s123

Page 1



Yeni Evrede Mücadele Birliði

Başyazı

Ýþçi sýnýfý saðlam bir karaktere sahiptir. Karakter saðlamlýðý kendisini sýnýf mücadelesinin her alanýnda ve sayýsýz olayda gösterir. Bunun baþýnda, iþçilerin kendi aralarýnda, sýnýf dayanýþmasýnda gösterdikleri tavýr geliyor. Sermayeye karþý sýký bir sýnýf dayanýþmasýnda bulunmak, emekçilerin hem sýnýfsal konumlarý ve içinde olduklarý ekonomik koþullar gereðidir, hem de emekçi kitlelerin sýnýf mücadelesinin düzeyini gösteriyor. Ýþçi sýnýfý hareketi, canlý bir harekettir. Geliþmelere baðlý olarak sürekli bir deðiþim geçirir. Ýþçilerin bir sýnýf olarak hareket etmesi, kendi içinde sýký bir dayanýþmada bulunmasý kendini geliþmenin her aþamasýnda yeni biçimlerde ortaya koyar. Ýþçilerin sýnýf bilincinin, sýnýf tavrýnýn kendisini belirgin olarak ifade ettiði sorunlardan biri, iþçilerin iþten atýlmalarý sýrasýnda ortaya konan eylemler sýrasýnda kendini gösterir. Ýþçilerin iþten atýlmalarý çok sýk gündeme geldiði için, buna karþý geliþen eylemler de sýkça yapýlýyor. Bu eylemler iþçilerin sýnýf tavrýnýn somutlandýðý billurlaþtýðý etkili eylemlerdir. Çalýþanlar kendi durumlarýný tehlikeye atmýþ olsa da, yine de iþten çýkarýlan iþçi arkadaþlarýna eylemlerle sahip çýkmayý sürdürüyorlar. Emekçiler sýnýf dayanýþmasý için, sýnýf mücadelesinin geleceði için bu aðýr sonuçlarý göze alýyorlar. Ýþçilerin sýnýf dayanýþmasý sýrasýnda bazý yerlerde tümden iþten atýldýklarý durumlar olmuþtur. Tüm bu yýkýcý ekonomik sonuçlarý bilinmesine karþýn, iþçiler baþka yerlerde, kendi sýnýf tavrýný göstermekten geri kalmýyorlar. Emekçilerin sýnýf tavrý ister sendikal mücadele nedeniyle olsun, ister sendikal örgütlenme dýþýnda ve sendikalardan baðýmsýz olsun, her durumda ortaya çýkabiliyor. Çalýþanlarýn iþten atýlmasýna karþý mücadele yalnýzca büyük iþletmelerle sýnýrlý deðildir. Daha küçük iþyerlerinde, üç-beþ kiþinin çalýþtýðý yerlerde de veriliyor. Ýþçiler arasýnda çok yaygýn olan sýnýf dayanýþmasý bir “meslek dayanýþmasý”yla açýklanamaz. Emekçilerin sýnýf dayanýþmalarý, bunun çok ötesinde, bir sýnýf hareketi olarak, sýnýf mücadelesi olarak ortaya çýkýyor ve sürüyor. Fabrikalarda öncü iþçi olmak, iþten atýlmayla en önce karþý karþýya olmak, topun aðzýndaki bir insan olmaktýr. Öncü iþçiler bu þartlar altýnda emekçileri örgütlüyor. Onlarý harekete geçiriyorlar. Oysa bu denli büyük iþsizliðin olduðu bir yerde, bir emekçi için iþsiz kalmak en büyük yýkýmdýr. Çünkü iþsiz kaldýktan sonra kolay kolay yeni bir iþ bulamaz. Bu yüzden iþsiz kalmak, aç kalmak, sürünmek, tam anlamýyla sefalet içinde olmak demektir. Ýþçiler bu ölümcül koþullara raðmen kendilerine düþen sýnýf görevlerini yerine getiriyorlar. Ýþçiler tüm bunlarý uzun bir tarihi süreçten geçerek, yaþayarak, kendi deneyimlerine dayanarak öðrendiler. Sýnýf tavrý, sýnýf mücadelesi, örgütlülük, sýnýf bilinci, emekçiler için kurtuluþlarýna giden yolda güçlü sýnýfsal silahlardýr. Sýnýf tavrý kendini þu durumlarda da gösteriyor: Kapitalistler, emekçilerin örgütlenme mücadelesine öncülük eden iþçilere, bu iþten vazgeçmeleri, iþçi arkadaþlarýna sýrt çevirmeleri, onlara ihanet etmeleri durumunda, para, daha iyi bölümlere geçme ve daha baþka olanaklar teklif etmiþlerdir. Kapitalistlerin bu teklifleri karþýsýnda genel bir eðilim ve genel bir tavýr olarak söylemek gerekirse, iþçilerin bu onursuzluðu kabul etmediklerinin ve saðlam bir sýnýf karakterine sahip olduklarýnýn kesin olarak belirtilmesi gerekiyor. Kendilerinin bireysel çýkarlarý uðruna, arkadaþlarýna, sýnýfýna sýrtlarýný dönmemiþlerdir. Burada bireysel çýkarlar için sýnýfsal tavýrdan bir sapma olmamýþtýr. Ya da iþten atýlan arkadaþlarý için eyleme geçtiklerinden dolayý, hepsi iþten atýlan iþçilerin, kapitalistin, atýlan iþçileri desteklemekten vazgeçmeleri halinde kendilerini tekrar iþe alacaðýný söyleyen, onlarý arkadaþlarýna ihanet etmeye çaðýran teklifi karþýsýnda sýnýfsal, onurlu bir tutum sergilemeleri de ayný þekilde genel bir durumdur. Sýnýf dayanýþmasýnýn, sýnýf tavrýnýn çeþitli örnekleri kamu emekçileri arasýnda örülmüþtür. Kapitalist devletin, faþist devletin kamu emekçilerine karþý kullandýðý en güçlü silahlarýndan biri sürgünlerdir. Þimdiye deðin sürgün edilenler genellikle emekçilerin sendikal örgütlenmesine ve mücadelesine öncülük edenler ve devrimci mücadele yürütenler olmuþtur. Devletin sürekli ve sistematik olarak kullandýðý sürgün silahýyla emekçi kitlelere boyun eðdirmeyi, onlarý burjuvazinin diktasý altýnda tutmayý amaçlýyorlar. Sürgünler, baskýlar sürüp giderken, kamu emekçileri arasýndaki dayanýþma, kenetlenme, mücadele azminin bilenmesi tam da bu nok-

SINIF TAVRI

tada örülüyor. Kamu emekçilerinin yükselen mücadelesi genel olarak ekonomik, toplumsal ve politik sorunlarda ve özel olarak da, sürgünler ve artan özelleþtirmeler sýrasýnda emekçilerin iþten atýlmasý, hak gasplarý ve sýnýf mevzilerinin daðýtýlmasý saldýrýlarýna karþý mücadeleden kaynaklanmýþtýr. Bütün bu alanlarda verilen mücadele son derece sert, göðüs göðüse çarpýþmalara yol açmýþtýr ve yol açmaktadýr. Emekçiler bu eylemler sýrasýnda kaynaþmýþ, yetkinleþmiþ, bilinçlenmiþ ve sermaye egemenliðine karþý savaþ kapasitelerini artýrmýþtýr. Ýþçi sýnýfýnýn sermayeye karþý sýnýf savaþý (gerçek iç savaþ) her koþul altýnda sürmüþtür. Bazen açýk olarak, bazen örtülü, ancak sürekli olmuþtur. Ýþçilerin kendi aralarýndaki örgütlü baðlarý, dayanýþmalarý, ortak hareketi 12 Eylül askeri faþist diktatörlük altýnda da varlýðýný çeþitli biçimlerde devam ettirmiþtir. Ýþçiler, faþist devletin ve kapitalistlerin iþten atma tehditleri ve zindana atma tehditleri karþýsýnda her zaman açýk eylemlere gidememiþlerdir ama, iliþkilerini ve ortak hareketlerini baþka yollarla ifade etmiþlerdir. Bu, bazen iþten atýlan arkadaþlarýna sahip çýkma, bazen tutuklanan arkadaþlarýna ve ailelerine sahip çýkma þeklinde ama daima sürmüþtür. Daha sonra, koþullar deðiþtiðinde iþçilerin eylemleri açýk biçimler almýþtýr. Daha doðrusu, iþçilerin en aðýr koþullar altýnda koruyup sürdükleri örgütlü ve sýký baðlarý, ortak hareketleri ve sýnýf tavrý, politik koþullarýn deðiþmesini ve geniþ kitlelerin sermayeye ve faþizme karþý harekete geçmesini saðlamýþtýr. Ýþçilerin sýnýf tavrýnýn somutlandýðý eylemler yalnýzca “ulusal” çerçevede görülmüyor, sýnýf mücadelesi dünya çapýnda sürüyor. Proletaryanýn sýnýf mücadelesi ulusal deðil, toplumsaldýr. Emekçilerin enternasyonal mücadelesinin temeli, iþçilerin dünya çapýnda karþýlýklý baðýmlýlýðý, üretimin ve ekonominin uluslararasýlaþmasý, emeðin dünya çapýndaki sosyal karakteri ve iþçilerin ücretli emekçiler olarak durumlarýnýn her yerde ayný olmasýdýr. Emekçilerin enternasyonal mücadelesi, artýk yalnýzca ayný ekonomik koþullarda bulunmalarýndan kaynaklanmýyor. Emekçiler dünya genelinde bilinçli ve örgütlü olarak hareket ediyorlar. Proletarya enternasyonalizmi, sýnýf bilinçli iþçilerden ve iþçi sýnýfý partilerinden doðuyor ve onlarýn hareketini ifade ediyor. Enternasyonal hareket pratik olarak varlýðýný koruyor. Proletarya enternasyonalizmi bilinçli olarak da, hareket olarak da dünya proletaryasýnýn içinde iyice yerleþmiþtir. Sermayenin iþçilere yönelik saldýrýsý yalnýzca birkaç ülkeyle sýnýrlý deðildir. Saldýrý dünya genelinde tüm iþçilere karþý yürütülüyor. Ýþçilerin kitlesel olarak iþten atýlmasý, çok ileri boyutlara varan iþsizlik, emekçilerin uzun bir tarih sürecinde çok çetin savaþýmlarla elde ettikleri tüm ekonomik, sendikal, toplumsal mücadele mevzisinin topyekün bir kapitalist saldýrýya uðramasý dünya genelinde yürütülüyor. Bu ortak saldýrý, iþçileri dünya çapýnda ortak hareket etmeye, mücadele birliðini örmeye zorluyor. Ýþçilerin sýnýf tavrý dünya genelinde kaçýnýlmaz olarak kendini daha etkin eylemlerle ortaya koyuyor. Dünya proletaryasýnýn amacý aynýdýr: Kapitalizmi yýkmak ve sosyalizme geçmek. Proletarya enternasyonalizmi, dünya iþçilerinin sýnýf bilinçli hareketi olarak, proletaryanýn kurtuluþunun bir koþulu olarak önemini her geçen gün biraz daha kabul ettiriyor. C.DAÐLI

