S116

Page 1

Yeni Evrede

Baþyazý

Mücadele Birliði

yük bir kriz, kaçýnýlmaz olarak oluþur. Toplumsal üretimin geliþmesi zorunlu olarak planlý üretimi dayatýr. Planlý toplumsal üretime geçme eðilimi ve zorunluluðu kendini tekellerde gösterir. Kapitalizmin tekelci aþamasý planlý üretime geçiþte bir noktanýn vurgulanmasýdýr. Tekeller ayný zamanda toplumsal üretimin daha büyük boyutlara varmasýný saðlar. Tekeller ne kadar planlý üretim yapsalar da, yine de bu toplumsal boyutlarý durmadan artan üretimin tam olarak planlý yairinç fiyatlarýnýn artýþýyla baþlayan kriz, tüm gýda fiyatlarýnýn pýldýðý anlamýna gelmez. Tekellerin dayandýðý meta üretimi anarþi içinde, da artmasýyla birlikte derine giden etkisini bütün kapitalist anarþi ile birlikte yürür. Bu nedenle, tekeller üretimdeki anarþiyi büsbüsistemde gösterdi. Ekonomik kriz ister ekonominin bir dalýn- tün ortadan kaldýramazlar. Toplumsal üretimin artan büyümesi üretimin da baþlasýn, ister bir kapitalist ülkede baþlasýn, hemen tüm ekonomiyi et- düzenlenmesini planlý olarak yapýlmasýný her bakýmdan dayatýyor. kisi altýna alýyor ve bir sistem krizi haline gelerek kapitalist dünyayý bir Üretimin insan gereksinmelerini karþýlamak için deðil de, kar için bütün olarak sarsýyor. Üretim ya da finans alanýndaki her yeni kriz, varo- yapýldýðý bir toplumda krizler ve kýtlýk kaçýnýlmazdýr. Krizlerin olmadýðý, lan kapitalizmin dünya krizinin yeni bir aþamasýdýr ve sistemin krizini ke- doðadan kaynaklanan kýtlýk nedeniyle insanlarýn ölmediði, planlý üretim, skinleþtirir. Ekonomik krizler, kapitalist sistemi bir daha terketmemek ancak üretim araçlarýnýn insanlarýn ortaklaþa denetiminde olduðu bir yerüzere artýk iyice kalýcý duruma gelmiþtir. Kapitalizmin dünya krizi belli ar- de olanaklýdýr. Üretimin düzenlendiði böyle bir toplumda kýtlýk baþgösalýklarla þiddetlenmek ve en üst noktaya çýkmak zorundadýr. terdiðinde ya da doðadan kaynaklý baþka sorunlar çýktýðýnda stoklarda Her ekonomik krizin yýkýcý etkisini tüm kapitalist sistem üzerinde bulunan ürünlerle, bir açlýk çekilmeden o dönem atlatýlýr. Oysa ki kapitagöstermesi ya da kapitalizmin dünya krizinin her yeni ekonomik krizle i- lizmde stok krizin ifadesidir. Yapay stoklama ise, fiyatlarý yükselterek yayice derinleþerek daha yýkýcý hale gelmesi, kapitalist sistemin geliþimi ve pay kýtlýk yaratarak, yüksek kar saðlamanýn aracýdýr. Sosyalist toplumda vardýðý noktayla ilgilidir. Her kapitalist ülkenin dünya pazarýna baðlan- ise stok, depolama toplumun üretici güçleri elden kaçýrmamasý, onlarý sümasý, uluslarýn karþýlýkla baðýmlýlýðý, sermayenin dünya çapýnda belli te- rekli denetim altýnda tutmasý için bir zorunluluktur. Üretim anarþisine dakellerde merkezileþmesi, dünyanýn bu nesnel iliþkileri içinde her yanan kapitalist üretim, yerini üretim anarþisinin olmadýðý planlý üretimin ekonomik kriz kapitalist dünyanýn tümünü etkileyen bir sonuç yaratýyor. yapýldýðý bir topluma býrakmak zorundadýr. Bir süre önce meydana gelen Güney Asya borsa krizinin (finans krizi) ve Kapitalizmin yarattýðý gýda kýtlýðý ve yolaçtýðý açlýk, emekçileri dünþimdiki gýda krizinin kapitalist dünyayý boydan boya kaplamasý dünyanýn yanýn birçok yerinde ayaklanmalara itti. Açlýk ayaklanmalarý dünyada dabugünkü nesnel durumuyla ilgilidir. Güney Asya krizi sýrasýnda yüz mi- ha sýk görülmeye baþladý. Sermayenin büyümesi ve merkezileþmesi lyonlarca küçük mülk sahibi bir anda kendini mülksüzler arasýnda buldu. beraberinde, emekçi kitlelerin daha da derinleþen yoksulluðunu getiriyor Þimdiki gýda krizi sýrasýnda da yüz milyonlarca insan açlýk ve ölümle kar- ve bu da kaçýnýlmaz olarak, gitgide artan ayaklanmalara yolaçýyor. Uzlaþþý karþýya geldi. Yüz milyonlarca insanýn yoksulluðu aniden ileri boyut- maz sýnýf çeliþkilerinin keskinleþmesi ve gün be gün emekçilerin artan lara sýçradý. Kapitalizmin ekonomik krizleri asýl yýkýcý etkisini daima öfkesi devrimleri zorunlu olarak gündeme getiriyor. Ýki sýnýf arasýndaki saemekçi sýnýflar üstünde gösterir. vaþým sonunda bir bunalýma varýr. Burada bir devrim kaçýnýlmaz hale geToplumsal üretim anarþisi kapitalist üretimde içerilidir. Bir ürünün lir. baþýna nelerin geleceði ancak piyasaya, dünya pazarýna çýktýktan sonra Yalnýzca kapitalizme özgü olan ekonomik krizler, kapitalizmin çöküþ belli olur. Her üretici, pazarýn durumunu bilmeden üretim yapar. Tüm ü- dinamiklerini hýzlandýrýcý bir rol oynar. Eski toplumun çöküþ dinamiklereticiler ayný þeyi yapacaðýndan pazar aðzýna dek malla dolar. Yani paza- ri artýk sýçramalý bir özellik kazanmýþtýr. Kapitalizmin ekonomik kriz döra ihtiyaç olduðundan daha fazla mal sürülmüþtür. Bu durumun bir krize nemleri tüm iç çeliþkilerin keskinleþtiði, sistemin kendi içindeki yolaçmasý kaçýnýlmaz. Meta paraya dönüþemez. Yani sermaye kendini geliþmeler nedeniyle büyük bir darbe yediði dönemlerdir. Çöküþ dev agerçekleþtiremez. Kapitalist toplumda her üreticinin deðiþmez amacý kar dýmlarla ilerler. Kriz dönemlerinde çok sayýda iþçi iþsiz kalýr, üretici güçelde etmektir; yoksa toplumun gereksinimini karþýlamak deðil. Burada i- ler atýl kalýr ve büyük miktarlarda maddi ürün yokolur. Geliþmeyi belirgin se bir týkanma olmuþtur. Sermayenin kendisi bilfiil sermayeye dayalý ü- olarak yavaþlatan kapitalizm, insanlýðýn tüm kuþaklar boyu bugüne akretimin engeli haline gelmiþtir. tardýðý geliþme düzeyini de tehlikeye atar. Ýnsanlýk, kapitalist biçim taraSermaye her zaman daha karlý alana doðru yönelme eðilimi taþýr. fýndan elde edilen geliþmenin meyvelerini yine kapitalist biçim nedeniyle Sermaye bir kez karlý alana kaydýktan sonra, bir daha kolay kolay eski a- yitirmekle karþý karþýya. Kapitalistlerin egemenliðine karþý geliþen toplana dönmez. Sermaye yatýrýmýnýn yapýlmadýðý bir üretim alaný ise, felç lumsal devrimlerin nedeni bu. Ancak bu kapitalist egemenlik zora dayaolur, üretim dýþý kalýr. Ýnsanýn ihtiyacýný karþýlayan yararlý bir ürünün, bir lý bir devrimle yýkýlarak, eski biçimin getirdiði yýkýcý sonuçlardan kullaným-deðerinin, üretilmesi kapitalist için hiçbir þey ifade etmez. O kurtulunabilinir. yalnýzca kar, daha fazla kar peþinde koþar. Son ayaklanmalar açlýk ve ölüm sýnýrýnda yaþayan kitleler tarafýnTarýmda olsun, sanayide olsun üretim, günbegün artýk daha büyük öl- dan gerçekleþtirildi. Ayaklananlar kapitalist kurumlara ve onlarý koruyan çekli yapýlýyor. Büyük ölçekli üretim yapamayanlar yýkýlýp gitmekten kur- devlete yöneldi. Bu hareketin sosyalizme yönelmesi kaçýnýlmaz. Bugün tulamazlar. Büyük ölçekli üretim ise daha büyük miktarda sermaye ulaþýlan üretici güçlerin geliþme düzeyiyle, insanlarýn aç kalmasý ve yokgerektirir. Eðer hala küçük ölçekli üretim yapýlýyorsa, bunun nedeni, bu sulluk çekmesi önlenebilir. Ancak kapitalizmde, yani üretim araçlarýnýn alanlarda yoksulluk sýnýrýndaki ücretlerdir. Fakat rekabet ve dünya paza- kapitalist niteliði nedeniyle, bunlar emekçilerin yoksulluðunun nedeni harý her kapitalisti büyük ölçekli üretim yapmaya zorlar. Büyük ölçekli üre- line geliyor. Bu durumda zorunlu tarihsel görev kapitalizmi yýkmak ve tim ya da geniþletilmiþ yeniden kapitalist üretimin olmasý için, pazar toplumsal üretici güçlerin sermaye niteliðine son vermektir. Bu nesnel sorununun sürekli çözülmesi yani pazarýn devamlý geniþletilmesi zorun- gerçek ve devrimci çözüm yolu her kriz sýrasýnda her ayaklanma sýrasýnlu. Fakat en büyük pazar bile üretimin geniþliðine ayak uyduramaz. Bu ne- da kendini kitlelere biraz daha kabul ettiriyor. denle pazar sorunu kapitalistin karþýsýna sürekli çýkar. Pazar sorununu her “aþtýðýný” sandýðý bir sýrada daha büyük bir sorun olarak karþýsýna çýkar. C.DAÐLI O bu kabustan hiç kurtulamaz. Bu alanda bir kriz, her defasýnda daha bü-

KAPÝTALÝST ÜRETÝM ANARÞÝSÝ VE ÜRETÝMÝN YENÝDEN ÖRGÜTLENMESÝ

P

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008

3


Yeni Evrede

Tarýmsal Kriz

Mücadele Birliði

BÝR SACAYAÐI DAHA KOPUYOR:

DÜNYADA TARIMSAL KRÝZ

Dünyada süregiden kapitalist bunalýmýn dört baþý mamur bir buhran haline gelmesi için, ona yeni ve oldukça korkutucu bir olgu daha eklendi: Tarým Krizi. Böylece dünya emperyalist-kapitalist sistemi, üzerinde yükseldiði bütün sac ayaklarýný (finans, sanayi ve tarým) kaybetme yoluna girmiþ oldu. Burjuvaziyi en fazla korkutan geliþmelerden biri, sýnai bunalýma tarýmsal bunalýmýn eþlik etmesidir. Bu iki kriz ne zaman içiçe geçse, dünyayý kökünden deðiþtiren devrimler meydana gelmiþtir. 1848 Devrimleri, sýnai ve tarýmsal krizin birleþik yýkýcý gücünün üzerinde yükselmiþti. 1917 Ekim Devrimi, tam da bu iki alandaki krizin ayaklandýrdýðý iþçiler ve köylülere dayanmýþtý. Sýnai bunalýmý derinleþtirip daha da içinden çýkýlmaz hale getiren tarýmsal kriz, geniþ emekçi kitleleri dayanýlmaz bir açlýða ve çýlgýnca devrimci atýlýmlara doðru sürüklüyor. Emperyalist finans merkezlerinin baþta gelen haber kaynaklarýndan The Economist dergisi, Aralýk ayý sayýsýnda tarýmsal krizi iþlemiþti. Derginin kullandýðý baþlýk: “Ucuz gýdanýn sonu”. 2 milyar insanýn açlýk sýnýrýnda yaþadýðý dünya ile adeta dalga geçen böyle bir baþlýða sahip yazýnýn önemli bir bölümünde, “gýda ayaklanmalarý”nýn þimdiden baþladýðýna dair tedirgin uyarýlar bulunuyordu. The Economist’in alarm zillerini çaldýðý Aralýk ayýnda buðday fiyatlarý tüm zamanlarýn rekorunu kýrarak 400 dolara çýkmýþtý. Ancak, aradan geçen sürede yeni rekorlar kýrýldý ve buðdayýn tonu 500 dolarýn da üstüne çýktý. Baþta tahýl ürünleri olmak üzere, gýda fiyatlarýndaki baþ döndüren yükseliþin nedenlerini ve muhtemel sonuçlarýný gözden geçirelim.

Tek Neden Spekülasyon Deðil Konuyu iþleyen gazetelerin ve yazarlarýn pek çoðu, tarýmsal ürünler üzerinde oynanan büyük spekülasyonlara dikkat çektiler. Bu teze göre, dünya finans ve kredi piyasalarýnda baþlayan çöküþ, parayý borsa ve tahvil oyunlarýndan çekiyor ve gerçek ticari metalarýn alýnýp satýldýðý emtia borsalarýna yönlendiriyordu. Dünya tahýl ticaretinin merkezi olarak adlandýrýlan Chicago borsasýnda büyük spekülatif alýmlar gerçekleþtiren paranýn baronlarý, bir kaç ay içinde buðday fiyatlarýný 200 dolardan 500 dolarýn üzerine taþýdýlar. Söylenen ve yazýlanlara bakýlýrsa, Chicago tahýl borsasýnda dönen paranýn sadece %1’i fiili alým satým için kullanýlýyor. Spekülatif hareketlerin tek baþýna, gýda fiyatlarýný bu denli yukarý taþýmasý bilimsel bir yaklaþým deðil. En azýndan, tarýmsal üretimin, bu türden spekülasyonlara konu olacak denli bir istikrarsýzlýk içinde bulunmasý gerekmektedir. Doðru olan bilimsel yaklaþým þudur: Tam da bu istikrarsýzlýk, yani tarýmsal üretimin i-

4

çinde bulunduðu kriz, gýda fiyatlarýný kýsa sürede üç katýna çýkartan spekülasyona temel hazýrlamýþtýr.

Tarýmýn Sanayileþmesi ve Sermayenin Yoðunlaþmasý

Kapitalist sistem, tarýmsal üretimi, önce tümüyle kendi egemenliði altýna aldý, endüstriyel (sýnai) üretime baðlý hale getirdi: ve nihayet bugün, sýnai çöküþle birlikte tarýmý da ayný karanlýk kuyuya çekmeye baþladý. Tarým bir kez sanayiye baðýmlý hale gelirse, baþka türlüsü düþünülemezdi. Çöküþ toptan olacaktý. Þimdi olan budur. Emperyalist-kapitalist dünya, 1970’li yýllarda girdiði sýnai bunalýmýn büyük bir çöküþle sonlanmamasý için önemli bir araca sahipti: Dünyanýn tarým alanlarý... O yýllarda, özellikle baðýmlý ve yoksul ülkelerdeki tarýmsal üretimin dünya pazarlarý ile entegrasyonu hýz kazandý. Bu sayede, 1974-2005 yýllarý arasýnda, dünyadaki gýda fiyatlarýnda, %75’lere varan bir ucuzlama gerçekleþtirilmiþti. Bangladeþ’in pirinci, Etyopya’nýn kahvesi, Latinlerin et ürünleri, dünya piyasalarýndaki kýran kýrana rekabete katýlarak gýda fiyatlarýnda gözlenen katkýda bulundular. Gýda fiyatlarýnda saðlanan bu düþüþ, söz konusu dönemde (1974-2005), en baþta emperyalist ve geliþmiþ kapitalist ülkelerde iþçi ücretlerinin aþaðýlara doðru çekilmesine yardýmcý oldu. Böylece sistem, kâr oranlarý yerlerde sürünen sanayi üretimine, tarýmdan gelen bir hayat ucuzluðu saðlayabildi. Ancak, kapitalist dünyadaki bütün tarýmsal alanlarýn rekabet içine çekilmesi, ayný zamanda bir büyük yýkýmýnda baþlangýcýný oluþturuyordu. Gýda fiyatlarýndaki her düþüþ, maliyetleri karþýlamakta zorlanan küçük ve baðýmsýz üreticileri rekabetin dýþýna itti. Geçen otuz yýlda dünyanýn kýrsal nüfusu, hiç dinmeyen bir tempoda boþalmayý sürdürdü. Baðýmlý ülkelerde on milyonlarý geçen nüfusa sahip mega kentler ortaya çýktý. Tarýmsal nüfus, dünya tarihinde ilk kez, kent nüfusunun gerisine düþtü. Küçük üreticilerin boþalttýðý tarým pazarlarýný bu kez dev tekeller doldurmaya baþladý. Tarýmsal üretime ayrýlan tekelci sermaye önemli bir yoðunluða ulaþtý. Öyle ki, ABD’de çalýþan nüfusun binde birini oluþturan tarým emekçileri, dev tekellerin yoðun sermaye yatýrýlmýþ topraklarýnda yaptýklarý üretimle, sadece ABD’yi doyurmakla kalmadýlar, çok büyük bir tarýmsal ihracatý da gerçekleþtirebilecek verimliliðe ulaþtýlar. Bu süre içinde tarým, suni gübre ve kimyasal ilaçlarla, genetiði deðiþtirilmiþ endüstriyel tohumlarla, yoðun makineleþme gýda iþleme tesisleriyle sýnai üretimin bir uzantýsý durumuna geldi. Öyle ki, bu alanda üretim yapan þirketler arasýnda þaþýrtýcý isimleri görmek mümkün. Örneðin Japon otomotiv tekeli Honda, ABD’ye otomobil taþýyan dev kargo gemileri, geriye boþ dönmesin diye, ABD topraklarýnda soya fasulyesi ekimine yatýrým yaptý. Honda’nýn ABD’deki soya üretimi, Japon soya üreticilerinin adeta kökünü kuruttu.

Taþan Depolar, Açlýk Çeken Yüzmilyonlar Tarýmda tekelci sermaye yoðunlaþmasý arttýkça (dünya tahýl ticaretinin yalnýzca dört tekelin egemenliðinde olduðu biliniyor), gýda ürünlerinin serbest ticareti konusu, emperyalist ülkeler ara-

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008


Yeni Evrede

Tarýmsal Kriz

Mücadele Birliði

sýnda büyük kavgalarýn kopmasýna yol açtý. Özellikle ABD ve AB emperyalizmi, hemen her ekonomik zirvede, bu konuda boðaz boðaza geldiler. Çünkü yoðun sermaye yatýrýmý tarýmsal üretkenliði, çoðu yoksul dünya nüfusunun satýn alabileceðinin ötesine taþýmýþtý. Yani, bir arz fazlasý mevcuttu. Birleþmiþ Milletler Gýda Yardým programý yöneticilerinden biri, “Dünya nüfusunun iki katýný doyurabilecek bir üretim var, ama 2 milyar insan açlýk içinde. Bu bir cinayettir” diyerek, çeliþkinin derinliðine iþaret ediyordu. Emperyalist ülkeler, depolarýndan taþan fazla gýdayý birbirlerine kakalamaya çalýþýrlarken, baðýmlý ve yoksul ülkeler tarýmsal çöküþün en trajik görüntülerine sahne oluyordu. Bangladeþ’te, artýk yeterince kazanç getirmeyen pirinç yerine, ayný sulak arazilerde Fransýz lokantalarý için karides üretilmeye baþlanmýþtý. Bangladeþ emekçilerin temel gýdasý, pirince ulaþmak giderek zorlaþýrken, ayný emekçiler aç karýnlarýyla, Fransa lokantalarýna karides taþýyan gemilere yükleme yapýyorlardý. Geleneksel tarým yerine, kahve ve kakao gibi endüstriyel gýda üretimine zorlanan Afrika’daki yýkým çok dana korkunç oldu. Bir zamanlar dünyanýn en verimli arazilerine sahip Etyopya ve Somali gibi ülkelerde, hýzla düþen kahve fiyatlarý nedeniyle tarým alanlarýnda kitlesel göç ve yýkýmlar yaþandý. Ve geriye, bütün dünyayý yüreðinden yaralayan açlýk görüntüleri býraktý. Emperyalist-kapitalist sistem, geçen otuz yýlda, dünyadaki tarýmsal üretimi iþte böyle yýkýma uðrattý. Yoksul halklar gýdaya ulaþamazken, gýda tekellerinin ellerinde muazzam fazla ürün birikti.

Kapitalizmin Çözümü: Hayvanlar ve Otomobiller Ýçin Gýda Sermaye elbette elindeki gýda fazlasýný, açlýk çeken yüzmilyonlara daðýtamazdý, kapitalist üretimin temel iþleyiþi buna engeldi. Þimdi sermaye, gýda fazlasýný eritmek için iki yol bulmuþtur. Birincisi, zengin sýnýflarýn lüks gýda tüketimini (baþta et olmak üzere) teþvik etmek, ve ikincisi biyo-yakýt projesidir. En baþta et olmak üzere lüks tüketimin teþviki, çok daha geniþ tarým alanlarýnýn hayvan yetiþtiriciliði için kapatýlmasýný getiriyor. Sadece bu da deðil, üretilen tahýlýn önemli bir kesimi hayvancýlýða ayrýlýyor. Bir kilo et üretmek için dokuz kilo tahýlýn hayvan tarafýndan tüketilmesi gerektiði hesaplanýyor. Yani sermaye, depolarýndan taþan tahýlý insanlara vermeyi deðil, hayvanlarýn önüne atmayý tercih ediyor ki, daha lezzetli etler tüketebilsin. Biyo-yakýt projesi, tarýma vurulan çok daha etkili bir darbe oldu. Hatýrlanacaðý gibi, dünyayý kirletmekte þampiyon ABD’nin

yöneticileri, çevreyi koruma yasalarýný imzalamamakta direnirken, birden bire “çevre dostu biyo-yakýt”ýn baþ savunucusu haline geldiler. Bizzat Bush, biyo-yakýt üreteme konusunda teþvik ve tehdit için Latin ülkelerine uzun bir gezi düzenledi. Bu bol rakamlý ve þantajlý kampanyalar sonuç verdi ve mýsýrdan üretilen araba yakýtý için, Brezilya gibi ülkeler tarým arazilerinin üçte birini bu iþe ayýracaklarýný duyurdular. Bu, gýdaya ulaþma þansýný henüz yitirmemiþ geniþ emekçi sýnýflar için, müthiþ bir darbe anlamýna geliyor. Geçmiþte, insanýn beslenmesi için ayrýlan tahýl üretimi, þimdi lüks arabalara yakýt olmak üzere üretiliyorlar. Lüks bir 4x4 cipin benzin deposunu tek bir kereliðine dolduran biyo-yakýtýn, bir insaný tüm yýl boyunca doyurabilecek miktarda mýsýrdan üretildiði biliniyor. Yani, bir lüks araba deposunun her doluþunda, dünyada bir insan, bir yýl boyunca açlýða terkedilmiþ olacak. Emperyalist-kapitalist sermaye, hayvanlarýn ve otomobillerin önüne attýklarý tahýllar sayesinde, depolarýndan taþan tarým ürünlerine yeni pazarlar açarken, dünyada tahýl stoklarý da hýzla erimeye baþladý. Ýþte finansal spekülasyon, burada özetlediðimiz tarýmsal yýkým ve istikrarsýzlýk üzerine þekillendi. Her zaman olduðu gibi finans, tarihsel misyonunu yerine getirerek, yýkýmý geri döndürülemez sýnýrlara doðru itti.

Kapýmýzdaki Felaket Sýnai bunalýma tarýmsal krizin eþlik etmesiyle, ortaya çýkan yýkýcý sonuçlar hemen kendini baðýmlý ülkelerde göstermeye baþladý. Meksika’da, mýsýrdan üretilen ve yoksullarýn temel gýdasý olan tortilla’ya yapýlan %50 zam, yüzbinleri sokaða döktü. Türkiye’de geçtiðimiz günlerde ekmeðe yapýlan %25’lik zam, þimdiden milyonlarca emekçiyi, zaten yoksulluk sýnýrýnýn çok altýnda ücretle geçinmeye çalýþanlarý, gerçek bir açlýk felaketiyle tedirgin etti. Sadece buðdayda deðil, hemen bütün gýda ürünlerinde büyük fiyat artýþlarý yaþanýyor. Toptancý tüccarlarý, bu sýkýntýnýn en az iki yýl daha süreceðini söylüyorlar. Gýda fiyatlarýyla birlikte hýzla yükselen enflasyon da, bu açlýk felaketini kaçýnýlmaz hale getiriyor. Tek baþýna sýnai kriz, emekçileri iþsizlik cehennemiyle tanýþtýrýrken, henüz iþini kaybetmemiþ olanlar, hiç olmazsa karýn tokluðuna çalýþabilmeyi bir þans olarak görebilirlerdi. Ancak sýnai krize eþlik eden tarýmsal kriz, sadece iþini kaybedenleri deðil, çalýþanlarý da açlýk felaketinin içine doðru çekiyor. Ýþsizlerin ve çalýþanlarýn, yani tüm proletaryanýn topyekün bir ayaklanmasý için koþullar olgunlaþýyor.

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008

5


Yeni Evrede

Açlýk Ýsyanlarý

Mücadele Birliði

Dünyanýn efendileri þu günlerde korku ve telaþ içinde uykusuz kalýyorlar. Çünkü beklenen oldu: kýsa süre içinde onlarca farklý ülkede açlýk ayaklanmalarý baþladý. Aç sýnýflarýn öfkesi bu yýlýn baþýnda Meksika’da patladý; yüz binler mýsýr ürünlerine yapýlan aþýrý zamlarý protesto için sokaklara döküldü. Olaylar giderek hýzlandý ve sadece son bir ay içinde Bangladeþ, Hindistan, Tunus; Mýsýr, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Fildiþi Sahilleri gibi onlarca ülkede birden gýda fiyatlarýnda aþýrý artýþýn getirdiði açlýk sonucu ayaklanmalar baþgösterdi. Ama olaylarýn en þiddetlisi, sosyalist Küba’nýn yoksul kapý komþusu Haiti’de yaþandý. Öfkeli ve aç kalabalýklar gýda ambarlarýný, gemileri, lüks dükkanlarý yaðmaladýlar, kanlý çarpýþmalar günlerce sürdü, baþkanlýk sarayý kuþatýldý ve sonunda baþbakan istifa etmek zorunda kaldý. Dünyada bunlar yaþanýrken, Türkiye’nin de gündemine pirinç, et, buðday gibi temel besinlerdeki %50’lere varan fiyat artýþlarý girdi. Tartýþmalar yoðunlaþtý ve sonuçta görüldü ki, dünyayý kasýp kavuran açlýk ayaklanmalarýna bu topraklar hiç de uzak deðildir.

tekeller girdi, küçük üretici adeta topraktan kopartýldý. Finans sermayesi, egemen olduðu her alana kendi özgün niteliklerini taþýr. Baðýmlý ülkelerin tarýmsal üretim alanlarýnda da böyle oldu. Artýk gýda fiyatlarýný üreticiler deðil, dünyadaki birkaç gýda borsasýnda büyük oyunlar oynayan finans baronlarý belirlemeye baþladý. Tarýmsal ürünler iç pazara deðil, dünya pazarlarýna taþýndýkça, finans sermayesi dev tankerlere yüklü ürünler üzerinden hayali deðerler yaratmak için uygun bir ortam yakalamýþ oldu. Bütün bunlar, IMF ve DB yoluyla baðýmlý ülkelere dayatýlan programlar aracýlýðýyla gerçekleþti. Bütün dünyada eþ zamanlý olarak ortaya çýkan tarýmsal krizin Türkiye ve Kürdistan’daki hazýrlayýcýlarý da IMFDB ikilisi olmuþtur. Normal zamanlarda kuraklýk ya da farklý iklimsel nedenlerle, þu ya da bu ülkeyle sýnýrlý olarak görülebilen tarýmsal krizin, þimdi Türkiye ve Kürdistan’ýn da içinde bulunduðu onlarca farklý ülkede ayný anda ortaya çýkýþý, tarýmý finans sermayesinin at koþturacaðý bir alan haline getiren IMF-DB sayesinde olmuþtur.

