s121

Page 1



Yeni Evrede Mücadele Birliði

Başyazı

sömürüsü artmýþ ve egemenliði de pekiþmiþtir. Türkiye’nin emperyalizme baðýmlýlýðý ileri boyutlara varýyor. Tekellerin ekonomik ve politik koþullarý iyice kötüleþiyor. Emek-sermaye karþýtlýðý büyüyor. Kitlelerin ayaklanmalarý, sýnýf çeliþkilerinin keskinleþmesine baðlý olarak artýyor, yaygýnlýk kazanýyor. Sýnýf savaþýmý her bakýmdan yeni ve devrimci bir döneme giriyor. Ýþçilerin fabrika iþgalleri, maden iþgalleri, devrimci genç liðin yükselen devrimci eylemleri, kitlelerin devrimci roletaryayla burjuvazi arasýndaki sýnýf savaþý Türkiye so kak gösterileri, köylülerin toprak iþgalleri ve mitingleri, ve Kürdistan’da 40 yýldýr çok þiddetli, yoðun ve yay15-16 Haziran büyük iþçi ayaklanmasý, 71 devrimci çýkýþý gýn olarak sürüyor. Bu kadar uzun bir süre içinde, bu sý nýf sa vaþýmýnýn yeni bir döneme, devrimci bir döneme girdenli yoðun-devrimci mücadele, ayný dönem devrime çok di ði nin somut olgularýdýr. yakýn ülkelerde vardý yalnýzca. Öne çýkan devrimci müca68 ey lemleri, 15-16 Haziran ve 71 devrimci mücadeledelemizle dünyada devrime en yakýn ülkeler arasýnda yerisi bur ju va düzeni sarsan ilk depremlerdir. Daha sonraki yýlmizi aldýk. Bu yoðun-devrimci mücadeleyi, bu uzun iç salar da, sü re cek olan devrimci kitle eylemlerinin temel taþlavaþý bütün yönleriyle irdelemeye rý daha o dönemde döþendi. O devam edeceðiz. Türkiye’de olaylarýn devrimBu temel ayný zamanda genel hareketin güne dek burjuva diktatörlüðüne boyun eðmiþ olan halk kitleleri ci yön de ge liþ me ye baþ la dý ðý derinliðinin ve zenginliðinin de temelidir. devrimci eylemlerinin yarattýðý 68’den bu yana, Vietnam savaþý Vietnam halkýnýn zaferiyle so- Ayný dönemde birçok mücadele biçiminin sarsýntýyla içinde bulunduklarý nuçlandý. Þili’de sosyalist Salva- birlikte ortaya çýkmasý, bir taraftan bilinç- durumdan çýkmaya ve burjuvaziye karþý harekete geçmeye baþlador Allende devlet baþkaný seçildýlar. Politik mücadele geniþ kitli ve ör güt lü kit le ha re ke ti di ðer ta raf tan di ve 73’te askeri faþist darbeyle devrildi. Portekiz’de 74’de dev- kendiliðinden kitle eylemlerinin yan yana leleri etkisi altýna aldý. Devrimci hareket ise geniþ kitlelerle kayrim oldu. Angola ve Mozamgörülmesi, ekonomik-politik geliþmenin e- naþtý ve kitleselleþti. Devrimci bik’te devrimci ulusal hareketler zafere ulaþtý ve sömürgecilik sis- þitsizliðine baðlý olarak farklý geliþme dü- mücadele zafere ulaþamadý, fatemi yýkýldý. Filistin halkýnýn kur- zeylerinde ifadesini bulan mücadeleler, e- kat, baþarýya ulaþmasý için gereken temelleri oluþturdu. Zaten tuluþ mücadelesi kýrk yýldýr sürüproletaryanýn kurtuluþu yolunda mek çi kit le le rin ken di du rum la rý na bað lý yor. 79’da Nikaragua’da devrim gerçekleþti. O dönem baþlayan olarak giriþtiði sayýsýz eylem genel hareke- burjuva egemenliðe son verecek olan mücadele bir-iki eylemle sýKolombiya devrimci mücadelesi tin ne kadar geniþ olduðunu gösteriyor. Bu nýrlý deðildir. Devrimin zaferi ikýrk yýldan fazla bir zamandýr güçlenerek sürüyor. Diðer Latin hareket, bütün birbirinden kopuk gibi gö- çin bir dizi çarpýþma bir dizi aAmerika ülkelerinde gerilla hare- rünen kitle eylemleri, farklý düzlemlerde yaklanma ve eylemlerden geçmek gerekiyor. ketleri uzlaþmayla sonuçlanýnca Sýnýf savaþýmý açýk savaþým sey re den mü ca de le, hep si or tak bir te mel oradaki halklar baþka yollardan bi çi min de geliþmiþtir. Kapitaliziktidara geliyorlar. Türkiye ve den, tümünü etkileyen ortak bir zorunlumin iç çeliþkilerinin keskin oluKürdistan devrim mücadelesi zaluktan, devrimin zorunluluðundan doðuyor þu, burjuva devletin baþtan beri fere ulaþamadý, ancak büyük bir ve geliþiyor. Bu sayýsýz olay ve hareket bir- gerici, militarist, anti-demokratik güç durumuna gelmiþtir. Sýnýflar savaþýmýnýn 68’den birinden ayrý olsalar da, tümü bir devrimi ve anti-proleter yapýsý daha sonraki süreçte, 71 askeri faþist daritibaren keskinleþmesi ve sýçrama besi sýrasýnda faþist biçim almaha zýr lý yor. Sa yý sýz o lay, ça týþ ma, kit le le rin göstermesinin temelinde, toplumu oluþturan sýnýflarýn diyalektik istekleri bir noktada toplanýr, üst üste bi- sý, halk kitleleri üzerinde sürekli uygulanan aðýr politik baský ve iliþkisi var. Emperyalizmle iþbirner, bir bileþke, bir tarihi olay, bir devrimi saldýrý, sýnýf savaþýmýnýn þiddetli likçilik temelinde geliþen Türkiye’nin tekelci sermayesi 60’larýn meydana getirir. Hareketin geldiði nokta ve açýk savaþým olarak geliþmesini getirdi. Proletarya ve halk sonlarýna doðru iyice güçlenmiþ- burasýdýr. kitlelerinin savaþýmý kaçýnýlmaz tir. Ekonomik egemenliði ele gedevrimci biçimler aldý. Savaþým çiren iþbirlikçi tekelci sermaye, 70’lerde ve gü nü mü ze de ðin gerçek anlamda bir “savaþým” ekonomik gücüne dayanarak politik egemenliði de tamao la rak sür dü. Bu sü re cin baþ lan gýcý 71’deki doðrudan eymen ele geçirecek duruma gelmiþtir. Ýþbirlikçi tekelci burjulem ler dir, a çýk ça týþ ma lar dýr. vazinin ekonomide güçlenmesiyle birlikte, emperyalizmin

Devrimin Olgunlaşması

P

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

3


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Başyazı 70’e doðru ve 70 baþýnda yapýlan kitlesel eylemlere, 1516 Haziran’a ve 71 devrimci mücadelesine raðmen, halk kitleleri o günkü koþullarda devrimi gerçekleþtirecek durumda deðildi. Halklar devrimi yapacak denli örgütlü ve bilinçli deðildi. Ýþçi sýnýfı 15-16 Haziran’ý yaratmasýna karþýn sýnýf bilinci ve sýnýf örgütlülüðü zayýf olduðundan daha ileri gidemedi. Aradan 40 yýl geçtikten sonra, bugün iþçi sýnýfý bilinç olarak, örgütlülük olarak ve pratik deneyim bakýmýndan o dönemle karþýlaþtýrýlmayacak kadar geliþkin, ileri olmasýna raðmen, burjuvaziyi deviremediðine göre, o sýra bunu hiç yapamazdý. Zaten mücadeleye yeni atýlmýþ, yeni yeni örgütlenmeye baþlamýþ, sosyalizmle yeni tanýþmýþ kitlelerin bu durumuyla devrimi gerçekleþtirmesi elbette beklenemez. Ancak giriþtiði bir dizi eylem ve ayaklanmayla devrimin koþularýný hazýrlayabilir, devrimi olgunlaþtýrabilir. Halk gerek 71 öncesi ve sýrasýnda gerek 70’li yýllar boyunca ve gerekse günümüze dek verdiði kesintisiz devrimci mücadeleyle devrimin koþularýný her bakýmdan olgunlaþtýrmýþtýr. 71 devrimci mücadelesi gerçek anlamda devrimci bir çýkýþ oldu. Hareket o dönem hedefine ulaþamadý, fakat kitlelere baþarýya ulaþmanýn yol ve yöntemlerini gösterdi. Ýþçi sýnýfý zafere ulaþmak için yeniden yeniden ayaða kalkarken, halklar hedeflerine doðru yürürlerken, ancak o dönemin devrimci önderlerinin yarattýðý devrimci deðerleriyle, coþkusuyla ve örneðiyle bunu baþaracaktýr. Devrimci mücadele 73’ten itibaren yeni bir atak, yeni bir yükseliþ içine girdi. Halk kitlelerinin devrimci mücadelesinin yükseliþ çizgisine girmesinde o dönemin nesnel sosyo-ekonomik koþullarýnýn etkisinin yaný sýra önceki dönemin verilen mücadelelerinin de kesin bir etkisi var. 73 sonrasý devrimci mücadelesi, birçok yönden kendisini yaratan önceki dönemin mücadele anlayýþýný aþmýþtýr. Aþmasý da kaçýnýlmazdý. Ýþçi sýnýfý belli bir mücadeleden sonra yürüdüðü yolu, o sýradaki zayýflýklarýný, toyluklarýný vb. yeniden ele alýr ve kazanmak için yapýlanlardan dersler çýkarýr. Bu yöntem iþçi sýnýfýnýn daha ileriye gitmesini, mücadelenin yeni aþamalarýna varmasýný saðlar. Hareket önceki mücadele aþamasýný aþarken, onun devrimci deðerlerini de birlikte taþýmýþtýr. Hareket 80’lere geldiðinde teorik ve pratik bakýmdan çok daha donanýmlý ve yetenekli duruma gelmiþtir. Devrimci komünist güçler 12 Eylül Askeri Faþist Diktatörlüðü yýllarýnda örgütlü devrimci mücadeleyi kesintiye uðratmadan sürdürürken 71 ve 73 sonrasý devrimci sürecin deðerlerine ve deneyimlerine dayanmýþtýr. Kürt halký 84’de yeni bir mücadele dönemini baþlatýrken, 70’li yýllarýn birikimlerine dayandý. 80’li yýllardan bugüne devrimci hareketin önder ve sürükleyici kadrolarý 70’li yýllarda þekillenen kadrolardýr. Proletaryanýn sýnýf savaþýmý, halklarýn devrimci mücadelesi her seferinde daha ileri gitmiþtir. Bu günden geçtiðimiz dönemlere baktýðýmýzda, hareketin büyük mesafeler aldýðýný, kendini aþtýðýný ve devrimi gerçekleþtirecek kadar pratik ve politik kapasiteye ve deneyimlere sahip olduðunu çok rahatlýkla söyleyebiliriz. Tekelci sermayenin ve faþist devletinin halklarýn üstünde on yýllar boyunca þiddet uygulamasý hem karþýtýný yarat-

4

mýþ, ve hem de mücadeleyi daha da þiddetlendirmiþtir. Komünistler, halk kitleleri burjuvazinin gerici þiddetine devrimci þiddetle yanýt verdi. Bu süre içinde sýnýf mücadelesi bütün þiddetiyle sürdü. Sýnýf savaþýmýnýn belli bir aþamada iç savaþ düzeyine yükselmesi, bizde sýnýf savaþýmýnýn nasýl ileri bir geliþme gösterdiðini ortaya koyuyor. Sermaye güçleri, devrimci iþçi hareketini, devrimci halk hareketini ezmek, onu yoketmek için 12 Mart’ta ve 12 Eylül’de askeri faþist darbe yaptý; diðer dönemlerde de, onu aratmayan ayný faþist terör uyguladý. Peki bu neyi gösteriyor; sermayenin gücünü mü, yoksa devrimci hareketin gücünü mü? Elbette ki, devrimci hareketin gücünü gösteriyor. Faþist devlet terörü burjuva vahþeti, burjuvazinin gücünü deðil, güçsüzlüðünü sergiliyor. Son derece iyi örgütlenmiþ, belli bir kitle temeline sahip, emperyalizmle iþbirliði halinde hareket eden ve dünya emperyalizminin desteðine sahip egemen bir güce faþist bir devlete karþý hep savaþ içinde olmak, her defasýnda daha büyük bir þiddetle onlarýn karþýsýna çýkmak, burjuvazinin deðil, devrimci hareketin ne kadar güçlü olduðunu ortaya koyuyor. Tüm mücadelesi burjuva terör altýnda geçen devrimci hareket, bütün bu çetin süreç boyunca, her seferinde daha bir çelikleþmiþ ve savaþým yeteneði kazanmýþtýr. Savaþýmýný bu denli uzun sürmesi ve bu zaman içinde böylesine yoðun politik olaylarýn meydana gelmesi salt öznellikle açýklanamaz. Olaylarýn temelindeki nesnel iliþkileri ve harekete geçirici itici güçleri bulup çýkarmak gerekir. Olaylarýn temelindeki itici güçler, emek-sermaye çeliþkisi ve karþýtlýðýdýr; karþýtlarýn mücadelesidir, sýnýf mücadelesidir. Proletaryayla burjuvazi arasýndaki uzlaþmaz çeliþki, iþbirlikçi tekelciliðin geliþimi ve emperyalizmin egemenliðinin güçlenmesiyle birlikte keskinleþmiþtir. Sýnýf çatýþmalarý, daha doðru bir ifadeyle sýnýf savaþýmý, temeldeki karþýtlýklarýn büyümesiyle beraber þiddetlenmiþtir. Emek-sermaye çeliþkisinin yanýnda Kürt halkýnýn üzerindeki ulusal baskýdan kaynaklanan çeliþkiler, halk kitlelerinin demokrasi eðilimiyle burjuva devletin anti-demokratikliði arasýndaki çeliþki ve çatýþmalar görünürdeki olaylarýn altýnda yatan itici güçlerdir. Bu temel ayný zamanda genel hareketin derinliðinin ve zenginliðinin de temelidir. Ayný dönemde birçok mücadele biçiminin birlikte ortaya çýkmasý, bir taraftan bilinçli ve örgütlü kitle hareketi diðer taraftan kendiliðinden kitle eylemlerinin yan yana görülmesi, ekonomik-politik geliþmenin eþitsizliðine baðlý olarak farklý geliþme düzeylerinde ifadesini bulan mücadeleler, emekçi kitlelerin kendi durumlarýna baðlý olarak giriþtiði sayýsýz eylem genel hareketin ne kadar geniþ olduðunu gösteriyor. Bu hareket, bütün birbirinden kopuk gibi görünen kitle eylemleri, farklý düzlemlerde seyreden mücadele, hepsi ortak bir temelden, tümünü etkileyen ortak bir zorunluluktan, devrimin zorunluluðundan doðuyor ve geliþiyor. Bu sayýsýz olay ve hareket birbirinden ayrý olsalar da, tümü bir devrimi hazýrlýyor. Sayýsýz olay, çatýþma, kitlelerin istekleri bir noktada toplanýr, üst üste biner, bir bileþke, bir tarihi olay, bir devrimi meydana getirir. Hareketin geldiði nokta burasýdýr. C.DAĞLI

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Rusya

ç basýnda fazla ilgi çekmedi, fakat ABD Savunma Bakanlýðý Pentagon’da dokuz þiddetinde bir deprem etkisi yarattý, geçen ay ortaya çýkan bir haber. Yankeelerin ruhlarýna iþlemiþ bütün korku kodlarýný kýrmýzýya çevirecek kadar tarihsel ve simgesel deðer taþýyordu bu geliþme. Evet, Rusya, bir hava üssü kurmaya karar vermiþti, hem de ABD’nin 90 mil açýklarýndaki Küba’ya. 1962 yýlýnýn o buz gibi anýlarýyla yaþamaya devam edenler için, bunun anlamý açýktý. Rusya, bir süper güç olarak dünya politik arenasýna kýrmýzý görmüþ boða gibi dalmaktaydý. Hatýrlanacaktýr, 1962 yýlý, Küba’da bulunan SSCB füzeleri yüzünden, emperyalist dünya ile sosyalist blokun bir nükleer savaþýn eþiðinden döndüðü yýldý. Ama ayný zamanda, SSCB’nin ABD emperyalizmi karþýsýnda geri adým atmayan, ona denk bir süper güç olduðunun açýk bir ilanýydý. Bilindiði üzere, yaþanan ekonomik krizle beraber, ABD’nin dünya hegemonyasýnýn yerle bir oluþu ardýndan, bu hegemonyayý hangi gücün ele geçireceði üzerine ciddi tartýþmalar baþladý bile. Ýþte, Rusya’nýn Küba’ya askeri hava üssü kuracaðý haberi, bu tartýþmalarýn ortasýna bomba gibi düþtü. Acaba Rusya, 1962’nin tarihi ve simgesel önemine açýktan gönderme yapan bu adýmý, dünya politikasýna dönüþünün bir ilaný olarak mý tasarlýyordu? Evet, Rusya kendi baþýna bir güç olduðunu göstermek için bu adýmý atmýþtý. Yoksa bu adýmý, geçen sene baþýnda ABD’yi yerden yere vuran konuþmasýnda Putin mi atmýþtý? Ya da belki de, kýrk küsur ekonomik sektöre, yabancýlarýn giriþini yasaklayan bakanlýk kararnamesindeydi ilk iþaret fiþekleri. Ama pekala, Kosova’nýn baðýmsýzlýðýna karþý çýkarken, “gerekirse güç kullanýrýz” diyen Rusya Genel Konsey Baþkaný’nýn çýkýþýnda bulmak mümkün bu adýmý. Ya da zengin Potosi sahalarýnda bulunan Shell-BP gibi þirketleri kapý dýþarý ederek, vb. vb.

Ý

Rusya’yý Kaybeden “Batý” Görüldüðü gibi Rusya’nýn bu son çýkýþý duru gökte çakan bir þimþek deðildi. Tersine, adým adým gelinmiþti bu noktaya. IMF’nin sýradan bir bürokratýnýn önünde yerlere kadar eðilen sarhoþ Yeltsin’den NATO’ya karþý “misliyle yanýt verecek gücümüz var” diyen Putin’e. Emperyalist ‘Batý’, acaba nerede yanlýþ yapmýþtý? Ýp nerede kopmuþtu? Sorunun pek gizemli bir cevabý yok. Herkesin tahmin edebileceði gibi, Yeltsin’in baþkanlýðý Putin’e býrakmasýyla, Rusya’nýn talihi döndü. Ancak, tek bir kiþinin, koca bir ülkeyi ve talihini deðiþtirebileceði inancý, biz marksistlere çok yabancýdýr. Putin’in kaderini belirleyen, 98 yýlýnda yaþanan o büyük kriz oldu. Yýkýmýn çapý öylesine büyüktü ki, Sibirya’dan Baltýk’a kadar, 50 milyondan fazla iþçi, koca ülkeyi devrimin eþiðine getiren genel grev dalgasý baþlatmýþtý. Devrim kapýdan döndü ve Putin, ülkeyi bu duruma getiren emperyalist mengeneyi kýrmaktan baþka bir þansýn bulunmadýðýný gördü.

