Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
DEVRÝMÝN HER OLAYDA GÜÇLENMESÝ Kapitalist toplumda eþyanýn doðasý gereði, her toplumsal olay ve çatýþma, emek-sermaye uzlaþmaz çeliþkisi ekseninde meydana geliyor. Tek olay bile toplumun karþýt kutuplarýnda toplanmýþ güçleri karþý karþýya getirmeye yetiyor. Toplumun iki sýnýfý iþçi sýnýfý ile kapitalistler arasýndaki saflaþmasý her çatýþmadan sonra biraz daha derinleþiyor. Saflaþma, kitlenin geleceðiyle, kapitalizm arasýndadýr. Son dönemde yapýlan grevler sýrasýndaki saflaþma ve kapýþma çok açýk yaþandý. Grevcilere yönelik sermaye saldýrýsý, tam bir burjuva ittifak halinde sürdürüldü. Egemen burjuva sýnýf, grev boyunca tüm saldýrý, baský ve propaganda araçlarýný harekete geçirdi. Ýþçi eylemleriyle karþý karþýya gelen kapitalistler ve kapitalist devlet, tam bir sýnýfsal tavýr koydu. Hiçbir kapitalist, eylem süresince, sýnýfsal tavýrdan bireysel ya da grupsal bir sapma göstermedi. Ýþçi sýnýfý da, grevcilerin etrafýnda hemen bir dayanýþma ve eylem hattý ördü. Savaþým, yalnýzca, grevle doðrudan karþý karþýya gelen kapitalistlerle, grevci iþçiler arasýnda deðil; kapitalist sýnýfla iþçi sýnýfý, emekçi halk, komünistler ve ilerici güçler arasýnda geçti. Bu sýrada kimi burjuva güçler grevcilerin yanýnda görüldüyse de -ki bu durum farklý biçimlerde her iþçi eylemi savaþýnda görülür- onlarýn amacý, iþçilerin kapitalistler karþýsýnda ve devlet karþýsýnda saflaþmasýný engellemek, devrimci güçleri zayýflatmak ve sonuç olarak devrimi önlemektir. Ama burjuva muhalif güçlerin katýlýmý, iþçi sýnýfýnýn savaþýmýnýn kapitalistlerin egemenliðine yönelmesini boþa çýkaramaz. Her grev, her emekçilerin sokak gösterisinden sonra, yeni yeni emekçi kitleler, kadýnlar ve grevler kapitalistlerin egemenliðine karþý harekete geçiyor, saflaþma iyice derinleþiyor. Karþý-devrim güçleriyle, devrim güçleri arasýndaki saflaþma ve savaþým, Hrant Dink’in katliamý sonrasý açýkça yaþandý. 1 Mayýs Taksim’de ise çok daha ileri gitti. Ayný durum sonraki her olayda tekrarlandý ve son olarak Hrant Dink’in katlediliþinin birinci yýl dönümünde devam etti. Ýç savaþýn yýllarca sürüp gittiði bir yerde, her olayýn her burjuva saldýrýsýnýn düzen güçleriyle, emekçi kitlelerin karþý karþýya mevzilenmesi son derece doðaldýr. Birleþik devrimin bir bileþeni olan Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesi etrafýnda tam bir enternasyonal dayanýþma eylemi gerçekleþiyor. Karþýsýnda ise burjuva þoven cephe yer alýyor. Ýdeolojik, politik ve pratik mevzilenme ilhak ile ilgili her olayda görülüyor. Bu savaþýmda, her olayda, birleþik devrim cephesi her defasýnda biraz daha güçleniyor. Devrim yeni yeni güçlerin katýlýmýyla, daha da güçlenerek yoluna devam ediyor. Baský ve sömürü düzenine karþý öylesine bir öfke ve güç birikimi oluþmuþtur ki, her burjuva saldýrýsý, geniþ kitlelerin öfkesini ve güç birikimini biraz daha açýða çýkarmaktan baþka bir sonuca yol açmýyor. Öyle bir ortam oluþmuþtur ki, bir burjuva katliamý büyük halk birikimini ayaklanmaya itmeye yetiyor. Patlayýcý toplumsal devrim kendini her olayda gösteriyor. Her toplumsal olay etrafýnda toplumun bu denli kamplaþmasý ve savaþmasý ancak bu patlayýcý toplumsal devrimle açýklanabilir. Her olaya yüzeysel bakanlar, güncel olaylarýn temelinde yatan sistemin iç çeliþkilerini göremez ve anlayamazlar. Sistemin uzlaþmaz iç çeliþkileri bu kadar keskin olmasa, ne toplumda böyle açýk bir saflaþma olurdu, ne de her olayda geniþ halk kitleleri harekete geçerdi. Kapitalistlerin yönelimi ise, kitlelerin yoksullaþmasýný artýk dayanýlmaz noktaya götürdüðü için, sýnýf savaþýmýný þiddetlendirecek geliþmelere yol açýyor. Ýþçi sýnýfýna karþý yapýlan saldýrý genel bir saldýrýdýr. Uluslararasý
sermaye, bu saldýrýda tam bir çýkar birliði, görüþ birliði ve ittifak halinde davranýyor. Her ülkedeki kapitalistler, saldýrý sýrasýnda olabildiðince en iyi sonucu almaya çalýþýyor. Emekçi sýnýfa yönelik saldýrýlar hem ekonomik cepheden, hem de politik cepheden sürdürülüyor. Kýsacasý, dünya proletaryasý her yönden þiddetli bir saldýrý altýnda. Sýnýf savaþýmýnýn sahnesi tüm yeryüzüdür. Kapitalistlerin ortak saldýrýlarýna karþý, iþçiler de kapitalist düzene karþý dünya geneline yayýlan ortak eylemlere geçtiler. Proletaryanýn kapitalist dünyayý alt üst eden eylemleri enternasyonal karakterlidir. Burjuva küresel iç savaþa karþý, proleter küresel iç savaþ. Sýnýflar arasýndaki çeliþkiler bu denli keskin, savaþým son derece þiddetli ve tayin edeci. Sosyal reformistlerin, sýnýflarýn barýþ içinde “bir arada yaþama”ya baðladýklarý umut, uzlaþmaz sýnýf karþýtlýklarýnýn keskinliði, toplumdaki saflaþmanýn derinliði ve sýnýf savaþýmýnýn küresel iç savaþ biçimini aldýðý koþullarda tam bir umutsuzluða dönüþtü. Kapitalist toplumun sýnýflý doðasýna aykýrý tüm kampanyalar kaçýnýlmaz olarak çökecektir. Sermaye kavramýnda, emek-sermaye çeliþkisi verilidir. Sermaye büyüdükçe, bu çeliþkiler de olgunlaþacaktýr. Çeliþkiler sistemin çökmesini getirirken, kapitalist sistemle birlikte “toplumsal barýþ” umutlarýný da havaya uçurur. Kapitalistlerin, emekçi kitlelerin kaçýnýlmaz ayaklanmalarýný ezmek için, devreye soktuðu ise daha þiddetli faþist devlet terörüdür. Burjuva terör, ilk dönemler kitleler üzerinde, onlarý sermayenin diktasýna boyun eðmeye itse de, sürekli hale gelen devlet terörün kendisi, halk ayaklanmasýnýn, nedenlerinden biridir. Burjuvazinin dizginsiz þiddeti, halk kitlelerinde bu baský toplumunu ortadan kaldýrma biçiminde bir bilinç ve hareket yaratýr. Burjuva þiddet, kendi karþýtýný yaratýr. Devrimci döneme, tarihin en devrimci dönemine girmiþ olmak, her sýnýf her birey üzerinde dolaysýz bir etki yaratýr. Çaðýmýz proleter devrimler çaðýdýr. Çaðýn proleter devrimci içeriði, her ülkede, iþçi sýnýfý hareketini ileri iten bir rol oynuyor. Olgunlaþmakta olan dünya devrimi nasýl burjuvazi üzerinde baský yapýyorsa, küçük burjuva reformist hareket de bu baskýnýn altýnda hareket etmek zorunda kalýyor. Türkiye ve K.Kürdistan’da halk kitleleri, onca baskýya iþkenceye katliama raðmen, coþkulu olarak eylemlere yöneliyorsa, faþizme ve sermayeye karþý militan bir tavýr koyuyorsa, bunda Denizlerden bu yana süren devrimci mücadelenin kesin etkisi ve rolü var. Reformistlerin devrimci mücadelenin kitleler üzerindeki etkisini kýrmak için yoðun bir çaba göstermesine karþýn, halk kitleleri devrimci mücadele yolunu izliyor. Kitlelerin devrimcileþmesi, devrimci mücadeleye katýlmasý, varolan sistem krizini derinleþtirici, þiddetlendirici bir etki yaratýyor. Sürekli olan burjuva terör altýndan geçerek bu noktaya gelme kararlýlýðýný, cesaretini ve yeteneðini gösteren devrimci halk kitleleri, kesinlikle bu noktada durmayacak, çok daha ileriye gideceklerdir. Artýk devrimci bilince sahip devrimci biçimde düþünen ve hareket eden büyük bir kitle var. devrimci kitle hareketi uzun mücadele sonucunda þekillendiler. Devrimci bilinçleri her gün sayýsýz olay ve geliþme karþýsýnda yeniden sýnanýyor. Sýnamalardan ise baþarýyla geçiyor. Bu denli deneyimli, bu denli devrimci bilinçli kitlenin olduðu bir yerde, ne burjuvazi geleceðinden emin olabilir, ne de sosyal reformistler bu kitleleri denetim altýna alabilirler. Devrimci komünizm kitleler içinde maddi bir güçtür, etkin bir güçtür, sürükleyici bir güçtür. Yýllardýr süren bu ýsrarlý mücadele Demokratik Halk Devrimi ve Demokratik Halk Ýktidarý’nda ýsrardýr. Ýktidar savaþýmý, geri talep ve kalýplara sokulamaz. Bunun için uðraþan ve reformist ve oportünist çevreler, amaçlarýna ulaþamamýþlardýr. Emekçi halk kitlelerinin geri döndürülemez hedefi devrim yoluyla iktidarý ele geçirmektir. C. DAÐLI
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
3
Yeni Evrede
Devrimin Gücü
Mücadele Birliði
DEVRÝMÝN ÝRADESÝ OLMAK
Burjuva egemenliði devirmeye yönelen, onu yýkmayý hedefleyen bir devrim, yalnýzca içerde ittifak halinde hareket eden burjuva güçlerle karþý karþýya gelmekle kalmaz, ayný zamanda, uluslararasý burjuva ittifakla da karþý karþýya gelir. Devrim, karþý-devrimci burjuva ittifaka karþý savaþa savaþa yolunu açar. Kapitalistler, proletaryanýn sýnýf savaþýmýnda, onun eylemlerinde, kendi sonlarýný görürler. Sosyalist ülkelerin varlýðýnda ise, bu sonun fiilen baþladýðýný anlarlar. Bu nedenle, proletarya hareketine karþý en vahþi baský ve saldýrýdan hiçbir zaman geri durmazlar. Sermaye yalnýzca üretken güçlerin geliþiminin önünde ayakbaðý olmakla kalmaz, kiþiselleþmiþ sermaye olan kapitalist konumuyla, devrim güçleri karþýsýnda gerici bir rol oynar. Burjuva gericiliðin hangi noktalara vardýrýldýðý Komün’den bu yana, her yönüyle ortaya çýkmýþtýr. Lenin, tekelci kapitalizmin her planda gerici eðiliminden, Rosa kapitalizmin barbarlýðýndan söz ederken, yalnýzca kendi dönemlerinden deðil, ayakta kalmasý halinde bu gericiliðin nerelere varabileceðinden de bahsederler. Kapitalizm ücretli-emek sistemidir. Ücretli emeðin kalkmasý, kapitalizmin yýkýlmasý demektir. Kapitalistler, ücretli emeðe dayandýklarýný reddederler, ama grevler sýrasýnda bu durumu itiraf ederler. Ýþçiler greve gittikleri sürece, kapitalistlerin kâr kaynaðý kurur. Kapitalistler, grev sýrasýnda yeni bir servet edinemediði gibi, var olan sermayelerinin (daha önce birikmiþ, elde edilmiþ) deðerini de koruyamazlar. Demek ki grevler, sermayeyi koruyan ve büyüten gücün baþkasýnýn emeði olduðunu apaçýk olarak gözlerinin önüne seriyor. Bu yüzdendir kapitalistlerin grevlere vahþice saldýrmalarý. Grevler eðer uzar ya da yaygýnlaþýrsa, devlet tüm gücüyle grevi kýrmak için harekete geçer. Tüm kapitalistler eylemci iþçiler karþýsýnda tam bir ittifak halinde, bir blok olarak davranýr. Çünkü iþçilerin sömürülmesinde, tüm kapitalistlerin ortak çýkarý vardýr. Devrimci güçler, ücretli emeði kaldýrmak için harekete geçtiðinde, burjuva ittifakýn gerici karakteri kendini en katý biçimde gösterir. Proletarya burjuva egemenliðe karþý eyleme geçtiðinde, kapitalistler gerici bir bloktur. Kapitalistler, iþçilerin ayaklanmalarýný ve baþka düzeydeki eylemlerini en iðrenç baský yöntemleriyle bastýrdýktan sonra, ayaklanma sonrasý iþçileri sürgün ederek açlýktan ölüme mahkum ederler. Kapitalistler ortak davranarak greve katýlan iþçileri hiçbir yerde iþe almazlar. Kapitalistlerin bu sýnýfsal tutumu ve saldýrýsý, sosyalist ülkelere karþý da sürer. Sosyalist ülkeleri boðmak için emperyalist kapitalist sistem, tam bir ittifakla hareket eder. Proletaryanýn enternasyonal hareketini engellemek ya da var olaný ezmek için, kendi aralarýnda bir dizi anlaþma imzalar ve pratik olarak da güçlerini kullanýrlar. Devrimci proletarya hareketi her olayda gerici burjuva ittifakýyla karþýlaþýr. Devrimin sürekli, birleþik bir karþý-devrim karþý karþýya gelmesi ve þiddetli bir çatýþmaya girmesi, sosyalist hareket içinde bulunan bazýlarýnýn gözünü korkutur. Oysa ki güçlü ve birleþik bir karþý-devrimle savaþarak yolunu açmak, devrimlerin ilerlemesinde vardýr. Devrimci sýnýflar tarihte her zaman kendileri için en uygun koþullarda hareket etmemiþlerdir. Koþullar bir ayaklanma için, devrim için uygun olmadýðý halde, dünyayý alt üst etmek için harekete geçmek zorunluluðu doðabilir. Pek çok ülkede, çöküp giden komünist partileri, hep en uygun koþullarý bekleyip durdular harekete geçmek için. Bu yüz-
4
den, tarihsel geliþim kendi dýþlarýnda geçip gitti. Buralarda devrimler yeni devrimci güçler tarafýndan gerçekleþtirildi. Proletaryanýn toplumsal devriminin birleþik bir burjuva güçle karþýlaþmasý genel bir durumdur. Ýyice yerleþmiþtir. Bu devrim daha en baþýnda, burjuvazinin sert gerici direniþiyle karþýlaþýr. Devrim ilerledikçe, burjuva güçler de tüm güçleriyle, tüm vahþilikleriyle karþý koyarlar. Devrim burada sýnýflarýn en þiddetli çarpýþmasýyla yol alýr; bedenin bedenle çarpýþmasýdýr. Gerçek devrim partisi, bu çarpýþmanýn içinden geçerek, hedefine doðru ilerler. Ve devrimci niteliði pekiþir. Sonunda devrimi gerçekleþtirecek duruma gelir. Gerçek devrim partisi olan proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, devrimci yeteneðini birleþik bir karþý-devrimle bizzat savaþ içinde kazanýr. Devrime öncülük etmiþ, ayaklanma yönetmiþ marksist-leninist partilerin tarihine baktýðýmýzda, hepsinin devrimci niteliðini devrimci mücadele içinde, birleþmiþ bir düþman güçle çarpýþa çarpýþa edindiklerini görürüz. Kapitalizm altýnda baþlayan sýnýf savaþýmý, proletarya iktidara geldikten sonra da sürer. Hem içeride eskiyi geri getirmek isteyen güçlerle savaþýr, hem de, halen varlýðýný sürdüren güçlü bir emperyalist-kapitalist sistemle savaþýr. Her devrim, emperyalist-kapitalist saldýrýlar karþýsýnda kendini savunmak zorunda kalýr. Aksi taktirde, devrim elde ettiði her kazanýmý yitirebilir. Güçlü bir emperyalist-kapitalist dünyanýn yanýnda, sosyalizmi inþa etmek, devrimi sürdürmek, iktidarý ele geçirmekten çok daha zor ve uzun bir savaþýmý gerektirir. Ýþte Küba ve sosyalist Kore. Ýktidarý korumak ve sosyalizmi sürdürmek, iktidarý ele geçirmekten daha çetin ve uzun bir savaþýmý gerektirmiþtir. Ancak, bu koþullarda, çok güçlü bir düþmana karþý koyarak süren bir devrimin dünyadaki devrimci etkisi de o ölçüde derindir Türkiye ve Kürdistan’da emekçi halkýn mücadelesi, iktidarýn ele geçirilmesini hedefler hedeflemez, yani devrimci bir nitelik kazanýnca karþýsýnda, birleþmiþ bir burjuva cephe buldu. Emekçi halklarýn devrim cephesiyle burjuvazinin gerici cephesi on yýllarca þiddetli çarpýþma içinde oldu. Devrim mücadelesi geliþip güçlendikçe, tekelci güçlerin önderlik ettiði gerici güçlerin artan þiddetiyle karþýlaþtý. Faþist askeri darbeler birbirini izledi. Katliamlarýn boyutu çok daha geniþledi. Ýþkence, idam, açýk infaz, gözaltýnda kaybetme, ve kapitalist terörün her biçimi sonuna kadar kullanýldý. Ýþkenceden geçirilenlerin sayýsý bir milyonu buldu. Zindanlar hep dolu oldu. Her yerde olduðu gibi, bu topraklarda da, burjuva egemenlik, emperyalist ülkelerin desteðiyle ayakta kalmýþtý. Devrimin ilerlemesi hem içerde ve hem de dünyada birleþik bir karþý-devrimle çarpýþarak gerçekleþiyor. Ve bundan dolayý bu topraklardaki devrimin dünya çapýndaki etkileri ve önemi de o ölçüde artmýþtýr. Leninist Parti’nin tüm tarihi en çetin koþullarda, en çetin çarpýþmalarda geçmiþtir. Birleþmiþ bir burjuva karþý-devrimle savaþa savaþa yolunu açtý ve devrimci niteliðini geliþtirdi. Tüm emperyalistlerin desteðindeki bir düþmanla çarpýþýrken, onu nasýl yeneceðini ve devrimi nasýl yapacaðýný da öðrendi. Kýsacasý Leninist Parti, kapitalizmden komünizme geçiþin iradesi olduðunu bugünden ortaya koymuþtur. Leninist Parti devrimin iradesidir.
