Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
Devrimle iktidara gelen iþçi sýnýfý, baþlattýðý devrimci dönüþüm döneminde emeðin yeniden sosyalist örgütlenmesine giriþti. Henüz iktidara gelemediði yerlerde de, bugünün toplumunu alt üst edecek denli devrimci militanlýk düzeyine gelmiþtir. Burjuvazi þimdiye kadar ne denli baský uyguladýysa, yine de emekçi sýnýfý, kapitalizmin o dar ve sýnýrlý yapýsýna sýðdýramadý. Kapitalist egemenliðe karþý mücadelede büyük bir ilerleme saðlayan emekçiler, varolan toplumsal yapýyý parçalayacak kadar devrimci bir konuma sahiptir. Burjuvazinin hiçbir saptýrýcý giriþimi de, yüksek bir bilince ve sýnýf savaþýmý düzeyine sahip kitleleri, devrimci mücadelesinden saptýramaz. Ýþçi sýnýfýnýn sahip olduðu nitelikler, onun sosyalist toplumu kuracak düzeye geldiðini gösteriyor. Ýþçi sýnýfý, hem ekonomik mücadeleden, hem de politik mücadeleden geçerek her yönden savaþým kapasitesini güçlendirmiþtir. -ki savaþým yeteneði, iþçi sýnýfý için geleceðin güvencesidir-. Emekçi sýnýf kurtuluþa giden yolu sýnýf savaþýmýyla açýyor. Sýnýf savaþýmý, her gün yeni bir sýnavdan geçiyor. Burjuvazinin son dönemlerde iyice týrmandýrdýðý þovenizme raðmen, iþçiler, emekçiler, sýnýf eylemlerinden geri durmadýlar. Emekçi kitleler, artýk burjuva güçlerin peþinde deðil, kendi ortak davalarýnýn peþinden gidiyorlar. Yýllarca iç savaþ içinde olmak, iþçileri, burjuvazi karþýsýnda son derece uyanýk hale getirmiþtir. Artýk herþeye sýnýfsal kutuptan bakýyorlar. Bunda sosyalist hareketin yýllarca süren ýsrarlý sosyalist ve enternasyonalist bilinç götürme çabalarýnýn çok büyük payý var. Emekçiler koþullarý devrimcileþtirecek kadar bir savaþým yeteneði kazandýðýndan buyana, proletarya ve sosyalizm korkusu, burjuvazinin yakasýný hiç býrakmadý. Bütün çabasý, emekçilerin yükselen devrimci mücadelesini bastýrmak ve ezmek olmuþtur. Egemenliðini ancak iþçi sýnýfýný sürekli baský altýnda tutarak ayakta tutacaðýna inanýyor ve tüm geleceðini baskýnýn þiddetine ve gücüne baðlamýþ durumda. Zor kullanarak, devrimci kitle hareketini bastýrabilir, ancak, devrimi yaratan koþullarý ortadan kaldýramaz. Devrimi yaratan koþullar, kapitalizmin evrimi tarafýndan gündeme getirilmektedir. Nesnel koþullarý olduðu sürece, emekçi sýnýf bastýrýlsa bile, yeniden ayaða kalkar ve yeniden baþlar. Burjuvazi, devrimci halk kitlelerini kendisi için her zaman bir tehdit ve tehlike olarak görmüþtür. Çünkü onlar, devrimci kitleleri, burjuva toplumun yapýsý içinde tutamayacaklarýný çok iyi biliyorlar. Halkýn devrimci bir halk olmasý demek, varolan düzenle ve burjuva devletle sürekli çatýþma içinde olmasý demektir. Devrimci kitleler bu nedenle, burjuva terörün boy hedefi olmuþtur her zaman. Komünistler, aydýnlar, sanatçýlar devrimci olduklarý için, en aðýr baskýlara uðramýþlardýr. Emekçi halk kitlelerinin üzerindeki baskýyý artýrmak, sistemi krizden kurtarmaz; tersine politik baskýlarýn kendisi, bu krizi daha da þiddetlendirir. Çünkü politik baskýlar, sýnýf savaþýmýný keskinleþtiren bir durumdur. Ýþçi sýnýfýnýn ve tüm emekçilerin sýnýf savaþýmý, burjuvazinin politik egemenliðine yönelir. Burjuvazinin uluslararasý alanda askeri anlaþmalar yapmasý, olanlarý güçlendirmesi, emekçilere karþý ortak saldýrýya geçmeleri, proletaryanýn devrimci tehdidi sonucudur. Ýþçi sýnýfýna karþý, dünya genelinde artan saldýrý dalgasý, tamamen sýnýf savaþýmýnýn sonucudur. Burjuvazi her adýmý, iþçi sýnýfýnýn ve sosyalizmin baskýsý altýnda atar.
KOÞULLARI DEVRÝMCÝLEÞTÝRMEK
S
ermayenin büyümesiyle birlikte, sýnýf ayrýmý biraz daha derinleþirken, koþullar emekçi sýnýflar için iyice aðýrlaþýyor ve dayanýlmaz bir hal alýyor. Bugünkü toplumu deðiþtirmek, emekçiler için bir ölüm-kalým sorunu olmuþtur. Emekçiler, günlük istemlerinde sosyalizme iþaret ediyorlar. Ýstemlerini bireysel olarak elde etmenin olanaksýzlýðý, onlarý, bu istemleri toplumsal ölçekte ifade etmeye itiyor. Her gün gündeme getirdikleri, saðlýk, eðitim, ulaþým, konut ve çeþitli ekonomik istemleri ancak toplumsal ölçekte çözülebilecek istemlerin bugünden ileri sürülmesi, sosyalizmin maddi koþullarýnýn, bugünkü toplumda ortaya çýkmasýndan ileri geliyor. Ayný zamanda çok geliþmiþ ve serpilmiþ olan üretim araçlarýný bireysel ve özel sahiplenmenin ve denetlemenin olanaksýzlýðýný da gösteriyor. Kapitalizm bu yüzden derin bir kriz yaþýyor. Mülkiyete bireysel sahiplenme, geçmiþin modasý geçmiþ tarzýdýr. Mülkiyeti ortaklaþa denetleme (toplumsal mülkiyet) her emekçi için anlaþýlýr hale geliyor. Emekçilerde, kendi koþullarýný ve sýnýflar iliþkisini kavramada derinlikli bir bilinç geliþiyor. Sýnýfsal bilincin geliþmesi, kendini günlük istemlerde gösterdiði gibi, sýnýflarýn karþýlýklý nesnel iliþkisini doðru anlamada da gösteriyor. Saðlýk emekçilerinin aþlattýklarý bir eylem kampanyasý, sýnýf bilincinin nasýl geliþkin olduðu hakkýnda kesin fikir veriyor. Saðlýk emekçilerinin, “Biz karþý çýkarsak yapamazlar” sloganý, emekçilerin bilincinde sýnýf ayrýmýnýn nasýl biçimlendiðini çok iyi tanýtlýyor. Sýnýf ayrýmý, emekçi bilincinde çok net: Onlar ve biz. Düþüncedeki bu açýk ayrým, maddi yaþamda sýnýflar ayrýmýnýn yansýmasýndan baþka bir þey deðildir. Sýnýflar ayrýmýný düþüncede yapabilmek, baþlý baþýna bir ilerlemedir. Emekçi sýnýfýn kendi koþullarýnýn bilincinde olmasý, sýnýflý toplumun çözülüp daðýlmasý demektir. Sýnýf bilinci, politik olarak kapitalist sýnýfla kapýþma, emekçilerin kurtuluþu için zorunlu bir koþuldur. Sýnýf bilinci, kapitalist sýnýfa karþý ortak eylem içinde geliþir. Ýþçi sýnýfý yalnýzca kültürel, eðitsel örgütlerde bilinçlenmez. Asýl olarak praksis (sosyal pratik) içinde, yani devrim eylem içinde ve devrimci eylem tarafýndan eðitilir. Saðlýk emekçilerinin baþlattýðý eylemler, daha geniþ kitlelerin burjuva egemenliðe karþý harekete geçmesini saðlýyor ve eðitiyor. Emekçiler, sosyalist toplumu hedefleyen istemler ileri sürerken, koþullarý sürekli devrimcileþtiriyorlar. Toplumsal ölçekte istemler ancak koþullar devrimcileþmiþse, devrimci koþullarda gerçekleþebilir. Bir devrimci dönüþüm dönemi olmadan sosyalizme geçilemez. Ýþçi sýnýfý eðer ortaklaþa yaþamlý bir topluma ulaþma istemleri ortaya koyuyorsa, bu demektir ki, bunun koþullarýný da devrimcileþtirmek gerektiði bilincine sahiptir ve bu bilinçle koþullarý ve ortamý devrimcileþtiriyor. Her sýnýf örgütünü kapitalist sýnýfa karþý bir araç olarak görmeleri, emekçilerin koþullarý devrimcileþtirme bilinç ve çabalarýný ifade ediyor. Koþullarý devrimcileþtirmek, dünyayý dönüþtürmek için bir yüzyýl boyunca burjuva dünyayý alt üst eden eylemler gerçekleþtirildi. Ýnsanlýðýn en devrimci dönemi, bu süreçte ortaya çýktý.
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
C.DAÐLI
3
Yeni Evrede
Açýklama
Mücadele Birliði
DÖKTÜKLERÝ KANDA BOÐULACAKLAR Faþist Türk devleti, Kürt halkýna karþý tarihinin en kapsamlý saldýrýlarýndan birini baþlattý. 16 Aralýk gecesi elliden fazla savaþ uçaðý havalanarak G.Kürdistan köylerini ve gerilla mevzilerini saatler boyunca bombalamýþ; arkasýndan topçu atýþlarýyla bombalamayý sürdürmüþtür. Faþist Türk devleti bu alçakça saldýrýyý ABD emperyalizminin onayý, izni ve yardýmýyla gerçekleþtirmiþtir. Bu gerçek, bizzat Türk Genelkurmay Baþkaný tarafýndan itiraf ve ifþa edilmiþtir. Ancak bu saldýrýda faþist Türk devletinin müttefikleri bununla sýnýrlý deðildir. Baþta Avrupalý emperyalistler olmak üzere, Ýran, Irak, Barzani-Talabani ikilisi de bu þer ittifakýnýn etkin üyeleri olarak Türk devletinin yanýnda yer aldýlar. Bu ittifakta çok açýk bir gerçekle karþý karþýyayýz: Bu ittifakta dünya burjuvazisinin Kürt halkýna, Kürt halkýnýn özgürlük savaþýna, Türkiye ve Kürdistan birleþik devrimine karþý kardeþleþmesini görüyoruz. Ýran, sözümona “can düþmaný” ABD emperyalizmiyle kol kola; Irak hükümeti, Barzani-Talabani üçgeni ilhakçý Türk devletiyle omuz omuza Kürt halkýna karþý savaþýyorlar. Biri “Mam”, diðeri “Kek” olarak bilinen Barzani ve Talabani’lerin bu saldýrý karþýsýnda mýrýldanmalarý Kürt halkýnýn soylu ve þiddetli öfkesinden, bu yiðit halkýn gazabýndan korunmak içindir. Saldýrýnýn onlarýn bilgisi ve onayý dahilinde gerçekleþtiðinden kuþku yoktur. Onlarýn mýrýldanmalarý kimseyi aldatmayacak, kendilerini Kürt halkýnýn gazabýndan koruyamayacaktýr. Dünya burjuvazisinin Kürt halkýnýn özgürlük savaþý karþýsýnda bu kardeþleþmesinde bir kez daha görüldü ki, Kürt halkýnýn gerçek ve tek müttefiki Türkiye emekçi halklarý, dünya emekçi halklarýdýr. ABD’yi, AB’yi, Kürt burjuvazisini “dost ve müttefik” olarak gösterenlerin Kürt halkýný nasýl yanýlttýklarý da ortaya çýkmýþtýr. Kürt halkýnýn özgürlüðü halklarýn mücadele birliðinden; dünya proletaryasý ve emekçi halklarýnýn enternasyonal dayanýþmasýndan geçmektedir. Faþist devlet ve Türk tekelci sermaye sýnýfý, birleþik devrimi boðmak, Kürt halkýnýn özgürlük savaþýný ezmek için saldýrýya geçmiþtir. Gerçek amaç ve hedef budur. Bu amaç ve hedeflerine ulaþmak için bütün kurum ve güçlerini harekete geçirmiþtir. Yapýlan þey gerçekte çok boyutlu ve topyekün bir savaþ ilanýdýr. G.Kürdistan’ýn bombalanmasý savaþýn sadece bir boyutunu oluþturuyor. K.Kürdistan’da Kürt halký ve kurumlarý üzerine uyguladýklarý korkunç baský bir baþka boyutudur. Fakat ne yaparlarsa yapsýnlar, bu amaç ve hedeflerine ulaþamayacaklardýr. Kürdistan bir bataklýða dönüþüyor ama bu faþist devletin ve dünya burjuvazisinin boðulacaðý bataklýk olacaktýr. Kürdistan’ý bir kan denizine çeviriyorlar ama bu kan denizinden kýzýl bir güneþ doðacak. Halklara karþý baþlatýlan yaðma savaþlarýnýn burjuva iktidarlarý ve faþist diktatörlükleri ayakta tuttuklarýna tarih tanýk olmamýþtýr ama bu savaþlarýn devrimlere yol açtýðýnýn sayýsýz örneði vardýr. Þimdi devrimci, enternasyonal görevleri yerine getirmenin zamanýdýr. Türkiye proletaryasý ve devrimci güçleri, Kürt halkýnýn yanýnda, faþist devlete ve tekelci sermaye sýnýfý iktidarýna karþý savaþý yükselterek bu görevleri yerine getirebilirler. Faþist devletin dünya burjuvazisini arkasýna alarak baþlattýðý savaþ Türkiye ve Kürdistan’daki devrimci bunalýmý derinleþtirecektir. Bu bunalýmdan iktidarý fethetmek için yararlanmak zamanýdýr. Devrimci ve enternasyonalist kalmanýn yolu da budur. Partimiz TKEP/Leninist, proletaryayý ve bütün devrim güçlerini bu devrimci ve enternasyonalist görevlerini yapmaya çaðýrýyor. YAÞASIN KÜRT-TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! YAÞASIN DEVRÝMCÝ ENTERNASYONAL DAYANIÞMA! BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK! 17.12.2007 TKEP/Leninist Merkez Komitesi NOT: Elimize e-posta yoluyla ulaþmýþ ve Y.E.Mücadele Birliði Dergisi 109. sayýda yayýnlamýþ olduðumuz bu açýklamayý, güncelliðinden dolayý tekrar yayýnlýyoruz
4
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
Yeni Evrede
Ýktidar Ýçin Mücadele
Mücadele Birliði
EMEKÇÝ KÝTLELERÝ ÝKTÝDARA HAZIRLAMAK Mücadelenin her aþamasýnda devrimi hedeflemek, devrimci marksistlerin temel politikasýdýr. Devrimci durum olsun ya da olmasýn, bu temel hedefi deðiþmemiþtir. Dünyayý devrim yoluyla deðiþtirmek daima esas meselesi olmuþtur. Meselemiz, kapitalist toplumdur, onu devrimle yýkmaktýr. Bu toplumun hapsettiði üretici güçleri özgürleþtirmektir. Yeni toplum, özgür bireyler tarafýndan kurulacaktýr. Emekçi kitleleri bu hedefe, devrimi hedefleyen bir parti götürebilir. Ýþçi sýnýfý, iþin doðasý gereði tutarlý devrimci bir sýnýftýr. Küçük burjuvazi, sürekli uzlaþmacý bir çizgi izlerken, iþçi sýnýfý, uzlaþmaz bir çizgi izler. Proletarya, doðasý gereði, kapitalizmle uzlaþmazlýk içindedir ve kapitalizmi yýkana deðin, devinimini devam ettirir. Ýþçi sýnýfýna dayanan ve temsil eden Leninist Parti, iþçi sýnýfýnýn doðasýna denk olan uzlaþmaz mücadele çizgisini izler. Uzlaþmaz devrimci çizgisi, iþçi sýnýfýnýn doðasýndan ileri geliyor. Kendi dýþýndaki sol hareket, küçük burjuvazinin toplumsal konumuna uygun uzlaþmacý bir yol izlerken; Leninist Parti, uzlaþmaz proleter komünist bir çizgiye dayanýr. Devrimci marksistlerin þimdiye deðin öne çýkardýklarý tüm sloganlar; ister politik olanlar, isterse ekonomik olanlar, hepsi, emekçi kitleleri iktidara hazýrlamayý hedefler. Tüm politik taktiklerinin deðiþmez hedefi, daima iktidar olmuþtur. Politikasý, her zaman devrimci politikadýr. Devrimci politika demek, iþçi sýnýfýný uzlaþmaz bir mücadele anlayýþýyla iktidara hazýrlamak demektir. Devrimci politika olmadan, devrimci politikaya dayanan ekonomik ve politik sloganlar olmadan emekçi kitleler iktidara hazýrlanamaz. Ýþte, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak!” politik sloganý, iktidar hedefini ortaya koyar. Ýktidar hedefi, geleceðin bir sorunu olarak almayýp, güncel bir görev olarak emekçi halkýn önüne konuyor. Leninist Parti dýþýndaki sol hareket ise, iktidar sorununu belirsiz bir gelecek sorunu olarak ileriye erteliyor. Ýktidarýn ele geçirilmesini ileriye itmek, devrimi de güncel bir görev olarak görmemektir. Çünkü devrim, iktidarýn ele geçirilmesidir. Ele geçirmek ya da el koymak, zoru içerir. Yani zora dayalý devrimi içerir. Leninist Parti’nin öne çýkardýðý diðer politik sloganlar da, emekçi kitleleri ve ezilen Kürt halkýný devrime hazýrlayan, iktidara hazýrlayan sloganlardýr. Devrimci durum doðunca öne çýkartýlan “Geçici Devrim Hükümeti” hedefi, devrimin güncelliðinin ifadesidir. Halk kitleleri her tarafta devlet güçleriyle çatýþmaya baþlamýþsa, geçici devrim hükümeti önerisinde bulunmak marksistlerin kaçýnýlmaz görevidir. Marksistlerin ekonomik sloganlarý, týpký po-
