Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
nizm, bu topraklarda hiç devrimci militan eksikliði yaþamadý. Neredeyse kýrk yýldýr son derece sert geçen iç savaþ olarak geliþen devrimci mücadeleyi yürütecek denli son derece özverili ve yiðitçe mücadele veren bir devrimciler kuþaðý yetiþmiþtir. Þimdi devrimci durumun yaþanmakta olan bu olgun safhasýnda devrimci neferlerin sayýsý çok ileri boyutlara vardý. Ve devrim, bu topraklarda, hergün, yeni yeni devrimci militan bölüklerini mücadeleye çekiyor. Devrim yeni katýlmalarla daimi olarak büyüyor. Devrimci mücadelenin kuþaklar boyu sürmesinin çok önemli bir sonucu, milyonlarca insanýn devrimin etkisine girmesidir. Bu insanlar þu ya da bu biçimde devrimci mücadeleye katýldýlar. Küçük bir kýsmý devrim saflarýný terk etse de büyük çoðunluðu devrimin destekleyicisidir, devrimin bir gücüdür. Bizdeki gibi devrimci potansiyel, aktif devrimci bir güç çok az ülkede vardýr. Yalnýzca Kürdistan’daki devrimci mücadele, ezilen halkýn milyonlarýný yýllarca ayaða kaldýrdý. Halktan bir ordu oluþtu. Devrim, birleþik devrim olarak büyük bir etki gücü yaratmýþ, en kenarda kalan insanlar dahi bu gücün etkisine girmiþtir. Bugün çok sayýda fabrika, kýrsal bölge, semt, kent devrimin bir gücü haline gelmiþtir. Devrim büyük bir güçtür. Devrimci durumun olgun olduðu, hergün yeni yeni insanlarýn mücadeleye atýldýðý, burjuvazinin ideolojik ve politik olarak çok zayýf olduðu böylesine uygun koþullarda eðer devrimci marksist parti, süreci belirleyen bir güç durumuna gelmezse, varolan uygun koþullardan yararlanýp büyük bir baþarý kazanmazsa, tüm iliþkilerde çürüme baþlar. Emekçi kitleleri bugünkü durumda, yani býçak sýrtýnda uzun süre kalamaz. Ya iktidar için sýnýf savaþýmý baþarýya ulaþýr, ya da herþey çok daha geriye gider. Proletarya açýsýndan iktidarýn ele geçirilmesi bir varlýk-yokluk sorunu olmuþtur. Proletarya iktidarý almak için devrim mücadelesini yükseltirse, çok geniþ bir halk kitlesini yanýnda bulacaktýr. Devrim mücadelesinden geri durmasý halinde, varolan kitle gücünün bir kýsmýný kaybeder. Halk kitlelerini etkileyen, onlarý ileri iten, cesaretlendiren devrimci mücadeledir, yalnýzca devrimci mücadele. Devrimin uzun süren varlýðýna raðmen, reformist-oportünist hareketlerin varlýðý ve çabalarý, devrimin baþarýsýný önleyen bir etkendir. Eðer bu türden karþý etkenler olmasaydý, iþçi ya zafere ulaþmýþtý, ya da zaferin kapýsýna çoktan dayanmýþtý. Bu güçler kapitalistlerin en kritik anlarýnda, onlara yardým etmiþlerdir. Bu hareketler, belli bir kitleyi yanlarýna çekebilmiþ ve onlarý etkisizleþtirmiþlerdir. Ýþçi sýnýfý ve bir bütün olarak da halk kitleleri, bu uzlaþmacý sýnýf iþbirlikçisi hareketleri aþamazsa, devrim için son derece uygun olan koþullarý devrime çeviremez. 1 Mayýs Taksim eylemi göstermiþtir ki, ve daha sayýsýz devrimci kitle eylemi göstermiþtir ki, kitleler devrimcidir. Kitleler kararlýdýr. Uzlaþmacý hareketler aþýlabilirlerse, bir çok alanda 1 Mayýs Taksim gibi yeni eylem harikalarý yaratabilirler. Nesnel temellerde gündeme gelen devrim, bu nedenle bir zorunluluktur. Proletaryanýn sýnýf savaþýmý ve genel olarak da emekçi halkýn devrimci mücadelesi, devrimi büyütüyor, onu hedefine yakýnlaþtýrýyor. Devrimin koþullarýný, devrimci durumu devrime çevirmek komünist devrimci önderliðin görevidir. Devrimci önderlik kitleleri devrim yolunda alýp götürmezse, iktidarý almak için harekete geçmezse, en uygun, evet en uygun devrim koþullarý bile kendiliðinden sonuç getirmez. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisinden baþka hiçbir güç de, devrimi baþaracak ideolojik, politik ve pratik yeteneðe sahip deðildir. Her Leninist, propaganda ve ajitasyonda, kitle iliþkilerinde ve eylemlerde bu bilinçle hareket eder.
DEVRÝMCÝ DURUMU DEVRÝME ÇEVÝRMEK Türkiye ve Kürdistan yýllardýr, bir devrim topraðý haline gelmiþtir. Devrimin bu denli canlý olduðu, devrim dinamiklerinin sürekli büyüdüðü, yani devrimci durum þartlarýnda, burjuvazi ne egemendir, ne de yönetebiliyor. Bu þartlar, burjuvazinin devrileceði bir durumun doðmasý demektir. Ýþçi sýnýfýnýn önündeki yakýn hedef, burjuvaziyi devirmek üzere, doðmuþ olan þartlardan sonuna kadar yararlanmak olmalýdýr. Devrimci durum burjuvazinin toplum üstündeki konumunu zayýflatan bir durumdur. Sistemden kaynaklanan ancak sýnýflarýn iradesinden baðýmsýz olarak ortaya çýkan devrimci durum, egemen sýnýfý derinden sarsar. Ciddi bir ekonomik ve politik kriz vardýr. Devrimci durum da kýsacasý, ekonomik ve politik kriz demektir. Kurulu düzen ciddi, sarsýcý bir kriz içinde. Tüm bu krizler, eski toplumun artýk daha fazla yürümeyeceðini, yerini daha ileri bir topluma terketmesi gerektiðini anlatan güçlü iþaretlerdir. Yeni bir topluma geçiþ zorunluluðu her defasýnda kendini çok daha yýkýcý krizlerle dayatýyor. Burjuva toplumun tüm bu kramplarý, çatýþmalarý ve krizleri, kapitalist ekonomiyi ve kapitalist toplumu tarihin son ürünü olarak gören burjuva ideologlara sert bir darbe indiriyor. Kapitalizm, tarihin sadece bir dönemine aittir. Þimdi yakýn geleceðinde, bu toplum olmayacaktýr. Eski toplumun göçüp gitmesi baþlayan ve geniþleyerek süren bir süreçtir. Burjuvazi politik olarak da zayýf düþmüþtür. Sýnýflar savaþýmýnýn þiddetlenmesiyle, burjuvazi toplum üstündeki politik etkisini yitirmeye baþlar. Sürekli ekonomik kriz yaþayan bir ekonomik sisteme dayanan burjuva güçler, bu þartlarda emekçi halk üzerinde etkin olamazlar. Çünkü ekonomik kriz emekçi sýnýfý vurur. Bu durum karþýsýnda, tüm burjuva politik güçler ve burjuva kurumlar bir bir yýpranýr ve gözden düþer. Ve burjuvazi bu þartlarda yönetebilmek için devamlý yeni yöntemlere geçmek zorunda kalýr. Ama devrimci durum ve iç savaþ, her burjuva yöntemi kýsa sürede etkisizleþtirecek denli ileri bir düzeye varmýþtýr. Burjuvazi, bugün her zamankinden daha zayýf düþmüþtür. Burjuvazi ideolojik olarak da halk kitleleri üstündeki etkisini yitirdi. Kapitalist ekonomi, üretim iliþkileri ve burjuva yaþam biçimi üzerine ileri sürülen burjuva savlar, uzlaþmaz krizlerin yýkýcý sürekliliði karþýsýnda bir bir çöktü. Emekçilerin kapitalizmde sürekli karþý karþýya olduðu, sefalet, açlýk, hastalýk ve ölümlerden sonra, burjuvazi bu insanlar üzerinde nasýl bir ideolojik etki sürdürebilir ki. Burjuva ideolojileri tüm parlaklýðýný yitirmiþtir. Devrimci durum ve kitlelerin baþkaldýrýsý, sistemin kendisine ve ona dayanan her þeye de bir baþkaldýrýdýr. Kapitalist sistem her bakýmdan güçsüz bir durumdadýr. Tarihin son ürünü deðil sonu gelen bir dönemin ürünüdür. Burjuva ideologlarýnýn hiçbir demogojisi ve propagandasý bu gerçeði deðiþtirmez. Tüm bu olgular, Türkiye ve Kürdistan’da yaþanýyor. Sürekli olgunlaþan emek-sermaye çeliþkisi ve karþýtlýðý, bu temeldeki olaylarý ve devrimi daima besliyor ve bir zorunluluk olarak ön plana çýkarýyor. Uzlaþmaz çeliþkiler temelinde yükselen sýnýf savaþýmý bu topraklarý devrim topraðý haline getirmiþtir. Devrim, her an mücadeleye hazýr bir devrime militan gücü hazýr buluyor. Devrimci komü-
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
3
Yeni Evrede
Sýnýrötesi Operasyon
Mücadele Birliði
BÝR MORAL DÜZELTME OPERASYONU Tekelci sermayenin böyle bir moral düzeltmeye ihtiyacý vardý, hem de acil olarak... Gecenin karanlýðýnda bomba yüklü uçaklarýn havalanýþý, kýzýlötesi kameralarla havadan görüntülenen bir hedef ve korkunç yok edici güçle patlayan bombanýn kara dumaný daðýldýktan sonra hedeflenen binanýn yerinde açýlan kocaman bir çukur... Her gece yataðýna, yarýný kaybetme korkusuyla giren bir sýnýf rahat uyusun diye, G. Kürdistan’ýn yoksul köyleri sabaha kadar jet motorlarýnýn ve füzelerinin çaldýðý ölüm þarkýsýný dinlediler. Türk tekelci sermayesi, ABD’nin Baðdat ve Belgrad’da gerçekleþtirdiði gece yarýsý hava bombardýmanlarýnýn uydu görüntülerini, nasýl da kaniçici bir iþtahla, yutkunarak, aðzý sulanarak iþlemiþti. Þimdi bu katliamcý rüyasýný, Noel babanýn hediyesi gibi, yýlbaþý çamýnýn altýnda buluvermiþti. Hediye paketinin içindeki “He-man” kostümü giyip, onun gibi baðýrmak zamaný gelmiþti. Týpký, Recep Tayyip Erdoðan’ýn hemen operasyon sonrasýndaki sözleri gibi; “Türkiye dikkate alýnmadan, sadece bölgesinde deðil, dünyada hesap yapýlamaz.” Hey gidi koca Ezop, asýl þimdi dile gel... Bir Güç Ya da Bir Hiç Olmak Gerçi, hem emperyalist ülkeler, hem de irili-ufaklý komþular, Türkiye’yi fazla dikkate almadan hesap yapmaya alýþmýþtý. ABD, Ortadoðu’ya yeni biçimler vermeye çabalarken, Türkiye’nin davet edilmediði konferanslar toplamakta bir sakýnca görmüyordu. Rusya, milyonlarca dolarlýk boru hattý projelerini boþa çýkararak enerji anlaþmalarýnda Orta-Asya ülkelerini kendisine baðlarken de, Türkiye’yi hesaba kattýðý pek iddia edilemezdi. AB ise, en son imzalanan anlaþma metninde, Türkiye’nin adýna ve adaylýðýna bile yer vermiyor, tersine adaylýk yolunu kapatacak ifadeleri güçlendiriyordu. Ýran, Türkiye’nin nasýrýna diken gibi batan G. Kürdistan devletini resmen tanýyor, Erbil’e konsolosluk açýyordu. Küçük bir ülke olan Güney Kýbrýs bile, adanýn geleceði için belirleyici adýmlarý, Türkiye’nin tehditlerine raðmen atmaktan çekinmiyordu. Bütün bu manzara, ancak “bölgesel bir güç” olabilirse, devrim belasýndan kurtulabileceðini düþünen tekelci sermaye için, pek de iyi referanslar sayýlmazdý. Komþularýnýn ve müttefiklerinin, adeta ‘kapýnýn mandalý’ muamelesi yaptýklarý bir ülkenin, bölgesel güç gibi ortalýklarda dolaþmasý, trajedi ve komedinin yeni sentezlerini sunuyordu. Ah Ezop, yanlýþ çaðda dünyaya gelmiþsin. Oyundan atýlmýþ çocuk gibi bir köþeye büzülüp kalan müttefiklerin imdadýna, bir kez daha ABD yetiþti. Askeri Teknik Þiþirmeler Askeri-teknik açýdan bu operasyonun bir “Made-Ýn USA” damgasý taþýdýðýna kimsenin þüphesi yoktur. TSK uçaklarýnda kullanýlan, gece uçuþuyla belirlenen hedeflere sorti yapma ve bombalama imkaný sunan Küresel Yerbelirleme Sistemi (GPS), ABD’nin tekelindedir. Bu bize, bir kaç yýl önce NATO bünyesinde yaþanan bir tartýþmayý hatýrlattý. AB emperyalizmi, NATO’dan ayrý olarak kurmak istediði Avrupa Ordusu hazýrlýklarýnda, ABD’nin askeri-teknik engelleriyle karþýlaþmýþtý. Avrupa’nýn geliþmiþ sanayi ülkelerinin elinde, ileri radar sistemiyle donanmýþ AVACS cinsi uçaklardan tek bir tane bile yoktu ve bu uçaklar olmadan Avrupa ordusu, kör bir silahþöre benziyordu. ABD, bu projenin ölü doðmasý için, tekeline aldýðý GPS’yi, Avrupa ülkelerine açmayý reddetti. Ancak, yapýlan resmi açýklamalara bakýlýrsa, AB emperyalizminin bile elinde olmayan bu sistem, bütün baþarýsý Stinger füzelerinin ateþlendiði dörtlü boru üretmek olan ASELSAN’ýn elindeymiþ? Fýndýk da cilde iyi gelir, tabi yerseniz?! Ah Ezop, þiþerek boða olduðunu sanan
4
kurbaðanýn hikayesini pek erken yazmýþsýn...
Ýkiyüzlü Barzani Operasyonun ayrýntýlarý ortaya çýktýkça, kimlerin hangi oyunlarý oynadýðý daha iyi görünüyor, ortaya uluslararasý bir ittifak çýkýyor. ABD, operasyon için Ankara’da 25 askeri personel görevlendirmiþti. Ýsrail insansýz uçak desteði vermiþti, ve bu ittifakla Barzani’ye düþen görev, hedefteki yerlerin sivil nüfusunu boþaltmaktý. Bombalama sonrasý Barzani’nin öfkeli çýkýþlar yapmasý, ikiyüzlülükten baþka bir þey deðil. O, UKH’nin ve birleþik devrimin ezilmesine destek karþýlýðýnda, federasyon biçimli devlet otoritesinin kabul göreceði garantisini almýþtýr. Buna raðmen Barzani öfkeli çýkýþlar yapýyorsa, ABD’nin askeri-teknik desteðiyle iyice kabaran Türkiye tekelci sermayesinin iþgal iþtahýný frenlemek içindir. Sarsýlan Ýmajlara Makyaj Bu operasyon için, birbiriyle baðlantýlý üç amaç taþýdýðý söylenebilir.
Birincisi: dünya aleme, ABD’nin Ortadoðu’daki en ileri askeri müttefikinin, Ýsrail’le birlikte Türkiye olduðu ilan edilmiþtir. Ýsrail, Lübnan sýnýrýnda yediði büyük darbeden sonra, eski korkutucu gücünde oldukça uzak görünmeye baþlamýþtý. Bu durum, Ýran’ýn bölgeye yayýlma iþtahýný, ve Arap ulusçuluðunun yükseliþini desteliyordu. Þimdi Türkiye, bu boþluðu doldurmaya aday olduðunu, 3. Dünya savaþýnýn yeni cephelerinde ABD’nin belirlediði hedefler vuracak uçaklara, donanýma ve personele sahip olduðunu ispat etmiþtir. Ýkincisi:bu bir, “imaj düzeltme” operasyonudur. Geçen aylarýn þiddetli çatýþmalarýnda önemli kayýplar veren TSK, giderek MHP’nin bile eleþtiri oklarýna hedef olmaya baþlamýþtý. Tam da bu durum, karþý-devrim cephesindeki çatlaðýn hangi ölçülerde olduðuna dair çarpýcý bir iþarettir. Silahlý kuvvetleri yýpratan, devrimdir. Bölgede bir hayalet dolaþýyor, yüzbinlerce ordu gücü bu hayaleti her yerde arýyor ama bir türlü bulamýyor. Oysa hayalet istediði zaman istediði yerde ortaya çýkýp zaiyat verip yine kayýplara karýþýyor. Böylesi görünmez, ele geçirilmez bir düþmana karþý, düzenli ordularýn savaþý her zaman moral cöküþü getirir.* Bu operasyonla görünmez hayalet, Kandil simgesinde görünür kýlýnmýþ, kritik bir anda karþý-devrime moral kazandýrma amacý güdülmüþtür. Üçüncüsü: artýk iyice aþikâr olan “silah býraktýrma” planý, ancak askeri bir imha tehdidi altýnda iþleyebilir. Böylesi bir tehdit, ne kadar geniþ kapsamlý tutulursa tutulsun, bir kara harekatýyla saðlanamazdý, aksine, “stratejik yenilgi” faturasýna mal olabilirdi. Ýmha tehdidi, havadan yaðdýrýldý. Gerisi, tekelci faþist basýna düþtü. Bu oldukça sýnýrlý harekatýn ne derece güçlü ve bezdirici olduðuna dair en fantezi dolu senaryolarý basýn yazdý. Sonuç olarak, Türkiye bir süredir ABD tarafýndan kendisine dikte edilen, Ortadoðu’da operasyonel bir karþý devrim üssü haline gelme misyonu için, ilk önemli adýmlarýný atmýþ bulunuyor. Mücadele Birliði, Aðustos 2006’da bu planý duyurmuþ, Kürt halkýnýn tarihi bir dönemeçte olduðunu dile getirmiþti. Silahsýzlandýrma planý, birleþik devrime yönelen ciddi bir tehdittir. Buna raðmen bir çok sol çevre, tehlikenin ciddiyetini kavramamýþ görünüyor. Yoksa bu projeye “onurlu barýþ” yaftasýyla soldan destek sunmazlardý. Ama zaten onlar, devrimi de hiç ciddiye almadýlar. * Murat Yetkin’le yaptýðý bir röportajda S. Demirel, 98 yýlýnda yüzbinlerce askerin katýldýðý büyük Murat operasyonunun sonucu ortaya çýkan moral çöküntüyü anlatýyordu. O dönem cumhurbaþkaný olan Demirel’e askerler, bölgeyi tamamen terketmek ve geride silahlý sivillerden oluþan birlikler býrakmak teklifi getirmiþlerdi. Böylesi bir moral çöküntü döneminde, Demirel, Öcalan’ýn yakalanmasýnýn kritik önemini anlatýyor ve “böyle bir morale ihtiyacýmýz vardý” diyordu.