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
C.DAÐLI
Yeni Evrede
Karþý-Devrimci Þiddet
Mücadele Birliði
DERSÝ ABD’DEN ALINCA Hatýrlayýn. Çok deðil, bir kaç sene evvel, egemen sýnýf temsilcileri nasýl da böbürlenirlerdi, “dünyaya terörle mücadeleyi öðretiyoruz” diye.. Yok efendim polis þefleri ABD’nin FBI merkezinde, kozmik güvenlikli konferans salonlarýnda ders verdi; yok efendim, bilmem kim paþa, NATO eðitim seminerinde terörü nasýl yendik sorularýný yanýtladý, falan filan. Dünyaya egemen sýnýfýn gözüyle bakanlar, bu böbürlenmeleri pek haksýz bulmadýlar. CIA-Mossad hediyesi olarak Öcalan’ý Ýmralý’ya kapatmýþsýn, 19 Aralýk katliamýný gerçekleþtirmiþsin, üstüne üstlük 2001 gibi olaðanüstü bir kriz yýlýný ufak-tefek sýyrýklarla geride býrakmýþsýn, eh, bu durumda az da olsa kendine güvenin gelir. Sonra etrafa tafra satmaya baþlarsýn: “Devrimi boðdum” diye.. Sonra birden hava döner. Bitti denilen, daha büyük, daha derin, daha yaygýn olarak geri döner. O zaman egemen sýnýf temsilcisi, korku ve tedirginlik aðýr bastýðýndan, þiþirmeyi bir kenara býrakýr: “Tarihin en tehlikeli döneminden geçiyoruz” ezberi, yeniden plaklara okunur. Daha dün FBI kozmik salonlarýnda, NATO karargahlarýnda ders verenler, bu kez ders almaya koþarlar: “Ne yapalým, ne edelim? Bir plan kuralým, kumpas açalým, devrimi oyuna getirelim” Kelin Merhemi Devrimi boðmak dersini veren kim? ABD... Onun iþi kolay. ABD’li gençlerin çoðunluðu, Vietnam’daki savaþý ABD’nin kazandýðýný sanýyormuþ. Rambo filmlerinden öyle öðrenmiþler.. Böyle bir yýðýný kandýrmak kolay. Girersin Baðdat’a, bir kaç heykel devirirsin, ve hemen zafer ilan edersin, bu yýðýn
bu zokayý yutar. Sonra mütemadiyen, iliþtirilmiþ basýna, kýzýl ötesi kameralarla, düþmaný nasýl temizlediðini gösteren görüntüler daðýtýrsýn. Her hafta öldürdüðünü duyurduðun militan sayýsý yavaþ yavaþ Irak nüfusuna yaklaþýr, ama ne gam!? Sen zokayý sal, yutan çok olur. ABD dünyayý böyle idare eder. Böyle idare edilmeye karþý çýkanlar olursa, patlatýrsýn bombayý þehrin orta yerinde... 11 Eylül gibi alabildiðine karmaþýk bir eylemi bütün dünyanýn gözü önünde sergilersin; halkýný dehþete düþürür, istediðin yasayý dayatýrsýn. Dehþet içine düþmüþ halk, artýk bir yerlerde boru patlasa þehri terkeder; uçakta iki kiþi Arapça konuþtu diye, uçaðý binlerce mil uzaktan geri çevirir, Londra metrosunda bombayý patlatýr, yeni terör ve dehþet yasalarý çýkarýrsýn; baþýný kaldýrmaya yeltenenleri ezecek bir baský aygýtýný, dehþete düþmüþ çoðunluðun desteðiyle týkýr týkýr iþletirsin. Her Kuþun Eti... Türkiye’nin egemen sýnýflarýnýn ezberlediði yeni ders bu: Teknoloji canavarý savaþ uçaklarýnýn gürültüsü altýnda, termal kameralý görüntülerden zafer efsaneleri türetmek ve bu da yetmezse, uyduruk plakalý bombalý araç paniði, her çöp poþetine bir bomba operasyonuyla, dehþet duygusu yaratmak. Ama, böyle zokalarý, yer mi bu millet! ABD’nin, Ýngiltere’nin kendi yýðýnlarý içinde bir süre için yaratmayý baþardýðý dehþet duygusu, bu topraklarda ne kadar yaratýlabilir? Oralarda bu politika elbet iþe yarar: ABD’de son iç-savaþýný 140 yýl önce yaþamýþ. Londra’yý bombalayan Nazi filolarýndan bu yana -Ýrlanda hariç- adamlar bomba sesi duymadýlar. Ama bu topraklarda insanlar son 40 yýlý, bombalar, silah tarakalarý, katliam görüntüleri arasýnda geçirdi. Köylüler topraklarýndan havan topu mermisi çýkartmaya alýþmýþ. Çocuklar, uçaksavar havanlarýndan kuklalý saklambaç oynuyorlar... Maraþ’ý yaþamýþ bu insanlar, 77 Taksim’ini, Çorum’u, Sivas’ý, Gazi’yi... kulaklar bomba 112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
sesine alýþkýn, kan onlarý geriletmiyor. Bir bakýn hele þu haberlere... Nerede bir þüpheli paket operasyonu, orada hýnca hýnç bir meraklý kalabalýk... Olayý cep telefonu kamerasýyla heyecanlý bir hatýraya dönüþtürme yarýþýna girenler, arkadaþýna, olay yerinden canlý yayýn yapanlar, sakince sigarasýný tüttürüp patlama anýný bekleyenler, þenliði kaçýrmamak için olay yerine koþturanlar, emniyet þeridini habire ihlal eden pazar torbalarý yüklü teyzeler -teyzem yorgun, bir bomba için hiç de yolunu uzatma heveslisi deðil- Bir Ýngiliz, bir Amerikalý’nýn aðzý bir karýþ açýk izleyeceði bu manzara, insanlarýmýzýn ölümü umursamadýðýný mý gösterir? Hayýr. Sadece, dehþet duygusunun artýk istenen etkiyi yaratmadýðýný... Asýl Dehþet Sefalet Geliþmiþ emperyalist ülkelerde, yýðýnlarýn daha kolay dehþete düþmelerine þaþmamak gerek. Bunun, ýrkla, ulusal mizaçlarla filan gram ilgisi yok. Kaybedecek çok þeyleri olanlar oralarda çoðunlukta... Bu ülkelerde de geçim zor, ama yoksulluk ve sefalet çoðu kapýnýn henüz çok uzaðýnda. Oysa bu topraklarda asýl dehþet, kapýnýn altýndan her eve sýzan yoksulluk ve sefalet yaþanýr. Çoðunluðun yaþadýðý dehþet, ertesi güne aç uyanýp, yine aç yatmaktýr. Kolay mý üç-beþ bombayla dehþet salmak. Gerçi emekli bir “tosun paþa” bu yöntemle nice savcýyý nice hakimi yola getirdiðini itiraf etmiþti ya, çoðunluk emekçiler için, her gün yaþanan sefaletin dehþeti ve tanýk olunan iç savaþ sürecinden sonra, her günü 11 Eylül’e çevirseler ne yazar?!! Ýþte bu yüzden, ABD’nin ezberlettiði “dehþet politika”larý, Türk tekelci sermayesinin elinde, ters tepen bir silaha dönüþür. Ýç savaþýn öfke ve tedirginliðine, sefaletin sonu görünmez dehþeti ve gerilimine bir de ekstradan tuz-biber ekercesine izlenen “dehþet politikalarý”, zaten patlama noktasýna dek sýkýþmýþ gaz dolu odaya kibrit çöpü atmak demektir. 40 yýldan bu yana, nice askeri darbelerden, nice bastýrma operasyonlarýndan, nice daraðaçlarý ve katliamlarýn cenderesinden geçen devrimi, þimdi termal kamera görüntüleriyle yenecekler; 40 yýldýr oluk oluk akan kanýn, ortasýndan ikiye ayýrdýðý toplumu dehþet yayma politikalarýyla bir araya getirecekler öyle mi? Mizahçýlar için, ne bulunmaz malzeme...
5
Yeni Evrede
Kapitalizmin Katliamlarý
Mücadele Birliði
DAVUTPAÞA’DA ÝÞÇÝ KATLÝAMI “YILAN GÝBÝ ÝNSANLARIN KANINI EMÝYORLAR” Haberiniz var mý? Davutpaþa’da “ücretli kölelerin” çalýþtýðý iþ merkezinde patlama oldu; þimdilik 23 sýnýfdaþýmýz öldü ve 100’ü aþkýný da yaralandý. Haberiniz var mý? Patlamanýn olduðu iþyerleri daha önceden mühürlenmiþ ve kaçak olarak çalýþtýrýlýyormuþ? Ve o çevrede iþyerlerinin %90’ý ruhsatsýzmýþ, yine en fazla %10’u çalýþmaya elveriþliymiþ... Haberiniz var mý? Hastanede aðýr yaralý olarak zorlu ameliyatlardan geçen iþçilerin masraflarý 8 bin YTL’yi geçti. Devlet yetkilileri bu masraflarý karþýlayacaðýný açýkladý. Hasta yakýnlarý bu duruma þaþkýn! Sus payý istemediklerini söylüyor, ölen iþçilerin geri getirilmesini istiyorlar..! Haberiniz var mý? Davutpaþa’da ablasý yaralanan bir iþçi: “Bu defter böyle kapanmaz, kapanmayacak, bunu örtbas edemeyecekler!” dedi. Haberiniz var mý? 1 Mayýs Marþý’nda “Vermeyin insana izin, kanmasý ve susmasý için (...) bizlerin ellerindedir gelen ýþýklý günler” dizeleri devrimcilere ve Davutpaþa iþçilerine sesleniyor. Davutpaþa Çiftehavuzlar Caddesi üzerinde, tekstil yýkama taþlama atölyesi, boya atölyesi ve havai fiþek, maytap atölyesi’nin bulunduðu bir binada, 31 Ocak günü sabah saatlerinde patlama meydana geldi. Patlama sonucu binanýn iki katý çökerken, toplam 23 iþçi yaþamýný yitirdi ve 100’ü aþkýn iþçi de yaralý olarak hastanelerde tedavi altýna alýndý. Yaralý iþçilerin arasýnda duruma aðýr olanlar ve ciddi ameliyatlar geçirenler var. Pat la ma nýn ardýndan, muhabirimiz patlamanýn olduðu yere gittiðinde, patlamanýn olduðu yeri bir kaç sokak öteden polis çevirmiþ ve kimsenin içeriye girmesine izin vermiyordu. Orada iþçilerden
6
elde ettiðimiz bilgiye göre, sabah saatlerinde kýsa süre aralarla iki kez ard arda patlama gerçekleþmiþti. Ýlk olarak binanýn üst katýnda bir yangýn çýkýyor ve çevrede çalýþan iþçiler yangýna bakmak için çevreye toplanýyor. Bu esnada bir patlama meydana geliyor. Bu patlama esnasýnda hemen iþ merkezinin yanýnda bulunan açýk otopark da yangýný izlemek için bulunan 8 iþçi burada patlama sýrasýnda ölüyor. Ardýndan bu patlamanýn etkisiyle aþaðýda bulunan tekstil ve boya imalathanesinin kazanlarý, patlamadan doðan basýnçtan etkileniyor ve ikinci bir patlama meydana geliyor. Patlamanýn etkisi o kadar büyük ki, çevrede tüm iþyerlerinin camlarý dökülüyor ve iþ merkezinin yaklaþýk 150-200 metre uzaðýnda bulunan petrol ofisinin çatýsý da patlamadan sonra üzerine gelen parçalarla yamuluyor. Patlamanýn ardýndan çevre savaþ alanýný anýmsatýyor ve burada 136 atölyenin bulunduðu iþ merkezi ve çevredeki binalar patlamanýn etkisiyle büyük hasar görüyor.
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
Patlamanýn olduðu iþ merkezinin çevresini kapatan polis, ilerleyen saatlerde olay yerine bilgi almak için gelen iþçileri daðýtmaya çalýþtý ve giriþlere izin vermedi. Patlamanýn hemen ardýndan çevrede çalýþan iþçiler, patlamayý duyup gelenler oraya birikmeye baþladý ve mahþeri bir kalabalýk oluþtu. Herkes çok þaþkýn ve öfkeliydi. Ýþ merkezinde yakýnlarý, çocuklarý olanlar da oradaydý. Ve ellerinden hiçbir þey gelmiyordu. En sonu gazetecilerden yaralýlarýn hangi hastanelere kaldýrýldýðý öðrenildi. Ve yaralý yakýnlarý hastanelere akýn etti. Tüm uyarýlara raðmen orada bulunan hiç bir iþçi olduðu yeri terk etmedi. Bunun önüne geçemeyen çevik kuvvet polisleri, kamyonlarla getirdikleri demirden polis bariyerleriyle çevreyi kapattýlar. Bu arada sýk sýk yetkililer geliyor, fakat gazeteciler dýþýnda hiç kimse ilgilenmiyordu bununla. Patlama yerinde bulunan iþçilerle sohbetler ettik. Bir dokun bin ah iþit deyimi burada adeta ete kemiðe büründü. Herkesin söyleyeceði, anlatacaðý bir þeyler vardý. Çoðunlukla orada bulunan iþ yerlerinin büyük çoðunluðunun ruhsatsýz olduðu ve kaçak iþçilerin çalýþtýrýldýðý; dahasý çalýþan iþçilerin sigortasýz, güvencesiz bir ekmek parasýna çalýþtýrýldýðý ifade ediliyor. Yine orada röportaj yaparak patlamayla ilgili düþüncelerini sorduðumuz Samsunlu Alaaddin adlý bir iþçi, bizlere þunlarý söyledi: “Benim adým Alaaddin. Benim burada oðlum çalýþýyor, patlama olan yerin hemen biraz berisinde. Ben de burada 8-9 sene çalýþtým. Burada insana hiç bir deðer verilmiyor. Ýnsanlar aç çalýþmak zorunda kalýyor buralarda. Benim oðlum da burada örme iþinde çalýþýyor. Patlama olduðunda ben burada deðildim, evdeydim.