Gerçekten de, emperyalizmin Rusya’yý kaybetmesi, onu baðýmlý bir ülke haline getirme çabalarýnýn bir sonucuydu. 1991 yýlýnda iktidara gelen karþý-devrimciler, siyasi egemenliklerini emperyalizme dayanarak sürdürebildiler; emperyalizm ise, tekrar Sovyet kabusu canlanmasýn diye, sosyalizmin tüm ekonomik alt yapýsýný yýkarak iþe baþladý. Oysa Rusya, 70 yýldan fazla ayakta kalan sosyalizmin geliþtirdiði muazzam altyapý, ekonomik güç ve uyum, inanýlmaz bir kültürel birikim ile, emperyalist sistemin baðýmlý bir ülkesi olamayacak yapýdaydý. Rusya, varolan alt ve üst yapýsýyla, baðýmlýlýk statüsüne sýðdýrýlamazdý. Ýþte bu nedenle emperyalizm, ekonomiyi ve kültürel birikimi çökertmek için elinden geleni yaptý. Ta ki, ülke devrimin eþiðine gelene dek... Ýþte bu noktada, Rusya’daki karþý-devrimci iktidar önünde iki seçenek belirdi. Ya emperyalist Batý’ya yaslanmaya devam edecekler ve devrim kabusunu büyütecekler, ya da sosyalist dönemin ortaya çýkardýðý ekonomik ve kültürel birikimin çöküþünü engelleyerek, Batý’ya raðmen bir baðýmsýz güç olacaklardý. Yeltsin-Putin nöbet deðiþiminin temelinde, iþte bu ikilem yatýyordu. Ýpler ta o zaman koptu. Kolay mý Baðýmsýz Kalabilmek? Emperyalist sistemin hegemonyasýnda kolay deðil. Hele ki, doðalgazdan petrole, uranyumdan sonu gelmez ormanlara dek, inanýlmasý güç bir doðal zenginliðe hükmediyorsanýz. Putin’le beraber, Rusya karþý-devrimci iktidarýnýn ilk hedefi, ekonomik yýkýmý durdurmak ve devrim tehlikesini uzaklaþtýrmaktý. Ancak, SSCB dönemi, birbirine komþu bu 15 ülkeyi, ekonomik, demografik ve kültürel olarak öylesine iç içe geçirmiþti ki, tahrip olan güçleri yeniden diriltmek için, her þeyden önce Rusya’nýn bir “bölgesel güç” olmasý zorunluydu. Ukrayna’dan Kazakistan’a, Moldova’dan Tacikistan’a kadar irili ufaklý bütün eski Sovyet ülkeleri, üretimin tedarik zinciriyle ulaþým ve haberleþme altyapýsýyla, boru hatlarýyla ve nüfus özellikleriyle öylesine iç içe bulunuyordu ki, az çok komþu ülkeler statüsünün ötesine geçen bir birlik ile ayakta kalabilirlerdi. Bu yüzden, Rusya’nýn emperyalist dünya ile eski Sovyet cumhuriyetleri üzerindeki nüfuz mücadelesi, bir paylaþým sorunundan çok, bir ayakta kalma, baðýmsýz varlýðýný koruma sorununa dayanýyordu. Bilindiði gibi, Rusya bu mücadeleyi kazandý, ayaða batan küçük bir diken gibi varlýðýný sürdüren Gürcistan’ý saymazsak; bir bölgesel güç halini aldý. Ancak, Putin yönetiminin asýl amacý gerçekleþmedi; yani Rusya halký sosyalizm ve devrim umutlarýndan uzaklaþmadý. Aksine, eski Sovyet halklarý, 90’lý yýllarda ilk kez karþýlaþýlan açlýk ve iþsizlik tehlikesinin yarattýðý panik durulunca, sosyalizm üzerine daha dingin bir kafayla düþünmeye baþladýlar. 2004’te yapýlan bir araþtýrmada, Rusya halkýnýn %46’sý, yeni bir Bolþevik devrimi destekleyeceðini belirtiyordu. 2006’da ise halkýn %80’i, sosyalizmi her yönden kapitalizme üstün gör-

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

5


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Rusya düklerini açýklýyordu. Ve en son, geçen ay yapýlan bir araþtýrmada, Rusya tarihinin en kahraman kiþiliði olarak Stalin, tüm rakiplerini açýk ara ile geride býrakarak birinci oluyordu. Kuþkusuz, bütün bunlar Putin yönetimindeki karþý-devrimci blok için, hiç de iyiye iþaretler deðildi. Bu handikaptan kurtulabilmenin tek yolu, bir emperyalist güç olarak dönmekti. Yeni Bir Emperyalist Güç mü? Dünya üzerinde, emperyalist emeller taþýmayan tek bir ülke burjuvazisi yoktur. Ýster Paraguay’da olsun, iste Bangladeþ’te... en baðýmlý burjuvalarýn bile hayali, tüm dünyada ayrýcalýklý bir nüfuz sahibi olmaktýr. Bütün mesele, bu hayale uygun ekonomik, siyasi, diplomatik ve elbette askeri güç birikimine sahip olup olmamaktýr. Bu açýdan bakýldýðýnda, Rusya’nýn sahip olduðu ekonomik güç, ABD, Almanya ve Japonya ile rekabet edebilmesinin çok gerisindedir. Elbette Gazprom gibi alanýnda dünyanýn en büyüðü sayýlan sanayi þirketleri bulunmakta. Hatta, bu sanayi devlerine kene gibi yapýþýp muazzam servetler elde eden oligarklar da var. Ancak genelde para-sermaye, özelde banka sermayesi, bu sýnai yoðunlaþmanýn yakýnýna bile ulaþamamaktadýr. Moskova Borsasý, oldukça güdük kalmýþtýr. Rusya’daki bankalar öylesine cýlýz sermayeye sahiptir ki, Türkiye Ýþ Bankasý bile, hepsinden daha çok para-sermayeye hükmetmektedir. Bu zaafiyet nedeniyle Rusya, dünyaya sermaye ihraç eden deðil, baðýmlýlýk yaratmayan bir meta alýþveriþi ile yetinen bir ülke konumundadýr. Rusya, eðer bir dünya gücü olmak istiyorsa, bunu ekonomik gücüne dayanarak baþaramayacaktýr. Ama kendini, emperyalist efendilerle kolaylýkla yarýþa sokabilecek bir güç potansiyeline sahiptir: Askeri güç. Gerçekten de, ABD’nin silah endüstrisi ile rekabete giriþebilecek tek güç Rusya’da bulunmaktadýr. Oldukça geliþkin bir silah envanterine sahiptir Rusya. Kýzgýn çöllerden yaðmur ormanlarýna kadar her iklimde hiç tutukluk yapmadan çalýþan Kalaþnikov piyade tüfekleri... Hafif ama alabildiðine etkin aðýr makineliler... Uzun menzilli M ve A serisi obüsler ve aðýr toplar... Omuzdan atýlan etkin SA, Kornet ve Fagot roketler... Çok baþlýklý kýtalararasý Topol-M füzeleri... S-300, S-400, Tor M-1 gibi çok etkin savunma füzeleri... Sadece son nesli sayacak olursak, Mig 29, Mig 31, Mig 33, Mig 35, Su 30-MK, Su 34, Su 35, Su 37, Su T-50, Tu 22, Tu 160 gibi çeþitli sýnýflarda avcý, avcý bombardýman, bombardýman ve aðýr bombardýman uçaklarý (ki sýnýflarýnda NATO’lu rakiplerini geride býrakýyor çoðu)... T-84, T-90 tanklarý... Ka-50, Ka-52, Mi-24, Mi-28, Blueprint ve daha pek çok nakliye ve saldýrý helikopterleri... Uçak gemileri ve çeþitli sýnýflarda nükleer denizaltýlar... Ve burada sayýlamayacak kadar çeþitte baþka silahlar... Ve pek çoðu kendi dallarýnda en önde gelen silahlar bunlar. Putin yönetimi, bu avantajý farketti ve 8 Mayýs’ta Kýzýlmeydan’da, görkemli bir askeri geçit töreni düzenledi. Bu gösteri Rusya’nýn bundan sonra dünya ile iliþkisini hangi kanal üzerinden yürüteceðinin ilanýydý. Nitekim, Ýran ve Suriye’ye satýlan Tor M-1, Ýskender gibi füzeleri, bölgenin askeri güç dengelerini tersine çevirecek etkinlikte silahlardý. Yunanistan, ABD yapýmý savaþ uçaklarýndan çok daha üstün olan Rus Sukhoi uçaklarýna yönelmeye karar veriyordu. Ayrýca S-300 ve S-400 füze sistemlerine de talip oluyordu. Nihayet Chavez, milyarlarca dolarlýk silah anlaþmasýyla yetinmiyor, Rus ordusunu Venezuela’ya davet ediyordu. Rusya’nýn girdiði yol, sonunda onu emperyalist bir güç hali-

6

ne getirecek midir? Buna þimdiden kesin bir cevap vermek zor. Fakat, Venezuela ve Küba örneðinde kolayca görebileceðimiz gibi, emperyalist iþgal tehdidi altýnda yaþayan halklar, dünya arenasýna yeniden dönen bu alternatif güce, biraz rahatlamak için sarýlmayý sürdüreceklerdir. Rus karþý-devrimci yöneticileri, dünyanýn devrimci halklarýný rahatlatýyor! Ama tarih, mantýða uymayan bu türden ironilerle doludur. Yoksa pek yavan, dümdüz bir tarih olurdu.

Kafkasya’da Savaş! Kafkasya’da savaþ patlak verdi. Perþembe gecesi (7 Aðustos’u 8’e baðlayan gece) Gürcü tanklarý Güney Osetya’ya saldýrdý. Baþkent Þinvali aðýr top ve füze ateþine maruz kaldý. Kent yerle bir oldu. Oset yetkililerin açýklamalarýna göre 2000 insan öldü. Üç günlük çarpýþmalarda iki Rus uçaðý düþtü. Pek çok Gürcü tanký, zýrhlý araç ve topu imha oldu. Bir Gürcü gemisi batýrýldý. Ateþkes ve barýþ çaðrý ve niyetleri dillendirilmesine raðmen, þu saate kadar (10 Aðustos gecesi) fiili savaþ durmuþ deðil. Gerilim uzun süredir devam etmekteydi. ABD desteðindeki Saakaþvili yönetimi bir gece öncesinde Osetler’in taleplerini kabul ettiklerini söylerken, ayný saatlerde ani bir saldýrýnýn emrini de veriyordu. Bir taraftan NATO’ya girme çabalarý sonuca ulaþmamýþ, diðer taraftan “bölünmüþ topraklarýný” birleþtirememiþ Saakaþvili yönetimi, ABD’nin bu has adamý, tam da Olimpiyatlar’ýn baþladýðý bir sýrada, saldýrýya geçti. Öte yandan bu, apaçýk bir ABD planý gibi görünüyor. Bir Rus yetkilinin deyimiyle, “Kosova’da gördüðümüz þeyler bunlar, Irak’ta gördüðümüz þeyler. Þimdi de ayný þeyleri burada yapýyorlar. Þu açýk ki, ABD olmaksýzýn Gürcistan bunlarýn hiçbirini yapamaz.” Bu, uzun süreli “Rusya’nýn kuþatýlmasý” planýnýn bir parçasý. Adým adým hazýrlanan, parça parça adýmlarý atýlan bir plan bu. Rusya, bu plana karþý uzun süredir çeþitli düzeylerde mücadele yürütmekteydi. En son Kosova’nýn “baðýmsýzlýk ilaný” sýrasýnda “gerekirse güç kullanýrýz” açýklamasýný yaptýðýnda pek çoklarý bunun salt blöf olduðunu düþündü. O zaman da söylemiþtik. Geliþmeleri çok yönlü ele aldýðýmýzda Rusya’nýn güce baþvurabileceðinin altýný çizmiþtik. Ýþte Gürcistan’ýn Osetya’ya saldýrýsý, bu þartlarda, kaçýnýlmaz olarak Rusya’nýn sert tepkisini tetikledi. Ama iþin en dikkat çekici yaný, Rusya’nýn çok kýsa sürede (resmi açýklamaya göre 14 saat sonra) harekete geçerek cevap vermesi oldu. Muhtemelen bunu ABD tarafý bile beklemiyordu. Zira bu gibi durumlarda önce diplomasi trafiði olur genelde. Kuþku yok ki bu savaþta Gürcistan’ýn en ufak bir zafer þansý yoktu. Üstelik Abhazya da Kodori geçidini almak için harekete geçti. Emperyalistlerin baskýlarý da kar etmedi. Elbette savaþ bir þekilde sona erecek. Kuvvetle muhtemeldir ki daha fazla büyümeden taraflar masaya oturacaktýr. Ama bundan sonra Saakaþvili’nin iþi çok zor olacak. Altý her an boþalabilir. Ve böyle bir durumda ABD planlarý sekteye uðrayacaktýr. (Ýran dün “nükleer programýmýzdan vazgeçmeyeceðiz” açýklamasý yaptý.) Tabii Gürcistan’ý kýsa sürede NATO’ya almazlarsa... Gürcistan’ýn destekçilerinden biri de Türkiye idi. Gidiþat odur ki, bu darbeyi yiyenlerden biri de Türkiye olacaktýr. Hibe ettiði onca silah, Gürcü ordusuna verdiði eðitim vb. Rusya tarafýndan “alacak-verecek hanesine” çoktan yazýldý bile. Bölgede Saakaþvili üzerinden yapýlan planlarýn boþa çýkmasý ile hem ABD’nin yakýn dönem planlarý aksayacak, hem de TC’nin planlarý. Kapýmýzdaki savaþýn gidiþatýný dikkatle izlemekte fayda var. Sonuçlarý mücadele þartlarýný çok yakýndan etkiliyor çünkü.

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Küba

Küba’daki değişimler ne anlama geliyor Bu sýnýrlamalar artýk yararsýz hale geldikleri için kaldýrýldý. Küba, Amerika Birleþik Devletleri’nin ekonomik ambargosuna raðmen, ekonomisini güçlendirmek için kendisine yeni ortaklar buldu. Bu yapýlan yenilikler, politik bir kýrýlma anlamýna gelmez. Bu reformlar -ki, üzerinde ulusal boyutta uzun tartýþmalar yapýldý- Kübalýlarýn, ekonomik sistemlerini muhafaza ederek, dünyadaki geliþmeleri yakalamaya ne kadar istekli olduklarýný gösterir. Batý basýný, Raul Castro’nun baþkan seçilmesinin ardýndan, Küba’da yapýlan deðiþimlerle ilgili býktýrýcý, bitmek bilmeyen yayýnlar yaparak, adanýn ekonomisinin olasý liberalleþtirilmesini, þimdiden kutladý. Küba söz konusu olunca, her zaman yüzeysel ve yanýltýcý davranýþlar sergilerler. Ve bu bir gerçek. Evet, elektrikli ev aletlerinin elde edilmesinde, otellere giriþte ve cep telefonu kullanýmýndaki sýnýrlamalar yakýn zamana yürürlükteydi ve bunun rasyonel bir açýklamasý vardý. Ama çokuluslu haber kaynaklarý, bunlarý her nedense görmek istemediler. Aslýnda, Fidel Castro’nun seçimlere katýlmama kararýndan kýsa bir zaman önce, Küba sosyalizmini geliþtirmek amacý ile, 2008 yýlý baþlangýcýnda, bütün ülkede yoðun bir tartýþmaya baþlanmýþ ve 1,3 milyon öneri üretilmiþti. Elektrikli Ev Aletleri Medya, tamtam davullarýna ve tencerelerine vurarak ile ilan etti “Kübalýlar artýk elektrikli ev araçlarý ve diðer malzemeleri elde edebilecekler…” Bunlarýn satýþýnýn sanki daha önceden yasaklanmýþ gibi anlaþýlmasýný istediler. Gerçek çok farklý. Küba’da elektrikli ev aletlerinin satýþý asla yasaklanmadý. Küba’da sadece, enerji üretiminin yeterli olmadýðý bir dönemde, bütün halkýn ihtiyaçlarýný karþýlamak için, bazý bilgisayar ürünleri, fazla enerji tüketen elektrikli ocak ve mikro dalga fýrýnlar gibi aletlerin satýþý yasaklandý. Aslýnda, Sovyet Bloku’nun yýkýlmasýndan sonra, 1991 yýlýnda baþlayan ve Özel Dönem (el periodo especial) diye adlandýrdýklarý süreçte, Küba uluslararasý pazarýn karþýsýnda yalnýz kaldý. Dýþ ticaretinin %80’ini kaybetti. Ayrýca Amerika tarafýndan uygulanan, acýmasýz ekonomik saldýrganlýk, ekonomiyi yeniden kötüleþtirdi. Bu güzel Karayip adasý, yokluklar ve kötü koþullar altýnda çok örselendi. Özel olarak da enerji yetersizliði nedeniyle uzun süreli karartmalara maruz kaldý. Ýþte bu dönemde yetkililer, elektrikli cihazlarýn satýþýný sýnýrladý. Bu sýnýrlamalar tamamen haklý nedenlerle yapýlmýþtý. Bu türlü bir enerji tasarrufuna gidilmeyip, sorumsuz davranýlmýþ olsaydý, sistem çökerdi. Bundan dolayý da kýsýtlamalar, Kübalýlar tarafýndan güçlü bir þekilde desteklendi. Kübalýlara, yaratýcýlýklarý ve katlandýklarý zahmetler için teþekkürler. Küba Çin ve Venezüella gibi ülkelerle kurulan ye-

ni ticari iliþkiler nedeniyle daha güçlü bir ekonomiye sahip olurken, enerji sorununu da çözmeyi baþardý. 2006 yýlýnda uygulamaya konan “Enerji Devrimi” projesi ile ülkedeki bütün ampuller yenilendi. Televizyon, buzdolabý, vantilatör gibi elektrikli aletler daha modern ve daha az enerji harcayan tipleriyle deðiþtirildi. Milyonlarca Kübalý devlet tarafýndan desteklenmiþ, yani pazar fiyatýnýn altýnda daðýtýlan bu ürünlerden yararlandý. Teþekkürler, Enerji Devrimi. Gerçekleþtirilmiþ olan enerji tasarrufu ile de halkýn istemleri karþýlandý. Videolarýn ve benzeri aygýtlarýn, bilgisayarlarýn, elektrikli ev araçlarýnýn yenilerinin elde edilmesine gelince, bunu zaten, kýsýtlamalarýn ileriye yönelik nedeni bize açýkladý. Böylece Kübalýlar daha geniþ bir tüketim malý seçimine de kavuþtular. Bu nedenle, kýsýtlamalar yalnýz bir dizi ekonomik yapý faktörü ile açýklandý. Yani, sýnýrlamalar enerji üretim eksikliðinden kaynaklanmýþtý. Zaten, Batý basýný da, bu konunun etmenleri üzerinde durarak üzülmedi! Ayrýca, “birçok Kübalýnýn, mütevazý maaþlarý ile fiyatý piyasalar tarafýndan belirlenen, satýþtaki yüksek bedelli bu mallara eriþemeyeceklerini” tekrarlayýp durdu. Medya haklý olarak, bu konunun altýný çizmek için acele etti. Evet, bu bir gerçek. Ama, bu gerçek, fakirlik içinde yaþayan dünyanýn, çok büyük bir kýsmýný da ilgilendiriyor. Onlarýn baþlýca endiþeleri, bir DVD okuyucusu ya da bir mikrodalga fýrýný elde etmek deðil, onlarýn talepleri bugün Küba’da sýkýntý ve acýsý yaþanmayan, saðlýk ve eðitime ulaþabilmek, günde üç kez yemek yiyebilmektir. Birleþmiþ Milletler Gýda ve Tarým Örgütü’nün (FAO), son tarým ve gýda raporuna göre, dünyada gýda güvensizliði, bütün gezegende 854 milyon kiþiyi etkilemekte. Gýdasýzlýk çeken bu insanlarýn, 9 milyonu sanayileþmiþ ülkelerde yaþamakta. Amerika kýtasýnda sadece üç ülke, 2015 dünya gýda zirvesinin amaçlarýna ulaþmýþ durumda. Bu ülkeler Küba, Guyana ve Peru.[4] UNESCO’ya göre, þu anda, dünyada her beþ kiþiden biri okuma yazma bilmiyor, yani, 774 milyon kiþi okuryazar deðil. 74 milyon çocuk okulsuz. Yine, UNICEF’e göre, her gün beþ yaþ altý 26.000 çocuk açlýktan veya tedavi edilebilir hastalýklardan hayatýný kaybetmekte. Yani dünyada her yýl 9,7 milyon çocuk bu nedenlerden dolayý ölmekte. Latin Amerika’nýn Batý ile olan sorunsal iliþkisi ve Üçüncü Dünya ülkeleri nedeniyle, çokuluslu araþtýrmalarda, planlý olarak Küba gerçeði hep atlanýr, listelerde yer yerilmez çünkü o iyi bir örnektir ve kaçýnýlmaz olarak da karþýlaþtýrmalar sürecektir. Cep Telefonlarý Küba’da, birincisi ekonomik, ikincisi de teknolojik sebeplerle, sýnýrlanan cep telefonu kullanma hakký geniþletildi. Za-

