Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
TOPLUMSAL KURTULUÞ SAVAÞIMI
Ý
nsanýn daha iyi bir geleceðe ulaþma özlem ve savaþýmý hiç bitmemiþtir. Bu, ayný zamanda, içinde bulunduðu toplumun, insanýn bu özlemlerine yanýt vermediði anlamýna gelir. Daha farklý bir geliþme aþamasýna varma isteðidir bu ayný zamanda. Ýnsanýn bu serüveni hep sürecektir. Ýnsanýn maddi gereksinmelerini karþýlayacaðý kültürel ve entelektüel olarak yeteneklerini çok yönlü geliþtireceði insani toplum özlemi çok eskiden beri olmakla birlikte bunun koþullarý ancak tarih tarafýndan oluþturulmuþtur -ki üretici güçlerin tam bir geliþimini gerektirir. Maddi koþullarý oluþmadan, özlem yalnýzca bir özlem olarak kalýr. Fakat bu koþullar bir dizi geliþme sonunda oluþmuþtur. Ýnsan þimdi özlemlerini gerçekleþtirmek için tarihin en devrimci dönemine girmiþ bulunuyor. Yüzyýllarca süren bu savaþým bugün son aþamasýna girmiþtir. Ama ondan önce, insanlarý coþturan hedefler, farklý devirlerde, farklýlýk göstermiþtir. Burjuva devrimlerin þafaðýnda yükselen “eþitlik, özgürlük, kardeþlik” sesleri bir yüzyýl boyunca insanlarý, onlarýn düþüncelerini ve hayallerini süsledi ve etkiledi. Kapitalistlerin ardýlý olarak tarih sahnesine çýkan ve kendi proleter doðalarý gereði baþka bir yol izleyen proletarya da uzun süre bu sloganlarýn etkisinde kaldý. Sonra ne oldu? Burjuvazi iktidara gelir gelmez, kapitalist üretim çeþitli üretim dallarýnda ve toplumda egemen olur olmaz, baþka bir þey bekleyenler tam bir hayal kýrýklýðýna uðradý. Gerçekten de kapitalizm, yani, eþitlik, özgürlük, kardeþlik düzeni, onlarý hayal kýrýklýðýna uðratan toplumsal düzenden baþka bir þey deðildi. Amaçlarýna ulaþmadýklarýný düþünenler, daha ileri gitmek istedi. Ama sistem, sonunda, onlarý kendi zeminlerine çekti ve sýnýrladý. Kapitalizm artýk kendi yapýsýnda, kendi karþýtýný geliþtirmiþtir ve kendi yok oluþuna doðru gitmektedir. Tam da bu süreçte sýnýflarýn kaldýrýlmasý proleter sloganý her yeri kaplar. Emekçiler bu amaç için yeni bir savaþým dönemini baþlatýyordu. Burjuva devriminde, cumhuriyet de, kitleleri derinden etkileyen, coþturan ve savaþýma sürükleyen bir hedefti. Bu, cumhuriyetin, henüz küçük harflerle yazýldýðý bir dönemdi. Daha genel bir hedefti cumhuriyet. Yeni bir yaþamýn, ilerlemenin, özgürlüðün adýydý cumhuriyet. Cumhuriyet, ne zaman ki büyük harflerle yazýlmaya baþlandý, yani kapitalist düzenin, bu düzene dayanan belli ülkelerin adý oldu, iþte o anda çekiciliðini yitirdi. Çünkü o, burjuva toplumun politik biçimidir. Ama her biçimi öz belirler. Cumhuriyeti belirleyen de, onun burjuva içeriðidir. Fakat monarþiye karþý tarihsel bir ilerlemeyi temsil eden cumhuriyetin, daha ileriye götürülmesi yani demokratik cumhuriyet düzeyine çýkarýlmasý, proletaryanýn toplumsal devrimi için en uygun zemindir. Ama demokratik cumhuriyet modasý geçmiþ bir hedeftir. Burjuva toplumun baþýna gelen, sosyalizmin de baþýna gelmez. Kapitalist üretim, geliþmesinin sýnýrlarýný gösterdi. Ve baþladýðý noktadan baþlamak zorundadýr herkes. Sosyalizm ise baþladýðý noktaya bir daha dönmez. Daima ileri aþamalara doðru ilerler. Sýnýfsýz toplum sonal amacýna giden hareket, proletarya tarafýndan iktidarýn ele geçirilmesiyle baþlar. Ýktidarýn ele geçirilmesi bir son deðil, baþlangýçtýr. Kapitalizmden komünizme geçiþ, iktidarýn alýnmasýyla baþlayan ve komünizmin zaferine deðin süren bütünlüklü bir süreçtir. Hareket sosyalizmin kurulmasýyla kendi sýnýrlarýna dayanmayacak, daha bir üst aþama olan komünizm aþamasýna doðru durmadan yol alacaktýr. Tüm bu geliþme tarihsel olarak oluþmuþ olan ve sosyalizmle birlikte daha da ileriye gidecek olan maddi güçlerin geliþmesinin sonucudur. Bireyler komünizm de kendilerini çok yönlü olarak geliþtirecek koþullara sahip olacaktýr. Üretim araçlarýnýn ve emeðin yetkinliði
sayesinde daha az çalýþacak ve diðer özgür zaman içinde ileriye gitmek için kendini sürekli geliþtirecektir. Ýnsanýn daha ileri, daha yetkin bir geleceðe gitme isteði, belli maddi temele baðlý olarak devam edecektir. Hayallerimiz hep olacaktýr. Fidel Castro, kitaplaþan son röportajýnda, Küba Devrimi için yola çýkarken, kendisinin ve tüm devrim savaþçýlarýnýn düþleri olduðunu söyler. Devrimi gerçekleþtirdikten sonra, devrim sayesinde hayallerini gerçekleþtirir. Daha önce hayal bile edemeyeceði þeyleri gerçekleþtirdiðini söyler. Ama onun hayalleri devam eder. O, Küba’nýn, emperyalistlerin uyguladýðý kuþatmanýn getirdiði sýkýntýlarý atlatacaðý, insanlarýn gereksinmelerini karþýlayacaðý bilgili, kültürlü, saðlýklý ve en insani duygularýn, en sýcak duygularýn geliþeceði geleceðin Kübasý’ný düþünür. Ve insanlýðýn o güzel geleceðini düþünür. Fidel’in bu hedefe ulaþma çaba ve coþkusu hiç bitmemiþtir. Filistin hareketine destek veren bir kiþi þöyle demiþtir: Filistin hareketi eðer bir gün devletleþirse, o gün Filistin’i terk ederim; çünkü devletleþince, hareketin tüm etkisi canlýlýðý ve coþkusu yok olur donuklaþýr. Evet, ulusal hareketin, ulusal bir hareket olarak sýnýrlarý var. Aynen cumhuriyet’in büyük harflerle yazýldýðý döneme benzer bir döneme girmesi kaçýnýlmazdýr. Çünkü hareket, burjuva içeriðe sahiptir. Bu durumda Filistin halkýnýn devrimci etkisini, coþkusunu, heyecanýný ve yaratýcýlýðýný sürdürmek için, hareketin yeni bir temele oturmasý zorunludur. Filistin, devletleþtiðinde, politik kurtuluþunu gerçekleþtirmiþ olacaktýr. Filistin halký egemen bir halk durumuna gelecektir. Ancak Filistin halkýnýn insani (toplumsal) kurtuluþu henüz gerçekleþmemiþtir. Ýnsani kurtuluþ ise, politik kurtuluþ gerçekleþtikten sonra gündeme gelir. Ýnsani kuruluþu ancak proletarya saðlayabilir. Filistin halký proletaryanýn öncülüðünde toplumsal kurtuluþ için yeni bir coþku, heyecan ve etkileyici bir hareketle baþarýdan baþarýya ulaþacaktýr. Denizler yola çýktýðýnda, bir avuç devrimciyle, devrimin yapýlamayacaðýný çok iyi biliyorlardý. Bir devrimin olmasý için birilerinin baþlamasý gerektiðini de. Bir devrim ateþi, bir isyan ateþi yakacaklardý. Bu ateþ büyüyecek, sayýsýz elle taþýnacak ve bir devrime dönüþecekti. Ýþte hep söyledikleri bu olmuþtur. Devrim yapmak için yola çýktýlar. Fidel gibi onlarýn da düþleri vardý. Denizlerin devrim yapma eylemini ve hedefini kendilerinden sonra gelen milyonlar tarafýndan, emekçi halklar tarafýndan sürdürülüyor. Ve halklar tamamlayacaktýr, onlarýn baþlattýklarý bu büyük hareketi. Che ilk Latin Amerika gezisine çýktýðýnda, kýtayý dolaþma hayalleri vardý. Bu sýrada halkýn yaþam koþullarýný gördü. Halk kitlelerinin sefalet içindeki yaþamý onu çok derinden etkiledi; sonra Küba devrimine katýldý. Artýk, ezilen, sömürülen halk kitlelerinin insanca bir yaþam özlemi için savaþýyordu. Sierra Maestra’larda. Afrika’da, Bolivya’da, bunun için eylemden eyleme koþuyordu. Kendisini bu yolda giden bir Don Kiþot olarak görüyordu. Bir serüvenden diðer serüvene koþan bitmez hayalleri vardý. Olanaksýzlýðý isteyecek kadar. Bu “olanaksýz” olan, tarihsel olarak olanaklý olandýr. Yani tarihsel olarak, gerçekleþmesinin koþullarý oluþmuþtur. Ancak, burjuva bir anlayýþla, küçük burjuva dar kafalýlýkla gerçekleþmez. O sýrada “olanaksýz” gibi görünen hedefler, proletaryanýn devrimci anlayýþýyla ve devrimci mücadelesiyle gerçek olabilir. Ayný zamanda gerçekçidir. Tarihsel toplumsal zeminlerden kopuk olarak hareket etmez. Bir gerçeði, baþka bir gerçekle; burjuva toplumu, geleceðin insani toplumuyla deðiþtirmek için dövüþür. Devrim Küba’da zafere ulaþýr. Sýra baþka yerlerde. Ve yola düþer Che. Ýnsanýn zorunluluk çaðýndan özgürlük çaðýna o atlayýþý baþlamýþtýr. Bu, bir süreçtir. Özgürlük çaðýna varmak, insanýn yüzyýllarca özlemini çektiði hedeftir. Buraya varmak için ne zorlu ve sancýlý bir süreç geçti. Özgürlük çaðýna varmak þimdiye deðin süren tarihi geliþmenin kendisi tarafýndan olanaklý kýlýnmýþtýr. Ama insanýn geleceðe doðru olan serüveni burda sona ermez. Buraya kadar yapýlan yolculuk, insanlýk dýþý koþullar altýnda geçti. Ýnsani kurtuluþtan sonra, insanýn artýk insani tarihi yolculuðu baþlayacaktýr. Ýnsan artýk kendi tarihini bilinçlice yapacaktýr. Ve insan yeni tarihi koþullarda etkileyici, sürükleyici ve heyecan dolu serüvenler yaþayacaktýr. Ýnsanýn o büyük serüveni sürüyor. C.DAÐLI
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
3
Yeni Evrede
Dine Karþý Tutum
Mücadele Birliði
devlet tarafýndan, özel topluluklar olarak nitelendirilecekler.” Ýþte reformist sol ile oportünist solun üzerinde bilerek kafa karýþýklýðý yarattýðý çok önemli bir ilke daha. Onlar dini özel bir sorun (buraya dikkat, devlete göre özel) olarak deðil, kamusal bir sorun olarak, genel bir sorun olarak ele alýyorlar. Çünkü din kurumlarýnýn kamusal alanda etki kurmasýný destekliyorlar. Þimdi de Lenin’in bu konu hakkýndaki görüþlerine bakalým. “Din özel bir mesele olmalýdýr -sosyalistlerin dine karþý tavrý genellikle bu sözlerle ifade edilir.” Fakat reformistlerimiz ve oportünistlerimiz sosyalistlerden tamamen ayrý düþünürler. Burada Lenin’in çok önemli bir ilkesel uyarýsýný aktaralým. “Biz, dinin devlet karþýsýnda özel mesele olmasýný talep ediyoruz, fakat dini kendi partimiz karþýsýnda özel mesele olarak asla deðerlendirmeyiz.” Demek ki bu iki noktayý birbirine karýþtýrmayacaðýz. -Din, parti karþýsýnda özel bir mesele olarak görülemez- Çünkü biz aktifiz ve militan bir mücadele veririz. Komünistler olarak dünyanýn her yerinde “dine karþý ... iþçilerin her türlü dini aptallaþtýrýlmasýna karþý” kesin bir mücadele yürütürüz. Engels’in görüþlerinden öðrenmeye devam edelim. 3. “Bunlar (dinsel topluluklar, dinsel kurumlar bn.), hazineden gelen mali destekten yoksun kalacaklardýr.” Onlar hazineden destek aldýkça palazlanýp güçlenecekleri gibi, dinin ve devletin “tamamen ayrýlmasý” ilkesi ise havada kalacaktýr. 4. “... ve bütün kamu okullarý üzerindeki etkilerini yitireceklerdir.” Burada “okulun laikliði” çok açýk olarak konuyor. Engels, eleþtirilerini ve önerilerini ifade ettiði “program tasarýsý’nýn sonraki maddesi olan ‘okulun laikliði’ belirlemesinin burada olmasýný (5. madde içinde) öneriyor. Engels bu konuda o kadar anlaþýlýr, ilkesel þeyler söylüyor ki, bunun tersini savunmak için gericiliðin yedek gücü ve uþaðý olmak gerekiyor. Ayný konuda Marx’ýn eðitici, ilkesel görüþlerine bakalým: “...burada yapýlacak þey, okulu hem hükümetin, hem de kilisenin her türlü etkisinin dýþýna çýkarmaktýr.” Reformistler ve oportünistler ise, din kurumlarýnýn etkisine, dini topluluklarýn etkisine sokmak için propa-
BÝLÝMSEL SOSYALÝZMÝN DÝNE KARÞI TAVRI Kapitalizmin dünya çapýnda sýçramalý çöküþ içine girdiði, ayný süreçte dünya devriminin geliþtiði, iþçi sýnýfýnýn sýnýf savaþýmýnýn iç savaþ biçimini aldýðý bir sýrada burjuvazi, emekçilerin devrimci sýnýf savaþýmýný engellemek için çýplak zorun yanýnda, tarihte ne kadar gericilik varsa bulup, kitlelerin önüne bir engel olarak çýkarýyor. Türkiye’de burjuvazinin þimdi yaptýðý budur. Sosyal reformist sol ile oportünist sol ise, burjuvazinin yönelimini açýða çýkarýp ona tavýr alacaðýna, kendi cephesinden burjuva yöneliþine ortak oluyor. Ýþçi sýnýfýnýn, marksizmin bu konudaki görüþlerini ve tutumunu açýklamak, ertelenemez devrimci komünist bir görevdir. Engels’in devlet ve din iþlerinin nasýl düzenlemesi gerektiðine dair görüþ ve somut önerilerine bir bakalým: Þimdi “5. Kilisenin ve devletin tamamen birbirinden ayrýlmasý. Ýstisnasýz bütün dinsel topluluklar, devlet tarafýndan, özel topluluklar olarak nitelendirilecektir. Bunlar hazineden gelen mali desteklerden yoksun kalacaklar ve kamu okullarý üzerindeki etkilerini yitireceklerdir. (Ama buna karþýn, bunlarýn kendi olanaklarýyla kendi özel okullarýn açmalarýný ve orada saçmalýklarýný öðretmelerini yasaklayamayýz!). “6. .........’Okulun laikliði’....... bunun yeri bir önceki paragraftadýr.” Ýþte bilimsel sosyalizmin kurucularýndan Engels’in öðretici görüþleri. Engels bu görüþleri “1891 Sosyal-demokrat program tasarýsýnýn eleþtirisi”nde ortaya koymaktadýr. Þimdi Engels’in yukarda aktardýðýmýz görüþlerini tek tek ele alalým. 1. “Kilise ve devletin tamamen birbirinden ayrýlmasý.” Bu, tartýþmaya hiç yer býrakmayacak biçimde açýktýr. Reformist ve oportünist sol bu görüþleri unutturmaya, en azýndan bu konuda kafa karýþtýrmaya çalýþýyor. Oysa Engels’in bu konudaki görüþleri çok net ve iki anlama gelmeyecek biçimde konmuþtur. Din ve devlet tamamen ve kesin olarak birbirinden ayrýlacaktýr. 2. “Ýstisnasýz bütün dinsel topluluklar,
4
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
ganda yapýyorlar. Halbuki yapýlmasý gereken, okulu devletin ve dinin etkisinden arýndýrmaktýr. Reformistlerimiz ve oportünistlerimiz ise, gericilerle aðýz birliði yaparak, okul üzerinde dinin etkisini güçlendirmek için çaba içinde görünüyorlar. 5. “Ama buna karþýn, bunlarýn kendi olanaklarýyla kendi özel okullarýný açmalarýný ve orada saçmalýklarýný öðretmelerini yasaklayamayýz!” Engels’in bu sözlerini, Lenin’in ayný konu üzerine görüþleriyle birlikte ele alalým: “Herkes herhangi bir dine inanmakta veya da hiçbir dine inanmamakta; yani ateist olmakta tamamen serbest olmalýdýr, ve genellikle her sosyalist öyledir.” Marksizm, bu konuya da bu þekilde açýklýk getirmiþtir. Peki madde madde ele aldýðýmýz sorunun Türkiye’deki somut durumu nedir? Mücadele Birliði, bu sorunu daha önce ele aldýðý için, burada yinelemeye gerek yok. Ancak özetlersek, Türkiyede din, bir devlet dinidir: Devlet de belli anlamda bir din devletidir. Türkiye’de ve K.Kürdistan’da neden din tartýþmalarý bu denli öne çýkartýldý? Bu meseleye de ancak sýnýflar mücadelesi açýsýndan bakýlýrsa anlaþýlabilir. Þurasý bir gerçek, sermayenin her zaman dinin desteðine ihtiyacý vardýr. Ýç savaþý kazanamayan, iþçi sýnýfýnýn devrimci savaþýmýný ve devrimin büyümesini durduramayan sermaye, emekçi sýnýfýn devrimci savaþýmýný zayýflatmak için dini yardýma çaðýrýyor. Durum açýk. Amaç, sýnýfsal ve politik bölünme ve saflaþmadan çok, dinsel bölünmeyi öne çýkarmak, iþçi sýnýfýnýn dikkatlerini sýnýfýn en temel görevlerinden, devrimci savaþýmdan uzak tutmaktýr. Amaç, gerçek bölünmeler yerine yapay bölünmeler yaratmak. Reformistler ve oportünistler ise, bu çabalara kendi yönlerinden ortak olmuþlardýr. Böylece iþçi sýnýfýnýn devrimci savaþýmýna bir kez daha sýrtlarýný dönmüþlerdir. Bütün burjuva güçler ve partiler, kullandýklarý motif ne olursa olsun, (ister liberal, ister dinci ya da bir baþka politik motif), hepsi burjuva toplumun temelleri üzerinde hareket etmektedirler. Bu yüzden bu temelleri korumak, hepsinin ortak amacýdýr. Yalnýzca iþçi sýnýfý, burjuva toplumu temeliyle birlikte yýkacak konumdadýr. Ve iþçi sýnýfýnýn devrimci politik hareketinin görevi, emekçi sýnýfýn amacýna varmasý için ona önderlik etmektir. Devrimci sýnýf partisinin görevi, halk kitlelerini sermayenin ve dinin baskýsýndan ve egemenliðinden kurtarmaktýr.
