dünya egemenliðini elde etme mücadelesinde onunla kurulan siyasi ittifak nedeniyle ülkemiz uluslararasý toplumdan büsbütün soyutlandý ve yeni bir ulusal felakete sürüklendi. 9 Eylül 1944’teki halk devrimi, felaketleri son anda önledi. Sosyalizm dönemi, 45 yýl boyunca barýþ içinde kalkýnmayý saðladý; bu, 20. yüzyýl tarihimizdeki barýþ içinde geçen en uzun dönemdir. Halk cumhuriyetimiz bu dönemde Varþova Paktý’na katýldý. Sosyalist ülkelerin

bu askeri bloðu varken Yugoslavya’nýn bombalanmasý ya da Irak’ýn iþgal edilmesi mümkün deðildi. Sosyalizm yýkýldýktan sonra yeni Bulgar burjuvazisi ülkeyi, bu kez de ABD’nin uydusu yapmak ve emperyalizmin saldýrgan askeri bloðu NATO’nun üyesi yapmak için elini çabuk tuttu. Bir kez daha Bulgaristan’ýn kaderi, dünyaya egemen olmak için azgýn savaþlar baþlatan en saldýrgan emperyalist gücün insafýna terk edildi. Yugoslavya’nýn bombalanmasý sýrasýnda Bulgar hükümeti ülkenin hava sahasýný saldýrganlara açtý; ama çatýþma biter bitmez ayný hava sahasýndan barýþ yanlýsý Rus güçlerin geçmesine izin vermedi. Bugün Bulgaristan Afganistan ve Irak iþgallerine etkin biçimde katýlmýþtýr. Irak’ta bir Bulgar taburu Irak halkýnýn özgürlük mücadelesini bastýrmakla uðraþýyor. Daha þimdiden 13 Bulgar askeri Irak’ta yaþamýný yitirdi ve orada bulunan tabur için yapýlan harcamalar bir milyar levayý geçti. Ülkemizde Amerikan üslerinin kurulmasý için yapýlan müzakereler gerçekleþti; NATO’nun Doðu’ya doðru yayýlmasý, Amerikan üslerinin Rus sýnýrýnýn yakýnýna inþa edilmesi, ABD, AB ve NATO’nun Ukrayna, Beyaz Rusya ve diðer eski Sovyet cumhuriyetlerinin iç iþlerine müdahalesi, Rusya’daki ayrýlýkçýlýða açýk destek, tüm bunlar Avrupa’da bir savaþa yol açabilecek tehlikeli bir oyundur. ABD ile ittifak ve NATO’ya katýlma halkýmýza çok daha pahalýya mal olacak ve belki de bir örneði daha olmayan bir diðer ulusal felaketi beraberinde getirecek. Tüm bu gerçekler sosyalizmin barýþ, kapitalizmin savaþ olduðunu kanýtlar. Bulgaristan’da sosyalizmin kapitalizm ile karþýlaþtýrýlmasýndan sosyalizmin tartýþmasýz üstün olduðu sonucu çýkar. Sosyalizmin ülkemizde yenilgi aldýðýný söyleyenler çýkabilir; ben yenilgi aldýðýný düþünmüyorum. Bir öðrenci matematik problemini çözemediðinde matematik yenilgiye uðradý diyemeyiz. Ülkemizde de sosyalizm yenilgiye uðramadý ama kapitalizme yeniden geçmeye izin verdiði için partimiz ve halkýmýz yenildi. Sosyalist sistemimizin pek çok kusurlu yanlarý vardý. Ne olursa olsun, bu, sömürüsüz yeni bir toplum yaratma yolundaki ilk giriþimdi. Pek çok hata yaptýk. Ama öyle zannediyorum ki en ilkesel ve hayati hatamýz, partimizin ve halkýmýzýn kapitalizme yeniden geçmeye izin vermesi oldu. Sosyalizmi çok daha mükemmel hale getirebilirdik. Bununla birlikte kurduðumuz eksik sosyalizm tüm hatalý yanlarýyla bile kapitalizmle karþýlaþtýrýlamayacak kadar iyi ve insanidir. Sonuç olarak, komünist hareketin birliði ne þekilde olursa olsun desteklenmezse emperyalizme karþý mücadeleden hiçbir beklentimiz olamaz. Böyle bir birlik geniþ bir anti-emperyalist hareketin savunucusu ve öncüsü olacaktýr. NOT: Bu makale, www.stalinkaynak.com adresinden alýnarak yayýnlanmýþtýr