Yeni Evrede
Kapitalizmin Katliamlarý
Mücadele Birliði
Otururken bir arabanýn bir yere çarptýðýný zannettim; ben otogar tarafýnda oturuyorum, artýk sen düþün patlamanýn þiddetini. Daha sonra bizim oðlan aradý beni, bana ‘bizim burasý havaya uçtu’ dedi, ben de hemen buraya geldim. Sana bir þey söylesem belki inanmazsýn. Burada 1.000 tane iþyeri varsa bunun 100 tanesi saðlamdýr. Gerisi çürük yerler çalýþýlmaz. Hep kaçak buralar. Yine de burada en iyi yerler tekstil. Tekstilde devlet kontrolü biraz daha fazla o yüzden. Ben þimdi bir þeye kýzýyorum. Burada bir sürü televizyon vardý. O kadar röportaj yapýldý. O kadar da yetkili geldi. Arkadaþ kimse demedi, ‘ya baþkan sen buraya þimdi mi geliyorsun, ne iþin var burada, daha önce neredeydiniz. Bu insanlar öldükten sonra mý aklýnýza geliyor buraya gelmek’. Devlete karþý bir þeyler söyleyeni severim, kendimi sevmem, ben o adamý severim. Bu zamanda her þey para insan deðil. Ýstesinler burada kimseye ekmek yedirmezler. Para kardeþim para! Geliyorlar buraya, þu yan cep var ya þu yan cep, orasý para yeridir. Oraya koyu-
yorlar 100 kaðýdý, sonra kapatýyorlar, iþte olan bu. Yýlan kurbaðanýn önce ayaðýný ýsýrýr sonra da kanýný emer. Bunlar da bu insanlarýn kanýný emiyor. Ýnsanlar sigortasýz çalýþtýrýlýyor. Patron da demiyor ‘kardeþim ben senin sigortaný ödemicem. Sigortaya 200 vereceðime al bu 100 senin bu 100 de benim ikimizin de karý olsun’. O zaman çalýþan da rahatlar. Ama bunu da yapmýyorlar, 200’ü cebe indiriyorlar. Çalýþanlar da gariban, ne yapsýn iþ bulamýyor, gelip burada çalýþýyor. Ýnsanlarýn kanýný emiyorlar
PATLAMAYA ÝLÝÞKÝN ÇHD’DEN SUÇ DUYURUSU 31 Ocak günü Davutpaþa’da meydana gelen iþçi katliamýyla ilgili olarak (ÇHD) Çaðdaþ Hukukçular Derneði Ýstanbul Þubesi, 4 Þubat günü, Bakýrköy Adliyesinin önünde bir basýn açýklamasý yapýp, patlamayla ilgili olarak ihmalleri bulunan yetkililer hakkýnda suç duyurusunda bulundu. Saat 13:00’da Bakýrköy Adliyesi önünde yapýlan basýn açýklamasýnda ÇHD adýna metni okuyan ÇHD Çalýþma Hukuku Komitesi üyesi Filiz Kuru Çarký; “Kaçak iþyerlerinde, baþörtülü baþörtüsüz, türbanlý türbansýz, iþçiler kaçak çalýþtýrýlmakta, ev kiralarýný bile ödeyemeyecekleri ücretlerle, insanlýk dýþý koþullarda, en basit iþçi saðlýðý ve iþ güvenliði önlemleri dahi alýnmadan günde 14-15 saat çalýþmaya mahkum edilmektedir. Çocuk iþçiler de dahil her gün iþ kazalarýnda onlarca iþçi ya hayatýndan olmakta ya da kolunu bacaðýný kaybedip sakat kalmaktadýr. Anlaþýlmaktadýr ki Tuzla Tersanesi de dahil bu iþ kazalarýnda (iþ cinayetlerinde) ölen ve sakatlanan iþçilerin eþlerinin baþörtüsünün þekli onlarýn hayatlarýndan daha önemlidir” dedi. Sadece Topkapý’da deðil, Kýraç, Esenyurt, Ýkitelli, Ümraniye,
kanýný. Bizim memleketli adamlar vardý. Ben onlarýn yanýnda 3 sene çalýþtým; köyde ekmeðe muhtaç adam burada çalýþtýrýlýyor. Burasý böyle burada kaçak adam çalýþtýrýrlar burada keseyi doldurup hemen kaçarlar. Baþka yerlere daha büyük yere kaçarlar. Bunlar hep böyle” Ýþte patlamanýn bulunduðu yerdeki iþçilerin bir çoðu böyle ayný öfkeye sahip. Bu patlamayla, kapitalizmin kâr çarkýnýn nasýl iþlediði en somut olarak gözler önüne serildi. Bu kan emici sistem sürdükçe iþ kazalarý olmaya devam edecek; yanarak, parçalanarak iþçiler ölmeye devam edecek. Eðer tüm bu insana insanlýða yakýþmayan, çað dýþý bu durumdan kurtulmak, sýnýfsýz sömürüsüz bir yaþam sürmek istiyorsak, en önemlisi paranýn, kârýn deðil, insanýn deðer gördüðü bir toplumda, insanca yaþamak istiyorsak; iþçiler, devrimci iþçi komite ve konseylerinde örgütlenmek ve nihai kurtuluþlarý için mücadele etmek zorundadýr. Tek kurtuluþ var; SOSYALÝZM. Kapitalizm Öldürür Kapitalizmi Öldürelim!
Sarýgazi ve onlarca yerde iþçilerin kaçak ve yarý aç kölelik koþullarýnda çalýþtýrýldýðý belirten Çarký; “Topkapý-Davutpaþa’da ve diðer yerlerde yaþanan bu cinayetlerin bir sebebi ve dolayýsýyla sorumlusu vardýr; olmak zorundadýr. Nasýl Ýstanbul lalelerle donatýlýrken bunun sorumlularý ve yapanlarý varsa, bu katliamýn da yapanlarý ve sorumlularý vardýr. (...) ÇHD olarak bu cinayetle ilgili hukuki süreci sonuna kadar takip edeceðimizi, tüm duyarlý kamuoyuna ilan ediyoruz” dedi. Ardýndan konuþma yapan ÇHD yöneticilerinden Nazan Yaman ise patlamadan sonra patlama yerinde inceleme yaptýklarýný, yaralýlarý ziyaret ettiklerini belirterek, bölgede kaçak bina ve iþyerlerinin olduðunu, patlamanýn olduðu binanýn alt katýnda yabancý uyruklu kaçak iþçilerin kaldýðý yönünde bilgi edindiklerini bunu da araþtýracaklarýný ifade etti. Daha sonra ÇHD’li avukatlar, Ýçiþleri Bakaný Beþir Atalay, Bayýndýrlýk ve Ýskan Bakaný Faruk Özak, Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakaný Faruk Çelik, Ýstanbul Valisi Muammer Güler, Zeytinburnu Kaymakamý, Ýstanbul Ýl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi Baþkaný Kadir Topbaþ, Zeytinburnu Belediye Baþkaný Murat Aydýn ve yapýlacak soruþturma neticesinde tespit edilecek diðer þüpheliler hakkýndaki suç duyurusu dilekçelerini, savcýlýða ilettiler.
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
7
Yeni Evrede
Devletin “Derin”liði
Mücadele Birliði
KÜÇÜK OPERASYONLAR
sermaye dünyasýnda daha büyük felaketlere kapý aralayan korkutucu geliþmeler yaþanýyordu. Bu geliþmelerin en önemlisi, dünyayý pençesine alan ekonomik kriz ve bu krizin ABD hegemonyasýna vurduðu büyük darbedir. Bu koþullarda kendine olan güvenini iyice kaybeden tekelci sermayenin sözcüleri, durumu “býçak sýrtý” olarak nitelendirmeye baþladýlar. Son yapýlan TÜSÝAD toplantýsýnda, egemen sýnýfý güçten düþürecek her türlü tartýþmadan kaçýnýlmasý ve bütün enerjiyle yaklaþmakta olan fýrtýnaya hazýrlýk yapýlmasý çaðrýsý yer alýyordu. Bu çaðrýnýn anlamý açýktýr. Ýlk etapta tekelci sermaye, düþman kamplara ayrýlmasýna neden olan tartýþmalarý bir kenara býrakmalý ve kendi içinde bir uzlaþma saðlamalýydý. Ve her uzlaþma, aþýrý uçlarýn tasfiyesiyle sonuçlanýr.
KELEBEK ÖMÜRLÜ UZLAÞMALAR Ergenekon adý verilen çetenin, her biri rütbe ve dokunulmaz konum sahibi üyeleri gözaltýna alýnýnca, Birgün gazetesi: “Ortalýk Güzel Koktu” manþeti attý. Kendi kurguladýklarý dünyada yaþamakta ýsrar eden þu küçük burjuva reformistleri, tekelci sermayenin “derin devlet”i nihayet tasfiye ettiði rüyalarýndan hiç vazgeçmediler. Heyhat! Ayný rüyayý 89’da “faþizmin çözülüþü” tartýþmalarýnda görmüþlerdi, Susurluk’ta da, 2000’deki Hizbullah operasyonlarýnda da... 19 Ocak günü Hrant Dink anmasýnda onbinlerce insan, ayný yürek ve bilinçle, ayný öfkeli sloganý haykýrdýlar: “Katil Devlet Hesap Verecek!” Ýstanbul’un kaymak tabakasýnýn mekaný Niþantaþý’nda patlayan bu slogan, egemenlerin yüreklerine fazlasýyla korku salmýþ olmalý ki, söz konusu operasyon için acil düðmesine basýldý. Ancak operasyonun geniþliði ve kapsamý, hazýrlýklarýn çok daha önceden yapýldýðýný gösteriyor. Hrant Dink anmasý, öncesi ve sonrasý bulunan bir operasyon için alarm ziliydi sadece...
Uzlaþma ve Tasfiye Elele Egemenler katýnda, bir bakandan bile daha güçlü dokunulmazlýk zýrhýyla korunan bu tayfanýn, þimdi birden bire, kabuðundan çýkmýþ sümüklüböcek gibi toplanmalarýnýn “sýrrý”, hiç de karmaþýk deðil. Çünkü egemenlik yapýsýnda oynayan her taþ, sýnýflar mücadelesinin dolaylý sonuçlarýný yansýtýr. Sýnýflar mücadelesinin en genel koþullarýna bakanlar, rahatlýkla þunu göreceklerdir ki, devrim bir kez daha politik çevirme hareketinin kýskacýnda bulunmakta. Karþý-devrimin gözü dönmüþ katliamlarý ve linçleri, devrimi geriletmek þöyle dursun; geniþ emekçi kitlelerde daha þiddetli bir harekete olan eðilimi arttýrmýþtý. Devrimin ve karþý-devrimin geniþ kitleleri kutuplaþtýran ve öfke dolu duygularý hakim kýlan gerilimi, doðrusu tekelci sermaye için aðýr gelmeye baþlamýþtý. Tekelci iþbirlikçi sermaye, geçen bir kaç yýl içinde kazandýðý kendine güven duygusunu yavaþ yavaþ kaybediyordu. Toplumsal gerilimi idare edemeyeceðini ve bu durumda politik iktidarýn daha büyük bir hýzla yýpranacaðýný gördü. Bu yýpranmayý tersine çevirecek güç ve yetenekten yoksun olmak bir yana, tekelci
8
Uzlaþmanýn Ýlk Meyvesi... Sermayeyi düþman kamplara bölen geliþmeler biliniyor: Emperyalist tam ilhak, yeni tekelci güç odaklarý ve yeni hegemonya iliþkileri meydana getirmiþti. Yeniden dizilen taþlardan sonra, dýþarýda kalanlar, özellikle 2007’de, ordu merkezli bir karþý güç yýðmaya baþladýlar. Görünürde tartýþma laiklik, Çankaya seçimleri gibi konularda ortaya çýkýyordu ama bunun arkasýnda, adeta gýrtlak gýrtlaða “en iyi iþbirlikçi benim” kavgasý yaþanýyordu. Bu kamplaþma ortamýnda, þimdi Ergenekon adýyla anýlan ve iç savaþ süresince iþledikleri cinayetlerden dolayý adeta dokunulmazlýk zýrhýyla kaplanmýþ olan faþist iktidar odaklarý, daha rahat at koþturur duruma gelmiþlerdi. Ýkili oynayarak rant alanlarýný geniþletiyorlar, kah türban yasaðý gerekçesiyle cinayet iþliyorlar, kah laiklik adýna bayrak dolaþtýrýyorlardý. Bu türden faþist yapýlar, hiç bir zaman ciddi siyasi bir güç olmasalar da, bir uzlaþmanýn göstergesi olarak feda edilebilir, gözden çýkarýlabilirlerdi. Sermaye dünyasýnda zar zor saðlanan uzlaþmanýn ilk somut meyvesi, ardý ardýna gelen El-Kaide ve Ergenekon operasyonlarý oldu. Daha düne kadar diþe diþ kavga eden sermaye kamplarý, bu kavgayý kýþkýrtanlar olarak teþhir edilen bu gruplarýn tutuklanmasýyla, bir süre için yatýþtýlar. Zaten gözden çýkarýlmýþ gruplarýn tasfiyesi, kimseyi fazla rahatsýz etmedi. Ama uzlaþmanýn ikinci meyvesi daha ekþiydi ve yutulmasý biraz daha zordu. 112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
Uzlaþmanýn Ýkinci Meyvesi Tekelci sermayenin kavgaya tutuþan kamplarýnýn saðladýklarý uzlaþmanýn ikinci meyvesi, türban konusuydu. Çünkü, az çok istikrar kazanmasý istenen bir uzlaþma, yalnýzca aþýrý uçlarýn tasfiyesiyle gerçekleþemezdi. Aslýnda incir çekirdeðini doldurmayan bazý kavga konularýnýn da giderilmesi gerekiyordu. Geçen yýl, Çankaya’da türbanlý bir ev sahibesi istemedikleri bahanesiyle resmen hükümete muhtýra sunan ordu, bu kez “görüþlerimiz biliniyor” sözleriyle iþi geçiþtirdi. Ordu susunca, onlarýn yerine rektörler konuþtu, fakat bu kez açýk ordu desteðinden yoksun ve kendi aralarýnda bölünmüþ bir halde. Görünen o ki, sermaye cephesinin acil ihtiyaç duyduðu uzlaþma, tasfiyelerle ve ekþi elmalarý yutmakla ilerleyebilmiþtir.
Devrim Her Oyunu Bozar Tekelci sermaye açýsýndan bu uzlaþma acil bir ihtiyaçtý, çünkü kendi arasýnda düþman kamplara bölünmüþken, devrime karþý bir politik çevirme hareketi yürütülemezdi. Politik çevirme, klasik tabiriyle bir sopa-havuç siyasetidir ve devrimin geniþ emekçi kitleleri harekete geçiren genel özlem ve istemlerinin altýnýn boþaltýlmasý ve bu temelde devrimin boðulmasý esasýna dayanýr. Ancak, bir toplum, bu topraklarda olduðu gibi, upuzun ve kanlý bir iç savaþ süreci içinde bulunuyorsa, politik çevirme, her adýmda patlayan bir mayýn haline dönüþür. Önümüzdeki dönemde AKP eliyle tekelci sermayenin, yeni bir anayasa tartýþmalarýna iyice gömüleceði biliniyor. Bu tartýþmalarda bolca, “insan haklarý, barýþ, özgürlükler, anadilde eðitim” laflarý geçeceðinden kimsenin kuþkusu olmasýn. Ama iþte tam da bu, devrimi boðmak için, devrime sunulacak son derece önemsiz ödünler bile, karþý devrimin denetiminden çýkmasýna yeterlidir. Bu denetimi saðlayabilmenin ilk koþulu, sermaye güçlerinin aralarýndaki kavgayý þimdilik bir kenara býrakmalarýdýr. Saðlanan bu uzlaþma dengesi daha ne kadar sürer ve bu süre içinde politik çevirme, bir sonuca ulaþabilir mi? Hemen söyleyelim: Ne bu dengenin ömrü uzundur ne de devrim, önemsiz ödünlerle temelini kaybedecek kadar yüzeyseldir. Aksine, tekelci sermayeyi güven duygusundan yoksun býrakan fýrtýna, toplumun en derin çeliþkilerinden beslenen devrime daha bir güç katacak ve bunun doðal sonucu, sermaye kamplarý arasýnda saðlanan geçici uzlaþma, yerini daha beter bir kavgaya býrakacaktýr. Sosyal reformistleri heyecanlandýran ve burunlarýna güzel kokular üfleyen “uzlaþma”nýn ömrü, kelebeðinki kadardýr.
