s118

Page 1



Yeni Evrede

Başyazı

Mücadele Birliði

FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! Türkiye ve Kürdistan’da sürekli geniþleyen ve derinleþen devrimci bir kriz yaþanýyor. Bu kriz, kapitalizmin ekonomik iþleyiþinden, bu iþleyiþin bir ekonomik bunalýma varmasýndan, sistemin iç çeliþkilerinden, kýsacasý kapitalizmin temellerinden doðmaktadýr. Bu temellerde devrimci bir kriz kaçýnýlmaz olarak doðar. Kapitalizmin temelleri üzerinde zorunlu olarak ortaya çýkan her ekonomik bunalým ve her politik çatýþma devrimci krizi biraz daha büyütmekten baþka bir þey yapmýyor. Ýþbirlikçi tekelci sermaye, devrimci krizin büyüyerek tüm toplumu etkisi altýna almasý ve kurulu toplumsal düzenin temellerine yönelmesi karþýsýnda acizdir. Ýþçi sýnýfýyla kapitalist sýnýf arasýndaki uzlaþmaz çeliþki ve sýnýf savaþýmý keskinleþiyor ve zorunlu olarak daha da keskinleþecektir. Olaylar devrimci yönde ilerliyor. Tüm geliþme, çeliþki ve olaylar devrimi kaçýnýlmaz yapmýþtýr. Devrim artýk geleceðin sorunu olmaktan çýkýp, güncelleþmiþtir. Bu toplumsal düzeni altüst edecek olan devrim, gün gün derinleþmekte, geniþlemekte, yoðunlaþmakta ve büyümektedir. Emekçi kitleler yaþam koþullarýnda köklü bir deðiþiklik yapmak istediklerini her gün güçlü bir þekilde ortaya koyuyor ve bu yönde yükselen bir eylem çizgisi izliyor. Emekçiler bu koþullarda artýk daha fazla yaþayamaz duruma gelmiþtir. Ve hiçbir emekçi de her gün biraz daha aðýrlaþan ve kötüleþen bu koþullarda yaþamayý kabullenemez. Ýçinde bulunduðu yoksulluk ve sefalet koþullarýna son vermek için eylemden eyleme koþuyor. Bütün bu durumlardan doðmuþ olan devrimci durum, her yeni geliþmeyle birlikte daha bir olgunlaþmaktadýr. Böylesi bir ortamda burjuvazi ne egemendir, ne de yönetebiliyor. Bu yüzden krizden krize düþmekten kurtulamýyor. Sermaye sahipleri içinde bulunduklarý durumdan kurtulmak için baþvurduklarý yöntem, halk kitleleri üzerinde þiddet, daha fazla þiddet uygulamak olmuþtur. Krize bir çýkýþ yolu bulmak ve emekçi kitlelerin devrim yoluyla iktidara gelmesini önlemek için, tekelci sermaye iki kez askeri faþist darbe yaptý. Diðer dönemlerde ise olaðanüstü hal, sýkýyönetim ve en aðýr faþist baský yasalarýyla egemenliðini sürdürebildi. Ancak yine de tekelci kapitalist egemenliði yýkmaya yönelen devrimi önleyemedi. Çünkü devrimi yaratan koþullar ortadan kalkmamýþtýr. Devrimci güçler ne kadar bastýrýlsa da, eðer devrimi yaratan ekonomik, tarihsel, toplumsal ve politik koþullar varlýðýný sürdürüyorsa – hatta bu koþullar gün be gün olgunlaþýyorsa- devrim mutlaka gündeme gelir. Bizde de böyle olmuþtur. Tekelci burjuvazi, devrim baskýsýndan kurtulmak için, faþist devlet terörünün yanýnda, baþka bir yola daha baþvurdu: Politik çevirme hareketi. Buna göre burjuvazi, emekçi kitlelere güya kendilerini ifade etmeleri için politik- yasal seçenek sunmuþ oluyor. Örnek: parlamentoya girme ve baþka yasal yollardan yararlanma. Böylece “demokratik” adý altýnda en baskýcý faþist egemenliði sürdürmüþ olacak. Bu politikaya AB’den güçlü destek buldu. Böylelikle, güçlü bir emperyalist destek ve yönlendirmeyle bugüne deðin üstesinden gelemediði devrim tehdidinden tamamen kurtulmuþ olacaktý. Fakat, halklarýn içinde AB hakkýnda yaratýlan “umutlar”, yine AB’nin uygulamalarýyla kýsa sürede dağıldı. “Umut” yerini öfkeye býraktý.. AB, emperyalist bir güç olarak özgürlükçü deðil, egemenlik peþinde koþtuðunu 19 Aralýk zindan katliamlarýnda, 1 Mayýs Taksim eylemlerinde, devrimcilere yönelik sokak

saldýrýlarý sýrasýnda ve Kürt ulusunun ulusal kendi kaderini kendi tayin etmesi hakkýna karþý tekelci sermayeyi ve faþist devleti destekleyerek gösterdi. Öte yandan AB’nin Türkiye’ye kabul ettirdiði kararlar ve yasalarla ekonomik planda çok geniþ emekçi kitlelerin yoksulluðu ve sefaleti biraz daha derinleþti. AB’nin, ABD’nin, tüm emperyalist güçlerin amacý, Türkiye gibi baðýmlý ülkelerde ekonomik ilhaký sonuna kadar götürerek ekonomik baðýmlýlýðý artýrmak; sömürülerini ve egemenliklerini geniþletmektir. Sonuçta ne iþçilere, tüm emekçilere ve Kürt halkýna yönelik faþist terör ve katliamlar devrimci krizin büyümesini durdurabildi, ne de politik çevirme hareketi ve öne çýkartýlan dini gericilik devrimin geliþmesini önleyebildi. Devrim bu sistemin yarattýðý koþullar tarafýndan sürekli gündeme getirilmekte ve ateþlenmektedir. Egemen güçlerin bel baðladýklarý küçük burjuva sol hareketin doksanlý yýllarýn baþýnda yasal parti kurarak düzenin aþýrý muhalefet partisi olma giriþimleri de istenilen sonucu vermedi. Sosyal-reformist partiler, onca burjuva desteðe karþýn, devrimci hareketi ortadan kaldýramadý. Çünkü devrim bir avuç insanýn iradesi olmaktan çýkmýþ, geniþ kitlelerin iradesine dönüþmüþtü. Bazýlarý devrime sýrt çevirip burjuva düzene sýðýndýlar diye, bir devrim halklarýn içinde bu denli kök salmýþken, onu oradan söküp atamazsýnýz. Devrimci mücadele bu dönemde, çok daha þiddetlendi, yaygýn ve yoðunluk kazandý. Devrimci hareket ise daha bir güçlü duruma geldi. Ýþbirlikçi tekelci sermayenin ve emperyalizmin egemenliði bir devrimle yýkýlmadýðý sürece baþka biçimde yýkýlmaz. Halk kitleleri isteklerini, özlemlerini, en temel sorunlarýný ancak bir devrimle giderebilir. Devrim tüm emekçilerin kurtuluþunun koþuludur. Bu devrimin zorunluluðu ve kaçýnýlmazlýðý en geniþ kitleler tarafýndan her geçen gün çok daha berrak biçimde kavranýyor. Peki bu devrim nasýl bir devrim olacaktýr? Önümüzdeki devrim Demokratik Halk Devrimi olacaktýr. Bu devrimin kuracaðý iktidar da Demokratik Halk İktidarýdýr. Bu devrim özgür bir ortam yaratacak ve Halk Demokrasisini gerçekleþtirecektir. Devrimin öncüsü ve yönlendiricisi iþçi sýnýfýdýr. Devrim iþçi sýnýfýnýn önderliðinde, iþçide yoksul temel ittifakýna dayanacak, kýrýn ve kentin iþçi olmayan emekçilerin katýlýmýyla gerçekleþecektir. Bu devrim adý üstünde, bir halk devrimi olacaktýr. Demokratik halk devriminin zaferiyle birlikte kesintisiz olarak sosyalizme varýlacaktýr. Bu devrimci mücadele demokrasi ve sosyalizm mücadelesidir. Bu devrim neyi çözecektir? Devrim, tekelci sermayenin ekonomik ve politik egemenliðini ortadan kaldýracaktýr. Sanayi iþletmelerine, bankalara, büyük özel mülkiyete, uluslararasý sermaye yatýrýmlarýna el koyarak, toplumsal mülkiyete dönüþtürecek, büyük topraklara zor alýmý uygulayacaktýr. Devrim giderek kapitalist mülkiyetin temellerine yönelecektir. Bu mücadelenin öncü gücü olan proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, devrimci hedefleri þu sloganlarla ortaya çýkarmýþtýr; Bü ütün Ýktidar Emeðin Olacak, Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakký, Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük. Her halkçý devrimin ön koþulu askeri-bürokratik devlet makinesini parçalamak, onu yýkmaktýr. Bu devrimde kuþkusuz onu yapacaktýr. Bu koþul yerine getirilmeden iþçi sýnýfý ve emekçi halk kitlesinin iktidarý olan Demokratik Halk İktidarý kurulamaz. Bu topraklarda devrim geleceðin deðil, bugünün sorunudur. Bu nedenle yalnýz bir propaganda sorunu deðil, günlük pratik görevler ve somut hazýrlýklar sorunudur. Bu halk kitlelerin en temel sorunlarýný çözme sorunudur. Devrimci mücadele olmadan, devrimci yöntemler olmadan, zora dayalý devrim olmadan halkýn hiçbir yaþamsal sorunu çözülemez. Ýþçi sýnýfýnýn ivedi, en öne çýkan ve en önemli görevi iktidarý ele geçirmektir. Tüm mücadelesini ve enerjisini, tüm eylemlerini bu hedefe yöneltmelidir. C.DAĞLI

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

3


Yeni Evrede

Sermaye Ve Kriz

Mücadele Birliði

PERÝÞAN SERMAYE, MARX’IN HAYALETÝ VE YERLÝ LULA

Günahlar ve Keçiler

Sermayenin akýl saðlýðý konusundaki þüphemizi saklý tutarak, diyebiliriz ki; Marx’ý açýkça öven bir soruya böylesi bir tepki vermek, sermaye dünyasýnýn düþünsel reflekslerine ýþýk tutmakta. Gerçekte, serbest piyasa ve onun tartýþýlmaz peygamberi Adam Smith’e eleþtiri yaðdýrmak, finans-kapital dünyasýnda giderek yayýlan bir eðilim. Üstelik ilk defa ortaya çýkmýyor. 1929 bunalýmý sýrasýnda da benzer bir eðilim ortaya çýkmýþtý. Kapitalist sistemin sonunu iþaret eden büyük küresel buhranýn patlak vermesiyle birlikte, sermayenin pusulasý tam anlamýyla þaþtý. Çünkü felaket, tufan misali yaðmaya Baþýmýza kesin taþ yaðacak! Olacak iþ deðil ama, ah þu devam ediyor. Önce bankalar, sonra sanayi tekelleri, ardý Yeni Evre, yoðunlaþan tarih... çoðu kez “bakalým daha neler ardýna muazzam zararlar açýkladýlar. Derken, dünyanýn her göreceðiz!” dedirtiyor. bir köþesinden aç sýnýflarýn ayaklanma haberleri gelmeye Olay þu: Türkiye’nin en büyük tekellerinden biri, hiçbir baþladý. Ayaklanmanýn görünen sebebi, gýda fiyatlarýndaki masraftan kaçýnmamýþ, dünya çapýnda dev bir tekelin “ef- inanýlmaz artýþ olmakla birlikte, bu ayaklanmalar genel esane” CEO’sunu konferans için davet etmiþ. Eh, böyle bir konomik buhraný, sistemin temel dinamiklerini yýkacak son þahsiyet arzý endam eyler de, hayatý boyunca iþleri böyle a- büyük kriz haline getirecek denli önemli görünüyordu. damlarýn önünde el etek öpüp gerdan kýrmak olan iþbirlikGemiyi önce fareler terk etmeye baþladý. Bugüne kadar, çiler salonu doldurmaz mý hiç?! bulunduklarý konum ve görevler icabý, kapitalizmin dehþet Mermer suratlý “efsane” yönetici ilgiden memnun, bir- gerçekliðini gördüðü halde susmayý tercih edenler, yavaþ kaç harcý alem laf etmek için aldýðý paradan memnun. Tabii yavaþ eteklerindeki taþlarý dökmeye baþladýlar. Bunlardan ki, Türkiye’nin meþhur iþbirlikçi tekelcilerinden Ýshak Ala- biri, Birleþmiþ Milletler Gýda Hakký yöneticisi Jean Ziegler, ton, hazrete þu soruyu yöneltene dek: “Serbest piyasa iþleyi- “Eþitsiz ve dehþet bir dünya yaratan ve giderek vahþileþen bir þini yerine getiriyor mu? Adam borsa simsarlarý, spekülatörler Smith öldü sanýrým. Çözüm için ve mali haydutlar çetesiyle insanlýðýn Karl Marx’ý yeniden karþý karþýyayýz. Buna bir son Kapitalist sistemin sonunu iþaret keþfetmesi mi gerekiyor?” vermeliyiz” diyerek yýllarýn Azametli global tekelin suskunluðunu bozarken, güeden büyük küresel buhranýn patlak mermer suratlý CEO’su için nün birinde aç insanlarýn zaMarx’ýn adýný duymak yeterinlimlere karþý ayaklanacaðýný vermesiyle birlikte, sermayenin ce irkiltici fakat, salonda çok sözlerine ekliyordu. Anlaþýdaha þaþýrtýcý bir þey oluyor: pusulasý tam anlamýyla þaþtý. Çünkü felaket, lan, teknokratlar, gemiyi terk Efsane CEO’yu dinlemeye geetmek gerektiðine karar vertufan misali yaðmaya devam len sinekkaydý týraþlý beyefenmiþ bile... diler ve pahalý parfümlü hanýBu kabus ortamý içinde, ediyor. Önce bankalar, sonra sanayi tekelleri, serma mefendilerin doldurduðu sayenin ne kadar saðlýklý londan, soruyu yönelten Ýshak dü þü ne bileceði tartýþmalýdýr. ardý ardýna muazzam zararlar açýkladýlar. Alaton’a çýlgýnca bir alkýþ tufaFakat yine de o, kendi dýþýnda Derken, dünyanýn her bir ný kopuyor. Manzarayý bir an ibir günah keçisi yaratmak ve çin gözünüzde canlandýrmaya hedef haline getirmek gibi, çalýþýn. Mermer suratlý CEO, köþesinden aç sýnýflarýn ayaklanma haberleri daha önce birçok kez iþe yaraherhalde o an salonda, muzipyan bir çabaya giriþti. Çok gelmeye baþladý. çe gülen Marx’ýn hayaletini geçmeden günah keçisi bugörmüþ olmalý. Ayaklanmanýn görünen sebebi, gýda lundu: Serbest piyasa. Olay gerçekten ilginç. Son otuz yýlda, tüm dünKimsenin gericiliðinden þüp- fiyatlarýndaki inanýlmaz artýþ olmakla birlikte, yada sermaye hareketlerindehe etmeyeceði bir tekelci, kalki sýnýrlama ve denetimleri bu ayaklanmalar genel kýp Marx’a övgüler yaðdýrýyor. kaldýran, piyasanýn “gizli eliDahasý, tekelci sermayenin ni” her derdin devasý ilan eekonomik buhraný, sistemin temel kaymak tabakasý, nasýr görden “neo-liberaller”, doðrusu dinamiklerini yýkacak son büyük kriz haline tüm günahýn yüklenebileceði memiþ elleriyle bu sözleri çýlgýnca alkýþlýyor. Ýþbirlikçi teideal bir keçidir. Ne de olsa, getirecek denli önemli kelci efendilerin akýl saðlýklakendilerine sosyalist/marksist rýný gerçekten de kaybetmeye diyen kalabalýk bir sosyal-regörünüyordu. baþladýðýný düþünebilir miyiz? formcu tayfasý (ki, bu toprak-

4

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008


Yeni Evrede

Sermaye Ve Kriz

Mücadele Birliði larda onlardan pek çok örnek var) “istihdam dostu politikalar” adý altýnda dünyayý yeniden devlet-kapitalizminin denetimli piyasasýna çaðýrmýyor muydu? Kendini akýllý sanan tüm budalalar için dövülecek bir abaydý þu “neo-liberalizm”. Bu nedenle, dünya finans-kapital devi Deutsche Bank’ýn yöneticisi, rahat rahat “piyasalarýn kendini iyileþtirme gücüne artýk inanmýyorum” diyebiliyordu. Eh, madem ki bütün sorunlarýn kaynaðý neo-liberal politikalardý, çözüm de basit görünüyordu: Eski denetim mekanizmalarý yeniden kurulmalý, sermaye hareketliliðine yeniden sýnýrlama getirilmeli, ama en önemlisi krize müdahale için tüm hükümetler, kimsenin gözünün yaþýna bakmaksýzýn, kollarý sývamalýydý. Ne de olsa, “kapitalizm, kapitalistlere býrakýlamayacak kadar önemlidir.” Ancak, 1929 buhranýndan çýkýþý saðlayan bu türden devlet müdahalelerinin günümüzde hiçbir iþe yaramadýðýný görmek için, sadece birkaç ay yetti. Dünyanýn belli baþlý merkez bankalarý, tarihin en büyük para operasyonlarýný ardý ardýna gerçekleþtirdiler. Ama hepsi boþa çýktý. Bankalar devletleþtirildi, yine olmadý. Tüketimi artýrmak için herkese bir dolarlýk çekler verileceði söylendi, piyasa yine kýpýrdamadý. Görüldü ki, ölmüþ eþeði diriltmek için, ne Keynesçi olmak iþe yarýyordu, ne de neo-liberalizme küfür yaðdýrmak. Madem ki ölmüþ eþeði diriltmek imkansýz, öyleyse onu gömmeye hazýrlananlara engel olmak daha makul görünüyordu.