108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

21


Yeni Evrede

Çocuklar

Mücadele Birliði

ÇOCUKLARIMIZIN UMUDU SOSYALÝZMDEDÝR... Geçtiðimiz günlerde Uluslararasý Çalýþma Örgütü (ILO)’nun düzenlediði “Çocuk Ýþçiliðiyle Mücadele Konferansý”na, traji-komik bir þekilde TÝSK (Türkiye Ýþveren Sendikalarý Konfederasyonu) ev sahipliði yaptý. Büyük bir iki yüzlülükle TÝSK’in çocuk iþçiliðini önlemeye yönelik çalýþmalarýnýn örnek gösterildiði konferansta; Arnavutluk, Ukrayna, Azerbaycan, Özbekistan, Bosna-Hersek, Gürcistan, Kýrgýzistan, Makedonya, Moldova, Karadað, Tacikistan ve Kazakistan’dan iþveren örgütleri temsilcileri katýlýyor. ÝLO’nun “Çocuk Ýþçiliðiyle Mücadelede Deneyimlerin ve Alýnan Derslerin Paylaþýlmasý Konusunda Bölgesel Konferans”ý aslýnda, milyonlarca çocuðun ezilmesindensömürülmesinden, güvencesiz çalýþtýrýlmasýndan sorumlu olan Türkiyeli kapitalistlerin, konferansa katýlan diðer ülke kapitalistlerine çocuklarýn nasýl “daha iyi sömüreceklerini” anlatýp, onlara bu konuda dersler verecekleri bir konferanstan öteye gitmesi mümkün deðil. TÝSK’in çocuk iþçiliðini önlemeye yönelik çalýþmalarýnýn aslýnda yansýtýldýðý gibi olmadýðý çok açýktýr. Kapitalizmin hiçbir zaman sömürü koþullarýný ortadan kaldýrmayacaðý, aksine bu koþullarý daha da arttýracaðý bilinen bir gerçektir... Özellikle kadýn ve çocuk ucuz emeði, güvencesiz çalýþtýrma kapitalizm için vazgeçilmez önemdedir. Þu anda resmi rakamlara göre Türkiye’de 4,5 milyon çocuk iþçi ve 5 milyon iþsiz bulunuyor. Bu ço-

22

cuklarýn bir çoðu aðýr sanayi koþullarýnda çalýþýp ailelerinin geçimini saðlamak durumunda kalýyorlar. Rakamlarda gösterildiði gibi aslýnda yetiþkin iþsizlerle, çocuk iþçiler arasýndaki orantý baþa baþ gidiyor. Rakamlardaki orantýyla kapitalistlerin ceplerine indirdikleri kâr orantýsýnýn farklýlýðý nedeniyle þuanda milyonlarca yetiþkin iþsiz ve çalýþan iþçi var... Kapitalizmin kâr hýrsý sýnýr tanýmýyor. BM verilerine göre Afrika’da her yýl yaklaþýk 7 bin çocuk köle olarak çalýþtýrýlýyor. Nijerya’da maden ocaklarýnda çalýþtýrýlmak için satýlan çocuklarýn sayýsý her yýl neredeyse 5 bini buluyor. Çocuklarýn Çalýþtýrýlmasýna Karþý Çalýþma Programý’nýn (IPEC) verdiði bilgilere göre þu anda tüm dünyada 517 yaþ arasý ortalama 250 milyon kadar çocuk, yeterli eðitimden, saðlýk hizmetlerinden ve temel özgürlüklerden yoksun biçimde çalýþmakta. Geliþmekte olan ülkelerde çocuklar beþ yaþýna geldiðinde aileleri, ‘aile ekonomisine katkýda bulunma’ gerekçesiyle çocuklarýný hizmetçi olarak çalýþtýrmaya baþlýyorlar. Kýsacasý, çocuklarýmýzýn kapitalizmin aðýr sömürü koþullarý altýnda þen kahkahalar içinde kýrmýzý elmalar gibi gülmesi mümkün deðil. Yarýnýndan kaygý duyan bir toplumun çocuklarýný açlýk, yoksulluk ve en acýsý ölüm bekliyor... Sosyalizm, çocuklarýmýzýn yegane umududur. “Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatýlmayan, ekmek, gül ve hürriyet günleri” ancak sosyalist bir sistemde mümkündür. 108. Sayý / 19 Aralýk 2007 - 2 Ocak 2008

Dünyayý verelim çocuklara hiç deðilse bir günlüðüne Allý pullu bir balon gibi verelim oynasýnlar Oynasýnlar türküler söyleyerek yýldýzlarýn arasýnda Dünyayý çocuklara verelim Kocaman bir elma gibi verelim sýcacýk bir ekmek somunu gibi Hiç deðilse bir günlüðüne doysunlar Bir günlük de olsa öðrensin dünya arkadaþlýðý Çocuklar dünyayý alacak elimizden Ölümsüz aðaçlar dikecekler....


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.