123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

3


Yeni Evrede Mücadele Birliði

G.Kürdistan

KERKÜK BÖLGE GERÝCÝLÝÐÝNÝN KABUSU OLDU Deniyor ki, Kerkük için için yanýyor. Hayýr, Kerkük týpký yangýný tüm çevredeki ormanlara yayan çam kozalaklarý gibi, yana yana patlayacak noktaya geldi. ABD baþkaný Bush, bizzat Kerkük’e yönelik bir yasanýn kabulü için Irak’taki kukla yönetime olaðanüstü baský uyguluyor. Türkiye’de devletin resmi görüþüne göre Kerkük sorunu, tüm diðer iç-dýþ sorunlarýn önüne geçecek kadar önemli ve acildir. Suudi Arabistan, Kürt yöneticilerine Kerkük meselesini ertelemeleri için 3,5 milyar dolar rüþvet teklif ediyor. Ýran, Suriye yetmiyor, bir de Mýsýr, Ürdün, Katar gibi bölgenin ne kadar gerici, iþbirlikçi ülkesi varsa, hepsi de Kerkük’ün statüsü konusunda ellerinden gelen baský, þantaj, tehditleri hayata geçirmekten geri kalmýyorlar!! Tanrý aþkýna(!!) Neler oluyor?? Bir þehri, bütün bir kýtasal coðrafyanýn ana sorunu haline getiren de neyin nesi?! Nasýl olur da Kerkük, Ortadoðu’ya yönelik uluslararasý diplomasinin hedef tahtasý haline gelir?! Tarih Petrolle Deðil Kanla Yazýlýr Ýlk akla gelen cevap, Kerkük’ün üzerine oturduðu petrol yataklarýnýn zenginliðidir. Ancak bu zenginlik konusunda rivayetler çok farklý. Kimilerine göre Kerkük, dünya petrol rezervlerinin yüzde 7,5’i gibi inanýlmasý güç, bir zenginlik barýndýrýyor. Kimilerine göreyse, kentin petrol rezervleri tükenmek üzere. Bütün kuþkularýn ötesinde, Kerkük’te iþlemekte olan petrol kuyularý, balýn sineði çekmesi gibi, tüm petrol þirketlerini kendine doðru çekiyor ve her dev þirket kendini bir etnik grubun arkasýna saklayarak çýkarlarýný garanti altýna almaya çalýþýyor. Baðdat’taki kukla parlamento tarafýndan kabul edilen yasaya göre, bu dev þirketler petrol sahalarýný kendi aralarýnda bölüþtüler bile. Kerkük üzerinde hak iddia eden hiçbir etnik grup, bu yasaya karþý çýkmadý. Ýþin aslý, petrol paylaþýmý sorunu hemen hemen halledilmiþtir. Öyleyse Kerkük’ü uluslararasý bir sorun haline getiren, petrol deðil. Daha ötede bir baþka sorun var. Bu sorunun ne olduðunu hemen söyleyelim: Kerkük, Kürt halkýnýn kendi kaderini gerçekten tayin edip etmeme sorunu haline gelmiþtir. Uluslararasý ve bölgesel güç dengeleri þimdi öyle bir noktadadýr ki, ya Kerkük Kürt halkýnýn olacak, böylece Kürt devleti kendini idame ettirip varlýðýný dünyaya kabul ettirebilecek bir güce kavuþacak; ya da Kerkük Kürt halkýnýn elinden kaçýrýlacak ve ilhakçýlýða dayalý bölge gericiliði yaþamýna devam edecektir. Halk Büyük Oyunu Nasýl Bozdu? Kerkük olmadan Güney devleti ayakta kalamaz, Kürt halký bunu gayet iyi biliyor. Sadece petrol gelirine sahip olmak deðil, ulusal bir iradenin, tarihsel, coðrafi ve kültürel haklýlýða dayalý bir kaderin gerçekleþip gerçekleþemeyeceðiyle ilgili bir sorun. Güney Kürdistan halkýnýn Kerkük’e dair politik gerçekçiliðin ne denli farkýnda olduðunu, geçtiðimiz Temmuz ayýnda gördük. ABD,

4

kenti Kürt halkýnýn elinden alarak “eþit paylaþým” adý altýnda bölge gericiliðinin iradesi altýna sokan yasayý Irak’a dayatmýþtý. Bu yasaya göre Kerkük, Kürt, Arap, Türkmen gruplarý arasýnda eþit paylaþtýrýlacak, kentin güvenliðini tamamen yabancý güçler saðlayacaktý. Bu yasanýn anlamý açýktý, Kürt halkýna Kerkük’ten vazgeçmesi dayatýlýyordu. Güney Kürdistan halký, sözde “eþit paylaþým” yasasýnýn ardýndaki tuzaðý hemen fark etti ve KDP-KYB’nin uyutma-geçiþtirme taktiklerine prim vermeden, sokaklara döküldü. Kerkük’teki büyük gösteri sýrasýnda patlayan bomba, öfkeyi daha da artýrdý. 28-29 Temmuz günü Erbil’de 1 milyon, Süleymaniye’de 300bin kiþi sokaklarý adeta zapdetti. Halkýn bu dev gücü karþýsýnda Talabani ve Barzani, Kerkük’ün statüsüne dair, ABD ve Türkiye’ye verdikleri sözleri bir anda yutup, kükremeye baþladý. Talabani yasayý veto etti, geri gönderdi. Barzani ise Kerkük’e iki tabur peþmerge kuvveti kaydýrdý. Ama bu manevralar, sadece kendi ihanetçi-iþbirlikçi konumlarýný gizlemek içindi. Çünkü sözkonusu “eþit paylaþým yasasý”ný kabul ettiklerini, pek çok defalar kameralar önünde itiraf edenler, yine bizzat Talabani-Barzani idi. KDP-KYB iþbirlikçiliðini bir anda telaþa düþürüp, efendilerine verdikleri sözleri unutturan büyük halk eylemleri, bölgedeki diðer gerici devletleri çok daha büyük bir telaþa sürüklemiþ görünüyor. Çünkü bu halk, Kerkük’ten vazgeçmiyor, her türlü oyunu bozuyor, iþbirlikçi burjuva liderliðini gerektiðinde ezip geçiyor, tehditlere aldýrmýyor. Kendi ayaklarý üzerinde durmak için çabalayan, kendi kaderini tayin iradesini, ABD’ye raðmen yaþama geçirmeye çalýþan bir halkýn varlýðýnda, bölgenin ilhakçý statükosunun sürdürülmesi olaðanüstü güç olacaktýr. Sermayeden Uzak, Halklara Yakýn Oysa bölge gericiliðinin en önemli sacayaðýndan yoksun kalan, baþta Türkiye, Ýran, Suriye rejimleri, büyük altüst oluþlarýn içine sürüklenmekten kaçýnamayacaklar. Mýsýr, Ürdün gibi, sorunun doðrudan muhatabý olmayan diðer ülkelerin de derdi, bölge gericiliðinin çözülme ihtimalinden duyulan korkudur. Bütün bu geliþmeler içinden devrim adýna öne çýkan yön þudur, Kerkük yüzünden, Güney Kürdistan halkýyla ABD arasýnda kocaman bir uçurum oluþtu. Bir önceki dönemde yaþanan Kürt-ABD yakýnlaþmasý, elbette geçici bir nitelik taþýyordu ve iþlerin bu noktaya geleceðini söylemek, kehanetten sayýlamazdý. Yine de, bir döneme damgasýný vuran bu yakýnlaþma, en baþta Türkiye ve Ýran’da ideolojik bir zehir gibi iþlev gördü. Ezilen Kürt halkýna, ABD’yi kurtarýcý olarak sunan söylemlerin etkinliði arttý ve bu söylem, emekçi sýnýflarla Kürt halký arasýna adeta bir karakedi gibi sokuldu. Þimdi bu durum ortadan kalkýyor. Kuzey halký için bu dönüþümün miladý, Þubat 2007’di. Güney halký içinse Temmuz 2008... Kürt halký, kendi kaderini gerçekten tayin edebilmek için, ABD ile karþý karþýya geldikçe, bölgenin emekçi sýnýflarý ile yakýnlaþacaktýr. Ve iþte ancak o zaman, Kerkük sokaklarýnda korkusuz ve onurla dolaþacak imkanlarý yaratabilir. Varsýn petrol olmasýn... Kendi geleceðini kendi eline almýþ bir ulus, en büyük zenginliðe kavuþmuþtur.