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

7


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Küba ten, 90’lý yýllarda, Batý dünyasý tarafýndan da cep telefonlarýna ulaþma imkaný kýsýtlanmýþtý. O dönemde Küba’nýn, halka cep telefonu saðlamanýn dýþýnda baþka öncelikleri vardý. Konut, ulaþým ve gýda sorunlarýnýn tehdit edici boyutlara ulaþmasý, onlarý daha çok ilgilendiriyordu. Bugün Küba’da gýda sorunu çözülmüþ durumda. Ulaþým sorunu çözülmekte, özellikle Çin’den ithal edilen, çok sayýdaki otobüs için de teþekkürler. Konut sorununa gelince, þüphesiz bu, halkýn göðüs gerdiði birincil sorun olmaya devam etmekte. Bu durum Küba’ya özgü bir sorun deðil. Dünyanýn baþta gelen herhangi bir þehrinde ayný gerçek var. Týpký, Paris’te de olduðu gibi. Ama bir farkla: Küba’daki konut yetersizliðine Amerika Birleþik Devletleri neden olmakta. Amerika’nýn yaptýrýmlarý, Küba’da yýlda ek 100.000 konutun yapýlmasýný engellemekte. Paris’te durum böyle deðil, onlarýn karþýsýnda saçma sapan bir yanlýþ var. Sonuç olarak, Paris’te 100.000 fazla konut, rahat sýnýflarýn mülkiyetinde ve boþ bulunurken, ayný þehirde 100.000 aile, baþlarýný sokacaklarý bir çatý aramakta. Bu duruma karþý bir kanun olmasýna raðmen yetkililer bunu kesinlikle uygulamadýlar. Küba’da, vatandaþlar, böyle bir skandalý asla kabul etmezlerdi. Ýmar Bakanýna göre Fransa’da, 1,6 milyon kiþi banyosuz ve duþ imkânlarýndan yoksun konutlarda yaþmakta. Bir milyondan fazla Fransýz “aþýrý nüfus yoðunluðu” diye adlandýrdýklarý, kuruluþlarda barýnmakta. 550.000 kiþi pansiyonlarda, bunlarýn da 50.000’i çocuk, 146.000 kiþi karavanlarda, 86.000 kiþi sokaklarda yaþamakta. Hâlbuki Fransa’da iki milyona yakýn konut boþ, bunlardan 136.554’ü Paris’te. Diðer bir saçmalýkta þu: Yalnýz Paris’te, 32.000 boþ konut için vergi ödeniyor, oysa bu vergiyi oturarak ödeyebilecek 136.000’den fazla insan var. Fakat yetkililer, bu gerçeðe gözlerini kapamayý tercih ettiler. Cep telefonlarý konusuna geri dönersek, bu konudaki kýsýtlama sebeplerinden ikincisi teknolojikti (Washington, Küba’nýn Florida Boðazý’nda bulunan fiberoptik kabloyla baðlantý kurmasýný engelliyor. Ayrýca, bundan dolayý, Kübalýlarýn internete ulaþýmlarý da hala kýsýtlý). Küba’nýn aþýrý derecede pahalý ve kýsýtlý bir uydu baðlantýsý var. Ýþte bu haklý sebep yüzünden cep telefonlarýna kýsýtlama getirilmiþti. Ekonomik durum düzelince bu hizmet de nüfusun tamamýna sunuldu ama henüz fiyatlarý çok yüksek. Cep telefonu kullanýmý Batý’da yaygýn olmasýna raðmen, gezegenimizde pek çok yurttaþ için, hâlâ lüks. Otellere Giriþ Otellere gelince, iletiþim araçlarý yine bir taraf tutma sýnavý verdi. Batý basýnýnýn söylediðinin aksine, 1 Nisan 2008 tarihine kadar lüks otellere giriþ yasak deðildi, ama sýnýrlandýrýlmýþtý. Buradaki açýklama da sosyal ve ekonomik düzlemde olacak. 1959’da devrimin zaferinin ilan edildiði dönemde, yöneticileri çok kaygýlandýran ve de kökünden kurutmak istedikleri bir olgu, doksanlý yýllarda (Özel Dönem’de -ç.n) yeniden dirildi: Fahiþelik. Bu sorunu yok etme giriþimleri esnasýnda, Kübalýlarýn karþýsýna yapmalarý gereken birtakým zorluklar çýkýnca Havana hükümeti, halkýn turistik altyapýlara giriþini sýnýrlandýrmaya karar verdi. Bu sosyal olgu henüz yok olmadý, büyük ölçüde zayýflatýldý. Otellerde çalýþan sosyal iþçilere, emeklerin-

8

den ve ekonomiye yapmýþ olduklarý önemli katkýlarýndan dolayý teþekkürler. Ýkinci açýklama ekonomik temellidir. 90’lý yýllardan itibaren baþlatýlan turizmin, baþ döndürücü geliþimi karþýsýnda, Küba otelleri yabancýlar ve Kübalýlar için yetersiz kaldý. Yetkililer tarafýndan ekonomik bir muhakeme yapýlarak, bilhassa yaz mevsimlerinde, yabancýlar için bir ayrýcalýk yapýlmasýna karar verildi. Ülkesinin dýþýnda tatil yapacak bir turistin, parasýný harcayacaðý ülkede beklentilerini bulamayarak hoþnut olmamasý, o ülke için önemli bir kazanç kaybý olurdu. Zaten, çok az Kübalý lüks bir otelde harcayabileceði gelire sahip. Ayrýca bu gelirini, diðer sektörlerde harcadýðýnda parasý da ülke içinde kalacaktý. Batý basýný yine, Kübalýlar için çok yüksek olan otel fiyatlarýnýn, onlarýn gelirleriyle orantýsý üzerinde durdu. Associated Pres (AP) ajansýna göre, çok az Kübalý geceliði 173 dolar olan, baþkentin itibarlý turistik kuruluþlarýndan biri, ayný zamanda Ernest Hemingway’ýn sýk sýk gitmeyi tercih ettiði “Ambos Mundos” (dört yýldýzlý) oteline para ödeyebilirdi. Haklý. Ama bir farkla! Ünlü bir otelin odasýna girmenin, üçüncü dünya vatandaþlarý ve geliþmiþ ülkelerde yaþayanlarýn büyük bir bölümü için de lüks olduðu gerçeðinin altýnýn çizilmesi bir kez daha unutulmuþtu. Karþýlaþtýralým, örneðin, kaç Fransýz, Paris’te bulunan beþ yýldýzlý Ritz otelinin bir odasý için (en ucuz tarifeyi söylersek) 730 dolar ödeyebilir? Ekonominin Liberalleþtirilmesi mi? Bir ihtimal mi? Bu reformlar Küba ekonomisini liberalleþtirmeye doðrumu götürüyor? Bunu düþünmek yanlýþ olurdu. 80’li yýllarda Kübalýlarýn, bolca bulunan tüketim mallarýna rahatlýkla ulaþabildiklerini hatýrlamak gerekir. Daha uzun yürürlükte kalmasý doðru bulunmayan kýsýtlamalarýn kaldýrýlmasý üzerine kýsa bir tartýþma yukarýda yapýldý. Diðer yenilikler de hýzlý bir þekilde uygulanmalý. Ayný zamanda Küba hükümeti, tarýmsal üretimi artýrmak için, kullanýlmayan topraklarý küçük özel giriþimcilere kiralamaya karar verdi. Zaten, þu anda temel gýda maddelerinin fiyatlarý da zirveye týrmanmýþ durumda. Küba’da akla uygun deðiþimler, 1959 yýlýnda gerçekleþtirildi. Ada bu tarihten beri sabit evrimi içinde, ve de orada sürekli eleþtiriler yapýlmakta. Bundan emin olmak için, ulusal, özel olarak da günlük gazetelerden Juventud Rebelde (Asi Gençlik) ve Trabajadores’i (Ýþçiler) okumak yeterli. Bu gazetelerin sesleri üst noktalarda ve ödünsüz. Üst düzey yöneticiler arasýnda, bu tartýþmalarý canlandýrmak, sürekliliðini saðlamak konusunda, inkâr edilemez bir politik istek var. Raul Castro’nun kýzý seksolog Mariela Castro, lezbiyen, gey azýnlýðýnýn haklarýný ve “Sosyalizm, ama daha az yasaklý” düþüncesini savunuyor. Ýletiþim araçlarý ise, bu gerçekleri algýlamýyormuþ gibi numara yapýyorlar. Hayýr, tam tersine onlar -beklentilerini- ifade ediyorlar. Çokuluslu haber kaynaklarý, Washington ve Avrupa Birliði, Kübalýlar Pazar ekonomisine geri dönmeyecekler. Onlar, daha rasyonel, daha dürüst ve çaðdaþ sosyalizmi kurma yolundaki mücadelelerine devam edecekler. Salim Lamrani / Kaynak: Latin Bilgi

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Ortadoğu

Ortadoğuda neler oluyor Son aylarda Ortadoðu’da ilginç geliþmeler yaþanmakta. Suriye-Ýsrail, Ýsrail-Hamas arasýndaki görüþmeler ve Lübnan’da bir sonuca ulaþan iç trafik birbirini takip etmekte ve hepsi birbiriyle barýþ-uzlaþma adýyla bir dizi görüþmeler gerçekleþtirmektedir. Önce, uzun zamandýr gizli yürütüldüðü ve aracýlýðýný Türkiye’nin yaptýðý artýk kabul edilen Suriye-Ýsrail görüþmeleri sürüyorken, Lübnan’da Hizbullah’la hükümetin Katar’daki görüþme ve uzlaþmalarý sonuç verdi ve defalarca ertelenen Cumhurbaþkanlýðý seçiminde taraflarýn onayladýðý isim (Miþel Süleyman) seçildi. Hizbullah hemen bir açýklama yaparak, iktidara gelmeyi amaçladýklarýný ve düþmanlarýna karþý silah kullanmayacaklarýný söyledi. Aslýnda bu söz Ýsrail’e yönelik de bir açýklamaydý. Hamas ise Ýsrail’le kapalý kapýlar ardýndaki Mýsýr aracýlýðýyla yaptýðý görüþmeleri gözlerden uzak tutmaya çalýþýrken, Suriye-Ýsrail yakýnlaþmasýna tepki olarak Þam’daki bürosunu Ýran’a taþýmaktan söz ediyordu ki, görüþmeler topal bir ateþkes anlaþmasýyla sonuçlandý. Böylece hem Hizbullah hem de Hamas, ABD ve Ýsrail’le örtülü de olsa bölgedeki olasý Ýran savaþ rüzgarlarýna desteklerini sunmuþ oldular. Suriye ise... 1970’li yýllarda Mýsýr-Ýsrail arasýndaki Camp David görüþmelerine darýlan, Mýsýr’ý Araplara ihanetle suçlayan Suriye, 1992’de Madrid’de Ýsrail’le barýþa niyetlenmiþ ancak müzakerelerin merkezindeki Filistin devrimini ezme planlarý halklar tarafýndan büyük tepkiyle karþýlanýnca Arafat’ýn çekilmek zorunda kalýþýyla Suriyenin Golan sorununu masada çözme arzusu gerçekleþmemiþti. O günlerden sonra Suriye-Ýsrail arasýndaki Golan Tepeleri sorunu ancak þimdi masaya yatýrýlmýþ oluyor. Hem de Rusya’nýn yeniden Ortadoðu’da konumunu Suriye üzerinden güçlendirmeye hýz verdiði ve Ýsrail’in Ýran’a yönelik bir saldýrýda öncü olacaðýnýn haberleri arttýðý bir zamanda gizli görüþmeler hükümetlerin üst bürokratlarýnýn katýlýmýyla açýktan yapýlmaya baþlanýyor. Geçen haftalarda gerçekleþen son görüþme ise, Ýran’a savaþ hazýrlýklarýnýn hýzlandýðý bir sýrada yapýldý ve Suriye temsilcisi “talebimiz sadece Golan Tepeleri deðil, ABD’nin uluslararasý arenada Suriye’yi izolasyon çabasýnýn kýrýlmasý” diyerek bu defa da Ýran’la iliþkilerini kesmeye hazýr olduklarýnýn da sinyallerini verdi. Böylece iþbirlikçi Arap hükümetleri bir kez daha bölgede gerçekleþen savaþlar üzerinden kendi iþbirlikçi konumlarýný güçlendirmede ne kadar yetenekli olduklarýný göstermiþ oldular. Ýsrail, Ýran savaþýnýn hazýrlýklarýnýn arttýðý, karþýlýklý tehditlerin havada uçuþtuðu bu dönemde düþmanlarýný, daha doðrusu kendini zayýf düþürecek bütün unsurlarý bertaraf edip, savaþýn geliþiminde her hükümetin kendi halkýný kontrol etmesini, Ýsrail’e yönelmesini engellemenin arayýþýna girmiþtir. Öte yandan, bu görüþmeler, ABD’nin çöken imajýnýn son bir gayretle düzeltme, Rusya’nýn bölgede yeniden ataða geçiþinin önünü alma arayýþlarýný da içermektedir. Bunlarla birlikte,Ýsrail’in Suriye ve Hamas’la görüþmesinin yanýnda ABD’nin de Talibancýlarla gizli görüþmeler yaptýðý söy-

leniyor ve yine bu görüþmeler paralelinde Afganistan’da Talibancýlarýn kimi bölgelerde denetimi yeniden ele geçirdiði ifade ediliyor. Öyle anlaþýlýyor ki ABD, Ýran’da arkasýný kollayabilmek için Talibancýlarla uzlaþma arýyor. Geçen haftalarda ABD’nin yaptýðý baþka bir gizli görüþme ise Ýran “muhalifleri” ile... Irak savaþýndan da alýþkýn olduðumuz bu görüþmeler, ABD’nin saldýracaðý ya da hedef tahtasýna oturttuðu ülkelerin iktidarlarý tarafýndan dýþlanmýþ “muhalif” örgütleriyle yapýlýyor. ABD böylesi görüþmeleri çoktan rutine baðladý. Ancak bu seferki görüþmeler doðrudan savaþa yönelik gibi. Çünkü görüþmeleri takip eden günlerde ABD meclisi Ýran savaþý için 400 milyon dolar bütçe ayrýlmasýný onayladý. Tüm bunlar ABD’nin hemen bir askeri harekata giriþeceðinin birer göstergesi olmasa da ABD’nin saldýrý hazýrlýklarýný iyice yoðunlaþtýrdýðýnýn bir aynasýdýr. Önceki gün ABD-Ýngiltere askeri birlikleri ile Ýran ordusu ayný zamanda Hürmüz Boðazý’nda karþýlýklý tatbikatlar yaptýlar ve artýk her þeyden etkilenen petrol fiyatlarý bu tatbikatlarla yeni bir üst sýnýra ulaþtý. ABD’nin, seçimler sonrasýnda tazelenmiþ bir güçle savaþa kaldýðý yerden devam edeceði, dýþ politikasýnda hiçbir deðiþiklik olmayacaðý kesin. Ýþin ilginç yaný ve emperyalizmin çýkmazý, 3.Dünya savaþýnda ABD’yi hem yavaþlatan hem de hýzlanmaya mecbur býrakan nedenlerin ayný olmasýdýr. Son devasa krizler dünya devi tekellerin iflasýný gündeme getirmekte ve kimi yabancý ekonomistlerin, “bu salt bir mali kriz olsaydý çoktan bitmiþti. Dördüncü dalganýn sýkýntýlarýný yaþadýðýmýza göre, salt mali aþýrýlýklardan, kötü düzenlemelerden daha öte birþey rol oynuyor olmalý” demeleri, krizleri kapitalizmin çevirecek güçte olmadýðýnýn itirafýdýr. Kimi ABD komutanlarý Afganistan ve Irak savaþlarý devam ederken yeni bir savaþý ABD halkýnýn ve ordusunun kaldýramayacaðýný belirtiyor. Ama ABD’nin önünde, tarihinin bu en güçsüz aþamasýnda savaþý ilerletmekten baþka seçenek bulunmuyor. Savaþýn sunacaðý dev ihalelere, yýkýmlara açýlacak yeni alanlara acil ihtiyaçlarý var. ABD, Ýran savaþý için henüz AB’yi ikna edemedi ama her zirve toplantýsýnda Ýran tehdidi propagandasýný yapmaktan da geri durmuyor. BM’nin Ýran’a yaptýrýmlarý artýrma kararý almasý ve bunda Fransa’nýn da etkili olmasý, diðer göstergelerle birlikte düþününce önde gelen AB ülkelerinin de bir Ýran savaþýna uzak kalamayacaklarýnýn iþaretidir. Emperyalist-kapitalist sistemin çöküþü, AB ülkelerini daha fazla fiili savaþtan uzak tutamayacaktýr. ABD, Ýran’da iþinin Saddam Hüseyin’i devirmekten daha zor olacaðýný biliyor. O nedenle ABD, bulabildiði en geniþ fiili savaþ cephesini oluþturmak istiyor ve savaþ için ayrýlan 400 milyon dolar gibi yüksek bir meblaðý sadece Ýran’ý gizli savaþ öncesi yýpratmak için kullanacaktýr. Ancak geliþmeler hýzlý ve savaþýn burada kalmayacaðý kesin... Emperyalizm kaybedeceði bir dünya savaþýnýn yelkenlerini doldurmaya devam ediyor.

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

9


Yeni Evrede Mücadele Birliði

İşçi / Emekçi

İşçilerin Yaşamı Eylem 28 / 07 / 2008 Bir Ýþçi Cinayeti Daha Mersin’in Tarsus ilçesinde yüksek gerilim hatlarýnýn geçtiði direkte bakým çalýþmasý yapan özel bir þirkete ait iþçiler, TEDAÞ belirttiði saatten önce elektrik verince akýma kapýldý. Ýþçilerden 1’i öldü, 1’i aðýr yaralandý. Kýrklarsýrtý Mahallesi’nde yeni döþenen elektrik hatlarýnýn yapým iþini üstlenen Iþýllar Firmasý çalýþanlarýndan Kenan Tok(27) ile Hasan Karataþ(29) dün saat 18.00 sýralarýnda kablo baðlamak için yüksek gerilim hattýnýn geçtiði direðe çýktý. Ýddiaya göre TEDAÞ görevlileri belirtilen saatten önce hatlara enerji verdi. Bu sýrada direkte çalýþan Tok ile Karataþ yüksek gerilime kapýldý. Yaklaþýk 10 metre yükseklikteki elektrik direðinde asýlý kalan iki iþçi olay yerine gelen polis ekiplerinin TEDAÞ görevlilerini uyarmasý ve akýmýn kesilmesinden sonra indirilebildi. Ambulanslarla hastaneye götürülen iþçilerden Tok hayatýný kaybetti. Tarsus Devlet Hastanesi’nde ilk tedavisi yapýldýktan sonra Adana’daki Yüreðir Baþkent Hastanesi’ne sevk edilen Karataþ’ýn ise hayati tehlikeyi atlatamadý belirtildi. 29 / 07 / 2008 Seramik Fabrikasýnda Bir Ýþçi Hayatýný Kaybetti Þekerpýnar’da kurulu tuvalet taþý ve lavabo üretimi yapan Ýdeser Seramik Fabrikasý’nda yaþanan iþ kazasýnda bir iþçi hayatýný kaybetti. Þekerpýnar’da kurulu tuvalet taþý ve lavabo üretimi yapan Ýdeser Seramik Fabrikasý’nda yaþanan iþ kazasýnda bir iþçi hayatýný kaybetti. 2 çocuk annesi kadýn iþçinin kafasýna kalýplarýn düþtüðü bildirildi. Ýþyeri yetkilerinin kazaya iliþkin iþçilere yaptýðý açýklama ise “Takdiri ilahi yapacak bir þey yok” oldu. Fabrikada daha önce de bir iþçinin elektrik çarpmasý, baþka bir iþçinin da forkliftin devrilmesi sonucu öldüðünü söyleyen iþçiler, yýlda bir ölümlü kazanýn yaþandýðýný anlattýlar. Þýrnak’ta Maden Ocaðýnda Göçük Þýrnak’ta kömür ocaðýnda meydana gelen göçükte, 45 yaþýndaki iþçi Abdurrahman Gündüz toprak altýnda kaldý. Göçüðün sürmesi üzerine Gündüz’ü kurtarma çalýþmalarý durdu. Kömür Ocaklarý Mevkii’nde özel bir firmaya ait 3 nolu kömür ocaðýnda, bugün saat 10.00 sýralarýnda göçük meydana geldi. 5 iþçinin çalýþtýðý sýrada meydana gelen göçükte, 4 iþçi kendi imkanlarýyla kurtulmayý baþarýrken, 6 çocuk babasý Abdurrahman Gündüz, yerin 40 metre altýnda toprak altýnda kaldý. Kurtulan iþçiler çevredeki ocakta çalýþanlardan yardým istedi. Ancak, ocaktaki göçüðün sürmesi üzerine, toprak altýnda kalan Gündüz’ü kurtarma çalýþmalarý gerçekleþtirilemedi.