Stepne Lastiklerine Hava Ýshak efendi ve onu çýlgýnca alkýþlayanlar iþte tam da bu ruh hali içindeydiler. 150 yýldýr kabuslarýnda gördükleri Karl Marx’ý alkýþlayacaklarýný kuþkusuz hiç düþünmemiþlerdi. Tam bir ruhsal çöküntü; yenilgiyi, sonun yaklaþtýðýný hisseden bir sýnýfýn, daha önceden planlanmamýþ bir tepkisi... Öte yandan, anlýk bir tepki de olsa, tekelci snýfýn gelecekteki politikasýna ýþýk tutuyor. Bir sýnýf, egemen bile olsa,

çoðu kez politikalarýný, daha önceden planlanmýþ bir çizgi içinde ortaya koymaz. Bir sýnýf politikasý, þurada burada beliren reflekslerden, þu ya da bu olaya gösterilen farklý tepkilerden oluþan yaklaþýk bir eðilimdir. Adam Smith’i ölü, Marx’ý kurtarýcý ilan eden bir refleks gösteren bir sýnýfýn, hemen ayný günlerde, olaylara verdiði diðer tepkilere göz atalým. TÜSÝAD, tarihinde ilk kez, 1 Mayýs’ýn tatil olmasý gerektiðini ileri sürüyor. (Gerçekten baþýmýza taþlar yaðacak.) Elbette bu sözlerde, Taksim tartýþmalarýnýn yarattýðý gerilimi yumuþatma isteði ön plandadýr. Fakat, bu “yumuþama” taktiði bile, emekçi sýnýflar karþýsýnda artýk sermayenin egemen olamadýðýnýn, devrimin yarattýðý basýnç karþýsýnda burjuva zor aygýtýnýn iþe yaramadýðýnýn itirafýdýr. Ve yine ayný TÜSÝAD, Türkiye’nin en büyük sorununun, gerçek bir muhalif partinin bulunmayýþý olduðunu ilan ediyordu. Bütün bunlar tek bir eðilime iþaret ediyor: Yakýn zamanda Türk tekelci sermayesi, kendi “Lula”sýný aramaya, bulamazsa yaratmaya giriþecektir. Eskinin devrimci sendikacýsý, þimdinin Brezilya devlet baþkaný olan Lula, tüm Latin kýtasýný altüst eden devrimci fýrtýnanýn Brezilya’daki etkisini kýran bir sistem sübabý olarak, oldukça iþe yaramýþtý. Bu topraklarýn Lula’sý olmaya aday stepne lastikleri pek çok, ama havalarý pek sönük, bu arabayý taþýmaz. Belki bu yüzden, DÝSK’in burjuva yöneticileri daha fazla sokaða çýkar oldular. Deðil 1 Mayýs’ta Taksim’de olmak, genel saðlýk haklarý için bile sokaklara çýkmayý gereksiz gören Türk-Ýþ’in, nasýl olduysa birden bire Taksim fatihi kesilmesinin ardýndaki gerçek de, tekelci sýnýfýn yeni yeni þekillenmekte olan bu yeni politik eðiliminin kokusunu almýþ olmalarýdýr. Görünen odur ki, sosyal reformizm, tarihi misyonunu yerine getirmek için sermayenin desteðini alacaktýr: Ölmüþ eþeðe sopa sallamak, ama onun gömülmesini engellemek. Ýhtiyaç duyduklarý destek, mermer suratlý CEO’nun konuþtuðu salondan kopup gelmeye baþladý bile.

TUTSAKLAR DURUÞMA SALONUNDA AYSUN BOZDOÐAN’I ANDI 26 Haziran 2008... Bugün TKEP/L davasýndan yargýlanan altý tutsaðýn, Beþiktaþ’taki Aðýr Ceza Mahkemesi’nde duruþmalarý vardý. “Anayasal Düzeni Silah Zoruyla Deðiþtirmek” suçuyla itham edilen tutsaklar, öðle saatlerinde mahkemeye çýkarýldýlar. “Aysun Yoldaþ Ölümsüzdür” sloganýyla indiler ring araçlarýndan. 26 Haziran 2001’de sonsuzluða uðurlanan Ölüm Orucu Savaþçýsý’ný anýyorlardý. Hüseyin Durmaz, mahkeme salonunda okuduðu metinde 19 Aralýk katliamýný, ölüm oruçlarýný ve Aysun Bozdoðan’ýn ölümsüzleþmesini anlattý. “Bugün 26 Haziran.” diye baþladý Hüseyin Durmaz. “Aysun yoldaþýmýzýn Ölüm Orucu’nda ölümsüzleþmesinin üzerinden 7 yýl geçti. Faþist devlet, 19 Aralýk 2000’de tüm zindanlara yönelik baþlattýðý eþ zamanlý saldýrýyla, büyüyen devrimi ezmek istedi. Emperyalizmin desteðini alarak gerçekleþtirilen bu saldýrýya, devrimci tutsaklar savaþla cevap verdi. F tiplerine karþý baþlatýlan Ölüm Orucu eyleminde Aysun yoldaþýmýzla birlikte 122 devrimci ölümsüzleþti. Bu büyük savaþ, emekçi halklarýn bilincinde ve yüreðinde kazanýlan bir zafer olarak tarihe geçti. Aysun yoldaþ yaþýyor. Ýþçi sýnýfý onun kararlýlýðý ve cüretini örnek alarak kendi iktidarlarýný kurmaya yönelmiþtir. Aysun yoldaþ yaþýyor. Zindanlarda devrimci tutsaklar Aysun yoldaþýn ve ölümsüzleþenlerin çelikten iradesini kuþanarak sürdürüyor. Devrim bayraðý Leninistlerin ellerinde yükseliyor. Aysun yoldaþ ölümsüzdür.” Mahkeme heyeti duruþmayý Kasým 2008’e erteledi. 118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

5


Yeni Evrede

Irak

Mücadele Birliði

IRAK İŞÇİLERİ SON SÖZLERİNİ SÖYLEMEDİ DAHA Emperyalist devletlerin katliamlarý, cinayetleri, yaðma ve talanýyla ve buna karþýlýk Irak halkýnýn direniþi, ayaklanmalarýyla geçen 5 koca yýl... Bu beþ koca yýlýn sonunda 1 milyon insanýn öldürüldüðü söyleniyor! Ýþgal sýrasýnda ve ayaklanmalarý bastýrmak için milyonlarca bomba yaðdýrýldý bu topraklara... Bu bombalarýn büyük kýsmý kimyasal içerikliydi ve en az iki tane “Hiroþima”ya denk geldiði, gazetelerin sayfalarýnda yer aldý. Yani binlerce insan, kimyasallarla yok edildi ve binlerce çocuk bu kimyasallardan dolayý ölmeye, sakat doðmaya mahkum edildi. Binlerce insan iþkencelerden geçirildi ve binlercesi tutuklandý. Kadýnlara, çocuklara, bazen erkeklere dahi tecavüz edildi. Milyonlarca insan göç ettirildi. Ve emperyalist savaþ devam ediyor! Toprak, hava, su kirlendi, yakýldý-yýkýldý. Yeraltý-yerüstü zenginlikleri satýþa çýkarýldý, yaðmalandý, talan edildi. Tüm bunlar dev tekellerin kasalarýnda þiþirilmesi, emperyalist-kapitalist sistemin egemenliðinin sürdürülebilmesi içindi. Dünya çapýnda bir avuç zenginin ve onlarýn iþbirlikçilerinin refahý, servetinin artýrýlmasý, mutluluðu içindi bu savaþ! 3.Dünya Savaþýnýn bir adýmý olarak ABD, Irak’a birkaç hafta içinde Baðdat’a vardý ve burada “kolayca” zafer(!) ilan etti. Saddam iktidarýný devirmek zor deðildi; çünkü uzun yýllardýr, Irak emekçileri ve ezilen halklarý bu iktidara diþ biliyordu. ABD bu savaþla Baas’ý ve çevre ülkelerdeki gerici iktidarlarýn popülaritesini artýrmýþ, özelde Baas’ý yeniden diriltmiþti! Ýran-Irak savaþýnda büyük bir yýkýmýn altýnda kalan emekçilerin elleri Saddam’ýn yakasýndaydý. 1991’de Körfez Savaþý’nda ise yýpranmýþ, iyice güçten düþmüþtü. Saddam bu ambargo yýllarýnda tepkiyi kendinden uzaklaþtýrmaya çalýþarak özellikle de anti-emperyalist olduðunu iddia eden bütün gruplarý kendi hükumeti etrafýnda toplamaya özen göstererek, Irak halkýnýn olasý ayaklanmalarýný ötelemeye çalýþmýþtý. Ama bunlarýn hiçbirisi yeterli gelmiyor, içten içe mayalanma sürüyordu. O nedenle, bu iþgale karþý Irak halký daha ilk karþý koyuþta þunu haykýrdý; “ne Saddam, ne ABD, biz kendi kendimizi yönetmek istiyoruz!” Daha sonra “ Ne Saddam, ne ABD ne de kukla yönetimler !” dedi. Bu, uzun savaþlardan ve sýnýf savaþýmýndan elde edilen ciddi bir deneyimin, bilincin ürünüydü. “Kolayca elde edilen zafer” bu bilince çarpmýþ ABD’yi tarihinin en zor savaþlarýndan birine sokmuþtu.

Irak Halkýnýn Haklý Savaþýnda Olanaklar ve Engeller Irak halkýnýn tarihi ayaklanmalar, isyanlarla doludur. Ýþgalleri, dýþarýdan dayatýlan liderleri, hükumetleri ve kendi-

6

sine zulmedenleri hiçbir zaman kabul etmemiþ,unutmamýþ, affetmemiþtir. Mesela bir zamanlar Iraktaki en ünlü iþbirlikçi baþbakan Nuri El Said’in, Temmuz Devrimi sýrasýnda Irak halký tarafýndan cesedinin sokak sokak gezdirilerek taþlanmasý, hala egemenlerin kabusudur. Bir aþiretler topluluðu olmaktan çýkýp köhne geleneklerin zincirini taþýmayý býraktýðý andan itibaren özgürlük savaþlarýna uyanmýþ bir halktýr. Bu noktada Irak iþçi sýnýfý, dönemin de etkisiyle, ilk uyanýþlarýný sosyalizm düþüncesinde yaþamaya baþlamýþ, “ilk komünist çevre 1929’da”(1) oluþmuþtu. 1932’de hala Britanya iþgali sürerken Basra’da kapý altlarýndan atýlan, fabrikalarda daðýtýlan ilk bildiri, “komünist bir iþçi” imzasýný taþýyor ve “Dünyanýn Bütün Ýþçileri Birleþin! Yaþasýn Arap Ülkelerinin Ýþçi ve Köylü Cumhuriyetleri Birliði” baþlýðýnda iþçilere sesleniyordu: “...Sokaklar iþsizlerle dolup taþýyor... Kadýnlarýn ve çocuklarýn yiyecek bir lokma ekmekleri yok.(...) Ýþçiler! Ýnsanlarýn haklarý vardýr ve haklarýný ancak zora baþvurarak elde edebilirler. Tarih bize bu dersi çoktan öðretti... Ýþçilerin sefaletini iþçilerin kendilerinden baþka kimse anlayamaz. Açlýðýn acýsýný, açlýktan kývrananlar dýþýnda hiç kimse bilemez. Bizi soyup soðana çevirmeye kalktýklarýnda bizim emeðimizin meyveleriyle keyif çatanlarý niçin suçlamayalým ki?(...)Yoldaþlar! Cesur olun! Çünkü biz, onurumuz, hayatýmýz ve gelecek kuþaklarýn iyiliði için mücadele ediyoruz. Ýleri iþçiler! Etkili eylemler, özgürlük ve refah için, ileri!”(2) Bu cesur bildiri, o dönemlerde örgütlenmeye çalýþan, ancak her seferinde örgütlülüðü yasaklanan, tutuklamalar ve baskýlarla karþýlaþan iþçilerin, daha güçlü ve kararlý bir örgütlülüðe ihtiyaç duyduðunun göstergesiydi. 1935’te, Komintern’in de çabalarýyla, Irak’ta ilk defa Irak Komünist Partisi (IKP) kurulmuþtu ancak, Komünist Parti yasadýþýydý ve henüz illegal örgütlenmelerde deneyimli deðildi. Bu yüzden IKP, defalarca aðýr darbeler almýþ, yeniden kurulmuþ, Irak iþçi sýnýfý arasýnda çalýþmayý ýsrarla sürdürmüþtür. Tüm bu zamanlar IKP’nin en þanlý günleridir. Ancak yýllar içerisinde yaþadýðý ayrýþmalar, saða kayýþlar, aldýðý darbeler, dogmatizme saplanýþý ve en sonu 90’larla birlikte tamamen oportünistleþmesi ve ABD iþgaliyle Irak Ýþbirlikçiler Partisi’ne dönüþmesi yaþansa da bu, Irak iþçi ve emekçi sýnýflarýnýn ileri yürüme isteðini engelleyememiþtir. IKP, iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu yolundan ayrýlýrken, iþçi sýnýfý da onu terk etmiþ, ancak sosyalizm iþçi sýnýfý arasýnda yerini korumuþtur. Çünkü sýnýflar arasýndaki savaþýmýn inatçý gerçekleri yok olup giden partilere aldýrmadan, yeni örgütler yaratarak sürmüþtür.

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008


Yeni Evrede

Irak

Mücadele Birliði Iraklý bir araþtýrmacý olan Aziz Alkazaz þöyle demektedir: “Irak’ta tarihsel olarak üç ana akým bulunuyor: Ýslamcýlar, Arap milliyetçileri ve sosyalistler. Bunlarýn halk kitleleri içinde kökleri bulunuyor.”(3) Bu “tarihsel üç ana siyasal akýmýn” en köklüsü sosyalistlerdir, hemen sonra Arap milliyetçileri gelir. Ýslamcýlar ise, emekçi halklar arasýnda sosyalizm isteminin önüne geçmek için Arap milliyetçilerinin ve emperyalistlerin çok özel çabalarý sonucu, bir tarih vermek gerekirse, özellikle 1970’lerde öne çýkarýlmaya çalýþýlmýþtýr. ABD 20 Mart 2003’te baþlattýðý Irak iþgalinde bütün koþullarýn kendinden yana olduðuna gerçekten de inanmýþ mýydý bilinmez ama, Irak’ta savaþý kazanmanýn Saddam’ý koltuðundan etmek kadar basit olmadýðýný görmüþ oldu. Bir avuç iþbirlikçinin dýþýnda kimse bu gelen orduya gül atmadý. Bunun üzerine ABD, Irak emekçi sýnýflarýnýn ileri bilincini bulandýrmak, yok etmek için her türlü çabayý sarf edip, dini ve mezhepler arasý ayrýmý özellikle öne çýkararak sürekli körükledi. Dinsel, etnik ayrýmlarý yalnýz söylemler bazýnda býrakmayarak, halkýn içinde kendiliðinden geliþen direniþin güçlü olduðu yerlerde þii-sunni çatýþmasýnýn yaþanmasý için her türlü bombalý “eylemleri” bizzat emperyalist ordu mensuplarý ya da özel güvenlik þirketi adý altýnda kurulan paralý haydutlar çetesi yaptý. Bunlarla da yetinmedi, dini liderleri allayýp-pullayýp onlarýn önünü açtý, örgütlenmelerini saðladý, mahalleleri dinsel topluluklar temelinde duvarlarla birbirinden ayýrdý, oluþturulan kukla hükumetlerle dini ayrýmlarý pekiþtirmeye, kurumsallaþtýrmaya giriþti. Irak’ta bir anda onlarca þii-sunni örgüt boy gösterdi. (Hatta bu örgütlerin kimileri G. Kürdistan’da faaliyet yürütmekte ve TSK-MÝT tarafýndan da destek gördükleri basýnda yer almýþtý) “Eylemlerin” hedefleri halklardý, halklarýn birbirine düþmanlýðýný körüklemek içindi. Þii-sunni dinci örgütlerin eylemlerinin büyük çoðunluðu bu nitelikte ve ender olarak iþgal karþýtý eylemlerde bulunmaktaydýlar. Bugün Ýslamcýlar bir þekilde destek bulabiliyorlarsa, binlerce ýslam militandan söz ediyorsa bunun nedeni ABD’nin bu yoðun çabalarý, yoksulluk ve iþsizliðin tepeye vurduðu sýrada dinci örütlerin milislerine ekonomik imkanlar sunmasý ve son olarak iþgalle birlikte nesnel koþullarýn insanlarý mutlaka örgütlü bir karþý koyuþun gerekliliðine zorlamasý. Devrimcilerin olmadýðý yahut yetersiz kaldýðý yerde çakallar karýnlarýný þiþirmek için fýrsat bulur! Ýslamcýlar dün olduðu gibi bugün de hakim sýnýflarýn çýkarýna uygun olarak hareket etmektedir. Irak halkýnýn bu çok yoðun terör altýnda bulunduðu esnada Ýslamcýlarýný kitleselleþmesi için ABD’ye kafa tutmasý deðil, tutar gibi görünmesi de onun bir dönem daha kitlelerce alkýþlanmasýna yeter. Tüm bunlara raðmen, “böl-parçala-yönet” uygulamasýna

karþýn yapýlan bir ankete göre þeriat istediði söylenen Þii halkýn yüzde 83’ü buna “Hayýr” demiþtir ve yapýlan bu etnikdini ayrýmlarýn sorumlusunun ABD olarak gördüklerini ifade etmiþlerdir. Irak halkýnýn açýk, ileri bilincini sosyalizm düþüncesinde örgütleyecek ve özgürlük savaþýný sosyalist iktidarda somutlayacak ilkeli, güçlü bir komünist devrimci birlikteliðin (örgütün) yokluðu veya yetersizliði emperyalist devletlerin iþini kolaylayan, elini güçlendiren en önemli olgu olarak bu beþ koca yýlda çok çarpýcý biçimde kendini göstermiþtir. Daha iþgalin ilk haftalarýnda IKP nasýl çürümüþ bir politik ceset olduðunu ispatlamýþtýr. Birkaç ay içerisinde IKP ayrýþma yaþamýþ, IKP-Yurtsever Komünist Hareket olarak bölünmüþse de, bu grup IKP’den devraldýðý politik bulanýklýðý, tutarsýzlýðý ile önüne çýkan her renkten grupla iþgal karþýtý “cephe” oluþturmaya çalýþmýþtýr. Savaþýn getirdiði canlýlýðýn etkisiyle “eninde sonunda milliyetçi, Ýslamcý ve komünist güçler arasýnda bir köprü oluþturacaðýz”. (4) Yurtsever Komünist Hareket 2004 baþýnda diðerleriyle birlikte bir “cephe” olmayý baþarmýþtýr. Bu cephede kimler yoktur ki.... Her türlü Baasçýlar (yani Saddam’ýn baþýnda olduðu Baas’la geçmiþte buradan ayrýlan Baasçý gruplar), Arap milliyetçiliðini esas alan Nasýrcýlar (Sosyalist Birlik Partisi.... ki Nasýrcýlar geçmiþte nasýl bir “sosyalist” olduklarýný göstermiþlerdir) çiçeði burnunda IKP-Yurtsever Komünist Hareket, 1960’larýn ortalarýnda IKP’den ayrýlan IKP-Merkez Komuta (ki bu parti o zamanlar IKP ‘yi saða kaymakla, iktidar meselesini ciddiye almamakla eleþtirerek ayrýlmýþtýr. Ne var ki, yýllar içerisinde ve aldýðý aðýr darbelerle benzer politik hatalarý tekrarlamýþtýr) ve cephenin en saðý Ýslami Komisyon, aþiretçi gruplar, Irak Yuvamýzdýr gibi daha birçok grup... Bugün hala kimi kopmalar ya da eklenmelerle bu “cephe” varlýðýný sürdürmeye çalýþmaktadýr. Ortak olarak söylenebilecek tek ortak noktalarý iþgalin sona erdirilmesi. Bremen mýzýkacýlarýný andýran bu “cephe”nin on yýllardýr bir çok deneyimden, sýnamadan geçmiþ Irak halkýna tek vaatleri iþgalcileri def edene kadar savaþ! Saddam döneminin bile mumla aratýldýðý bir halka bunu söylemek elbette bir þey söylemektir. Ama bu þeyin Irak halkýnýn, emekçi sýnýflarýnýn beklentileriyle, onlarýn gerçek kurtuluþlarýyla ötüþmediði aþikardýr. ElSadr’ýn Mehdi Ordusu, 1920 Devrim Tugaylarý gibi gerici-dinci gruplarýn bile çýkarlarýna dokunulduðunda (veya pastadan pay kapmaya çalýþtýklarýnda) bir çok örgütten daha fazla iþgal karþýtý olabiliyorken, “iþgalcileri def edene kadar savaþacaklarýný” ilan eden “cephe” nin farký nerede kalýyor? Her savaþ ayný zamanda bir iktidar sorunudur. Emperyalist savaþta iþçi sýnýfý ve komünistler için asýl sorun “yurtseverlik” de-