litik olanlar gibi, halk kitlelerini iktidara hazýrlar. Leninist Partinin, programýnda belirlenen ekonomik hedefler, devrimle gerçekleþebilecek niteliktedir. Açýklanan Geçici Devrim Hükümeti Programý da, ayný þeyi hedefler. Tüm tekelci kapitalist birliklerin zor yoluyla toplumsal mülkiyete dönüþtürülmesi, giderek tüm kapitalist özel mülkiyetin ortadan kaldýrýlmasý, ancak proletarya önderliðinde bir devrimin gerçekleþtireceði bir iþtir. Bu ekonomik hedefler çok açýktýr ki, düzen çerçevesinde gerçekleþemez. Leninist Parti, halk kitlelerinin en yaþamsal ekonomik sorunlarýnýn, kapitalist toplum yapýsýnda çözülemeyeceði, bunun için emekçi halkýn iktidarý gerektiðinin altýný ýsrarla çizmiþtir. Devrimci hedefteki bu ýsrar, emekçi halký iktidara hazýrlamadaki ýsrardýr. Diðer temel ekonomik önlemlerin tümü, bu anlayýþa dayandýrýlmýþtýr. Olaylarýn geliþim doðrultusu, halk kitlelerinin mücadele çizgisi devrimci yönde geliþiyor. Kürt halkýnýn geldiði nokta, halklarýn devrime nasýl hazýrlandýðýný gösteriyor. Kuzey Kürdistan, Kürdistan’ýn diðer parçalarýna göre, kapitalizmin geliþtiði bir yerdir. Bunun anlamý, sýnýfsal çeliþkilerin belli bir geliþmiþlik gösterdiðidir. Buradaki her politik (ulusal) hareketin sosyalizmden etkilenmesi ve ilk çýkýþýnda sosyalizmi hedeflediðini açýklamasý hep bu maddi temelden ileri geliyor. Bu mücadelenin dayandýðý büyük kentlerin varlýðý, emekçi halkýn mücadelesinin yükseldiði temel bir alandýr. Kýrsal kesim ise, gerek kapitalist iliþkilerin geliþmesi, gerekse de yýllarca verilen devrimci mücadele sonucu, kültür bakýmýndan ileri bir düzeye gelmiþtir. Politik devrimci bilinç geliþmiþtir. Bu halk, en aðýr baský, saldýrý, iþkence, katliam altýnda, özgürlük savaþýmýný sürdürmüþ ve belli bir noktaya getirmiþtir. Düþman saldýrýlarý karþýsýnda kenetlenmiþ ve son derece disiplinli bir halk oluþmuþtur. Özcesi Kürt halký, devrimi baþarmak için gereken koþullarý kendisinde barýndýrýyor. Kürt halký yalnýzca Kürdistan’la sýnýrlý hareket etmiyor. Türkiye’nin bütün kentlerinde ve fabrikalarýnda, diðer ulus ve ulusal topluluklardan gelme emekçilerle birlikte mücadele veriyor. Nerede bir devrimci kitle eylemi varsa, Kürt halký orada kesinlikle vardýr. Devrimci hareket Kürt halký olmadan düþünülemez. Kürt halkýnýn devrimci bir halk olarak her tarafta harekete geçmesi, birleþik devrimin nasýl bir güce sahip olduðunu ortaya koyuyor. Ezilen Kürt halkýnýn devrimci bir halk olarak davranmasý, Türk halký için de temel devrimci önemi vardýr. Burada temel sorun, devrimin bu büyük güçlerini, iktidarý ele geçirmek için birlikte yönlendirebilmektir. Halklarýn mücadele birliði politikasý, bunu gerçekleþtirmenin en yaþamsal yönünü ortaya koyar. Halk kitlelerinin toplumsal iliþkilerinde büyük bir deðiþim var. Ýþçiler kendi aralarýndaki iliþkilerde niteliksel bir geliþme gösterdi. Daha önce, aralarýndaki iliþki yalnýzca ayný koþullarda bulunmaktan ileri geliyordu. Birbirlerinden genellikle kopuk ve kendi aralarýnda rekabet halinde hareket
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
ediyorlardý. Bu durum süreç içinde deðiþime uðradý. Ýþçi sýnýfý sermayeye karþý giriþtiði mücadelede, kaynaþmýþ, birleþmiþ ve birlikte örgütlenip, hareket etmiþtir. En ileri kesimi burjuva partilerinden politik olarak ayrý örgütlenmiþtir. Ýþçiler, kendi birleþik cephesini, mücadele birliðini saðlama yolunda kayda deðer yol almýþtýr. Son dönemlerde meydana iþçi, emekçi eylemleri (grev, sokak gösterileri vb.) etrafýnda saðlanan dayanýþma eylemleri, sýnýf savaþýmýnýn daha ileri düzeye çýkarmada kilometre taþý olmuþtur. Emekçi sýnýf sermayeye karþý ortak hareket cephesini eylemlerle örüyor. Böyle bir ortak hareket ilan edilmese bile, pratik olarak vardýr. Zaten emekçi hareketinin, bir hareket olarak, ortak bir hareket olarak davranýþý bir yönlendirme ile deðil, pratikte, iþin doðasýna uygun bir hareketle oluþuyor. Yani bu harekete, bir örgütsel biçim verilmese bile, o vardýr. Ýþçi sýnýfýyla yoksul köylüler ve diðer proleter olmayan emekçiler arasýnda her geçen gün artan bir kaynaþma ve sýký iliþkinin kurulduðu görülüyor. Köylüler, çýkarlarýnýn, iþçi sýnýfýnýn karþýsýnda deðil, yanýnda yer almak olduðunu daha iyi anlýyorlar. Yaþam, ayný kapitalist sýnýf tarafýndan sömürülme ve köleleþtirme, onlara bunu öðretiyor. Ýþçi sýnýfý, köylünün desteðini almadan kapitalistlerin egemenliðini deviremeyeceðini köylülük de, iþçi sýnýfýnýn önderliði olmaksýzýn kapitalistlerin baskýsýndan kurtulamayacaðýný yaþamýn kendi karþýsýna çýkardýðý gerçeklerden biliyor. Ýþçi sýnýfýnýn aydýnlarla kurduðu iliþkiler çok yönlü olarak geliþiyor. Aydýnlar da emekçi sýnýf gibi, ayný egemen sýnýf tarafýndan baský altýna alýnmýþtýr. Ekonomik, toplumsal yaþamlarý sürekli bozulmakta ve bundan dolayý gelecekleri, emekçi sýnýfýn yanýnda olmaktan geçer. Ýþçi sýnýfýyla aydýnlar arasýndaki iliþkiler çok önceden kurulmuþ ve süreç içinde pekiþmiþtir. Bu iliþki kapitalistlerin egemenliðini devirmede, emekçi sýnýfý çok daha güçlü duruma getirmektedir. Ýþçi sýnýfýnýn, halkýn geniþ kesimleriyle kurduðu sýký iliþki, tüm yýkýcý devrimci güçleri sermaye egemenliðine karþý yöneltmede temel önemdedir. Ýþçi sýnýfýnýn kapitalist sýnýfla, karþýlýklý sýnýf iliþkileri de deðiþti. Bu karþýlýklý iliþki, artýk eskisi gibi deðildir. Þimdi daha fazla iþçi, kapitalist sýnýfa karþý, kendi sýnýf saflarýnda örgütleniyor ve mücadeleye atýlýyor. Bu geliþme, sýnýflar arasýndaki iliþkiyi alt-üst eden bir dönemin derinleþtiðini açýklýyor. Emekçiler yeni gruplar halinde, sýnýf mevzilerine katýldýkça emek ile sermaye arasýndaki güç iliþkileri emekçi sýnýfýn lehine deðiþiyor. Burjuvazinin ideolojik, politik etkisinden uzaklaþýp, bilimsel sosyalizmin etkisine giriyor. Özcesi, emekçi sýnýfýn sosyal iliþkilerinde tam bir devrim yaþanýyor. Düzen güçlerinin saðýnda solunda yer alan emekçi kitleler, artýk kendi sýnýf saflarýnda yer alýyor ve kapitalist sýnýfa karþý savaþýma atýlýyor. Devrimci bir sýnýf olarak hareket ediyor, dünyayý dönüþtürürken, kendisini de dönüþtürüyor. Emekçi kitlelerin toplumsal iliþkilerinde yaþanan büyük devrim, devrimci marksistlerin, iktidar mücadelesini öne çýkarmalarýnýn ve emekçileri iktidara hazýrlamanýn temelsiz olmadýðýný gösteriyor. C.DAÐLI
5
Yeni Evrede
Kapitalizmin Krizi
Mücadele Birliði çekmek olarak deðerlendirmiþtik. Ve bunun da, ABD’nin çöküþüne hýz vereceðini, ABD’nin yaþadýðý kayýplarýn baþka hiç bir emperyalist güç tarafýndan telafi edilemeyeceðini ve bu durumun sistem için sonun baþlangýcý anlamýna geleceðini söylemiþtik.
SÝSÝPOS’UN LANETÝ: BUNALIM DERÝNLEÞÝYOR Eski bir Akdeniz efsanesine göre, Sisipos adlý aç gözlü ve kurnaz bir kral, ölünce yer altý dünyasýnda yargýlanýr ve kocaman bir kayayý sivri bir tepeden aþýrmakla cezalandýrýlýr. Fakat her seferinde zirveye kadar gelen kaya, gerisin geri yuvarlanýr. Sisipos’un lanetli cezasý, sürekli geri yuvarlanan bu kayayý sonsuza kadar tepeye taþýmak olmuþtur. Lanetli Sisipos, bugünün aç gözlü kapitalistlerini gördüðünde, herhalde haline þükrederdi. Çünkü günümüzde, her seferinde zirveden geriye yuvarlanan, bir kaya deðil kartopudur ve onu zirveye doðru itenler, her seferinde daha büyük ve daha aðýr bir kitleyi sýrtlamak zorunda kalýyorlar. Geçen yaz aylarýnda ABD’deki ev kredilerinde baþlayýp, sürekli yayýlan, büyüyen ve derinleþen ekonomik bunalýmdan söz ediyoruz.
Köstebekler Uykudayken... Zavallý sermaye dünyasý, lanetlenmiþ Sisipos bile acýyarak bakýyor þimdi ona! Nasýl bakmasýn ki! Bütün o çok bilmiþ akademisyenleri, burnundan kýl aldýrmaz iktisatçýlarý, iþbilir ve kurnaz geçinen profesyonel “vizyon” sahipleri, saniyede trilyonlarca iþlem yapan bilgisayar aðlarý, bürokratlarý, teknokratlarý, þimdi, burunlarýnýn ötesini göremeyen kör köstebekler gibi eþelenip duruyorlar. Sadece son altý ay içinde, ne kadar çok yanýldýlar!! ABD’de ev kredileri krizi patlak verdiðinde “meraklanmayýn” diyorlardý, “en riskli kredilerdi zaten batanlar; gerisi saðlam” Buna raðmen, dünyanýn belli baþlý merkez bankalarý, o güne dek yapýlan en büyük para operasyonuyla, 400 milyar dolarý bu banka kredilerini satýn almak için harcadýlar. Kýsa süre sonra, meselenin yalnýzca ev kredilerinden ibaret olmadýðý anlaþýldý. Fiilen iflas etmiþ ama resmen açýklanmamýþ “zombiler”in piyasalarda dolaþtýðýndan söz edilir oldu. Bu nedenle bankalar sonbaharda birbirlerine nakit akýþlarýný kestiler. Küresel bankacýlýk sistemi bir ay içinde ikinci kez çökme noktasýna gelmiþti. Bunalým hýzla Avrupa’ya sýçramýþ, Ýngiltere’nin en büyük bankalarýndan birine devlet tarafýndan el konulmuþtu. Diðer bankalarda da alarm zilleri çalýyordu. 400 milyar dolarlýk destekle yeniden zirveye itilen kartopu, bu kez daha korkunç bir çýð olarak geriye yaðmýþtý. Ýmdada ABD Merkez Bankasý FED koþtu; faizleri indirip dünyayý adeta dolara boðdu. Büyük kartopu yeniden zirveye doðru itildi. Köstebekler yeniden konuþmaya baþladýlar. Olan biten “sadece bir nakit sýkýþýklýðý” idi, ve zaten onu da FED, tek hamlede gidermiþti. FED’in faiz indirimi kararýný biz, dolarý ipe
6
Köstebekler Uyanýrken... Burunlarýný ötesini göremeyen burjuva köstebeklerin hayalleri, yýlýn baþýna dek yanký buldu. Fakat sonra, dünyanýn en büyük bankalarý ardý ardýna inanýlmaz zarar rakamlarý açýkladýlar. Bu zararlarýn sadece ABD’de 500 milyar dolarý geçeceði hesap edildi. Sonrasý tam bir curcunaydý. Bazýlarý, sadece ABD’de yaþanacaðý sanýlan durgunluðun daha da ötelere geçip tüm dünyada sonu belirsiz çalkantýlara yol açacaðýný dile getirmeye baþladý. Tüm bu curcunanýn orta yerinde toplanan Davos-Formu’nda konuþan tekel sözcüleri, aðýz birliði etmiþcesine, hep beraber ABD’ye yüklendiler. Krizi yönetemediðinden ve kontrolü elinden kaçýrdýðýndan yakýndýlar. Dünya tekelci sermayesi, yeni bir “merkez” arýyordu. Bu, 1944’te resmen kabul edilen ABD hegemonyasýnýn dört baþý maðrur bir çöküþünden daha azýný ifade etmiyordu. Bankalar ardý ardýna iflaslar açýklayýnca, Avrupa merkez bankasý yýlbaþýndan bu yana piyasaya yarým trilyon dolardan fazla para sürdü. Sisipos’un laneti iþliyordu. Bu muazzam para da bankalarý zarardan çýkaramadý. Son olarak, Fransa’nýn en köklü ve en büyük bankalarýndan biri, uðradýðý zararlarý bir çalýþanýna yüklemeye kalkýþtýysa da, bu numarayý kimse yutmadý. Ýngiltere, Almanya ve Ýspanya’dan sonra, Fransa da banka bunalýmlarýnýn pençesine düþmüþtü. Köstebekler þimdi kendi kendilerine soruyorlar. Bu bir nakit sýkýþýklýðý ya da kredi bunalýmý deðil, daha ötesi. Bu yalnýzca bir durgunluk deðil, daha ötesi. Daha ötede ne vardý? Sorunun cevabý kýsmen, para spekülatörü Soros’tan geldi. Yaþanan son 60 yýlýn en kötü kriziydi Soros’a göre ve dolara dayalý dünya ekonomisinin de sonuydu. “Tehlike þudur: Amerikan korumacýlýðý dahil, açýða çýkan siyasi gerilimler küresel ekonomiyi kesintiye uðratabilir ve dünyayý ekonomik durgunluða, hatta daha da kötüsüne sürükleyebilir.” Soros konuþunca, bazý köstebeklerin gözü açýldý. Bunun gelip geçici bir kriz deðil, ama 1929 benzeri ve belki de daha da uzun sürecek bir buhran olduðu, yavaþ yavaþ gazetelerin ekonomi sayfalarýna girmeye baþladý.
Üretici Güç Bastýrýyor... Sisipos’un lanetinden daha kötü, her seferinde büyüyen bir çýð olarak geri dönen bu kartopu misali buhranýn sýrrý neredeydi? Yayýnýmýzý izleyenlen elbette bu sýrrýn ce-
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
vabýný biliyorlar. Olan biten, emperyalist-kapitalist sistemin çöküþüdür. ABD, kendisiyle birlikte, son 60 yýlýna hakim olduðu dünyayý ayný çukura doðru çekiyor. Olan biten, bilimsel teknik ilerlemeler sayesinde son derece toplumsallaþan üretici güçlerin, bu karakterinin tanýnmasý için yaptýðý olaðanüstü baskýdýr. Çeliþki had safhaya ulaþmýþtýr. Bir yandan son derece toplumsallaþmýþ bir üretim gücü diðer yanda üretimin bütün sonuçlarýný tek baþýna ele geçiren tekelci mali sermaye.. Bir yandan servetleri akýl almaz boyutlara varan bir avuç zengin, diðer yandan bütün bu zenginlikleri üreten milyonlarýn sefaleti. Bu gerilim artýk tek tek ülkeler çapýnda deðil, dünya çapýnda sürüyor. Sonuçlarý da dünya çapýnda yaþanacaktýr. Fýrtýnada Bir Delik Tekne Etkisin artýrarak ilerleyen çöküþün Türkiye ekonomisine vereceði zararlarý ve yýkýmý bir çok kez ele almýþtýk, tekrarlamaya gerek yok. Þunu belirtmekte yarar var ki, tekelci iþbirlikçi sermaye, diðer köstebekler gibi nihayet gözlerini açtý, ama kendini birden okyanusun ortasýnda tayfuna yakalanmýþ bir delik teknenin içinde buldu. TUSÝAD’ýn son genel kurulunda bu telaþ, yayýmlanan sonuç bildirgesine de yansýdý. TUSÝAD, içeride ve dýþarýda ekonomik dengelerin hiç iyi olmadýðýný; kýsýr politik çekiþme ve kavgalar yerine sermaye egemenliðinin bütün gücü ve aygýtlarýyla, yaklaþan bu felakete odaklanmasý gerektiðini dile getirdi. Öyleyse, devrimci proletarya da ayný konuya odaklanmalýdýr. Görünen o ki Türkiye, 450 milyar borç ve 40 milyar cari açýkla, iflasýn eþiðine gelmiþtir. Dünyanýn dev bankalarý ardý ardýna muazzam zararlar açýklarken, Türkiye’nin bu borçlarý çevirebilmesi neredeyse imkansýz görünüyor. Türk tekelci sermayesi ya kýsa zamanda bir moratoryum (borç iflasý) ilan etmek zorunda kalacaktýr, ya da iyice kuruyan borç havuzundan para çekebilmek için toplumsal bir yýkýmý göze alacaktýr: faizler yükseltilecek, ücretlerin düzeyi daha aþaðýya çekilecek, bütün sosyal haklar hýzla ortadan kaldýrýlacak ve bankalarla þirketler el deðiþtirecektir. Tabii, satýlacak banka ve þirketlerin olmasý, sorunu çözmüyor. Bunlarý satýn almaya istekli sermayeyi bulmak þimdi çok daha zor. Sonuçlarýný dünya çapýnda göreceðimiz bir buhranýn Türkiye ve Kürdistan devrimci proletaryasý için ne anlama geldiði açýktýr. Daha önce yaþanan hiç bir krizin sürmediði denli uzun bir buhran çoktan baþlamýþtýr. ABD ve Avrupa’da iþçi hareketliliði daha þimdiden kaynama noktasýna gelmiþ durumda. Bu durum, bir toplumsal devrim için çok þey ifade eder. Dünya çapýnda eylemlerden moral ve güven devþiren, dayanýþmayla gücünü arttýran bir devrimci proleter hareket, iktidarýn fethi için, hiç olmadýðý kadar uygun koþullarý önünde bulacaktýr.