AÇLAR ORDUSU

DÜNYAYI SARSIYOR

IMF VE DÜNYA BANKASI: CELLATLARIN KORKUSU Açlýk ayaklanmalarý yeni bir olgu olsa da, açlýk yeni deðil. Onlarca yýldan bu yana, dünya nüfusunun yarýdan fazlasý açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþýyordu. Ve bu durum bugüne dek sermaye sýnýfýnýn hiç ama hiç umurunda olmadý. Aksine, açlýk tehlikesiyle terbiye edebildiði iþçi sýnýfýna sefalet ücreti ve korkunç çalýþma koþullarý dayatabildiði için, bu durumdan gayet memnun görünüyordu. Ancak ne zaman ki onlarca ülkede açlýk ayaklanmalarý baþladý, sermaye dünyasýný aldý bir telaþ! IMF ve Dünya Bankasý þefleri ardý ardýna kameralarýn karþýsýna geçtiler, tehlikenin büyüklüðünden bahsettiler, dünyanýn efendilerini bu ayaklanmalarý yatýþtýrmak için yardýma çaðýrdýlar. Onlarýnki, düzen adýna kafa koparan bir celladýn korkusuydu. Baðýmlý ülkelerde tarýmsal üretimin çöküþünü hazýrlayan baþ aktörler onlardý kuþkusuz. IMF ve DB’nin çabalarý, baðýmlý ülkelerin kendine yeter ve baðýmsýz küçük üreticilere dayanan tarýmsal üretimlerinin yýkýlmasýný ve onun yerine, büyük ticari tekellerin, tarým sanayi devlerinin istedikleri gibi at koþturabildikleri yeni bir yapýnýn kurulmasýný öngörüyordu. Baþardýlar. Onlarca ülkede tarýmsal üreticilerle pazarlarýn baðý koptu, araya ithalat-ihracat yapan dev

6

ÇIKIÞ YOK Cellatlara lanet yaðdýrýrken, onlarýn elindeki kýrbacýn asýl sahibini unutmayalým. Gerçekte, IMF ve DB olmasaydý, yine de baðýmlý ülkelerin tarýmsal çöküþü gerçekleþirdi. Çünkü sorunun temelinde, tarýmsal üretimdeki sermaye yoðunluðunun artmasý vardýr. Fakat IMF ve DB programlarýnýn bu yýkýmý nasýl hýzlandýrdýðýný göstermekte yarar var. Türkiye ve Kürdistan’da tarýmsal üretimdeki yýkýmýn hikayesi, 1980’deki 24 Ocak kararlarýna dek uzanýr. O zamana dek onlarca farklý üründe küçük üretici köylülük, ucuz krediler, mazot ve gübre yardýmý, destek alýmlarý ve taban fiyatlarýnýn belirlenmesi yoluyla, önemli bir destek görüyordu.24 Ocak kararlarý ve 12 Eylül’le birlikte devletin birçok üründe uyguladýðý destekler teker teker kaldýrýldý. 90’lý yýllara gelindiðinde, sadece buðday-tütün-þeker pancarý gibi stratejik önemi tartýþýlmaz görünen gýda ürünlerinde sübvansiyonlar devam etmekteydi. Ancak 1999 yýlýnda, dönemin Ecevit-Bahçeli hükümetinin IMF ile imzaladýklarý stand-by anlaþmasý sonucunda, stratejik önemi bulunan bu gýda üretimlerindeki sübvansiyonlar da kaldýrýldý. Ucuz kredi olanaklarý kesildi, buðdaya verilecek taban fiyatýnýn, dünya fiyatýnýn %20’sinin üzerine çýkamayacaðý taahhüt edildi. Þeker ve tütün bankalarýnýn özelleþtirilmesi için sözler verildi. Böylece, milliyetçilik konusunda en fazla yaka baðýr

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008


Yeni Evrede

Açlýk Ýsyanlarý

Mücadele Birliði

yýrtan iki parti, tarýma vurulan son darbeyi hazýrladýlar. 2002’de bu kez Dünya Bankasý’nýn direktifleri geldi. Bankadan alýnacak 600 milyon dolar gibi komik bir borcun karþýlýðýnda imzalanan anlaþma sonucu, tarým satýþ kooperatiflerinin ipi çekildi; tarýmsal üretimde bulunan devlet kurumlarýna kilit vuruldu; üretime deðil boþ araziye yapýlan Doðrudan Gelir Desteði (DGD) uygulamasý geniþletildi. Böylece, yýl boyunca çalýþýp eline hemen hiç para geçmeyen yoksul köylüler, tarýmsal üretimden tamamen çekilip boþ arazileri üzerinden aldýklarý DGD ile yaþamaya alýþtýrýldý. Bu iki anlaþmanýn sonucu tam bir felaket oldu. Buðday üretimi 2000 yýlýnda 21 milyon ton iken, 2007’de 17 milyon tona düþtü. Ayný dönem içinde þeker pancarý üretimi 18.8 milyon tondan 12.4 milyon tona geriledi. En dramatik düþüþ tütündeydi: 200 bin tondan 80 bin tona. Kýsacasý, dünyanýn efendileri, týpký diðer baðýmlý ülkelerde olduðu gibi, Türkiye ve Kürdistan’da da büyük vurgunlar yapabilecekleri tarýmsal yýkýmý çoktan gerçekleþtirmiþlerdi. Bugün artýk temel gýdalarýn tedarik zincirlerinin her iki ucunu da tekelci sermaye tutuyor. Devlet bu konuda neredeyse tamamen devre dýþýdýr. Bakmayýn hükümet bakanlarýnýn kameralar önünde esip gürlemelerine, onlarýn tek iþi, büyük tekellerin vurgunlarýný kolaylaþtýrmaktýr. Hükümetin bu vurgunu nasýl kolaylaþtýrdýðýna dair iki örnek çarpýcýdýr. Pirinç fiyatlarýnda %150’ye varan zamlar dikkat çekince, görüldü ki, tarým bakanýnýn emrinde olan Toprak Mahsülleri Ofisi’nin (TMO) depolarý da boþ. Çünkü, depodaki yüklü miktar pirinç, kýsa süre önce, gýda toptancýlarýna en ucuz fiyattan satýlmýþtý. Sayýlarý 10’u geçmeyen bu toptancýlarýn zahire ambarlarý aðzýna kadar pirinç doluydu. Bir ayda %69’ýn üzerinde inanýlmaz kar oraný elde etmiþlerdi. Bu büyük vurgundaki kendi rollerinin üstünü örtmek için hükümet yetkilileri esip gürlediler. Zahire ambarlarýný bizzat kendilerinin doldurduklarý bu spekülatörlere ders vermek için, kýsa süreliðine sýfýr gümrük vergisiyle pirinç ve tahýl ithaline dair bakanlar kurulu kararý çýkardýlar. Ýlginç olan þu ki, dev tankerlerle pirinç-buðday ithal edip onlarý gümrük depolarýnda bekleten gýda tekelleri, þimdi sýfýr vergiyle o mallarý gümrükten çekmenin keyfini sürecekler. PÝRÝNCE DEÐÝL, BUÐDAYA BAK Türkiye ve Kürdistan için asýl tehlike çaný, pirinçte deðil, buðdaydaki fiyat artýþlarýnda çalmaya baþlayacaktýr. Asya ülkelerinin tersine, bu topraklarýn temel gýdasý pirinç deðil buðdaydýr. Ama bu durum yine de sevindirici deðil. Çünkü buðday fiyatlarý dünyada adeta çýldýrdý. Beþ ay öncesine dek tonu 200 dolar olan buðday, þimdi 850 dolar seviyesinde. Deniyor ki, paniðe gerek yok, Mayýs-Haziran ayýndaki ilk buðday hasadý ile fiyatlar inecektir. Fakat tekeller çoktan harekete geçti. Daha önce hiç olmayan bir þey oldu: henüz tarlada bulunan buðday, büyük tüccar þirketlerince þimdiden satýn alýndý. Yani, hasat mevsimi geldiðinde tarladaki buðday, fýrýnlara ve sofralara doðru deðil, tekelci tüccarlarýn zahire depolarýna akacak. Ve orada, en yüksek fiyatý bulmak üzere bekleyecek. Bütün bunlarýn anlamý çok açýktýr: Þimdi dünyayý çepeçev-

re saran açlýk ayaklanmalarýnýn belki de en þiddetlisine hazýr olalým. Þimdiden kimi kentlerde %25 (Van’da %85) zamlanan ekmek fiyatlarýnýn nerelere týrmanacaðýný tahmin etmek zor. Ama kesin olan bir þey var: Açlýðýn sabrý yoktur. Devrim gibi çýlgýnca bir eylemde sonuna kadar gitmek için, kitlelerin bu büyük ve önemli kararý vermeleri için açlýk tehlikesi yeterince güçlü bir sebeptir.

HER KÖTÜLÜÐÜN ANASI KAPÝTALÝZMDÝR

B

ir emekçi evine ekmek götüremiyorsa, götürse bile doyuramýyorsa, çocuklarýna karþý boynu bükükse, iþsizse, aþsýzsa, eþinden azar iþitiyorsa, baraka evlerde yaþamýný devam ettiriyorsa, yaðmur sularýnýn içeriyi göle çevirdiði, odunsuz, sobasýz, elektriksiz, susuz bir yaþamý yaþamaya zorlanmýþsa, genç kýzlarýmýz para karþýlýðý bedenlerini pazara sunuyorlarsa, hýrsýzlýk, sefalet, açlýk bu kadar çok artmýþsa, bunun sebebi kapitalizmdir. Artýk emekçilerin kapitalistlerle çeliþkilerinin derinleþtiði bir dönemin içerisindeyiz. Kendileri için servet, emekçiler için sefalet yaratan sermayedarlar yasalarýyla, devletleriyle, kurum ve kuruluþlarýyla, emekçiler üzerinde baský, terör, yöntemlerini en pervasýz bir þekilde uygulamaktadýrlar. Artýk kapitalizmin mezar kazýcýlarý ayaktadýr. Tüm dünyada milyonlarca iþçi-emekçi öbek öbek ayaktalar; fabrikada, meydanlarda, sokaklarda kapitalizmin kökünü kazýma eylemlilikleri içerisine giriyorlar. Milyonlar kurtuluþlarý için birleþiyor, örgütleniyor, mücadele ediyor. Sermayenin mülkiyetlerine el koymanýn, burjuva devletlerini parçalamanýn zorunluluðunun bilinciyle hareket eden emekçi halklar; güzel günleri getirecek, sömürünün, açlýðýn, yoksulluðun olmadýðý insanca bölüþüm, insanca yaþamýn adý olan SOSYALÝZM’i, getirmenin, burjuva kapitalist düzenin bir daha dirilmeyecek þekilde mezara gömmenin kavgasýndadýr. Bu kavga kurtuluþ kavgasýdýr. Bu kavga sosyalizm kavgasýdýr. Bu kavga emeðin iktidarýný kurma kavgasýdýr. Bu kavga yeni insaný yaratma kavgasýdýr. Gelin bu kavgada birlikte olalým, savaþalým, kazanalým. Kavganýn her diliminde yerimizi alalým. Büyük günlere hazýr olmalýyýz. Devrimin artýk kaçýnýlmaz olarak kapýlarýmýzý birer birer çaldýðý bu dönemde, kapýlarýmýzý devrime açmalý onunla kucaklaþmalý zafere birlikte koþmalýyýz. “Zafer ancak kavgayla kazanýlacaktýr. Reformlar deðil, kavga yolumuzu aydýnlatacaktýr.” BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK! YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! ÝZMÝR (DÝK) DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008

7


Yeni Evrede

Sistemin Bunalýmý

Mücadele Birliði

bu tavýrdan operasyonlara asker yollamanýn, kendi iç dengelerini nasýl sarstýðýný görüyorlar. Afganistan’a asker göndermeye karþý çýkanlarýn oraný, Fransa’da %85, Almanya’da %82… Ve þimdi NATO’ya üye olmak için can atan Ukrayna hükümeti, bu konuda yalnýzca nüfusun %17’sinin desteðine sahip. NATO’nun varlýðýna ve operasyonlarýna karþý, halklarýn direniþi NATO’yu temellerinden sarsýyor. Ýki yýl önce, NATO genel sekreteri Scheller bu sorunu þu sözlerle dile getirmiþti: “Ýnsanlar artýk bize güven duymuyor.” Ýngiliz gazetesi The Times, “NATO önümüzdeki yýl 60 yaþýna giriyor; bu pek çok bireyin gönüllü emekliliði düþündüðü bir yaþ” sözleriyle, artýk bu örgütün fiþinin çekilmesi gerekliliðini ima ediyordu. Bükreþ zirvesi, çürümüþ sac ayaklarýna sahip bir kurumun, aðýr gündem konularý altýnda nasýl çatýrdadýðýný gözler önüne serdi.

NATO ZÝRVESÝ: SERMAYENÝN KARARGÂH BUNALIMI

NATO’nun Bükreþ toplantýsý, hem en zorlu, hem de en kalabalýk zirve olarak tarihe geçti. 26 ülkeden en tepe yöneticiler ile 87 bakan, dünyanýn en büyük parlamento binasýnda toplandýlar. Bu askeri zirvenin katýlýmcýlarý arasýnda Dünya Bankasý temsilcileri dikkat çekiyordu. Dünya halklarýný soyanlar ve bombalayanlar, ayný mekanda buluþtular. Zirvenin gündemi sorunlarla yüklüydü. Öne çýkan baþlýklarýn her biri ittifaký çatlatacak denli çeliþkiler taþýyordu: Afganistan iþgaline daha fazla muharip güç yýðýlmasý, Ukrayna ve Gürcistan’ýn üyeliðine dair itirazlarýn aþýlmasý ve Rusya’ya yönelik olduðu artýk saklanamayan füze kalkaný projesinin hayata DENGELERDE KÖKLÜ DEÐÝÞÝM geçirilmesi. Bu üç konu, NATO’nun temel güçlerini öylesine Her NATO zirvesi, tartýþýlan konular ve bu konulara iliþkin birbirinden ayýrýyordu ki, bu haliyle NATO, her biri ayrý yöne taraflarýn tutumlarýyla, bir ölçüde dünyadaki güç dengelerinin ögitmeye çalýþan ama kuyruklarýndan birbirine baðlý kedilerin zetini sunmaktadýr. Bu yönüyle, bir önceki Riga zirvesiyle Bükmanzarasýný sunuyordu. reþ zirvesi arasýnda belirgin farklar var. Çok deðil, 15 ay önce, Aralýk 2006’da Riga’da yapýlan zirMÝNARENÝN KILIFI YOK vede NATO üyeleri, þu ankinden çok daha rahatlardý. Masada iAfganistan, füze kalkaný ve yeni üyeler tartýþmasýndan öte, ki temel gündem bulunuyordu. NATO’daki krize damgasýný vuran, emperyalist-kapitalist dünBirincisi, NATO içinde, tüm dünyada karþý-devrim operasyanýn artýk “stratejik odak” gücünden yoksun olmasýdýr. NA- yonlarý için kullanýma hazýr bir acil müdahale gücünün inþasý TO’nun kurulduðu 60 yýl önce böyle bir güç vardý: tartýþmasýz vardý. Böylece, en ileri askeri teknolojiyle donatýlmýþ birlikler ABD. Temel düþman da apaçýk ve tanýmlanmýþtý: Sosyalist blok. yoluyla, ayaklanmalar kýsa sürede bastýrýlabilecektir. Ýkinci koYani, stratejik bir yapýlanma için gerekli öðeler mevcuttu: Çý- nu, eski Sovyet cumhuriyetleri, Litvanya, Letonya ve Estonkarlarý belirleyen ve hareketin yönünü tayin eden bir hegemonik ya’nýn NATO’ya üyeliklerinin kabulü idi. Rusya’nýn itirazlarýna güç; öte yandan tüm güçleri ayný hizada toplamaya yarayan bir ve açýk tehditlerine raðmen, bu ülkeler NATO ittifakýna dahil güçlü düþman hattý. oldular. Her iki karar içinde politik iklim uygun görünüyordu. Sosyalist bloðun daðýlmasýyla, stratejik odaklanmaya yara- Ukrayna, Gürcistan, Lübnan ve bazý Orta Asya ülkelerinde, sayan öðelerde ortadan kalkmýþ oldu. Fakat NATO varlýðýný sür- týn alýnýp yönlendirilen kalabalýklar eþliðinde, emperyalizme tam dürdü ve 1999’da yeni bir stratejik vizyon belgesiyle ortaya çýktý. baðýmlý iktidarlar iþbaþýna gelmiþti. Bu belgeye göre, NATO 21. yüzyýlý “Ayaklanmalar Yüzyýlý” oFakat tarih, yoðun bir tarih olarak yaþanýyor. Çok deðil, 15 larak tanýmlýyordu. Emperyalist-kapitalist dünyanýn askeri ka- ay içinde, neredeyse bütün görünüm deðiþti. Riga zirvesinde sörargâhý kendine yeni bir varlýk nedeni bulmuþtu: Dünya zünü dinletemeyen Rusya, Bükreþ zirvesine aðýrlýðýný koyacak halklarýna karþý yürütülecek küresel iç savaþýn askeri gücünü ha- koþullara kavuþtu. Ukrayna ve Gürcistan’ýn üyeliklerinin sert zýrlamak. karþýlýk göreceðini dile getirince, baþta Almanya olmak üzere, Ama bu, o kadar kolay olmadý. Her þeyden önce, NA- çoðu NATO üyesi, ABD’nin bu yöndeki önerisini reddetti. YuþTO’nun artýk, halklarýn gözünde, derin bir meþruiyet sorunu var- çenko ve Sakaþvili’nin “Bu zirve, Rusya’nýn zaferiyle sonuçdý. 90’lý yýllara dek, özellikle Avrupalý halklar, NATO’yu pasif landý” demesi boþuna deðildir. bir savunma gücü olarak algýladýklarý oranda, onun varlýðýna göz Bükreþ zirvesinde, bir önceki zirvenin ana gündemi olan ayumdular. Ancak, NATO’nun Gladio benzeri örgütlenmelerle, cil müdahale gücü, neredeyse hiç konuþulmadý. NATO bu kez, tüm Avrupa’da gizli bir iç savaþ yürüttüðü, sayýsýz suikast, kirli tüm dünya haritasýný deðil, tek bir ülkenin haritasýný masaya açiþler ve katliamlara bulaþtýðý ortaya çýktý. Ve halklar, “Ayaklan- tý: Afganistan. ABD, Afganistan iþgalinin baþarýyla sonuçlandýmalar Yüzyýlý”nda NATO’nun, bugüne dek gizli yürüttüðü tüm rýlabilmesi için tüm üye ülkelerden muharip asker istedi. Hatta bu iç savaþ oyunlarýný, þimdi tüm dünyaya yayacaðýný pekâlâ bi- bu amaçla, açýk tehditler savurmaktan bile çekinmedi. Bu tehditliyorlar. lerin ne anlam taþýdýðýný, Hürriyet gazetesinin konuya iliþkin NATO’nun meþruiyet sorunu, sadece her zirvede meydana manþeti yeterince özetliyor: “Ya asker, ya 11 Eylül”. Ýtalya’nýn gelen büyük protesto gösterilerinde açýða çýkmýyor. Ama NA- eski cumhurbaþkaný, 11 Eylül’ün bir ABD tertibi olduðunu ve bu TO, küresel iç savaþýn gücü olarak nerede belirse, halklarýn di- gerçeðin birçok ülkenin istihbaratý tarafýndan bilindiðinden söz renci müthiþ oluyor. Üstelik NATO’ya asker veren ülkeler, artýk

8

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008


Yeni Evrede

Sistemin Bunalýmý

Mücadele Birliði

etmiþti. Öyleyse, Bush’un sözleri, þu anlama geliyordu: Ya Afganistan’da benimle birlikte savaþýrsýnýz, ya da ülkelerinizde büyük katliamlar yapýp, El-Kaide’ye yýkarým. Ne var ki, Bush’un bu açýk tehditleri bile iþe yaramadý. Zirve’de, Afganistan’a asker gönderme taahütünde bulunan tek bir ülke olmadý. Riga’dan Bükreþ’e, 15 ay gibi bir süre içinde, NATO’nun bu denli güçten düþmesi, temel görevlerini yerine getiremez hale gelmesi, dünyanýn deðiþen dengelerinin bir ifadesidir. Bu dengeler nasýl deðiþti? Birincisi, ABD hegemonyasýnýn çöküþüdür. Ocak ayýnda yapýlan Davos Zirvesi, nasýl ki ABD hegemonyasýnýn ekonomik açýdan çöküþünün resmi ifadesi ise, NATO toplantýsý da, bu çöküþün askeri-diplomatik çöküþünü açýða çýkardý. Ýkincisi, küresel ekonomik krizle hareketlenen emekçi hareketidir. Þimdi bu alandaki çeliþkiler öylesine yoðun, derin ve yaygýndýr ki, emperyalist-kapitalist dünyada pek çok ülke, ya doðrudan bir iç savaþýn içinde, ya da iç savaþa çok yakýn durmaktadýr. Böylesi nazik ve hassas dengeler içinde, NATO üyesi ülkeler, Afganistan gibi iþgal bölgelerine muharip asker göndermekten büyük çekince duyuyorlar. Çünkü orada þu an savaþan ve askerleri tabutlar içinde geri dönen ülkelerden, þiddetli protestolar yükseliyor. Her dýþ savaþýn, önünde sonunda bir iç savaþa neden olduðunu, hükümetlerini alabildiðine yýprattýðýný ve emekçi halklarýn öfkeli protestolarýný harekete geçirdiðini pekala bilen tekelci sermaye, sertleþen ve neredeyse iç savaþlar eþiðine gelen sýnýflar mücadelesinin mevcut dengesinde kýpýrdayamaz hale geldiler. NATO’nun Riga zirvesinde hedef tüm dünya idi. Bükreþ’te ise hedef neredeyse sadece Afganistan’a indirgenmiþti. Ama tekelci sermaye hükümetlerinin bunu bile omuzlayacak mecalleri yok.

Son NATO zirvesinde belirleyici olan bir baþka denge unsuru, kuþkusuz Rusya oldu. Avrupa’nýn ihtiyaç duyduðu doðal gaz enerjisinin vanalarýný elinde bulunduran Rusya, bu kartýný sonuna kadar kullandý. Bununla da yetinmedi. Son aylarda ABD’ye ve AB’ye karþý giderek sertleþen bir üslup’a dýþ siyaset yürüttü. AKKA (Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaþmasý) sürecinden çekildiðini açýkladý. Yani, Avrupa’ya karþý, askeri üstünlüðünü de diplomasi masasýna sunmuþ oldu. Kosova’nýn baðýmsýzlýðý konusunda, “güç kullanabiliriz” tehdidinde bulundu. Bütün bunlar Avrupa emperyalizmi ile ABD arasýndaki iliþkilere, bir kara kedi gibi Rusya’nýn girmesi anlamýný taþýyordu. Güç gösterisi Rusya’nýn iþine yaradý. Son NATO Zirvesinin tek gerçek kazananý oldu. Sonuç olarak þunu söyleyebiliriz. Emperyalist-kapitalist sistem, giderek yaygýnlaþan küresel iç savaþta acizdir; stratejiden ve bu savaþý tek bir merkezden yönetecek karargâhtan yoksundur. Tüm dünyaya yayýlan ekonomik kriz ve emekçi kitlelerin çýð gibi büyüyen hoþnutsuzluðu, sermaye dünyasýný da güçten düþürüyor, aralarýndaki çýkar farklýlýklarýný derinleþtiriyor ve bir araya gelmelerini önlüyor. Emperyalist-kapitalist dünyanýn en tepedeki kurumlarý, iþte böyle, iç çatlaklar ve kavgalar yüzünden iþlemez hale gelirken, küresel devrimci durumu da olgunlaþtýrýyor.

HABAÞ-DEMÝR ÇELÝK FABRÝKASI DEÐÝL BÝR ÖLÜM FABRÝKASIDIR H

dece günlük ürettiði demirin tonunun ne kadar olduðuna kafa yorduðu, yöneticilerinin bir tarikat, bir çete gibi çalýþtýðý fabrikada tüm iþçiler baský altýnda çalýþmaktadýr. Geçen hafta Mehmet Küpeli adlý iþçi hayatýný kaybetmiþtir. Çelikhane bölümünde çalýþan Küpeli vincin sýkýþtýrmasý sonucu can vermiþ, gerek iþveren gerekse faþist sendika Türk Metal Sendikasý kazanýn iþçinin dikkatsizliði sonucu olduðu ve kendi hatasý sonucu yaþamýný yitirdiðini söyleyecek denli aþaðýlýk bir tavýr sergiliyor; faþist sendikanýn faþist patronla kol kola yürümesi garipsenmemelidir. Ýþçi sýnýfý bunlarýn karþýsýnda kendi öz örgütlülükleri olan iþyeri komitelerini örgütleyip sýnýf mücadelesinde daha diri, daha güçlü, daha ileri gitme vaktidir. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

er gün iþ kazalarýnýn en yoðun yaþandýðý bu sektörde HABAÞ Demir Çelik, üretim rekorlarý kýrarken, idari personellerine tepsi tepsi baklavalarla kutlama yaparken, iþ kazalarýnda iþçiler her gün hayatlarýný kaybediyorlar. Bunun, iþçinin kendi dikkatsizliðinden kaynaklandýðýný söylüyor HABAÞ patronlarý; iþçiden zorla imza alýnarak, iþ kazasý olmamýþ gibi gösteriyorlar. Yaklaþýk 2500 iþçinin çalýþtýðý HABAÞ Demir Çelik Fabrikasý’nda üçüncü vardiya çalýþan iþçilerin hiçbir iþ güvenliðinden yararlanamadýklarý biliniyor. Ýþ ortamýnýn kazalara her an müsait olduðu, patronun sa-

Dipnot: NATO’nun en sadýk müttefiki olan Türkiye’nin, Afganistan’a asker gönderme konusunda verdiði þu cevap, sermaye dünyasýnýn iç-savaþlarla nasýl felç olduðunu anlatýyor: Ne diyordu Büyükanýt; “Terörle mücadelemiz sürerken, baþka bir ülkeye muharip asker gönderemeyiz.”

Ýzmir DÝK

ÇOCUK EMEÐÝNÝN SÖMÜRÜLMESÝNE KARÞI MÜCADELE Türkiye’de halen 958 bin çocuðun çalýþtýðý, en kötü koþullarda sokakta çalýþan çocuklarýn sayýsý ise hala bilinmiyor. Gelir daðýlýmýndaki uçurum, kapitalizmin daha fazla kar hýrsý, düþük ücret politikalarý, iþsizlik, sendikasýzlaþtýrma, esnek çalýþma koþullarý, çocuk iþçiliðini artýran koþullarýn baþýnda geliyor. Bir avuç asalak daha çok zenginleþirken milyonlarca emekçi açlýðýn yokluðun ve yoksulluðun pençesinde yaþam kavgasý veriyor. Onurlu bir gelecek, onurlu bir yaþam, “geceleri çocuklarýn aç yatmadýðý, gündüzleri sömürülmediði” bir dünya kurmak kendi ellerimizdedir. Gelin bu elleri birleþtirelim. Gelin kenetlenelim. Gelin kapitalist sömürücü sisteme karþý emek güçlerinin mücadele birliðini saðlayalým. Gelin sosyalizmi kurmaya giden yolda birlikte olalým. ÝZMÝR DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ (DÝK) 116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008

9


Yeni Evrede

Sibel Sürücü

Mücadele Birliði

SÝBEL SÜRÜCÜ ÖLÜMSÜZDÜR

Sibelimizi ölümsüzlüðe uðurlamamýzýn 7. yýlýnda anmak için bir araya geldik. Ailesi, yoldaþlarý, dostlarý, kýsacasý onu seven herkes, onu bir defa daha anmak için, 20 Nisan Pazar günü Ýkitelli Ayýþýðý Ekin Sanat Derneði’nde buluþtu. Ayýþýðýmýz o gün Sibelimize layýk bir þekilde düzenlenmiþti. Duvarlarda onun gülümsemesi ve þiirleri vardý. Sibelimiz için hazýrlanan program, önce saygý duruþuyla baþladý. Hemen ardýndan Sibel Sürücü’nün küçüklük fotoðraflarýnýn da bulunduðu, yaþamýný anlatan ve devrimci tutsaklar için yapýlan eylem görüntülerinin bulunduðu bir slayt gösterimi yapýldý. Slayt gösterimi esnasýnda duygulu ve coþkulu anlar yaþandý. Slaytýn bir yerinde Sibel yoldaþýn cenaze ve eylem görüntüleri gösteriliyordu. Bu esnada okunan “Yuvarlanýyor iri sýcak damlalar / Bakýr yanaklarýmýzdan! / Yuvarlanýyor iri sýcak damlalar kalbimize / Kalbimiz artýk dar geliyor bize / Kopararak kanlý sargýlarý yaramýzdan / Sokaklarda haykýrmadayýz / hep bir aðýzdan! / Diþi bir kaplanýz ki biz / Kara saplý bir hançer / deldi yavrularýmýzýn göðsünü! / Diþi bir kaplanýz ki biz / Diþlerimizde taþýyoruz altýn baþlý / yavrularýmýzýn ölüsünü. / Kinin kýzýl gözlü sarý alnýna / Sardýk sevginin beyaz çiçekli örgüsünü / Kan geliyor kainatýn rengi bize / Yuvarlanýyor iri sýcak damlalar / Bakýr yanaklarýmýzdan kalbimize / Burjuvazi katletti içimizden ikimizi / Bu iki ölü ölmeyen iki ölümüzdür! / Burjuvazi kavgaya davet etti bizi / Davetleri kabulümüzdür / Biz nasýl bilirsek hep bir aðýzdan gülmesini / Biliriz öylece yaþamasýný / ölmesini / hepimiz birimiz için / birimiz hepimiz için”dizeleri uzun bir sürü ayakta alkýþlandý. Slayt gösterimin ardýndan müzik eþliðinde “Dört Ateþten Gün Dört Ölümden Gece” þiiri okundu. Þiirin seslendirilmesi esnasýnda söylenen kýsa ezgiler hep bir aðýzdan söylendi. Bu coþku Sibel yoldaþýn günlüðünden bölümler okunmasýyla devam etti. “Acýnýn baðrýnda inan bir çelik gibi fýþkýran öfke / Dünyayý deðiþtirecektir mutlaka / Yani hayat, kendini yeniden yaratacaktýr / Ona sahip çýkan ellerde / Ve bu yüzden öfke / Sevda gibidir kimilerinde....” Ardýndan sözü kýzkardeþine ve annesine, Zuhal ve Sakine yoldaþlara býraktýk. Sakine ana “Þimdi Sibel’i daha iyi anlýyorum bir emekçi olarak. O-

10

nun ailesi olduðum için gururluyum” dedi. Annesinin söylediklerine katýldýðýný söyleyen Zuhal Sürücü ise, Sibel yoldaþýn hep mücadeleyi bir bütün olarak ele aldýðýný ve yaþamýn anlamýný sorguladýðýný belirtti ve “Sibel yoldaþ yaþamýn anlamýný Leninist olmakta buldu” dedi. Sibel yoldaþýn ailesinin ardýndan (DÝK) Devrimci Ýþçi Komiteleri adýna bir iþçi konuþma yaptý. Konuþmasýnda ölümsüzleþen yoldaþlara baðlýlýðýn onlardan aldýðýmýz bayraðý zafere taþýmak olduðunu ve ertelenemez görevin kendini geliþtirmek, bilinçlenmek ve örgütlenmek olduðunu söyledi. Konuþmasýný 1 Mayýs’ta Taksim’e, 4 Mayýs’ta Kadýköy’e Denizleri anma mitingine çaðrý yaparak tamamladý. Son derece duygusal yapýlan konuþmalarda, kürsüde ardarda Sibelimizin sevenleri yerini aldý. Herkesin ona dair söyleyecek sözü vardý. Son mektubu, sevdiði þiirler, anýlar... Ve bir iþçi yoldaþýmýzýn sözü: “Sibelimiz, iþçi olmadýðý halde kendisini iþçi sýnýfýnýn mücadelesine adamýþ, bu uðurda ölümsüzleþmiþ bir devrimci, biz iþçileri onun kavgasýna sahip çýkmalýyýz...” Konuþmalar, herkesin gözlerini doldurmuþtu kýsa süre içinde. Tanýyanlar, onun gibi bir yoldaþý kaybettikleri için, tanýmayanlarsa onunla tanýþma imkanýný kaçýrdýklarý için duygulanmýþtý... Etkinlik Ayýþýðý Müzik Topluluðunun dinletisinin ardýndan sona erdi. Etkinliðin ardýndan ellerimizde kýzýl bayraklar yola koyulduk, Sibelimizi, Ayazma’da bulunan mezarýnda anmak için. “Sibel Yoldaþ Ölümsüzdür”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “18. Yýlýnda Leninist Saflara” sloganlarýyla, “Halklarýn Yüreðinde ve Bilincinde Kazanýlan Zafer, Mücadele Birliði Platformu” pankartý açarak yürüdük Sibelimizin ölümsüzlük yataðýndaki baþucuna. Orada yaptýðýmýz saygý duruþu, kýsa konuþmalar ve hep bir aðýzdan söylediðimiz Komsomol Marþý’nýn ardýndan mezar anmamýzý sona erdirdik. Sibel Sürücü Ölümsüzdür! Devrim Savaþçýlarý Onurumuzdur! Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük!