Yeni Evrede
Açýklama
Mücadele Birliði
BASINA VE KAMUOYUNA
Kapitalizm Öldürüyor... Burjuva Sendikal Anlayýþ Üstünü Örtüyor, Davutpaþa’daki son iþçi katliamý da gösterdi ki, iþçilerin ASGARÝ HAYATI sürdürmeleri kapitalist sistemin ve burjuva sendikal anlayýþýn insafýna terkedilmeyecek. Davutpaþa’daki patlamayla yaþanan son iþçi katliamý bir kez daha gösterdi ki iþçilerin ASGARÝ YAÞAM, ASGARÝ HAYAT sürdürmeleri, kapitalist devlet egemenliði ve burjuva sendikacýlýk anlayýþý tarafýndan onaylanýyor. Ýþçiler açlýk, sefalet içinde sosyal güvenceden yoksun býrakýlarak yaþamdan kovuluyor. Türk-Ýþ verilerine göre açlýk sýnýrýnýn 694 YTL yoksulluk sýnýrýnýn 2 bin 200 YTL olduðu Türkiye’de asgari ücret 435 YTL’dir. Asgari ücretin, ASGARÝ HAYAT’ýn belirlenmesi ise “Çalýþma Bakanlýðý baþkanlýðýnda beþ iþçi, beþ iþveren, beþ hükümet temsilcisinden oluþuyor. Komisyonda iþçi tarafýný Türk-Ýþ, iþveren tarafýný TÝSK (Türkiye Ýþveren Sendikalarý Konfederasyonu) baþkaný temsil ediyor.” Buradan da kolayca anlaþýlacaðý gibi, ne hükümet iþçilerin hükümetidir, ne de burjuva sendikal anlayýþa sahip sendikalar gerçek iþçi sendikalarýdýr, ne de kapitalist sömürü düzenini temel alan devlet iþçilerin devletidir. 23 iþçinin öldüðü 117’sinin yaralandýðý son iþçi katliamýnda bu bir kez daha görüldü. Ýþçilerin ekonomik, demokratik örgütü olan sendikalar, bu katliamla ilgili olarak bugüne kadar iþçi sýnýfýnýn sýnýfsal çýkarlarýna ve onun öfkesine uygun davranmadýlar. Böylesine büyük bir iþçi katliamý karþýsýnda ne üretimden gelen güçlerini kullandýlar, ne bir miting düzenlediler, ne de bir yas ilan edil-
BASINA VE KAMUOYUNA KAPÝTALÝZM CAN ALMAYA DEVAM EDÝYOR Dün sabah sularýnda Davutpaþa’da havai fiþek üreten bir fabrikada meydana gelen patlama sonucu binanýn çökmesi üzerine çoðu çorap fabrikasý iþçisi olan 23 kiþi öldü, ve 117 kiþi yaralandý. Yaþamlarý kapitalistlerin karý için hiçe sayýlan iþçiler bir kez daha göz göre katledildiler. Maliyeti yükseltmemek için gerekli saðlýklý çalýþma koþullarýný oluþturmayan kapi-
mesini talep ettiler. Dün saat 12:00’da Davutpaþa’da patlamanýn olduðu yerde kimi “emek ve meslek örgütleri” bir basýn açýklamasý yaptý. Çalýþma Bakaný’ný, AKP hükümetini, hedef aldýlar. Oysa bu sadece bir sonuçtu. Sebepse vahþi kapitalist sömürü düzenidir. Açýklamayý yapanlar kapitalist sömürü düzeninden, iþbirlikçi, devletçi, burjuva sendikal anlayýþýndan hiç bahsetmediler. Açýklamaya katýlan (DÝK) Devrimci Ýþçi Komiteleri’nden iþçilerin bu iþçi katliamýndan, kapitalist sömürü düzenini, katliamý sessizce onaylayan burjuva sendikal anlayýþý sorumlu tutmasý, “Kahrolsun Burjuva Sendikacýlýk, Kahrolsun Kapitalizm Yaþasýn Sosyalizm” sloganýný haykýrmasý, iþçilere 435 YTL asgari ücreti layýk gören ve onaylayan sendika baþkanlarýnýn maaþlarýný açýklamalarýný istemesi, adý DÝSK olan bir sendikanýn yöneticilerini ve kimi sendika kaþalotlarýný öfkelendirdi. Sendikacýlýðý bir meslek, seçim, geçim kapýsý olarak görenlerin devrimci iþçilerin sesini kesmek istemesi anlaþýlýr bir þeydir... Bizler Devrimci Ýþçi Komiteleri’nden iþçiler olarak, iþçi sýnýfýna sesleniyoruz; Ýþçi sýnýfýndan beslenen ama burjuva kümeslere yumurtlayan, iþçi sýnýfýný arkadan hançerleyen hainleri asla unutmayalým, affetmeyelim, onlarý her yerde teþhir edelim ve onlardan her yerde hesap soralým. Bizler DÝK’li iþçiler olarak iþçi sýnýfýna sesleniyoruz: Sizi burjuva ideolojilerin, burjuva partilerin ve burjuva politikalarýn peþine takmak isteyen, kendini kurnaz iþçi sýnýfýný ahmak sanan kaþalotlardan kurtulun. Bulunduðunuz her yerde fabrikalarda, atölyelerde, baðýmsýz devrimci iþçi komiteleri temelinde örgütlenin. Güncel ekonomik, demokratik taleplerimizden yola çýkarak, kendi geleceðimiz üzerinde söz söyleme ve karar verme hakkýmýzý kullanalým. Sýnýflý ve sömürülü bir toplumsal sistem olan kapitalizmi havaya uçuralým... Nihai kurtuluþumuz olan sosyalizme varmak, demokratik halk devrimi ve halk iktidarý için Devrimci Ýþçi Komiteleri’nde örgütlenelim, kendi geleceðimizi özgürce kendimiz belirleyelim, kendi kaderimizi kendimiz tayin edelim. Unutmayalým iþçi sýnýfý ya bilinçlidir, örgütlüdür, devrimcidir her þeydir yada hiçbir þey. Hiçbir þey olmak istemiyorsak her þey olalým... 7 Þubat 2006 YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! ÝÞÇÝLER BÝRLEÞÝN DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞIN! (DÝK) DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ
talistler bu katliamýn esas sorumlularýdýr. Onlar için önemli olan sadece ve sadece karlarýdýr. Ýþçilerin yaþamýnýn zerre kadar önemi yoktur. Onlar bu iþsizlikte ne de olsa çalýþtýracak baþka iþçiler bulacaklarýný düþünürler. Kapitalizm insanlarý öldürmeye devam ediyor. Bu insanlýk dýþý sistem sürdükçe “iþ kazalarý” denilen katliamlar yaþanmaya devam edecektir. Daha çok ocak sönecektir. Ýnsan hayatýný hiçe sayan bu sistem yýkýlmadýkça, iþçilerin emekçilerin yaþamlarý hep tehdit altýnda olacaktýr. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler ancak bu sisteme karþý örgütlenerek, mücadele ederek, kendi iktidarlarýný kurarak yaþamlarýný ve geleceklerini garanti altýna alabilirler. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr. 01 Þubat 2008
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
Mücadele Birliði Platformu
9
Yeni Evrede
Kapitalizmin Vahþeti
Mücadele Birliði
UCUZ EMEK UCUZ ÖLÜM “Hoþgeldin bebek yaþama sýrasý sende Senin yolunu gözlüyor, tren kazasý, uçak kazasý, iþ kazasý, yer depremi, kuraklýk falan...” Koca þair, sanki þu yaþadýðýmýz günleri anlatmýþ. Ucuz emek-gücüne dayalý bir yaþamýn ucuz ölümlerini mýsralara dökmüþ. Hepsi ardý ardýna geldi. Önce uçak, sonra tren ve nihayet iþ kazasý denilen katliam. Deprem ise, kaderine razý edilmiþ kurbanlar gibi beklediðimiz kýyamet... Son bakýmý tam 26 yýl önce yapýlan bir demiryolu hattýnda meydana gelen kýrýlmanýn yol açtýðý kazada ölenler, büyük þairi tanýyorlar mýydý, bilinmez ama, geride kalan yakýnlarý Demiryollarý Genel Müdürünün adýný asla unutmayacaklar. Yönetimi döneminde, hýzlý tren rezaleti dahil, çok büyük ve ölümlü kazalar yaþandýðý halde koltuðuna bir kene gibi yapýþmýþ o bürokratý ve bu kazalardan ne onu, ne de kendini sorumlu tutmayan düzeni sorgulayacaklar... Çoðu doðru dürüst bakýmý yapýlmayan ve aþýrý kâr için aþýrý uçuþ saatlerine zorlanan uçaklarda güvenlik yerine az benzin tüketimini gözeten pilotlara prim veren özel havayolu þirketleri, onlarca insaný daðbaþlarýndaki kazalarda katlederken, -tesadüf bu ya- kazayý soruþturan heyetin bütün masraflarýnýn bizzat havayolu þirketince karþýlanmasý kimseyi þaþýrtmaz; iþini bilen bürokrat küpünü dolduruyorsa ne var bunda kýzacak?! Davutpaþa Katliamý Ucuz emek gücünün boy verdiði cehennem o dereceye vardý ki, bu kez Ýstanbul’un orta yerinde iþhanlarý bomba misali havaya uçmaya baþladý. Davutpaþa’daki enkazýn altýndan 23 emekçinin cesedi çýkarýldý. Sadece 23 insan cesedi deðil, kapitalist sistemin ucuz iþgücü cehennemi de, vicdanlarý kararmýþ yöneticilerin topu birbirlerine atan piþkinlikleri de ayný enkazýn altýndan çýkarýldý, tozlarý silkelendi ve emekçi bedenler topraða verilirken, onlar yeniden parlatýlmýþ taçlarýný baþlarýna takýp, olay yeri incelemesi yaptýlar.
10
Yoksulluðun ve çaresizliðin damgasýný vurduðu 23 hayat, aslýnda basit ve fazla bir masraf gerektirmeyen önlemler alýnmadýðý için korkunç bir sonla noktalandý. Kimisi 300 ytl açlýk ücretine talim ederek, havai fiþek yapýyordu. En zenginler, en seçkin saraylarda, binlerce polisin korumasý altýnda düðün dernek yaparken, havai fiþeklerle eðlensinler diye; düðün sahibi -hani þu sokak aralarýnda yoksul düðün konvoylarý korna çaldýðýnda tiksinen tayfadan- bütün þehri havai fiþek patlamalarýyla yerinden fýrlatsýn ve zenginliðinin ihtiþamý gökyüzüne kazýnsýn diye... Kimisi kot yýkama atölyelerinde, ömür törpüsü gibi iþinde, beli kopuncaya dek çalýþýyordu. Buhar kazanlarýndan yayýlan kimyasal boya ve zehrin buharýný öyle çok ciðerlerine çekmiþlerdi ki, sadece 30-35 yaþlarýnda olanlar bile en az 20 yaþ daha yaþlý görünüyorlardý. Hiçbiri ne sendika görmüþlerdi, ne sigorta, ne de baþka sosyal haklar. Boðaz tokluðuna çalýþýyorlardý milyonlarcasý gibi. Hikayelerinde onlarý diðer milyonlarca iþçiden ayýran hiçbir olaðanüstülük yoktu. Ayný yoksun yaþam, ayný ücretli kölelik cehennemi... Sadece, patlamayý bekleyen, binlerce kazandan, binlerce atölyeden sýrasý gelende çalýþýyorlardý. Katliam ve Yeni Sermayelere Kanlý Davetiye Davutpaþa’da, koca þehrin orta yerinde, onbinlerce iþçisi, binlerce atölyesiyle, kaçak, denetimsiz ve hiçbir güvenlik önlemine gerek duymayan bir çalýþma düzeni onyýllardýr sürüp gidiyor. Ve bunun gibi daha binlerce kaza, hiç duyulmadan, duyurulmadan yaþandý. Ve insan eti ile beslenen bu dev canavar, daracýk sokaklarýnda kaybolan çýðlýklarla, nice parmaðý nice kolu kopardý, nice gözü kör etti, nice ciðer çürüdü ve nice omur burada eðilip büküldü. Hiç kimsenin haberi olmadan, basýna hiç haber olmadan, sessizce... Ama son katliam, sessizce geçiþtirilemeyecek kadar büyük olunca, þimdi feryatlar yükseliyor, neden hiç denetim yapýlmýyor, neden sorumlular topu birbirlerine atýyor diye... Sorumlular, topu birbirine atmaya devam edecekler, ama asla birbirlerini suçlamayacaklar. Çünkü denetimsizlik, tam da onlarýn yerine getirmesi gereken bir görevdi, bir suç deðil. Bütün yönetici elitin kafasýndan ayný þey geçiyor, denetim ve güvenlik önlemleri mi? Ne saçmalýk... Böyle bir ekonomi için lüks harcamalar bunlar. Ne de olsa, ödenmeyi bekleyen 450 milyar dolar borç var, ekonomiyi ayakta tutabilmenin tek yolu, yeni yabancý borçlar bulmaktan geçiyor. Bütün bunlar ancak, açlýk sýnýrýnýn da altýnda bir ortalama ücret düzeyi tuttu-
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
rarak, aþýrý çalýþmayý zorlayarak ve elbette güvenlik gibi gereksiz masraflarý kýsarak baþarýlabilir. Emperyalist-kapitalist dünyanýn kanunu bu. Hiçbir denetim talebi, hiçbir sorumlularýn cezalandýrýlmasý istemi bu temel kanunu deðiþtiremez. Ýþbirlikçi tekelciliðin ayakta durabilmesi için, sürekli yabancý sermaye giriþine ihtiyacý vardýr; bunun için dünyanýn en ucuz, en güvenliksiz emeði sunulmalýdýr. Avrupalý tekel, kot baþýna 10 dolar sipariþ fiyatý biçmiþ, ya bu maliyet fiyatýný gerçekleþtirirsin ya da pazarý kaybedersin. Tekellerin bile fasonculuk yaptýðý bu yerde, atölyeler fasonlarýn fasonculuðunu yaparken, onlarýn bulunduðu iþhanlarý, girip de saðlam çýkýlamayan ortaçað zindanlarýný hatýrlatýyor. Türkiye, iþ kazalarýnda dünyanýn en kötü karnelerinden birine sahip. Ama, sanýlmasýn ki yöneticiler ve egemenler böyle bir karneye sahip olmaktan utanýyorlar. Tam tersine, böyle bir karneye sahip olmak, yabancý sermayeye sunulan kanlý bir davetiyedir. Çünkü, bir ülkede iþ kazalarýnýn yoðunluðu, orada emeðin yaþadýðý cehennem koþullarýný özetler: Örgütsüz, sosyal haktan mahrum, aþýrý çalýþmayla örülü bir iþ disiplinini ifade eder. Ýþte bu yüzden, Davutpaþa katliamý, yeni ihracat rekorlarý, yeni sýcak-para giriþleri ve yeni tekelci kârlarýn iþaret fiþeðidir. Sýnýfý Sessizlik Öldürür Bir sýnýf böyle katliama uðruyor. Açlýk ve sürekli sefalet içindeki yaþamlar, yetmiyor sermaye çarklarýnýn dönmesine... Kan istiyor, parçalanmýþ beden, çürümüþ ciðer istiyor. Çeliþkiler bu kadar derinse, toplumsal sefalet, bir noktadan sonra toplumsal katliama dönüþür ve yüzünü devrimci iktidarýn fethine yöneltmeyen proletarya, böyle adým adým kendini yok eder, babalar oðullarýný gömmeye devam eder. Þimdi, Davutpaþa’daki katliamdan sonra, hangi iþçi kendini güvende hissedebilir? Proletaryanýn sýnýf kimliði, en çok böylesi özdeþleþme anlarýnda ete kemiðe bürünür. Büyük iþ katliamlarý, sýnýf bilincinin fay hatlarýndan biridir. Sarsýntý her köþede hissedilir. Patlamaya hazýr kazanlarýn yanýbaþýnda çalýþan hangi genç, geleceðe dair güzel hayaller kurabilir? Davutpaþa katliamý, ayný koþullarda çalýþan milyonlarca emekçiyi, ayný ölüm tehlikesiyle yaþamanýn tedirginliðine sürükledi. Þimdi o tedirginliði öfke ve isyana dönüþtürme zamanýdýr. Devrimci proletarya, ya þimdi bu görevi baþarýr, ya da daha nice Davutpaþa katliamlarýna tanýklýk eder. Çünkü orada olanlar, bir kaza deðildi. Ucuz emek gücü cehennemini hazýrlayan koþullarýn doðrudan ürünüydü.
Yeni Evrede
Eylem
Mücadele Birliði
TEKEL ÝÞÇÝLERÝ ÖZELLEÞTÝRMEYE KARÞI EYLEMLERÝNÝ SÜRDÜRÜYOR Ýþyerlerinin özelleþtirilmesine engel olmak isteyen TEKEL iþçileri, Türkiye’nin her yerinde eylemdeler. 2 Þubat Cumartesi günü de, TEKEL iþçileri, Kadýköy Meydanýný doldurmuþtu. Binlerce TEKEL iþçisi, Kadýköy Meydaný’nda özelleþtirmelere karþý mücadele çaðrýsý yaptý. Öðle saatlerinde Haydapaþa Garý önünde pankartlarý ile kortejler oluþturan iþçiler, en önde kadýnlar ve çocuklar olmak üzere Kadýköy Meydaný’na yürüdüler. Tek Gýda-Ýþ imzalý “Tekel, AKP’yi iktidar yapan Aydýn Doðan’a peþkeþ çekilemez!”, “Tekel vatandýr satýlamaz!” pankartlarýnýn açýldýðý mitingde Türk-Ýþ’e baðlý Belediye-Ýþ, TÜMTÝS, Deri-Ýþ Tuzla Þubesi, Hava-Ýþ, Türk-Metal, Tes-Ýþ, Basýn-Ýþ, Petrol-Ýþ, Harb-Ýþ, Tez Koop-Ýþ, Haber-Ýþ, Türkiye Denizciler Sendikasý, Yol-Ýþ, Demiryol-Ýþ Sendikalarý; DÝSK’e baðlý sendikalardan ise Genel-Ýþ Sendikasý Anadolu Yakasý 3 No’lu Bölge ve baðlý þubeler mitinge iþyeri temsilcileri ve üyeleriyle beraber katýldýlar. KESK’e baðlý sendikalardan Eðitim-Sen, ve Yapý-Yol Sen Ýstanbul Þubesi de mitinge destek verdiler. Çeþitli siyasal partiler de pankartlarýyla katýldýlar. Mitingde ilk olarak Tek Gýda-Ýþ 4 No’lu Þube Baþkaný ve Türk-Ýþ Genel Sekreteri ayný zamanda Tek Gýda-Ýþ Sendikasý Genel Baþkaný Mustafa Türkel kürsüden söz alarak konuþmalar yaptý. Tekel iþçisi bir kadýnýn okuduðu þiir tüm iþçilerin coþkusuyla karþýlandý. Kürsüden atýlan “Tekel Ýþçisi Direniþin Simgesi”, “Yýldýramaz Bizleri Cezaevleri Ölümüne Direnir Tekel Ýþçisi” tarzý sloganlar da iþçileri coþturuyordu. Tekel iþçilerinin, 18 Þubat’ta Ankara’da yapacaklarý kitlesel mitinge katýlým için çaðrýlar yapýldý. Yaklaþýk 1 saat süren miting, slogan ve müzik eþliðinde sona erdi.