Yeni Evrede
TEKEL
Mücadele Birliði
ANKARA’DAKÝ TEKEL EYLEMÝNE
MÜCADELE BÝRLÝÐÝ VE DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ
DENÝZ BAYRAKLARIYLA KATILDI
TEKEL’in özel leþ ti ril me si ne karþý eylemlerini sürdüren Tekel iþçileri, ihale için teklif vermenin son günü olan 18 Þubat’ta, Ankara’da Özelleþtirme Ýdaresi Baþkanlýðý (ÖÝB) önünde, kitlesel bir eylem gerçekleþtirdiler. Ýhaleye teklif verme süresinin dolacaðý 16:30’a kadar sloganlarla bekleyen iþçiler, ihaleye 4 firmanýn teklif verdiðini öðrenince, sendika yöneticilerine ve yoðun polis ablukasýna raðmen eylemlerini kararlýlýkla sürdürdüler. Polisle iþçiler arasýnda arbede yaþandý. Eyleme, Mücadele Birliði ve Devrimci Ýþçi Komiteleri de, üzerinde Deniz Gezmiþ silueti olan kýzýl bayraklarla katýldý. Saat 14:00 gibi iþçiler ÖÝB önünde toplanmaya baþladý. Burada sýk sýk “Tayip 4 C’yi al baþýna çal”, “Tayip alana Unakýtan bedava”, “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Emekçiler burada delikanlý Tayip nerede”, “Tekeli sataný biz de satarýz”, “Ölmek var dönmek yok” sloganlarý atýlýrken ÖÝB’ný gösterilerek “Ýþte burasý hain yuvasý” þeklinde sloganlar atýldý. Bu sýrada Mücadele Birliði Platformu, tüm iþçilerin görebileceði bir yerde “Emekçiler, Saldýrýlara Karþý Ýktidar Ýçin Savaþalým” pankartý açtýlar ve Deniz bayraklarýný dalgalandýrmaya baþladýlar. Ardýndan iþçiler il dýþýndan gelenleri beklemek üzere yolun hemen karþý tarafýnda bulunan Kurtuluþ Parký’na geçtiler. Bu sýrada sivil polisler Deniz Gezmiþ siluetli kýzýl bayraklarýmýzla iþçilerin arasýna gidemeyeceðimizi, iþçilerin buna tepki gösterdiðini söyleyerek iþçilerle yürümemizi engelledi. Bu sýrada çýkýþ yolu çevik kuvvetlerce çevrildi. Ýþçilerle görüþmek istediðimizi söyledik. Tek Gýda Ýþ Sendikasý yöneticileri geldiler. Eyleme katýlabileceðimizi, ama bizden flama vb açmamamýzý rica ettiklerini söylediler. Biz de amacýmýzýn eyleme katýlmak, iþçilere destek vermek olduðunu, iþçilerin isteklerinin baþýmýzýn üstünde yeri olduðunu söyledik ve flamalarýmýzý topladýk. Bu sefer de yanýmýzda bulunan bildiri ve Mücadele Birliði dergisi bahane edilerek bekletildik. Yasadýþý olup olmadýklarý araþtýrýlacakmýþ! Bu sýrada “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” þeklinde sloganlarýmýzý attýk. Kararlý tavrýmýz karþýsýnda polisler iþin içinden çýkamayýnca bu sefer de þöyle dediler; “Ýþçiler bunlarý istemiyor, tepki gösteriyor, gidin iþçilere sorun bunlarý istiyorlar mý istemiyorlar mý? Ýþçiler kabul ederlerse geçmelerine izin verebiliriz.” Bunun üzerine ortam daha da gerildi. Bu sýrada bildiri ve dergimizin toplatmasý
olmadýðý görülünce polisler bizi býrakmak zorunda kaldýlar. Biraz gecikmeli olarak kitlenin yanýna gittik ve gider gitmez “Tekel Ýþçisi Yalnýz Deðildir” baþlýklý Devrimci Ýþçi Komiteleri bildirimizi daðýtmaya baþladýk. Ardýndan Mücadele Birliði dergimizin daðýtýmýný yaptýk. Ýl dýþýndan gelenlerin sayýsý artýnca tekrar ÖÝB’nýn yanýndaki sokaða gidildi. Burada teklif süresinin dolacaðý saate kadar bekleneceði söylendi. Yine burada bayraklarýmýzý açtýk ve yoðun bir þekilde bildiri daðýtýmý yaptýk. Sýk sýk bayrak ve flamalarýn inmesi konusunda anons yapýlýrken bu uyarýyý kimse dikkate almadý. Bu sýrada üzerinde “Ýþçiler Saldýrýlara Karþý Ýktidar Ýçin Savaþalým / Mücadele Birliði” yazýlý pankart yeniden açýldý. Ýþçiler burada öfkeli ve kararlý sloganlarla uzun süre beklemeyi sürdürdü. En sýk atýlan sloganlar “Ölmek Var Dönmek Yok”, “Fabrikalar Kalemiz Ölürüz de Vermeyiz” idi. Ýþçiler ayný zamanda medyaya da öfkeliydi. Öfkelerini yine sýk sýk atýlan “Satýlýk medya istemiyoruz” þeklindeki sloganla dile getirdiler. Ardýndan Türk-Ýþ Genel Sekreteri ve Tek Gýda-Ýþ Genel Baþkaný Mustafa Türkel kürsüye çýkarak bir konuþma yaptý. Türkel’in konuþma yaptýðý sýrada bir tekel iþçisinin aðacýn üzerine çýkýp soyunarak kürsüye karþý slogan attýðý görüldü ve bu iþçiler tarafýndan alkýþlarla desteklendi. Türkel, TEKEL’in alkollü içki fabrikalarýnýn yerli alýcý tarafýndan yabancý þirketine satýldýðýný belirterek; “Bizi bir kez aldattýlar. Bir daha aldatamazlar. Biz bu oyunlara gelmeyeceðiz. Bu alanlar þahit olsun ki biz bu fabrikalarý ölümüne savunacaðýz.” dedi. Ve ardýndan iþçilere “Var mýsýnýz?” diye seslendi. Ýþçiler buna “Varýz” diye cevap verdi ve “Türk-Ýþ Göreve Genel Greve”, “Ölmek Var Dönmek Yok” sloganlarý atýldý. Sonuna kadar mücadele edeceklerini ve kararlý olduklarýný vurgulayan Türkel, “Öyle eylem yapacaðýz ki Türkiye’nin aklý karýþacak” dedi. Ardýndan konuþmasýna biraz ara vererek teklif verilip verilmediðini öðreneceðini söyleyen Türkel, iþçilere tekrar seslenerek 4 teklifin verildiðini belirtti. Ölümüne bir mücadele vereceklerini ifade eden Türkel, ardýndan iþçilere eylemin bittiði ve herkesin otobüslere dönmesi çaðrýsýný yaptý. Bu sýrada “Ýþçiler Birleþin Devrim Ýçin Savaþýn” sloganýný sýklýkla attýk. Ýþçiler sendika yöneticilerin çaðrýsýna “Hani söz vermiþtiniz, hani hep beraber söz vermiþtik, niye geldik o zaman buraya” diyerek karþý çýktýlar, ÖÝB’nýn demir parmaklýklarýný kýrmak için yöneldiler. Uzun süre parmaklýklarý kýrmak için iþçiler parmaklýklarý sallarken, bu sýrada sendi-
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
7
Yeni Evrede
TEKEL
Mücadele Birliði
ka yöneticilerinin “Arkadaþlar hani söz vermiþtik. Fabrikamýzda direniþimizi sonuna kadar yapacaktýk. Fabrikalarýmýza dönmemiz gerekiyor. Oralarý savunmamýz için siz canlý lazýmsýnýz. Ya arkadaþlar ya lütfen son verin. Eylem bitmiþtir lütfen eylemi bitirin” þeklindeki anonslarý dikkat çekiciydi. Ýþçiler bu anonslarý hiç dikkate almadan eylemlerine devam ettiler. Bunun üzerine demir örgüler yerinden oynadý. Ardýndan çevik kuvvet ekipleri araya girerek iþçileri uzaklaþtýrmaya çalýþtý. Bu sýrada iþçiler ve polisler arasýnda itiþ kakýþlar ve arbede yaþandý. Çaresiz kalan polisler ellerindeki kalkanlarýn arkasýna sýðýndýlar. Ve o andaki korkularý yüz ifadelerinden rahatlýkla okunabiliyordu. Ýþçiler, sendika yöneticilerinin “daðýlýn” uyarýlarýna karþý bu sefer öfkelerini onlara yönelterek “iþçiler burada yöneticiler nerede” þeklinde sloganlar attýlar. Ortamýn iyice gerginleþmesiyle polisin daðýlýn uyarýlarý baþladý. Bu sýrada sendika yöneticilerinin araçlardan alelacele çýkýp eylem alanýndan uzaklaþtýklarý görüldü. Ýþçiler burada sendika yöneticilerinin tavrýna oturarak ve daðýlmayacaklarýný söyleyerek karþýlýk verdi. Bu sýrada iþçilerin büyük çoðunluðu karþý park tarafýna geçerek polisin ablukasýndan çýktý. Ardýndan yüksek sesle “Ölmek Var Dönmek Yok” sloganlarý iþitildi. Ýþçiler yolu trafiðe kestiler. Yaklaþýk 30-40 iþçi de dondurucu soðuða raðmen üstlerini çýkararak yolda sloganlarla yürümeye baþladýlar. Polis hemen iþçilerin önüne barikat kurarak yürümelerini engelledi. Bu sýrada kitlenin içinde sallanan Deniz siluetli kýzýl bayraklar çok dikkat çekiyordu. Polisin “Provokatörlerin oyunlarýna gelmeyin, daðýlýn, yoksa zor kullanmak suretiyle gözaltýna alýnacaksýnýz, hakkýnýzda yasal iþlem baþlatýlacak” anonslarýna raðmen iþçiler uyarýlarý hiç dikkate almayarak eylemlerini sürdürdüler. Ýþçilerin öfkesi karþýsýnda etrafý panzer ve çevik kuvvetlerle ablukaya almýþ polisin ne kadar çaresiz ve aciz kaldýðý rahatlýkla görülüyordu. Ardýndan iþçiler ÖÝB’nin yanýndaki yolda bulunan polislere yüklendiler ve yolu açtýlar. Etraflarý panzer
ve çevik kuvvetlerce sarýldý. Ýþçiler burada eylemlerini sürdürdüler. Yine sýk sýk “Ýþçiler burada yönetim nerede” sloganlarý atýldý. Ve yolun gerisinde kalan iþçilere buraya gelin denilerek “Ýþçiler buraya, Barikat kalksýn iþçiler birleþsin” þeklinde sloganlar atýldý. Ýþçiler tepkili bir þekilde konuþmalar yaparken yine bir Tekel iþçisi megafonla konuþma yaparak “Biz eylemi bitirmeyeceðiz, baþka çaremiz yok, bakýn biz buradayýz ama sendika yöneticileri bizi býrakýp kaçtýlar. Biz ailemizi nasýl geçindireceðiz, bir cevap alana kadar eylemimiz sürecek burada sabahlayacaðýz” dedi. Bunun üzerine atýlan “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” sloganýna iþçilerin büyük çoðunluðu destek verdi. Polisin eylemin baþýnda bu bayraklara iþçiler tepki gösteriyor demesi yine burada kimin bu bayraklara tahammül edemediðini gösterdi. Tüm Deniz siluetli kýzýl bayraklar iþçiler tarafýndan sahiplenildi ve eylem boyunca dalgalandýrýldý. Yine iþçiler eylemlerini sürdürürken sendikacýlarýn araçlar kalkýyor burada kalmak istemeyen araçlarýna gitsin þeklindeki tavrý dikkat çeken baþka bir unsurdu. Tüm bunlara raðmen iþçiler eylem yerlerini terk etmeyip eylemlerini sürdürdüler. Yine bu eylemde herkes hissetmiþtir ki, iþçilerin görüþleri ne olursa, nereli olursa, hangi inanýþa sahip olursa olsun söz konusu kendi maddi yaþamlarý olunca tüm engelleri aþýyorlar ve eylemliklerini ileri bir düzeye yükseltiyorlar.
TEKEL ÝÞÇÝSÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR! ÝÞÇÝLER BÝRLEÞÝN DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞIN! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!
cülerine yönelik saldýrýlar þiddetlenerek sürmektedir. Yeni bir toplum yaratma yolunda sýnýf savaþýmýný sürdüren devrimci dinamiklere yönelik saldýralar 12 Eylül faþizmini aratýr nitelikte. Faþist devlet 19 Aralýk 2000 tarihinde 20 cezaevinde, adýna ‘hayata dönüþ’ dediði operasyonda 28 devrimci tutsaðý katletmiþti. 4 gün süren zindan savaþlarýndan sonra F tipi cezaevlerine götürülen devrimci tutsaklar onlarca mevsim sürecek destansý Ölüm Orucuna baþlamýþlardý. Halklarýn bilincinde ve yüreðinde kazanýlan bu zaferde 26 Haziran 2001 tarihinde Ölüm Orucunun 186. gününde zorla müdahale iþkencesinde katledilen Aysun Bozdoðan yoldaþýmýzý ölümsüzlüðe uðurlamýþtýk. 26 Haziran 2007 tarihinde onun ölümsüzlük yataðýnýn baþucunda yaptýðýmýz anma sonrasý gözaltý ve tutuklamalar yaþanmýþtý. 21 Þubat 2008 tarihinde Adana 8. Aðýr Ceza mahkemesinde görülen karar duruþ-
BASKILAR BÝZLERÝ YILDIRA-
Dünya kapitalizmi büyük bir krizin içerisinde ve bu yapýsal krizden kurtulmanýn nafile hesaplarýný yapmaktadýrlar. Krizden çýkýþ yolu olarak uygulamaya çalýþtýðý emperyalist tam ilhak politikasýna dünya emekçi halklarý ayaklanmalarla cevap veriyor. Ýþbirlikçi Türkiye tekelci kapitalizmi ise birleþik devrim karþýsýnda iç savaþý giderek yoðunlaþtýrýyor. Devrimin kaçýnýlmazlýðý burjuvazinin uykularýný þimdiden kaçýrýyor. Ýþçi sýnýfý ve onun ön-
8
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
masý sonrasýnda Serkan Acýbucu, Sami Tunca, Mesut Paksoy, Aytaç Murioðlu, Ulaþ Yýldýz, Ýbrahim Yaltýrýk, Serkan Tunç, Sinem Yolcu, Onur Gül, Kadir Aydýn ve Buket Yýldýz’a “TKEP/L örgütünün propagandasýný yapmak” suçlamasýyla 10’ar ay yine ayný suçlamayla Mustafa Bozkurt ve Mehmet Öztürk’e de 7’þer ay ceza verilmiþtir. Bu saldýrýlarýn ne ilk nede son olduðunun bilincindeyiz. “Yýllarca açýk çatýþma içinde olmak, burjuva egemenliðine karþý açýktan açýða savaþmanýn aðýr bedelleri vardýr. Komünistler ve diðer devrimciler bu aðýr bedeli sürekli ödediler. Kýrýmdan geçirildiler, vahþete uðradýlar, aðýr iþkenceden geçtiler ve bir ayaklarý daima zindanlarda oldu.(…) bugün devrimci hareket, yýllar boyu süren bu yiðit mücadelenin sonucu olarak bugünkü noktaya gelmiþtir. Devrim bu mücadelede büyümektedir. Zafer bu mücadeleyle kazanýlacaktýr.” C.DAÐLI AYSUN BOZDOÐAN ÖLÜMSÜZDÜR Adana Mücadele Birliði Platformu
Yeni Evrede
DÝSK
Mücadele Birliði
DÝSK’ÝN 19. GENEL
lirleyecekleri komite ve konseylerde örgütlenmeli, kendi gele cek le ri ni kendileri belirlemelidir” 13. Genel Kurul öncesi DÝSK, 14 Þu- dedi. Ve sordu: “Eðer iþçi sýnýfý, kendi öz bat tarihinde Caddebostan Kültür Merke- örgütlülükleri olan komiteler temelinde örzi’nde “Uluslararasý Sendikal Hareket ve gütlenmiþ olsaydý, devlet DÝSK’i kapatabiSendikal Mücadelede Yeni Deneyimler” lir miydi?” Ve cevabý yine kendisi verdi, baþlýklý bir sempozyum düzenledi. “Hayýr, kapatamazdý”. Sempozyuma konuþmacý olarak BreYýlmaz EKÞÝ, iþçilerin kendi sýnýf parzilya’dan, Ýtalya’dan, Güney Kore’den, Fil- tisinin öncülüðünde, Devrimci Ýþçi Komiipinler’den sendikal mücadelenin içinde teleri’nde örgütlenmeleri gerektiðinin altýný olan konuklar ve DÝSK’in Genel Sekreteri çizdi. Ve teþekkür ederek konuþmasýný biMusa ÇAM katýldý. Sendikal hareketin kar- tirdi. Sempozyum çýkýþýnda delegelere ve þý karþýya olduðu sorunlar ve neler yapýl- katýlýmcýlara DÝK’in hazýrladýðý bir çaðrý masý gerektiðine iliþkin yapýlan metni daðýtýldý. konuþmalarýn ardýndan, salonda bulunan iz15 Þubat tarihinde ise Genel Kurul’a leyicilere soru sormalarý için söz hakký ver- geçildi. Çalýþma Bakaný’nýn katýldýðý ilk böildi. Bu bölümde söz alan Devrimci Ýþçi lümde, tartýþmalar yaþandý. Kürsüde konuKomiteleri’nden Yýlmaz EKÞÝ, konuþma- þan Çalýþma ve Sosyal Güvenlik sýna, “Ben bir iþçiyim” diye baþladý ve “Ka- Bakaný’nýn konuþmasý protestolarla kesilpitalizmin görece refah düzeyi sona erdi. di. Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakaný koArtýk yaþanan þey, kapitalizmin-emperya- nuþmasýný, daha doðru bir söylemle lizmin doruk bunalýmýdýr” diyerek kapita- yalanlarýný kýsa kesmek ve kürsüden inmek lizmin küresel çapta içinde bulunduðu zorunda kaldý. DÝSK’in Genel Kurulu’na bunalýmý; yönetememe krizini anlattý. Es- bu sene Koç’a karþý direniþte olan Arçelik kiden olsa, belki sendikalarýn üretilen top- iþçileri damga vurdu. Arçelik iþçileri adýna lumsal deðerden iþçilerin daha fazla hak konuþan baþörtülü bayan iþçi konuþmasýnelde etmeleri için mücadele edebilecekleri- daki coþku ve heyecanla salondan en büyük ni, sömürüyü sýnýrlandýrma mücadelesinde alkýþý aldý. Yine grevde olan Oleyis iþçileri baþarýlý olabileceklerini; ama kapitalizmin de Genel Kurul’a moral ve coþku aþýladýlar. küresel bir bunalým yaþadýðýný ve küresel iç DÝSK Genel Baþkaný Süleyman Çelebi’nin savaþlarýn yükseldiði bir dönemde artýk sö- konuþmasýnda DÝSK’i yeniden ayaða kalmürüyü sýnýrlandýrma mücadelesinde sen- dýrmaktan ve “yeniden devrim”den bahsetdikalarýn büyük oranda iþlevini mesi de Genel Kurul üzerinde etkili yitirdiklerini söyledi. Yýlmaz EKÞÝ, olmuþtu; ancak onun sözlerinin cansýzlýðý DÝSK’in 12 Eylül döneminde kapatýldýðýný ve içeriðinin dolu olmayýþý kendini hemen ve yöneticilerinin Selimiye Kýþlasýnda hapsedildiðini, grev çadýrlarýnýn bir gecede yýkýldýðýný anlattý. Ve ekledi, “Oysa tabanýnda Devrimci Ýþçi Komiteleri olsaydý, direniþ sürerdi. Sendikalar, yapýlarý gereði yasal ve tüzel kiþiliklerdir. DÝK’ler ise, kendi özgürlüklerini kendileri belirleyen sýnýf ve kitle örgütleridir” dedi ve “Bu örgütlülüklere dayanmayan sendikalarýn iþlevini yitireceðini” söyledi. “Ýþçiler ister DÝSK, ister Türk-Ýþ, isterse Hak-Ýþ olsun ama, mutlaka kendi geleceklerini özgürce be-
KURULUNDAN ÝZLENÝMLER
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
belli ediyordu. Süleyman Çelebi’nin bahsettiði “devrim”in, ÖDP’nin “devrim”inden bir farký yoktu. Yani sadece lafta kalan, “bu kubbede hoþ seda”dan ibaret bir söz. Týpký Ödlekler ve Dönekler Partisi milletvekili Ufuk Uras’ýn “inadýna devrim, inadýna sosyalizm” sözü gibi. Týpký fason TKP adýna Genel Kurul’a katýlan Aydemir Güler’in sözleri gibi... Týpký eski DÝSK Genel Baþkaný sýfatýyla genel kurula katýlan DSP milletvekili Rýdvan Budak’ýn sözleri gibi... Özcesi, DÝSK’in 13. Genel Kurulunda bugüne kadar iþçi sýnýfý adýna konuþan burjuva ve reformist politikacýlarýn aðýrlýðý vardý. Zaten, genel kurul salonunu dolduranlarýn arasýnda iþçilerin azlýðý hemen dikkat çekiyordu. Çoðu eski sendikacý, kaþalot takýmý DÝSK Genel Kuruluna demir atmýþlardý. Ýþçilerin katýlmadýðý ya da çok az bir katýlým gösterdiði DÝSK Genel Kurulundan devrimci sonuçlar çýkaracaðýný düþünmek yanlýþ olurdu zaten. Sendika bürokratlarýnýn devlet partilerinin katýldýðý genel kuruldan ancak iþçilerin gözlerini boyamaya dönük kararlar çýkabilirdi. Ýlk gün sempozyum sonrasý Devrimci Ýþçi Komiteleri adýna deyim yerindeyse zoraki söz alarak konuþma yapan Yýlmaz Ekþi, konuþmasýnýn baþýnda iþçi olduðunu belirttiði için ses çýkaramadýlar. Ama o konuþtukça yüreklerinin yaðýnýn eridiði de görülebiliyordu. DÝSK Genel Kurulunda devrimci iþçilerin sesinin yankýlanmasý burjuva sendikacýlarý ve kaþalot takýmýný rahatsýz etmiþti. DÝSK Genel Kurulu sýrasýnda Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin iþçileri kendi öz örgütlülükleri olan komite ve konseylerde örgütlenmeye çaðýran bildirisi daðýtýlmaya devam edildi. Ayný zamanda Mücadele Birliði Dergisi de genel kurula katýlan iþçilere ve delegelere ulaþtýrýldý. DÝSK Genel Kurulu Caddebostan’da, lüks bir semtte, Caddebostan Kültür Merkezi’nde, belediyeye ait lüks bir binada yapýldý. Seçilen yer dahi iþçilere yabancýydý. DÝSK’in iþçilere yabancýlaþtýðýnýn göstergelerinden biri de buydu. Genel Kurul sonrasý Süleyman Çelebi yeniden genel baþkanlýða seçildi. DÝSK’in bundan sonraki yöneliminin, þimdiye kadar olankinden farklý olmayacaðýný söylemek abartý olmasa gerek. Hükümete muhalefetle sýnýrlý bir sendikacýlýk anlayýþý...
