Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
boþa çýkarýlýp, onu burjuvazinin kabul edebilir gördüðü sýnýrlara çekmiþ olacaktýr. Ancak, bu politikanýn kitleler üstündeki etkisi çok kýsa sürdü ve geçici oldu. Çünkü, halk kitlelerinin yaþamsal sorunlarý öyle reformlarla ve düzen sýnýrlarý içinde çözülecek gibi deðildir. Devrimci yöntemler ve devrimle, çok köklü bir yolla, kitlelerin sorunlarý çözülebilir. Bu geliþmeler, tüm yoðunluðuyla Türkiye ve K.Kürdistan’da yaþanýyor. Örgütlü devrimci mücadelenin on yýllarca süren varlýðý, sýnýflar arasýndaki çeliþkileri þiddetlendiren bir etmendir. Devrimci düþüncelerle tanýþan kitleler sýnýf savaþýmlarýný daha ileri noktaya götürmüþlerdir. Emekçi halk kitleleri devrimci görüþler yani marksist-leninist dünya görüþünü edindikten sonradýr ki, sermaye egemenliðine karþý sýnýf savaþýmý kalýcý hale gelmiþtir. Eðer bilimsel sosyalizmin o devrimcileþtirici ilkeleri olmasaydý, bir devrimci programdan ve devrimci hareketten sözedilmezdi. Bu yüzden, burjuvazi ve devletinin saldýrýlarý esas olarak komünistlere ve öteki devrimcilere olmuþtur. Bu yüzden bilimsel sosyalizmin devrimci düþünceleriyle donanmýþ devrimci güçler ve halk kitleleri tarihin en aðýr terör dönemlerinden birinden geçmek durumunda kaldýlar. Devrimci düþüncelerin geniþ kitleler içinde maddi bir güç durumuna gelmemesi için sosyalist yayýnlar üzerinde çok aðýr bir baský uygulanmýþtýr. Ancak hiçbir yasak, hiçbir baský emekçi kitlelerin komünist görüþlerle tanýþmasýný önleyememiþtir. Yýllarca açýk çatýþma içinde olmak, burjuva egemenliðine karþý açýktan açýða savaþmanýn çok aðýr bedelleri vardýr. Komünistler ve diðer devrimciler bu aðýr bedeli sürekli ödediler. Kýrýmdan geçtiler, vahþete uðradýlar, aðýr iþkenceden geçtiler ve bir ayaklarý daima zindanlarda oldu. Zaten, aðýr bedel ödemeyi göze alamayan, sýnýrsýz bir özveri gösteremeyen ve büyük bir cesaret gösteremeyen bu denli aðýr koþullarda devrimci mücadeleyi devam ettiremez. Üstelik bu þekilde mücadele öyle kýsa süreli deðil, yýllarca sürecektir. Tüm bunlarý uzun süre devam ettirmeyi göze alamayanlar, belli bir yerden sonra kenara çekildiler. Ama hedefe doðru büyük bir kararlýlýkla yürüyenlerin ortaya koyduklarý kahramanlýklar, tarihteki örnekleri bile aþmýþtýr. Ve en önemli kahramanlýk uzun soluklu olarak devrimci mücadeleyi sürdürmektir, ki bunun da azýmsanmayacak çok örneði var. Bugün devrimci hareket, yýllar boyu süren bu yiðit mücadelenin sonucu olarak bugünkü noktaya gelmiþtir. Devrim bu mücadelede büyümektedir. Zafer bu mücadeleyle kazanýlacaktýr. Bu topraklarda iç savaþ uzun süredir devam ediyor. Emekçi halklar kýrk yýldýr açýk çatýþma içinde. Uzlaþmaz sýnýf çeliþkileri son derece keskin olduðu ve bu durum hep derinleþerek devam ettiði için, bu açýk çatýþma bu denli uzun süre devam etmiþtir. Bu çatýþmanýn temelinde, uzlaþmaz sýnýf çeliþkileri temelinde meydana gelen devrim zorunluluðu var. Devrim zorunluluðu olmasaydý, devrimci hareket bu kadar uzun süre ayakta kalamaz, devrim mücadelesi bu denli boyutlanamazdý. Diðer bir etken ise kuþkusuz örgütlü devrimci hareketin devam eden varlýðýdýr. Sýnýf savaþýnýn yýllarca sürüp gitmesi, burjuva toplumu yokeder. Burjuva toplumu, yýkacak olan, uzlaþmaz sýnýf çeliþkileri ve sýnýf savaþýmýdýr. Burjuvazi ne kapitalizmin temelindeki çeliþkileri yokedebilir ne de bu çeliþkilerin bir çatýþmaya dönüþmesini engelleyebilir. Kendi yýkýlýþýný ve bu görevi yerine getirmekle yükümlü devrimci sýnýfý ve onun büyümesini kendisi hazýrlar. Devrimin büyümesi karþýsýnda eli-kolu baðlýdýr. Devrimi ezmek için giriþtiði her yöntem, yalnýzca devrimi biraz daha büyütür o kadar. Kendisini yýkacak devrim dinamiklerini yoketmeye çalýþýrken, bu dinamikleri hergün biraz daha güçlendirmekten baþka bir þey yapmýyor. Devrim nesnel koþullar tarafýndan gündeme getiriliyor. Burjuvazinin yeni bir toplum yolunda, sýnýf savaþýmýný yükselten devrimci dinamikleri, gerici zora dayanarak baský altýna almasý, ezmesi, kapitalizmin nasýl da her türlü geliþmeye ayakbaðý olduðunu, geliþmenin karþýsýna geçtiðini tüm açýklýðýyla ortaya koyuyor. Proletaryayla bu tarihi çatýþmayý burjuvazi kazanamaz. Çatýþma ne denli þiddetli geçerse geçsin, bu savaþta kazanan taraf proletarya olacaktýr. Ýnsanlýðýn geleceðini proletarya belirleyecektir.
AÇIK ÇATIÞMADAN GEÇMEK Baðýmlý kapitalist ülkelerde uzlaþmaz sýnýf çeliþkileri, emperyalist ülkelerdeki kadar olgun olmasa da; oradaki çeliþkiden daha keskin. Sýnýf çeliþkilerinin bu denli keskin olmasýnýn kaçýnýlmaz sonucu, sýnýf çatýþmasý da ayný ölçüde þiddetli geçiyor. Proletarya ve diðer emekçiler on yýllardýr açýk çatýþma içinde bulunuyorlar. Proletaryanýn sýnýf savaþýmý, kapitalizmin zeminlerinde oluþur. Kapitalist sýnýfla ekonomik temelde ortaya çýkan sýnýf çeliþkisi ve karþýtlýðý, iki sýnýfýn politik alanda karþý karþýya gelmesine yolaçar. Uzlaþmaz sýnýf çeliþkileri kendini politik çeliþkiler olarak gösterir. Maddi temel, sýnýf çeliþkisinin biricik zeminidir, ancak baþka etkenlerin de rolü vardýr. Proletaryanýn sýnýf savaþýmý, varolan uzlaþmaz çeliþki üzerinde keskinleþtirici bir etkendir. Baðýmlý kapitalist ülkelerde emekçi sýnýflarýn yaþam koþullarý ve gelecekleri, emperyalist ülke emekçilerine göre çok daha kötüdür. Yaþam koþullarýný deðiþtirmek için, zorunlu olarak kapitalistlerle açýk bir savaþýma girerler. Bu savaþýmla birlikte iki sýnýf arasýndaki çeliþki iyice derinleþir. Kapitalistlerin egemenliði, bu ülkelerde, emekçi sýnýf tarafýndan tehdit altýna alýnmýþtýr. On yýllardýr sürüp giden sýnýf çatýþmalarý, burjuvazinin egemenliðini derinden sarsmýþ ve önemli ölçüde zayýflatmýþtýr. Burjuvazi egemenliðini, ancak devrimci sýnýfa karþý zor kullanarak, onu sürekli aðýr bir baský altýnda tutarak ayakta tutabiliyor. Burjuvazinin attýðý her adým katliam, terör ve yasaklarla damgalanmýþtýr. Yine de o çok istediði politik istikrarý saðlayamamýþtýr. Politik iktidarsýzlýðý her gün biraz daha derinleþiyor. Emperyalizmin tüm desteðine karþýn, politik iktidarsýzlýktan kurtulamamýþtýr. Burjuvazinin gerici terörü kitlelere boyun eðdiremediði gibi, emekçi halka karþý sürdürülen her vahþete karþý, halk kitlelerinin baðrýnda çýkan yeni devrim fýrtýnalarýna yolaçmýþtýr ve yolaçmaktadýr. Burjuvazinin her giriþimi, bu toplumun nasýl bir baský toplumu olduðu ve yýkýlmasý gerektiði düþüncesi en kenarda duran kitlelerce de anlaþýlýr duruma geliyor. Burjuvazinin gerici zoru, kitlelerin devrimci zoru ile karþýlýk buluyor. Sýnýflarýn böylesine þiddetli çatýþmasýnýn olduðu bir yerde politik istikrar doðal olarak havaya uçar. Devrimci durumun ortaya çýkmasýyla birlikte burjuvalar artýk egemen deðildir. Baðýmlý kapitalist ülkelerde, burjuvazi, egemen olamadýðý için, güçsüz olduðu için, zayýflýðýnýn sonucu olarak sýk sýk askeri faþist darbelere kavuþur. Askeri faþist diktatörlük yýllarca devam etmiþ, devlet faþistleþtirilmiþti. Halk kitleleri ne zaman egemen güçleri ciddi bir biçimde tehdit etmeye baþlamýþsa, kitlelerin önü hemen faþist askeri darbelerle kesilmiþtir. Fakat ne faþist darbeler, ne sürekli sýkýyönetim, emekçi kitleleri ayaklanmalara, iç savaþa ve devrime iten nesnel koþullarý ortadan kaldýrabilir. Tersine, emekçilerin yaþam koþullarýný iyice aðýrlaþtýrýr. Çünkü faþizm halk kitlelerinin tüm ekonomik ve politik haklarýnýn kabaca çiðnenmesidir. Çünkü faþizm, sömürünün daha da yaygýnlaþmasý demektir. Sonuç olarak, burjuvazinin ve emperyalizminin istediði ortam yaratýlamadýðý gibi, varolan uzlaþmaz sýnýf çeliþkilerinin ileri derecede keskinleþmesine ve iç çatýþmanýn þiddetlenmesine yolaçmaktadýr. Emperyalizm ve iþbirlikçi tekelci sermaye, askeri faþist diktatörlüklere karþý giderek büyüyen halk ayaklanmalarýnýn yolunu kesmek için , politik çevirme hareketi politikasýný devreye soktu. Politik çevirme ile kitlelere sözüm ona farklý ve kendisini ifade edebilen politik seçenekler sunuluyor. Bunun baþýnda parlamentoda emekçilerin ve onlarý temsil eden komünistlerin yer almasý geliyor. Böylece devrimin halk hareketi
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
3
Yeni Evrede
Devrimin Kaçýnýlmazlýðý
Mücadele Birliði
Marksizm ya da genel olarak sosyalizm üzerine bir kaç kitap okumuþ herkes için, Türkiye ve Kürdistan topraklarýnda devrimin nasýl güçlü bir zemini olduðu apaçýktýr. Çünkü hemen her gün tekelci basýnda bile yer bulan þu aþaðýda sýralayacaðýmýz nesnel gerçeklerin, bir sosyalist ve devrimci öncü için tek bir anlamý vardýr. Bu topraklar devrime gebedir. * Türkiye, kiþi baþýna gelir sýralamasýnda, Avrupa ülkelerinden açýk ara geridedir, üstelik sýnýflar arasý servetsefalet uçurumunun en büyük olduðu yerdir. Örneðin, Ýsveç’te ulusal gelirin %57’sini iþçiler alýr, Fransa’da bu oran %52’dir, AB ortalamasý ise %50.8’i Türkiye’de ise her yýl üretilen gelirin yalnýzca %26.1’i iþçilerin ve diðer çalýþanlarýn ellerine geçer. * Eðer Recep Tayip Erdoðan’ýn “8 milyon aileye kömür daðýttýk” sözü referans alýnýrsa, nüfusun en az yarýsýnýn, kýþýn evlerine kömür alamayacak durumda olduðu ortaya çýkar. Daha ciddi bilimsel araþtýrmalar ise, nüfusun %60’tan fazlasýnýn, yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþadýðýna iþaret eder. * Yine, Avrupa’ya kýyasla, en uzun çalýþma süreleri Türkiye’dedir. Avrupa’nýn en uzun çalýþanlar ülkesi Ýngiltere’de, bu rakam haftada 43.8 saat iken, Türkiye’de bu rakam 52.3 saattir. DÝSK’in açýkladýðý rakam ise, haftada 70 saat çalýþma süresine iþaret ediyor. Bu denli uzun ve yýpratýcý çalýþma düzeni, iþ kazalarýnda dünya sýralamasýnýn üst basamaklarýna yerleþtirir ülkeyi. * En zengin 100 ailenin serveti 150 milyar dolarý aþar... Bu rakam yýllýk gelirin neredeyse üçte biridir. * Ýþsizlik, resmi rakamlarla bile 6 milyon kadardýr. * Ýç ve dýþ borç toplamý 450 milyar dolarýn üzerine çýkmýþtýr. Ekonominin çarklarý sadece yeni borçlarla dönüyor. Krizlerle dolu ekonomide, iflaslar birbirini izliyor. Bu yapý tarýmý da çözüyor ve her yýl yüzbinlerce kiþi, iþsizlik ve sefaletten baþka bir þey vaadetmeyen kentlere göçüyor. * Çeliþkiler yalnýzca ekonomik zeminde deðil. Politik çeliþkiler de Türkiye ve Kürdistan’ý devrim deryasýna çeviriyor.
lýðýdýr. Bir devrim nasýl kaçýnýlmaz hale gelir? Milyonlarca insan, hergün ölesiye yaþanan çeliþkilerin, sonu gelmez haksýzlýklarýn, sürekli artan baskýnýn, pekala farkýndadýr, buna içten içe ya da açýktan isyan eder; ama bu, onlarýn doðrudan devrimci faaliyetler içinde olduklarý anlamýna gelmez. Sýradan bir emekçi, yani bir ailesi, çocuklarý, bakmakla yükümlü olduðu insanlar bulunan bir emekçi, devrimci faaliyetlere öyle kolay adým atmayacaktýr. Çünkü bu adýmýn sonunda ölüm var, cezaevi var, iþkence var, vs.. Ýþte bu yüzden, her türlü çeliþkiyi, sefaleti ve baskýyý, etinde ve canýnda hisseden bir emekçi ancak bir zafer umudu belirmiþse, devrimin gerçekleþme imkanlarý ve iþaretleri güçlü biçimde ortaya çýkmýþsa; bu da yetmez, emekçinin içine düþtüðü umutsuzluk çukurundan baþka bir çýkýþ yolu kalmamýþsa, iþte ancak o zaman, devrim mücadelesine aktif olarak katýlýr. Burada sözünü ettiðimiz koþullar, genel politik koþullardýr ve bu nedenle, sýradan emekçinin devrimci faaliyetlere katýlmasýnýn koþullarý, devrimin zaferini ya da zafere çok yakýn bir anýný ifade eder. Þimdi, geniþ yýðýnlarda umutsuzluk yayýlýyormuþ.. Ne ala! Ancak en koyu umutsuzluk durumunda milyonlarca sýradan insan, devrim gibi çýlgýnca çýkýþlar yapabilirler. Geniþ yýðýnlar, devrimci yapýlarýn çaðrýlarýna kayýtsýz kalýyorlarmýþ. Ne farkeder! Ayný insanlarýn, kapýlarýn altýndan sýzan açlýða, sefalete, derinleþen çeliþkilere kayýtsýz kaldýklarý nerede görülmüþ. Henüz harekete geçmemiþ olmak, kayýtsýzlýðý göstermez. Milyonlarca insan, bizzat boðazlarýna bir býçak dayanmadýkça, kavgayý seçmezler. Genel eðilim, diþe diþ bir kavga yerine, düzen içinde bu çeliþkilere çözüm aramak yönündedir. Ýnsanlar, düzen içi bütün çözüm yollarýnýn týkalý olduðunu, bizzat yaþamadan öðrenemezler. En yetkin devrimci propaganda bile, yaþanmýþ deneyimin, büyük olaylarýn tarihi derslerinin yerini tutamaz. Ýþte bu yüzden devrim, zafer kapýsýný
EMEKÇÝNÝN GÖZÜNDE DEVRÝM
4
* Genel olarak demokrasinin yokluðu, tüm emekçi sýnýflar üzerinde nefes aldýrmaz bir politik baskýyý doðuruyor. * Kürt halký, ezilen bir ulus ve ilhak edilen ülke gerçekliðiyle, devrimin en önemli bileþenlerinden biri olarak öne çýkýyor. * Egemen tekelci sýnýfýn ýrkçý, þoven ve mezhepçi-dinci katý ideolojisi, milyonlarca insaný, mevcut hükümet kadar mevcut sistemle de kavgalý hale getiriyor. Bütün bu manzaranýn üstüne: * Saðlýk ve sosyal güvenlik sisteminin tümüyle ortadan kaldýrýlmasýnýn gündemde oluþu. * Kentsel dönüþüm adý altýnda, gecekondu emekçi mahallelere açýlan savaþýn sürmekte oluþu. * Emperyalist dünya ile girilen baðýmlýlýk iliþkileri sonunda, bölgedeki savaþ maceralarýna atýlma hazýrlýklarýnýn yapýlmasý.. Ve dediðimiz gibi, biraz marksizm ve sosyalizm üzerine fikir sahibi olan her kiþi için, burada ortaya çýkan manzara açýk ve nettir: Devrimin zorunluluðu.. Peki ama, sýradan bir emekçi için devrim nedir? Burada sergilenen manzarayý o nasýl okur? Sorunun cevabý kozmik bir sýr deðil. Sýradan bir emekçiyle gidip konuþtuðunuzda yoksulluðun, sefaletin, baskýnýn, horlanmanýn en acýlý ifadelerini anlatacaktýr size. Ama ya devrim? Bütün bu ifadelerden o, devrimin zorunluluðu sonucunu otomatik olarak çýkartýr mý? Hemen cevap verelim: Hayýr. Devrimin zaferinin elde edileceði günde dahi, pek çok emekçi, biraz sonra atacaðý o tarihi adýmýn bir devrim anlamýna geldiðinin farkýnda olmayacaktýr. Milyonlarý devrime ve kavgaya çeken, onun zorunluluðunu kavramýþ olmak deðildir, ama, devrimin kaçýnýlmaz111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
Yeni Evrede
Devrimin Kaçýnýlmazlýðý
Mücadele Birliði
sadece kýsa süreler için aralar ve iktidara yürüyen öncüleri fethe davet eder. Bu kýsa süre, bir dizi toplumsal olgunun üst üste birikmesi ve tarihin belli bir anýnda sýkýþmasý ile oluþur. Bu kýsa sürede burjuvazi, kendi iç kavgalarýyla yeterince güçten düþmüþ; düzen içi çözümlerle devrim arasýnda kalanlarýn yalpalamasý son haddine varmýþ; küçük burjuvazinin uzlaþý siyasetinin ip-
liði yeteri kadar pazara çýkmýþ; ve nihayet, umutsuzluðun son haddine varan milyonlarca emekçi, çýlgýnca arayýþlara girmiþ olmalýdýr. Devrimin onyýllara varan tarihi boyunca, bu en uygun koþullar belki bir kaç kez devrimci öncünün karþýsýna çýkar. Ve bu hava, sanýldýðý kadar uzun sürmez. Bu sürede, devrimin öncüsü o kapýdan girdi, girdi... Giremedi; bir çok þeye yeniden
baþlamak, umut ve beklentileri boþa çýkmýþ milyonlarýn, yenilginin dersleriyle daha bir saðlamlaþtýrmak, devrimci öncünün görevidir. Devrimle randevumuz yok. O kapýnýn hangi yýl, hangi ay aralanacaðýný þimdiden kimse bilemez. Ama bugünden bileceðimizi tek þey var; o da, Leninist politikalarý kuþanmadan, o kapýdan hiç bir yapýnýn geçemeyeceðidir.
DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ’NDEN PANEL Ýkitelli Ayýþýðý Ekin Sanat Derneði’nde, 27 Ocak günü, Devrimci Ýþçi Komiteleri “Ýþ Hukuku ve Çalýþma Koþullarý” konulu bir panel düzenledi. Panele, Av. Murat AK, saðlýk emekçisi Ülkü SOLMAZ ve DÝK adýna Yýlmaz EKÞÝ panelist olarak katýldýlar. Panelde iþ kazalarý ve iþ saðlýðý, çalýþma hukuku ve iþçi sýnýfýnýn bilinçlenmesi ve örgütlenmesi açýsýndan iþçilerin yapmasý gerekenler konuþuldu. Panel ilk olarak, ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý adýna saygý duruþunda bulunularak baþladý. Saygý duruþunun hemen ardýndan içerisinde 1 Mayýs ve Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin yaptýðý ve katýldýðý eylem görüntülerinin bulunduðu bir slayt gösterimi yapýldý. Hemen ardýndan bir öðrenci arkadaþ sosyalizmde iþçiyi anlatan bir þiir okudu ve panel bölümüne geçildi. Panel bölümünde ilk olarak bir saðlýk emekçisi olan Ülkü Solmaz, daha önceden hazýrladýðý bir sinevizyon gösterimi eþliðinde çalýþma yaþamýnda yaþanýlan iþ kazalarý, nasýl önlenebileceði, ve iþçi saðlýðý konusunda konuþma yaptý. “Bir iþçi iþ güvenliðini niçin ister?” sorusunu soran Solmaz, bir iþçinin öncelikle yaþadýðýmýz ülkede ortalama olarak belirlenen yaþam süresini kýsaltmamak ve daha sonra da yaþam kalitesini düþürmemek için iþ güvenliðini isteyeceðini söyledi. Ýþ kazalarý ve meslek hastalýklarý nedenleri konusunda da bilgilendirme yapan Solmaz, yapýlan araþtýrmalarda bunun birinci nedeni olarak yorgunluðun saptandýðýný yorgunluðun ardýndan yýpranma, tek düzelik, iþin iþçiye uygunsuzluðu ve güvensiz çevre olduðunu belirtti. Solmaz, iþ kazalarý ve nedenlerini açýklarken bir iþçi söz alarak: “Bir tekstil iþçisi olarak bahsettiðiniz telli eldiven konusunda örnek vermek istiyorum. Normalde o eldiveni kesim yapan herkesin kullanmasý gerekir. Ben eldiven olmadýðý için elimi kestim, elime dikiþ atýldý. Bunun denetlenmesi de var oysa. Ama patron pahalý olduðu için bir tane eldiven alýyor. Denetleme sýrasýnda bu elden ele dolaþýr böylece atlatýlýr” dedi. Buna karþýlýk
Solmaz da patronun normalde bu eldivenleri altý ayda bir deðiþtirmesi gerektiðini belirterek; “bazen patronlar yeterli sayýda eldiven alýyor. Fakat iþçilere kullandýrtmýyor. Eldiven istendiðinde eldiven yok deniliyor. Denetimden önce herkese daðýtýlýyor onun dýþýnda iþçiye kullanmasý için vermiyor. Böylece altý ayda bir deðiþtirmiyor. Patron böyle oyunlar da yapabilir bunu bozacak iþçilerin kendisi, kendi birliði, birlikte davranmalarý ve haklarýný aramalarý” dedi. Daha sonra Av. Murat Ak, iþ hukuku hakkýnda bilgilendirme yaptý. 4857 nolu yasadan bahseden Ak, normalde kanunun zayýf olaný korumasý gerektiðini belirterek; “Ama ne yazýk ki bu böyle deðil. Her geçen gün kanunda iþçiler aleyhine yasa konuluyor” dedi. Ak daha sonra taþeronlaþma, iþ sözleþmeleri ve iþ hayatýnda sýkça karþýlanýlan sorunlar hakkýnda bilgilendirme yaparak konuþmasýný sonlandýrdý. Ak’ýn hemen ardýndan DÝK adýna Yýlmaz Ekþi söz alarak konuþma yaptý. Dünyada 6 buçuk milyar insan olduðunu bunun bir buçuk milyarýnýn iþsiz, bir buçuk milyarýnýn ise günde 1 dolarýn altýna yaþamýný sürdürmek zorunda kaldýðýný ve her üç saniyede bir insanýn, açlýktan, yetersiz beslenmeden ve önlenebilir hastalýktan dolayý öldüðünü ifade eden Ekþi; “Türkiye’de 2 buçuk milyon insan aç. Tüm her þeyi var eden biz deðil miyiz? Aklýnýzýn alabileceði, gözünüzün görebileceði her þeyi, yaþamý üreten var eden biz deðil miyiz? Biziz. Öyleyse tüm bunlar bizim. Peki bizim olan þeyden biz neden yararlanamýyoruz? Çünkü üretim araçlarý, sermaye bize ait deðil. O kapitalist sýnýfa, o bir avuç asalak burjuva sýnýfa ait. Üretim araçlarý ne? Fabrikalar, tarlalar vs vs sermaye ne? Emeðimizin ödenmemiþ kýsmý. Baþka bir deyiþle birikmiþ kýsmý. Öyleyse bizim olan bunlara el koymamýz anamýzýn ak sütü gibi helaldir bize” dedi. 4857 nolu yasanýn iþçileri özgür köleler haline getirdiðini belirten Ekþi, asgari ücretin 420 YTL’den 435 YTL’ye yükseldiðini, açlýk sýnýrýnýn 688 yoksulluk sýnýrýnýn 2241 YTL olduðunun altýný çizdi. Ve ekledi; “Biz açýn açý, yoksulun yoksuluyuz. Ýþçilerin en önemli sorunu; insanca, onurlu yaþama isteðidir. (...) Biz birlik ve dayanýþma içinde olmak zorundayýz. Yoksa buna hiç bir çare yok. Bir araya gelelim, mücadele edelim. Bizim olana el koyalým, vermeyecekler ama biz zorla bizim olaný alacaðýz. Dünya emeðin olacak.” Yýlmaz Ekþi’nin de konuþmasýnýn ardýndan 15 dakikalýk ara verildi ve aradan sonra soru cevap bölümüne geçildi. Bu bölümde panele katýlan iþçiler, iþ yaþamýnda karþýlaþtýklarý sorunlardan bahsettiler ve panelistlere bunlarla ilgili sorular sordular. Sorulan sorularla oldukça canlý bir tartýþmanýn yaþandýðý panel de anlaþýldý ki her iþçinin söyleyeceði bir söz var. Panel sonunda ayakta kalmanýn, onurlu yaþamanýn, saðlýktan, ulaþýmdan, konuttan, eðitimden yeterince yararlanmanýn ancak halk iktidarý mücadelesiyle elde edileceði sonucu çýktý.
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
5
Yeni Evrede
Sosyal Þovenizm Tehlikesi
Mücadele Birliði
O YOLLARI DEVRÝM ÇOKTAN AÞTI Akýntýya karþý kürek çekmek zordur. Yürek ve bilek kadar, bilinç de ister. Hele ki, son dönemin iyice azgýnlaþýp doruða çýktýðý þovenizm karþýsýnda. Kem gözlere ýrak... devrimci hareketlerin yüreði de, bileði de saðlamdýr. Ama iþ bilince gelince, iþte o pek netameli bir konu. Ve ne yazýk ki, bilincin yarýklarýndan süzülüp gelen sinsi hastalýklar, en kritik anlarda yüreði ve bileði bükebilir. Yelkenleri Suya Deðenler 2007 yýlý boyunca, Türkiye ve Kürdistan’da birleþik devrimin büyük darbelerine maruz kalýp iyice sersemleyen tekelci sermaye, kendi deyimleriyle “ayaklarýný frenden çektiler” ve her yerde karþý devrimin azgýnlaþtýrýlmýþ sürüsünün açýk saldýrýlarý patlak verdi. Sel gitti, kumu kaldý. Her ne kadar devrim güçleri, bu güçlü karþý devrim rüzgarýný, ya belirgin bir küçümsemeyle ya da sessizlikle karþýlamýþ olsa da, bu rüzgarýn politika yelkeninde yol açtýðý hasar, þimdi yavaþ yavaþ ortaya çýkýyor. Karþý devrimin azgýn kitlelerinin gücünü abartmak tam da tekelci sermayenin istediði ve beklediði þey olurdu. Ama küçümsemek de bir o kadar zararlý. Sonuçta durum ateþli bir imtihandan geçti; sýnýflar ve onlarý temsilen politik partiler, en çýplak halleriyle göründüler. Yelkenlerini suya indirenlerin baþýnda, reformist sol geldi. Daðlýca saldýrýsýnýn ertesinde, Birgün gazetesinin pek kahýrlý manþetleri dikkat çekti. Evrensel ise, yaþadýðý kahrý manþetlere deðil, köþe yazarlarýnýn satýr aralarýna taþýmýþ ve bu gibi silahlý eylemlerin “barýþý ve kardeþliðe hizmet etmediði”ni açýkça beyan etmiþti. Tekelci sermayenin, aðýzbirliði içinde, DTP’den ne istediðini hatýrlayalým: UKH’yi kýnamak! Ve bu kritik anda Emep ve ÖDP, UKH’yi kýnamak konusunda tekelci sermayenin isteðini hemen yerine getirmiþ oldular. Böylece, birleþik devrimi güçlendirmek deðil, ama onu aldatmacalar içinde boðmak isteyen; Kürt halkýnýn devrimci eylemini deðil ama onun egemen sýnýflarla barýþma eðilimini destekleyen reformist sol, en kritik anda sýrtýný Kürt halkýna, yüzünü tekelci sermayeye dönmüþ oldu. Eski Hastalýklar Nüksedince... Reformist solun, bu rüzgarda savrulduðunu söylemek doðru olmaz. Onlar zaten, sermaye saflarýna kabul edilmenin fýrsatýný kolluyorlardý. Eðer bir savrulmadan söz ede-
6
ceksek, devrimci saflar içinde aramalýyýz. Öteden beri vatanseverlikten devrimci politika üretmek gibi umutsuz giriþimlerde bulunanlarýn, tam da bu dönem ne yapacaklarýný merak ediyorduk. Nihayet onlar da, her þeye sýfýrdan baþlayarak, bütün milliyetleri “ulusal onuru yaþatmak için” anti Amerikacýlýkta birleþmeye çaðýrdýklarýnda, merakýmýz giderilmiþ oldu. Biraz 68’in soluklaþmýþ fotoðraflarýndan, biraz ideolojik kaynaklarýn döne döne vurgu yaptýklarý “gavura alerji” söyleminden ve biraz da %95’lere vardýðý söylenen ABD karþýtlýðýndan alýnan feyzle olsa gerek, ABD’yi ortak düþman ilan ederek devrimin bütün sorunlarýný çözmek fikri gayet inandýrýcý görünmüþ olmalý. Evet, bir zamanlar, yani bundan tam 40 yýl önce, ABD 6. filosunu Dolmabahçe’de denize dökmek, coþku verici bir simgesel eylemdi. Ama biz, eylemlerin biçimi ve kitleselliðinden çok, hangi sýnýf bileþimlerini, hangi bilinçle ortaya çýkardýðýna önem veriyoruz. 40 yýl önce Dolmabahçe’de bir yanda “Ordu-Millet Elele” diyenler, diðer yanda “Ýki üç, Daha Fazla Vietnam” diyenler yanyanaydý. Sonraki yýllarda bir daha tekrarlanmayacak özgün bir sýnýf bileþimi... 71 silahlý çýkýþýna önderlik edenler bile, “2. Kurtuluþ Savaþýný baþlatmak”tan sözediyorlardý. 60’lý yýllarýn sonlarý, proletaryanýn henüz yeni doðmuþ sanayi kesiminin, kent ve kýr küçük burjuvalarýnýn; iþbirlikçi tekelcilik karþýsýnda gerileyen orta kesim burjuvalarýn; yani çýkarlarý birbirine oldukça ters, eðilim ve karakterleri birbirine göre oldukça çeliþkili bu sýnýflarýn, olaðanüstü kitlesel temelde anti emperyalist mücadelenin çok renkli bayraðý altýnda toplanmalarýna tanýk olmuþtu. Ama bu, çýkarlarý, eðilim ve karakterleri birbirine zýt olan, çeliþkilerler dolu sýnýflar bloku, zamanla ayný biçimini koruyamadý; anti emperyalist zemin bu sýnýf ittifakýný kurtaramadý.. Dahasý, devrim ilerledikçe, topraðýn derinliklerinde gizlenmiþ olan çok daha köklü toplumsal sorunlarý gündeme taþýdý, ve bu sorunlarýn her biri, bir kez daha, 68’in özgün sýnýf blokunu parçaladý, farklý kalýplara soktu. “Ordu-Millet Elele” diyenleri, 71 ve 80 darbeleriyle, ait olduklarý saflara koþtular. Anti faþist mücadele, UKKTH, zora dayalý mücadele biçimleri, salt anti emperyalist zeminde biraraya gelebilen özgün sýnýf blokunun bütün karakter ve çýkar farklýlýklarýnýn netleþmesine yardýmcý oldu. Her sýnýf kendi 111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
tavrýný, devrimin bu en temel, vazgeçilmez ya da gözardý edilemez konularýnda ortaya koydu. ABD’ye karþý ayný safta bulunabilenler, UKKTH gibi temel bir sorunda biraraya gelemez oldu. Halen daha 68’in anti ABD nostaljisine bakýp iç çekenler, arada geçen 40 yýlda, devrimin katettiði politik olgunlaþma yolunu yok sayabilirler mi? Ya da þöyle diyelim: Bir devrim, sýnýf çýkarlarýnýn, eðilim ve karakterlerinin farklýlýðýný yok sayarak, güç kazanabilir mi? Peki ya politik özneler? Zorlu Görevler Yerine Sihirli Deðnekler En baþta proletarya, çýkarlarýnýn ve bilincinin köreltilmesine karþý çýkar. Çünkü bir devrim, ancak tüm sýnýflar kendi çýkarlarýnýn ve uzak-yakýn hedeflerinin tam bilincindeyse, zaferine ulaþýr. Ancak bir küçük burjuva, her sýnýfýn çeliþkilerinin içinde eritebileceði sihirli bir “halk” potasý bulunduðunu hayal edebilir. O, bütün halklarý, çeliþkisiz, pürüzsüz, ayný potaya akýtabileceði sihirli deðneði bulmuþtur. Madem ki, çeþitli anketler, halkýn %95’inin ABD karþýtý olduðunu ifade ediyor; öyleyse bu %95 içinde hangi kesimlerin þovenist zehrin pençesinde olduðu ne kadarýnýn egemenliðini kaybetmiþ tekellerin her daim þakþakçýsý olduklarýnýn bir önemi kalmaz. Ne de olsa, herkesi kucaklayacak bir vatanseverlik, bir ulusal onur söylemi mevcuttur. ABD’yi sevmeyen ama ayný zamanda Kürt halkýnýn özgürlük hakkýna karþý çýkanlar mý var, olsun caným, yeter ki samimi vatansever olsun... Bunun anlamý açýktýr. Þovenizme karþý, doðrudan, -þu ulusal onur ve vatanseverlik edebiyatýnýn nasýl bir iki yüzlülük olduðunu göstermek de dahil- ödünsüz politik bir mücadeleden kaçýnmaktýr bu. Þovenizme karþý ödünsüz mücadele ne demektir? Milliyetçilik söz konusu olunca UKH’yi ver yansýn edip, sýra Türk milliyetçiliðine gelince, samimi vatanseverlik testine tabi tutmak, deðildir. Veya, iyice azgýnlaþan þovenizmin suçunu ya ABD’de ya da “Kürt milliyetçiliðinde” görüp, egemen ulusun karakterini oluþturan ögelerden bu þovenizmin nasýl güç aldýðýný görmezden gelmek deðildir. Tüm emekçi sýnýflarý tekelci burjuvaziye baðlayan bu ulusal ögeleri, yerden yere vurup þovenizmden arýndýrmak yerine, onu devrimci söylem ve onur gibi sözcüklerle süslemek de deðildir. Anlaþýlan, bu yola çoktan girmiþ olan fason TKP, kendine yeni yol arkadaþlarý bulmanýn mutluluðunu yaþayacak. Keþke devrim sadece yürek ve bilekle kazanýlsaydý?