Adana’da SSGSS Karþýtý Miting
3 Þubat Pazar günü Adana’da SSGSS Yasa Tasarýsýný protesto amaçlý ‘bölgesel’ bir miting düzenlendi. Adý her ne kadar bölgesel olsa da, burjuva sendikacýlar katýlýmý düþük tutabilmek için ellerinden geleni yapmýþlardý ve bunda da baþarýlý olmuþlardý. Ýçerisinde devrimci yapýlarýn da bulunduðu 2.000 civarýnda emekçinin katýldýðý mitingde, emekçilere aslolanýn iktidarýn ele geçirilmesi olduðunu haykýrmak görevi, yine biz leninistlere düþüyordu. Eylem saat 12.30’da Mimar Sinan Açýkhava Tiyatrosu önünde kitlenin toplanýp yürüyüþe geçmesiyle baþladý. Mücadele Birliði pankartýmýzla katýldýðýmýz eylemde, yürüyüþ boyunca “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” , “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara” , “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam” , “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak” , “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” , “Dünya Emeðin Olacak” , “Ya Devrim Ya Ölüm” , “Ýktidar Dýþýnda Her Þey Hiçbir Þeydir” , “Kapitalizm Öldürür Kapitalizmi Öldürün” , “Faþist TC Kürdistan’dan Defol” , “Kürdistan’da Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm” sloganlarýný attýk. Miting, Ýstasyon Meydaný’nda kitlenin demokrasi ve özgürlük mücadelesinde ölümsüzleþenler için yaptýðý saygý duruþuyla baþladý. Daha sonra sendika baþkanlarýnýn konuþmalarýna geçildi. Yapýlan konuþmalarda emekçilerin birçok hakkýnýn bu yasa tasarýsýyla ellerinden alýnmak istendiði belirtildi ve emekçilere mücadeleyi yükseltme çaðrýsý yapýldý. Eylem sloganlarla sona erdi. ZAFER SAVAÞAN EMEKÇÝNÝN OLACAK Adana Mücadele Birliði Platformu
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
11
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
BU KAN DENÝZÝ KIZIL BÝR GÜN Krizle sarsýlan dünya kapitalizmi için, bir çengelin ucuna asýlmýþ tersane iþçisinin cesedi ya da bir patlama sonucu saða sola saçýlan 23 iþçinin cesetleri ne ifade eder? Borsanýn öðütücü diþlileri arasýnda her gün hayatý sönen, yarýnýndan emin olamayan burjuvaziden iþçilerin hayatý için kaygý duymasýný beklemek, ölmüþ eþeði ayaða kalkmasý için tekmelemeye benziyor. Burjuvazide herhangi bir duygu kýrýntýsý kalmýþ olsa, önce oturur kendi durumuna aðlardý! Nedeni çok açýk: Kapitalizm, bütün dünya üzerinde büyük bir krizle karþý karþýya. Bizim bir süredir yayýnlarýmýzda vurguladýðýmýz 1929 Krizine rahmet okutacak bir krizin gelmekte olduðuna dair düþünce, artýk bir çok burjuva ekonomisti ve politikacýsý tarafýndan da kabul edilmeye baþlandý. Özellikle en son ABD ekonomisinde belirginleþen durgunluk, dolarýn hýzla deðer kaybetmesi ve ABD Merkez Bankasý FED’in arka arkaya faiz düþürmek zorunda kalmasý, kapitalizm için tehlike çanlarýnýn büyük bir gürültüyle çalmasý anlamýna geliyor. ABD tekelci kapitalizminin krize karþý bulabildiði yegane önlem: faizlerin düþürülmesi, insanlarýn yatýrýma ve tüketime yöneltilmesi, talebin canlandýrýlmasý yoluyla arzýn da canlandýrýlmasý... Ancak dünya ekonomisi artýk o kadar iç içe geçmiþ ve öylesine kýrýlgan dengeler üzerinde duruyor ki, hiçbir ekonomi, kendi parametrelerini kendisi istediði gibi belirleyemiyor. Burjuva ekonomistleri, þimdi artýk sýklýkla “krizin bulaþýcýlýðý”ndan bahsediyorlar. Bu bulaþýcý kriz, kuþ gribi virüsünden daha hýzlý yayýlýyor. Þimdi burjuva
12
cenahtaki bütün çaba, neredeyse mukadder hale gelmiþ olan ABD ekonomisindeki krizin baþka yerlerde yayýlmasýný, hiç deðilse yýkýcý etkilerde bulunmasýný engellemek; ama bunun istemekle olmayacaðýný da biliyorlar. Dow Jones endeksindeki en küçük bir oynama, dünyanýn bir ucundaki baþka bir borsayý hallaç pamuðu gibi atabiliyor. Ve kapitalistlerin tek umarý, “tanrýnýn eli” gibi gördükleri “piyasanýn gizli eli”nin iþleri düzene koymasý. Ama onu artýk koydunsa bul! Önümüzdeki on yýla iliþkin emperyalist-kapitalist sistemin hiçbir enstitüsünde olumlu bir beklenti bulunmuyor. Emperyalist-kapitalist sistem aslýnda kendi kuyusunu kendisi kazdý. Ekonomik tam ilhak politikalarý, baðýmlý ekonomilerin çoðunu çökertti. Bu ayný zamanda, bu ekonomilerin borç yükünün olduðu gibi emperyalist metropollere geri dönmesi anlamýna geliyordu. Toplardamarlardan kalbe kan gitmemesi, bir müddet sonra beyin felcine yol açmaya baþladý. Emperyalist-kapitalist metropollerde þiþen balon ekonomilerin ne kadar kof olduðunu anlamak için, küçük bir dikenin batmasý yetebiliyor. Bu 1997’de Endonezya idi, 2001’de Arjantin oldu ve bakalým bu kez neresi olacak.
ABD Hapþýrýnca Türkiye Yataða Düþüyor Emperyalist tam ekonomik ilhak sürecinin çarklarýnýn en hýzlý iþlediði ülkelerden birisi, Türkiye. Ekonomiden politikaya kadar bir çok alan, doðrudan 112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
emperyalistler tarafýndan belirleniyor. IMF, kurulan tüm hükümetlerle koalisyon halinde. Ve Türkiye’ye izlemesi gereken yol haritalarýný çýkarýyor. Bunun anlamý açýk, Türkiye iþbirlikçi burjuvazisinin krizi yönetebilecek ne yeteneði, ne de olanaklarý vardýr. Bunu bilen emperyalist-kapitalist finans kuruluþlarý, Türkiye ekonomisini ayakta tutmak için yoðun çaba sarf ediyorlar. Ama bir yandan, kendilerinin karþý karþýya olduðu krizin bulaþýcýlýðý, diðer yandan Türkiye ekonomisinde yaþanacak ciddi bir krizin dünya kapitalist ekonomisine etkileri, bu merkezlerin uykularýný kaçýrýyor. Ýþte kapitalizmin en vahþileþtiði, en barbarlaþtýðý dönem, bu dönemlerdir. Tekelci sermayenin gözünü, böylesi bunalým dönemlerinde deyim yerindeyse kan bürür. ABD’de tezgahlanan 11 Eylül olayýnýn 2001 krizine denk gelmesi tesadüf olabilir mi? Hayýr. Þimdi bu yeni kriz sarmalýnda emperyalist-kapitalist sistemden çok daha büyük çýlgýnlýklar, provokasyonlar beklemek gerekiyor. Kâr oranlarý hýzla düþen kapitalistlerin, bunu engellemek için iþlemeyecekleri cinayet yoktur. Bunun için gerekirse tüm dünyayý kana bulamakta beis görmezler. Borsalarýn düþüþü artýk bir olgu halini almýþ durumda. Kapitalist sistemin barometresi durumundaki borsalara bakarak rahatlýkla söyleyebiliriz ki, bu gidiþle emperyalist-kapitalist sistemin amiral gemisi batacak. Baðýmlý ekonomilerden bazýlarýný feda ederek bu durumdan kurtulmalarý mümkün mü? Baþta da söylediðimiz gibi, artýk bütünle parça o derece iç içe geçmiþ durum-
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
ÝNÝN UFKUNDAN NEÞ DOÐACAK da ki, parçanýn gitmesi, peþi sýra bütünü de götürebilecektir. Burjuva ekonomistleri þu anki ABD ekonomisini “kurþunu biten kovboy”a benzetiyorlar. Bunun peþisýra gelecek olanýn da silahýný fýrlatmak olduðunu söylüyorlar.
Kelin Merhemi Olsa Emperyalist ekonomik tam ilhak sürecinin tam gaz iþlediði Türkiye’de yaþananlar ise birþeyi açýkça gösteriyor: Kendisini bütünüyle emperyalizme teslim ederek krizin faturasýndan kurtulmaya çalýþan iþbirlikçi tekelci burjuvazi, bu faturanýn kendisine bir toplumsal devrim olarak kesilmesinden büyük bir korkuya kapýlmýþ durumda. Tek umudu ABD ve diðer emperyalistlerin kendisine vereceði destektir. Oysa biliyoruz ki, kelin merhemi olsa kendi baþýna sürecek. ABD, Ortadoðu’da saplandýðý bataklýktan çýkabilmek, daha doðrusu soluk alabilmek için sýrtýna çýkabileceði birini arýyor ve “civanmert” Kasýmpaþa kabadayýsý, geniþ omuzlarýný sonuna kadar efendisinin önünde eðerek, adeta “benim omuzlarýma basarak bu bataklýkta biraz soluklanabilirsiniz” diyor. Ama unuttuklarý bir þey var, o da, ayný bataklýk içinde olduklarý. TC devleti, ulusal hareketi tasfiye etme yönünde ABD’den gerekli desteði almýþ durumda. Üstelik Güney’deki oluþuma da hamilik yapmaya soyunuyor. ABD, Ýran’a saldýrmadan Ortadoðu bataklýðýnda soluk alamayacaðýný biliyor. En son Irak’ta Þii Mukteda ElSadr’ýn Mehdi Ordusu’nun bir süredir sürdürdüðü ateþkese son verdiðini açýk-
lamasý, ABD’yi iyice köþeye sýkýþtýracaktýr. Ve bu sýkýþmýþ durumdan kurtulmak için, duvara sýkýþmýþ bir hayvanýn yaptýðýný yapmaktan baþka çýkar yolu kalmamýþtýr. Ýran’a saldýrma planlarý içinde olan ABD, bunu Türkiye’ye dayanmadan hayata geçiremeyeceðini görüyor. Vazgeçilmez midir? Elbette hayýr; ama þu anda Türkiye’yi bölgede bir savaþ üssü haline getirip, saldýrýlarý oradan gerçekleþtirmek ABD için daha sonuç alýcý görünüyor. Türkiye’nin ikinci bir Ýsrail olacaðýndan bahsediliyor. Bu, eksik bir deðerlendirmedir; Türkiye zaten ikinci bir Ýsrail konumundadýr.
Çatlaklar Sýva Tutmuyor Tam da böylesi bir dönemde, Türk devletinin tepesindeki çatlaklar büyüyor. Bu çatlaklar tek bir eksen üzerinden büyümüyor. Ne laik-anti laik çatýþmasý, ne de AB yandaþlarý-karþýtlarý çatýþmasýdýr söz konusu olan. Bunlar sadece görüntüde olanlardýr. Asýl olan devrimin baskýsýyla tekelci sermayenin içinde yaþanan çatlaklardýr. Bazýlarý türban meselesi üzerinden “cumhuriyet muhafýzlýðý”na soyunuyor, düpedüz darbe þakþakçýlýðý yapýyor; bazýlarý sýrtýný ABD’ye dayamýþ olmanýn rahatlýðýyla(!) fýrsat bu fýrsat deyip egemenlik alanlarýný geniþletmeye çalýþýyor. Bazýlarý hakem rolünde, istikrarýn bozulmamasý için “yapmayýn etmeyin” diyor. Durum böyle olunca, hepsi birbirine kuyruðundan baðlý olan kedilerin farklý yönlere gitmeye çalýþýrken ortaya çýkardýklarý vaveylaya denk bir gürültüdür kopuyor. 112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
Tekelci sermayeyi böyle aský durumunda býrakan þey, devrimin gücüdür. Devrimin baskýsýyladýr ki, çatlaklar artýk sýva tutmuyor. Deyim yerindeyse, sistemin çivisi çýkmýþ durumda. Devlet, artýk kendi içindeki bölünmeyi gizleyemez duruma gelmiþtir. Devrime karþý oluþturulan “zoraki nikah”ýn ömrünün uzun süreli olmayacaðý anlaþýlýyor. Bugün artýk burjuvazi cephesinden gerçek olan þudur: Ekonomik ve politik kriz kapitalist sistemin tüm yaþam kanallarýný týkýyor, felç ediyor. Böyle bir durumda, asýl güçlü olan devrimdir. Devrim, hem burjuvazinin kendi arasýndaki çeliþkilerinden yararlanmasýný bilecek, hem de çatlaklarý büyütmek için zorlamaya devam edecektir. Þimdi gerekli olan, devrimin hazýrlanmasýdýr. Devrimin hazýrlanmasý ise, örgütlenmek ve yine örgütlenmek, iktidar için savaþmaktýr. Devrimin yaygýnlýðýný ve derinliðini kitlelere anlatmak, onlarý kapitalizme karþý savaþtýrmaktýr. Þimdi artýk kriz sözünün devrim sözünden ayrý telaffuz edilemediði bir süreçten geçiyoruz. Devrim dönemlerinde devrimcilerin görevi, gözlerini iktidarýn ele geçirilmesine dikmektir. Son Davutpaþa’da yaþanan iþçi katliamý da bir kez daha gösterdi ki, burjuvazi için iþçi sýnýfý ve emekçilerin kaný, sudan ucuzdur. O halde onlarý döktükleri kanda boðmak, bu kan denizinin ufkundan kýzýl bir güneþin doðuþunu gerçekleþtirmek, iþçi sýnýfý ve emekçiler için kaçýnýlmaz bir hal almýþtýr. “Ya Devrim Ya Ölüm”! Sorun bu derece keskin bir aþamadadýr.
13
Yeni Evrede
Kapitalizmin Felaketleri
Mücadele Birliði
“ÝÞÇÝLER BÝRLEÞÝN DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞIN” 6 Þubat günü, Davutpaþa’da patlamanýn olduðu iþhanýnýn önünde, Ýstanbul Meslek Odalarý Koordinasyonu ve Herkese Saðlýk Güvenli Gelecek Platformu, bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. “Yaþanan facianýn ve ölümlerin nedeni sorumsuzluk ve denetimsizliktir” pankartýnýn açýldýðý basýn açýklamasýna DÝSK Genel Baþkaný Süleyman Çelebi, ÝSMMMO Sekreteri Kazým Mermer, TMMOB üyeleri katýlýrken, Mücadele Birliði Platformu basýn açýklamasýnýn yapýlacaðý yere herkesten önce geldi. Üzerinde “Kapitalizm Öldürür Kapitalizmi Öldürün”, “Ýþçiler Birleþin Devrim Ýçin Savaþýn”, “Ýþ Cinayetlerine Ýþçi Katliamlarýna Karþý Ýktidar Ýçin Savaþalým” yazýlý dövizleriyle, Devrimci Ýþçi Komiteleri ise üzerinde “Ýþ Cinayetlerine Ýþçi Katliamlarýna Burjuva Sendika Anlayýþýna Karþý Devrimci Ýþçi Komiteleri’nde Örgütlenelim”, “Türk-Ýþ Baþkaný Maaþýný Açýkla!”, “Ýþ Cinayetlerine Sömürüye Karþý Baðýmsýz Ýþçi Komiteleri’nde Örgütlenelim” yazýlý dövizleriyle bir süre iþçilerin arasýnda, basýnýn karþýsýnda beklediler ve sonra, baþlayan basýn açýklamasýna katýldýlar. Ayrýca basýn açýklamasýna Arçelik iþçileri de pankart ve dövizleriyle katýlarak destek verdi. Arçelik iþçilerinin geldiði sýrada DÝK’li bir iþçinin “Kahrolsun Burjuva Sendikacýlýk” þeklinde attýrdýðý slogan sendika yöneticileriyle kýsa bir gerginliðe yol açtý. Müdahale edilmesine sinirlenen DÝK’li iþçi “peki siz burjuva sendikacýlýðýný mý savunuyorsunuz?” diyerek müdahalede bulunan sendika yetkilisine tepki gösterdi. Daha sonra basýn açýklamasý yapýlmak üzere patlama olan iþhanýnýn önüne doðru yüründü. Burada patlamada yaþamýný yitiren 23 iþçi için bir dakikalýk saygý duruþunda bulunulduktan sonra basýn metnini kurumlar adýna ÝSMMMO Sekreteri Kazým Mermer okudu. Mermer açýklamada; “Yaþanan facianýn nedeni sorumsuzluk ve denetimsizliktir. Bu olaydan sorumlu kiþilerin veya kurumlarýn ortaya çýkarýlarak kamuoyuna açýklanmasý gerekmektedir. Tüm yetkilileri, yapý denetimi ile ilgili gerekli mevzuatlarý hayata geçirmeye ve iþçi saðlýðý ve iþ güvenliði konusunda uygulanmasý gereken yasal mevzuatýn uygulanmasýnýn saðlanmasýna ve bu konuda gerekli önlemlerin etkili bir þekilde alýnmasý ile ilgili gereðini yapmaya çaðýrýyoruz” dedi. Hemen
14
ardýndan DÝSK Genel Baþkaný Süleyman Çelebi bir konuþma yaptý. Çelebi; “Dýþarýda bekleyen iþsiz yýðýnlarýn iþini alacaðý korkusuyla, yol parasýndan tasarruf etmek için yürüyerek gelinen iþyerlerinde kendilerine dayatýlan en kötü çalýþma koþullarýný sorgulayamadan, ses çýkarmadan, hak arayamadan sürdüren emekçiler, o gün baþladýklarý günü bitiremediler. (...) Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý, deðiþen denetim politikalarý sonucu, kamusal denetim sorumluluðunu yerine getirmemektedir. Ýþ müfettiþlerinin denetimlerinin niteliðinin ve etkinliðinin azaltýlmasý ve yaptýrým mekanizmalarýnýn esnekleþtirilmesi böylesi kazalarý kaçýnýlmaz hale getirmiþtir” dedi. Basýn açýklamasý sýrasýnda sýk sýk; “Ýþçiler Birleþin Devrim Ýçin Savaþýn”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Kahrolsun Burjuva Sendikacýlýk”, “Kahrolsun Kapitalizm Yaþasýn Sosyalizm”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” sloganlarý atýldý. Basýn açýklamasý sonrasýnda sendika yöneticileri ve DÝK’li iþçiler arasýnda sloganlar konusunda yine bir gerginlik yaþandý. Bunun üzerine iþçilere dönük konuþma yapan DÝK’li bir iþçi þunlarý söyledi: “Ýþçilere 435 lirayý layýk görenler niçin kaçýyorsunuz? Kendi geleceklerini özgürce belirlediði koþullara sahip deðilse o sendika ne yazýk ki o sendika iþçi sendikasý olmaktan çýkýyor, patronlarýn sendikasý oluyor. Eðer gerçekten bu ülkede sýnýf sendikacýlýðý varsa, kendilerine asgari ücreti uygun görürler, bakan maaþý almazlar. Duyduðumuz kadarýyla 28 milyar 800 milyon lira maaþ alýyormuþ Türk-Ýþ baþkaný. Cumhurbaþkaný 16 milyarýn üzerinde maaþ alýyor öyle mi? Öyle mi arkadaþlar? Açlýk sýnýrý 800 milyon lira, yoksulluk sýnýrý 2 milyar lira öyle mi? Ben mi yazýyorum bunlarý bunlar bu ülkede olmuyor mu? Neden iþçilere 435 lirayý reva görüyorlar. Neden iþçiler, sendikasýz, sigortasýz örgütsüz açlýk sefalet içinde katliamlara maruz kalacak bir þekilde çalýþtýrýlýyorlar. Bütün iþçiler bilsin, iþçi arkadaþlar lütfen bunlarý bilin bu ülkede bakan maaþý, cumhurbaþkaný maaþý 16 milyarýn üzerinde, sendika baþkanlarýnýn maaþlarý 28 milyar 800 milyon lira olduðu söyleniyor. En küçük bir þube baþkanýnýn maaþý 5 milyar 10 milyar onlarý besleyen iþçilere ise asgari ücreti reva görüyorlar. Arkadaþlar onun için diyorum ki ben size baðýmsýz örgütlenmelerinizi örgütleyin devrimci iþçi komitelerinde örgütlenin” DÝK’li iþçi konuþma yaparken diðer iþçiler etrafýnda toplandýlar ve DÝK’li iþçinin sözlerini dikkatle dinlediler ve baþlarýyla onayladýlar.