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

7


Yeni Evrede

Irak

Mücadele Birliði

ðil, “sosyalist bir vatan” kurmaktýr, kendi iktidarýný kurmaktýr. Emekçi sýnýflarýn nihai kurtuluþu sorunudur. Anti-emperyalist cephe birliðinin de asgari noktada da olsa ilkeli, ilerici, demokratik bir temel, nitelik taþýmasý proletaryanýn çýkarý gereðidir. Estirilen terör ve þiddet ortamýnda Irak halkýnýn adeta düþünceleri sakatlanmaya çalýþýlmaktadýr. Halklar arasýný o kadar çok kan sokulmuþtur ki, bu sakat býrakmayý engellemenin, direniþi zafere taþýmanýn en önemli ayaðý, Irak halkýný, iþçi sýnýfýný anti-kapitalist, anti-emperyalist cephede örgütlemektir. O nedenle iþgale karþý savaþ ve örgütlülük önemli olsa da “cephe”nin nasýl bir özgürlük, nasýl bir yönetim (iktidar) sorusuna yeteri kadar net bir cevap verememesi, Irak halkýnýn ihtiyaç duyduðu, bu muazzam savaþta gerçek gücünü sergileyememesini getirmekte, suni bölünmelere açýk hale düþürmektedir. Tarih çok büyük deneyimlerle doludur. Nasýl bir örgütlülük, özgürlük, nasýl bir iktidar sorusunun sorulmasý ve doðru yanýtlanmasý sanki bir iþgalde en son sorulmasý-yanýtlanmasý gereken þeylermiþ gibi davranmak küçük-burjuva körlüktür. Bu körlük, Irak halkýna yeni iþgallerden ve savaþlardan baþka bir þey getirmemiþtir. “Cephe” nin en büyük bileþenlerinden biri olan Baas’ýn Irak halkýna vaad edecek neyi kalmýþtýr ki? Ýki yýl önce Salah Muhtar adlý Baasçý bir sözcü, bir gazeteye þunlarý söylemiþtir: “Salah Muhtar, direniþin ‘Irak’ta iktidarý ele almak için bütün hazýrlýklarýný tamamladýðýný’ söyledi. (...) En sonunda, Baas Partisi’nin bir þekilde iktidara dönmesini dahi, (ABD bn.) kabul eder hale geldiler. Þu anda bazý Arap hükümetleri, ABD’ye, Baas iktidarýnýn yeniden tesis edilmesi için baský yapýyor.”(5) Salah Muhtar’ýn bu sözleri gerçekten de çarpýcý bir itiraftýr. Baas eski Baas’týr. Arkasýnda gerici hükümetlerin desteði olmadan, büyük “aðabey”lerin taahhüdü olmadan iktidar koltuðuna oturamamýþtýr ve hala ayný karakterdedir. Komünistlerle iþbirliðine gitmek ise Baas için köprüyü geçene kadar yürütülen bir sýrt sývazlamadýr. Öte yandan, burada iki nokta daha vardýr. Birincisi, Baas, iktidarý yeniden ele aldýðýnda, en güvensiz koþullarý yaþayacaðýndan, Ýran’ý öne sürerek, esasta Irak halkýnýn iþgal sona erer ermez yeni bir devrimci iç savaþa yöneleceðini az-çok tahmin etmekte ve bu nedenle destek aramaktadýr. Ýkincisi, ABD’nin Irak’ta saplandýðý bataklýk, sadece emperyalistleri deðil, tüm bir bölgeyi rahatsýz etmekte, Irak halkýnýn bu savaþtan, kendi devrimci kurtuluþunu yaratmasýndan korku duyduklarý için, eski düþman ve eski dost Baas’a razý gelmektedir. Ýþte Baas’ýn durumu! Eskiden örülen tüm taþlar savaþla birlikte yýkýlmýþtýr. Bu yanýyla Irak devrimci proletaryasýnýn önünde de yeni olanaklar açýlmýþtýr. Beþ yýldýr Irak iþçi sýnýfý, en zor koþullarda çalýþmaya, yoksulluða, saðlýksýz, eðitimsiz bir yaþama zorlanmaktadýr. Iraklý iþçi liderlerin deyiþiyle, Saddam’dan sonra yeni anayasalar çýkarýldý, yeni efendileri korumak, zenginleþtirmek için. Ama Saddam döneminde iþçiler için ne yasaksa, hala devam ediyor. Saddam döneminde petrol-liman gibi kimi önemli iþ kollarýnda örgütlenme, grev yasaktý. Buna karþýlýk iþçiler kendi iþçi komitelerini oluþturmaktan geri durmamýþlardý. Liman ve demiryolu iþçileri ise, hem iþçi komitelerinde, hem de sendikalarda örgütleniyordu. Ýþgalle birlikte, iþçi komitelerinin direniþle arasýnda bað oluþunca ve yýllardan sonra ilk defa petrol iþçileri sendikalarýný kurunca, em-

8

peryalistler ve iþbirlikçileri harekete geçip kendi güdümlerinde kimi sendikalar kurmaya bile soyundular. Öncü iþçilerin kurduklarý sendika ve iþçi komitelerini ise gayrý-meþru ilan ettiler, tersten kimi iþçiler de bu sendikalarý iþbirlikçilikle suçladý ve iþçiler yönetimlere karþýn birlikte hareket etmeye çalýþtýlar. Ýþgal dönemi boyunca birçok grev ve gösteri örgütleyen iþçilerin üzerine bazen Iraklý güvenlik güçleri, bazen Ýngiliz-ABD ordularý ateþ açtýlar, tutukladýlar. Bu grevlerde, gösterilerde bazen de Iraklý askerler iþçilere ateþ açma-tutuklama emirlerini reddettiler. Ekonomik ve sosyal taleplerle sýnýrlandýrýlan grev ve gösteriler her seferinde iþgal karþýtlýðýna dönüþmektedir. Ancak iþçilerin mücadele birliðinin önünde, týpký bizde olduðu gibi reformist ve iþbirlikçi çevrelerin engelleri olmakta ve kimi sözde iþçi liderleri, Irak iþçi sýnýfýnýn tek sorununun ücret ve Saddam döneminden kalan aðýr çalýþma koþullarý/yasaklar olduðunu dile getirerek adeta emekçilerle alay etmektedir. Yine de iþçiler her fýrsatta, grevlerinde de, bildirilerinde de þunlarý yinelemiþtir; “Biz Irak halký olarak kendimizi yönetmek için gerekli tüm yeteneklere ve araçlara sahibiz. Kendi demokrasimizi kurabiliriz... Biz kendimizi bu direniþin önemli bir parçasý olarak görüyoruz.”(6) Bu deðerli sözler, 1920’de þair Obeyd’in iþgale gelen Britanya ordularýna karþý Irak halkýný savaþa çaðýran dizelerini anýmsatýyor, ancak bugünün iþçi sýnýfý, çocukluk dönemini çoktan geride býrakmýþ ve daha ileri bir toplum için rolünü oynamaya can atmaktadýr. O, sadece iþgalden deðil, ezen egemen sýnýftan da kurtulmak istemektedir. Irak iþçi sýnýfý en zor koþullardan geçmiþ, en aðýr darbelerin ardýndan yeniden yeniden ayaða kalkmasýný ve savaþýn-ayaklanmalarýn baþýný çekmesini bilmiþtir. Bu yüzden iþgale karþý verilen savaþýn bir an önce zafere ulaþmasý için, Irak devrimci proletaryasýnýn gücünü, kararlýlýðýný ortaya koymasý þarttýr. Buna karþýlýk hem Baas, hem reformistler iþçi sýnýfýnýn öne çýkmasýný istememekte, onu geride tutmaya çalýþmaktadýr. Çünkü diðer durumda savaþýn rengi, yönü deðiþmiþ olacaktýr. Geçmiþten bugüne kadar Irak emekçi sýnýfýnýn katýlmadýðý hiç bir devrimci ayaklanma yoktur ve sýnýf, ne zaman kendi aðýrlýðýný, bilinci ve kararlýlýðýný ayaklanmalara yansýtmýþsa, o noktada ayaklanmalar ilerlemiþ ve egemenlerin paçalarý tutuþmuþ, en aðýr þiddet devreye sokulmuþtur. Emperyalist savaþ, Irak halkýnýn nihai kurtuluþu yoluna eski engeller ve yeni olanaklar döþeyerek sürmektedir. Irak, bu haklý savaþta zafer yüzü görecek kadar deneyimli, olgun bir proletaryaya sahiptir. Bugün, Irak devrimci proletaryasý, bu haklý savaþta daha fazla ötede tutulamayacak kadar öfkelidir ve henüz Irak proletaryasý son sözünü söylememiþ, eylem silahýný sonuna kadar kullanmamýþtýr. Irak halkýnýn ve proletaryasýnýn bu haklý savaþta en büyük olanaðý, bilincinin açýklýðý, haklýlýðý ve emperyalist-kapitalist sistemin sýçramalý çöküþ sürecini yaþamasýndadýr. En büyük olanaksýzlýðý ise, ahmak solcularýdýr NOTLAR: (1) Irak’ta Sol’un Tercihi , Ý.Salluci (2) a.g.e. (3) Evrensel, 26. 10. 2003 (4) Evrensel, 24.11.2003 (5) Evrensel, 24.10.2006 (6) Evrensel, 28.02.2005

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008


Yeni Evrede

Aysun

Mücadele Birliði

AYSUN BOZDOÐAN TAKSÝM’DE ANILDI Aysunumuzu, Ayýþýðýmýzý anmak için bu sene de Taksim’de, Aysunumuzun kavgasýný verdiði Sanat Merkezi’mizin önündeydik. Saat 13.00 civarýnda Aysunumuzun resmi olan pankartýmýzý açarak Ýstiklal Caddesi’nde Rumeli Han önünde toplandýk. Aysunumuzun çok sevdiði Soluk Soluða parçasýný söyleyerek baþladýk. “Onlar ki dünyanýn son umudu / Soylarý tükenmeyen / Birer þahindiler”... Okunan basýn açýklamasýnda “Yola çýktýk bundan tam 20 yýl önce… Arkamýzda kaygýlarýmýzý, çekingenliklerimizi býrakarak… Amacýmýz insaný, geleceði, kendimizi tanýmak ve deðiþtirmekti… Çýktýðýmýz yolda yalnýz deðildik… Bunu bilmenin güveni ile bizden önce atýlmýþ adýmlarýn yol göstericiliðinde kendi küçük adýmlarýmýzla yürüdük… 1988 yýlýnda, saatler ‘Bahar Eylemleri’ni hazýrlarken, Boðaziçi Ekin Sanat Derneði kuruldu… 12 Eylül karanlýðýnýn susturamadýðý, karartamadýðý tutkulu ve fedakar yüreklerdi bu adýmlarý atanlar… 1992 yýlýnda derneðimizin kapýsýna mühür vuruldu. Neredeyse bir gecede Ýstanbul’da bulunan tüm dernekler kapatýldý. Ama biz bu saldýrýya karþý, Mücadelemize kilit vuramazsýnýz, diyerek 15 Aðustos’ta Taksim Tünel’de Genç Ekin Sanat Merkezi kurduk. Aysunumuz, Ayýþýðýmýz bu süreçte katýldý aramýza… Genç Ekin Sanat Merkezi’nin güleç yüzlü, çalýþkan, fedakar ve son derece mütevazi emekçisiydi… Müzik grubumuzun tohumlarý onun çabalarýyla atýldý… Genç Ekin Sanat Merkezi’nin tüm sorumluluklarýný kýsa sürede üstlenerek, bu alanda yaptýðýmýz yürüyüþün kesintisiz bir þekilde devam ettirilmesini saðladý. Ýþkenceler gördü, tutuklandý ama asla mücadelesinden vazgeçmedi. Kararlý ve direngen tutumunu 19 Aralýk sonrasý götürüldüðü F tipi zindanlarda bir kez daha gösterdi ve bedenini ölüm orucuna yatýrdý. Toroslar kadar güçlü Toroslar kadar asi kiþiliðiyle hücre hücre yürüdü ölümün üstüne… Ve adýný verdi ekin sanat mücadelemize… BESD’ten Genç Ekin’e, Genç Ekin’den GESAM’a, GESAM’dan Ayýþýðý Sanat Merkezine, Ekin-Sanat alanýnda verdiðimiz mücadelenin 20. yýlýndayýz. Bu 20. yýlda canýmýz, yoldaþýmýz, Aysunumuzu anmak için buradayýz. Kimbilir kaç kez geçti bu kapýdan, kaç kez týrmandý Rumeli hanýn merdivenlerini? Hiç yýlmadan, inançla, inatla… Bizlerde ondan aldýðýmýz güçle verilen yirmi yýllýk mücadeleye yeni yýllar eklemek için söz veriyoruz Aysunumuza ve bizden önce yürümüþ olan tüm deðerlerimize… Ölüm orucu eyleminde ölümsüzleþen Aysun Bozdoðan yoldaþýmýzý marþlarýmýz, þiirlerimiz ve sloganlarýmýzla bir kez daha selamlýyoruz” denildi. Basýn metninin okunmasýndan sonra “Aysun Yoldaþ Ölümsüzdür”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Ölüm Orucu Savaþçýlarý Ölümsüzdür” kuþlamalarý yapýp sloganlarýmýzý attýk. Basýn açýklamamýzý bitirirken, Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne çýkarak burada bir sinevizyon gösterimi yapacaðýmýzý duyurduk. Sanat Merkezinde izlediðimiz sinevizyonun ardýndan, onu tanýyan yoldaþlarý bize onu ve mücadelesini anlattýlar, anýlarýný paylaþtýlar. 118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

9


Yeni Evrede

Aysun

Mücadele Birliði

ZÝNDANLARIN TÜRKÜSÜ SUSMADI “Tanýrsýn beni arkadaþ, Nerede görsen tanýrsýn/ Sýktýðýn dost ellerdeki sýcaklýk/ Havaya kalkmýþ yumruktaki direncim ben/ Hep bir aðýzdan söylenen türküdeki inancým/ Senim ben, sizlerim, hepinizim/ Milyonlarca solukta yaþayan/ Koskoca bir yüreðim...” diyordu Aysunumuz kendisini, bizleri anlatýrken. 19 Aralýk zindan katliamý sonrasý baþlayan Ölüm Orucu Eylemi’nde yer alan ve bu eylemde ölümsüzleþen Aysun Bozdoðan ve zindanlarda bulunan tüm devrimci tutsaklarý anmak için 28 Haziran günü Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi tarafýndan Gazi Mahallesi’nde bir etkinlik düzenlendi. 19 Aralýk katliamý ve Ölüm Orucu Eylemi ve politik süreç kýsaca anlatýldýktan sonra, Ayýþýðýmýz þahsýnda tüm devrim kahramanlarý için yapýlan saygý duruþunun ardýndan Hasan Saðlam sahneye çaðrýldý. Hemen ardýndan da Vedat Baran, Murat Ateþ, Grup Berf ve Bektaþ Sarýateþ türkülerini paylaþmak için ardý ardýna sahneye geldiler. Zindanlardan ve devrimci dostlarýmýzdan gelen mesajlar okundu. “Çýktýk yola, Ellerimiz koynumuzda, Sýmsýcak sevgiyle, Güvenle dolup taþarak” demiþti Aysunumuz. Konuþmalarýnda onu andý arkadaþlarýmýz. Onun mücadelesini, tutsaklýk günlerini, yaþadýðý iþkenceleri... “Çukurova’nýn bereketli topraklarýnýn baharý, yoldaþlarýnýn ayýþýðýydý çünkü o. Devrime adanmýþ kahraman bir yürek, geleceði yaratan çelik kanatlý bir kelebekti O... Ve 26 Haziran günü, Ölüm Orucu eyleminin 183. gününde, 27 yaþýnda uzandý ölümsüzlüðe” denildi ve: “Varýlacak yere kan içinde varýlacaktýr, Ve zafer, artýk hiç birþeyi affetmeyecek kadar, týrnakla sökülüp koparýlacaktýr” dizeleri okundu. Ardýndan sahneye gelen Ruhan Mavruk, bize kendisinin deðil, Aysunumuzun yazdýðý bir þiiri oku-