9
Yeni Evrede
Kosova
Mücadele Birliði
KOSOVA: VELÝAHT PRENSE KURÞUN? Kosova tek yanlý “baðýmsýzlýðýný” ilan etti. 14. yüzyýldan hatalarý oldu. Uluslar arasý komünist hareketten çok dünya kaberi Sýrbistan’ýn bir parçasý olan, Sýrbistan’ýn kuruluþuna ev sa- pitalist sistemine yakýn durdular. Ama bu denli farklý ulusun ve hipliði yapan bu küçücük bölgenin “baðýmsýzlýk” ilaný bir an- ulusal azýnlýðýn kardeþçe bir arada yaþamasýný saðlamayý baþardýlar. da büyük bir gerilim kaynaðý haline geldi. 89-91 karþý-devrimleri sonucu sosyalist blok çözülürken, Önce ABD, ardýndan AB’nin aðýr toplarý Almanya, Fransa ve diðerleri, ve hemen ardýndan Türkiye, “baðýmsýzlýk” ila- emperyalistler gözlerini Yugoslavya’ya çevirdi. Hýrvatistan, esnýný tanýyarak Kosova’yý baðýrlarýna bastýlar! Buna karþýlýk ki nazi iþbirlikçilerinin en yoðun olduðu bu cumhuriyet, kanlý Sýrbistan, Rusya, Çin ve Ýspanya, Kosova’nýn baðýmsýzlýðýna boðazlaþmalara sahne oldu. Ve federasyondan ayrýldý. Ardýnkarþý çýktý. Benzer karþý çýkýþlar Venezuella ve Bolivya’dan da dan Slovenya, Makedonya ve Bosna-Hersek... Bosna’da Boþnaklarla Sýrplar arasýnda çok kanlý çatýþmalar yaþandý. Ve bu geldi. Sýrbistan parlamentosu “baðýmsýzlýk” ilanýný iptal eden bir çatýþmalarýn ardýnda, Berlin’in gagasý kanlý kartalý apaçýk görükarar aldý. Belgrad sokaklarý gösterilerle sarsýldý. ABD büyükel- nüyordu. Sadece orada deðil, Yugoslavya’nýn parçalanma süreçiliðinin ateþi Belgrad gecesini aydýnlattý! Türkiye büyükelçiði cinde Almanya etkin rol oynadý. Böylece Yugoslavya parçalanarak küçüldü. Geriye sadece dahil Kosova destekçilerinin büyükelçilikleri de saldýrýya uðradý. Ama asýl bomba, Rusya’nýn NATO gözlemcisinin yaptý- Sýrbistan ve Karadað cumhuriyetleri kalmýþtý. Ama Balkanlarda emperyalizmin boðazýna bir ðý açýklamayla düþtü gündeme. kýlçýk gibi takýlan Yugoslavya’nýn Rusya, “Kosova sorununda güç Balkanlarda emperyalizmin boðazýna bir da parçalanmasý gerekiyordu. Mikullanabiliriz” dedi. kýlçýk gibi takýlan Yugoslavya’nýn da loseviç’in lideri olduðu Sosyalist ABD ve AB emperyalistleri parçalanmasý gerekiyordu. Miloseviç’in Parti iktidardan düþürülmeli, Yugeliþmelerden, “Ahtisaari Planý”ný lideri olduðu Sosyalist Parti iktidardan goslavya’nýn bu son parçalarý da BM Güvenlik Konseyi’nde bloke emperyalizmin kanlý ellerine düþeden Rusya ve Çin’i sorumlu gösdüþürülmeli, Yugoslavya’nýn bu son meliydi. Ülke içindeki “özgürlük termeye çalýþýyorlar. Oysa Konparçalarý da emperyalizmin kanlý ellerine ve demokrasi” yanlýlarý tüm dessey’in 1244 sayýlý kararýnda düþ me liy di. Ül ke i çin de ki “öz gür lük ve teklemelere raðmen seçimlerde Kosova’nýn Sýrbistan’ýn bir parçademokrasi” yanlýlarý tüm desteklemelere baþarýlý olamýyordu. Bosna’da ve sý olduðu kabul edilmiþti. Bu karadaha alt düzeyde Hýrvatistan’da rýn altýnda ABD ve AB’li raðmen seçimlerde baþarýlý olamýyordu. yaþanan türde kanlý çatýþmalar da emperyalistlerin de imzasý bulunBosna’da ve daha alt düzeyde yoktu ülkede. Ýþte bu noktada Komakta. Hýrvatistan’da yaþanan türde kanlý sova sorunu baþgösterdi. Yugoslavya’nýn hazin parçaçatýþmalar da yoktu ülkede. Ýþte bu Kosova, Sýrbistan’ýn güney lanma hikayesini, son 15 yýlýn öybölgesidir. Sýrbistan’ýn kurulduðu küsünü bilmeyenler için noktada Kosova sorunu baþgösterdi. bölgedir. Arnavutluk ile sýnýr muhtemelen anlaþýlmaz geliþmeler Kosova, Sýrbistan’ýn güney bölgesidir. komþusu, ayný zamanda Adriyabunlar. Özellikle Kosova’nýn NATO tarafýndan iþgali sürecini bil- Sýrbistan’ýn kurulduðu bölgedir. Arnavutluk tik Denizi’ne açýlan bir liman. meyenler için... ile sýnýr komþusu, ayný zamanda Adriyatik Demografik olarak karma bir yapýsý var: Arnavutlar, Sýrplar, RoDenizi’ne açýlan bir liman. Demografik manlar... Geçmiþte Sýrp nüfusu Tarihte Kýsa Bir Gezinti olarak karma bir yapýsý var: Arnavutlar, Sýryoðunken, zamanla Arnavut nüNazi iþgaline karþý Tito önderliðinde mücadele eden komünist- plar, Romanlar... Geçmiþte Sýrp nüfusu yo- fusunun daha hýzlý artýþýyla dengeler deðiþmiþtir. Ama tarih ðunken, zamanla Arnavut nüfusunun ler zafer kazandýklarýnda, altý boyunca bu ulusal renklilik çatýþcumhuriyeti (Hýrvatistan, Slovendaha hýzlý artýþýyla dengeler deðiþmiþtir. ma gerekçesi olmamýþtý. Ta ki ya, Sýrbistan, Karadað, Bosna-HerAma tarih boyunca bu ulusal renklilik ABD-Alman planlarý yürürlüðe sek ve Makedonya) bir araya ça týþ ma ge rek çe si ol ma mýþ tý. Ta ki ABDgirene kadar! getirerek, Yugoslavya Sosyalist Federasyonu’nu kurdular. Pek çok Alman planlarý yürürlüðe girene kadar!
10
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
Yeni Evrede
Kosova
Mücadele Birliði
Paralý Askerler Çetesi: UÇK UÇK, yani “Kosova Kurtuluþ Ordusu”. Baþlarýndaki adam Haþim Taci. Þimdi Kosova’nýn baþýnda bulunuyor. Lakabý “yýlan”. Lakabýna uygun biri. Bir neo-nazi. Uyuþturucu kaçakçýsý ve kadýn taciri. CIA’in bavullar dolusu para taþýdýðý bu çetenin baþýndaki adam. Çetenin diðer üyeleri ise, nazi iþgali sýrasýnda nazilerle iþbirliði yapan, partizanlarýn zaferi sonucu nazilerle birlikte kaçan ailelerin ikinci-üçüncü kuþak çocuklarý. Böylece Washington-Berlin hattýnýn bu paralý askerleri, “ülkelerini kurtarma” iþine soyundular. Kosova’da cinayetler, silahlý çatýþmalar baþladý. Ýlk hedef Romanlar ve Sýrplar oldu. Ama sadece onlar deðil, birlikte yaþamaktan memnun olan Arnavut nüfus da. Otobüsler durduruluyor, insanlar taranýyordu. Yugoslav ordusu ilerledi. UÇK aðýr kayýplar verdi. Ýþte bu noktada Batý’nýn propaganda makineleri harekete geçti. Bir soykýrým yaygarasý koparýlmaya baþlandý. Bu propagandaya alýþkýnýz. Gestapo’nun (Nazi Gizli Servisi) Stalin’in öldürttüðü 12-15 milyon insan yalanýnda olduðu gibi. Her adýmlarýnda milyonlarca insanýn kanýný döken emperyalist cinayet þebekeleri, kendi kötü ünlerini karþýtlarýna yüklemekte sýnýr tanýmazlar. Benzer yalanlar Kosova’da da söylendi. Nüfusu 2 milyon olan bir bölgede 100 bin ila 500 bin insanýn öldürüldüðü yalanlarý saçýldý ortalýða.* Kamuoyu alýklaþtýrýlmaya çalýþýldý. Yugoslavya ve Miloseviç yönetimi üzerinde büyük bir baský oluþturuldu. Bunun üzerine 1999’da Fransa’nýn Rambouillet þatosunda çok taraflý görüþmeler yapýldý.
“Savaþ Ýstiyoruz” “Savaþ çýkarmak istiyorsan, düþmanýnýn kabul edemeyeceði þartlar öne sür” der eski Çin sözü. Rambouillet görüþmelerinde NATO’nun yaptýðý tam da buydu. Destekledikleri UÇK Kosova’da çatýþmalar yaratmýþ, ama yediði darbelerle geriye çekilmiþti. NATO, askeri birlikleriyle “soykýrým”ý önleyecekti. Ama iþin ilginç yaný þuydu. NATO, çatýþmalarýn yaþandýðý Kosova’ya deðil, tüm Yugoslavya’ya asker gönderme yetkisi istiyordu. Yani tüm Yugoslavya’nýn NATO askerlerinin ayaklarý altýna serilmesini istiyordu. Yugoslav askerlerinin Kosova’dan çekilmesi deðildi sözkonusu olan. Tek kurþun atýlmadan tüm Yugoslavya’nýn iþgal edilmesinin kabulüydü NATO’nun dayattýðý! Bu kabul edilemez þartlar, Miloseviç yönetimi tarafýndan reddedildi. “68 Kuþaðý”nýn Clinton’ý, Yugoslavya’nýn bombalanmasýný emretti. Tam 78 gün boyunca hava akýnlarýna ve füze yaðmuruna tutuldu Yugoslavya. 33 hastane, 480 okul, 60 köprü, elektrik santralleri, sýnai ve kimyasal tesisler, ýsýtma merkezleri... yerle bir edildi. Bu vahþi saldýrýdan sonra 3 Haziran 1999’da Yugoslavya ateþkesi kabul etmek zorunda kaldý. Yugoslav birlikleri Kosova’dan çekildi. 16 bin NATO askerinin iþgali baþladý. (Bosna’daki Rus birlikleri Sýrbistan üzerinden bir gecede Kosova’ya geçerek Kosova uluslararasý havaalanýný ele geçirdi ve NATO birliklerinin buraya giriþine izin vermedi.
Büyük bir gerginlik yaþandý. Rusya’nýn güç kullanma ihtimalinden sözetmesi, kuþkusuz tüm taraflarýn aklýna bu olayý getirdi.) 2000 yýlýnda düzenlenen darbe ile Miloseviç yönetimi devrildi. Miloseviç daha sonra hukuka aykýrý bir þekilde Lahey’de emperyalist mahkeme önüne çýkarýldý “insanlýk ve savaþ suçlarý” iddiasýyla “yargýlandý”. Mahkeme salonunda emperyalistleri yargýlayan, teþhir eden konuþmalar yaptý Miloseviç. Öyle ki, ilk iki duruþmayý canlý veren BBC, daha sonraki duruþmalarý yayýmlamaktan vazgeçmek zorunda kaldý. Bu arada Karadað da Yeni Yugoslavya Federasyonu’ndan ayrýldý. Böylece Yugoslavya tamamen kalktý sahneden. Peki ya Kosova? NATO iþgali ve yönetiminde Kosova, uyuþturucu ticaretinin, kadýn ticaretinin merkezi haline geldi. Maden açýsýndan çok zengin olmasýna raðmen iþsizlik oraný %60’ý geçti. Özelleþtirmeler dayatýldý. Yoksulluk alabildiðine yayýldý. 200 bini aþkýn Sýrp, Roman, Mýsýrlý ve yahudi Sýrbistan ve Karadað’a sýðýnmak zorunda kaldý. Arnavut nüfus terörize edildi. Emperyalistler desteðinde etnik temizlik asýl þimdi baþlýyordu. Adým adým NATO ve UÇK denetiminde bir ülkecik yaratýlýyordu.
Savaþý Yayma Planlarý mý? Kosova’nýn ayrýlmasý va NATO denetiminde olmasý, Rusya’nýn Adriyatik Denizi’ne uzanacak doðalgaz boru hattýnýn engellenmesi için de gerekliydi. Uzun bir süredir kuþatýlan, sýkýþtýrýlan Rusya, buradan da bir darbe yemeliydi. Çek Cumhuriyeti ve Polonya’ya kurulmak istenen füze kalkanlarý, Ýngiltere ile týrmanan casus/diplomat krizi, Rus stratejik bombardýman uçaklarnýn rutin uçuþlarýnýn Ýzlanda ve Çin denizinde NATO uçaklarýnca yolunun kesilip bir diplomatik gerilim yaratýlmasý... ve en sonu, ABD’nin füze ile uydu vurma denemesi... Tüm bunlar belirli bir planýnýn adýmlarý olabilir mi? Bütün bunlarýn üzerine gelen Kosova’nýn tek yanlý baðýmsýzlýk ilanýnýn zamanlamasý bir tesadüf müdür? Rusya her fýrsatta Kosova’nýn ayrýlmasýna þiddetle karþý çýkarken, geliþmeler bir meydan okuma ve kýþkýrtma deðil midir? AB ve ABD emperyalizminin bu denli eþgüdümlü ve istekli desteðinin sadece veya genel olarak Kosova’nýn yeraltý zenginlikleri olduðunu kim iddia edebilir? Görünüm odur ki, büyük çatýþmalarýn kutuplaþma ekseni beliriyor. Rusya’nýn “güç kullanabiliriz” açýklamasýný salt bir baský/tehdit unsuru olarak deðil, bir de bu açýdan görmek gerek. Özellikle kapitalist dünya ekonomisi büyük bir krize yuvarlanmaktayken! ____________________________________ *
Kosova’nýn iþgalinden sonra 17 NATO ülkesinin örgütlediði “Savaþ Suçlarýný Ýnceleme Komitesi”, Kosova’da 2108 ceset buldu. Bunlarýn bir kýsmý NATO bombardýmanýnda, bir kýsmý da UÇK ile Yugoslav silahlý kuvvetlerinin çatýþmasýnda ölmüþtü. 100 bin ila 500 bin arasýnda Arnavut’un etnik temizliðe uðradýðý yalaný, böylece bizzat yalanýn yayýcýlarý tarafýndan çürütülüyordu!
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
11
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
TÜRBAN: TOPLUMU FAÞÝ Bizzat hükümet, kýsaca “türban meselesi” denilen konuyu pimi çekilmiþ bir bomba gibi getirip toplumun ortasýna býraktý. Ortadoðu’da “yeni maceralar”a yelken açmýþ olan ve bu nedenle de özellikle içeride “huzur ve istikrar” peþindeki hükümet zaten çeliþki ve çatýþmalarla çalkanan toplumu daha da gerecek, çatýþmalarý, çeliþkileri derinleþtirecek bu adýmý neden attý? Hükümete soracak olursanýz bu basit bir “inanç özgürlüðü” meselesiydi ve zaten “hak ve özgürlükleri geniþletme çabasýnýn doðal sonucu” idi. Ne yazýk ki, sosyal reformistleri geçtik, kendine “devrimci-sosyalist” sýfatýný uygun gören bazý çevrelerin dahi hükümetin bu zokasýný yuttuklarýna tanýk olduk. Hýzýný alamayan kimi çevreler ise, AKPMHP ikilisini yeterince kararlý davranmamakla eleþtirerek, daha kararlý davranmalarý için onlarý, amiyane tabirle, “gaza getirme”ye bile çalýþtýlar. Ýnsana “bu kadarý da olmaz ki” dedirten yazýlar okuduk. Þüphesiz, tarih bütün bunlarý not etti. Geçerken belirtelim: “inanç özgürlüðü” gerekçesiyle dinci gericilerle kol kola girmek politik iflastýr. Bunu yapan “sosyalist” çevreler, aslýnda farkýnda olmadan bile olsa, politik iflaslarýný ilan etmiþlerdir.
Ýnanç Özgürlüðü Kime? Dinci faþistlerin toplumsal yaþamýn her alanýnda kendi kýlýk kýyafet ve türbanda somutlaþan alamet-i farikalarýný egemen kýlabilmek için arkasýna sýðýndýklarý bahane, “inanç özgürlüðü”dür. Bu bahaneye sarýlmalarý boþuna deðildir. Onlar toplumun demokratik özlemlerinin farkýndalar ve bu demokratik istemi öne sürerek toplumun önemli bir kesimini aldatabileceklerini biliyorlar. Doðrusu boþuna kürek çekiyor deðiller. Býrakalým toplumun geri kesimlerini “sosyalist” çevrelerin bile bu oltaya takýldýklarýný düþünürsek demagoji ve yalanlarýnýn etkili olduðunu kabul etmemiz gerekir. Tekelci burjuva sýnýfla iþbirliðinin etkili bir aracý ve iþareti olarak dinci faþistlerle “gönül baðý” kuran “sol” kesimleri bir kenara býrakýrsak, kendine “devrimci-sosyalist” sýfatýný yakýþtýran çevreler bu konu-
12
da görüþ-politika oluþtururken þu soruyu dahi kendilerine sormayý akýl edememiþlerdir: Bu topraklarda “inanç özgürlüðü” kime lazým? Sonda söylenmesi gerekeni baþta söyleyelim: Türkiye ve K.Kürdistan’da “inanç özgürlüðü”nden dem vurmaya hakký olmayan tek kesim varsa, onlar da dinci faþistlerdir. Onlarýn da baþýnda politik tedrisatlarýný “Komünizmle Mücadele Dernekleri”nde yapan A.Gül ve R.T.Erdoðan geliyor. Bu coðrafyada dinci faþistlerin ve/veya islam dinine mensup toplum kesimlerinin “inanç özgürlüðü” sorunu olduðunu ileri sürebilmesi için ya ahmaklýk derecesinde “saf” ya da bilinçli bir burjuva iþbirlikçisi olmasý gerekir. Aksine “inanç özgürlüðü”ne fazlasýyla sahip tek bir kesimden söz edecek olursak onlar da iþte bu kesimlerdir. “Ýnanç özgürlüðü bahanesiyle dinci faþistlerle doðrudan ya da dolaylý; zýmni ya da açýk ittifak kuran sol çevrelerin þu soruya tereddütsüz yanýt vermeleri gerekir: Ýslami inancýndan dolayý bu güne kadar insanlarýn zindanlara atýldýðý, baský ya da hakarete uðradýðý; oruç tutuyor ya da namaz kýlýyor diye dayak yediði, öldürüldüðü karakola sað girip ölü çýktýðý vb vb nerede görülmüþ? Bunlar Türkiye ve K. Kürdistan’da görülen vakalar deðildir. Ama aksi olaylarýn bu topraklarda vaka-i adliyeden sayýldýðýný biliyoruz. Oruç tutmadýklarý için insanlarýn dinci faþistler tarafýndan öldürüldüklerini, hakaret ve baskýya maruz kaldýklarýný; baþka bir inanca mensup diye insanlarýn yine bu ayný güruh tarafýndan yakýlarak öldürüldüklerini, þans eseri ölümden kurtulanlarýn polis ya da jandarma karakollarýnda baský, hakaret ve iþkenceye maruz kaldýklarýný biliyoruz. Bunlar tarihin kayýtlarýnda var. Dinci faþistlerle ittifak üzerinden tekelci sermaye sýnýfýna göz kýrpan “sol” kesimlerin karþýsýna Sivas, Maraþ, Çorum katliamlarýnýn resimlerini tekrar tekrar çýkarmakta yarar olduðu anlaþýlýyor. Tarihin bu gerçekleri orta yerde dururken iþleri pek kolay deðil. Ezilen, sömürülen, faþist devlet tarafýndan baský altýnda tutulan emekçi kitleleri aldatmalarý kolay olmayacak. “Ne de olsa ‘hafýza-i beþer nis113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
yan ile maluldür’ ” gibi bir düþünceleri varsa fena halde yanýldýklarýný söylemeliyiz. Çünkü Türkiye ve K.Kürdistan’da demokratik kitleler arasýnda dinci faþistlere karþý saðlam bir bilinç ve þiddetli bir öfke vardýr. Emekçi sýnýflar, demokratik kitleler karaktersiz deðiller ve kendilerine büyük acýlar çektirenleri asla unutmazlar.