Yeni Evrede
Hrant Dink Anmasý
Mücadele Birliði sýndaki binada asýlý olan Türk bayraklý iþ yerleriyle atýþmalar oldu. Kitle buralarý yuhaladý. “Faþizme Karþý Silah Baþýna, Yaþasýn Kürt Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði, Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz, Faþistlerden Hesap Sorduk Soracaðýz” sloganlarýný genel kitle sahiplenmeye baþladý ve sloganlarla Taksim’e kadar canlý ve öfkeli bir ruh haliyle gelindi. Taksim Meydaný’na “Taksim Kýzýldýr Kýzýl Kalacak”, “1 Mayýs Alaný Taksim Meydaný”, “1 Mayýs’ta Taksim’e Devrimi Özgürleþmeye” þeklinde sloganlar attýrdýk kitleye. “Ya Devrim Ya Ölüm” sloganý ise Hrant’ýn katillerine cevap gibiydi. Meydanda 10-15 dakika sloganlarla kalýndý. Sonra kitleyle birlikte yine sloganlar eþliðinde Ýstiklal Caddesi’ne girildi. Kitle iyice kalabalýklaþtý. Ve sloganlarýmýzýn sahipleniþinden ve çok güçlü bir þekilde atýlýþýndan kitlenin öfkesinin dorukta olduðunu anlamak hiçte güç deðildi. Ýstiklal Caddesi’nde “Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek”, “Faþist TC Ordusu Kürdistan’dan Defol” sloganlarýný da ekledik. Alkýþlar, zýlgýtlar, coþkulu atýlýyordu. Galatasaray Lisesi’ni de geçtikten sonra Leninistlerin de içinde olduðu bir grup Ulusal Kanalý ve Türk Bayraklý K.Kýbrýs Bayraklý Rauf Denktaþ ve ÝP’lilerin olduðu bölümü, taþlamaya baþladý. Kitle, iþbirlikçi ÝP’lileri dövüyordu. Kitlenin içinden kim olduklarý belli olmayan bazý insanlar, “arkadaþlar yapmayýn, böyle olmaz ama” vb. demeye baþladý. Kitleyi durduramadýlar, orada ki 2 polis de dayaktan nasibini aldý. Yine kitlenin içinden biri “arkadaþlar enerjinizi ilerideki MHP binasýna saklayýn” dedi. Kitle sloganlarla ilerlemeye baþladý. “Türkeþin Ýtleri Yýldýramaz Bizleri”, “Faþist Devlet Hesap Verecek,” “Faþizme Karþý Silah Baþýna” sloganlarýyla birlikte az ilerideki MHP binasý taþlanmaya baþlandý. Kitlenin ruh hali çok coþkulu ve ne yaptýðýný iyi bilir þekildeydi. Dökülen camlardan
HRANT DÝNK ANMASINDA LENÝNÝST ÖNCÜLÜK Hrant Dink 19 Ocak 2007’de hem güpegündüz hemde sýrtýndan alçakça kurþunlanmýþtý. Hrant Dink Ermeni kökenliydi, Agos gazetesi genel yayýn yönetmeniydi. Gazeteci-yazar Hrant Dink 301. maddeden Türklüðe hakaret davasýyla yargýlanýyordu. O dönem baþka yazarlarla birlikte hedef tahtasý yapýlmýþtý. Faþizm hesaplarý yapmýþtý. 19 Ocak 2007 saat 15:00’de Hrant Dink insanlýða onurun ölümden büyük ve güçlü olduðunu gösterdi. Hrant Dink halklarýmýzýn yüreðinde ve bilincinde bir isyan yarattý. Yüz binlerce insanýn sel gibi aktýðý görkemli cenaze töreni ise faþizmin hesaplarýnda yoktu. Hrant Dink’i öldürerek iþçi ve emekçi halklarýmýza gözdaðý vermek isteyenlerin yüz binleri, yaklaþan devrimi görünce gözü korktu. Ýþte geçen yýlýn öfkeli yüz binleri bu yýlda 19 Ocak 2008 Cumartesi günü saat 15:00’da Agos gazetesinin önündeydi. Yine bir boydan bir boya insan seli vardý. Bir de yüzlerce barikat ve çevik kuvvet polisi; çatýlarda timler görünüyordu. Her kesimden insanlar vardý. Yabancý uyruklular, sanatçýlar, aydýnlar, iþçiler, emekçiler en çok da öðrenciler. 15:00’daki anma Ermeni Halk Müziði ile baþladý ardýndan Hrant Dink’in vurulduðu saatte saygý duruþu ve eþi Rakel’in konuþmasýyla devam etti. “Adalet adýna ne gördük” diye sordu Rakel... Kapitalizmden adalet beklemek yanlýþ olurdu zaten onun en adil davranýþý Dink’i yargýlayýp, katliamýný tezgahlamaktýr! Anma yapýlan konuþmalarýn ardýndan son buldu. Anma biter bitmez “evet sakince bitiriyoruz vb.” sözleri kitlenin öfkesini yatýþtýrmaya yönelikti. “Metro açýk evet” bu arada kitle ruh halini belli etti ve sýkýþ týkýþ olmamýza sebep olan polis bariyerleri tek tek yere çalýndý. Polis þaþkýn ama çaresiz bir þey yapamadý. Ne de olsa kitle öfkeliydi. Ortada aleni bir suç ve karþýmýzda suçlular vardý. Onlar da biliyorlardý. Ve tüm dünya kamuoyunun gözü Hrant Dink’in yýl dönümü anmasýndaydý. Evet anma telaþla bitirilmeye çalýþýldý. Bu arada bizler Mücadele Birliði Platformu olarak kuþlanmadýk yer býrakmadýk. Ayrýca Hrant Dink için çýkardýðýmýz bildirimizi de yaygýn bir þekilde daðýttýk. Bunlarýn yanýsýra insan selinden sadece tepesi görünen bir otobüs duraðýnýn üstüne çýkarak üzerinde “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz / Mücadele Birliði Platformu” yazýlý pankartýmýzý açtýk. Pankartýmýz herkes tarafýndan görüldü ve ilgiyle karþýlandý. Bu arada Þiþli CHP binasý gösterilerek “iþte burasý faþist yuvasý” sloganý atýldý ve kitle hep bir aðýzdan bu slogana eþlik etti. Sloganlarýmýzla da sürekli kitlenin ruh halini canlý tuttuk. Evet usulcacýk daðýlmamýzý bekleyenler, anmanýn sus pus biteceðini sananlar yanýlýyordu. Kitleyle birlikte Taksim’e doðru sloganlarla yürüdük. Bir ara Genel Kurmaylýðýn karþý-
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
korunmak amaçlý binanýn önü biraz boþaltýlmýþtý. Camlar indikçe alkýþlar zýlgýtlar sloganlar sürüyordu. Ve Agos Önünden Taksim Meydaný’na kadar atýlan “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði” sloganýndan eser kalmamýþtý. Taksim Meydaný’nda bu sloganý atanlar daðýldý. Ýstiklal’de ise bir iki kez “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” sloganlarý atýldý. Ama yol boyunca tüm sloganlar ve inisiyatif Leninistlerin elindeydi. Daha sonra hýzla 2 polis aracý geldi. Taþ atanlardan bir arkadaþý zorla aldýlar. Tam kitle gözaltýna alýnan arkadaþý sahiplenecekti ki, Ulusal Kanal’ýn önünde “Ýnsanlarý durdurmaya, sakin davranmaya” çaðýranlarýn sivil polis olduðunu anladýk. Çünkü üstümüze silah doðrulttular, bir-iki metre vardý aramýzda... Mermiyi silahýn aðzýna verdiler, kitle birer adým açýldý. Sonra havaya ateþ açtýlar... Çünkü tüm bu yaptýklarý kitleyi durdurdu, bir iki adým geri çektirdi ama daðýtmadý... Tam bu sýrada Leninistler yine slogan attýrmaya baþladý... Sivil polisler de þaþýrdý, gözaltýna aldýklarý arkadaþý polis aracýna bindirdiler. Siviller de bindi, kaçarak arabayý kitlenin üstüne sürerek ilerliyorlardý ki, Dan! Dan! Dan! Taþlar polis arabasýnýn üstüne yaðýyordu. Aracý tekmeleyenler, hatta kendini tutamayýp küfür edenler de vardý. Yine silah sesleri duyuldu. Çünkü tramvayýn Tünel tarafýndaki kitlenin üstüne 2. polis aracý sürülüyor. Yine leninistlerin içinde olduðu kitle, polis bariyerlerini arabanýn önüne fýrlatýyor, 3-5 kiþi ata ata ilerliyorlar, diðerleri ise arkadan aracý taþlýyor; sanki önceden prova yapýlmýþ... Yine sloganlar atýlýyor. Yine silah sesleri... Evet tüm bunlar kitleyi durdurmaya yetmedi ve çevik kuvvet geldi. Kalabalýk sayýda çevik kuvvetin gelmesiyle güçler dengesi deðiþti. Çeþitli yerlerde, içlerinde Mücadele Birliði muhabirinin de bulunduðu 15 kiþiyi, azgýnca saldýrarak gözaltýna aldýlar. Bu ayaklanma provasýndan çok þey öðrendik. Sayýmýz 20-25 kiþiydi, ama gerek öðrenciler içerisinde, gerekse kitle içerisinde oldukça etkindik. Bunu sloganlardan anlamak mümkündü. “Bu ülkede yaprak kýmýldamýyor” diyenler, “hani devrimci durum hani iç savaþ” diyenler þimdi ne düþünüyor acaba? O gün bir kiþi polis kurþunuyla vuruldu ve yaralandý. Olaylar bittiðinde saat 18:00 civarýndaydý. Uzun süre sürdü. Polisler, siviller ve amirleri þaþkýnlardý, telaþlý ve çekinerek olaylarýn çýktýðý yere yavaþ yavaþ geliyorlardý. Ya da korkudan yaklaþamýyorlardý. Silahlarýný gösteriyor, kullanýyor; hem de öyle havaya falan deðil... Kitle buna raðmen uzun süre dayandý. Daðýlmadý. Daðýtamadýlar. Devrimci durum ve iç savaþ koþullarýnda olaylar ve süreci net olarak deðerlendirebilen Leninist Parti ve Leninistlerin öngörüleri sayesinde, kitlelerin içindeki öfke ve enerji, bu defa hedef olarak Ulusal Kanal, ÝP’liler ve MHP binasýný seçti. Devrimi bilinmeyen uzak zamanlarýn iþi olarak görenleri, bundan sonraki ayaklanmalara da, bizimle birlikte yürümeye davet ediyoruz. Devrim, devrimi göremeyenler tarafýndan yapýlamaz ve yönetilemez. Sadece inanmak deðil, içinde yaþadýðýmýz dönemi de iyi anlamamýz ve fýrsatlarý kaçýrmamamýz, iyi deðerlendirmemiz gerekiyor. Ýstanbul Mücadele Birliði Platformu
7
Yeni Evrede
Hrant Dink Anmasý Hrant Dink’in anmasý, isim olarak böyle görünse de, bizler için bir anma olmasýnýn yanýnda ayný zamanda sýnýfsal öfkemizi dile getirebileceðimiz, kitlenin biriken öfkesini doðru kanallara akýtabileceðimiz olanaðý da barýndýrýyordu. Bu potansiyeli barýndýran her eylemde olduðu gibi reformistlerle, komünistler bu noktada da ayrýþýyorlardý. Ayný oyuna eylem anýnda sýkça rastlamak mümkündü. Örneðin; bütün kitleyi bir kapana almak maksadýyla konulmuþ olan bariyerleri yýkma konusunda bu “sol maskeli libareller”imizin takýnmýþ olduðu tavýr ve bizleri provakatörlükle suçlamasý ve anma bitiminde kitlenin daðýlmasý konusunda büyük çaba göstermeleri gibi.. Tabi kitlenin kendisinin bu bahsettiðimiz potansiyeli açýða çýkarmakta inisiyatifli davranmasý, eylemin ileriye dönük atýlýmý için reformizmin bütün çabalarýný boþa çýkardý. Bizler Marmara Üniversitesi’nde okuyan devrimci öðrenciler olarak, anmada yerimizi alýrken, hazýrlamýþ olduðumuz pankart ve dövizler ise aslýnda bütün bu olanaklarýn devrimci ajitasyon eþliðinde kullanýlmasý gerektiðinin bir ifadesiydi. Anmada sözde “ortak” olduðu söylenip tek baþýna alýnan ve kimler tarafýndan alýndýðý bu konuda aþikar olan bir kararýn eylemin niteliði göz önünde bulundurulunca bizleri için bir karþýlýðý olmadýðý fikrinde ortaklaþtýk. Anma bizler için sadece bir yas tutma gününü ifade etmeyecekti. Anma yerine “Mahirler, Denziler, Ýbolar Bitmez Karadeniz’de” þiarlý pankartýmýzla vardýðýmýzda kitlenin coþkusu görülmeye deðerdi. Alanda önceden hazýrladýðýmýz, üzerinde “Yaþasýn Halklarýn Birlikte Mücadelesi”, “Dünya Emeðin Olacak”, “Þemdinli, Hrant, Malatya, Çözüm Faþizme Karþý Savaþta”, “Onur Ölümden Güçlüdür”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz” sloganlarýnýn olduðu dövizlerimizi açtýk. Kitle tarafýndan atýlan sloganlarýn ardý arkasý kesilmiyordu. Kürsüden onca ikaza raðmen, “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganý binlerce kiþinin defalarca hep beraber haykýrmasýyla ortalýðý inletiyordu. Anmanýn bu haliyle tertip komitesi tarafýndan bir oldu bittiye getirildiði gayet açýkça ortada görünüyordu. Sona erdiði açýklanan bir anmanýn ardýndan reformizimin ayak oyunlarý tüm hünerlerini birarada göstermek için koþuþturmaya baþladý. Reformizmin temsilcileri bir uçtan diðer uca adeta kitlenin aðzýný kapatmak için çaresizce çabalýyor ve þu nakaratý tekrarlýyordu; “Arkadaþlar lütfen, sessizce daðýlýyoruz.” Oysa kitlenin hiç de böyle bir niyeti olmadýðý susmak bilmeyen sloganlarý açýkça belli oluyordu. Binlerce insan Taksim’e doðru, topluca daðýlmadan, sloganlarla hareket ettik. Kitlenin öfkeli coþkusu, militanlýðý ile buluþunca ortaya konan devrimci
8
Mücadele Birliði
CESARET DAHA FAZLA CESARET ruh hali düþmana da geri çekilme ve bulunduðu yerden sessizce olup biteni izleme þansýndan baþka bir þans tanýmadý. Taksim’e doðru kitle ile birlikte yürürken pankartýmýzý açma kararýna vardýk. Pankartýmýzý açtýktan sonra çevrede daðýnýk ve anmanýn bittiðini düþünen insanlarýn pankarta yazýlaný okuduktan sonra kitlenin içerisine katýlmasý doðru bir iþ yaptýðýmýzýn kanýtýydý. Sloganlar daha bir gür ve daha bir inanç-
lý çýkýyordu artýk. Kitlenin bir hedefinin olduðu artýk açýktý. Hedef Taksim Meydaný’ydý. “Taksim Kýzýldýr Kýzýl Kalacak”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz” sloganlarýný kitle sahiplendi. Meydana yaklaþýrken, etrafta toplanan insanlarýn alkýþlarý insanlara güven veriyordu. Kitlenin en önünde “Marmaralý Öðrenciler” pankartýyla biz ve arkasýnda binler vardý. Devrimci havanýn bu kadar etkin olduðu bir anda Taksim anýtýnýn önünde pankartýmýzla toplanarak kitleyi bekledik. Kitle Taksim Meydaný’nýn etrafýný bir halka þekilinde sarmýþtý. Sloganlar burada da devam etti. Kitle buradan bir bütün olarak Ýstiklal’e doðru aktý. Ýstiklal Caddesi boyunca sloganlar bir an olsun dinmedi. ÝP binasýna yaklaþtýðýmýzda kitle bir bütün halinde “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Ýþte Burasý Faþist Yuvasý” sloganýný haykýrýyordu. Taþlar binaya doðru yol aldý. Cadde üzerinde ÝP’liler tarafýndan açýlan stand daðýtýldý. Bu arada kitlenin içerisinden bir kiþiyi göz altýna almaya çalýþan polisin elinden bu arkadaþ alýndý ve burada bir sivil polis dövülerek cezalandýrýldý. Cezalandýranlar arasýnda Leninistler de vardý. Kitle burada sloganlarýna devam ettikten sonra Tünel’e doðru devam ederek öfkesini devam ettiriyordu. Sýrada MHP binasý vardý. Sloganlar burada da devam etti. Faþist köpeklerin yuvasýna taþlar ayný þekilde uçuþuyordu. Binanýn camlarý atýlan taþlar sonucu kýrýldý. Kitle günlerdir kendisine, iþçi-emekçilere ve Kürt halkýna yönelik yapýlan faþist saldýrýlara karþý öfkeliydi ve öfkesini devrimci bir þekilde ortaya çýkarmasýnýn zamaný gelmiþti. Faþizmin resmi güçlerinin olay yerine gelmesinden sonra çatýþma alevlendi. Polisin çaresizliði bariz bir þekilde ortadaydý. Silaha sarýlmayý seçti. Kitle kendi olanaklarý ile karþýlýk verdi. Ýki polis aracý atýlan taþlarla tuzla buz oldu. Çatýþarak ara sokaklara çekilen kitle daðýldý. Hrant Dink’in anmasý, baþta da belirttiðimiz gibi bu özelliðinin de yanýnda kitlelerin biriken öfkesini devrimci yöntemlerle açýða çýkarmasý bakýmýndan, hedeflediðimiz amaca yönelik, kitlelerin içerisinde maddi bir güce dönüþerek kendisine biçilmek istenen elbisenin de dýþýna çýkarak, devrimci bir kitle gösterisine dönüþtü. Yeter ki devrimci öncüller gerektiði yerde, gereken sorumluluklarý alabilsinler.Ve gereken yerde politik öngörülerini ve inisiyatiflerini konuþturabilsinler. Bundan sonra, reformizme düþen çekilip bir kenara düþünmek, faþizme düþen ise tir tir titremektir. Bir devrimi örgütlemek bütün aciliyeti ile önümüzde duruyor. Marmara Üniversitesi’nden
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
Yeni Evrede
Hrant Dink Eylemi
Mücadele Birliði
HRANT DÝNK’Ý ANMA EYLEMÝNDE DEVRÝMÝN SICAK SOLUÐU
O gün, anma yerine doðru ilerleyen insanlarýn acaba kaç tanesinin kafasýnda bu “basýn açýklamasý” ve “kitlesel anma” olarak düþünülmüþ günün ilerleyen saatlerde bir eyleme, kýsmi bir ayaklanmaya, çatýþmaya dönüþeceði düþüncesi vardý? Diðer insanlarýn düþüncelerini bilemeyiz ve hatta birçoðunun aklýnda böyle bir düþünce olmadýðýný tahmin edebiliriz; ama leninistlerin aklýnda böyle bir düþünce olduðundan kesinlikle eminiz. Biz, sessiz sedasýz baþlayan bu günün, yine sessiz sedasýz bitmeyeceðini, reformistlerin tüm engelleme çalýþmalarýna raðmen kabýna sýðmayan kitlenin sokaklara taþacaðýný ve biriktirdiði öfkeyi ortaya koyacaðýný tahmin ediyorduk. Eylem alanýnda yoðun bir þekilde daðýtýlan Mücadele Birliði’nin özel sayýsýnda “Hrant, ölümüyle büyük bir ayaklanma baþlattý; bu ayaklanma halklarýmýzýn yüreðinde ve bilincinde sürüyor ve meydanlarý yeniden zapdedeceði günü bekliyor. Belki de o gün bugündür” deniliyor ve ekleniyordu “Hrant
Dink’in görkemli cenaze töreni ve 1 Mayýs Taksim eylemi, görmek istemeyenlerin bile gözlerini açtý. Devrimi uykuda sananlar yanýlýyorlar! Devrim biziz; devrim meydanlarý dolduran yüz binlerdir” deniliyordu. Ve sanki insanlar bu çaðrýya kulak vermiþcesine önce polis bariyerlerini yerle bir ettiler ve hemen ardýndan “sessizce daðýlýyoruz” anonsunu hiçe sayarak Taksim’e doðru ilerlemeye baþladýlar. Bariyerleri yýkan kitlenin, önüne çýkan her þeyi yýkýp geçebilecek bir ruh halinde olduðu apaçýk görülüyordu. Hep bir aðýzdan adeta “o gün bugündür!” diyordu. Sloganlar hiç durmadan devam ediyordu. Kitle kendiliðinden Taksim’e doðru akýyordu. Devrim dediðimiz þey, iþte böyle bir þey deðil miydi? On binlerce insan, bir çoðu devrim için yürüdüklerinin farkýnda olmadan, devrim yapacak ya da bir devrimi baþlatacaklardý. Önemli olan öncünün nerede olduðuydu. Leninist Parti eylemin içindeydi ama bu yeterli miydi? Hayýr, en önünde olmak gerekiyordu. En önde pankartlarýyla Marmara Üniversitesi öðrencileri yürüyordu artýk. Ve içlerinde Leninistler vardý. Kitle bu halde Taksim’e doðru aktý. Taksim, zaptedilmiþti. Hani o, ortalama solun, sarý sendikacýlarýn sözlerini tekrarlayarak “orasý hedeflense, kitle kaçar, gelmez” diyerek her 1 Mayýs’ta sýrtlarýný döndükleri Taksim, bir anda binlerce insan tarafýndan zaptedilmiþti. Marmara Üniversitesi öðrencileri Taksim heykeli önünde basýna konuþuyorlar. Propaganda yapýyorlar. Bir Leninist, iþçi bir yoldaþýmýz öne fýrlýyor ve yumruðu havada þiir okuyor. O sýrada kitle yerinde duramýyor ve Ýstiklal Caddesi’ne doðru sloganlarla akmaya baþlýyor. Burada bir eksikliðimiz ortaya çýkýyor. Kitleyi somut bir hedefe yönlendirme konusunda büyük düþünemediðimiz anlaþýlýyor. Evet, Ulusal Kanal’ýn, karþýdevrimci Ýþçi Partisi’nin ve ardýndan MHP’nin taþlanmasý önemli, bunlarda etkili oluyoruz. Tarihsel inisiyatifi, fedakarlýðý ve cesareti en iyi þekilde ortaya koyuyoruz. Peki komünistlerin sahip olduklarý ve Marx’ýn övgüyle bahsettiði “esneklik”, Ýþte bu konuda henüz yeterli olgunluða ulaþamadýðýmýz anlaþýlýyor. Kitlenin kafasýnda nereye yürüyeceði ve eylemi nerede sonlan111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
dýracaðý, ya da eylemi sonlandýrýp sonlandýrmayacaðý konusunda soru iþareti vardý. Olmasý da doðaldý. Kendiliðinden baþlayan bir eylemin, bilinçli bir müdahale olmadýðý sürece kendiliðinden devam etmesinden doðal bir þey olamaz; ama o kendiliðindenciliðe daha etkili bir müdahale yapýlabilirdi. Kafamýzda belirlediðimiz, çok daha somut bir hedefe yýðýnlarý sürükleyebilirdik. Örneðin Rakel Dink konuþmasýnda devletin adalet anlayýþýný sorguluyor ve eþini valiliðe çaðýrýp tehdit eden vali yardýmcýsý hakkýnda ne yapýldýðýný soruyordu. Eðer Taksim’deki kitleye “valiliðe yürüyoruz” denilseydi, kitle buna hazýrdý. Bunun sonrasý olaylar büyür müydü? Muhtemelen. Olandan daha büyük bir ayaklanmaya dönüþebilirdi; sonrasýnda ne olacaðýný kestirmek güç ama bizim hemen yaný baþýmýzda hissettiðimiz devrimin sýcak soluðunu bir anda yüzbinlerce, milyonlarca insanýn hissetmesi mümkün olabilirdi. 20 Ocak sabahý, farklý bir gün olabilirdi; yine farklý bir gündü elbette. En azýndan eyleme katýlanlar ve fiilen orada olmasalar da yürekleriyle, bilinçleriyle arada olanlar için farklý bir gündü. Devrimin sýcak çatýþmalarýndan biri yaþanmýþtý. Faþist burjuva medya her ne kadar eylemi “100-150 kiþilik bir grup Taksim’de olay çýkardý” diye verse de, gerçeðin böyle olmadýðýný her þeyden önce burjuvazinin kendisi biliyor. Hrant Dink anmasý, burjuvaziyi ve faþist devleti korkuttur. Onlar, bu eylemde yýðýnlarýn öfkesini ve akýþ istikametini gördüler. Polis karþýsýnda insanlarýn nasýl göðüslerini gererek mücadele ettiklerini, polisin üzerine nasýl taþ ve bariyerlerin yaðdýðýný gördüler. Çevik kuvvet olay yerine gelene kadar Ýstiklal Caddesi savaþ alanýna dönmüþtü. Onlarý korkutan þey, devrimin gücüdür. Bu eylem, komünistlere ve devrimcilere güç vermiþtir, onlarýn morallerinin daha da yükselmesine ve devrimi yakýndan hissetmelerine neden olmuþtur. Özellikle Leninistler, söylediklerinin pratikte yansýmasýný görmenin haklý gururuna sahiptirler. Bir siyasi hareketi, söylediði, öngördüðü þeylerin, pratikte yansýmasýný bulmasý kadar hiçbir þey güçlü kýlamaz. “Devrim somuttur; elle tutulabilir, gözle görülebilir” diyorduk. O gün Hrant Dink anmasýna gelen herkes bunu gördü. Leninistlerin öngörü yeteneði, pratik öncülükle daha da geliþti. Þimdi daha ileri örnekleri yaratmanýn zamaný. Þimdi sabýrsýzlýk zamaný. Hareket halindeki kitleyi, somut iktidar hedefine yönlendirebilecek olmanýn sabýrsýzlýðý Devrim Biziz Biz Devrimiz!