10

du. Hasta yataðýndan kalkýp Aysun için, bizler için gelen Ruhan Mavruk, sözlerini gene “Yaþasýn Dünya Emekçileri, Yaþasýn Gelecek!” haykýrýþlarýyla bitirdi. Aysunumuzla ayný zindanda kalan ve onun Ölüm Orucu Eylemi sürecinde de yanýnda olan bir yoldaþý aldý sözü ve o da Ayýþýðýmýzdan bahsetti ve Aysunumuzun 1993 senesinde tutmuþ olduðu günlükten bir þiir okudu bize. Ayýþýðýmýzýn bir baþka yoldaþý ise, kendisi F tipi zindanlarda iken ölümsüzleþen Aysunumuz için yazmýþ olduðu “Nar Çiçekleri” þiirini okudu; Yýlmaz Ekþi, Aysunumuzu ve onun uðruna savaþtýðý devrimi anlatarak emekçi halklarý devrim için mücadele etmeye çaðýrdý. Daha sonra Dursun Güngör aldý sahneyi. Aysun’u bizzat tanýdýðýný, onunla sanat merkezlerinin kendi aralarýnda yaptýklarý toplantýlarda biraraya geldiklerini söyledi. Ve türkülerini onun için, devrim uðrunda ölümsüzleþen tüm devrimciler için seslendirdi. Emeðe Ezgi Müzik Grubu adýna konuþan bir arkadaþýmýz da Aysunun Ekin Sanat mücadelesindeki yerine deðinerek, onun temellerini attýðý Genç Ekin Müzik Grubu’nu anlattý ve onun mücadelesini sürdüreceklerini söyledi. Etkinliðin yapýldýðý park, Aysunumuzun resmi ve ayýþýðýnýn pankartlarýyla süslenmiþti. Deniz tiþörtlü gençlerimiz, bitmek bilmeyen enerjileriyle koþuþturuyor, enerjilerini bizlere taþýyorlardý. Etkinliðimiz, “Bu türkü diyor ki dövüþmek/ Bu türkü diyor ki, çizmiþiz rotamýzý/ dostlarýn alkýþlarýyla deðil/ gýcýrtýsýyla düþmanýn diþlerinin/... Bu türkü diyor ki, baþkalarý için ölmeyi bilen Aysunlar, Sibeller, Muratlar oldukça, gelecek yok olmayacak, insanlýk yol olmayacak... ve bu büyük insanlýk savaþýnýn sonunda, mutlaka zaferi yazacaðýz!” denilerek sonlandýrýldý. 118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008


Yeni Evrede

Aysun

Mücadele Birliði

ÝZMÝR’DE AYSUN BOZDOÐAN’I ANMA ETKÝNLÝÐÝ

ADANA’DA AYSUNUMUZU ANDIK

Yeryüzünde iki sýnýf, sermaye sýnýfý ve iþçi sýnýfý... Ve iki sýnýf arasýndaki sýnýf savaþýmý... Bu iki toplum arasýndaki sýnýf savaþýmýnda Aysunumuz iþçi sýnýfý cephesindeydi. Çürüyen kapitalist toplumdan koparak yeni toplumu, sosyalizmi kurma mücadelesinde öne atýlan, hem öðrenci gençlik mücadelesinde hem de devrimci sanat alanýndaki sorumluluk bilinci ve disiplinliliðiyle hepimize örnek olmuþ olan sýra neferimiz Aysun Bozdoðan’ýn ölümsüzlüðe uðurlanýþýnýn 7. yýlýnda, Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde anma etkinliði düzenledik. Etkinliðimize Aysun yoldaþý anlatan bir þiirle baþladýk ve insan onuruna yaraþýr bir hayat, sýnýfsýz, sömürüsüz bir toplum yaratma mücadelesinde ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için bir dakikalýk saygý duruþunda bulunduk. Daha sonra hem Aysun yoldaþýn yazmýþ olduðu hem de onu anlatan þiirleri okumasý için “Ekin Su Þiir Topluluðu” sahneye çýktý. Þiirlerin ardýndan kýsa bir slayt gösterimi yapýldýktan sonra “Ayýþýðý Ýþçi Tiyatrosu Topluluðu”, komünist tutsak Ergül Çiçekler’in 19 Aralýk katliamýný ve Ölüm Orucu savaþçýlarýný anlattýðý “Dört Ateþten Gün Dört Ölümden Gece” adlý þiirin dramatizesi oynandý. Etkinliðin sonunda “Grup Sýra Neferi” yerini aldý. Müzik dinletisine baþlamadan önce Sýra Neferi’nden bir arkadaþýmýz bir þiirle baþladý. “Kuþatýn bütün kentleri, / Sokak sokak, ev ev / daha çok, çok daha... / saldýrýn tanklarýnýzla,/ toplarýnýzla,/ laðým akýtýn beyinlere, / televizyonlarýnýzdan, radyo, / gazetelerinizden. / Kuþatýn bütün sokaklarýmý, / deþin yaralarýmý birer birer, / tuz basýn, kanatýn, / bileyin kinimi, / inancýmý daha bir / ve unutmayýn / hükmünüz yok geleceðin kitabýnda. / Ölümü yaþam için kuþananlarýn / yönettiði bir kavga bu / ki çoktandýr aydýnlýðý taþýr / þu koca dünyaya. / Silah, bilinç ve yürekle, / söylenir bizim þarkýmýz, / bu þarký milyon milyon / sokak sokak ev ev / daha çok, çok daha / Silah, bilinç ve yürekle” þiirini okuduktan sonra “Aysun yoldaþ gibi þarký söylemek ve onun seslendirdiði þarkýlarý söylemek bizi onurlandýrýyor, çok mutlu ediyor” diyerek müzik dinletisine baþladýlar. Dinletiyle son bulan etkinliðimiz yerini gelen insanlarla yaptýðýmýz sýcak sohbetlere býraktý. ÝZMÝR AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ

Ayýþýðýmýzý bundan tam 7 yýl önce güneþe uðurlamýþtýk. Çukurova topraklarýnda doðup büyüyen Aysun Bozdoðan üniversite yýllarýnda Leninist politikalarla tanýþmýþtý. Daha sonraki yýllarda aktif olarak mücadeleye atýlan Aysun Bozdoðan 1999 yýlýnýn Aralýk ayýnda üçüncü kez tutsak düþtü. Tutsak düþmesinin üzerinden henüz 1 yýl geçmiþti. Faþizm 19 Aralýk 2000’de 20 cezaevine ayný anda bir saldýrý baþlatmýþtý. Aysun yoldaþ saldýrý sýrasýnda Ümraniye zindanýndaydý ve saldýrýya barikatlarýn en önünde savaþarak cevap verdi. Saldýrýdan sonra götürüldüðü Kartal cezaevinde ilk Ölüm Orucu gönüllülerindendi. Aysunumuz Ölüm Orucu eyleminin 183. gününde 26 Haziran 2001 tarihinde zorla müdahale iþkencesiyle ölümsüzleþti. Aysunumuzu memleketi olan Adana’da yoldaþýmýzý yine kavgasýyla eylemle andýk. Yine kavurucu bir Haziran gününde, 25 Haziran akþam saatlerinde, Adana Çarþý Merkezini kuþlamalarla donattýk. Halk “Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzüdür”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” yazýlý kuþlamalarýmýza yoðun ilgi gösterdi. Yerden alýp okuyanlar ve bizden isteyenler vardý. TMÞ polislerinden biri kuþlamalarýmýzý görüp heyecana kapýlsa da elinden bir þey gelmeyeceðinin o da farkýndaydý. AYSUN BOZDOÐAN ÖLÜMSÜZDÜR! ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK! Adana’dan MB Okurlarý

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

11


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

HER YERDE DEVRÝMCÝ EYLEM HER ADIMDA ÝKTÝDAR HEDEFÝ Türkiye tekelci kapitalist sistemi derin ve aðýr bir ekonomik-politik kriz sürecinden geçiyor. Bu tespit artýk genel kabul görüyor. Ekonomik-politik krizin diðer adý devrimci durumdur. Leninist Parti uzun zamandan beri Türkiye’nin içinden geçmekte olduðu sürecin bu özelliðine dikkat çekiyor ve devrimci proletaryanýn, devrimci güçlerin politikalarýný, mücadele araçlarýný sürecin bu özelliðine uygun þekilde belirlemeleri gerektiðine vurgu yapýyor. Þimdi, devrimci duruma devrimin diðer bir önemli koþulu olan karþýdevrim cephesindeki bölünmenin derinleþmesi eþlik ediyor. Egemen sýnýf içindeki bölünmenin derinleþmesi toplumsal bir devrimin hem koþulu hem de devrimin koþullarýnýn olgunlaþtýðýnýn göstergesidir.

12

Devrimci komünist partinin toplumsal koþullarýn devrimci eylem ve devrimci iktidar için son derece uygun olduðuna dair tahlil ve düþüncelerine katýlmayanlara ya da buna kuþkuyla yaklaþanlara tavsiyemiz sosyal reformistlere dikkat etmeleri; onlarýn devrimci söylemlerinin nedenleri üzerinde birazcýk olsun kafa yormalarýdýr. Böylelerine sözümüz þudur: Siyasal yaþamda, sýnýflar savaþýnýn karmaþýk yollarýnda doðruyu bulmak için, teorik düþünme kapasitenizin yetersiz kaldýðý yerde, bazen, “sosyal reformistten al haberi” düsturuyla hareket etmekte yarar var. Bunun yararýný göreceksiniz. Birebir örtüþmese de, bu, savaþta düþmandan öðrenmek gibi bir þeydir. Önemi þurada: Sosyal reformistler, sýnýf savaþýnýn gidiþi hakkýnda, herkesten fazla, keskin bir koku alma yeteneðine sahipler. Öyle olmasalar burjuvaziye hizmet konusunda bir iþe yaramazlardý. ÖDP’yi ele alalým. Ortaya çýkýþýndan itibaren kendini “aþkýn partisi” ilan eden, gerçekten de öyle olan bu çevre, son zamanlarda ani bir dönüþle, geçmiþin devrimci deðerlerine sarýlmaya, “sokak” eylemlerinden sözetmeye, devrimci siyasete vurgu yapmaya baþladý. Neden? Herhalde kimse kalkýp ÖDP’nin bir gecede “aþkýn partisi” olmaktan vazgeçip devrimcilikte karar kýldýðýný ileri süremez. Öte 118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

yandan ismiyle müsemma “aþkýn partisi”ndeki bu deðiþikliði sadece ÖDP’nin yaþadýðý “iç sorunlar”a baðlamak ancak gerçeðin çok ufak bir kýsmýný ifade eder. Þüphesiz “iç sorunlar”ýn bu deðiþiklikte payý olabilir. Ama onu bu deðiþikliðe zorlayan asýl nedenlerin baþka olduðundan kuþku yok. Sosyal reformistlerin bu tipik örneðinde ortaya çýkan bu ani deðiþiklik onun birþeylerin kokusunu aldýðýnýn iþareti sayýlmalýdýr. Bu konuda ÖDP yalnýz olsaydý üzerinde durulmaya deðmeyebilirdi. Ama sahte TKP’ye ya da EMEP çevresinin politikalarýna baktýðýmýzda ayný manzarayla karþýlaþýyoruz. Bu sosyal reformist çevrelerin günlük propaganda ve ajitasyon dillerinde dikkat çekici bir “radikal”leþme görülüyor. Varlýk nedenleri kitleleri düzen sýnýrlarý içinde tutmak olan bu çevrelerin güncel politikada üsluplarýný “devrimci”leþtirmeleri bize ayný noktayý iþaret ediyor: Sosyal reformistler emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn ruh halinde, mücadele isteðinde, kararlýlýðýnda ortaya çýkan “yeni” durumun kokusunu almýþlar. Daha da ötesi, yaklaþmakta olan fýrtýnanýn, toplumsal devrimin kokusunu almýþlar. Koku alma duyularýnýn son derece geliþmiþ olduðunu kabul etmek gerek. Teorik mülahazalarý bir tarafa býraksak bile yine de, sosyal refor-


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

mist çevrelerin son dönemdeki politika ve yönelimlerinden þu önemli sonuçlara ulaþabiliriz: Birincisi, emekçi sýnýflar ve Kürt halký devrimci, baþkaldýrýcý bir ruh hali içindeler. Ýkincisi, böyle bir ruh hali taþýyan kitleleri “devrimci” görünmeden, propaganda ve ajitasyonda devrimci bir dil kullanmadan etkilemek mümkün deðildir. Burjuvaziye yapýlacak en iyi hizmet, ayaklanmacý ruh hali içindeki kitleleri düzen sýnýrlarý içinde tutmanýn yolunu bulmaktýr. Burjuvazi, bu hizmetin karþýlýðý olarak, onlarýn kullanacaðý “aþýrý dil”i anlayýþla karþýlamaya hazýrdýr. Üçüncüsü, tekelci sermaye sýnýfý, sosyal reformistlerin “aþýrý dil”ini anlayýþla karþýlamaya razý olacak kadar düzeni ve egemenliðini ayaklanmacý ruh hali yaþayan yoksul kitlelerin tehdidi altýnda görmektedir. Kasýmpaþa’nýn kenar mahallelerinden burjuva sýnýfýn doruklarýna týrmanmýþ Recep Tayyip, “ayaklar baþ olmak isterse kýyamet kopar” sözüyle hem kiþisel hem de sýnýfsal korkusunu açýða vurmamýþ mýydý? Bütün bu somut olgulardan sonra artýk þu sonuca rahatlýkla ulaþabiliriz: “Aþkýn partisi” ÖDP baþta olmak üzere, sosyal reformistleri devrimci bir üslup kullanmak; tekelci sermaye sýnýfýný ise buna katlanmak zorunda býrakan þey, ayaklanmacý ruh hali içindeki kitleleri ve gençliði düzen sýnýrlarý içinde tutma telaþýdýr. Korku ve telaþ, tekelci sermaye sýnýfýna ve onun iþçi sýnýfý içindeki uzantýsý olan sosyal reformistlere hakim olan duygudur. Tekelci sermaye sýnýfý tehlikenin büyüklüðü ve ciddiyetinin farkýnda ve bu yüzden tedbir üzerine tedbir alýyor. Sosyal reformistlerin “aþýrý” görünmelerine gözyummak, hatta bu yönde teþvik etmek; konferanslara, uluslararasý toplantýlara katmak, televizyon söyleþileri düzenlemek, günlük gazetelerde röportajlarýný yayýnlamak, vb vb yoluyla öne çýkmalarýný saðlamak, alýnan önlemlerin sadece bir kýsmý-

dýr. Emekçi sýnýflarý ve devrimci güçleri politik çevirme yoluyla etkisizleþtirme amacý taþýyan bu önlemleri faþist devlet zor önlemleriyle tamamlýyor. Ordu öncülüðünde alýnan zor önlemlerinin neler olduðu geçtiðimiz haftalarda açýða çýkmýþtý. Karþý-devrim cephesinin gerilla savaþýna karþý yeniden örgütlenmesi ve toplumu yeniden biçimlendirme planý sermaye sýnýfýnýn önlemlerinin öteki kýsmýdýr. DEVRÝM VE ÝKTÝDAR HEDEFÝ Türkiye tekelci kapitalist sistemi derin ve aðýr bir ekonomik-politik kriz sürecinden geçiyor. Bu tespit artýk genel kabul görüyor. Ekonomik-politik krizin diðer adý devrimci durumdur. Leninist Parti uzun zamandan beri Türkiye’nin içinden geçmekte olduðu sürecin bu özelliðine dikkat çekiyor ve devrimci proletaryanýn, devrimci güçlerin politikalarýný, mücadele araçlarýný sürecin bu özelliðine uygun þekilde belirlemeleri gerektiðine vurgu yapýyor. Þimdi, devrimci duruma devrimin diðer bir önemli koþulu olan karþý-devrim cephesindeki bölünmenin derinleþmesi eþlik ediyor. Egemen sýnýf içindeki bölünmenin derinleþmesi toplumsal bir devrimin hem koþulu hem de devrimin koþullarýnýn olgunlaþtýðýnýn göstergesidir. Ordunun en gizli belgelerinin burjuva basýnýn bir kýsmýna “sýzmasý” ve basýnýn da bu belgeleri çarþaf çarþaf yayýnlamasý burjuva kampýn iç çeliþkilerinin derinleþmesinden baþka nasýl izah edilir ki? Ekonomik-politik kriz, burjuva kampta derin bir bölünme ve devrimci eyleme büyük istek duyan, ayaklanmacý ruh hali içindeki yoksul kitleler... Toplumsal bir devrim için gerekli koþullarýn hemen hepsi bir arada bulunuyor. Bütün bunlar yine de devrimci komünist partinin, devrimin diðer güçlerinin izleyecekleri politikanýn, kullanacaklarý araç ve yöntemlerin önemini ortadan kaldýrmýyor. Kapitalist sistem ne kadar aðýr bir bunalým için118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

den geçiyor olsa da devrimin yýkýcý güçleri onu yýkmadýkça kendiliðinden yýkýlmaz. Baþka bir ifadeyle, koþullarýn bir devrim için elveriþli olmasý devrimi kendiliðinden getirmez. Bu noktada öncü partinin izleyeceði politikalar olaðanüstü bir önem kazanýr. Devrimci durum koþullarýnda proletarya, devrimci komünist parti ve diðer emekçi sýnýflar tüm enerjilerini burjuva iktidarý, burjuva egemenliði bir devrimle yýkýp iktidarý ele geçirmek için kullanmalýlar. Devrimci durum demek koþullarýn devrimci eylem için son derece elveriþli olmasý demektir. Böylesi bir dönemde hiçbir þey iktidarý ele geçirme hedefinin önüne konulamaz. Devrimci durum koþullarýnda devrimci olarak kalabilmenin birinci ve temel koþulu budur. Sosyal reformistler ise iþte tam bu noktada kitleleri aldatarak burjuvaziye en büyük hizmeti yapýyorlar. Onlar bir yandan “devrimci” görünürken diðer yandan kitlelerin önüne iktidarý ele geçirmek dýþýnda her þeyi koyuyorlar. Kabul etmek gerekir ki, sosyal reformistlerin izledikleri bu politika devrim için ciddi bir tehlikedir. Çünkü, bu þekilde asýl olaný, kendisi ele geçirilmeden hiçbir þeyin çözülemeyeceði þeyi, iktidarý kitlelerin gözünden saklýyorlar. Egemenliði tehdit altýnda olan burjuvazi için de önemli olan budur. Böylesi dönemlerde öyle anlar gelir ki, burjuvazi iktidar dýþýnda, her tavizi vermeye razý olur. Sosyal reformistler “devrimci” görünüm altýnda iktidarý kitlelerin gözünden saklayarak burjuvaziye bu hizmeti sunuyorlar. Devrimci komünist parti sosyal reformistlerin kitleleri bu þekilde aldatmasýna izin veremez. Bunun yolu her yere devrimci eylemleri yayarken her adýmda da iktidar hedefini öne çýkarmak, propaganda ve ajitasyonun aðýrlýk noktasýný bu temel hedef üzerine kaydýrmaktýr. Sosyal reformistlerin burjuva hizmetkarý gerçek yüzlerini açýða çýkarmanýn en etkili yolu budur.