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
Yeni Evrede
Bildiri
Mücadele Birliði
ANTEP ÝÞÇÝLERÝNE ÇAÐRIMIZDIR Kocaman, görkemli binalarý yapan, giydiðimiz elbiseyi ayakkabýyý, yediðimiz gýdalarý kýsacasý kullandýðýmýz her þeyi üreten biziz. Ama her þeyden mahrum olan da biziz. NEDEN? Çünkü sermaye sahipleri bütün üretim araçlarýnýn sahibi. Çünkü onlar örgütlü, onlar iktidarda. Onlar sýnýf çýkarlarý için örgütlüler ve bütün yasalarýný kendi çýkarlarý doðrultusunda oluþturuyorlar. Oysa biz, iþçiler olarak üretimden gelen gücümüzün farkýnda deðiliz. Bizler örgütlü olmadýðýmýz ve daðýnýk olduðumuz için sömürünün önüne geçemiyoruz. Þimdi gücümüzün farkýna varmalýyýz. Bizler birleþip þalterleri indirirsek hayat durur; zaman durur. Bunu unutmayalým. Ýþçiler, sýnýf kardeþlerimiz! Sermaye, emeðimizin ödenmeyen kýsmýdýr. Emekten çalýnan, gasp edilen ana maldýr. Artýk bu kölece yaþam koþullarýna dur demenin zamaný geldi. Amacýmýz insanca, aç kalmadan, sömürülmeden yaþamak, çocuklarýmýza güzel bir gelecek hazýrlamak. Patronlar bizleri robot gibi kullanarak sosyal haklarýmýzý gasp etmekte, daha çok çalýþtýrmakta ve sömürmekte; sýrtýmýzdan kazandýðý paralarla lüks bir hayat içinde yaþamaktalar. Sermaye sahiplerinin çocuklarý özel okullarda okuyup lüks arabalara binerken biz iþçilerin çocuklarý okula harçlýksýz gidiyor ya da çalýþmak zorunda kalýyor. Onlar lüks villalarda yaþarken bizler barakalarda yaþýyoruz. Onlar en iyi giyecekleri giyip, en iyi yiyecekleri yerken bizler sýrtýmýz açýk, karnýmýz aç yaþamaya çalýþýyoruz. Ýþte sermaye sahipleri bu lüks yaþamý bizim sýrtýmýzdan kazandýðý paralarla saðlamaktadýrlar. Ýþçiler, sýnýf kardeþlerimiz Bizler fabrikada çok zor koþullarda iþ güvenliði olmadan çalýþmak zorundayýz. Hatýrlayýn; daha geçen günlerde cinayet gibi bir iþ kazasý oldu. Bir sýnýf kardeþimiz NAKSAN Plastik’te yanarak can verdi. Fabrikada poþet baský bölümünde çalýþan Ziya YOLAL yanarken bir yangýn battaniyesi bile yoktu. Yangýn battaniyesi olsa belki de o arkadaþýmýz bugün aramýzda olacaktý. Ama bu basit önlemler olmadýðý için iþçi arkadaþýmýz hastanede acýlar içinde can verdi. Onun da hepimiz gibi çocuklarý ve geleceðe dair güzel umutlarý vardý. Ama sermaye sahibinin kar hýrsý bu umutlarý yýktý. Sýnýf kardeþimiz Ziya YOLAL’ýn baþýna gelen hepimizin baþýna gelebilir. Bizim de çocuklarýmýz öksüz, umutlarýmýz yýkýlmýþ olabilir. Oysa makineler için her türlü fedakarlýðý yapan patronlar en basit iþ güvenliði için kýlýný bile kýpýrdatmýyorlar. Çünkü onlarýn amacý para. Ýþçi ise deðersiz bir araçtan baþka bir þey deðil. Böyle olunca iþçilerin ölümü umurlarýnda olmuyor. Ne de olsa “daha çok iþçi var. Yenisi onun yerini doldurur.” Ýþten çýkarmalar ve ücretsiz izinler bunun en bariz örnekleridir. Ýþçiler, sýnýf kardeþlerimiz! Artýk bu sömürüye dur demenin zamaný geldi. Bizler artýk örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz. Tek baþýmýza bir güç olamayýz. Ancak bir arada birlikte olarak güçlüyüz. Yeter ki biz kendi geleceðimize sahip çýkalým. Bilinçlenelim, örgütlenerek mücadeleye atýlalým. Hepimiz bir avuç kumu cama savurduðumuzda camýn kýrýlmayacaðýný biliriz. Ama kumu bir bez içine sýkýca baðlayarak atarsak cam tuzla buz olur. Sýnýf mücadelesi de bundan farklý deðildir. Ýþçiler, sýnýf kardeþlerimiz! Hepimizin yaþadýðý sorunlar ayný; bu sorunlarýn çözümü de ayný. Bu yüzden sorunlarýmýzýn çözümü için ortak hareket etmeliyiz. Fabrika komiteleri, iþçilerin ortak mücadelesini saðlayacak iþçi örgütlenmeleridir. Kendi nasýrlý ellerimizin gücünü gösterebilmek ve geleceðimizi örmek için komiteler þeklinde örgütlenmekten baþka bir yol yok. Geceleri aç yatmayacaðýmýz, iþsiz kalýrým korkusu yaþamayacaðýmýz, evlerimize, çocuklarýmýza ekmek, süt götürebilir miyim kaygýsý duymayacaðýmýz, sýnýflarýn ve sömürünün olmadýðý bir gelecek kendi ellerimizin eseri olacaktýr. Bizler Genç Emekçiler Birliði (GEB) çatýsý altýnda örgütlü iþçiler olarak tüm sýnýf kardeþlerimizi örgütlenip bu vahþi sömürü düzenine son vermeye çaðýrýyoruz.. Gelin hep beraber ne yapacaðýmýzý, nasýl yapacaðýmýzý tartýþalým ve fikirlerimizi hayata geçirelim. Hep beraber yürüyelim, en ileri, sýnýfsýz, sömürüsüz, özgür bir geleceðe. Birbirimizle paylaþacaðýmýz ve yapacaðýmýz çok iþ var. DÜNYA EMEÐÝN OLACAK! DÜNYA NASIRLI ELLERÝMÝZLE ÞEKÝLLENECEK! GENÇ EMEKÇÝLER BÝRLÝÐÝ (GEB) 112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
15
Yeni Evrede
Miting
Mücadele Birliði
ÖZGÜRLÜK DEVRÝMLE GELECEK
miþ, eðitim sistemi buna uygun düzenl e n m i þ t i r. Devlet þimdi de, güya alevi i nan cýn da ki insanlara kol kanat geriyormuþ izlenimi uyandýrmaya çalýþý3 Þubat günü Pir Sultan Abdal Külyor. Devletin bu oyunlarýný boþa çýkartür Dernekleri’nin düzenlediði “Öðretimak için tüm tarih boyunca içinde bulunmize, Özgürlüðümüze, Onurumuza Saduklarý tarihsel, toplumsal koþullar nedehip Çýkýyoruz” mitingi Kadýköy Ýskele niyle, sýnýflar arasý güç iliþkilerinin zoMeydaný’nda yapýldý. Demokratik kitle runlu bir sonucu olarak ‘doðal devrimci’ örgütleri ve sosyalist yapý ve platformlabir konumda olan alevi inancýna sahip rýn da destek verdiði mitinge 10 bine yainsanlarýn devrimci bir iktidar için mücakýn insan katýldý. dele etmeleri zorunludur. Özgürlüðün Saat 11:30’dan itibaren Tepe Nautiancak bir devrimle kazanýlacaðý, egemen lus Alýþveriþ Merkezi önünde toplanýldini anlayýþýn ancak bir devrimle yerini maya baþlandý. Ýlerleyen saatlerde kortej bilimselliðe býrakacaðý açýktýr. sýralarý oluþturuldu. Mücadele Birliði Platformu da mitinge “Özgürlük Devrimle Gelecek / Mücadele Birliði Platformu” pankartýyla katýldý. Yürüyüþ kortejlerinin oluþturulmasýnýn ardýndan yürüyüþ baþladý. Yol boyunca Mücadele Birliði okurlarý olarak “Özgürlük Devrimle Gelecek” baþlýklý bildirilerimizi daðýttýk ve kuþlamalarýmýzý yaptýk. Ayrýca kitlenin geçiþ güzergahýna “DÖB, Devrimci Öðrenci Birliði”, “Mücadele Birliði” yazýlamalarý yapýldý. Daðýttýðýmýz bildiride, “Biz Leninistler biliyoruz ki, din, dil, ulus, ýrk, renk, mezhep ve cinsiyet farký gözetmeksizin, tüm iþçi ve emekçiler kardeþtir, sýnýf kardeþidir. Bu nedenle sorunlarý bir, çýkarlarý ortaktýr. Mücadeleleri de ortak olmak zorundadýr. Sermaye sýnýfý ise, emekçi kitleleri yapay ayrýlýklarla parçalayýp bölerek yönetmeye çalýþýyor. (...) tekelci kapitalist sistem, varlýðýný devam ettirebilmek için, karþý devrimci zor’un yanýsýra din silahýna sarýlýyor. ‘Halklarýmýzýn %99’u müslümandýr’ ifadesinin devlet kadrolarýnýn neredeyse parolasý haline getirilmiþ olmasý tesadüf deðildir. Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý, devletin olanaklarý hep bu amaçla kullanýlmýþ, devlet kadrolarý buna uygun þekillen-
16
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
Biz Leninistler, diyoruz ki; birleþebilecek tüm güçleri faþizme ve onun ekonomik temeli olan tekelci kapitalizme karþý birleþtirmek tarihi bir görev halini almýþtýr. Ayný zamanda Kürt ve Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði þimdi her zamankinden daha önem kazanmýþtýr. Halklarýmýzýn farklý inançlara sahip iþçi ve emekçi kesimlerini ayný kýzýl bayrak altýnda toplamak ve yükselen devrim mücadelesini zafere taþýmak günümüzün en acil, en ertelenemez görevidir” deniyordu. Yürüyüþ sýrasýnda sýk sýk “Halklar Devrimle Özgürleþecek, Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Dün Maraþ’ta, Bugün Sivas’ta, Çüzüm Faþizme Karþý Savaþta”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Ýktidar Dýþýnda Her Þey Hiçbir Þeydir”, “Dünya Emeði Olacak”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” sloganlarýmýzý gür bir þekilde haykýrdýk. Kitle oldukça coþkuluydu ve devrimci bir ruh hali vardý. Saat 13:00’da Ýskele Meydaný’na varýldý. Polis arama noktasýnda bir yoldaþýmýz Mücadele Birliði Dergisi’ni tuttuðu için alýkonuldu. Kýsa bir süre sonra dergimizin geri verilmesiyle miting alanýna girdik. Üzerinde Deniz Gezmiþ yoldaþýn siluetinin olduðu kýzýl bayraklarýmýz oldukça dikkat çekiyordu. Pankartýmýzý kitlenin rahatça göreceði yüksek bir yere, iki aðacýn arasýna astýk. Alanda da yine yoðun bir þekilde bildiri ve dergi daðýtýmý yaptýk. Mitingde konuþma yapan Pir Sultan Abdal Kültür Derneði Genel Baþkaný Kazým Genç; “Deðerli canlar farkýnda mýyýz bilmiyorum ülke çok büyük bir ekonomik bunalýma gidiyor bu ekonomik bunalým geldiðinde türbanlý türbansýz ayýrýmý yapmayacak tüm emekçileri saðdakini de soldakini de üreteni de üretmeyeni de iþsizini de hepsini mahvedecek yolda býrakacak” dedi ve sonra “buna katlanacak mýyýz?” diye sordu. Kitle gür bir þekilde “Hayýr” diye baðýrdý. Kazým Genç’in ardýndan Tolga Sað, Hasan Saðlam, Erdal Bayrakoðlu’nun sahne almasýnýn ardýndan miting sona erdi.