9
Yeni Evrede
Hrant Dink Anmasý
Mücadele Birliði
HRANT DÝNK ANMASINDA GÖZALTINA ALINANLARDAN BASIN AÇIKLAMASI Ýnsanlarýn gözleri önünde, sokak ortasýnda kurþunlanarak katledilen gazeteci yazar Hrant DÝNK’i anmak için, 19 Ocak 2008 günü, onbinler Agos Gazetesi önünde bir araya geldi. Onbinler, faþizmin karþýsýnda kararlý duruþlarýný, anma bittikten sonra önce Taksim’e, oradan da Ýstiklal Caddesi boyunca sloganlarla yürüyerek gösterdi. Açtýklarý standýn önünde ellerindeki Türk bayraklarýný sallayan karþý-devrimci Ýþçi Partisi ve 20-30 metre ötesinde bulunan MHP binasý, kitlenin doðal olarak hedefi haline gelivermiþti bir anda. “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Taksim Kýzýldýr Kýzýl Kalacak”sloganlarýný haykýran kitle, faþizmin cisimleþtiði bu hedefleri taþlamaya baþladý. Olaya müdahale eden polislerden birinin ayaðý kýrýlýrken, diðerleri de silah çekerek kitleye ateþ açtýktan sonra azgýnca saldýrarak önüne gelen herkesi gözaltýna almaya baþladý. Kitle tamamen daðýldýktan sonra bilanço, 14 gözaltý ve bacaðýndan vurulan 52 yaþýnda bir emekçi. Yaralý emekçi hala hastanede tedavi görürken, gözaltýndaki 14 kiþi ise ertesi gün çýkarýldýklarý savcýlýktan serbest býrakýldýlar. Serbest býrakýlan 14 kiþi, 23 Ocak günü, ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde bir basýn açýklamasý düzenlediler. Kimisinin saldýrý esnasýnda, kimisinin eylemden ayrýldýktan sonra Karaköy, Tophane vb yerlerden gözaltýna alýndýklarýný dile getiren gençler, nasýl zor kullanýlarak gözaltýna alýndýklarýný anlattýktan sonra, karakolda maruz kaldýklarý þiddeti dile getirdiler. Fotoðraf çekerken gözaltýna alýnan muhabirimiz, karakola girdiklerinde gözaltýna alýnan erkeklerin bekleme odasýnda yere yüzükoyun yatýrýlarak polisler tarafýndan tekmelendiklerini gördüðünü söyledi ve kendisinin ve diðer iki bayanýn oturtularak bekletildiðini ve birkaç yumruða maruz kaldýklarýný; hastaneye götürülürken de otobüse tekmelerle götürüldüklerini anlattý. Götürüldükleri Taksim Ýlkyardým Hastanesi’nde kelepçelerinin açýlmadýðýný, karakola geri döndüklerinde de uzun saatler boyunca koridorda diz çökerek ve ayakta kelepçeli olarak bekletildiklerini söyledi. Ancak gece geç saatlerde nezarete alýndýklarýný ve bu süreç boyunca yaþadýklarý þiddeti ve hakaretleri anlattý. Ardýndan sýrayla söz alan öðrenci ve iþçi gençler, gözaltýna alýnma sýrasýnda ve karakolda gözaltýnda iken maruz kaldýklarý iþkenceleri anlattýlar. Polisin hazýrladýðý iddianamesinde “kamu malýna zarar vermek, polisi ölümle tehdit etmek ve yaralamak, polis aracýný taþlamak vb” gibi þeylerle suçlanarak Beyoðlu Adliyesine sevkesildiklerini belirten gençler, kendilerine yapýlanlarla ilgili olarak da Beyoðlu Adliyesi’ne giderek suç duyurusunda bulunduklarýný, adli týp raporu alarak Beyoðlu Emniyet Müdürlüðü’ne giderek kendilerine þiddet uygulayan polisleri tesbit edeceklerini açýkladýlar. SOSYALÝST BASIN SUSTURULAMAZ! DEVRÝM ENGELLENEMEZ!
10
AVUKATLARDAN KARAKOL ÖNÜNDE EYLEM
Polisin keyfi þiddet uygulamalarýndan en çok zarar görenler arasýnda yer alan avukatlar, bu uygulamalarý protesto etmek için, 23 Ocak günü, Taksim Polis Merkezi’nin önünde bir basýn açýklamasý düzenlediler. “Çaðdaþ Avukatlar Derneði” pankartý ve “Bu Karakoda Hukuk Yok, Ýþkence ve Ölüm Var” dövizi açan avukatlar, Haziran ayýnda çýkarýlan Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu (PVSK)’nda yapýlan deðiþikliklerden sonra, polis kurþunuyla veya polisin diðer uyguladýðý diðer þiddet yöntemleri sonucunda meydana gelen ölümler, yaralanmalar ve avukatlara yapýlan saldýrýlarýn neredeyse sýradan uygulamalar haline geldiðini söylediler. En son yapýlan Hrant Dink’in anmasýndna sonra Ýstiklal Caddesi’nde yaþanan uygulamalara, polisin ateþ açmasýna ve gözaltýna aldýklarý kiþilere uyguladýðý keyfi tutuma da deðinen avukatlar, “Durumu öðrenip karakola gelen avukatlara önce karakolda kimse olmadýðý söylenmiþ, ancak meslektaþlarýmýzýn gözaltýndakilerin çýðlýðýný duyup gözaltýndakilerle görüþmek istemeleri ve polisin engelleme giriþimlerine karþý çýkarak içeri girmek istemeleri üzerine, karakol polisi tarafýndan meslektaþlarýmýza da þiddet uygulanmýþ, meslektaþlarýmýz darp edilerek karakoldan tekme tokat dýþarý çýkarýlarak sokaðýn baþýna kadar sürüklenmiþlerdir. Bu esnada polis daha ileri giderek, Can Atalay isimli meslektaþýmýzý fiilen gözaltýna almýþ, 1,5 saat karakolda tuttuktan sonra dýþarýdaki avukatlarýn baskýsý sonucu serbest býrakmýþtýr. Ayrýca polisler, Ýstanbul Barosu A.H.K.M.’den görevli olarak gelen Av.Ömer Kavilli’nin üzerini yasa dýþý olmasýna raðmen zorla aramýþ, polisle meslektaþlarýmýz arasýnda bu nedenle de bir gerginlik yaþamýþtýr” dediler. “Son dönemlerde hayatýmýz tehdit eden polis terörünün son bulmasý için ilgili yasalarda gerekli deðiþikliklerin bir an önce yapýlmasý gerektiðini bir kez daha hatýrlatýrken, mesleðe ve meslektaþlarýmýza yönelik bu saldýrýlarý þiddetle kýnýyor, baþta Ýstanbul Barosu olmak üzere, tüm ilgili kurumlarýn konuya daha sorumlu yaklaþmalarýný bekliyoruz. Avukatlar nezdinde savunma hakkýna yapýlan bu saldýrýlarýn sorumlularýnýn derhal yargýlanmasý ve cezalandýrýlmasýný saðlamak üzere sorunun takipçisi olacaðýmýzý, siz basýn mensuplarýna ve ilgili kamuoyuna bildiriyoruz” diyen avukatlar, basýn açýklamalarýný “Savunma Hakkýmýz Engellenemez ve “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yenecek” sloganlarýyla bitirdiler.
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
Yeni Evrede
Okur
Mücadele Birliði
sanýz vatanýnýzý kendiniz koruyun. Fabrikalar da, tarlalar da bizim. Onlar bizim düþmanýmýz deðil, bizi birbirimize düþman eden de sizsiniz, elimize silah verip birbirimizi öldürten de... Herþey vatan içinmiþ, hýh! Herþey Devrim Ýçin! Herþey Devrim Ýçin! Kahrolsun Faþizm Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm! Korku dolu bakýþlarla kaçan komutanlar görüyorum. Özel hastaneleri basan insanlar görüyorum. Hastalarýný “zorla” ameliyat ettirenleri korumaya çalýþan doktorlar... Öðrenciler dersaneleri býrakmýþ, okullarda bizler öðretiyoruz gençlere devrimi, evrimi, deðiþimi,bilimi, aþký, sevgiyi, özgürlüðü... Ýnsanlar villalara, konaklara yürüyor, Vatan Caddesi’ndeki o iþkencehane çoktan pýlý pýrtýsýný toplamýþ, bomboþ. Havaalanlarýný tutmuþuz, tekini bile býrakmýyoruz. Alçaklar orada bile halk komiserlerine para teklif ediyorlar. Gülüyorlar bizimkiler, “ne kadar da zavallý görünüyorsunuz” o paralar zaten bizim, Bizim toplumumuzun, iþçilerin ve emekçilerin iktidarýnýn, sosyalizmin zenginliði bunlar... Bunlar, bizim etimizle, týrnaðýmýzla yaratýlanlar... Her yerde kanýmýz var... Tüm bunlar bizim... Devrim bizim çünkü biz devrimiz. Ýstanbul’dan Bir Mücadele Birliði Okuru
GÜLE GÜLE KAPÝTALÝZM HOÞGELDÝN SOSYALÝZM
Yeni bir yýla daha girdik. 2008’in bana hissettirdiði en önemli þey, sosyalizme bir yýl daha yaklaþtýðýmýz, týpký bir geri sayým gibi. Kapitalizm, ekonomik ve politik bir yýkým yaþarken, bizler nasýl da mutluyuz. Kimsenin geleceðe dair umudu yokken, kimsecikler bu günden memnun deðilken, bizler nasýl da umutlu ve beklentiliyiz. Kapitalizmin çöküþüyle, döküntülerin kýrýlýp döküldüðü yerlerden nasýl da pýrýl pýrýl sosyalizm görünüyor. Ýlkokularda eski yýlý, kamburu çýkmýþ, elinde baston yaþlý bir dede gibi çizerlerdi. Sosyalizmse, mutlu ve tatlý bir bebek gibi. Diyalektiði hiç bu kadar derinden hissedemezdim. Bir yanýmýz ölürken hücre hücre, yenilerini de doðuruyor. Her bitiþ bir baþlangýçtýr. Kapitalizm bitiyor. Bu, sosyalizmin iþaretçisidir. Sosyalizmin nasýl da insan canlýsý, nasýl güzel bir toplum biçimi olduðunu bu iðrenç düzeni, kapitalizmi yaþamadan anlayabilir miydik? Artýk devrimi rüyalarýmda görür oldum, öylesine gerçek ki... Hergün 2-3, bazen 4 otobüs bekliyoruz. Hepsi dolu, hepsi iþçi taþýyor. Sýkýþ týkýþ giderken, her sabah otobüslerde kavgalar, tartýþmalar... Benim yüzüm gülüyor. Ýçimden, yine bu trafik dolu günde insanlarýn otoBundan tam yedi yýl önce burjuvazi devrimi bastýrmak, çökübüsten indiklerini, yollarý kesip isyan ettiklerini görüyorum. 2002’de olmuþtu Mecidiyeköy’de... Ben daha büyüklerini þünü biraz daha erteleyebilmek için 20 ayrý cezaevinde eþzamanlý olarak katliam baþlatmýþtý. Devrimci tutsaklar dört gün dört gegörüyorum. ce yürek, bilinç ve inançla savaþmýþ ve 28 devrimci tutsak ölümZabýtalar sanki bir devrimcinin evi basýlýyormuþçasýna, süzleþmiþti. Yine 19 Aralýk katliamýnýn ardýndan yoldaþlarýmýz 6 meyve satan seyyar satýcýnýn kasalarýný arabaya atýyorlar, ayýl boyunca Ölüm Orucu Eylemi’yle destanlar yazmýþlardý. rabayý da ayný kaba ve umursamaz havayla atýyorlar. 60 Ölümsüzleþen yoldaþlarýmýzýn bize býraktýðý bayraðý taþýyan yaþlarýndaki seyyar satýcý bir o yana, bir bu yana, gözleri do- iþçiler olarak, Yenidoðan Osmangazi Mahallesi’nde yüzlerce iþçiluyor ama aðlamýyor. Sanki biliyor, aðlamak yok artýk, artýk nin çalýþtýðý fabrikalarýn duvarlarýna; “Komutan Murat Yoldaþ Ögün kavga günü, bu seferlik hepimiz öfkeyle izliyoruz. A- lümsüzdür!”, “19 Aralýk Katliamýnýn Hesabýný Soracaðýz”, “19 ma ben hayal ediyorum. Amcanýn baðýrdýðýný, “býrakýn u- Aralýk Katliamýný Unutmadýk”, “Yaþasýn Kürt ve Türk Halklarýlan, bizi soymak ne zamandan beri iþiniz oldu”. Ben de ö- nýn Mücadele Birliði”, “Katil Devlet Hesap Verecek” yazýlamalanüne atlýyorum zabýtalarýn, insanlar izlemiyor. Vermiyoruz. rýmýzý yaptýk. Ayrýca, Sarýgazi’de yazýlama yapma cesaretinde bulunan faOnlar bizim, size rüþvet vermiyoruz alçaklar, sizi tanýmýyoþist le ri bulamadýk ama Devrimci Ýþçi Komiteleri’nde örgütlü genç ruz artýk! Artýk karþýnýzda sahipsiz insanlar yok. Korkarak iþ çi ler olarak bunu ilk gördüðümüz anda hiç zaman kaybetmeden geri çekilen, kaçýþan, hatta yanlýþ anladýnýz diyen zabýtalarý örgütlü bir þekilde tüm yazýlamalarý sildik. Bunlarý yaparken, Sagörüyorum. rýgazi halký, bize destek verdi. Yoldan tesadüfen geçen ve bizim Bu iþçiler niye bizi sevmiyor diye birbirlerine soran poyazýlamalarý sildiðimizi görenler bizlere teþekkür etti. Destek alisleri görüyorum. Bu insanlarýn barakalarýný yýkmayalým macýyla yanýmýzda nöbet tutanlar da oldu. Sildiðimiz yazýlamaladiyenleri, üstleriyle birbirlerine girenleri... bunlar iþçi ama rýn altýna, Devrimci Ýþçi Komiteleri imzasý attýk. Sarýgazi gibi terörist deðil ki diyenleri... devrimci potansiyelin yoðun olduðu bir semtte böyle yazýlamalar Askerleri görüyorum. Ne savaþý bu, bizim savaþýmýz yapmak bir tür savaþ davetidir. Davetleri kabulümüzdür. deðil, artýk sizin için ölmeyeceðiz. Yalancýlar, çok seviyorYenidoðan’dan DÝK’li Ýþçiler
DAVETLERÝ KABULÜMÜZDÜR
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
11
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
KRÝZÝ BÜYÜTE HAZIRLA Temmuz-Aðustos aylarýnda patlak verdiðinde piyasalarý derinden sallayan ve ABD Merkez Bankasý Eski Baþkaný Alan Greenspan’ýn deyimiyle, “coþkuyu korkuya çeviren” kriz, yýkým gücünü toplayýp merkezileþtirerek ilerlemeye devam ediyor. Dünyanýn belli baþlý Merkez Bankalarý’nýn, tarihin en büyük parasal operasyonuyla borç-kredi batýklarýnýn felç ettiði bankalarý kurtarmalarý ve ABD Merkez Bankasý FED’in faiz indirimiyle bu kriz, bir anlamda halýnýn altýna süpürülmüþtü. O günlerde bu faiz indiriminin dolarý ipe çekmek anlamýna geldiðini belirtmiþtik. Þimdi daha iyi görülüyor ki, ipe çekilen sadece dolar deðil.
Kuyruðu Titreten Devler Halýnýn altýna süpürülen kriz, gerçek yüzünü bir kez daha korkutucu senaryolarla göstermeye baþladý. Dünyanýn en büyük yatýrým ve ticaret bankalarý, akýlalmaz zararlar açýkladýlar. En büyüklerin büyüðü beþ banka, üç aylýk dönemdeki zararlarýnýn 20 milyar dolarý geçtiðini duyurdular. Ki bu zararlar, batýk olduðu bilinen ama henüz zamaný dolmadýðý için bilançoya girmeyen çok daha büyük miktardaki riskli kredileri içermiyor. Üstelik bu dinazorlar, birbirlerini gerçek zararlarý gizlemekle itham ediyorlar. Konunun uzmaný bankacýlar tarafýndan yapýlan hesaplara göre, kýsa bir dönem içinde kredi hacminin 2 trilyon dolarý aþacaðý ifade ediliyor. Þöyle de söylenebilir: Yalnýzca batýk krediler yüzünden, dört tane Türkiye büyüklüðündeki ekonomi buhar olup uçacak.