13


Yeni Evrede

Aysun

Mücadele Birliði

ADANA’DA AYSUN BOZDOÐAN’I ANMA ETKÝNLÝÐÝ F tipi cezaevlerinin kapatýlmasý talebiyle Ölüm Orucuna baþlayýp 26 Haziran 2001 tarihinde ölüm süz lü ðe uðurladýðýmýz Aysun Bozdoðan’ý, Adana Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezinde yaptýðýmýz bir etkinlikle andýk. Etkinliðimiz Aysun yoldaþ nezdinde tüm devrim savaþçýlarý için yapýlan saygý duruþuyla baþladý. Daha sonra bir arkadaþýmýz, Aysun Bozdoðan’ýn hayatýný ve mücadelesini anlattý. Ardýndan Aysun yoldaþýmýzýn eylem fotoðraflarýndan hazýrladýðýmýz slayt gösterisini sunduk. Þiir atölyesi, gelen katýlýmcýlara, hazýrlamýþ olduðu Ergül Çiçekler’in “4 Ateþten Gün 4 Ölümden Gece” kitabýndan, 19 Aralýk katliamýný ve zindan savaþlarýný; Sibel Sürücü ve Aysun yoldaþlarý anlattýðý þiiri ve bu þiirin hemen ardýndan da “Tanya” þiirini bizlerle paylaþtý. Þiir atölyesi þiirlerini seslendirirken, bizlere duygulu anlar yaþattý. Okunan þiirlerden sonra kýsa bir ara verildi. Aradan hemen sonra Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi müzik grubu Grup Umut, bizlere kýsa bir dinleti verdiler. Etkinlik programýnda yer alan “Aysun Bozdoðan Hakkýnda Ben de Bir Þeyler Söylemek Ýstiyorum” bölümüne gelindiðinde, Aysun yoldaþ hakkýnda duygularýný ve düþüncelerini dile getirmek isteyen arkadaþlar bir bir kürsüye çýkýp konuþtular. Bir arkadaþýmýz: “Aysun yoldaþý tanýmadým ama onunla ilgili okuduðum yazýlarda ne kadar özverili, fedakâr, paylaþýmcý ve mütevazý olduðunu biliyorum. Ben onunla tanýþamadým onu, tanýyan yoldaþlarýndan tanýdým ayrýca; Aysun Ölüm Orucu eylemindeyken yazmýþ olduðu bir yazýsýnda ‘ben bu güzel aðacýn bir dalý olabilmekten dolayý çok mutluyum’ diyordu. Ve onu çok seviyorum”. Bir diðer arkadaþýmýz: “Ayýþýðýmýzý sonsuzluða yolcu ediþimizin 7. yýlýný geride býraktýk. Aysunumuzun kararlýlý-

14

ðý, baðlýlýðý mücadele edenlerle her zaman olmaya devam edecektir. Onun gülüþleri, sevgisi, her zaman insanlaþma çabasýnda olanlara örnek olacak. O yeni dünya kurmak isteyenlere her zaman yol gösterecektir. Aysunumuzdan öðrendik ve öðrenmeye devam edeceðiz” Bir diðer arkadaþýmýz: “burjuvazi ne kadar önümüze engel duvarlarý çýkarsa da biz bu duvarlarý yýkacaðýz. Ölümsüzleþen yoldaþlarýmýzý anacaðýz ve kararlýyýz.” Bir diðer arkadaþýmýz: “… Aysun Bozdoðan 183 gün savaþmýþtý faþist devletle ve zaferi ölüm ile kazandý. Türkiye ve Kürdistan iþçi ve emekçileri Aysun gibi ölümü göze almadan zaferi yüzü göremeyecektir”. Ardýndan söz alan bir arkadaþýmýz: “Aysun yoldaþ çok yönlü bir insandý. Onu bir gün müzik grubunda solistlik yaparken, bir baþka gün de faþist devletle göðüs göðse çarpýþýrken görebilirdiniz. Aysun yoldaþ Denizlerden ve 13 Mart Savaþçýlarýndan aldýðý kýzýl bayraðý en yükseðe taþýyarak bizlere miras býraktý. Bizler de Aysun yoldaþýn bize devrettiði o kýzýl bayraðý daha da yükseklere çýkartýp burjuvazinin burçlarýna dikeceðimiz o günü sabýrla bekliyoruz” dediler. Kürsüde duygu ve düþüncelerimizi açýkladýktan sonra etkinliðimiz sona erdi. Etkinliðimiz sona erdiðinde katýlan arkadaþlarla beraber coþkumuzu yaptýðýmýz söyleþilerde ve yine hep beraber söylediðimiz türkülerde dile getirdik. Etkinliðe katýlan herkesin ortak görüþü olumluydu ve bundan sonra da yapýlacak olan çalýþmalara katýlacaklarýný belirtiler. AYSUN BOZDOÐAN ÖLÜMSÜZDÜR! ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

Adana Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi


Yeni Evrede

Küba

Mücadele Birliði

PARTÝ, TOPLUMUN VE DEVLETÝN DEVAMINI SAÐLAYACAK TEMEL UNSURDUR Jose Marti Küba Dostluk Derneði’nde Küba Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal’ýn bir söyleþisi yapýlacaðýný duyar duymaz hemen gittik. Küba ile ilgili þeylerin konuþulacak olmasýný bilmek heyecan duymamýza yetiyordu. Katýlým beklediðimizden azdý; gittiðinizde Büyükelçi, etrafýndaki birkaç kiþiyle sohbet ediyordu. Hemen merhabalaþtýk: “artýk bizi tanýyorsunuz” dedik. Sýcak bir þekilde “evet” dedi. Kendisine içinde “Fidel Yoldaþýn Görüþleri”nin de olduðu Mücadele Birliði dergisinin son sayýsýndan hediye ettik. Ve baþlamak üzere olan söyleþiyi dinlemek üzere yerimize oturduk. Ernesto Gomez Abascal, Küba Komünist Partisi (KKP)’nin önümüzdeki yýl yapýlacak olan 6. Kongresi ile ilgili bilgi vermek üzere gelmiþti. KKP tarihi, Jose Marti, Fidel ve Fidel’in nasýl devrimin tüm güçlerini birleþtirmeyi baþardýðý üzerine açýklamalarla baþladý Büyükelçi. Ardýndan KKP’nin bugünkü örgütlenme þekli üzerine de oldukça yararlý bilgiler verdi. Tüm okullarda, iþ yerlerinde partinin meclislerinin olduðunu; partinin dürüst ve saðlam insanlarý titizlikle seçtiðini; bunun geçmiþten beri bir kültür, gelenek olduðunu söyledi. Bir insanýn parti üyesi olmak için dürüst, etkili, görevini yerine getiren biri olmasý gerektiðini ve ayrýca ailesinden, çevresinden onay alýndýðýný belirtiyor. Bu bilgiler toplanýyor ve önerildikleri iþyerinde buna göre seçim yapýlýyor. Ýki yýlda bir deðerlendirme yapýldýðýný söylüyor Abascal. Ayný onay süreci yeniden iþletiliyor. Bu sürede ülkelerini nasýl savunduklarýna dair görüþler alýnýyor. Gönüllü çalýþmaya ne kadar sýklýkla katýldýðýna bakýlýyor. Parti’nin, toplumun ve devletin devamýný saðlayacak temel unsur olduðunu söylüyor Abascal. Ýnsanýn ahlaki duygularýný güçlendirdiðini, halk karþýsýnda itibar kazandýrdýðýný belirtiyor. Parti’nin tüm yurtta örgütlülüðü olduðunu, tüm hastane, okul, fabrika vb. yerlerde mutlaka parti komitelerinin olduðunu, bunlarýn ayda bir toplandýklarýný, sorunlarý görüþtüklerini, öneriler sunduklarýný söylüyor. Tüm partililer için eðitim seminerleri verildiðini, ayda bir tüm komitelerde de eðitim seminerleri olduðunu ekliyor. 5 yýl önceki bilgilere göre KKP’nin bileþimini þu þekilde veriyor: 638 bin üyesi var. Bunun %28’i doðrudan üre-

timde olan iþçiler; %9’u hizmet sektöründe çalýþan iþçiler; %6.5’i meslek sahipleri (doktor, avukat vs.); %9’u öðretmen; %12.8’i idari çalýþan; %2’si siyasi yöneticiler ve %3’ü ise çiftçilerden oluþuyor. Parti’nin 35 yaþ ve daha genç üyelerinin oraný %15; 35-45 yaþ arasý %16; 45-55 yaþ arasý %17 ve 55 yaþ üzeri %20... Ýlköðrenim mezunu %4.9; ortaokul mezunu %23; lise mezunu %42 ve üniversite mezunu %28. Gomez Abascal, KKP’nin 6. Kongre’ye hazýrlandýðýný, kongrenin 2009 sonlarýnda olacaðýný söylüyor. Kongre sürecinin en alt birimlerden baþlatýldýðýný, her birimin deðerlendirmesi alýnarak kongreye gidildiðini vurguluyor. 168 ilçe meclisinin deðerlendirme yaptýðýný, çekirdek komitelerde bulunulan yerlerin sorunlarýnýn tartýþýldýðýný, bunlarýn sadece siyasi sorunlar olmadýðýný, her türlü sorunlarýn tartýþýldýðýný söylüyor. Silahlý kuvvetlerin her biriminde KP’nin olduðunu ve orada da sorunlarýn tartýþýlýp aktarýldýðýný, 14 il teþkilatýnýn olduðunu ve bunlarýn yöneticilerinin 40 yaþýndan daha genç olduðunu söylüyor. 6. Kongre’nin yeni Merkez Komitesi seçimi ile son bulacaðýný, þu anda parti Birinci sekreterinin Fidel, Ýkinci Sekreterinin de Raul olduðunu belirtiyor. Abascal, biraz da Küba ekonomisinden ve son süreçteki geliþmelerden bahsetti. Küba’nýn aslýnda ithal ettiði ürünleri üretebilecek düzeyde olduðunu söyleyen Büyükelçi, pirinç tüketiminin %80’ini üretebildiklerini, süt tozu tüketimini karþýlayabilecek düzeyde üretim yapmaya baþladýklarýný; halihazýrda en çok tartýþýlan konularýn baþýnda tarým olduðunu ve kesinlikle ithalatýn önüne geçmeye çalýþtýklarýný belirtiyor. Abascal, “öyle bir dünyada yaþýyoruz ki” diyor, “kendimizi bir kapsülün içine hapsedemeyiz.” Sosyal disiplinin azalmasýna karþý mücadele ettiklerini söylüyor. Son zamanlarda Küba’nýn kapitalizme gittiðine dair saçma sapan düþüncelerin yayýldýðýný, yapýlanýn ise sosyalizmin derinleþtirilmesi, mükemmelleþtirilmesi olduðunun altýný çiziyor. Küba’nýn kapitalizmin çözemediði birçok sorunu çözdüðünü, saðlýk, eðitim alanýnda bunun görüldüðünü belirtiyor. “Küba” diyor, “sosyalizmin kapitalizmden üstün olduðunu ve her türlü sorunun üstesinden gelebileceðini gösterdi.” Hala eksiklikleri olduðunu, mükemmel olmadýklarýný ama

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

15


Yeni Evrede

Küba

Mücadele Birliði

insanlara þereflerini korumayý öðrettiklerini söylüyor. Ve Büyükelçi, salonda bulunan Komünist Parti yetkilisi bir kadýn yoldaþýna býrakýyor sözü. KP yetkilisi, “1959’da devrim olduðunda, insanlar, ‘devrim oldu, tamam’ dediler. Fidel, ‘hayýr, devrim asýl þimdi baþladý’ dedi. Deðiþimler önce halka soruluyor; bizde hiçbir zaman insanlar sabah uyandýklarýnda farklý bir uygulamayla karþýlaþmazlar. Çünkü mutlaka görüþleri alýnmýþtýr. Birebir halkla iletiþim içinde olmak, devrimi güçlü kýldý. Ýnsanlar, devrime hayat verdiler. Çekirdek komiteler içinde mutlaka bir kiþi halkla iliþkiler sorumlusudur. Biz Kübalýlar çok eleþtiren insanlarýz. En çok da kendi kendimizi eleþtiririz” dedi. Bundan sonra soru-cevap bölümüne geçildi. Bizim sorduðumuz, Fidel’in tüm eðilimleri nasýl tek bir cephe halinde birleþtirdiði, bunun daha çok teorik tartýþmalarla mý yoksa pratikle mi olduðu sorusuna Büyükelçi, “hem teorik hem pratik” diye cevap verdi. “Küba toplumunda ‘yeni insan’ýn oraný”ný sorduðumuzda, “bu uzun vadede ulaþýlabilecek bir durumdur. Þu anda istediðimiz düzeyde deðiliz. Ama belirli bir düzeye geldiðimizi söyleyebiliriz. Eðitimle daha iyisini yapabiliriz” þeklinde cevap aldýk. Bu arada dinleyicilerin arasýndan söz alan birisi, birkaç yýl önce kendi imkanlarýyla Küba’da sosyalizmi yerinde görmek için Küba’ya gittiklerini, burada kendilerini biyolog bir rehberin karþýladýðýný ve konuþmalar ilerledikçe kendilerine þunu söylediðini aktardý: “Küba’da insanlarýn gelirleri üç kalemden oluþuyor. Birincisi bir iþte çalýþma karþýlýðý aldýklarý maaþ. Ýkincisi, yurtdýþýndaki akrabalarýndan gelen para. Üçüncüsü de turizmle geliþen, benim yaptýðým gibi, rehberlik vb. ile elde edilen gelir. Kübalýlar bu son iki kalemden rahatsýz ve bundan kaygý duyuyorlar. Ama hemen söyleyeyim. Örneðin ben aldýðým bu parayý kesinlikle kendi ihtiyaçlarým için kullanmayacaðým. Öncelikle onu baðlý bulunduðum mahalle komitesine götüreceðim ve orada kimin ne ihtiyacý varsa ona göre harcanacak. Bizde, Küba’da bu baþarýlmýþtýr. Ýnsanlar bireysel deðil kolektif düþünmeye alýþtýrýlmýþlardýr. Onun için kimsenin kaygýsý olmasýn. Küba’da sosyalizmin geleceði garanti altýndadýr.” Bu güzel örnekten sonra söyleþi bitti. Biz de bastýrmýþ olduðumuz ve üzerinde Fidel’in “Batista kaybederse yokolup gidecek. Ben kaybedersem yeniden baþlarým” sözlerinin yazýlý olduðu küçük not defterini içine bir ithaf yazarak Büyükelçi’ye hediye ettik. Memnuniyetlerini dile getirdiler. Söyleþiden Küba’ya iliþkin yeni þeyler öðrenmiþ olmanýn heyecanýyla ayrýldýk.