10

Þýrnak Belediye Baþkaný Ahmet Ertak, göçüðün ardýndan olay yerine gelerek incelemelerde bulundu. Ertak, kömür ocaklarýnda çalýþma koþullarýnýn saðlýksýz olduðunu, ekonomik durumu iyi olmayan kiþilerin ailelerinin geçimini saðlamak için can güvenliklerini tehlikeye atarak çalýþtýklarýný söyledi. Ertak, çalýþanlarýn hiçbir sosyal güvencesi olmadýðýný belirterek, “Burada insanlar geçimlerini saðlamak için ölüme gidiyor. Þu anda insanlar çaresizlik içinde hiç bir kurtarma çalýþmasý yapýlmýyor” þeklinde konuþtu. 30 / 07 / 2008 Lice’de Ýþ býrakma Eylemi Diyarbakýr’ýn Lice ilçesinde bulunan Toprak Holding’e ait yað ve yem fabrikasý iþçileri, 6 yýldýr ücretlerine zam yapýlmadýðý için iþ býraktý. Fabrikada çalýþan 65 iþçi, daha sonra fabrika önünde oturma eylemi baþlattý. Ýþçiler, 23 Temmuz’dan bu yana ‘yemek boykotu’ yapýyordu. 25 Temmuz’da yapýlan görüþmeden sonuç çýkmamasý üzerine ise iþçiler iþ býraktý. Ýþçiler, çalýþma koþullarýný þöyle anlattýlar: “Fabrikanýn çalýþma kapasitesi 300 kiþidir. Biz 300 kiþilik iþi 65 kiþi ile yapýyoruz. 23 Temmuz’dan bu yana sürdürdüðümüz yemek boykotu sýrasýnda evden yemeklerimizi getirmek istedik. Öðlen mesaisinde yemek yemek istedik. Ancak yemeklerimize fabrika giriþinde el konuldu. Hatta bir arkadaþýmýz yemeði içeri soktuðu için hakkýnda idari soruþturma baþlatýldý. 8 saatten fazla çalýþmamýza raðmen 6 yýldýr fazla mesai ücretlerimiz dahi verilmiyor. On beþ dakika geciktiðimizde bir gün yevmiyemiz kesiliyor. Yarým saat geciktiðimizde ise iki günlük yevmiye kesiliyor.” ANKA’da Grev Kararý Asýldý Toplu Ýþ Sözleþmesi Görüþmeleri anlaþmazlýkla sonuçlanan Ankara Ajansý A.Þ’ye (Anka) Grev Kararý Asýldý. Türkiye Gazeteciler Sendikasý (TGS) tarafýndan yapýlan yazýlý açýklamada, toplu iþ sözleþmesi görüþmeleri anlaþmazlýkla sonuçlanan ANKA için TGS Yönetim Kurulunca 24 Temmuz 2008 tarihinde alýnan grev kararýnýn, 28 Temmuz pazartesi günü noter kanalýyla iþverene gönderildiði belirtildi. Tuzla Tersanelerinde Bir Ölüm Daha Tuzla tersaneler bölgesinde meydana patlamada bir iþ cinayeti daha yaþandý. GEMSAN tersanesi ATLAS Gemi taþeron firmada bakýmcý olarak çalýþan Ýbrahim Çelik adlý iþçi, Kompresör dairesinde bakým yaparken meydana gelen patlama sonucu hayatýný kaybetti. Limter-Ýþ Sendikasýndan alýnan bilgiye göre, baþýna cisim çarpan Çelik, aðýr yaralý halde hastaneye götürülürken yolda yaþamýný yitirdi. Son iþ cinayetiyle birlikte bugüne kadar

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

tersanelerde ölen iþçi sayýsý 101 oldu. Limter-Ýþ Sendikasý konuya iliþkin yaptýðý açýklamada, “Kuralsýzlýðýn ve yasa dýþýlýðýn, Meclis Araþtýrma Komisyonu’nun rapor sayfalarýnýn baþköþelerini tutmasý bir anlam taþýmýyor. Rapora yansýyan ve yýllardýr sendikamýzýn iddia ettiði talepler tersanelerde çalýþma yaþamýna uygulanmadýðý koþullarda Meclis Araþtýrma Komisyonu’nun raporu, ‘malumun ilaný’ olmaktan öteye geçmeyecektir” dedi. 31 / 07 / 2008 Malatya’da Ýplik Ýþçileri Eylemde Malatya Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu bulunan Çalýk Holding’e ait Malatya Ýplik Fabrikasý’nda üç aydýr ücretleri verilmeyen iþçiler eyleme geçti. 22 Temmuz’da iþ býrakarak Çalýþma Bakanlýðý’na baþvuran 30 iþçi, bir sonuç alamayýnca fabrika önünde eylem yaptý. Görüþlerini aldýðýmýz iþçiler, hiçbir fabrika yetkilisinin kendilerin muhatap alýp bilgi vermediklerini belirterek, ücretlerini alýncaya kadar mücadele edeceklerini söylediler. Sigortalarý düzenli yatýrýlmayan iþçilerin sorunlarý, Çalýk’ýn fabrikasý olduðu için yerel basýn tarafýndan yazýlmadý. Malatya Ýplik’te yedi yýldýr çalýþtýðýný söyleyen Nihat Bulam, “Üç dört senedir sürekli maðdur ediliyoruz. Ücretim üç ayda bir veriliyor. Hiçbir zaman ücretlerimizi zamanýnda alamýyoruz, bunun için eyleme baþladýk. Fabrikanýn Çalýklara ait olmasýndan dolayý birçok basýn organýna haber vermemize raðmen gelmediler. Yetkililerin sesimizi duymasýný ve maðduriyetimizin çözülmesini istiyoruz” dedi. Ýþçilerden Metin Aslan ise “Ýçerideki alacaklarýmýzý alamadýðýmýz için sürekli dýþarýdan borç almak zorunda kalýyoruz. Borçlarýmýz birike birike alacaðýmýzý geçti. Artýk çözüm istiyoruz” dedi. Kirasýný aylardýr ödeyemeyen Cemil Soyak, evde huzurunun kalmadýðýný, herkese borçlu olduklarýný söyledi. Erol Kýlýç da Çalýþma Bölge Müdürlüðü’ne defalarca baþvurmalarýna karþýn bir sonuç alamadýklarýný belirterek, “Ama tazminatlarýmýz ve ücretlerimiz verilmiyor. Biz hakkýmýzý alýncaya kadar eyleme devam edeceðiz, gerekirse fabrika önünde açlýk grevine baþlayacaðýz” dedi. Ada Deri’de Eylem Tuzla Organize Deri Sanayi’de bulunan Ada Deri’de patronun iþçilere boþ kaðýt imzalatmasýna karþý çýkan iþyeri temsilcisi ve iþyeri komitesi üyesi iki iþçi iþten atýldý. Ada Deri patronunun ücretlerin bundan sonra bankadan yatýrýlacaðý gerekçesiyle iþçilere boþ kaðýt imzalatmak istemesine karþý çýkan Deri-Ýþ Ýþyeri Temsilcisi Bayram Ateþoðlu ve Ýþyeri Komitesi Üyesi Servet Ýnal, atýlmalarýnýn ardýndan fabrika önünde direniþe baþladý. Fabrikadaki iþçiler ise iþ yavaþlatarak arkadaþ-


Yeni Evrede Mücadele Birliði

larýna destek verdiler. Ada Deri’de gece bekçisi olduðu halde üretimde de çalýþtýrýlan Hüseyin Güneri, geçtiðimiz yýl mayýs ayýnda yaþanan iþ kazasýnda can vermiþti. Kürt Tarým Ýþçilerine Ordu Yasak! Fýndýk sezonunun açýlmasýyla fýndýk toplamak üzere Ordu’ya gelen çok sayýda Kürt iþçi, Ordu Valiliði’nin aldýðý karar nedeniyle kente giremiyor. Son yýllarda linç ve toplumsal gerginliði arttýran olaylarla sürekli gündemde kalan Karadeniz bölgesi, fýndýk iþlerinde çalýþmak üzere bölgeye gelen Kürt iþçiler için de tehlike arz etmeye baþladý. Ordu Valiliði’nin aldýðý bir karar nedeniyle her yýl kente gelen Kürt iþçilerin kente girmesi çevik kuvvet barikatýna takýldý. Kürdistan’dan her yýl kente gelen iþçilerin daimi konaklama yeri olan Melet Irmaðý havzasýna girmeleri valilik izniyle engelleniyor. Çoluk çocuk ve eþyalarýyla kente gelen iþçilerin eþyalarýný indirmelerine dahi izin verilmediði öðrenildi. Irmak havzasýnýn giriþinde çevik kuvvet ekipleri 24 saat nöbet tutarken, kentin ikinci giriþinde ise jandarma ekipleri sýký güvenlik önlemi alarak nöbet tutuyor. Havzanýn Giresun tarafýndaki yönündeki giriþine yerleþerek eþyalarýný indiren iþçiler ise jandarmanýn baskýsý sonucu eþyalarýný tekrar yükleyerek bölgeden ayrýlýrken, Melet Irmaðý havzasýnda yer alan ve her yýl iþçilerin konaklama yeri olarak kullandýðý yeþil alan ise havzaya gelen dozerler tarafýndan kullanýlamayacak þekilde yerle bir edildi. Düzce’ye giden iþçiler de Ankara’nýn Gölbaþý Ýlçesi çýkýþýnda bulunan polis arama noktasýnda durdurulup özel harekat polisleri tarafýndan didik didik aranýyor. Akýma Kapýlan Tersane Ýþçisi Hayatýný Kaybetti Balýkesir’in Ayvalýk Ýlçesi’ne baðlý Alibey (Cunda) Adasý’ndaki bir tersanede çalýþan elektrik teknisyeni 25 yaþýndaki Alper Alpdoðan, akýma kapýlarak yaþamýný yitirdi. Olay, Cunda Adasý’ndaki Jale Tur Tershanesi’nde, dün saat 22.30 sýralarýnda meydana geldi. Tersanede teknisyen olarak çalýþan Alper Alpdoðan, bir gemiye ait pervaneyi takmak isterken elektrik akýmýna kapýlarak aðýr yaralandý. Diðer iþçilerin çaðýrdýðý ambulansla Ayvalýk Devlet Hastanesi’ne kaldýrýlan Alpdoðan, doktorlarýn müdahalelerine raðmen kurtarýlamadý. 02 / 08 / 2008 Selah Tersanesi Ýþçileri Eylemde Tuzla Selah Tersanesi’nde taþeron olarak çalýþan 33 iþçi, ücret alacaklarýnýn verilmemesi üzerine bugün sabah saatlerinde direniþe baþladý. Ýþçiler, ücret ve diðer haklarýný alýncaya kadar Limter-Ýþ ile birlikte sonuna kadar direneceklerini ifade etti. Afak isimli taþeron firmada çalýþan 33 tersane iþçisi, ücretlerinin bir an önce ödenmesini istiyor. DÝSK’e baðlý Limter-Ýþ Sendikasý ile birlikte haklarý için direnme kararý alan iþçiler, tersane önünde bekleyiþini sürdürüyor.

İşçi / Emekçi Samsun’da Göçük: Bir Ýþçi Öldü Samsun’da, bir inþaata ait kanalizasyon kazýsý sýrasýnda meydana gelen göçükte toprak altýnda kalan iþçi öldü. Mimar Sinan mahallesinde bir kanalizasyon kazýsý sýrasýnda göçük meydana geldi. Göçük sonucu, kazýda çalýþan iþçilerden Ali Rýza Yakýþýr (24) iki metre toprak ve kaya parçalarý altýnda kaldý. Olay yerine gelen kurtarma ekiplerinin ve halkýn müdahalesiyle göçük altýndan çýkarýlarak Ondokuz Mayýs Üniversitesi Týp Fakültesi Hastanesi’ne kaldýrýlan Yakýþýr kurtarýlamadý. 03 / 08 / 2008 Tersane Ýþçileri Kazandý Ýstanbul Tuzla’da iþçilerin eylemi sonucunda Selah Þirketi, iþçilerin ücretlerini ödemeyi kabul etti. Sabah saatlerinden itibaren tersane önündeki bekleyiþlerini sürdüren 33 iþçi, ana firma Selah yetkilileriyle iki defa alacaklarýnýn ödenmesi için görüþme yaptý. Taþeronun gelmesini bekleyen tersane yetkilileri, taþeron Ali Kýlýç geldikten sonra iþçilerin alacaklarýný ödemeye baþladý. Limter-Ýþ konuya iliþkin yaptýðý açýklamada “Haklarý için sendikayla birlikte hareket eden ve örgütlülüklerinden aldýklarý güçle kazanan iþçilerin kararlýlýðý kazanmanýn yolunu bir kez daha gösterdi” diye belirtti. 04 / 08 / 2008 MARPORT Ýþçilerine Saldýrý Avcýlar Ambarlý’da bulunan Marport Liman Ýþletmeleri’nde sendikalaþan iþçiler üzerindeki baskýlar bitmek bilmiyor. Evlerine gelen telefonlarla tehdit edilen iþçiler bu kez de taþeron firmanýn adamlarý tarafýndan yollarý kesilerek demir sopalarla dövüldüler. Dün iþyeri temsilcisi Haydar Özcan ve iþçiler Ferhat Terzi, Fatih Bozkurt ve Mehmet Doðan, evlerine gelen tehdit telefonlarýyla ilgili Büyükçekmece Adliyesi Nöbetçi Savcýlýðý’na suç duyurusunda bulundu. Ýþçilerin, adliyeden çýktýktan sonra özel araçla sendika binasýna giderken, Yakuplu Yolu’na doðru ýssýz bir yolda araçlarý durduruldu. 2 araçla gelen saldýrganlar, iþçilere demir çubuklarla saldýrdý. Marport Liman Ýþletmeleri’nde faaliyet gösteren ARSER AÞ’de çalýþan 450 iþçi Liman-Ýþ üye olmuþ ve 50 iþçi iþten atýlmýþtý. Ýþçilerin direniþe baþlamasý üzerine üzerlerindeki baský da artmýþtý. 05 / 08 / 2008 Ýnþaatta Kaza: Bir Ýþçi Öldü Doðancýlar Mahallesi Sümbülzade Sokak’taki 3 katlý binada tadilat yapan iþçiler Aslan Kýlýç (54) ve Mehmet Bayram çalýþma yaptýklarý sýrada binanýn balkonu üzerlerine çöktü. Ýki iþçi beton yýðýnýn altýnda kaldý. Beton yýðýnlarýnýn içinden çýkarýlan iþçilerden Mehmet Bayram yaralý olarak hastaneye kaldýrýlýrken arkadaþý Aslan Kýlýç ise hayatýný kaybetti. Ýzmit’te Bir Ýnþaat Ýþçisi Daha Öldü Ýzmit’te bir binanýn dýþ cephe boyasýný yapan iþçilerin kullandýðý iskelede meydana gelen çökme sonucu 1 kiþi öldü, 2 kiþi de yaralan-

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

dý. Yaralýlar Seka Devlet Hastanesi’nde tedavi altýna alýndý. Özgür Yapý Firmasý, Kozluk Mahallesi 1’inci Yol’da bulunan 9 katlý Vali Kazým Bey Apartmaný’nýn dýþ cephe boya iþini aldý. Ýþçiler bu sabah boya yapmak için binanýn dýþýna iskele kurup çalýþmalara baþladý. 6’ncý kata geldiklerinde ise iskelede çökme meydana geldi. Ýskelede çalýþan 3 iþçi beton zemine düþtü. 06 / 08 / 2008 Fýndýk Ýþçilerine Tehdit: Çadýrlarýnýzý Toplayýn Gidin! Ordu’ya fýndýk toplamak için gelen ve ýrmak kenarlarýna çadýr kuran Kürt iþçiler, Ordu Garnizon Komutan Vekili Jandarma Yarbay Metin Arabacý tarafýndan tehdit edildi. Konaklamak için yer arayan iþçiler, nereye giderlerse gitsinler ya polisi ya da askeri karþýlarýnda buluyorlar. Ordu’nun Efirli köyünde bir inþaat firmasýnýn þantiyesine kurduklarý çadýrlarda iþ bekleyen yaklaþýk 400 fýndýk iþçisine, Ordu Valiliðinin konaklama yasaðý getirdiði belirtilerek, çadýrlarý kaldýrmalarý istendi. Ordu Garnizon Komutan Vekili Jandarma Yarbay Metin Arabacý bizzat fýndýk iþçilerinin çadýr kurduðu alana gelerek, iþçilere tehditler savurdu. “Çadýrlarý kaldýrmak için bir gün süreniz var. Çadýrlarýnýzý toplayýn nereye gidiyorsanýz gidin. Kaldýrmazsanýz olacaklardan biz sorumlu deðiliz” dedi. Fýndýk iþçileri ise Ordu Ziraat Odasý’nýn kendilerine gösterdikleri alanda kaldýklarýný belirterek, “Bize yer gösterin, hemen kalkalým. Ama yer göstermediðimiz taktirde buradaki insanlarýn hepsi evlerine geri dönmek zorunda kalacaklar” diye konuþtular. Fýndýk toplamak üzere Ordu’ya gelen çok sayýda Kürt iþçinin, Ordu Valiliðinin verdiði talimatla camilere de alýnmasý yasaklanmýþtý. Ordu Valisi Ali Kaban’ýn talimatýyla konaklamalarýna izin verilmeyen fýndýk iþçileri, yol kenarlarýnda, taþ üstünde yatýyorlar. Kaban’ýn emriyle kentin hemen giriþindeki Melet Irmaðý geçiþine yerleþtirilen çevik kuvvet ekipleri 24 saat nöbet tutuyor. Polis, konaklamak için gelen tarým iþçilerini bu alana sokmuyor. Camilere dahi fýndýk iþçilerinin alýnmamasý talimatý verilirken, çoðu çocuk ve kadýn tarým iþçileri, henüz iþ bulamadýklarý ve fýndýk hasadý da tam olarak baþlamadýðý için sefillik çekiyorlar. 08 / 08 / 2008 Çapa’da Dayanýþma Eylemi 80’i Ýstanbul Çapa Týp Fakültesi’nde, 4’ü ise Ceraahpaþa Týp Fakültesi’nde Çað Limited Þirketi’nde taþeron olarak çalýþan ve 37 gündür Çapa Týp Fakültesi’nde direniþlerini sürdüren iþçilerin iþe geri alýnmasý için bugün hastanenin Cerrahi Bilimler (Monoblog) Binasý önünde SES Aksaray Þubesi, Ýstanbul Tabip Odasý, Devrimci Saðlýk Ýþçileri Sendikasý, Tez-Koop Ýþ Ýstanbul 2 Nolu þube ve Genç-Sen tarafýndan ortak bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi.