Yeni Evrede
Okur
Mücadele Birliði
BÝR ÝÞÇÝDEN MEKTUP “Kendi Ellerimizle Ürettiðimiz Hiçbirþeye Sahip Deðiliz” Ýnsanlarýn emeðini satmasý nedir? Nasýl bir þeydir? Artýk anladým! “Emek nasýl satýlýr?” diye kendime sorarken fark ettim ki, meðer ben de emeðimi satýyormuþum. Bunu anlamam sanýrým uzun sürdü. Günde 12 saate bir ay çalýþmanýn karþýlýðý 650 YTL. Bu ücret “emeðimin karþýlýðý” idi birçok arkadaþýmýn gözünde ayný olduðu gibi. Ama bilinçli iþçiler sayesinde benim kitap okumaya, gezmeye, aileme yani sosyal faaliyetlere katýlmaya hakkým olduðunu anladým. Bir bayanýn yaþadýðý eziyetlerin belki çoðunu genç yaþta yaþadým. Çalýþma isteðimi aileme söylediðim zaman aþýrý bir tepkiyle karþýlaþtýðýmý hatýrlýyorum. Ama bir süre sonra ailemin benim kazanacaðým paraya ihtiyacý olacaðýný görüyordum. Bütün tepkileri aþarak çalýþmaya baþlayacaktým. Tepkileri para ihtiyacýmýz olduðu için aþtým ve bir fabrikaya iþ baþvurusu için gittim. Ýlk önce “ne mezunusun?”sözüyle karþýlaþtým, ailemi düþündüm ve iþletme þefine “abi lise üniversite okumuþ olsam zaten burada olmam” demek zorunda kaldým. Nihayet iþe alýnmam uzun sürmedi. Fabrikada ilk üç ay asgari ücretle 12 saat hiçbir iþ ve can güvenliðim olmadan çalýþtým. 12 saatin yorgunluðuyla eve gelip yemek bile yemeden elimi yüzümü bile zar zor yýkadýktan sonra hayalet gibi uyurdum. Sabah uyandýðým zaman servisi kaçýrdým mý “nasýl giderim yol param yok” diye düþünerek kendime sorun ederdim. Bunlarý yazarken komik bir aný geldi aklýma. Bir gün evden birkaç dakika geç çýkmýþtým. Servis duraðý evimize bayaðý yakýndý, tam köþeyi dönünce servisin duraktan uzaklaþtýðýný gördüm. Yani servis kaçýyordu, tabi durak erkek iþçilerle doluydu, ne yapayým ben de ýslýk çalmak zorunda kaldým. Servis þoförü ýslýðýmý duyunca durdu. Tam servise binerken duraktaki iþçilerden birkaç tanesi fýsýldaþarak “abi ben sana bu kýz erkektir demedim mi” dediðini duydum. Normalde sekiz saat çalýþmam gerekirken on iki saat robot gibi çalýþýyordum. Orada çalýþan bütün iþçiler gibi benim de lavaboyu kullanma sürem onbeþ dakika idi. Patronlar bu süreyi çok görmüþ, onun için 10 dakika oldu. Tabi ki zaman kaybý üretim kaybý demekti. Eee bu da onlarýn iþine gelmezdi. Tabi ki robot olduðumuz için onlarýn emirlerine itaat etmeliydik! Hani onlar patron ya onlar her þeye layýk görülüyor, fakat biz iþçilerin gezme, eðlenme, kitap okuyup bilinçlenme hatta gülme hakkýmýz yoktu. Patronlar böyle düþünüyor, oysa her þeyi yapan üreten biz iþçileriz, en güzel en iyi þeyleri hak eden biziz. Fakat iþin tuhaf yaný kendi ellerimizle ürettiðimiz hiçbir þeye sahip deðiliz. Bunlarý anlatýrken son çalýþtýðým yeri de anlatmak istedim. Bu çalýþtýðým yer çikolata atölyesiydi. Uzun zaman iþ bulamamýþtým. Benle beraber evde üç kýz kardeþ çalýþýyorduk. Ama üçümüz de uzun süre iþsiz kaldýk. 2 kardeþim çikolata atölyesi i-
le görüþmeye gittiðinde benim için de konuþmuþlar. Beni de o akþam ikna ettiler atölyede çalýþmam için. Ýþe gitmek için çok erken saatlerde uyanmamýz gerekiyordu, uyandýðýmýz zaman daha yýldýzlar gökyüzünde kocaman parlýyordu. Bizim erkenden hazýrlanmamýz iþe geç kalmamak için; neredeyse ýþýk hýzýyla hareket etmek zorunda kalýyorduk. Sabah iþe gitmek için hazýrlanýyoruz ama daha hava karanlýk, üstelik iþe geç kalacaðýz. Saat 07.00’da iþ yerinde olmamýz gerekiyordu. Neyse güç bela yetiþtik. Ýlk gün atölyenin kapýsýndan içeriye girdiðimizde, etrafýmýzý çok iðrenç bir koku ve dondurucu bir soðuk sardý. 1520 iþçi arkadaþ çalýþýyordu içerde. Günde 12 saat, aylýk 430 YTL ile çalýþmaya baþladýk. Tabi içerisi morg gibi soðuk. Neyse bana gün doðdu. Tam bir çikolata canavarýyým, çikolata atölyesindeyim, yaþasýn diye sevinirken bir de ne göreyim, yere dökülen bizim üzerine basýp geçtiðimiz çikolatalar, tekrar kazana atýlýp paketleniyordu. Ýþte orada þok oldum. Benim doðal olarak çikolata sevgim kalmadý. Ama benim çikolata sevgimi býrakýn, insan saðlýðýný ayaklar altýna alýyorlar. Bunlar olurken ortada mühendis denilen kiþi dolaþmakta. Hem yere düþen çikolatalarýn kazana atýlmasýný hem de küflenmiþ hindistan cevizlerinin kullanýlmasýný çok rahat bir þekilde izliyor. Biz de aaa ne güzel Hindistan cevizli diye sevinerek yerdik. Meðer hepsi küflü cevizmiþ. Çalýþma ortamý berbat týpký atölye sahibi patron gibi, patron diye tabir ettiðimiz kiþi aþaðýlýðýn aþaðýlýðý idi. Ýþçiler de makineler gibi çalýþýyorlardý çünkü buna zorunluydular. Ýçerideki soðuktan kaynaklý tabi ki saðlýksýz çalýþma ortamýný da ekleyince, iþçilerin çoðunun hasta olmasý doðal karþýlanýyor. Bu iþçiler de insan, çalýþanlar emekçi insanlar onlarýn da birer ailesi ve çocuklarý var. Ama onlar cezaevindeymiþ gibi robot gibi çalýþmak ve emeklerini satmak zorundalar. Bilinçli bir iþçi arkadaþým bana biz erkekler bir yönden siz bayanlar her yönden sömürülüyorsunuz demiþti. Bu atölyede bunu daha net gördüm. Bizden önce atölyede 2 bayan iþçi çalýþýyor. Usta ve bazý erkek iþçiler tarafýndan göz göre göre tacize maruz kalýyorlardý. Bunu görünce cinnet geçirdim. Bu atölyede sadece emeðimin deðil bayan olduðumuzdan kaynaklý cinsel sömürüye de uðradým. Ve sadece iki gün dayanabildik. Atölyeden ayrýlýrken oradaki iki bayan iþçiyle konuþtum. Her birinin farklý sorunlarý var. “Arkadaþlar nasýl dayanýyorsunuz, bir þeyler yapalým” dediðim zaman “mecburuz” dediklerinde ne yapacaklarýný bilmedikleri için, bazý þeyleri kabul ettiklerini gördüm. Onlara göre biz daha þanslýydýk. Çünkü biz bu sistemin nasýl iþlediðini nasýl deðiþebileceðinin farkýndaydýk. Þimdi nasýl deðiþeceðini iþçilere anlatma zamaný. KADINLAR SOSYALÝZMLE ÖZGÜRLEÞECEK Antep’ten bir Mücadele Birliði okuru
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
17
Yeni Evrede
Okur
Mücadele Birliði
ORTAKLAÞAN DEVRÝM MÜCADELESÝ PENCERESÝNDEN BAKMAK Türkiye’nin Ortadoðu’ya açýlan kapýsý olan ve sahip olduðu uluslararasý limaný, serbest bölgesi (aðýrlýklý olarak tekstil) bir tek boþ parseli kalmayan organize sanayi bölgesi, tekno parký, iþ geliþtirme merkezleriyle Mersin, yerli ve yabancý kökenli sermayenin iþtahýný kabartýyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odasý verilerine göre kayýtlý yabancý þirket sayýsý 358’i buluyor. Özellikle son yýllarda turizme verilen önem ile birlikte Mersin, kozmopolitik yapýsý ile yatýrýmlar þehri olarak büyüyor. Büyük olasýlýkla özellikle yabancý þirket sayýsý katlanarak artacaktýr. Ekonomik yatýrýmlarýn artmasý, beraberinde sýnýflar çeliþkisini de alabildiðine derinleþtiriyor. Þehrin en belirgin özelliklerinden biri de özellikle savaþtan kaynaklý Kürt nüfusu bakýmýndan yoðun olarak göç alan bir þehir olmasý. Küçük çaplý iþletmelerden atölyelere sanayiden fabrikalara mevsimlik iþçilikten, temizlik sektörüne tarla iþçiliðine kadar, Kürtler tüm sektörlerde kendi topraklarýndan koparak geldikleri bu þehrin ucuz emek çarkýnýn birer parçasýna dönüþtü. Ancak kendi topraklarýnda mülklerini satarak gelenlerin büyük bir kýsmý, kimi iþletmeler açarak yaþamlarýný sürdürmektedir. Mersin, özgün kimi koþullardan kaynaklý olsa gerek, yoðun örgütsüz bir sol potansiyeline sahip olan bir þehir. Sistem tarafýndan kaybedilmek istenmeyen bir þehir. Ýyi biliniyor ki, Mersin’de 1999 seçimlerinde Büyükþehir Belediyesi’ni alan HADEP’li belediye baþkaný yoðun uðraþlardan sonra görevden alýndý ve iþ Ankara’da sonuçlandý. Belediye yönetimi þu anki baþkana verildi. Kürt nüfusunun yoðunlukta olmasýndan kaynaklý devlet gerici faþist yöntemler ile mücadele alanýný daraltmaya çalýþýyor. Ki bunu da en çok ölen askerlerinin üzerinden propagandaya dönüþtürmekte ýsrarlý davranarak yaptý. Mersin köylerinde bu konuda yoðun çalýþmalar sürdürdüler. Özellikle ülkü ocaklarýnýn gözdaðý vermek istercesine þehir merkezlerinde vatan bayrak naralarý atmalarý, Kürtler açýsýndan artýk bir ciddiyet oluþturmuyor. Emek sermaye çeliþkisiyle yoðrulan potansiyel, artýk mücadeleyi tek baþýna ulusal kimlikle sýnýrlý tutmamasý gerektiði bilinciyle davranarak geliþtirmek zorunda olduðunun farkýnda; çünkü yaþamsal alanlarý daha çok ekonomik çeliþkilerde derinlik kazanýyor. Daha belirgin tarifi, artýk Kürtler göç ettikleri her yerde geriye dönmeyecek sosyal-kültürel, ekonomik olarak derinlik oluþturuyor ya da zaten baþka bir seçenek de yok. Kendilerini ait hissetmedikleri þehirleri kanýksayarak bilince çýkarmak zor da olsa kabullenmek, mücadeleyi daha anlamlý bir baþkaldýrýya dönüþtürüyor. Daha net bir karþýlýðý, halklar arasý mücadele birliðini güçlendirmekten geçiyor. Ulusal özgürlüðün koþullarý da buradan geçecektir. Bu þehirde kýþkýrtýlmak istenen þovenizme en iyi karþýlýk, birleþik mücadele ile verilir. Mezopotamya, Kürtlerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Kendallarýn vb. vataný olarak istilalara karþý birbirini koruma güdüsü ile davranarak nasýl emperyalistlerin parçalamalarýna karþý durmayý öðrendi ise, bugün biz ayný mirasýn üzerinde bunu haydi haydi baþarabiliriz.
18
Yüzyýllarca birlikte yaþamayý esas almýþtýr bu halklar. Ki en iyi örnekleri, Kürt tarihine iliþkin temel kaynaklar Ermenistan kütüphanelerinde korunuyor. Ve Kürtçe radyo yayýn Erivan üzerinden yapýlmýþtýr. Türkiye’de kendi yurdundan edilen Kürtler ile Türkler ve diðer azýnlýklar birçok alanda ortak bir davranýþ ruhu geliþtiriyor ki, faþizme ancak buradan cevap verilebilir. Kürtlere karþý kýþkýrtmalar ancak küçük çaplý karþýlýk bulabilir. Ancak Mersin’de bunun bedeli sistem açýsýndan daha aðýr olacaðýndan daha temkinli örülmeye çalýþýlýyor. Çünkü TC bizzat kendisi Kürdistan’ý boþaltarak Çukurova’yý Kürtleþtirdi. Adana, Mersin, Tarsus, Yenice, Misis, Küçükdikili buralarda ciddi bir Kürt nüfusu oluþtu. Buralardan tek baþýna Ulusal Mücadele karþýlýk bulmayacaktýr. Ancak ulusal-sýnýfsal bir kimliðe siyasal bir bilince vararak kurtuluþa gitmek, tarihsel bakýmdan kendini bir zorunluluk olarak ortaya koyuyor. Çünkü özellikle son dönemde emperyalizmin hâkim olduðu Ortadoðu’da, halklarýn içiçe geçmiþliðinden kaynaklý, ekonomik iliþkilerde sermayenin oluþturduklarý birlikler, özellikle Güney Kürdistan’da geleceðin ciddi sermaye ayaklarý olarak örülmeye baþlanmýþtýr. Kuzeyde ise eski toprak aðalarý þimdi birer fabrikatöre dönüþmüþ durumda, ki kimilerinin yabancý þirketler ile ortaklýklarý da mevcut. Yani ilhak olmuþ ülkenin sömürülmesi, kendi burjuvazisi eliyle güçlenerek derinleþiyor. Komünistler ancak birleþik devrimi esas alarak sürece müdahale edebilirler. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda sürecin devrimciliðinden kaynaklý tek devrimden çok birbirini tetikleyen devrimler söz konusu. Nasýl ki sermaye sahipleri, Mersin Limaný’ndan güneye ithalat-ihracat yapýyor ise, Mersin’de yaþayan Kürtler de sýnýflar mücadelesinin bir gereði olarak ortaklaþan devrim mücadelesi penceresinden bakmak zorunda. Mersin’den Bir Mücadele Birliði Okuru
ZÝNDANLARDA BASKILAR ARTARAK SÜRÜYOR Gün geçmiyor ki, F tiplerinde yaþanan olaylara, baskýlara, hak gasplarýna, iþkencelere bir yenisi eklenmesin. Bunlarýn son örnekleri, Tekirdað 1 ve 2 nolu F tipi zindanlarý olmak üzere, tüm zindanlarda yaþanýyor. Tekirdað 1 Nolu Zindanýnda bulunan TKEP/L davasý tutsaðý Nurettin TEMEL, daha önce hakkýnda verilmiþ olan 5 günlük hücre cezasý için 4 Þubat akþamý hücresinden alýnarak tekli hücreye götürüldü. Ayný günlerde, 9’u adli, 12 tutsak da 1 Nolu F Tipi’nden Bolu F Tipi’ne sürgün edildiler. Tekirdað F Tipinde bulunan devrimci tutsaklar, bu durumu protesto etmek için 3 günlük açlýk grevine gittiler. Bunlarýn yanýsýra, 26 Ocak’ta da Sincan 2 No’lu F tipi Cezaevinde Hasan Eroðlu isimli tutsak, tedavisi yapýlmadýðý için hayatýný kaybetti. Ayrýca, Sincan L Tipi, Sincan Kadýn Cezaevi, Sincan 1 No’lu F Tipi, Tekirdað 1 ve 2 No’lu F Tipiile Edirne F Tipi Cezaevlerinde sohbet alanlarýyla açýk görüþ alanlarýna kameralar yerleþtirildi. Kameralarý protesto eden tutuksaklar, sohbet ve açýk görüþ hakkýný kullanmamaya baþladýlar ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
Yeni Evrede
Antep
Mücadele Birliði
ANTEP’TE NEHÝRLEÞEN DÝZELER ETKÝNLÝÐÝ Dizdiler duvarýn dibine bütün renkleri. Sonra ateþ ettiler Baþý dikti mavinin, Kýrmýzýnýn, karanýn ve beyazýn. Hepsinin baþý dikti. Hep ayný þey oldu. Burada, Ýspanya’da, Þili’de, Kongo’da. Kurþuna dizdiler ressamlarý, müzisyenleri, Oyuncularý, yazar ve þairleri. Ve de ille de partizanlarý Namuslu, onurlu ne varsa Duvar diplerinde kurþuna dizdiler. Dikti baþý Sovyet ressamlarýn, Meksikalý þarkýcýnýn, Bulgar yazarýn, Fransýz þairin. Dikti baþý Yiðit yoldaþlarýn Ýspanyol, Yunan, Latin Amerikalý, Afrikalý, Asyalý partizanlarýn. Ölürken bile dikti baþlarý. Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi Þubat ayý programý dahilindeki “Nehirleþen Dizeler” etkinliði, 10 Þubat Pazar günü gerçekleþtirildi. Þiirin toplumdaki yerini, duygularýn ve düþüncelerin ifade biçimini vurgulamak ve yaþamýmýzdaki yerini anlatmak için yapýlan etkinliðin çalýþmalarýna günler
öncesinden baþlandý. 10 Þubat Pazar günü saat 14:00’de gerçekleþen etkinlik, saygý duruþu ile baþladý. Ardýndan Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçilerinden Memik Kýlýnç sahneye davet edildi. Kýlýnç konuþmasýnda sanat merkezinin 15. yýlýnda olduðuna vurgu yaparak, bu süreçte yapýlan üretimleri ve yaþanan zorluklarý anlatarak toplumcu-gerçekçi sanat anlayýþýndan bahsetti. Daha sonrasýnda sanat merkezinin faaliyetlerini ve atölye çalýþmalarýný duyurdu. Etkinlikte Ekin Þiir Atölyesi; “Toprak,
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
Hava, Ateþ, Ve su gibiydiler kirli düþlerin çoðalan vahþetine, zulmüne ve iðrençliðine karþý. Halktýlar halklar gibi. Yiðitçe çýktýlar yola söylemek için türkülerini. Sevdanýn en amansýzýný, Ölümün en zamansýzýný tattýlar. Uðrunda ölüme gittikleri yol kadar aydýnlýktýlar!...” dizeleri ile, katýlýmcýlara Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i þiirle anlattýlar. Ardýndan teatral bir sunumla ayakkabý boyacýsýný, mendilci çocuðu, sokak çocuðunu ve burjuvayý simgeleyen anlatýmlarýyla þiirler sunduklarý gösteri ile etkinliðe katýlan izleyicilerden yoðun bir alkýþ topladýlar. Ekin Þiir Atölyesi’nin bir emekçisi Kürt kadýnýný simgeleyen kostümüyle ve Kürtçe þiiriyle izleyicilerle kaynaþtý. Etkinlik serbest kürsü ile devam etti. Serbest kürsüde söz alan katýlýmcýlar, etkinlik içerisinde yaþadýklarý duygu ve düþüncelerini, kendi üretimlerini paylaþtýlar. Katýlýmcýlardan biri þiirin tarihini ve Ýlyada Destanýný anlatarak ve bu destandan bir parça paylaþarak etkinliðe renk kattý. Gerçekleþtirdiðimiz etkinlik sýcak paylaþýmlar ve sohbetlerle sona erdi. Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi
19
Yeni Evrede
Kadro
Mücadele Birliði
LENÝNÝST ÝYÝMSERLÝK ÜZERÝNE