12
Bu pompa mekanizmasýyla þiþiriEn Sýk Kullanýlan len ve hayali nitelikli olan sermaye, Sözcükler: dünyanýn bütün ülkelerini bir çekirge Felaket ve Çöküþ sürüsü gibi istila etti; girdiði her ülkede Eðer tahribat sadece kredi musluklarýnýn kýsýlmasý noktasýnda kalsaydý, kapitalist dünya fazla endiþelenmezdi. Fakat, musluklarýn önceki güçte akabilmesi için dolarý feda eden ABD, çok daha büyük bir yýkýmýn temelini attý. Emperyalist finans-kapitalin önde gelen yayýnlarýndan The Economist, þu baþlýkla çýkýyordu: Dolarýn Çöküþü Felaket Olur! Dolarýn diðer paralar karþýsýnda deðer yitirmesi, daha önce hiç görülmemiþ birþey deðildi elbet.: 1971-73 ve 1987-89 yýllarýnda dolar, bugünküne rahmet okutacak düzeyde deðer kayýplarýna uðramýþtý. “Eh caným biz bu vartalarý çok atlattýk” diyemiyor sermaye dünyasý. Tersine, ekonomi yazýnýnda, “çöküþ-felaket” sözlerinden geçilmiyor. Çünkü koþullar çok farklý.
Ver Gazý, Götür Parayý Sermayenin kendisini geniþleterek yeniden üretmesini saðlayan mekanizmalar ardý ardýna týkanýnca, emperyalist-kapitalist sistemin bu küresel krize bulduðu çözüm, piyasalara son gaz hayali-sermaye pompalamak oldu. Pompa en yalýn haliyle þöyle iþliyor: Bir banka, topladýðý mevduatý kredi olarak kullandýrýyor, sonra verdiði kredinin senedini bir baþka finans kurumuna satýyor; elde ettiði parayý bir kez daha kredi olarak kullandýrabiliyordu. Böylece, herhangi bir banka, tek bir para kütlesinden, belki de onlarca krediborç iliþkisi yaratabiliyordu. 111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
faiz getirisi elde etti. Sermaye hayali olsa da, faizi gerçekti. Emperyalist-kapitalist sistemin dünya ölçüsünde ürettiði artý-deðer, binlerce kanaldan akýp gelerek ayný havuza doluyor ve bu havuzdan en büyük tekellerin pompalarýyla özel kasalara akýyordu. Hayali sermayenin dünyanýn her köþesini dolaþabilmesi ve artý-deðerin ayný havuzda toplanmasý, dünyada tartýþmasýz kabul gören bir para cinsinin varoluþuna baðlýydý ve bu para cinsi elbette ki dolardý.
Dolarýn Halefi Yok Son dönemde dolarýn hýzla iniþe geçmesi, iki tür felakete yol açýyor: Bir; hayali sermaye ile þiþirilen servet deðerleri olduðu yerde eriyordu. Ve iki; dünya artýk dolarýn genel-geçerliliðini düpedüz sorguluyor ki, bu daha büyük bir felaketin kaynaðý. Bugün dolarýn oynadýðý rolü, 20. yüzyýlýn baþlarýnda Ýngiliz Sterlini oynuyordu. Ýngiliz emperyalizminin dünya hegemonyasý çökünce, sterlin de çöktü. Fakat dolar, sterlinin ensesinde, boþalan tahtý kapmak için hazýr bekliyordu. Baþlýbaþýna bu yer deðiþikliði bile o zaman, iki korkunç dünya savaþýyla sonuçlanmýþtý. Þimdi, ABD ile birlikte çöküþe giden dolarýn yerini dolduracak bir dünya parasý yok. En güçlü aday olan Euro, AB’deki iç çeliþkiler nedeniyle, güvenli bir para izlenimi yaratmaktan çok uzak. Sermaye dünyasý, hayali-deðer ü-
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
EN EYLEMLERE LANALIM zerinden yürüttüðü birikim mekanizmasýnýn taþýyýcýsý olan dolarý kaybetmek üzere... Peki, sermaye, uluslararasý ölçekte kurduðu bu birikim mekanizmasýndan vaz geçip, yeniden gerçek sermaye üzerinden birikime dönebilir mi? (Ah þu sosyal reformizmin çocukça hayalleri!) Hayýr! Zaten bu mekanizma iþlemez hale geldiði için, hayali-sermaye balonu þiþirilmiþti. Kýsacasý; ABD faiz indirimleriyle, batýk kredilerin yolaçtýðý kredi daralmalarýný önlemek adýna bir adým attý, fakat bu adým þimdi, bütün birikim sistemini kendi içine çökertecek bir sistem yarattý. Adým, ölüm parandesine döndü. Sonuç, dünya proletaryasý için çok þey ifade ediyor. Sermaye birikim mekanizmelarýnýn çöküþünden bahsediyoruz. Ki bu, en azýndan 1929 bunalýmýnýn dünya çapýnda yeniden sahnelenmesi olacaktýr. Bu süreçte kaç bankanýn iflas edeceði, kaç tane dev tekelin yuvarlanýp gideceði ve iþsizliðin hangi boyutlara yükseleceði, en kötümserlerin bile tahminlerini aþar, bilemeyiz. Bildiðimiz tek þey, bu sürecin sonunda dünya proletaryasý, ya bir çok ülkede iktidarý almýþ olur ya da ona çok yaklaþmýþ konuma gelir.
Türkiye’nin Durumu Emperyalist-kapitalist sistem, kendi içine doðru çökerken, en muazzam yýkýmlarýn baðýmlý ülkelerde görüleceði þimdiden anlaþýlýyor. Baðýmlý ülkeler adeta, boyunlarýnda ip, altlarýnda tek bacaklý bir sandalye konumunda, dengelerini kaybetmemek için boþa çaba sarfediyorlar. Ekonomik kaynaklardan çoðunu it-
halat-ihracat faaliyetlerine ayýran Türkiye gibi baðýmlý ekonomilerde, dolarýn hýzla deðer yitirmesi, alýnan borçlarýn çevrilememesi tehlikesini de beraberinde getirir. Öte yandan, deðerli YTL üzerinden mal üretip, ucuz dolar karþýlýðý ihraç edenler, artýk pes etmenin ötesine geçtiler. Bu yýkýmýn en çarpýcý sonuçlarý, tekstil sektöründe görülebilir. Tekstilin patronlrý, çok deðil birkaç aylýk süre içinde, binlerce fabrika ve atölyennn kapanacaðýný, 1 milyon iþçinin iþine son verileceðini haber veriyorlar. Önemli bir ihraç kalemi olan tekstilin yýkýmý, ihracattan kazanýlan dövizlerle borcunu çeviren Türkiye için, kaçýnýlmaz bir iflas anlamýna geliyor.
Çok Sancýlý ve Uzun bir Kriz Ekonomik çöküþ dönemleri, devrimci proletarya için, devrim silahýný kuþanma günleridir. Üstelik, bu topraklarý iþsizlik cehennemine çeviren kriz, gelip geçici olmayacak. Uzunca bir döneme yayýlacak ve bu sayede, krizsiz geçen günlerin rehavetiyle uyuþan bütün emekçi sýnýf ve katmanlarý yeterince uyandýracak, birleþtirecek enerjiyi yaratacaktýr. Devrimci proletarya ise, alabildiðine sancýlý, acýlý ve uzun süren bu çöküþ boyunca, onmilyonlara devrimin kaçýnýlmazlýðýný kavratmak, onlarý tek bir parti gibi hareket edebilecek örgütlenmelere kavuþturmak için, yeterince zamana ve ihtiyacý olan toplumsal devrimci enerjiye sahip olabilecektir. Yeter ki, bu çöküþün, devrimi avuçlarýmýzýn içine düþüreceði iyice kavranmýþ olsun. 111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
Ekonomik çöküþ dönemleri, devrimci proletarya için, devrim silahýný kuþanma günleridir. Üstelik, bu topraklarý iþsizlik cehennemine çeviren kriz, gelip geçici olmayacak. Uzunca bir döneme yayýlacak ve bu sayede, krizsiz geçen günlerin rehavetiyle uyuþan bütün emekçi sýnýf ve katmanlarý yeterince uyandýracak, birleþtirecek enerjiyi yaratacaktýr. Devrimci proletarya ise, alabildiðine sancýlý, acýlý ve uzun süren bu çöküþ boyunca, onmilyonlara devrimin kaçýnýlmazlýðýný kavratmak, onlarý tek bir parti gibi hareket edebilecek örgütlenmelere kavuþturmak için, yeterince zamana ve ihtiyacý olan toplumsal devrimci enerjiye sahip olabilecektir. 13
Yeni Evrede
anadA - petnA
Mücadele Birliði
zümün hayatýn her alanýnda mücadele etmek ve savaþmak olduðu vurgulandý. Bazý iþçilerin sendikal mücadele ile komite konsey yapýsý içerisinde mücadele biçimini ayný þey gibi algýladýklarýnýn anlaþýlmasý üzerine DÝK adýna konuþma yapan bir arkadaþ sendikalarýn iþçi sýnýfýnýn okullarý ve birer ekonomik-demokratik örgütlülükler olduðunu, Devrimci Ýþçi Komitelerinin (DÝK) ise iþçi sýnýfýnýn öz örgütlenmeleri olduðunu, bugünün mücadele ve geleceðin yönetim aÝþçi sýnýfýnýn pervazsýz bir sömürüye maruz kaldýðý metroraçlarý olduðunun altýný çizdi. pollerden birisi de Antep. Antep’in sanayi kenti olduðu bilindik Daha sonraki konuþmalarda ise örgütlü bir yaþamdan baþbir þey. Ve ayrýca yoksulluðun sefaletin ve iþsizliðin kol gezdika seçenek kalmadýðýna, hayatýn her alanýnda herkesin yapabiði kenttir Antep. Her bölgeden göç almýþtýr. Her memleketten leceði bir þeyler olduðuna ve bunlarýn mutlaka yapýlmasý gerekiþçi-emekçiye ev sahipliði eder. tiðine dikkat çekildi. Bizler de Genç Emekçiler Birliði Derneði (GEB-DER) oSöyleþinin sonuna gelindiðinde ise Devrim ve Sosyalizmin larak 20 Ocak 2008 tarihinde “Ýþçi Eylemi ve Üretimi” baþlýklý geleceðin sorunu deðil günümüzün acil bir sorunu olduðu ve bir söyleþi düzenledik. Söyleherkesin elini taþýn altýna koyþi konumuz “Ýþçiler Bugünü masý gerektiði bir iþçi tarafýnve Yarýný Tartýþýyorlar” idi. dan vurgulandý. Söyleþi 13.30’da katýlýmcýlarýn gelmesi ile baþladý. SöyleÝÞÇÝ SINIFI þi esnasýnda gözlemlerimiz þu YA BÝLÝNÇLÝDÝR, sonuçlarý ortaya çýkarttý: ÝþçiDEVRÝMCÝDÝR, lerin sorunlarý farklý farklý göÖRGÜTLÜDÜR, zükse de, asýl sorunun ortak HERÞEYDÝR. olduðu ve özel mülkiyetten DEÐÝLSE kaynaklandýðý, bundan dolayý HÝÇ BÝR ÞEYDÝR. ortak bir mücadelede birleþilmesi gerektiði konusunda kaAntep týlýmcýlar hemfikir idi. Ve çöGenç Emekçiler Birliði
“ÝÞÇÝNÝN EYLEMÝ VE ÜRETÝMÝ”
pýlan ev baskýnlarýyla 7 kiþi gözaltýna alýndý. Ýçlerinde Adana ÝHD Baþkaný Ethem Açýkalýn, Adana Temel Haklar ve Özgürlükler Derneði Baþkaný Þemsettin Kalkan, ESP Temsilcisi Dinçer Ergün, ÇHKM Temsilcisi Hasan Yücel’in de aralarýnda bulunduðu 7 kiþi, bir gün gözaltýnda tutulduktan sonra çýkardýklarý mahkemece “Yasadýþý örgüt üyeliði ve propagandasýný yapmak” suçlamalarýyla tutuklanarak Kürkçüler F Tipi Cezaevi’ne gönderilmiþlerdir. 19 Aralýk 2007 Tarihinde Kürkçüler Cezaevi’nin önünde yapýlan basýn açýklamasýný gerekçe gösteren polisler 25 Ocak 2008 tarihinde Yýlmaz Güney Kültür ve Sanat Derneði’ne ve DHP Temsilciliðine baskýn düzenlemiþtir. Gözaltýna alý-
ADANA’DA BASKINLAR VE TUTUKLAMALAR Dünya emperyalist-kapitalist sistemi büyük bir krizin içindedir. Bu krizi aþabilmek için Türkiye burjuvazisi, halklarýmýza ve onun öncülerine karþý saldýrýlarýný yoðunlaþtýrmaktadýr. 10 Aralýk 2007 tarihinde Ankara’da “Hücre Evi” iddiasýyla düzenlenen operasyonda katýldýðý evde Kevser Mýzrak katledilmiþti. Bu infazý Adana’da protesto eden devrimci kitle örgütleri bir basýn açýklamasý düzenlemiþlerdi. 22 Ocak 2008 tarihinde basýn açýklamasýna katýlan kurum temsilcileri, sabahýn erken saatlerinde polis tarafýndan ya-
14
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
nanlar Tuhay-Der Baþkaný H.Hüseyin Reyhanlý, Atýlým gazetesi okuru Seval Gündoðdu, Kýzýlbayrak dergisi okuru Serpil Demirel, Alýnteri gazetesi okuru Mine Kaynak ve Devrimci Demokrasi gazetesi okuru Cemal Doðan. Gözaltýlarý ve baskýnlarý protesto etmek için saat 12:15’te Ýnönü Parký’nda bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Mücadele Birliði okurlarýn da katýldýðý açýklama boyunca “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Tutuklananlar Serbest Býrakýlsýn” þeklinde sloganlar atýldý. Eylem bu sloganlarla sona erdi. Y.E Mücadele Birliði/Adana NOT: Dergimiz yayýna hazýrlanýrken gözaltýnda bulunan Seval Gündoðdu, Cemal Doðan ve Serpil Demirel, 26 Ocak günü çýkarýldýklarý mahkemece tutuklandý.
Yeni Evrede
Devrimin Kartallarý
Mücadele Birliði
Bizler Savaþmayý Ve Ölmeyi Bilenlerin Yoldaþlarý SAVAÞMAYI VE ÖLMEYÝ BÝLEN SÝZLERE LAYIK OLACAÐIZ... Alman proleteryasýnýn komünist önderleri, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i anmak için Berlin þehrinde her yýl düzenlenen yürüyüþ ve anma etkinlikleri, bu yýl da büyük bir coþku ile gerçekleþti... Onlarýn “Vardýk, Varýz, Varolacaðýz” haykýrýþlarý bir kez daha onbinler tarafindan sahiplenildi, hep bir aðýzdan haykýrýldý. Sabah saat 10.00’da baþlayan yürüyüþe yaklaþýk 10 bin kiþi katýlýrken, gün boyunca süren Anýt Mezar ziyaretlerine 60 bine yakýn insan katýldý... Alman devrimci gruplar ve bir çok ülkeden katýlýmcýlar Berlin sokaklarýný kýzýla boyadý. Norveç’ten, Danimarka’dan, Avusturya’dan, Ýsviçre’den, Hollanda ve Avrupa’nýn birçok ülkesinden katýlýmcýlar, yürüyüþ ve anma etkinliklerinde yerlerini aldýlar. Her sene olduðu gibi, bu sene de Türkiyeli devrimci gruplarýn katýlýmý yine yoðundu. Bizler, Almanya’dan Leninistler olarak, üzerinde “Bis Zum Sieg! Revulation” (Zafere Kadar Devrim) yazýlý ve TKEP/L imzalý pankartýmýz ve parti bayraklarýmýzla katýldýk... Yürüyüþ boyunca “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey
YA YÜRÜRSÜN YA ÇÜRÜRSÜN Merhaba Ben bir üniversite öðrencisiyim. Þimdiye kadar hayatýmýn içinde istemediðim, yozlaþmýþ bu çevrenin düzelmesi gerektiðini düþünüyordum; ama ne yapacaðým hakkýnda fikrim yoktu. Leninistlerle tanýþýncaya kadar. Hayatýmda neleri yapýp neleri yapmadýðýmý ayýrmaya baþladýðýmdan beri kendimdeki geri alýþkanlýklarý görüyor, bunlarýn artýk neden kaynaklý olduðunu bildiðim için de yoketme kararlarý alýyordum. Kendi içimde aslýnda deðiþtiðimi görüyorum ve çevremde yakýnlarýmýn da söylemesi bunu kanýtlý-
Emeðin Olacak”, “Zafere Kadar Devrim”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” ve Almanca enternasyonal sloganlarý attýk... Anýt Mezar’a hep birlikte söylediðimiz marþlarla girdik. Anýt Mezar’da yaptýðýmýz saygý duruþunun ardýndan, bu topraklarýn yiðit komünistlerine bir kez daha, adlarýna ve uðruna ölümsüzleþtikleri bu kavgaya layýk olacaðýmýza dair söz verdik... Bizler, savaþmayý ve ölmeyi bilenlerin yoldaþlarý, savaþmayý ve ölmeyi bilen sizlere layýk olacaðýz... Unutmayacaðýz, Unutturmayacaðýz! ROSA LUXEMBURG VE KARL LÝEBKNECHT ÖLÜMSÜZDÜR! YAÞASIN PROLETERYA ENTERNASYONALÝZMÝ! Almanya’dan Leninistler
yor.