11


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Gündem

ERGENEKON OPERASYONU DA

B

ütün o kolkola yürümeler, gerdan kýrmalar, karþýlýklý ittifaklar ve alkýþlara raðmen, reformist solun iþi epeyce zor. Sermayenin gündemini emekçilere kabul ettirebilmek hiç de kolay deðil, arada kocaman bir kan denizi ve uçurumu var. Tekelci sermayeyi, emekçiler üzerinde ideolojik tahakkum kurmaktan alýkoyan bu uçurumu, þu ya da bu parti, grup ya da kiþi yaratmadý. O, son 35 yýllýk sert sýnýf mücadelelerinin eseriydi ve reformist sol öyle istiyor diye, ortadan kalkacak deðil. Her þey bir yana, en sýradan bir emekçi bile, soracaktýr bu sosyal reformistlere, 1 Mayýs’ta Ýstanbul’u gaza boðanlarla mý kolkola olmamýzý istiyorsunuz?Bu basit soruya hadi cevap verin, ama kývýrtmadan. Biz biliyoruz ki,her iki tarafta toplumdaki en geri duygularý,korkularý körükleyerek,en geri düþünceleri hakim kýlýp kendi çýkarlarý doðrultusunda bir kutuplaþma yaratmaya çalýþarak,iç çatýþmalarýný böyle piyasaya sürerek sonuçta burjuva üst yapý kurumlarý arsýndaki bu iç çatýþmada kim galip gelirse gelsin toplumun ezici bir kýsmýna da kendini onaylatmýþ ve yine kazananýn kapitalist sistem olmasýný saðlamýþ olacak...Bu ayný zamanda kaybettiði veya kaybetmekle yüzyüze kaldýðý yýðýnlarý bu þekilde etrafýnda toplama,tutma çabasýdýr. Baþka bir ifadeyle,bu çatýþmada emekçi halklarý taraf yaparak,kendisine vereceði onayla ayný zamanda emekçi sýnýflarýn mücadelesini ezerek güçlenme çabasýdýr. Ancak tüm geliþmeler,evdeki hesabýn çarþýya uymayacaðýný gösteriyor.

B

12

iliyoruz,Ergenekon lafýný duymaktan gýna geldi artýk. Sermayenin gündeminin bayaðýlýðý, alçaklýðý, ikiyüzlülüðü, hangi namuslu emekçide mide sancýlarý yaratmaz ki!! Yine de bu türden tantanalý gündemlerin, sosyalist saflarda yer alan siyasi gruplara ait gerçek kimliklerin, gerçek niyetlerin ve politik içeriðin ortaya çýkmasý gibi, eþi bulunmaz erdemleri vardýr. Baþtan ayaða, en iki yüzlü burjuva politikalarýn bütün inceliklerini barýndýran Ergenekon operasyonu, Susurluk dönemini de aþan bir çapa kavuþurken, sosyalist saflarda etki yaratmasý kaçýnýlmazdý. Çünkü o saflarýn içinde, düzenin uzantýlarý çok. Biz,sonda söyleyeceðimizi baþta söyleyelim:Gerçekten son haftalarda basýnda gece-gündüz zikredilen herkes bu kapitalist devletin yetiþtirdikleri ve bugüne kadar olduðu gibi bugünden sonra da yaptýklarý herþey mevcut sistemin devamýný saðlamak içindir. Stepneler Ýþbaþýnda Tekelci sermaye boþu boþuna teneke çalmýyor, tüm haber ekranlarýný ve gazete sayfalarýný aylar boyunca ayný býktýrýcý konuyla boþu boþuna doldurmuyor. Çünkü, tarihinde gördüðü en aðýr ekonomik ve siyasi krizle birlikte, kurumsal egemenliði olaðanüstü zayýflayan ve devrimin küçük darbelerine bile dayanamayacak duruma gelen sermayenin, mutlak surette ve acilen toplumsal kitle desteðine ihtiyacý var. Yani sanýlanýn aksine,güçlü gibi görünen burjuvazi tarihinin en güçsüz döneminden geçiyor. Ve mezar kazýcýsý iþçisýnýfý ve emekçileri oyalayacak bir puzzle oyununa acilen ihtiyacý vardý. Geniþ emekçi kamuoyunu uzun süre oyalama gücüne sahip konunun ne olacaðý, az çok Susurluk döneminden biliniyordu. Ýç-savaþta emekçi kitleler, defalarca kýyýma uðradýlar, iþkenceler, infazlar, toplu göç ve sürgünler, ve daha dile gelmez nice acýlar çektiler. Bu yüzden, “Karanlýk dönemleri aydýnlatmak” adýna yapýlan tüm sermaye gösterileri, emekçiler arasýnda bir umut doðurmasý kaçýnýlmazdýr. Tekelci sermaye bunu Susurluk sürecinden biliyor ve dahasý, emekçi sýnýflar üzerinde belirgin ölçüde etkin olan devrimci ve sosyalist gruplarýn, halkýn bu sermaye gösterileri karþýsýnda gereksiz yere umuda kapýlmalarýný önlemek yerine, bu umudu körüklediklerini de biliyor. Bu yüzden, tekelci sermayenin politika çuvalýnda, artýk gözden çýkartýlmýþ birkaç devlet görevlisini sanýk sandalyesine oturtan bir “derin devlet tasfiye ediliyor” gösterisi bulunmakta. Sýnýflar dengesi, iktidar blokundaki iç dengeler uygun olduðunda, politika çuvalýndan bu tantanalý gösteri çýkartýlýveriyor. Amu bu kez, yalnýzca tantana yetmiyor. Susurluk sürecini kendi güçleri ile idare edebilmiþti sermaye. Þimdiyse stepnelere, reformist sola fena halde ihtiyacý var. Çünkü ortada fena halde bir inandýrýcýlýk sorunu bulunuyor. Kafalar Karýþýk mý Gerçekten? Reformist solu, bu tantanalý gösterinin içine çekebilmek için, epeyce gayret sarfedildi. Pek çok gazete manþetinde, þu ibareyi görmeye iyice alýþtýk: “Ergenekon konusunda solun kafasý karýþýk”. Tabii, bu türden manþet ve çýðýrtkanlýklarýn amacý açýktý. Burjuvazi reformist sola kollarýný açýyordu. Gerçekte reformist solun, Ergenekon tantanasý karþýsýnda, kafasý hiç karýþýk deðildi. Daha ilk günlerden, bu dava sürecinin kendileri için bir fýrsat

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Gündem

SÝSTEMÝ KURTARAMAYACAK olduðunu anladýlar. Ne fýrsatý? Burjuva limanlara demir atma, burjuva saflarda hüsnü kabul görme fýrsatý. Ýlk gözaltýlar sýrasýnda Birgün gazetesi, “ortalýk güzel koktu” manþetiyle çýkmýþtý. Týpký ÖDP gibi, EMEP çevresi de davayý “bir büyük fýrsat” olarak görmeye, göstermeye büyük çaba sarfediyor. Böylece, iç-savaþýn ve devrimin tasfiye edilip, burjuvazi ile bir “toplumsal barýþ” saðlanabileceðine olan o boþ umut, emekçi saflardan kazýnacaðýna, daha da yaygýnlaþtýrýlýyor. Vurun abalýya misali, reformist sola yüklenmek biraz haksýzlýk olurdu. Bir de kendilerine devrimci süsü verip, yüreði ve bilinçiyle reformist saflarda yer bulmaya çalýþanlar var. Bu grubun tipik temsilcilerinden biri ESP… Susurluk sürecinden aðzý fena halde yanan yoksul emekçiler, Ergenekon tantanasýna tümüyle ilgisiz kaldýðýnda, ESP gibi gruplar ne yapýyorlar? Tekelci sermayenin politik gündemiyle, emekçilerin gerçek gündemleri arasýndaki o büyük uçurumu doldurmak için kollarý sývýyorlar. Þimdi, “katliamlarýn hesabýný sormak” adýna, emekçi semtlerde yapmaya çalýþtýklarýnýn tüm politik içeriði bundan ibarettir. Darbenin Tosunlarýyla Kolkola Ergenekon tantanasýný, burjuva saflara kabul edilme için bir fýrsat olarak gören reformist solun son marifeti, “Darbelere karþý ses çýkar” yürüyüþleri oldu. Son aylarda hýzla yükselen emekçi ve iþçi hareketinin iyice köþeye sýkýþtýrýp, neredeyse adým atamaz hale getirdiði AKP’ye ve bulunmaz bir hayat öpücüðü!!! Bu yüzden, bir parça rahatlayan AKP’nin ilk adýmý, birkaç ay önce rafa kaldýrdýðý “kýdem tazminatlarýný yok eden yasa tasarýsý”ný yeniden gündeme getirmek oldu. Ve bunun hemen arkasýndan ardý arkasýna bir zam yaðmuru baþladý. Ekmeðe,suya,elektriðe zam. Emekçi sýnýflarýn çalýþma ve yaþam koþullarý günümüzde son derece aðýr,vahþi bir durum almýþtýr. Sayýlarý milyonlarla ifade edilen iþsizler,aþýrý yoksulluk ve açlýkla içiçe yaþýyor. Ve istatistikler son devasa krizlerle yýlýn sonu gelmeden milyonlarý bulan bu iþsizler ordusunun mutlak artýþý tüm zamanlarýn en yüksek seviyesine ulaþacaðýný gösteriyor. Geçen haftalarda Tariþ,3 bin çalýþanýný ücretsiz iþten çýkardý. Bu uygulama bir çok kapitalist iþletmenin gündeminde. Üretimi durdurma veya ara verme küçük iþletmelerde sýk sýk görülen þeylerdi ama þimdi büyük iþletmeler buna hazýrlanýyor. Bu uygulamalar iþsizliðin artmasý ve bunun doðal sonucu açlýktan baþka bir þey getirmeyecektir. Ýþte böylesi bir ortamda,iþçi sýnýfý ve emekçilerin ayaklarýnýn altýndaki toprak bu denli kavurucu bir hal almýþ,deyim yerindeyse býçak kemiðe dayanmýþken,insanlarý devletin kendini temizleyip,demokratikleþebileceði masallarýyla uyutmaya çalýþmak,burjuvaziye hizmet etmek deðildir de nedir? Reformizmin AKP’ye hizmeti bununla bitmiyor. Tekelci

sermayenin AKP eliyle yürüttüðü “Darbe karþýtý” kampanyanýn, fena halde bir inandırıcýlýk sorunu olduðunu, daha önce de dile getirmiþtik. Öyle ya, darbeye karþý yürümek için bir araya gelenler, en ön sýrada yürüyen Nazlý Ilýcaklarýn, A. Dilipaklarýn, 12 Eylül’ün en gürbüz tosuncuklarý olduðunu bilmiyorlar mý? Bütün o dinci-faþist güruhun, 12 Eylül döneminde zorunlu hale gelen din derslerinin maddi yönden desteklenen gerici tarikatlarýn bir ürünü olduðunu bilmeyen mi var? Ýþte bu yüzden, askeri darbelerin esas hedefi, kurbaný olan, acýsýný çeken sosyalistler olmadan Ilýcakgillerle bu darbe karþýtý gösteri, kesinlikle baþarýya ulaþamazdý. Reformist sol sonunda düzende kabul görebileceðine inandýðý bu kapýdan alelacele geçip, tüm darbelerin en gürbüz tosuncuklarýyla kol kola girip bu iðrenç, iki yüzlü oyuna dahil olmakta bir sakýnca görmedi. O Kritik Soru Bütün o kolkola yürümeler, gerdan kýrmalar, karþýlýklý ittifaklar ve alkýþlara raðmen, reformist solun iþi epeyce zor. Sermayenin gündemini emekçilere kabul ettirebilmek hiç de kolay deðil, arada kocaman bir kan denizi ve uçurumu var. Tekelci sermayeyi, emekçiler üzerinde ideolojik tahakkum kurmaktan alýkoyan bu uçurumu, þu ya da bu parti, grup ya da kiþi yaratmadý. O, son 35 yýllýk sert sýnýf mücadelelerinin eseriydi ve reformist sol öyle istiyor diye, ortadan kalkacak deðil. Her þey bir yana, en sýradan bir emekçi bile, soracaktýr bu sosyal reformistlere, 1 Mayýs’ta Ýstanbul’u gaza boðanlarla mý kolkola olmamýzý istiyorsunuz?Bu basit soruya hadi cevap verin, ama kývýrtmadan. Biz biliyoruz ki,her iki tarafta toplumdaki en geri duygularý,korkularý körükleyerek,en geri düþünceleri hakim kýlýp kendi çýkarlarý doðrultusunda bir kutuplaþma yaratmaya çalýþarak,iç çatýþmalarýný böyle piyasaya sürerek sonuçta burjuva üst yapý kurumlarý arsýndaki bu iç çatýþmada kim galip gelirse gelsin toplumun ezici bir kýsmýna da kendini onaylatmýþ ve yine kazananýn kapitalist sistem olmasýný saðlamýþ olacak...Bu ayný zamanda kaybettiði veya kaybetmekle yüzyüze kaldýðý yýðýnlarý bu þekilde etrafýnda toplama,tutma çabasýdýr. Baþka bir ifadeyle,bu çatýþmada emekçi halklarý taraf yaparak,kendisine vereceði onayla ayný zamanda emekçi sýnýflarýn mücadelesini ezerek güçlenme çabasýdýr. Ancak tüm geliþmeler,evdeki hesabýn çarþýya uymayacaðýný gösteriyor. Yani reformist solun iþi gerçekten zor. Burjuva saflarda kabul görmek için, Ergenekona balýklama daldý ama burjuvazinin istediði, geniþ emekçi kitleleri dümen suyunda yüzdürmek; kendileriyle birlikte kitleleri de beraberinde götüremeyen sefil reformizmi burjuvazi ne yapsýn?

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

13


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Festival

Munzur’la Beraber Akmak Dersim’e ilk defa gidiyorum. Munzur Festivali dolayýsýyla da olsa Dersim’i görecek olmak çok güzel. 30 Temmuz Çarþamba saat 13.00’da yola çýkýyoruz. Yolda türküler, marþlar… Arka dörtlüde beþ kiþiyiz, koridorda da yatanlar var. Sadece molalarda nefes alabildiðimizi hissediyorum. 31 Temmuz Perþembe sabahý Pertek’teyiz. Pertek’ten feribotla karþýya geçiyoruz. Suyun içinde küçücük bir ada var… Böyle bir doða güzelliði karþýsýnda Dersim hakkýnda anlatýlanlara hak vermemek imkansýz. Pertek’i geçer geçmez sanki bu güzelliðe nispet askerler kesiyor önümüzü. Asker araca binip ne dese beðenirsiniz: “pasaportlar”! Milleti bir gülmedir alýyor. Tabii askerin de o sert yüz ifadesi yerini bozulmuþ bir surata býrakýyor. “Þey… yani kimlikler” diyor. Kimlikler tek tek usandýrýcý bir bekleyiþle aramadan geçiriliyor, avukatlar hazýrda bekliyor. Bu sýra Pertek Belediye Baþkaný sýcak gülümsemeyle “öncelikle hepiniz hoþ geldiniz arkadaþlar, isterseniz sosyal tesislerde kahvaltýmýz hazýrdýr” diyor. Bu karþýlama hoþumuza gidiyor. Ve sorun çýkmadan yola devam ediyoruz… Öðlen saat 13.00’da Dersim’deyiz. Otogarda iniyoruz, bir sürü eþyayla yürüyoruz. Sol tarafýmýz olduðu gibi akrepler, panzerler, özel timler… Kýsacasý askeriye. Biz alýþkýn deðiliz bu her an savaþa hazýr durumdaki fotoðrafa, ama anlaþýlan Dersim halký için fazlasýyla bilindik, hatta çok sýradan bir durum gibi yanlarýndan geçiyorlar. Az sonra ise festival alaný, stantlar, kalabalýk, müzik sesleri ve sýcak… Ýlk iþimiz bizim için ayrýlmýþ bölüme Mücadele Birliði standýmýzý hazýrlamak oluyor. Sonra açlýðýmýzý gideriyoruz. Herkes standýnýn arkasýna çadýr kurmuþ, burada yorgunluktan ve sýcaktan uyuyakalanlar var… Akþam müzik ve stantlarýn önünde çekilen halaylarla baþlýyor… Herkeste bir telaþ, alýþveriþ yapanlar, stantlarý gezenler hepsi açýlýþ konserine yetiþmek için acele ediyor. Ýlk günün konseri Seyit Rýza anýsýna þehir stadyumunda saat 19.30’da baþlýyor. Þehir stadyumuna 15 dakika uzaktaki servislerle gidiliyor. Gece 24.00’a kadar süren konserlerden dönenler yorulmuþ görünüyor. Her köþe baþýnda gözleme yapan analardan alýnan gözleme ellerinde, ve yanýna çaylar demleniyor, kimileri de ayraný tercih ediyor tabii. Her akþam devrimci çevreler yan yana geliyor ve her olasýlýða karþý

14

gece 01.00’dan itibaren karalaþtýrýlan sýrayla nöbet tutmaya baþlýyorlar. Dersim… Oy Dersim! Kim bilir neler yaþanmýþ buralarda… Munzur nehrinin etrafý yüksek tepelerle çevrili. Sanki daðlar, tepeler Munzur’u korumak istemiþ gibi. Evler nasýl da yükseklere yapýlmýþ ta tepelerin baþýna. Ama tam köy usulü çatýlar yan yana kütüklerden oluþuyor, sonra onu çamurla sývamýþlar ve üstünden silindirle geçmiþler. Evlerin etrafýnda üç beþ inek, birkaç tavuk ve tezek kokusu var. Evlere giden yollarsa ancak idmanlýlarýn çýkabileceði türden, dimdik. Festivalin ikinci günü Dersim’in merkezindeki standýmýzýn baþýnda doldurduk çantalarýmýzý dergilerimizle ve mahalleleri dolaþmaya baþladýk. Saat 11.00 evleri geziyoruz güler yüzleriyle karþýlýyorlar bizi. Denizlerin adýný duyup da alýnmaz mý bu dergi diyorlar. Neredeyse çaldýðýmýz her kapý alýyor dergimizi. Tek tük bir kaçý almýyor o da ya korkusundan ya da gerçekten 1 lirasý bile yok ekmek parasý dýþýnda. Bir abi korku ve telaþ içinde “ben çok gözaltýna alýndým artýk alamýyorum kusuruma bakmazsýnýz deðil mi” diyor; ama nasýl mahcup. Çünkü Dersim’de devrimcileri geri çevirmek utanýlacak bir þey. Bunun doðruluðunu birkaç saatin sonunda yaþayarak gördüm. Bir abla baþýnýza bir þapka alsaydýnýz bari nasýl dolaþýyorsunuz bu sýcakta diyor. Kimi su veriyor daha biz istemeden. Ama gözler hep sevgiyle bakýyor, yüzler çok tanýdýk bir dost gibi. Kahvelere giriyoruz. “Merhaba arkadaþlar biz Mücadele Birliði dergisinden geliyoruz. Gelenek olarak Deniz Gezmiþ’lerden geliyoruz. Dergimiz iþçilerin ve emekçilerin yayýnýdýr. Okumak isterseniz, destek olmak isterseniz sizlere de verebiliriz.” Masalarda parmaklar havaya kalkýyor. “Genç bana da bir tane ver bakalým” sesleri geliyor. Ajitasyonu kadýn yoldaþ yapýyor bu çok etkili oluyor. Dergileri erkek yoldaþ Zazaca teþekkür ederek, sorularý cevaplayarak daðýtýyor. Nasýl mutlu ayrýlýyoruz bilemezsiniz. Yüzlerce yayýnýmýzý daðýttýk. Tepemizdeki sýcak ve dik yokuþlar bile bizi durduramadý. Akþamlarý mavi köprünün kenarýnda Munzur’un deli akan suyunu serinlikte seyredenlere Önsöz’ümüzü götürüyorduk. Nasýl da çabuk tükeniveriyordu ellerimizde. Önsöz’le ilgili bir yorum duyulmaya deðer. Fransa’da yaþayan Dersimli bir kadýn þiirle ve edebiyatla uðraþýyor. Bir geliþinde