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
Yeni Evrede
Hükümet Yardýmlarý
Mücadele Birliði
AÇLIKLA TERBÝYE POLÝTÝKASI Hükümetin baþý, bizzat yaptý bu açýklamayý: “8 Milyon aileye kömür yardýmý yaptýk” Ne diyelim yaþanan sefalete dair deðerli bir itiraf. Eskiler buna “þecaat arzederken, sirkatin söylemek” derlerdi. Yani, kendini överken, günahlarýný saymak gibi... Toplam nüfusun 17 milyon aileden oluþtuðu düþünülürse, baþbakanýn aðzýndan, toplumun yarýsýnýn, 1 evine kömür alamayacak kadar yoksul olduðu ortaya çýkýyor. Gerçekte, bu insanlar, bu on milyonlar için, yoksulluk hafif kalan bir tabir. Kýþlýk kömürünü alamayanlarýn, sofradan yarý aç kalktýklarýný düþünmek bir abartý olmaz. Bunun adý, hiç bitmeyen bir açlýk sýnýrýnda gezinen sefalettir. Ýsyana Sebep Bir Manzara Bu topraklarda emekçiler, her zaman yoksuldu. Bazen açlýk da çekildi, Birinci ve Ýkinci Dünya Savaþlarý sýrasýnda olduðu gibi. Ama yoksulluk, hiçbir zaman, bu denli kitlesel ve hiç bitmeyen bir açlýðýn bir ifadesi olmamýþtý. O sefalet ki, pençesinde tuttuðu milyonlarý açlýktan öldürmez, ama süründürür, ertesi gün yiyecek birþeyler bulamama korkusuyla geceleri uykusuz býrakýr; yeterli gýdanýn girmediði bedenler, hiç bitmeyen hastalýklardan bitap düþer. Bütün o þatafatlý eðlencelerin, parýltýlarýyla geceleri aydýnlatan gökdelenlerin, muktedirlerin her sözünü avuçlarý patlarcasýna alkýþlayan soytarýlar topluluðunun, servetin mabetlerinin önünde “vataný” beklercesine çaký gibi duran karagözlüklü irikýyým korumalarýn gölgesinde, veba hastalýðý kadar bulaþýcý bir açlýk, milyonlarca emekçiyi pençesine aldý, onlarý güçten düþürdü, dilsiz býraktý. Bu manzara, bir sistemin çöküþünü resmediyor; toplumsal çeliþkilerin bir devrim için ne denli olgunlaþtýðýna iþaret ediyor. Bu manzara, milyonlarca dolarlýk akýl almaz servetlerini koruyabilmek için bir avuç sömürücü egemen tekelci sermayenin, çýplak politik baskýdan daha güçlü ve çok daha acýmasýz bir politikayý, elinde kanlý bir kýrbaç gibi salladýðýný gösteriyor. Bu politika açlýkla terbiyedir. Ortaçað Politikasý Açlýkla terbiye. Ortaçað kale savaþlarýnýn vazgeçilmez taktiði idi. O zamanlar, düþmanýn kalelerini kuþatma altýna alan ordular, kaleyi zorla fethedemeyeceklerini anladýklarýnda, içeride yaþayanlarýn su ve yiyeceklerinin tamamen tükenmesini beklerdi. Kale içindekiler açlýktan güçsüz düþtükçe, kuþatma ordusu yiyecek ve içkinin su gibi aktýðý büyük þölen ateþlerinde, her geçen gün daha þatafatlý eðlenceler düzenlerdi. Kuþatma ordusunun komutaný, bazen, mancýnýkla kale içeni yiyecek atýlmasýný emrederdi. Acýma duygusundan mý? Kesinlikle hayýr. Kalenin içinde açlýktan delirecek noktaya gelmiþ olanlara, “Ýhtiyacýn olan her þey bende, ama ben izin vermeden tek gram ekmek yiyemezsin” mesajýný vermek için, sadece kalenin duvarlarýný deðil, içerideki ruhlarý da tamamen teslim almak için. Ortaçað feodallerinin zulümde sýnýr tanýmayan politikalarýný devralan sermaye de ayný taktiði hayata geçiriyor. Açlýk ve sefalet yayýldýkça, daha büyük þölen ateþleri yakýlýyor. Servetin þatafatý, büyük alýþveriþ merkezlerinin sýcak ve ýþýltýlý dünyasýnda, yarý aç midelere sergileniyor. Servet sahiplerinin her düðünü daha patýrtýlý, eðlencele-
ri daha sýnýrsýz hale geliyor. Týpký ortaçað kuþatma ordularý gibi, sefaletin kulaklarýna haykýrýyorlar: “Servet bende, ekmek bende, kömür de bende...” Ve o ekmeðe giden yol, artýk yalnýzca teslim almak þartýyla açýlýyor. Teslim edilecek olansa, yoksul emekçi sýnýflarýn ruhudur: devrimdir.
Vahim Bir Hata Ne var ki tekelci sermaye, fena halde yanýlýyor. Ve bu yanýlgýsý onun hayatýna malolacak. Onlar halen daha, günümüz dünyanýn modern proletaryasýný, ortaçað kalelerine hapsedilmiþ ve kýrbaçlanmayý kader sayan köylüler sanýyorlar. Son seçimlerde alýnan %47 oy, açlýkla terbiyenin her zaman iþe yarayacaðýna dair o zavallý fikri güçlendirmiþ olacak ki, Recep Tayyip Erdoðan bir toplantýda, sadece kendi partisine ait belediyeleri deðil, devletin tüm bürokratik birimlerini de kömür daðýtýmýný örgütlemeye davet ediyordu. Lenin’in dediði gibi, “Ýyi örgütlenmiþ bir açlýk düzeni” oluþturabilmek için, düzenin bütün aygýtlarý iþe koþuluyor. Anlaþýlan o ki, belediyeler artýk yetmiyor, bugüne dek daðýtýldýðý iddia edilen 10 milyon ton kömür de yetmiyor, ruhlarý teslim alabilmek için. Yetmez ve asla yetmeyecek. Günümüz yoksul emekçi sýnýflarý ve onlarýn tam ortasýnda yer alan modern proletarya, kuþatma ordusunun mancýnýkla içeri fýrlattýðý yiyecekleri kapmak için birbirini çiðneyen kale sakinlerine benzemezler. O kalenin içindekiler, teslim olduklarýnda, kendilerini bekleyen topraklarýný yeniden ekip biçeceklerini biliyorlardý. Oysa bugün, 8 milyon ailenin, böyle bir geçim aracý yok. Çok deðil, bir kaç kuþak öncesine kadar, bu ailelerin topraklarý vardý, babalarý ya çiftçiydi, ya terzi ya da bakýrcý ustasý... Önce topraklarýný kaybettiler, ellerinden tezgahlarý alýnýverdi. Ve sabahýn kör karanlýðýnda fabrika düdüðüyle sýraya girmek için kentlere doluþtular. Derken, o fabrikalar da kapandý... Ýþte bu yüzden kaleyi teslim etmek, bu sýnýflar için, ekmeðe ve topraða kavuþmak anlamýna gelmiyor; zincirlerinden baþka kaybedecek hiç bir þeyleri yok onlarýn. Birkaç kuþak boyunca topraksýz ve tezgahsýz kalmak, onlara baþka bir bilinç verdi. Pek azý dýþýnda kalan çoðunluðu bunu henüz politikanýn dilinden konuþarak açýða vuramýyor olsa da, sefaletle darbelenen bedenlerinde, onlarý, kýrbaç yemeyi kader olarak gören dedelerinden daha üstün kýlan bir SINIF ve ONUR duygusu besliyor. Onlar, þu yaþanan son 40 yýl boyunca, þimdi böylesine böbürlenen sermaye sýnýfýnýn, devrim tarafýndan defalarca sarsýldýðýna þahit oldular. Ýþte bu yüzden, kuþatma ordusunun daðýttýðý yiyecekleri kapýþmak için birbirlerini ezmiyorlar, sakin, taþý çatlatan bir sabýr ve onurla bekliyorlar; þatafatla yakýlan þölen ateþlerine gýptayla deðil, öfkeyle bakýyorlar. Ya Devrime Ya Sýnýfýn Ölümüne Hükümetin daðýttýðý kömüre bile muhtaç en az 8 milyon aile, son bir umutsuzluk çýrpýnýþýyla belki- %47 oyla, kuþatma ordusuna el salladý, teþekkür etti. Ama minnet duygusu bu, gelip geçicidir. Hastalýktan kýrýlan bedenlerin mercimekle yarý doyan mideleri, yarýn ne olacak korkusuyla uykusuz geceler geçirdikçe, her zaman gergin iplerine asýlý öfke, yumuþak minnet duygusunu ezer geçer. Böylesi bir ortamda, kuþatma ordusunu yok edecek bir hedef dýþýnda, hangi umut, hangi direniþ ve onur çaðrýsý etkili olabilir ki?! Yýllar önce Leninistler, “Ya devrim ya ölüm” þiarý ile yola çýkmýþlardý. Devrim zafere ulaþmadýkça, sefalet kýlýðýndaki ölüm, kapýlarý çalmaya devam edecek. O þiarýn günümüzdeki anlamý çok daha açýk, anlaþýlýr ve onurlu proleter yüreklere hitap edicidir.
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
5
Yeni Evrede
Eylem
Mücadele Birliði
SÝLAH BÝLÝNÇ VE YÜREKLE Savaþ tüm hýzý ve þiddeti ile sürüyor. Son çarpýþma hýzla yaklaþýyor. Tekelci kapitalizmin yaþadýðý kriz, gün geçtikçe derinleþiyor, buna karþýn devrimin yükseliþi önlenemez bir þekilde sürüyor. TC devleti, bu çöküþten kurtulamayacak. Kürt halkýna karþý yaptýðý saldýrýlar, onlarýn acizliðinden ve çaresizliðinden baþka bir þey deðil. Tek çýkýþ yolu olarak gördüðü top ve mermi ile savaþmak bile ona yenilgiden baþka bir þey tattýrmayacak. Türkiye ve K. Kürdistan’da devrim iki halkýn mücadele birliði ile zafere ulaþacak. Leninistler, militan bir eylemle Kürt halkýnýn her zaman yanýnda olduklarýný ve Kürt halkýna kalkan elleri kýracaklarýný, Kürt halkýna yapýlan hiç bir saldýrýnýn karþýlýksýz kalmayacaðýný gösterdiler. Saat 18:30’da Gazi Eskikarakol Duraðý’nda toplanarak, “Kürt Halkýna Kalkan Elleri Kýracaðýz / Leninistler” imzalý pankartý açarak meþalelerle yürünmeye baþlandý. “Kürt Halký Yalnýz Deðildir”, “Kürt Halkýna Kalkan Elleri Kýracaðýz”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak” sloganlarý atýlarak yürümeye devam edildi. Yürüyüþ sürerken Gazi halkýna ajitasyon konuþmalarý yapýldý. “Bu eylem Kürt halký içindir. TC devleti Kürt halkýný yýllardýr katlediyor. Düþmanýmýz ortaktýr. Kürt halkýnýn özgürlüðü bizim özgürlüðümüzdür” denildi. Yine Köþe Duraðý’na gelindiðinde ise “Faþizm ancak zor yoluyla yenilir, silahlanalým, silahlanýp
6
Leninist Parti saflarýnda örgütlenip mücadele edelim” denildi. Kitle Cemevi’ne doðru yaklaþtýðýnda ise polis akreplerle saldýrýya geçti. Kitleye yaklaþan akreplere molotof atýldý. Sonrasýnda ise akreplerden ateþ açarak inen polisler, ara sokaða çekilen kitlenin peþinden geldi. Ara sokaklarda da uzun süre kitleye ve havaya ateþ açan polisler, burada da molotoflarla karþýlandýlar. Eylemciler ara sokaklarda sloganlarla eylemi bitirdi. Polis, sokakta gördüðü insanlar üzerinde kelimenin tam anlamýyla terör estirdi. Þahin ÖZÜN adlý bir Mücadele Birliði okurunun da aralarýnda bulunduðu 3 kiþiyi gözaltýna alan polis 2 kiþiyi ayný gün býraktý. Þahin ÖZÜN’ü Terörle Mücadele Þubesi’ne götüren polisler, 4 gün sonra ÖZÜN’ü savcýlýða çýkardýlar. “Terör örgütünün propagandasýný yapmak” iddiasýyla suçlanan Þahin ÖZÜN, tutuklanarak Bayrampaþa Özel Tip Cezaevi’ne götürüldü. Kürdistan halkýna sýcak bir selam yollayan Leninistler Kürt halkýnýn yalnýz olmadýðýný gösterdi. Bu eylem Gazi halký üzerinde olumlu bir etki býraktý. Zafer; silah, yürek ve bilinçle savaþan Leninist Parti’nin ve emekçi halklarýn olacak. Faþizme Karþý Silah Baþýna! Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek! Ýstanbul’dan Leninistler
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
NOT: Elimize posta yoluyla ulaþan bu haberi, güncel öneminden dolayý yayýnlýyoruz
Yeni Evrede
Okur
Mücadele Birliði
YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! Son dönemde faþizmin Kürt halkýna yönelik olarak yoðunlaþtýrdýðý eylemler ve “sýnýr ötesi” operasyonlara karþý, Kürdistan ve Türkiye’nin bir çok bölgesinde çeþitli eylemler düzenleniyor. Kürt halkýna yönelik imha saldýrýlarý ve “sýnýr ötesi” operasyonlara karþý, Ýzmir’de içinde Mücedele Birliði Platformu’nun da bulunduðu çeþitli devrimci kurumlar, bir araya gelerek bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. 5 Ocak 2008 tarihinde saat 12:00’de Kemeraltý giriþinde bir araya gelen devrimci kurumlar, “Sýnýr Ötesi Operasyona, Kürt Halkýnýn Ýnkar Ve Ýmhasýna Son Yaþasýn
Halklarýn Kardeþliði Ve Birlikte Mücadelesi” pankartýný açarak, alkýþlarla basýn açýklamasýný baþlattýlar. Basýn açýklamasý, halklarýn emperyalizme ve iþbirlikçilerine karþý mücadelenin yükseltilmesi çaðrýsýyla son buldu. Kürdistan üzerinde yüzyýlara dayanan iþgal ve imha saldýrýlarý, egemenlere, bu halkýn özgürlük mücadelesini engeleyemeceklerini defalarca kanýtladý. Bunun bilincinde olan tekelci sermaye Kürt halkýný elinden geldiðince geri bir noktaya itmek istemektedir. Ne faþizm, ne de baþka burjuva güçler, Kürt halkýnýn özgürlük sorununu
çözebilir. Halklara özgürlük ve sosyalizmi getirecek olan, Kürdistan ve Türkiye proleteryalarýnýn kendi komünist öncülüklerinde faþizmi zor yöntemleriyle daðýtýp, demokratik halk iktidarý kurmalarýdýr. Hiçbir güç, Kürdistan ve Türkiye proletraryasýnýn özgürlük ve sosyalizm yürüyüþünü engelleyemez. KÜRDÝSTAN’DA TEK ÇÖZÜM YA DEVRÝM YA ÖLÜM! BÝJÝ YEKÝTÝYA TEKOÞÝNA GELAN! Ýzmir Mücadele Birliði Platformu
“PROLETER HALKLARIN BÝRLÝÐÝNDE TEK SAFTA BÝRLEÞELÝM!” Tüm Y.E. Mücadele Birliði emekçilerine ve okurlarýna merhaba... “Her Mücadele Birliði okuru ayný zamanda kollektif yayýnýmýzýn doðal muhabiridir” þiarýndan hareketle, sizlere Amed’de (Diyarbakýr) üniversite öðrencisi olan Mücadele Birliði ve Önsöz okuru bir arkadaþýmýzla yapmýþ olduðumuz röportajýmýzý aktarmak istedim. Y.E. Mücadele Birliði: Merhaba, bize kendinden bahseder misin? Beril: Merhaba, ben 20 yaþýndayým, Tunceliliyim. Emekçi bir ailenin çocuðuyum. Diyarbakýr Dicle Üniversitesi öðrencisiyim. Y.E. Mücadele Birliði: TC’nin eðitim sistemi çarklarýnda olmak zorunda kalan bir öðrenci olarak eðitim sistemi üzerine düþüncelerini bizimle paylaþýr mýsýn? Beril: Sözde “Sosyal Devlet!” anlayýþýnýn benimsendiði ve uygulandýðý söylenen, insanlarýn bu yönde sürekli aldatýldýðý bu sözde sosyallik fikrinin beyinlere kazýnmak istendiði TC’de eðitimde olduðu gibi diðer bir çok alanda da çok fazla eksiklikler, aksaklýklar ve çürümüþlükler var. Eðitim üzerine düþündüðümde aklýma ilk gelen, sürekli bir üniversiteye girebilme gayreti(!) içinde olan, üzerinde aðýr psikolojik ve sosyolojik baský hisseden öðrenciler oluyor. Öyle öðrenciler ki kimi özel dersler alýyor, kiminin kitap almaya parasý yok. Ama sosyal bir devlet (!) olan TC’ye göre bu önemli deðil. Çünkü eðitimde fýrsat eþitliði (!) var, isteyen dershaneye gider, özel ders alýr ve rahatça sýnava hazýrlanabilir. Eðitim, hayata saðlam bireyler kazandýrmak amacýyla kiþiliðin nitelikli geliþimidir. Fakat eðitimin (olmasý gereken eðitimin) amacýnýn aksine TC’nin izlediði siyasal, ekonomik ve sosyal politika, bireyleri iyice yozlaþtýrmak ve tek tipleþtirmektir. Ki böylesi de iþine gelir, zaten bu faþist düzen deðil mi suskun ve düþünmeyen insan isteyen. Eðitim-öðretim yeri olarak bilinen okullarda eðitimin verilmediði gibi öðretim de çok yetersiz. Derslerin iþleyiþ þekli ezberciliði getirdiði gibi tüm teorik bilgilerin basma kalýp þeklinde verilmesi ve pratiklerinin yapýlmamasý, öðrencilerin farklý açýlardan bakmalarýnýn saðlanmamasý gibi ayrýca buna engel olan bir öðretim verilmektedir.