Yeni Evrede
Devrime Önderlik
Mücadele Birliði
POLÝTÝK ÝDDÝA PRATÝK ÖZGÜVEN Hrant Dink anmasýnda yaþanan olaylar üzerinde bir kez daha durmak gerekiyor. Çünkü bu eylem, emekçi kitlelerin açýk politik çatýþmaya yönelik þiddetli duygu ve eðilimleri ile, Leninist öncü politikanýn kaynaþmasýný; politik iddianýn pratik özgüven tarafýndan tamamlanýp pekiþmesini açýða çýkaran, yakýn zamanýn en önemli olayýdýr. Kitlelerin Baðýmsýz Ýnisiyatifi Marx ve Lenin baþta olmak üzere, komünist devrimin büyük ustalarý, kitlelerin baðýmsýz devrimci insiyatiflerine, her zaman çok büyük önem verdiler; binlerce programdan daha deðerli kabul ettiler. Bu inisiyatif ve çýkýþlarý titizlikle incelediler, dersler çýkardýlar ve bu dersleri devrim teorisinin baþ köþesine koydular. Hrant Dink’in tekelci sermaye egemenliði tarafýndan katledilmesinin üzerinden tam bir yýl geçmiþti ve geçen sene cenazeye katýlan yüzbinler, þimdi daha fazla öfkeliydiler. Karakter saðlamlýðýndan yoksun küçük burjuva partileri, tekelci düzenin kurumlarýnda planlanmýþ ve pervasýzca hayata geçmiþ bu cinayet karþýsýnda, cýlýz bir “adalet” isteminden baþka bir þey öne sürememiþlerdi. Düzenin tertiplediði bir cinayetin, düzenin adaleti tarafýndan sorgulanabileceði umudu bile, baþlý baþýna bir karakter yoksunluðuna iþaret deðil midir? Ama cinayete öfke duyan geniþ kitleler, ne böylesi bir umuda kapýldýlar, ne de boþ beklentilerin doðurduðu karamsarlýða düþtüler. Bir yýl sonra ayný yerde onbinler halinde toplandýklarýnda, üzerinde taþýdýklarý yük, öfkeden baþka bir þey deðildi. Bu yüzden, eylem alanýnda geniþ þekilde daðýtýlan bildiri, orada toplananlarýn bilinç ve duygularýný tam olarak ifade ediyordu, herkesin kafasýndaki soruyu aydýnlatýyordu: “Belki de o gün, bugündür”. Kitleler bu çaðrýya uydular. Bildiride dile getirilenler, politik bir iddiaydý; her politik iddia gibi, uygun koþullarýný yakaladýðýnda hayata geçerek bir üst düzeye sýçrayacak ve artýk pratik bir iddia ve özgüven haline gelecekti. Öyle de oldu. Kitleler ve Öncünün Kaynaþmasý Politik öngörülerimizin, hemen orada, olay anýnda yaþam bulmasý ve pratik bir deneyim haline gelmesi, yalnýzca basit bir tesadüf deðildir ve kuþkusuz, üzerinden atlanamayacak denli önemli bir geliþmedir. Her þeyden önce, bu durum, leninist öncünün, geniþ emekçi kitlelerin gerçek duygu ve bilinçlerini kavradýðýný; politik söylemleriyle geniþ kitlelerin yüreklerinden geçenleri dile getirdiklerini ve alenen onlarýn dilinden konuþtuðunu ve bir devrim söz konusu olduðunda daha önemli hale gelen- kitlelerle kaynaþmayý baþardýðýný; onlarýn baðýmsýz devrimci çýkýþlarýna pratik öncülük yoluyla onlara daha ileri devrimci deneyimler kazandýrma yeteneðinde ve kararlýlýðýnda olduðunu kanýtlamýþtýr. Elbette, Agos gazetesi önüne onbinleri leninistler toplamamýþtý, elbette kitlelere çatýþmalý bir eylem için kararlýlýk aþýlayan öfke leninist propagandanýn doðrudan eseri deðildir. Kitlesel öfke, emekçi sýnýflarýn zorlu yaþamlarýnda filiz veren ve onlarý kitlesel çýkýþlara sürükleyen nesnel etkenler tarafýndan hazýrlanmýþtý. Her büyük ve gerçek halk devrimi, böylesi bir nesnel zemine sahip olmadan ne harekete geçebilir, ne de zafere ulaþabilir. Yine ayný þekilde, bu nesnel gücün varlýðýný kavrayacak politik iddiaya ve biriken bu potansiyel gücü uygun koþullarda yönlendirebilecek pratik özgüvene sahip bir öznel güç ortaya çýkmadan, gerçek bir halk devrimi nihai zafere ulaþamaz. 19 Ocak 2008, bu topraklarda böylesi bir öznel gücün var olduðunu, politik kavrayýþý ve pratik yetenekleriyle kitlelerin devrimci insiyatifini temsil edebilecek olgunluða ulaþtýðýnýn açýkça göründüðü bir gün olmuþtur. Cevap Bulan Bir Soru Bugüne kadar Leninistler, daha çok politik iddia ve özgüvenleriyle dikkat çektiler ve öne çýktýlar. Bu niteliðin pratik iddia ve özgüvenle tamamlanmasý için, yalnýzca kararlý ve yetenekli insanlarýn
bulunmasý yetmiyordu, ama ayný zamanda uygun koþullar da gerekiyordu. Leninistlerin pratik iddia ve özgüvenleri, devrimi temsil eden diðer parti ve gruplarýn henüz devrim umutlarýný ve kazanma azimlerini yitirmedikleri, o uzun geçmiþ dönemde yeterince öne çýkamamýþtý. Düþünün hele, çok deðil, bundan sadece 10 yýl önce, 19 Ocak gibi kitlesel bir gösteriyi açýk çatýþmaya çevirmek için, onlarca devrimci grup birbiriyle yarýþýr ve dergilerde “ilk sloganý biz patlattýk!” tartýþmalarý aylarca sürerdi. Þimdi bir bakýn 19 Ocak gibi önemli bir kitlesel devrimci eylemin ardýndan sosyalist dergilerde yazýlanlara... Bu eylem herhangi bir basýn açýklamasýndan daha büyük bir yer kaplamadý. Çünkü onlar, geniþ emekçi kitlelerden ne böyle bir çýkýþ bekliyorlardý, ne de bu eylemin üzerinde bir an durup düþünecek kadar enerjileri vardý. Geçen yýl Hrant’ýn cenazesi ortalama sola biraz güven ve canlýlýk kazandýrmýþtý. Ama þimdi, benzer bir görkemliliðe sahip birinci yýl anmasý bile, onlarýn içine düþtüðü umutsuzluk çukurunu aydýnlatmaya yetmiyor. Ýþte bu yüzden, Leninist politikanýn iddialý niteliði, pratik özgüven tarafýndan tamamlanacak uygun koþullara kavuþmuþ oldu. Bu geliþim çok önemlidir. Olaylarýn bu noktaya gelmesi çok önemlidir. Bugüne dek en sýk karþýlaþtýðýmýz sorulardan biri, “bu denli az bir güçle devrimi zafere taþýmanýn nasýl mümkün olacaðý” idi. Doðrusu bu soruya verilen bütün cevaplar, çoðu insan için tatmin edici olmadý. Zaten olamazdý. Bu sorunun cevabý, sadece ve sadece pratik tarafýndan, bizzat yaþamýn kendisi tarafýndan verilebilirdi. Verilmiþtir. 19 Ocak 2008, yeterince kararlý, hazýrlýklý ve yetenek sahibi bir öncünün, onbinlerin katýldýðý bir eylemi tek baþýna yönlendirebileceðini göstermiþtir. Halklaþan Denizler 35 yýldan bu yana, Denizler’in politik mirasýný tek baþýmýza taþýmak ve o mirasý geliþtirmek için çabaladýk. Þimdi Denizlerin mirasýnýn en az birincisi kadar önemli diðer yönünü, pratik iddia ve özgüveni kitlelere taþýmak, bu özgüveni bir çok kez deneyimden geçirerek saðlamlaþtýrýp yaygýnlaþtýrmak göreviyle karþý karþýyayýz. Denizler, politik iddialarýna uygun bir örgütsel yapýya yönelmeden önce, çok geniþ kitleleri yönlendirme deneyiminden geçmiþlerdi. 6. filo eylemleri, üniversite iþgalleri, Commer’in arabasýnýn yakýlmasý ve 15-16 Haziran gibi bir çok eylemde pratik iddia ve özgüvenlerini saðlamlaþtýrdýlar. Denilebilir ki, Denizler, elde ettikleri bu pratik özgüven sayesinde, politik iddialarýna kavuþtular. Þimdi biz bu yolu daha farklý yürüyoruz. Politik iddialarýmýz bizi son derece deðerli kitlesel pratik deneyimlere ulaþtýrýyor. Bir düþüncenin maddi güç kazanmasý her zaman düz bir çizgi izlemez. Geliþim sýçramalýdýr. Kalabalýk kitleler henüz kortejlerimizi doldurmuyor. Ama ayný kitleler, baðýmsýz devrimci insiyatifler geliþtirdiðinde, oportünist öncülerinden kurtulduðu anda, leninist düþünceyle ayný pratikte kolayca buluþuyor. 2007’nin 1 Mayýs’ý bu deðerli dersi bizlere öðretmiþti. 19 Ocak’ta ise, bu dersi çok güçlü bir sýnamadan geçirdik. Sýnama devam ediyor. Geniþ kitlelerin politik öncüyle pratikte buluþmasý ve kopmaz baðlarla kaynaþmasý, tek bir eylem sonucu gerçekleþmez. Bu nedenle, 19 Ocak benzeri daha bir dizi eylem pratiðini yaþama geçirmemiz gerekmektedir. Politik iddia ve pratik özgüven bir araya geldiðinde, bunun yol açtýðý deðiþimi, tek tek kiþilerde bile görebilirsiniz. Böyle bir deneyimden geçmiþ insanlarýn sözleri daha etkili ve ikna edici, bakýþlarý daha kararlýdýr. Emekçiler, hele ki son kýrk yýlý en sert mücadeleler içinde geçirmiþ kitleler, politik sözler kadar, bu sözleri dile getirenlerin kararlý duruþlarýna, pratik özgüvenlerine, ciddi hazýrlýklarýna ve tam zamanýnda harekete geçebilme yeteneklerine dikkat ederler. Þimdi tüm leninistler, kitle eylemlerine týpký 19 Ocak’taki gibi kararlý, hazýrlýklý ve en önemlisi, pratik iddia ve özgüven ile katýlacaklardýr. Artýk biz her kitle eylemine “devrim yapmak” için gideceðiz. Týpký Denizler gibi...
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
5
Yeni Evrede
Devrime Önderlik
Mücadele Birliði
Halklaþan Denizler 35 yýldan bu yana, Denizler’in politik mirasýný tek baþýmýza taþýmak ve o mirasý geliþtirmek için çabaladýk. Þimdi Denizlerin mirasýnýn en az birincisi kadar önemli diðer yönünü, pratik iddia ve özgüveni kitlelere taþýmak, bu özgüveni bir çok kez deneyimden geçirerek saðlamlaþtýrýp yaygýnlaþtýrmak göreviyle karþý karþýyayýz. Denizler, politik iddialarýna uygun bir örgütsel yapýya yönelmeden önce, çok geniþ kitleleri yönlendirme deneyiminden geçmiþlerdi. 6. filo eylemleri, üniversite iþgalleri, Commer’in arabasýnýn yakýlmasý ve 15-16 Haziran gibi bir çok eylemde pratik iddia ve özgüvenlerini saðlamlaþtýrdýlar. Denilebilir ki, Denizler, elde ettikleri bu pratik özgüven sayesinde, politik iddialarýna kavuþtular.
Þimdi biz bu yolu daha farklý yürüyoruz. Politik iddialarýmýz bizi son derece deðerli kitlesel pratik deneyimlere ulaþtýrýyor. Bir düþüncenin maddi güç kazanmasý her zaman düz bir çizgi izlemez. Geliþim sýçramalýdýr. Kalabalýk kitleler henüz kortejlerimizi doldurmuyor. Ama ayný kitleler, baðýmsýz devrimci insiyatifler geliþtirdiðinde, oportünist öncülerinden kurtulduðu anda, leninist düþünceyle ayný pratikte kolayca buluþuyor. 2007’nin 1 Mayýs’ý bu deðerli dersi bizlere öðretmiþti. 19 Ocak’ta ise, bu dersi çok güçlü bir sýnamadan geçirdik. Sýnama devam ediyor. Geniþ kitlelerin politik öncüyle pratikte buluþmasý ve kopmaz baðlarla kaynaþmasý, tek bir eylem sonucu gerçekleþmez. Bu nedenle, 19 Ocak benzeri daha bir dizi eylem pratiðini yaþama geçirmemiz gerekmektedir. Politik iddia ve pratik özgüven bir araya geldiðinde, bunun yol açtýðý deðiþimi, tek tek kiþilerde bile görebilirsiniz. Böyle bir deneyimden geçmiþ insanlarýn sözleri daha etkili ve ikna edici, bakýþlarý daha kararlýdýr. Emekçiler, hele ki son kýrk yýlý en sert mücadeleler içinde geçirmiþ kitleler, politik sözler kadar, bu sözleri dile getirenlerin kararlý duruþlarýna, pratik özgüvenlerine, ciddi hazýrlýklarýna ve tam zamanýnda harekete geçebilme yeteneklerine dikkat ederler. Þimdi tüm leninistler, kitle eylemlerine týpký 19 Ocak’taki gibi kararlý, hazýrlýklý ve en önemlisi, pratik iddia ve özgüven ile ka-
ÝZMÝR’DE 13 MART SAVAÞÇILARI ÝÇÝN YAZILAMA
YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜNE TUTUKLAMA
13 Savaþçýlarý, 3 komünist iþçi Ýbrahim Ethem Coþkun, Necati Vardar, Seyit Konuk 1982 yýlýnda 13 Mart günü Ýzmir Buca Cezaevi’nde 12 Eylül faþist diktatörlüðünün cellatlarýnca idam ediliþlerinin 26. yýlýnda leninistlerin mücadelesinde yaþýyorlar. Ýdam sehpasýnda partiye baðlýlýklarý, uzlaþmazlýklarý ve yiðit kavgalarýyla örnek üç komünisti anma ve yaþatma adýna, Ýzmir’in merkezi yerlerinde yoðun þekilde yazýlamalar yapýlmýþtýr. “13 Mart Savaþçýlarý Yaþýyor Savaþýyor”, “Devrim Ýçin Leninist Saflara”, “Yaþasýn 13 Mart Savaþçýlarý”, “Ya Devrim Ya Ölüm”, “Yaþasýn Devrimci Ýþçi Komiteleri” imzalý yazýlamalar yapýlmýþtýr. Eylem sýrasýnda yazýlama yapan arkadaþýmýzýn aniden yanýnýda beliren birinin verdiði oldukça olumlu tepki, “sizlere helal olsun, yardýma ihtiyaç olursa ben de bulunabilirim” demesi de bizleri çok sevindirdi. Ölümsüzleþen 13 Mart Savaþçýlarý kavgamýzda yaþayacaklardýr. LENÝNÝSTLER SAVAÞIYOR. DÝK / ÝZMÝR
2002-2003 yýllarý arasýnda yayýnlanan Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði dergisinin Yazýiþleri Müdürü Þafak Gümüþsoy, aldýðý basýn cezalarýndan dolayý tutuklanarak Bayrampaþa Özel Tip Cezaevine kondu. Þafak Gümüþsoy, basýn yoluyla suç iþlemiþtir(!) Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði dergisinin yazarlarýnýn görüþlerini basýn yoluyla açýklamalarýna yardýmcý olmuþtur! Ýþçilerin, emekçilerin sesi olan bir derginin yazýiþleri müdürü olmakla suç iþlemiþtir(!) Ýþçi sýnýfýndan, emekçi halklardan yana olduðu için, iþbirlikçi tekelci kapitalist sistemin yasalarýna göre suçludur(!) Þafak Gümüþsoy, sosyalist olduðu, devrimci olduðu için, sosyalist ve devrimci bir derginin yazýiþleri müdürü olduðu için suçludur(!) Þafak Gümüþsoy, Kürt halkýnýn yanýnda olduðu için suçludur(!) Filistin halkýnýn yanýnda olduðu için suçludur(!) Þafak Gümüþsoy dünyanýn bütün ezilen ve sömürülen halklarýnýn yanýnda olduðu için suçludur(!) Dünyanýn bir ucunda da olsa atýlan haksýz bir tokadýn acýsýný yüzünde hissettiði ve buna karþý mücadele ettiði için suçludur(!) Ýnsanlarýn aç bîilaç, iþsiz býrakýlmasýna karþý olduðu için ve “kapitalizmin kara kitabý”nýn kapanmasýný, sýnýfsýz, sömürüsüz yeni bir dünya kurulmasýný savunduðu, bunun için mücadele ettiði için suçludur(!) Þafak Gümüþsoy’u tutuklayarak, sosyalist basýn üzerindeki baskýlarý, artýrarak burjuvazi, devrimin geliþimini engelleyemeyecektir. Üzerindeki baskýlar ne kadar artarsa artsýn hiçbir güç, sosyalist basýnýn iþçi sýnýfý ve emekçi halklara gerçekleri ulaþtýrmasýný engelleyemeyecektir.
bir güçle devrimi zafere taþýmanýn nasýl mümkün olacaðý” idi. Doðrusu bu soruya verilen bütün cevaplar, çoðu insan için tatmin edici olmadý. Zaten olamazdý. Bu sorunun cevabý, sadece ve sadece pratik tarafýndan, bizzat yaþamýn kendisi tarafýndan verilebilirdi. Verilmiþtir. 19 Ocak 2008, yeterince kararlý, hazýrlýklý ve yetenek sahibi bir öncünün, onbinlerin katýldýðý bir eylemi tek baþýna yönlendirebileceðini göstermiþtir.
BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! DEVRÝMCÝ BASIN SUSTURULAMAZ!