123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Göçmen Sorunu

VAHÞETÝN ADI: U M U T YO L C U L U Ð U

Ýstanbul’da yol kenarýna atýlmýþ 13 göçmen cesedi bulundu. Bu cesetlerin yaný sýra, yol kenarýna atýlan yüzden fazla göçmen de yakalanmamak için kaçmaya çalýþtý. Yakalanýnca tv kameralarýna konuþan bir kiþinin TIR’dan indirilene kadar arkadaþlarýnýn öldüðünü farketmediklerini söylemesi hepsinin ölümden döndüðünü gösteriyor. Bu ilk kez karþýlaþýlan bir durum deðil. Türkiye’de olsun, dünyanýn deðiþik yerlerinde olsun çok sýk karþýlaþýlan bir durum. Avrupa’ya gitmek isteyenler baþta Cebelitarýk Boðazý olmak üzere, Akdeniz boyunca, Ege Denizi ve Türkiye’de bu tür vahþetlerle sürekli karþýlaþýyorlar. Göçmenlerin açýklamalarýndan yakalandýklarý ülke güvenlik güçlerinin hiçbir iþlem yapmadan batacak durumdaki hurda gemilere, motorlara onlarca ya da yüzlerce göçmeni bindirerek baþka ülke istikametine doðru göndermelerinin çok sýk yaþanan bir durum olduðu anlaþýlýyor. Kimi zaman onlarca, kimi zaman yüzlerce insan yaþamýný yitiriyor. Bu olaylarýn kamuoyuna yansýyan kýsmý bile geçiþ bölgelerinin ölüm bölgelerine dönüþtüðünü gösteriyor. Göçmenlerin “umuda yolculuðu” çoðu zaman ölüme yolculuk oluyor. Ölüm çok deðiþik biçimlerde göçmenleri buluyor. En yaygýn olarak karþýlaþýlanlarýna baktýðýmýzda,; konteynýr, kamyon kasalarý ve gemilerin kapalý bölmeleri gibi kapalý, havasýz, soðuk vs.. yerlerde taþýnmaktan dolayý ölümler, denizlerde, nehirlerde batacak kadar eskimiþ olan gemi, motor ve sandallarla geçiþ sýrasýnda kimi zaman da denizlerde, sýnýr bölgelerinde kendi baþlarýna býrakýlarak ölümler, sýnýrlarda güvenlik güçlerince vurularak ölümler, sýnýrlarda mayýnlardan ölümler, yakalandýklarýnda konulduklarý göçmen kamplarýnýn tam bir ölüm kampý olmasý, karakolda, kamplarda ve deðiþik yerlerde güvenlik güçlerince öldürülmeleri gibi çok deðiþik ve yaygýn ölümler yaþanýyor. ABD’nin Meksika sýnýrý, göçmen sorunlarýnýn en fazla yaþandýðý yerler içinde öne çýkýyor. En fazla ölümün gerçekleþtiði yerlerden olduðu için kimi zaman ABD ile Meksika arasýnda diplomatik sorunlara yol açýyor. Avrupa’da da sýnýr geçiþlerinde güvenlik güçlerince her yýl yüzlerce göçmen vurularak ölüyor.

Japonya’da göçmenlerin yoðun olarak gittiði yerlerde ve denizde ölümlere sýk rastlanýyor. Göçmenlerin Ýstikameti Sermayenin Akýþ Ýstikametidir Kapitalizmin ilkel sermaye birikimi sürecinde göç sömürgelere doðru oluyordu. Kapitalist ülkeler hem kendi ülkelerindeki iþ gücü fazlalýðýndan kurtulmak, hem de buralarý yaðmalamak, sömürmek için sürekli buralara göç yolluyordu. Buralardan alýnan deðerle ne varsa sömürgeci ülke merkezlerine doðru akýyordu. Bugün ise göçün istikameti çok net olarak sermayenin toplandýðý merkezlere doðrudur. Uluslararasý göçün en fazla Avrupa Birliði, ABD ve Japonya’ya doðru yaþanmasý buralarýn sermayenin merkezleri olmasý nedeniyledir. Göç yollarý çoðu zaman sömürüyle aktarýlan sermayenin rotasýnda ilerler. Güney ve Doðu Asya ülkelerinden Japonya, ABD, Avustralya’ya göçün yoðun olmasý, buralarý bu ülkelerin sömürmesi nedeniyledir. Hindistan ve yakýn yerlerin Ýngiltere’ye, Latin Amerika ve Orta Amerika’dan ABD’ye, Afrika’dan Avrupa’ya doðru göçün yoðun olmasý sömürülen ülke ve sömürüyle elde edilen sermayenin aktarýldýðý ülke iliþkisini kaba olarak gösteriyor. Coðrafi konum da göç yollarý açýsýndan etki etse de sermayenin akýþý daha çok etki ediyor. Kapitalizmin vahþetinin sýnýrsýzlýðý sermaye sýnýfýnýn sermayesini sýnýrsýz olarak artýrmasýyla gerçekleþiyor. Emperyalizmin baðýmlý ülkelerde ve yeni sömürgelerde uyguladýðý ekonomik tam ilhak politikalarý sonucu yaþam ve geçim araçlarýný kaybeden emekçiler emperyalist merkezlere doðru, yeni bir yaþam umuduyla göç yollarýna koyuluyor. Ýnsan ticaretindeki vahþette bunun bir parçasý olarak yaþanýyor. Emperyalizm ve iþbirlikçi burjuvalar tarafýndan dünyanýn bir çok yerinde sürdürülen savaþlar da insan ticaretini artýrýyor. Savaþla yaþam alanlarý ve olanaklarý yýkýlanlar, can güvenliði savaþla ortadan kaldýrýlanlar yaþam olanaklarý ararken insan tacirlerinin eline düþüyorlar. Ýnsan ticaretinin metalarý haline dönüþü-

123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

5


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Göçmen Sorunu yorlar. Ýnsan Ticareti Tarihteki köle ticaretinin bugünkü biçimi insan ticaretidir. Kapitalizm insan ticaretinin yaþandýðý bir sistem. Kapitalist sömürünün yarattýðý yýkým insan ticaretinin bir vahþet olarak sürmesine yol açýyor. Kapitalizmin yýkýmýnýn ortaya çýkarttýðý vahþet bir çok alanda yaygýn. Ýnsanlýk dýþý koþullarda köle olarak çalýþtýrýlan insan sayýsý Afrika’dan kopartýlýp köleleþtirmenin yaþandýðý yüzyýllar öncesinin köle sayýsýndan fazla. Ýnsan ticaretinde en fazla para kadýn ticaretinde elde ediliyor. Kadýnlarýn bir meta olarak satýlmasý, seks kölesi olarak kullanýlmasýyla büyük paralar elde ediliyor. Ýnsan kaçakçýlýðýndan sermaye sýnýfý büyük kazanç elde ediyor. Baþta uyuþturucu olmak üzere bir çok kaçakçýlýk alanýnda milyarlarca dolarlýk kazanç saðlýyorlar. Ýnsan kaçakçýlýðýndan elde edilen yasa dýþý paranýn bankalara akmasýyla ve bu yolla gelen insanlarýn çok ucuza çalýþtýrýlmasýyla büyük sömürü saðlayarak sermayesini artýrýyor. Göçmenliðin yasadýþý ilan edilmesi insan ticaretine ve büyük miktarda paranýn bu alana akmasýna yol açýyor. Göçleri yasaklayan sermaye sýnýfý yasadýþý insan ticaretinde dönen paradan en büyük payý alýyor. Emperyalist merkezlerde de milyonlarca kaçak göçmen köle olarak her türlü insanlýk dýþý vahþete uðrayarak yaþýyor. Emperyalist ülkelerde metropollerin ýþýltýlý plaza ve gökdelenlerinden kýrsaldaki çiftliklere, en aðýr maden iþlerinden kentlerdeki temizliðe kadar kaçak göçmen iþçiler en aðýr koþullarda çalýþtýrýlýyor, sömürülüyor. Ýsveç’in baþkenti Stockholm’de çalýþan temizlik iþçilerinin yüzde 10’u kaðýtsýzlar denilen kaçak göçmen iþçilerden oluþuyor. Bu durum diðer emperyalist metropollerde de farklý deðildir. Kaðýtsýzlar denilen göçmen emekçiler yasal geçiþ hakkýna sahip olsalar yasal konumlarý nedeniyle iþçi sýnýfýnýn kazanýmlarýndan yararlanacaðý için burjuvazinin sömürüsü azalmýþ olacak. Yasal geçiþ engellenerek sömürü de artýrýlmýþ oluyor. Yasadýþý göç yoluyla gelenlerin kaçak olarak hiçbir güvenceleri olmadan çalýþmalarý kimi zaman çok düþük olan maaþlarýnýn bile verilmeden sokaða atýlmalarýyla sonuçlanýyor. Baþvurabilecekleri hiçbir yer yok. Çok düþük ücretlerle çalýþtýrýlýyorlar. Bu durum, yasal çalýþma koþullarýnda çalýþan emekçiler üzerinde de baský oluþturuyor. Daha az ücretle çalýþacak olanlarýn olmasý, daha iyi koþullarda çalýþmak isteyen emekçilerin mücadelesini engellemek için kullanýlýyor. Ýþten atýlma korkusu ve daha kötü koþullarla karþý karþýya gelinmesi nedeniyle þovenizm ve ýrkçýlýk körüklenmeye çalýþýlýyor. Ýþçilerin ücretlerinin düþük olmasýnýn nedeni göçmen iþçiler gibi gösterilerek iþçi sýnýfý içinde þovenizm yayýlmaya çalýþýlýyor. Ýþçi sýnýfýnýn sýnýfsal kurtuluþ bilinci oluþtuðundan beri sadece en geri iþçiler bundan etkilense de burjuvazi bunu sürdürmeye çalýþýyor. Ýþsizler, lümpenler vs.. arasýnda bu durum þovenizm için kullanýlýyor. Göçmenlere yönelik ýrkçý ve þoven saldýrýlar sürekli olarak yaþanýyor. Kapitalizmin insan üzerinde gerçekleþtirdiði yýkým farklý kültür, dil, din, farklý ulus, farklý renklerden, halklardan insanlar arasýnda düþmanlýðý körüklüyor. Geliþme, insanlarýn küresel çapta kaynaþmasý yönünde sürekli daha yeni ve güçlü olanaklar yaratýrken yýkým ve sömürü insanlararasý düþmanlýðý artýrýyor. Kapitalist üretim iliþkilerinin geliþmeyi engellemesi nede-