Yani sistem, adaletli olmadýðý gibi özgürlükçü de deðildir. Y.E. Mücadele Birliði: Diyarbakýr’da okuyan birisi olarak, buradaki siyasal ve sosyal durum hakkýndaki gözlemlerini paylaþýr mýsýn? Beril: Diyarbakýr (Amed) tarihsel süreç içerisindeki ezilmiþliði nedeniyle tüm baskýlara baþkaldýrabilen, isyan edebilen bir bölgedir. TC’nin ýrkçý-þovenist yaklaþýmlarý nedeniyle sosyal açýdan çok fazla geliþme imkaný bulamamýþ ve bölücü (!) olarak aksettirilmiþ. Bu nedeniyle kendi kaderine terk edilmiþ, halký yoksullaþtýrýlmýþ, zengin Kürtler kendi halkýný da kullanarak daha çok zenginleþmiþtir. Kürt halký, hem kendi burjuvalarý hem de Türk burjuvalarý tarafýndan sömürüye maruz kalmaktadýr. Y.E. Mücadele Birliði: Biliyorsun ki, þu an TC devleti, Güney ve Kuzey Kürdistan’da operasyonlar düzenliyor, sürece dair ne düþünüyorsun ve bu durum karþýsýnda Kürt ve Türk iþçi-emekçi halklarýna ne önerirsin? Beril: Irkçý-þovenist yapýya sahip TC yapmýþ olduðu ve de yapmaya devam ettiði bu operasyonlarla Kürt halkýnýn özgürlük savaþýný ve PKK’yi yok etmeyi amaçlýyor. Bu operasyonlarla birlikte TC’nin süreç içerisinde ve her zaman yaptýðý gibi ýrkçýlýk politikasý, sadece askeri ve siyasi alanda deðil sosyal hayatta da kendini gösteriyor. Devletin basýn-yayýn araçlarýyla halkýn, Diyarbakýr hakkýnda yanlýþ bilgi sahibi olmasýna ve önyargýlý yaklaþýmýna neden oluyor. Ulusal ve sosyal-ekonomik açýdan iki kere ezilen Kürt halkýyla; emeðinin karþýlýðýný alamayan, iþsiz býrakýlan Türk proletaryasý birleþmeli ve TC’nin bu askeri, siyasal, ekonomik ve sosyal politikasýna son verilmelidir. Y.E. Mücadele Birliði: Son olarak Amed’de iþçi-emekçilere söylemek istediðin bir þey var mý? Ayrýca, bizimle düþüncelerini paylaþtýðýn için Mücadele Birliði dergisi adýna teþekkür ederiz. Beril: Kapitalizmin çürüdüðü bu koþullarda yapýlmasý gereken, emperyalist ülkelerin oyunlarýna gelmeden, ezilen-sömürülen proletaryanýn Kürt-Türk ayrýmýna düþmeden birleþmesi ve de birleþik mücadele yürütmesidir. Kurtuluþ proleter halklarýn mücadele birliðinde, mücadeleyi tek safta sürdürmektedir. Son olarak da Leninistlerin söylediði gibi: “Yaþasýn Kürt Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði!”
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
Amed’den Bir Leninist
7
Yeni Evrede
TEKEL
Mücadele Birliði
TEKEL’DE SON PERDE Ýki yýl aradan sonra Tekel iþçileri yeniden eylemde. Cevizli iþçileri, ihaleye katýlacak firmalarýn tesisleri incelemesini engellemek için fabrikayý geçici süre iþgal ettiler. Adana ve Samsun’daki eylemlerde iþçiler çevik kuvvet ve panzerlerle karþý karþýya geldiler. Daha ilk adýmda Tekel direniþinin büyük kavgalara gebe olduðu görüldü. Tekel iþçileri, bugün yaþananlarý, iki yýl önceki deneyimlerinden biliyorlardý. Bu süre içinde onlarýn ne kadar hazýrlýk yaptýklarýný; daha da önemlisi, devrimci sýnýf partisinin baðýra baðýra gelen bu kavga günlerine dair nasýl bir donanýma sahip olduðunu hep beraber göreceðiz. Bunlarý iþçi sýnýfýnýn ve politik hareketin sýnav günleridir. Ayaktaki Prangalar Önceki özelleþtirmelerde, burjuva sendikacýlarýn nasýl bir yol izledikleri biliniyor. Bin bir türlü baðla egemen sýnýfa baðlanmýþ olan burjuva sendikacýlar, sermayeye karþý yükselen iþçi öfkesine barikat olmak konusunda, hayli ince taktikler geliþtirdiler. Tekel iþçisinin yükselen öfkesinin damgasýný vurduðu bugünlerde, bu sendika yöneticilerini iki kat öfkeli, üç kat kararlý, on kat tehditkar görebilirsiniz. Her zamanki yavan taktik; sýnýfýn hýzla atan nabzýný kendi iradesine alma taktiði. Ama sonrasý malum: Alabildiðine sýnýrlandýrýlmýþ hedeflerle baþtan savma çalýþmalar, sonuç alýnamayacaðý belli eylemlerle öfke ve enerjiyi boþaltmak; ve nihayet bir otel salonunda gerçekleþen özelleþtirme ihalesinden sonra, umutsuzlukla körelen öfkesinin boynunu eðdiði iþçilerin karþýsýna geçip “Bu iþin peþini býrakmayacaðýz, dava açacaðýz!” laflarý... Daha önce defalarca oynanmýþ ayný bayat senaryo... Ýþçiler Oyunu Bozmalýdýr Kaçýnýlmaz gibi görünen bu kaderi bozacak tek güç, bizzat Tekel iþçileridir. Yeter ki, eylem süreci içerisinde tüm inisiyatifi yönetim ve iradeyi, sendikadan baðýmsýz ve onun üzerinde yer alan kendi öz örgütlenmelerinde toplasýnlar. Ve yeter ki, umutsuzluðun yükselen öfkeyi köreltmesine izin vermesinler. Sonrasý, çorap söküðü gibi gelecektir. Ciddi bir mücadele birikimi ve bilinci olan Tekel iþçileri, eylemin tüm pratik detaylarýný örgütleyip, önlerine çýkan sorunlarý hallede-
8
bilecek düzeydedir. Fakat bu gücün ortaya çýkmasý için, iþçi sýnýfýnýn komitelere, komitelerin de net bir bakýþ açýsýna ihtiyacý vardýr. Tekel’i nasýl bir geleceðin beklediðini ve özelleþtirmenin sonucunda olacaklarý, iþçilerin pek çoðu biliniyor. Bilinen sonuçlar, harekete geçirici bir etmendir. Ama politik netlik için, Tekel iþçilerinin, mücadeleye giriþecekleri hasýmlarýný tanýmalarý ve buna uygun eylem biçimleri hedefleriyle, müttefik oluþturacak güçleri biraraya getirmeleri zorunludur.
Dinozorlara Karþý Her þeyden önce bilinmelidir ki, tütün sektörü, dünya çapýnda üretim ve daðýtým yapan bir kaç dev dinozorun elinde yoðunlaþmýþtýr. Amerikan Phillip Morris, Ýngiliz BAT ve Japon JIT þirketleri, dünyayý aralarýnda paylaþan dev petrol þirketleri kadar etkin bir kartel oluþturmaktalar. Dünyada sigara karþýtý kampanyalarýn yoðunluðu nedeniyle, denilebilir ki, bu tütün dinozorlarýnýn lobi faaliyetleri, baþka hiç bir tekelci þirkette yoktur. Rüþvet, þantaj, özel iliþkiler, basýnla ve üst düzey yöneticilerle kurulan yakýn temaslar, bu dinazorlarýn özel ihtisas alanlarýdýr. Bu yüzden Tekel iþçileri, eylemlerinin dünya çapýnda etkin bir sermaye gücüne karþý olduðunu unutmamalýdýrlar. Büyük güçlere karþý mücadele, gene ancak büyük güçleri biraraya getirerek yürütülür. Tekel iþçileri, fabrikalarýyla sýnýrlý bir mücadeleden zafer beklemesin. Ancak, bulunduklarý þehirlerin en geniþ emekçi yýðýnlarý harekete geçirebilirlerse, bu uluslararasý dinozorlara karþý gelebileceklerdir. Tütün sektörü, denilebilir ki, en muazzam karlarýn döndüðü bir üretim alanýdýr. Bu uluslararasý dinozorlar sigara iþinden öyle büyük kazançlar elde ediyorlar ki, petrol dahil baþka hiçbir sektörün bu denli yüksek kar oraný yok. Tütün dinozorlarý, üst üste yýðdýklarý karlarý, en baþta gýda sektöründe büyümek ve borsa oyunlarýnda inanýlmaz spekülatif getiriler elde etmek için, bir sýçrama tahtasý olarak kullanýyorlar. Tütünün dinozorlarý yapýþtýklarý bu yaðlý kuyruðu býrakmak istemeyeceklerdir. Tekel’in her ne pahasýna olursa olsun özelleþtirilmesi için hükümete baskýlarýný dört koldan sürdüreceklerdir. Çatýþmanýn zorlu geçeceðine dair bir baþka gerekçe, iþte budur. Gözden Çýkarýlan Tekel Dinozorlar, Tekel’in özelleþtirmesinden ne bekliyorlar? Hemen söyleyelim: Tekel’in gözden çýkarýlmasýný, biran önce kapanýp ta110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
rihe karýþmasýný istiyorlar. Týpký kaðýt þirketlerinin SEKA’ya yaptýklarý gibi. Phillip Morris, Ýzmir-Torbalý’da pek az iþçiyle, muazzam bir pazara üretim yapýyor. Makineler neredeyse tümüyle otomatik, emek verimliliði ve sömürüsü, Tekel’le karþýlaþtýrýlmayacak düzeyde. Bu kadar az iþçiyle sigara pazarýný kontrol edebilen tütün dinozorlarýnýn Tekel’i satýn alarak üretime devam edeceklerini sananlar varsa, kendilerini aldatýyorlar. Onlar Tekel’in kapýsýna kilit vurup, makineleri hurda fiyatýna satacaklar; arazileri de herhalde lüks konutlara çevirirler. Asýl kazançlarý ise, Tekel’in elinde bulundurduðu pazar payýna akbabalar gibi üþüþmek olacaktýr. Tekel’in özelleþtirilmesi, onun ölümüdür, yoðun bir mücadele birikiminin daðýtýlmasýdýr. Bu yönüyle, sermaye egemenliðinin iþçi sýnýfa karþý yürüttüðü iç savaþýn bir çarpýþmasýdýr. Ýþçiler kavgaya bu ciddiyetle, bu bilinçle devam etmelidir. Bir Mülkiyet Sorunu Bir Tekel iþçisi, çocuðunu kucaðýna alýp, öfkeyle þöyle baðýrýyordu: “Ben kendimden vazgeçtim ama çocuklarýmýn geleceðiyle oynayanlarý yakarým”. Bu iþçi, mücadelede kaybetmenin ne demek olduðunu kavramýþtýr, bunu herkesten iyi biliyor. Ýþçinin yüreðindeki bu yangýn, ancak devrimci mücadeleyle birleþebilir. Baþka türlü mücadele, iþçileri gelecek güvencesine kavuþturamaz. Kapitalizmin tüm üretim alanlarý için geçerli olan bu keskin gerçek, þimdi Tekel iþçilerinin karþýsýna somut, kanlý-canlý biçimde çýkýyor. Tekel iþçilerinin mücadelesi, iþçi sýnýfýnýn karþýsýna “Kapitalist mülkiyet” sorununu getirip koymuþtur. Makineler, tesisler, daðýtým aðlarý -ister özel, ister devlet mülkiyeti biçimde olsun-, kapitalist mülkiyet altýnda oldukça, iþçilerin ve çocuklarýnýn geleceði her zaman böyle karanlýklar içinde kalacaktýr. Sorun kendini açýkça belli ettiðinde, çözüme dair açýkça konuþmak gerek: Tekel iþçileri, makinelere ve daðýtým aðýna el koymadýklarý sürece, ve el koyduklarý bu üretim gücünü, siyasi iktidarý fethederek garantiye almadýklarý sürece, onlarý bekleyen son, SEKA iþçilerinden de beter olacaktýr. Artýk böyle bir mücadele evresindeyiz ki, kapitalist mülkiyet biçimine doðrudan saldýrý çizgisinin gerisine düþülemez. Tekel iþçileri, mücadelelerini ancak bu kapsamda, ancak bu kavrayýþ ve hedefle yürütülürse, SEKA ve Sümerbank’ýn kaderinden kurtulabilirler: fabrikalara el konulmalýdýr. Sadece iþgal yetmez. Bütün iktidar emeðin olmalýdýr. Sabahýn 10.00’u; yoldaþlarýmýzla bir-
Yeni Evrede
TEKEL Eylemi
Mücadele Birliði
bu durum. Ýþçiler polisi yuhalamaya baþladý. Faþist iþçilerden biri “polisi yuhalamayýn” þeklinde emir verircesine konuþtu. Biz de “sana mý soracaðýz” dedik. Bu sýrada yürüyüþ aracýndan polise övgü anonslarý yapýlýyor, 2 kez Ýstiklal Marþý okunuyor. Ellerde taþýnan Türk bayraklarýna ve bu “jest”lere raðmen, polis ara ara gerginlik çýkarmaya devam etti. MHP’li iþçilerden biri polise, “bari þu bayraða saygýnýz olsun” vb diye konuþtu. Polisler bu defa, yürüyüþ kolunda devrimcilerin olduðu tarafa yýðýlmaya baþladý. Bir lisenin önünden geçiyorduk. Öðrenciler alkýþlýyorlar ve ýslýk çalýyorlardý, slogan benzeri þeyler söylüyorlardý. Okulun yaþlý bekçisi elinde sopayla çocuklarý kovalamaya baþlamasýna raðmen, çocuklar bekçiden kaçýp yine bize destek veriyor. O sýrada bir arkadaþ bekçiye doðru gitti. Yapmamasý için konuþtu. Polis de hemen bunu fýrsat bildi ve o arkadaþý gözaltýna almaya çalýþtý. Arkadaþý gözaltýna alamadýlar ama, bu bahaneyle saldýrdýlar. Araya hemen sendikacýlar girdi. Birkaç arkadaþýn yüzü kan içinde kaldý. Sonra polis, “bunlar iþçi deðil, bunlar bizi iyi tanýr, bunlar provokatör” vb þeklinde konuþmaya baþladý. Sonra bize bulaþmak için bahane aramaya baþladý. Hatta bir tanesi bir ara beni gösterip, “davransa” dedi. Yani amaçlarý, bizi, sanki hep sorun çýkarýyormuþuz gibi göstermekti. O sýra iþçiler, bizleri iyice aralarýna aldý. “Çocuklar dikkat edin sizi almaya çalýþýyorlar” dediler. MHP’li iþçiler, “TEKEL Vatandýr Satýlamaz” sloganýný atýnca, yanýmdaki kadýn iþçiler, “ne vataný yahu, sattýlar gitti iþte, bari bizi maðdur etmeseler” dedi. Bizim kuþlarýmýz havada uçtukça, iþçiler, “yapýn yapýn, Kartal Meydaný’na da biraz ayýrýn” diyorlardý. Ama polis de kimlerin yaptýðýný bulmaya çalýþýyordu. Yürüyüþ aracý, ara ara “Ölürüm Türkiyem”i çalýyordu. Herhalde bunlar Tek Gýda Ýþ ve o MHP’li iþçilerin eseriydi. Hatta mezarlýðýn yanýndan geçerken ölen askerler için saygý duruþu yaptýrdýlar. Kartal Meydaný’na gelip pankartýmýzý açtýðýmýzda, benim boyum yetmedi. Ýþçiler, bizim pankartý döviz çýtalarýyla havaya kaldýrdý. Benim kolumun yorulduðunu anlayýp pankartý da tuttular. Ben bir süre sonra, “yorulduysanýz alayým” dediysem de vermediler. Ben o an öyle mutlu oldum ki, zaten pankart esasýnda onlarýn pankartýydý. Üzerinde, “Emekçiler! Saldýrýlara Karþý Ýktidar Ýçin Savaþalým” çaðrýsý vardý. Ýlk kez, elim boþ kaldým. Bizim dövizlerimiz görünmeyince, bir kadýn iþçi, bizim arkadaþa, “bak sen de þöyle önlere geç de görünsün” diyordu. Bizim eski tekel iþçisi yoldaþýmýzýysa tanýmayan yoktu. Nasýl gurur duydum o an. Onun adýný verince hemen elimi sýktýlar. “Mücadele Birliði Platformu’nu da desteðe gelenler arasýnda anons eder misiniz” dedim. “Hemen” dediler. Mikrofondan, bizim de TEKEL iþçilerine destek için yanlarýnda olduðumuzu anons ettiler. Bu yürüyüþten çok þey öðrendim. Bence bilinci bulandýrýlmaya çalýþýlan iþçiler de çok þey öðrenmiþtir. Tütün saran kýzlar arasýnda çok baþörtülü vardý. Ama AKP’yi protesto eden sloganlar atýyorlardý. O an, bir kez daha önemli olanýn bir sýnýf olarak hareket etmek olduðunu düþündüm. Dövizlerimiz, kuþlarýmýz, pankartýmýz ve sloganlarýmýzla varlýðýmýzý hissetirdiðimiz yürüyüþten ayrýntýlarý yakalamýþ olarak ayrýldýk. Ýþçiler de özelleþtirmelerin ve sermayenin saldýrýlarýnýn, ne Türk bayraðý, ne vatan edebiyatýný tanýmadýðýný gördü. Bu sermayeydi, bu kapitalizmdi, anladýðý tek þey zordu, istediði tek þey paraydý... Gerisi laf-ý güzaf. Ýstanbul’dan Bir Mücadele Birliði Okuru