6
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
Yeni Evrede
Kadýn
Mücadele Birliði
HER GÜN 8 MART HER GÜN KAVGA 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nün kutlanmasýna sebep olan NewYorklu kadýn iþçilerden bu yana 150 yýldan fazla zaman geçti. Ancak o günden bugüne ne iþçi emekçi kadýnlarýn, ne de dünya üzerinde iþçi sýnýfýnýn sömürülmesi son buldu. Kadýn ve erkek emekçiler, dünyayý elleriyle yaratmalarýna karþýn her þeyden mahrumlar ve bunun yanýsýra grevlerde, direniþlerde, iþ cinayetlerinde katledilmeye devam ediliyorlar. Bunun son örneklerini Davutpaþa’da, Tuzla Tersanelerinde yaþadýk. 8 Mart’ta, Emekçi Kadýnlar (EKA) olarak 23 iþçinin katledildiði Davutpaþa’da erkek iþçi-emekçi-öðrenci arkadaþlarýmýzla birlikte toplanmayý planladýk. Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nde hem katledilen iþçileri anmak, hem de þiarlarýmýzý haykýrmak için orada olmak istedik. Bunun için öncelikle, 7 Mart Cuma günü, öðle arasýnda, Davutpaþa’da dolaþarak, tüm atölyelere, iþçilere Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin 8 Mart için hazýrladýðý bildirilerimizi daðýttýk. Sokaklarda þiarlarýmýzýn yazýlý olduðu ve ertesi gün yapacaðýmýz basýn açýklamasýna çaðrý yapan kuþlarýmýzý attýk. Özellikle kadýn iþçilerin, bildirilerimize gösterdikleri önem görülmeye deðerdi. 8 Mart günü, 13:30’ da Prestij Ýþ Merkezi’nin önünde toplanmaya baþladýk ve “Emekçi Kadýnlarýn Mücadelesi Engellenemez / Emekçi Kadýnlar” yazýlý pankartýmýzý açtýk. “Hergün 8 Mart Hergün Kavga”, “Cinsel Ulusal Sýnýfsal Sömürüye Son” sloganlarýyla baþladýk eylemimize. Mücadele Birliði yazýlý önlüklerimiz, “Emekçi Kadýnlar 1 Mayýs’ta Taksim’ e”, “Kadýn Olmadan Devrim Olmaz, Devrim Olmadan Kadýn Kurtulmaz”, “Emekçi Kadýnlar Zindanda, Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Özgürlük Ýþçi Sýnýfýyla Gelecek” yazýlý dövizlerimiz ve kadýn önderlerimiz Clara Zetkin, Rosa Luxemburg’un yaný sýra ölümsüzleþen kadýn yoldaþlarýmýz Aynil Oktar, Sibel Sürücü ve Aysun Bozdoðan’ýn da resimleri ellerimizdeydi. Önce þiirlerimizle baþladýk: “Bu susmak niye, deðil mi ki yaþamýn yarýsý sizin, kavganýn da yarýsý sizin hakkýnýz” dedik. Sonra Nazým Hikmet’in “Bizim Kadýnlarýmýz” þiirini okuduk. Ardýndan, 8 Mart’ýn tarihçesi ve Davutpaþa katliamýna deðinerek baþladýðýmýz basýn açýklamamýzý
okuduk. “Bugün 8 Mart Dünyaya Emekçi Kadýnlar Günü. Bugün Claralarýn, Rosalarýn, Senalarýn, Tanyalarýn, yiðit Kürt kadýnlarýnýn, Aysunlarýn, Sibellerin günü. Bugün tüm dünyadaki iþçi emekçi kadýnlarýn mücadele günü. 8 Mart’ta fabrikadaki kadýnlar nasýl yanarak can verdiyse Davutpaþa’ da da iþçilerin kanlarýyla bir tarih yazýldý. Ýþçi ve emekçi kadýnlar kendi sýnýfýndan erkeklerle birlikte kapitalizmin bize dayattýðý bu aþaðýlanmaya karþý yeni bir dünya kurabilmek için savaþmalýdýr. Emekçi kadýnlar; 8 Mart bir gün deðil her gün kapitalizmle mücadele ve kavga günüdür” dedik. Okuduðumuz açýklamanýn ardýndan “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, ve “Yaþasýn Emekçi Kadýnlarýn Mücaadele Birliði” sloganlarýný haykýrarak eylemimizi, Davutpaþa iþçilerine bildiri daðýtmak üzere sonlandýrdýk. Davutpaþa sokaklarýnda dolaþarak, Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin kadýnlarý mücadeleye çaðýran bildirilerini daðýttýk. Bildiri daðýtýmýnýn ardýndan, eylemimizi bitirmiþ olduk. Tatlý bir yorgunlukla, Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne gidelim ve orada sohbetimize devam edelim diyoruz; ama yolda þair dostumuz Ruhan Mavruk’la karþýlaþýyoruz. Kendisi eylemimize katýlýp þiir okumak üzere gelmiþ, ancak çeþitli nedenlerden dolayý yetiþememiþti. Taksim’e gelen arkadaþlarla hemen yeni bir program yapýyoruz ve Galatasaray Lisesi önüne gidip þiirlerimizi okuyalým dedik. Devrimci Ýþçi Komiteleri’nden iþçi arkadaþlarýmýz da yaný baþýmýzdaydý bize sýnýfsal destek vermek için. Tam Galatasaray Lisesi önüne gelip anons yapmaya ve EKA yazýlý dövizlerimizi açmaya baþlamýþtýk ki, polislerin müdahalesiyle karþýlaþtýk. Bize izin almadan hiçbir þey yapamayacaðýmýzý söyleyerek engel olmaya çalýþýyorlardý. Bir süre onlarla tartýþtýktan sonra, fiilen sloganlar ve anonslarla eyleme baþladýk. Polisler ise, gerek kararlý duruþumuz nedeniyle, gerekse aldýklarý “talimat” sonucu, bizleri rahat býrakýp geri çekildiler. Ve Ruhan Mavruk þiirini paylaþtý bizlerle. Ýlk anda polislerin müdahalesi ve sonrasýnda þiirlerimiz ve dövizlerimiz, Ýstiklal Caddesi’nde bulunan halkýn ilgisini bir anda üzerimize çekmiþti. Þiirlerimiz sonlanýnca, bildirilerimizi bu defa Ýstiklal Caddesi’nde daðýtmaya baþladýk. Taksim Meydaný’na doðru yaklaþmaya baþladýðýmýzda ise, sloganlarýmýzý attýk, “Yaþasýn 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü” ve bildirilerimizi kuþladýk. Rumeli Han’a geldiðimizde, dövizlerimizi toplayarak, bir güne iki eylem sýðdýrmýþ olmanýn mutluluðuyla eylemimize son verdik. Yukarýda, Ayýþýðýmýz’da sýcak sohbet ve müzik bizleri bekliyordu. YAÞASIN 8 MART DÜNYA EMEKÇÝ KADINLARININ KAPÝTALÝZME KARÞI SAVAÞ GÜNÜ ! EKA (Emekçi Kadýnlar)
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
7
Yeni Evrede
Kadýn
Mücadele Birliði þair dostumuz Ruhan Mavruk’u sahneye davet ettik. “Pazarlardan boþ filelerle evlerine dönen kadýnlar için, çocuklarýný hapisane kapýlarýnda bekleyen , onlar için emek veren, çalýþan, çabalayan kadýnlar için, daðlarý bombalanan Kürt hadýnlarý için Yaþasýn Dünya Emekçi Kadýnlar Günü” diyerek çýktý sahneye ve bize þiirini okudu. Daha sonra da, salonda kendisi için hazýrlanan standta kitabýný imzalamaya baþladý. Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden gelen tiyatro grubu da, bizlere destek vermek için aramýzdaydý. Dario Fo’nun Ulrike Mainoff adlý oyununu oynadýlar bizim için. Almanya’da sosyalist bir gazeteci ve RAF militaný olan Ulrike Mainoff’un günümüzün F Tipleri olan hücrelerde yaþadýklarýný anlattýðý oyunu, herkes pür dikkat izledi. Ardýndan esen rüzgarlarýn ezgisini bize taþýyan ve daha önce de yapmýþ olduðumuz etkinliklerde bizi yalnýz býrakmayan býrakmayan Nurettin Güleç geldi sahneye. Söylediði parçalarla bizleri coþturdu, sonra tüm salonu halaylar için ayaða kaldýrdý. Nurettin Güleç sahneden inmeden önce, Çav Bella’yý tüm katýlýmcýlarla koro olarak söyledi. Dostumuz, þair Atilla Oðuz geldi aramýza ve bizlerle þiirlerini paylaþtý. Ardýndan, Bizim Öykümüz’ü, 8 Mart’ý þiirleriyle ve kýsa bir filmle anlatmak üzere, Rasim Oktar Þiir Atölyesi adýna bir arkadaþýmýz geldi ve sinevizyondan yansýyan kadýnlarýn öyküsünü, ezilmiþliðini ve mücadelesini þiir ve þarkýlarýyla bütünleþtirdi. Salonda sýk sýk “Sibel Yoldaþ Ölümsüzdür”, “Aysun yoldaþ Ölümsüzdür”, “Aysun Sibel Yaþýyor, Kadýnlar Savaþýyor”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, Yaþasýn 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü” ve “Gençlik Gelecek Gelecek Sosyalizm”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” sloganlarý yankýlanýyordu. Çok uzaklardan etkinliðimize destek vermek için gelen ve bizlere geldikleri topraklarýn sýcak kavga ezgilerini getiren Denize Ezgi yerini aldý sahnemizde en son. Adýný Denizlerden alan ve Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde çalýþmalarýný yürüten Denize Ezgi, ezgilerini yüreðimize katmak için aramýzdaydý. Geç saatlerde sahne alan Denize Ezgi, gittikçe hýzlanan tempodaki ezgileriyle tüm salonu coþturdu. Denize Ezgi, tüm salonun koro þeklinde ve ayakta söylediði Komsomol Marþý’nýn ardýndan herkesi halaya kaldýrdý. En sonunda da “Söz Veriyoruz” parçasýyla tüm salona “Kuracaðýz Sosyalizmi” diyerek söz verdirdi. Denize Ezgi de ayrýldýktan sonra, sahne hiç boþ kalmadý. Söyleyecek sözü, okunacak þiiri ve türküleri olanlar vardý. Ýlk önce Ayýþýðý Sanat Merkezine gelen misafirlerden genç arkadaþlarýmýz, Dünya Emekçi Kadýnlar gününü kutlayarak bize türkülerini söylediler. Ardýndan yine en genç arkadaþýmýz, bize bir þiir okudu. Herkesin kendinden bir parça katarak hazýrladýðý bir etkinliðimiz daha böyle sýcak bir ortamla sona erdi. Etkinliðin sonunda ise, 8 Mart Cumartesi günü, Emekçi Kadýnlar günü için Davutpaþa’da, iþçilerin katledildiði yerde yapacaðýmýz basýn açýklamasýna katýlým için çaðrý yapýldý.
“Atölyelerde, fabrikalarda aðýr koþullarda çalýþan emekçi kadýnlar, hoþgeldiniz; Kadýnlarla ayný atölyelerde omuz omuza ter döken erkek kardeþlerimiz, hoþgeldiniz...” Haftalardýr hazýrlýðýný sürdürdüðümüz ve 2 Mart günü Ýkitelli’de Dünya Emekçi Kadýnlar Günü için düzenlediðimiz etkinliðimizin açýlýþýný bu sözlerle yaptýk. 8 Mart’ýn yaratýcýsý Amerikalý dokuma iþçisi kadýnlar için, devrim ve sosyalizm mücadelesinde öne çýkan kadýn önderlerimiz için, Ölüm Orucu eyleminde ölümsüzleþen kadýnlar için, bedenlerini ateþe vererek newroz ateþini daha da yükselten Kürt kadýnlarý için, Filistin’de, Irak’ta emperyalizme karþý elde silah savaþýrken ölümsüzleþen kadýnlarýmýz için saygý duruþuyla baþladýk etkinliðimize. Ve ilk olarak, konuþmasýný yapmak üzere, EKA (Emekçi Kadýnlar) adýna arkadaþýmýzý çaðýrdýk sahneye. Kadýnýn çifte sömürülüþünü ve mücadeleye atýlýþýný anlatan arkadaþýmýz, feminizme de deðinerek, feminizmin bir burjuva ideolojisi olduðunu ve iþçi sýnýfýný bölmek için varolduðunu söyledi, Novamed direniþinde feministlerin tutumunu örnek gösterdi. Arkadaþýmýz konuþmasýný “Kadýn, sadece örgütlü olmaktan çýkmalý ve öncü duruma gelmeli. Devrimimiz, ancak emekçi kadýnlarýn bu mücadelede ön saflarda yerini almasýyla zafere ulaþacaktýr. (...) Roza olmalýyýz, Clara olmalýyýz, Olga-Tanya olmalýyýz, Sena olmalyýz, Zilan olmalýyýz. Aynil olmalýyýz, Sibel olmalýyýz, Aysun olmalýyýz... Devrimimizi zafere ulaþtýran bayraklar olmalýyýz...” diyerek bitirdi. “Hiç bir zaman aldatmadý beni türküler” diyerek Tokatlý bir sanatçý olan Sevgican’ý sahneye davet ettik. Sevgican, Anadolu’dan kadýnýn ezilmiþliðini anlatan türküleriyle baþladý programýna ve “sadece bir gün deðil, her gün kadýna deðer verilsin, her gün insana deðer verilsin ve kadýn ezilmesin, insan ezilmesin” dedi. Ardýndan da Ölüm Orucunda ölümsüzleþen kadýn devrimciler ve Sibelimiz-Aysunumuzu anarak onlar için bir türkü söyledi. Bu esnada “Sibel Sürücü Ölümsüzdür” sloganý atýldý. Sevgican hepimizin eþlik ettiði türküleri ve çekilen halaylarýn, oynanan oyunlarýn ardýndan yerini programý sunan arkadaþlarýmýza býraktý. Kandýra ve Gebze Zindanlarýndan, Devrimci Ýþçi Komiteleri’nden (DÝK) Dünya Emekçi Kadýnlar Günü için gelen kutlama mesajlarý okundu. Bu geceyi organize edebilmek için günlerce büyük bir çaba harcamýþ olan Ýkitelli Ayýþýðý Ekin Sanat Derneði adýna gelen arkadaþýmýz, bize kýsa bir konuþma yaptý. Ve sonra, “Hoþgeldin gecemize Ruhan Mavruk, yerin hazýr, seni bekliyoruz, yüreðinin asi dizelerini bizimle paylaþman için” diyerek
8
YAÞASIN DÜNYA EMEKÇÝ KADINLAR GÜNÜ! HER GÜN 8 MART HERGÜN KAVGA!
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
Yeni Evrede
Kadýn
Mücadele Birliði
ESKÝÞEHÝR 8 MART DÜNYA EMEKÇÝ KADINLAR GÜNÜ EYLEMÝ
ESKÝÞEHÝR’DE 8 MART EMEKÇÝ KADINLAR GÜNÜ PANELÝ
8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nün içeriði, burjuvazi ve onun payandalarý tarafýndan çalýþýlýyor. Devrimin olmazsa olmazý olan emekçi kadýnlarý sistemin içerisinde tutmak adýna, dört bir koldan 8 Mart’ta kutlama mesajlarý ile gündemlerinin bir gününü kadýnlara ayýrdý. Cumhurbaþkaný, baþbakan, TSK (Türk Silahlý Kuvvetleri), MHP gibi faþist güruhlar, ellerinde çiçeklerle, hazýrladýklarý kutlama afiþleri ve yaptýklarý açýklamalarla, yaþadýklarý devrim baskýsý ve korkusunu, devrimin yaratýcýlarýndan olan “Emekçi Kadýnlarý” bu korkularýnýn verdiði endiþe ile sýnýf savaþýmýndan uzak tutmaya çalýþmaktadýrlar. Biz de, Newyork dokuma iþçilerinin verdiði savaþým ile iþçi sýnýfýnýn kazanmýþ olduðu “8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Gününü” gerçek sahipleri olarak, 8 Mart Cumartesi günü saat 12:30’da Eskiþehir Saðlýk Müdürlüðü’nün önünden yürüyerek, Adalar Migros önünde yaptýðýmýz basýn açýklamasý eylemi gerçekleþtirdik. “Yaþasýn 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü”, “Kadýn Erkek El Ele Örgütlü Mücadeleye”, “8 Mart Kýzýldýr, Kýzýl Kalacak”, “Ulusal, Cinsel, Sýnýfsal Sömürüye Son” sloganlarýyla yürüyüþ þeklinde baþlayan eylem; Adalar Migros önünde basýn açýklamasý yapýlarak devam edildi. “Makineli sanayi devri ile ucuz iþgücü olarak sýnýfdaþlarý ile beraber fabrikalara doldurulan kadýnlar, burjuvazinin özgürlük vaatleri ile sömürüldüler. En aðýr þartlarda en düþük ücretle çalýþtýrýlýrken, neredeydi burjuvalarýn vaat ettiði kadýnýn özgürlük ve haklarý. Þehrin kaldýrýmlarýnda haraç mezat satýlýrken neredeydi? Bedenlerini satmak zorunda býrakýlýrken neredeydi? Dýþarýya çýkmasýnlar diye kapýlarý kilitlenmiþ fabrikalarda diri diri yakýlýrken nasýl özgür olabilirdi kadýnlar? Týpký 8 Mart 1857 de 118 Newyork’lu Kadýn Dokuma iþçilerinin yakýlmasý gibi... Týpký 2005 yýlýnda Bursa’da 5 tekstil iþçisi kadýnýn yanmasý gibi” denilen basýn açýklamasýnda, kadýnlarýn erkeklerle “eþitliði”nin, “ücretlerin düþürülmesi sonucu sefalet ve iþçiyi parça-insan haline getirerek gerçekleþtirildiði”, onlarca yoksul köylü tarým iþçisi kadýnýn, bir ekmek uðruna, her türlü güvenceden yoksun þekilde traktörlerle meydana gelen kazalar nedeniyle de katledildiðinden bahsedildi. Sonra, “Sovyet Kadýn Partizanlar, Ýspanya iç savaþýnda kadýn askerler, Türkiye’de bütün grevlerde, direniþlerde, ayaklanmalarda aktif rol oynayan emekçi kadýnlar, hala F tiplerinde savaþým veren ve 19 Aralýk cezaevi direniþinde yanarak ölümsüzleþen kadýnlar, Kürdistan’da serhildan, Filistin’de Ýntifada’da savaþan kadýnlar, Latinlerin kadýn gerillalarý…emeðin kurtuluþ savaþýnda tereddütsüz yer alan emekçi kadýnlar, sizlere selam olsun” denilerek, kadýn ve erkek iþçilerin özgürlüðünün, onlarý bu sefalet yaþamýna mahkûm eden kapitalizmi ortadan kaldýrmadan gerçekleþemeyeceði, kadýnýn özgürlüðü ve kurtuluþunun, emeðin kurtuluþundan ayrý ele alýnamayacaðý, tarihsel deneyimlerin, kadýnlarýn savaþým vermediði hiçbir devrim baþarýlamadýðý, Emekçi Kadýnlar olarak, bedeli ne olursa olsun, kadýnýn ve insanlýðýn kurtuluþunun tek koþulu olan devrim ve sosyalizm için mücadeleyi zafere kadar sürdürüleceði ve bütün emekçi kadýnlarý ve halký da bu anlamlý günde, birlikte mücadeleye yapýlan çaðrý ile basýn açýklamasý sonlandýrýldý. YAÞASIN EMEKÇÝ KADINLARIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESÝ Eskiþehir’den Emekçi Kadýnlar