TC Laik Mi Din Devleti Mi? Dinci faþistlerin “inanç özgürlüðü” sorunu yaþadýklarýna dair yalan ve demagoji karýþýmý safsatayý açýða çýkarmak için bu soruya açýk ve tereddüte yer vermeyen bir yanýt verilmeli. Yaný sýra, bu yanýtýn bir devamý, uzantýsý olarak dinci gericilerle devletin iliþkisini de ortaya koymalý. Bunlar yapýlmadan dinci gerici-faþist güruhun ne yapmak istediði anlaþýlamayacaðý gibi proletaryanýn kendi baðýmsýz sýnýf tavrýný ve devrimci sýnýf çýkarlarýný korumasý da mümkün deðildir. Öyleyse yine sonda söylenmesi gerekeni baþtan söyleyerek soruya kýsa ve net yanýtýmýzý verelim: TC devleti laik deðil bir din devletidir ve tarihi boyunca böyle olmuþtur. Devletin bütün kilit noktalarýna dinci gerici-faþistlerin yerleþtirilmiþ olmalarýndan söz etmiyoruz. Bu bir sonuçtur ve bu sonuç zaten bilinen bir olgu. Ama asýl iþaret etmek istediðimiz olgu, devlet idare ve politikalarýnda dinin önemli ve özel bir yer tuttuðudur. Bütçesi, yani kendisine ayrýlan para pek çok bakanlýðýn bütçesini katlayan Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý devletin bir din devleti olarak þekillenmesinde önemli bir iþleve sahiptir. Osmanlý devletinin yýkýntýlarý üzerinde yükselen TC’nin dinle iliþkisi hilafetin kaldýrýlmasýyla kesilmemiþ, aksine yeni biçim altýnda daha saðlam bir temele oturtulmuþtur. Bu anlamda, Diyanet Ýþleri Baþkaný TC’nin “modern” halifesi olarak boy göstermiþtir. Deðiþen þey, fetvalarýn yerini “Diyanetin açýklamalarý”nýn almýþ olmasýdýr. Ama diyanetin açýklamalarý her zaman, baþta “laikliðin teminatý” olarak lanse edilen ordu olmak üzere devletin bütün temel kurumlarý tarafýndan reddedilmez referans addedilir. Ordu, polis gibi de-
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
ÝSTLEÞTÝRMENÝN ARACI vletin temel örgütlerinde dini kavramlarla, dualarla hareket etmek bir kuraldýr. Oruç tutmak, namaz kýlmak, dua etmek vb vb þeyler ordu ve polis kurumlarýnda; jandarma ve polis karakollarýnda bir tolerans ve hoþgörülü muamele nedenidir. Laikliðin temel kuralý olan devletin dinden elini çekmesi ve sadece denetleyici olarak kalmasý Türkiye’de hiç bir zaman söz konusu olmamýþtýr. Aksine devlet, dinin –elbette bu islam dinidir- yayýlmasý ve etkili olmasý için daima doðrudan müdahil olmuþtur. Eðitimin dincileþtirilmesi, toplumun dine doðru teþvik edilmesi, Ýmam Hatip’lerin, Ýlahiyat Fakültelerinin kurulup yaygýnlaþtýrýlmasý, böylece devletin ihtiyaç duyduðu dinci gerici-faþist kadrolarýn yetiþtirilmesi vb vb hep devletin baþlýca icraatlarý olarak gündeme gelmiþtir. Buna benzer sayýsýz icraat sayýp dökmek mümkün ama artýk gerekli olmadýðýný düþünüyoruz; bu kadarý yeter. Bütün bunlardan da anlaþýlýyor ki, dinci gerici-faþistlerin “inanç özgürlüðü” gibi bir sorunlarý olduðunu ileri sürmek ne kadar yalan ve demagojik ise “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganý da ondan aþaðý kalmamak üzere yalan ve demagojiyle maluldür. Demokratik kitlelerin laiklik özlemlerini dile getirirken büyük bir yanýlsamayla bu sloganý atmalarý gerçeði deðiþtirmiyor. Onlar bu sloganý atarken gerçekte dinci gericiliðe öfkelerini, laik ve demokratik bir devlete olan özlemlerini dile getirmiþ oluyorlar; o kadar. Burjuva güçlerin bir kýsmýnýn bu sloganý kullanmalarýnda anlaþýlmayacak bir þey yoktur. Burjuvazi bütün yumurtalarý ayný sepete koymayacak kadar bir sýnýf bilincine ve toplum yönetme birikimine sahiptir. Demokratik özlemlere sahip kitleleri düzen sýnýrlarý içinde tutabilmek için onlarýn özlemlerini ifade eden sloganlarý ileri sürmek burjuvazinin sýklýkla baþvurduðu bir yöntemdir. Tepeden týrnaða kadar dinci olduklarý halde ordu baþta olmak üzere devlet kurumlarýnýn “laik” kesilmelerinin açýklamasý budur. Dinci olduðundan asla kuþku duyulmayacak Deniz Baykal’ýn, Yargýtay’ýn, Anayasa Mahkemesi’nin vb kurum-
larýn “laik” kesilmelerinin açýklamasý da budur.
Karþý-Devrimin Vurucu Gücü Þimdi sorulmasý gereken asýl soruya gelmiþ bulunuyoruz: Tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistler dinci gerici-faþistleri neden bu denli güçlü destekliyorlar? Aslýnda “neden” son derece açýk. Egemen sýnýf olarak tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistler komünist devrim tehlikesine karþý, karþý devrimin kitle temeli olarak bu güruhu her zaman destekleyip beslemiþtir. “Politik islam” diye adlandýrýlan dinci güruh, geniþ yoksul kitleleri devrim saflarýndan uzaklaþtýrmanýn aracý rolünü oynamakla kalmýyor fakat ayný zamanda ihtiyaç duyuldukça devrime karþý, karþý devrimin militan vurucu gücü iþlevini de yerine getiriyor. Kürt ulusunun özgürlük savaþýna karþý devlet tarafýndan örgütlenen Hizbullah, gençliðin anti emperyalist gösterilerine karþý “Kanlý Pazar”ý tertipleyen dinci gericiler, devrimci demokratik kitle gösterilerine “allah-u ekber” diye saldýranlar, devrimci dalganýn yükseldiði dönemlerde devletin desteðinde Sivas, Maraþ, Çorum katliamlarýný tertipleyenler hatýrlansýn yeter. Bunlar komünist devrime karþý tekelci sermaye sýnýfýnýn dalga kýranlarýdýr. Devrimin aðýr baskýsýný ensesinde hissetmekten bunalmýþ tekelci sermaye sýnýfý bu dalga kýranlarý daha da güçlendirecek, neredeyse toplumun tümünü dinci kalýba sokarak iki ülkenin birleþik devrimine karþý saðlam bir bent oluþturacak adýmlar atmanýn peþinde. Bu bent ayný zamanda Kürt halkýnýn özgürlük savaþýný dinci potada düzen sýnýrlarý içinde tutmanýn aracýdýr. “Laik” ordu dahil devletin tüm kurumlarýnýn Kürdistan’da AKP’nin seçim baþarýsýna nasýl sevindiklerini; ayný baþarý için þimdi yine hep birlikte nasýl çalýþtýklarýný biliyoruz. “Türban” konusu bu politikanýn ürünü ve devamýdýr. Çünkü kendi deneyimlerinden olsun, dünya deneyimlerinden olsun tekelci sermaye sýnýfý öðrenmiþ bulunuyor ki, komünist devrime karþý alýnacak en saðlam önlem toplumun Suudi Arabistan, Ýran gibi 113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
ülkelerde olduðu gibi dincileþtirilmesi, dinle uyuþturulmasýdýr. Dinci güruhun gemi azýya almýþ þekilde güç gösterileriyle toplumu etkilemeye çalýþmasý, dini sembollerin toplumsal yaþamýn her alanýna sokularak bir “din toplumu” imajý yaratýlmaya çalýþýlmasý bu politikanýn sonucudur. Emperyalistlerin bu politikaya itirazlarý deðil destekleri vardýr. Hükümet, “türban” konusunu gündeme getirirken emperyalistlerin desteði ve onayýný alarak hareket etmiþtir. Sadece ahmaklar ABD ve diðer emperyalistlerin bu iþin içinde olmadýklarýný ve bunun sadece bir “inanç sorunu” olduðunu düþünebilir. “Türban”a destek veren sol kesimler herhalde bu noktayý da durup düþünürler. Proletarya, soruna ne “inanç özgürlüðü” çerçevesinde yaklaþabilir ne de bir din devleti olan TC’yi laik gösteren burjuva kampýn yanýnda yer alabilir. Ýþçi sýnýfý burjuva kampýn iki kesiminden biri yanýnda yer almak gibi bir tercihe zorlanamaz. Böyle bir tercih yapmak zorunda da deðildir. Ama proletarya, bir devrimci odak olarak, demokratik kitlelerin etrafýnda toparlanacaðý, onlarýn demokratik istem ve özlemlerinin ifadesini bulacaðý bir cephenin öncüsü olarak sesini yükseltmeli ve kitleleri burjuva kampýn iki kanadýndan birini tercih zorunluluðundan kurtarmalýdýr. Proletarya laiklikten yanadýr ama laiklik gerçek ifadesini burjuva toplumda artýk bulamaz. Laiklik gerçek ifadesini ancak proletaryanýn önderlik ettiði devrimci demokratik bir iktidar altýnda, devrimci demokratik bir devlet ve hükümet altýnda bulabilir. Dolayýsýyla, proletarya toplumu dinci bir kalýba sokmak isteyen dinci faþist güruhun çabalarýna karþý kararlýlýkla mücadele ederken, laikliðin bir devrim sorunu haline geldiðini ilan ederek demokratik kitlelerin etrafýnda toparlanacaðý bir odak oluþturmalýdýr. Proletaryanýn her türlü burjuva güçten baðýmsýz sýnýf çizgisi ve çýkarlarý ancak böyle korunabilir.
13
Yeni Evrede
“Din ve Mezhep Savaþlarý”
Mücadele Birliði
SERMAYENÝN HAYALÝ EMEKÇÝLERÝ BÖLMEK VE BÝRBÝRÝYLE ÇATIÞTIRMAK Ýsviçre’nin Davos kasabasýnda her yýl sermaye dünyasýnýn ileri gelenleri, politikalara dünya çapýnda yön vermek için toplantýlar düzenliyorlar. 2008 yýlý Ocak ayýnda yapýlan toplantýlar, Türk burjuvazisi geçmiþ yýllara göre daha etkin olarak katýldý. Kendi deyimleriyle “Türk damgasý vurmaya” çalýþtýlar. Gizli kapýlar ardýnda yapýlan bu toplantýlardan birinde konuþulanlarý, TÜSÝAD üyesi ve en büyük burjuva gazetesi Hürriyet’in Genel Yayýn Yönetmeni Ertuðrul Özkök, canlý yayýnda bir tv konuþmasýnda aktardý. Medyanýn giremediði, belirli isimlerin girdiði bu toplantýdaki bir konuþmadan aktardýðý iki önemli noktanýn altýný çizdi. Birincisi: Afrika’da bir ülkede kilisenin sosyal yardýmlarýn %30’unu gerçekleþtirdiði; dini kuruluþlarýn sosyal yardýmlarý devlet yerine gerçekleþtirmesinin diðer ülkeler açýsýndan önemi; ikincisi ise: gelecekte mezhep savaþlarýnýn yaygýnlaþacaðý. Bu açýklama, sermaye dünyasýnýn yönelimlerini ortaya koyuyor. II.Paylaþým Savaþý’ndan sonra kapitalist ülkeler, iþçi sýnýfýnýn mücadelesi karþýsýnda ayakta kalabilmek için bir çok sosyal hakký vermek zorunda kaldý. Kimi dönemlerde sosyal demokrat partileri hükümete getirerek sýnýf mücadelesini düzen sýnýrlarý içinde tutmaya çalýþtýlar. Yeni evre’de ise, kapitalizmin yaþadýðý yýkým nedeniyle artýk eski politikalar sermayenin ihtiyacýna tam olarak cevap vermiyor, sermaye bu politikalarý sürdüremiyor. 3.Dünya Savaþý’nýn en önemli ayýrdedici yaný, proleter iç savaþýn büyümesidir. Bu koþullarda egemenliðini sürdürmek isteyen sermaye sýnýfý, proletaryanýn saflarýný parçalamak, emekçileri birbirlerine düþman etmek için çabalýyor. “Medeniyetler çatýþmasý”, “mezhep çatýþmalarý” da bu amaçla sermayenin ortaya çýkarýp körüklediði çatýþmalardýr. Ve bundan sonra daha da körükleneceklerine þüphe yok. Sermayenin her zaman dinin desteðine ihtiyacý vardýr. Tarihsel olarak yok oluþ sürecine girdiði günümüzde ise, dinin desteðine daha fazla ihtiyaç duyuyor. Dini kuruluþlar üzerinden sosyal yardýmlarýn daðýlmasý, yaygýnlaþtýrýlmasý, sermayenin dini kurumlarý daha fazla devreye sokmasý, artan devrimci baþkaldýrýlarý ve emekçilerin sosyalizme yönelmesini önlemek içindir. Emekçileri, Marx’ýn deyimiyle “kitlelerin afyonu” olan din yoluyla sermaye egemenliðine boyun eðdirmek içindir. 1980’li yýllardan sonra kapitalist ülkelerde emekçilerin sosyal haklarýnýn gaspedilmesi hýzlandý. Giderek artan bu gasplar, yaygýnlaþan esnek üretim ve esnek çalýþma, iþçileri örgütsüzleþtirmeyle daha da boyutlandý. Varolan sarý sendikalara raðmen iþçileri sendikasýzlaþtýrma, kapitalizmin, yaþadýðý yýkýmdan kurtulma, ömrünü uzatma çabasýdýr. Örgütsüzleþtirilmiþ yýðýnlar ile sermaye arasýnda gerçekleþecek son büyük kavga yaklaþýyor. Sermaye emekçilere karþý ne kadar örgütlense de, son büyük kavgada ayakta kalamayacaðý görülüyor. Emekçilere boyun eðdirme tam da bu nedenle sermaye için büyük önem taþýyor. Davos’ta Afrika’dan örnek verilmiþ. Ayný politikalar Kürt ve Türk emekçilerine boyun eðdirmek için kilise yerine camiler, vakýflar, gerici partiler, dernekler, tarikatlar
14
vs. eliyle sürdürülüyor. 2007 22 Temmuz genel seçimleri döneminde çok yaygýn olarak konuþulup tartýþýlan yardým daðýtma, her iki haneden birini kapsayacak kadar geniþtir. Bunu sadece bir seçim çalýþmasý olarak düþünmemek gerekir. Bu, sermayenin emekçileri devrim mücadelesinden uzaklaþtýrma ve teslim alma politikasýnýn parçasýdýr. Örgütsüzleþtirme, aþýrý sömürü, aç býrakma, dini duygularý körükleme, boyun eðdirme ve teslim alma, sermayenin uygulamaya çalýþtýðý politikalardýr. Son yýllarda Diyarbakýr’da tarikatlar, gerici faþist parti ve örgütler, çok yaygýn olarak dernekler, dini kuruluþlar vs yoluyla örgütlendi. Bu örgütlenme, þimdiye kadar hiç görülmedik düzeyde yaygýnlaþtý, daha etkinleþti. Ýçlerinde beþyüzbin kiþiye yardým yapacak kapasiteye ulaþan dernekler var. Avrupa’daki yolsuzluklara, dolandýrýcýlýða adý karýþan bu dernekler gibi çok sayýda dernek ve örgütlenme var. Bunlarýn bu boyutlarda etkinleþmesi, kapsamlarýný anlamak açýsýndan önemli bir gösterge. Emekçilerin sosyal haklarýnýn gasp edilmesiyle, dini özellikleri olan gerici kuruluþlarýn yardým etkinliklerinin yaygýnlaþtýrýlmasý, çok açýk olarak gösteriyor ki, emekçiler kendileri mücadele vererek aldýklarý haklardan yoksun býrakýlýp dini kuruluþlar yoluyla dilencileþtirilmeye çalýþýlýyor. Emekçiler boyun eðmiþ, herþeye þükreden, hak alma mücadelesi yerine kaderciliði benimseyen insanlar haline getirilmeye çalýþýlýyor. Emeðiyle üretenler, çalýþýp kazananlar, dilenerek yaþamayý kabul edebilir mi hiç? Asla! Emekçiler bu teslimiyeti kabul etmeyip mücadele edeceklerdir. Ýþte bu aþamadan sonra; Davos’ta gündeme getirilen “din ve mezhep savaþlarý”, sermayenin emekçilere karþý bir politikasý olacak. Ýslamiyette, Hristiyanlýkta ve diðer dinlerde bir çok mezhep var. “Medeniyetler Savaþý” adý altýnda iþçi ve emekçi halklar arasýnda düþmanlýk tohumlarý ekmeye çalýþan emperyalistler ve iþbirlikçi burjuvazi þimdi daha ileri gitmeye çalýþýyor. Dinler arasý savaþ ve çatýþma politikasýnýn emekçileri bölmek ve birbirine düþürmek için yeterli olmadýðýný görmüþ olmalýlar ki, mezheplerarasý savaþ ve çatýþmayý körüklemeye çalýþýyorlar. Mezhep ayrýmlarýnýn din ayrýmýndan daha yaygýn olmasý ve ayný dinden olanlarý da bir çok parçaya ayýrmýþ olmasý nedeniyle, mezhep çatýþmasýyla emekçiler arasýnda çatýþmanýn boyutlanmasý ve her yerde emekçilerin birbiriyle çatýþmasý amaçlanýyor. 1970’li yýllarýn ikinci yarýsýndan 12 Eylül faþist darbesine kadar, devrim mücadelesinin güçlü olduðu dönemde mezheplerarasý çatýþmayý körükleyip, devrim güçlerini parçalamak amacýyla bir çok katliam ve saldýrý gerçekleþti. Maraþ Katliamý, Çorum olaylarý, Sivas ve Malatya gibi þehirlerde mezhep çatýþmalarý çýkarmaya yönelik yapýlan faþist saldýrýlar, emekçilerin bilincindeki yerini hala koruyor. Irak ve Lübnan din çatýþmalarý ve mezhep çatýþmalarý için emperyalistlerin deney laboratuvarlarýna dönüþtürülmüþ durumda. Irak’ta Sünni ve Þii mezhepleri arasýndaki çatýþmalar sürekli körüklenip emperyalist iþgalcilere karþý direniþ savaþý zayýflatýlmaya çalýþýlýyor. Lübnan’da ise hem mezhepler arasý, hem de din-
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
Yeni Evrede
“Din ve Mezhep Savaþlarý”
Mücadele Birliði
ler arasý çatýþmalar körükleniyor. Bu ülkelerdeki örnekler, tüm dünya örneklerinde yaygýnlaþtýrýlmaya çalýþýlýyor. Dini gericiliði körükleyecek politikalar, sürekli gündeme getiriliyor. “Helal Gýda Patenti”nin gündeme sokulmaya çalýþýlmasýnýn amacý, emekçilerin yaþamlarýnýn her anýnýn dinin etkisi altýna alýnmasý içindir. Türban üzerinden yürütülen tartýþmalarýn, gündemin baþýnda haftalarca yer almasý bir yandan sermayenin kendi iç çatýþmasýnýn aracý olurken, diðer yandan da hem gericiliði körüklemeye, hem de din üzerinden emekçileri bölmeye hizmet ediyor. Din üzerinden ve mezhepler üzerinden halký bölüp çatýþtýrmak, kapitalizm öncesinde ve kapitalist iliþkilerin yeterince geliþmemiþ olduðu koþullarda görüldü. Ancak, kapitalist iliþkilerin geliþtiði, emek-sermaye çeliþkisinin temel çeliþki haline geldiði, proletaryanýn artýk bir sýnýf olarak mücadele verdiði koþullarda, sermaye sýnýfý ne kadar istese de din ve mezhep çatýþmalarýnýn halký kamplara ayýrmasý ve bu çatýþmalarýn büyümesinin koþullarý yok. Irak’ta camilerde kitlesel katliamlara varan dehþet uyandýrýcý saldýrýlarla mezhep savaþlarýný kýþkýrtsalar da, bu mezheplere inananlarýn ancak bir kýsmýný çatýþmalara katabiliyorlar. Lenin, “dinin insanlýk üzerindeki baskýsýnýn sadece toplum içindeki iktisadi baskýnýn ürünü ve yansýmasý olduðunu unutmak, burjuva darkafalýlýk olurdu” diyor. Emekçileri her gün kapitalizmin korkutucu cehennemiyle umutsuzluða iten, dine yönelten koþullara karþý kavgaya girilmezse, emekçiler bu cehennemde devamlý dine sarýlmak zorunda kalýrlar. Yarýnýndan emin olamama, kapitalizmin yýkýcý güçlerinin, her an iþsizlik, açlýk veya her türlü felaketle karþýlaþmanýn verdiði umutsuzluk, korku, emekçileri dine yöneltir. Emekçileri dine yönelten, bu gerçeklerden hiçbir aydýnlatma ya da propaganda yoluyla kurtulamayýz. Ancak sermayenin egemenliðine karþý yürütülen örgütlü mücadele ile dine yönelim, din ve mezhep çatýþmasý engellenir. Dine yönelik bu aydýnlatma, sýnýf mücadelesi ile birlikte ele alýnýnca amacýna ulaþýr. Dinin sosyal köklerini ortadan kaldýrmak için verilen mücadele ile, dinin boyun eðdirme aracý olarak kullanýlmasý da, emekçileri bölme amaçlý kullanýlmasý da boþa çýkar. Emekçilerin mücadelesi, her zaman emekçileri bölmeyi amaçlayan gericiliðin önüne geçti. Mücadele birliði 110. sayýda Cevizli Tekel iþçilerinin yürüyüþünden aktarýlan gözlem de bunu belirtiyor: “Tütün saran kýzlar arasýnda çok sayýda baþörtülü vardý. Ama AKP’yi protesto eden sloganlar atýyorlardý. O an, bir kez daha önemli olanýn sýnýf olarak hareket etmek olduðunu düþündüm”. Emperyalizmin ve iþbirlikçi sermayenin emekçileri din yoluyla köleleþtirmesine din ve mezhep savaþlarýna karþý emekçilerin mücadele birliðini büyütmek bir görevdir. Çünkü ancak proletarya, burjuvazinin bölüp parçaladýðý toplumu yeniden, emek temelinde birleþtirebilir. Ýþçiler, kendi içinde mücadele birliðini mutlaka saðlamalýdýr. Bu birliðin amacý, kapitalizmi yýkmak, proletarya diktatörlüðünü kurmak ve sosyalizme geçmek olmalýdýr. Ýþçi sýnýfýnýn yükümlendiði tarihi görev budur.