TEKEL ÝÞÇÝLERÝNÝN YÜRÜYÜÞÜNDEN GÖZLEMLER likte TEKEL Fabrikasý’ndayým, dýþ kapýnýn önünde bir grup iþçi toplanmýþ. Biraz heyecanlýyým, kadýn iþçilerin yanýna gittim. Birkaç tanesini gözüme kestirerek konuþmaya baþladým. Onlar iþçi deðil, memurmuþ, arkadaþlarýna dýþarýdan desteðe geldiklerini söyleyince, ben de dýþarýdan destek amacýyla geldiðimi söyledim. Sarkýk býyýklý bir adam, son iþçiler de gelince, hepsinin eline Türk bayraklarý daðýttý. Çoðu ses çýkarmadan aldý. Aralarýnda MHP’li iþçiler de olduðu belliydi. Dýþ kapý açýldý, iþçiler yürüyüþe geçti. Deneme amaçlý, çevik polisler tek sýra halinde önlerini kesti. Ýþçilerden sloganlar, ýslýklar, alkýþlar yükseldi. Bir dakika bile sürmedi, önleri açýldý. Bu arada polis sürekli sendikacýlarla konuþup bizleri gösteriyor. Diðer devrimci çevrelerden arkadaþlar da var ve biz Mücadele Birliði olarak ordayýz. Maltepe Cevizli’den çýktýk. Polis kaldýrýmdan yürütmeye çalýþýyor. Biz sürekli iþçileri yola çekiyoruz. Onlardan da ileri olanlar yola iniyor. Bu arada bir gerginlik çýktý. Bir çevik kuvvet polisi, yola inenleri kalkanýyla tüm gücüyle ite ite yürüyor, ittiði kiþi kaldýrýma kadar fýrlýyor. Belli ki güçlü, ben özellikle bekledim itmesini, kaçmadým. Beni de kenara itti, sarsýldým, tabi baðýrmaya baþladým. “Sen kim oluyorsun da bizi itiyorsun”. O da bana “sen sus, kaldýrýma çýk” dedi, “çýkmýyorum, biz sana bakmayýz, yürüyüþün sorumlularý belli, biz onlara bakarýz” dedim. Tabi çevik kuvvet polisi þokta, üstüme tekrar geldi. Yanýmdaki 50 yaþlarýndaki TEKEL iþçisi polise, “çekil git” dedi, bir de küfür etti, onu da çok kötü iteklemiþti. Polis, bana olan siniriyle yaþlý iþçinin yakasýna yapýþtý nasýl sarsýyor iþçiyi, adam belki babasý yaþýndadýr. Oldukça tepki topladý
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
9
Yeni Evrede
Okur
Mücadele Birliði
DEVRÝM BÝZDEN EMEK, CESARET, SAMÝMÝYET VE ÖZVERÝ ÝSTÝYOR Merhaba Mücadele Birliði dergisini bizler için hazýrlayýp, bizlere ulaþtýran yürek iþçileri ve de okurlarý. Ben bir üniversite öðrencisiyim. Sizlerle, sözde ‘aydýn(!) bir eðitimci’nin, sözde, eðitimle ilgili bir derste, kapitalist sistemden kaynaklý sýnýfsal farklýlýðý nasýl doðal ve kabul edilebilir bir hale getirdiðini-anlattýðýný (aslýnda saçmaladýðýný) ve de sosyalizme nasýl kara çalmaya kalkýþtýðýný paylaþmak istiyorum. Kapitalist sistemin yetiþtirdiði sözde ‘aydýn eðitimci’ye göre, komünizm de dahil olmak üzere hiçbir toplumsal sistemde sýnýfsýz toplum olamaz ve bu asla mümkün deðildir. Bu iddiayý da (hiçbir þekilde temellendiremeden ama bol bol saçmalayarak) geçmiþte sosyalizmi yaþayan ve komünizme doðru geçiþ yapmaya çalýþan ülkelerde bile sýnýflý toplumlarýn önüne geçilemediði þeklinde bir iddiayý savunmuþtur. Sözde ‘aydýn eðitimci’yi dinlemeye baþlarken, daha ilk cümlelerinde kapitalist sýstemin savunucularýnýn, kapitalizmin varlýðýný devam ettirebilmek için sosyalizm ve komünizm hakkýnda doðru bilgi sahibi olmayan ve hatta bunu hiç araþtýrmayan-sorgulamayan, önyargý sahibi insanlarý (aydýnlarý!) nasýl yetiþtirmeye çalýþtýðýný hemen anlayabilirsiniz. Kapitalist sistem, insanlarýn yaþamlarýndaki tüm olumsuz sonuçlara raðmen, kitlelerin nezdinde yaþanabilir bir sistem olduðunu kabul ettirmek adýna sýnýfsal farklýlýðý olaðanlaþtýrmaya çalýþýr. Bu olaðanlaþtýrma saçmalýklarýndan bir kaçý, sözde ‘aydýn eðitimci’ye göre þunlardýr: 1) Kapitalist sisteme göre modern toplumlarda kesin hatlarla sýnýfsal ayrýmlar yoktur. Bu sýnýfsal ayrýmlar bir sýnýftan diðerine geçiþi olanaksýz kýlan ve kesin çizgiler belirleyen Hindistan’daki “kast sistemi”nde görülmüþtür. Köleci toplumda da bu ayrým þiddetle yaþanmýþtýr. Ama günümüzde kapitalizmde köle kavramý ve sosyal tabakalarda geçiþ engeli olmadýðýna göre ayrýmdan, sýnýflý toplumdan söz etmek doðru olmaz. (Ne güzel saçmalamýþ ama deðil mi, kesin hatlarla ayrým yokmuþ(!), tabi ya Sabancý ailesi ile iþçi Zeynep’in ailesinin aylýk geliri arasýnda gerçekten de çok büyük bir fark yok. Sabancýlar bir ay da yüz milyarlarý, fabrika iþçisi Zeynep 410 milyonu kazanýyor! Aradaki fark birkaç yüz milyar! Bunu abartmaya gerek yok gerçekten. Belki kapitalizm koþullannda iþçi Zeynep biraz daha uzun saatler çalýþarak, daha hýzlý akan bantlarda beli kopana kadar eðilip bükülerek çalýþýrsa Sabancý ailesiyle aradaki farký kapatabilir hatta Sabancýlarý sollayabilir. Ne diyelim, iþçi Zeynep diþini biraz daha sýksýn!) 2) Günümüzde tarým toplumu, sanayi toplumu ve sanayisini tamamlamýþ nano teknolojik toplum vardýr. Bunlar sýnýflý toplum deðil, sosyal tabakalara dayalý toplumlardýr. Ki sosyal tabakalarda birinden diðerine geçiþler mümkündür. Alt tabaka, orta tabaka, üst tabaka diye ayýrabiliriz. En tercih edileni üst tabakadýr. Peki, insan ne þekilde üst tabakada yer alýr veya üst tabaka-
10
ya geçiþ yapabilir? Üst tabakada yer almanýn en kestirme yolu böyle bir tabakada yer alan bir ailenin çocuðu olarak dünyaya gelmektir. Kestirme yoldan üst tabakaya eriþme þansý olamayan insan bu tabakaya eriþme þansýný kaybetmemiþtir. Keskin bir zeka, ciddi bir çaba, maddi birikim yaparak üst tabaka insaný olabilir. (inanýn ki, “sýnýflý toplum deðil sosyal tabakalara dayalý toplum” cümlesinden hiçbir þey anlamadým, anladýysam ‘sözde aydýn eðitimci!’ olayým. En tercih edileni ‘üst tabaka’ymýþ. Yok caným, iþçi Zeynep ‘yeryüzünün lanetlisi’ olarak ‘alt tabaka’ya mensup biri olarak yaþamaktan gayet memnun! Peki ‘en kestirme yol’ fikri olarak zengin bir ailede doðma fikrine ne demeli! ilahi komik ‘aydýn eðitimci’!) 3) Kapitalist sistemde üst tabakaya eriþmenin yollarý bu kadarla sýnýrlý deði1. Özellikle kadýnlann üst tabaka insanýyla evlenerek kýsa yoldan böyle bir tabakanýn insaný olma gibi avantajlarý vardýr. (Bu düþüncesi de en az kendisi kadar bayaðý deðil mi? Ýyi ki bu ‘sözde aydýn eðitimci’ kadýn deðilmiþ, bu düþüncelere sahip bir kadýn olsaydý eminim ki çoktan ‘üst tabaka’da yaþýyor olurdu. Sanýrým her þeyi kendisi gibi alýnýr-satýlýr görmekte. Burada da dikkat edilirse kapitalizm, kadýna, kendi çabasýyla bir yere gelecek gücü ve zekayý taþýmayan; erkeðin maddi ve manevi gücüne sýðýnan, hayatýný bu þekilde devam ettirebilecek aciz bir rol biçmiþtir.) 4) Bir baþka alternatif de þans oyunlarýdýr. insanlar bugün olmasa da yarýn, þans oyunlarýný oynarlarsa yüklü bir paranýn sahibi olup, üst tabaka insaný olabilirler. (Bu parlak fikre diyecek bir þey bulamadým, bugün olmasa da yarýn(!) ama gerçektende kýymeti kendinden menkul bir fikir. Gerçekten de bu tip parlak fikir1ere sahip ‘sözde aydýn eðitimci’leri mumyalayýp saklamak gerek, yakýn gelecekte kuracaðýmýz sosyalist toplumlarda bunlarý sergileyip, ‘nasýl saçmalanýr?’ sorusunu göstermek için.) 5) Üst tabaka insaný olmanýn bir baþka yolu da, ki en kabul olaný, eðitimdir. Eðitim, hangi toplumun hangi sosyal tabakanýn insaný olursa olsun tüm bireylere eþit avantajlar sunuyor. Özellikle üst tabakaya eriþme olanaðýný vermesi, bireyler arasýnda fýrsat eþitliðinin en somut göstergesidir. (Burada dikkat edilmesi gereken husus, eðitimin tanýmýdýr. Bireyin, ‘üst tabaka’ insaný tarafýndan kabul gören saygýn(!) bir meslek edinerek, ‘üst tabaka’ insaný olma olanaðýný saðlayan bir süreç olarak görülüyor. Çok merak ediyorum inanýn ki, bu ‘sözde aydýn eðitimci’ye saçmalamasý için mi maaþ veriyorlar. Ama aldýðý maaþýn da hakkýný veriyor.) Evet, bu birkaç madde de ‘sözde aydýn eðitimci’nin saçmalýklarýný sizinle paylaþmak istedim. Umarým bu saçmalýklarla sizi sýkmamýþýmdýr. Bir de düþünün siz sadece bunu burada okudunuz. Bizler bunlarý derslerde dinliyoruz, eðitim alýyoruz(!). Ne dersiniz, belki bir gün ‘sözde aydýn eðitimci’nin dediði gibi, bu saçmalýklarla dolu eðitimi alarak biz de sýnýf atlarýz! Ama saný-
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
Yeni Evrede
Okur
Mücadele Birliði
rým bu saçmalýklarla atlansa atlansa sýnýf deðil, ancak ip atlanýr. Ne gariptir ki bu kadar uçurumun yani varlýkla-yokluðun, açlýkla-bolluðun, her maðazada týklým týklým dolu olan insan ihtiyaçlarýna raðmen açlýktan ölümlerin olduðu bir dünyada, bu þekilde saçmalayarak kapitalizmin yarattýðý sýnýfsal farklýlýðý doðallaþtýrmaya çalýþýyor, hatta kabul edilebilir, hatta aþýlabilir bir durummuþ gibi göstermeye çalýþýyorlar. Eþitsizliði, sýnýfsal farklýlýðý kapitalizmin zorunlu, kaçýnýlmaz bir sonucu olarak deðil; hayatýn bir getirisi olarak lanse etmeye çalýþýyorlar. Ýnsanlarýn çoðunun yaþadýklarý hayatý sorgulama, müdahale etme, deðiþtirme bilincine varmasýný engellemeye çalýþýyorlar. Saçmalamalarý yetmiyormuþ gibi, kapitalist üretim iliþkilerine dayanan en demokratik cumhuriyetten bile bin kat daha demokratik olan sosyalizme dil uzatacak, sosyalizmi karalayacak kadar bayaðýlaþýyorlar. Bir de sýnýfsal farklýlýðýn, eþitsizliðin aþýlabilir (buradaki aþýlabilirlik eþitsizliðin tamamen ortadan kalkmasý deðil, bireysel anlamda yaþamda deðiþiklik kastediliyor) olabileceði yaklaþýmý sergilenmeye çalýþýlýyor. Bununla da insanlar arasý bir rekabet, ‘altta kalanýn caný çýksýn’ felsefesi öne çýkýyor. Bu rekabet insanlarý, insanlýklarýndan uzaklaþtýrýyor ve onlara hayvanca, saldýrgan bir yön kazandýrýyor. Bu þekilde yaþamak, insanlarýn uzun bir süre daha katlanabilecekleri bir durum deðildir. Çoðunluðun yaþamýndan þikayet ediyor olmasý ve de “yaþamak bu olamaz, baþka bir yaþam mümkün” þeklindeki isyan sesleri bu durumun son demlerinin yaþandýðýnýn göstergesidir. Bu yaþam koþullarý hayatýn kendiliðinden getirisi deðil, kapitalist sistemin bir sonucudur. Bunun fark edilmesi, kavranýlmasý kapitalist sistemin reddediliþini getirecek ve sosyalizmin insan hayatýna doðru yolculuðunu ve de insanlarýn sosyalizme doðru eðilimini-yönelimini hýzlandýracaktýr. Evet, sosyalist sistem insanlýða doðru, insanlýk da sosyalist sisteme doðru, yola çýkmýþtýr. Yapýlmasý gereken þey, kendi varlýðýnýn devamý için sosyalizmin yolunu kesmeye uðraþacak ve bunun için elinden geleni ardýna koymayacak olan kapitalizmin bu çabasýný engellemek. Ve sosyalizmi hepimizin çabasýyla insanlýðýmýz adýna karþýlayýp, hayatýmýzýn içerisine daha hýzlý bir þekilde, daha fazla zaman kaybetmeden almaktýr. Bizler birilerinin bayaðý, sýradan, aþaðýlayýcý, insani deðerleri hiçe sayan, saçma sapan düþüncelere denk düþen sýnýf atlama (‘sözde aydýn eðitimci’nin deyimiyle ‘üst tabaka’ya geçme) zýrvalýðýna kanmayacaðýz ve kanýlmasýna da izin vermeyeceðiz. Eðer insanýn insan tarafýndan sömürülmesini normal karþýlayan, doðal karþýlayan varsa, bizim bu insan(ýmsý)larla iþimiz olmaz zaten. Bizler hep birlikte yeni bir yaþamý emekle, özveriyle, sabýrla, güvenle, inançla öreceðiz. Bu yüzden hepimiz þunu kendimize soralým: “Biz gündüzlerinde sömürülmediðimiz, aþaðýlanmadýðýmýz, can güvenliði sorunu yaþamadýðýmýz, tüm insani (maddi-manevi-sosyal-kültüret-politik...) ihtiyaçlarýmýzý karþýlayabildiðimiz; gecelerinde de aç yatmadýðýmýz bir dünya istiyor muyuz?” Eðer cevabýmýz “EVET”se, o zaman devrimden, sosyalizmden çok þey istediðimizi götüp, devrimin de “Biz”den emek, samimiyet, özveri, cesaret beklediðini unutmayalým. O zaman “AZ LAF ÇOK ÝÞ”. Akdeniz’den MücadeleBirliði Okuru Ýþsiz Bir Öðretmen
Leninistlerin Öncülüðünde Yaþamýn Sýcaklýðýný Yaratmak “Eleþtirinin, zincirden düþsel çiçekler derlemiþ olmasý, insanýn o zinciri düþ gücü ya da avuntu olmaksýzýn taþýmasý için deðil, zinciri silkip atarak yaþayan çiçeði seçmesi içindir.” K.Marx Haydutlar iktidarýnda insanlýða dayatýlan yaþamda biz’ler düþsel güzelliklerimizi hayata geçirmeyi becerip muhalif düþünce gücümüzü yakalayýp, yaþatabiliyorsak eðer –ki gereken budur- amatör bakýþ açýsýndan ve apolitik kiþilikten kurtulup profesyonel bir mantaliteyi hayata geçirmek gücünü ve hakkýný kendimizde görebilmeliyiz. Bunun diðer adý gerçekliðe eðitmek ve eðitilmektir. K.Marx’ýn sözleriyle söylersek: “Bilinçlenme reformu: yalnýzca; insanýn dünyayý kendi bilinçliliðinin bilincine varmaya býrakmasý olgusundan oluþur. Bu, insanýn dünyayý kendisine iliþkin olarak görmekte olduðu düþten uyandýrmasý, kendi eylemlerini dünyaya aktarmasý demektir. Parolamýz, dogmalar aracýlýðýyla deðil, içeriði ister siyasal ister dinsel olsun, gizemli ve karmakarýþýk, bilinçliliðimizi çözümleme aracýlýðýyla bilinçlenme reformu olmalýdýr. O zaman görülecektir ki dünya gerçekte yalnýzca bilincine vararak sahip olabileceði bir þeyin þimdiye kadar çok uzun bir süre düþ’üyle yetinmiþtir. Ve yine görülecektir ki biz geçmiþle þimdi arasýndaki büyük bir aralýkla deðil ama geçmiþteki düþüncelerin gerçekleþtirilmesi ile uðraþmaktayýz. Son olarak, insanlýðýn bilinçlilik konusunda yeni bir göreve baþlamadýðý ama eski görevini yerine getirdiði bunun ise, bir günah çýkarmadan baþka bir þey olmadýðý görülecektir. Ýnsanlýk eðer günahlarýnýn baðýþlanmasýný istiyorsa bu günahlarýnýn neler olduklarýný açýklamasý gerekmektedir.” Tek suçlular bizler, tek masum da sistem ve öncülük misyonunu üstlenenler mi, yoksa herkes üzerine düþeni yapmadýðý için bir bütünün günahkârlarý mý? “Özgürlüðün ve insansal eylemin koþulu yanýlsamalarýn bilincine varmaktýr” diyor K. Marx. Peki, bizler yenilikçi üretkenliklerle bilinç yolunda üstümüze düþeni yapýyor muyuz? Sistemin karþýsýna dikilecek olan Marksist-Leninist dinamiklerimizle, sosyalist bir anlayýþla (baþta gençlik olmak üzere) yetersizliklerden arýnýp sorun yerine çözüm üreten anlayýþýmýzla kýsýr döngülerden kurtulup belirsizliklerden arýnmamýz gerektiðini, hayatý bütünlüklü ve her somut koþulu ayrý ayrý deðerlendirmemizle olacaðýna inanýyorsak, madalyonun iki yüzünü de görebilme þansýna sahibiz demektir. Çünkü geçmiþte yaþadýðýmýz olumsuzluklarýn gelecekteki düþünleri yarattýðýný biliyoruz. O halde; güneþ herkese ayný mesafede doðar. Problem ise bizim güneþten nasýl faydalanabileceðimizdir. Eksi 50 derecede Antarktika’da da soðuklara karþý yaþamayý beceren penguenlerin sýrrý ne dersiniz? Birbirlerine çok yakýn mesafede yürüyerek kendi vücut ýsýlarýyla birbirlerini ýsýtýp hayatta kalmalarýndan baþka hiçbirþey. Peki bizler neden haydutlar iktidarýnda her yerde kan’ýn aktýðý ama “Kan’ýn konuþmadýðý” bu zaman diliminde Leninistlerin öncülüðünde yaþamýn sýcaklýðýný yaratmayalým?