Eskiþehir yerelinde, Eskiþehir Gençlik Derneði, Mücadele Birliði, DGH, BDSP ve ODAK’ýn birlikte örgütlediði 8 Mart etkinlikleri kapsamýnda, ESYO (Eskiþehir Sivil Yerel Oluþumlar) binasýnda, bir panel gerçekleþtirildi. Panele Sibel ÖZBUDUN, Eylem YILDIZ ve Melek ALTINTAÞ panelist olarak katýldý. Sözü ilk olarak Sibel ÖZBUDUN aldý. Sözlerine, devrimci 8 Martlarýn içinin boþaltýlmaya çalýþýlmasýndan dem vurarak baþladý. Burjuvazinin, kadýnlarý kendi istedikleri sýnýrda tutmak adýna Amon firmasýnýn, senelik satýþýndan saðlayacaðý yaklaþýk 1.000.000 dolarýn gelirini, þiddet gören kadýnlara baðýþlayacaðýný, ancak bu firmanýn sahibinin gelirinin 4 milyon dolardan fazla olduðunu, üstelik geçtiðimiz yýl çalýþan iþçilerinin %20’sini iþten çýkardýðýný belirterek, burjuvazinin ikiyüzlülüðünü ve çeliþkilerini açýkladý. Daha sonra kadýnlarýn, ABD’de her 5 dakikada, Fransa’da 4 günde bir þiddet gördüðüne ait istatistikî bilgiler verdi. Türkiye’de 15 milyon çalýþabilir durumda kadýn olduðunu, ancak bu kadýnlarýn kendini “ev kadýný” olarak tanýmlamasýnýn yanlýþ olduðunu, bu kadýnlarýn kendilerini iþsiz olarak tanýmlamasý durumunda, sistem üzerinde baský oluþturacaðýný belirten konuþmasýný, kadýnýn kurtuluþunun sosyalizmde olduðunu, ancak sosyalizmde de kadýnýn örgütlülüðünün devamýnýn gerektiðini vurgulayarak bitirdi. Eylem YILDIZ, kadýnýn en yoðun olarak istihdam edildiði alanýn tarým olduðunu, kadýnýn görünmeyen emeði, parça baþý iþ olarak da kadýnýn istihdam edildiðini, ücretli ve ücretsiz köle ve kayýt dýþý olarak burjuva sistemde sömürüldüðünü dile getirdi ve Kürdistan’daki kadýnlarýn ulusal olarak da sömürüldüðünü iþaret etti. Kadýnýn sorunlarýný tanýmlamanýn kadýnýn sorunun çözmeyeceðini, kadýnlarýn erkeklerden farklý olarak, sýnýfdaþlarý tarafýndan da evde sömürüldüðünü söyledi. Kadýn kurumlarýný, sadece kadýnýn cinsel olarak özgürleþtirilmesini savunanlar ve toplumsal olarak, yani, erkeðin de özgürleþtirilmesi olarak belirleyen kurumlar olarak ayrýþtýrdý. Çözümün kapitalist iktidara karþý mücadeleyle, iktidar mücadelesinin ezilenden yana olduðu mücadeleyle gerçekleþebileceðini belirtti ve sözü Melek ALTINTAÞ aldý. Melek ALTINTAÞ, 8 Mart’ýn iþçi sýnýfýyla birlikte verilen mücadeleyle kazanýlan iþçi sýnýfý ve emekçi kadýnlarýn onuru olan birgün olarak tanýmladý. 8 Mart’ýn içinin boþaltýlmaya çalýþýldýðýný, kadýn mücadelesini sekteye uðratmaya çalýþan bir diðer unsurun ise feminist anlayýþlar olduðunu söyledi. Genel Saðlýk Sigortasý Yasasýndan en çok kadýnlarýn etkileneceðini, Novamedli kadýnlarýn çocuk doðurmak gibi insani olarak tanýmlanan haklarýnýn bile, Novamed tarafýndan takvime tabi tutulduðu, kadýnlara bu takvime göre doðum izin verildiðini belirtti. Kadýnýn kurtuluþunun sosyalizm olduðunu, ancak sosyalizmin, kadýnýn kurtuluþunun ön koþulu olduðuna vurgu yaparak sözlerini bitirdi. Karþýlýklý sohbetlerin ardýndan panele, Nazým HÝKMET’in yazdýðý, Tanya þiirinin dram olarak okunmasý ve müzik dinletisi yapýldýktan sonra panel sonlandýrýldý. EMEKÇÝ KADINLAR DEVRÝMLE ÖZGÜRLEÞECEK Mücadele Birliði/ Eskiþehir
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
9
Yeni Evrede
Açýklama
Mücadele Birliði
BASINA VE KAMUOYUNA SALDIRILARA KARÞI YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! Tarihin en büyük ekonomik ve siyasi kriziyle karþý karþýya olan emperyalist kapitalist sistem, iþçi sýnýfý ve emekçi halklara karþý, devrimci ve komünistlere karþý “yüzyýl savaþýný” baþlatmýþ durumda. ABD emperyalizminin bizzat kendisinin tezgahladýðý 11 Eylül provokasyonundan sonra “kendisinden yana olmayanlara” karþý baþlattýðý 3. Dünya Savaþý tüm hýzýyla sürüyor. ABD emperyalizminin Irak’ý iþgaliyle yeni bir aþamaya giren bu savaþ kapitalist sistemin bu yeni evresinde belirleyici bir rol oynuyor. Bu savaþý kazanmak emperyalist-kapitalist sistem için bir varlýk yokluk sorunudur. Kapitalizm bu yeni evresinde, sýçramalý bir çöküþ sürecindedir. Dünyanýn hiç bir bölgesinde emperyalist-kapitalist sistem istikrar vadetmiyor. Emperyalist-kapitalist merkezlerdeki gelecek tahminleri umutsuz ve karamsar. Adeta herkes soluðunu tutmuþ emperyalist-kapitalist sistemin ne zaman çökeceðini bekliyor. Zincirin halkasýnýn bir yerinden kopmasý diðerlerinin peþi sýra gelmesini saðlayacaktýr. Bu kýrýlgan dengeler emperyalist-kapitalist sistemi daha da saldýrgan kýlmaktadýr. ABD’nin Büyük Ortadoðu Projesi kapsamýnda, baþta Ortadoðu halklarý olmak üzere dünya halklarýna karþý baþlattýðý savaþ, yayýlarak sürüyor. ABD, Ýsrail ve Türk devletiyle birlikte, yanlarýna bölgenin iþbirlikçi burjuva güçlerini de alarak kan dökmeye devam ediyor. Artýk emperyalist-kapitalist sistemin dünya halklarýna kan, gözyaþý ve katliamdan baþka vereceði bir þey kalmamýþtýr. Büyük bir siyasi ve ekonomik krizle karþý karþýya olan Türkiye tekelci kapitalizmi ve Türk devleti, ABD’nin dünya halklarýna karþý baþlattýðý savaþta etkin bir þekilde yer almak için can atmaktadýr. Türk devleti, iþçi sýnýfý ve emekçi halklara devrimci ve komünistlere karþý açýlan bu savaþta bir saldýrý üssü olma konusunda müthiþ heveslidir. ABD, Ýsrail ve Türkiye arasýnda gerçekleþtirilen stratejik iþbirliði çerçevesinde Türkiye’ye önemli roller biçilmiþtir. Özellikle Türkiye baþbakaný R. Tayyip Erdoðan’ýn 5 Kasým’da yaptýðý ABD ziyareti sonrasý, iþbirlikçi iktidar gemi azýya almýþ ve baþta Kürt halký olmak üzere Ortadoðu halklarýna karþý topyekün bir saldýrý baþlatmýþtýr. Faþist tekelci burjuva basýnýn ve medyanýn kýþkýrttýðý þovenizmle Güney’i iþgal etmek için uygun bir ortam yaratmaya çalýþmýþ; ancak evdeki hesap çarþýya uymamýþtýr. Kürt halkýna ve ulusal kurtuluþ hareketine karþý imha saldýrýsý baþlatan Türk devletinin yalanlarý kýsa sürede anlaþýlmýþ, hem hava hem de kara operasyonunda deyim yerindeyse hezimete uðramýþtýr. ABD’den alýnan tüm teknik yardýma karþýn Türk devleti, sýnýr ötesi operasyondan istediði sonucu alamamýþ apar topar yenilgiyi gizleme telaþýna düþmüþtür. Bu sýrada uzun süredir birlikte yaþadýðý devrim korkusu daha da depreþmiþ, deyim yerindeyse yenilgisinin hýncýný iþçi sýnýfý ve emekçi halklardan çýkarabilmek için saldýrýlarýný arttýrmýþtýr. Türkiye’nin tüm deðerlerini parsel parsel emperyalizme satmaya yeminli olan siyasi iktidar, bir yandan özelleþtirmelere hýz verirken bir yandan da “sýnýr ötesi operasyon”la Kürt halký ve ulusal kurtuluþ hare-
10
ketini imha etmeyi, böylece devrimin baskýsýndan kurtulmayý düþünmektedir. Ancak Kürt halkýnýn kahramanca yürüttüðü savaþ Türkiye devletine aðýr bir yenilgi yaþatmýþtýr. Devlet þimdi saldýrýlarýný iþçi sýnýfý ve emekçi halklar üzerinde yoðunlaþtýrarak, kaybettiði prestiji yeniden kazanmak istemektedir. “Ortadoðu’da bir saldýrý üssü” olmayý hedefleyen Türk devleti, bunun için öncelikli olarak iç savaþý kazanmasý gerektiðini düþünüyor. Özelde DTP genelde Kürt halký üzerinde yoðunlaþan saldýrýlarýnýn esas nedeni budur. Devlet, baský ve imha ile ulusal kurtuluþ mücadelesini tasfiye etmeyi planlýyor. Ancak attýðý her adým, Kürt halkýndaki özgürlük tutkusunu ve ayaklanmacý ruh halini daha da güçlendiriyor, öfkesini biliyor. Türk devletinin Kürt halkýna karþý baþlattýðý imha saldýrýsýnýn bir benzerini Ýsrail devleti Filistin halkýna karþý baþlatmýþ durumdadýr. Gazze üzerine bombalar yaðdýran siyonist Ýsrail devleti, karadan yaptýðý operasyonlarla da Filistin halkýna karþý nazi faþistlerine rahmet okutacak bir katliama giriþmiþ durumdadýr. Ýki gün içerisinde 100’den fazla Filistinliyi katleden Ýsrail siyonizmi, ABD emperyalizminin tam desteði ile Filistin devrimini kanla boðmak istiyor. Türk devletinin timsah gözyaþlarýyla destek verdiði bu katliamda, siyonist faþistler yaþlý-çocuk, kadýn-erkek ayýrt etmeden Filistinlileri öldürüyorlar. Tarihin tanýk olduðu en kanlý katliamlardan biri þu anda Filistin’de yaþanýyor. Ýþbirlikçi gerici Arap burjuvazisi bu katliamlara çanak tutuyor. ABD emperyalizmi 3. Dünya Savaþý’ný tüm dünyaya yaymak için tez canlýlýkla hareket ediyor. Latin Amerika’daki geliþmelerden ürküntüye kapýlan ABD emperyalizmi, buradaki iþbirlikçe iktidarlar aracýlýðýyla devrimci hareketleri bastýrmaya çalýþýyor. Ýþbirlikçi-kukla Kolombiya devleti, Ekvador içerisinde yürütüðü gizli bir operasyonla FARC (Kolombiya Devrim Silahlý Güçleri)’ýn önde gelen komutanlarýndan Raul Reyes’i katletti. Kolombiya devleti bu operasyonu yaparken CIA’den büyük bir destek almýþtýr. Raul Reyes’in katledilmesi için istihbarat desteði verenlerle, Kandil Daðý’nýn ve Gazze’nin bombalanmasý için istihbarat desteði verenler ayný güç odaklarýdýr. Emperyalistkapitalist sistem ancak iþçi sýnýfý ve emekçi halklara, devrimci ve komünistlere saldýrarak ayakta durabiliyor. Bütün bu saldýrýlara raðmen dünya üzerinde bir devrim, bir komünizm hayaleti dolaþmaya devam ediyor. Emperyalist-kapitalist sistemin tüm saldýrýlarý kendisini vuracaktýr. Bu kan denizinin ufkundan kýzýl bir güneþin doðacaðý günler uzak deðildir. Dünyanýn emeðin olacaðý, emperyalist-kapitalist sistemin kendinden önceki tüm sömürücü sistemler gibi tarihin çöplüðüne atýlacaðý günler uzakta deðildir. 03 Mart 2008 YAÞASIN KOMÜNÝST DEVRÝM! YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
Yeni Evrede
13 Mart Savaþçýlarý
Mücadele Birliði
13 MART SAVAÞÇILARI YAÞIYOR SAVAÞIYOR Ýþçi sýnýfýnýn kapitalist sisteme karþý verdiði mücadele enternasyonal bir nitelik taþýmasýnýn yaný sýra her dönem ki iþçi sýnýfý hareketi kendinden önce iþçi sýnýfýnýn vermiþ olduðu mücadelenin politik, örgütsel, vb. birikimi üzerinden hareket eder. Bugün sýçramalý çöküþ aþamasýný yaþayan emperyalist-kapitalist sisteme karþý deyim yerindeyse küresel intifadaya kalkýþmýþ bulunan iþçi sýnýfý ve emekçi halklar, 1 Mayýs 1886’da idam edilen iþçi önderlerinden 8 Mart 1887’de New York’da yakýlarak katledilen dokuma iþçisi kadýnlardan, Paris’in sokaklarýný kanlarýyla sulayan Komünarlardan… ve 13 Mart Savaþçýlarýndan aldýðý birikimle savaþýyor. Bunca mücadeleden iþçi sýnýfýnýn yarattýðý birikim ve deneyimden sonra birileri çýkýp iþçi sýnýfýný, siyasal iktidarýn ele geçirilmesi dýþýnda þeylerle oyalamaya kalkarsa onlarý hiç tereddüt etmeden burjuvazinin çanak yalayýcýlarý ve iþçi sýnýfýnýn ayaklarýna vurulmuþ prangalar olarak mahkum edeceðiz. Ýþçi sýnýfýný bir devrime öncülük edecek düzeyde görmeyen tüm siyasal akýmlara, bu sýnýfýn içinden çýkan 13 Mart Savaþçýlarýný göstereceðiz. 13 Mart Savaþçýlarý bundan tam 26 yýl önce bu coðrafyada iþçi sýnýfýnýn içinden çýkýp sosyalizm için komünist partide örgütlenen, bu partinin yöneticisi ve gerillalarý olarak ölümsüzleþen iþçi önderleriydiler. 13 Mart Savaþçýlarý iþçi sýnýfýný ekonomizme hapsetmeye çalýþan, onlarý devrimin öncü gücü deðil sadece destekleyicisi konumuna itmek isteyen anlayýþa karþý yaþamlarýyla aðýr bir darbe vuran 3 yiðit komünist iþçi önderiydiler. 13 Mart Savaþçýlarý sadece iþçi sýnýfýnýn devrim mücadelesinin savaþçý ve önce gücü olduðunu göstermediler, onlar ayný zamanda farklý ulusal kökenlerden gelip tek bir bayrak altýnda, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin kýzýl bayraðý altýnda, proletaryanýn mücadele birliðinin en güzel örneðini yarattýlar. Boþnak olan Neca-
ti Vardar, Kürt olan Ý.Ethem Coþkun ve Türk olan Seyit Konuk yoldaþlarýmýz hem mücadeleleri boyunca hem de idam sehpalarýnda halklarýn mücadele birliðini dillerinden düþürmediler. Antep’ten ve Tokat’tan parti faaliyetleri için Ýzmir’e gelen Ýbrahim ve Seyit yoldaþlar, Ýzmir’de BMC fabrikasýnda iþçi olarak çalýþan Necati yoldaþ mücadelenin bir çok alanýnda kendi sýnýflarýnýn kurtuluþunun insanlýðýn kurtuluþu olduðu bilinciyle hareket ederek görev aldýlar. Gültepe, Çobançeþme gibi emekçi semtlerinin örgütlenmesinde, Genç Emekçiler Birliði’nde Baðýmsýz Ýplik-Ýþ Sendikasý’nýn kuruluþ çalýþmalarýnda ve TARÝÞ direniþinin örgütlenmesinde bire bir görev alan iþçi yoldaþlarýmýz, son olarak partinin zora dayalý mücadeleyi örgütlemek için kurduðu silahlý birimlerde görev aldýlar. Yoldaþlarýmýz bu alanda da aldýklarý görevi eksiksiz yerine getirerek MHP il sekreterini ve faþist örgütlenmeye finansman saðlayan iki faþisti cezalandýrmýþlardýr. Bu eylemlerinden sonra tutsak düþen 13 Mart Savaþçýlarý, düþmanýn eline tutsak düþtükleri andan idam edildikleri ana kadar devrimci proletaryanýn kýzýl bayraðýný en yükseklerde dalgalandýrarak iþçi sýnýfýnýn onuru oldular. Faþizmin yargýlamak için mahkemeye çýkardýðý 13 Mart savaþçýlarý mahkeme heyeti dahil herkesi 1 Mayýs’ta ölümsüzleþen sýnýf kardeþleri için ayaða saygý duruþuna kaldýrdýlar ve son nefeslerini verdikleri idam sehpalarýnda dahi partiye ve devrime baðlýlýklarýný haykýrarak örnek birer komünist iþçi olarak ölümsüzleþtiler. Ýþçi sýnýfý, kurtuluþu için ölümsüzleþen savaþçýlarýna, anýlarýna ve mücadelelerine sahip çýkýp, daha ileri bir düzeye taþýmadýðý sürece kurtuluþ yüzü göremez. ÞAN OLSUN 13 MART SAVAÞÇILARINA! ÝDAMLAR BÝZÝ YILDIRAMAZ!
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
11
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
DEVRÝM ÞÝMDÝ “Karþý-devrim cephesinde herþey yolunda” diye yazýp çizmeye devam edenlere sözümüz þudur: Dönüp karþý-devrim cephesinin askeri ve siyasi karargahýna bir bakýn. Orada ekonomik ve politik krizin, yani devrimci durumun, bütün belirtilerini, bütün sonuçlarýný göreceksiniz. Karþýdevrim cephesinde herþey toz-duman; göz gözü görmüyor. Dahasý, herkes saç saça baþ baþa birbirine girmiþ durumda. Tekelci sermaye sýnýfýnýn “yýpranmasýn” diye özenle koruduðu ordu, þimdi þamar oðlanýna dönmüþ vaziyette. Bundan bir iki ay öncesine kadar kim derdi ki, Genelkurmay Baþkaný, CHP, MHP gibi partilerin hedefi olacak! Kim derdi ki, karþý devrim cephesinin bu kurumlarý birbirlerini “hainlik”le, “seviyesizlik”le suçlayacaklar.! Hele o AKP ile ordu arasýnda; hükümetle Genelkurmay Baþkaný arasýnda derin çeliþkiler keþfeden aklý-evvellere ne demeli? Bir yenilgi karþý devrim cephesini karmakarýþýk etmekle kalmadý ama kitleleri aldatmaya yarayan bütün maskeleri de düþürüverdi.