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008


Yeni Evrede

Sibel Sürücü

Mücadele Birliði

GÜNEÞÝMÝZ SÝBEL SÜRÜCÜ YOLDAÞI ÝZMÝR AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ’NDE ANDIK Devrim mücadelesi uzun soluklu, zor ama bir o kadar da onurlu bir mücadeledir. Zordur çünkü; çürümüþ, can çekiþen sistemin eseri olan yozlaþmýþ egemen kültürün yarattýðý insan tipinden sýyrýlýp devrimcileþmek büyük bir irade ister. Onurludur çünkü; insan yýllarýn getirdiði bu alýþkanlýklarý üzerinden atabilme iradesini gösterip yaþayan ölü olmaktan çýkar. “Yeni Ýnsan” olur özüne döner. 20 Nisan Pazar günü Ýzmir Ayýþýðý’nda “Yeni Ýnsan”ýmýz güneþimiz Sibel Sürücü yoldaþýmýzý ölümsüzlüðe uðurlanmasýnýn 7. yýldönümünde hazýrladýðýmýz bir etkinlikle andýk. Anmamýza Mavi Atlasa Kýzýl Þeritler Çektik adlý þiir kitabýmýzýn giriþ bölümünden yaptýðýmýz alýntýyla baþladýk… “Bizim sevdamýzýn mayasýydý hasret. Çünkü biz nasýrlý ama narin ellerimizle, buðulu ama kinli gözlerimizle, yaþayanlarýmýzla, ölülerimizle mavi atlasa kýzýl þeritler çektik…” Açýlýþ konuþmasýnýn ardýndan Ölüm Orucu eyleminin 119. gününde güneþe uðurladýðýmýz Sibel yoldaþýmýzýn þahsýnda ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý adýna yaptýðýmýz saygý duruþuyla devam ettik anmamýza: “Ölenler dövüþerek öldüler güneþe gömüldüler, vaktimiz yok onlarýn matemini tutmaya. Akýn var güneþe akýn güneþi zaptedeceðiz, güneþin zaptý yakýn”. Saygý duruþunun ardýndan açýlýþ konuþmasýný yapmak üzere bir yoldaþýmýz sahnede yerini aldý. 80 öncesi Türkiye’nin içinde bulunduðu durum, darbeyle birlikte gelen faþist uygulamalar, yýllardýr cezaevlerine doldurulan komünistler… Ve onlardan biri olan yoldaþýmýz Sibel Sürücü… Yoldaþýmýzý anlatan kýsa bir yazý okundu. Mücadeleyle tanýþmasý, nerelerde görev aldýðý, tutsak düþüþü… Ölüm orucu eyleminin ilk gönüllülerinden biri oluþu ve ölümsüzleþmesi… Sibel yoldaþýn günlüðünden bir yazý okundu ve bu anda yürekler hüzünle doldu, duygulu anlar yaþandý… Sýra DENÝZ yoldaþlarý anlatan slayt gösterimine geldi. Slaytýn içerisinde 6 Mayýs 2006’da Ankara Karþýyaka’daki yoldaþlarýn mezarlarý baþýndaki anmamýzdan bazý görüntüler de vardý. Denizlerin yoldaþlarý

olarak 6 Mayýs’ýn yaklaþtýðý bu günlerde bu gösterimin yapýlmasýný uygun gördük… Denizlerin militan mücadelesini anlatan slaytýn bitiminde alkýþlar etkinlik salonunda yankýlandý. Ardýndan Ayýþýðý Ekinsu Þiir Topluluðu sahneyi aldý ve seçtikleri þiirlerle Güneþimizi anlattýlar biz yoldaþlarýna. Ve þiirleri dinlerken Komünist önder Fidel Castro’nun söylediði bir cümle geçti bilincimizden: “Ben yaþarken ölümsüzleþen yoldaþlarýmýn yerine yaþadýðýmý düþünerek yaþýyorum.” Þiir grubundan sonra Ayýþýðý tiyatro iþçi atölyesi sahne aldý. “Dört Ateþten Gün Dört Ölümden Gece” adlý þiir kitabýndan 19 Aralýk katliamýný ve Sibel yoldaþý anlatan bölümü dramatize ederek bize sundular ve oyunun sonunda hep bir aðýzdan haykýrdýlar: “Elli milyon açýz biz, elli milyon yoksul, elli milyon insan, elli milyon insan kin dolu… hadi ulan öldür öldürebilirsen bu koca devrimi…” Ve müzik grubumuz Grup Sýra Neferi’ne geldi sýra. Türkçe ve Kürtçe parçalarla bizleri bazen coþturdular bazen duygulandýrdýlar… Müzik grubumuz son parçasýný tiyatro ve þiir grubuyla birlikte söyledi. “1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alanýna Taksim’e” çaðrýsýný yaparak 1 Mayýs marþýný hep bir aðýzdan okudular. 24 yaþýnda tereddüt etmeden bedenini açlýða yatýran yoldaþýmýzýn söylediði türkü yarým kalmadý, kalmayacak… Ölümsüzleþen tüm yoldaþlarýmýzýn yüzlerindeki tebessüm, yüreklerindeki cesaret, bilinçlerindeki aydýnlýk mücadelemize yol gösteriyor… “Dövüþürken güneþe uðurladýklarýmýz kanlarýyla suladýlar topraðý, bu toprakta yeþerecek sevdamýzýn tohumlarý…” SÖZÜMÜZ SÖZDÜR YOLDAÞLAR, GÜNDÜZLERÝNDE SÖMÜRÜLMEDÝÐÝMÝZ GECELERÝNDE AÇ YATMADIÐIMIZ KOMÜNÝST BÝR DÜNYA KURACAÐIZ! DEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR! AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ/ÝZMÝR

SÝBEL YOLDAÞ YAÞIYOR TKEP/L SAVAÞIYOR Bundan tam 6 sene önce Yoldaþýmýz Sibel Sürücü’yü Denizlerin, 13 Mart Savaþçýlarýnýn yanýna güneþe uðurladýk. Sibel yoldaþ kýsa yaþamýnda biz leninistlere bir genç komünist nasýl olmalý sorusunun cevabýný vermeyi baþardý. Zindan savaþlarýndan hemen sonra Ölüm Orucu Savaþýnýn bir neferi olarak ilk ekipte yer alarak zaferimizin kazanýlmasýnda ilk adýmý atanlardan oldu. Sibel yoldaþ 13 Mart GKB Komutaný olarak yaþamýnýn her alanýnda savaþtý, tutsak düþtü ve 22 nisan 2002 de yolculuðunun 119. gününde adýný komsomol bayraðýna 13 Mart savaþçýlarýnýn yanýna yazdýrdý. Komutanýmýzdan öðrendiðimiz yolda ilerleyen biz genç komünistler yoldaþýmýzýn uzun süre çalýþma yürüttüðü Ýkitelli’de Sibel’mizin sesini bir kez daha duyurduk. Ýkitellinin bir çok duvarýna TKEP/L imzalý “Sibel Yoldaþ Yaþýyor.”, “Sibel Sürücü Ölümsüzdür”, “Ya Devrim Ya Ölüm” yazýlamalarý ile TKEP/L ve 13 Mart GKB imzalarý attýk. Denizlerden, 13 Mart Savaþçýlarýndan ve Sibellerden öðrendiklerimizle savaþýmýz sürüyor ve zafere kadar sürecektir. Leninist Partiden aldýðýmýz güçle savaþýmýzý Sibelleþerek, Aysunlaþarak Muratlaþarak Agitleþerek Denizleþerek sürdüreceðiz. Tarihin akýþýný hýzlandýracak sýnýfsýz dünyayý kuracak, yoldaþlarýmýzýn katillerinden mutlak hesap soracaðýz. SÝBEL YOLDAÞ YAÞIYOR TKEP/L SAVAÞIYOR! YAÞASIN PARTÝMÝZ TKEP/LENÝNÝST! Ýkitelli’den Leninistler NOT: Bu haber elimize e-posta yoluyla ulaþmýþtýr 116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008

11


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

SIRA DE Emek ve sermaye; proletarya ve burjuvazi; devrim ve karþý-devrim... Ýki sýnýf, iki dünya, iki irade... 1 Mayýs’ta, Taksim’de karþý karþýya. Taksim Meydaný bariyerlerle iç içe üç halka þeklinde çevrilmiþ. Tam donanýmlý bir polis ordusu, 2000 jandarma... Askeri araçlar... Alana girmek yasak! Ýstiklal, Sýraselviler, Cihangir, Maçka Parký, Tarlabaþý, Þiþhane... tüm caddeler tutulmuþ. Þiþli güzergahý belirli aralýklarla oluþturulan barikatlarla kesilmiþ. Elmadað, Harbiye, Osmanbey ve Þiþli... Yürümek imkansýz. Geçiþ yok. Binlerce polis, çok sayýda panzer, robocop giysili çevik kuvvet... Bir iþgal bu. Deðil Taksim’e yürümek, iþçilerin toplanmasýna bile fýrsat vermemek üzerine kurulmuþ planlar. Sabah saat 06:30. Sabahýn ilk ýþýklarýyla, Þiþli’de kuþatma altýndaki DÝSK Genel Merkezi’ne gaz bombalarý ve tazyikli suyla saldýrýya geçiyor polis. Bu arada erken saatlerde Bomonti tarafýndan ara sokaklardan gelen iþçiler de saldýrýya uðruyor. Ara sokaklar gaz bombalarý, iþçi önlükleri, bayrak ve pankart sopalarý dolu. Yaþanan çatýþmalarýn izleri olanca canlýlýðýyla çarpýyor göze. Devlet, tüm gücüyle Taksim’i savunacaðýný daha sabahýn ilk ýþýklarýyla ortaya koymuþ oluyor. Ama emekçiler yýlmýyor. Mecidiyeköy, Okmeydaný, Kaðýthane, Dolapdere, Çaðlayan, Bomonti, Beþiktaþ... Her yer buluþma noktasýna ulaþmaya çalýþan binlerce ve binlerce insanla dolu. Araçlardan inmiþ... Yürüyorlar. Ellerinde bayraklarý ve pankartlarý... Her yerde kesiliyor yollarý. Geçiþ yok! Ama vazgeçmiyor insanlar. Baþka bir sokak, bir baþka yokuþ... yeni bir yol... Durmaksýzýn yollarýný deðiþtirerek ulaþmaya çalý-

12

þýyorlar Þiþli’ye. Oradan yürüyecekler çünkü Taksim’e. Polisin saldýrý halkasý geniþliyor. Cevahir Otel’in önünde toplananlara gazlar ve kurþunlarla saldýrýyor. Ayný þekilde Teþvikiye’de de kurþun kullanýyor polis. Ýþçiler buluþma noktasýna yöneldikçe çatýþmalar dýþ halkalara doðru yayýlýyor. Ýçerde DÝSK binasýna düzenli gaz ve tazyikli/boyalý suyla saldýrýrken, ara sokaklarda ve çevre semtlerde tüm araç gereçlerini kullanýyor. Toplanan iþçiler yürüyüþe geçiyor. Gazlar, plastik mermiler, panzerler, coplar... Geçici bir daðýlma... Sonra tekrar toparlanma, sloganlar ve yürüyüþ. Bir türlü daðýtamýyorlar iþçileri. Bir türlü vazgeçmiyor emekçiler. Taksim’in týlsýmý çekiyor onlarý! Saldýrýlar ve çatýþmalar giderek sertleþiyor. Þiþli Etfal Hastanesi önünde, Agos ve Cumhuriyet gazetelerinin olduðu sokaklarda gösteriler ve çatýþmalar kesintisiz sürüyor. Polis, hastaneye de gaz bombasýyla saldýrýyor! Sokaklarda orta sýnýftan veya iþçilerden... kimi görseniz polisle tartýþýyor, baðýrýyor. Saat 11. Sendika yöneticilerinin mülki idare ile yaptýklarý pazarlýklar sonuçsuz. DÝSK binasýnda eylemin bitirileceði haberi yayýlýyor. Sendikalarýn yöneticileri kararlýlýkta ýsrar edemiyorlar. Ölümler olabileceði ve bunun sorumluluðunu alamayacaklarý ifade ediliyor. 11:30 gibi eylemi bitirme kararý netleþiyor. DÝSK önünde yapýlan konuþmayla eylemin bitirildiði ilan ediliyor. Bir süre sonra CHP binasý önünde de ayný konuþmayý yapýyor sendika yönetimi. Ve sahnenin gerisine çekiliyorlar. Ýþçiler Þiþli’deki toplanma yerine ulaþmak yerine Taksim’e yöneliyorlar bu 116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008

defa. Þiþli yavaþ yavaþ boþalýrken tüm arka sokaklar, özellikle Dolapdere ve Tarlabaþý, çatýþmalarýn yoðunlaþtýðý yerler oluyor. Buralarda yaþayan yoksul Kürtler göstericileri sahipleniyor. 50-100 kiþilik gruplar, kimi zaman sayýsý bine yaklaþan topluluklar, sloganlarla Taksim’e yürüyor. Yollarý sürekli polislerce kesiliyor. Gaz bombalarý, plastik mermiler, taþlar, sloganlar... Deðiþtirilen yollar... Ve istikamet Taksim! Caddenin diðer yakasýndan yürüyenlerin büyük kýsmý Maçka Parký’nda gözaltýna alýnýyor. Ve bunlarýn büyük bir kýsmý, Taksim’den uzak bir yere götürülerek haklarýnda hiçbir iþlem yapýlmadan serbest býrakýlýyor. Amaç, Taksim’e ulaþýlmasýný engellemek! Taksim’i çevreleyen tüm semt ve sokaklarda çatýþmalar devam ederken, polis engellerini aþan kalabalýk bir grup, Ýstiklal Caddesi’ne çýkmayý baþarýyor. En önde Mücadele Birliði pankartý, “Ýþte Taksim Ýþte 1 Mayýs” sloganlarýyla gösteriye baþlýyor. Meydaný adeta bir kale gibi koruyan ve tek bir yayanýn bile geçiþine izin vermeyen devlet, Taksim’de, burnunun dibinde beliren bu kitlesel gösteriyle darbeyi yemiþ oluyor. Ýþçiler, her þeye raðmen Taksim’de gösterilerini yapýyorlar! Ýstiklal Caddesi, onun ara sokaklarý, Sýraselviler, Cihangir’in ara sokaklarý... Karaköy’e kadar sürekli çatýþmalar... En sýký polisiye önlemler ve en vahþi saldýrýlar kar etmiyor. Ýþçi sýnýfý bu zorlu savaþýmda gösterdiði inat ve kararlýlýkla 1 Mayýs’tan zaferle çýkmýþtýr. ALAN FETÝÞÝZMÝ? Bugüne kadar 1 Mayýs-Taksim iliþkisini basit bir alan sorunu olarak gören-


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

EVRÝMDE ler, veya öyle olduðunu iddia edenler, bu 1 Mayýs’taki durumu izah etmekte zorlanacaklardýr. Devletin iþçileri Taksim’e çýkarmamak için dünyanýn hiçbir yerinde kolay kolay görülemeyecek bir “kararlýlýk ve inat” sergilemesine anlam veremeyeceklerdir. Bizi “alan fetiþizmi” yapmakla ile suçlayanlar, sanýrýz devletin “fetiþistliði” karþýsýnda küçük dillerini yutmuþlardýr! Soruna basit bir alan perspektifinden bakýldýðýnda geliþmeleri anlamak ve açýklamak mümkün deðildir. “Önemli olan 1 Mayýs’ýn içeriðidir, nerede kutlandýðý deðil” diye genel geçer sözler sarfetmek, bu ülke gerçekliðini, sýnýflar savaþýmýmýzýn tarihini zerre kadar anlamamaktýr. Bu 1 Mayýs, her þeyden önce tüm dünyaya bu gerçeði göstermiþtir. Taksim, sadece orada 36 iþçi öldürüldüðü için deðil, 80 öncesinde sermayenin, yükselen devrime karþý þiddetli saldýrýsýný baþlattýðý yer olduðu için de önemlidir. 1977 1 Mayýs’ý bir baþlangýçtýr. Proletaryanýn dev gövdesini burjuvaziye gösterdiði; burjuvazinin buna kýlýcýný çekerek yanýt verdiði gündür. Ve o gün tertiplenen katliamý tüm bir ülkenin terörize edilmesi, Maraþ ve Çorum katliamlarý gibi büyük kýyýmlar, kahvehane taramalar... izlemiþtir. Sýnýflar savaþýmýmýz açýsýndan son derece önemli bir simgedir. Devletin, karþý-devrimin bu muazzam inat ve mücadelesi boþuna deðil. 78’den beri kendisine yasaklanan bu alaný kazanmak, kendi gücüyle bu alaný ele geçirmek, iþçi sýnýfý ve devrim için hayati önemde. Hükümet sözcüsü “sorun alan deðil baþka mülahazalar var” derken iþte bu gerçeði kastediyordu. Emekçiler bunu, kendi sýnýfsal sezgileriyle hissediyorlar.

12 Eylül’ün etkilerini üzerinden atar atmaz iþçiler yeniden alanlara, 1 Mayýs’larda Taksim’e yöneldi. Bu irade savaþý 88-91 arasýnda kýyasýya sürdü. Ölümler, yaralanmalar, tutuklanmalar pahasýna Taksim’i zaptetmeye çalýþtý emekçiler. Ve 1977 1 Mayýs’ý nasýl bir saldýrýnýn iþaret fiþeði olduysa, devrimin yükseliþi karþýsýnda burjuvazinin 1991’te baþlattýðý iç savaþýn (“topyekün savaþ”) ilk adýmlarýndan biri, iþçileri Taksim’den uzaklaþtýrmak için “yasal 1 Mayýs”lar oldu. Sendikal bürokrasi, ortalama sol, reformizm... tümü ajan Perinçek’in peþine takýlarak burjuvazinin bu stratejik adýmýna ortak oldular. 1 MayýsTaksim iliþkisinin önemini kavrayamayanlar, “sorun alan sorunu deðil, içeriktir” genel doðrularýyla burjuvazinin deðirmenine su taþýdýlar. Burjuvazinin bu oyununu bozan sadece ve sadece Leninistler oldu. Ýnatla, kararlýlýkla, tek baþýmýza, adeta gerilla vuruþlarýyla Taksim’in muazzam devrimci önemine dikkatleri çektik. Politik baský kurduk. Ýþçi sýnýfýnýn bilincini sürekli uyardýk. Emekçiler, sýnýfsal sezgileriyle Taksim’in önemini hep kavradýlar. O meydandaki büyük kavgayý, büyük irade savaþýný ta yüreklerinde duydular. Baþka bir yer deðil ama Taksim sözkonusu olduðunda, hiçbir engel tanýmadan harekete geçmeleri iþte bundan. Son iki yýlýn 1 Mayýs’larý bunu yeterince kanýtlamýþ durumda. SEZGÝ BÝLÝNCE DÖNÜÞMÜÞTÜR Ýþçi sýnýfýnýn Taksim konusundaki sýnýfsal sezgisi artýk sýnýfsal bilince dönüþmüþtür. Geçen yýl Taksim’e kitlesel yöneliþ... bu yýl muazzam askeri kuþatmaya, baský ve saldýrýlara raðmen iþçi116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008

lerin Taksim’e akmasý... ve dahasý, sendikalarýn daha þimdiden “2009’da da Taksim’deyiz” açýklamasý... 1 MayýsTaksim özdeþliðinin sýnýfýn bilincinde köklü bir þekilde yer ettiðinin açýk kanýtýdýr. Bu konuda savunma konumunda olan devlettir, sermaye partileridir. Sermaye cephesinin iç bölünmüþlüðü, 1 Mayýs’ý hükümete karþý kullanma isteði, nihayetinde onlara deðil, iþçi sýnýfýna ve devrime yaramýþtýr. Sorunu sadece AKP hükümetine ve mülki idareye yýkma giriþimi, bir anda, sadece AKP’nin deðil, son 30 yýldýr tüm hükümetlerin ayný politikayý uygulamakta olduðunu, yani bunun bir devlet politikasý olduðunu, en sýradan iþçiye bile göstermiþ durumda. Hükümetler deðiþir, valiler ve emniyet müdürleri deðiþir... ama Taksim yasaðý deðiþmez! Ýþte en sýradan iþçi bile bu gerçeði tüm çýplaklýðýyla görmüþ bulunuyor. Çeþitli sosyalist gruplarýn, bu gerçeðe raðmen, “somut kazaným” adýna vali ve emniyet müdürünü, veya hükümeti hedef tahtasýna oturtan kampanyalarý, sýnýfýn ulaþmýþ olduðu düzeyin gerisine düþmek demektir. Artýk Taksim’i korumak için devletin elinde çýplak zordan baþka hiçbir araç kalmadý. Ve o zor araçlarý da, görüldüðü üzere, hiçbir iþe yaramýyor. Bu muazzam akýþý durduramýyor. Bu aþamadan sonra sermaye, iþçilere, fiili olarak kazandýklarý Taksim’i resmi olarak vermekten kurtulamayacaktýr. Ama onun devrimci özünü boþaltmak için tüm araçlarýný seferber edeceðine kuþku duyulmamalýdýr. Devrimci hareketin dikkati þimdiden bu noktaya yoðunlaþmak durumunda.

13


Yeni Evrede

Küba

Mücadele Birliði

KÜBA BÜYÜKELÇÝSÝ ABASCAL: “BUNLARA ANCAK GÜLEBÝLÝYORUM” Küba Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal Sol.org.tr’ye verdiði mülakatta ekonomik geliþmeleri ve sosyalist Ada’ya dönük karalama giriþimlerinin ardýndaki gerçekleri anlattý Küba, Devlet Baþkan Yardýmcýsý Carlos Lage’nin de geçenlerde açýkladýðý gibi bir yatýrým hamlesi içinde ve bu yýl yapýlmasý planlanan kamu yatýrýmlarýnýn 6 milyar pezonun üzerinde olmasýnýn planlanýyor. Bunun yaný sýra, Küba’nýn gündeminde üretim sürecinin þeffaflaþtýrýlmasý ve iþçilerin karar süreçlerine daha fazla dahil edilmesi, devlet iþletmelerinin verimliliðinin arttýrýlmasý, ülkedeki gýda üretiminin arttýrýlmasý ve özellikle Rusya, Çin ve Venezüella’dan daha fazla yatýrým çekmeyi içeren ekonomik reform paketi var. Sizden Küba’nýn bu dönemdeki ekonomik hamlelerinin ve söz konusu reform paketinin içeriðini ve amacýný öðrenebilir miyiz? Ernesto Gomez Abascal: Aslýnda bu soruyu cevaplamak için 26 Temmuz’da Raul Castro’nun Camaguey’de yaptýðý açýklamayý göz önünde bulundurmak lazým. O dönemde toplumun da dahil olduðu kritik bir tartýþma sürecinden geçiliyordu, Devletin ekonomideki etkinliðinin artýrýlmasý, sosyal ve siyasi görevlerin geliþtirilmesi, üretimin artýrýlmasý üzerine tartýþmalar yürüyordu. Gerçek bir demokrasiye sahip olduðu için Küba baþýndan beri tüm karar süreçlerinde önce halkýn öneri ve görüþleri alýyor. Mahallelerde, okullarda, fabrikalarda, iþyerlerinde on binlerce toplantý yapýldý. Ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel pek çok baþlýkta halkýn fikirleri toplandý. Tüm görüþler hükümet ve parti yetkililerince incelendi. Parlamentodaki komisyonlarda da bu fikirler deðerlendirildi. Meclis’in ilk oturumunda da gündem yapýldý. Özellikle de bu eylem planlarý içerisinde en çok tartýþýlan tarýmla ilgili öneriler ve kararlardý. Tarýmsal ürün ithalatý için çok ciddi bir kaynak ayrýlýyor, Küba’nýn kendine yeten bir ülke haline gelmesi üzerine alýnacak önlemler konuþuldu. Bilindiði gibi tarýmsal ürün fiyatlarýnda ciddi bir artýþ yaþandý dünyada. Tarýmsal üretimi artýrabilmek için bir dizi karar alýndý hýzlý bir þekilde. Þu anda konuþulan en önemli konulardan biri bu. Ýkinci önemli baþlýk Kübalý þirketlerle ortaklýk kurularak yabancý yatýrýmlarýn etkinliðinin artýrýlmasý. Burada da belirlenmiþ, öncelik ve aðýrlýk verilen sektörler var, enerji var. Özellikle de petrol ve doðalgaz arama çalýþmalarý. Çünkü petrol fiyatlarý artýk dayanýlabilecek düzeyde deðil, sürekli de artýþ seyrinde. Kendi kuyularýmýzdan çýkan petrolle ülkemizin tüketiminin yüzde 50’sini karþýlayabiliyoruz. Deniz altýnda büyük petrol yataklarý bulunuyor, bu da büyük yatýrýmlar anlamýna geliyor. Bu arama ve yatýrým çekme faaliyetlerine büyük öncelik veriliyor. Bu iki konu, yapýlmakta olanlarýn en önemlisi. Üçüncü baþlýk da bu yatýrýmlarýn etkin olabilmesi için alýnan bazý kararlar oldu. Geçen yýl ekonomi yüzde 7,5’luk bir büyüme kaydetti, önceki yýl da yüzde 12 idi. Bu ekonomik büyümeler neticesinde biz kendimize yatýrým yapabilecek düzeye geldiðimizi düþünüyoruz. Sadece yabancý yatýrýma baðýmlý olmadýðýmýzý düþünüyoruz. Kendi yatýrýmlarýmýzý gerçekleþtirebilecek bir kaynaðýmýz

14

var. Küba’nýn en önemli ihracat kalemlerinden biri nikel. Emtia fiyatlarýndaki artýþa paralel olarak nikel fiyatlarýnýn artmasý ve bu alanda üretimin artýrýlmasý için yapýlan çalýþmalarla ekonomimiz güçlendirildi. Ve turizm de hala en önemli gelir kaynaklarýndan biri. Yine ilaç üretimi ve biyoteknoloji ürünlerinin ihracatý var. Kübalý doktorlarýn sunduklarý týbbi hizmetler de önemli bir yere sahip. Tabii genele baktýðýmýz zaman bu hizmet çoðu yerde ücretsiz ama az da olsa ücretli çalýþtýklarý yerler de var. Büyük kaynaklarý olan ülkelerde, örneðin Körfez ülkelerinde, Güney Afrika’da çalýþan doktorlar. Venezüella’ya verilen doktorluk hizmetlerinin bir bölümü de farklý yollarla karþýlanýyor. Bu duruma gelmiþ olmamýz kendi yatýrým planlarýmýzý yapabilecek duruma geldiðimizi gösteriyor. Lage’nin yaptýðý açýklama da bundan ibarettir. Ekonomik açýdan baktýðýmýz zaman esasý budur. Öyle reform paketi gibi bir þey yok. Küba’nýn ekonomik sisteminin deðiþmesi gibi bir durum yok. Ekonomimiz bir geliþim, büyüme sürecinden geçiyor. Ve bu baðlamda bazý alanlara, sektörlere öncelik veriyoruz. Daha önceden böyle bir lüksümüz yoktu. Bu süreçte ekonominin daha etkin olabilmesini saðlamak için bazý deðiþimler oluyor. Ama alýnan karar ve önlemlerin hiçbiri Küba ekonomisinin sosyalist karakterini etkileyebilecek düzeyde deðildir. Küba’daki bu iktisadi geliþmeler Türk basýnýnda da yansýmasýný buldu. Yansýyan haberlerde Kübalýlarýn artýk mikrodalga fýrýn, dvd player, laptop ve cep telefonu sahibi olabilecekleri söyleniyor. Kübalýlar için otellerde konaklama imkâný da baþka bir öne çýkan unsur. Bunlarýn gerçekliði nedir? Eleþtirilerse Küba’nýn düþük kiþi baþý geliri ile bunlarýn hayata geçemeyeceði, bu adýmlarýn göstermelik olduðu noktasýnda yoðunlaþýyor. Bu konu hakkýnda neler söyleyebilirsiniz? Bu kýsýtlamalarýn ardýnda ne vardý ve neden þimdi bu kýsýtlamalar kaldýrýlýyor? Bu noktada akla gelen bir diðer soru da Küba’da bunun bir toplumsal adaletsizlik yaratýp yaratmayacaðý. Bu konuda da görüþlerinizi öðrenmek isteriz. Ernesto Gomez Abascal: Bu haberlerin bir kýsmý tamamen yalan, bazýlarý kýsmen doðru diyebiliriz. Biz her zaman ne diyoruz: Bu bir fikirler mücadelesi. Bunlarý da bunun parçasý olarak düþünmek gerekir. Bugün belki de silahlarla yapýlan savaþlardan daha önemli bir savaþ veriliyor. Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki büyük basýn kuruluþlarý hep emperyalist ülkelerin ve onlarýn müttefiklerinin elinde. Küba ya da baþka ülkeler hakkýnda bu tür yayýnlar yapýlýyor. Örneðin Irak’a demokrasi götürüldüðünü söylüyorlar vb. Bilgi, haber için verilen mücadele, savaþ büyük önem kazanmýþ durumda. Çok etkin mücadele etmek gerekiyor. Bizler de basýný bilgilendirme, haber verme büyük önem veriyoruz. Türkiye’de de bu anlamda baþarýlý olduðumuzu düþünüyoruz. Türkiye halkýnýn genel eðilimine baktýðýmýzda Küba dostluðunun güçlü olduðunu görüyoruz. Bu ka-