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
Mersin’den Bir Mücadele Birliði Okuru
11
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
KARÞI-DEVRÝMÝN YENÝLGÝ HALKLARIN MÜCADELE B Bundan yaklaþýk 5 sene önce yaþanan geliþmeleri, “3.Dünya Savaþý” olarak deðerlendirdiðimizde, olgular bugünkü kadar belirginleþmemiþti. Günümüzün Dünya Savaþý’ný dahi ancak büyük ordularýn karþý karþýya gelmesi ve cenge tutuþmasý olarak kabul etmeye razý olabilecekler açýsýndan bu belirleme fazlasýyla “uçuk” görünüyordu. Oysa 3.Dünya Savaþý, klasik anlamýyla topraklarýn ve pazarlarýn yeniden paylaþýmý olarak deðil ama dünya devrimine devrimci, komünist güçlere karþý, emekçi halklara karþý emperyalist-kapitalist sistemin tarihi saldýrýsý anlamýnda baþlamýþ bulunuyordu. Bugün bu savaþýn nasýl daha da boyutlandýðý olay ve olgularla daha iyi görülebilir; somut anlaþýlabilir hale geldi. Emperyalist-kapitalist sistemin iþçi sýnýfý ve emperyalist halklara, komünist ve devrimci güçlere karþý baþlattýðý yüzyýl savaþý dünyanýn tüm bölgelerinde devam ediyor. Devrimin ve sosyalizmin güncelliði, kapitalizmin sýçramalý çöküþ evresine girmiþ oluþu, burjuvaziyi böyle bir savaþa zorunlu kýlýyor. Ýçinde bulunduðu Yeni Evrede, emperyalist-kapitalist sistemin dünya halklarýna ve insanlýða baský, kan ve gözyaþýndan baþka verebileceði birþey kalmamýþtýr. Bu savaþýn þu anda en çok yoðunlaþmýþ olduðu bölge Ortadoðu’dur. Zaten Filistin’deki savaþ, yarým asýrdan fazla bir zamandýr sürüyor. Kürdistan’daki savaþ çeyrek asýrdýr sürüyor. Bölgedeki iç savaþlarýn daha uzun bir geçmiþi var. Bütün bu savaþlar, devrimci geliþmelere yol açmýþtýr ve açmaya devam ediyor. En son ABD’nin Irak’ý iþgaliyle bölge bütünüyle bir savaþ alaný haline gelmiþtir. Türkiye’den Pakistan’a kadar çok geniþ bir alanda burjuvazinin yüzyýllýk savaþýnýn izlerini görmek mümkün.
12
Dünya Devrimine Karþý Ýttifak 11 Eylül saldýrýsýnýn hemen ardýndan ABD baþkanýnýn dünyaya savurduðu tehdit, geliþmelerin olasý yönünü ortaya koyuyordu aslýnda. Kýsaca, “Ya bizden yanasýnýz ya da bizim karþýmýzda” diyordu ABD’nin zekâdan yoksun baþkaný. Dünya halklarý, iþçi sýnýfý ve emekçi halklar, aradan geçen zaman içerisinde bunun ne anlama geldiðini acý tecrübelerle öðrendiler. Olaylar o kadar hýzla geliþme gösterdi ki, bu hýzlý akýþ içerisinde artýk diplomasi koridorlarýnda söylenen sözleri takip edebilmek bile kimi zaman mümkün olmaktan çýktý. Ya da edilen sözlerin aðýrlýðý yeterince anlaþýlamadý bazen. Örneðin geçen sene ABD Dýþiþleri Bakaný Condoleezza Rice’ýn söylediði bir söz kolayca unutuluverdi. Bir yýl önce, “Ortadoðu haritasýnýn deðiþmesinin zamanýnýn geldiði”ni söylüyordu Rice. Bunun anlamý, saldýrýlarýn Irak’la sýnýrlý kalmayacaðý, Ýran’ýn ve Suriye’nin de hedef tahtasýnda olduðuydu. Elbette ABD’nin bu kadar kapsamlý bir savaþý tek baþýna sürdürmesi beklenemezdi. Ýsrail ve gerici Arap ülkelerinin yaný sýra, bölgede bir saldýrý üssüne, karþý-devrimi üzerinden planlayýp yayabileceði bir karargâha ihtiyacý vardý. Bu karþý-devrim üssü için her zaman “ABD’nin stratejik müttefiki” olmakla övünen Türkiye’den iyisi bulunamazdý. Söz konusu olan dünya devrimine karþý bir ittifak olduðuna göre kendilerine Türkiye’den iyi “partner” bulamazlardý. ABD’nin Ortadoðu’da sallantýlý bir konumda olan karþý-devrim cephesini acilen tahkim etmeye ihtiyacý vardý. Irak’ta direnme savaþý karþýsýnda gerileyen ABD emperyalizmi, Filistin Devrimi ve Kürdistan Devrimi karþýsýnda güç durumda olan ülkeleri de yanýna almak suretiyle karþý-devrimci ittifaký yeniden düzenlemek, sarsýlan dengeleri yeniden 110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
kurmak peþindedir. ABD’nin baþýný çektiði ve AB’nin de kimi çýkar çatýþmalarýna raðmen, dünya devrimi karþýsýnda desteklediði bu ittifakýn içinde Türkiye’nin yaný sýra Ýsrail, gerici Filistin burjuvazisi ve gerici Arap devletleri var. Bu ittifaka þimdilik gerici Kürt burjuvazisi, Talabani ve Barzaniler de dahil. Tabi söz konusu olan emperyalizmin, özellikle de ABD emperyalizminin bölgedeki çýkarlarýnýn korunmasý olunca kimlerin kýsa ya da uzun vadede bu ittifakýn dýþýna itileceðini, ilk elden feda edileceðini kestirmek güç; ama Türkiye Cumhurbaþkanýnýn Beyaz Saray’a yaptýðý ziyaretteki kostaklanmalarýna bakýlýrsa, en azýndan “emperyalizmin gözdesi olma” yarýþýnda Türkiye’nin bir adým öne çýktýðýný söylemek mümkün. Süreç 5 Kasým Ziyaretiyle Baþladý Aslýnda Türkiye, her zaman emperyalizmin, özellikle de ABD emperyalizminin bölgedeki çýkarlarýnýn bekçisi olmuþtur; ama özellikle Tayyip Erdoðan’ýn 5 Kasým’da ABD’ye yaptýðý gezide bu görev bir kez daha tanýmlanmýþ ve teyit edilmiþ gibi gözüküyor. TC baþbakanýnýn bu gezide ABD’ye açýkça Barzani ve Talabanilere deðil, kendilerine dayanarak Ortadoðu’da egemenlik alanlarýný geniþletebileceklerini söylediðini tahmin etmek zor deðil. Türkiye, hatta büyük bir heveskarlýkla sadece Ortadoðu’da deðil, bütün dünyada emperyalizmin çýkarlarýnýn sadýk bir hizmetçisi olduðunu, bu geziyle bir kez daha teyit etmiþti. Þimdi geri zekâlýlýðýyla malul ABD baþkanýnýn sözleriyle “tam bir cumhurbaþkaný gibi görünen” Gül’ün ziyaretiyle bu iþbirlikçilik pekiþtirilmiþ oldu. Ve deyim yerindeyse Gül’ün ziyaretiyle ayrýntýlar üzerinde son rötuþlar da yapýlmýþ oldu. Gül’ün Beyaz Saray’ýn bahçesinde bir tavus kuþu gibi kabarma-
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
SÝ DEVRÝMÝN ZAFERÝ ÝÇÝN BÝRLÝÐÝNÝ YÜKSELTELÝM sýnýn ardýndan iþte bu efendisine hizmette kusur etmeyen uþaðýn ruh hali var. Türkiye, bu ziyarette birleþik devrimin bastýrýlmasý karþýlýðýnda bu karþý-devrim ittifakýnda “esas oðlan” rolünü kapmýþ görünüyor. ABD emperyalizmi, içinde bulunduðu sýçramalý çöküþ sürecini ancak egemenliðini yeni alanlara yayarak uzatabilir. Dünya devrimi karþýsýnda konumu hýzla sarsýlan emperyalizmin, bundan baþka bir çýkýþ yolu kalmamýþtýr. Ýran’a, Rusya’ya ve Çin’e karþý emperyalizm yeni ittifaklar oluþturmadan yeni alanlara açýlamaz. Gül’ün ziyaretinden “tarihi önemde bir ziyaret” diye bahsedilmesinin nedeni budur. Türkiye, ABD emperyalizminin sarsýlan egemenliðini bölgede ve hatta tüm dünyada tesis edebilmek için büyük bir karþý-devrim üssü haline gelecektir. Önümüzdeki süreçte Ýran, Kafkasya, Filistin ve Suriye’ye karþý yönelebilecek olasý saldýrýlarda Türkiye’nin daha aktif rol almasý ihtimal dahilindedir. “Yeni bir süreç baþlatmaya çalýþýyoruz” sözünün altýnda yatan plan budur. Türkiye, emperyalizmin bölgede ihtiyaç duyduðu karþý-devrimci üs olmaya hazýrlanýrken, bunun karþýlýðýnda ulusal kurtuluþ hareketini tasfiye etmek ve devrimi bastýrmak için ABD’den daha fazla sözler almýþ olmalý. Ayný zamanda Irak yaðmasýndan nemalanmayý planladýðý da aþikar. Kerkük üzerinde yapýlan tartýþmalarda ABD’nin Türkiye ile tam görüþ birliði içinde olduðunu söylemesi de bunun bir göstergesi. Þimdi geziyi “tarihi” yapan nedenler biraz daha iyi anlaþýlýyor. Beyaz Saray’da yapýlan pazarlýklar görünen o ki, sonuç vermiþ durumda. Türkiye, ABD’nin çizdiði sýnýrlar çerçevesinde Ortadoðu ve Kafkaslar’a daha fazla müdahil olma rolünü oynamaya hazýrlanýyor.
Oyunu Bozmak Ýçin Þimdi Türkiye ve Kürdistan Devrimi gerçekten çok kritik bir eþikten geçiyor. Bir yandan emperyalizmin devrimi kanla boðma planlarý sürerken, bir yandan da her geçen gün devrimin olanaklarý ve nesnel zemini güçleniyor. Burjuvazinin devrimi tasfiye etmeye yönelik her türlü saldýrýsý karþýsýnda Kürt ve Türk halklarý yýllarýn devrimci bilinci ve öfkesiyle mücadeleyi sürdürüyor. Karþý-devrimin askeri-teknik olanaklarýnýn devrim üzerinde zafer kazanmalarý anlamýna gelmediðini en iyi gösteren örnek, Irak direniþ savaþý olmuþtur. Onca teknik ve askeri üstünlüðe raðmen emperyalizm, Irak’ta kendisini bir yenilgiye hazýrlamaktadýr. Türkiye ve Kürdistan’da ise savaþ yýllardýr sürüyor. Halklarýmýz, yýllardýr süren savaþýmýn deneyimine sahipler. Devrim mücadelesi on yýllardýr en zor koþullarda sürdü; bir çok saldýrýyla karþýlaþýlmasýna raðmen devrim yenilmedi ve her defasýnda daha güçlü bir þekilde geliþimini sürdürdü. Hiç bir güç, devrimi geldiði bu aþamadan geriye düþüremez.. Belki zorluklar, kayýplar vb artacaktýr ama, devrimin nesnel geliþimi sürdüðü sürece, devrim mücadelesi de sürecektir. Þimdi Kürt ve Türk iþçi sýnýfý ve emekçilerinin, halklarýmýzýn mücadele birliðini kurmak, geliþtirmek, emperyalizmin, iþbirlikçilerinin ve dünya gericiliðinin oyunlarýný bozmak, her zamankinden daha acil ve önemli bir hal almýþtýr. Emperyalizmin özgürlük deðil egemenlik peþinde koþtuðu bir kez daha görülmüþtür. Buna karþý halklarýn mücadele birliðinin kurulmasý, sadece devrimin zaferi için deðil, halklarýmýzýn imhasýnýn engellenmesi için de olmazsa olmaz bir hal almýþtýr. 110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
Türkiye, emperyalizmin bölgede ihtiyaç duyduðu karþý-devrimci üs olmaya hazýrlanýrken, bunun karþýlýðýnda ulusal kurtuluþ hareketini tasfiye etmek ve devrimi bastýrmak için ABD’den daha fazla sözler almýþ olmalý. Ayný zamanda Irak yaðmasýndan nemalanmayý planladýðý da aþikar. Kerkük üzerinde yapýlan tartýþmalarda ABD’nin Türkiye ile tam görüþ birliði içinde olduðunu söylemesi de bunun bir göstergesi. Þimdi geziyi “tarihi” yapan nedenler biraz daha iyi anlaþýlýyor. Beyaz Saray’da yapýlan pazarlýklar görünen o ki, sonuç vermiþ durumda. Türkiye, ABD’nin çizdiði sýnýrlar çerçevesinde Ortadoðu ve Kafkaslar’a daha fazla müdahil olma rolünü oynamaya hazýrlanýyor. 13
Yeni Evrede
Zindanlar
Mücadele Birliði
Türkü Söyleyen Zindanlara Mektup Var... “Devrimci Olmak Her Þeyden Önce Ýnanmaktýr...” Merhaba Serpil Heval, Seni hiç görmedim, oturup sohbet etmedik, birlikte günlerimiz geçmedi ama seni tanýyorum, hem de çok iyi tanýyorum. Çünkü ben kavganla tanýþtým, yoldaþlarýnla tanýþtým. Biliyorum ki sen kavgasýn ve yoldaþlarýnsýn. Onca dayatmalara raðmen sen mücadele edensin. Yeni bir yaþam uðruna her þeyi göze alansýn. Soðuk hapishane koþullarýnda sýcacýk kavgana sarýlansýn. Ben seni tanýyorum ve bundan gurur duyuyorum. Kavgan uðruna yaþadýðýn zorluklarýn ne kadar aðýr olduðunu biliyorum. Ama ‘uðruna savaþtýðým kavgam buna deðer’ dediðini de duyabiliyorum. Öy1e güzel ki, bu çürümüþ düzenin düþünmememiz, sorgulamamamýz için yaptýðý onca çirkefliðe raðmen düþünüp-sorgulamak ve bununla da kalmayýp eylemselliðe giriþmek. Evet, belki sen bu düzenin istemediði bir insansýn ama benim, iþçilerin, ezilen sömürülenlerin istediði yeni insansýn. Bundan daha onurlu bir þey olabilir mi? Ben de bu kavgada senin yanýnda olmak istiyorum, ama biliyorum ki istemek yetmiyor. Çalýþmak, öðrenmek, birçok þeyden fedakarlýk etmek gerekiyor. Týpký senin ve nice hevallerin yaptýðý gibi. Bunu baþaracaðým. Çünkü devrimci olmak, her þeyden önce inanmaktýr ve sonrasýnda inandýðýna ulaþmaktýr. Çok yakýn zamanda güneþ kýzýl doðacak, sömürüler son bulacak ve o gün, zindanlarýn yýkýlacaðý o gün, ben de orada olacaðým zindanýn kapýsýnda; sana ve tüm yürekli insanlara “merhaba” diyeceðim. O gün sana sýmsýcak sarýlacaðým ve o günün gelmesi için verdiðin mücadele için teþekkür edeceðim. Sonrasýnda ne yapacaðýný biliyorum, bana diyeceksin ki “mücadele burada bitmedi, hadi bakalým insanca yaþamýn kapýlarýný sonuna kadar açmaya”. Böylesi bilince, yüreðe, mücadeleci ruha sahip hevaller olduðu sürece sizleri özgürleþtireceðimiz günde, kapýlarý sonuna kadar açacaðýmýz günde çok yakýnýmýzda. Bilincine, yüreðine ve mücadelene saðlýk... SEVGÝ, ÖZLEM, BAÐLILIKLA... DAÝMA... Amed’den bir Leninist...