BÝR DÖNÜM NOKTASI: KÜRDÝSTAN YENÝLGÝSÝ “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” diye buna denir herhalde. Ya da bu söz TC’nin Kürdistan’daki yenilgisinden daha iyi bir baþka duruma uyar mý? Sanmýyoruz. TC, aylar, hatta yýllar süren bir hazýrlýktan ve çuvallara sýðmayacak bir böbürlenme sürecinden sonra birleþik devrimin Kürdistan ayaðýný ortadan kaldýrmak üzere sefere çýktý. Sonuç biliniyor: Kiþinin otelden bile ayrýlamayacaðý bir hýzla, G.Kürdistan’dan apar topar ayrýldý. Ýþ iþte bu noktada tekelci sermaye sýnýfýnýn karargahýnda patlamýþtý. Çünkü birincisi, efendileri Bush’un “çekilin”, daha doðrusu Irak’tan “get out” yani “defolun” demesinin üzerinden saatler
12
geçmeden çekilmeye baþlamýþlardý. Ýkincisi, bu durum, ordunun kahramanlýðý üzerinden þiþirmeye çalýþtýklarý þovenizm dalgasýný tuzla buz etmiþti. O böbürlenmelerin, o tafralarýn hepsinin, emperyalist efendinin bir parmak iþaretine baktýðýný sokaktaki insan bütün açýklýðýyla görmüþtü. Üçüncüsü, gerillann ve Kürt halkýnýn büyük direniþi, ordunun caydýrýcý imajýný yerle bir etti. Ordu, gerilla karþýsýndaki kayýplarýný gizlemeye çalýþsa da mýzrak çuvala sýðmýyordu. Her gün gelen cenazeler, cenaze törenlerindeki feryatlar, savaþýn gidiþatý hakkýnda kitlelerin kafasýnda kuþkular yaratmaya yetiyordu. Ordu, gerilla karþýsýnda büyük kayýplar veriyordu. Sonraki açýklama ve geliþmeler bunu doðruladý. Genelkurmay Baþkaný, geri çekilmeyi izah etmeye çalýþýrken G.Kürdistan’da yirmidört saat kalmanýn güçlüðünden, kar, tipi, soðuk gibi koþullarýn aðýrlýðýndan dem vurmak zorunda kaldý. Sanki iþgal harekatý baþlamadan bunlar bilinmiyormuþ gibi... Gerçek þu ki, TC, hem cephede hem de cephe gerisinde beklemediði bir direniþle karþýlaþýp aðýr kayýplar da verince ikinci bir Sarýkamýþ vakasýyla, yani tam ve kesin bir bozgunla karþýlaþmamak için ya kendiliðinden çekilmiþtir ya da ABD’nin “çekilin” uyarýsýný fýrsat bilerek arkasýna bakmadan çekilmiþtir. Kuþkusuz, TC’nin neden çekildiði önemlidir ve üzerinde durulmalýdýr. Fakat ondan daha önemlisi iþgal harekatýnýn ve onu izleyen yenilginin yarattýðý sonuçlardýr. Leninist Parti, iþgal harekatýnýn ilk adýmý olarak onaltý Aralýk’ta hava saldýrýlarý baþlar baþlamaz, emekçi sýnýflarý ve Kürt halkýný devrimci iç savaþý yükseltmeye çaðýrdýðý açýklamasýnda þu önemli tespitte bulunuyordu: “Fakat ne yaparlarsa yapsýnlar, bu amaç ve hedeflerine ulaþamayacaklardýr. Kürdistan bir bataklýða 114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
dönüþüyor ama bu faþist devletin ve dünya burjuvazisinin boðulacaðý bataklýk olacaktýr. Kürdistan’ý bir kan denizine çeviriyorlar ama bu kan denizinden kýzýl bir güneþ doðacak. Halklara karþý baþlatýlan yaðma savaþlarýnýn burjuva iktidarlarý ve faþist diktatörlükleri ayakta tuttuklarýna tarih tanýk olmamýþtýr ama bu savaþlarýn devrimlere yol açtýðýnýn sayýsýz örneði vardýr.” Yaþam, iþgal harekatýnýn Leninist Partinin iþaret ettiði sonuçlarý birer birer ortaya çýkardýðýný gösterdi. Faþist devlet, baþta ABD, Ýngiltere, Fransa, Ýsrail olmak üzere bütün emperyalist kapitalist sistemin desteðini arkasýna almasýna; en ileri askeri teknolojik sistemleri kullanmasýna raðmen amaç ve hedeflerine ulaþamadý. Kürdistan’ý bir bataklýðý çevirdiler ama bu kendilerinin saplandýðý bir bataklýk oldu. Ýþgal harekatý bitirileli iki hafta olmasýna raðmen karþý devrim cephesinde tartýþmalar sürüyor. Düzenin çatýsý adeta çatýrdýyor. Kürdistan’ý kan gölüne çevirdiler ama, bu kan denizinden halklarý özgürlüðe taþýyacak bir güneþ doðuyor. Savaþ, yarattýðý sonuçlarla karþý devrim cephesini birbirine katar ve hepsinin moralini bozarken devrim cephesinin moralini hiç olmadýðý kadar yükseltti. Kürt halký þimdi kendi gücüne daha çok güveniyor. Diyarbakýr, Van, Yüksekova, Batman, Aðrý serhildan provalarýna sahne oldu. Gerilla cenazelerine yapýlan “taziye” ziyaretleri kitle gösterilerine dönüþtü. Türkiye emekçi sýnýflarý grev ve kitle gösterilerine baþvuruyor; faþist devletin “birlik ve beraberlik”e en çok ihtiyaç duyduðu bir dönemde kavga bayraðýný yükseltiyorlar. Faþist devlet, birleþik devrimin Kürdistan ayaðýný yoketmek için bütün güç ve olanaklarýný seferber ederek Kürdistan iþgaline giriþti. Ama attýðý adým onun düzenini saðlama almak yerine birleþik devrimin
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
Ý DAHA GÜÇLÜ güçlenmesine neden oldu. Bütün bu geliþmeler Leninist Partinin öngörülerini harfi harfine doðrulamýþtýr. Leninist Parti, bundan yaklaþýk bir yýl önce, faþist devletin Kürdistan’a yönelik olasý bir iþgal ve ilhak planýna karþý iki ülkenin halklarýný uyarýrken ayný sonuçlara iþaret etmiþti. Geçtiðimiz yýlýn Mart ayýnda Leninist Parti þöyle sesleniyordu: “Sonuçta devrimi ezmek için savaþa gidenler bu harekat sonucu güçsüz düþecek, yýpranacak, morallerini kaybetmiþ olacaklardýr.” Bu sözlerden bir yýl sonra faþist devletin bürün emperyalistlerin, gerici bölge devletlerinin ve iþbirlikçi Kürt burjuvazisinin desteðini alarak giriþtiði iþgal harekatýnýn sonuçlarý Leninist Partinin sözlerini harfi harfine doðrulamadý mý? Tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet þimdi onaltý Aralýk öncesinde olduðundan daha güçsüz, daha moralsiz ve daha yýpranmýþ halde deðil mi?
ÝKÝ SAMAN YIÐINI ARASINDA KARARSIZ BÝR EÞEK Bu eþek ABD’den baþkasý deðildir. ABD emperyalizmi uzun süredir, bölgedeki en önemli iki müttefiki olan Güneyli Kürtlerle (KDP-YNK) Türkiye’nin karþý karþýya gelmemesi için çýrpýnýp durdu. Kürt halkýnýn özgürlük savaþýnýn, birleþik devrimin yenilgiye uðratýlmasý ABD için bir arzudan çok daha öte bir gereklilikti. Dolayýsýyla faþist devletin Kürt halkýna karþý savaþýný bütün gücüyle destekliyordu. Ne var ki, Türkiye’nin G.Kürdistan’a saldýrmasý güç bela elde tuttuðu Irak’ta bütün dengeleri alt-üst edebilirdi. Bu ise ABD’nin politika ve stratejileri açýsýndan bir felaket olurdu. Bunun için gün geldi Türk askerinin baþýna çuval geçirdi, gün geldi Barzani-Talabani ikilisinin kulaklarýný çekti. Fakat bu çaba ve politikalar ancak sýnýrlý bir sonuç verebildi. Sonuçta,
Türkiye, zor bela, Barzani-Talabani ile iyi iliþkiler, ABD’nin Ortadoðu’daki bütün iþlerinin taþeronluðu, emperyalist çýkarlarýn çok geniþ bir alandaki bekçiliði karþýlýðý G.Kürdistan’a “operasyon” iznini koparabildi. ABD ise “hayýr” diyemeyeceði tavizler, sözler, taahhütler karþýlýðý, Kürdistan ve Irak’ta dengeleri bozmayacak sýnýrlý bir “operasyon”a izin vermiþti. Sonrasý malum. Türkiye, ABD, Ýngiltere, Ýsrail, Fransa ve geri kalan bilimum emperyalistin askeri, teknolojik, istihbari ve diplomatik desteðini alarak Kürt halkýna karþý acýmasýz bir savaþ baþlattý. Talabani’nin YNK’sý açýktan, Barzani’nin KDP’si kör ve saðýr taklidi yaparak Kürt halkýna açýlan savaþa destek verdi. Hedef Kandil’di. Ancak yanlýþ hesap Zap’tan dönmüþtü bile. Gerilla ve Kürt halkýnýn direniþi karþý devrimci tayfanýn bütün hesaplarýný bozmuþtu. Birleþik devrimin Kürdistan ayaðýný felç etmek için faþist devlete her türlü desteði veren ABD, Barzani-Talabani ikilisinin konumlarýnýn tehlikeye girdiðini, Irak’taki dengelerin yýkýlmaya baþladýðýný dehþet içinde gördü. Dahasý, Türkiye’nin büyük kayýplar verdiðini ve tam bir bataða saplanmak üzere olduðunu da anlamýþtý. Böylece savaþýn sürmesi halinde bölgedeki en temel müttefiklerini kaybetme tehlikesi belirmiþti. Kürt halký Barzani-Talabani ikilisinin gerçek iþbirlikçi yüzünü görmüþ, desteðini hýzla çekmeye baþlamýþtý. Türkiye ise tam býçak sýrtý durumundaydý. Bir yandan savaþ meydanýndaki büyük kayýplar diðer yandan cephe gerisinde belirmeye baþlayan serhildan provalarý.. ABD yapabileceði tek þeyi yaptý ve önce Savunma Bakanýný Türkiye’ye göndererek savaþýn bitirilmesini istedi. Türkiye, hükümeti ve generalleriyle efelenecek gibi olunca bu sefer Bush devreye girdi ve 114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
iþin þakasýnýn olmadýðýný Irak’tan derhal çýkýn ya da defolun anlamýnda “get out” diyerek anlattý. Artýk anlaþýlmayacak bir þey kalmamýþtý. Bush’un telefonundan saatler sonra, Türk Ordusu G.Kürdistan’dan çekilmeye baþlamýþtý. Fakat bu manevra da onlarý kurtarmaya yetmedi. Faþist devlet hem kendini hem de karþý devrimin kitle temelini “Kandil’i almadan dönüþ yok, terör yuvalarý kurutulacak” naralarýyla þartlandýrmýþtý ve þimdi aniden pýlýyý-pýrtýyý toplamadan çekip gitmek; hem de bunu ABD’nin bir parmak sallamasýyla yapmak olacak þey deðildi. Muhalefet, vaziyeti kurtarmak için hükümet ve orduya yüklendi. Ordu, bozgunun omuzlarýna yýkýlmak istenmesine fena bozuldu ve muhalefeti “seviyesiz, hain” olmakla suçladý. ABD’nin en güvendiði müttefikinin damýnda yangýn bacayý sarmýþtý. Ortalýðý yatýþtýrmak faþist burjuva basýna düþtü. Faþist basýn, þimdi kavgalýlarý barýþtýrmak ve ortalýðý yatýþtýrmakla meþgul. Manzara yeterince net. Dünya proletaryasý ve emekçi halklarýna savaþ açan emperyalistler, iþbirlikçi burjuvalar attýklarý her adýmla devrimin güçlenmesine yol açýyorlar. Bu durum, koþullarýn son derece devrimci olmasýndan ve emperyalist kapitalist sistemin sýçramalý çöküþ aþamasýnda olmasýndan kaynaklanýyor. Emperyalistler ve Türk tekelci sermaye sýnýfý, birleþik devrimimizi boðmak için kanlý bir adým attýlar. Fakat attýklarý adým, yarattýðý sonuçlarla devrimi güçlendirmiþtir. Birleþik devrimimiz þimdi daha güçlü.
13
Yeni Evrede
Yüzyýlýn Komünü KÜBA
Mücadele Birliði
CHE, FÝDEL, RAUL… YAÞASIN YÜZYILIMIZIN KOMÜNÜ Sosyalist Küba devlet baþkaný ve baþkomutaný Fidel Castro, görevlerine yeniden aday olmayacaðýný açýkladýðýnda dünya medyasý flash haber olarak geçti bunu. CNN canlý yayýn akýþýný durdurarak, tescilli düþünce özürlüsü küçük Bush`un dillendirdiði, “Küba’da demokrasiye geçiþ dönemi baþladý” söylemini heyecanlý naralar atarak iþlemeye baþladý gün boyu. ABD`nin düþünme özürlü baþkaný, yaptýðý açýklamada dünyaya “demokrasi için gerekli kurumlarýn tesisinde Küba halkýna yardým” ve Küba halkýna da ülkesinin özgürlüðün nimetlerinden faydalanmalarý için yardýma hazýr olduðu çaðrýsýný yaptý. Yapýlan bu ve -ardýndan emperyalist ülkelerden gelen- benzeri açýklamalar, muhataplarýnda tabi ki nefret duygularý yarattý. Dünya halklarýnýn yürekleriyle gözlerinin çevrili olduðu Sosyalist Küba’da yaþanýlan bu duruma, dünya halklarýnýn akan kanýnýn ve sömürüsünün baþ sorumlulularýndan böylesi yorumlar yapýlmasý, traji-komiktir baþka nasýl duygular yaratabilirdi ki emekçi halklarda. Yapýlan bu saldýrýlarýn en büyük amacý; dünya halklarýnýn umut kalesi olan sosyalist Küba’ya yapýlacak saldýrý üzerinden, emekçi halklarý ideolojik çevirmeye alarak sömürü düzenlerinin mutlaklýðýný ilan etmekti elbette. Öyle ya Küba’da “diktatör” (biz “proletarya diktatörlüðü” temsilcisi olarak düzeltelim) olan F.Castro, görevlerinden çekildiðinde otomatik olarak taþlar yerinden oynayacak ve Havana’dan teknelerine atlayan Küba halký Havai’de konuþlanan karþý-devrim ordusuyla birlikte Beyazsaray önüne gelip tek sýra halinde, silahýn zoruyla teslim olmadýklarý emperyalist kan emicilere teslim olacak… Ama bu bir tek Hollywood filmlerinde gerçekliðe kavuþabilirdi! Zaten saldýrýlara karþý Küba halkýnýn tümünden gelen cevap gecikmedi. CDR (Devrimi Savunma Komiteleri) yaptýðý açýklamada, “Gün, düþmanlarýmýzýn kendileri için kanýt toplama ve düþlerini gerçekleþtirme için heyecanlanmalarýna çok uygundur (…) Ama unuttuklarý bir þey var ki, devrimin bekçiliðinin düþman saldýrýsýna karþý yenilmez bir savunma geliþtirdiði” belirtilerek Küba halkýnýn bu saldýrýlar karþýsýndaki durumunu özetledi. Küba’da “demokrasi için gerekli kurumlarýn tesisi” yeni baþlanan bir süreç deðildir. Sosyalist Küba’nýn demokrasi kurumlarýnýn tesisinde emperyalist-kapitalist dünyanýn, ABD’nin ve hele de onun düþünce özürlü baþkanýn yardýmýna hiç ihtiyacý olmadý-olmayacaktýr. Sosyalist Küba’da bu süreç, 1959 Ocak’ýnda emperyalizmin kuklasý Batista diktatörlüðü yýkýlýp halk demokrasisine ve oradan proletarya diktatörlüðüne geçiþ olarak zaten baþlatýldý ve bugün Küba halkýnýn deyimiyle, devrimin devamlýlýðý pratiðiyle sürüyor. Bu devamlýlýk içinde F.Castro`nun inkar edilemez bir etkisi vardýr. Küba Devrimi’nin bugüne kadarki geliþiminin tümü içerisinde yerine almasýyla, F.Castro devrimin geliþiminde önemli, dinamik bir yere sahiptir. Ama hiçbir zaman geliþimin mutlak belirleyeni olmamýþtýr. “…kendi tarihlerini yapanlar insanlardýr, ama bunu, tarihi koþullandýran belli bir ortam içinde, daha önceki asýl gerçek koþullarýn temeli üzerinde yaparlar; bu koþullar arasýnda, iktisadi koþullar öte-
14
ki siyasal ve ideolojik koþullardan ne kadar etkilenebilirse etkilensinler, sonu sonuna, belirleyici koþullardýr, yalnýz bunlar, bizi, tarihi anlayacak duruma götürebilirler.” (Engels) Eðer burjuva ideologlarýnýn iddia ettikleri gibi tarih bireylerin mutlak belirleyiciliðinde geliþseydi; Avrupa’da ilk giyotin darbesinde feodalitenin mutlaklýðý ilan edilmez miydi? Tarihin tüm dönemlerinde olduðu gibi Küba Devrimi’nin geliþiminde de asýl belirleyici olan, koþullar ya da baþka bir deyiþle hareketin yasalarý olmuþtur. F.Castro geliþimin ve özel olarak Küba Devrimi’nin geliþiminin üzerinde hareketin yasalarýna uyarak ilerici-devrimci bir rol oynamýþtýr. Ve böylelikle dünya halklarýnýn Baþkomutaný Yoldaþ Fidel Castro olmuþtur. Kendisinin de belirttiði gibi, devrimin (hareketin) yasalarýna uyarak kendi cephesinden marksizmi (sosyalizmi) bir kez daha doðrulamýþtýr… Ve bugün açýsýndan tarih sahnesindeki ilerici-devrimci itki, Fidel yoldaþ üzerinde cisimleþerek tüm Küba halkýna aittir. 50 yýllýk Küba Devrim tarihi, devrimleþen ve en eþitsiz koþullarda dahi emperyalist-kapitalist dünyaya karþý, insanlýðýn bugüne kadar yarattýðý tüm ileri deðerleri savunabilen Küba halkýný yaratmýþtýr. Che’nin ölümüyle yok olacaðý söylenen Küba sosyalizmi, Fidel’in görevlerinden ayrýlmasýyla da yok olmayacaktýr, içinde barýndýrdýðý yeni önderleriyle dünya devriminin öncü müfrezesi olarak yoluna devam edecektir Küba Devrimi… Yazýlan satýrlarda üzerinde durduðumuz koþullarýn belirleyiciliði vurgusundan, tarihte bireyin edilgenliði sonucu deðil, ama bireylerin “gitmeleriyle” koþullarýn ortadan kalkacaðý düþüncesinin ne kadar anti-bilimsel bir saldýrý olduðu sonucu çýkarýlmalý. Öyle ya emperyalist-kapitalist dünya bugün öncesiz ve sonrasýz olarak tarihi baþ aþaðý çevirip kendisinin mutlak olduðu teorisini kabul ettirmeye çalýþýyor. Bunu yaparken sarýldýðý ideolojik saldýrý araçlarýndan biri de tarihi bireylere yükleyerek yaþanan koskoca tarihsel dönemleri yaþanmamýþ saymaktýr. Burada geçici yanýlsamalar yaratacaðýný kendisi de bilmektedir. Ama bugün için günü kurtarmaktan baþka neyi vardýr ki emperyalist-kapitalist dünyanýn elinde. Son olarak belirtmek gerekir ki, þu an emperyalist-kapitalist dünyaya karþý savaþta en ileri mevzi olan sosyalist Küba’da da (bugün için her ne kadar emperyalist ham bir hayal olsa da) geri düþüþler-karþý devrimler de olabilir. Ama bu ne tek baþýna Fidel’in ne de Küba halkýnýn hatasý olacaktýr. 50 yýldýr dünyanýn en büyük emperyalist ülkesinin hemen yaný baþýnda ve emperyalist-kapitalist dünyanýn ortasýnda (füze krizi döneminde adayý havaya uçurmayý önererek) kendini feda edeceðini de kanýtlayan Sosyalist Küba, tarihin kendine yükleyeceði misyonu yerine getireceðini kanýtlamýþtýr. Bundan sonrasý dünya halklarýnýn kendi mevzilerinden devrimlerle bu misyonu güçlendirme sorunudur.
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
YAÞASIN SOSYALÝST KÜBA! ZAFERE KADAR DAÝMA!