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008


Yeni Evrede

Küba

Mücadele Birliði

dar karalayýcý, çirkin bir makalenin Türk basýnýnda yer alabilmesi çok þaþýrtýcý. Ama bu Türkiye halkýnýn Küba’nýn yanýnda olduðunu gösteriyor, ki bunu deðiþtirmeye çalýþýyorlar. Buradaki Amerikan ajanlarý Türk halkýnýn Küba’ya beslediði olumlu duygularý deðiþtirmeye çalýþýyorlar. Buna benzer makalelerin Miami’de ya da Batý Avrupa’da çýkmasý çok olaðan. O nedenle yadýrgamadýk ama Türkiye’de yayýnlanmasýna þaþýrdýk tabii. Çok aðýr hakaretler içeren bir makale. Kendilerine bir cevap da yazdým. Haberlerden birinde Küba’da televizyon satýþlarý serbest býrakýldý deniyordu. Sanki Küba’da daha önce televizyon yokmuþ gibi. Oysa ki Küba’da her evde televizyon vardý, en daðlýk yerlerde bile. Tabii ki serbest býrakýlan televizyon ithalatý. Çok elektrik harcayan elektrikli eþyalarýn kullanýmý sýnýrlandýrýlmýþtý. Bir dönem enerji sýkýntýsý vardý biliyorsunuz. Birkaç yýldýr bir enerji devrimi yapmaktayýz. Bu süreçte pek çok yeni elektrik üretim santrali yaptýk. Yüksek kapasiteli. Bir yandan da bir enerji tasarrufu programý yürütülüyor. Çok elektrik tüketen ampuller yerini enerji tasarrufu saðlayan ampullerle deðiþtiriliyor. Bu tüm elektrikli aletler için, buzdolabý, vantilatör vs geçerli. Hem yeni elektrik santralleri ile artan üretim kapasitesi hem de çok elektrik sarfeden aletler yerine elektrik tasarruf eden aletlerin almasý ile dýþarýdan yeni elektrikli aletler alabilir duruma geldik. Bir de bilgisayar ve internet kullanýmý var. Bilgisayar satýþý herkese açýk deðildi. En çok ihtiyacý olan insanlara öncelik vererek bilgisayar temin ediliyordu. Düþünsel faaliyetlerle uðraþan akademisyen, yazar, gazeteciler gibi kiþilerle iþyerleri ve okullar gibi alanlar öncelikliydi. Her okulda mutlaka bir bilgisayar bulunuyor. Bu dünyanýn hiçbir yerinde rastlanan bir durum deðil. Çocuklar ilkokuldan itibaren bilgisayar eðitimi almaya baþlýyor. Son kararla ekonomik durumumuzdaki iyileþme neticesinde bilgisayar ithalatýna izin verildi. Internet baðlantýsý sýkýntýlý. Çünkü geniþ bant baðlantýya eriþimimiz yok. Internet kullanýmý yasak diyorlar, bu bir yalan. Geniþ banta eriþimimiz olmadýðý için kullanamýyoruz. Tam Küba sahillerinin önünden geniþ bant kablolarý geçiyor ama bunlar ABD’ye ait ve onlar yasakladýðý için yararlanamýyoruz. Biz de baðlantýyý uydu aracýlýðýyla yapmak zorundayýz, hem kapasitesi düþük oluyor hem de daha pahalý. Þimdi Venezüella ile yürütmekte olduðumuz bir çalýþma neticesinde geniþ banda eriþebileceðiz. Bunlar açýklanmýyor, olayýn küçük bir bölümünü gösterip aslýnda yalan söylemiþ oluyorlar. Küba’daki gelir daðýlýmýna gelince baþka bir açýklama yapmam gerekecek. Bunu birçok kez açýklama çalýþtým. Konferanslara çaðrýlýyorum. Mesela doktorlarýn olduðu yerlerde ama Küba’da meslektaþlarýnýn 20 dolar maaþ aldýðýný duyduklarýný söyleyip soruyorlar. Kendimden örnek vereyim. Üç yetiþkin insanýz, üçümüz de çalýþýyoruz, üniversite mezunuyuz. Üç çocuðum var. Hepsi üniversite mezunu, eðitimleri için tek bir sent ödemedim. Evim bana ait, kira ödemedim. Evde çalýþan üç kiþi maaþlarýmýzý topladýðýmýz zaman 80 dolar civarýnda oluyor, üç kiþi. Kira ödemiyoruz. Arabam için belli bir miktar benzini ücretsiz alýyorum. Kira ödemem gerekseydi 500 dolar verecektim. Bir kalp ameliyatý geçirdim yine tek kuruþ ö-

demedim. Her ay gýda yardýmý almaktayýz. Telefon vb hizmetler de ücretsiz. Ben tüm bunlar için para ödemek durumunda olsaydým çocuklarýmý okutamazdým. Otellerde konaklama için de Dýþiþleri Bakanlýðý benim her yýl bir hafta bir otelde tatil yapmama olanak saðlýyor. Kübalýlarýn giremez dediði otellerde bütün iþçiler iþyerlerinin teþviði olarak ücretsiz ya da çok cüz’i ücret karþýlýðý tatil yapabiliyor. Çiftçiler topraklarý için para ödemiyorlar. Böyle bir sistemde eþitlik, sosyal adalet saðlanabiliyor. Mükemmel diyemem, sistem içinde elbette eksiklikler var. Mesela turizmin sektöründe, bir otelin barýnda çalýþan biri, aldýðý bahþiþler neticesinde bir bilim adamýndan daha fazla gelir saðlamýþ oluyor. Bu tabii ki bir eþitsizlik yaratýyor. Bundan memnun deðiliz, çözümlemek istiyoruz. 1990’lý yýllarda turizm sektörüne yaslanmak zorunda kaldýk. Diðer sektörleri geliþtirip bu eþitsizlikleri ortadan kaldýrmaya çalýþýyoruz. Diðer bir sorun da ülkede çift para kullanýlýyor olmasý. Bir Küba pezosu var bir de konvertibl olan biliyorsunuz. Bunun ortadan kaldýrýlmasý hedef ama hemen mümkün görünmüyor. Ekonomimizin güçlenmesine paralel olarak Küba pezosu da konvertibl pezoya yakýn bir deðere ulaþabilir. Basýnda yer alan çirkin haberlerin arkasýnda baþka bir þey saklanýyor. 50 yýldýr biz Amerikan ablukasý altýnda yaþýyoruz. Bu 50 yýlda, hesaplamalarýmýza göre, ablukadan ötürü Küba’nýn 90 milyar dolarlýk bir kaybý oldu. Ama böyle bir ablukaya raðmen Küba halkýnýn yaþam standardý Küba ile karþýlaþtýrýlabilecek ülkelere nazaran çok daha iyi durumda. Ýþsizlik yok, sokakta terk edilmiþ çocuklar yok, üçüncü dünya ülkeleri arasýnda en fazla üniversite mezununa sahip, kiþi baþýna doktor ve öðretmen sayýsýnda en yüksek rakamlar, halka saðlýk hizmeti ücretsiz ve herkese eþit koþullarda saðlanmakta, halk saðlýðýnda edindiðimiz baþarýlarý BM, UNDP, WHO gibi örgütler tarafýndan da tanýnýyor. Mesela UNDP’nin insani geliþim endeksinde Küba 51. sýrada yer alýyor. BM’nin tüm dünyaya sunduðu bir bilgi bu. Bu da insan hayatýnýn kalitesini gösteriyor. Türkiye, Küba’nýn gerisinde yer alýyor bu sýralamada, 84. sýrada. Küba yüksek geliþim grubunda, Türkiye orta geliþim. Küba halkýnýn kültür seviyesi de oldukça yüksek. Küba’nýn içinde bulunduðu durumla diðer üçüncü dünya ülkelerini karþýlaþtýrýnca Küba gerçekten çok ileri durumda. Elbette sorunlarýmýz, çözmemiz gereken yetersizlikler var. Söz konusu yazýlarda ortak olarak tekrarlanan bir unsur var. O da Batista diktatörlüðü döneminde Küba’nýn daha zengin, daha eþitlikçi ve daha modern bir ülke olduðu yönündeki bir deðerlendirme. Gerçekten böyle miydi? Küba’nýn o dönemi konusunda, politik ve iktisadi koþullarý konusunda bizi bilgilendirebilir misiniz? Ernesto Gomez Abascal: Ben buna ancak gülüyorum. 1959’dan önce yaþýyordum, hayattaydým ve çalýþmaya baþlamýþtým. Fakir bir ailenin çocuðuydum. Üniversite okuyabildim, devrim oldu da okuyabildim. Yoksa ailemin beni okutabilecek durumu yoktu. Benim sýnýfýmdaki insanlar için üniversite okumak bir hayaldi. Toplumun yüzde 90’ý böyleydi. Olur da ortaokulu bitirebilirseniz büyük baþarýydý. En fazla 6-7. sýnýfa kadar okunabiliyordu. Yüzde 8-9’luk

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008

15


Yeni Evrede

Küba

Mücadele Birliði

bir elit kesim dýþýnda okumak imkansýza yakýndý. Ýþsizlik çok fazlaydý. Kadýnlar ne okumayý ne de çalýþmayý düþünebiliyordu. Tamamen ayrýmcýlýða maruz kalýyorlardý. Kadýnlarýn mecliste olmasý gülünecek bir þeydi, ama bugün baktýðýmýzda meclisin yüzde 43’ünü kadýnlar oluþturuyor. O dönemde kadýn üç konumda yer alabilirdi, ev iþlerine bakmak, baþkalarýnýn hizmetçisi olarak çalýþmak ya da fahiþelik yapmak. Tarlalarda çalýþan insanlar için de çok aðýr sömürü koþullarý geçerliydi. Yýlýn üç ayý þeker kamýþý tarlalarýnda çalýþýp karýnlarýný doyuruyorlardý, kalan aylarda açlýkla baþbaþa kalýyorlardý. Havana’nýn merkezi bir vitrindi. Zenginler çok iyi yaþýyordu. Arabalarý, evleri. Gösteriþli oteller. Mafyanýn kontrol ettiði, fahiþe ve kumar mahalleleri vardý. Uyuþturucu kaçakçýlýðý vardý mafyanýn yönettiði. Siyasilerin hepsi rüþvet peþindeydi. Siyasete ceplerini doldurmak, milyoner olmak için giriyorlardý. Çok baskýcý bir polis vardý. Ýnsanlar azýcýk bir þeyler söylemeye baþladýðý zaman alýp götürüyorlardý. Küba o zamanlar tamamen ABD’nin sömürgesi halindeydi. Ülkenin bütün ekonomik kaynaklarýný ellerinde tutuyorlardý. Þirket isimleri bile Ýngilizce idi, Ýspanyolca deðildi. Hepsinin sonunda “company” vardý. Hiçbir þekilde baðýmsýzlýk, egemenlikten söz etmek mümkün deðildi. ABD’ye karþý çýkabilecek onurlu hükümetler yoktu. Kültürel geliþim çok sýnýrlýydý. Spor alanýnda hiçbir baþarý elde edilememiþti. Devrim sonrasýnda özellikle spor alanýnda çok ciddi baþarýlar kaydedildi. Bugün Olimpiyat oyunlarýnda sergilenen baþarýlar çok gurur verici. Yani bu aptal gazetecilerin yazdýklarýný nereden çýkardýklarýný hiç bilemiyorum. Hatta cevaben yazdýðým mektupta Fidel’in sakalýnýn kýlý bile olamazsýnýz dedim. Bir diðer ortak tema ise Küba’da çok yaygýn biçimde yapýldýðý izlenimi uyandýrýlmaya çalýþýlan fuhuþ. Bu tartýþmalarda ilginç olan ise Türkiye bir genelev iþletmecisinin vergi rekortmeni olabildiði bir ülke olmasý. Baþta ABD olmak üzere diðer kapitalist ülkelerde bu “sektör” iktisadi yapýnýn doðal, önemli ve yasal bir bileþeni. Elbette Küba’nýn bunu mazur göstermeye çalýþmadýðýný ve bu mesele ile mücadele ettiðini biliyoruz. Küba’da fuhuþa karþý mücadele nasýl yürütülüyor? Sonuçta bunun yalnýzca polisiye önlemlerle çözülemeyecek bir toplumsal sorun olduðu Küba’da da kabul edilen bir yaklaþým. Fuhuþ gibi bir sorunumuz yoktu, devrimin ardýndan. 1990’lý yýllarda ekonomik sýkýntýlarýmýz nedeniyle turizmin geliþimine paralel böyle bir sorunla karþý karþýya kaldýk. Bazý genç kýzlarýmýz daha kolay yoldan para kazanmayý tercih ettikleri için bunu meslek edindiler. Evet Havana’nýn belli kesimlerinde görebiliyorsunuz. Bazý büyük turizm merkezlerinde, turistik yerlerde var. Ama bazý Latin Amerika ülkeleriyle karþýlaþtýrdýðýnýz zaman kýyas götürmeyecek kadar düþük olduðunu görüyoruz. Evet vardýr ama “bu Küba’da niye vardýr” sorusuna takýlmýyoruz. Bunun yerine bununla eðitim yoluyla mücadele ediyoruz. Polisiye kontrol mekanizmalarý olmakla birlikte baský uygulayan bir düzeyde deðil. Bir mafya aðý yok. Yani pek çok kapitalist ülkedeki gibi bir sektör deðil. Bir sosyal takip sistemimiz var. Sosyal hizmet uzmanlarýmýz mahallelerde dolaþýp görüþmeler yapýyor. Eðer eðitimlerini tamamlamamýþlarsa bu konuda yardýmcý olunuyor ya da tamamlamýþsa baþka bir iþ bulmasý konusunda yardýmcý olunuyor. Daha da güçlendirilmesi gereken bir program bu. Ciddi bir eðitim süreci ve kültür seviyesinin geliþtirilmesi ile çözülebilir. Þu günlerde Küba Ulusal Yazarlar ve Sanatçýlar Birliði’nin kongresi gerçekleþtirilmekte ve orada ele alýnan konulardan bir tanesi de bu. Bu sadece fuhuþla alakalý deðil bütün suç alanlarýyla ilgiliydi. Mesela biz üniversiteleri artýk hapishanelere götürü-

16

yoruz. Sadece temel eðitim deðil, mahkumlarýn üniversite eðitiminden de yararlanmasýný saðlýyoruz. Yapýlan çalýþmalar mahkumlarýn ailelerinin eðitim düzeylerinin çok yüksek olmadýðýný gösteriyor. Bir günde aþýlabilecek bir durum deðil, kuþaktan kuþaða deðiþebilecek bir tablo bu, ama yoðun bir çalýþma yürütmek gerekiyor. Küba gazetelerinden öðreniyorum, sanatçýlardan oluþturulan bir tugay var, müzisyenler, tiyatrocular, ressamlarý, gittikleri hapishanelerde oyunlarýna sergiliyorlar, atölyeler yapýyorlar. Küba’nýn en tanýnmýþ sanatçýlarýndan oluþuyor bu tugaylar. Mesela Silviyo Rodrigues, þu anda bir hapishane turnesi yapýyor. Dünyanýn hangi ülkesinde böyle þeyler yapýlýr diye ben de kendi kendime soruyorum. Esasen ortaya çýkarýlmaya çalýþýlan hava devlet baþkanlýðýndaki isim deðiþikliðinin Küba’nýn sosyalizmdeki ýsrarý konusunda da yansýmasýný bulacaðý yönünde. Gerçekten isimlerin deðiþimi Küba sosyalizminin kaderini derinden etkileyebilir mi? Küba sosyalizmi bu denli korunaksýz mý? Ernesto Gomez Abascal: Kendi fikirleriyle gerçekleri karýþtýrýyorlar. Onlar arzularýný söylüyorlar, sonra bunlarý gerçekmiþ gibi yazýyorlar. Sosyalizmden dönmemize yol açacak herhangi bir deðiþim yok. Ýnsanlarýmýz bu sistemin iyiliklerini çok iyi biliyor. Gözü kapitalizmde olan bir azýnlýk vardýr, ABD’ye göç etmek isteyen, oraya gittiklerinde bir hafta içinde milyoner olacaðýný zanneden bir grup insan. Florida’dan Küba karþýtý yayýnlar var sürekli. Farklý yollardan ABD propagandasý yine sürmekte. Kuvvetli bir karþý karþýya geliþ. Biz bunun üstesinden gelebilecek güce sahibiz. Küba’da belki bazý insanlarýn kafasý karýþtýrabilirler ama bunlarýn azýnlýktýr. Küba’da Ekim’de yapýlan son seçimler bir referandumdu aslýnda. Bizde oy kullanma iþlemi zorunlu deðil. Halkýn yüzde 90’ý sosyalist programlara oy kullandý. Halkýmýzýn yüzde 90’ýnýn sosyalizmi desteklediðini gösteriyor bu. Sosyalist programa oy vermeyen ya da geçersiz oy kullananlar en fazla yüzde 4 civarýndadýr. Þöyle baktýðýmýz zaman Küba halkýnýn yüzde 90’dan fazlasý sosyalizm için oy verdi. Oy verme iþleminin tamamen özgür irade ile olduðunu da belirtmek isterim. Sayýn Büyükelçi bir mektup kaleme aldýnýz. Keza Jose Marti Küba Dostluk Derneði de tüm basýna gönderdiði iki mektubun yaný sýra Basýn Konseyi’ne baþvuru baþta olmak üzere bir dizi giriþimde bulunmayý planlýyor. Elçiliðin bir yasal giriþimi olacak mý? Ernesto Gomez Abascal: Türkiye’deki tüm dostlarýmýzýn bu baþlýkta þu ana kadar yapmýþ olduklarýna çok teþekkür ediyorum. Türkiye’deki o kadar çok dostumuz var ki, tüm dostlarýmýza hakaretti bu makale. Eminim Hürriyet’i mektup bombardýmanýna tutmuþlardýr. Ben bir mektup yazarak cevap verdim. Bunun yeterli olduðunu düþünüyorum. Bizim yöneticilerimize yönelik saygýsýzlýða Türkiye halký da yanýt verecektir. Kendi mektubumda da dedim ki: “Ben bu gazeteciyi þu ana kadar Türkiye basýnýnda Küba hakkýnda yazýlmýþ en çirkin makaleyi yazma ‘baþarýsý’ ile tanýyorum.” Bizim arkamýzda Türkiye halký var. Ama tabii ki o gazetecilerin arkasýnda da birileri vardýr. ABD biliyorsunuz bu tür makalelerin yayýnlanmasý için her yýl bütçe ayýrmakta. NOT: Sol.org.tr isimli web sitesinden alýnarak yayýnlanmýþtýr

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008


Yeni Evrede

Halkýn Denizi

Mücadele Birliði

4 MAYIS’TA KADIKÖY’DE “HALKIN DENÝZÝ DENÝZLEÞEN HALKLA“ MÝTÝNGÝNDE BULUÞALIM

1972’de idam edilen Türkiye devriminin önderleri Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan bu yýl Kadýköy’de 4 Mayýs’ta yapýlacak bir mitingle anýlacaklar. Yapýlacak olan mitingi Mücadele Birliði Platformu’nun bir bileþeni olan Ayýþýðý Sanat Merkezi düzenliyor. Konuyla ilgili olarak 11 Nisan’da Galatasaray Lisesi önünde bir basýn açýklamasý yapýldý. Saat 14:00’da üzerlerinde Deniz Gezmiþ tiþörtleri ve ellerinde Deniz posterleri ve Deniz silüetli kýzýl bayraklarla toplanan Ayýþýðý Sanat Merkezi üyeleri basýn açýklamasýna müzik grubu eþliðinde “Þarkýþla” türküsünü söyleyerek baþladý. Þarkýþla türküsünün hemen ardýndan basýn açýklamasý yapýldý. Yapýlan basýn açýklamasýnda þöyle denildi: “Toplumlar tarihi sýnýf savaþýmlarý tarihidir. Sýnýf savaþýmlarýysa tarihin her döneminde kendi kurtuluþlarý için savaþan önderler çýkarmýþtýr. Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan ve Yusuf Aslan ise gerek yaþamlarý gerekse idam sehpalarýndaki tavýrlarýyla bu topraklarda yaþayan iþçilerin, emekçilerin ve ezilen halklarýn kurtuluþ umudu ve simgesi olmuþlardýr. Türkiye devriminin önderleri Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan ve Yusuf Aslan 6 Mayýs 1972’de idam edildiler. Devrimci Öðrenci Birliði ile öðrenci gençlik içindeki mücadelelerini, devrim ve sosyalizm anlayýþýyla büyüterek iþçiler, emekçiler ve ezilen halklarýn gönlünde eþsiz bir yere sahip olmuþlardýr. Emperyalizme, kapitalizme karþý savaþan Denizler sýnýfsýz, sömürüsüz bir dünya için mücadele ettiler. Denizlerin uðruna ölüme gittikleri kavga yenilmezdir. Ne Denizleri idam etmeleri onlarý yok edebilmiþtir, ne de onlarý ve verdikleri mücadelenin içini boþaltma çabalarý sonuç vermiþtir. Denizleri anlamak onlarýn yolundan gitmektir. Denizlerin bayraðý þimdi iþçilerin, emekçilerin ve ezilen tüm halklarýn elinde dalgalanmaktadýr. Denizlerin bizlere býraktýðý bu bayraðý onurla taþýyoruz. Bu devrimci mirasý yaþatmak amacýyla da 4 Mayýs Pazar günü Kadýköy’de bir miting düzenleyeceðiz. “Halkýn Denizi Denizleþen Halkla Buluþuyor” mitingimiz 4 Mayýs Pazar günü saat 13.00’da Numune Hastanesi’nden yürüyüþle baþlayacak, saat 14.00’da konuk sanatçýlarla Kadýköy Ýskele Meydaný’nda yapýlacaktýr. “Halkýn Denizi Denizleþen Halkla Buluþuyor” mitingimize tüm halkýmýz davetlidir.” Basýn açýklamasý “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam” sloganlarýyla sona erdi.

SON SÖZ Evet sýnýflar mücadelesinde son sözü söyleyecek olan iþçi sýnýfýdýr ve onun politik örgütlülüðüdür. Denizlerin, Hüseyinlerin Yusuflarýn sisteme karþý uzlaþmaz tavýrlarý, devrimci gelenekleri, bugün kendisini daha çok hissettiriyor. Onlar, halklarýn kurtuluþu yolundaki eylemde ölümü kucakladýlar. Bizlere býraktýklarý deðerler bugün yolumuzu aydýnlatýyor. Yaktýklarý devrim ateþi, Zafere Kadar Daima þiarýyla yanmaya devam edecektir. Onun için Deniz olunmalý, Onun için Denizler gibi ileri atýlmalý, onun için Denizlerin yolunda leninist saflarda yer alýnmalýdýr. 12 Eylül faþist diktatörlüðüne karþý üç komünist iþçi Ýbrahim, Seyit ve Necati yoldaþlar hem iþçi sýnýfý mücadelesine, hem de partilerine olan baðlýlýklarýyla onurlu kavgacý tavýrlarýný daraðaçlarýnda göstermiþlerdir. Yoldaþlarýndan almýþ olduklarý kavga bayraðýný Agitler, Aysunlar, Muratlar, Sibeller dalgalandýrmýþtýr, bugün leninistlerce devam ettirilmektedir. Bugün, sýnýflar mücadelesi eskiye göre daha diri, daha ileri boyutta kendisini gösteriyor. Sýçramalý bunalýmýn sýçramalý bir devrime yol açacaðý günler yakýndýr. Sermayenin merkezileþmesi beraberinde yozlaþma, çürüme, manevi çöküþ, býkkýnlýk ve hayattan bezginliði de beraberinde getiriyor. Tüm bu geliþmeler isyanlarý,ayaklanmalarý, baþkaldýrýlarý yaratýyor. Yokluðun, açlýðýn, sefaletin, baský ve terörün artarak devam etmesi, devrimci dalgalanmalarý güçlendiriyor. Bu durum, iþçi sýnýfýnýn her yönüyle ortaya çýkmasýný kaçýnýlmaz kýlmýþtýr. Çalýþanlar, yarýnlarýndan emin deðiller, Son SSGSS ve Newroz eylemlilikleri kitleleri sokaða dökmüþ, yýðýnlar ayaklanmanýn provalarýný yapmýþlardýr Devrimler kendisini oluþturan tarihsel koþulardan ayrý geliþmez. Sýnýflý toplumlarýn evriminin belirli bir aþamasýnda kaçýnýlmaz bir sondur. Bu sonda SON SÖZ’ü söyleyecek olan, iþçi sýnýfýnýn ta kendisidir. Çaðýmýz devrimci dönüþüm çaðýdýr; bu çaðý yaratan proletarya, SON SÖZ’ünü söylüyor. Bizler, her zamankinden daha hazýr, uyanýk, diri ve savaþkan bir ruha ,örgütlülüðe ve eylemliliklere hazýrýz. Kürdistan’a yönelik soykýrým ve katliamlar kapýþmayý kaçýnýlmaz kýlmýþtýr, SON SÖZ’ümüzdür: Ýþçi sýnýf ve komünistlerin ayaða kalkma zamaný gelmiþtir, sürece müdahale zamanýdýr. 1MAYIS TAKSiM, bunun sýnavýný verecektir. Bu süreç, her zamankinden daha fazla örgütlenmeye ihtiyaç duyurmaktadýr. DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ sýnýf örgütlerini yaratarak o büyük güne hazýrlanmalýdýr, bu bakýþ açýsý doðrultusunda güçlerimizi birleþtirmeliyiz. Tüm donanýmlarýmýzla devrimci eylemliklere hazýr olmalýyýz Bu tarihsel sürece önderlik edecek olanlar, sýnýf savaþýmýnýn gerçek kurmaylarý ve müfrezeleri olacaklardýr, böylece tarih sayfasýndaki yerlerini alacaklardýr. Bunun için SON SÖZ’ümüz þudur: hayatýn ve üretimin her alanýnda emekçilerin içinden geçenleri okuyacak bir güç haline gelmeliyiz, baþ kaldýrmak için bir kývýlcým yetiyor. Önemli olan, “KIVILCIMIN BOZKIRIN BÜTÜNÜNÜ SARMASI”dýr. Birleþik devrimi örmek ve zaferle taçlandýrmak için, komünist örgütlülüðü saðlamak zorundayýz . DÜNYA EMEÐÝN OLACAK YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERLE GELECEK ÝZMÝR (DÝK ) DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008

17


Yeni Evrede

Emek Eylemleri

Mücadele Birliði

GENEL SAÐLIK SÝGORTASINA KARÞI AMED’DE SSGSS’YE KARÞI MÝTÝNG ANTEP’TE ÝÞ BIRAKMA EYLEMÝ enel Saðlýk Sigortasý’nýn geri çekilmesi amacýyla, bütün illerde olduðu gibi Antep emekçileri de iþ býrakarak alanlara çýktý. 1 Nisan günü farklý noktalarda toplanarak Adliye önüne gelen bini aþkýn iþçi ve emekçi, yasaya karþý öfkesini haykýrdý. Mücadele Birliði Platformu olarak destek verdiðimiz eylemde sýk sýk, “Ýþçi Memur Elele Genel Greve”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek”, “Direne Direne Kazanacaðýz”, “Yaþasýn Onurlu Mücadelemiz” sloganlarý atýldý. Basýn açýklanmasýnda “Bu yasa gündeme geldiðinden bu yana, bizler bu yasanýn IMF ve DB’nýn dayatmasýyla hazýrlandýðýný dile getirdik. IMF ve DB dayatýðý tüm yasalarda olduðu gibi, bu yasanýn temel önceliði halkýn deðil, uluslararasý sermayenin çýkarlarýdýr. Emekçilerin böylesi karanlýk bir zihniyetle uzlaþmasý mümkün deðildir! Onlar bu ülkenin geleceðini IMF kredilerine satmýþ olabilirler. Ama bizler, çocuklarýmýzýn geleceðini satýlýða çýkarmalarýna izin vermeyeceðiz. Biz çocuklarýmýza onurlu bir gelecek býrakacaðýz!..” diyerek yasanýn yürürlüðe girmesine asla izin vermeyeceklerini, eylemlerin daha kitlesel olarak sürdürüleceðini belirttiler “Biliyoruz ki biz karþý çýkarsak yapamazlar”. Bizler de eylem sýrasýnda, “Yasayý Yýrtarýz Ankara’yý Yýkarýz”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” sloganlarýný attýk. Sloganlarýmýza emekçiler de destek verip alkýþladýlar. Uluslararasý tekellerin bir yaptýrýmý olan bu yasa, emekçi sýnýflar için tam bir yýkým yasasýdýr. Bu yasa, sermaye açýsýndan ne kadar önemliyse, emekçiler için de kat kat önemlidir. Eðer yasanýn geri çekilmesini istiyorsak, kararlý ve sonuç alýcý eylemlere giriþmekten baþka bir yolumuz yok! Emekçi sýnýflara yönelik topyekün saldýrýyý püskürtecek ve çocuklarýmýza onurlu bir gelecek býrakacak gücümüz var. Yeter ki buna inanalým, birlikte mücadeleyi yükseltelim. YASAYI YIRTARIZ ANKARA’YI YIKARIZ YAÞASIN ÝÞÇÝ VE EMEKÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

13 Nisan günü Eðitim-Sen tarafýndan SSGSS’ye karþý protesto mitingi düzenlendi Amed’de. Þýrnak, Tunceli, Batman, Urfa Eðitim-Sen þubelerinin de yeraldýðý mitingte yaklaþýk 3000 civarýnda insan vardý. “Savaþa Deðil Eðitime Bütçe”, “Eðitim Hakký Satýlamaz”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek”, “AKP Yasaný Al Baþýna Çal”, “AKP Saðlýða Zararlýdýr”, “Mezarda Emekli Olmayacaðýz”, “Sözleþmeli Köle Olmayacaðýz” sloganlarýnýn atýldýðý mitingde “Eþit Ýþe Eþit Ücret”, “Herkese Eþit Kamusal Nitelikli Eðitim”, “Yaþasýn Eþit-Özgür-Demokratik Türkiye Mücadelemiz” yazýlý pankartlar dikkati çekiyordu. Mitingte genel olarak þunlar dile getirildi: “AKP hükümetinin önümüze koyduðu gerici, liberal uygulamalar canýmýza tak etti. SSGSS ile saðlýk ve emeklilik hakkýmýzý piyasalaþtýrýyorlar. Buna sessiz mi kalacaðýz. Biz emekçiler kuþatmanýn direniþle yýkýlacaðýný iyi biliyoruz. AKP’yi de yýkacaðýz. Bize git evinde otur, en az 3 çocuk doður denmektedir. Bu zihniyet doðuracaðýmýz çocuklarýmýzý savaþlarda öldüren zihniyettir. AKP zihniyeti yasaklayýcý zihniyettir... Bu iktidar halkýmýza operasyonlar düzenlemektedir. Toplumsal barýþý saðlamak her kesimin þiarý olmalýdýr. Ötekileþtirmek, bastýrmak, yoksaymakla toplumsal barýþý saðlayamazsýnýz. Kol kýrmakla iç barýþý saðlayamazsýnýz, operasyonlarla saðlayamazsýnýz.” Son olarak mitingde Eðitim-Sen Genel Baþkaný Alaaddin Dinçer ise þunlarý söyledi: “22 Martta Hakkari’de, Yüksekova’da ve Van’da Newroz’da yaþamýný kaybedenlerin önünde saygýyla eðiliyorum. Çocuklarý öldürerek, gençleri öldürerek, çocuklarýn kolunu, kafasýný vahþice kýrarak bu sorunu çözemezsiniz. Baþbakan diyor ki: ‘AKP’nin kapatýlmasý milli iradeye müdahaledir.’ DTP’nin kapatýlmasý deðil midir? Biz sadece ve sadece anadilde eðitimi tüzüðümüzden bir süreliðine çýkardýk, beynimizden çýkarmadýk, çýkarmayacaðýz... Susurluk’ta, Þemdinli’de, Yüksekova’da sonuna kadar üzerine gidilmeyen çeteleþme büyümüþtür. Ergenekon olarak önümüze çýkmýþtýr. Jitem gibi kontra örgütlenmelerin olduðu bir ülkede çeteleþmenin önüne geçilme çabalarý boþunadýr... Toplumda büyük kutuplaþma, kamplaþma yaratýlýyor. Ülkemizde ýrkçýlýk ve þovenizm körükleniyor, savaþ naralarý atýlýyor. Þimdi saflarý sýklaþtýrma zamaný. Bu kavga ekmek kavgasýdýr, faþizme karþý özgürlük kavgasýdýr. Ölümlere inat, öldürenlere inat taraf tutuyoruz, yaþamýn tarafýný tutuyoruz.” Dicle Fýrat Kültür Merkezi Müzik grubunun dinletisinden sonra miting son buldu.