ZÝNDANLARDA BASKILAR SÜRÜYOR Son aylarda sýk sýk yaþanan saldýrýlarla ve uygulanan cezalarla gündeme gelen Tekirdað zindanýnda, devrimci tutsaklar yeni yýla yeni cezalarla girdiler. TKEP/L davasýndan tutsak olan S.Serbülent Sürücü, hakkýnda daha önce açýlan soruþturmalardan dolayý 2 ay görüþ cezasý aldý ve uygulanmaya baþlandý. Ayrýca S.Serbülent Sürücü’ye ve ayný davadan yargýlanan Nurettin Temel’e, 5’er günlük de hücre cezasý verildi. Hücre cezasý, görüþ cezasýnýn bitiminden itibaren uygulanacak. Kandýra zindanýnda ise, TKEP/L tutsaðý Musa Kara-
14
taþ’a, ziyaretçisi tarafýndan getirilen “Lenin’in Düþüncesi” adlý kitap, yasaklanmýþ olduðu gerekçesiyle verilmiyor. Ziyaretçisinin kitabýn yayýnevinden kitabýn herhangi bir toplatmasýnýn olmadýðýna dair belge alarak cezaevi idaresine teslim etmiþ olmasýna raðmen, “böyle bir belgenin ellerine ulaþmadýðý” gerekçesiyle kitap Musa Karataþ’a hala verilmemektedir. Devletin devrimci tutsaklarý teslim almak için uyguladýðý baský ve yasaklar, keyfi uygulamalar, hiç bir þekilde onlarý yýldýramayacak. Dört duvar içinde, demir parmaklýklar ardýnda olsalar da, insanlýðýn umudu, proletaryanýn öncüsü olmaya devam edecek, proletaryaya kurtuluþun yolunu göstereceklerdir. ZÝNDANLARI YIKACAK ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
Yeni Evrede
Venezüela
Mücadele Birliði
CHAVEZ’ÝN KUMARI
saatlik iþ günü, halk komitelerinin idari yetkilerinin artýrýlmasý ve buna benzer bir çok yasa içeren belge, Venezüella’daki dönüþüme büyük ivme katacaktý. Ya da Chavez ve onun gibi düþünenler, böyle olacaðýný varsayýyordu. Oysa, referanduma katýlým %56’da kaldý ve sandýða gitmeyenlerin çoðunluðunu yoksullar oluþturuyordu. Yoksullar lehine önemli dönüþümler içeren bir oylamaya yoksullarýn ilgi göstermemesi paradoksuna cevap arayan Chavez, “Demek ki Venezüella, sosyalizm için yeterince olgunlaþmamýþ” dedi. Böylece, bu oylamadan devrimci sonuçlar çýkartamamýþ olduðunu açýða vurdu. Hata neredeydi?
Venezüella’nýn sosyalist devlet baþkaný Chavez, 1998’den bu yana ilk kez, bir oylamadan yenik çýktý. Venezüella’da devrimci sürecin kritik bir adýmý, sosyalizme doðru gidiþin temelini oluþturacaðý düþünülen anayasa, kýlpayý farkla (sadece 125 bin oyla) reddedildi. Emperyalist dünya, bu oylamanýn sonucunu merakla bekliyordu. Oylamayý etkilemek için, aylar öncesinden Chavez karþýtý bir kara propaganda savaþý baþlatýlmýþtý. Gerici basýn tekelleri, yoksullarýn lehine önemli reformlar içeren anayasa maddelerini yok sayarak, Chavez’in ömür boyu baþkan olmak isteðini öne çýkardý ve bunu bir “demokrasi” kavgasýna dönüþtürdü. Venezüella’nýn yenilmiþ ama daðýlmamýþ burjuva sýnýfý, bu “demokrasi” þemsiyesi altýna, kent küçük burjuvalarýný toplamayý baþardý. Buna raðmen emperyalistkapitalist dünya, oylamanýn sonucuna pek sevinemedi. Bunun iki nedeni vardý. Birincisi, Chavez’in programýna verilen oylar, sermayenin beklentisinin üzerindeydi ve sonucun bir Pirus Zaferi’nden farký yoktu. Ýkincisi, Chavez, oylamanýn sonunda yenilgiyi hemen kabul edipp, “diktatörlük peþinde koþan” imajýný yerle bir etti ve sermayenin elindeki en güçlü ideolojik silahý geçersiz kýldý. Fakat bunun yanýnda Chavez, sosyalizme geçiþ sürecinin devam edeceðini söyleyerek kararlýlýk gösterdi. Hatalardan Ders Çýkartýldý Mý? Chavez’in anayasasýnda neler vardý? Merkez Bankasý’nýn özerkliðinin kaldýrýlmasý, kamulaþtýrmalar için özel yetkiler, 6
Devrim, Yasalarla Sýnýrlanamaz Herþeyden önce Chavez, fazlasýyla demokrasicilik oynamaya baþladý. Ýleri doðru her adýmý, oldukça karmaþýk yasal prosedürlerle, bitmek tükenmek bilmeyen tartýþmalarla ve hazýrlýklarla, ardý ardýna oylamalarla adeta boðdu. Oysa Chavez, kendisi itiraf ediyordu: “Anayasa, fazla teknik ve anlaþýlmaz ayrýntýlarla dolu, bunu milyonlara anlatamadýk.” Yine de sorun, teknik ayrýntýlarý anlatacak yeterli zamana sahip olamamak deðil. Sorun, devrimin ruhunun, ancak yasalarla sýnýrlý olmadýðýnda yaþayabilmesindedir. Anayasa referandum paketindeki bir çok adým, hiç referanduma gerek duyulmadan, yürütme gücünün alacaðý kararla hemen hayata geçebilecek niteliktedir. Devrimci adýmlar pratikte atýlýr. Yoksul halk, Chavez’in iþi ne kadar yokuþa sürdüðünü, neden yasalarýn ölü ruhuyla uðraþtýðýný anlayamaz. Venezüella halkýnýn %30’u, halen daha büyük yoksulluk içinde yaþýyor. Bu insanlar, biçimsel demokratik adýmlarý deðil, hemen ve acil olarak kendi yaþamlarýnýn kökünden deðiþtiðini görmek isterler. Böylesi köklü deðiþimler zamana býrakýlamaz, ertelenemez. Chavez ise, biçimsel demokrasiyi öne çýkardýðýnda, yoksul halk, referanduma katýlmayarak ona devrimci bir ders verdi. Politik ve Ekonomik Ýktidar 2002’den bu yana, petrol tekeli ve birkaç fabrika dýþýnda kamulaþtýrmaya gitme110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
yen; býrakýn özel bankalarý, Merkez Bankasý’na dahi bugüne dek dokunmayan Chavez, sosyalizme doðru gidiþin önüne mayýnlar döþediðinin farkýnda mý acaba? Bütün iktidar, yani hem politik hem de ekonomik iktidar emekçi sýnýflarýn eline geçmemiþse, devrim kendini güvenceye almýþ sayýlmaz. Siyasi iktidarý alýp, burjuvazinin elindeki ekonomik gücü yasalarýn ruhuyla damla damla eritme yoluna giden Chavez; sermayenin finans gücüne, toplumu idare etme tecrübesine ve geçmiþin iliþkilerini canlý tutma olanaðýna yaþama þansý vermiþ oldu. Paris Komünü’nün yenilgisinden sonra Marx, en çok iki konuda Parislilerin hatasýný vurguluyordu. Birincisi, bankalara hemen el koymamalarý ve ikincisi, devrimi pekiþtirecek en acil önlemleri almak yerine Merkez Komite’yi daðýtýp, Parislileri bitmez tükenmez seçim tartýþmalarýna boðmalarý. Altýn deðerindeki bu dersler, Ekim Devrimi’nin yolunu aydýnlattý. Çoðu kez, devrimin en büyük derslerini öðrenmek, acý tecrübelerin sonunda mümkün oluyor. Sosyalizmin iddiasýný kararlýlýkla sahiplenmeye devam eden Chavez’in, bu acý tecrübeden doðru sonuçlar çýkarýp çýkarmadýðýný zaman gösterecek. Öðrenmesini Bilmek Dünyanýn öbür ucunda yaþanan bu olaylar, bugünlerde bu topraklarda yoksul milyonlarýn önüne anayasa tartýþmalarýný sürenler için, birþey ifade ediyor mu? Geniþ emekçi yýðýnlarýn anayasa gibi teknik ayrýntýlara boðulmuþ metinlerle kazanýlmasý, Chavez gibi büyük bir politik aygýtý elinde bulunduranlar için bile mümkün olamýyorken, ortalama solun bu konudaki fantazi dünyasý hayli geniþ. Halklar, yoksulluk içinde geçen yaþamlarýný kökünden deðiþtirecek önlemleri ve devrimci iktidarlarýn bunlarý hemen acil olarak yaþama geçirmelerini görmek isterler. Devrime cüret eden halklar, her zaman gerçek çýkarlarýný biçimsel demokratik oyunlarýn önünde tutarlar. Bu açýdan bakýldýðýnda, bir anayasa taslaðýna sahip olmak, iktidar iddiasýna sahip olmak anlamýna gelmiyor. Tersine; devrimci bir iktidarýn burjuva sistemin belini kýrýp onu bir daha ayaða kalkalmaz hale getiren acil önlemleri alýp iktidarý güvenceye kavuþturmak yerine, bu süreci anayasa tartýþmalarýyla boðmak niyetini ifade ediyor. Paris Komünü’nden bu yana bilinen
15
Yeni Evrede
Venezüela
Mücadele Birliði
“DÜNYANIN GERÇEK SANATÇILARI PROLETERLERDÝR” devrimin bu altýn deðerindeki derslerini, Venezüella’daki geliþmeler bir kez daha hatýrlatmýþ oldu. Tabi öðrenmesini bilene. Sorun Yayýnlarý Kolektifi’nin düzenlediði ve Sýrrý Öztürk’ün yönettiði, Yüzçiçek Açsýn Kültür Merkezi’nde yapýlan “Latin Amerika’da Venezuela’da Neler Oluyor” adlý panelde konuþmacý olarak yer alan Venezuela Komünist Partisi’nden þair ve dramaturg Yorlando Conde, konuþmasýna “Topraðýn yoksullarýyladýr benim kaderim” mýsrasýyla baþladý. Ve sonrasýnda “kapitalist sistemin olduðu her yerde komünistler kötülere karþý mücadele ederler. Türkiye’de de dünyayý daha güzel kýlmak için savaþan komünistlerin olduðunu görmek beni mutlu etti” dedi. Daha sonra Venezuela’nýn demografik yapýsý hakkýnda bilgiler veren Yorlando, Venezuela’nýn mücadele tarihini, Simon Bolivar’ý anlattý. Onu ulusal kurtuluþ mücadelesine iten þeyin sevgi ve özgürlük aþký olduðunu söyledi. Daha sonra Komünist Parti’nin kuruluþunu anlatan Yorlando, VKP’nin yasal bir parti olarak kurulduðunu ve seçimlere katýlýp önemli baþarýlar elde ettiðini söyledi. Daha sonra partide bir ayrýlýk yaþandýðýný, bugün saðcý görüþlere sahip Teodor Petkof’ýn gerilla kurmaya yönelmek adýna partiyi böldüðünü vurguladý. Oysa o dönemde fabrikalara, köylere, yoksullarýn mülksüzlerin olduðu mahallelere gitmek gerektiðinin altýný çizdi. Komünistlerin her zaman saðlam durduklarýný söyledi. Chavez’in geliþinin komünistlere çalýþma yapmak için müthiþ olanaklar saðladýðýný belirten Yorlando, “Chavez’i Chavez yapan, ona anti-emperyalizmi öðretenin Komünist Partisi olduðunu ekledi. Chavez’in bizzat kendisinin zaten marksist-leninist olmadýðýný açýkça söylediðini belirten Yorlando, “Biz komünistlerin bunlara dikkat etmesi gerekiyor. Bunlarý taktik olarak mý yapýyor bilmiyoruz” dedi. Chavez’in Ne Yapmalý’yý, Kapital’i, Komünist Manifesto’yu okumasý gerektiðini, bunlarý okumaya baþladýðýný söyledi. Yorlando, Chavez’in petrol politikasýnýn önemli olduðunu, daha önce uluslararasý tekellere ait olan petrolün þimdi Venezuelalýlara ait olduðunu, Venezuela’nýn þimdi ABD’li, Haitili yoksullara petrol gönderebildiðini belirtiyor. Bankalarýn hala kapitalistlerin elinde olduðunu, bakanlýklarýn burjuva kapitalist bir yapýya sahip olduðunu söyleyen Yorlando, “daha yapýlacak çok þey var” diyor. VKP’nin programýnda oligarþik devlet yapýsýnýn parçalanmasý ve insanýn insan tarafýndan sömürülmesine son verilmesini hedeflediðini söyleyen Yorlando, Vietnam Komünist Partisi’ni ve onun önderi Ho Chi Minh’i örnek veriyor. “Biz komünistlerin birlik oluþturmak gibi büyük sorumluluklarý vardýr. Ancak bu birlikle emperyalizmi, oligarþiyi ve burjuvaziyi yenebiliriz” diyor. Chavez’in anti emperyalist bir blok kurmaya çalýþtýðýný söyleyen Yorlando, herkesin bu anti emperyalist cephe içinde birleþmesi gerektiðini vurguluyor. Chavez’in liderliðindeki paktta burjuvazinin em-
16
peryalizmle iliþkisi olmayan kesiminin, küçük burjuvazinin, köylülerin ve iþçilerin olduðunu belirtiyor. Kendilerinin bu paktý desteklediðini ancak Chavez’in kendilerine VKP’yi feshederek yeni kurulan, PESU (Devrim Partisi)’ya katýlmalarýný istediðini, bunu doðru görmediklerini ve reddettiklerini söylüyor. Þu andaki iktidarýn on yýllardýr verilen savaþýn ürünü olduðunu, antagonistik olmayan (uzlaþtýrýlabilir) çeliþkileri sahip olan ama zaman içinde antagonist (uzlaþmaz) bir hal alacak olan Chavez hükümetinin bu tarihsel birikim üzerinde yürüdüðünü söyleyen Yorlando, sözlerini “Dünyanýn bütün proleterleri birleþiniz” sözleriyle bitirdi ve “Bu komünistlerin her zaman tekrarlamasý gereken bir slogandýr” dedi. Daha sonra verilen kýsa arada Yorlando ile, birebir tanýþma fýrsatý bulduk. Kendisine Mücadele Birliði’nin son sayýsýný ve Yeni Evre yazýmýzýn ingilizcesini sunduk. Aramýzda kýsa süreli sýcak bir sohbet oldu. Yorlando, “iliþkileri sürdürelim” dedi. Ýkinci bölümde söz alan Sýrrý Öztürk VKP’nin ideolojik politik saflýðýný koruduðunu ve proletarya diktatörlüðünü savunduðunu vurguladý. Latin Amerika’nýn sigortasýnýn marksist leninistlerin olduðunu söyledi. Daha sonra soru cevap bölümüne geçildi. Yorlando Conde bu bölümde Komünist Manifesto’nun ilk cümlesinin “Avrupa üzerinde bir hayalet dolaþýyor : Komünizm Hayaleti” olduðunu þimdi artýk o hayaletin tüm dünya üzerinde dolaþtýðýný söyledi. Ve “Neruda’nýn dediði gibi Gelecek bize aittir” dedi. Dünyanýn gerçek sanatçýlarýnýn proleterler olduðunu söyleyen Yorlando tarihi komplolarýn deðil sýnýf savaþýmýnýn yaptýðýný vurguladý. Komünistlerin ilkelerinin pazarlýðýný hiç kimseyle hatta ailesi ve eþiyle bile yapmayacaðýný belirtti. “21. yüzyýl sosyalizmi” diye bir þey olamayacaðýný sadece bir sosyalizmin olduðunu söyleyen Yorlando, “dünyanýn her yerinde marksizm-leninizm, marksizm-leninizm’dir” dedi. Bir soru üzerine; Sosyalist sistemin çözülmesinde somut faktörler olduðunu, Sovyetler Birliði’nin yýkýlmasýnýn kendilerini çok üzdüðünü ama eskiden Sovyetler Birliði’nden maaþ alan “komünistler” olduðunu þimdi onlarýn olmadýðýný ve gerçek komünistlerin kaldýðýný vurguladý. Komünist Parti’nin kendilerine her zaman doðru yolu gösterdiðini, þu anda hücreler þeklinde örgütlendiðini söyledi. Yorlando, referandumda 4 milyonu aþan sayýda insanýn sosyalizm için oy verdiðini de ekledi. Etkinlik sonrasý kendisiyle biraz daha sohbet ettik. Ayrýlýrken bize sarýldý ve Camarada (yoldaþ) dedi. Etkinlikten ayrýlýrken içimizde bir kez daha dünya komünist hareketinin bir parçasý olmanýn gururu ve sevinci ýþýldýyordu.