Yeni Evrede
Devrimin Yükseliþi
Mücadele Birliði
YÜKSELEN KRÝZ VE DEVRÝM 2008’in sancýlý bir yýl olacaðýný emperyalist ülkeler ve onlarýn kurum ve kuruluþlarý bile itiraf ediyorlar. Uluslararasý sermayenin kafa adamlarý (George Soros gibi) son 60 yýlýn en kötü krizi olarak dillendirdikleri felaketin tehlike çanlarýný çalýyorlar... Dev tekellerin ve onlarýn süs köpeði olan iþbirlikçi tekelcilerin “yok mu kurtaran” haykýrýþlarýyla bir araya geldikleri Davos toplantýlarýna gündemini vuran da bu ekonomik kriz ve ondan kurtulma arayýþlarý oldu... Ama bir tarafta milyar dolarlarý buhar olup uçarken bir tarafta da alým güçleri gittikçe düþen, yoksulluk hatta açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþayan milyonlarca insan varken kapitalizm için hangi kurtuluþtan bahsedilebilir ki... Petrol, silikonlu aletler, mortgage derken tutunacak dal kalmadý... Sistem gerçek anlamda kendini var etme sorunu yaþýyor. (Bu durumun bilimsel tahlili Y.E. Mücadele Birliði’nin 72. ve 73. sayýsýnda “Bu Kez Gerçekten Farklý” baþlýklý iki bölümlük yazýda dile getirilmiþti) Marksizm ekonomik krizlerle ayaklanmalar arasýndaki diyalektik baðý ortaya koyar. Burjuvazi bu kriz sonunda ayaklanmalarý kendi deyimleriyle “sosyal patlamalarý” gördüðü için panikliyor, dehþete düþüyor, kara kara düþünüyor ve umutsuz kurtuluþ çabalarý içerisine giriyor. Emperyalist tekellerin Türkiye’deki uþaklarý iþbirlikçi tekelciler, efendilerinin serenadlarýna kulak verdiler. Gerçi her ne kadar Kemal Unakýtan “ansiklopedi fýrlatsan bir þey olmaz” deyip mezarlýktan geçerken ýslýk çalan birini anýmsatsa da veriler tersini gösteriyor. TÜSÝAD, suni gündem yaratan AKP’yi uyarma ihtiyacý duyuyor; “tamam bu kadar yeter, biraz gerçeðe dönelim, yoksa sonumuz yakýndýr” diyor... Ekonomi, siyaset ve güvenlik konusunda bir dizi önlem almaya baþladýlar. Saðlýkta yeni yaptýrýmlar (SSGSS) uygulamaya konuluyor. Yeni YÖK baþkaný üniversitelerin paralý olacaðýnýn sinyallerini
veriyor.. Kamu çalýþanlarýna %4 gibi komik zam yapýldý. Elektriðe, doðal gaza, benzine, gýda maddelerine zam yapýlmasý... Ýstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ýn Ýstanbul’un her köþesine mobese kamerasý koyulmasý için esnafý bu konuda kendi güvenliði için (!) devlete yardýmda bulunmaya çaðýrmasý... Baþbakanýn 80 ilin valisini toplayýp her þehrin giriþ çýkýþlarýný kameralarla donatmalarýný istemesi ve kampüs kent projesini uygulamaya geçireceðinin sinyallerini vermesi... Ýsrail’le yeni askeri-teknik teçhizat alýmlarý konusunda giriþimler... Paralý özel komando birliklerinin oluþturulmaya baþlanmasý... Bütün bunlarýn yanýnda cezaevlerindeki ve dýþardaki devrimci komünistlere baskýlarýn artmasý... UKH’ne ve yoksul Kürt halkýna savaþ açýlmasý vs. vs. bu listeyi uzatmak mümkün... Bunlarýn yaný sýra egemen sýnýf burjuvazi toplumsal hoþnutsuzluðun had safhada olduðu bu kriz dönemlerinde dikkatleri baþka yöne çelmek için suni gündemler yaratýr. Yakýn geçmiþ tarihten bir sürü örnek vermek mümkün: Van gölü canavarý uydurmasý, Türkiye Kupa maçlarý, pop star, laiklik elden gidiyor gibi... Kuþkusuz yiyecek yemek, çalýþacak iþ, barýnacak ev bulamayan bir insanýn gündemi türban da þalvar da olamaz olmamalý... Karný doymayan birinin türbaný çýkarýp yiyemeyeceði gayet açýk ve net. Net olmasýna net de bunu anlayamayacak kadar iflah olmaz oportünist, reformist çevreler de var maalesef.. Kimileri haklar özgürlükler engellenemez deyip dinci gericilerle kol kola halaya durup marþ söylüyor! Kimileri de Türkiye laiktir laik kalacak deyip meclise yürümeye kalkýþýyor... Ve en önemlisi iþçi-emekçi yoksul halklarý, ezilen Kürt halkýný, bu konuda taraf olmaya davet ediyor.. Üstelik egemen sýnýf bile yaklaþan felaketi görüp tehlike çanlarý çalarken... Kendine devrimci, komünist, marksist-leninist diyen kimi hareketler devrimi hala uzak geleceðin sorunu olarak görüyorlar. Bu ne perhiz bu ne lahana turþusu... “Ortak Düþman Amerika’dýr” deniliyor. Dinci gericiler, 114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
egemenliðini yitiren sermaye erbaplarý ve anti-emperyalist olan herkesle flört ediliyor... “Bu ülke bizim Amerika’nýn deðil” deniliyor. Duyduk duymadýk demeyin, duymayanlara söyleyin bu ülkede fabrikalar, tarlalar, siyasi iktidar hiçbir þey bizim deðil... Ve biz bizim olmasý için yani kapitalist özel mülkiyeti ortadan kaldýrmak yerine toplumsal mülkiyeti koymak, herkesin yeteneðine göre ürettiði, üreteceði kadar alacaðý sosyalizmi kurmak için mücadele ediyoruz... Lenin Proleter Devrim Dönek Kautsky adli kitabýnda ikinci enternasyonalin çöküþ sebeplerini ortaya koyarken, enternasyonal partilerin “emperyalist savaþý iç savaþa çevir” leninist politikasýný uygulamak yerine kendi hükümetlerinin yanýnda yer almalarýný, hükümetlerinin savaþ bütçesi kararnamesini kabul etmelerini yada kimilerinin savaþa karþý oportünist tutum takýnýp barýþý savunmalarýný göstermiþtir. Ve bunun adým adým þovenizme götürdüðünü temellendirmiþtir. Günümüzde de bunu savunan partilerin bulunduðu biliniyor. Bu düpedüz politik iflastýr... Konuyu daðýtmadan toparlayalým. Kriz kapýda... Ve bundan doðacak kývýlcýmlarý yangýnlara, ayaklanmalara çevirmek, burjuva devleti parçalayýp yerine halk iktidarýný kurmak komünist partinin biricik hedefi olmalýdýr. Bunun dýþýnda haklar ve özgürlükler peþinde koþmak, kitlelerin enerjisini boþa harcamaktýr. Devrime yarardan çok zarar veren bir anlayýþtýr. Faþist devlet, sermayenin koruyucularý, sivil faþistler, emperyalist devletler derken artýk politik olarak ortalama sol politikalara karþý da etkin mücadele yürütmek ve kitleleri uyanýk tutmak durumdayýz... Leninist Parti bu konuda kesin, net ve tutarlý politikalara sahiptir. Yazýlanlara ve yapýlanlara baktýðýmýz zaman abartmadan ve kendimizi övmeden diyebiliriz ki; “Leninist Parti” insanlýðýn son kurtuluþ umududur. Bu bilinçle hareket edip, ayaklanma, komite, konsey, geçici devrim hükümeti üzerine bilgilerimizi tekrar gözden geçirip çalýþma hýzýmýzý on kat daha da arttýrýp hedefimize yoðunlaþmalýyýz... Devrim yakýndýr... Ýktidar Dýþýnda Her Þey Hiçbir Þeydir! Bir Leninist
15
Yeni Evrede
Kýdem Tazminatý
Mücadele Birliði
Sermayenin Rus Ruleti : KIDEM TAZMÝNATI KALKIYOR Tekelci sermayenin savaþ çýðlýklarýnýn ve tamtamlarýnýn göklere yükseldiði günlerde, bir yasa teklifi sessiz sedasýz meclise sunuldu. Bu yasa, hükümetin öteden beri patronlara verdiði sözü yerine getirecek: kýdem tazminatý ortadan kaldýrýlacak. Yasanýn meclise sunulmasýnýn ertesi günü Dünya Bankasý, Türkiye’ye 6,2 milyar dolar borç saðlayan anlaþmayý imzaladýðýný duyurdu. Açlýk sýnýrýnýn neredeyse yarýsý düzeyindeki asgari ücretin bile yüksek olduðunu söyleyecek kadar emek düþmaný olan Dünya Bankasý, meclise sunulan bu yasadan ne kadar memnuniyet duyduðunu göstermiþ oldu. Kaðýt Üzerinde Bir Hak Sadece kamu kuruluþlarýnda çalýþanlarýn ve sendikal örgütlülüðün güçlü olduðu sektörlerde istihdam edilenlerin fiilen yararlanabildiði kýdem tazminatý, kölelik koþullarýnda çalýþan milyonlarca iþçinin haberinin dahi olmadýðý bir yasal haktýr. Bu yüzden, kýdem tazminatýna dair kýsa bir açýklama yapmakta fayda var. Kýdem tazminatý, yasalarca kaðýt üzerinde tanýnan bir iþçi hakkýdýr. Çalýþan tüm emekçiler (iþçi ya da memur) emekli olduklarýnda ya da iþsiz kaldýklarýnda ellerinde bir miktar ihtiyat parasý bulunsun diye, aylýk ücretlerinin belli bir yüzdesini sigorta kurumuna devrederler. Uzun süre ayný iþyerinde çalýþan emekçi, iþten atýldýðýnda da, kendisine birikmiþ olan bu kýdem tazminatý ödenmek zorundadýr. Yani bu toplu para, esasýnda iþçilerin ücretlerinin ödenmemiþ kýsmýndan oluþur, ücretlerin bu kýsmý sadece ertelenmiþtir ve patronlarýn emekçileri istedikleri gibi iþten atmalarýnýn önündeki en önemli engellerden biridir. En azýndan, yasanýn öngördüðü amaç buydu. Oysa, gerçek yaþamda bir çok iþçi, deðil kýdem tazminatý, birikmiþ ücretlerini bile alamadan iþten çýkartýlabiliyor. Kapitalist sistemde iþçilerin lehine her yasa gibi, kýdem tazminatý yasasý da, çoðu zaman sadece kaðýt üzerinde kalan bir hak oldu. Þimdi, fiiliyatta pek az emekçi kesimine uygulanan bir yasal hakkýn kaldýrýlýþýna tanýklýk ediyoruz. Madem ki iþçi sýnýfýnýn çoðunluðu, bu haktan deðil yararlanmak, hakkýn kendisinden bile bihaber ise, sýnýfý kýdem tazminatý için kavgaya davet etmek gerekli midir? Haklar ve Devrim Yukarýdaki sorunu en geniþ çerçevede, düzen içinde saðlanan reformlar ve haklar yönünden ortaya koyaran leninist politikanýn bu konudaki yaklaþýmlarý biliniyor. Leninizm her zaman devrimi temel alýr, reformlarý ya da haklarý deðil. Ancak bu, reformlarý ve haklarý tamamýyla göz ardý etmek anlamýna gelmez, aksine, devrimin yan ürünleri olarak ortaya çýkan reform ve haklar, emek hareketini toplumsal devrime taþýmak için bir kaldýraç olarak kullanýlýr. Bu genel çerçeve bize, devrim ile gerçek haklar arasýnda somut, iki anlama gelmeyecek kesinlikte bir iliþki kurmak görevi yüklüyor. Yoksa, çoðu zaman -ortalama sol harekette gördüðümüz üzere- devrimin yerine haklar ve reformlar geçiyor; devrim ise adeta bunlarý elde et-
16
menin bir aracý durumuna indirgeniyor. Sorunu kýdem tazminatý açýsýndan ele alýrsak, bu hak, 1960’larýn baþýnda yasalaþmýþ olsa da, oradan geçen 40 yýldan fazla sürede iþçi sýnýfýnýn kan ve can pahasýna koruduðu bir hak oluþmuþtur. Her toplu sözleþme dönemlerinde sermaye, iþçi sýnýfýnýn karþýsýna kýdem tazminatýnýn kaldýrýlmasýný getirmiþ, iþçiler ise en önemli çalýþma güvencelerinden biri olarak gördükleri bu tazminatý göz bebeði gibi koruyup, her seferinde sermayeye geri adým arttýrmýþtýr. Kýrk yýldan bu yana sermaye, iþçi sýnýfýnýn gazabýndan çekindiði için, kýdem tazminatlarýný silemedi, 12 Eylül döneminde bile buna cesaret edemedi. Ýþte bu nedenle kýdem tazminatý, iþçilerin çoðunluðunun hiç haberi olmasa bile, sýnýfýn tarihi mücadelelerinde korunan gerçek bir hak olmuþtur. Gerçek bir hak olduðu için, leninistler açýsýndan, þimdi bu hakkýn ortadan kaldýrýlmak istenmesi, geniþ proleter yýðýnlarýn genel bir ayaklanmaya çaðýrmak için uygun bir ortam yaratmýþtýr. Madalyonun Öbür Yüzü Biliniyor ki, kýdem tazminatý, en baþta kamu iþ yerlerinde çalýþan emekçileri devrimden ve sosyalizm düþüncesinden uzaklaþtýrmanýn bir aracý oldu. Düzen içi her tür reform ve hak, burjuvazi tarafýndan emekçi kitleleri devrimden uzaklaþtýrmanýn bir aracý haline gelebilir; kýdem tazminatý, bu genel duruma tezat oluþturmuyor. Özellikle belli bir iþ yerinde uzun süre atýlmadan çalýþma þansý bulan iþçiler, kýdem tazminatýnýn getireceði toplu paranýn hayalini kurmaya baþlar. Bu durum onlarý, genel emek hareketi içinde daha tutucu, daha pasifist bir konuma sürükler. Bu durumu ve kýdem tazminatýný kaldýrmanýn getireceði sakýncalarý, Akþam gazetesi yazarý Ali Tezel þu sözlerle hizmetindeki sermayeyi adeta uyarýyor: “Zaten düþük ücret ile emeklilikte alacaklarý kýdem tazminatý ile hayal kuran iþçilerimizin hayalleri de elinden alýnmaz umarým, zira asgari ücret ile açlýk seviyesinde yaþayan iþçilerin ellerinden hayallerini de alýrsanýz, çýkabilecek sosyal patlamanýn önünde kimse duramaz... Unutmayýn, hayal ile ümidi kalmayanlarýn kaybedecek bir þeyi olmaz.”
Cüret mi, Biçarelik mi? Peki ama tekelci sermaye, iþçi sýnýfýnýn bu en örgütlü kesimini pasifizmden çekip çýkarabilecek olan bu saldýrýyý neden gündeme getirdi? Çoklarýnýn dile getirdiði gibi, bu bir cüret ve emek hareketinin zayýflýðýnýn getirdiði bir pervasýzlýk mý? Hayýr, sermayenin sözcüleri, her aðýzlarýný açtýklarýnda bir toplumsal ayaklanma korkusunu dile getirdiklerine göre, onlarý bu adýma zorlayan þey pervasýz ve cüretli olmalarý deðildir. Sermayeyi kýdem tazminatýnýn kaldýrýlmasý gibi barut fýçýsýna kibrit çakmaya zorlayan, onun birikim çarklarýnýn durma noktasýna gelmesidir. Tekelci sermaye, her yer Davutpaþa ve Tuzla tersaneleri gibi bir emek cehennemine dönmezse, topyekün bir iflasla karþýlaþacaðýný biliyor. Kýdem tazminatýnýn kaldýrýlmasý, sadece bir baþlangýçtýr. Sonrasýnda asgari ücretin tamamen kaldýrýlmasý, mücadeleyle kazanýlan tüm diðer haklarýn budanmasý, emek hareketini fiilen kýpýrdayamaz duruma getirecek yasalarýn çýkartýlmasý vardýr. Tekelci sermaye sömürüsü öyle bir noktaya ulaþtý ki, ne çalýþma saatlerini daha fazla uzatabilmek mümkün, ne de emek yoðunluðunu ve üretkenliðini arttýrmak... Karlarý hýzla yukarý çekerek biraz
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
Yeni Evrede
Kýdem Tazminatý
Mücadele Birliði
olsun iflas noktasýndan uzaklaþmanýn tek formülü, ücretlerde keskin bir düþüþün saðlanmasýdýr. Dünya Bankasý ve Londra borsalarýnýn kýyak çocuðu Devlet Bakaný, asgari ücret konusunda bu yüzden feveran ediyor. Kýdem tazminatýnýn -kaðýt üzerinde de kalsa- yükümlülüðünden kurtulan sermaye, þimdiden sonra çok daha kolay ve toplu iþten çýkarmalar yapabilecektir. Ýþsiz rakamýnýn 6-7 milyona ulaþtýðý ve önümüzdeki dönemde büyük kalabalýklar halinde kýrsal üretimden kopanlarýn bu rakamý çok daha yukarýlara çekeceði biliniyorken, piyasada açlýk sýnýrýnýn altýnda tam kölelik koþullarýyla çalýþmaya hazýr milyonlarca aç emekçi bulmak, sermaye için hiç de zor olmayacaktýr. Sýnýfýn Kaynama Noktasý Eðer iþçi sýnýfýnýn en örgütlü kesimleri -ki, kýdem tazminatý daha çok onlarý ilgilendiriyor- bu hakkýn ellerinden alýnmasýna sessiz sedasýz katlanýrlarsa, onlarýn daha büyük hedefler için daha kararlý eylemlere giriþmeleri ham hayal olacaktýr. Üstelik, hükümetin atmaya hazýrlandýðý bu adýmýn, iþçilerin bu kesimi arasýnda önemli bir öfke ve huzursuzluk doðurduðuna hiç kuþku yoktur. Bugüne kadar, iþçi sýnýfýnýn kimi haklardan yararlanma ayrýcalýðýna sahip bu en örgütlü kesimleri, arkalarýnda býraktýklarý muazzam kalabalýk iþsizler, açlar yada Davutpaþa-Tuzla gibi cehennemlerde çalýþanlarýn sorunlarýna duyarsýz kaldýlar. Oysa ki, bunlar, hem örgütlülük seviyeleriyle hem de geçmiþten gelen mücadele deneyimleriyle, geride kalan milyonlarca iþçiyi arkalarýndan sürükleyebilecek bir potansiyele sahiptir. Þimdi kýdem tazminatlarýnýn kaldýrýlmasý konusunda, özellikle bu haktan yararlanabilen iþçiler arasýnda yükselen öfke ve huzursuzluktan, devrim adýna yararlanmak zamanýdýr. Kuþkusuz bu iþçiler, ilk adýmda kýdem tazminatlarýnýn korunmasýný takip edeceklerdir ve sorunu yalnýzca bu çerçevede ele almaya eðilimli olacaklardýr. Ama hükümetin tekelci sermaye adýna attýðý bu adým, haklar ve devrim arasýndaki iliþkiyi de açýða çýkartýyor. Kapitalist sistem içinde kaldýkça, iþçilerin hiç bir sosyal ve ekonomik haklarýnýn güvencede olamayacaðýný, sermayenin her fýrsatta bu hakký ortadan kaldýrmak için bütün gücünü kullanacaðýný ve iþçi sýnýfýnýn da her seferinde, hiçbir güvencesi bulunmayan bu haklar için tekrar tekrar mücadele etmek zorunda kalacaðýný kavratmak için uygun bir zemin yakalamýþtýr. Ýþçileri, her an ellerinden alýnabilecek haklar için tekrar tekrar mücadele etmek yerine, ayný enerjiyi, azmi ve kararlýlýðý devrim için harcamaya çaðýrmalýyýz. Öte yandan, 40 yýldýr dokunulmaz kýdem tazminatýna el atmak zorunda kalan sermaye, bu sorununu yasal yollarla çözemezse, fiili olarak çözmeye giriþecektir. Yani bu adýmda kararlý, ýsrarcý olacaktýr. Ýþçiler bugün, büyük bir öfkeyle ayaða kalkýp, kýdem tazminatýnýn yasal bir hak olarak kaldýrýlmasýný engellese bile, hemen yarýn bu hakkýn fiilen uygulanmadýðýný görecekler. Ýþte bu yüzden iþçileri, sadece kýdem tazminatý deðil, tüm diðer yaþam haklarýnýn güvenceye alýnmasý için toplumsal bir devrime çaðýrmak zorunluluktur. Ýç savaþýn en kanlý dönemeçlerinden birini yaþadýðýmýz ve iþçi sýnýfýnýn uzun süredir görünmeyen sertlikte mücadelelerine tanýk olduðumuz bugünlerde, kýdem tazminatýnýn kaldýrýlmasý iþçi sýnýfýnýn en örgütlü kesimlerini devrimci atýlýmlar için istekli hale getirecektir. Bu fýrsat mutlaka deðerlendirilmelidir.