6

niyle insanlar arasýnda düþmanlýk körükleniyor. Kapitalistler insanlarý birbirlerine düþman ederek egemenliðini sürdürmeye çalýþýyor. ABD emperyalizminin 1990’lý yýllarda baþlattýðý Küba’ya yönelik göçmen senaryosu boþa çýkarýldý. Küba ekonomisinin en zorda olduðu koþullarda, Küba Devrimini ve sosyalizmi yýkmak isteyen emperyalizmin baþý ABD, kaçak göçmenler sorunu çýkarmaya çalýþtý. Emperyalist haber ajanslarýnýn servis ettiði bir çok haber tüm dünyada burjuva medyada Küba karþýtlýðý için kullanýldý. Küba’dan ABD’ye kaçýþ senaryolarý Küba’ya askeri müdahale için gerekçe oluþturma çabasýydý. Küba ile ABD arasýnda belli sayýda Küba’lýnýn her yýl ABD’ye yasal yoldan geçmesi için anlaþma olduðu halde ABD Küba’lýlara vize vermeyip yasal geçiþi engelleyerek yasadýþý göçmen krizi yaratmaya çalýþmýþtýr. Küba’dan isteyenler yasal yollardan ABD’ye gidebiliyor. ABD ise bunu engelliyor. Üstelik yapýlan anlaþmalardaki sayýda geçiþe de izin vermiyordu. Küba; ABD’nin mafyayý, kiliseyi ve diðer karþý-devrimcileri kullanarak yasadýþý göç organize ettiðini açýða çýkartýp bunlarý daðýtýp ABD’nin amacýna ulaþmasýný engelledi. Küba’dan kaçanlar diye servis edilen görüntüler aslýnda ABD’nin yasal geçiþi engelleyerek ve kendi organizasyonuyla gerçekleþtirdiði insan dramýydý. Ýnsan ticaretinin kendisi olduðu gibi bu ticarette, kullanýlan yöntemler de insanýn aþaðýlanmasý ve kapitalist düzenin çürümüþlüðünün boyutlarýný gösteriyor. Canlý hayvanlarýn bile taþýnmadýðý, taþýnamayacaðý koþullarda hiç bir insani ihtiyaçlarý karþýlanmadan taþýnýyorlar. Yol kenarýna atýlan cesetler ve kimisi ölmek üzere olan insanlarýn bu hale gelmesi kapitalizmin insanlarý düþürdüðü durumdur. Göçmenlerin karþýlaþtýðý kötü koþullar para kazanan tacirlerin para kazanmasýnýn yanýnda yoksul ülke halklarýndan insanlarýn aþaðýlandýðý, ýrkçýlýk ve þovenizm nedeniyle de artmaktadýr. Göçmenler daha aþaðý görülür. Her kapitalist ülke þovenizmi ve ýrkçýlýðý, daha yoksul ülke halklarýný kendinden aþaðý görme düþüncesine dayanýr. Sömürü ile yoksullaþanlar, ýrkçýlýðýn ve þovenizmin de hedefi olurlar. Ýnsan kaçakçýlýðýnda bu ýrkçýlýk ölüm ve vahþeti çoðaltýr. Kölelik döneminde köle tüccarlarýn elindeki bir kölenin yaþamýný yitirmesi köle tüccarýnýn zarar etmesi demektir. Oysa þimdi insan tüccarlarýnýn eline düþen göçmenin ölümü nedeniyle insan tüccarlarý zarar etmezler. Kapitalizmin insaný aþaðýlamasý bir metadan bile daha aþaðý hale getirmesi biçiminde görülüyor. Göçmenler insan tacirleri için de, kaçak olarak çalýþtýrýldýklarý kapitalistler için de en ucuza alýnan bir iþ aleti kadar masraflý olmadýðý gibi ölmeleri, hastalanmalarý ya da sakatlanmalarý durumunda bunlarý çalýþtýran burjuvalar bir iþ aletinin ýskartaya çýkarýlmasý kadar zarar etmezler. Üretici güçlerin geliþmiþlik düzeyi sýnýrlarýn, sýnýflarýn ortadan kalkmasýna uygun bir geliþme aþamasýna çoktan ulaþtý. Ýnsan kaçakçýlýðý gibi vahþetlere yol açan, insaný bir meta gibi alýpsatan yok eden koþullar ortadan kaldýrýlmalýdýr. Kapitalizmin ekonomik ve toplumsal açýdan oluþturduðu yýkým geri döndürülemez bir yýkýmdýr. Kapitalizm yýkýlýp ortadan kaldýrýlmalýdýr. Devrim mücadelesini yükselterek sosyalizm kurulmalýdýr. Umut sömürüsünün olduðu bir yerden sömürünün farklý olduðu baþkasýna geçmek olamaz. Umut, sömürünün olmadýðý, sýnýflarýn ve sýnýrlarýn olmadýðý komünizme ulaþmak için mücadelededir.

123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Kafkasya

PUTÝN SAAKAÞVÝLÝ’YE DUA ETMÝÞTÝR Bir önceki yazýmýzda Rusya’nýn bir dünya gücü olarak geri dönüþüne iliþkin izlenimlerimizi paylaþmýþtýk. Gürcistan’da patlak veren savaþ, Rusya’nýn bu potansiyelini hýzla gerçeðe döndürdüðü bir eþik görevi gördü. 1962 Küba krizine benzer bir sýcak dönüþüm günlerini yaþýyoruz. 1962, yenilmez görünen rakipsiz ABD’nin karþýsýna ona denk bir süper gücün, sosyalist blokun çýkýþýný müjdeliyordu. 2008 Gürcistan savaþý ise, batýp giden ABD hegemonyasýna son çiviyi çakýyor. Önceleri, her global kriz evresinde, ABD’nin eteklerinde toplananlar, bu kez ayný þeyi yapmadýlar. Dick Cheney boþu boþuna Beyaz Saray’da “Rusya’nýn saldýrýsý cevapsýz býrakýlamaz” sözleriyle havlayýp dursun, pek çok AB lideri Kremlin önünde sýraya girmiþti bile. Kimse Rusya’yý kýzdýrmak istemiyordu, hele ki Gürcistan’a verdiði karþýlýktan sonra. Avrupa, tam da bugünlerde, 2.Dünya Savaþý’nýn ünlü Ýngiliz generali Montgomery’nin sözünü hatýrladý. Kazandýðý savaþlarla ünlenen generale göre, savaþta zaferin üç altýn kuralý vardý: “Bir, Rusya’ya saldýrma; iki, Rusya’ya saldýrma;üç, Rusya’ya asla saldýrma”.

lantýlarýnda kendi dayattýðý kararlarý çýkarabilecek noktaya gelmiþti. Bu güç sayesinde Gürcistan, son NATO toplantýsýnda üyelik kapýsýndan geri çevrilmiþti. NATO’da yaþadýðý hayal kýrýklýðýndan olacak, Saakaþvili, sarhoþ ve yaþlý bir fille deðil, aksine kendine güvenen ve güçlü bir ayý ile kapýþtýðýný anlayamadý. Bu, bir Amerikalý’dan daha iyi Ýngilizce konuþmakla övünen, korkaklýðý tüm dünya televizyonlarýnca tescil edilen bir adamýn, Rusya’ya nasýl kafa tuttuðunu anlamak zor. Fakat, herkes biliyor ki, Temmuz ayýnda Tiflis’i ziyaret eden Condalizza Rice; “Gürcistan’ýn toprak bütünlüðünden yanayýz” açýklamalarýyla, Saakaþvili’yi Osetya’ya saldýrmak konusunda cesaretlendirmiþtir. Bununla da kalmadý, Gürcistan’a muazzam bir silah yýðýnaðý yapýldý. Ama, birbirini gaza getiren bu aptallar koalisyonunun hesaba katmadýklarý þeyler vardý. Rusya, tam da böyle bir hare-