TERSANELER KAN DENÝZÝNE DÖNDÜ KAPÝTALÝZME ÖLÜM! Ucuz Emek, Ucuz Ölüm dedik geçen sayýmýzda... Ve yaþamý yeniden üreten iþçilerin yaþamlarýnýn ne kadar ucuz olduðunu anlattýk bir kez daha, Davutpaþa’da katledilen 23 iþçiyi anarak... Ve þunu da vurguladýk ki, bir ülkede iþ cinayetleri ne kadar fazlaysa, orasý sermaye sýnýfý için bir ucuz emek cennetidir. Bunu en somut ve en yakýcý þekilde tersanelerde görüyoruz. Þu anda tüm dünya üzerinden sipariþler almýþ, birkaç yýl boyunca tam kapasite çalýþacak yoðunlukla çalýþan tersaneler, iþçiler için tam bir ölüm makinasý haline gelmiþ durumda. Sadece Þubat ayýnda ölen iþçi sayýsý 6 ve henüz ay sona ermiþ deðil. Tersanelerin son 8 aylýk ölüm bilançosu ise 18. Gittikçe katlanarak artan bu ölümler, artýk herkesin yaþamýna girdi. Tedbir alýnsa önlenebilecek olan bu ölümlerin artmasý, iþçi sýnýfýnýn sýnýf bilincinin geliþmesini, çýkarlarýnýn nerde olduðunu anlamasýný ve sesinin daha gür çýkmasýný hýzlandýrýyor. Ve artýk tersane iþçilerinin her gün yükselen sesi, iþbirlikçi tekelci devleti de konuyla ilgilenmeye zorluyor. Devletin “el atmasý”, itiraflarý, cinayetlerin boyutunun ne kadar büyük olduðunu da daha rahat gözler önüne seriyor. Hazýrlanan raporlar ve yapýlan incelemelerle ortaya konmuþ olan ihmaller, hatalar, eksiklikler, her gün yeni bir cana daha maloluyor. Devletin itiraflarý ortaya koyuyor ki, 2003-2007 yýllarý arasýnda yapýlan denetimlerde Tuzla tersanelerinde 1061 tane eksiklik tespit edilmiþ(!), son beþ aydaki denetimlerde bu eksiklikler 588’e inmiþ(!). Eksikliðin özelliðine göre, kimi tersaneye 1.5 ay, kimi tersaneye 2 ay süre tanýnmýþ, eksikliklerin giderilmesi için. Ancak eksik ve kusurlarýyla çalýþmaya devam eden bu tersanalerde tersanede 2000 yýlýndan 2005 yýlýna kadar sekiz iþçi; 2006 yýlýnda altý iþçi; 2007-2008 arasýysa 18 ölüm... ve 1946 yýlýndan bu yana, iþ kazalarýnda ölenlern sayýsý 55 bin, yaralý ise 146 bin... Savaþ bilançosu gibi... Kapitalist sistem, kârla insan yaþamý arasýndaki tercihini çok net biçimde ortaya koyuyor. Bunun dýþýnda gerek uzmanlar, sendikalar, sivil toplum örgütleri, istedikleri kadar araþtýrmalar yapsýnlar, raporlar yayýnlasýnlar; sermayenin karýný sýnýrlayacak hiçbir giriþimin yapýlmasýný saðlayamýyorlar. Ölümlerin ve aðýr yaralanmalarla, uzuv kayýplarýyla sonuçlanan bu kazalarýn önüne geçmek için yapýlmýþ olan hiçbir araþtýrma-rapor çözüme ulaþmak için bir yol bulamýyor. Gerek taþeronluk sistemi, gerek saðlýk sisteminin yetersizliði, sigortalarýn yatmamasý, gerek iþçilerin eðitimi, gerek iþ güvenliðinin alýnmamasý ve uzun çalýþma saatleri, her geçen gün iþçilerin hayatlarýna mal oluyor. Elektrik çarpmasý, yüksekten düþme, denize düþme, patlamalar, üzerine aðýr cisim düþmesi gibi nedenlerle ardý ardýna ölüyor iþçiler. Onur Bayoðlu, Bekir Özmen, Cevat Toy, Metin Turan, Hasan Köse, Mikail Kavak bunlardan sadece birkaçý... Ýþçi sýnýfý bu ölümlere sessiz kalamazdý elbette. Sermaye sýnýfý, ölümlerin ardýndan timsah gözyaþlarý akýtýrken, tersanelerde örgütlü olan DÝSK’e baðlý Limter-Ýþ öncülüðünde baþlayan iþçilerin eylemleri, hýz kesmeden sürüyor. 7 Þubat ve 18 Þubat günleri eylem yapan tersane iþçileri, ölümlerin durdurulmasýný istedi. Bu eylemler sonucu ise Limter Ýþ Sendikasý yöneticileri iþten atýldý. Þubat sonunda da DÝSK, Tuzla Tersanalerinde kitlesel eylem örgütlüyor ve bir günlük grev çaðrýsý yapýyor. Þimdi hepimizin tersanelerden yükselen iþçilerin çýðlýklarýný derinden hissetmemiz, yüreðimizi onlarýn yüreklerinin yanýna koymamýz ve onlarýn zor ve dayanýlmasý güç yaþamlarýný deðiþtirmek için devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltmemiz gerekiyor. Vahþi kapitalizmin katliamlarýna karþý, kapitalizmi öldürelim! YA SOSYALÝZM YA BARBARLIK!
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
15
Yeni Evrede
8 Mart
Mücadele Birliði
ðunu ve ancak devrimcilerin, bugüne kadar 8 Mart’ta ve sýnýf mücadelesi içinde bedel ödeyenlerin yürütmede olmasý gerektiðini söyledik. Ancak, “burada devrimci olmayan var mý” denildi. Biz de, TKP’yi devrimci olarak görmediðimizi söyledik. Bunun üzerine, “burasý ideolojik tartýþmalarýn yeri deðil, biz sadece 8 Mart’ý düzenlemeye çalýþýyoruz” denildi. Biz de, bir kez daha 8 Mart gibi önemli bir eylemde TKP’nin düzenleyiciler arasýnda yer almasý, hem de yürütmede olmasýnýn bizim için kabul edilebilir bir þey olmadýðýný söyledik. Ve 3. toplantýda durumu deðerlendirip bu konudaki kararýmýzý açýklayacaðýmýzý söyledik. 3. toplantýnýn baþýnda ilk sözü alarak, 8 Mart’ýn tarihçesine ve sýnýfsal özüne uygun yapýlmasý gerektiðini belirttik. 8 Mart Cumartesi günü “Dünya Kadýnlar Günü” diyenlerle, bu sene 9 Mart Pazar günü “Dünya Emekçi Kadýnlar Günü” mitingi yapacaklar arasýnda ideolojik bir ayrýþma yaþandýðýný söyledik. Niçin iki ayrý miting vardý? Bu ayrýþma biçimsel miydi? Öyleyse neden onlara katýlmýyorlardý? Eðer TKP gibi reformistler eylemin yürütmesinde yer alacaklarsa, 8’i ile 9’u arasýnda ne gibi bir fark vardý? Biz, EKA olarak reformistlerle ayný yürütmede yer almayacaðýmýzý ve reformizmle uzlaþmaz tavrýmýzý her alanda sürdüreceðimizi söyledik. Ýlkesiz ve þekilsiz birlikteliklerden yana olmayacaðýmýzý, bunun bizim tutarlýlýðýmýz olduðunu söyledik. Biz, elbette devrimci gördüðümüz siyasetlerle iþ yapmak isteriz. Reformistler dilerlerse devrimcilerin düzenlediði eylemlere katýlabilirler. Bu onlarýn tercihidir. Toplantýda, TKP konusunda sadece bizim böyle düþünmediðimizi, bir çok siyasetin böyle yazýlarýnýn yayýnlandýðýný, ancak buna uygun bir pratik göremediðimizi söyledik. Ve konuya iliþkin bir hatýrlatma yaptýk. TKP Genel Baþkaný Aydemir Güler’in 22 Aralýk 2000’de, Sosyalist Ýktidar dergisinde, devrimcilere “lüzumsuz gruplar”, “siyaset dýþýna düþtüler”, “tasfiye oldular” yazýsýna karþýlýk, HÖC’ün 7 Ocak 2001’de dergilerinde yayýnlanan yazýsýndan bir bölüm okuduk. “Zavallýlar, biçareler... Tarih bilmez, direniþ bilmez, bedel bilmezler; bildikleri, düzen içinde yaþayýp kendilerini ve çevrelerini sosyalistlikle, komünistlikle aldatmaktýr. Okuyun, görün, duyun, baþkalarýna okutun. Devrimcilerin cesetleri üzerinde parsel hesabý yapan bu komünist emlakçýlarý herkes tanýsýn”. Bunlarý söyleyenlerin buna uygun davranmasý için çaðrý yapmamýza raðmen, 8 Mart mitingini örgütleyen bu bileþenler, reformizmin kolundan çýkamadýlar ve biz 2008’in 8 Mart’ýný örgütleme konusunda ilkeli tavrýmýzý koruyarak bileþenden ayrýldýk.
“Bana Arkadaþýný Söyle Sana Kim Olduðunu Söyleyeyim” Dünyanýn dört bir tarafýnda emekçi kadýnlarýn büyük bir coþkuyla kutladýklarý 8 Mart “Dünya Emekçi Kadýnlar Günü” yaklaþýyor. Türkiye ve Kürdistan’da da emekçi kadýnlar, bu büyük günü kutlamaya hazýrlanýyorlar. Ýçeriðine uygun, devrimci bir 8 Mart’ý birlikte kutlamak için, diðer devrimci çevrelerle bir araya geldik; ama toplantýlara geçen yýllardaki tartýþmalarýn gölgesinin düþeceðini en baþýndan biliyorduk. 2005-2006 ve 2007’de yaþanan sorunlar ve EKB’nin ortak iþ yapma kültürüne uymayan tavrýný bilmeyen yoktur. EKB’nin yaptýklarýna karþýn bir özeleþtiri vermemiþ ve bir yaptýrým uygulanmaksýzýn adeta ödüllendirilircesine 2007 8 Mart mitinginin yürütmesine getirilmiþti. Emekçi Kadýnlar (EKA) olarak bu ilkesizliðin bir parçasý olmayacaðýmýzý söyleyerek geçen sene 8 Mart eylemini Taksim’de tek baþýmýza gerçekleþtirmiþtik. 2008 8 Mart tartýþmalarý ise, haklýlýðýmýzý teyit ederek baþladý. EKB artýk safýna karar verebilmiþ, “Dünya Kadýnlar Günü” baþlýðýyla 8 Mart Cumartesi günü Kadýköy’de feministlerin yanýnda yerini almýþtý. EKB’nin daha önceki senelerde olduðu gibi bu seneki tavrý da, EKA’nýn ilkeli duruþunu kanýtlamýþtýr. Ne yazýk ki, bu ilkeli ve tutarlý tavrý diðer siyasetler sergilememiþtir. 8 Þubat Cuma günü, 2008 8 Mart’ýný birlikte düzenleyebilmek için çaðrýldýðýmýz toplantýya gittik. Çaðrýcýlar arasýnda ne EKB ne de daha sonra bahsi geçecek TKP yoktu. Bizim katýldýðýmýz ilk toplantýda, alelacele 8 Mart Cumartesi günü miting için Kadýköy’e baþvuru konusu konuþulup tertip komitesi seçildi ve yarým saatte bitti. Ve baþvurularý yapmasý için avukat bir arkadaþ ve tertip komitesi görevlendirildi. Avukat arkadaþ, 8 Mart Cumartesi Kadýköy’e “Dünya Kadýnlar Günü” diyenler baþvurduðu için, “baþka bir yer” için tartýþýlmadan hemen 9 Mart Pazar gününe Kadýköy için baþvurmuþ. Ýkinci toplantýda baþvurulan yer ve gündemler üzerine tartýþýldý. Her iki toplantýda da ýsrarla, yürütmenin bir an önce seçilmesini istemiþtik. Ýkinci toplantýnýn sonunda, TKP yürütmeye aday olunca itiraz ettik. Ve devrimcilerin, iradelerini TKP’ye teslim etmesini doðru görmediðimizi, kendi adýmýza bunu kabul etmeyeceðimizi söyledik. 8 Mart Dünya emekçi Kadýnlar Günü’nün devrimci bir eylem oldu-
16
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
Emekçi Kadýnlar (EKA)
Yeni Evrede
Fidel
Mücadele Birliði
“BU BÝR VEDA DEÐÝLDÝR” Sevgili yurttaþlar, 15 Þubat’ta, size bir sonraki düþüncemde bazý yurttaþlarý ilgilendirecek bir konuyla ilgileneceðime söz vermiþtim. Bu nedenle, bu mesajý yayýnlýyorum. Devlet Konseyi’ne, baþkanýna, baþkan yardýmcýsýna ve sekreterine aday gösterme ve bunlarý seçme aný geldi. Yýllardýr, Baþkanlýk konumunu meþgul ettim. 15 Þubat 1976’da, Sosyalist Anayasa, serbest, doðrudan ve gizli oyla, oy verme hakkýna sahip kiþilerin %95’in üzerindeki oyuyla onaylandý. Ýlk Ulusal Meclis ayný yýl 2 Aralýk’ta kabul edildi. Bu da Devlet Konseyi’ni ve onun baþkanlýðýný seçti. Öncesinde 18 yýl boyunca baþbakanlýk yaptým. Her zaman, halkýn ezici çoðunluðunun desteðiyle devrimci görevi ileri taþýyabilmek için önemli imtiyazlara sahip oldum. Kritik saðlýk durumumun bilincinde olan yabancýlar, benim 31 Temmuz 2006’da Birinci Baþkan Yardýmcýsý Raul Castro Ruz’a býraktýðým Devlet Konseyi baþkanlýðýndan geçici geri çekilmemin nihai olduðunu düþündüler. Ama ayný zamanda Silahlý Kuvvetler Bakaný da olan Raul ve parti ile devlet yönetimindeki diðer yoldaþlar, kendi kiþisel erdemleri dolayýsýyla beni, dengesiz saðlýk durumuma raðmen, kamusal hayatýn dýþýnda düþünmek konusunda isteksizdiler. Bu, benden kurtulmak için mümkün olan her þeyi yapmýþ muhaliflerim karþýsýnda, benim için rahatsýzlýk veren bir durumdu ve [bu duruma] uymaya kendimi gönülsüz hissettim. Daha sonra, gerekli inzivam sýrasýnda, daha çok okuma ve düþünmenin yaný sýra aklýmýn tüm yönetimini geri alabildim. Eski halime gelmeye müteakip ve iyileþme programlarýna katýldýðým saatlerde yazabilmek için yeterli fiziksel kuvveti edindim. Temel mantýk, böylesi faaliyetlerin benim eriþim alaným içinde olduðunu gösterdi. Diðer taraftan, saðlýðýma gönderme yaparken, aykýrý bir sonun, halkýmýza, mücadelenin ortasýnda sarsýcý haberler getireceðini hissettiðimden beri, yükselen beklentilerden kaçýnmak [konusunda] aþýrý dikkatliydim. Bu nedenle ilk görevim, halkýmýzý hem politik hem psikolojik olarak uzun yýllar süren mücadelenin ardýndan benim yokluðuma hazýrlamaktý. Ýyileþmemin “risksiz olmadýðýný” söylemeyi sürdürdüm. Her zaman arzum, son nefesime kadar görevlerimi yerine getirmek olmuþtur. Ancak sunabileceklerimin hepsi bu. Son zamanlarda beni, Devrimimizin kaderi için azami önemdeki birçok anlaþma kararýnýn alýnmasý gereken parlamentonun bir üyesi olmam için seçerek çokça onurlandýran en sevgili yurttaþlarýma, “hem talip olmadýðýmý hem de kabul etmediðimi”, tekrarlýyorum, “Devlet Konseyi Baþkanlýðý’ndaki ve Baþkomutanlýk’taki görevlere hem talip olmadýðýmý hem de kabul etmediðimi” bildiriyorum. Ulusal Televizyon Programý Yuvarlak Masa’nýn yöneticisi Randy
Alonso’ya hitaben yazýlan kýsa (benim isteðimle kamusal hale gelen) mektuplarda, bazý mektuplarýn amacýný muhataplarýmýn bile bilmemesine raðmen, ihtiyatlý biçimde bugün yazdýðým bu mesajýn bileþenlerini ortaya koydum. Gazetecilik bölümünde öðrenci olduðu günlerden iyi bildiðim Randy’ye güvenirdim. Bu günlerde, hemen hemen haftalýk olarak, [çeþitli] illerden gelen üniversite öðrencilerinin baþ temsilcileriyle yaþadýklarý Kohly’deki büyük evin kütüphanesinde buluþurdum. Aþaðýdaki paragraflar, 17 Aralýk 2007’de Randy’ye gönderilen mektuptan seçildi; “Þuna güçlü biçimde inanýyorum ki, ortalama 12. sýnýfa kadar eðitim görmüþ, bir milyon üniversite mezunu olan ve bütün vatandaþlarýnýn hiçbir þekilde ayrýma uðramadan eðitimli hale geldiði Küba toplumunun yüzleþtiði mevcut sorunlarýn cevaplarý, her somut sorun için bir satranç oyununun içerdiðinden daha çok deðiþken gerektiriyor. Bir tek ayrýntýyý dahi dikkate almazlýk yapamayýz. Eðer devrimci bir toplumdaki insan varlýðý, içgüdü üzerinde hakim gelmekse, bu kolay alýnacak bir yol deðildir.” “Benim öncelikli görevim makamýma yapýþmak ya da genç insanlarýn yoluna dikilmek deðil mütevazý deðeri içinde yaþama ayrýcalýðýna sahip olduðum özel dönemden gelen kendi deneyim ve fikirlerimle katkýda bulunmak.” “Niemeyer gibi, kiþilerin sonuna kadar tutarlý olmasý gerektiðine inanýyorum.” 8 Ocak 2008 tarihli mektuptan; “...Birleþik oyun sýký bir destekçisiyim (bunun bilinmeyen erdemleri koruyan bir ilke olduðunu düþünüyorum), çünkü bu bize eski sosyalist blok ülkelerinden tek bir adayýn portresini kopyalama eðiliminden kaçýnma olanaðý saðladý. Sosyalizmi kurmaya dönük bu ilk giriþime derin saygý duyuyorum; seçtiðimiz yolda ilerleyenlere teþekkürler.” Ve o mektupta ‘bütün dünyanýn þanýnýn bir mýsýr tanesine sýðacaðýný asla unutmadýðýmý’ tekrarladým. Bu nedenle, fiziksel olarak sunabileceðimden daha fazla hareketlilik ve adanmýþlýk gerektiren bir sorumluluðu kabul etmem vicdanýma bir ihanet olacaktýr. Ne iyi ki, Devrimimiz hâlen, sürecin erken aþamalarýnda çok genç olan kadrolarýna eski tüfekleri kadar güvenebilir. Daðlardaki savaþa katýldýklarýnda bazýlarý çok gençti, çoðunlukla çocuktular ve sonra kahramanca baþarýlarýyla ve enternasyonalist görevleriyle ülkeye gurur verdiler. Onlar bu görev deðiþikliðini gerçekleþtirecek yetki ve deneyime sahipler. Karmaþanýn temelini ve neredeyse ulaþýlamaz devrimi örgütleme ve yönetme sanatýný bizimle beraber öðrenen ara bir nesil de var. Yol her zaman zor olacak ve herkesin yetenekli çabalarýna ihtiyaç duyacak. Sözüm ona kolay yolun savunulmasýna ya da onun antitezi olan kendini kamçýlamaya itimat etmem. Her zaman en kötü ihtimale hazýrlýklý olmalýyýz. Baþarýlýyken ihtiyatlý olduðumuz kadar, güçlükteyken de saðlam durma ilkemizi unutmamalýyýz. Hasmýmýz çok güçlü, ancak onu bir yarým yüzyýldýr körfezde alýkoymaya muktedir olduk. Size veda ediyor deðilim. Tek arzum fikirler savaþýnda çarpýþan bir nefer olmak. “Yoldaþ Fidel’den düþünceler” baþlýðý altýnda yazmaya devam edeceðim. Bu güvenebileceðiniz baþka bir silah olacak. Muhtemelen sesim duyulacak. Dikkatli olacaðým. Teþekkürler. Havana, 19 Þubat 2008 Fidel Castro RUZ
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
17
Yeni Evrede
Eylemler
Mücadele Birliði
ALMANYA’DA ENTERNASYONAL PROTESTO Almanya’nýn Münih þehrinde her sene düzenlenen NATO Güvenlik Konferansý, bu sene de protesto gösteri ve yürüyüþleriyle karþýlandý. 8-9 Þubat tarihleri arasýnda yapýlan toplantýlarda, emperyalizmin savaþ makinasý NATO, yeni savaþ ve talan planlarý için, birçok emperyalist ve kapitalist ülke egemenlerinin temsilcilerini bir araya getirdi… Ama bir araya gelen sadece onlar deðildi. Alman komünistleri, anti-faþist örgütleri ve emekçilerinin yaný sýra, birçok göçmen örgütü de bu toplantýyý protesto etmek için bir araya geldi. Ýki gün boyunca yapýlan protesto etkinliklerine 30 binin üzerinde insan katýlýrken, son gün düzenlenen yürüyüþ, 10 binin üzerinde katýlýmla gerçekleþti. Alman polisinin yoðun güvenlik önlemleri altýnda gerçekleþen yürüyüþte, bizler de Almanya’dan Leninistler olarak yerimizi aldýk. “Bis Zum Sieg! Revolution“ (Zafere Kadar Devrim) yazýlý ve TKEP/L imzalý pankartýmýz ve parti bayraklarýmýzla yürüdüðümüz kortejlerimizdeki coþku yürüyüþ boyunca hiç azalmadý. Yürüyüþ boyunca enternasyonal sloganlarýmýzý haykýrdýk. Bu yýl bu toplantý Münih’te son olarak düzenlendi. Gelecek yýl düzenlenip düzenlenmeyeceði ve düzenlenecekse nerede olacaðý belli deðil ama protesto gösterilerine katýlan bütün göstericiler, nerede olursa olsun emperyalistlere rahat toplanma imkaný vermeyeceklerini haykýrarak eylemlerini bitirdiler… ZAFERE KADAR DEVRÝM! YAÞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALÝZMÝ! Almanya’dan Leninistler
DÖB’DEN EYLEMLER
Sýnýf mücadelesinin keskinleþtiði, iþçilere-emekçilere ve Kürt halkýna yönelik saldýrýlarýn kapsamýnýn arttýðý bu günlerde, Devrimci Öðrenci Birliði olarak kendi alanýmýzdan süreci karþýlamak ve DÖB’ü öðrenci kitlesi ile buluþturmanýn aciliyeti üzerinden yaptýðýmýz propaganda-ajitasyon çalýþmalarýmýz devam ediyor. DÖB’lü öðrenciler 10 Þubat gecesi, faþizmin son zamanlarda, devrimci ve yurtsever öðrencilere yönelik arttýrdýðý saldýrýlarýn bir alaný olan Marmara Üniversitesi’nin Göztepe Kampüsü’nün duvarlarýndaki faþist yazýlamalarý silip, yerlerine çok sayýda DÖB imzasý attýlar. Bunun yaný sýra, yazýlamalarda “Devrim Ýçin Örgütlenelim”, “Deniz, Yusuf, Ýnan Savaþa Devam” þiarlarý kullanýldý. Yaklaþan 8 Mart öncesi Marmara Kýz Öðrenci Yurdu’nun karþýsýna “Kadýn Olmadan Devrim Olmaz, Devrim Olmadan Kadýn Kurtulmaz!” yazýlamasý yapýldý ve ayný güzergah, orak-çekiç ve DÖB imzalarý ile donatýldý. Ayný gece Kadýköy Dershaneler Caddesi, Moda civarýndaki lise güzergahlarý ve Kadýköy’ün ara sokaklarýna ayný þekilde yazýlamalar yapýlýp eylem sonlandýrýldý. Öðrenci gençlik hareketinin kendi sýnýrlarýný aþmasýný ve halk iktidarý hedefi üzerinden politik olarak iþçi sýnýfý ile paralel baðlar kurmasýný amaçlayan DÖB, donanmýþ olduðu Leninist politik öngörü ve pratik kararlýlýkla çalýþmalarýna devam edecektir. DEVRÝM YA RUHUMUZDADIR, YA DA HÝÇ BÝR YERDE! ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ KURTULUÞUMUZDUR!