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
Yeni Evrede
Röportaj
Mücadele Birliði
KENDÝMÝZE EMEK VERMEK Merhaba Mücadele Birliði’nin yürek iþçileri ve okurlarý... Sizlerle üniversite öðrencisi bir dergi okurumuzla yaptýðýmýz röportajý paylaþmak istiyoruz. Mücadele Birliði: Bize biraz kendinden bahseder misin? Öðrenci: Ben üniversite öðrencisiyim. 20 yaþýndayým. Babam yýllardýr yurt dýþýnda çalýþýyor, kardeþlerim de okuyor. Kirada oturuyoruz. Mücadele Birliði: Üniversiteye hazýrlanma sürecinde ve yerleþtikten sonraki süreçte yaþadýklarýný anlatýr mýsýn? Öðrenci: Çok uzun bir uðraþtan sonra üniversiteye yerleþtim. Bu süreç kimi zaman ailemle tartýþarak, kimi zaman arkadaþlarýmdan uzaklaþarak, hatta kendime bile zaman ayýrmayarak geçti. Ve þimdi yaþamayý ertelediðim yýllarýn acýsýný duyuyorum. Üniversiteyi kazandým derken, aslýnda daha anlamlý geçirebileceðim sözde ömrümüzün en güzel yýllarý dedikleri günleri kaybettim. Bu süreç beni hiçbir þeye zaman ayýrmayan (kitap okuma, sosyal faaliyette bulunma, ailemle iletiþim kurma), monoton bir hayat yaþayan birine çevirmiþti. Ve tüm bunlardan sonra üniversitedeydim. Üniversitede gördüðüm sahte arkadaþlýklar, çýkara dayalý iliþkiler, nefes alýp vermekle yaþadýðýný sanan, hayatýna hiç bir anlam katmayan insanlar(!)... Bu durum bende önce soru iþaretleri oluþturdu. Ama düþünüp sorgulayýnca bu durumun sadece benim çevremle sýnýrlý olmadýðýný fark ettim. Ýnsanlarýn çoðunun aslýnda bu sistem yüzünden farkýnda olmadan kendi çevrelerinden, hatta kendilerinden uzaklaþtýðýný gördüm. Okuyup araþtýrdýkça bu sorunlarý deðiþtirmenin bu sistemi deðiþtirmekle mümkün olacaðýný öðreniyorum. Mücadele Birliði: Bu yaþananlarýn kaynaðýnýn sistem olduðunu ve bunun deðiþtirilmesi gerektiðini söylüyorsun. Sence bu
nasýl gerçekleþebilir? Öðrenci: Kendimizi aþýp, kendimizi bu sistemden kurtarmadan bazý þeyleri deðiþtirmemiz mümkün deðil. Bunu yapmak da çok yoðun bir þekilde kendimize emek vermekle mümkündür. Bunlarý deðiþtirmeyi ne kadar istersek ve bu doðrultuda ne kadar emek verirsek, bunun ürününü o kadar kýsa sürede görürüz. Ýþte bunlarýn sonucu bazý þeyleri çok daha rahat göreceðiz ve bunlarý gördükçe onlarýn nasýl deðiþeceðini fark edeceðiz. Ýþte o zaman aslýnda tüm bunlarýn deðiþmesi için bu sistemin deðiþmesi gerektiðini ve bunun deðiþmesi için mücadele etmemiz gerektiðini bilip, yaþamýmýzý ona göre þekillendireceðiz. Bu mücadele de, insanlarýn üstüne düþen her þeyi elinden geldiðince ama sürekli kendini aþarak yapmasýyla mümkündür. Ben bir saðlýk emekçisi adayý olarak ve bu mücadelede yer alan ve de alacak olan diðer emekçiler, üzerimize düþen her þeyi ellerimizden gelen en iyi þekilde yapmalýyýz. Mücadelenin yani dolayýsýyla devrimin gerçekleþmesi bu iþin ciddiyetini fark etmemizi gerektirir. En küçük bir ihmal, onun ertelenmesine hatta onu (devrimi) kaybetmemize bile sebep olabilir. Týpký uzun bir zaman ve emekten sonra hazýrlanan bir orkestranýn hiç umulmadýk bir yerinde bir hata yapýlmasý sonucu tüm düzenini bozacak bir ses çýkarmasý gibi devrim mücadelesinde de yapýlacak bir hata istemediðimiz þeylerle sonuçlanabi1ir. Mücadele Birliði: Bu sistemi deðiþtirmek için verdiðimiz mücadele, baþta kendi hayatýn olmak üzere hayatýmýzýn neresinde olmalýdýr? Öðrenci: Bu yola yeni baþlayan biri için devrimi hayatýnýn merkezine koymasý beklenemez. Devrim herkese göre belirli mesafededir. Kimine göre hayatýn kendisi, kimine göre (bir adýmla baþlayacak bir yaþam biçimidir) hayatýný deðiþtirmek için atacaðý yeni bir adýmdýr. Þu anda benim hayatýmýn merkezinde deðil ama hayatýmda önemli bir yere sahip. Çünkü yaþanan onca acýya, zulme savaþa tahammül edemiyorum artýk ve bunlarýn bitmesi gerektiðine inanýyorum. Bunun bireysel mücadeleyle deðil kolektif mücadeleyle elde edileceðini biliyorum. Bunun için devrimi kendi hayatýmýzýn merkezine koymak adýna adýmlar atmalý, kendimize her an bir þeyler katarak emek vermeliyiz. Eskiþehir’den Bir Leninist ömrünü uzatmaktadýr. Yapmamýz gereken sömüren, ezen, çocuklarýmýzý elimizden alan bu bataklýðý kurutmaktýr. Bunu yapmadýðýmýz sürece küçük kazanýmlarýn peþinden koþtuðumuz sürece yaþanýlan hiçbir iðrençliðe karþý duramayýz. Dursak da bu iðrençlikleri yok edemeyiz. Bataklýk kurumadýðý sürece onun sonucu olan “sinekler” ölmeyecektir. Belki bir dönem daha az olacaklardýr ama hiç bitmeyeceklerdir. Hadi çocuklarýmýzý bu iðrenç düzenin pençesinden kurtaralým. Bunu yaparak güce, mücadeleci ruha sahibiz. Bu düzen bütün “bencil ol” dayatmalarýna raðmen onlarýn, bizim ezilen, sömürülen insanlarýn çocuklarý olduðunu yadsýmayalým. Ve çocuklarýmýzý sokaða mahkum eden bu düzene devrimci cevabýmýzý verelim. Kapitalizm Öldürür Kapitalizmi Öldürelim! Amed’den Bir Leninist
ÇOCUKLARIMIZA DAHA UMUTLU BÝR DÜNYA BIRAKMAK ÝÇÝN Ne kötü bir tabirdir sokak çocuklarý; sokaða ait çocuklar, sokakta yaþamaya mahkum edilmiþ çocuklar. Öylesine iðrenç bir düzende yaþýyoruz ki, daha doðduklarý ilk günde insanlarýn nereye ait olacaðý belirleniyor. Kimisine villalar, yatlar sunulurken kimi sokaklara mahkum ediliyor. Kiminin sofrasýnda yok yokken, kimisinin sofrasý bile yok. Sabah yeni bir gün baþlarken, aslýnda hiç de yeni olmadýðýný sokaða mahkum edilmiþ çocuklarýmýz haykýrýyor. Yenilik deðiþimdir, oysa deðiþim bu düzende gerçekleþmiyor. Çocuklarýmýzý sokaða mahkum eden sanki sermaye sýnýfýnýn kendisi deðilmiþ gibi, bir de süslü sözlerle sokak çocuklarýna kurtuluþ yolu sunuyor. Yaptýðý ise sokaktaki çocuklarýn bir çoðunu sokaktan alýp
çocuk esirgeme kurumlarýna mahkum etmekle sýnýrlý kalýyor. Bu duruma kökten çözüm getirmenin kendi kökünü kurutacaðýný bildiði için, sadece sokaða mahkum edilen çocuklarýmýzý gözler önünden çekmekle yetiniyor. Peki bu durumda yapýlmasý gereken ne? Biliyoruz ki çocuklarýmýzý sokaða mahkum eden, kültürlerimizi yok eden, gündüzleri sömürüye, mahkum edilip geceleri bizi aç yatýran, bu düzenin ta kendisidir. Yapmamýz gereken sokaða mahkum edilmiþ temiz yüreklere acýyýp eline bir kaç kuruþ sýkýþtýrýp vicdanýmýzý rahatlatmak deðil, ya da onlarýn sokaktan alýnýp kendi geliþimlerini saðlayamayacaðý çeþitli kurumlara mahkum edilmesine göz yummak da deðil. Bunlarý istemek, sermaye sýnýfýyla ayný bakýþ açýsýna sahip olmak ve iðrenç düzenin 110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
17
Yeni Evrede
Nazým Hikmet
Mücadele Birliði
BU HASRET BÝZÝM (...) Sosyalizm Yani senin anlayacaðýn El kapýsýnýn yokluðu deðil de Ýmkansýzlýðý Ekmeðimizde tuz Kitabýmýzda söz Ocaðýmýzda ateþ oluþu Hürriyetin Yahut baþkasý yel’de Sen yaprakmýþsýn gibi titrememek Sosyalizm Devirmek daðlarý el birliðiyle Ama elimizin öz sýcaklýðýný yitirmeden (...)
lým” dizeleriyle baþladý. Ardýndan etkinlik sunucusu arkadaþ etkinliðe katýlanlarý “Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robson” þiirini okuyarak, Nazým Hikmet nezdinde ölümsüzleþen tüm devrim ve komünizm savaþçýlarý adýna saygý duruþuna davet etti. Saygý duruþunun hemen ardýndan Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçileri Nazým’ýn çeþitli þiirlerini okudular.
Kavgamýzýn en iyi anlatýcýlarýndan, komünist þairimiz Nazým Hikmet 106 yaþýnda. Her geçen gün yazarlarýn, sinemacýlarýn, tiyatrocularýn, ressamlarýn, þairlerin kýsaca sanatýn ve sanatçýnýn, verilen bu büyük kavgayý iþlemesinde duyulan eksiklik daha da fazla hissediliyor. Burjuva sýnýf, iþçi ve emekçileri kendi yoz kültürüyle zehirliyor, bununla da yetinmeyip halkýn hafýzasýndan silemediði iþçi sýnýfýnýn biricik deðerleri komünist önder ve sanatçýlarýn içini boþaltmaya onlarý birer romantik, heyecan arayan hayalperestlere dönüþtürmeye kalkýþýyor. Tüm bunlara raðmen onlar, kavgayla birlikte halkýn, devrimci ve komünistlerin yüreðinde her geçen gün daha da büyüyor. Tarih onlarý hak ettiði yere yerleþtiriyor. Nazým Hikmet’i anmak ve yaþatmak, onu kitlelere anlatmak ve soluðunu en yoksul mahallere, fabrikalara taþýmak bizlerin önünde bir görev olarak duruyor. Bu anlamda 13 Ocak Pazar günü iþçi ve emekçilerin yoðun olarak yaþadýðý Gazi Mahallesi’nde, Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi’nde Nazým’ý anma etkinliði yapýldý. Ýçeri girildiði anda Sanat Merkezi buram buram kavga, buram buram þiir, buram buram Nazým kokuyordu. Duvarlarda Nazým Hikmet’in þiirlerinin ve resimlerinin olduðu büyük çýktýlar vardý. Adeta etkinliðe gelen insanlarý, etkinlik salonuna davet eder gibi. Etkinlik saat 14:00’da “Toprak bakýr... Gök bakýr / Haykýr güneþi içenlerin türküsünü / Haykýr... Haykýra-
18
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
Hep bir aðýzdan türkü söyleyip Hep bir aðýzdan sulardan çekmek aðý, Demiri oya gibi iþleyip hep beraber, Hep beraber sürebilmek topraðý, Ballý incirleri hep beraber yiyebilmek, Yarin yanaðýndan gayrý her þeyde Her yerde Hep beraber Diyebilmek için... Nazým’ýn her dizesi kavgayý anlattý ve geleceðin kurucularýna seslenerek onlarý kavgayý yükseltmeye çaðýrdý. Okunan þiirlerin akabinde Nazým Hikmet’in yaþamýný anlatan sinevizyon gösterimi yapýldý. Sinevizyon gösteriminde Nazým’ýn çocukluðundan, mapusluðuna kadar bir çok fotoðraf karesine yer verilirken, gösterim yine Nazým’ýn kendi sesinden okuduðu bir þiirle sona erdi. Daha sonra 15 dakikalýk ara verildi. Nazým dinleyipte ondan etkilenmemek mümkün mü? Peki Nazým’ýn kendi sesinden þiirlerini dinlemek... Ýþte 15 dakika boyunca tüm bunlar etkinliðe katýlanlar arasýnda tartýþýlýyordu. Aradan hemen sonra Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden bir Deniz arkadaþ, Devrimci Öðrenci Birliði’nden bir arkadaþ ve Mücadele Birliði’nden bir arkadaþ, kýsa bir panel gerçekleþtirdiler. Burada konuþmalarda Nazým’ý sahiplenmenin önemi anlatýlýrken, Nazým’ýn hep iþçi sýnýfýnýn yanýnda olduðu, en önemlisi örgütlü bir þair olduðu vurgulanarak, “Biz kapitalizme son vermezsek, insanlar ölmeye devam edecek” denildi. Kapitalizmin kendisiyle birlikte tüm insani deðerleri yok ettiði söylenerek, insanýn ancak bu sistem içerisinde devrim mücadelesinde insanlaþabileceðini, kendini burjuva yoz kültürden koruyabileceði ve kültürümüzü yaþatmak için, insanlýðýn ilerlemesindeki engelin ortadan kaldýrýlmasý için mücadeleye çaðrý yapýldý. Konuþmalarýn ardýndan Nazým’ýn “Otobiyografi”, “Büyük Ýnsanlýk” ve “Yaþamaya Dair” adlý þiirleri tiyatral bir þekilde anlatýldý. Nazým’ýn þiirlerinin tiyatral bir þekilde anlatýlmasý büyük bir beðeniyle karþýlandý. Etkinliðin devamýnda, etkinliðe katýlanlar Nazým’ýn þiirlerini okudular. Etkinlik hep birlikte okunan “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan / Akdeniz’e bir kýsrak baþý gibi uzanan / Bu memleket bizim! / Bilekler kan içinde, diþler kenetli, ayaklar çýplak / Ve ipek bir halýya benzeyen toprak / Bu cehennem, bu cennet bizim / Kapansýn el kapýlarý bir daha açýlmasýn / Yok edin insanýn insana kulluðunu / Bu davet bizim! / Yaþamak bir aðaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeþçesine / Bu hasret bizim!” dizeleriyle son buldu.
Yeni Evrede
Eylem
Mücadele Birliði
TEKEL ÝÞÇÝSÝNDEN ZÝNCÝRLÝ EYLEM “FABRÝKALAR KALEMÝZ ÖLÜRÜZ DE VERMEYÝZ” T
ekel’in özelleþtirilmesine karþý mücadele eden Tekel iþçileri AK Parti Ýstanbul il baþkanlýðý önünde kendilerini zincirleyerek eylem gerçekleþtirdi. 9 Ocak günü Þiþli Piyalepaþa Bulvarý üzerinde bulunan AK Parti Ýstanbul il baþkanlýðý önüne otobüslerle gelen Tekel iþçilerinden dokuz kiþi binanýn önünde bulunan demirlere kendilerini zincirlediler. Diðer Tekel iþçileri ise binaya girip AKP yöneticilerine taleplerini iletmek istedi. Fakat iþçiler polis barikatýyla karþýlaþtýlar. Daha sonra eylem yerine takviye ekip çaðrýldý. Bu sýrada iþçiler sýk sýk, “Fabrikalar kalemiz ölürüz de vermeyiz, ÝMF’nin itleri sattýrmayýz KÝT’leri, Ýþçiye deðil ÝMF’ye barikat, AKP’nin imamý kaça sattýn vataný” þeklinde sloganlar attýlar. Ýþçilerin AKP yöneticileriyle görüþme isteði kabul edilmedi ve polis bina giriþine yýðýnak yaparak giriþe izin vermedi.