Eskiden yine bir problemin olduðunu biliyordum ama çözüm yolu üretmek için hangi yolu izleyeceðimi bilmiyordum. Leninistlerle tanýþmamýn ardýndan 1 yýl geçti, bu geçen 1 yýl, geçmiþ yýllarýmý alt üst ederek geçti. Bütün yanlýþlarýmý ortaya çýkararak, bunlarýn sebebinin ne olduðunu belirginleþtirecek fýrtýnadan kopmuþ gibi geçti. Artýk geçmiþ hayatýmýn yanlýþlarýný görmekte zorlanmýyorum ve geçen hayatýmý geleceðe taþýmak da istemiyorum. Çünkü ben hayatý onurlu, insan gibi, hakettiðimiz gibi yaþamak istiyorum. Eminim yapýlacak en iyi iþ bu yoldan ayrýlmamaktýr. Bu yoldan geri dönmek bataklýkta boðulmak olacaktýr. Ben kapitalizmin bataklýðýnda bo111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
ðulmak deðil sosyalist bir yaþamda olmak istiyorum. Atýlan adýmlarýn hiç biri boþa deðil bunu bilincim ilerledikçe daha iyi anlýyorum. Bu uðurda ölmekte çok deðil yaþatmak için. Þimdi ölümleri de anlýyorum. Aslýnda yaþamý en çok onlarýn istediklerini, onurlu olmayý istedikleri için ölümsüzleþtiklerini çok iyi anlýyorum. Kendimi artýk daha iyi hissediyorum; hayvanlaþan, insanlýktan uzak kapitalizm, köleliðinin yýkýlacaðýnýn farkýnda. Bir Leninist’in dediði gibi “Ya Yürürsünüz Ya Çürürsünüz” Geçmiþ yaþantýmý alt üst edip bana insanlýðýn nasýl olmasý gerektiðini öðrettiðiniz için “LENÝNÝSTLER”, sizlere çok teþekkür ederim. Balýkesir’den Mücadele Birliði Okuru
15
Yeni Evrede
Röportaj
Mücadele Birliði
“KAYBEDECEÐÝMÝZ TEK ÞEY KAPÝTALÝZMÝN KÖLELÝK ZÝNCÝRLERÝ KAZANACAÐIMIZ ONURLU VE ÝNSANCA BÝR YAÞAM...” Merhaba Mücadele Birliði’nin yürek iþçileri ve okurlarý. Her Mücadele Birliði dergisi okurunun ayný zamanda kolektif yayýnýmýzýn doðal muhabiri ve çalýþaný olduðu bilinciyle hareket edip, sizlerle üniversite öðrencisi olan bir dergi okurumuzla yaptýðýmýz sohbeti paylaþmak istedik. Mücadele Birliði: Bizlere biraz kendinden bahseder misin? Öðrenci: 23 yaþýndayým, üniversite öðrencisiyim, annem ve babam iþçi. Üniversiteyi kazanana kadar fabrikada iþçilik yaptým. Ayrýca satýþ elemaný, muhasebe gibi iþlerle de çalýþtým. Mücadele Birliði: Üniversiteyi kazanana kadar farklý iþlerde çalýþan ve bir iþçi ailesinin çocuðu olmak nasýl birþey, bizimle paylaþýr mýsýn? Öðrenci: Öncelikle çok zor. Hem maddi, hem de manevi açýdan çok zor. Bir yandan manevi açýdan aileye destek olup ayakta kalmaya çalýþýyorsun, diðer yandan kendi geleceðin için üniversiteye hazýrlanýp geleceði planlýyorsun. Hiç kolay olmadý. Ailemin iþçi olmasýndan kaynaklý gurur duyuyorum ama sürekli çalýþtýðýmýz için aramýzda iletiþim kopukluklarý oluyor. Annem ve babam sabah 05.00’te iþe gitmek için kalkýyorlar, en erken 22.00’de geliyorlar eve. Bir iþçi ailesinin bu çalýþma saatlerinden nasýl yaþadýklarýný tahmin edebilirsiniz. Mücadele Birliði: Peki þu an aldýðýn üniversite eðitimine dair düþüncelerin, beklentilerin nelerdir? Öðrenci: Teorik olarak aldýðým eðitimin, pratikte yapacaðým iþle hiç bir alakasý yok. Niteliði olmayan bir eðitim. Ýnsanlarý tamamen gerçek yaþamdan uzaklaþtýrmaya yönelik, ýrkçý, þoven bir eðitim sistemi. Eðer okul yönetiminden yana deðilsen “tastikname koluna, herkes kendi yoluna” durumu gerçekleþiyor. Ama onlardan yanaysan, finallerde, vizelerde aldýðýn düþük notun hiç önemi olmuyor. Kapitalizmin
verdiði bu eðitimden(!) geleceðime dair hiçbir beklentim yok ve hiç olmadý zaten. Geleceðime dair birþeyler düþünmek için kapitalist sistemin tamamen yýkýlmasý gerektiðini biliyorum. Mücadele Birliði: Kapitalizmin yýkýlmasý gerektiðini söyledin. Senin açýndan bu düþünceyi yaratan nedenler nelerdir? Öðrenci: Ýlk olarak, insanlýðýn içinde bulunduðu yaþam koþullarý. Kapitalizm, geçen her günü insanlýk adýna daha da kötüleþtiriyor. Kapitalist sistem insanca bir yaþam deðil. Ýnsanlarý köleleþtiren bir sistem. Ben böyle bir dünyada yaþamak istemiyorum. Ve kýsacasý bu nedenlerden dolayý kapitalizmin yýkýlmasýný, insanlarýn sömürülmediði, ayrým yapýlmadýðý, insanlýktan uzaklaþtýrmadýðý sosyalist bir dünya istiyorum. Mücadele Birliði: Kapitalizmin yýkýlmasýný, sosyalizmin inþa edilmesini isteyen herkese, sence nasýl görevler düþüyor? Öðrenci: Öncelikle insanlar kendi çýkarlarý için deðil, toplumsal çýkarlar için hareket etmeli. Bunun için de örgütlü mücadele yürütmeli. Örgütlenme olmadýðý sürece, hiçbir sorun köklü bir þekilde çözülemez. Bilinçlenip, bilinçlendirmeliyiz. Ýnsanlara, yaþadýklarý kapitalist dünyayý ve olmasý gereken insanca yaþamý anlatmalýyýz. Daha çok çaba ve emek sarfetmeliyiz. Mücadele Birliði: Bir iþçi ailesinin çocuðu olarak, Mücadele Birliði emekçilerine ve okurlarýna söylemek istediðin birþey var mý? Ayrýca, düþüncelerini bizimle paylaþtýðýn için teþekkürler... Öðrenci: Bence kapitalizme karþý savaþý büyütmeliyiz. Daha çok bilinçlenmeliyiz. Hiç bir þekilde umutsuzluða düþmemeliyiz. Çünkü, insanca yaþamak istiyorsak, bu kapitalist sistemi yýkmak zorundayýz. Kaybedeceðimiz tek þey, kapitalizmin kölelik zincirleri, kazanacaðýmýz onurlu ve insanca bir yaþam...
FAÞÝST BURJUVA BASIN HEM HAKÝM HEM CELLAT
Y
apý-Yol Sen Sendikasý Ýstanbul Þubesi 24 Ocak günü, Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüðü önünde, çalýþma saatlerinin düþürülmesi, düþük ücret ve son zamanlarda tapu sicil çalýþanlarýna yönelik basýnda çýkan haberleri protesto etmek amaçlý bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Saat 12:00’da yapýlan basýn açýklamasýný þube baþkaný Çetin Dinçer okudu.
16
Dinçer, tapu sicil çalýþanlarýnýn özellikle büyük kentlerde yoðun iþ temposu altýnda ezildiklerini, kurum iþ normlarýnýn 4-5 katý iþlem yapýldýðýný ve çalýþanlarýn mesai saatlerini gözetmeden hafta sonu tatillerinde bile çalýþarak iþleri yetiþtirmeye çalýþtýklarýný belirterek: “Yaþamlarý BBG(Biri Bizi Gözetliyor) evine çevrilen çalýþanlar ayrýca yaptýklarý her iþlemde Medeni Kanununun 1007. maddesinden kaynaklanan maddi sorumluluk stresini yaþamaktadýrlar. Bu öyle bir sorumluluktur ki, sadece çalýþanlarý deðil, tüm nesilleriyle gelecekleri ipotek altýndadýr” dedi. Dinçer son zamanlarda basýnda çýkan haberlere yönelik ise; “Ankara Keçiören ilçesi 4. bölge tapu sicil ve Ýzmir Menderes ilçesi tapu sicil müdürlüðünde emniyet görevlilerince yapýlan operasyonlar pervasýzca haber yapýlmýþtýr. Henüz savcýlýk soruþturmalarý yapýlmadan çalýþanlar basýn yolu ile yargýlanýp asýlmaktadýr. Çalýþanlarýn aile ve sosyal yaþamlarý hiçe sayýlarak tiraj ve reytinge kurban edilmiþlerdir. Daha do111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
kuz ay önce Antalya’da ayný senaryoyu izledik. Ayný gürültü orada da koparýldý. Çalýþanlarýn isimleri fotoðraflarý ve görüntüleri bugünkü gibi acýmasýzca kullanýldý. Ancak; gelinen nokta, Antalya’da hiçbir tutuklu kalmamýþtýr. Bu da basýnýn emniyet kaynaklarýndan gelen haberleri hiç araþtýrmadan kullandýðýný göstermektedir” dedi. Dinçer basýn açýklamasýný þu sözlerle sonlandýrdý: “Bürokratlarýmýzýn ve basýnýn yargýsýz infazýný kýnýyoruz. Bayýndýrlýk ve Ýskan Bakaný’nýn duruma müdahale etmesini istiyoruz. Bakanlýk Bürokratý ve Genel Müdür rencide ettiði bu 17.000 kiþiden ve ailelerinden özür dilemelidir. Bilinmelidir ki; bütün bu karalama kampanyalarýnýn arkasýnda Tapu Sicil iþlemlerinin noterlere devredilerek özelleþtirilmek istenmesi, yolsuzluk iddialarýnýn üstünü örtme çabalarý ve kadrolaþma niyetleri yatmaktadýr. Bu emelleri uðruna 17.000 Tapu Kadastro çalýþanýný zan altýnda býrakmaktan çekinmemektedir.” Okunan basýn metninin ardýndan eylem “Direne Direne Kazanacaðýz” sloganýyla bitirildi.
Yeni Evrede
Okur
Mücadele Birliði
“Artýk Varolma Savaþýmý Vermenin Vakti Gelmiþtir” Ýnsaný diðer canlýlardan ayýran özelliklerden biri de düþünme yeteneðinin yaný sýra üretme yeteneðidir. Ýnsan ürettikçe var olur ve ürettikçe geliþir. Ama bu üretimi geliþigüzel, bilinçsizce deðil insanlarýn yararýna ve hizmetine yönelik olduðu sürece. Ne yazýk ki insan nasýl ki özgürce düþünme konusunda rahat býrakýlmamýþ, engellenmeye çalýþýlmýþsa, özgürce üretme ve ürettiklerini kullanabilme konusunda da rahat býrakýlmamýþ bu yeteneði istismar edilmiþtir. Ýçinde bulunduðumuz kapitalist sistem insanýn üretme özelliðinin ve yeteneðinin istismarýný yaþatmýþtýr ve gün geçtikçe daha yoðun þekilde yaþatmaya devam etmektedir. Kapitalizmin bu istismarý: - Ýnsaný, yetenekleri ve ilgisi doðrultusunda deðil, istemediði yönde ve þekilde üretmeye zorlamak. - Ýnsaný iþ dýþýndaki hayatýný yaþamaya fýrsat býrakmayacak þekilde, zamanýnýn neredeyse tümünü üretim yaparak geçirmeye zorlamak. - Ýnsanýn üretim hayatýna baþlamasýný geciktirmek veya engellemek. - Ýnsanýn üretim hayatýný yarýda býrakmak, onu üretim hayatýndan uzaklaþtýrmak. - Ýnsaný üretim yapacak yaþa gelmeden üretim hayatýna baþlamak zorunda býrakmak. - Ýnsaný hizmet sektöründeki iþlerde çalýþtýrýp üretici yönünü yaþatmayýp insana kendini deðersiz hissettirmek. - Ýnsaný ürettiklerinden yararlanmak konusunda (parasýnýn miktarýna göre) sýnýrlamak hatta engellemek. - Ýstediði miktarda kar getirmeyecek olan
veya satýlamayan ürünleri uðrunda harcanýlan emeði yok sayarak çürümeye býrakmak, imha etmek. Kapitalizm, insanýn üretme hakkýný ve zorunluluðunu insanlýðýn yararýna ve hizmetine olmaktan çýkarmýþ, kendi varlýðýnýn bekasý için son haddine kadar kullanmýþ ve kullanmaya devam etmektedir. Kapitalizmin bu müdahalesi üretimin insanlýk açýsýndan gerilemesine neden olmuþtur. Kapitalist sistem daha çok kar anlayýþýndan kaynaklanan daha iyisini yapma, yaratma özelliðiyle teknolojik ve bilimsel geliþmelere fýrsat verse de bu geliþmeler insanlýk için yeterli düzeyde deðildir. Bu yetersizlik geliþmelerin vardýðý noktanýn küçümsenecek düzeyde olmasýndan deðil, insanlarýn genelinin hizmetine ve yararýna sunulmamasýyla açýklanabilir. Bilim çaðý, iletiþim çaðý, uzay çaðý þeklindeki tanýmlamalar geliþmiþliðin düzeyini ifade ediyor gibi görünse de insanlarýn çoðunluðu bu tanýmlamalardan ve bilimsel, teknolojik geliþmelerden uzak, ilkel þartlarda yaþamaktadýr. Buradaki büyük çeliþki geliþmelerde ulaþýlan düzeyin insanlýk için gereken düzeyde olmadýðýný ifade etmektedir. Bilimde ve teknolojide varýlan noktanýn küçümsenecek düzeyde olmadýðý kabul edilebilir. Ki günümüzde bazý insanlar baþka gezegenlere yolculuk yapýp orada tatil yapmanýn planlarýný yaparken (bunlar dünyada barýnmatatil ihtiyaçlarýný(!) son derece rahat karþýlýyorlar. Ama sömürülerinden elde ettikleri parayý harcamak için dünya onlara dar gelmeye baþladý ve sömürdükleri insanlarýn halini görmek vicdanlarýný(!) sýzlatýyor olmalý) dünyada tatil yapmak þöyle dursun barýnma ihtiyaçlarýný karþýlayamayan, en ilkel þartlarda yaþamak zorunda kalan bir sürü insan var. Buradan da anlaþýlýyor ki kapitalist sistemde insan hayatýna hiz-
SSGSS’YE KARÞI EYLEMLER SSGSS’ye karþý DÝSK, KESK, TMMOB, TTB, TEB, TÜRMOB ve Diþ Hekimleri Birliði tarafýndan düzenlenen ve 15 Ocak günü Ýstanbul ve Ýzmir’den yola çýkarak iki farklý koldan baþlatýlan “Herkese Saðlýk ve Güvenli Gelecek” yürüyüþü 17 Ocak günü Ankara’da kitlesel bir þekilde yapýlan eylemle sona erdi. 15 Ocak’ta Ýstanbul ve Ýzmir’den yola çýkan iki yürüyüþ kolu grev ziyaretlerinin yanýsýra çeþitli illerde de basýn açýklamasý düzenleyerek 17 Ocak günü Ankara’da buluþtu. Sabah saatlerinde Ankara Kolej Kavþaðý’nda toplanmaya baþlayan siyasi parti ve kitle örgütleri burada yürüyüþ kollarýný karþýladý. Daha sonra kitle Ziya Gökalp üzerine kurulan polis barikatý önüne kadar yürüdü. Burada yürüyüþ polis tarafýndan engellenmek istendi fakat 4 saatlik bekleyiþ sonrasýnda polis barikatý kaldýrýldý. Bu sýrada sýk sýk “Emekçiye deðil, IMF’ye barikat”, “Barikat açýlsýn yürüyüþ baþlasýn” sloganlarý atýldý. Saat 14:00’da barikatýn açýlmasý ile yürüyüþ Ziya Gökalp Caddesi’nde devam etti. Buradan SSK Ýþhaný’nýn önüne kadar yüründü. Daha sonra bir basýn açýklamasý yapýldý. Ýlk olarak söz alan DÝSK Genel Baþkaný Süleyman Çelebi, GSS’nin anayasa deðiþikliði kadar ö-
met ve yarar için üretmek gibi bir amaç yok. Kapitalist sistemin savunucularý (ki bunlar bu sistemden kazanç saðlayan azýnlýk kesimdir) bilimde, teknolojide sanayide ve diðer bütün alanlarda kaydedilen geliþmelerin insanýn yararýna, hizmetine ve insanlýðýn geliþimine yönelik olduðunu iddia edebilirler. Fakat bu iddia onlarýn savunduklarý kapitalist sistemin haklýlýðýný göstermez. Tüm bu geliþmelerin insanlarýn yararýna ve hizmetine ancak para karþýlýðýnda sunulmasý ve kapitalist sistemin, çoðunluðun bu paraya sahip olmasýný engelleyen bir sistem olmasý bu iddialarý geçersiz kýlmaktadýr. Kapitalist sistemin, üretimin, insanlýða yarar ve hizmet yönünü kaldýrdýðýnýn kanýtý bu saydýklarýmýzia sýnýrlý deðil. Kapitalizmin, ayný zamanda insanlýða zarar verecek ve insanlarý yok edecek araçlarý üretmeye izin vermek, hatta üretimi bu doðrultuda yönlendirerek kendi varlýk zamanýný geniþletmek, insanlara ve insanlýða vermeye devam ettiði zararýn ne düzeyde olduðunu yeterince gözler önüne sermektedir. Kapitalizmin kendi varlýðýnýn bekasý için engellenmediði sürece ne kadar fütursuzca hareket ettiðini, doðaya verdiði tahribattan da anlayabiliriz. Insanýn ve diðer canlýlarýn yaþam alaný yok olmakla karþý karþýyadýr. Artýk varlýk savaþýmýzý vermenin zamaný gelmiþtir. Kapitalist sistem çürümüþ ve son anlarýný yaþamaktadýr. Ama bu son anlarýnda insanlarý, insanlýðý ve doðayý sömürüsü bitmemiþtir, aksine daha da artmýþtýr. Bir müdahaleyle karþýlaþmazsa insanlýk ve doða yok olana kadar bu son anlarý uzadýkça uzayacaktýr. Çünkü bir sistem kendi kendine çürür ve kendini yok edecek ortamý yaratýr. Ama yine de kendi kendine yok olamaz. Ölüm darbesini vuracak birilerine mutlaka ihtiyaç vardýr. Ve biz iþçi-emekçilerin içinde biriken öfkesi bu sistemi yok etmeye yönelik ölüm darbesinin þiddetini belirleyecektir. Akdeniz’den Mücadele Birliði Okuru...
nemli olduðunu ve 70 milyonu ilgilendirdiðini belirterek; “Bu ülkede 9 bin gün prim ödeyerek emekli olabilmek mümkün deðil. Bu yasa emekli olmama yasasý. Binlerce kere uyardýk, uyarýlarýmýzý dikkate almadýlar. Biz 70 milyonun vicdaný olarak yürüyoruz. Bize, ‘kýr saçlý adamlar ne iþiniz var bu yasayla’ diyorlar. Gençlerimiz, kadýnlarýmýz, çocuklarýmýz, torunlarýmýz için yürüyoruz.” dedi. Emekten yana olan herkesi birleþik mücadeleye çaðýran Çelebi, yasanýn çýkmasý halinde Yunanistan’da olduðu gibi genel greve gidileceðini belirterek hükümete “hodri meydan” dedi. Daha sonra sözü TTB Merkez Konseyi Baþkaný Gencay Gürsoy aldý. Gürsoy, emekçilerin karþýsýna panzer diken hükümetin iþçi ve emekçilerin yaþamlarýný ve geleceklerini koruyamayacaðýný belirterek, IMF’ye karþý deðil halka karþý duyarlý bir hükümet istediklerini, sözün artýk anlamýnýn yitirdiðini ve þimdinin eylem zamaný olduðunu ifade etti. Gürsoy’un ardýndan söz alan TMMOB Yönetim Kurulu Baþkaný Mehmet Soðancý ise yaptýðý konuþmada bu yürüyüþün büyütülmesi ve güçlerin birleþtirilesi gerektiðini ifade etti. Son olarak konuþan KESK Genel Sekreteri Abdurrahman Daþdemir’de bu yasanýn emekçinin sokaða atýlmasý anlamýna geldiðini belirterek; bu yasa geri çekilene kadar eylemlerin süreceðini söyledi. Daþdemir’in konuþmasýnýn ardýndan eylem sona erdi.