NOT: Elimize e-posta yoluyla ulaþan bu haberi, haber niteliðinden dolayý yayýnlýyoruz
18
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ (DÖB)
Yeni Evrede
Okur
Mücadele Birliði
“Bilinçlenelim ve Bilinçlendirelim Baþka Yolumuz Yok” Merhaba Yoldaþlar Ben otomotiv sektöründe üretim yapan bir fabrikada iþe baþladým. Öyle sýnavlardan ve elemelerden geçtik ki, sanki iþçi deðil de atom mühendisi alacaklar demeden edemiyor insan. 15 günlük bir eðitim sürecinden sonra iki aylýk baþka bir deneme sürecine girdik. Çalýþma tarzý, güya takým ruhu; ama burada bu çalýþma tarzýnda takým ruhu mu kalýr. Dönen hatta çalýþýyoruz; öyle ki, ilk tanýþtýðýnda can ciðer olan insanlar sonradan bir birinin yüzüne bile bakmýyor. Bilinçsizce, onlarýn bilerek oluþturduklarý rekabet rüzgârýna kapýlmýþ gidiyorlar, ki ben bile bunu çok yaptým istemeye istemeye; çünkü oradaki þartlar o kadar aðýr ki, herkes “bana laf gelmesin”, “ben iþten olmayayým” derdinde… Daha öncede söylediðim gibi dönen hatta çalýþýyoruz; birinci istasyonda bir iþçi, ikinci istasyonda ben, üçüncü, dördüncü vs. devam ediyor. O kadar üstümüze geliyorlardý ki, stresten birbirimizle iletiþim bile kuramýyorduk. Rüyalarýmýza kadar giriyordu. Bir gün balkonda uyumuþtum, rüyamda devamlý çalýþýyor ama bir türlü iþi yetiþtiremiyordum, o uyku sersemliðiyle uyandým; etrafýmda ne buluyorsam alýp bir yerlere takýyorum, sonra þehrin ýþýklarýna uzanýp onlarý tutmaya çalýþýyordum. En sonunda caminin minaresine uzanacakken balkonun demirlerine çarptým ve kendime geldim. Sabah iþe gittim. Usta beni yorgun gördü ve sordu. Ben artýk dayanamadým ve “öyle üstümüze geliyorsunuz ki gündüz burada, gece rüyamýzda çalýþýyoruz” dedim. Herkes güldü ama ben ciddi söylemiþtim. Bu arada biz kablo takýyoruz. Bir gün de kardeþim uyandýrdý “iþe geç kalýyorsun” diye, yataktan fýrladýðým gibi etrafýmda döne döne eþek ölüsü adýný verdiðim kabloyu aradým ve baðýrarak “eþek ölüsü nerde ya” dedim. Kardeþim önce þaþýrdý, ben kendime gelip gülünce o da güldü; ama bunlardan en kötüsü, bir gün birinci istasyondaki iþçi arkadaþ beni rüyasýnda görmüþ. Hep stres halinde çalýþtýðýmýz için kâbus olarak görmüþ. Annesi uyandýrmak için seslenmiþ, o ise benim adýmý söyleyerek baðýrmýþ, bana anlatýnca bayaðý güldük, bir o kadar
da kendimi kötü hissettim, bir gün bir arkadaþýmýn beni kâbus olarak göreceði hiç aklýma gelmemiþti ve ben arkadaþýmýn kâbusu olmuþtum. Belki de her sabah iþe gelirken bugün ne sorunlar yaþayacaðým diye düþünüyordu. Çünkü ben her sabah bu psikolojiyle iþe gidiyordum ki, hala öyle. Aslýnda orada herkesle iyi dostluklar kurmak istiyorsunuz, ama çalýþma þartlarý bunun tam tersine düzenlenmiþ. Ýnsan sinirlerini yýpratmak ve birbirine karþý tahammülsüz bir ortam yaratmak için sanki bilinçli yapýlmýþ. Bu söylediklerimi kýsaca açýklamak istiyorum. Dönen pano üzerinde herkese düþen iþ var. Birinci iþçi kablolarý alýp takýyor, sonra ikinci, sonra üçüncü vs. Biri geri kaldý mý diðerleri otomatikman geri kalýyor ve birbirlerine öfke duymaya baþlýyorlar. Ama birle iki arasýndaki mesafe kýsa, kiþi baþýna düþen iþ ise çok fazla. Yani birincinin ikiye yetiþmesi imkânsýz, ama patronlara göre yetiþmen gerekiyor. Hal böyle olunca da insanlar dýþarýda dost içerde düþman oluyor. Diyebilirim ki o çalýþma esnasýnda insan babasýný bile tanýmaz, o kadar sinirler yýpranýyor. 8 saat boyunca ayakta ve hýzla dönen bir hattýn peþinde koþup duruyorsunuz, her þey saniyelerle sýnýrlý, ben þu anda kitap okumama bile saniyeler, dakikalar tutmaya baþladým. Hâlbuki kiþi baþýna düþen iþi iþçilerin çalýþma kapasitesine göre verseler, iþleri bir nebze azaltsalar veya hat biraz yavaþ dönse, çünkü normalin üstünde dönüyor, her þey yolunda gider insanlarýn psikolojisi bozulmaz, saðlýklarý da; gerçi öyle olsaydý sistemin adý da KAPÝTALizm olmazdý. Ýþte bu sistemdeki çalýþma tarzýna ve insana verilen deðere biraz deðinmeye çalýþtým. Bu her yerde ayný; sen ölmüþsün, hastalanmýþsýn, sakatlanmýþsýn, onun umurunda deðil. Dedim ya her yerde ayný, bu kapitalist ve burjuva sistem olduðu sürece bunun sonu asla gelmez. Bu kölelik zincirine her gün birileri daha eklenip köleleþmeye ve körleþmeye doðru yol almaya devam edecek demektir. Bizler iþçiler olarak bilinçlenelim ve bilinçlendirelim. Çünkü baþka yolumuz yok. Y.E. Mücadele Birliði Okuru Bir Ýþçi/Ýzmir
DEVRÝMCÝ BASIN SUSTURULAMAZ! Son aylarda artýþ gösteren polisin keyfi tutumlarýna bir örnek de, Kýzýlbayrak, Ekim Gençliði ve Liselilerin Sesi dergilerinin çýkarýldýðý Eksen Yayýncýlýk bürosunun basýlmasý eklendi. 18 Þubat günü sabah 07.00’de, hiçbir gerekçe gösterilmeden ve arama izni olmadan, kapýsý kýrýlarak basýlan Eksen Yayýncýlýk, “arama” gerekçesiyle TMÞ polisleri tarafýndan darmadaðýn edildi ve çalýþaný darp edilerek kelepçelendi ve gözaltýna alýndý. Burjuvazinin yükselen devrimi bastýrmak için uyguladýðý sayýsýz saldýrýdan biri de, devrimci basýna yönelik yaptýðý toplatma-yayýn durdurma-kapatma-daðýtýmýn engellenmesi saldýrýlarýdýr. Son yaþanan baskýn, bunun sadece bir parçasýdýr. Devrime ve devrimci basýna yönelik bu saldýrýlarýn bizleri yýldý-
ramayacaðýný, susturamayacaðýný göstermek için, 19 Þubat günü bir basýn açýklamasý yapýldý. Saat 13.00’te Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen çeþitli sosyalist dergiler, ortak basýn açýklamasý düzenledi. “Baský, Terör, Sansür… Devrimci Basýn Susturulamaz!” pankartý açan sosyalist dergiler, “Devrimci Basýn Susturulamaz!”, “Sansüre Geçit Vermeyeceðiz!”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma!” sloganlarý attý. Yapý-
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
lan basýn açýklamasýnda: “Bu burjuva hukukunu bile aþan saldýrýnýn amacýnýn devrimci-muhalif basýný ve devrimci faaliyeti engellemek olduðu açýktýr. Bunun kadar açýk olan bir baþka nokta ise bu coðrafyadaki özgür basýn geleneðinin ve devrimci mücadelenin bu kirli yöntemler ile susturulamayacak kadar köklü olduðudur. Bir kez daha dosta-düþmana duyuruyoruz ki, panzerin altýnda kalan 16 yaþýndaki Menekþe’nin, tersaneler cehenneminde elektrik akýmýna kapýlarak can veren Mikail’in, ‘fabrikamýzý sattýrmayýz’ dediði için polis saldýrýsýna uðrayan TEKEL iþçilerinin sesini duyuracak devrimci basýn ve hakkýný savunacak devrimciler her zaman var olacaklardýr” denildi. Basýn açýklamasý sonlandýðýnda eyleme destek vermek üzere gelmiþ olan Tersane Ýþçileri Birliði Derneði Baþkaný Zeynel Nihadioðlu söz alarak, tersanelerde gerçekleþen yeni bir iþ cinayetinin duyurusunu yaptý ve herkesi tersanelerde verilen mücadeleye destek olmaya çaðýrdý.
19
Yeni Evrede
Okur
Mücadele Birliði
HERÞEYDEN ÖNCE ÝNSAN -nos nüg çakriB .kýdlýrya nadaro ev kitte tebhos zarib eli ibA ilA -lüzü enisenna koç ned’ibA ilA neb amA .kittig eterayiz inisenna ar ,ýllýka milA mineB“ .udluðob aralkýrýkçýh nekrýtalna ýyalo isennA .müd ,tevE .royýlnýç admýralkaluk ýsamrýkyah eyid ”ridiçþi rib tsürüd ,idnefe -ennA .ýdnasni rib içkeme ,kenrö niçi zumuðoç rib netkeçreg ibA ilA -ya 3 ilA“ :muroyumtunu çih ;ýtþýmtalna elyöþ ezib ýnýðýdaþay relen is ýyýtlavhaK .udrulo edve akaltum ad’03:90 habas niçi ýðýtþýlaç eceg rýd ama nidelkeb radak ayarnos nedelðö nüg O .midrelkeb imilA ralrýzah -nos ahaD .muroyimedig ed erey ribçih niçi muðudlo atsaH .koy m’ilA amulðO .mýdnalþaleT .idetsi inisenrak kýlðas nin’ilA .idleg ýsacma ar munoyisnaT .mýdrýðab eyid askoy udlo ibig ýsabab ým ad O ?udlo en em’ilA ineb anýsacma ev mýdnayu urðod amaþkA .mýdlýyab ev ütþüd -ða çih ama ineb relkecerütög ralýdamanayaD .mýdravlay eyid rütög -alkaya ecnÖ .atkatay ilA .kidleg eyenatsah ,esyeN .mýþýmyýlamamal isenat rib nulok ,ednirey uducüv ,malðas ýralkaya ,mýtkab anýr -leg amýlka çih uðutpok nunuloK .idi ednütsü ireðid adnýtla nýnagroy nunulok nim’ilA .mitkecelib nedereN .mýdnas koy yeþ rib ilmenÖ .idem içteyakiÞ .mýdlak pýlýðýy erey muðudlo namaz müðüdrög unuðutpok ”.ýdlak edzös ecedas ama relitte filket LTY nib 005 niçi zýmamamlo ”amþýlaç ,rev þob ,lak edve nes“ ama idetsi kamþýlaç ilA ara riB .ralþýmla eþi rarket idmiÞ .udroyitsi kamþýlaç ibA ilA amA .relþimed ?adnýðýlýþrak en rilib miK -idves koÇ .muroyuros ,zisreðed ým radak ub ýtayah nýnasni riB ,zamlo ilid nýðýlçA“ :admýlka þýmlak iselmüc çakrib nýnýkraþ rib mið ”.narved ephak nýsalo rök ,nýsalo rök ,nýsalo röK / .ýnatav nuðulluskoy -ani ezimiðeceney karalo kilrib ,rebareb peh ýnarved ephak ub ed neB .muroyýn içþÝ riB urukO iðilriB eledacüM net’petnA
ýsampay kiliyi nýralnasnÝ .ýlamlýpay nedemelkeb kýlýþrak kiliyÝ -yöb anab nadnýza ne ;ecneb rudugyud rib nekereg ýsamamlo ýlkýlýþrak -pay kiliyi ,iyemte mýdray ibA ilA mýðacatalna eziS .melia itterðö el anýsayidrav eceg rib lamroN .rýdnasni rib neves koç ýyamþýlaç ,ýyam ,isiligves nisekreh ilA iibaT .idnib esivres et’51:91 ,nüg rib zimiðittig -arud ednirey ibA ilA nekrede maved aloy ,esyeN .isibA nizimipeh ilA ýtþýlaç eceg ya 3 ama zinisrilibayamnani ikleb adara uB – .royým ayakirbaF .zuroyuþunok adzýmara idnek ed meh royidig meH – .ibA niktib natkulzusruzuh ev kulzusukyu ,kulnugroy zumuducüV .kidleg -ýmlak çeg akikad þeb ;50:02 mat taaS .kidrig emülöb pýnalrýzaH .iibat .iibat idleg nemeh ýsýrayu ”nýsamlo ahad riB“ .zýþ -ýþýlaç ,kýdla ýralropar iligli elyenikam ,kitçeg anýþab ninenikaM .idleg uþuvaç nýzýmayidrav amýnay nedemçeg namaz rib alzaF .zuroy -o ýralazýra iligli elyenikaM .rýdnasni rib tsilaysos ;ridirib iyi koç ad O -A ilA ,þuvaç miziB .udroyikereg zimemrev ropar ano ,zýmamtalna an þuvaç ev ýdlaç unofelet nuþuvaÇ .irib nadnýralþadakra iyi ne nin’ib zýk ev neB .ýtþalkazu nadmýnay karaþok nedemelyös yeþ ribçih ,nedrib -am 7 adzýmarA .kudroyýþýlaç adayidrav ýnya ,edmülöb ýnya miþedrak ineb alþalet miþedrak zýK .ibig iðidnilib ,kasay kamþunoK .ýdrav enik -ay nimiþedrak pýtapak iyenikam ad aslo kasay radak en reH .ýdrýðaç -yud rib lýsaN .anab ided ”þumpok ulok nin’ibA ilA ,albA“ .mittig anýn ibig zýmýnac edzimireli ertem çakriB ”.zýsnakmÝ“ .mamatalna udyug .royünös ýtayah esyederen ,royupok ulok nýnasni rib zimiðidves rib rikaf ilA .adnuroz kamkab eniselia kiliþik 6 ,koy ýsabab nin’ilA anulok püköç zid iba ilA adna uðudlo azaK .nasni rib iyi ilA .nasni -yuþuvaç nümülöb rübö ed ibA ilA .þýmrýðaç ýnýralþadakra ev þýmkab pýtýðad isekreh irima ayidraV .edniçi þalet sekreh .00:12 mat taaS .ud -as akirbaf ifeþ emtelþi nemeH .þimelyös inirelemnöd anýþab ninirelþi ninenikam ulok napok arnos erüs riB .þýmtalna ýyalo pýyara inirelpih .edniçi ralýca relþümrütög ay’anadA iy’ibA ilA .ralþýmrakýç nadnýsara -lak ad’anadA nüg çakriB .þimlirev rebah anýsacma ecedas nedniseliA -ib mik nekzemeyiy elib kemey netkemte karem ýzýmýþadakra ziB .ýd isivadet ikad’anadA ,ibA ilA .ýdralroyýpay relen irelpihas akirbaf ril eceG .idlide kves en’isenatsaH nakiremA iket’petnA arnos netkittib -o karalo mülöb nütüB .kittig eterayiz ýzýmýþadakra nekyadnýsayidrav -þimtig niçi kemrittessih uzumuðudlo ketsed ,uzumuðudlo adnýnay an radak ub ýtayah nasnÝ .kýdamatut ýzýmýralþayzög zimiribçih amA .kit ?idyim zismenö ev zucu
“Mücadele Etmeye Devam Edeceðim” Merhaba Arkadaþlar; Ben 23 yaþýnda 10 yýldýr çalýþan bir iþçiyim. 13 yaþýnda çobanlýkla baþladým, köydeyken. Bundan 8 sene önce yani 15 yaþýmdayken aðýr sanayide iþe girdim. Traktör, araba parçalarý üzerine çalýþtým. Þimdi anlatacaðým olaysa 2 yýldýr çalýþtýðým motor (araba) parçalarý yaptýðýmýz fabrikada geçti. Çalýþtýðým fabrikada sabah 8.30 akþam 19.00 çalýþýyorum; ama mesaisiz hali bu, genellikle hatta her zaman 22.00’a kadar... Yol ücreti yok, servis de yok. Sigorta var. Ama beðendiklerine, güvendiklerine... Bazen girdi çýktý yapýyorlar. 3 ay sonra yapýyorlar. Yemek var da, yemek de yemek olsa... Biz iþçiler önceden 11 saat vardiyalý çalýþýyorduk. Sonra patron gelip “bekarlar gece vardiyasýna kalsýn” dedi. Yani her zaman bizim kalmamýz konusunda bizi zorladý. Ben
20
de karþý çýktým ve dedim ki “gece vardiyasý dönüþümlü olsun, ayrýca çalýþma saati kýsaltýlsýn”. Tabi diðer arkadaþlar desteklemediði için patron, “beðenmiyorsan çýk” dedi. Ben de “senin çýk demene gerek yok, ben veriyorum çýkýþýmý” dedim. Hesabýmý kestirdim ve fabrikadan çýktým. Ayný gün kendime yeni bir iþ aramaya çýktým. Ve yeni bir fabrikada iþçi aranýyordu. Form doldurdum. Ve çýktýðým bir önceki iþi referans gösterdim. Oranýn patronuyla görüþürken, “önceki yeri aramam ve seni sormam gerekir” dedi. Ben de hiç arama “iþe al demez” dedim. Dýþarý çýkýp bekledim. Aradý sordu. Ve bana dedi ki, “kusura bakma iþe alamayýz” Zaten tahmin etmiþtim. Benden önce iki iþçi arkadaþýn daha baþýna ayný þey gelmiþ. Amaç bizim burnumuzun sürtmesi ve iþsiz kalýp kendi istedikleri þartlarý kabul etmemiz. Burjuvalar 113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
yani sermaye sýnýfý kendi içinde nasýl da örgütlü. Bizim de böyle olmamýz lazým. O gün patron beni geri çaðýrdý. Çünkü benim yaptýðým iþ önemli, bana ihtiyacý var. Ve iþe baþlamamý istedi. “Sen böyle yaparsan, diðer iþçiler ‘onun ne farký var?’ derler” dedi. “Ýstiyorsan gece vardiyasýnda çalýþma yat uyu” dedi, ama sonuçta onun istediði oldu. Yine ayný iþteyim. Ayný iþyerinde 20 yýldýr çalýþan ve benle ayný maaþý alan iþçi arkadaþým, kendi yýpranmýþlýðýný göstererek “sen de benim gibi olacaksýn” dedi. Ben onun gibi olmak istemiyorum. Ben iþçi arkadaþlarýmý harekete geçirmekte zorlanýyorum. Tek tek hiç þansýmýz yok. Ben sýnýfýmýn bilincindeyim ve birlik olursak örgütlü davranýrsak herþeyi baþarabileceðimize inanýyorum. Ve sýnýfýmýn birliðini ve çýkarlarýný savunmak için mücadele etmeye devam edeceðim. Sarýgazi ÝMES’ten Bir Ýþçi
Yeni Evrede
Devrimci Ýþçi Komiteleri
Mücadele Birliði
Ýþçiler, Arkadaþlar, Deðerli Delegeler, Devrimci Ýþçi Komiteleri Size Sesleniyor! Emperyalist-kapitalist sistem, tüm dünya üzerinde büyük bir bunalým yaþýyor. Dünya kapitalist sisteminin içinde bulunduðu ekonomik ve siyasi kriz, her geçen gün daha da derinleþiyor ve krize çare bulma umutlarý her geçen gün biraz daha azalýyor. Artýk burjuva ekonomistleri, “krizden kurtulmak”tan deðil, “krizi yönetmek”ten bahsediyorlar. Hayýr! Artýk kapitalist sistemin yýrtýklarý dikiþ tutmayacak duruma gelmiþtir. Þimdi tüm burjuva dünyasý, kaygýyla, dikiþin nereden patlayacaðýný bekliyor. Ýþçi Arkadaþlar, Kapitalist sistem, yeni bir evreye girmiþ bulunuyor. Bu kapitalizmin sýçramalý çöküþ evresidir. Artýk sermaye, geniþletilmiþ yeniden üretim yapamýyor. Elindeki üretim fazlasýný satacak pazar bulamýyor. Üretilen herþey, stoklarý daha da þiþirmeye devam ediyor. Satýlamadýðý için deðerini gerçekleþtiremeyen ürünler, kapitalistlerin elinde, adeta onlarýn elini yakan bir ateþ topuna dönüþüyor. Üretken alandan spekülatif alana kayan sermaye, burada da belirli ellerde birikmesi sonucu tamamen sistemi týkýyor ve felç ediyor. Kredi sistemleri çöküyor, borsalar sallanýyor. Ödenemeyen kredi faizleri, kapitalizmi tüm dünya üzerinde bir uçtan bir uca sarsýyor. Kriz artýk bulaþýcý bir özellik halini aldý. Ekonomik ilhak programlarýyla baðýmlý ülkelerin iç pazarlarýný çökerten emperyalist-kapitalist sistem, yarattýðý iç içe geçmiþlik nedeniyle, þimdi krizi yaygýnlaþtýrmýþ durumdadýr. Ýþçi Arkadaþlar, Biliyorsunuz, sendikalar iþçilerin, emekçilerin ekonomikdemokratik örgütlenmeleridir. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler, sendikalarda örgütlenmek yoluyla sömürüyü sýnýrlandýrma mücadelesi verirler. Sovyetler Birliði’nin varlýðý döneminde bu mücadelenin tüm dünya üzerinde ne kadar etkili olduðunu ve sosyalizmin baskýsýyla, kapitalist sistemin nasýl iþçi sýnýfý ve emekçilere ekonomik ve sendikal haklarýný vermek zorunda kaldýðýný biliyoruz. Bu dönemlerde, iþçi sýnýfý ve emekçiler, örgütlenme konusunda büyük bir yol katetmiþlerdir. Sendikal mücadele bu dönemde etkili olmuþ ve aðýr baskýlarla karþý karþýya kalmýþtýr. Günümüzde de sýnýf sendikacýlýðýný savunan dünyanýn dört bir yanýndaki sendikacýlar, baskýlarla karþý karþýyadýr. Bunun en bariz örneði, Kolombiya’da katledilen sendikacýlardýr. Emperyalist-kapitalist sistemin iþçi sýnýfý ve emekçilere saldýrýlarý özellikle sosyalist sistemin daðýlmasýndan sonra kat be kat artmýþtýr.