16

6 MAYIS’TA YÝNE ANKARA’DA OLACAÐIM

Merhaba Hewaller, Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne 4 Mayýs’ta geldim ve oradaki insanlarlar tanýþtým. Duydum ki ertesi akþam Denizler’in mezarýna Ankara’ya gidilecekmiþ. Bir arkadaþ gidemeyecekmiþ. Ben de direk “ben gelebilirim” diyerek istekte bulundum. Kabul edilmiþti. Denizler’i tanýyor muyum diye bir soru belirecek akýllarda. Onlarý, o üç büyük devrimci savaþçýyý tam olarak tanýyordum. Pratiðe geçirmemiþtim. Onlarý anmaya ilk kez gidecektim Ankara’ya. Akþam saat 20.00’de yola çýkýlacakmýþ. Heyecanla zamanýn gelmesini beklemiþtim. Saat 20.00 olduðunda adeta Denizler’in kanlarýmda gezinmesini hissedebiliyordum. Yola çýkmýþtýk. Çok heyecanlýydým. Saat 23.00’te Ankara’ya kalkan otobüsün oradaydýk. Çok kiþi ile tanýþtým. Gece 03.00’e kadar marþlar söyleyerek gidiyorduk üç devrim önderinin yanýna. Molalarda üstümüzde, Deniz tiþörtleri, halay çekiyorduk. Sabah saat 08.00’de biz oradaydýk. Beni heyecan basmýþtý. Üç büyük devrim önderinin mezarlarýnýn baþýndaydýk. Heyecandan ölecek gibiydim. Ve sloganlara baþlamýþtýk: “DENÝZ YUSUF ÝNAN SAVAÞA DEVAM!” Saat 13.00’e kadar sloganlarla, marþlarla, anmayý sürdürdük. Biz otobüste 53 kiþiydik. Ankara’da ise yaklaþýk 300 kiþiyi bulduk. Bu çok güzel birþeydi. Üzerimizdeki Deniz tiþörtlerini Ankara’nýn öðrencilerinin hepsi istedi. Onlara verdik. Ankara Karþýyaka Mezarlýðý kýzýl bir meydana döndü. Denizlerin gerçek yoldaþlarýnýn kim olduðunu gösterdik. Saat 13:25’te bir dakikalýk saygý duruþu yaptýk. O an çok güzeldi. Kanýmda gezen Denizler’in ruhu beni çok mutlu ediyordu. Saat 14.00’te yerimizi sýradakilere býrakmýþtýk. Ve diðer ölümsüzleþen devrimcilerin yanýna gitmiþtik. Sloganlarla marþlarla ilerliyorduk. Artýk gitme zamanýydý. Ankara’nýn emekçi halký ve öðrencileri büyük bir coþkuyla bizi mezarlýðýn sonuna kadar geçirmiþlerdi. Hepimizin sesleri kýsýlmýþtý. Artýk saat akþam 23.00’te Sarýgazi’de olmuþtuk. Yorgunduk. Ama herkes mutluydu. Bir sonraki 6 Mayýs’ta yine Ankara’da olacaðým. DENÝZ YUSUF ÝNAN SAVAÞA DEVAM! Sarıgazi’den Bir Mücadele Birliği Okuru

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008


Yeni Evrede

Aysun

Mücadele Birliði

AYSUNUMUZ AYIÞIÐIMIZ ANTEP’TE ANILDI “Paris barikatlarýndaki, Petrograd’daki, Ekim Devrimi’ndeki, Küba’daki, Vietnam’daki kadýnlar nasýl tarihin yazýlmasýna destek sundularsa, bizler de bir ucundan tuttuk. Ve yalnýz dünya proleter mücadele tarihinde deðil, emekçi kadýnlarýn onurlu mücadele tarihinde de ayrý bir yere sahip olacaðýz”… (08.03.2001 Ölüm Orucu Günlüðünden) 26 Haziran 2001 tarihinde ölümsüzleþen Aysun Bozdoðan; sýnýf savaþýmýnýn onurlu yiðit ve kararlý kadýn savaþçýsý. Tarihin en büyük eylemlerinden birini gerçekleþtiren ve bu eylemde ölümsüzleþen Ayýþýðýmýz, Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde anýldý. 29 Haziran Pazar günü saat: 14:00 baþlayan anma etkinliði, ilk olarak sýnýfsýz ve sömürüsüz bir dünya için savaþan ve baþta Aysun Bozdoðan olmak üzere bu uðurda ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþu ile baþladý. Saygý duruþunun ardýndan Sanat Merkezi emekçisi konuþtu. Konuþmasýnda “Sanat Merkezimiz 20. yýlýnda. Bu yýllara gelene kadar fedakarlýk ve özveri bilincimizi Aysunlardan aldýk. Çünkü onlar bize yol gösterici ve karanlýkta ýþýk tutucu oldular. Aysun Bozdoðan’ýn devrettiði bu meþale artýk bizim ellerimizde zafere taþýnacak...” dedi ve 19 Aralýk cezaevi katliamlarý ve Ölüm Orucu Eylemi’ni anlattý. Ardýndan Aysun Bozdoðan’ýn hayatýndan bahseden bir konuþma yaptý. Daha sonra Mücadele Birliði Platformu’ndan bir arkadaþýmýz sahneye çýkarak Aysun Bozdoðan’ýn günlüðünden bazý bölümler okudu. Daha sonrasýnda iþçi þair Kazým Demir sahneyi alarak Aysun Bozdoðan için yazdýðý þiirini okudu. Ardýndan Ekin þiir atölyesi hala tutuklu bulunan Ergül Çiçeklerin yazdýðý “Dört Ateþten Gün Dört Ölümden Gece” þiirini teatral þekilde okudular. Ýzleyicilerden büyük alkýþ topladýlar. Sonra yeniden Mücadele Birliði Platformu’ndan arkadaþýmýz konuþmasýnýn devamýný gerçekleþtirdi. Konuþmasýnda ülkemizde ve dünyada zindanlarýn, sýnýf mücadelesindeki yerine ve sermaye açýsýndan önemine deðindi. Ezilen sýnýflar ne zaman ki baský altýna alýnmak isteniyorsa o zaman bu sýnýflarýn öncülerine yönelik bu saldýrýnýn gündeme geldiðini, bu saldýrýlarla amaçlananýn, iþçi ve emekçilerle devrimci öncüler arasýnda baðlarý koparmak olduðunu, bu yüzden de devrimci tutsaklarý sahiplenmek gerektiðini belirtti. Sonrasýnda Diyarbakýr Zindanýndaki Dörtler’in mücadelesine, 96 Ölüm Orucu eylemine, 19 Aralýk katliamýna ve son Ölüm Orucu Eylemi’ne de deðinen arkadaþýmýz, 122 insanýmýzýn bu eylemde ölümsüzleþtiðini ve dünyada eþi benzeri görülmemiþ bu eylemin halklarýn bilinçlerinde ve yüreklerinde kazanýlan bir zafer olduðunu, iþçi sýnýfý ve emekçilerin ise böylesi kararlý ve fedakarca bir mücadele vermeden asla zafer yüzü göremeyeceðini anlattý ve sözlerini “devrimci tutsaklar özgürleþtirilmeden iþçi ve emekçi sýnýflar özgürleþemez” diyerek sonlandýrdý. Programýn sonuna gelindiðinde Grup Denize Ezgi sahneyi alarak Aysunlarýn bestelerinden ve kendi bestelerinden ezgilerle izleyicilere savaþýmýn müziðini sundular. Grup Denize Ezginin ardýndan anma etkinliðimiz son buldu. ANTEP AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ

KÜRESEL ISINMA VE SU KRÝZÝ Son dönemde medya da dahil, imkan bulunan her platformdan susuzluk tehlikesine dair duyurular yapýlýyor, dünyanýn kullanýlabilir su kaynaklarýnýn tükenmek üzere olduðu anlatýlýyor. Sebebi ise küresel ýsýnma. Atmosfere yayýlan bir takým gazlarýn güneþ ýþýnlarýnýn yeryüzüne etkilerinde deðiþikliðe neden olduðu, bunun yaný sýra gezegen üzerinde sanayileþmenin etkisiyle sýcaklýðýn küresel olarak, yani tüm dünya genelinde arttýðý bir durum bu. Neticesinde de kutuplardaki buzullarýn erimesi, okyanus akýntýlarýnýn ve rüzgarlarýn yön deðiþtirmesi ve iklim deðiþiklikleri... Bütün bunlarýn gelecekte ortaya çýkaracaðý sonuçlarla ilgili çeþitli senaryolar mevcut. Ancak en yakýn süreçte gerçekleþecek olaný susuzluk; su kaynaklarýnýn tükenmesi. Çeþitli bölgeler için su kaynaklarýnýn yeterlilik süresi farklýlýk gösteriyor. Ülkeye, bölgeye, þehre göre bile deðiþebiliyor. Elbette bu felaket senaryolarýna karþý çözüm önerileri de gündeme geliyor. Bunlarýn içinde en enteresan olaný, medyanýn da aktif þekilde kullanýldýðý, su sarfiyatýný düþürme çabalarý. Bunun için insanlara, suyun kýymetini bilmeleri ve bundan sonra daha tasarruflu kullanmalarý telkin ediliyor sürekli. “Tuvalette sifonu az kullanýn, daha uzun aralýklarla týraþ olun, diþinizi fýrçalarken ve temizlik yaparken daha az su kullanýn, çiçekleri þu saatte sulayýn” gibi bir dizi önlem listesi ile tüm toplumu kapsayacak kolektif bir mücadeleye davet ediliyor insanlar. Toplumsal dayanýþmanýn örülmesi anlamýnda son derece güzel bir örnek; ama o kadar. Ýþin bilimselliðini göz önüne getirdiðimizde farklý bir durum ortaya çýkýyor. Çünkü bu çözüm insanlýða birkaç yýl daha kazandýrmaktan öteye gidemiyor. Bir problem için üretilecek çözüm kalýcý olmalýdýr. Eðer kýsa vadede bu kalýcý çözümü üretebilecek imkanlar yok ise ve bulunabilmesi için de zaman gerekiyorsa, bu gereken zamaný elde etmeye yarayacak geçici çözümler devreye sokulabilir. Ancak, nihayetinde köklü çözümü geliþtirmek ve uygulamak koþulu ile. Bilimsel bir bakýþ açýsý bunu gerektirir. Fakat bilimsel olanýn deðil, karlý olanýn uygulanmasý, sanayi patronlarýnca daha uygun görüldüðü için bacalara filtre takmak, atýklarý temizleyerek doðaya býrakmak ya da bunlar gibi herhangi bir yöntemin kullanýldýðý sanayi dallarýnda üretimi durdurmak þeklindeki çözümler hayata geçirilmiyor. Buna benzer uygulamalarýn yapýlmasý için bazý ülkeler Kyoto adý altýnda bir protokol imzaladýlar. ABD Baþkaný George Bush, söz konusu protokolde belirtilen uygulamalarý gerçekleþtirdikleri taktirde Amerikan ekonomisinin zarar göreceðini söyleyerek imzalamayý reddetti. Yani, ekonomik çýkarlarýn, dünyanýn ve insanlýðýn geleceðinden daha önemli olduðunu açýkça ilan etti. Türkiye’deki durum da ayný mantýðýn bir uzantýsýndan ibaret. Geçtiðimiz günlerde Meclis’in Kyoto protokolünü imzalama kararý almasý küresel ýsýnmaya karþý duyulan hassasiyetin deðil, bu sözleþmenin birkaç yýl içinde yapýlacak olan yenileme çalýþmalarýnda söz sahibi olma isteðinin bir sonucu. Nitekim devlet yetkilileri bu aþamadan sonra anlaþmayý imzalamanýn hiçbir zorunluluk getirmeyeceðini bizzat açýklýyorlar. Yani ne bacalara filtre takýlacak, ne arýtma tesisleri kurulacak, ne de termik enerji santralleri kapatýlacak. Üstelik bunlarýn yapýlmasýný zorunlu kýlacak bir yasal deðiþiklik de yapýlmayacak. Çevrenin kirlenmemesi ve gezegenin ikliminin bozulmamasý için maliyetleri artýrarak ya da bazý sektörlerden çekilerek kazançlarýndan feragat etmek istemeyen sermaye sýnýfý yine kendilerine ait olan medya aygýtlarý aracýlýðýyla bu iþin yükünü de emekçi halkýn üzerine yýkmaya çalýþýyor. Nasýl olsa onlar kemer sýkma uygulamalarýndan dolayý bu tür kýsýtlamalara alýþkýnlar! Sermaye sýnýfýnýn egemen olduðu ve tüm zorluklara emekçilerin katlanmak zorunda kaldýðý kapitalist sistem ortadan kalkmadýðý sürece emekçiler dünyanýn tüm cefasýna katlanmaya devam edecektir. Antep’ten Bir Mücadele Birliği Okuru

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

17


Yeni Evrede

Yıkımlar

Mücadele Birliði

KADÝFEKALE’DE YIKIMLAR

ÝZMÝR’DE ORTAK BASIN AÇIKLAMASI

Sermaye devleti Kürt halkýna karþý terör, soykýrým, asimile politikalarýný uyguladý ve uygulamaya devam ediyor. Lice’de, Þýrnak’ta ve daha birçok bölgede gerçekleþtirdiði katliamlarda bunu görebiliyoruz. Diyarbakýr’da, Batman’da sokak ortasýnda insanlar katledildiðinde, Newrozlarda binlerce kurþun insanlarýn üzerlerine yaðdýrýldýðýnda, Kürt analarýný üst üste yýðýp copladýklarýnda ve kameralar önünde kollar kýrýldýðýnda da bunu anlayabiliyoruz. Evlerin yýkýlýp, köylerin yakýlmasýyla da zorla batýya göçü dayattýlar Kürt halkýna. Hem ucuz iþ gücü olarak yararlanacaklardý, hem de asimile politikalarýný daha rahat hayata geçirebileceklerdi. Ancak, özellikle son günlerde Kürt halkýnýn yükselttiði serhýldanlar ve birlikte hareket etme bilinci burjuvazinin baþka planlar peþine düþmesine sebep oluyor. Göç esnasýnda yerleþtikleri emekçi semtlerde de birlikteliðini koruyan Kürt halkýný daðýtmak ve burjuvaziye rant alaný yaratmak için ev yýkýmlarýný yaygýnlaþtýrýyor. Kadifekale, Kürt halkýnýn yoðun olduðu bir semt. Ve burada 10-15 yýldýr yýkýmlar sürüyor. Özellikle de son günlerde hemen hemen haftada bir ev yýkýlýyor. Bizler Mücadele Birliði Platformu olarak, Kadifakale’de yýkýmlarla ilgili bir esnafla yaptýðýmýz röportajý sizlerle paylaþmak istiyoruz. Mücadele Birliði: Yýkýmlar için size gerekçe ne gösteriliyor? Esnaf: Heyelan olduðu söyleniyor. Yýllar öncesinden topraðýn altýndan su verdiler. Topraðý çürüterek heyelana sebep olsun diye. Bu, çok öncelerinden hazýrlanmýþ bir plan. Mücadele Birliði: Peki yýkýlan evlerinize karþýlýk size ne veriyorlar? Esnaf: Az parayla evlerimizi satýn almaya çalýþýyorlar. Bizim ev tapulu olduðu halde üç katlý evimize 29 milyar veriyorlar. Dükkaným var dükkaný hesaplamadýlar. Dükkanlar sayýlmýyormuþ. Kimilerine az para veriyorlar kimilerine çok. Bu þekilde bizi birbirimize düþürmeye çalýþýyorlar. Bu yýkýmlarýn hesabýný onlardan sormayalým diye yapýyorlar. Mücadele Birliði: Peki bu yýkýmlarýn sizce amacý nedir? Esnaf: Tabii ki bizi daðýtmak, buradaki örgütlülüðü parçalamak asýl amaç. Bizleri apartmanda oturtmaya çalýþýyorlar, orada yaþamak istemiyoruz, merkezden çok uzak. Hem evler saðlam deðil. Dört beþ kiþi ayný anda balkona çýksa balkon çöküp gidecek. Bir de etrafý tamamen kapalý. Bir daðýn ortasýna inþa edilmiþ. Verdikleri evin tek giriþi ve tek çýkýþý var. Yangýn merdiveni bile yok. Mücadele Birliði: Bu durum karþýsýnda siz neler yaptýnýz? Esnaf: Bize gelip imza atmamýzý istediler. Ama biz atmadýk ve buradaki birçok insan da atmadý. Ama atanlar var. Ben kesinlikle arsamý satmayacaðým. Evi yýksalar bile arsamý satmam. Bununla ilgili basýn açýklamalarý da yapýldý. Bizler elimizden geleni yaptýk baðýmsýz bir heyet istiyoruz. Gelip araþtýrsýnlar burayý. Evlerimizin yýkýlmasýný istemiyoruz. 30 senedir buradayýz hiç deðilse bize istediðimiz yerde bir ev alacak maddi imkaný saðlamalarý lazým. Mücadele Birliði: Röportaj için teþekkür ederiz. Esnaf: Biz teþekkür ederiz. Tam bu sýrada bakkala gelen bir kadýn “ben de birþey söylemek istiyorum” diyerek söze baþladý. “Bizim eve de 9 milyar veriyorlar. Buradan çýkýnca nereye gideceðiz? Bir daire veriyorlar bize ve 9 milyarý ön peþinat olarak alýp gerisini kira öder gibi ödeyecekmiþiz. Zaten zor geçiniyoruz. Kirayý nasýl ödeyelim” dedi. Sonuç olarak bizim de burjuvaziye söylemek istediðimiz tek birþey var. Kürt halkýný daðýtmak için uyguladýðý ev yýkýmlarýnda

16 Haziran Pazartesi, saat 12.30’da, Konak eski Sümerbank önünden Konak Ýzmir Büyükþehir Belediyesi önüne kadar olan kýsa yürüyüþte, TMMOB Ýzmir Ýl Koordinasyonu ve KESK Ýzmir Þubeler Platformu’nun gerçekleþtirdiði basýn açýklamasý yapýldý. Eyleme Mücadele Birliði Platformu olarak katýldýk. Basýn metninde, “Türkiye’de 1963’te gündeme gelen sendika, toplu sözleþme ve grevlere iliþkin yasalar ,1965 sonrasý iktidarlarca gaspedilmek istenmiþ ve en son 1970’te 274 ve 275 sayýlý sendikalar, toplu sözleþme ve grev yasalarýnda deðiþiklikler yapýlmasý yoluyla DÝSK’in tasfiyesi amaçlanmýþtýr. Yasa tasarýlarýnýn anayasaya aykýrýlýðý temelinde 168 fabrikada 150 bine yakýn iþçiyi kapsayan 15-16 Haziran 1970 direniþi Türkiye iþçi sýnýfý tarihinin en önemli sayfalarýndan biridir. 15-16 Haziran 1970 direniþi sýrasýnda iþçilere uygulanan þiddet sonucunda 3 iþçi yaþamýný yitirmiþ, 200 den fazla iþçi yaralanmýþ, 16 haziran 1970’te sýký yönetim ilan edilmiþ ve 3 ay içinde 5 bini aþkýn iþçi iþten atýlmýþtýr. O dönemi resmeden ‘sosyal uyanýþ iktisadi geliþmeyi aþtý’ gerekçesiyle gelen 12 Mart ara rejimi ve ardýndan 12 Eylül 1980 faþist askeri darbesiyle, kazanýlmýþ olan bütün örgütlenme, toplu sözleþme ve grevle ilgili sendikal haklar gaspedilmiþtir. “Bugün Türkiye sanayisi ve çalýþma yaþamýnda iþ saðlýðý ve güvenliði önlemleri yok denecek kadar küçük ölçeklerde ve çok parçalý olarak uygulanmaktadýr. 4857 sayýlý iþ yasasý gerekli denetimleri esnetmiþtir. Bugün iþyerlerinde mühendislik ve hekimlik uygulamalarýna iliþkin yasal eksiklikler dizboyudur. 50 ve daha çok sayýda iþçinin çalýþtýðý iþyerleri için öngörülen ‘iþ saðlýðý ve güvenliði kurulu’ oluþumu Türkiye’deki toplam iþyerlerinin ancak %1,5 inde geçerlidir. Uzun süredir iþ cinayetleriyle gündemimize giren, Tuzla Tersaneleri’nden neredeyse her gün yeni bir ölüm haberi alýyoruz. Tuzla tersanesi adeta ölüm tarlasýna döndü. Tersanelerde kuralsýzlýk, yasa dýþýlýk ve ölümler sürüp gidiyor. Ne tersane patronlarý, ne AKP hükümeti sorumluluk üstleniyor. Ýþçileri ve kamuoyunu kandýrmaya çalýþýyorlar. Bu ölümlerden sorumlu olarak iþçilerin dikkatsizliði olduðunu söylüyorlar. 2001 yýlýndan 2007 yýlýna kadar Türkiye gemi inþaat sanayisinin üretim kapasitesi yaklaþýk on kat artýþ göstermiþtir. Yine ayný dönemde ihracat 2.5 milyar dolara çýkmýþtýr. Gemi inþaat sanayisindeki bu büyük ‘baþarýnýn’ karþýlýðýný patronlar almýþtýr. Karlar , eþine az rastlanýr oranda yükselmiþ bu karlýlýðý gören yabancý sermaye de bu alana göz dikmeye baþlamýþtýr. Bu büyük baþarýnýn ardýnda, çýrýlçýplak gözler önünde bulunan raporda, üretimin on kat arttýðý dönemde iþ kazalarý nedeniyle ölen iþçi sayýsý 12 kat artmýþtýr. Devletinse tersanede bu seri iþ cinayetleri yaþanýrken yaptýðý tek iþ; tersanelerde ölümüne sömürüye karþý örgütlenme hakkýný kullanmak isteyen , emeðinin karþýlýðý olan ücretini almaya çalýþan iþçiyi kolluk güçleriyle baský altýna almak olmuþtur. Bugün Tuzla tersane iþçileri iþ cinayetlerine ,ücretli köleliðe karþý Tuzla tersane iþçileri ve onlarýn iþçi emekçi dostlarý konuþuyor, sözlerini grevle söylüyorlar. Gemileri yapan eller hayatý durdurup daha güzel bir iþ ortamý ve insanca yaþam mücadelesi için grev bayraðýný yükseltiyorlar. Bizler de 16 Haziran’da baþlayan Tuzla tersane grevinin yanýndayýz. Ýþçi kardeþlerimizle , insanca bir yaþam mücadelemizi birleþtireceðiz. Ölümler olmadýðý için gündeme gelmeyen fakat sendikalaþtýklarý için iþten atýlan 400 YÖRSAN iþçisi ile DESA ve TEGA iþçileriyle de dayanýþmamýzý güçlendireceðiz” denildi. Yürüyüþ esnasýnda ve basýn metni okunurken “Yaþasýn 15-16 Haziran Direniþimiz”, “Her yer Tuzla, Her yer Direniþ”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Tuzla’da Ölümler istemiyoruz”, “Yaþasýn Emekçilerin Mücadele Birliði”, “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz” sloganlarý atýldý. İzmir Mücadele Birliði Platformu