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Festival

Tunceliler Derneði’nde Önsöz’ün 3. (Kürt Dili ve Edebiyatý) sayýsýyla karþýlaþmýþ. Önce biraz göz atmýþ etkilenmiþ, dernektekilere “eve götürüp okuyabilir miyim geri getiririm” demiþ. Sonra evde okuyunca derneðe gitmiþ ve demiþ ki “kusura bakmayýn ama ben bunu alýyorum ve size vermiyorum. Ben Türkiye’de böyle bir kültür sanat dergisi olduðunu bilmiyordum. Çok güzel, çok içten, dolu dolu. Abone olmak istiyorum. Çýkaran arkadaþlara binlerce teþekkür. Açýkçasý birçok kültür sanat dergisi okudum ama bu kadar gerçeðine, doyurucusuna rastlamadým.” Tabi benim aðzým kulaklarýmda dinliyorum. Festival boyunca gerek yurtdýþýndan gelenler gerekse il dýþýndan gelenlerin giyimleri kuþamlarý rengarenk, kadýnlar oldukça þýk, bakýmlý ve güzel. Hemen herkeste hýzma ve dövme mevcut. Erkekler kadýnlarla yarýþýyor, saçlar uzun, küpeler, dövmeler. Merkezde yürürken kendinizi Ýstiklal Caddesi’nde sanabilirsiniz. Almanlar, Ýngilizler de var aralarýnda. Gurbetçiler yanlarýnda arkadaþlarýný getirmiþ. Standýmýzýn yanýnda Ferit abi kýyafet satýyor. Erzincanlý, yaþam dolu bir insan, bizi hep güldürüyor. Fýkralar, hikayeler anlatýyor bir de elbiseleri satma çabasý görülmeye deðer… “bu eteði alana 2 gün Bodrum tatili bedava gel gel gel” en sonunda “yahu ben bugün çok yalan söyledim Düzgün Baba’ya bir gideyim de tövbe edip günahlarýmý affettireyim” diyor ve bizi yine güldürüyor. Tanýþtýðýmýz iki bayan arkadaþ da Dersim’de lüks bir restoranda çalýþýyorlardý. Geceleri onlara yardýma gittik ilk defa bir restoranýn mutfaðýný görüyorum. Her þey dev gibi. Tabaklar dolup dolup boþalýyor. Neler yok ki! Yemek kokularý içinde mangalda etler, içkiler, meyveler. Garsonlar harýl harýl çalýþýyor. Bizim arkadaþlar yüzlerce bulaþýðýn içindeler, üstüne bir de patron mutfaða inip herkese fýrça atýyor. Hem de bir masanýn yüzlerce YTL býraktýðý yerde onlar günlük 30 lira (o da festival dolayýsýyla) alýyorlar. Gece 03.00 da bizim de yardým etmemize raðmen ancak iþler bitiyor. Üstelik bayan arkadaþlardan biri insanüstü bir çabayla ek iþte de çalýþýyor ve 03.00’dan sonra 06.30’da fýrýna gidiyor ve orada da çalýþýyor. Düþünsenize bir yanda canlý müzik, içkiler, mezeler ve Munzur’un manzarasý var. Bir yanda emekçi arkadaþlar tükenircesine çalýþýyor. Öyle ki bu çalýþmanýn yansýyýþý onlarýn gencecik yaþlarýna rað-

men tüm yüzlerinde ve bedenlerinde kendini gösteriyor. Oysa bu güzelliklerin hepsini hak eden onlar. Ben Dersim’in tüm doða güzelliklerini görememiþ olabilirim, Munzur gözelerini mesela, Ovacýk’a gidemedim, Mazgirt’e vb. Ama pýrýl pýrýl iþçilerini gördüm. Mahallelerine gittim Dersimlilerle sohbet ettim. Onlarýn o tertemiz yürekleriyle tanýþtým. Acýlarýný dinledim. Tüm bunlarý kýsacýk bir zamanda bizlerle paylaþtýklarý için, bizlere yüreklerini açtýklarý için, her birini kucaklýyorum ve sonsuz sevgilerimi onlara gönderiyorum. Bize çok þey kattýnýz, bizi çoðalttýnýz. Dördüncü gün akþam saat 18.00’da “Munzur Özgür Akacak” yürüyüþüne katýlýyoruz. Yüzlerce kiþi katýlýyor. Kýþla Meydaný’ndan Mavi Köprü’ye kadar yürüyoruz. “Dersim Faþizme Mezar Olacak”, “Zafer Savaþan Munzur’lunun Olacak”, “Munzur’a Uzanan Eller Kýrýlsýn” sloganlarý yükseliyor. Herkes coþkulu. Açýklama, buz gibi Munzur suyunun içine bele kadar girilerek yapýlýyor. Akþam tüm çalýþmalarýmýzý bitirdikten sonra Munzur’un kenarýna iniyoruz. Üstümüzde ay ve yýldýzlar... Munzur’un ortasýnda büyük bir kayanýn üstüne çýkýyoruz, türküler söylüyoruz. O akþam Dersim’le vedalaþýyoruz. Teþekkür ediyoruz suya, rüzgara ve Munzur daðlarýnýn þahinlerine… Bugün ayýn 4’ü. Pazartesi festival bitti. Ýþte þimdi Dersim’e hoþça kal deme zamaný. Gerçekten bu kenti unutmak imkansýz… Unutmayacaðýz da… Dersim’e Nazimiye’ye uðrayýp oradan veda ediyoruz. Bir yerlerden ayrýlmak hep zor olmuþtur ama otobüste bizi gülmekten kýrýp geçiren bir abimiz var. Zazaca fýkralar, maniler, þiirler… Çok zengin bir birikimi var doðrusu, ayrýlýðý hissettirmiyor bile. Bir ara Ahmet ve Mikail Arslan CDsini dinlemeye baþladýk. Meso (Gitme) parçasý baþladý. Yan tarafýmýzda oturan ana aðlamaya baþladý. Parça da gitme diyor, daða gidenlerin ailelerinin acýlarýný dillendiren bir parça. Ana aðladý aðladý, bir baktýk bayýldý. Herkes onu ayýltmaya sakinleþtirmeye çalýþtý. Meðer ananýn kýzý daða gitmiþ. Ýþte yine Dersim için artýk doðallaþan gerçeklerden biri daha. Her ailede bir veya daha fazla gerilla var. Hatta festivalde de bir ana gördük, beþ oðlunu da güneþe uðurlamýþ. Bir oðlu kalmýþ daha çok genç, o yanýndaydý. Dersim yiðitleriyle anýlýr, onurlu acýlarýyla… Artýk Ýstanbul’a yaklaþýyoruz, analar serzeniþte bulunmaya baþlýyor: “Aman ne diye geldik yine bu kente, caným Dersim’i býraktýk, temiz havasýný, suyunu, güzelim insanlarýný… Hele þu trafiðe bak! Aman!” Devrim için döndük analar, yarýnlar için, baþka bir dünya için, umutlarýmýz için, nice nice Dersimlere geri dönmek için, güneþ için, toprak için, su için, özgürce yaþamak, özgürce gülmek, özgürce düþünmek için, sürgün hasretlerimizin son bulmasý için, sevdiklerimize kavuþmak için, deðerlerimiz için, insan için, insanlýk için, Munzur’un o coþkun akýþýný dört bir yana yaymak için… Geldik analar Ýstanbul’a geldik, niye geldiðimizi de biliyoruz aslýnda: BÝZDEN ALDIKLARINI GERÝ ALMAYA GELDÝK!

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

15


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Okurdan

Çocuklar Ölebilir Yarın Çocuklar ölebilir yarýn, hem de ne sýtmadan ne kuþpalazýndan düþerek de deðil kuyulara filân; çocuklar ölebilir yarýn, çocuklar sakallý askerler gibi ölebilir yarýn, çocuklar ölebilir yarýn atom bulutlarýnýn ýþýðýnda, ne bir santim kemik, ne bir damla kan, çocuklar ölebilir yarýn atom bulutlarýnýn ýþýðýnda arkalarýnda bir avuç kül bile deðil arkalarýnda gölgelerinden baþka birþey býrakmadan Nazým Hikmet

E

mperyalist ABD tarafýndan, 63 yýl önce 1945 Aðustos’unda, Japonya’nýn Hiroþima ve Nagazaki þehirlerine ölüm yaðdýrýldý. 2. dünya savaþýnýn son döneminde, 6 Aðustos 1945’in alacakaranlýðýnda, Güney Pasifik’teki Tinian Adasý’ndan Enola Gay ismi verilen bir B-29 bombardýman uçaðý kalktý. “Küçük Çocuk” isimli Uranyum-235 tipi atom bombasý taþýyordu bu uçak. Albay Paul Tibbets yönetimindeki Enola Gay, Japonya’nýn 7. büyük þehri olan Hiroþima’ya býrakýverdi bombayý. 10 bin metre yükseklikten Tokyo saatiyle sabah 08:13’te atýlan atom bombasý saat 08:15’te Hiroþima’nýn 580 metre üzerinde patlayarak þehri yerle bir etti. ABD emperyalizmi, Japonlarýn hayat tarzlarýný önceden araþtýrýp saldýrý saati olarak onlarýn en çok dýþarýda olduklarý saat dilimini seçmiþti. Ýlk birkaç dakika içinde 1000-2000 derecenin üzerine çýkan yüksek sýcaklýktan dolayý 70 bin insan hayatýný kaybetti. Patlamanýn etkisiyle Hiroþima’dan geriye insanlarýn külleri, yanýk insan bedenleri, yerle bir olmuþ bir kent kalmýþtý. Atom bombasýnýn patladýðý yere (hipomerkez) 1 km uzaklýkta olan ve görünürde hiçbir þeyi olmayan bir çok insanda, radyasyonun etkisiyle birkaç gün içinde saç dökülmeleri, kanamalar vb. baþladý. Daha bir hafta dolmadan binlerce insan ölmeye baþlamýþtý. 2 ay içerisinde yüksek radyasyon sebebiyle yaklaþýk 70 bin insan daha yaþamýný yitirdi. Hiroþima’nýn bilançosu her geçen dakika, her geçen gün artýyordu. Hiroþima’daki vahþetle yetinmeyen ABD emperyalizmi bu sefer Hiroþima saldýrýsýndan 3 gün sonra, yani 9 Aðustos günü tekrar Japonya semalarýndaydý. Bu seferki hedef Kokura’ydý. Bockscar isimli B-29 uçaðý Kokura’da havanýn kapalý olmasýyla Nagazaki’ye yöneldi. Saat 11:02’yi gösterirken 21 ton patlayýcýnýn gücüne sahip olan FatMan (þiþman adam) isimli Plütonyum-239 tipi atom bombasý ile ikinci katliamýný gerçekleþtirdi. Patlamadan sonra büyük bir ateþ topu Nagazaki’yi kapladý. Ýlk anda 75 bin kiþi anýnda kavrularak yaþamýný yitirdi. Patlama sonrasý Nagazaki de týpký Hiroþima gibi cehennemi andýrýyordu. 5 yýllýk zaman zarfý içinde Hiroþima ve Nagazaki saldýrýlarýnýn bilançosu 350 bin den fazla ölü, onbinlerce sakat insan oldu. Dünya halklarý bir kez daha emperyalizmin katliamcý yüzünü görmüþtü. Bugün Hiroþima ve Nagazaki saldýrýlarýndan 63 yýl sonra emperyalizm halen katletmeye devam ediyor. Ýnsanlýk, emperyalizm ve onun katliamlarýndan ancak sosyalizme ulaþarak kurtulabilir. Maltepe’den Bir Mücadele Birliði Okuru

16

Çiğli Belediye Meclis Salonu’nda Tiyatro Etkinliği yýþýðý Sanat Merkezi olarak yazýn kavurucu sýcaðýna raðmen kültür-sanat faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Yaz kýþ demeden bu iddiayla çýktýk yola. Bizler, iþçi-emekçilerin yoðun olduðu Çiðli’de Bertol Brecht’in “Carrar Ana’nýn Silahlarý” oyununu sergiledik. Günler öncesinden afiþlerimizle ve davetiyelerimizle iþçi-emekçi semtlerini dolaþýp herkesi etkinliðimize davet ettik. Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak tiyatro iþçi atölyesinin yoðun emek ve özveriyle hazýrladýðý “Carrar Ana’nýn Silahlarý” oyununu, 26 Temmuz günü saat 19:00’da, Çiðli Belediyesi Meclis Salonu’nda sergiledik. 90 kiþinin izlediði tiyatro etkinliðimiz, izleyicilerimiz tarafýndan ayakta alkýþlandý ve beðenildi. Ýzleyicilerden deðerlendirmelerini de aldýk. Oyunumuzu izleyen insanlarýn çoðunun yeni insanlar oluþu bizleri sevindirdi. Ayrýca bundan sonraki oyunlarýmýzdan da haberdar olmak istediklerini, hatta kimi izleyicilerimiz de eðer uygun olursa kimi oyunlarda oynamak istediklerini dile getirdiler. Bizler eksikliklerimizi tamamlayarak yeni oyunlara hazýrlanmaya baþladýk. İzmir Ayışığı Sanat Merkezi

A

“Oradaydım... Devrim Savaşçılarının Başucundaydım” Merhaba yoldaþlar, Ben Ýzmir’den bir yoldaþýnýzým. Ben ilk defa 96 Ölüm Orucu Eylemi’nde ölümsüzleþen savaþçýlarý anma törenine katýldým. Çok heyecanlýydým. Çünkü devrim için, insanlýk için ölüm orucuna yatan ve bu uðurda ölümsüzleþen devrim savaþçýlarýnýn mezarýna anmaya gidecektik. Önce Bornova mezarlýðýna, ardýndan Buca- Kaynaklar mezarlýðýna gittik. Benim için en gurur verici tablo yaz sýcaðýnýn kavuruculuðuna raðmen “Yaþasýn Ölüm Orucu Direniþimiz” ve “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak” sloganlarýnýn haykýrýlmasý ve yumruklarýmýzýn inmemesi oldu. Üzücü olansa katýlýmýn yeterli olmayýþý. Ortalama 80-90 kiþi katýldý. Devletin iki ayaklý bekçilerinin sürekli peþimizde gezmesi öfkemize öfke katýyordu. Olsun onlarýn orada olmasý devrimin yakýn olduðunu hissetmeleri açýsýndan iyi oldu. Zindan savaþlarýnda ölümsüzleþen yoldaþlarý saygýyla anýyorum. Devrettikleri bayraðý onurumuzla, mücadelemizle taþýyacaðýz... Ýzmir’den Mücadele Birliði okuru bir iþçi

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008


Yeni Evrede Mücadele Birliði

İşçi \ Emekçi

Emeçiler Dünyayı Sarsıyor 01 08 2008 California’da Ýþçi Kýyýmý ABD’nin California Eyaleti Valisi Arnold Schwarzenegger, Devlet Kurumlarýnda Görev Yapan 22 Bin Görevlinin Ýþlerine Son Verilmesi, 200 Bininin de Maaþlarýnýn Kesilmesi Talimatý Verdi. Ülkenin en büyük eyaleti olan California, 15 milyar dolarý aþkýn bir bütçe açýðý ile karþý karþýya. Eyalet meclisi üyeleri, içinde bulunulan yýl için kamu harcamalarýný düzenleyecek bütçe üzerinde anlaþma saðlayamadý. Schwarzenegger eyalet çalýþanlarýndan özür diledi, ancak eyaletin elinde ödeme yapacak kaynak bulunmayan bir ortamda, baþka hiç bir seçeneði olmadýðýný belirtti. Ekonomistlere göre kesinti ayda 100 milyon dolar tasarruf saðlayacak. Bir kere daha görülüyor ki, iþçiler, kapitalist iktisatçýlar için basit bir maliyet unsuru olmaktan öte bir anlam taþýmýyor. BBC’nin haberine göre, valinin bu hamlesiyle siyasetçilere bütçe krizini çözümleme baskýsý yapmak istediði düþünülüyor. Ülkede 30 kadar eyalet, bütçe açýðý ile karþý karþýya ancak California’nýnki aralarýnda en büyüðü olarak dikkat çekiyor. Endonezya’da Tersane Ýþçileri Grevde Endonezya Riau Adalarý’nda bulunan Batam Adasý’nda PT. Java Asiatic Tersanesi’nde çalýþan yaklaþýk 2 bin iþçi 28 Temmuz günü çalýþma koþullarýnýn iyileþtirilmesi talebiyle greve gitti. Adadaki en büyük tersane olan PT Java Asiatic Tersanesi’nin saðlýk ve güvenlik önlemlerini ihmal ettiði, iþçilerin kendi sendikalarýný kurmalarýna izin vermediði ve zorunlu sosyal güvenlik programlarýna raðmen sözleþmeli olarak iþe aldýðý iþçileri sigortasýz çalýþtýrdýðý bildiriliyor. Ulusal Ýþçi Sendikasý (SPN) Batam bölümü baþkan vekili Edison Simanjuntak çoðunun sözleþmeli olarak çalýþtýðý iþçilerin tersaneye geldiðini fakat olum-

suz çalýþma koþullarý iyileþtirilene kadar çalýþmayý reddettiklerini söyledi. Edison, iþçilerin ancak ayakkabý, baret ve ateþ geçirmez üniforma gibi iþ güvenliðini saðlayacak malzemeler verildiði takdirde iþe geri döneceklerini ifade etti. Ansan isimli tersane iþçisi, tersanede çalýþmak üzere taþeron firma tarafýndan kiralandýðý için kendisine ayakkabý verilmediðini, bu yüzden de ayakkabýsýný kendisinin almak zorunda kaldýðýný söyledi. Ansan, “Saat baþý ücretle çalýþýyorum ve bu yüzden hastalandýðým zaman para alamýyorum. Þirket saðlýk izni de vermiyor ve hastalanan iþçileri kendi imkanlarýyla hastaneye gitmek zorunda kalýyor” dedi. Endonezya’da bulunan bazý sendikalar, yetkilileri iþ yasalarýna uymayan taþeron firmalara karþý önlem almaya çaðýrdý. Güney Afrika’da Grev Komünikasyon Ýþçileri Sendikasý (CWU) ve Güney Afrika Komünikasyonlarý Sendikasý (SACU) üyeleri, yaklaþýk 25,000 çalýþaný bulunan komünikasyon þirketi Telkom ile ücret konusunda yapýlan görüþmelerde anlaþma saðlanamamasý üzerine 1 ve 5 Aðustos tarihleri arasýnda grev yapma kararý aldýlar. Sendikalar Nisan 2008- Mart 2009 tarihleri için yüzde 12.5, Ocak- Mart 2008 için ise yüzde 8.7’lik bir ücret artýþý talep etmiþti; fakat Telkom %10,5’lik bir artýþ teklif ediyor.CWU ve SACU sendikalarý bugün saat 07.30’da baþlattýklarý grevi 5 Aðustos’ta saat 06.00’da sonlandýracaklarýný açýkladýlar. 121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

Brüksel’de Göçmenlerden Ýþgal Eylemi Belçika’nýn baþkenti Brüksel’de oturum izni olmayan göçmenlerin (kaðýtsýzlar) vinç iþgal eylemleri sürerken, bir göçmenin vinçten düþerek aðýr yaralandýðý bildirildi. Adý öðrenilemeyen göçmen bu gece vinç iþgali sýrasýnda kazara 10 metre yüksekten düþtü. Göçmen, polis ile yapýlan altý saatlik müzakere sonucunda inmeyi kabul etmiþti ancak iniþ sýrasýnda dengesini kaybederek düþtü. Acil servise kaldýrýlan göçmenin, ameliyattan sonra hayati tehlikesi kalmadýðý kaydedildi. Bu olay Nisan ayý baþýndan beri baþlayan, açlýk grevleri, gösteriler ve iþgal eylemleri sýrasýnda yaþanan ilk kaza oldu. Kaðýtsýz göçmenler ikamet ve çalýþma izni verilmesini talep ediyorlar. Polis Salý gününden beridir iþgal edilmiþ olan birçok vinçten göçmenleri indirmeye çalýþýyor. Bugün halen dört vinç göçmenlerin iþgalinde bulunuyordu. 40 göçmen Brüksel’deki tarihi merkezden çýkarýlýrken, bir göçmen de dün akþam saat 22 sýralarýnda saklandýðý kent merkezindeki vinç üzerinde polislerle müzakere sonucu indi. Çarþamba akþamý baþkentin güneyindeki bir kiliseye týrmanan 7 göçmenden 4’ü inmeyi reddediyordu. Kilise yöneticileri 5 ila 18 yýldýr Belçika’da yaþayan bu göçmenlerin oturum izni istediklerini kaydetti. Göçmenler konusunda hükümetin ikiye bölündüðü Belçika’da Baþbakaný Yves Laterme, kaçak göçmenlerin vinç iþgal eylemlerini “þantaj” olarak deðerlendi. Ancak müzakere için Yabancýlar Dairesi’nin göçmenlerin durumlarýný tek tek ele almasýna izin verdi. 02 08 2008 Kolombiya’da Kamyoncular Grevde Kolombiya Kamyoncular Birliði (ACC) tarafýndan düzenlenen grev ediyor. Greve katýlýmlar sürerken, ülkede gýda nakliyesi ciddi sekteye uðramýþ durumda.