Budalalar Ýttifaký Aslýnda, Rusya karþýsýnda ABD ve diðerlerinin konumunu, Ýngiliz The Guardian gazetesi pek güzel özetlemiþ: “Tüm etkinliðini kaybeden Batý hiçbir þey yapamaz. Bir siyaset nadiren bu kadar aptal olur.” Sözkonusu politika, Rusya’yý baðýmlý ülkeler statüsüne sokma giriþimleriydi. Oysa ki Rusya, çevresinde daralan çemberi kýrmýþ, bölgesel bir güç olmuþ, hatta NATO top123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

ket bekliyordu; askeri gücünü sergileyebilecek, dünya politika arenasýnda söz sahibi olduðunu kanýtlayabilecek bir eyleme. Bu fýrsatý, ABD-Saakaþvili ikilisi, Rusya’ya bir altýn tepsi içinde sundular. Halklar Savaþ Ýstemiyor Rusya, gayet iyi hesaplanmýþ bir þaþýrtýcý adýmla, Osetya sýnýrlarýný aþýp, Gürcü ordusunun konumlandýðý her yere girdi. Bundan sonra, biraz tuhaf bir savaþ yaþanmaya baþladý. Gürcü ordusu çoktan savaþý býrakmýþ gibiydi, Ruslarýn askeri üslere girmelerine, cephanelikleri boþaltmalarýna ses çýkarmadýlar. Dahasý, Gürcü topraklarýnda fink atan Rus tanklarýna karþý, her fýrsatta milliyetçiliðiyle övünen Gürcü halkýndan tek bir direniþ gelmiyordu. Hatta, Tiflis yakýnlarýndaki bir gölün sahilleri, her zamanki gibi doluyordu. Saakaþvili, ne ABD eðitimli ordusunu, ne de halký savaþýn içine çekmeyi baþaramadý. Yine de tehlike geçmiþ deðil. Tehdit, Kafkas halklarýndan kaynaklanmýyor. Gürcistan, Hazar petrolleriyle Türkiye arasýndaki, ABD yanlýsý tek ülke. Bu dar koridor da kaybedilirse, ABD’nin tüm Kafkasya ve Ýran’a dair planlarý suya düþer. Bu nedenle, Gürcistan’ý savaþa devam edebilmesi için kýþkýrtmayý sürdürecekler. Ateþteki kestaneleri çýplak elle toplama iþi ise, Türkiye’ye düþecektir. Geçen yazýmýzda sözünü ettiðimiz tarihin ironisi, burada tam anlamýyla ete-kemiðe bürünüyor. Rusya’nýn karþýdevrimci yönetimi, kendilerini devrim belasýndan kurtarmak için büyük bir güç olmaya yöneldikçe, emperyalist dünyanýn prestiji, güç imajý yerle bir oluyor.

7


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Okurlardan

ÝÞÇÝ SINIFININ SOSYALÝZMDEN BAÞKA KURACAÐIZ SOSYALÝZMÝ!!! KURTULUÞ YOLU YOK - GEB: Bize bir tarým iþçisi olarak kendinizden bahsedebilir misiniz? - ÝÞÇÝ: Daha önce tekstil fabrikasýnda çalýþýyordum ayrýldým. Ayrýlma sebebim, ücretlerimiz 3 ayda bir veriliyordu artý sigortalarýmýzýn yapýlacaðý söylense de hiç yapýlmadý. 3 ay boyunca iþ aradým, bulamadým. Yaþamýmý sürdürebilmek için fýstýk toplama iþine gidiyorum. - GEB: Fýstýk toplamak zor bir iþ bildiðimiz kadarýyla; kaç saat çalýþýyor ve ne kadar yevmiye alýyorsunuz? Kýsacasý bize çalýþma koþullarýnýzdan bahsedebilir misiniz? - ÝÞÇÝ: Evet sizin de dediðiniz gibi “fýstýk toplamak zor bir iþ”. Sabahtan akþama kadar güneþin altýnda, aðacýn baþýnda çalýþýyoruz; bundan dolayý kollarýmýz, ellerimiz ve de yüzlerimiz çiziliyor. Sabah 4:30’da evden çýkýyoruz akþam 17:30’da iþi býrakýyoruz. Eve geldiðimizde saat 19:30’u buluyor. (Yorgunluk ve çiziklerin acýsýný atamadan diðer güne açýlýyor gözlerim). Günde 3 defa mola hakkýmýz var ( kahvaltý, öðle ve çay ); daha sonra fýstýklarýn 60-70 kg çuvallara dolduruyoruz; ne de olsa “hamallýk bedava”, arabaya yüklüyoruz. Bunca iþin karþýlýðýnda kadýnlar 20 lira erkekler ise 25 lira alýyor. - GEB: Peki aracýlýk yapan kiþi tarla baþýna ne kadar fiyat biçiyor ve kaç günde bitiyor? - ÝÞÇÝ: 20.000 liraya aldýðý tarlayý 15 iþçi ile 3 günde bitiriyoruz. - GEB: Aldýðýnýz paranýn tam anlamýyla emeðinizin karþýlýðý olduðunu düþünüyor musunuz? - ÝÞÇÝ: Tabii ki hayýr. Geçen yýlda ücretler 25 liraydý. Elektriðe %21 son

8

zam; önceki zamlar unutturuldu zaten; ekmek 0,35 lira iken þimdi 0,70, dolmuþlar 0,95 iken þimdi 1,35 ve bu þekilde zam örnekleri çoðaltýlabilir; iþçi yevmiyeleri hariç. Toplumsal üretimde, bizler açlýkla mücadele ederken ürettiðimiz zenginlikler bireyin elinde toplanýyor, hal böyleyken iþçilerin ücretlerine neden zam yapýlsýn ki? - GEB: Bildiðiniz gibi hayatýn her alanýnda çalýþma koþullarý kötü ve ücretler iþçilerin yarýn yeniden üretim yapabilmelerine yetecek kadar verilmekte… Sizce bunun sebebi nedir? Buna alternatif nedir? - ÝÞÇÝ: Kapitalist bir sistemde yaþadýðýmýz için ve bu nedenle kapitalistlerin beyninde hep daha fazla kar mantýðý olduðu için, çalýþma koþullarýmýz köleci çaðý andýrýyor; bunun tek nedeni ise kapitalizmin ta kendisidir. “Buna alternatif” ise sosyalizmdir. Sosyalizmi kurabilmemiz için iþçilerin bilinçlenmesi gerekmektedir. Bizlerin görevi sosyalizmin propagandasýný yapmaktýr. Ýþçilerin mücadele birliðini örerek kapitalizme karþý sosyalizmi kurma mücadelesini vermeliyiz. Ýþçi sýnýfýnýn ve ezilen halklarýn bundan baþka kurtuluþu yoktur. - GEB: Son olarak bizlere bir þeyler söylemek ister misiniz? - ÝÞÇÝ: Buradan tüm bilinçli insanlara selam olsun. FABRÝKALAR, TARLALAR, SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK. - GEB: Bizimle bu sýcak sohbeti paylaþtýðýnýz için teþekkür ederiz. ANTEP / GEB (GENÇ EMEKÇÝLER BÝRLÝÐÝ) 123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

Çevremizdeki insanlarý gözlemlediðimizde bir çok farklý yönleriyle güçlü bir bütünü oluþturabildiklerini görebiliyoruz. Bütünü oluþturmak için saðlam bir yapýyı görebilen, gördüðünü kavrayýp pratik çözüme kavuþturan bir ideolojiye sahip olmak gerek. Doymak bilmeyen kapitalizmin kanlý çarkýnda her geçen gün binlerce can kaybý oluyor; artýk çaresi yok! Ya durduracaðýz ya da hepten öleceðiz; ya sosyalizmi kuracaðýz ya da açlýktan öleceðiz. Açlýktan ölmesek bile insanlýðýmýzdan olacaðýz Yurt dýþýnda çalýþýp sosyalizmi kurmalarýný bekledikleri hantal çevrelere para aktaranlar þunu iyi bilsinler ki; parayla saadet olmaz. Emekçiler fabrikalarda ter dökerken masa baþý sosyalistleri ezberlerindeki bir kaç kelimeyle lafazanlýk yapýyorlar. Söyledikleri dönüp dolaþýp ayný çýkmaza geliyor Çünkü yeniyi yaratma iddialarý yok! Güzel bir gelecek için çalışma, insani deðerleri koruma yerine, arabesk bir þarký kývamýnda ezilip sömürülen zavallý gariban çaresizi oynayýp kýsýk sesli yapay isyanlara baþvuruyorlar. Yani akþam saat 20:00 paydos! Bugünlük dükkaný kapatýk yarýna devam ederiz devrimciliðe hesabý. İþçi sýnýfý kapitalizmi alt edeceði gibi sizin gibilerin de rahatýný kaçýracaktýr. Üretmeyene bir tek lokma ekmek yok! Siz ancak bilinçsizleri kandýrabilirsiniz. Ýnanmadýðýnýz ideolojiye insanlarý nasýl inandýrabilirsiniz ki! Ýnsanlar bilinçlenecek sizin sonunuz gelecek sizde bunun farkýndasýnýz ne koparýrsam kar hesabý fýr dönüyorsunuz. Bir de kapitalistlere elinizi uzatýyorsunuz. O kanlý eli bulaþacak elinize! Kendi bataðýnýzda boðulurken imdat isteyeceksiniz; ama iþçi sýnýfý sizi kendi pisliðinizle baþ baþa býrakýp yeni insaný yaratarak kuracak sosyalizmi!!! GEB’li Bir Ýþçi


Yeni Evrede Mücadele Birliði

1 Eylül Mitingi

Ýstanbul’da 1 Eylül Mitingi:

Kapitalist sistemin savaþlarýyla, katliamlarýyla, açlýkla kana buladýðý dünyada, kapitalizme karþý mücadeleyi yükseltmek ve yeni bir dünyada barýþ þiarlarýný haykýrmak için 31 Aðustos günü Kadýköy’de miting için toplandýk. “Dünyaya Barýþ Kapitalizme Savaþ, Mücadele Birliði Plt.” pankartýmýzla Tepe Natulius önünde toplanmaya baþladýk. Daha kitle toplanmadan, Kadýköy, yurtsever gençlerin, sloganlarý ve marþlarýyla çýnlamaya baþladý ve halaylar çekiliþine tanýk oldu. Bizler de pankartýmýzý açtýktan sonra, “Barýþ Ýçin Devrim, Devrim Ýçin Savaþ”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Kürdistan’da Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak” sloganlarýmýzý haykýrmaya baþladýk. Kýzýl renkli Deniz bayraklarýmýz dalgalanýrken, etraftaki gençlerin de ilgisini çekiyor, pankartýn önünde fotoðraf çektirip kortejimize katýlýyorlardý. 1 Eylül’ün Leninist Parti’nin kuruluþunun da 19. yýldönümü olmasý nedeniyle, ajitasyonlarýmýz, sloganlarýmýz, kuþlamalarýmýz ve yoðun þekilde daðýttýðýmýz bildirilerimiz, kapitalizme karþý mücadele çaðrýlarýnýn yaný sýra, Leninist Parti’yi de selamlýyordu: “19. Yýlýnda Leninist Saflara”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Þan Olsun Proletaryanýn Devrimci Sýnýf Partisine”. Bu esnada, mitingin yürüyüþ güzergahý boyunca Leninistler imzalý “Parti Büyüyecek Emekçiler Ýktidara Yürüyecek”, “Kavgada Ýrade Devrimde Israr”, “Barýþ Ýçin Devrim Devrim Ýçin Savaþ”, “Dünyaya Barýþ Kapitalizme Savaþ”, “19. Yýlýnda Leninist Saflara” yazýlamalarý ve orak çekiçler görülüyordu. Kadýköy’e yaklaþýldýðýnda ise, “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist”, “19. Yýlýnda TKEP/L Saflarýna” sloganlarý da duyulmaya baþlandý. Kadýköy Meydaný’na kadar, bayraklarýmýz, sloganlarýmýz, kuþlarýmýzla oldukça ilgi çeken kortejimiz, arama

noktasýna gelince polisin provokasyonu ile karþýlaþtý. Oldukça büyük boydaki sarý-kýrmýzý pankartýmýzý ayakta tutan su borularýný vermeye yanaþmayan polisle giriþ noktasýnda uzun süreli tartýþma çýktý, kýzýl bayraklarýn ilk bölümünü içeri alan polis, kalanýný almamaya çalýþtý. Polisin bu provokasyonlarýný boþa çýkardýktan sonra, “Dünyaya Barýþ

123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

Kapitalizme Savaþ”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna” sloganlarýmýzla alana girdik. Üzerinde dünya, emekçi halklar, silah ve zeytin dalý figürü olan “ Dünyaya Barýþ Kapitalizme Savaþ” pankartýmýzý alanda görülebilir bir yere astýk ve miting alanýnda konuþmalar sürerken bir taraftan þiarlarýmýzý haykýrdýk. Aynı zamanda da “Proletaryanýn Devrimci Sýnýf Partisi 19. Mücadele Yýlýnda” baþlýklý dergimiz Mücadele Birliði’nin satýþýný yaptýk. Bunu yaný sýra uzun süredir kendisini gösteren bir olguyu da dile getirmek gerek. Leninist Partinin 19. yýlý nedeniyle de bunu gündeme getirmeliyiz. Herkesin dikkatini çeken þey (aslýnda bu hep vardý) gençlerin ve genel olarak yýðýnlarýn Denizlere yönelmesi, Denizleri temsil eden her þeyi gönülden sahiplenmeleridir. Bu þunun göstergesidir: yýðýnlar artýk devrimi istiyor ve devrimi temsil edenlere yöneliyor. Kitleler artýk yaþadýklarý bu acýlardan kurtulmak ve insanca bir yaþam istiyorlar, bunu var edebilecek tek þey ise devrimdir. Bizler bunu bu mitingde derinden hissettik. Binlerce kiþinin toplandýðý alanda konuþmalar yapýlýrken bir yandan da türküler söylendi. DTP Eþbaþkaný Emine Ayna ise yaptýðý konuþmada; “Bugün dünyanýn her yerinde savaþlar var. (...) Devlet yýllardýr Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu var diyor. Sorun Kürtlerin kimliðinin inkarýdýr. Sorunun sonucu 30 yýllýk savaþtýr. Çözümü artýk devletten beklemiyoruz. Ne DTP ne de Türkiyeli sosyalistler çözümü devletten beklememeli. Türk halký da artýk Kürt halkýnýn arkasýnda deðil yanýnda yer almalý” dedi. KESK Genel Baþkaný Sami Evren ise, “Emek örgütleri her zaman barýþtan yanadýr. Kürt sorunu ayný zamanda emekçilerin de sorunudur. Biz mücadeleden asla vazgeçmeyeceðiz” dedi. Miting, müzik dinletileri ve Kürtçe-Türkçe söylenen Enternasyonal Marþý’nýn ardýndan sona erdi.

9


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Eylemler

EMEKÇİLERİN YAŞAMI EYLEM döktü. Erkayalar Temizlik Þirketi adýna çalýþan 450 iþçi, bugün saat 09.00’da hastane bahçesinde toplanarak Saðlýk Bakaný Recep Akdað’ý alkýþlarla protesto etti. Ýþçiler, Çevik Kuvvet Þube Müdürlüðü’nün ekiplerinin yığınak yaptığı hastane bahçesinde “Bakan istifa”, þeklinde slogan attý. Daha sonra hastaneye gelen Erzurum milletvekilinin konuþmasý ve iþçilere hastanenin kapatýlmayacaðýný söylemesi üzerine iþçiler 2 saat süren eylemlerini bi-

25 Ağustos 2008 Bir Ýþçi Daha Yaþamýný Yitirdi Hatay’dan Kocaeli’ye 20 gün önce gelerek Yýldýzsunta Fabrikasý’nda iþe baþlayan gurbetçi iþçi, fabrikanýn çatýsýndan düþerek can verdi. Memleketi Hatay Uzuncalý Köyü’nden 20 gün önce Kocaeli’ye gelen Osman Ateþ, yine Hatay’dan gelerek 5 aydýr Yýldýzsunta Fabrikasý’nýn taþeronu olan Atilla Makine’de çalýþan abisi Ali Ateþ’in yanýnda iþe baþlamýþtý. Bugün öðle yemeðinin ardýndan Yýldýz Sunta Fabrikasý’nýn çatýsýnda montaj iþiyle uðraþan Ateþ, çatýdan düþerek hayatýný kaybetti. 26 Ağustos 2008 Erzurum’da Taþeron Ýþçiler Eylemde Erzurum Numune Hastanesi’nde çalýþan 450 taþeron firma iþçisi, iþ býrakma eylemi yaptý. Numune Hastanesi’nin kapatýlacaðý haberi üzerine Saðlýk Bakaný Recep Akdað’ý protesto eden iþçiler “Bakan Ýstifa” diye slogan attý. Erzurum-Bingöl Karayolu üzerinde yapýmý tamamlanan 400 yataklý Bölge Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi’nin hizmete açýlmasýyla, kent merkezindeki Numune Hastanesi’nin kapatýlacaðý yönündeki iddialar, taþeron firma personelini sokaða

10

Madencinin Cesedi Çýkarýldý Zonguldak’ýn Kilimli beldesindeki Damarlý Mahallesi Orta Damar mevkisinde, kaçak bir kömür ocaðýnda, 25 Aðustos saat 13.00 sýralarýnda tavan kýsmýndan toprak kaymasý sonucu oluþan göçükte mahsur kalanlardan Murat Balýk’ýn cesedi çýkarýldý.

29 Ağustos 2008 Tersanelerde Bir Ölüm Daha Ýstanbul Tuzla’daki tersanelerde yaþanan iþçi ölümlerinin ardýndan Kocaeli’nin Körfez ilçesinde bulunan Marmara Tersatirdiler. nesi’nden de bir ölüm haberi geldi. Çalýþtýðý gemiden düþen bir iþçi öldü. Kaza önSilikozis Bir Can Daha Aldý ceki akþam meydana geldi. Yozgat’ýn Çekerek ilçesine baðlý KoGörgü tanýklarýnýn ifadesine göre, yuncular köyünden yýllar önce gittiði Ýs- Marmara Tersanesi’nde inþa edilen gemitanbul’da silikozis hastalýðýna yakalanan de çalýþan evli ve 2 çocuk babasý Ýsmail Kemal Atik yaþamýný yitirdi. Kýrlangýç, yaklaþýk 10 metre yükseklikten Ýstanbul’da bir cam fabrikasýnda çalý- düþerek aðýr þekilde yaralandý. Arkadaþlaþan ve ayný hastalýða yakalanan 26 kiþiden rý tarafýndan hastaneye kaldýrýlan Kýrlangýç biri olan Atik’in ölümüyle ayný köyde sili- kurtarýlamadý. kozis nedeniyle yaþamýný yitirenlerin sayýsý da 15’e çýkmýþ oldu. Kemal Atik, Anka30 Ağustos 2008 ra Meslek Hastalýklarý Hastanesi’nde uyMKE’de Patlama: 3 Ýþçi Öldü gulanan tedavisinin ardýndan önceki gün Makine Kimya Endüstrisi (MKE)’nin akþam ambulansla köyüne götürülmüþ ve Kýrýkkale’deki tesislerinde öðleden sonra Koyuncular’a vardýðý sýralarda yaþamaný iki büyük patlama meydana geldi. Tesisyitirmiþti. 66 yaþýndaki Atik 6 çocuk sahi- lerde boya yapan taþeron iþçilerinden 3’übiydi. nün yaþamýný yitirdiði patlamalarda 16 iþKöylülerden Muzaffer Buldu, ölümler çinin ise aðýr yaralandýðý açýklandý. yaþandýkça psikolojilerinin bozulduðunu, Patlamalarýn hemen ardýndan baþla11 kiþinin daha ölümü beklediðini belirtti. yan yangýn hýzla yayýldý ve çevredeki araBuldu, hastalýða yakalanan köylülerin olay ziyi de etkisi altýna aldý. Ölen iþçilerden ibasýna yansýdýktan sonra tedavi edilmeye kisinin isminin belirlenebildiði ve bu kiþibaþladýðýný ve geç kalýndýðýný aktardý. Be- lerin Musa Pehlivanlý ile Nazmi Tombak lediyeden zaman zaman kömür, erzak gibi olduðu bildirildi. Tesisler patlamalarýn yardýmlarýn yapýldýðýný söyleyen diðer sili- sonrasýnda hýzla boþaltýldý, yaþanan büyük kozisli köylüler ise ailelerinin gelecekleri paniðin sonrasýnda çevreden çok sayýda için devletten yardým bekliyor ve en azýn- ambülans ve itfaiye aracý sevk edildi. Yadan malulen emekli edilmek istiyorlar. pýlan ilk müdahalelerle yangýn kontrol altýna alýndý. 123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Tesislerin çevresindeki binalarýn da camlarýnýn kýrýlmasýna yol açan patlamalar nedeniyle çýkan yangýnýn kontrol altýna alýndýðý söylense de yeni patlamalarýn olabileceði belirtiliyor. Henüz kendilerinden haber alýnamayan iþçilerin olduðu bilgisi endiþeleri artýrdý. Yeni patlama olabileceði kuþkusu nedeniyle tesislerin yakýnýna kimse yaklaþtýrýlmýyor, itfaiye araçlarý ve görevlileri de tesislerin dýþýnda bekletiliyor. Patlamalar sýrasýndan tesislerde 150 dolayýnda iþçi çalýþtýðý, bunlardan 20’sinin patlamanýn olduðu bölümde bulunduðu ileri sürülüyor. Fýndýk Ýþçilerini Taþýyan Araç Devrildi Düzce’den dönen fýndýk iþçilerini taþýyan minibüsün dönüþ yolunda devrilmesi sonucu 4’ü aðýr olmak üzere 22 kiþi yaralandý. Alýnan bilgilere göre Düzce’de fýndýk topladýktan sonra Diyarbakýr’a dönen mevsimlik iþçileri taþýyan 12 KM 0207 plakalý minibüs, Malatya-Diyarbakýr arasýnda Kayapýnar köyü yakýnlarýnda yaklaþýk 50 metrelik þarampole yuvarlandý.