ADANA’DA 8 MART
8 Mart’ý yaratanlardan, Claralardan, Rosalardan, Aysunlara, Sibellere, Zilanlara, Delilalara emekçi kadýnlarýn kapitalizme karþý özgürleþme mücadelesi sürüyor. 8 Mart 1857 yýlýnda Newyorklu dokuma iþçisi kadýnlarýn 8 saatlik iþ günü ve erkek iþçilerle ayný koþullarda çalýþma talebiyle baþlattýklarý grevde, 118 kadýn iþçi fabrikanýn kundaklanmasý sonucu diri diri yakýldýlar. Kadýn iþçilerin çýðlýklarý hala kulaklarýmýzda. 1910 yýlýnda Clara Zetkin II. Enternasyonal’de 8 Mart’ýn dünya emekçi kadýnlara armaðan edilmesini önerdi. Bu öneri salondakiler tarafýndan ayakta alkýþlanarak kabul edildi. O günden bu güne 8 Mart daima, emekçi kadýnlarýn kapitalime karþý savaþ ve mücadele günü olarak anýlmaya devam ediyor. Adana Devrimci 8 Mart Platformu’nun organize ettiði eylem saat 18.00’da 5 Ocak Meydaný’nda kitlenin meþalelerini ateþlemesiyle baþladý. Eyleme Mücadele Birliði okurlarý olarak “Kadýn Olmadan Devrim Olmaz, Devrim Olmadan Kadýn Kurtulamaz” dövizimizi ve Aysun Bozdoðan, Sibel Sürücü yoldaþlarýmýzýn ve Zilan’ýn resimlerini taþýyarak katýldýk. Meþalelerle Çakmak Caddesi boyunca yürüyen kitlenin coþkusu görülmeye deðerdi. Eylem saatinin iþçi ve emekçi insanlarýn iþ çýkýþlarýna denk gelmesi sesimizin daha çok iþçi ve emekçi insanlara ulaþmasýnda etkili oldu. Yürüyüþ esnasýnda yol kenarýndaki duyarlý insanlar da alkýþlarla destek oldular. Yürüyüþ boyunca “Þan Olsun 8 Mart’ý Yaratanlara”, “8 Mart Kýzýldýr Kýzýl Kalacak”, “Yaþasýn 8 Mart Kavga Günümüz”, “Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm”, “Yaþasýn 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü”, “Kadýn Erkek El Ele Mücadeleye”, “Cinsel Ulusal Sýnýfsal Sömürüye Son”, “Kadýnlar Uyanýn Harekete Geçin” sloganlarý atýldý. Kitlenin coþkulu bir þekilde sloganlar eþliðinde Ýnönü Parký’na girmesinden sonra ortak hazýrlanan basýn metni okundu. Basýn metni þu sözlerle sona erdi; “bizler tüm iþçi ve emekçileri; kadýnýyla erkeðiyle, bizlere sömürü ve soygunu dayatanlara karþý, bizleri açlýða ve sefalete mahkûm edenlere karþý, bizleri ezen, katledenlere karþý, kadýnýn üzerindeki çifte sömürü, baský ve ezilmiþliði yaratan bu sisteme karþý… Kadýn erkek mücadeleyi yükseltmeye çaðýrýyoruz!” Basýn açýklamasýnýn ardýndan kýsa bir müzik dinletisi verildikten sonra eylem yine baþladýðý gibi sloganlarla sona erdi. EMEKÇÝ KADINLAR DEVRÝMLE ÖZGÜRLEÞECEK MÜCADELE BÝRLÝÐÝ / ADANA
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
17
Yeni Evrede
Tuzla Tersaneleri
Mücadele Birliði
MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU TUZLA ÝÞÇÝLERÝNÝN EYLEMÝNDEYDÝ DÝSK’e baðlý Limter-Ýþ Sendikasýnýn çaðrýsýyla 27-28 Þubat tarihlerinde 2 günlük grev ilan eden Tuzla Tersane Ýþçileri’ne destek veren Mücadele Birliði Platformu, (Mücadele Birliði dergisi, Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK), Ayýþýðý Sanat Merkezi ve Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB)) 2 gün boyunca iþçilerle sýcak iliþkiler kurdu, kelimenin tam anlamýyla kaynaþtý. 27 Þubat sabahý erkenden DÝSK ile birlikte Haydarpaþa Garý’ndan yola çýkan MBP, Ýçmeler Tren Ýstasyonu’nda pankartýný ve üzerinde “Artýk Kapitalistlere Servet, Kendimize Sefalet Üretmek Ýstemiyoruz”, “Kapitalizm Öldürür Kapitalizmi Öldürün”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Ýþçiler Birleþin Devrim Ýçin Savaþýn” yazýlý dövizlerini açarak sloganlar atmaya baþladý. Ýçmeler Tren Ýstasyonu’ndan Tuzla Tersanesi’ne kadar yapýlan yürüyüþte sýnýfýn disiplinine uygun bir þekilde yer alan MBP, tersane iþçileri tarafýndan çok sýcak bir þekilde karþýlandý. Sýk sýk “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” sloganýný atan MBP’na iþçiler de katýldý. Sabah saatlerinde gözaltýna alýnan Limter-Ýþ Sendikasý yönetici ve üyelerinin serbest býrakýlmasýyla Tuzla Tersanesinin önünde coþku, had safhaya ulaþtý. Akþama kadar konuþmalar, sloganlar, þarkýlar, halaylar hiç dinmedi. Gün boyunca dýþarýdan tersane iþçilerine desteðe gelenler oldu. Mücadele Birliði logosu Tuzla Tersanesinin duvarýna asýldý ve DÝK, MBP dövizleri duvara yapýþtýrýldý. MBP’nun pankart ve dövizleri göz doldurdu. Bu sýrada DÝK’in tersane iþçilerine seslenen bildirisi alanda daðýtýldý. Ve üzerinde “Kaza Deðil, Kader Deðil Katliam! Çözüm Devrimde”, “Ýþçiler Birleþin Devrim Ýçin Savaþýn”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” ... yazan Mücadele Birliði ve DÝK kuþlamalarý yapýldý. Akþam saatlerinde Yýlmaz Ekþi,
18
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
DÝK adýna söz aldý ve iþçilere bir konuþma yaptý. Yýlmaz Ekþi konuþmasýnda DÝSK’e ve Limter-Ýþ’e kendilerine konuþma fýrsatý verdikleri için teþekkür ederek baþladý. Nazým’ýn “Günler aðýr, günler ölüm haberleriyle geliyor” dizelerini söyledi. Ve tersanelerde ölümlerin sürdüðünü, sermayenin iþçilerin kanýyla beslendiðini, buna karþý mücadele etmek gerektiðini, kapitalistleri alaþaðý etmeden, sömürü ve iþ cinayetlerinin bitmeyeceðini, sendikalarýn ancak sömürüyü sýnýrlandýrabileceðini, sömürüyü ve iþ cinayetlerini ortadan kaldýrmak için iþçilerin kendi öz örgütlülükleri olan Komite ve Konseylerde örgütlenmeleri gerektiðini, DÝK olarak kendilerinin bunu yaptýklarýný söyledi ve tüm iþçileri DÝK’te örgütlenmeye, devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltmeye çaðýrdý. Yýlmaz Ekþi’nin konuþmasý alkýþlarla son buldu. Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden Songül Yücel de burada iþçilere bir konuþma yaptý. Songül Yücel, Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak sürekli iþçilerin yanýnda olduklarýný söyledi. Gece boyunca iþçilerle birlikte yakýlan ateþlerin baþýnda sýcak sohbetler yapýldý. Bir çok iþçiyle bað kuruldu. Sabah erkenden kalkýldý ve iþe gelen iþçilere iþe gitmemeleri ve eyleme katýlmalarý için çaðrý yapýldý. Yolun iki kenarýna dizilmek suretiyle iþçilere propaganda yapan eylemci iþçiler ve desteðe gelenler, çevik kuvvet polisi tarafýndan sürekli taciz edildi. Tersane adeta polis ablukasýna alýndý ve eylemin büyümemesi için çevik kuvvet polisleri adeta yýrtýndý. Ama her þeye raðmen sabah iþe gelen iþçilerin çoðu iþe gitmeyerek iþçilerin yanýnda yer aldý. “Artýk Ölmek Ýstemiyoruz” ve “Ýþçiler Saflara” sloganý etkili oldu. “Grev”, “Grev”, “Grev” sloganý da iþçiler arasýnda dalga dalga yayýldý. MBP olarak burada iþçilerin yanýnda yer aldýk ve iþe giden iþçilere iþe gitmemeleri yönünde propaganda yaptýk. Ýþçiler yeniden akþamki toplanma yerine döndüler. Burada coþku doruða çýktý. Yeni katýlan arkadaþlarla birlikte sloganlar daha gür atýldý. Mücadele Birliði adýna Ve-
Yeni Evrede
Tuzla Tersaneleri
Mücadele Birliði
fa Serdar burada söz aldý ve iþçilere Hasan Hüseyin’in “Acýyý Bal Eyledik” þiirini okudu. Ýþçiler þiirin son kýsmýna eþlik ettiler: “Ekilir ekin geliriz, Ezilir un geliriz, Bir gider bin geliriz, Bizi vurmak kurtuluþ mu, Kör olasýn demiyorum, Kör olma da gör beni”. Songül Yücel, Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin adýna yeniden söz aldý ve þair Ruhan Mavruk’un bu eyleme gelmeyi çok istediðini ama hasta olduðu için gelemediðini; kendilerine Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin yeni çýkan Issýz Ada ve Savaþ Zýrhlýsý” adlý kitaptan hediye gönderdiðini söyledi. Kitaplar iþçilere daðýtýlýrken Songül Yücel, Ruhan Mavruk’un bir þiirini okudu. Ýþçiler beðeniyle izlediler. Bu sýrada Limter-Ýþ Sendikasý yöneticileri ve DÝSK Genel Baþkaný Süleyman Çelebi, iþveren GÝSBÝR’le bir görüþme yaptý, iþçilerin taleplerinin iletildiði görüþmede, GÝSBÝR’e bir hafta süre tanýndý, GÝSBÝR talepleri dikkate alacaklarýný söyledi. Ve Tuzla Tersanesinde, tersane önündeki bekleyiþ, bu görüþmenin sonucunun aktarýlmasýyla son buldu. Bu sýrada DÝK bildirileri daðýtýlmaya devam edildi, DÝK ve MB kuþlamalarý yapýldý. Ve buradan hep beraber sloganlarla Ýçmeler Tren Ýstasyonu’na yüründü. Buradan Kadýköy’de Genel Saðlýk Sigortasýna (GSS) karþý eylem yapan saðlýk emekçilerinin yanýna gidildi. Saðlýk emekçileri, Tuzla’dan gelen emekçileri, coþkuyla karþýladýlar. Burada da DÝK ve MB dövizleri açýldý ve kuþlamalar yapýldý. Alana gelindiðinde MB pankartý alana hakim bir yere asýldý. GSS’na karþý yapýlan konuþmalar ve atýlan sloganlarla eylem sona erdirildi. Ýki gün boyunca Leninistler, týpký 90’lý yýllarda olduðu gibi o eylemden o eyleme koþtular. Gün sona erdiðinde hepsinin yüzünde mutlu bir yorgunluk ve iþçi sýnýfý ve emekçilerle saðlam baðlar kurmuþ olmanýn sevinci vardý.
“BÝZ MÜCADELE EDERSEK
KÝMSENÝN BAÞINA BÖYLE BÝR ÞEY GELMEZ” Yine Tersanelerdeki eylemde, daha önce Dearsan Tersanesinde bir patlama sonucu iþ cinayetine kurban giden Ýbrahim Levent’in eþiyle Ruhan Levent’le tanýþtýk. Levent’le sýcak bir sohbetimiz oldu. Bir dokunduk bin ah iþittik adeta. Sözü Ruhan Levent’e býraktýk: “Eþim Ýbrahim Levent, Dearsan Tersanesi’ndeki patlamada aðýr bir þekilde yaralandý. Önce Kartal’a sonra da GATA’ya sevkedildi.. GATA Hastanesi’nde 4 gün kaldýktan sonra 5. gün sabahý vefat etti. Ben 3 çocuðumla ortada kaldým. Ýsterim ki bu mücadele daha fazla emekçi arkadaþýmýz katýlsýn. Eþim vefat ettikten sonra bana kan parasý verildi. Baský altýnda býrakýlarak bu para zorla kabul ettirildi bana. Normalde herhangi bir tersanede bir iþçi öldüðü zaman, o iþçinin yakýnlarý bir hukuki süreç baþlatamamalarý için o parayý üç dört gün içinde ödenir acilen. Ben, eþim GATA’ya sevkedildiði zaman taþeron firmaya ve tersaneye tehditler savurdum. Hukuki yolla hakkýmý da alacaðýmý söyledim. Hukuki yola baþvurma çabalarýmý çok gösterdim açýkçasý. Baktýlar ki ben gerçekten hukuki bir süreç baþlatacaðým, onlara karþý direniyorum bu yüzden beþ altý ayda kan parasýný vermediler, epeyce bir çektirdiler. Eþim vefat ettiðinde ben çalýþýyordum lokantada yardýmcý olarak. Eþim vefat edince ben çalýþamadým. Psikolojik tedavi görmeye baþladým çalýþamadým bir tek oðlumun maaþýna kaldýk. Biz 6 kiþilik bir aileyiz, iki çocuk okuyor. Beþ ay dayanamadým yani kazandýlar, resmen kanýný satmak zorunda kaldým 60 milyar kan parasýný aldým. Hukuki bir süreç de baþlatamadým. Çalýþma bakaný’ verilen para kan parasý deðil yardým amaçlýdýr’ diye açýklamalarda bulundu benim röportajlarýma karþýlýk. Ama verilen yardým parasý Kartal mahkemesinde bir ibrazname hazýrlanarak hiç bir hakkým kalmamýþtýr þeklinde bana imza attýrýlarak verilmez. Ben kan parasýný mahkeme önünde ibrazname imzalayarak aldým, 114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
‘hiç bir hukuki dava açma hakkým kalmamýþtýr tüm hakkýmý aldým’ diye kaðýt imzalayarak aldým. Ve o zaman bana iþte sen mahkemeyi açma zaten bir kamu davasý baþlayacak diye beni ikna etmeye çalýþtýlar. O da baþlatýlmadý yani kamu davasý da baþlatýlmadý ve ben hala eþimin otopsi raporunu alamadým. Halen kamu davasý açýlmýþ deðil. Þu anda katýldýðým eylemlerin amacý da bir anlamda onlardan hukuki süreç baþlatarak intikamýmý alamadým, hýrsýmý yenemedim ama bu eylemlere katýlarak ve Limter-Ýþ’i destekleyerek bir anlamda eþimin intikamýný alýyorum. Eþimin hesabýný soruyorum, eþimin ölümünün hesabýný soruyorum, ve diðer iþçilerin sessiz kalan iþçilerin hesabýný soruyorum. Çünkü iþçiler baský altýndalar. ‘Herhangi bir sendikaya üye olursanýz sizi iþten atarýz’deniliyor onlara. Ýþçilerle de zaten konuþtuðumuzda iþçilerden.‘Kazandýðýmýz üç beþ kuruþtan olmak istemiyoruz’ cevabý alýyoruz. Ama artýk iþ buraya kadar gelince onlar da gördüler ki köle muamelesi görüyorlar, herþeyin farkýndalar. Aslýnda çok önceden farkýndaydýlar ama konuþamýyorlardý, baský altýndalardý. Bu eylemle onlar da mücadele baþlattýlar. Bu arada Limter-Ýþ’i desteklemek amaçlý da buradayým. Çünkü eþim vefat ettiðinde hiçbir sendikadan bana destek gelmedi, artý tersaneden bir taziye ya da bir geçmiþ olsun ziyareti yapýlmadý, taþeron firmadan yapýlmadý, orada manevi destek amaçlý bir tek Limter-Ýþ sendikasý vardý Beni o zaman onlar desteklediler. Ben de onlarý þimdi destekliyorum.” Ruhan Levent’le konuþtuktan sonra aklýmýzda Engels’in o güzel sözleri vardý; “Hiç þüphesiz, fabrikatör, iþçiye artýktan baþka birþey vermeyecek. Dünyayý özel mülkiyet yönettiði sürece, proletaryaya, aç kalmaktan, yaþamýný sürdürmek için savaþmaktan baþka bir yol kalmýyor. Ama yarýn her þey daha baþka olacak ve biz bunun için hazýrlanmalýyýz”.