ANTEP MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU

Amed’den Bir Leninist

G

18

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008


Yeni Evrede

Filistin

Mücadele Birliði

FÝLÝSTÝN HALKIYLA DAYANIÞMA ETKÝNLÝÐÝ Filistin; sokakta top oynayan çocuklarýn deðil ellerinde taþlarla tanklara karþý savaþan çocuklarýn, analarýn çocuklarýna bakmanýn dýþýnda düþmanýn karþýsýnda dimdik durduðu, erkeklerinse evine ekmek getirmenin yerine savaþýn ortasýnda çatýþtýðý, aslýnda ismini bile söylediðimizde artýk çocuk, kadýn, erkek tüm halkýn özgürlük mücadelesi yürüttüðü kanla sulanmýþ bir ülkedir. Bunun bilincinde olan bizler yüreðimizde Filistin halkýnýn özgürlük mücadelesi Ayýþýðý’mýzda “Filistin Halkýyla Dayanýþma Etkinliði” düzenledik. Etkinlik Filistin halkýnýn yaþadýklarýnýn küçük bir bölümünü gösteren slaytla baþladý, Filistin’li bir þairin orada yaþananlarý anlatan þiirlerinin Ekinsu Þiir Topluluðu tarafýndan okunduðu þiir dinletisinden sonra Grup Sýra Neferi’nin hazýrladýðý Arapça, Kürtçe ve Türkçe parçalar dinletildi. Bu halk türkülerinde faþizmin, siyonizmin çocuk, kadýn demeden insanlarý nasýl katlettiði anlatýlýyor. Birinde Filistin’de sokakta uçurtma uçurmak isteyen çocuklarýn Ýsrail uçaklarý tarafýndan nasýl bombalandýðý; diðerinde öðretmenle öðrencileri arasýnda geçen diyaloðu, öðrencilerin korktuðu canavarý (ki bu kapitalizm) anlatýyor. Öðretmen ne yapýlmasý gerektiðini, canavarý yani kapitalizmi ancak barutla yenebileceklerini anlatýyor. Ve son türkü de sevgilinin þahsýnda gelecek güzel mutlu günlere olan umudu anlatmaktadýr. Son olarak Filistin’le ilgili söyleþi gerçekleþtirildi. Bu söyleþide Filistin’deki olaylarý birebir yaþayan bir aile, Filistin Halkýyla Dayanýþma Derneði Amsterdam temsilciliðinden iki arkadaþ da aramýzdaydý. Ýlk önce Filistin’in tarihçesini, bugünkü mücadelesini anlatmak için Ayýþýðý’ndan iki arkadaþ sözü aldý. Arkadaþýmýz: “Bu konuda ne kadar anlatsak da bunlarý birebir yaþayanlar kadar iyi anlatamayýz. Onun için sözü Filistin’li arkadaþa býrakmak istiyorum” dedi. Ardýndan Filistin’li arkadaþ sözü aldý ve Filistin’de yaþadýklarýndan bazýlarýný bizimle paylaþtý: “Filistin’de yaþayan her insanda bir hatýra görüyorsun. Ýsraillileri ilk yerleþtirmeye baþladýklarýnda onlar için kamplar kurdular. En güzel topraklara Yahudileri yerleþtirdiler. Onlarý gündüz bu kamplara getirip geceleri götürüyorlardý, güvenliklerini saðlamak için. Önceden sýnýra Mýsýr askeri yerleþtirmek yasaktý, ama þimdi Ýsrail’in güvenliðini saðlamak için sýnýra asker konuldu. Mesela ev yapacaksýn sýnýrdan 500 m uzak olmak zorunda yoksa izin verilmiyor. Bu 500 m’lik insansýz bölgelerde kuþ sesi bile çýksa silahlar kendiliðinden patlýyor. Filistin’deki su kaynaklarýndan su çekiliyor, su çekilince orada sadece tuzlu su kalýyor ve bu da çocuklarda anemi hastalýðý yapýyor. Çünkü kalan suyun nitrat oraný çok fazla, kalan suyun tuz oraný 2000 mg, bu sudan aðaçlarý sulayýnca aðaçlar bile ölüyor. Bunun dýþýnda yaðmur suyunun normalde daðlardan Gazze’ye akmasý gerekiyor. Ama Ýsrailliler yaðmur suyunun önüne kuyular açýp suyu kendileri kullanýyor. Bir þehrinden baþka bir þehrine geçiþte pasaportlarýn kullanýldýðý bu ülkede son haberlere göre bir kaç gün içinde ne elektrik kalacak ne doðal gaz verilecek. Þu anda Filistin’de hiçbir þey yok sabun yok, ilaç yok, ameliyatlar narkozsuz gerçekleþtiriliyor. Türkiye’ye ilk geldiðimde yaþadýðým ve unutamadýðým bir anýmý sizinle paylaþmak istiyorum. Gece uyurken birden kapý vurulmaya baþlýyor. Korkuyla uyanýyoruz hepimiz. Ben önce siyonistlerin geldiðini ve kapýlarý vurduðunu zannediyorum. Ama kapýyý çalan arkadaþýmdý. Uzun süre bu psikolojiyi üzerimden atamadým. Çoktandýr kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiþtim. Bu etkinliði düzenlediðiniz için size teþekkür ediyorum.” Daha sonra Filistin Halkýyla Dayanýþma Derneði’nden arkadaþýmýz sözü aldý: “Geçen haftalardaki Ýsrail saldýrýsýndan sonra bir yardým kuruluþu tarafýndan 59 yaralý Ýstanbul’a getirildi. Bize bu yaralýlardan en hafif yaralý olanlarý gösterildi. Aðýr yaralý olanlarý görmememizin bizim için daha iyi, daha saðlýklý olacaðýný söylediler. 59 kiþiden sadece 6’sý hafif yaralýydý. Hastalar deðiþik semtlerde 12 farklý hastanede yatýyordu. Gelen yaralýlar arasýnda beni çok etkileyen bir kadýn vardý. 8 aylýk hamile olan bu kadýn evinde çamaþýr sererken saldýrýya uðruyor ve bacaklarý kopuyor; bir baþka yaralýnýn durumu da beni çok üzüyor: bu yaralý 7 arkadaþýyla birlikte dolaþýrken onlara saldýrýlýyor ve 7 arkadaþý gözlerinin önünde hayatýný kaybediyor, kendi de ya-

ralanýyor. Bu arkadaþý psikolojik olarak yaþama döndürmenin çok zor olacaðýný söyledi doktorlar”. Filistin’de yaþanan bu insanlýk dýþý muameleleri burada ne kadar anlatmaya çalýþsak da yetmeyeceðini biliyoruz. Artýk Filistin için bir þeyler söylemenin deðil çok þey yapmanýn vaktidir. Tüm dünyanýn gözleri önünde yaþanan bu katliamlar sona ermediði sürece insanlýk özgürleþme yolunda yeterli adýmlar atamayacaktýr. Bugünkü teknolojik geliþmeler göz önüne alýndýðýnda ve dünyanýn bir çok yerinde yaþanan bu katliamlar göz ardý edildiðinde aradaki uçurum daha net bir þekilde görülmektedir. Buradan haykýrýyoruz: Devrim yolunda ilerleyen, özgürlük uðrunda ölüme giden Filistin halkýnýn acýsý acýmýz, kavgasý kavgamýz, mücadelesi mücadelemizdir... SAVRA SAVRA HATTA NASR! FÝLÝSTÝN HALKI YALNIZ DEÐÝLDÝR! Ýzmir’den Bir Leninist...

DÝCLE ÜNÝVERSÝTESÝNDE AÇLIK GREVÝ Selam hewaller, 14 Nisan günü Dicle Üniversitesi Öðrenci Derneði Baþkanlýðý’nda öðrenciler, açlýk grevini baþlatmak için toplandýlar. Davul, zurna ve halaylarla baþlayan grev, Eðitim Fakültesi önünde yapýldý. Fakültenin önüne kurulan çadýrýn üstüne, “Bu Üniversitede Açlýk Grevi Var” pankartý asýldý. Öðrencilerin ellerindeki pankartlarda ise “Ateþkes Ýstedim Yargýlandým”, “Yönetim Rektörlük mü Yoksa Polis mi?”, “Zafer Ýþareti Yaptým Yargýlandým”, “Dem Dema Azadiye’ye”, “Fidan Diktim Yargýlandým”, “Gazete Okudum Tehdit Edildim”, “Öðrencileri Deðil Çeteleri Soruþturun”, “Özgürlük Ýstedim Özgürlüðümden Oldum”, “Barýþ Ýstedim Soruþturuldum”, “Tarihime Sahip Çýktým Yaralandým”, “Cemaat Stand Açtý, Ardýndan Keyif Çattý; DÜ ÖDER Stand Açtý Zindanlara Atýldý”, “Yaþasýn Özgür-Demokratik-Baðýmsýz Üniversite”, “Baba Beni Okuldan Atýyorlar”, “Kürtçe Þarký Söyledim Darp Edildim” yazýlýydý. Eðitim Fakültesi’ndeki bir hocanýn çýkýp “Ders varken ses yapmak suçtur” demesi üzerine öðrenciler, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganýný hep bir aðýzdan attýlar. Ve bir öðrencinin “Asýl üniversiteye polisin girmesine izin vermeniz suçtur” sözü, öðrencilerden oldukça alkýþ aldý. Açlýk grevine girecek 10 kiþilik ilk grup, çadýrda yerini aldý. Greve gelen Barýþ Anneleri de oldukça ilgiliydi. Ama geleceðini söyleyen birçok dernek ve grup yoktu. Sonrasýnda milletvekili Sabahat Tuncer gelip öðrencilere desteðini belirtti. Eðitim Fakültesi Dekanýnýn sözcü gönderilmesini istemesi üzerine ÝHD, Demokrasi Platformu ve öðrencilerden oluþan bir grup, dekana isteklerini bildirdi. Ýstekler; okula polisin girmemesi, okuldan uzaklaþtýrýlan, hakkýnda soruþturma açýlan öðrencilerin geri alýnmasýydý. Ve Dekan bu istekleri kabul ettiklerini (dekan rektörün temsilcisi konumundaydý) söyledi. Ama soruþturmasý Ankara’ya giden öðrenciler hakkýnda bir þey yapamayacaðýný söyledi. Bu sonuç üzerine grev çadýrý kurulduðu gün kaldýrýldýve çadýrý veren belediyeye teslim edildi. Belediye, öðrencilerin ayný gün çadýrý getirdiklerini görünce “neden bu kadar erken pes ettiniz” sözüne karþýlýk öðrenciler “Biz deðil, onlar hemen pes etti” dediler.

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008

AMED’DEN LENÝNÝSTLER

19


Yeni Evrede

Antep

Mücadele Birliði

DEVRÝM ANTEP’ÝN ÝLÝKLERÝNDE ASLA SÖKÜP KOPARAMAZSINIZ K

arþýlaþtýðýmýz bütün zorluklara raðmen Antep’te emeðin kavga bayraðýný dalgalandýrmaya hiç yýlmadan devam ediyoruz. Antep bilindiði üzere sanayisinin geliþkin, iþçisinin ve sömürüsünün yoðun olduðu illerimizden birisi. Devrimci tarihi ve geleneði ise Emeðin Birliði, Genç Emekçiler Birliði ve Ýplik-Ýþ Sendikasý baþta olmak üzere onlarca iþ kolu derneði ile anýlýr halde. Eðer Antep’in bugün hala güçlü bir devrimci potansiyel varsa bunun, iþte bu gelenek sayesinde yaratýldýðýný söylemek hiç de abartý deðildir. 12 Eylül faþizmi ise bu geleneði yok etmek için ayný zamanda iþçi ve emekçileri yaratýlan bu devrimci geleneðin peþinden gitmemeleri için her türlü baskýyý, iþkenceyi, terörü insanlarýmýza layýk gördü. Ýþçi ve emekçileri verdikleri mücadeleden ötürü piþman etmek için elinden geleni yaptý. 12 Eylül sonrasý saldýrýlar sistematik hale getirilerek süreklileþtirildi. Sermaye sýnýfý geçmiþine bakarak adeta “bir daha asla” diyor. Antep emekçisini uyandýracak her faaliyet yasadýþý, bu faaliyeti yürütenler ise terörist ilan ediliyor. Bunun sonucunda ise devrimci faaliyet baský ve terörle yok edilmek isteniyor. Sermaye bütün araç ve yöntemlerini buna seferber ediyor. Yasal kurumlar yasa dýþýymýþ gibi saldýrýlara maruz kalýyor. Antep’te devrimci geleneði yaþatma ve daha da ileri götürme gibi amaçlarý olan Ayýþýðý Sanat Merkezi ve Genç Emekçiler Birliði dernekleri bu yüzden sermaye tarafýndan hedef tahtasý haline getirildi. Kurumlarda yapýlan bir çok etkinlik polis ablukasý altýnda yapýldý. Etkinlik hazýrlýklarý yüksek miktarlarda para cezalarý kesilerek aksatýlmaya çalýþýldý. Kurumlardan çýkan bir çok insan kimlik kontrollerinden geçirildi, kimisi tehdit edildi, kimisi gözaltýna alýndý, kimisi tutuklandý. Ailelere gidilerek çocuklarýný buralara göndermemeleri tembihlendi. Terörle Mücadele polisleri liselere giderek öðrencilere seminerler verdiler. Bu seminerlerde Ayýþýðý ve GEB’in adý verilerek buralarýn yasadýþý, giden insanlarýn ise terörist olduðu, buralardan uzak durmalarý gerektiði, hatta kendi telefon numaralarýný vererek buralara giden arkadaþlarý olursa onlarý bu numarayý arayarak kendilerine bildirmeleri gerektiði söylendi. Yine liselerde bu kurumlara giden öðrencilere idare ve faþistler aracýlýðýyla baskýlar yapýldý. Ve daha da uzatýlabilecek bir çok benzer baský ve saldýrýyla, geniþ iþçi, emekçi, öðrenci kitleleriyle aramýzda kurulacak bað zayýflatýlmaya çalýþýldý. Fakat her türlü baskýnýn ardýndan egemen güçler hayal kýrýklýðý yaþadýlar. Kazdýklarý kuyuya kendileri düþtüler. Çünkü her baský, beraberinde kitlelerle bütünleþmeyi, kitlelerin daha da politikleþmesini ve de daha güçlü bir çýkýþý beraberinde getirdi. Bu kurumlara yönelik her türlü anti-propaganda artýk inandýrýcýlýðýný yitirdi. Antep halký artýk bizleri çok daha yakýndan tanýyor. Antep halký artýk Ayýþýðý Sanat Merkezi ve Genç Emek-

20

çiler Birliði’nin ne olduðunu çok iyi biliyor. Ayýþýðý ve GEB yaratýlmak istenen örgütsüz, bencil, çýkarcý bir topluma ve sermayenin yoz kültürüne karþý emeðin mücadele bayraklarýdýr. Buralarda hiçbir þekilde çýkarcýlýk bulamazsýnýz. Ýnsanýn aþaðýlanmasý asla yoktur. Buralarda insanlar adeta yaþadýðýnýn farkýna varýr. Bu þekilde düþünen ve yaþayan insanlarýn yeryüzünde hala varolduðu görülür buralarda. Çýkarsýz paylaþýmýn ne demek olduðu öðrenilir. Ýnsanlar kötü alýþkanlýklarýndan arýnýr, bilim, felsefe ekonomi, politika, kültür, sanat alanlarýnda geliþtirirler kendilerini. Ýnsan nedir, sevgi nedir, kültür nedir sorularý sorgulanýr buralarda. Ýnsanýn sosyal bir varlýk olduðu bilince çýkarýlýr çok yönlü geliþim yönünde adýmlar atýlýr. Evet insaný her gün aþaðýlayan ve adeta küfür eden ve insaný insanlýktan çýkaran, soysuzlaþtýran, bilincini körelten, beyinlerini tembelleþtiren, köleleþtiren kapitalist sisteme ve para babalarýna karþý bütün bu faaliyetleri yürütmek, gerçekleri su yüzüne çýkarmak yasa dýþýdýr ve bunlarý yapanlar da haliyle “terörist”tir. Sistemin bütün bu yaygaralarý demagoji ve yalandan ibarettir. Yalan onlarýn iliklerine iþlemiþtir. Toplumda bütün bu sefaletin, açlýðýn tek sebebi bu sistemin ta kendisidir. Para babalarýnýn saltanatýný sürdürebilmek için her türlü yol mubahtýr bu sistem için. Sürekli çýkardýklarý yasalar halký yýkýma uðratmanýn yollarýdýr. Güya iþçiyi koruyan iþ yasalarý ise tam bir aldatmacadan ibarettir. Uygulamada tamamen sermayenin yazýsýz kanunlarý iþlemektedir. Demokrasi yalanýyla uyutulmaya çalýþýlan insanlar açlýk ölümleriyle kitlesel kýyýmlarla yýkýmlarla karþý karþýya kalmakta, sýrf para babalarý sýrça köþklerinde rahat uyuyabilsinler, saltanatlarýný sürdürebilsinler diye. Antep’te Ayýþýðý ve GEB’e yönelik bütün bu baský ve antipropaganda çalýþmasý sermayenin iþte bu çýkýþsýzlýðýndan ötürüdür. Fakat Antep iþçi ve emekçileri bütün bu baskýlardan yýlmadý, yýlmayacak. Artýk Antep halký makineye kaptýrdýklarý bedenleri için, bir kader olarak gösterilmeye çalýþýlan iþsizliði için, iþçileri, ortaçaðý aratmayacak kölelik koþullarýnda 14-15 saat çalýþtýrýldýðý için, zeytin ekmeðe muhtaç bir þekilde kuyruklarda yiyecek, kömür beklediði için, dilenci konumuna düþürüldüðü için, saðlýksýz yaþam koþullarýna mahkum edildiði için, sermayeden hesap sorma gününe hazýrlýyor kendini. Artýk Antep halký iþçisiyle öðrencisiyle, kadýnýyla erkeðiyle, yaþlýsýyla genciyle uyanýyor ve baþkaldýrýyor. Geleceðini kurtarmak için bir yol arýyor. Antep iþçi ve emekçilerinin bu uyanýþýný hiçbir güç engelleyemeyecek. Artýk Antep halký geleneðine sahip çýkýyor, çýkacak. Artýk hiçbir güç yýkýlmakta olan sýnýfý kaçýnýlmaz “kaderinden” kurtaramayacak.

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008


Yeni Evrede

Halkýn Denizi

Mücadele Birliði

DENÝZLERÝ ANMAK DEMEK ONLAR GÝBÝ SAVAÞMAK DEMEKTÝR Bundan 36 yýl önce, Türkiye ve Kürdistan halklarýnýn kurtuluþ yolunu gösteren ve 6 Mayýs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan, Hüseyin Ýnan yoldaþlarý 4 Mayýs’ta Kadýköy’de andýktan sonra 6 Mayýs’ta da mezarlarý baþýnda andýk. Denizlerin yaktýðý devrim ateþiyle Türkiye ve Kürdistan’ýn her yerini tutuþturduklarýný görmenin ve bunu yaþamanýn, onlarýn gösterdiði yoldan yürümenin verdiði coþkuyla 5 Mayýs gecesi otobüsümüze bindik. Aramýzda çoðumuz Denizlerin mezarý baþýna ilk defa gidecek olduðu için ayrý bir heyecan yaþýyordu. Otobüs’te marþlarýmýzý söyledik, hep birlikte türküler seslendirdik ve yoldaþlarýmýz için þiirler okuduk... Denizler bundan tam 36 yýl önce burjuvaziye karþý açtýklarý savaþ bayraðýnýn yoldaþlarýnca daha da yükseklere çekileceðinin güveniyle idam sehpasýna yürümüþlerdi ve kendi sehpalarýna kendileri tekme vurmuþlardý. Onlar bu denli ölümü küçümsüyor bu denli yoldaþlarýna güveniyorlardý. Çünkü onlar saðlam bir yapý býrakmýþlardý, saðlam bir savaþ geleneði býrakmýþlardý bizlere... Saat gece 01:35’e geldiðinde bir yoldaþýmýz kýsa bir konuþma yaparak otobüsteki tüm yoldaþlarý Denizler nezdinde ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþuna davet etti. “Kalmasa da yüreklerimizden baþka namluya sürecek tek bir kurþunumuz yine devrim yangýnýnýn yýlmaz savaþçýlarý DENÝZLERÝN baþeðmeyen yoldaþlarý olacaðýz” Saygý duruþunun ardýndan yolculuk boyunca türkülerimizi ve marþlarýmýzý okuduk. Sabah erken saatlerde Ankara / Karþýyaka mezarlýðýna varmýþtýk. Ardýndan üzerinde bir tarafta Aysun, Sibel, Murat’ýn diðer tarafta 13 Mart savaþçýlarýnýn ve ortada Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan yoldaþlarýn resimlerinin bulunduðu “Denizleþenlerimizle yürüyoruz / Mücadele Birliði Platformu”, “Yaþasýn Kürt – Türk Halklarýnýn Mücadelesi / Devrimci Ýþçi Komiteleri” ve DÖB pankartýmýzý açarak yoldaþlarýmýzýn yanýna kadar yürüdük. Gittiðimiz de bizden baþka kimse yoktu. Zaman geçtikçe yavaþ yavaþ insanlar gelmeye baþlýyordu. Hepimiz Deniz Gezmiþ yoldaþýn resminin bulunduðu tiþörtlerden giymiþtik ve elimizdeki üzerinde yine Deniz Gezmiþ yoldaþýn resminin bulunduðu kýzýl bayraklarýmýz vardý. Mezarlýða her gelen hemen yanýmýza geliyordu. Saat 10:00’a doðru yoldaþlarýmýz için hazýrladýðýmýz asýl anmamýzý daha sonra yapmak üzere kýsa bir anma gerçekleþtirdik. Ýlk olarak saygý durþunda bulunduk ve hemen ardýndan bir iþçi yoldaþýmýz konuþma yaptý. Konuþmasýnda; “Türkiye ve Kürdistan devriminin, zora dayalý devrimin, silahlý mücadelenin ve illegal örgütlenmenin temel taþlarý olan Deniz Gezmiþ ve onun mücadele yoldaþlarý, bize olduðu gibi Türkiye ve Kürdistan halklarýna da nasýl baskýdan sömürüden ve nasýl emperyalizmin boyunduruðundan kurtulunacaðýnýn yolunu göstermiþti. Biz bu yoldan yürümeye onlarýn bedenleriyle açtýklarý ýþýklý yoldan yürümeye devam ediyoruz. Biz Türkiye ve Kürdistan halklarýnýn uzlaþmaz sýnýf savaþýmýný sürdüren, zora dayalý devrim anlayýþýný temel alan ve Türkiye’de ilk kez bir gerilla ordusunun çekirdeðini atan, ve THKO’yu kuran Deniz Gezmiþlerin o bize býraktýðý deðerli mirasý sahiplenen ve onun taþýyýcý, sürdürücüsü olan yoldaþlarýyýz. (...) Biz buradan haykýrýyoruz, ve söylüyoruz; hiç kimse Deniz’i masum göstermeye çalýþmasýn, hiç kimse’Deniz elini silaha sürülemiþti’ demesin. Çünkü Deniz, Türkiye devriminde belki de ilk kez burjuvaziye silah çekmiþti. Burjuvaziyle yýllar önce uzlaþmazlýk temelinde sýnýf savaþýmýný sürdürürken idam sehpasýnda kendi sandalyesini kendisi tekmelerken o, ‘Yaþasýn Marksizm-Leninizm’ diyordu, ‘Yaþasýn Türkiye ve Kürdistan Halklarýnýn Mücadelesi” diyordu. Onun için þimdi, yaþasaydý ‘bizim gibi burjuva sýnýrlar içinde yaþardý, burjuvaziyle uzlaþýrdý, parlamenter ahmaklýk yapardý’ diyenler ahmak olanlardýr. Deniz’in yarattýðý devrimci kývýlcýmý hiç bir zaman göremeyenler, onun devrimci ruhunu hiç bir zaman anlayamayanlardýr. Onlar ancak burjuvaziyle iþbirliði içinde kapitalist düzenin sonsuza kadar sürmesini isteyenlerdir. Yoldaþlar biz Deniz’in bayraðýný devraldýk ve þimdi genç yeni yoldaþlarýmýza teslim ediyoruz. Son sözlerimizi de þöyle tamamlýyoruz. Denizlerin yolunda zafere kadar daima.” dedi. Ardýndan bir yoldaþýmýz “Güneþi Ýçenlerin Türküsü” þiirini okudu. Ardýndan Denizler için bir þeyler söylemek isteyenler için serbest kürsü oluþturuldu. Burada konuþan gençler, genç leninistler konuþmalarýnda Denizlerin yaktýðý devrim ateþini zafere ulaþtýracaklarýnýn sözünü verdiler. Yine konuþma yapmak için çýkan genç bir leninist þöyle dedi: “Bizler denizlerin yoldaþlarý olarak onlardan onur duyuyoruz. Yine Denizlerin yoldaþlarý olarak, onlara layýk olmaya çalýþarak þunu söyleyebilirim. 1 Mayýs’ta Kýzýl Meydaný bizler her sene Denizlerin ruhuyla

fethettik. Bizler her sene Taksim’deyken, 1 Mayýs’ta Kýzýl Meydan’ý zaptederken yanýmýzda Denizler de vardý, 13 Mart Savaþçýlarý da vardý, Agitler de vardý, Sibeller de vardý... Biz her bir taþý atarken o yoldaþlarýmýz da bizimle birlikte bir taþ attý. Biz gözaltýna alýnýrken yoldaþlarýmýz bizim yanýmýzdaydý. Biz onlarla geldik, onlarla birlikte bu mücadeleyi sürdüreceðiz ve bir gün þanlý kýzýl bayraðýmýzý burjuvazinin burçlarýna dikeceðiz. Bu da bizim yoldaþlarýmýza andýmýz” dedi. Ardýndan konuþmalar devam etti. Diðer illerden gelen yoldaþlarýmýz da birer konuþma yaptýlar. Daha sonra müzik grubundan yoldaþlarýmýz Denizler için besteledikleri bir marþý okudular. Tüm yoldaþlarýmýzýn heyecaný coþkusu görülmeye deðerdi. Bunu sadece biz deðil mezarlýða gelen herkes farketti. Kýsa süre içerisinde çevremiz insanlarla doldu. Onlarla tanýþtýk, Denizleri ve mücadelesini anlattýk. Özellikle öðrenci arkadaþlar yoðunluktaydý. Hepsine devrim için DÖB’lü olmanýn zorunluluðunu anlattýk. Hep birlikte sloganlarýmýzý attýk; “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Denizler Olmak Onlar Gibi Savaþmaktýr”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Deniz Gezmiþ, Yaþýyor; Yusuf Aslan, Yaþýyor; Hüseyin Ýnan, Yaþýyor; Leninistler, Savaþýyor; Leninistler, Savaþýyor; Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”... Sonra yol boyu karþýlýklý kýzýl bayraklarla yanyana dizildik. Yoldaþlarýmýzý anmaya gelenler Denizlerin bayraðý arasýndan geçip öyle anmalarýný yaptýlar. Bu sýrada sýk sýk 13 Mart Marþýmýzý okuduk hep bir aðýzdan, yine hep bir aðýzdan marþlar okuduk. Aramýza yeni katýlan arkadaþlar da bizlere hemen uyum saðladýlar. Onlar da Denizleri, devrimi hissetmenin heyecanýyla yürekleri yettiðince sloganlarýmýza katýlýyor belki de onlarýn yolundan ayrýlmayacaklarýnýn sözünü veriyorlardý içlerinden. Ýstanbul’dan giderken yanýmýza bol miktarda Deniz tiþörtleri almýþtýk orada daðýtmak için. Ama o kadar genç aramýza katýldý ki getirdiðimiz tiþörtler yetmedi tüm yoldaþlarýmýz üzerindekini çýkarýp gelen gençlere hediye ettiler. Bir çok yoldaþýmýz verdikleri tiþörtlerle 1 Mayýs’a katýldýklarýný, o tiþörtle Taksim’i fethettiklerini anlatarak verdiler tiþörtlerini. Anma boyunca gördük ki çoðunluðu liseli gençliðin çoðu Denizlere hayran ve onlarý, onlarýn verdikleri mücadeleyi merak ediyorlar. Onlarýn yoldaþlarýyla, leninistlerle tanýþmanýn heyecaný içindeler. Bizler de tüm anma boyunca onlarla birlikte kah sohbet ettik, kah Denizleri, devrimi, sosyalizmi konuþtuk, kah hep bir aðýzdan sloganlar attýk, halaylar çektik. Özellikle Deniz Gezmiþ resminin olduðu pankartýmýzý sürekli dönüþümlü olarak gençler tuttular. Ardýndan saat 11:30 olmasýyla anmamýz baþladý. Anma da Mücadele Birliði Platformu adýna bir yoldaþýmýz konuþma yaptý. Yapýlan konuþmada; “Bizler bugün burada onlarý anmanýn büyük gururunu ve onurunu yaþýyoruz. Denizlerin mücadelesi Leninistlerin elinde yükseliyor. Leninist Parti Denizlere sahip çýkýyor. Denizlere sahip çýkmak onlar gibi savaþmaktýr. Denizler gibi savaþmadan, Denizler gibi her an her gün her saat devrimi düþünmeden Denizlere sahip çýkýlmaz. Sadece Denizlerin adýna sahip çýkmak, sadece Denizlerin bayraðýný dalgalandýrmak yetmez. Denizlerin mücadele anlayýþýný, devrim ve iktidar anlayýþýný da anlamak gerekir” denildi. Konuþmanýn ardýndan uzun süre “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” sloganý atýldý. Daha sonra DÝK’li bir yoldaþýmýz söz aldý ve Denizler’in ayný zamanda iþçi sýnýfýna önderlik ettiklerini, onlara devrimin yolunun nereden geçtiðini gösterdiðini söyledi. Konuþmasý biter bitmez sloganlar alaný kapladý. Anmada DÖB adýna bir öðrenci konuþma yaparak: “Bugün tekrardan Denizlerin mezarý baþýndayýz. Bir daha faþizme karþý, kapitalizme karþý, emperyalizme karþý vereceðimiz mücadele için yoldaþlarýmýzýn mezarý baþýnda and içiyoruz. Bizler Denizlerin gerçek yoldaþlarýyýz. Onlarýn açtýðý yoldan bugün onlarýn bayraðýný en yükseklerde dalgalandýrarak yürüyoruz. Devrimci Öðrenci Birliði Denizlerin açtýðý yoldan yürümeye devam ediyor. Onlar bir kývýlcým yaktýlar bizler bir yangýn olacak ve burjuvazinin küllerini rüzgarda savuracaðýz. Yaþasýn Devrim Yaþasýn Sosyalizm” dedi ve uzun süre “Yaþasýn Devrimci Öðrenci Birliði”, “Ya Devrim Ya Ölüm” sloganlarý atýldý. Ardýndan anmamýz sona erdi Denizlerin mezarýna gelen yolun baþýna kadar çekildik. Orada pankartlarýmýzý açarak gelenleri adeta selamladýk, aðýrladýk. Burada da aramýza çok sayýda yeni insan katýldý. Burada yine sloganlarýmýzla, marþlarýmýzla, halaylarýmýzla belli bir süre bekledikten sonra Mahir Çayan ve Ulaþ Bardakçý’yý mezarlarý baþýnda andýk. Günün sonunda 1 Mayýs, 4 Mayýs Kadýköy eylemi ve 6 Mayýs mezar anmasýnýn üzerimizde býraktýðý yorgunluk vardý. Ama yorgunluðumuz yeni tanýþtýðýmýz insanlarýn sevinci kadar deðildi. Bu yorgunluk bizleri çelikleþtiren bir yorgunluktu. Ýçlerimiz Denizlere layýk birer yoldaþ olabilmenin huzuruyla kaplýydý. Yine bu duygularýmýzla Denizlerin mezarýndan ayrýldýk.. Ama Devrim sözü vererek... DENÝZLER OLMAK ONLAR GÝBÝ SAVAÞMAKTIR! DENÝZLERÝN YOLUNDA ZAFERE KADAR DAÝMA!