18

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008


Yeni Evrede

Grev

Mücadele Birliði

BELEDÝYE ÝÞÇÝLERÝ GREV KARARINI ASTI

NAKSAN’DA SÖMÜRÜ HORTLADI

tek bir ses yükseliyor. Sefalet ve açlýk. Hem ucuz iþ gücü hem de asimile amaçlý göç ettirdiði Kürt halkýný Türk iþçi sýnýfýyla birleþtirmiþ ve birleþik devrimin yolunu açmýþtýr. Ýz mir Mücadele Birliði Platformu 24 Haziran günü, Fatih Belediyesi iþçileri, belediye kapýsýna grev kararý astý. Þubat 2008 tarihinden bu yana DÝSK’e baðlý Genel Ýþ Sedikasý, Ýstanbul’da örgütlü olduðu belediyelerde Toplu Ýþ Sözleþmesi görüþmelerini sürdürüyor. Aylardýr süren görüþmeler, belediyelerin uzlaþmaz tavýrlarý nedeniyle, grev aþamasýna geldi. Genel-Ýþ Sendikasý 1 Nolu Þube’ye baðlý iþçiler, saat 11.30’da, ,Fatih Saraçhane Parký’nda toplanmaya baþladý. Saat 12.00 civarý Fatih Belediyesi önüne kortej oluþturup pankartlarýný açarak yürüyen iþçiler polisle karþý karþýya geldi. Belediye kapýsýna grev kararý asýp bunu bir basýn açýklamasýyla duyuracak olan iþçilerin önü, binayý ablukaya alan polislerce kesildi ve binaya yaklaþmalarýna izin verilmedi. Belediye iþçileri, “Sözleþme Hakkýmýz Engellenemez”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak”, “Direne Direne Kazanacaðýz” sloganlarýyla bu polis engellemesine karþý koydu. Belediye iþçileri, “ne olursa olsun” belediye giriþine ulaþarak açýklamalarýný orada yapmaya kararlýydý. Belediye binasýnýn karþý kaldýrýmýna çýkarak basýn açýklamalarýný orada yapmalarýný isteyen polisin isteðini kabul etmeyen Genel Ýþ, “Grev Kararý”nýn “iþyeri kapýsý”na asýlmasý gerektiðini, bunun yasal bir süreç olduðunu söyleyerek polisin buna engel olamayacaðýný söyledi ve burasýnýn kendi iþyerleri olduðunu da dile getirdi. Süren tartýþmalarýn ardýndan, polis belediyenin giriþini açmak zorunda kaldý. Belediye binasý önünde yapýlan açýklamada, “deðerli basýn emekçileri... iþte görüyorsunuz. Ýki yýlda bir periyodik olarak tekrarlanan bir durum. Ýþte iþverenin ve polisin önümüze koyduðu engeller. Çalýþtýðýmýz belediye binasý önünde basýn açýklamamýzý yapamýyoruz.” dendi. Sýk sýk sloganlarla kesildi konuþmalar. Sözü, dört aydýr süren görüþmeler hakkýnda bilgi vermek için Genel-Ýþ TÝS Daire Baþkaný Ýsmail Özhamarat aldý. Özhamarat, “Birilerinin 1 Mayýs fobisi devam ediyor. Burada yasal, anayasal hakkýmýzý kullanmaya çalýþýyoruz. Bakýn bize nasýl muamele ediyorlar. Yani bu ülkede demokratik hak ve özgürlükleri hayata geçirirken rezil olmaya çalýþmak gibi özel bir gayret var. Ya bu yasayý iptal edersiniz; yasadýþý ilan edersiniz bizi (ki yabancýsý da deðiliz bu uygulamalarýn), ya da bu hakký kullanmamýza engel olamazsýnýz.” diye baþladý konuþmasýna. Yapýlan görüþmelerin olumsuz sonuçlanmasý nedeniyle grev kararý aldýklarýný aktardý. Genel Ýþ Sendikasý, 25 Haziran günü Küçükçekmece Belediyesi, 26 Haziran günü de Beykoz Belediyesinde basýn açýklamasý yaparak grev kararý yapacaklarýný duyurdu. Grev kararýnýn belediye binasý kapýsýna asýlmasýndan sonra eylem sona erdi.

Antep Organize Sanayi’sinde bulunan NAKSAN Holding, sömürünün þiddetini iyice arttýrýyor. Aylýk bordroda daha önce binlerce iþçiyi çocuksuz gösteren dini bütün holding patronu, ayrýca gece vardiyasýnda çalýþmayý yok sayýyor. Bunun yaný sýra gece mesaisini de yok sayýyor, binlerce iþçiyi asgari ücretli gösterip ayrýca elden para veriyor. Daha önce kar amaçlý baþlattýðý TOKÝ konut projesinde halen TOKÝ’den ev alan iþçileri zor durumlara sokuyor. Oysa geçen yýl sistemin gazetelerinde böyle bir hayýrsever patron görülmedi naralarý atýlýyordu. Gazetenin biri, patron yandaþý bir iþçiyle röportaj yapýyor. Ýþçi aynen þöyle söylüyor “Allah razý olsun Osman beyden, sayesinde ev sahibi olduk”, muhabir soruyor “Kaç yýldýr çalýþýyorsun”, “13 yýl” diye cevap veriyor iþçi. 13 yýl hayýrsever patrona kölelik yapýyor ve bir ev alacak kadar para kazanamýyor. Bu da yetmezmiþ gibi asgari ücretin altýnda tazminatý hesaplanýp eve peþinat sayýlýyor. Yani çýkýþ-giriþ yapýlýyor. Sessiz kalýnýnca sömürünün þiddeti daha da arttý, yeni iþ kanunlarý çerçevesinde patron kar amacýyla, tazminatlar için belli bir fon oluþturacak. Kýsýtlý olan ev fýrsatý tekrar gündeme geldi, çýkýþ-giriþ yapýlmasý için. Sonradan öðrendim yeni bir taktik daha geliþtirmiþler. Güya bazý kiþilerin iþe giriþ formu kayýp olmuþ da yeni form yeni tarihe göre doldurulup imzalanacakmýþ. 5’er 10’ar gruplar halinde yapýlýyor. Bu kadar da olmaz. Ve iþçiler böyle oyunlara geliyorlar. Peki “demokratik” devletimizin denetim kurumlarý nerede, hiç mi denetlenmez binlerce kiþinin çalýþtýðý sömürü yuvasý? Bir de dini kitap daðýtýyor iþçilere. Kul hakký yiyen, iþçileri açken aðzýndan burnundan taþacak kadar týka basa karnýný doyuran, 10 tane son model araba parasýna oðluna araba alan dini bütün biri patron. Bir de fabrikanýn çeþitli yerlerine dev yazýlar yazmýþ “Biz Bir Aileyiz”, “Burasý Bizim Evimiz”, “Hepimiz Birimiz Birimiz Hepimiz Ýçin”, “Alt Kat Üst Kat El Ele Yürüyelim Hedefe” “Dokuma Bölümü 1600 Tona”... Aylar öncesinde NAKSAN baský bölümünde yanan Ziya Yolal, arkasýnda 2 çocuðunu eþini býrakýp can verdi. Yasal iþlemlere baþvurmasýnlar diye önce ailesini size ev alacaðýz vaadiyle kandýrdýlar, olay yatýþýnca hiçbir þey almadýlar. Oysa aylýk bordroda çalýþýlmayan gece saat 02:00 sýralarýnda yanmýþtý ve canlý bomba olan baský bölümünde hiç bir önlem yoktu. Sonradan yangýn battaniyeleri serpiþtirdiler fabrikanýn çeþitli yerlerine, yani iþçinin gözünü boyamak için. NAKSAN’da sömürücüler iþçi denizine hiçbir þekilde kurtulma þansý tanýmýyor. Tabii patron bu, görevi sömürmek ve cebini yedi sülalesine yetecek kadar doldurmak. Biz iþçilerin ise tek kurtulma yolu var. Bu yol bütün bu sömürüye son verecek bir örgütlenme içerisine girerek harekete geçmektir. Kendi kollarýmýzdan baþka hiçbir güç bizleri kurtaramayacak. Mücadele Birliði Okuru Bir Ýþçi/ Antep

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

19


Yeni Evrede

Okur

Mücadele Birliði

Gelişmekte Olan Koşullar Gösteriyor ki: ZAFER YAKINDA Kapitalizmin uzlaþmaz çeliþkilerinin yarattýðý ekonomik bunalým, koþullarý “sosyal patlama” yani “ayaklanma”ya doðru olgunlaþtýrýrken karþý-devrim cephesinde telaþ, korku, endiþe birbirine karýþmýþ. Yönetim organýndaki dalaþ, iktidar ve muhalefetin birbirinin kuyusunu kazma çalýþmalarý baský aygýtý devleti emekçilere teþhir ederken; burjuvazi, bunalýmý atlatmayý beceremeyeceði korkusuyla harekete geçti. Tüccarý, sanayicisi, iþadamý, ekonomisti toplanýp yanlarýna iþçi temsilcileri (!) sendika baþkanlarýný çaðýrarak bunalýmý kendi lehlerinde atlatacak çözüm arayýþlarýna girdiler. Burjuvazi neden bu kadar korkuyor? Bütün iþi burjuvazinin ihtiyacý olan yasama çalýþmalarý ve yabancý burjuvaziyle ekonomik iliþkilerin zeminini hazýrlayacak bürokratik çalýþmalarý gerçekleþtirmek ve niteliðini gizleyip ezilen kesime baský uygulamak olan hükümet, görevini layýkýyla yerine getiremiyor. Bu hükümet, burjuvazinin isteklerini not edip yeni anayasa hazýrlýðý kampýna girmiþ, Arap sermayesi karþýsýnda diz çökmüþ, bir yandan AB’ye yaranmaya çalýþýrken bir yandan ABD’nin Ortadoðu Projesi’nin bir parçasý olan ‘ýlýmlý Ýslam’ modelini oluþturmak için kurumlarýnda düzenlemeler yapmýþ... Devrimi ezmek için karþý-devrimi örgütlemekle kalmamýþ, Dýþiþleri Bakaný’ný taraftar bulmak için bir emperyalist ülkeden diðerine, Ortadoðu’dan Avrupa’ya koþturmuþ, yeni silah ve savunma teknolojileri anlaþmalarý yapmýþ. Kapitalizmin ekonomik bunalýmý derinleþtikçe, devrim güçlendikçe hükümetin bu çalýþmalarý bir bir baþarýsýzlýða uðruyor. Böylece burjuvazinin güveni azaldý. Bir yanda idareyi elinden kaçýran hükümet, bir yanda devrimci güçlerin nitelikli çýkýþlarý: Telekom grevi, tekel iþçilerinin direniþi, ülke genelinde çeþitli üretim alanlarýndaki iþçilerin grevleri, iþçilerin güvenlik güçleriyle çatýþmaya kadar varan eylemleri, Kürt halkýnýn 8 Mart’taki, Newroz’daki sokak çatýþmalarý, SSGSS yasasýna karþý ülke genelindeki eylemler ve iki saatlik iþ býrakma eylemi... Bir yanda 1 Mayýs Taksim çatýþmalarýyla güç ve bilinç biriktiren emekçiler, bir yanda doruk noktasýna ulaþmamýþ bunalýmýn devrimin önünü açarak ilerlemesi. Bütün yaþananlar burjuvazinin korkusunun yersiz olmadýðýnýn kanýtý. Devrimin nesnel koþullarý böyle hýzla olgunlaþmaktayken, zafer mi yoksa daha derin bunalým mý sorularýnýn belirleyeni öznel koþullar olacaktýr. Öznel koþullar, marksistleninist ideolojiyle bütünleþmiþ proletarya partisinin varlýðý ve öncü sýnýf proletaryanýn ileri kesimlerinin iktidarý yýkacak bilince eriþmiþ olmalarýdýr. Ülkemizde 17 yýlý aþkýn süredir geliþtirdiði politikalarla devrimin politik öncü gücü olduðunu kanýtlayan Leninistler var. Asýl belirleyici öznel koþula, iþçi sýnýfýnýn, emekçilerin durumuna gelince... Ýþçiler kapitalizmin çeliþkilerini en yoðun yaþayan sýnýf olarak demokratik, sendikal eylemlerde devrimciliðini ortaya koyuyor. Ýþçiler, diðer ezilen kesim iþ-

20

sizler ve yoksul emekçiler, demokratik gruplarýn yoðun olarak bulunduðu eylemlerde, bu demokratik gruplarýn uzlaþmacý politikalarýný aþýp, güvenlik güçleriyle çatýþýyorlar. Nesnel ve öznel koþullarýn durumuna raðmen ayaklanma, devrim henüz olmamaktaysa nedeni, ezilen büyük kitlelerin burjuvazinin güvenlik güçlerini alt edip sosyalizmi kurmakta politik öncülük yapacak güçlü ve güvenilir kimselerle yollarýnýn kesiþmemesi. Devrim önünü açarak geliþir. Kitleler eylem anýnda özgürlüklerine giden yolu takip edecek, Leninistlerin öncülüðünde ilerleyeceklerdir. Bunun için Leninistlerin devrimci potansiyel taþýyan bütün kitle eylemlerinde yer almasý gerekiyor: Yoksul semtlerde yýkýma karþý eylemlerde, grevlerde, sendikal eylemlerde ve kendi doðallýðýnda ortaya çýkýp geliþen daha farklý birçok eylemde yer almasý, iþçi sýnýfýnýn en ileri kesimlerini örgütlemesi ve emekçi kesimlerin destek ve güvenlerini kazanmasý gerekiyor. Leninistler, taktiklerini bulunduðu her yerde uygulayabilmesi için kendi içinde birbirine güçlü baðlarla baðlý olmalý ve kolayca iletiþim kurabilmelidir. Kadro ve kadro adaylarý, tek baþlarýna kolektif gibi hareket edebilmeleri için teori ve pratikle çelikleþmelilerdir. Devrim bu kadar yakýnýmýzdayken bizler, daha çok özveri, daha çok moral motivasyon taþýdýkça, zafer, ezilen halklarýndýr, yoksul emekçilerindir, sömürülen iþçilerindir. Zafer bizimdir. Bunun sonrasýnda burjuvaziye kalan, kaçacak yer bulma telaþýna girmektir. Akdeniz’den Bir MB Okuru

TUZLA COÞKUSU Merhaba, Biz Sarýgazi’den Tuzla iþçisinin 16 Haziran grevine gittik. Giderken çok heyecanlýydýk ilk defa tersaneye gideceðimiz için. Ben böyle geçeceðini bilmiyordum. Çok güzel geçti. Sloganlarýmýzla iþçilere destek verdik. Halaylar çektik, marþlar ve þarkýlar söyledik. Ama en önemlisi oradaki insanlarýn coþkusuydu. Orasý çok kalabalýktý. 5 bin kiþi vardý. Biz pankartlarýmýzý astýk. Her zaman slogan atýyorduk. Bir görevli bize gelerek “böyle slogan atmayýn, iþçilerin ölümleriyle ilgili slogan atýn” dedi. Bizden bir görevli dedi ki, “sosyalizm kurulursa böyle ölümler olmayacak. Ondan biz de sosyalizmle ilgili sloganlar atýyoruz.” Sloganlarýmýza devam ettik. Normalde saat 19’da bitecek olan grevin doyuma ulaþtýðý ve bitirilmek istendiði söylendi. Herkes pankartlarýný topladý. Biz de topladýk. Ve böylece bir 16 Haziran bitmiþ oldu. Gelecek 16 Haziran’ý mutlulukla bekliyoruz. Sarýgazi’den DÖB’lü Bir Öðrenci