Eylemler çýkladýðý fýndýk fiyatlarýný protesto etmek için sabah saatlerinden itibaren biraraya geldiler. Traktör, patpat ve hasat makineleriyle D-100 kara yolunu kullanarak Cumayeri kavþaðýna giden fýndýk üreticileri, burada çeþitli sloganlar atarak, yolu yaklaþýk 15 dakika trafiðe kapattý. Gümüþova Kaymakamý Fatih Akbulut’un, uluslararasý karayolunun trafiðe kapatýlmasýnýn suç olduðunu belirtmesine raðmen fýndýk üreticileri daðýlmadý. Gölyaka ilçe kavþaðýna kadar yaklaþýk 15 kilometrelik yolu karayolunun sað þeridini kullanarak yürüyen fýndýk üreticileri, daha sonra eylemlerine son verdiler.

da taþlayan kalabalýða polis müdahalede bulundu. Kalabalýðýn üzerine göz yaþartýcý gaz sýkan polis, kalabalýðý bölgeden güçlükle uzaklaþtýrdý.

05 Eylül 2008 Hakkari’de Üç Ýþçi Yaralandý Hakkari’nin Çukurca ilçesinde enerji hattýndaki arýzayý onarmaya çalýþan iþçilerin çalýþmasý sýrasýnda yaþanan patlamada 3 iþçi yaralandý. Alýnan bilgilere göre, Çukurca ilçe merkezine 5 kilometre uzaklýkta bulunan Darsinki Tepesi yakýnlarýnda, Çayýrlý ve Iþýklý bölgelerinde bulunan askeri birliklerin enerji nakil hatlarýnda yaþanan arýzayý Fýndýk Üreticileri gidermeye çalýþan iþçilerin çalýþmasý sýraAKP Binasýna Saldýrdý sýnda patlama meydana geldi. Yaþanan Sakarya’nýn Kocaali ilçesi’nde fýndýk patlamada iþçilerden Veysi Genç, Cihan Kutluk ve Fahretin Altýntaþ yaralandý. Ýþçilerin hayati tehlikelerinin bulunmadýðý bildirildi.

02 Eylül 2008 Taþ Ocaðýnda Ölüm Eskiþehir’in Mihalçýk ilçesinde taþ ocaðý sahasýnda yerleþtirilen dinamit lokumlarýndan birinin kontrolsüz patlamasý sonucu, 2 ateþleyiciden biri öldü diðeri yaralandý. Koyunaðýlý köyünde bir firmada belgeli ateþleyici olarak görev yapan Ýlhami Yüksel ile Ýbrahim Arslan, ocak sahasýnda açtýklarý 40 noktaya yerleþtirdikleri dinamitleri kontrol ederken son noktadaki dinamit lokumu patladý. Patlamada Ýbrahim Arslan olay yerinde öldü. Aðýr yaralanan Ýlhami Yüksel, Eskiþehir Osmangazi Üniversitesi Týp Fakültesi Hastanesinde tedavi altýna alýndý.

taban fiyatýnýn açýklanmasýndan sonra aralarýnda 2B nedeniyle fýndýklarýný TMO’ya teslim edemeyenlerin de olduðu bin kadar fýndýk üreticisi FÝSKOBÝRLÝK Genel Baþkanýnýn bürosunu taþlayýp, AK Partinin tabelasýný indirmek istedi. Alýnan bilgilere göre sabah saatlerinde Kocaalide fýndýk taban fiyatýný protesto eden üreticiler, ilçenin Zafer Meydanýnda toplanarak yürüyüþ yapmak istedi. Polisin yürüyüþe izin vermemesi üzerine kalabalýk, Ziraat Odasýnýn camlarýný taþladý. Buradan AK Parti Ýlçe Teþkilat bina03 Eylül 2008 sýna kadar gelen kalabalýktan bir kiþi çatýya çýkarak partinin tabelasýný indirmeye Fýndýk Üreticileri Yol Kapattý Eylül ayýnda fýndýða 4 YTL fiyat ve- çalýþtý. Tabelaya tekme atan ve vuran karilmesi Düzce’nin Gümüþova ilçesinde labalýk, binanýn camlarýný kýrdý. Öfkeli üprotesto edildi. Üreticiler D-100 kara yo- reteciler daha sonra ise FÝSKOBÝRLÝK lunu araçlarýyla trafiðe kapattý. Gümüþova Genel Baþkaný Lütfü Bayraktar’ýn bürosuilçesinde fýndýk üreticileri hükümetin a- na ilerleyerek saldýrýda bulundu. Büroyu 123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

06 Eylül 2008 Adana Makinistler Eylemde Adana Tren Garý’nda görevli TCDD 6. Bölge Müdürlüðü makinistleri, çalýþma koþullarýna tepki gösterdi. Eylem yapan makinistler, “Ölmek öldürmek istemiyoruz”, “Ýnsanca çalýþmak istiyoruz” diye slogan attý. Son dönemde hazýrlanan tren harekât programlarýnda, istasyonlarýn kapasitesi ve personel sayýsýnýn gözetilmediðine dikkat çeken Türk Ulaþým Çalýþanlarý Sendikasý (TUS), Birleþik Taþýmacýlýk Çalýþanlarý Sendikasý (BTS) ve Demiryolu Makinistleri Derneði (DEMARD) üyeleri TCDD 6. Bölge Müdürlüðü’nü protesto etti. Makinistlerin üzerine fazla iþ yükü bindirildiðine dikkat çeken eylemciler, sorunlarýna çözüm bulunmasýný istedi. Adana Garý önünde toplanarak slogan atan göstericiler adýna açýklama yapan BTS Adana Þube Baþkaný Tonguç Özkan, makinistlerin bazý durumlarda 15-20 saat çalýþtýrýldýðýný kaydetti. Uzun çalýþma sürelerinin yeni ölümlere, kazalara neden olacaðýna vurgu yaptý.

11


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Gündem

PROLETARYANIN DEVRÝMÝ BÜ Türk Genelkurmayýnýn emriyle yapýlan bir cezaevi ziyareti ortalýðýn karýþmasýna yetti. Bir kez daha yinelemek gerekir: “burjuvalarýn barýþý böyle olur”muþ. Burjuva karþý-devrim cephesinin saflarýnda “ateþkes” ilan edileli ne kadar zaman oldu ki! Ýþler dün bir, bugün iki sözüne uygun þekilde gidiyor. Ordu ile hükümet arasýnda emperyalistlerin ve tekelci sermayenin büyük baskýsýyla ilan edilen “barýþ” Genelkurmay Baþkaný’nýn emekliliðe ayrýlmasýyla birlikte, anlaþmanýn mürekkebi kurumadan yerini savaþa býraktý. Olayýn geliþimini hatýrlayalým. Yeni Genelkurmay Baþkaný Ýlker Baþbuð, göreve atanýr atanmaz, ilk icraat olarak bir Korgenerali F-Tipinde paþa paþa yatmakta olan eski paþalarý ziyarete gönderdi. Bu ziyaret, her þeyden önce hükümete iki anlama gelmeyecek açýklýkta bir mesaj ve meydan okumaydý. Ýkincisi, anlaþmanýn ya da zoraki barýþýn tek taraflý bozulduðunun ilanýydý. Hükümet, kendisine yönelik hiç beklemediði bu hamleyi “insani duygularla yapýlmýþ bir ziyaret” olarak açýklamaya çalýþtý. Ama Genelkurmayýn “yargýya güvenimiz tamdýr” sözü ne kadar laf olsun diye söylenmiþ bir söz ise hükümetin açýklamasý da bir o kadar zevahiri kurtarmaya yönelik bir çýrpýnmadýr. Tekelci sermaye sýnýfý arasýnda karþý devrim cephesini güçten düþüren “iç savaþ” bir korgeneralin taraflardan birinin elindeki iki tutsaðý ziyaretiyle yeniden baþlamýþtýr. Bu, beklenmedik bir geliþme mi? Elbette deðil. Burjuva barýþ doðasý gereði kendi içinde daima yeni bir savaþýn tohumlarýný taþýr. Çünkü burjuvazi “barýþ”a –bu barýþ burjuvazinin deðiþik kesimleri arasýndaki bir barýþ da olsa- taraflarýn birbirleri üzerinde üstünlük saðlayamadýklarý denge durumunda, güçlerin yeniden derlenip toparlanmasý, savaþýn daha þiddetli sürdürülebileceði hazýrlýklarýn yapýlmasý için bir soluklanma molasý olarak baþvurur. Denge durumu bozulur bozulmaz, taraflardan birinin kendine güveni gelir gelmez “barýþ”ýn sonu da gelir. Bu anlamda her burjuva barýþ yeni bir savaþýn hazýrlýk aþamasýdýr. Belli ki, bir süre önce