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008

21


Yeni Evrede

Halkýn Denizi

Mücadele Birliði

HALKIN DENÝZÝ DENÝZLEÞEN HALKLA MÝTÝNGÝNE YASAK

Faþizmin idam sehpalarýnda devrimi haykýran yoldaþlarýmýz Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan, Hüseyin Ýnan’ý anmak için haftalar öncesinden hazýrlýklarýmýza baþladýk. Yoldaþlarýmýzý onlara yakýþýr þekilde sokaklarda, alanlarda anmaktý isteðimiz. 2006 senesinde, Ankara’da Denizleri mezarlarý baþýndaydýk. Anmanýn ardýndan, Sýhhýye Meydaný’nda düzenlediðimiz ve coþkuyla geçen “Halkýn Denizi Denizleþen Halkla Mitingi”nde haykýrdýk sloganlarýmýzý. Ankara’nýn ardýndan sýra Ýstanbul’daydý. Kadýköy Meydaný’nda düzenlemek istediðimiz “Halkýn Denizi Denizleþen Halkla” mitingine, “Suçu ve Suçluyu Övme Suçu” gerekçesiyle izin vermeyen emniyet müdürlüðüne raðmen, mitingimizi basýn açýklamasý ve müzik dinletisi þeklinde bir sokak etkinliðiyle gerçekleþtirmiþtik. Bu sene de ayný gerekçe ile mitingimize izin vermedi Emniyet Müdürlüðü. Ama biz, yine Kadýköy Meydaný’ndaydýk Denizleri anmak için. Toplanacaðýmýzý duyurduðumuz Carrefour önüne gelen ve katýlýmcýlarý Kadýköy Meydaný’na yönlendiren Tertip komitesi, bölgeye yýðýnak yapmýþ polisler tarafýndan engellendi. Üstlerine Deniz Gezmiþ baskýlý tiþörtleri giymiþ olan Tertip Komitesinden arkadaþlarýmýz, polislerle bir süre tartýþtýktan sonra gözaltýna alýnarak Kadýköy Merkez Karakolu’na götürüldü. Saat 13.00’da Ýskele Meydaný’nda hýz kesmeden yaðan yaðmura raðmen, Deniz bayraklarýmýz, tiþörtlerimiz ve Deniz resimleri olan dövizlerimizle toplanmaya baþladýk. Saat 13.30’a

gelirken de hazýrlanmýþ olan platformumuzun önünde pankartlarýmýzý açarak düzenli bir þekilde yerimizi aldýk. 2 metrelik Deniz posterimiz, üzerinde Üçler’imiz Deniz, Yusuf, Hüseyin – 13 Mart Savaþçýlarý – Murat, Sibel, Aysun’umuzun resimlerinin yer aldýðý Mücadele Birliði Platformu imzalý “Denizleþenlerimizle Yürüyoruz”, Devrimci Ýþçi Komiteleri imzalý “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadelesi”, Devrimci Öðrenci Birliði imzalý “Denizleri Anmak, Devrim ve Sosyalizm Mücadelesini Yükseltmek Demektir” ve Ayýþýðý Sanat Merkezi imzalý pankartlarýmýz da alanda yerini en önde almýþtý. “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara” sloganý yankýlanmaya baþladý Kadýköy’de. Ve ardýndan “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Halkýn Denizi Denizleþen Halkla Yürüyor Ýktidara”, “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði” sloganlarý yankýlandý meydanda. Ardýndan programa baþlandý. Öncelikle Nurettin Güleç gelerek bizlere Çavbella’yý söyledi. Ardýndan Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden Emeðe Ezgi gelerek marþlarýn söylediler. Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden gelen Denize Ezgi ise, “Yýkacaðýz bu düzeni, kuracaðýz sosyalizmi, Söz veriyoruz yoldaþlar” dediler ve bunun için tüm kitleye söz verdirdiler. Saatler 14.00’e gelirken, Ayýþýðý Sanat Merkezi adýna bir arkadaþýmýz Nazým Hikmet’in “Vatan Haini” þiirini okudu ve ardýndan söz alan tertip komitesi, kitleye hoþgeldin dedikten sonra saygý duruþuna davet etti. Ardýndan “Onlar, 1972 yýlý 6 Mayýs sabahý, burjuvaziye karþý açtýklarý savaþ bayraðýnýn daha da yükseklere çekileceðini bilmenin güveniyle yürüdüler cellatlarýnýn üzerine. (...) Onlar, kýsa yaþamlarýna büyük bir devrimi sýðdýrdýlar. Denizlerin yoldaþlarý THKO/Mücadele Birlik’ten bugüne onlarýn mücadelesini sürdürüyor, Denizler gibi cüretli devrimi gerçekleþtirme iddiasýyla yürümeye devam ediyorlar” denildi.” Bu esnada eylem öncesinde gözaltýna alýnmýþ olan tertip komitesinden arkadaþlarýmýz da serbest býrakýlýp gelmiþti ve ard arda “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarý atýldý. Ve okunan basýn açýklamasý metninde, “6 Mayýs 1972’de idam edilen Deniz GEZMÝÞ, Yusuf ASLAN, Hüseyin ÝNAN için yapmak istediðimiz Mitinge Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü tarafýndan “suçu ve suçluyu övme fiili”ne girdiði iddiasýyla izin verilmedi. Bizler, bugün burada Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü’nün bu uygulamasýný protesto etmek ve daraðacýnda üç fidanýmýz Deniz, Yusuf, Ýnan’ý anmak için toplandýk. Hiçbir yasa, halkýn yüreðinde ve bilincinde yer etmiþ olan devrim önderlerinin tarihsel haklýlýðýn-

dan daha güçlü deðildir. Hiçbir yasa, onlarýn iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýn gözünde sahip olduðu yeri deðiþtiremez. Onlar, halkýn Denizi, halkýn Yusufu ve halkýn Hüseyini olarak yaþamaya devam ediyorlar” ve “Bugün biz burada, onlarýn açtýðý yoldan yürüyor olmanýn coþkusu ve gururuyla doluyuz. Denizleri övmek suçsa, biz hepimiz bu suçu iþliyoruz” denildi. Basýn açýklamasý sonlanýrken, kitleye yaklaþan polisler, bunun izinsiz bir gösteri olduðu, ve daðýlýnmadýðý taktirde zor kullanacaklarýný anons etmeye çalýþtýlar. Bu arada kitlenin kendiliðinden sloganlarý gelmeye baþladý. “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”. Basýn açýklamasýnýn sona erdiðini duyurup, pankartlarý ve bayraklarý topladýðýmýzý anons ettiðimiz sýrada kitle hala sloganlarýný atmaya devam ediyordu. Otobüs duraklarýna kadar olan yaklaþýk 200 metrelik mesafeyi yumruklar havada, alkýþ ve ýslýklarla “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Kahrolsun Faþizm, Yaþasýn Mücadelemiz” sloganlarýyla yürüyen kitle, duraklara geldiði zaman daðýlarak araçlarýna doðru yöneldi. Bu esnada yeniden tertip komitesinin yolunu kesen polisler, “Kürdistan” kelimesinin suç unsuru olduðu gerekçesiyle Tertip Komitesinden Züleyha Düzdaban’ý gözaltýna aldý. Düzdaban ertesi gün çýkarýldýðý savcýlýk tarafýndan serbest býrakýldý. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! ÝDAMLAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! DENÝZ YUSUF ÝNAN SAVAÞA DEVAM!

Düzeltme: Yeni Evrede Mücadele Birliði dergimizin 115. sayýsý 3. sayfasýnda yer alan “...bunun sonuçlarýna el koyma eksik kaldýðýndan....” cümlesi, “...bunun sonuçlarýna el koyma eski kaldýðýndan....” olacaktýr. Düzeltir, okurlarýmýz ve yazarýmýzdan özür dileriz.

22

116. Sayý / 10 - 24 Mayýs 2008


Yeni Evrede

ÇEK-AL

ÇE

KAL

Mücadele Birliði

DÖVÜÞENLER ANLATIYOR

GAZÝ’DE 1 MAYIS ÇALIÞMALARI Mart ayýnýn serhýldan coþkusuyla girdik 1 Mayýs dönemine. Newroz serhýldanýnýn hemen ertesinde “31. Yýlýnda 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný’na” afiþlerimizi yaparak baþladýk çalýþmalarýmýza. Afiþlerimiz çok dikkat çekiciydi ve 2007 1 Mayýs’ýnýn da etkisiyle gündemin merkezine 1 Mayýs geçmiþti. Bizler Gazi Mahallesi Mücadele Birliði Platformu olarak bir dizi plan çýkardýk. Aþaðýda yazýlanlar bu plan dahilinde bölgemizde yapýlan çalýþmalardýr. Ýlk olarak çevremizdeki insanlarý da bu çalýþmalara katabilmek için bir toplantý düzenledik. Herkesin bu çalýþmaya katacaðý bir þeylerin olduðunu ve tüm gücümüzle 1 Mayýs’a hazýrlanmak gerektiðini konuþup çalýþmalara baþla-

dýk. 7 Nisan: Yaptýðýmýz afiþleme çalýþmamýzdan sonra bölgemizin aldýðý kararla yerel bir bildiri ve küçük boy bir afiþ çýkarýp çalýþmalarýmýza hýzla devam ettik. Çalýþmalarýmýzýn her evresinde iþçi ve emekçilerin gündeminde 1 Mayýs’ýn ve Taksim’in olduðunu gördük. Bu, Leninistlerin yýlarca sürdürdüðü ýsrarlý çabanýn verdiði bir sonuçtu. Sýnýf artýk kendi kanýyla kýzýllaþmýþ olan alanýný sahipleniyor ve onun için dövüþüyordu. Taksim devrimdi ve sýnýf bunu anlýyordu. Bunu sabahlarý iþçiler iþe giderken daðýttýðýmýz bildirilere iþçilerin gösterdiði ilgiden ve Taksim’den bahsedince aldýðýmýz ilk cevabýn “Orada olacaðýz”, “Ýzin vermezler ama biz yine de gideceðiz” olmasýndan da anlýyorduk. Ve bu bizi çok daha mutlu ediyordu. Politikalarýmýz ha-

1

yat buluyordu. Devrimi çok daha içten hissedebiliyorduk ve görebiliyorduk. 13 Nisan: 1 Mayýs’a yaklaþtýkça çalýþmalarýmýz hýzlanýyor ve heyecanýmýz katlanýyordu. Devrimi örgütlediðimizi biliyorduk. 13 Nisan’da Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi’nde “1 Mayýs ve Taksim” konulu bir panel düzenledik. Panelde Mücadele Birliði Platformu adýna ve DÖB adýna birer kiþi konuþtu. Platform adýna konuþan arkadaþýmýz 1 Mayýs’ýn tarihinden, Türkiye’de 1 Mayýs’ýn tarihinden bahsetti ve Leninistlerin 15 yýl boyunca tek baþlarýna Taksim’de devrim bayraðýný yükseltmesini anlatýp herkesi Leninistlerin bayraðý altýnda 1 Mayýs’ta Taksim’e çaðýrdý. DÖB adýna konuþan arkadaþýmýz ise; 1 Mayýs’ýn örgütlenmesinden, 1 Mayýs’a güçlü hazýrlanmak gerektiðinden bahsedip iþçilerin


Yeni Evrede

ÇEK-AL

Mücadele Birliði

fabrikada ya da atölyede, öðrencilerin okulda hazýrlýk komiteleri oluþturabileceðinden yada propaganda ajitasyon komitelerinin oluþturulabileceðinden bahsetti. Daha sonra ise örgütlenme ile ilgili sorulan sorular üzerine etkinlik canlý bir þekilde devam etti. Herkes 1 Mayýs’ta Taksim’de olmasý gerektiði konusunda hemfikir olarak etkinlikten ayrýldý. Etkinlikten sonra sanat merkezimizin oturma bölümünde toplanýp þiirler ve türküler söyledik. Güzel sohbetler yaþandý. Sonrasýnda ise Genç Yoldaþ Dergisi’nin gündem yazýsýný okuyarak, politik bir çalýþma yaptýk. Herkes mutlu ve huzurlu bir þekilde sanat merkezimizden ayrýldý. Etkili ve güzel bir çalýþmaydý. 13-19 Nisan: Bu tarihler arasýnda yeni çýkan bildirilerimizi sabahlarý iþçilere daðýtmaya devam ettik. Ýnsanlar artýk bizi çok daha iyi tanýyor ve “Siz hiç uyumuyor musunuz?” diyorlardý. Çünkü onlarla beraber sabahýn ilk ýþýklarýnda dýþardaki havayý soluyor ve akþam iþçiler evlerine giderken yine bizi görüyorlardý. Öncü ile sýnýfýn baðý güçleniyordu. Ve bizi ilgiyle gözlüyorlardý. Bu çalýþmalar sýrasýnda bazý problemlerle karþýlaþtýk elbette. Afiþ yapan genç arkadaþlarýmýza müdahale etmek isteyen bir grup serseri, nasýl bir belaya bulaþtýðýný bilmiyordu. Arkadaþlarýmýz bu serseri gruba müdahale edip cezalandýrdý. Serserilerden ikisi dövüldü sonrasýnda da zaten gelip özür dilediler. Yine bildirilerimizi yýrtýp atmak isteyen kiþiler sert bir þekilde uyarýldý. Özür dilemeleri üzerine bir þey yapýlmadý. Bunu yaný sýra yeni çýkan “1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alanýnda Devrim Ýçin Ýleri / Mücadele Birliði Platformu” ve “Bütün Ýþçiler Birleþin / 1 Mayýs’ta Taksim’e Devrim’e / DÝK” afiþleri her yere yapýldý. Yine çýkardýðýmýz þablonlar “1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alanýna Taksim’e / Mücadele Birliði” duvarlara yaptýk.

19 Nisan: Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde “Çark” adlý iþçi filminin gösterimini yaptýk. Film gelenler tarafýndan ilgiyle izlenildi ve beðenildi. 25 Nisan: Bu defa Eðitim-Sen’in 1 Mayýs etkinliðindeydik. Etkinlikte 4 Mayýs’ta Kadýköy’de yapacaðýmýz mitingin broþürünü daðýttýk, stant açtýk. 4 Mayýs mitingi ile ilgili çýkardýðýmýz broþür etkinlikte okundu. Mücadele Birliði Platformu ve Ayýþýðý Sanat Merkezi adýna mesajlar okundu ve 1 Mayýs’ta Taksim’e çaðrý yapýldý. 27 Nisan: 27 Nisan’da yapacaðýmýz etkinlik 1 Mayýs çalýþmalarýyla ilgili planýmýzýn son aþamasýydý. Gazi Ayýþýðý’nda bir konser verdik. Grup Emeðe Ezgi, Grup Berf, Bektaþ ve arkadaþlarý, Cengiz Saðlam konserde yer alan sanatçý ve gruplardý. Etkinlik çok coþkulu geçti ve sanat merkezi dolup taþtý. Etkinlikte Yýlmaz Ekþi bir konuþma yaptý. “Artýk devrimin kalbi ve beyni Leninistler olmuþtur” diyen Ekþi þiddetli bir alkýþla karþýlýk buldu. Kitle salonun içinde “1 Mayýs’ta Taksim’e Devrime” þeklinde sloganlar attý gençler ve kitle bu sloganlara katýldý. Yaptýðýmýz bu son etkinlikle 1 Mayýs’la ilgili çok yoðun bir süreci geride býrakmýþtýk. Ve tatlý yorgunluðumuzla 1 Mayýs’a Taksim’e gitmek için son hazýrlýklarýmýzý tamamladýk. 1 Mayýs: 1 Mayýs akþamý ise Gazi’ye dönerken otobüste insanlara 1 Mayýs’ta Taksim’de neler olduðunu, devletin iþçi ve emekçilere nasýl saldýrdýðýný anlattýk. Sonrasýnda ise “Yaþasýn 1 Mayýs” diyerek otobüsten indik. Gazi Mahallesi’nden Mücadele Birliði Okurlarý

BASKILAR BÝZLERÝ YILDIRAMAZ

1 Mayýs Ýþçi Sýnýfýnýn Birlik, Mücadele ve Dayanýþma Gününe Yaklaþtýðýmýz Bu Süreçte Faþist Devlet de Baskýlarýný Yoðunlaþtýrmaktadýr

1 Mayýs öncesinde çalýþmalarýmýz, (afiþ, pullama, kuþlama, bildiri) Ýzmir sokaklarýnda, caddelerinde, mahallelerinde yoðun olarak sürmekte. Buna baðlý olarak faþist devletin polisinin de “1 Mayýs’ta Taksim’e” afiþlerine karþý tahammülsüzlüklerini yazmadan geçemeyeceðiz. 26 Nisan 2008 Cumartesi günü DTP binasýnýn yakýnýnda afiþleme yaparken Mücadele Birliði okuru 2 kiþiye terörle mücadele ekipleri tarafýndan müdahale edildi. Daha sonra Basmane karakoluna götürülerek gözaltýna alýndýlar. Kararlý tutumumuz karþýsýnda polisler normalde çevreyi kirlettiðimiz için(!) 60 ytl ceza yazmasý gerekirken bize özel bir ceza yazdý. (her birimize 500 ytl ). Ceza yazýlan tutanaða ne imza atýldý ne de sorulan sorulara cevap verildi. Ve ertesi gün tekrar afiþlemeye çýkýldý. Leninistleri devrim ve iktidar mücadelesinden hiçbir þey vazgeçiremeyecektir.

1 Mayýs, iþçi sýnýfýnýn birlik, mücadele ve dayanýþma gününe yaklaþtýðýmýz bu süreçte faþist devlet de baskýlarýný yoðunlaþtýrmaktadýr. 22 Nisan Salý günü Güzeltepe’de afiþleme yaparken “yasak bir alana afiþ yapýyorsunuz” gerekçesiyle 6 yunus polisi tarafýndan engellendik. Daha sonra Güzeltepe karakoluna götürülmek üzere yolun ortasýnda 40 dakika keyfi olarak bekletildik. Keyfi olarak bekletilmeyi bir yunusun “nerede kaldý bu ekip arabasý?” sorusuna karþýlýk diðer bir yunusun “gelmiyorlarsa vardýr bir bildikleri” cevabýndan anladýk. Bekletildikten sonra bizi Güzeltepe karakoluna götürmek üzere gelen ekip arabasýna bindirildik. Giderken de bindiðimiz ekip arabasýnýn dýþýnda bir ekip arabasý ve 3 motorlu yunus daha vardý arkamýzda. Resmen mahallede gövde gösterisi yapmaya çalýþýyorlardý. Karakola vardýðýmýz zaman içeri girer girmez arkadaþýmýzýn üstünü aramaya baþladýlar. Karakol içindeki resmi polisler, TMÞ ekibinden 2 kiþi ve 6 yunus, yani yaklaþýk 20-25 kiþi bizi alýkoydular. Orada da bizi 40 dakika bekletildikten sonra iki sivil polis ve tekrar yunuslar tarafýndan Çiðli merkez karakoluna götürüldük. Tabi ki yunuslar sadece yolda deðil karakollarda da bizi hiç yalnýz býrakmadýlar! Çiðli merkez karakolunda da son kez “afiþleri kontrol” etmelerinden ve tutanaktan sonra serbest býrakýldýk. Ýzmir’den Mücadele Birliði okurlarý

1 MAYIS’TA TAKSÝME DEVRÝME! ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ OKURLARI

2


Yeni Evrede

ÇEK-AL

Mücadele Birliði

“Üretim ve Paylaþýmý, Baþkalarý Ýçin Emek Harcamanýn Güzelliðini Yine Emek Ve Paylaþma Yoluyla Yaþamak” 27 Nisan günü Ayýþýðý Sanat Merkezi dostlarýyla beraber olacaðý bir piknik organize etti. Amacýmýz dostlarýmýzla birlikte “1 Mayýs ve Neden Taksim” konusunu iþlemek ve etkinliðe katýlan arkadaþlarýmýzla beraber kolektif üretim ve paylaþýmý, baþkalarý için emek harcamanýn güzelliðini yine emek ve paylaþma yoluyla yaþamaktý. 27 Nisan 2008 tarihli pikniðimiz Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin organize ettiði 5. piknikti. Bu piknik Yamanlar’da kurulmuþ olan Toprak-Der tarafýndan da desteklendi. “Bahar buluþmasý” olarak adlandýrdýðýmýz pikniðe hazýrlýk haftalar öncesinden baþladý. Saat 9:30 civarýnda Yamanlar piknik alanýna doðru çýktýk yola. Türkülerimizle ve marþlarýmýzla oraya vardýktan sonra standýmýzý kurduk ve kahvaltýnýn hazýrlanmasýna baþlandý. Kahvaltýdan sonra halaylar çekilmeye baþlandý. Çekilen halaylardan sonra bir arkadaþýmýz Ayýþýðý adýna hoþ geldiniz konuþmasýný yaptý ve bize destek sunan Toprak-Der’e teþekkür etti. Sonra sözü açýlýþ konuþmasýný yapacak olan arkadaþýmýza býraktý. Açýlýþ konuþmasýnda iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýn mücadelesinden ve hayatý yaratýyor olmasýndan bahsetti. Bizim her zaman iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýn kurtuluþu yolunda onlarýn yanýnda olacaðýmýzý ve mücadele edeceðimizi söyledi. Daha sonra iki arkadaþýmýz devrimin ne olduðuna, insanlara neler hissettirdiðine yönelik diyalog tarzýnda bir yazý okudular. Bunu ardýndan Ekinsu Þiir Topluluðu ve bazý arkadaþlar çeþitli þiirler okudular. Yükselen devrim karþýsýnda burjuvazinin iþçi ve emekçilerin öncüleri olan devrimci tutsaklar üzerindeki baský ve katliamlarýný arttýracaðýný ama hiçbir þekilde devrimci tutsaklarýn iradesinin teslim alýnamayacaðýný, katliamlarýn burjuvazinin sonunu getireceðini anlatan 19 Aralýk katliamýyla ilgili bir þiir dramatizasyonundan hazýrlanan tiyatro, Ayýþýðý Ýþçi Atölyesi Tiyatro Grubu tarafýndan sahnelendi. Daha sonra dostlarla birlikte yemeði hazýrlamak için verilen arada yaðmur yaðmaya baþladý. Kimi arkadaþlar yemekle ilgilenirken kimi top oynuyordu kimi de halay çekmeye baþladý. Yaðmurun daha da hýzlanmasýyla yaðmura inat halaya yoðunluk verildi. Yaðmur þiddetini kesmeyince eþyalarýmýzý toplayýp arabaya yükledik. Ama bu pikniðimizin sona erdiði anlamýna gelmiyor. Yamanlar’a geçip Toprak-Der’de tekrardan buluþup öðle yemeðini hazýrlamaya devam ettik. yemeðin yenmesin ardýndan sýcak çaylarýmýzýn eþliðinde “ Devrimci 1 Mayýs ve Neden Taksim” sohbetine baþladýk. Ayýþýðý Sanat Merkezi adýna söz alan arkadaþýmýz kýsaca 1 Mayýs’ýn tarihçesine deðindikten sonra

1 Mayýs’ta neden Taksim’de olunmasý gerektiðiyle ilgili konuþtu. Konuþmasýnda “Ýþçi sýnýfýnýn tarihsel görevi olan devrimi, burjuvazi bir soluk gibi ensesinde hissettiði 1977 1 Mayýs’ýnda 37 iþçiyi katlederek bastýrmaya çalýþtý. 77 1 Mayýs’ýnda iþçi ve emekçilerin kanýyla Taksim kýzýllaþmýþtýr ve o tarihten sonra Taksim Meydaný Kýzýl Meydan olarak anýlmaya baþlandý. Taksim Meydaný iþçi sýnýfý ve burjuvazi arasýndaki kavganýn bir simgesi oldu. Burjuvaziyle iþçi sýnýfý arasýndaki uzlaþmaz çeliþkilerin ortaya çýktýðý irade savaþýmýna dönüþtü” dedi. 77 1 Mayýs’ýnda bulunan bir Ana da 77 1 Mayýs öncesindeki hazýrlýklardan, o zamanki coþkudan bahsetti, katliamýn neler hissettirdiðini anlatýrken, gözleri dolan Ana devrimin gerçekleþeceðine olan inancýný anlattý. Daha sonra söz alan arkadaþýmýz baþbakan Erdoðan’ýn iþçi sýnýfý ve emekçi halklara “ayak takýmý” dediðini ve burjuvazinin iþçi ve emekçi yönetimini asla kabul edemeyeceðini, bunun için iþçilerin savaþacaðýný ve bir gün halk iktidarýný kuracaðýný anlattý. Söz alan baþka bir arkadaþýmýz da devrimin zorunluluðundan bahsederek herkesi Taksim’e çaðýrdý. Sohbetin sona erdirilmesinden sonra eþyalarýmýzý toplayarak üzerimizdeki tatlý yorgunlukla Ayýþýðýmýza geri döndük. Ve bir etkinlik daha biraz daha mutlu, biraz daha heyecanlý ve biraz daha umutlu sona erdi. UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA! Ýzmir’den Mücadele Birliði Okuru

Merhaba Mücadele Birliði okurlarý Öncelikle yaklaþan 1 Mayýs’ýn, iþçilerin isyan günü olmasý nedeniyle, çalýþtýðým inþaat firmasýnýn yemekhanesinde, öðle yemeðinde afiþ çalýþmasý yaptým. Emekçi arkadaþlarým yemekhaneye geldiklerinde afiþleri gördüler. Þaþkýnlýkla uzunca bir süre afiþlere baktýlar. Ýzlemelerinin ardýndan bana sorular sormaya baþladýlar. Ben de, bildiðim kadarýyla onlarý aydýnlatmaya çalýþtým. Taksim’in anlam ve öneminden bahsettim. Karþýlýklý konuþtuk ve tartýþmanýn ardýndan orada bulunan arkadaþlara Taksim’de olmalarý için çaðrýda bulundum. Eskiþehir’den Bir Ýnþaat Ýþçisi

3


Yeni Evrede

ÇEK-AL

Mücadele Birliði

ÇUKUROVA ÜNÝVERSÝTESÝNDE 1 MAYIS ÖNCESÝ POLÝS TERÖRÜ 28 Nisan Pazartesi günü DÖB olarak Çukurova Üniversitesinde yapacaðýmýz “Fotoðraflarla 1 Mayýs-Taksim” etkinliði için sabah erken saatlerinde üniversiteye geldiðimizde polisin Ekim Gençliðinin masasýna saldýrdýðýný ve bir kiþiyi gözaltýna aldýðýný öðrendik. Dersliklerin önünde bu saldýrýya karþýlýk olarak Ekim Gençliðinden arkadaþlar kendi afiþlerini astýlar. Bizler de Mücadele Birliði imzalý afiþlerimizi astýk. Üniversiteyi ablukaya alan sivil ve çevik polisler, afiþlerin olduðu yere geldiler ve afiþlere müdahale etmeye çalýþtýk. Bunun üzerine bizler ve diðer siyasetlerden arkadaþlar polislerin bu giriþimini engellemeye çalýþtýk. Engellemeyle daha da azgýnlaþan polisler, bizleri güç bela gözaltýna aldý. Ve üniversite içindeki polis karakoluna götürdüler. Bizlerin ardýndan yine dersliðe gelen Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi müzik grubundan bir arkadaþýmýz, müzik grubunun enstrümanlarýyla beraber, biber ga-

zý sýkýlarak ve darp edilerek zorla gözaltýna alýndý. Bu gözaltýyla beraber 3’ü Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB)’den olmak üzere gözaltý sayýsý 12’ye yükseldi. Bir gece polis karakolunda kaldýktan sonra bizleri parmak izi almak için il emniyet müdürlüðüne götürdüler. Parmak izi vermeyeceðimizi söylediðimizde bizlere saldýran polis iþkence yaparak parmak izlerimizi zorla aldý. Bunun ardýndan adliye çýkartýldýktan sonra serbest býrakýldýk. Bizler DÖB’lü öðrenciler olarak çok iyi biliyoruz ki; faþist devlet ve onun bekçileri bizleri devrim yolundan hiçbir þekilde döndüremeyecektir. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ TAKSÝM DEVRÝMDÝR ONURDUR. ADANA / DÖB

BÝZ KAZANDIK DEVRÝM KAZANDI!