17


Yeni Evrede Mücadele Birliði

İşçi \ Emekçi

Normal koþullarda gün baþý taþýnan 20 ila 30 bin ton yükün çoðu grevin baþladýðý Perþembe günü depolarda kalmýþtý. Greve çeþitli bölgelerden binlerce iþçi katýlýyor. Taþýma iþçileri, kapitalist birliklerinin, taþýma maliyetlerini hesaba katmayarak kendilerini zarara uðrattýðýndan yakýnýyorlar. Ayný zamanda artan mazot fiyatlarýna karþý da önlem alýnmasýný ve ülkedeki aþýrý sayýdaki nakliye aracýna yönelik de bir düzenleme talep ediyorlar. Resmi yetkililerle müzakere olasýlýðý þu an için yok denecek düzeyde. ACC liderleri, Ulaþtýrma Bakaný Andres Uriel Gallego’nun sözüne güvenmediklerini ve kendisiyle görüþmeyeceklerini belirtiyorlar. Taþýmacýlar Birliði, yasalarýn uygulanmasýný istiyor ve kiralama ücretinin Bakan’ýn talep ettiði üzere yüzde 10 azaltýlmasýna karþý çýkýyor. 07 08 2008 Almanya’da Pilotlar Grev Yaptý Almanya havayollarýnda pilotlarýn baþlattýðý yeni grev dalgasý nedeniyle 360 uçuþ iptal edildi. Maaþ artýþý talebinde bulunan Eurowings’ýn City Line þirketine baðlý pilotlar dün gece yarýsýndan itibaren 36 saatlik greve baþladý. Pilotlar sendikasý Cockpit Vereinigung tarafýndan baþlatýlan grev yarýn saat 12.00’ye kadar devam edecek. Grev nedeniyle Frankfurt, Düsseldorf,, Hamburg, München ve Berlin’den iç hat ile Avrupa’ya uçuþlar iptal edildi. Pilotlar, Almanya hava yollarý Lufthansa ile yapýlan maaþ artýþý müzakerelerinin çýkmaza girmesini protesto ediyor. City Line ve baðlý olduðu Eurowings þirketi pilotlarý, Lufthansa’da çalýþan pilotlardan ortalama çeyrek oranda daha az maaþ aldýklarý için zam talep ediyorlar.

18

Geçtiðimiz aylarda CityLine ve Eurowings’e baðlý yaklaþýk 1000 pilot birkaç kez greve gitti. Grevler nedeniyle toplam 1600 uçuþ iptal edildi. Geçtiðimiz hafta Cuma günü ise, 5 gün boyunca grev yaparak yüzlerce uçuþun iptaline yol açan havaalaný ile kabine personeli maaþ artýþ taleplerini Lufthansa’ya kabul ettirerek yeni bir anlaþma saðlamýþtý. 08 08 2008 Pilotlarýn Grevi Sona Erdi Grev, bugün saat 12.00’de sona erdi. Lufthansa þirketinden yapýlan açýklamada, grev süresince toplam 500 uçak seferinin iptal edildiði belirtildi. Pilotlarýn baðlý olduðu Cockpit adlý sendikanýn sözcüsü Ýlona Ritter, þimdi iþverenin yeni bir teklif sunmasýný beklediklerini, Lufthansa’ya grevi deðerlendirmesi için zaman tanýnacaðýný söyledi. Lufthansa sözcüsü de CityLine yönetiminin pilotlara 18 ay geçerli olmak üzere yüzde 5,5 oranýnda ücret artýþý ve bir defaya mahsus 5 bin ile 7 bin euro arasýnda ödeme teklifinde bulunduðunu belirtti.

Ýran’da Lastik Ýþçileri Grevde Temmuz ayýnda Ýran’ýn en büyük lastik fabrikasý Kiyan’da 1200 iþçi ücretlerinin ödenmemesini protesto etmek için greve gitti. Ýþçiler sorunlarýna dikkat çekmek için Tahran ile Ýslamþehr arasýndaki anayolu lastikler yakarak kestiler ve hükümet politikalarýný da protesto eden sloganlar attýlar. Ýþçilerin eyleminden korkan molla rejimi, kendilerine baðlý polis gücünü (SSF) müdahale için yollayýnca lastik iþçileri taþ ve sopalarla karþýlýk verdi. Ýþçilere gençler ve halk da destek 121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

verdi. Þu an bölgeden saðlýklý bir haber alýnamýyor. Kiyan Lastik Fabrikasý iþçileri bu yýl 13 Nisan’da da ücretlerinin beþ ay boyunca ödenmemesini protesto etmek için greve gitmiþler ve Tahran ile Batýsý arasýndaki yollarý lastik yakarak kapatmýþlardý. SSF tarafýndan yapýlan müdahale sonucu 1000 iþçi dövülerek kaçýrýlmýþ, iþçilerden bir süre haber alýnamamýþ ve nihayetinde birkaç iþçi tutuklanmýþtý. Ýþçilere yapýlan bu saldýrýda polis, kendilerine yardým etmeyi reddedip Kiyanlý sýnýf kardeþlerinin yanýnda yeralan itfaiyecileri de gözaltýna almýþtý. Yine Sap Tapeh Þeker Kamýþý Fabrikasý’nýn beþ bin iþçisi de Mart’ta ücretlerinin ödenmemesi üzerine greve çýkmýþtý.

Filipinler’de Ayakkabý Ýþçileri Fabrikayý Ýþgal Etti Filipinler’in Muntinlupa þehrindeki Ayakkabý üreten Bluestar Þirketi’nin fabrika iþçileri çalýþma koþullarýndaki adaletsizlik sebebiyle þirketin Çinli patronu Jimmy Ong’u, fabrikayý kilitleyerek protesto ettiler. Ýþçiler, fabrikanýn içinde bulunduðu RMT Endüstri bölgesinin kapýlarýnda birbirlerine kenetlenerek etten duvar ördüler. Sendikayý fabrika yönetimine kabullendirerek kendi üyelerini korumaya çalýþtýklarýný belirten Bluestar Ýþçi sendikasý baþkaný Marlon Vizconde, fabrika yönetiminin dayanýlmaz çalýþma koþullarýna en kýsa sürede son vermesi gerektiðini vurguladý. Fabrikadaki sendikaya üye iþçiler, Ong yönetimini altýnda cinsel taciz olaylarý olmasýndan da þikayetçi oldular. Ýþçiler, cinsel taciz ve þirket yönetiminin sendikalaþmaya karþý tavrýný protesto etmenin dýþýnda keyfi olarak iþten atýlan 43 sendika üyesinin de yeniden eski görevine dönmesini talep ettiler.


Yeni Evrede Mücadele Birliði

İHD Raporu

ÝHD Ýstanbul Cezaevi Komisyonu 2008 yýlýnýn ilk 6 ayýnda zindanlarda yaþanan hak ihlallerini bir rapor halinde kamuoyuna sundu. Raporu özetleyerek yayýnlýyoruz:

Hapishanelerde Yaþananlar “Sýr” Olarak Kalmasýn

A

çýldýklarý günden beri sürekli olarak hak ihlalleriyle gündeme gelen hapishanelerle ilgili, Ýstanbul ÝHD cezaevi komisyonu olarak 2008’in ilk 6 ayýný kapsayan ve þu ana kadar elimize ulaþmýþ, mektup,faks,baþvuru ve tutuklu yakýnlarýnýn beyanlarýndan oluþan hak ihlalleri raporunu sizlerle paylaþmak istiyoruz. Uzun yýllardýr düzenli aralýklarla hazýrlayýp kamuoyu ile paylaþtýðýmýz bu raporlara göre iþkenceler,kaybolan mektuplar,verilen görüþ ve hücre cezalarý,sürgün sevkler ve hasta tutuklularýn tedavi edilmemesi ve benzeri noktalarda bir çok hak ihlali yaþanmaya devam etmektedir. Genel olarak tüm hapishanelerde sorunlar yaþanmasýnýn yanýnda F tipi hapishanelerden yapýlan baþvurulardan, bu hapishanelerde daha yoðun hak ihlallerinin yaþandýðýna iþaret etmektedir. Hasta tutuklularýn tedavi edilmeyerek ölüme terk edilmeleri,iþkencelerin devam etmesi, Türkçe dýþýndaki dillerde iletiþim yasaklarý,disiplin cezalarý, sohbet hakkýnýn kullandýrýlmamasý yada sýnýrlandýrýlarak kullandýrýlmasý.....vb. olaylar halen önemli þikayet konularýndandýr(...) Ayrýca sohbet alanlarýna kamera yerleþtirilmiþ, buna tepki gösteren tutuklulara aylarca sohbete çýkmama ve hücre cezasý verilmiþtir(...) Bu arada Siirt hapishanesinde tutuklu bulunan ve yatalak olan 77 yaþýndaki Ali ÇEKÝN’in tahliyesi yönünde yapýlan tüm giriþimler sonuçsuz kalmýþ ve ne yazýk ki Ali ÇEKÝN 29.07.2008 tarihinde tahliye edilmeden, özgürlüðünden mahrum,demir parmaklýklar arkasýnda hayatýný kaybetmiþtir.Ali ÇEKÝN’in ölümü bize hasta tutuklularla ilgili gerek meclisteki milletvekillerince gerekse de kamuoyu tarafýndan oluþturulan gündemin, sadece belli özel kiþiler için oluþturulduðu izlenimini vermiþtir. (...) Tekirdað 1 Nolu F tipi Hapishanesi Hak Ýhlalleri 1-2007 Aralýk ayýnda mahpuslarýn aranmasý usulü idare tarafýndan keyfi olarak deðiþtirilmiþtir. Mahpuslarýn tepkisine neden olan ve her ne sebeple olursa olsun mahpuslarýn hücrelerinden çýkýþlarýnda yapýlan ayakkabý aramasý noktasýnda yaþanan sorunlar nedeni ile herhangi bir görüþ,telefon vs. cezasý olmamasýna raðmen çoðu mahpus bu haklarýndan 3-4 aya yakýn bir zaman faydalanamamýþtýr. Bu koþullarda maðdur edilen sadece mahpus deðil,ayný zamanda görüþçüleri ve yakýnlarýdýr. Bu süre içerisinde görüþe giden ailelerin hiç biri görüþ yapamamýþ geri dönmek zorunda kalmýþtýr. 2-“Sohbet hakký” genelgesinin yayýnlanmasýný takip eden bir kaç ay boyunca haftada 9 saat 9 tutuklunun bir araya gelmesi þeklinde uygulanan genelge idare tarafýndan daha sonra deðiþtirilerek tutuklu sayýsý 7’ye,sohbet saati de 6’ya düþürülmüþtür. Halen de bu þekliyle uygulanmaktadýr. Mahpuslarýn ayakkabý aramalarý sýrasýnda yaþanan sorunlar nedeni ile mahpuslar sohbet haklarýný da kullanamamýþlardýr. 3-Ayakkabý sorununun devam ettiði süreçte de idare tarafýndan sohbet alanlarýna kamera yerleþtirilmiþ,daha sonrasýnda kamerayý peçeteye kapatan tutuklulara günlerce hücre cezasý,3 ay sohbetten men cezasý vb. cezalar verilmiþtir. Sohbet alanlarýndaki bütün pencereler kaynaklanýp camlar boyanmýþtýr. Gün ýþýndan dahi yoksun býrakýlan bu alanlar sohbet mekaný olarak kullanýlamayacak karanlýk izbe yerlere dönüþtürülmüþtür. Þu þekliyle Tekirdað 1 Nolu F tipinde adli tutuklular dýþýnda sohbete çýkan tutuklu bulunmamaktadýr. 4-Tekirdað 1 nolu F tipinde sürekli olarak yaþanan su sorunu idarenin mahpuslarýn hücrelerde su depolamak için tuttuklarý pet þiþelerine el koyarak kantinden su satýþý yapmamasýyla yeni bir boyut kazanmýþ, mahpuslar aylarca kirli kuyu suyu içmek zorunda býrakýlmýþtýr.3 kiþinin kaldýðý hücrelere sýcak su haftada sadece bir gün, yarým saat,soðuk su i-

se günde sadece bir saat verilmektedir. Bu koþullarda yýkanýp temizlenmek bir yana içmek için dahi su verilmesi iþkence haline dönüþtürülmüþtür. 5-Mahpuslara gönderilen gazete, dergi ve kitaplarýn bir çoðu kendilerine ya hiç ya da bazý sayfalarý kesilerek alýnmýþ ya da karalanmýþ olarak verilmektedir. Türkçe dýþýndaki dillerin kullanýldýðý yayýnlar için ise, tutuklu tarafýndan tercüme ettirilmesi ve sayfa baþýna 60 YTL tercüme ücreti ödenmesi halinde cezaevi idaresi yayýný mahpusa verip vermeyeceðine karar vermektedir 6-Gönderilen mektup ve fakslar sahiplerine ulaþtýrýlmamaktadýr. Tutuklularýn dýþarýyla en önemli baðýný oluþturan mektup ve fakslar kaybedilmekte, karalanmakta veya ilginç gerekçelerle idare tarafýndan el konulmaktadýr. 7-Hemen her talep ve tepkinin soruþturma konusu olduðu F tipi cezaevlerinde tutuklularýn soruþturmalara yaptýklarý itirazlar ve yaþadýklarý hak ihlalleri karþýsýnda verdikleri suç duyurularý yerlerine ulaþtýrýlmamakta, çoðunlukla kaybedilmektedir. Bu uygulama nedeniyle çoðu tutuklu soruþturmalara itiraz etmemiþ sayýlmakta, savunma yapmalarý engellenmekte ve her seferinde disiplin cezalarý almalarýna yol açýlmaktadýr. 8-Mahpuslarýn görüþ ve telefonlarda Türkçe dýþýnda bir dilde konuþmasý yasak, Baþbakan kýsa bir süre önce tamamen Kürtçe yayýn yapacak bir kanal açýlmasýndan bahsederken hapishanelerde aileleri Türkçe bilmeyen tutuklularýn görüþ ve telefon haklarý Kürtçe konuþulmasýndan dolayý engelleniyor, görüþmeler kesiliyor. Sonrasýnda ise Kürtçe konuþtuklarý gerekçesiyle haklarýnda soruþturma açýlarak görüþ yasaðý cezasý verilmektedir. 9-Mahpuslarýn yer deðiþtirme talebi olmamasýna raðmen zorla hücrelerinden alýnarak baþka hücrelere konulmakta yada gerekçe gösterilmeksizin baþka hapishanelere zorla sevk edilmekteler. Bu sevkler sýrasýnda mahpuslar iþkence ve kötü muameleye maruz býrakýlmaktadýrlar. 10-Hasta mahpuslar yeterli tedavi imkaný saðlanmamaktadýr. Cezaevi revirine çýkabilmek dahi uzun zaman beklemeyi gerektiriyor. Uzun uðraþlar sonunda revire çýkan mahpuslar ise doktorun gayrý ciddi yaklaþýmlarý nedeniyle tedavi olamamaktadýr. Doktor mahpusun þikayetlerini dahi dinlemeden bir aspirin yazarak “psikolojiktir,geçer” diyerek hücresine geri göndermektedir. Doktorun bu tutumu sonucunda hasta mahpusun hastaneye sevki konusunda geç kalýnmakta,bu da hayati tehlikelerin meydana gelmesine sebep olmaktadýr. 11-Her mahpusun birinci derece akrabalarý dýþýnda 3 arkadaþý ile görüþme hakký da keyfi bir þekilde engellenmektedir. Mahpusun birinci derece akrabalarý dýþýnda idareye ismini verdiði 3 kiþiyle daha görüþ yapma hakký yasal olarak mevcut olmasýna raðmen yine hapishane idareleri tarafýndan bu hak da gasp edilmektedir. Mahpusun hapishaneye kabulü esnasýnda bu 3 ismi en geç on gün içerisinde vermesi istenmekte, bu süre içinde bildirilmemesi halinde bu hak kullandýrýlmamaktadýr. Bu noktada yeni tutuklanmýþ birinden daha hapishaneye adým atar atmaz kendisini cezaevinde ziyaret etme imkaný bulunan 3 kiþiyi belirlemesinin güçlüðü yanýnda, verilen dilekçelerin kaybolasý da bu hakkýn kullanýlmasýný engelleyen baþka bir faktördür. 12-Tüm bu yaþananlarýn yanýnda son derece traji-komik þeylerde yaþanmaktadýr. Tekirdað 2 Nolu F Tipi Hapishanesindeki Hak Ýhlalleri Tekirdað 2 Nolu F tipi hapishanesinde 1 Nolu Cezaevinden farklý uygulamamalar yaþanmaktadýr.

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

19


Yeni Evrede Mücadele Birliði

İHD Raporu Yan yana iki hapishaneden birinde sorun oluþturmayan bir durum ya da talep diðerinde suç unsuru olarak görülmekte,yasaklanmakta,cezalandýrýlmaktadýr. Bu durum açýk bir þekilde hapishanelerdeki keyfi uygulamalarýn boyutunu göstermektedir. 1-Bakanlýk tarafýndan yayýnlanan “sohbet genelgesi” uygulanmamaktadýr. Yayýnlandýðý günden bugünü kadar hiçbir þekilde uygulamaya geçilmemiþtir. 2-Mahpuslara gardiyan ve diðer hapishane personeli tarafýndan “siz teröristsiniz” denilerek psikolojik baský yapýlmakta, hakaret ve tehditlere maruz býrakýlmaktadýrlar. Psikolojik baskýnýn yanýnda fiziksel saldýrýlarda yaþanmakta, çoðu mahpus bu saldýrýlar sonucunda yaralanmaktadýr. Darp edilmiþ olanlarýn revire çýkma talebi idare tarafýndan ancak saldýrýnýn üzerinden günler geçtikten sonra yani darp izleri kaybolunca karþýlanmakta, idarenin bu tutumu saldýrý olduðuna dair herhangi bir doktor raporu alýnmasýnýn önüne geçmektedir. Buda yasal iþlem (suç duyurusu) yapýlmasý durumunda sonuç alýnamamasý anlamýna gelmektedir. 3-1 Nolu cezaevinde yaþanan su sorunu 2 Nolu Cezaevinde de yaþanmaktadýr. Temizlik için haftada iki gün bir buçuk saat verilmesi gereken sýcak su bir saat verilmekte, zaman zaman on günde bir bir saat olarak uygulanmaktadýr. Soðuk su ise günde sadece on dakika için verilmektedir. Bu durum duþ alma ve çamaþýr yýkama gibi ihtiyaçlarýn yeterince giderilmemesi ve ciddi bir hijyen sorunu yaratmaktadýr. 4-Hapishaneye yeni getirilen mahpuslar ilk kabul esnasýnda gardiyan ve askerlerin saldýrýsýna uðramakta, çýrýlçýplak soyularak aranmaktadýrlar. 5-Hasta tutuklular diðer hapishanelerde olduðu gibi burada da yeterli tedavi imkanlarýndan yoksun bulunmaktadýr. Durumu aðýr olan tutuklularýn hastane sevkleri dahi uzun uðraþlar sonucu ancak gerçekleþebilmektedir. Bolu F Tipi Hapishanesinde Yaþanan Hak Ýhlalleri 1-Diðer F tipi hapishanelerdeki hükümlülerin Bolu’da toplanmasý yönünde bir çalýþmasý olduðunu tahmin edilen Bakanlýðýn bu amacý çerçevesinde diðer hapishanelerde hükümlü bulunanlar, zorunlu/sürgün sevk uygulamalarý ile Bolu F tipi Hapishanesine götürülmektedir. Sevkler sýrasýnda görevlilerin mahpuslara saldýrarak darp ettikleri, çýrýlçýplak soyarak arama yaptýklarý bildirilmiþtir. Halen sürgün sevklerin devam ettiði ve sevkler esnasýnda yaþanan hak ihlallerinin aynen devam ettiði izlenmektedir. 2-Hasta mahpuslara yeterli tedavi imkaný saðlanmamaktadýr. Tedavi için yüksek miktarda masraf talep edilmekte,tutuklunun para bulamamasý durumunda tedavisi yapýlmamaktadýr. 3-Kürtçe konuþulmasýna izin verilmemekte, konuþmasý durumunda mahpusa mektup ve görüþ cezasý verilmektedir. 4-Verilen yemekler yetersiz ve kalitesiz olmasýnýn yanýnda içinden yabancý cisimler çýkmaktadýr. Tüm baþvuru ve itirazlara raðmen herhangi bir düzelme söz konusu deðildir. 5-Verilen dilekçeler kaybedilmekte, kolaylýkla karþýlanabilecek bir talep dahi aylarca bekletilmektedir. Bir koliyi yollamak için dahi mahpusun verdiði dilekçeler kaybedilmekte,verilen 3.4. dilekçeden sonra aradan 1-2 ay geçtikten sonra koli postalanabilmektedir. 6-15 günde bir yapýlan genel aramalarda gardiyan ve askerler tarafýndan hücreler darmadaðýn edilerek aranmakta, mahpusun kýyafet,çarþaf ve yastýk gibi eþyalarýna ayakkabýlarla basýlarak ezilmekte,kirletilmektedir. Bir arama esnasýnda sorun olmayan hücredeki herhangi bir þey baþka bir aramada sorun olarak görülmekte,gardiyanlar tarafýndan keyfi olarak el konulmaktadýr. Edirne F Tipi Hapishanesinde Hak Ýhlalleri 1-Mektuplar ya hiç gönderilmemekte ya da neredeyse tamamý karalanmýþ þekilde gönderilmektedir. 2-Bakanlýk tarafýndan yayýnlanan “sohbet hakký” genelgesi uygulanmamaktadýr. Diðer F tipi hapishanelerde ileri sürülen gerekçeler burada da ileri sürülmektedir.