Ve bu saldýrýlar, sadece fiziki olmamaktadýr. Ýþçi sýnýfý, örgütsüzleþtirilmek, esnek çalýþma çemberi içinde boðulmak ve tamamen sindirilmek isteniyor. “Fýrsat bu fýrsat” diyen sermaye, emeðe saldýrýlarýný çok çeþitli þekillerde sürdürüyor. Özelleþtirme saldýrýsý, bunlarýn en baþýnda gelenlerinden birisidir. Sermaye sýnýfý, bundan istediði sonucu almak için, iþçileri örgütsüzleþtirmeye çalýþýyor; çünkü onlar da biliyor ki, örgütsüz ve bilinçsiz bir sýnýf, bu saldýrýlar karþýsýnda sessizce katlanmak dýþýnda hiç bir þey yapamaz. Ýþçi Arkadaþlar, Bugün gelinen aþamada, artýk sendikal mücadele, tek baþýna yeterli olmayacaktýr. Ýsterse adýna “sýnýf sendikacýlýðý” densin, kapitalizmin bölüp daðýttýðý, küçük parçalara böldüðü iþçi ve emekçileri, ekonomik ve demokratik haklarý için bir araya getirmek, eskiye oranla çok zorlaþmýþ durumdadýr. Günümüzde artýk, sömürüyü sýnýrlandýrma mücadelesiyle sonuç almak mümkün deðildir. Türkiye’de sendikacýlýk bir meslek, bir geçim aracý olarak algýlanýyor, bu nedenle sendika yöneticilerinin maaþlarý asgari ücretle kýyaslandýðýnda astronomik düzeydedir. Bu durum derhal deðiþtirilmeli, sendika yöneticilerinin maaþý, asgari ücret düzeyinde olmalýdýr. Herþeyden önce, DÝSK (Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu) adýna layýk olmalýdýr. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler, artýk ancak kendi öz örgütlülükleri olan Komite ve Konseylerde örgütlenerek kapitalizmin yýkým saldýrýlarýna karþý koyabilirler. Ancak komite ve konseylerde örgütlenerek kendi iktidarlarý için mücadeleyi yükseltebilirler. Ýþçi Arkadaþlar, Bugün artýk “Ýktidar Dýþýnda Herþey Hiçbir Þeydir” anlayýþýyla mücadele etmeli ve burjuva sendikacýlýðýn sizleri sistem içi tutma gayretlerini elinizin tersiyle bir kenara itmelisiniz. Ýktidarý ele geçirmediðiniz sürece, sömürü de, baský da, iþ cinayetleri de, iþten atýlmalar da devam edecektir. Dünya proletaryasýnýn büyük önderi Lenin, “Ýþçi sýnýfý ya bilinçlidir, örgütlüdür, devrimcidir herþeydir ya da hiçbir þey” diyor. Eðer hiç bir þey olmak istemiyorsak, herþey olmak için mücadele edelim. Bunun için, kendi öz örgütlerimizde, Komite ve Konseylerde örgütlenelim. Bütün iktidarýn emeðin olmasý için, devrim ve iktidar mücadelesini yükseltelim. ÝÞÇÝLER BÝRLEÞÝN DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞIN! YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! DÝK (DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ)
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
21
Yeni Evrede
Kürt Halký / Eylemler
Mücadele Birliði
15 Þubat Eylemleri: KÜRT HALKI AYAKTA Abdullah Öcalan’ýn 15 Þubat’ta ile Türkiye’ye getiriliþinin 9. yýlý eylemlerle protesto edildi. Düzenlenen yürüyüþlerin yanýsýra açlýk grevleri yapýldý. Baþta Þýrnak, Batman, Adana, Mersin, Diyarbakýr, Siirt, Mardin, Hakkari, Van, Ýstanbul, Antep, Ýzmir, Ankara, Aydýn, Aðrý, Bitlis, Muþ, olmak üzere bir çok ilde 15 Þubat kitlesel eylemlerle protesto edilirken, eylemlerde 1 kiþi öldü, onlarca kiþi yaralandý ve gözaltýlar yaþandý. Uzun süreli çatýþmalarýn yaþandýðý eylemlere özellikle Þýrnak’ýn Cizre ve Silopi ilçeleri, Hakkari, Batman ve Adana damgasýný vurdu. Þýrnak (15 Þubat) Þýrnak’ýn Cizre ilçesinde 15 Þubat günü düzenlenen eyleme polis gaz bombalarýyla saldýrarak kitleyi daðýtmaya çalýþtý. Bunun üzerine kitle polise taþ ve sapanlarla karþýlýk verirken bir kiþi panzerin altýnda kaldý. Ýsminin Yahya Menekþe olduðu öðrenilen 16 yaþýndaki genç acil olarak Devlet Hastanesine kaldýrýldý. Yahya Menekþe’nin kaldýrýldýðý devlet hastanesinde yaþamýný yitirdiðini öðrenen Cizreliler sokaða taþtý. Polisle eylemciler arasýndaki çatýþma giderek týrmanýrken polis kitleye ateþ etti. Olaylar devam ederken iki kiþinin polisin açtýðý ateþ sonucu yaralandýðý öðrenildi. Cizre’de bir gencin polis panzerinin altýnda kalmasý ve iki kiþinin açýlan ateþ sonucu yaralanmasý Silopi’de düzenlenen bir korsan eylemle protesto edildi. Silopi’nin Cudi ve Yeniþehir mahallelerinde akþam saatlerinde baþlayan eylemlere polis sert bir þekilde saldýrdý. Çýkan çatýþmalarda polise taþ atarak karþýlýk veren gençleri polis, havaya ateþ açarak daðýtmaya çalýþtý. Polisin vahþice saldýrmasýna raðmen Kürt gençlerinin eylemi sokak aralarýnda devam etti. 15 Þubat protestolarý mahallelerde yakýlan ateþlerle gece geç saatlere kadar sürdü. Þýrnak (16 Þubat) 15 Þubat’ý protesto etmek için düzenlenen eylemler sýrasýnda polis panzeri altýnda ezilerek yaþamýný yitiren Yahya Menekþe’nin Malatya Adli Týp Kurumu’nda otopsisi yapýldý. Otopsinin yapýlmasýnýn ardýndan 11:00 gibi Yahya Menekþe’nin cenazesini omuzlayan on binlerce kiþi sloganlarla kent merkezine doðru yürüyüþe geçti. Öfkeli kitle kent merkezinde polise taþlar atarak öfkesini biledikten sonra Cizre Mezarlýðý’na doðru yürüdü. Yahya Menekþe ölümsüzlük yataðýna yatýrýldýktan sonra kitle AKP binasýna doðru yürüyüþe geçti. Kitlenin yürüyüþünü engelleyemeyen polis panzerler eþliðinde kitleye gaz bombalarý ile saldýrdý. Kitle polise taþlarla karþýlýk verdi ve çatýþma yaþandý. Tüm bu eylemler boyunca polis biber gazý, plastik ve gerçek mermi kullandý. Ayrýca üç gün süren eylemler sonrasýnda Cizre’de baþlatýlan gözaltý operasyonlarýnda, 120’nin üzerinde kiþinin gözaltýna alýndýðý ve þu ana kadar mahkemeye çýkarýlan 60 kiþinin 27’sinin tutuklandýðý, tutaklananlarýn Þýrnak ve Mardin cezaevlerine gönderildiði öðrenildi. Hakkari 15 Þubat Hakkari’de de düzenlenen eylemlerle protesto edildi. Yapýlan eylemler sýrasýnda Yakup Taþ adlý bir kiþi baþýndan vuruldu, 61 kiþi gözaltýna alýndý ve 5 polis yaralandý.
22
Hakkari’de 15 Þubat nedeniyle kepenkler kapatýlýrken Yüksekova’da kepenkler tamamýyla kapatýldý. Bir çok mahallede ateþler yakýlýrken, meþaleli yürüyüþler de düzenlendi. Eylemler sýrasýnda polisin gaz bombalarýyla kitleye saldýrmasý sonucu kitle ile polis arasýnda þiddetli çatýþmalar yaþandý. Eylemler sýrasýnda f16’lar alçak uçuþ yaptýðý gözlenirken polis eylemleri kontrol altýna alamayýnca kitleye ateþ açtý. Polisin açtýðý ateþ sonucu Yakup Taþ aldý bir kiþi baþýndan vurularak yaralandý. Baþýndan yaralanan Yakup Taþ Van’a sevk edilirken durumunun aðýr olduðu öðrenildi. Yoðun ve uzun süreli çatýþmalarýn yaþandýðý Hakkari’de eylemler sýrasýnda toplam 61 kiþi gözaltýna alýndý. Ayrýca JÝTEM’in buluþma ve “ajanlaþtýrma mekaný” olduðu söylenen Damla Pastanesi eylemciler tarafýndan kullanýlmaz hale getirildi. Diyarbakýr 15 Þubat komplosu Diyarbakýr’da da düzenlenen eylemlerle protesto edildi. Polis her yerde olduðu gibi gaz bombalarýyla saldýrýrken toplam 38 kiþiyi gözaltýna aldý. Diyarbakýr’da sabahýn erken saatlerinden itibaren Baðlar Beldesi Dörtyol, Kuruçeþme, Emek Caddesi, Kaynartepe, Alipýnar, Muradiye, Þeyh Þamil, Mevlana Halid mahallelerinde tüm kepenkler kapatýlýrken, Yeniþehir Beldesi Þehitlik semti ve Sur Beldesi Melikahmet semtlerinde de bir çok esnaf kepeklerini kapattý. Yeniþehir Beldesi’nde polisin uyarýsý üzerine öðlen saatlerinde esnaf kepenk açtý. Þehitlik Semti’nde Barýþ Parký önünde toplanan yüzlerce kiþi burada sloganlarla yürüyüþe baþladý. Þehitlik merkezinde süren ve yaklaþýk yarým saat süren eylem boyunca yol trafiðe kapatýldý ve sloganlar atýldý. Bir eylemde Seyrantepe’de yapýldý. Burada bir araya gelen gençler sloganlar eþliðinde Silvan yolunu trafiðe kapattýlar. Yolun kapatýlmasýnýn ardýndan sloganlarla eylemlerine son veren gençler sessizce daðýlýrken bir süre sonra 450 Evler kavþaðýnda yeni bir eylem baþlattýlar. Burada da sloganlar eþliðinde kýsa bir eylem yapan gençler sloganlarla mahalle içlerine çekildiler. Bir eylem de Huzurevleri’nde yapýldý. Burada biraraya gelen çoðunluðunu gençlerin ve kadýnlarýn oluþturduðu yaklaþýk 200 kiþi sloganlar eþliðinde yürüyüþ yaptý. Sloganlar eþliðinde PTT yönüne doðru yürüyüþ yapan kitle PKK bayraklarý açarken, kitleye çevik kuvvet ve Terörle Mücadele Þubesi ekipleri coplarla sert bir þekilde saldýrdý. Saldýrý sonucu aralarýnda çocuklarýn da olduðu çok sayýda kiþi yaralandý ve gözaltýna alýndý.
113. Sayý / 27 Þubat - 12 Mart 2008
Batman Batman’da 15 Þubat nedeniyle yapýlan eylemlerde 15’i çocuk toplam 28 kiþi gözaltýna alýnýrken, eylemlerde polis plastik ve gerçek mermi kullandý. Eylemler sýrasýnda polisin saldýrýsý sonucu 1’i kadýn 4 kiþi yaralanýrken iki kiþinin durumunun aðýr olduðu öðrenildi. Kent genelinde yoðun güvenlik önlemlerinin alýndýðý Batman’da eylemlerde sert çatýþmalar yaþandý. Polis, taþ atan çocuklara gazeteciler önünde “gelin size ayakkabý daðýtacaðýz” derken ara sokaklarda plastik mermi sýktý, kitleyi daðýtmak için sýk sýk havaya gerçek mermi sýktý. Batman’da gün boyu Ýluh, Baðlar, Petrolkent, Ýpragaz, Petrol, Yavuzselim mahallelerinde eylemler yapýldý. Baðlar mahallesinde yaklaþýk 500 kiþinin katýldýðý eylemde gençler ateþler yakarak yollarý kapadý. Sloganlarla eylemlerini sürdüren eylemcilere polisler ve çevik kuvvet ekipleri sert bir þekilde saldýrdý ve panzerleri halkýn üzerine sürdü. Eylem sýrasýnda gaz bombalarýyla kitle daðýtýlamayýnca plastik mermiler kullanýldý. Adana Eylem yapýlan diðer illerde olduðu gibi Adana’da da polis pervasýzca göstericilere saldýrdý. Eylem düzenlenen bir çok mahallede polis gazbombalarý ve plastik mermilerle kitleye saldýrýrken 13 yaþýnda bir çocuk gözünden yaralandý. Adana’da yapýlan eylemlerde gözaltýna alýnan 19 kiþiden 11’i tutuklandý 8’i tutuksuz yargýlanmak üzere serbest býrakýldý. Yine gençlerin eylem yaptýðý Gülbahçesi mahallesinde polis ile eylemciler arasýnda þiddetli çatýþmalar yaþandý. Gençler taþ ve sapanlarla karþýlýk verirken, mahallede çýkan olaylara karþý polisin yetersiz kalmasý sonucu askeri birlikler devreye girdi. Yine Ova mahallesi, Þakirpaþa mahallesi, Denizli Mithatpaþa’da bir araya gelen yüzlerce kiþi ateþler yakarak caddeyi trafiðe kapattýlar. Burada da polis gaz bombalarýyla eylemcilere saldýrýrken eylem sonrasý mahalle giriþ çýkýþlarý ablukaya alýnarak kimlik kontrolleri yapýldý. 15 Þubat eylemleri bu illerin yaný sýra Siirt, Urfa, Hatay, Van, Mersin, Ýstanbul Ümraniye Mustafa Kemal Mahallesi ve Gazi mahallesinde de eylemler gerçekleþti. Mersin’de Kürt gençlerinin düzenlediði eyleme polis panzerler eþliðinde saldýrýrken, gençler molotof kokteyli ile karþýlýk verdi. Yine Urfa’da 15 Þubat nedeniyle DTP il örgütünün yaptýðý basýn açýklamasýna saldýran polis 4’ü kadýn toplam 22 kiþiyi gözaltýna aldý. Hatay’ta Dörtyol’un Mezbaha mahallesinde akþam saatlerinde gerçekleþtirilen eylemde polislere ait araçlarýn camlarý kýrýlýrken, eylemin büyümesiyle polis takviye edildi. Polis göstericiler arasýnda çýkan çatýþmada 6 kiþi gözaltýna alýndý. Hatay Valiliði eylem sonrasý Hatay genelinde þehrin giriþ ve çýkýþlarýnda aramalar yapýldýðýný açýkladý. Türkiye ve Kürdistan’da 15 Þubat, her zaman olduðu gibi eylemlere sahne oldu. Kürt halkýnýn, özellikle gençlerin nasýl devrimci bir ruhla dolu olduðu bir kez daha görüldü.