Sabahýn erken saatlerinde toplanma alanýna yakýn yerlerde toplanmaya baþlayan kitle, buluþma saati yaklaþtýðýnda DÝSK binasýnýn yanýna gitmeye baþladý. Ancak emniyet hem çevik kuvvetiyle hem de panzerleriyle kitlenin toplanmasýna izin vermedi. Sermayenin bekçileri DÝSK binasýnýn yanýna gelen kitleye gaz bombalarýyla saldýrdý. Bu saldýrýlar karþýsýnda sendikalar her dönemde yaptýklarý gibi yarý yoldan dönmenin çabalarýna girdi ve sendika binasýnýn önünde ortak bir basýn açýklamasýyla alana çýkmayacaklarýný açýkladý. Ýþçiler sendikalarýnýn kendilerini yarý yolda býrakmasýna raðmen Taksim’e çýkan tüm sokaklarda faþist düzene karþý savaþarak alaný zorladý. Tüm bu olanlar iþçi sýnýfýnýn karþýsýna somut bir politika – somut hedef – gösterildiðinde neler yapabileceðini gösterdi. 2007 1 Mayýsý’na kadar alan fetiþizmi yapmakla suçlanan Leninistler, son iki yýldýr haklýlýðýný ispatladý. Bu ispatýn yaný sýra iþçi sýnýfýna olan öncülük gücünü de göstermiþ oldu. Sýnýfýn yanýnda olmak demek iþçi sýnýfýný iktidar için örgütlemek ve onlarý kendi kavga alanýna bu þiarla çaðýrmak demektir. Sýnýfý reformist taleplere boðan kiþi ve kurumlar sistem gibi dilediklerini alamadýlar. Bir Mücadele Birliði Okuru

Kitlelerin gün geçtikçe devrimcileþtiði bir sürece girdik. Bunun en belirgin kanýtlarýndan biri olan Hrant Dink eylemi ve sonrasýnda geliþen SSGSS’ye karþý eylemler ve Newrozda alanlarý dolduran Kürt halký, kitlelerin gün geçtikçe faþist devlete karþý duyduklarý öfkenin bir kanýtý oldu. Bu öfkenin büyüdüðünü ve kendini 1 Mayýs’ta “Ýþçi ve emekçilerin kapitalizme karþý savaþ gününde” iyiden iyiye açýða çýkardý. 77 kanlý 1 Mayýsý’nýn ardýndan, yasaklanmasýna raðmen, iþçi sýnýfýnýn da sendikalarý zorlamasýyla 1 Mayýs 2008 günü Taksim Meydaný’na çýkabilmek için, Ýstanbul sokaklarý Leninistlerle birlikte zaptedildi. Faþist düzenin polisi, iþçi sýnýfýna panzerleriyle, coplarýyla saldýrdý. Bu, burjuvazinin artýk iþçi sýnýfýný yönetemediðini ve onlarýn öfkelerini saldýrganlýkla bastýrmaya çalýþtýðýný gösterdi. Dolayýsýyla faþist düzenin tüm baskýlara raðmen iþçi sýnýfý 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný Taksime çýkmak için mücadele etti.

tik mermilerle, panzerlerden sýkýlan boyalý-tazyikli suyla, yani akla gelebilecek tüm saldýrý yöntemleriyle sürdürdü. Taksim’i elinde tutma çabasýný gece 24.00’e kadar korudu. Ýþte sermaye sýnýfýnýn içinde bulunduðu ruh hali bu. Ýþçiler, Emekçiler, Gençler, Burjuva egemenlik aracý faþist devlet, emekçi yýðýnlarýn devrimci vuruþlarýyla sarsýlýyor. Burjuva sýnýfýn kendi içindeki çeliþki derinleþiyor. Yaþanan tam bir yönetememe krizidir. Ekonomik ve siyasi krizin artmasý sonucu yönetenler eski tarzda yönetemiyor, yönetilenler eski tarzda yönetilmek istemiyor ve bunu eylemleriyle ortaya koyuyorlar. Özcesi devrimci durum olgunlaþýyor. Leninist Parti’nin “Devrim ve Sosyalizm Ýçin Ýleri” politikasý, kitleler tarafýndan sahipleniliyor ve kitleler Leninist Parti’nin gösterdiði yoldan devrim ve iktidar yolundan yürüyor. Bu, Leninist Parti’nin öncü, devrimci parti rolünü pekiþtiriyor. Burjuva parti ve sendikalarýn, son tahlilde sermayenin egemenlik aracý olan faþist devletin çýkarlarý için yapamayacaklarý ihanet ve aldatmaca yoktur. Bu nedenle artýk iþçiler, emekçiler komiteler ve konseyler biçiminde örgütlenerek, kendi gelecekleriyle ilgili tüm söz ve karar hakkýný kendi ellerine almalý, kendi geleceklerini Leninist Parti’nin yol göstericiliðinde kendileri belirlemelidir. YAÞASIN 1 MAYIS! BIJÎ YEK GULAN! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! (DÝK) DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ

2008 1 MAYIS’I DEVRÝMÝ BÜYÜTTÜ Dünya iþçi sýnýfýnýn birlik, mücadele, dayanýþma günü 1 Mayýs, tüm dünyada kutlandý. Tüm dünyada emperyalist-kapitalist sisteme karþý sýnýf mücadelesinin yükseltildiði bir gün olan 1 Mayýs, Türkiye ve K. Kürdistan’da da iþbirlikçi tekelci sermayenin egemenlik aracý faþist devlete karþý ulusal ve sýnýfsal kurtuluþ mücadelesinin yükseltilmesiyle karþýlandý... Leninist Parti’nin geçen yýl yoðunlaþtýrarak bir kampanya olarak sürdürdüðü “30. Yýlýnda da 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný’na, Taksim’e, Devrime, Özgürleþmeye” politikasý, iþçi sýnýfýmýz, emekçi kitleler ve diðer devrim güçlerince sahiplenilmiþ, geniþ kitleler Taksim’e, yani devrime akmýþtý. Bu yýl Leninist Parti’nin uzun yýllar tek baþýna sürdürdüðü doðru devrimci politika, geniþ kitleler tarafýndan sahiplenildi; ete kemiðe büründü. Faþist devletin, “ayaklarýn baþ olduðu yerde kýyamet kopar” demagojisiyle ve tam bir savunma stratejisiyle 30bin kiþilik askeri bir güçle iþgal ettiði Taksim’de, “Devrim ve Sosyalizm Ýçin Ýleri, 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný’na Taksim’e” politikasýyla somut bir hedef için harekete geçen yýðýnlarýn tek bir noktaya vuruþuyla sarsýldý. Sermayenin iç savaþ hükümeti, stratejik önemde gördüðü Taksim Meydaný’nýn emekçi kitlelerce kuþatýldýðýný görünce, çýlgýna döndü ve ne yapacaðýný bilemez bir þekilde “kadýn, çocuk dinlemeden”, hastane, postane, kafe dinlemeden her yere saldýrdý. Sabahýn erken saatlerinde baþlayan helikopter uçuþlarýyla yürüttüðü savaþý, gaz bombalarýyla, plas-

4


Yeni Evrede

ÇEK-AL

Mücadele Birliði

ANTEP’TE 1 MAYIS G

ladýk yol boyunca takip eden polisler ne yapacaklarýný þaþýrdýlar. Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne geldiðimizde öncelikle deðerlendirme alarak herkes düþüncelerini anlattý ve herkesin coþkusu gözlerinden okunuyordu. Deðerlendirmenin ardýndan Ekin Þiir Atölyesi þiir dinletisi baþladý. Þiir dinletisinin sonrasýnda grup Denize Ezgi marþlarla ve ezgileriyle etkinliðe dönüþtürdü. Saat 17:00’da gözaltýndaki arkadaþýmýz geldiðinde alkýþlarla ve Baskýlar Bizi Yýldýramaz sloganlarýyla karþýlandý. Baskýlarýn bizleri yýldýramayacaðýný bir kez daha gösterdik. Gün boyunca terör estiren Antep polisi sanat merkezinden çýkanlara kimlik uygulamasýna devam etti. Bir kez daha anlamýþ oldular ki ne yaparlarsa yapsýnlar kararlý duruþumuzdan asla taviz vermeyeceðiz. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK ANTEP MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

ünler öncesinden baþladýðýmýz 1 Mayýs çalýþmalarý sürekli engellenmeye çalýþýldý. 1 Mayýs afiþi yapan üç arkadaþýmýz sokak ortasýndan zorla müdahale edilerek gözaltýna alýndýlar. Haklarýnda gösteri yürüyüþ yasasýna muhalefet, izinsiz afiþ asmak, polise mukavemet ve polis yaralamak suçlarýndan soruþturma açýldý. Binbir bahaneyle açýlan soruþturmadan da belliydi ki çalýþmalarýmýz engellenmek ve gözdaðý verilmek isteniyordu. Komik bir bahaneyle TMÞ polisinin aldýðý doktor raporu ve arkadaþýmýzýn cebinden çýkan anahtarý suç delili olarak gösterilmesi ne kadar çýkýþsýz kaldýklarýnýn göstergesidir. Artýk anahtar da suç aleti olarak mühürlenip savcýlýða sunuluyor. Gözaltýna alýnan 3 kiþi çýkarýldýklarý savcýlýk tarafýndan ifadeleri alýnarak serbest býrakýldýlar. Uzun zamandýr Antep’te Leninistlere yönelik baský ve tehditler 1 Mayýs günü de devam etti.1 Mayýs günü geldiðinde tüm hazýrlýklarýmýz tamamlanmýþtý ayný þekilde Antep polisi de bizlere yönelik hazýrlýklarýný tamamlamýþtý. Genç Emekçiler Birliði’nden çýkýp çarþý merkezindeki Balýklý Parký’na giden GEB’lilerin sivil polis araçlarýyla yollarý kesildi. TMÞ polisleri kimlik kontrolü sýrasýnda aranmasý olduðu gerekçesiyle bir arkadaþýmýzý zorla gözaltýna aldý. Gözaltý sürecinde sürekli baský ve þiddete maruz kalan arkadaþýmýz akþam saat 17.00 civarýnda savcýlýða çýkarýldýktan sonra serbest býrakýldý. Bu gözaltýnýn baþka bir gün deðil de 1 Mayýs günü olmasýnýn nedeni çok açýk; moral bozukluðu yaþatmak ve 1 Mayýs çalýþmalarýmýzý engellemek. Fakat her saldýrýda olduðu gibi yine yanýlmýþlardý. Sermayenin polisine karþý kortejimizde daha bir coþku daha bir öfke vardý. Yapýlan tüm baskýlara ve gözaltýlara raðmen saat:11:00 da þehir merkezindeki Balýklý Parký’nda Deniz Gezmiþ resimli bayraklarýmýz ve “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” yazýlý “Mücadele Birliði” imzalý pankartýmýzý açarak “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Taksim Kýzýldýr Kýzýl Kalacak”, “Yaþasýn 1 Mayýs”, “Biji Yek Gulan”, “Dünya Emeðin Olacak”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Yaþasýn Kürt-Türk Halkýnýn Mücadele Birliði” sloganlarýmýzý atmaya baþladýk. Balýklý parkýndan baþladýðýmýz yürüyüþ sýrasýnda sürekli sloganlarýmýzla ve Deniz bayraklarýmýzla çevredekilerin ilgisi ve alkýþlarýyla karþýlandýk. Ýstasyon meydanýnda yapýlacak mitinge kadar çevredekiler kortejimize gelerek bayrak isteyip onlar da sloganlarýmýza eþlik ettiler. Kararlý ve disiplinli kortejimizi görüp katýlan insanlar “biz de sizleri bekliyorduk ve aradýðýmýzý bulduk” dercesine sloganlarýmýza eþlik etmeye baþladýlar. Alana geldiðimizde arama noktasýndan sonra tekrar pankartýmýzý açarak kortejimizi oluþturup sloganlarýmýzý gür bir þekilde haykýrdýk. Alanda da bizi karþýlayan ve kortejimize katýlanlar oldu. Yaklaþýk 1.500 kiþinin katýldýðý alanda yerimizi aldýk. Miting sýrasýnda “Barýþ Ýçin Devrim Devrim Ýçin Savaþ”, “Savaþa Savaþa Kazanacaðýz”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Taksim Kýzýldýr Kýzýl Kalacak”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna” sloganlarýmýzý haykýrdýk. Alanda da sürekli çevremizde telsiz sesini açarak baský kurmaya çalýþan polisler etrafýmýzda dolaþýyor ve kameraya çekmeye çalýþýyorlardý. Kamera çekimine izin vermeyiþimiz ve “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarýmýzla ablukayý daðýttýk. Saygý duruþu ile baþlayan miting sendika temsilcilerin konuþmalarý ile devam etti. Ardýndan faþist Ýþçi Partisinin ýsrarlarýyla istiklal marþý okunacaðý duyuruldu. Ve tartýþmalar baþladý. Basýnýn karþýsýnda tepki almak istemeyen sendika baþkanlarý istiklal marþýný okuma yanlýsý olmaya baþladý. Buna karþý çýkan devrimci-demokrat iþçiler “buraya 1 mayýsý kutlamaya geldik, faþist iþçi partililerin söylemlerini duymaya gelmedik” diyerek durumu protesto etmeye baþlanýldý. Bizler de sloganlarýmýzla durumu protesto ettik. Ardýndan sloganlarýmýzla alaný terk ederek devrimci tavrýmýzý gösterdik. Tüm devrimciler ve partiler alaný terk ederek durumu protesto ettiler. Arama noktasýna gelene kadar kortejimizi bozmayarak sloganlarýmýza devam ettik. Yol boyunca Grup Denize Ezgi’nin marþý olan “…..iþte geldik alanlara / alanlarda kavgalara / yarýnlarý kurtarmaya / yýkacaðýz bu düzeni kuracaðýz sosyalizmi / söz veriyoruz yoldaþlar….” Söylemeye baþ-

Antep’te 1 Mayýs Afiþi Asan 3 Kiþi Sermayenin Bekçilerinin Saldýrýsý Sonucu Gözaltýna Alýndý

BASKILAR GÖZALTILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ

A

ntep emniyetinin leninistlere yönelik baský ve sindirme politikasý hýz kesmeden devam ediyor. Kýsa bir süre önce 5 arkadaþýmýzý tutuklayarak bizleri engelleyeceklerini düþünen sermaye yanýldýðýný kýsa bir süre içinde anladý. Hýz kesmeden çalýþmalarýna devam eden ve artýk çýban baþý olarak görülen Leninistler yine sermayenin ve onun kolluk güçlerinin hedefi halinde. Son olarak 25 Nisan Cuma günü Mücadele Birliði ve Devrimci Ýþçi Komitelerinin 1 Mayýs’a dair çýkarmýþ olduklarý afiþleri Çýksorut Mahallesi’nde asan 3 iþçi arkadaþýmýz, sabah saatlerinde durduruldu. Kimlik kontrolünden geçirilerek bir süre bekletilen arkadaþlarýmýz serbest býrakýlarak yine çalýþmalarýna devam etti. Yine durdurulan arkadaþlarýmýz bu sefer polisin saldýrýsýna uðradý. Saldýrýya karþý “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganý ve fiili karþýlýk verilmesi ile arbede son buldu. Bir yoldaþýmýz çevrede toplanan insanlara seslenerek “Ýþçiler, emekçiler bizler 1 Mayýs iþçi sýnýfýnýn birlik ve mücadele günü için, sizler için duyuru afiþleri asýyoruz, ama devletin polisleri buna karþý bizlere saldýrýyor” dedi. Çevrede toplanan insanlar ise “bizler biliyoruz, sizler bizim için çalýþýyorsunuz” diyerek destek verdi. Bunu hazmedemeyen polisler ise, takviye ekipler çaðýrarak yardým istediler. 3’ü terörle mücadele olmak üzere 5 aracýn gelmesiyle bir süre bekledikten sonra arkadaþlarýmýz yeniden saldýrýya uðrayarak gözaltýna alýndý. Gözaltýna alýnma sýrasýnda “Baskýlar, Gözaltýlar Bizleri Yýldýramaz” sloganý atýldý. Akþam saatlerinde “2911 toplantý ve gösteri yürüyüþleri kanunununa muhalefet” ve “polise mukavemet” suçlamalarý ile savcýlýða çýkarýldýlar. 2’si savcýlýkta serbest býrakýlýrken 1’i tutuklanma talebiyle hakime sevk edildi. 3 arkadaþýmýz da akþam saat 20.00 civarýnda serbest býrakýldýlar. Antep emniyetinin özel olarak bizlere yönelik bu saldýrýlarýný sonuçsuz býrakacaðýz. Bizi yýldýracaklarýný sandýlar fakat yanýldýlar. Bizler çalýþmalarýmýza hýz kesmeden devam ediyoruz. Hiç bir baský bizleri yolumuzdan alýkoyamayacak. Sermayenin burçlarýna kýzýl bayraðý dikene dek kavga sürecek. BASKILAR GÖZALTILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK!

ANTEP / MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

5


Yeni Evrede

ÇEK-AL

Mücadele Birliði

TAKSÝM’Ý ZAPT ETTÝK SIRA SÝYASÝ ÝKTÝDARDA tumlarýyla nasýl bir ruh hali içinde olduklarýný gösterdiler. Onlara þu an bir çatýþmanýn içinde olduðumuzu yoldaþlarýmýzýn üzerine panzerlerle gazlarla silahlarla saldýrýlýrken bu tarz yaklaþýmlarýn saçma olduðunu “eðer çatýþacaksanýz bizimle kalýn yoksa gidin” dedik. Ve onlar da süren tartýþmalardan sonra bulunduðumuz bölgeyi terkettiler. Bu sýrada leninistlere dýþardan katýlýmlar devam ediyordu. Buradaki çatýþmalar sýrasýnda bir leninist, Belçika’dan getirildiði söylenen bayýltýcý tüfeklerden açýlan ateþ sonucu bayýldý. Bazý yoldaþlarýmýz ise vücutlarýna isabet eden gaz bombalarýyla çeþitli yerlerinden yaralandý. Yaralý yoldaþlarýmýz güvenli bir bölgeye çekildikten sonra çatýþmaya devam ettik. DÝSK binasý önünde kitlenin toplanmaya baþladýðý bilgisini alýnca sloganlarla yürümeye baþladýk. Yaklaþýk 3 dakika yürüdükten sonra sendikalarýn eylemi sonlandýrma kararýný aldýklarýný duyduk. Daha önce böyle bir olasýlýðý tartýþmýþ böyle bir durumda kendimizin taksime yönelmesi kararýný almýþtýk. Bir kaç bayraðýmýzý barikatlara asýp, pankartýmýzý açarak ara sokaklardan yürüyerek Taksim’e yöneldik. Pankartýmýzýn arkasýnda yaklaþýk 400 kiþilik bir kitleyle yaklaþýk 1,5 saat boyunca çatýþarak Taksim’e doðru yürüdük. Bu sýrada bütün “Ýktidar Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist”, “Faþist TC Ordusu Kürdistan’dan Defol”, “Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek”, “Hedef Taksim, Hedef Taksim, Hedef Taksim”, “1 Mayýs Alaný Taksim Meydaný”, “Taksim Faþizme Mezar Olacak” sloganlarýmýzý attýk. Yürüyüþ sýrasýnda Ýstiklal Caddesi’nde konumlanan yoldaþlarýn iki pankartýmýzla Ýstiklal Caddesi’nde toplanan kitleyi de arkasýna alarak Taksim Meydaný’na yöneldiðini ve Ýstiklal Caddesi’nde meydana bakan en yüksek binanýn çatýsýndan büyük boyutlar da “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” pankartýný astýklarý haberini aldýk. Uzun bir yürüyüþten sonra Tarlabaþý civarýna vardýk. Burada yaygýn bir biçimde “Ýnanç Ýrade Zafer Taksim’i Kazandýk Sýra Devrimde “TKEP/L”, “TKEP/L” yazýlamalarý yapýldý. Tüm bölge panzerler ve çevik kuvvet polisleriyle ablukaya alýnmýþtý. Burada yaklaþýk 1 saat süren çatýþmalar yaþandý. Burada belli siyasi çevreler “uzaktan geldikleri bahanesiyle” alaný terkederek gittiler. Bu sýrada Ýstiklal Caddesi’nde pankart açan bir grup yoldaþýmýzýn çatýþarak bize doðru geldiðini gördük. Yoldaþlarla birlikte bir süre çatýþtýktan sonra güvenli bir bölgeye çekilerek durum deðerlendirmesi yaptýk. Taksim’e yönelen ve daha sonra buluþtuðumuz yoldaþlardan hemde o an Ýstiklal Caddesi’nde bulunan yoldaþlarýmýzdan aldýðýmýz bilgileri aldýk. Bundan sonra aldýðýmýz kararla çatýþmada yaralanan yoldaþlarýnda aralarýnda bulunduðu bir grup yoldaþýmýzý güvenli þekilde bölgeden uzaklaþtýrdýktan sonra yoldaþlarla polis barikatlarýný birerli ikiþerli aþarak Ýstiklal Caddesine ulaþtýk. Burada diðer yoldaþlarla buluþarak yeni bir deðerlendirme yaptýk. Yaptýðýmýz deðerlendirme de gün boyu gerek Ýstiklal’de gerek Þiþli’de gerek Pangaltý, Kurtuluþ, Dolapdere ve Tarlabaþý’nda gerekse de Cihangir’de yaþanan çatýþmalar ve yapýlan eylemlerden sonra Ýstiklal Caddesi’ne çýkmanýn sönük kalacaðýný, bölgede konumlanarak Taksim Meydaný’na çýkmanýn uygun anýný bekledik. Bu sýrada valiliðin açýklamasýyla Taksim Meydaný’nýn gece yarýsýna kadar abluka altýnda tutulacaðý haberi geldi. Leninistlerin her sene olduðu gibi bu yýlda Taksim Meydaný’na çýkacaðý korkusuyla Taksim Meydaný’ný demir bariyerlerle halka halka çevik kuvvetlerle abluka altýna alan faþizm binlerce iþçi ve emekçinin Taksim Meydaný’na ulaþmak için saatlerce çatýþmasýyla zaten yenilmiþ oldu. Leninist Parti’nin zaten ispatlanmýþ olan politik öncülüðü bu yýl yaþanan çatýþmalarda da pratik öncülükle perçinlenmiþ oldu. Parti dün bizden Taksim’i zaptetmemizi istiyordu ve ettik bugün siyasal iktidarý istiyoruz ve alacaðýz. Bir Leninist

Burjuvazi egemenliðini devam ettirebilmek için emekçi sýnýflara karþý sömürüsünü her gün biraz daha yoðunlaþtýrýrken açlýða yoksulluða mahkum ettiði insanlýðýn baþkaldýrmamasý için baský ve terörünü de elden býrakmýyor. Bir yandan her türlü baský ve teröre, bir yandan aðýr sömürü koþullarýyla karþý karþýya kalan emekçi sýnýflar mülksüzleþtirenlerin mülksüzleþtirilmesi zamanýnýn geldiði bilinciyle gecelerinde aç gündüzlerinde iþsiz gezmeyecekleri bir dünya için her fýrsatta eyleme geçiyor. Tüm yerküre nasýrlý elleri ve aðýr adýmlarýyla sosyalizme doðru yürüyen emekçilerin isyan sesleriyle sarsýlýyor. Amerika’dan Afrika’ya Ortadoðu’ya egemen sömürücü sýnýflar dolaþan komünizm hayaletinin korkusuyla adeta titriyorlar. Kuþkusuz emekçi sýnýflarýn yeni bir dünya için harekete geçtiði yerlerin baþýnda Türkiye ve Kürdistan geliyor. Mart ayýyla birlikte sokaða akan milyonlarca emekçinin eylemleri 1 mayýs ve taksimin kýzýllýðýyla doruða ulaþtý. Yýllarca burjuvaziye karþý verdiðimiz göðüs göðüse bir savaþtan sonra nihayet 2007 yýlýnda iþçi sýnýfý leninistlerin “Taksim’de ýsrar devrimde ýsrardýr” çaðrýsýna kulak vererek kararlý bir þekilde kýzýl meydana akmýþtý. Bu yýl 2008 1 Mayýsý’na da 2007’de kazandýðýmýz zaferin coþkusuyla girdik 1 Mayýs’tan çok önce valisinden emniyet müdürüne faþizmin bütün çanak yalayýcýlarý tehditler savurmaya baþladýlar. Sermayenin bekçileri tehditler savururken Leninistler de kýzýl meydaný zapt etmek için son hazýrlýklarýný yapýyorlardý. Tüm hazýrlýklarýmýzý bitirdikten sonra gece yarýsý kalacaðýmýz bölgelere daðýldýk. Sabah 07.00 sýralarýnda bulunduðumuz bölgeden ayrýlarak buluþma noktasýna doðru yöneldik. Bu sýrada çevik kuvvetin çok geniþ bir bölgeyi abluka altýna aldýðýný gördük yarým saatlik bir yürüyüþten sonra toplanma yerine ulaþtýk. Ve kýsa bir süre sonra bölgelerden ve il dýþýndan yoldaþlarýmýz gelmeye baþladý. Son beklenen yoldaþlarýmýzýn da gelmesiyle DÝSK’in önünden yürüyüþün baþlayacaðý saat olan 10:00’a kadar mevzilenmek için belirlediðimiz yerde gruplar halinde daðýldýk. Saat 09.00 sýralarýnda bulunduðumuz bölgeye doðru küçük bir grubun geri çekildiðini arkasýndan çevik kuvvetin gaz bombalarýyla saldýrdýðýný gördük. Bu sýrada hazýrlýksýz yakalanmamak için belirlediðimiz saatten önce pankartýmýz ve bayraklarýmýzý açarak eylemi baþlattýk ve Þiþli’ye doðru yürümeye baþladýk. Pankartýmýzý açtýktan sonra “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” sloganlarý atýlmaya baþlandý. 150 metre yürüdükten sonra Cevahir Otel’in önüne geldik. Ve DÝSK Merkezinin önünden yoldaþlarýmýzdan gelecek haberi beklemeye baþladýk. Bu sýrada çatýþma hazýrlýklarý yapýlýrken sýk sýk “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” sloganlarý atýldý yaklaþýk yarým saat sonra DÝSK bölgesinden yoldaþlarýmýzdan aldýðýmýz haber doðrultusunda o bölgeye doðru yürümeye baþladýk. Yürüyüþ esnasýnda “Ýþçiler Birleþin Devrim Ýçin Savaþýn”, “2,3 Daha Fazla Vietnam Ernestoya Bin Selam”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” sloganlarý atýldý. DÝSK binasýnýn arka sokaðýna geldiðimizde polis barikatlarýyla karþýlaþtýk. Burada çatýþmalar baþladý. DÝSK bölgesine gitme saatimiz gelmediði için bulunduðumuz bölgede konumlanarak yoldaþlardan gelecek haberi beklemeye baþladýk. Bu sýrada dörtyolu arabalardan çöp konteynýrlarýndan vs. kurduðumuz barikatlarla kapattýk. 1,5 saat boyunca burada çatýþarak zamanýn gelmesini bekledik. Burada sýk sýk “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “1 Mayýs Alaný Taksim Meydaný”, “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” sloganlarý atýldý. Burada süren çatýþmalarda bir çok yoldaþýmýzýn ilk deneyimi olmasýna raðmen gösterdikleri kararlý ve militan tutum görülmeye deðerdi. Leninistlerin buradaki çatýþmalarýna tanýk olan örgütsüz ve baþka çevrelerden onlarca kiþi bizimle çatýþmalara katýlmak için yanýmýza geldiler. Çatýþmalar sýrasýnda bizler barikat kurarken kendisini devrimci olarak niteleyen bazý çevreler barikatlara destek vereceði yerde arabalara zarar vermeyelim yollarý kapatmayalým gibi pasifist tu-

6


Yeni Evrede

ÇEK-AL

Mücadele Birliði

1 Mayýs 1977... Bu tarih, Türkiye tarihine en kanlý 1 Mayýs olarak geçti. O gün 36 iþçi ve emekçi, Taksim’de katledildi 1976 1 Mayýsý’nda 400 bin insan Taksim Alaný’ndaydý ve 1977’de bu alana 500 bin iþçi ve emekçi çýkmýþtý. Ýþçi sýnýfý giderek bilinçleniyordu, tarihsel nesnel koþullarýn proletaryaya verdiði tarihsel görev iþçi sýnýfý tarafýndan kavranýyor ve kitleler güçlenen bilinçlerinin verdiði cesaretle her gen gün artarak çýkýyorlardý alanlara. Tekelci burjuvaziyle proletarya arasýnda hiç bir uzlaþma söz konusu olamaz .Bu sebeple iþçi sýnýfý emeðine sahip çýkmak için eylemlerle boykot ve grevlerle sesini yükseltiyordu... Fakat faþist devlet güçleri bu büyük devrim gücünden korktu ve acizliðini iþçi ve emekçilere zor kullanarak açýkça gösterdi. Tarihi 1 Mayýs katliamý, iþbirlikçi tekellerin ve onun devletinin yaptýðý korkunç bir katliamdý. Ama onlar yapýlan her zulüm, zorbalýk, kýyým ve katliamlarýn karþýlarýna daha kinlenen ve daha da güçlenerek ilerleyen bir proletarya olarak geri döneceðini bilemediler. Bizler, Leninistler olarak daima her 1 Mayýs’ta Taksim’de olduk. 1992’den bu yana 1 Mayýs Alaný’nýn Taksim’den baþka bir yer olmayacaðýný, sadece Leninistler savundu ve bu haklýlýkla Taksim’i terk etmediler ve 2008 1 Mayýsý’nda da Taksim’deydik. Daha 1 Mayýs öncesinde faþist iþbirlikçi hükümet, polis ve ordusuyla her tarafý kuþatmýþ, adeta kendilerini iþçi sýnýfýndan korumak istercesine, her türlü güvenliði almýþlardý. Bizler Þiþli’den Taksim’e çýkmak için yola çýktýk ve Þiþli’den baþlayarak Tarlabaþý’na kadar çatýþarak ilerledik. Ben de ilk defa böyle çatýþmalý bir eyleme katýlmanýn heyecanýný yaþýyordum. Taþlarla, sopalarla kurduðumuz barikatlarla yani elimizde ne varsa, hepsi bizim için silah oldu. Çünkü o arada anlaþýlan bir þey vardý bu da, gerçekten bir iç savaþýn içinde olduðumuzdu. Çevik Kuvvet polisleri korkularýndan bize daha fazla yaklaþamýyorlar, sýk sýk gaz bombalarý atarak bizi yýldýrmaya çalýþýyorlardý. Ancak biz, hiç bir yýlgýnlýk hissetmeden, 1 Mayýs’ýn bizde yarattýðý o büyük coþkuyla çatýþmaya devam ettik. Leninistler olarak sýk sýk “Yaþasýn 1 Mayýs”, “Biji Yek Gulan”, “Hedef Taksim, Hedef Taksim, Hedef Taksim”, “1 Mayýs Alaný Taksim Meydaný”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” sloganlarýyla coþkumuzu faþist güçlere karþý dillendiriyorduk. Bulunduðumuz bölgede baþka devrimci hareketlerle beraberdik, fakat çoðu daha Taksim’e varmadan geri çekildiler. Sendikalarýn son anda Taksim’den caymalarýndan olsa gerek, Taksim’de ýsrar etmeye gerek kalmadýðýný düþünmüþ olacaklar ki, kitlelerini daðýttýlar. Fakat bizler, meydanýnýn faþizme kalmasýna izin vermedik ve durmadan üzerimize atýlan biber gazlarý ve saldýrýlara raðmen, cesaretimizden geri adým atmadýk. Sokaklarda esnaf ve ailelerin de bizlere çok desteði oldu. Çünkü onlara yapýlan

bu engellemelere tepkiliydiler ve mahallelerdeki bir çok insan, su ve ekmek vererek bizi sahiplendiðini gösteriyorlardý. Diðer taraftan Ýstiklal Caddesi’nde bulunan Leninistler, Mücadele Birliði logosunu, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” pankartýný açmýþ ve yüksek bir binanýn tepesinden “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” pankartýmýzý sarkýtmýþlardý. Onlar da büyük bir inatla Taksim Meydaný’ný Ýstiklal Caddesi üzerinden zorladýlar. Her þeye raðmen, büyük bir mücadele vererek, 1 Mayýs’ta Taksim’de olmanýn gururunu ve onurunu taþýdýk. Faþizmin emekçi kitlelere karþý uyguladýðý baský ve zor, tüm insanlarýn tepkisini topladý. 2008 1 Mayýsý’nda sendikalar Taksim’e çýkma kararý almýþlardý. Fakat son anda bu karardan vazgeçtiler. Buna da, “her yer Taksim olmuþtur” gibi bir kýlýf uydurmuþlardý. Fakat 1 Mayýs Alaný sadece Taksim’dir. Ve gelecek yýl, sendikalar Taksim’e çýkma kararý alýrlar mý bilinmez, ama bilinen bir gerçek var ki, artýk iþçi sýnýfý ve emekçi kitleler, bu ýsrardan vazgeçmeyecekler ve seneye daha geniþ emekçi yýðýnlarýyla Taksim’de olacaðýz. Ýstanbul’dan Bir Mücadele Birliði Okuru