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008


Yeni Evrede

Röportaj

Mücadele Birliði

GENÇ RUS ÝÞÇÝLERLE SÖYLEÞÝ Gönen’de 7-15 Haziran arasýnda gerçekleþen “Dünya Genç Ýþçi Buluþmasý”na Rusya’dan da bir heyet katýldý. 20’li yaþlardaki genç sendika temsilcilerinden oluþuyordu heyet. Tabii 35 yaþýndaki Andrey Liapin’i saymazsak!.. Rus iþçi temsilcileriyle Rusya’nýn bugünü, yaþanan deðiþimler, siyasal geliþmeler üzerine sohbet etmek istedik. Mücadele Birliði: Rusya dendiðinde sadece bugün deðil, yakýn geçmiþ geliyor akla. Çünkü bu yakýn geçmiþ, Rusya’nýn bugünü üzerinde belirleyici etkide bulunuyor. Dünyanýn bu ilk sosyalist ülkesi, 1991 karþý-devrimi sonrasýnda çalkantýlý dönemler yaþadý. Sosyalistler olarak biz, Rusya’daki ve eski Sovyet coðrafyasýndaki geliþmeleri, dýþardan da olsa, sürekli takip ettik. Sizler ise tüm bu dönemi bizzat yaþadýnýz. Bu yönüyle bu söyleþide, sizlerin, bu süreci bizzat yaþayanlarýn gözlem ve görüþlerini öðrenmek istiyoruz. Haliyle sorularýmýz bu doðrultuda olacak. (Burada hep bir aðýzdan konuþmaya baþladýlar. “Biz o dönemi yaþadýk ama çoðumuz o dönemde çok gençtik. Ýlkokula gidiyordum. ... Ben o dönemleri çok iyi hatýrlýyorum. Onu yaþamýþ olan gözlemleri olan bir kiþi olarak bazý þeyleri söyleyebilirim....”) Kendinizi tanýtmanýzý rica ederek baþlayalým. Andrey: Benim adým Andrey, Uluslararasý Gýda, Tarým, Otel, Restoran, Yemek Hizmeti, Tütün ve Baðlantýlý Ýþler Ýþçileri Örgütleri Birliði (IUF)’un Rusya örgütlenmesinde uluslararasý kordinatör olarak çalýþýyorum. IUF, bu sendikalarý uluslararasý düzeyde birleþtiriyor. Türkiye’den IUF üyesi Tek Gýda iþ sendikasýdýr. Olga: Nestle’de çalýþýyorum. Ben operatör iþçisiyim. Fabrikada kitkat çikolatasý üretilen þirketin iþçisiyim. Ývan: Ben de IUF’de koordinatörün. Andrey’le sorumlu olduðumuz þirketler farklý. Tatyana: Coca cola’da çalýþýyorum. Sibirya bölgesinde iþyeri sendika temsilcisiyim. Roman: Efes’in Moskova fabrikasýnda çalýþýyorum. Þoför olarak çalýþýyorum. Mücadele Birliði: Rusya’nýn bugünkü iktisadi ve toplumsal yapýsý, iþçilerin ekonomik durumlarý, iþçilerin ekonomik ve siyasal örgütlerinin durumu hakkýnda bilgi

verebilir misiniz? Andrey: Son derece genel bir soru. Rusya’nýn parlamentosunda bir çok siyasi partiler bulunmakta. Komünist partisi var. Parlamentoda bu partinin haricinde bir sol parti bulunmuyor. Milletvekilleri de var. Onlar sol görüþlü baðýmsýz milletvekilleri. Siyasi parti olarak bulunmamaktadýrlar. Tabii arkadaþlar benim görüþümle hemfikir olmayabilirler. Ývan: Bu komünist parti eskiden kalan bir parti. Ýþçilerle olan iliþkisi sorgulanacak düzeyde. Sizden þöyle bir ricamýz olabilir mi acaba, siyasi olan sorular sorulmamasýný rica ediyoruz, çünkü sendikayla ilgileniyoruz. Mücadele Birliði: Ekonomik örgütler derken sendikalarý da kastetmiþtik. Rusya’da genç iþçilerin sendikal örgütlenmesi ve yaygýnlýðý ne durumdadýr? Ývan: Ýþyerinde birisi iþe girdiði zaman, orada olumsuz bir muamele ile karþýlaþtýðýnda, çalýþýyor ama karþýlýðýnda hakkýný almýyorsun, insan doðal tepkisi olarak sendikalaþýyor. Mücadele Birliði: Bu oran yüksek midir? Ývan: Ýnsanlar önce duyarsýz davranýyor, siz örgütü kurun ondan sonra biz katýlýrýz þeklinde davranýþ sergiliyorlar. Biz sendikayý kurarken 100 kiþi kadardýk. Çalýþma koþullarý düzeliyor ve haklarýmýzý elde ediyoruz mücadelemiz sayesinde. Tatyana: Biz sekiz kiþi ile sendikayý kurduk. Haksýzlýða karþý eylem yaptýk. Haklarýnýn ihlal edilmesi, maaþlarýnýn eksik verilmesi nedeniyle sendika kurmaya karar verdik. Sendikanýn kurulmasý için Rusya’nýn yasalarý gereðince üç kiþi gereklidir. Bunun sonrasýnda çalýþma grafiðini düzenlemeye çalýþtýk. Mücadele Birliði: Üç kiþi diyelim sendika kurdu. O iþyerinde toplusözleþme haklarý var mý? Andrey: Yok. Onun için %51 gerekiyor. Ýþveren isterse bu sayý olmadan da toplu iþ sözleþmesi imzalayabilir. Bizim sayýmýz 15 kiþiydi Olga: Bizim sendikaya genç iþçileri çekmek çok zor. Onlar, genelde dýþarýdan gözlemleyip, sendikanýn kendileri iç hak kazandýðýný görüp ondan sonra üye olmak istiyorlar. Zorluklara giriþmek yerine hazýra konma davranýþý sergiliyorlar. Bizim sendikamýz eskiden kurulmuþ bir sendika, yani SSCB zamanýnda. SSCB dönemlerinde bu iþletmelerde sendikalar vardý. Bizim sendika o dönemde kurulmuþ bir sendikaydý. Tabii yani biz bununla gençlerin herhangi bir þekilde mücadeleci olmadýðýný da ifade

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

etmiyoruz. Bilinçli olan gençlik de var. Haksýzlýklara karþý çýkan, bilinçli olarak kendi iradesiyle sendikalara üye olan gençler de bulunmakta. Ama onlar az. Mücadele Birliði: Putin gençliði diye bize yansýyan þeyler var? Andrey: Evet, Putin gençliði diye birþey var. Bu örgütlenme ve bunun baþkanlarý çok hýzlý bir þekilde deðiþmektedir. Bu dikey olarak örgütlenen bir teþkilat. Devlet tarafýndan örgütleniyor, istenilen zaman toparlýyorlar, istenilmediði zaman da daðýtýlýyorlar. Bunlar daha çok para aracýlýðýyla bir araya getiriliyor. Rusya’nýn ücra köþelerindeki gençlere para verilerek, onlarý Moskova gibi merkezlere götürüp, Putin’i destekleyen eylemlere katýlmalarýný istiyorlar. Mücadele Birliði: Gençleri çekmek zor denildi sendikalara. Bu tip Putin gençliði türü örgütlenmelerin etkisi nedir? Bunlar paramiliter örgütler mi? Ýþçilerin örgütlenme faaliyetleri önünde engel oluyor mu? Andrey: Öncelikle Putin gençliði daha çok liselerde okuyan,üniversitelerde okuyan öðrencileridir. Ýþçiler deðildir. Tabii ana amaç, sadakatli ve “vatansever” gençliði yaratarak Putin’in politikalarýný destekleyen kiþileri yaratmaktýr. Bir kamp kurduklarý zaman kamplarýnda askeri oyunlar oynuyorlarmýþ. Mücadele Birliði: Genel olarak devlet sektörü ve özel sektör arasýnda fark nedir? Ýþçilerin bu iki tür iþletmedeki durumlarý nedir, hem örgütlenme hem de ekonomik olarak? Andrey: Devlet þirketi demek göreli bir durumdur. Gasprom’u örnek verelim, bu her ne kadar devlet þirketi olarak geçiyor olsa da orada kiþilerin de hisse senetleri var. Oran nedir bilmiyorum ama büyük yüzde devlete ait. Burada alýnan kararlar devletin izni olmadan alýnamaz. Tamamen devlete ait bir þirketten söz etmek neredeyse mümkün deðil. Çok az. Mücadele Birliði: Ýþçilerin durumu nasýldýr? Efes ve Gasprom’u karþýlaþtýrdýðýmýzda? Andrey: Efes kendi iþ alanýnda karþýlaþtýrma yapabilir ama Gasprom enerji alanýnda çalýþýyor. Mücadele Birliði: Ayný iþkolunda düþündüðümüzde? Olga: Yani biz ancak þöyle bir karþýlaþtýrma yapabiliriz. Uluslararasý iþletmelerle, yerel iþletmeler arasýnda karþýlaþtýrma yapabiliriz. Bir sektördeki herhangi bir þekilde ulusaþýrý þirketlere iyi demiyorum, kötü de demiyorum. Bazý artýlarý oldu, bazý eksileri de oldu. Olumlu etkiler olarak þunlarý ifade etmem gerekir. Bizim þirketimizde önceden üretim esnasýnda böcekler dolaþýrken, þimdi tertemiz. Bu bir artýdýr. Ýþyerindeki saðlýk koþullarýnýn saðlanmasý yönünden daha iyidir. Mesai açýsýndan ise daha kötü bir durum söz konusu.

21


Yeni Evrede

Röportaj Mücadele Birliði: Türkiye’de sendikalar geçim endeksi gibi þeyler belirlerler. Bu hesaplanýrken, barýnma-beslenme gibi giderlerin yaný sýra saðlýk hizmetleri, eðitim vs. eklenir. Rusya’da iþçilerin aldýklarý ücret nereye denk düþer? Bize yansýyan rakamlara baktýðýmýzda biz akýl erdiremiyoruz. 50 dolar-100 dolar maaþla Rusya’da bir iþçi nasýl yaþayabilir? Olga: Çok kötü aðýr koþullarda yaþýyor. Biraz önce sözümü bitirmemiþtim. Çokuluslu þirket olan Nestle’de bizim maaþýmýz ile diðer çikolata üreten özel þirketin maaþýný karþýlaþtýrdýðýmýz zaman, bizim maaþýmýz daha yüksek. Biz kendi maaþlarýmýzý yükseltmek için greve gittik. Ýþveren bize, siz ne yapýyorsunuz, sizin ortalama maaþýnýz eyaletlerinkinden yüksek diyor. Diðer ülkelerin Nestle çalýþanlarýnýn maaþý ile karþýlaþtýrdýðýmýzda bizimki çok az. Ýsviçre’deki fabrikada çalýþanlarýnkinden bizim maaþýmýz on kat daha az. Bir de, maaþ verilirken resmi kayýtlara 200 dolar geçiyorsa, iþçi 300 alýyordur. Kayýtlara geçmiyordur. Ýnsanlarýn gerçekten aldýklarý maaþýn genel ortalamasý aldýklarýndan yukardadýr. Ortalama gerçeði yansýtmýyor bu. Mücadele Birliði: Þu anda Rusya’da ev kirasý bir iþçinin maaþýnýn kaçta kaçýdýr? Andrey: Þehir merkezi ile þehir kýyalarýnda kiralar deðiþiyor. Ortalama söylersek bir iþçinin maaþý bir kiraya gitmektedir. Ýki kiþi ancak bir ev tutabiliyor. Ya da anne babalarýnýn yanýnda yaþýyorlar. Akrabalarýyla yaþýyorlar. Mesela bazýlarý þanslýdýr, eskiden beri evleri vardýr. Ev kendinin ise, kira ödemiyorsa maaþýnýn yüzde 20’si su elektrik gibi faturalara gidiyor. Mücadele Birliði: Ýþçi tek baþýnaysa, ev kiralayýp geçimini saðlamasý imkansýz mý? Andrey: Evet bir kiþi yaþayamaz. Ancak üst düzeyde bir yöneticiyse yaþayabilir. Mücadele Birliði: Peki böylesi bir durumda neden iþçi sýnýfýnýn genel ve yoðun bir hareketi yok? Ya da bize yansýmýyor? Andrey: Bir hareketlenme yok, aslýnda var da büyük bir hareketten bahsedemeyiz. Bunu Rus halkýnýn sabrýna vermeliyiz. Bizim bu durumumuz kötü sayýlýyor. Bu durumun daha kötüsünü 90’lý yýllarda yaþadýk. Ýnsanlar bu dönem büyük açlýk çektiler. Ýnsanlar açlýktan ölmediyse, köylerden gelen yiyeceklerle yaþamlarýný sürdürdükleri için. Ama büyük hareketler artýyor, iþçi huzursuzluðu giderek artmaktadýr.

22

Mücadele Birliði

Mücadele Birliði: Daha sýrtlarý duvara dayanmadý diyorsunuz yani? Andrey: Tabiî ki Ruslar son derece zor koþullarda çalýþýyorlar. Ruslarýn bu kadar sabýrlý olmalarý, þaþýrtýcý olabilir. Rusya’nýn yakýn geçmiþine bakacak olursak, bundan daha zor koþullarda yaþamýþlardýr. I. dünya savaþý, iç savaþ, II. dünya savaþý dönemlerinde büyük zorluklarla çalýþtýlar. Zorluklarla yaþamaya alýþkýn bir halk. Ýyi koþullarý hiç yaþamadýlar belki de. Bu kötü bir koþul ama çok da kötü deðil. Mücadele Birliði: Diyelim özellikle eski kuþaklarýn özelliði bu. Peki yeni kuþak? Andrey: Tabii genç iþçiler de örgütleniyor iþyerlerinde. Tabiî ki bu süreç son derece yeni bir süreç, yeni yeni oluþmaya baþladý. Ben buraya gelmeden önce genç iþçiler tarafýndan yeni bir sendika kuruldu. Gençler varolan durumu sorgulamaya baþladýlar. Mücadele Birliði: Seninle daha önce konuþmuþtuk. Bu yüzden bu soruyu özellikle genç iþçilere sormak istiyoruz. En azýndan birebir yaþanmamýþ olsa da SSCB ve sonrasý üzerine genel olarak fikirleriniz nedir? Tatyana: Herkesin kendi görüþü vardýr. Ben anne-babam hakkýnda bir þey söyleyeceðim. Ben daha çok küçükken SSCB dönemini bugünle karþýlaþtýrdýðým zaman ailem çok çok kötü koþullar altýnda yaþýyordu. Ve onlar o döneme geri dönmek istemiyorlar. Þu an ekonomi büyümektedir. Maaþ ve para kazanmak için daha fazla olanak var. En basitinden gýda ürünlerinde çeþitlilik, tekstilde, birçok alanda büyük bir çeþitlilik var. Mesela eskiden okula giderken öðrencilerin hepsi ayný kýyafetleri giyerken, maðazalardan herkes karnelerle alýþveriþ yapýyordu. O dönemle bu dönemi karþýlaþtýrmak istersek benim kiþisel görüþüm olarak þimdiki dönem daha iyi. Ývan: Ben doðduðumda SSCB vardý ama okula gittiðimde yoktu. Yani okuduklarým ve babam, büyükannem, dedemlerin söylemlerinden yola çýkarak bir sonuca varýyorum. Benim SSCB bakýþým negatiftir, olumsuzdur. 30’larda olan pozisyonlar, ve kolhozlarda ücretsiz olarak çalýþmalarý... Onlarýn çalýþmalarýnýn sonucunda ancak bir çizgi atýlýyordu ve biraz buðday veriliyordu. Ýnsanlar bunun için çalýþýyordu. O

118. Sayý / 2 - 16 Temmuz 2008

dönemin tabiî ki sosyal haklarý diðerlerine göre çok fazlaydý, mesela her yýl geziye gidiyorlardý devlet hesabýna. Benim nineme de hiçbir þey vermiyorlardý. Roman: Ben SSCB yýkýlýrken ilkokula gidiyordum. Bir limonata içtiðinizde size boþ þiþe kalýyordu. Ýki boþ þiþeyi götürüp maðazada çalýþanýn tezgahýna koyduðumuzda, dolu bir þiþe veriyorlardý. Veya parasýný veriyorlardý. Þimdi ayný þeyi yapsak, bir maðazaya götürsek o iki boþ þiþeyi kafamýzda kýrarlar. Daha önce daha kötü yaþadýklarýný nasýl iddia edebiliyorlar! Þimdi her þey var doðru ama onlarý alacak kimsenin parasý yok. Önceden insanlar sýraya durarak ev alabiliyorlardý ama þimdi alamýyorsun. Örneðin benim babam bir ev alabildi. Mesela benim babam on sene çalýþarak bir ev alabildi. Olga: Roman’ýn da Ývan’ýnda görüþlerini destekliyorum. SSCB döneminde her þey negatif olmadý pozitif yönleri de vardý. Tanya’yý da destekliyorum, biri için kötü olan bir diðeri için iyi olabiliyor. Artýlarý da vardý eksileri de vardý. Ben hepsiyle hem fikirim. Andrey: Konuþmamýz epey uzadý, kapatmak gerekiyor. Ben birþeyler söyleyeyim. Bu yeni sistem toplumun çoðunluðu için eski sosyal güvencelerin ve haklarýn ellerinden alýnmasýný ifade ediyordu. Bazýlarý için bunlar önemli deðil, onlar için önemli olan zenginleþmek, daha fazla para kazanmak. Zengin insanlar nüfusun %15’ini oluþturmaktadýr. Sosyal sýnýflý toplumun arasýndaki farklýlaþma çok büyüktür. %3 çok çok zengin onun dýþýnda ise %10 15 orta sýnýfa maledebileceðimiz bir kesim var, diðerleri çok fakirler. Yani bir iþçinin kendi maaþýyla bir evde kalýp, kendi kendini insani koþullar altýnda geçindirememesi, yalnýzca bu bile, kendiliðinden olayý açýklayan bir durumdur. SSCB’de yaþamýþ olan birisi olarak söylüyorum. Okula ücretsiz gidebiliyor olmak, geçinebiliyor olmak, üniversitede okuyabiliyor olmak, hastalandýðým zaman istediðim operasyonu ücretsiz olarak yaptýrabiliyor olmak... benim için çok çok güzeldi. Benim için zengin olmak önemli deðil. Çok çok zengin olup, etrafýmdaki insanlarýn fakirlik içinde olmalarý... SSCB döneminde kendimi baya konforlu hissediyordum. Evet, tek çeþit bira, tek çeþit sigaranýn olmasý benim için pek büyük bir sorun deðil. SSCB’de bir çok eksiklik vardý. Ama en azýndan bugün yaþadýklarýmýz gibi sorunlar yoktu. 100 bin uyuþturucu kullanan insan yoktu. AIDS yoktu. Mücadele Birliði: Teþekkür ediyoruz.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.