20

3-Dýþarýda yasal olarak basýlan ve satýlan bir çok yayýnýn mahpusa verilmesine izin verilmemektedir. Kandýra F Tipi Hapishanesinde Hak Ýhlalleri 1- “Sohbet hakký” genelgesi uygulanmamaktadýr. 2-Mahpuslar gardiyanlar tarafýndan hakaret ve tehditlere maruz býrakýlmakta,”siz teröristsiniz” denilerek baský yapýlmaktadýr. 3-Mahpuslarýn yaptýklarý suç duyurusu, itiraz vs. resmi iþlemlerin takibi için verdikleri dilekçelerin fotokopilerinin kendilerine verilmesi taleplerine “her bir fotokopi için dilekçe yazýlmasý gerektiði” þeklinde cevap verilmiþtir. Bu da her iþlemin sýrf fotokopi çekilecek diye en az bir gün bekletilmesi anlamýna gelmektedir. Suç duyurusu ve itiraz gibi acil iþlemlerde bu gecikme önemli maðduriyetlere yol açabilmektedir. Maðdurun çözüm için idareden karbon kaðýdý istemesi talebi de reddedilmiþtir. Bu karara itiraz edilmesi sonucunda Aðýr Ceza Hakimince karbon kaðýdýnýn “kurumun güvenliði açýsýndan sakýnca yarattýðý” belirtilerek talep reddedilmiþtir. 4-Gazete,dergi, kitap vs. bir çok yayýn mahpuslara ulaþtýrýlmamaktadýr. Gebze F Tipi Hapishanesinde Hak Ýhlalleri 1-Son süreçte Bakýrköy hapishanesine sevk olma durumuyla gündeme gelen hapishanede de bir takým sorunlar yaþanmaktadýr. Bunlarýn baþýnda þu an için yaþanan sevkler sýrasýnda meydana gelen onur kýrýcý uygulamalar ve saldýrýlar bulunmaktadýr. 2-Yaklaþýk 2 yýldýr Gebze’de tutuklu bulunan Füsun ERDOÐAN’ýn Tekirdað 2 Nolu F tipinde tutuklu bulunan eþiyle yasal hakký olmasýna raðmen telefonla görüþmesine izin verilmemektedir. Bu durum için yaptýðý tüm giriþimler, baþvurular reddedilmiþtir. Maltepe Çocuk Hapishanesi 1-Bayrampaþa hapishanesinin kapatýlmasýyla yapýlan sevklerde birçok hak ihlali yaþanmýþtýr. Aileler tarafýndan yapýlan baþvurularda, Maltepe Çocuk Hapishanesine sevk edilen çocuk mahpuslarýn sevkler ve hapishaneye kabul sýrasýnda saldýrýya uðradýklarý,zorla çýrýlçýplak soyularak arandýklarý, tehdit ve hakaretlere maruz kaldýklarý bildirilmiþtir. 2-Maltepe hapishanesine yeni götürülen çocuk tutuklulara gardiyanlar tarafýndan askeri disiplin uygulamasý dayatýlmýþ, kabul etmemeleri üzerine hakaret ve küfürlere maruz býrakýlmýþlardýr. Sonuç; *Tecrit insanlýk suçudur. F tipi hapishanelerde uygulanan aðýr tecrit ve izolasyonun biran önce kaldýrýlmasýný *Hasta tutuklular için yeterli tedavi imkanlarýnýn saðlanmasýný, hastalýðý nedeni ile cezaevinde yaþam sürdürmesi mümkün olmayanlar için tahliye kararý verilmesini ve mevcut tüm hapishanelerde bulunan tutuklularýn tam teþekküllü hastanelerde saðlýk kontrolünden geçirilerek bu konuda önlem alýnmasýný, *Gardiyan ve askerler tarafýndan tutuklularýn maruz býrakýldýklarý þiddet ve insan onuruyla baðdaþmayan uygulamalarýn derhal durdurulmasýný ve bu suçlarý iþleyen görevliler hakkýnda gerekli idari ve adli iþlemlerin baþlatýlmasýný, * Mahpusun her tepki ve talebinin disiplin cezasý ile karþýlanmasý uygulamasýndan vazgeçilmelidir. Özellikle görüþ hakkýnýn, iletiþim olanaklarýnýn kýsýtlanmasý veya yasaklanmasýna dair disiplin cezasý verilmemelidir. Verilen cezalar kaldýrýlmalýdýr. * Mahpuslarýn yargýya eriþiminin engellenmemesini, * Temel beslenme ve yaþam ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý konusunda yaþanan sorunlarýn giderilmesini, * “sohbet genelgesi” ile getirilen sohbet hakkýnýn kullanýmý önündeki engeller kaldýrýlmalýdýr. Bu genelgenin yayýnlandýðý dönemde Hapishanelerde iyileþtirmelerin devam edeceðini belirten bakanlýðýn bu sözünü tutmasýný bekliyoruz. Biz insan haklarý savunucularý olarak hapishanelerde yaþanan hukuksuzluklarýn takipçisi olmaya devam edeceðiz.

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

ÝHD Ýstanbul Þubesi Cezaevi Komisyonu


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Röportaj

Orhan AKMAN (Ver. Di Temsilcisi) İle Söyleşi Sosyalist blokun yýkýlmasý Avrupa’daki sermaye sahiplerini rahatlattý. Saldýrý planýný harekete geçirdiler. 19 yýldýr bu iþi olabildiðince hýzlandýrmaya çalýþtýlar. Batý Almanya anti-sosyalizmin kalesi olmuþtur her zaman. Sermaye gruplarý artýk öyle bir hal aldý ki, sosyal demokrat hükümetlerin ardýndan, kimi liberal partiler sendikalarý kapatmak lazým gibi talepte bulundular. Toplu iþ sözleþmelerini meydanlarda yakalým dediler. Saldýrý paketleri hayata geçirdiler. Burada sendikalarýn özellikle çatý örgütümüz Alman Sendikalarý Birliði’nin aldýðý rol iyi olmadý. 2004’te 500 bin emekçinin katýldýðý eylemler örgütledik. Emekçiler, bunun devamý gelmeli, dedi. Ama Sendikalar Birliði, hareketi imza kampanyasýna dönüþtürdü.

Bu sektörde örgütlenme iþçi sýnýfýnýn tarihi düþünüldüðünde yeni bir alan. Bu süreç nasýl baþladý? Almanyada çok da yeni deðil. Bu alanda örgütlenen sendikalar Ýkinci Dünya Savaþý’ndan bu yana faaliyet yürütüyor. Bunun alt yapýsý da var tabii. Türkiye’deki perakende satýþ alanýna baktýðýmýzda, burada küçük dükkanlar biçiminde, geriye kalan %20 ise büyük tekellerin payý. Almanya’da ise durum çok farklý. Almanya’da perakende sektörünün %90’ý 6 büyük tekelin elinde. Yüzde on ancak küçük ve orta sektörler. Buralar iþçilerin yoðun olarak bir araya geldiði ortamlar oluyor. Real gibi tekstil sektöründeki firmalar. 10 iþçiden baþlayýp 10 bin iþçinin çalýþtýðý iþletmeler söz konusu. Emek ve sermaye çeliþkisini farklý bir þekilde yaþýyor. Türkiye’de baba-oðul birlikte çalýþýyor, arasýndaki çeliþki ne olacak. Baba-oðul çeliþkisi. Sendikalarýn bu alanda örgütlenmesi daha kolay batý Avrupa ülkelerinde. Kadýn üye durumunuz nedir? Bizim sektörde çalýþanlarýn çoðunluðu kadýn. Biz sendika olarak bir kadýn sendikasýyýz. Kadýnlarýn tercih edilmesinin nedeni, ucuz iþgücü olmasý ve “part time” çalýþmaya uygun olmasý. Ayný zamanda satýþ konusunda kadýnlarýn daha baþarýlý olduðu bir gerçek. Kapitalistler bunu biliyor ve onlarý tercih ediyor. Bu sektörde “part time” çalýþma yükselmiþ durumda. Bunu perakendenin bütün formatlarýnda görmek mümkün. Tekstilden marketlere kadar. Bu sektörde çalýþan insanlarýn aldýklarý düþük ücretlerin yaný sýra yaþlýlýkta yoksullaþmasý anlamýna da geliyor. Bizim sektörde çalýþan emekçilerin çoðu özellikle kadýnlar yoksullaþmakla yüzyüze. Almanyada 2 ile 3 milyon arasýnda genç ve çocuk sosyal yardýmdan yararlanmak zorunda kalýyor. Sektörden ayrýlan insanlarýn böyle bir sorunu mevcut. Örgütlenme açýsýndan durum nasýl? Örgütlenmede yaþadýðýmýz sorunlar var. Sendikal çalýþmamýzýn tarihi eski olmasýna raðmen, insanlarý örgütlemek zor oluyor. Örgütlüyoruz ama o iþlerinde kalma süreleri o kadar ký-

sa ki... Bizim 7 üyemiz var. Bu insanlar bir yýlda deðiþiyor. Sürekli bir tempoyla çalýþmak zorundayýz. Ýki kiþi örgütlüyor 3 kiþi ayrýlýyor. En zor örgütlenen çalýþma sektörlerinden birisi bu alan. Bir senede þube olarak 700-1000 iþçi örgütlüyoruz; en az o kadarýný kaybediyoruz. Hatta daha fazlasýný bile... Rüzgar deðirmenlerine karþý mücadele gibi bir þey oluyor. Patronlar kadýnlarýn durumunu kullanýyorlar. Almanyada birçok kadýn çocuklarýný tek baþýna yetiþtirmek zorunda kalýyor, patron da bunu kullanýyor. Ýþten atma ile tehdit ediliyor. Korku yalnýzca bizim buralarda deðil orada da var. Büyük tekeller pazarýn %90’ýný elde bulunduruyor. Tekelleþme son noktasýna varmýþ durumda. Türkiye’yi de böyle þeyler bekliyor. Kar ve ciro gelirinin yarýsýndan fazlasýný dýþ ülkelerde kazanýyor. Türkiye onlar için iyi bir pazar. Metro girdi ve daha girmeyi bekleyen birçok tekel var. Onlar girdiðinde küçük dükkanlarýn ayakta kalmasý mümkün olmayacak. Bu durum toplumsal sorunlarý beraberinde getirecektir. Almanya yaþlý bir toplum. Her semtte her mahallede ufak ufak dükkan vardý. Artýk buna gerek yok. Üç beþ yaþlý için mahalleye dükkan açmak gereksizleþti. Bu söylediðiniz yaþandýðýnda küçük ve orta ölçekli firmalarýn batacaðý anlamýna geliyor. Evet doðru. Bu hýzlanacak. Kapitalizmin ilerlediði tempo, biz sendikalara oldukça zor durumlar yaratýyor. Almanya’da Vallmart vardý biz orada örgütlendik. Ama tutunamadý, Metro satýn aldý, en az 20 yeri kapattý. Sendikalý iþçilerimiz iþsiz kaldýðý için sürekli bir sirkülasyon yaþýyoruz. Sendikalarýn dinamik yapýsý... Sürekli örgütlenmek zorunda olan, sürekli hareketli olan bir durum olumluluk deðil mi? Örgütlenmeyi ileri taþýyacaksýnýz, kurumsallaþmak önemli. Bir buçuk senedir biz Almanya’da toplu iþ sözleþmelerini imzalayamýyoruz. Bu Almanya iþçi sýnýfý tarihinde görülmemiþtir. Buna karþý grevler yapýyoruz. 200 bin insanýn katýldýðý eylemler yaptýk, grevler yaptýk. Bu koþullar altýnda grev yapabilme-

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008

21


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Röportaj

miz için örgütlülük düzeyimizin yüksek olmasý gerekir. Almanya’nýn ikinci büyük sektörü bu. Ýki milyon altý yüz bin insan çalýþýyor. Metal ve elektronik alanýndan sonra en büyük sektör bu. Toplu iþ sözleþmesi imzalayamadýðýmýzda bu örnek diðer patronlara da yol gösteriyor. Almanya’da süreli iþçi sayýsý azaldý. Adam alýnýp, üç ay deneme süresinden sonra iþe giriyordu ve sorun olmuyordu. Bazý sektörlerde, tekstilde... Mesela Zara’da 2500 iþçi çalýþýyor. Onlarýn yüzde 50 sinden fazlasý süreli iþçi. Greve çaðýrdýðýnda iþçiyi, patron beni kara listeye alýr, iþten atar diyor ve katýlmayý istemiyor. Grev kýrýcýlarý getiriyor. Özel þirket kuruyor ve bu þirkette yalnýzca grev kýrýcýlarý çalýþtýrýyor. Biz grev yapýyoruz ama o iki üç saat içinde reaksiyon gösteriyor ve satýþý devam ettiriyor. Kadýnlarý korkutmak da söz konusu. Satýþ elemanlarýnýn büyük bir kýsmý kadýnken, yöneticiler erkek oluyor. Ve baský kuruyorlar. Olumlu görülebilecek örnek, hareketin taþýyýcýsý kadýnlar. Ve sahiplenme açýsýndan daha direngen oluyorlar. Çalýþan yabancý kadýnlarýn sayýsý da çok fazla. Türk kadýnlarý daha önceleri temizlik gibi iþlerde çalýþýrken, þimdi kasiyer olarak çalýþmaya baþladýlar. Orasý açýsýndan en düþük ücretli iþlerdir. Yabancýlarýn yoðun olduðu bir sektör. Zara’da yaptýðýmýz grevde Münih’te 25 iþçinin çalýþtýðý bir iþyerinde greve çýkýldý bunlarýn yüzde 18 yabancýydý. Hepsi baþka ülkelerdendi. Bu hareket onlarý bir araya getiriyor. Sektörün kendine has sorunlarý, onca mücadele etmemize raðmen sözleþme imzalayamýyor olmamýz. Almanya’nýn yaþayacaðý sorunlardan biri bu olacak. Türkiye üç sözleþme duruma var. Sektör bazýnda, birim bazýnda, branþ bazýnda. Bizim bir sektörde 400 bin insan yaþýyor, toplu sözleþme bu 400 bin kiþiyi kapsýyor. Kapsam dýþý kimse kalmýyor. Ýþçi, bana ne kazandýrýyorsun, diyor. Ýki adým geriye gidip bakmak lazým. Niye iþçi sýnýfýný örgütleyemiyoruz. Sermaye saldýrýlarýný arttýrmýþ olmasý yeterli bir açýklama deðil. Çalýþma yöntemlerimize bakmamýz lazým. Almanya iþçileri þöyle düþünüyor, ben bir yere üye oluyorum, onlar da benim iþimi çözer. Havale etmiþler sendikalara. Dikkat ederseniz Almanya’da Schöreder iktidarý asýl saldýrýlarý yaptý. Bir yere üye olmak yetmiyor. Çýk

22

kardeþim, kapýnýn önüne çýk, grev yap, boykot yap diye çaðýrýyoruz. Ýnsanlarý tamamen yeni bir hareket kültürüne alýþtýrmamýz gerekiyor. Önemli örneklerde çalýþýyoruz. Bu sektörde 200 bin insaný sokaða dökmek önemli bir olay. Biz iki üç kiþinin parçalý çalýþtýðý iþletmelerde insanlarý bir araya getiriyoruz. Bunlarýn çoðu kadýn, hem de yaþlý kadýnlar. Bunlarý harekete geçirmek daha zor oluyor. Tekstil sektöründe 60 gündür grevdeyiz. Oradaki taþeron iþçilerin hepsinin kadrolu iþçi olmasýný saðladýk. Taþeron iþçiler iþi býraktý yani. Güney Amerika’ya mal gönderemediler. Patron bunlarý kadrolu yaptý. Ama iþçiler greve devam ettiler. En yoðun saldýrý dönemini yaþýyoruz. Ama en hareketli dönemi de... Kadýnlarýn yönetime katýlýmý, grevlerde aldýklarý rol, bu alanýn içinde yer alan insanlar, sürece nasýl dahil olabiliyorlar? Sürece dahil olabiliyorlar mý yoksa geri planda mý kalýyorlar? Kadýnlarýn örgütlenmesi, görev yapmasý sorunu uzun zamandýr tartýþýlýyor. Dikkat ederseniz bizim tüzüklerimizde, yönetim organlarýnda, toplu sözleþme komitelerinde kota zorunluluðu vardýr. 10 kiþilik komitede 7 kadýn bulunmak zorunda. 6 kiþi bulduysak 7 kiþi boþ kalýyor oraya erkek koyamýyoruz. Ben kotaya inanmýyorum. Sorun bununla çözülemez, ama sorunu hep gündemde tutuyor. Ama grevlerde kadýnlar biraz daha geç ateþleniyor ama harekete geçtikten sonra sonuna kadar gidiyor. Bu da bir mücadelenin parçasý. Zamanla çözülecek bir sorun. Yönetim sürecine dahil olmada yabancý kadýnlarla, diðer kadýnlarýn oraný nasýl? Bu ciddi bir sorun. Kadýnlarýn sendika yönetimlerine yer almasý meselesi ciddi bir sorun. Yabancý uyruklu insanýn görev almasý gerekiyor. Özellikle yabancý kadýnlarýn. Ýnþaat sektöründe çalýþan kadýn arkadaþlar var. Onlarla konuþuyoruz, onlar da belli þeyler anlatýyorlar. Yabancý bir sendikacý geldiðinde kendilerini daha iyi ifade ettiklerini görüyoruz. Yabancý emekçi kadýnlarýn sorunu ile Alman kadýn iþçilerinin durumu ayný. Emperyalist ülkelerde kazanýlmýþ olan haklarýn geri alýnmasý söz konusu. Bir çok anlamda sosyalist dünyanýn yarattýðý baský ile yaratýlmýþ olan sosyal kazanýmlar yok ediliyor. Sýnýfýn tepkisi ve durumu nedir? Sosyalist blokun yýkýlmasý Avrupa’daki sermaye sahiplerini rahatlattý. Saldýrý planýný harekete geçirdiler. 19 yýldýr bu iþi olabildiðince hýzlandýrmaya çalýþtýlar. Batý Almanya anti-sosyalizmin kalesi olmuþtur her zaman. Sermaye gruplarý artýk öyle bir hal aldý ki, sosyal demokrat hükümetlerin ardýndan, kimi liberal partiler sendikalarý kapatmak lazým gibi talepte bulundular. Toplu iþ sözleþmelerini meydanlarda yakalým dediler. Saldýrý paketleri hayata geçirdiler. Burada sendikalarýn özellikle çatý örgütümüz Alman Sendikalarý Birliði’nin aldýðý rol iyi olmadý. 2004’te 500 bin emekçinin katýldýðý eylemler örgütledik. Emekçiler, bunun devamý gelmeli, dedi. Ama Sendikalar Birliði, hareketi imza kampanyasýna dönüþtürdü.

121. Sayý / 12 Ağustos - 25 Ağustos 2008




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.