LENÝNÝSTLER TAKSÝM’DEYDÝ

Merhaba Mücadele Birliði Okurlarý. Ben 18 yaþýnda genç bir Yenidoðan’dan Mücadele Birliði okuruyum. 1 Mayýs Perþembe günü Taksim’deydik. Ýstiklal Caddesi’nde ön saf boþken, hiçbir yapý ön tarafý geçmek istemedi, çekindiler. Mücadele Birliði pankartý altýnda en önde yer aldýk. Ýstiklal Caddesi’nden ara sokaklar, ordan Tarlabaþý’na ve daha sonra Taksim’in etrafýnda büyük bir kitle ile Mücadele Birliði öncülüðüyle alanlar kazanýldý... Akþam eve dönerken,, bir kaç arkadaþ gördüm. Onlara 4 Mayýs’ta Denizler için yapýlacak miting için çaðrý yaptým. Onlar ise þaþýrdý, bana söylediði sözler þunlar: “Sizleri taktir ediyorum, 2 gün ara ile 3 miting (eylem) yapýyorsunuz” dedi. “1 Mayýs’ta Taksim’de, 4 Mayýs’ta Kadýköy’de, 6 Mayýs’ta Ankara’da, herkes yapamaz” dedi. Benimse cevabým, “biz herkes deðiliz, öncü olmak, iþçilere emekçilere yol göstermek kolay deðil” diye konuþtum. “Taksim Devrimdir, Onurdur!”, “Halkýn Denizi Denizleþen Halkla Yürüyor Ýktidara” þiarlarýyla yürüyoruz devrime... FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK! Yenidoðan’dan Bir Mücadele Birliði Okuru

7


Yeni Evrede

ÇEK-AL

Mücadele Birliði

ÝSTÝKLAL CADDESÝ’NDE... 30 Nisan akþamý Taksim’e giden bir otobüsteyim. Ertesi gün 1 Mayýs. Ýþçi sýnýfýnýn, sermayeye karþý kavga günü. Yol boyunca 1 Mayýs’ý düþündüm. Uzun yýllardýr devrimci mücadelenin içindeyim. Birçok eyleme katýldým bu eylemlerin her biri devrimci mücadele açýsýndan çok önemliydi. Ama 1 Mayýs Taksim eylemlerinin benim için ayrý bir önemi olmuþtur. Tüm çevrelerin Taksim’den köþe bucak kaçtýðý yýllarda Leninistlerin bayraðý altýnda çýktýðým 1 Mayýs eylemleri en çok onur duyduðum eylemler oldu. Çünkü Taksim devrimdi, onurdu. Ve yine 1 Mayýs, yine Taksim. Ama bu defa yalnýz deðiliz. Leninistlerin yýllara dayanan Taksim ýsrarý sonuç vermiþti. Geçen yýlýn 1 Mayýs’ýndan sonra, bu yýl alan tartýþýlmadý bile. Ýnatçý gerçekler kendini sonunda kabul ettiriyordu. Sendikalar günler öncesinden Taksim’e çýkacaklarýný duyurdular. Devletin tüm tehdit ve baskýlarýna karþýn geri adým atýlmadý. Otobüsten indiðimde gördüðüm manzara þu idi: Polis, Taksim Meydaný’ný ve çevresini bir hapishaneye çevirmiþti. Bu, devletin iþçi sýnýfýndan ne kadar korktuðunu gösteriyordu. Sermaye ve onun devleti mavi tulumlarýn içinde canýný alacak azraili görüyor. Ama bütün bu önlemler alýnýrken birþey unutulmuþ: Leninistler! Leninistler daha önceki yýllarda da alýnan bütün önlemlere raðmen Taksim Meydaný’ný zaptetmiþti. Ve yine Taksim Meydaný’ný zaptetmeye kararlýydýlar. Geceyi Taksim civarýnda geçirdik. Sabah erkenden uyandýk. Gözümüz, kulaðýmýz Þiþli’den gelecek haberlerdeydi. Bir mekanda televizyon haberlerini izlemeye baþladýk. Polisin, 6:30’dan itibaren DÝSK önünde toplanan iþçilere saldýrdýðýný öðrendik. Þiþli’nin birçok cadde ve sokaðýndan çatýþma haberleri gelmeye baþladý. Düþmana olan sýnýf kinimiz arttý. Ýstiklal Caddesi’nde dolaþmaya baþladýk. Polis her tarafý kuþatmýþtý. Ama nafile. Saat 12’ye doðru Ýstiklal Caddesi’nden ilk slogan sesleri yükselmeye baþladý. “Yaþasýn 1 Mayýs!” Hemen yanýmýzda bulunan “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak/ Mücadele Birliði” pankartýmýzý açtýk. Tüm kameralar pankartýmýza döndü. Kameralara kýsa bir konuþma yaptýk. Ardýndan ikinci pankartýmýz geldi. Üzerlerimizde Deniz tiþörtleri, ellerimizde pankartýmýz... Taksim Meydaný’na doðru yürüyüþe baþladýk. Meydana yaklaþtýðýmýz sýrada polis üzerimize gaz bombalarý atmaya ve panzerlerden su sýkmaya baþladý. Ýstiklal Caddesi’nin ara sokaklarýna çekildik. Saat 12:30’da elimizde Mücadele Birliði pankartýyla yeniden harekete geçtik. Yine en öndeydik. Meydana yürümeye baþladýk. Polis bu defa daha azgýnca saldýrdý. Çatýþmayý ara sokaklara taþýdýk. Bir grup arkadaþýmýz Tarlabaþý tarafýna geçerek buralarda çatýþmaya baþladý. Bizler Ýstiklal Caddesi’nin ara sokaklarýnda kaldýk. Tekrar bir araya gelmemizden korkan polis, Tarlabaþý tarafýnda duran tüm ekiplerini Ýstiklal’in ara sokaklarýnda saldýrý için kullandý. Slo-

ganlarýmýz burada da sürdü. Saat 16’ya doðru yüzlerce gözaltýndan sonra eylemler bitti. 2008 1 Mayýs’ý geride önemli dersler býraktý. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler faþist devletten bir iç savaþ dersi aldýlar. Ýþçi sýnýfý bu dersi unutmayacaktýr. Ýþçiler bu devletin kanlý yüzünü bir kez daha gördü. Devletin sermayenin hizmetinde, iþçilerin karþýsýnda olduðunu bir kez daha anladý. Ve artýk biliyor ki bu devleti yýkmadan özgürlük kazanýlmayacak. Çýkarýlmasý gereken ikinci ders ise Leninistlerin kazandýðý politik zaferdir. Taksim tartýþmasýnýn basit bir alan tartýþmasý olmadýðý sanýrýz anlaþýlmýþtýr. Taksim Meydaný, emek-sermaye kavgasýnda irade savaþýnýn verildiði bir alandýr. Yalnýz Taksim tartýþmasý deðil, Leninistlerin daha önceki birçok öngörüsü yaþam tarafýndan doðrulanmýþtýr, doðrulanýyor. Leninist Parti devrime önderlik edecek bilinçte, kararlýlýkta ve yetenekte olduðunu bir kez daha kanýtladý. Devrim isteyen herkes bilmelidir ki, sendikalarýn dümen suyunda iden ortalama sol devrime öncülük edemez. Devrimin öncüsü Leninistlerdir. Ýþçiler, emekçiler öðrenciler öncü partinin, Leninist Partinin bayraðý altýnda toplanalým, devrim kavgasýný kazanalým. YAÞASIN 1 MAYIS! YA DEVRÝM YA ÖLÜM Ýstanbul’dan Bir Leninist

8


Yeni Evrede

ÇEK-AL

Mücadele Birliði

Merhaba. Ben Sarýgazi’den bir ortaokul öðrencisiyim, yaþým 15. 1 Mayýs’a gitmek için elimden geleni yaptým ve baþardým. 1 Mayýs’a gittim, alana girecektik, polis býrakmadý. Biz de bir pastanede buluþtuk ve yoldaþlarla toplandýk ve bir caddede barikat kurduk. Polisleri sýkýþtýrdýk, bizim elimizde taþlar vardý. Bizler taþlarý fýrlattýk, geriye doðru çekilirken polisler gaz bombalarýyla karþýlýk verdiler. Gazlardan bir tanesi bir yoldaþýmýzýn sýrtýna geldi, biz beþ kiþi yoldaþýmýzý kaldýrýp cephemize taþýdýk ve gazdan etkilenen yoldaþlarýmýza limon getirip yüzlerine sürdük. Biz o kadar yürekliydik, býrakmadýk, savaþtýk. Sonra DÝSK binasýna yardýma gittik, ama orada olaylar bitmiþti. Oradan slogan atarak Taksim Meydaný’na ulaþmaya çalýþtýk. Tarlabaþý’na doðru yürümeye baþladýk ve ara sokaða girdik, polisler karþýmýza çýktý ve gaz atmaya baþladýlar. Biz bir caddeye doðru çýktýk, dükkanlarýn camlarý kýrýldý, insanlar kepenk kapattý ve bizi üç taraftan sýkýþtýrdýlar. Bir sokak vardý, oraya çýktýk panzerlerle peþimize takýldýlar. Biz yukarý çýktýk, sapanlý yoldaþlar öne geçti ve çelik bilyeyle polisin birini yaraladý. Polisleri yaklaþtýrmadýk kendimize ve yavaþça daðýldýk ve amacýmýza ulaþtýk. Sarýgazi’den Genç Bir Leninist

DÖVÜÞENLER ANLATIYOR

yakla vurdum. Yolun aþaðý tarafýna ilerlemeye baþladýk, orada da çatýþma çýktý. Ben hiç bir þey bulamayýnca yanýmdaki bakkaldan patates çuvalýný alýp yere döküp patatesleri atmaya baþladým ve 1 Mayýs’ta Taksim’e Kýzýl Meydan’a çýkmamýzý engellemeye çalýþan sermayenin bekçilerine, koyduðu engeli çiðneyebileceðimizi gösterdik. Sýnýfsal haklarýmýzýn önünde baský oluþturan, bizleri daha fazla yoksuluða hapsedenlere eþitsiz bir yaþamý sömürü layýk görenlere karþý, gene bir dahaki 1 Mayýs’ta da Taksim’de olacaðým YAÞASIN 1 MAYIS! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝ OLACAK! Sarýgazi’den Genç Bir Leninist

MERHABA Ben, Sarýgazi’den 1 Mayýs’a gitmek için elimden geleni yaptým, arkadaþlarýmý çaðýrdým. Ben ve arkadaþlarým, Taksim’e çýkmak için elimizden geleni yaptýk, ama devletin kolluk güçleri bize izin vermedi. Sanki bizler baþka ülkenin insanlarýydýk. Bizler, iþçi sýnýfýnýn haklarýný savunan insanlardýk ama bizleri yýldýrmaya çalýþsalar da, þiddet uygulasalar da yýlmayacaðýz. Sonuna kadar mücadele, sonuna kadar devrim. Bizi acayip þekilde sinirlendirdiler, biber gazý atarak, jop kullanarak. Biz de geri çekildik ve arayý biraz açtýktan sonra arabalarý baMERHABA rikat yaparak kendimizi savunduk. Barikatlarýmýzý aþmayý baþaramadýlar. Bu Ben Sarýgazi’den 1 Mayýs’a gitsefer de sinirlenme sýrasý onlardaydý ve mek için elimden geleni yaptým. Gitonlar sinirlenince biz mutlu oluyorduk. meyi çok istedim ve gittim de. 8. Oradan uzaklaþtýk ve Taksim’e çýkmasýnýf öðrencisiyim, 1 Mayýs’a gideya karar verdik. Yola koyulduk, derken bilmek için mecburen okula gitmebizi Beyoðlu’nda tekrar gaz bombasý adim. 1 Mayýs’a gidebilmek için tan silahlarla çapraz ateþe tuttular, onarkadaþlarýmý da çaðýrdým. 1 Mayýs’a dan sonra gazýn etkisiyle kendimi giderken çok heycanlýydým, hep dükaybettim ve merdivenlerden düþtüm. þünüyordum gittiðimizde Taksim’e Benimle beraber arkadaþlarýmý gözalvarabilecek miyiz diye. Taksim’e gittýna aldýlar, bize diðerlerinin nereden me umudum vardý, ama giremediðiçýkacaðýný sordular. Bizler ise onurluymiz için çok üzüldüm, ama yine de duk, söylemedik, dimdik ayaktaydýk. elimizden geleni yaptýk. Taksim’e Bir kaç saat tuttuktan sonra bizi serbest girmek için yoldaþlarýmýzla çabaladýk býraktýlar. Bizler de evlerimize daðýldýk. Bizleri televizyonlarda ama giremedik. Çatýþma baþladýðýnda çok heycanlýydým, hemen polislerin terörist diye göstermeye çalýþyorlar ama, herkes gördü ki, bugün saldýrýlarýna karþý koymaya baþladýk. Onlar bizlere gaz bomba- terörü uygulayan devletin ta kendisidir. 77 1 Mayýs ruhuyla sesý atýyorlardý, gaz bombasý önümüze düþtüðünde ilk önce elime neye tekrar Taksim’de olacaðým SARIGAZÝ’DEN BÝR GENÇ YOLDAÞ OKURU almaya çalýþtým, sýcaklýðý nedeniyle yapamadým, mecburen a-

9


Yeni Evrede

ÇEK-AL

Mücadele Birliði

ADANA’DA 1 MAYIS

Devrimci kurumlar olarak bir ortak pankart açýlarak, pankart arkasýnda kurumlar yer aldý. DTP de çok sayýda kitlesiyle 1 Mayýs kutlamalarýna katýldý. Arama noktasýna gelindiðinde on beþ dakikalýk bir gerginlik yaþandýktan sonra yürüyüþe devam edildi. Biz de Mücadele Birliði okurlarý olarak Eðitim Sen kortejiyle birlikte katýldýk. Eðitim-Sen kortejinde Çukurova Üniversitesi öðrencileriyle birlikte “Yaþasýn Devrim Ve Sosyalizm”, “Çukurova Faþizme Mezar Olacak”, “Baskýlar Soruþturmalar Bizleri Yýldýramaz”, “Taksim Kýzýldýr Kýzýl Kalacak”, “Zafer Savaþan EBurjuvaziye karþý iþçilerin, emekçilemek çi nin O lacak”, “Taksim Faþizme Merin savaþ günü olan 1 Mayýs Adana’da zar O la cak” þeklinde sloganlar attýk. Mimar Sinan Açýk Hava Tiyatrosu önünE ði tim-Sen kor teji tarafýndan da benimsede baþladý. Miting alaný olan Uður Mumcu Mey- nerek coþkuyla atýldý. Yürüyüþ sýrasýnda 1 daný’na yürüyüþe geçilmek üzere saat ay kapatma alan dergimiz Mücadele Bir16.00 sularýnda baþta sendikalar olmak ü- liði’ni havaya kaldýrarak dergimizin prozere dernekler, devrimci kurumlar ve par- pagandasýný yapmaya çalýþtýk. Miting alanýna gelindiðinde “Halkýn tiler kortejlerinde yerlerini aldýlar.

YAÞASIN 1 MAYIS! YAÞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALÝZMÝ! YAÞASIN LENÝNÝSTLERÝN 1 MAYIS POLÝTÝKASI, TAKSÝM ZAFERÝ! Adana’dan Mücadele Birliði Okurlarý

kazanmak üzereyiz, bu yýlda da 1 Mayýs’ta Taksim’e” dedi. Sonra sözü anamýz aldý; “1977’de 37 iþçi devlet tarafýndan katledildi, o günden bugüne Taksim iþçilere yasak. Bence Taksim’in 1 Mayýs anlamýnda faklý bir anlamý var. 1 Mayýs Taksim’de kutlanmalý. Taksim’e 17 yýldýr Mücadele Birliði çýkýyor. Taksim Meydaný’na çýktýðýnda polisler tarafýndan coplanýyorlar, dövülüyor bu duruma çok üzülüyorum… Analarýn yüreði yanmasýn artýk diyorum, gönlüm sizinle olacak”. Bir emekçi arkadaþýmýz söz almak istedi; “yýllardýr Taksim alaný iþçilere kapalý ama, televizyonlardan bakýyoruz ki futbol eðlenceleri, polis geceleri, topçularýn, popçularýn eðlenceleri hep Taksim Meydaný’nda kutlanýyor, anlaþýlýyor ki iþçi sýnýfý ile burjuvazi arasýnda güçlü bir irade savaþý var.” Neden Taksim? Sorusunu kendi aramýzda tartýþmaya açtýk. Herkesin 1 Mayýs Taksim politikamýz hakkýnda iyi düþünmesi bizi sevindirmiþti. Kýsa bir çay arasý verdikten sonra, çalýþmalarýna yeni baþlayan ve ilk defa sahne alacak olan Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi Müzik Grubu’nun, misafirlerimizden aldýðý olumlu tepkiler müzik grubunu sevindirdi. En son çalýnan halay parçalarýndan sonra etkinliðimiz sona erdi. Adana Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi Emekçileri

AYIÞIÐI EKÝN SANAT MERKEZÝ’NDE 1 MAYIS ETKÝNLÝÐÝ “Tarih Bilinci Ve Sýnýfsal Öfkeyle 77’nin 31.Yýlýnda Yine 1 Mayýs Alaný’na Taksim’e Devrime” konulu etkinliðimize 1977 katliamýnda ve tüm devrim mücadelesi boyunca ölümsüzleþenler adýna saygý duruþuyla baþladýk. Geçmiþte yaþanan olaylarý, olgularý ve Leninistlerin 17 yýldýr Taksim’i nasýl zapt etiðini gösteren 1 Mayýs slaydýný izledik. Ýnsanlarýn beðendiði slayt gösterisinden sonra, sunucu arkadaþýmýz 1 Mayýs Taksim’le ilgili duygu ve düþüncelerini bizimle paylaþmak isteyenleri kürsüye davet etti. Sunucu arkadaþýmýz, ilk önce kendi duygularýný paylaþmak istedi; “1977 1 Mayýs’ýnda iþçilerin açtýklarý ‘Bu Alan 1 Mayýs Alaný’ dövizleriyle ve 37 sýnýf kardeþimizin burjuvazi tarafýndan katledildiði; iþçi sýnýfýnýn 31 yýldýr Leninistlerle birlikte kazanmak istediði, kaybedilmiþ güçlü bir devrim mevzisini

Denizi Denizleþen Halkla” kuþlamalarýmýzý yaptýk ve bildirilerimizi yoðun bir þekilde daðýttýk. 19.00 sularýnda biten miting, çok coþkulu ve renkli geçmesini hazmedemeyen sermayenin bekçileri, kitlenin çoðunluðun daðýldýðýný görünce bunu fýrsat bilip, halkevlerinin korteji alandan çýkarken arkadan saldýrdýlar. Devrimcilerin müdahalesiyle kýzýþan ortamda bir kadýn, polis müdahalesi sýrasýnda baygýnlýk geçirdi. Polis, uzun bir süre yerde baygýn kalan kadýnýn, ambulans kapýsýný kapatarak hastaneye gitmesine engel oldu. Yarým saatten fazla süren çatýþmada çok sayýda kiþi yaralandý, 43 kiþi ise gözaltýna alýndý. Gözaltýna alýnan 43 kiþiden bir kýsmýnýn durumu aðýr olmakla birlikte yaralananlardan 2 kiþi ameliyata alýndýlar.

10


Yeni Evrede

ÇEK-AL

Mücadele Birliði

ALMANYA’DA 1 MAYIS

rüyüþ yapmak istemesi, Hamburg, Berlin ve Ulm gibi bazý þehirlerde ortamý gerip zaman zaman çatýþmalara neden olurken, diðer kentlerde de yoðun güvenlik önlemleri dikkat çekti. Bizler, Almanya’dan Leninistler olarak, Stuttgart þehrinde Alman Sendikalar Birliði (DGB)’nin düzenlediði mitinge katýldýk. Parti pankartýmýz ve bayraklarýmýzla katýldýðýmýz yürüyüþte Almanca ve Türkçe olarak sloganlarýmýzý haykýrdýk. Yürüyüþün baþýndan sonuna kadar coþkunun yüksek olduðu kortejimizde Taksim heyecaný ve coþkusu hakimdi. Bu coþku ve heyecan sýk sýk atýlan“Taksim’de Israr Devrimde Isrardýr“ sloganýyla“ ifadesini buldu. Yaklaþýk 3 bin kiþinin katýldýðý yürüyüþe, her sene olduðu gibi bu sene de Türkiyeli parti ve örgütler, yoðun olarak katýlým gösterdi. Geçen senelerden çok daha fazla güvenlik önleminin alýndýðýnýn gözlendiði yürüyüþ öncesi ve sonrasýnda polis kitleden bir çok insani kimlik kontrolünden geçirdi ve gözaltýna aldý. YAÞASIN 1 MAYIS! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK! YAÞASIN PARTÝMÝZ TKEP/LENÝNÝST! Almanya’dan Leninistler

Ýþçi sýnýfýnýn ve emekçilerin, birlik dayanýþma ve mücadele günü 1 Mayýs, Almanya’da da çeþitli kentlerde yapalan gösteri NOT: Bu haber elimize e-posta yoluyla ulaþmýþtýr ve yürüyüþlerle kutlandý. Bu sene, Neo-nazilerin 1 Mayýs’ta yüPolis ye ni den yoðun olarak saldý rýn ca, biz ara sokaklara daðýlan kitleyi toparlayýp yeniden Taksim’e yöneltmeye çalýþýrken diðer gruplardaki karmaþa ve olay yerinden uzaklaþma çabasý görülmeye deðer bir tabloydu. Daha sonra ellerimize taþlar alýp üzerimize gaz bombasý atan polislere yöneldik. Bizlerin bu tavrýný gören polislerin geri çekildiklerini görünce, bizimle birlikte olan kalabalýk daðýlmamýþ olsa ne

“Çok Güzel Hayaller Kurmuþtum; Ama Gerçeði Daha Güzeldi” Almanya’ya çocuk yaþlarda gitmiþtim ve yýllar sonra ilk kez Türkiye’ye geldiðimde, bunun anlamlý olmasý gerekiyordu. Ve olabilecek en anlamlý günde, 1 Mayýs’ta yýllardýr hep orada olan yoldaþlarýmla birlikte Kýzýl Meydandaydým. Üzerimizde Deniz tiþörtlerimiz ve ellerimizde pankartlarýmýzla, Ýstiklal Caddesi’nden Taksim Meydaný’na yürüyen kitlenin önündeydik. Sloganlarýmýzý haykýrarak ilerlediðimiz o anlar, büyük bir ayaklanmayý andýrýyordu sanki. Polisin tazyikli su ve gaz bombasý kullanmasýnýn ardýndan, bir süre sonra tekrar toplanýp yürüyüþe geçmek için birbirimizden ayrýldýk. Tekrar toplandýðýmýzda, sloganlarýmýzla hýzla kortejin en önüne geçerken orada bulunan herkesin bunu çok doðal karþýladýðýný ve arkamýzda yürüdüðünü gördük. Leninistlerin öncülüðü herkes için anlaþýlýr bir þeydi.

kadar büyük þeyler yapýlabilineceðini düþünmeden edemedim. Sadece o gün için, il dýþýndan binlerce polisin getirtilmesi dahi iktidarýn biz emekçileri ne kadar çok ciddiye aldýðýný ve bizlerden ne kadar çok korktuðunu göstermeye yetiyordu. Bu ayaklanma deneyimine dair çok etkilendiðim þeylerden biri de, ara sokaklarda esnafýn ve evlerinden çýkan insanlarýn çatýþmalar sürerken bizleri nasýl sahiplendiklerini görmemdi. Yaralý yoldaþlarýmýza yardým etmeye çalýþmalarý, bizlere ne tarafa gideceðimize dair yol göstermeye çalýþmalarý, su ve yiyecek göndermeleri... Bunlarýn hepsi bu ülkede bir iç savaþ olduðunu kabul etmeyenlere ve devrim günlerinin uzak olduðunu söyleyenlere bir cevaptý. Ýnsanlarýmýz bizleri sahipleniyor. Eðer bizler bilinçli ve kararlý bir þekilde kitlelere yön göstermeye devam edersek, bir dahaki herhangi bir eylemde bugün bizleri sahiplenen insanlarýn yarýn ayaklanmaya katýlmalarý ve bu iç savaþýn bir devrime dönüþmemesi için hiçbir sebep yok. Türkiye’de olmanýn, böylesi ayaklanma günleri içinde olmanýn hayalini çok kurmuþtum. Bunlar çok güzel hayallerdi, ama gerçeði daha güzeldi. Genç Bir Mücadele Birliði Okuru

11


Yeni Evrede

ÇEK-AL

Mücadele Birliði

ÝZMÝR’DE KÝTLESEL AMA SÖNÜK GEÇEN 1 MAYIS VE LENÝNÝSTLER “Geleceðin güzellikler dünyasýný kurmak, dünyanýn en özverili iþidir. Tarihin geliþim yasalarýnýn zorunlu sonucu, dolayýsýyla bir gerçeklik olan bu güzellikler dünyasý; Komünizm, acý ve kan üzerinde yükselen insanlýðýn, acýya ve kana yine acý ve kan dolu son vereceði bir sürecin sonunda doðacaktýr.” Devrimi ve yaþamý bütün karmaþýklýðý içinde ele almamýz gerekiyor, onun karmaþýklýðýný, zenginliðini anlamadýðýmýz sürece tarihin bize vermiþ olduðu onurlu görevi yerine getirmemiz mümkün deðil. Tarihin oluþumu karmaþýk bir süreçtir. Ýnsanlýk tarihinin bir parçasý olarak üzerinde bulunduðumuz topraklarda bugün, tarihin karmaþýk yönünü oluþturan DEVRÝM gerçekleþiyor. Bu devrim ideolojik ve politik hattýný özümseyen Leninistlerle büyüyor. Bizler kavgada, mücadelede en önde, en ilerde yer almak istiyoruz. Yýlgýnlar mezarlýðýnda toplananlarla olmak istemiyoruz. Böylesi bir süreçte 1 Mayýs Dünya Ýþçi Sýnýfýnýn ve Emekçi Halklarýn Birlik Mücadele ve Kavga günü olarak alanlarda milyonlarýn katýlýmýyla kutlandý. Yýllardýr inatla ve ýsrarla Taksim’i 1 Mayýs Alaný olarak gören ve bunun için hep Taksim’de olmayý görev bilen Leninistler, bu yýl da Taksim’de olunmasý gerektiði konusundaki ýsrarlarý, sokak savaþlarý þeklinde geçti. Burjuvazinin aðzý salyalý güçleri savaþ zýrhlarýyla konuþlandýrýldý. Her türlü terörün ve baskýnýn sonunda gün boyu devletle çatýþma devam etti. Sendikalar yine teslimiyetin baþrolünü oynayarak sýnýfa olan ihanetlerini bir kez daha gösterdiler. Emekçileri yine yalnýz býraktýlar. “Bayram”ý kutlamaktan vazgeçtiler. 1977’nin 31. yýlýnda Mücadele Birliði Platformu olarak “Taksim Devrimdir, Onurdur, Ayaklanmadýr” þiarýmýzý Ýzmir’de de haykýrmak için 1 Mayýs günü DÖB, DÝK, EKA ve ASM olarak sabah erkenden bir araya geldik. Tertip komitesi tarafýndan eylem alaný olarak belirlenen Gündoðdu Meydaný’na 3 farklý yürüyüþ kolundan gelinmesi kararlaþtýrýlmýþtý. Ýçinde Türk-iþ ve TMMOB’ un yer aldýðý yürüyüþ kolu Alsan-

cak’tan, DTP ve kimi siyasi partilerin bulunduðu yürüyüþ kolu Basmane’den, ve dergi çevrelerinin bulunduðu yürüyüþ kolu da Konak eski Sümerbank önünden eyleme baþladý. Biz de Mücadele Birliði Platformu olarak üzerinde “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” ve Deniz Gezmiþ yoldaþýn portresinin iki yanýnda “Yaþasýn 1 Mayýs”, “Biji Yek Gulan” ve ortada “Zafere Kadar Daima” yazýlý iki pankartýmýzla saat 13:30’da Konak eski Sümerbank önünde yerimizi aldýk. Yaklaþýk 70-75 kiþiden oluþan kortejimizde Mücadele Birliði, DÝK, EKA ve DÖB yazýlý kýzýl bayraklar ve dövizler dalgalanýyordu. 17 yýldýr olduðu gibi 18. yýlýnda da “Taksim’de Israr, Devrimde Isrardýr” diyen Leninistleri ve Taksim’deki devrim savaþçýlarýný “Taksim Devrimdir, Leninistler Taksim’de” sloganýyla selamladýk. Saat 14:00 da eylem alanýna doðru yürüyüþe geçildi. Tam bu sýrada kortejler arasýnda dolaþan, Ýstanbul’daki çatýþmalarýn yoðunlaþtýðýna dair haberler üzerine ayný anda bütün kortejlerden “Taksim Faþizme Mezar Olacak” sloganý duyuldu. Ayrýca “Bir, Ýki, Üç, Daha Fazla Taksim, Daha Fazla Direniþ” sloganý atýldý. Biz de ayný sloganý ideolojik ve politik duruþumuza uygun olarak “Bir, Ýki, Üç, Daha Fazla Taksim, Daha Fazla Savaþ” þeklinde attýk. Leninistlere yakýþýr þekilde kararlý, örgütlü ve disiplinli duruþumuzla, sanki bir pikniðe gidiyormuþ edasýyla hareket eden diðer kortejlerden farkýmýzý ortaya koyduk. Solgun sloganlarla, içi boþaltýlmýþ sözlerle kutlanmak istenen 1 Mayýs’ýn aslýnda kavga ve savaþ günü olduðunu, iþçi ve emekçilerin ancak savaþarak zafere ulaþacaklarýný attýðýmýz sloganlarla bir kez daha ifade ettik. Sloganlar: “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Deniz, Yusuf, Ýnan Savaþa Devam”, “Yaþasýn 1 Mayýs, Biji Yek Gulan”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Kürt Halký Devrimle Özgürleþecek”, “ Kürdistan’da Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Zafer Savaþan Ýþçilerle Gelecek”, “Zindanlar Yýkýlsýn, Tutsaklara Özgürlük”, “Emekçi Kadýnlar Devrimle Özgürleþecek”, “Gençlik Gelecek, Gelecek Sosyalizm”, “Halkýn Denizi, Denizleþen Halkla, Yürüyor Ýktidara”, “1 Mayýs Alaný Taksim’dir, Leninistler Taksim’de”, “Devrim Yolunda Leninist Saflara”. Burjuvaziden Ýstanbul 1 Mayýs’taki faþist saldýrýlarýn hesabý er geç sorulacaktýr, Taksim zaptedilecektir. Devrimden önce 1 Mayýs asla bayram olamaz.1 Mayýs, devrim adýna, sosyalizm adýna mücadele günüdür, eylem günüdür, baþkaldýrý günüdür.

12

MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU-ÝZMÝR


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.