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
17
Yeni Evrede
Okur
Mücadele Birliði
“Ýnsanlar açlýktan ölüyor”. Bu açýklamayý burjuva basýn, sanki insanlar durduk yerde, açlýktan ölmeyi kendileri seçmiþ gibi açýklýyor. Evet, insanlar gerçekten de açlar ve bu açlýðýn insanlara yansýdýðý biçimler ve onlarý sürüklediði yaþamlar, birbirinden çok farklýdýr. Kimi kültürel açlýk yaþarken, kimi siyasal açlýk, kimi sosyal açlýk, kimi bilimsel açlýk, kimi de sevgiye açlýk duymaktadýr. Tüm bu açlýklarý yaþayan insanlarýn aslýnda ortak yaþadýklarý ve çok önemli olan bir açlýk daha var ki o da midelerinin açlýðýdýr. Belki yaþamakta olduklarý kültürel, siyasal, sosyal, bilimsel açlýklar kendi eserleridir(!) ama ne yazýk ki midelerinin yaþadýðý açlýk kendi iradelerinin dýþýnda, bir avuç sözde doymuþun (aslýnda parayla elde edilebilecek her açýdan doymuþ, yalnýzca aç-gözlülüðünden ve daha fazla kar hýrsmdan kaynaklý yaþadýðý açlýk (yani kar açlýðý), yaþamakta olduðu tüm doymuþluklarýn üzerini kapatýp, insanlýðýn tüm deðerlerini acýmasýzca, bireysel anlamda tüketmesini beraberinde getiren sözde doymuþ) yaþam adýna üretilen tüm deðerlere el koymasýndan kaynaklanmaktadýr. Ve bunun sonucu dünyada açlar ordusu giderek artmaktadýr. Her gün, her saat, her dakika insanlar daha fazla açlýðýn, yoksunuðun, yokluðun kýyýsýna itiliyor. Ýlk zamanlar bize, açlýðýn sadece Afrika’da yaþandýðý yansýtýldý. Biz de zannediyorduk ki, açlýk bizden çok uzakta ve bize hiç ulaþmayacak. Öyle ya, Afrika nere Türkiye nere... Bu yüzden Afrika aklýmýza geldiðinde sadece üzülüyorduk veya yaþadýklarý açlýðý insanlarýn tembelliðine veriyorduk. Sonra bunu giderek baþka ülkeler için de duymaya baþlýyorduk. Diðer yoksul (aslýnda yoksullaþtýrýlan) ülkelerde de açlýk yaþanmaya baþlamýþtý. Bize çok uzak zannettiðimiz açlýk, artýk bizim ülkemizde de kendini hissettirmeye baþladý. Bize yine de allaha þükretme aþýlanýyordu, öyle ya bizden daha aç olan ülkeler de vardý(!). Ve açlýk artýk öyle bir hal aldý ki dünyanýn süper gücü(!) olan Amerika’da da açlýktan bahsedilir oldu. Þimdi baktýðýmýz zaman ise açlýðýn kalýcý bir olgu olarak tüm dünyada yaþanmakta olduðunu burjuva basýn dahil her yerden duyar olduk. Ve insanlarýn mutlak açlýk yaþadýðý bir dünyada umutsuzluk baþlar. Umutsuzluðun baþladýðý yerde ise korku, cinnet, hýrsýzlýk, uyuþturucu, fuhuþ vb. insan onuruna yakýþmayan olaylar yaþanmaya baþlar. Ne zaman tv’de haber izlemeye kalkýþsak ya da gazete okusak, uyuþturucu, hýrsýzlýk, fuhuþ, kapkaç, cinnet haberlerine tanýk oluyoruz ve bunlarý yapanlarý hiç düþünmeden yargýlýyoruz. Çünkü onlar suçluydular(!); onlar çalýyordu, onlar uyuþturucu kullanýyordu, onlar onursuz olan ne varsa yapýyordu. Ama hiç kimse neden yaptýklarýný sormuyordu, kimse onlarý bunlarý yapmaya mecbur býrakanlarý görmüyordu. Herkes bu sonuçlara yöneliyordu. Dünya tekellerinin trilyon dolarlarý bizden çaldýklarýný, bizi hergün yaþamýn dýþýna ittiklerini, bizim olan ne varsa sahiplendiklerini görmek istemeyenler, para kazanmak için hýrsýzlýk yapanlara linç giriþimlerinde bulunuyorlar. Karnýný doyurmak için restoranda mendil satan çocuðu dondurucuya kapatýp onu orada unutup ölümüne neden olanlara deðil de, çocuðun mendil satýþýna kýzýyorlar, Irak’ta çocuklarýný doyurmak için bedenini satan anneyi ahlaksýzlýkla suçlayýp cezasýný insanlýktan çýkartmakla kesiyorlar, çocuðuna ekmek götüremeyen babanýn intiharýný babanýn ça-
resizliðiymiþ gibi görüp babayý küçümsüyorlar... Evet, açýz... Herkes bu yöne deðiniyor. Ama hiç kimsenin aklýna mý gelmiyor, yoksa herkes bu sorudan mý kaçýyor, kimse sorulmasý gereken soruyu dillendirmiyor. Kendine bu sistem içerisinde yer edinmeyi amaçlayanlarýn bu soruyu sormasý elbette beklenemez. Ýnsanlýðýn açlýktan, yokluktan, yoksulluktan, onursuzluktan kurtuluþunu kendine amaç edinen insanlarýn yýllardýr dillendirdiði ve kimilerinin duymamak için büyük çaba sarf ettiði bu soruyu bir kez daha yinelemek gerekiyor: Evet açýz... Ama NEDEN? Etrafýmýzda tüm insanlýða yetecek kadar yiyecek, giyecek, barýnacak yer varken, neden insanlar aç, neden insanlar sokakta yaþamak zorundalar. Hergün sabahtan akþama kadar fabrikalarda, tarlalarda, yaþamýn her alanýnda köleler gibi yaþamý üreten insanlar NEDEN kendi yaþamlarýna dair olan her þeyden mahrumlar. Neden bir iþçinin aylýðý bir zengin kýzýnýn pantolon fiyatýndan daha az. Neden açlýk sýnýrý en az 628 ytl olan bir ülkede insanlar bu fiyatýn çok altýnda, yaþama çok uzak bir þekilde yaþýyorlar. Neden neden neden... diye baþlayan cümleler sayfalarca sürdürülebilir ama neden basit aslýnda. Neden: günlük yaþamýmýzýn her anýna sinmiþ olan, tarihsel olarak varlýðýnýn son çýrpýnýþlarýný yaþayan, yaþanan tüm olumsuzluklarýn kaynaðý, yarýný yaþamý, doðayý tüketen, dünyanýn birçok yerinde öldürülen, tecavüz edilen, aþaðýlanan, yok sayýlan, anlamsýzlaþtýrýlan insanlarýn sebebi, katili olan kapitalizmdir. Ýþte nedene verdiðimiz cevapta saklýdýr her þey. Çünkü nedenini tespit ettiðimiz sorunun çözüm yollarýný da bulabiliriz. Ve þimdi yarýna giderken bize düþen, tüm çirkinliklerin kaynaðý olan kapitalizme karþý savaþmak ve kapitalizmin sonuçlarýný yaþayan insanlara nedeni gösterip onlarý da savaþýma katmaktýr. Çünkü biz sonuçlara kafa yorduðumuz her an kapitalizm daha fazla açlýk, daha fazla yoksulluk, daha fazla iðrençlik üretiyor. Ve insanlara giderken “yýðýnlar örneðin ancak aç olduklarý için ölümü göze alýrlar ve açlýk ve sefaletin çözümünün sosyalizmde olduðunu anlatan ajitasyon faaliyetinin de etkisiyle bu mücadeleyi ölümüne sahiplenirler”(Mücadele Birliði, sayl:5, 1998, Derya Ateþ). Açlýktan, yokluktan, yoksulluktan kurtuluþun yeni bir yaþamýn mücadelesini vermekle mümkün olabileceði anlatýlmalýdýr. insanlara kurulacak yeni bir dünya uðruna mücadele ederken ölümden korkmamayý göstermeliyiz. Çünkü artýk insanlýðýn kaybedeceði bir þeyi yok. Bunu yaparken insanlarýn önüne gerçekçi çözümler koymadan ve yaþamlarýyla mücadeleyi bütünleþtirmeden onlarýn bu mücadeleyi sahiplenmesi beklenemez. “Ýstanbul’un orta yerinde açlýk yüzünden intihar eden birini ya da Lice’de bir poþet içindeki yarým ekmek, bir domates ve bir parça peyniri kapmak için birbiriyle kýyasýya yarýþan aç insanlarý ‘çetelerin yargýlanmasý’, ‘1000 operasyonun ortaya çýkarýlmasý’ ilgilendirmez. Onlarý devrim ve sosyalizm için harekete geçirecek þey, kendi ölüm-kalým sorunlarý olan açlýk ve sefaletleridir.” (Mücadele Birliði Sayý 5, Derya Ateþ). Evet, artýk insanlýða son seçim þansý tarih tarafýndan sunulmaktadýr: Ya Devrim Ya Ölüm! Akdeniz’den Leninist Bir Kadýn...
“Evet Açýz... Ama NEDEN?”
18
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
Yeni Evrede
Tariþ Direniþi
Mücadele Birliði
27 YIL SONRA TARÝÞ DÝRENÝÞÝ’NDEN ÇIKARILACAK DERSLER 1970’lerin sonuna doðru iþçi sýnýfý mücadelesi siyasal ve sendikal örgütlülük anlamýnda geliþimini sürdürmekte, ileri militan mücadelenin her alanýnda kendisine dair bir mevzi yaratmakta ve bu mevzilerde sermaye sýnýfýna karþý amansýz bir kavgaya giriþmekteydi. Devrimci proletarya için bu mevzilerden birinin adý, sermaye sýnýfý için ise bir tehtidin adýydý Tariþ. Burjuva medyalar “Komünistlerin yuvasý oldu, üretim dibe vurdu” bahaneleri ile sermaye sýnýfý açýsýndan meþrulaþtýrýlmaya çalýþýlan bir saldýrýnýn zeminini hazýrladýlar ve iþe koyuldular. Oysa o dönemde Tariþ’te verim oraný yüzde 90’ lara varýyordu. Saldýrý devletin yetkili aðýzlarý tarafýndan yapýlan açýklmalarla öncesinden açýða çýkarýlýyordu. Tariþ, 1980 öncesinde 80 bine yakýn üreticinin katýlýmýnýn olduðu Ege bölgesinin en önemli birliklerinden biri durumundaydý. Türkiye’nin en önemli KÝT’lerin biri olan TARÝÞ’i önemli kýlan bir baþka yönü ise, ‘80 öncesinde, devrimci ve sýnýf bilinçli örgütlü iþçilerin yoðun olarak çalýþtýðý iþletmelerden biri olmasýydý. Maraþ Katliamý’na 24 saatlik saygý duruþu ve iþ yerini terk etmeme eylemiyle yanýt veren TARÝÞ iþçileri, 12 Eylül öncesinde devrim mücadelesinin en önemli neferleriydiler. Sermaye sýnýfý Tariþ’teki bu devrimci havayý kýrmanýn yolunu faþist hareketi bu alana sokmak ve güçlendirmekte aradý. Tariþ’e baðlý iþletmelere faþist kadrolar atandý ve fabrikanýn yönetimine yeni genel müdürünü yerleþtirdi. Amaç fabrikadaki devrimci iþçi sýnýfýný tasfiye yoluyla Tariþ’i “terbiye” etmekti. Hemen devrimci iþçilerin yerine, deðiþik illerden gelecek olan faþist iþçilerin fabrikaya alýnacaðý söylentisi yayýldý. Bu söylentinin ardýndan 100 kadar silahlý faþist ile Tariþ’e somut olarak saldýrýnýn ilk adýmý atýlmýþ oldu. Ýþçiler hiç vakit geçirmeden bu faþist kadrolaþmaya karþý direniþe geçtiler. Bunun üzerine 22 Ocak 1980’de devlet, ordusu, polisi ve zýrhlý araçlarýyla iþçilerin direniþini kýrmak amacýyla ‘arama’ adý altýnda büyük bir saldýrý baþlattý. Ýþçiler arama yaptýrmayacaklarýný söyleyerek iþ aletleri, masuralarý ile saldýrýya karþý koydular. En önde ellerinde masuralarý ve bobinleri ile kadýn iþçiler vardý. Kadýnlar savaþým boyunca aktif olarak komite içlerinde de yer aldýlar.Fabrika kapýlarýnýn önlerine iþçiler tarafýndan yaðlar dökülüyodu. O gün sermaye sýnýfýn bekçileri iþçi sýnýfý tarafýndan gösterilen yiðitçe mücadele sonrasýnda 2 bin 200 iþçinin çalýþtýðý Ýplik Fabrikasýna giremediler. Ayný zamanda Tariþ’e baðlý Zeytinyaðý Kombinasý’nda çýkan çatýþmalar sonucu 5 iþçi ve 1 polis yaralandý. DÝSK’in talebi ile 29 Ocak günü direniþ iþçilerin talepleri karþýlanmadan sona erdirildi. Ýþçilerin direniþi, genel grevle desteklenmesi isteðine, DÝSK; “kararý alacaðýz ama önce direniþin bitirilmesi ge-
rekiyor” diyerek yanýt veriyordu.
DÝRENÝÞTEN SAVAÞA Direniþ’in bitmesinden iki gün sonra fabrikadaki iþçileri iþten çýkarma saldýrýlarý bekliyordu. Bunun üzerine Tariþ’in bütün iþletmelerinde tekrar direniþ kararý alýndý. Tarihler 1 Þubat’ý gösteriyordu. 14 Þubat’a kadar sürecek bir savaþýmýn ilanýydý bu. Burjuvazinin iþten çýkarýlma listelerine , diþe diþ bir kavga uzlaþmazlýðýyla yanýt veriyordu iþçiler. Fabrika içerisinde iþçiler sýnýf kavgasýna tutuþurken, Ege Üniversitesi’ndeki devrimci öðrenciler okullarýný iþgal ederek sýnýf mücadelesinin bir parçasý olduklarýný kanýtlýyorlar ve düþmanla saatler süren bir çatýþmanýn fitilini kendi cephelerinden ateþlemiþ bulunuyorlardý. Çýkan çatýþmalarda 60’ýn üzerinde öðrenci ve 7 polis yaralandý.Özellikle Tariþ iþçilerinin de yaþadýðý gecekondu mahalleleri olan Çimentepe, Gültepe ve Çiðli’de halk barikatlar kurarak sokaða döküldü. Çevre semtlerden silahlarýyla emekçiler direniþe katýldýlar. Bu anlamýyla Tariþ’te baþlamýþ olan kavga, bu özelliðini bir kenara býrakarak Ýzmir’in deyim yerindeyse bütün iþçi-emekçi semtlerine yansýmýþ oldu. 10 Þubat’a geldiðinde Tariþ’e baðlý bütün iþletmelerde ordu desteði ile direniþ bastýrýlmýþtýr. Bir yer hariç! Sermaye’nin bekçileri Çiðli’ye yakýn bir yerde bulunan Ýplik Fabrikasýna yöneldiklerinde bu kez karþýlarýnda silahlý Çiðli iþçi ve emekçilerini bulacaklardýr. Çiðli de halk tarafýndan kurulan barikatlara, fabrikadan iplik iþçileri silahlarý ile katýlacaklardýr. Fabrikaya giremeyen sermaye kuvvetlerine Çiðli kavþaðýnda iþçiler silahlý saldýrýyla karþýlýk verdiler. Bu saldýrý sonucu 3 polis yaralanýr. Yüzlerce yaralý ve gözaltý vardýr. 13 Mart savaþçýlarýndan Seyit Konuk öncü bir iþçi olarak barikatlarýn baþýnda yer alýr ve bu çatýþmalarýn birinde yaralanýr. Sermayenin kolluk kuvvetleri 10.000 kiþilik jandarma komandosu ve panzerlerle fabrikanýn kapýsýný kýrarlar ve içeriye girerler. DÝSK yönetimininin uzlaþmacý tavrý ve ayak oyunlarý sonucu direniþ sona erdirilir. 15 Þubat’ta direniþin bitmesinin ardýndan iki gün sonra burjuvazinin hedefinde iþçilere mücadeleleri ile büyük destek veren Çimentepe emekçileri vardýr. Emekçiler saldýrýlara yine barikat baþlarýnda silahlý bir þekilde karþýlýk verirler. Üç polis ölür, yüzlerce insan göz altýna alýnýr. Karakollara sýðdýrýlamayan binlerce insan, Alsancak Stadyumunda gözaltýnda tutulurlar ve sorguya alýnýrlar. Direniþin ardýndan Tariþ uzun süre kapalý kalýr. Bu süre zarfýnda, iþten çýkarmalar, gözaltýlar ve tutuklamalar devam eder. Tariþ Direniþi iþçi sýnýfý mücadelesine ismini kan ve büyük cesaret ile yazdýrdýðý gibi yarattýðý deneyim ve dersler açýsýndan ayaklanma günleri öncesinde laboratuar olarak önümüzde duruyor. Burjuva sendikalizmin yarattýðý týkanýklýðý, devrimci siyasal öznenin hangi araç ve yöntemlerle açýða çýkarabileceði ve iþçilerin kendi öz örgütlülüðü komitelerin iþleyiþ mekanizmasýný iktidar perspektifli bir mücadele anlayýþý ile bütünleþtirebileceði konusu hala bütün yýllara inat tazeliði ile karþýmýzda. Leninistlerin bütün politik açýlýmlarý, sýnýfýn öncü iþçileri ile sýnýfa yol göstermek adýna, Leninistlerin ellerinin üzerinde, bugünden kavga günlerini örgütlemek üzere beliriyor. Hedefimiz daha fazla Tariþ olmalý. TARÝÞ DÝRENÝÞÝ YOLUMUZU AYDINLATIYOR
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
19
Yeni Evrede
Eylem
Mücadele Birliði
TÜM-TÝS ÝÞÇÝLERÝ MÜCADELELERÝNE DEVAM EDÝYORLAR
SSGSS YASASINI PROTESTO EYLEMÝ
TÜM-TÝS Sendikasý’na üye olan 252 þoför 106 gündür mücadelelerini, yýlmadan devam ettiriyorlar. Sendikalý iþçiler direniþlerini yaklaþýk iki aydýr Büyükþehir Belediyesi önünde sabah saat 10.00’dan öðleden sonra saat 14.00’e kadar bekleyerek sürdürüyorlar. Ýþçiler bu direniþ sürecinde gerek belediye gerekse sermayenin zor güçleri tarafýndan bir çok baskýya uðradýlar, gözaltýna alýndýlar, belediye baþkaný tarafýndan hakarete uðradýlar ama hiçbir baský hiçbir tehdit iþçileri bu onurlu mücadelesinden bir adým bile geri attýramadý, 106 gün önce baþladýklarý bu direniþe ilk günkü kararlýlýk ve moralle devam ediyorlar. Bizler de Mücadele Birliði olarak bu süreçte iþçilerin sesi olmaya çalýþtýk. Son olarak 16 Ocak 2008 Çarþamba günü sendika binasýnda genel örgütlenme sekreteri Muharrem YILDIRIM’dan son geliþmeler üzerine bilgi aldýk. YILDIRIM sorduðumuz sorular üzerine direniþle ilgili þu bilgileri verdi; “Ankara’da genel merkezimizin görüþmeleri ve burada devam eden direniþimiz sonucunda yýlbaþýndan önce Büyükþehir Belediye baþkaný Asým GÜZELBEY ve genel merkez yöneticilerimizin katýldýðý bir toplantýda 200 þoför arkadaþýmýzýn otobüslerin ihale ile satýlýþýndan sonra iþe baþlayacaklarýna dair bir protokol imzalandý. Geriye kalan 52 iþçi arkadaþýmýz arasýnda emekli olacaklar ve þu an iþ bulmuþ olarak çalýþan kiþiler hariç 25 arkadaþýmýz kalmýþtýr. Bu arkadaþlarýn da diðer 200 arkadaþýmýzla iþe baþlayacaðýný düþünüyoruz. Çünkü otobüsler çalýþmaya baþladýðýnda alan firmanýn þoföre ihtiyacý olacaktýr ve 25 arkadaþýmýzýn da iþe alýnmasý için gereken mücadeleyi vereceðiz. Protokol imzalamamýza raðmen halen direniþimiz Büyükþehir Belediyesi önünde devam ediyor. Çünkü gerek Belediye baþkanýnýn, gerek yetkili kiþilerden daha önce de sorunun çözüleceðine dair sözler aldýk. Ama bizim görüþmelerimizin üzerinden 1-2 gün geçtikten sonra Belediye baþkaný basýn, yayýn organlarýna tam tersi açýklamalar yapmýþtýr. Yine ayný þeylerin yaþanma olasýlýðý olduðu için, þoför arkadaþlarýmýz iþe baþlayana kadar direniþimize Belediye önünde devam edeceðiz. Diðer sivil toplum kuruluþlarý ve sendikalarýn tam anlamýyla gereken desteði vermeyiþi direniþimizi uzatmýþtýr. Bizim sendika olarak anlatmak istediðimiz, sadece þoför arkadaþlarýmýzýn deðil, tüm Antep halkýnýn maðdur olduðudur ve maðdur olacaðýdýr. Belediyenin þu an hazýr olan planýna göre otobüsler ihale ile satýlýp özelleþtikten sonra, þu an 60ykr olan öðrenci ücreti 1 ytl, 90ykr olan tam ücreti 1.25 ytl olacaktýr. Bu da yoksul olan iþçi ve emekçi halký etkileyecektir. Bu sorun sadece bizim deðil tüm Antep halkýnýn sorunudur; en temel ihtiyaçlardan olan ulaþým sorununu çözmek için herkesin bu onurlu mücadeleye destek vermesi gerekir”.