19
Yeni Evrede
Eylem
Mücadele Birliði
TÜMTÝS’TEN KÝTLESEL EYLEM Eylemlerinin 140. gününü geride býrakan TÜMTÝS (Türkiye Motorlu Taþýt Ýþçileri Sendikasý)’li iþçiler iþlerine dönme mücadelelerini sürdürüyorlar. Uzun süredir direnen iþçiler 15 Ocak’ta yapýlan otobüs ihalesi sonrasýnda iþlerine dönemediler. Ýhaleyi alan Yýlda, Giray ve Fakýlý firmalarý TÜMTÝS’li iþçileri iþe almayacaklarýný ve bunun kendilerinin sorunu olmadýðýný söylüyorlar. 21 Þubat 2008 tarihinde TÜMTÝS binasýndan AKP il binasýna önüne kadar kitlesel yürüyüþ ve basýn açýklamasý düzenlendi. Saat 12:00’de sendika önünde toplanan iþçiler ve aileleri pankart ve dövizlerini açarak yürüyüþe geçtiler. Balýklý parkýna gelindiðinde ise polis engeli ile karþýlaþýldý. Emniyet yetkilileri ile görüþen TÜMTÝS Genel Baþkaný Kenan Öztürk AKP il binasý önüne yürüyeceklerini söyledi. Polislerin buna izin verilmeyeceðini ve basýn açýklamasý için AKP’den izin alýnmasý gerektiðini söylemesi üzerine sendika yöneticilerinden birisi “yürüyelim arkadaþlar” dedi ve iþçiler yollarýna devam ettiler. Hala görüþmekte olan emniyet görevlileri þaþkýnlýða uðradýlar. Ýþçilerin kararlýlýðýnýn önünde hiçbir engelin duramayacaðý bir kez daha kanýtlanmýþ oldu. Bu sýrada iþçiler “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Ýþçilere Deðil, Çetelere Barikat” þeklinde slogan attýlar. Yürüyüþ esnasýnda ise “Gün gelecek, devran döne-
cek, AKP halka hesap verecek”, “Ýþ, ekmek yoksa barýþ da yok”, “Ýþçi düþmaný baþkan istifa”, “Yan gelip yatmadýk, otobüsü satmadýk”, “Ýþçi burada, baþkan nerede”, “Ýþçiyiz, haklýyýz, kazanacaðýz”, “Baskýlar bizi yýldýramaz”, “Kahrolsun iþçi düþmanlarý”, “Direne, direne kazanacaðýz”, “Yalancý baþkan istemiyoruz þeklinde sloganlar atýlarak AKP binasý önüne gelindi. Yürüyüþe destek veren DÝK’li (Devrimci Ýþçi Komiteleri) iþçiler de “Fabrikalar Tarlalar, Siyasi Ýktidar, Herþey Emeðin Olacak” sloganýný attýlar. AKP binasý önüne gelindiðinde yeniden polis barikatý ile karþýlaþýldý. Bu sýrada DÝK’li iþçilerin attýðý “Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak” sloganýný TÜMTÝS’li iþçilerin attýðý “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” ve “Ýþçilere deðil çetelere barikat” sloganlarý izledi. Uzun süren tartýþmalardan sonra iþçiler kaldýrýma çýkarak yürümeye baþlayýnca yine önleri kesildi. Bu defa iþçiler kaldýrýmdan parka geçtiler. Orada da yürüyüþe izin vermeyeceklerini söyleyen kolluk güçleri geri adým atmak zorunda kaldýlar ve bir genci gözaltýna almaya çalýþtýlar. Bu sýrada iþçilerle polisler arasýnda gerginlik baþladý. Ýþçiler genci alarak pankartýn arkasýna geçtiler. Uzun süren gerilimin ardýndan basýn açýklamasý yapýldý. Metni okuyan TÜMTÝS genel baþkaný Kenan Öztürk “Belediye baþkaný sözünde durmalý ve üyelerimiz olan þoförlere iþbaþý yaptýrmalýdýr” dedi ve þöyle devam etti: “Halkýn þehir içi ulaþýmýný yýllarca üstlenmiþ, olumsuz koþullarda görevini aksatmadan sürdürmüþ 255 üyemiz Güzelbey’den sözünü tutmasýný istiyor. Bugünkü sorunlar özelleþtirme politikalarýyla baþladý. Tüm çabalara, 110 muhtarýn, 80 bin
imza veren halkýn, kent konseyinin karþý çýkmasýna raðmen otobüsler özelleþtirildi. Kevser Turizm ücretleri ödemedi, sosyal haklarý vermedi. Üstelik ‘mazot yok’ diyerek 1 ay otobüsleri çalýþtýrmadý. Ýhaleyi feshetmek zorunda kalan baþkan ihaleyi Gazi-Ulaþ’a devredip iþçileri çalýþtýracaðýna, hurdaya çýkmýþ otobüsleri kiralayýp eðitimsiz þoförlerle ulaþýmý idare etmeye çalýþtý. Bu kadar hoþgörüyü fýrsat bilen Kevser A.Þ. üyelerimize ücret ve diðer hak ediþleriyle 2 trilyon, prim tutarý olarak SSK’ya 3 trilyon 700 milyar ve ihale bedeli olarak belediyeye 5 trilyon borç takarak kayboldu. Bizler 28.12.2007 tarihinde AKP genel merkezinde AKP Gaziantep milletvekilleri Fatma Þahin, Mehmet Sarý, Mahmut Durdu ve Türk-Ýþ Genel Sekreteri Mustafa Türkel’in de katýlýmýyla ben ve genel sekreterimiz Gürel Yýlmaz ile Belediye baþkaný Asým Güzelbey arasýnda bir protokol imzalandý. Protokole göre 15 Ocak 2008 tarihinde yapýlacak ihalede otobüsleri kiralayacak þirkette en az 200 iþçinin iþe baþlamasý belediye tarafýndan saðlanacaktý. Taraflar sendikal haklara saygýlý davranacak, þoförlerin en kýsa zamanda iþe baþlamalarý saðlanacaktý. Sözünde durmayan baþkan, ayný zaman da basýna demeçler vererek demagoji yapmaktan vazgeçmelidir. Ýþ baþvurusu yapan üyelerimizden sendikadan istifa etmeleri talep ediliyor, aksi taktirde iþe alýnmayacaklarý söyleniyor. Güzelbey bu þekilde suç iþliyor. Üyelerimizin haklarýný korumak için eylemlerimizi sürdüreceðiz. Herkesi 255 üyemizle dayanýþmada bulunmaya çaðýrýyoruz.” DÝK’li iþçilerin “TÜMTÝS Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganýnýn ardýndan eylem sona erdi. Antep Mücadele Birliði
ADANA TEKEL ÝÞÇÝLERÝNE SALDIRI Emperyalist tam ilhak politikasý kapsamýnda TEKEL Sigara iþletmeleri 1.72 milyar dolara dünya tütün tekellerinden birisi olan British American Tobacco’ya satýldý. TEKEL’de 15 bin 313 kiþi çalýþýyor. Ýhalede TEKEL’e ait Ýstanbul, Adana, Ballýca, Bitlis, Malatya ve Tokat sigara fabrikalarý satýldý. Adana Tekel Fabrikasýnda yaklaþýk 700 iþçi çalýþmaktadýr. Özelleþtirme ihalesinden bu yana tekel iþçileri fabrikayý terk etmeme eylemi yapmaktadýrlar. Daha önce birçok kez demokratik kitle örgütleriyle birlikte iþçilere destek eylemi gerçekleþtirilmiþti. 2 Mart Pazar günü Tekel Ýþçileriyle Dayanýþma Platformunun çaðrýsýyla Türk-Ýþ Bölge Müdürlüðü önünden saat 12.00’da baþlayan, Mücadele Birliði okurlarýnýn da bulunduðu yürüyüþe birçok kitle örgütü de destek verdi. Yaklaþýk 1000 kiþinin katýldýðý yürüyüþte iþçi ve emekçilerin coþkusu görülmeye deðerdi. Yürüyüþ boyunca sýk sýk “Tekel Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Tekel Vatandýr Satýlamaz”, “Direne Direne Kazanacaðýz”, “Ölmek Var Dönmek Yok”, “Gemileri Yaktýk Geri Dönüþ Yok”, “Ýþ Ekmek Yoksa Barýþta Yok”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek”, “Susma Sustukça Sýra Sana Gelecek”, “Katil ABD Ýþbirlikçi AKP” sloganlarý atýldý. Sloganlara araçlardan ve çevredeki insanlardan alkýþ ve kornalarla destek verilmesi kitleyi daha da coþturdu. Fakat bu destek sermayenin koruyucularýný rahatsýz etmiþ olacak ki “iþçilerin yolu kapatmasý!” bahanesiyle yürüyüþü provoke etmeye çalýþtý, ancak kitlenin öfkesini gördük-
20
lerinde geri çekilmek zorunda kaldýlar. Tekel Fabrikasýna yaklaþtýðýmýzda ise bu sefer “çevik kuvvet” çaðrýlmýþtý. Ve hiçbir gerekçe göstermeden kitleye saldýrdý. Ancak gereken yanýtý ayný þiddetle aldý ve geri çekilmek zorunda kaldý. Tekel Fabrikasý’nýn önüne geldiðimizde ise yine ayný bahaneyle kitleye biber gazý ve coplarla saldýrdýlar. Saldýrý esnasýnda kitle “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza” sloganlarýný attý. Kitle, saldýrýya ayný sertlikte cevap verirken içlerinde kadýnlarýn da olduðu 4 kiþi ve 4 polis hafif þekilde yaralandý. Saldýrý sýrasýnda burjuva sendikacýlarý kitleyi fabrika içine çekmeye çalýþarak var olan öfkeyi dindirmeye çalýþtýlar. Fabrika içine geçildiðinde ise kitle dakikalarca sloganlarýný haykýrdý. Yapýlan konuþmalarda iþçilerin kararlýlýðýný ve çalýþtýklarý fabrikayý ölümüne terk etmeyeceklerini belirterek, “kefenlerimizi giydik bizim buradan ancak ölümüz çýkar” dediler. Eylem sendika yetkililerinin konuþmalarýnýn ardýndan sona erdi. ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERLE GELECEK Adana Mücadele Birliði Platformu
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
Yeni Evrede
Eylem
Mücadele Birliði
TÜMTÝS SENDÝKASI’NDAN BASIN AÇIKLAMASI TÜMTÝS Sendikasý, 29 Þubat 2008 tarihinde sendika binasýnda basýn açýklamasý düzenledi. 149 gündür belediye önünde direniþleri sürdüren Tümtisli iþçiler, direniþlerini kararlýlýkla sürdürüyorlar. TÜMTÝS Sendikasý Genel Örgütlenme Sekreteri Muharrem YILDIRIM basýn açýklamasýnda “Belediye baþkaný yine tv’ye çýkarak iþçilere her zaman olduðu gibi bir iftira atmýþtýr. Bu sefer de iþçilerin belediye önünde bekleyiþlerini sürdürmekte iken yoldan geçen iki bayana tacizde bulunduðunu idda ediyor” diyerek, “Belediye baþkanýna sesleniyorum bizim üyelerimiz 13 yýllýk þoförler varsa böyle bir olay o zaman kanýtlayýn yapanlarýn aðzýnýn payýný hem biz verelim hem siz verin. Biliyoruz ki belediye baþkaný iþçileri iþe almamak için her zaman olduðu gibi yine yalan dolan sözlerle halký kandýrmaya çalýþýyor. Baþkan bizlerin eylemci olduðumuzu ve 1000 dolar maaþ verdiðini ama iþçilerin çalýþmadýðýný söylüyor. Evet baþkan iþçiler iþ teklifi yapmýþtýr. Bunun için de 80 üyemiz iþ baþvurusunda bulundu ve görüþme yapan üyelerimize sendikadan istifa etmelerini ve açýlan davalardan geri çekilmelerini istediler. Buna karþýlýkta baþkan basýna biz iþçilere bin dolar teklifte bulunduk diyerek kendini haklý çýkarmaya çalýþmaktadýr. Ulaþtýrma daire baþkaný ve sekreteri ulaþýmý kendilerinin denetleyeceklerini söylüyorlar, ben ulaþtýrma daire baþkanýnýn dürüst olmasýný istiyorum. Ayrýca buradan halkýmýzý bilinçlendirmek istiyorum. 0,50 kuruþa çalýþtýrýlan otobüsler yarýn öðrenci 1 ytl, tam 1,25 ytl den saðlanacak. Baþkan özelleþtirmeyle maksadýnýn ulaþýmda kaliteyi yakalamak olduðunu söylüyor. Özelleþtirme yapýldýktan sonra kaliteli taþýmacýlýk anlayýþýný görüyoruz. Yetersiz sayýda otobüs çalýþtýrýlýyor. Bu nedenle evine otobüse binen halk üst üste çýkýyorlar. Belediye baþkaný bizleri daðdakilerle ayný kefeye koyuyor. Bu seferde þoförlerin tacizci olduðunu idda ediyor. Eðer varsa öyle bir þey ispatlatlasýn, ispatlayamýyorsa kendisinin de onlardan kalýr bir yaný yoktur. Daha önce belediye avukatýyla görüþtük ve onlara iþe iade davasýný pilot dava olarak açmak istediðimizi belittik örnek dava olsun diye . Davanýn hýzlý ilerlemesi için 5 kiþinin açmasýný istedik ama onlar buna karþý çýktýlar. Bugünkü davamýz Nisan’ýn 4’üne ertelendi. Belediye baþkanýný kollayanlar onun yalanlarýna alet olmaktadýr. Belediye bugün ulaþýmda her türlü zorluklar çekmektedir. 500 milyar zarar ettiðini söylüyor. Bunun sebebinin özelleþtirme nedeniyle olduðunu gizliyor. Belediyenin kamu hizmetlerinde kar veya zarar ettim diye göstermeye hakký yoktur. Bu belediyenin görevidir. Belediye cenazeye araba veriyor, Gaziulaþ’ýn hesabýndan kesiliyor, belediye siyasi partilere araba veriyor yine Gaziulaþ’ýn hesabýndan kesiliyor. Baþkan bunlarý hiç söylemiyor. Yine üyemiz olan 25 tamirci arkadaþýmýz dururken, otobüslerin tamirini servislere yaptýrarak üyelerimizi iþsiz býraktý. Bir yandan AKP hortumculuðu önledim diyor, bir yandan da kendi belediyesinin yasadýþý çalýþmasýna izin veriyor. Bizler sendikasýz iþçi çalýþmasýna karþýyýz. Bunun için mücadele ediyoruz” diyerek basýn açýklamasýna son verdi. ANTEP/MÜCADELE BÝRLÝÐÝ
ANTEP’TE SSGSS’YE KARÞI YÜRÜYÜÞ VE BASIN AÇIKLAMASI 20 Þubat 2007 tarihinde Antep’te KESK, DÝSK, TÜRK-ÝÞ, TMMOB, Tabipler Odasý, Eczacýlar Odasý ve Diþ Hekimleri Odasý saat 12:30’da adliye önünde toplanarak yürüyüþe geçtiler. Yürüyüþ boyunca sýk sýk “Parasýz saðlýk, parasýz eðitim”, “Hükümet yasaný al baþýna çal”, “Tekel iþçisi yalnýz deðildir”, “TÜMTÝS iþçisi yalnýz deðildir”, “Direne direne kazanacaðýz”, “Saðlýk haktýr satýlamaz”, “Yaþasýn sýnýf dayanýþmasý”, “Hastaneler bizimdir satýlamaz” sloganlarýný atan kitle daha sonra devlet hastanesi polikliniklerinin önüne gelerek basýn metni okudu. Basýn metnini okuyan Saðlýk Emekçileri Sendikasý (SES) Þube Baþkaný Behcet Ekþili “… 70 milyon kiþiyi ve bizden sonra gelecek kuþaðý etkileyecek olan Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý (SSGSS) yasasý meclis plan ve bütçe komisyonunda bulunuyor. Daha önceleri de büyük tepkiler nedeniyle ertelenen yasa bugün AKP’nin ýsrarýyla bir kez daha meclis genel kuruluna getirilmeye çalýþýlýyor. AKP sendikalarýn ve meslek örgütlerinin uyarýlarýna kulak týkamaktadýr. Yasanýn ruhuna sirayet etmiþ olan piyasacý ve bireyci anlayýþ saðlýðýn ve sosyal güvenliðin kamusal bir hizmet olmasý gerektiði anlayýþýný yerle bir etmektedir. (…) SSGSS yasasý ile birlikte tüm hastalardan ‘katýlým payý’ adý altýnda para alýnacaktýr. Yasa gündeme geldiði günden itibaren yürüttüðümüz kararlý mücadele bundan sonra da devam edecektir. Halkýn saðlýk hakkýný gasp eden, toplumumuzun geleceðini piyasanýn eline teslim eden, yarýnlarýmýzý karartan bu yasanýn hayata geçirilmesine izin vermeyeceðiz”diyerek basýn açýklamasýný sonlandýrdý.
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008
Antep Mücadele Birliði
21
Yeni Evrede
Kadýn
Mücadele Birliði
ANTEP’TE 8 MART ETKÝNLÝÐÝ 8 Mart Cumartesi günü Ayýþýðý Sanat Merkezi ve Emekçi Kadýnlar (EKA) tarafýndan ortak bir emekçi kadýnlar günü etkinliði düzenlendi. Saat 19:30’da Sultan Düðün Salonu’nda yapýlan etkinlik öncesinde yoðun tanýtým çalýþmalarý ile Antep’li emekçi kadýnlara etkinlik duyurularak çaðrýlar yapýldý. Saat 19.30’da dolmuþ olan salonda etkinlik ilk olarak EKA adýna yapýlan konuþma ile baþladý. Konuþmada 8 Mart’ýn tarihçesine deðinilerek 1857 yýlýnda ABD’nin NewYork kentinde 119 kadýn iþçinin baþlattýðý grev sonrasýnda fabrikanýn polisler tarafýndan kundaklamasý ile yanarak can verdikleri ve 1910 yýlýnda 2. Enternasyonal Kadýn Konferansýnda Clara Zetkin’in önerisiyle bu olayýn gerçekleþtiði tarih olan 8 Mart’ýn “Dünya Emekçi Kadýnlar” günü olarak anýlmasýnýn kararlaþtýrýldýðý anlatýldý. Günümüzde ise kadýnlarýn halen zor þartlarda çalýþmalarýna raðmen ikinci cins olarak görüldüðüne ve ucuz emek gücü olarak deðerlendirildiðine de deðinilerek, kapitalist sistem yýkýlmadýðý sürece bu sömürünün ve 2. sýnýf olarak görülmenin ortadan kalkmayacaðý anlatýldý ve tüm emekçi kadýnlar EKA çatýsý altýnda örgütlenmeye çaðrýldý. Konuþmalarýn ardýndan Ayýþýðý Sinema Atölyesinin hazýrlamýþ olduðu bir sinevizyon gösterisi yapýldý. Sunulan videoda iþçi kadýnlarýn çalýþma koþullarý ve çeþitli tarihsel dönemlerde verdikleri mücadele anlatýldý. Ekin Þiir Atölyesi sýrayý aldýðýnda, sunduðu Kürtçe ve Türkçe þiirlerle yaþadýðýmýz sistemin temel sorunun halklar arasýnda deðil sýnýflar arasýnda olduðuna deðinerek kadýnlarýn günümüzdeki yaþamlarýný, sýkýntýlarýný sergiledi. Etkinlik çalýþmalarýna destek vererek Emekçi Kadýnlarýn yanýnda olduðunu gösteren Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) gönderdiði bir mesajla onlarý selamladý. Mesajda kadýnlarýn ezilmesinin sýnýflý toplumlarla baþladýðý, günümüz kapitalist sistemde de devam ettiði ve ancak sosyalizm ile ortadan kalkabi-
22
leceði söylenerek “Emekçi kadýnlarýn mücadelesi, iþçi sýnýfýnýn mücadelesinden baðýmsýz deðildir. Kadýn ve Erkek el ele vererek devrime yürümeli ve özgürleþmeliyiz” denildi ve mesaj “Kadýn Erkek Elele Yürüyoruz Devrime” sloganý ile bitirildi. Büyükþehir belediyesi önünde 160 gündür eylemde olan Türkiye Motorlu Taþýt Ýþçileri Sendikasý’na (TÜMTÝS) baðlý otobüs þoförleri de gönderdikleri mesajda kapitalist sistemin iþçi sýnýfýný azgýnca sömürürken kadýnlarýn 2 kere sömürdüðünü anlatarak, Irak’ta, Filistin’de, Afganistan’da savaþýn en aðýr yükünü kadýnlarýn çektiðini belirttiler ve “Ekmek, Gül ve Hürriyet günlerine hep birlikte ulaþacaðýz. Tüm emekçi kadýnlarý ve etkinliðinizi selamlýyoruz” deyip mesajý sonlandýrdýlar. Ayýþýðý tiyatro atölyesi de Ýtalyan oyun yazarý Dario Fo’nun “Uyanýþ” isimli oyununu sergileyerek etkinlikte yer aldý. Fabrikada iþçi olarak çalýþan bir kadýnýn evinde de kocasý tarafýndan ezildiðini anlatan tek kiþilik oyunda, sermayenin sürekli çeþitli bahanelerle iþçilerin haklarýný gasp ettikleri, onlarýn artýk sadece patron deðil uluslararasý bir güç olduklarý anlatýlýrken bir kadýn iþçinin mesai saatinden sonra, bir de evinde çalýþmasý ve evin tüm yükünü kendi omuzlarýnda hissetmesi anlatýlýyor. Son olarak Grup Denize Ezgi sahneyi aldý. Emekçilerin kültürünü taþýmak misyonunu üstlenmiþ olan grup, emekçi kadýnlarý ve onlarýn yaþamlarýný anlatan þarkýlarýn yaný sýra kendi üretimlerini ve cezaevlerindeki devrimci tutsaklardan kendilerine ulaþan üretimleri sergilediði dinletisi ile Antep emekçilerine ulaþtý. Denize Ezgi, verdiði mesajlarla da kadýn ve erkek emekçilerin kurtuluþunun ancak sýnýfsýz bir toplumda olabileceðini ve bunu elde etmek için birlikte mücadele edilmesi gerektiðini anlatarak etkinliði sürdürdü. Çekilen halaylarýn ardýndan bu sistemin yýkýlýp sosyalizmin kurulacaðýna dair söz verilen “Söz Veriyoruz” marþýnýn tüm katýlýmcýlarla birlikte okunmasý ile etkinlik son buldu.
114. Sayý / 12 - 26 Mart 2008