SSGSS’YE KARÞI EMEKÇÝLER EYLEMDE
S
aðlýk emekçileri Ýstanbul, Adana ve Ýzmir’de Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Kanunu’na (SSGSS) karþý eylem gerçekleþtirdi. Siyasi parti ve kitle örgütlerininde destek verdiði eylemlerde SSGSS protesto edilerek, saðlýk emekçilerinin iþ güvencelerinin kaldýrýlmak istendiði ve halkýn saðlýk hakkýnýn elinden alýnacaðý belirtildi. Ýstanbul’da 10 Ocak günü Okmeydaný Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi önünde toplanan SES Þiþli Þubesi üyesi saðlýk emekçileri burada bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdiler. Basýn açýklamasýnda üzerinde “Ýþimize Ekmeðimize Geleceðimize Sahip Çýkýyoruz” yazýlý pankart açýlýrken basýn metnini SES Þiþli Þube Baþkaný Rabia Tuncer okudu. Tuncer, her geçen gün saðlýk çalýþanlarýnýn haklarýnýn budandýðýný ve yasanýn her alanda eþitsizliði artýracaðýný belirterek, geçen yýl 30 bini 4/B’li, 5 bin 500 vekil ebenin alýndýðýný, bu personelin kadrolarla ayný görev ve sorumluluklarý taþýdýðýný ama ücret ve diðer haklarda aralarýnda büyük farklar olduðunu, böylece güvencesiz çalýþmanýn yaygýnlaþtýrýldýðýný ifade etti. Tuncer 4/B’li personellerin kadroya alýnmasýný isteyerek kadroya alma iþlemine kadar da eþ ve özür durumundan tayin hakký, ücretsiz iþ kýyafeti, doðum sonrasý izin, doðum ve askerlik sonrasý hemen çalýþma haklarýnýn derhal verilmesi gerekiðini söyledi. Tuncer ayrýca SSGSS kanuna karþý 15 Ocak’ta Ankara’ya gideceklerini belirti. Basýn açýklamasý “Ýþgüvenceli kadrolu çalýþma, Ýnsanca yaþam istiyoruz” sloganlarýyla sona erdi. Ayný gün Adana’da da bir eylem gerçekleþtirildi. Türk-Ýþ binasý önünde toplanan kitle sloganlar atarak Ýnönü Parký’na kadar yürüdü. Daha sonra burada bir basýn açýkla-
20
Eylem sürerken basýn açýklamasý yapan Tek-Gýda Ýþ Ýstanbul 2 No’lu Þube Baþkaný Yunus Durdu hükümetin zarar ediyor diye anti propaganda yaptýðý Tekel’in bu yýl her þeye raðmen 4.1 milyar dolar kar ettiðini belirterek; “Bu para devletin kasasýna girdi. Cevizli Tekel Sigara Fabrikasý’nda 2 bin iþçi çalýþýyor ve bu fabrikada 25 Ocak’ta üretim duracak. Biz burada günde çeþitli markalarda 80 ton sigara üretiyoruz. Ülke kaynaklarýný peþkeþ çeken, binlerce iþçiyi ekmeðinden eden, tütün üreticisini periþan eden özelleþtirme politikalarýna boyun eðmeyeceðiz. Bugün buradayýz, yarýn baþka bir yerde. Tekel’in özelleþtirilmesine izin vermeyeceðiz, özelleþtirme iptal edilene kadar mücadele etmekten vazgeçmeyeceðiz.” dedi. Ýþçiler oturma eylemi yaparken çevik kuvvet polisleri kendilerini zincirleyen iþçilerin etrafýný çevirdi. Arkadaþlarýnýn gözaltýna alýnmasýný engellemek isteyen Tekel iþçilerine polis biber gazý sýkarak saldýrdý ve zincirleri keserek iþçileri gözaltýna almaya baþladý. Ýþçiler polisin bu tutumunu “Tekel’e uzanan eller kýrýlsýn, Yýlgýnlýk yok direniþ var” sloganlarýyla protesto ettiler. Gözaltýna alýnan iþçiler Vatan Güvenlik Þube Müdürlüðü’ne götürüldüler. Bunu protesto etmek için parti binasý önünden geçen caddeyi trafiðe kapatmak isteyen iþçilere de polis saldýrarak gözaltýna aldý. Gözaltýna alýnan iþçiler akþam üzeri serbest býrakýldý.
masý yapýldý. Basýn açýklamasýný EðitimSen Þube Baþkaný Güven Boða gerçekleþtirdi. Boða, açýklamasýnda “Hükümet geleceðimizi karartacak olan bu yasayý zorunluluk olarak sunmaktadýr. (...) Meclis gündeminde yer alan SSGSS yasa tasarýsý çalýþanlarý esaret altýna alacak, kazanýmlarýmýzý ortadan kaldýracak ve zaten var olan eþitsizlikleri derinleþtirecek bir yasadýr. Hastane kuyruklarý bitecek diye kamuoyuna yansýtýlan bu yasa paran kadar saðlýk anlayýþý ile hastalarý ölüme götürecek bir yasadýr. (...) Saðlýk ve sosyal güvenlik hakkýmýzý gasp etmeyi amaçlayan bu yasaya karþý saðlýðýmýza ve geleceðimize sahip çýkacaðýz.” ifadesine yer vererek bu yasayla hastanelerin birer þirkete dönüþtürüleceðinin altýný çizdi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan AKP il binasýna siyah çelenk býrakýlmak istendi fakat bu polis tarafýndan engellendi. Eylem Ýnönü Parký’nda sona erdi. Ýzmir’deki ortak eylem saat 11:30’da gerçekleþtirildi. Konak Kemeraltý giriþinde yapýlan eylemde üzerinde “Herkese Saðlýk Güvenli Gelecek Ýçin Birleþik Mücadeleye / Ýzmir Platformu” yazýlý pankart açýlýrken, basýn metnini Eðitim-Sen 1 No’lu Þube Baþkaný Mahir Uslu okudu. Uslu çýkacak yasa tasarýsýnýn insanlarýn saðlýðýný, hastalýðýný, emekliliðini, özetle tüm yaþamýný etkileyeceðini söyleyerek, bu taslaðýn yasallaþmasý halinde insanlarýn saðlýk ve sosyal güvenlik haklarýndan oluþabilecek kayýplarý hakkýnda bilgi verdi. Uslu yasayý durdurmanýn tek yolunun iþçilerin, emekçilerin alanlara çýkýp karþý koymasý olduðunu belirtti. Basýn açýklamasý sýrasýnda sýk sýk “Saðlýk haktýr satýlamaz, Mezarda emekli olmayacaðýz, Parasýz saðlýk parasýz eðitim” sloganlarý atýldý. Basýn açýklamasýnýn hemen ardýndan Kemeraltý’nda ortak bildiri daðýtýlarak iþçi ve emekçiler 16 Ocak’ta yapýlacak olan eyleme çaðrýldý.
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
EÐÝTÝM EMEKÇÝLERÝ EK DERS ÜCRETLERÝ ÝÇÝN YÜRÜDÜ illi Eðitim Bakanlýðý’nýn yayýnladýðý genelge sonrasý, dini bayramlarýn hafta içine denk gelmesi halinde eðitim emekçilerinin ek ders ücretlerinin tam gün olarak kesilmesi uygulamasýna karþý Eðitim-Sen ülke çapýnda eylem kararý aldý. Eðitim emekçileri 18 Aralýk Salý günü ek ders ücretlerinin kesintiye uðramasýna karþýlýk sevk alarak okullarý boþalttý. Ýstanbul’da Eðitim-Sen þubeleri saat 13:00’da Sultanahmet Meydaný’nda toplandýlar. Daha sonra Eðitim-Sen pankartý açýlarak Milli Eðitim Müdürlüðü’ne kadar sloganlarla yüründü. Eyleme, güvencesiz, sözleþmeli öðretmenler de katýldý. Yürüyüþ boyunca eðitim emekçileri uygulamaya karþý olan öfkelerini dile getirirken sýk sýk; “Öðretmen Düþmaný Bakan Çelik Ýstifa, Yaþasýn Grev Yaþasýn Toplu Sözleþme, Sözleþmeli Köle Olmayacaðýz, Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz, Parasýz Eðitim Parasýz Saðlýk, Savaþa Deðil Eðitime Bütçe, Zafer Direnen Emekçinin Olacak” þeklinde sloganlar atýldý. Ayrýca sözleþmeli öðretmenler üzerinde; “Güvencesiz çalýþmaya son verilsin, Bayram bizim neyimize, Ýnsanca yaþam güvenceli gelecek istiyoruz, Kadrolu çalýþma esas alýnsýn” yazýlý dövizler taþýdýlar. Yapýlan bu eyleme Mücadele Birliði okurlarý da aktif olarak katýldý. Eylem boyunca “Saldýrýlarý Karþý Ýktidar Ýçin Savaþalým” baþlýklý bildiri daðýtýlýrken, bol miktarda 19 Aralýk bildirisi de daðýtýldý. Yol boyunca üzerinde “Devrim savaþçýlarý ölümsüzdür, Zindanlar yýkýlsýn tutsaklara özgürlük, Emekçiler saldýrýlara karþý iktidar için savaþalým, Yaþasýn halklarýn mücadele birliði” yazýlý kuþlamalar yapýldý. Daha sonra Milli Eðitim Müdürlüðü’nün önüne gelindiðinde basýn açýklamasý yapýldý. Basýn açýklamasýný Eðitim-Sen üyeleri adýna Eðitim-Sen 2 Nolu Þube Baþkaný Hasan Toprak yaptý. Toprak, AKP hükümetinin uygulamalarýyla eðitim emekçilerini maðdur ettiðini belirterek, “Bu yýl kurban bayramýnda tatilin ilk iki gününün hafta içine denk gelmesi nedeni ile ek ders ücretleri tam gün kesilecek, bunun sonucunda zaten yaþamýný borçlanarak sürdüren öðretmenler maðdur edilecektir.” dedi. Bu uygulamaya karþý sessiz kalmayacaklarýný belirten Toprak, Bakan Çelik’e istifa çaðrýsýnda bulundu. Daha sonra basýn açýklamasý sona erdi.
M
Yeni Evrede
Adana
Mücadele Birliði
“ÞÝÝR BÝR DÝRENÝÞ SANATIDIR” “… Kim demiþ yalnýzýz diye Nehir bizden yana Rüzgâr bize ayarlý Kökleri en derin ülke benim Yýldýz topluyorum Bulut büyütüyorum koynumda Sabaha karþý yaðmur bekliyorum Duvar ateþten bir ilmek boynumda…” Bu kez de Çukurova’nýn sýcak halkýyla buluþuyordu þairin ezgi dolu þiirleri. Ýmza gününden bir gün önce Çukurova emekçilerinin sesi olan Radyo Dünya’da Ruhan Mavruk ile sanat merkezi emekçisi bir arkadaþýmýz programa katýldýlar. Söyleþimiz “þiir nedir” sorusuyla baþladý. Daha sonra þiirin insan yaþamýndaki etkisi üzerine devam etti. Biraz batýya gittik, Küba’dan Jose Marti’yi, Þilili Pablo Neruda’yý anlattýk. Yanýbaþýmýzdaki Kürdistan’a yol aldýk “acýlarýn çok yaþandýðý yerde sanat daha çok zenginlik kazanýyor” diyor þair yoldaþýmýz Ruhan Mavruk. Ezilenlerin yanýnda bir kadýn aydýn olmanýn zorluklarýndan bahsettik. Ýki saatlik radyo programýmýz çok hýzlý akýyordu. Çukurova’nýn emekçi halklarýný 5 Ocak günü yapacaðýmýz imza gününe davet edip sevgi ve selamlarýmýzý gönderdikten sonra programýmýz sona erdi. Devrimci þair Ruhan Mavruk’un sanat merkezimizbünyesinde çýkarmýþ olduðu Issýz
Ada ve Savaþ Zýrhlýsý kitabýnýn tanýtýmý ve imza günü etkinliði; zindanlarda ve ülkelerimizde devrim uðruna ölümsüzleþen tüm savaþçýlar için yapýlan saygý duruþuyla baþladý. Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi emekçisi bayan arkadaþýmýz 1 yýllýk çalýþmalardan bahsettikten sonra konuþmasýna þöyle devam etti “yozlaþmaya, çürümeye karþý kendi kültürümüzü ezilen emekçi halklarýn kültürünü sanat merkezimizde Çukurova’nýn yiðit insanlarýyla beraber üretmeye çaðýrýyoruz.” Program akýþýndan bahsettikten sonra konuþmasýný sona erdirdi. Konuþmanýn ardýndan kýsa bir müzik dinletisi yapýldý. Ardýndan Issýz Ada ve Savaþ Zýrhlýsý kitabýndan derlenen þiirleri Ayýþýðý Sanat Merkezi Þiir Topluluðu bizlere seslendirdi. “Bugün ne bar kavim/ne barbar kavim/ne kapýmda uluyan gece/bugün Kandýra’dan mektup var/çavlanlar, ovalar/dað köyleri doluyor odama.” Ardýndan sözü Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçisi Fatma Yýldýrým sözü aldý. Þair Ruhan Mavruk ile nasýl tanýþtýklarýný, yeni çýkan kitabýn öyküsünden bahsetti bizlere. Ardýndan Þair Ruhan Mavruk þiir kitabýnýn çýkarýlma öyküsünü ve kitabýn içinde bulunan þiirlerin, tutsaklardan gelen mektuplarýn hikâyesini anlatarak sözlerini sürdürdü. “Þiir bir direniþ sanatýdýr, þiir bir varoluþ biçimidir, varlýðýmýz, yoksulluðumuz, varsýllýðýmýz, yenilgimiz, utkumuz, yalnýzlýðýmýz, çoðulluðumuz, tutkularýmýzdan geçe geçe ulaþtýðýmýz erdemdir… Þiir kaynaðýný yaþamdan alýr, yaþamýn içinde yer alan her þeyden. Ki yaþamla ölüm arasýnda sonsuz ayrýntý vardýr. Yaþamýn ve sokaklarýn dilini içselleþtirmeyen þiir, þairin soyutunda güçlü estetik dönüþümlerden de geçse, tekrar yaþama dönemez… Þiir elit olmaz, egemenlere verdiði en küçük ödün bile onun direniþçi gücünü aþýndýrýr… Þiir amatördür…” Müzik grubu tekrar sahne alarak halaylar eþliðinde türkülerini bizlerle paylaþtý. Etkinliðimiz Þair Ruhan Mavruk’un son kitabýný okurlarýna imzalamasýnýn ardýndan sona erdi.
110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008
Adana Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi
21
Yeni Evrede
Antep
Mücadele Birliði
ANTEP’TE “EMEK VE EYLEM” ETKÝNLÝÐÝ 6 Ocak Pazar günü Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde “Emek ve Eylem” etkinliði yapýldý. Emeði ile yaþayanlarýn yönettiði ve her þeyi paylaþtýðý bir dünya için ölümsüzleþmiþ tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþu ile baþladý etkinlik. Bu esnada kulaklarda Enternasyonal Marþý ezgisi vardý. Saygý duruþu sonrasýnda program keman ve çello dinletisi ile sürdü. “Ýnsana emek, emeðe eylem, eyleme yürek, yüreðe sevgi gerek” sloganý ile gerçekleþtirilen etkinlik ayný zamanda þairler Ruhan Mavruk ve Kazým Demir’in de okurlarýyla buluþmasýna sahne oldu.Ruhan Mavruk’un son kitabý “Issýz Ada ve Savaþ Zýrhlýsý” ve Kazým Demir’in “Kirpikleri Islak Gri” kitaplarýnýn tanýtýmý da yapýldý. Etkinliðin söyleþi bölümünde iki þair kitaplarýný nasýl yarattýklarýný anlatýrken, þiirin yaþamda ve mücadelede ne kadar önemli bir yeri olduðuna da deðinerek bir sanatçýnýn emekçilerden ayrý, elit bir yaþam içerisinde olamayacaðýný, emekçilerin yaþamlarýnýn ve mücadelelerinin içinde olmadan yaptýklarý üretimin de gerçek ve samimi olamayacaðýný söylediler. Ýzleyicilerden gelen bir
22
soru üzerine Ruhan Mavruk, devrimci bir sanatçýnýn eserlerinde aþktan da bahsedebileceðini, bunun tersi yönündeki önyargýnýn doðru olmadýðýný belirterek “Aþk mücadelenin olmazsa olmazýdýr. Sevgi, yaratýcý þiddetle ruhun ruha, bedenin bedene koþmasýdýr. Sevmekle ötesine geçer insan sevginin…” dedi. Ardýndan sahneye gelen Ekin Þiir Atölyesi hem konuk þairlerin hem de yaþamý mücadele ile dolu ölümsüz þairlerin dizelerini izleyenlere taþýdý. Son olarak sahneyi Grup Denize Ezgi aldý ve notalarý ile keyifli dakikalar yaþattý. Grup, bestelediði “Rüzgar” parçasýný okuyacaðý sýrada salondan, tüm devrimci tutsaklarý selamlamak istercesine alkýþ ve zýlgýtlar yükseldi. Dinleti, çekilen halaylarýn coþkusu ile son buldu. Etkinlik bitiminde iki yazar, okurlarý ile birebir sohbet imkaný bulurken ayný zamanda kitaplarýný da imzalýyorlardý. Katýlýmcýlar ise Ayýþýðý emekçilerinden, baþka devrimci ve demokrat sanatçýlarla buluþturulma sözünü alarak salondan ayrýldýlar. Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi 110. Sayý / 16 - 30 Ocak 2008