15 Ocak 2008 tarihinde Ýstanbul’dan baþlayýp, 17 Ocak günü Ankara’da bitecek olan ve DÝSK, KESK, TMMOB, Türk Tabipler Birliði, Baðýmsýz Kamu Görevlileri Sendikalarý Konfederasyonu, Türk Eczacýlar Birliði ve Türk Diþ Hekimleri Birliðinden oluþan platformun düzenlemiþ olduðu, Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý (SSGSS) Yasasýný engellemek için “Herkese Saðlýk ve Güvenli Gelecek Ýçin Yürüyoruz” adý altýnda yapýlan yürüyüþün, bir ayaðý olan eylem, 16 Ocak günü saat 16:30 civarýnda Eskiþehir Tren Garýnda, Bursa’dan gelen yürüyüþçülerin karþýlanmasý ve tren garýndan Eskiþehir Saðlýk Ýl Müdürlüðünün önüne kadar yapýlan kitlesel yürüyüþ ile gerçekleþtirildi. Yürüyüþçüler Bursa’dan Saat 17:00 gibi Tren Garýna geldiler, DÝSK Genel Baþkaný Süleyman ÇELEBÝ yaptýðý konuþmada, “Bu yasanýn 70 milyonu ilgilendirdiði, kazanýlan bütün sosyal haklarýn kaybedileceði anlamýný taþýdýðý ve gerekirse genel grevin yapýlacaðýný” söyledi. Süleyman ÇELEBÝ’nin ardýndan söz alan Türk Tabipler Birliði Merkez Konsey Baþkaný Gencal GÜRSOY, KESK Genel sekreteri Abdurrahman DAÞDEMÝR ve TMMOB Genel Baþkaný Mehmet SOÐANCI’nýn yaptýðý konuþmalarda, bu yasada ýsrar edilmesi durumunda, “Genel Grev” çaðrýsýnýn yapýlacaðý vurgusu yapýldý. Yaklaþýk 700 kiþinin katýldýðý eylem, Bursa’dan gelen heyetin taþýdýðý “Emekliliðimiz, Saðlýðýmýz Tehlikede! Herkese Saðlýk Güvenli Gelecek” pankartýnýn ardýnda, Eskiþehir Emek Platformunun taþýdýðý “Herkese Saðlýk Güvenli Gelecek Mümkün” pankartý ile Tren Garýndan Saðlýk Ýl Müdürlüðü’ne doðru yapýlan yürüyüþle devam etti. Þair Fuzuli Caddesi üzerinden, Doktorlar Caddesi boyunca yapýlan yürüyüþte, sýk olarak “Ýþçi Memur El Ele Genel Greve”, “Genel Grev, Genel Direniþ”, “Saðlýk Haktýr Satýlamaz”, “Savaþa Deðil, Saðlýða Bütçe” gibi sloganlarýn atýldýðý eylem, Saðlýk Ýl Müdürlüðünün önünde sonlandýrýldý.
ANTEP/ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ
ESKÝÞEHÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU
20
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
Yeni Evrede
Filistin / Habbaþ
Mücadele Birliði
FHKC KURUCU ÖNDERÝ GEORGE HABBAÞ ÖLÜMSÜZDÜR! Ömrünü Filistin Devrimi’ne adamýþ, Filistin Devrimi’nin büyük önderlerinden biri olan FHKC’nin eski genel sekreteri ve onursal baþkaný George Habbaþ, 26 Ocak akþamý saat 20.00 sularýnda 1992’den beri sürgünde olduðu Ürdün’ün baþkenti Amman’da hayata gözlerini yumdu. George Habbaþ, Filistin davasýnýn unutulmaz önderlerinden biriydi. Hýristiyan kökenli bir doktor olan George Habbaþ, 6 Ekim 1967’de Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi’ni kuranlardan biriydi ve bütün ömrü boyunca ABD emperyalizmine ve Ýsrail siyonizmine karþý savaþtý. George Habbaþ, ayný zamanda gerici Arap burjuvazisine karþý da savaþým verdi. O, Filistinin kurtuluþunun sosyalizmde olduðunu biliyordu. Bütün ömrü boyunca marksizmeleninizme baðlý kaldý. Sosyalist sistemin yaþadýðý geriye düþüþ dönemlerinde George Habbaþ, marksizm-leninizmin ilkelerine baðlý kalarak küçük-burjuva karþý-devrimcilerin yaratmaya çalýþtýklarý tahribatýn önüne geçti. Ortadoðu halklarý ve devrimcileri, onu hep çok güçlü bir ajitatör ve iyi bir savaþçý olarak tanýdýlar. Devrimi ve özgürlüðü tüm benliðinde hisseden, Filistin
halkýnýn yiðit bir militaný ve önderiydi. Habbaþ ayný zamanda güçlü bir enternasyonalistti. Türkiye ve Kürdistan’dan Ortadoðu’ya giden tüm savaþçýlarý birer yoldaþ olarak baðrýna bastý ve FHKC’nin enternasyonal çizgisinin mimarý oldu. George Habbaþ ve onun önderlik ettiði FHKC, devrimin yolunun devrimci zordan geçtiðini hiçbir zaman unutmadý ve bunu tüm pratiðiyle kanýtladý. Arap halkýnýn ve tüm dünya halklarýnýn kurtuluþunun eski kapitalist sistemi zorla yýkacak ve sosyalizmi kuracak devrimle mümkün olacaðýný her zaman en ön saflarda savundu. Doðru bildiklerinden asla ödün vermedi ve sadece Filistin halkýnýn deðil, tüm dünya halklarýnýn, devrimci ve komünistlerinin kalbinde ölümsüz bir yer edindi. Leyla Halid, yaptýðý açýklamada, “cenaze töreni hazýrlýklarýnýn yapýldýðýný ve Habbaþ’ýn muhtemelen Ürdün’de topraða verileceðini” söyledi. George Habbaþ, devrim mücadelemizde sonsuza dek yaþayacak.
toplanmýþlardý. Ancak okuldaki bu faþist geliþimi durdurmak isteyen sol görüþlü öðrenciler masanýn karþýsýnda toplandýlar. O gün, sadece sözlü sataþmalarla geçti. Olaylarýn ikinci günü yine masalarýný açan faþistler okul bahçesinde dolanýyorlardý. Ancak beklemedikleri bir olayla karþýlaþtýlar. Hemen diplerinde sol görüþlü öðrenciler Türkçe ve Kürtçe þarkýlar eþliðinde halay çekmeye baþladýlar. Halay sonrasý sözlü sataþmalar baþladý ve ardýndan iki grup arasýnda çatýþma çýktý. Olay sonrasýnda 4 faþist öðrenci okulun resmi aracýyla Þiþli Etfal Hastanesi’ne kaldýrýldý. Bu olay sonrasýnda okulda faþistler kaþýsýndaki bu üstünlük, bir çok öðrenci için çok umut vericiydi. Olaylarýn üçüncü günü ise okula girmek isteyen sol görüþlü öðrencilere, daha okula girmeden saldýrmaya baþladýlar. Ellerinde satýr, býçak ve sopalar olan faþist öðrenciler, 2 öðrenci arkadaþýmýzý yaraladý. Biri elinden aðýr bir þekilde yaralandý. Bir diðer öðrenci de kafasýna aldýðý sopa darbe-
MARMARA ÜNÝVERSÝTESÝ’NDE FAÞÝSTLERE ANLADIKLARI DÝLDEN CEVAP Bugünlerde faþist saldýrýlarýn yoðunlaþtýðý bir sürece girdik. Kürt halkýna baþlatýlan saldýrýlarýn akabinde okullarda da saldýrýlar baþladý. Ancak bu sadece Kürt öðrencilere deðil, tüm Türk – Kürt iþçi emekçi çocuklarý olan öðrencilere yapýlmaya baþlandý. Tabi üniversiteler özelinde baþladý ancak sadece oralarda deðil, Kredi Yurtlr Kurumu öðrenci yurtlarýnda da bu olaylar baþladý. Özel aramalar ve geç gelen öðrenci hakkýnda soruþturma açýlmasý ve akabinde bu öðrencilerin yurttan atýlmasý... Geçtiðimiz günlerde Marmara Üniversitesi Niþantaþý Ýletiþim Fakültesi’nde sol görüþlü öðrencilerle faþistler arasýnda çatýþmalar çýktý. Birkaç öðrenci bu olaylarda yaralandý. Olayýn birinci günü okulda masa açan faþist öðrenciler þovenizm,, kapitalizmi öven kitaplarýn tanýtýmýný ve satýmýný yapýyorlardý. Bunun yaný sýrada Kürdistan halkýna baþlatýlan katliamlarý destekleyen propaganda yapýyorlardý. Kürt halkýna küfürler yaðdýrarak okul bahçesinde
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008
si sonrasý kafasýndan yaralandý. Bir anda oraya toplanan sol görüþlü öðrenciler faþistlere cevap vermek istediler, ancak faþist öðrenciler orada bulunan çelik kuvvetin arasýndan sýyrýlýp kaçtýlar. Çevik kuvvet de hemen sol görüþlü öðrencilere saldýrdý. Çok kýsa süren olay sonrasýnda ise sol görüþlü öðrenciyi göz altýna aldýlar. Okulda bulunan ve olaylara karýþan sol görüþlü öðrencilerin birlikteliði, sadece tek bir siyasi yapýdan deðil, bir çok yapýdan öðrencilerin, geliþen olaylara karþý bir araya gelmesiyle oldu. Dekanýn ve rektörün resmi açýklamasý öðrencileri olaylardan uzak tuttu. Ve de özellikler yaklaþan final haftasý nedeniyle öðrenciler arasýndaki gerginlik durdu. Yapýlan resmi açýklama ise olaylarýn devam etmesi halinde okulun 3 ay kesintisiz kapatýlacaðý oldu. Okulda olaylardan sonra da çevik kuvvet polisi bulunduruluyor. Sivil polisler de sýnýflarda dolaþýyor. Ancak her ne olursa olsun, Marmara’daki faþistlere anladýklarý dilden, kitlesel ve örgütlü þiddetle cevap verilecektir. MARMARA FAÞÝZME MEZAR OLACAK! Marmara Üniversitesi’nden DÖB’lü Bir Öðrenci
21
Yeni Evrede
Kültür - Sanat
Mücadele Birliði
SARIGAZÝ AYIÞIÐI’NDA ÝÞÇÝ ATÖLYESÝ’NDEN TÝYATRO GÖSTERÝMÝ RUHAN MAVRUK ÝMZA GÜNÜ Merhaba Dostlar Bizler ASM Ýþçi Atölyesi tiyatro oyuncularý olarak, yaklaþýk 1,5 yýldýr irili ufaklý birden fazla oyun ve dramatizasyon çalýþmasýnda görev aldýk. Bütün bu süre boyunca edindiðimiz birikimler bizim için ön açýcý oldu. Hayli zorlu çalýþma koþullarýnda olduðumuz halde (bir çoðumuz iþçiyiz ve vardiyalý çalýþýyoruz) yýlmadýk, zorluklarla baþa çýkmayý öðrendik ve istediðimiz bir çalýþmanýn hayata geçirilmesine imza attýk. Neticesinde; 14 Ocak 2008 tarihinde belediyeye ait büyük bir salonda oynadýðýmýz geniþ katýlýmlý bir oyunla ilk hedefimize ulaþtýk. Bilinç, örgütlenme ve mücadele vazgeçilmez ilkelerimiz olacaktýr þiarýný yüzlerle buluþturduk. Bertold Brecht’in “Carrar Ananýn Silahlarý” adlý oyununu seçtik oynamak için. Franco faþizminin yaþandýðý Ýspanya Ýç Savaþý’nda geçen oyun; bir ananýn duygusal davranarak oðullarýný savaþtan ve ölümden koruma adýna düþtüðü çeliþkili durumu ele alýyor.Çünkü dünyanýn her yerinde geliþen devrimci dalganýn, ülkelerimizde ve dünyanýn çeþitli diðer ülkelerinde süre gelen savaþlarýn, bu savaþlarda taraf olmanýn vurgusunun, taraf olmama çabasýnýnda tarafsýzlýk sayýlmayacaðý ama düþmana yarayacaðý gibi temel konularýn altýnýn çizilmesi gerektiðine inandýk. Bu amaçla seçtiðimiz oyundan bazý konuþmalarý sizlerle paylaþmak istiyoruz: Ana: “Generalleri yensek de, burjuvalar derimizi yüzmeyecek mi sanýyorsunuz” Ýþçi: “Silahýmýz olursa biraz zor yaparlar” Ana: “Yine þiddet ha... Ateþ devam edecek yani...” Ýþçi: “Ne ilgisi var? Köpek balýklarý bize saldýrýrsa þiddet kullanan biz mi oluruz.” Peder: “Ýnsanlar ana rahminden silahsýz doðarlar ve mutlu insan odur ki bu dünyaya silahsýz getirildiði gibi dünyayý yine silahsýz terk edebilmiþtir. benim için geçerli olan tanrý buyruðu ÖLDÜRMEYECEKSÝN” Ýþçi: “Söylemesi güzel! General Franko’yu da etkilemesini isterdim bu sözün ama o nasýl gýrtlaðýna kadar silahlýysa, bu dünyayý terk edip gitmeye de hiç niyeti yok. Bir çekip gitse þu dünyadan Ýspanya’nýn bütün silahlarýný arkasýndan atmaya razýyýz...” Oyundan sonraki günlerde sohbet ve deðerlendirme toplantýlarý yaptýk. Ýç savaþýn insanlara “Ya Devrim, Ya Ölüm” tercihinin dýþýnda bir þans tanýmayacaðý gerçeðinin kavrandýðýný bu sohbetlerde farkettik. Çalýþmalarýmýzýn amacýna ulaþmasý bizleri memnun etti. Devrimci sanatýn ve devrimci kültürün yayýlmasý yönündeki çabalarýmýz bugüne kadar olduðu gibi bu günden sonrada devam edecektir. Kavga, yeryüzü aþkýn yüzü oluncaya dek sürecektir. Ýzmir Ayýþýðý Ýþçi Atölyesi
22
20 Ocak Pazar günü saat 14:00’da “Issýz Ada ve Savaþ Zýrhlýsý” þiir kitabýnýn tanýtýmý ve imza günü için Ruhan Mavruk’u Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Derneði’nde konuk ettik. Etkinliðimiz geçmiþten bugüne Sarýgazi’de yaþadýðýmýz zorlu, engellerle dolu ancak mücadelemizi ve iddiamýzý da gösteren sinevizyon gösterimimizle baþladý. Devrimci Ýþçi Komiteleri’nden bir iþçi arkadaþýmýzýn sürece ve sanata dair konuþmasýyla devam etti. Ýþçi arkadaþýmýz “Ben sabah 8’den akþam 8’e kadar çalýþan, dünyayý yaratan bir iþçiyim. Onlarý kene gibi yapýþtýklarý sýrtýmýzdan söküp atmalýyýz. Ruhan Mavruk’u eylemlerden, grevlerden tanýyoruz. Ben bir iþçiyim, bu mücadele benim için zorunlu; ancak siz bir sanatçýsýnýz gönüllü olarak iþçi sýnýfýnýn, devrimin yanýnda yer aldýðýnýz, bizi kültür ve sanattan býrakmadýðýnýz, kapitalizme karþý savaþýrken bize o ölümsüz eserleri kazandýrdýðýnýz ve bizlerin yolunu aydýnlattýðýnýz için size teþekkür ederim” diyerek bitirdi. Þiir kitabý ve imza günü olunca þiir dinletisi kaçýnýlmazdý. Çeþitli þiirlerden oluþan þiir dinletisi gelenleri coþkulandýrdý... Ardýndan Ruhan Mavruk’un hayatý, mücadelesi, eserleri üzerine bir tanýtým yapýldý ve ara ara þiirleri okundu. Ruhan Mavruk ise konuþmasýnda “Ben coþkulu ve heyecanlý bir etkinlik olacaðýný düþünüyorum. Ýlk konuþan iþçi arkadaþa teþekkür ediyorum. Bundan sonra iþçi eylemliliklerinde daha çok olacaðým. Bu güzel sözlere layýk olmak için...” dedi. Ve kimi zaman anýlarýný paylaþtý, kimi zaman þiirlerini nasýl hangi duygu yoðunluklarý içerisinde yazdýðýný anlattý. Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden Fatma Yýldýrým’da Ruhan Mavruk’la ilk tanýþmasýný anlattý. “Geç bir tanýþma oldu bizimkisi, ama bir çok þeyi birlikte paylaþtýk, ürettik. Þimdi Rasim Oktar Þiir Atölyesinde birlikte çalýþýyoruz” dedi. Ruhan Mavruk’u diðer þairlerden ayýran yanlar üzerinde durdu. Onun imgelerini sokaktan çýkardýðýný söyledi. Daha sonra Ruhan Mavruk, Cumartesi Anneleri için yazdýðý bir þiir okudu. “Ben nehir bir þiir istiyordum / Son sayfasýndan sokaða dökülen sözler” ve onlarýn aðzýndan “Bizim acýmýz senin þiirine de yeter” dedi. “Yaþadýðýmýz her acý bizden sonrakine sevinç getirecektir” dedi hepimizin aðzýndan. Sonra “görünmeyen uyumun görünen uyumdan daha güçlü olduðunu” söyledi. Ve yazma sevgisini, coþkusunu yavaþ yavaþ içinde biriktirdiðini anlattý. Ve “geliþen bir dünya için varýz ve hep var olacaðýz” diyerek sözlerini bitirdi. Ruhan Mavruk sorulan sorularý da cevapladý. Ýþçi bir arkadaþýn “Ben iþçiyim, bu mücadeleyi zorunlu buluyorum, peki siz, siz bu gücü nereden alýyorsunuz?” sorusuna cevaben; “Ben de hep bir beyin iþçisi oldum. Hep ortalama bir yaþam düzeyim oldu. Öyle ahým þahým bir gelirim olmadý. Bu gücü önce proletaryadan alýyorum. Annemin de bir iþçi olmasýnýn etkisi var. benim yaþam tarzýmýn da. ‘Yiðit yiðidin gölgesinde durur’ demiþler onun için buradayým” dedi. Etkinliðimiz konuklarýmýzdan birinin bir türküsü ve Ýkitelli Ayýþýðý Sanat Derneðimizden bir arkadaþýmýzýn baðlamasý ve türküleriyle sürdü. Yaklaþýk 60 kiþinin katýldýðý etkinliðe programýmýz Ruhan Mavruk’un þiir kitaplarýný gelenlere imzalamasý ve yakýn sohbetlerle devam etti. Son olarak da türkülerle halaylarla coþkuyla Ruhan Mavruk’u bir baþka etkinlikte görüþmek üzere yolcu ettik. Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Derneði Emekçileri
111. Sayý / 30 Ocak - 13 Þubat 2008