Leninistler bunca karamsarýn arasýnda iyimser olmayý nasýl baþarabiliyorlar? Reformistler ve oportünistler, bir devrimin henüz çok uzakta olduðunu terennüm ederlerken Leninistler nasýl oluyor da Nazým’ýn dediði gibi “bir akarsu gibi” iyimser olabiliyorlar. Bazýlarý bunu Leninistlerin “hayalperestliði”ne veriyor, bazýlarý “olaylarý abartmasý”na, bazýlarý “solculuðu”na... Kim ne söylerse söylesin, aslýnda ortalama solun kendi “sürekli karamsarlýðý”na gerekçe oluþturmaya çalýþtýðýný, Leninistleri suçlarken aslýnda kendi içinde bulunduðu durumu gizlemeye çalýþtýðýný söylemek zorundayýz. Ortalama solun karamsarlýðýnýn bir yönü, devrimin diyalektik, sýçramalý geliþme çizgisini görememiþ ve halen de göremiyor oluþudur. Filmin bir karesine takýlý kalmýþ bir izleyici ne hissederse, ortalama sol hareket de onu hissediyor. Akýþý kendi kafalarýnda dondurmuþ olanlar, tilkinin dönüp dolaþýp kürkçü dükkanýna gelmesi gibi, son tahlilde “duraðanlýk” duraðýnda duruyorlar. Onlar olaylardan devrimci sonuçlar çýkarmýyorlar; çünkü olaylarýn devrimci yönde geliþtiðini görmüyorlar. Ortalama sol hareket, öyle bir “sürekli karamsarlýða” kapýlmýþtýr ki, kapitalizm için çalan ölüm çanlarýný duymamak için saatlerinin tiktaklarýný dinliyorlar. Ve o senkronize sesler içinde huþu içinde kendilerinden geçiyorlar. Zaman akýp gidiyor ve ortalama sol hareket, yaþanan tüm geliþmeler sonrasý sanki hiçbir þey deðiþmemiþ gibi býraktýðý yerden sürdürmeye çalýþýyor. Bu gün yanlarýnda patlamaya hazýr bir bombanýn tiktaklarýný duyuyor ve panikliyorlar; ama sonra yine o bildik rutine dönüyorlar. Ve rutin her zaman karamsarlýk üretiyor. Ýyimserlik olabilmek için tarihin akýþ yönünü iyi görmek gerekiyor. Bu da öyle basma kalýp bir söz olarak anlaþýlmamalýdýr. “Akýþýn yönü sosyalizme doðrudur” demek yeterli deðildir. Bunun güncelliðini de tespit etmek gerekiyor. Devrimin güncelliði üzerine yapýlan tartýþmalar bizi sevindiriyor. Bazý çevrelerin kapitalizmin krizine iliþkin yaptýklarý tahliller de bizi sevindiriyor. “Biz demiþtik” þeklinde bir böbürlenmeye sahip deðiliz. Bugün, Leninistlerin iyimserliðinin nesnel zeminleri mevcut. Zaten nesnel zeminleri olmayan bir iyimserlik, olsa olsa insanýn kendisini motive etmesi olurdu. Bugün bizlerin en büyük ittifakýmýz nesnel koþullarýn kendisidir. Nesnel koþullarýn devrimci oluþu, bizleri güçlü kýlýyor. Bu nesnelliktir ki, bizim öngörülerimizi doðruluyor. Biz, fal bakmýyoruz; “üç vakte kadar devrim olacak” demiyoruz. Devrimin ne zaman olacaðýný hiçbir zaman bilemeyeceðiz. Belki de kendimizi ne olduðunu anlamadan bir devrimin içinde bulacaðýz. Belki de Lenin gibi “biz devrimin yaþlý kuþaklarý devrimi görecek kadar yaþamayacaðýz herhalde” dediðimiz bir anda, devrim patlak verecek. Ama, nasýl ve nerede olunursa olunsun hep devrimle yaþanýlacak. Deniz Gezmiþ yoldaþýn dediði gibi: “Devrim ya ruhunuzdadýr ya hiç bir yerde”. Bir insan eðer yüreðinde ve bilincinde devrimi hissediyorsa, devrimi hemen ulaþabileceði kadar gerçek ve mutlaka ulaþýlmasý gereken bir “imkansýz” olarak görüyorsa devrimcidir. Bir devrimci eðer devrim için savaþýyorsa, bir devrimi hazýrlýyorsa komünist adýna layýktýr. Devrimi düþünmeden, tüm düþüncelerinin onu nasýl hazýrlayacaðýna yoðunlaþtýrmadan, günlük faaliyetlerini buna göre düzenlemeden bir devrimci olmak, dahasý bir devrimci olarak kalmak mümkün deðildir. Günlük yaþam alýþkanlýklarýný sürdürerek, devrimi sadece bir lafýz düzeyinde ele alanlar, olsa olsa reformistler ve oportünistler olabilir. Devrimi bir lafýz düzeyinde ele almak da karamsarlýðýn asýl nedenidir. Ýyimserlik, görüntüdeki durgunluðun altýndaki kaynaþmayý görebilmektir. Umutlu olmak, umuda emek vererek, emeðinin sonuçlarýný görerek çoðaltmaktýr. Yarým yamalak yapýlan iþlerin sonunda kimse iyimser sonuçlar beklememeli, hele hele hayal kýrýklýðýna hiç uðrama-
20
malýdýr. Þimdi Lenin’in deyimiyle “insan yok” diyenleri kurþuna dizmenin gerekeceði bir dönemden geçiyoruz. Her yerde, devrimin saflarýna katýlmaya hazýr, bizim ajitasyon ve propagandamýzdan fazlasýyla etkilenecek insanlar olduðunu biliyor, görüyoruz. 1905 Devrimi öncesi “Rusya’da devrimci bir halk yok” diyerek kendi eylemsizliklerinin ve pasifliklerinin teorisini yapan Menþeviklerin durumuna düþmek isteyeceklere, söylenecek sözümüz olamaz ama, biz kitlelerden, iþçi sýnýfý ve emekçilerden umudunu kesmiþ olan Menþeviklerden deðil, düþünceleri bir pusulanýn iðnesi gibi sürekli devrimi gösteren Bolþeviklerden öðreniyoruz. Biz, zamanýnýn burjuva politikasýnýn duayenlerinden olan Ýngiltere baþbakaný Churcil’in bile hakkýnda büyük bir hayranlýkla “O, en olmaz denilen anlarda bile mutlaka bir çýkýþ yolu bulurdu” dediði Stalin’den öðreniyoruz. Biz “hiçbir mücadeleyi býrakmam” diyen ve “ya kaybederseniz” sorusuna, “kaybedersem yeniden baþlarým” cevabýný veren Fidel Castro’dan öðreniyoruz. Ve hiçbir zaman “nesnel koþullar”a teslim olmayan komutan Che Guevara’dan öðreniyoruz. Biliyoruz ki, bir devrimciyi umutlu ve cesaretli kýlan þeylerin baþýnda her zaman yeniden baþlama gücünü kendisine bulmasý gelir. En zor koþullarda bile “ya yeni bir yol bulacaðýz, ya da yeni bir yol açacaðýz” diyebilen kiþi, gerçek anlamda devrimcidir. Karþýsýna çýkan ilk güçlükle pes eden, hemen karamsarlýða kapýlan birisi, henüz devrimi özümsememiþ, komünizmin yüksek amaçlarýný henüz kavrayamamýþ demektir. Buradan bir kez daha þu önemli sonucu çýkarabiliriz: uzun süreli bir devrimciliðin, baþka bir deyiþle devrim mücadelesi içinde uzun süre kalabilmenin olmazsa olmazý, teorik geliþimdir. Teorik geliþimi duran, ya da hiç olmayan birinin, devrim saflarýnda uzun süre kalmasý beklenmemelidir. Zor koþullara dayanmak büyük oranda yüksek bir bilinç iþidir. Bilinçli bir devrimci asla umudunu yitirmez; hiçbir konuda hiçbir zaman umutsuz olmaz. Umutsuz insan, devrimci olamaz, büyük düþlerin peþinden gidemez. Ve en önemlisi günümüzde umutsuz olmasý gereken devrimciler deðil burjuvazidir. Bugün birçok burjuva ekonomist 2008 yýlýný “neoliberal küreselleþmenin çöküþ yýlý” olarak adlandýrýyorlar. Hepsi “kötümser tahminler”de bulunuyorlar. 2008 yýlý sonrasýnda önlerini göremediklerini söylüyorlar. Artýk krizlerin bulaþýcý olduðunu, “domino etkisi”yle kapitalist sistemde ard arda çöküþler yaþanabileceðini belirtiyorlar. En baþta ABD ekonomisinin durumu, onlarý böyle düþünmeye zorluyor. Bunlar nesnel gerçeklikler; yani artýk burjuvazinin kendisinin bile inkar edemediði doðrular. Ve þimdi artýk tüm dünya üzerinde dolaþan bir komünist devrim hayaletinden bahsetmenin zamaný gelmiþtir. Doðrularýn umudunun asla ölmemesi gereken bir dönemden geçiyoruz. Pandoranýn kutusunda insanlýða dünyanýn üzerine yayýlan tüm kötülüklere karþý savaþmasý için kalan umuttu. Umut varsa herþey vardýr. Artýk devrimin ölülere bile hayat vereceði bir dönemden geçiyoruz. “Ayaklanmalar Yüzyýlý”, büyük devrimlerle devam edecek. Ve bizler Latin Amerikalý bir devrimcinin dediði gibi “ayaklanmalarý kazýdýðýmýzda altýndan eski militanlarýn çýktýðýný” göreceðiz. Burjuvazinin endiþeleri, korkusu yersiz deðil; karamsarlýk en çok burjuvaziye yakýþýyor. O, giderek yaklaþan ve büyüyen krize karþý kara kara ne yapacaðýný düþünüyor. Mezar kazýcýlarý kapýnýn önünde beklerken ölü yataðýnda yatan bir acuze ne düþünürse, onu düþünüyor. Proletarya ise güneþli elleriyle yeni bir dünyanýn kapýsýný açacak olmanýn heyecanýný duyuyor. Leninistlere iyimserliklerinin nedenini mi soruyorsunuz? Þöyle cevaplayabiliriz: Biz iyimser olmayalým da kim olsun.
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
Yeni Evrede
Nazým Hikmet
Mücadele Birliði
NAZIM HÝKMET ÞÝÝRLERÝ MÝTRALYÖZLEÞTÝRMEYE DEVAM EDÝYOR!
Ýþçi sýnýfý önderliðinde emekçi sýnýflarýn emperyalist kapitalist sisteme karþý sýnýfsýz-sömürüsüz bir dünya için ayaklanmalarý, hergün biraz daha güçlenerek devam ediyor. Ne barbarýn tehditi, ne de baskýlarý dalga dalga yayýlan bu rüzgarýn önünde durabiliyor. Ýþçi ve emekçi sýnýflarýn yoksulluðu, sefaleti ve kanlarý üzerinde yükselen kapitalist sistem, varlýðýnýn devamýný saðlamak için bütün araçlarýný kullanmaya devam ediyor. Afganistan’da Irak’ta emekçi halklara bombalar yaðdýran emperyalizm, korkularýný bastýrabiliyor mu acaba; Kürdistan’da halklarýn üzerine F-16’larla bombalar yaðdýran Türkiye tekelci sermayesinin vahþiliði, acaba son çýrpýnýþlarý deðil midir? Ýþçilerin her eylemine jop, gaz bombasý ve panzerleriyle saldýran kapitalistler, tarihin akýþýnýn kaçýnýlmaz yönünü görüyor ve bu akýþ onlarýn uykularýný kaçýrýyor. Bir yanda iþçilere, ezilen halklara vahþi bir terörle saldýran kapitalistler, öte yandan her þeyi ters yüz ederek kitlelerin bilincini bulandýrmaya çalýþýyorlar. Marx’ý yaþamýnda neredeyse sürmedikleri ülke kalmayan kapitalistler, ölümünden sonra marksizmin içini boþaltmak için, marksizmi ehlileþtirmek için yapmadýklarýný býrakmadýlar, ki hala bu umutsuz çabalarý devam ediyor. Ýþçi sýnýfýnýn ve emekçi halklarýn sarsýlmaz önderi Stalin, nasýl da çaresizce kendi maþalarý olan faþist Hitler’le ayný kefeye koyulmaya çalýþýlýyor. Denizler nasýl da maceracý ve haksýzlýða uðramýþ gençlere çevrilmek isteniyor. Ve tabi nerdeyse her þiirinde proleteryanýn þairiyim, komünist bir þairim diyen Nazým Hikmet, sýradan bir “vatansever”e çevrilmeye çalýþýlýyor. Hayýr bay burjuvazi hayýr. Yeni bir dünyaya geçiyoruz ve kapitalizm kaçýnýlmaz olarak tarihin mezarlýðýndaki yerini alacak. Ne atom bomban, ne savaþ uçaklarýn, ne bombalarýn, ne yalanlarýn, ne televizyonlarý, ne de gazetelerin bu akýþýn önünde çaresiz. Ve sen kaybediyorsun. Ýþçi sýnýfý kazanýyor . 3 Þubat 2007 Pazar günü saat 15:00’da her dizesi hala kapitalistlere bir mitralyöz kurþunu gibi saplanan, bizi çoþkulandýran, öfkelendiren, ile de ille kavgaya çaðýran komünist þair Nazým Hikmet’i anma etkinliði düzenledik. Nazým Hikmet’in hayatýný anlatan slayt gösterimiyle baþlayan etkinliðimiz, daha
sonra arkadaþlarýmýzýn okuduðu Yürüyor, Otobiyografi, Vatan Haini gibi Nazým þiirleriyle devam etti. Okunan Nazým þiirlerinin ardýndan Grup Sýra Neferi bir müzik dinletisi verdi. Sýra Neferi’nin ardýndan Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden ve kýsa süre önce gözaltýna alýnan Mart Ýþçi Kültür Merkezi’nden arkadaþlarýmýz da baðlamalarýyla devrimci ezgiler seslendirdiler. Söylenen devrimci ezgilerden sonra, küçük bir arkadaþýmýz, Nazým’ýn bir þiirini okudu ve son olarak Ayýþýðý Ýþçi Atölyesinin hazýrladýðý, dünya savaþýnda Hitler’in faþist ordularýna karþý Moskova Önlerinde destan yaratan 28 Panfilovcularý anlatan, Nazým’ýn þiirinin oyunu sergilendi. Ýþçi Atölyesi’nden arkadaþlarýmýzýn sergilediði oyundan sonra etkinliðimiz son buldu. Nazým Hikmet, tüm yaþamýný iþçi sýnýfýnýn kurtuluþuna adadý ve iþçi sýnýfýna en güzel þiirleri verdi. Nazým kýrmýzý boyun atkýsý ve þiirleriyle kavgamýzýn içinde zafere kadar bizimle omuz omuza olacak...
...Küba’dan döndüm bu sabah Küba meydanýnda altý milyon kiþi aký karasý sarýsý melezi ýþýklý bir çekirdek dikiyor çekirdeklerin çekirdeðini güle oynaya sen mutluluðun resmini yapabilir misin Abidin iþin kolayýna kaçmadan ama gül yanaklý bebesini emziren melek yüzlü anneciðin resmini deðil ne de ak örtüde elmalarýn ne de akvaryumda su kabarcýklarýnýn arasýnda dolanan kýrmýzý balýðýnkini sen mutluluðun resmini yapabilir misin Abidin 1961 yazý ortalarýnda Küba’nýn resmini yapabilir misin çok þükür çok þükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrýnýn resmini yapabilir misin üstat ..
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008
Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi
21
Yeni Evrede
Lenin Ýçin Etkinlik
Mücadele Birliði
LENÝN ÝÇÝN BEN DE BÝR ÞEYLER SÖYLEMEK ÝSTÝYORUM Sömürgeci sýnýflar için karabasandý o. Dünyanýn sömürülen halklarý için kollarý sývamaya çaðýran bir ayaða kalkýþtý o. Yüzyýllarýn ezilmiþliðinden, horlanmýþlýðýndan, kör cahilliðinden silkinip zincirleri kýrarak, özgürleþtirerek düzleþtirdi devrim yolunu Vladimir Ýlyiç Lenin. Lenin’ in baþlattýðý devrim mücadelesini devralmanýn sorumluluðuyla, onun ve yoldaþlarýnýn yapmýþ olduklarý proleter devrimi anlatmayý kendimize bir borç bilerek, 10 Þubat günü Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde “Lenin Ýçin Ben de Birþeyler Söylemek Ýstiyorum” adý altýnda bir etkinlik düzenledik. Programa ilk olarak Lenin’in þahsýnda tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþu, Lenin’i ve devrim sürecini anlatan bir sinevizyon gösterimiyle baþladýk. Sonrasýnda oturumu yöneten arkadaþýmýz, Nazým Hikmet’ in; “Komünistler bir çift sözüm var size / Ýster devlet baþýnda olun, ister zindanda / Ýster sýra neferi, ister parti katibi. / Lenin girebilmeli, her zaman, her mekanda / Ýþinize, evinize, bütün ömrümüze / Kendi iþi, öz evi, kendi ömrüymüþ gibi” dizeleriyle oturumu açtý. Daha sonra Mücadele Birliði Platformu adýna söz alan arkadaþýmýz, Lenin ve devrim sürecini anlatan bir konuþma yaptý. Konuþmasýnda þu cümle dikkat çekiciydi; “Eðer Marksizm ve Sosyalizm bir bilim dalýysa, örneðin týpsa, Lenin bu bilim dalýnýn en iyi doktorudur”. Konuþmasýna devam eden arkadaþýmýz, devrim öncesi örgütlenme, Bolþevik ve Menþevik partinin ayrýþma süreci hakkýnda bilgiler verdi. 12 yaþlarýnda küçük bir dostumuz, hazýrlamýþ olduðu Lenin’in yaþam öyküsünü anlatan bir araþtýrmayý bizlerle paylaþtý. Ardýndan DÝK (Devrimci Ýþçi Komitesi ) adýna konuþma yapmak için bir diðer arkadaþýmýz söz aldý. Devrim ve sosyalizmin iþçi ve emekçilerin
22
örgütlü mücadelesinden geçtiðini vurguladý. Programýn ortalarýna doðru Ayýþýðý Sanat Merkezi adýna söz alan arkadaþ, Sovyetler Birliðinin kuruluþundan 90’lý yýllara kadarki olan sürece kýsaca deðindi, “Lenin tek baþýna bir bilim adamý, bir hukukçu ya da bir devrimci önder deðildi, ayný zamanda sanata ve edebiyata da önem veren bir devrimci önderdir” dedi. Songül Yücel’ in ardýndan oturuma katýlan bir genç arkadaþýmýz, Nazým Hikmet’ in güzel bir þiirini okudu. Her daim Leninizm çizgisinde, sosyalist bilinciyle, kültürsanatýyla yerini alan ve her zaman bu yolda olan Önsöz dergisi adýna konuþmasýný yapmak üzere bir arkadaþýmýz kürsüye geldi. Lenin için hazýrlamýþ olduðu mektubunu bizlerle paylaþtý. Lenin’ in; “Kadýn Olmadan Devrim Olmaz, Devrim Olmadan Kadýn Kurtulmaz” sözünden etkilenen genç bir bayan arkadaþýmýz, kapitalist sistemde hem sýnýf olarak, hem de cinsiyet olarak iki defa sömürüldüðünü ve buna karþýlýk emekçi kadýnlarýn sosyalizmle özgürleþeceðinin altýný çizdi. Oturumun ilerleyen dakikalarýnda oturumu sunan arkadaþýmýz, Grup Emeðe Ezgi’nin þarkýlarýnda geçen bir þiiri okudu. “Her zaman iþçi sýnýfýyla yanyana olmuþ, onunla omuz omuza savaþmýþ olan öðrenci gençlik, kendi özgürlüðünü elde edene dek - ki bu ancak proleter bir devrimle olabilir- iþçi sýnýfýnýn öncülüðünde savaþýný sürdürmeye devam edecektir” sözleriyle Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) adýna genç bir arkadaþýmýz söz aldý. Bu konuþmanýn ardýndan oturum sona erdi. Buradan, bir kez daha Lenin’in o güzel sözüyle seslenmek istiyoruz: “...Ancak beynini insanlýðýn evrensel birikimiyle doldurmuþ olanlar gerçek anlamda komünistir.” AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ
112. Sayý / 13 - 27 Þubat 2008