12

kurulan dengeler son dönemde ortaya çýkan geliþmelerle birlikte bozulmuþ ve yeni dengeler ortaya çýkmýþtýr. DENGE BOZAN GELÝÞMELER Karþý-devrim cephesinde “ateþkes”le ifadesini bulan denge durumu nasýl bozuldu? Gerçekte kimilerinin sandýðý gibi, görünürdeki olgu, yani Yaþar Büyükanýt’ýn emekli olup, Ýlker Baþbuð’un Genelkurmay Baþkanlýðýna atanmasý, tek baþýna dengeyi bozan geliþme miydi? Sýnýf savaþýnda kiþilere asla hakketmedikleri böyle önemli bir misyon biçmek ne bilimseldir, ne de doðrudur. Elbette kiþilerin oynadýðý bir rol var ve bu anlamda kiþisel özelliklerin, düþüncelerin, eðilimlerin vb vb belli bir önemi var. Ama kiþiler ancak kendi özelliklerine uygun nesnel bir ortam bulurlarsa tarihte etkin bir rol oynayabilirler. Onlarýn sýnýrý budur. Toplumlarýn yaþamýnda önemli dönüm noktalarýnýn, kýrýlma anlarýnýn temeli ise daima sýnýf savaþýdýr, bu savaþýn üzerinde yükseldiði nesnel koþullardýr. Tekelci sermayenin, emperyalistlerin kurduðu dengeleri, planlarý, politikalarý her adýmda, daha hayata geçme olanaðý bulmadan bozan, sekteye uðratan, uygulanamaz hale getiren koþullarýn baþýnda Kürt halkýnýn özgürlük savaþý ve iþçi sýnýfý ile diðer emekçi sýnýflarýn mücadeleleri gelmektedir. Her þeyden önce Kürt halký ne tekelci sermayenin, ne hükümetin ne de emperyalistlerin beklemediði bir direniþ göstermiþtir. Büyük iddialarla Genelkurmay Baþkanlýðý koltuðuna oturduðunda Y.Büyükanýt, emperyalistlere ve tekelci sermaye sýnýfýna Kürt halkýnýn özgürlük savaþýný kýsa süre içinde bitirme vaadinde bulunuyordu. Bu amacý gerçekleþtirmek için Kürt halkýna karþý TC tarihinin en kapsamlý hava saldýrýsý düzenlendi. Sonuç biliniyor: Genelkurmayda yapýlan hesaplar Kürdistan daðlarýndan ve sokaklarýndan geri döndü. Ankara’da hükümet, ordu, muhalefet, yani bütün karþý devrim cephesi bu bozgun sonucunda birbirine girdi. Kürt halký ise en kapsamlý saldýrýyý baþarýyla püskürtmüþ olmanýn kendisine ver123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

diði moral üstünlüðü ile savaþýný yükseltiyordu. Karþ-devrim cephesinin en fazla birlik olmasý gerektiði bir sýrada Ankara’daki bu “iç savaþ”a ne tekelci sermaye ne de emperyalistler daha fazla katlanabilirlerdi. Bu iki gücün sert müdahale ve baskýsý sonucu “iç barýþ” ilan edildi. Bu “barýþ”ýn ilk meyvesi, hükümeti rahatsýz eden, bir ölçüde baþýna buyruk davranmaya baþlayan, ABD’nin kontrolünden çýkan, üstelik de artýk gereksiz hale gelmiþ olan, aralarýnda kuvvet komutanlýðý, ordu komutanlýðý yapmýþ generallerin de bulunduðu bir kýsým asker ve sivilin “Ergenekon” adlý bir operasyonla toparlanýp F-Tipi zindanlara kapatýlmasý oldu. Ordu adýna Genelkurmay suspus oldu. Hükümet “çeteleri temizliyorum” havasýyla toplumda bir zihin bulanýklýðý yaratma fýrsatýný buldu. Baþta sosyal reformistler olmak üzere sol’un önemli bir kesimi tekelci sermaye ve hükümetin bu zokasýný yuttu. Kimisi “çeteler yargýlansýn”, kimisi “sonuna kadar gidilsin” dedi, kimisi ise hýzýný alamayarak “bu iþi siz deðil biz yapabiliriz” anlamýnda “bu pisliði devrim temizler” sloganýna sarýldý. Kürt halkýnýn, emekçi sýnýflarýn ve devrim güçlerinin önüne bütün burjuva sýnýf deðil, tekelci sermayenin sýnýf egemenliði hiç deðil, fakat bunlar yerine burjuva sýnýfýn bir kesimi, hatta ondan da azý, tekelci sermayenin ve emperyalistlerin gözden çýkardýklarý bir avuç eski katil vb vb hedef olarak konduðu için tekelci sermeye sýnýfý bu iþten hoþnuttu. Böyle bir zokayla kitlelerin desteðini arkasýna alma ve “demokrat” görünme fýrsatý yakaladýðý için hükümet memnundu. Sosyal reformistler alttan alta destekledikleri hükümet “demokrat” çýktýðý için, çetelerden kurtulma umudu ortaya çýktýðý için ve daha önemlisi “demokratikleþme yolunda ciddi adýmlar atýldýðý” için zevkten dört köþe idiler. Ortalama sol, “Susurluk” sürecinden hiç ders almamýþçasýna, “bu iþi en iyi biz yaparýz”ýn politik dile çevrilmiþ hali olan “bu iþi devrim temizler” sloganýna ortam doðduðu için mutluydu. Daha ne olsundu! Ama bir darbe bu saadet tablosunu


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Gündem

ÜTÜN BURJUVAZÝYE KARÞIDIR yýkmaya yetti. Saadet tablosunu yýkan darbe Kürt halkýndan, emekçi sýnýflardan, devrim güçlerinden ve Kafkasya’daki geliþmelerden geldi. Kürt halkýnýn en kapsamlý saldýrýyý püskürtmüþ olmanýn verdiði moral üstünlüðü ile savaþýný yükselttiðine iþaret etmiþtik. Gerilla, K.Kürdistan’da eylemlerini sýklaþtýrdý ve tabur basacak, karakol ele geçirecek kadar ileri gitti. Kürt halký ise, gerillaya sahiplenmenin çok ötesinde, serhýldan provalarýna yeniden baþladý. Gerilla cenazeleri, devletin, askerin, polisin zulmü gibi her geliþmeyi devrimci kitle eylemini geliþtirmenin vesilesi haline getirdi. Newroz’da yüz binlerle meydanlarý doldurdu ve en önemlisi ufak tefek tavizlerle aldatýlamayacak derecede bilinçli olduðunu ortaya koydu. Türkiye’deki emekçi sýnýflara ve devrim güçlerine gelince… Onlar da Kürt halkýndan geri kalmayarak Newroz’da, 1 Mayýs’ta, 6 Mayýs’ta meydanlarý on binlerle doldurarak, grevler, direniþler, gösteriler düzenleyerek devrimci kitle eylemine olan eðilimlerini ortaya koydular. Bu dönemde iþçi grevlerinde ve direniþlerinde hatýrý sayýlýr bir artýþ görüldü. Gençliðin devrime, devrim güçlerine eðilimi 6 Mayýs’ta Denizlere olan sevgi biçiminde karþýmýza çýktý. Burjuvazinin uykularýnýn kaçmasý için daha ne gereksindi! KAFKASYA VE ÖTESÝ Tekelci sermaye sýnýfý, iki ülkenin birleþik devrimini ezmek için birleþmiþ bir karþý devrim cephesine ihtiyaç duyuyordu. Emperyalistler ise hem devrimi ezmiþ hem de iç sorunlarýný halletmiþ, kendi içinde saðlam duran bir cephe ülkesine ihtiyaç duyuyorlardý. Bu ülke Türkiye’den baþkasý olamazdý. Bu amaçla UKH’ne karþý tam destek vererek, Ergenekon operasyonunda bazý piyonlarý feda ederek, ordu-hükümet-muhalefet arasýndaki savaþa son vererek sorunlarýný çözmesine yardým ettiler. Çünkü Türkiye onlarýn gözünde bir cephe ülkesiydi. Baþka bir ifadeyle, Ortadoðu’da, Irak’ta, Kafkaslarda emperyalistlerin çýkarlarýný gözü kara þekilde koruyacak, bunun için savaþý göze alacak, Ý-

ran’a karþý emperyalistlerin yanýnda tereddütsüz yer alacak bir ülkeydi onlar için. Yani bir çeþit “Gürcistan”dý. Emperyalistler durumun hiç de öyle olmadýðýný önce Ýran Cumhurbaþkaný Ahmedinejad’ýn Türkiye gezisinde fark ettiler. Emperyalistlerin tam abluka altýna alýnmasýný istedikleri Ýran’la Türkiye’nin enerji alanýnda yeni anlaþmalar yapmasýný ABD ancak baþparmaðýný tehditkâr þekilde sallayarak önleyebildi. Saakaþvili denen gerçek ABD uþaðýnýn G.Osetya’ya saldýrmasý ise emperyalistlere Türkiye hakkýnda besledikleri umutlarýn pek de gerçekçi olmadýðýný göstermiþ oldu. Cephe ülkesi dediðin Gürcistan gibi olmalýydý: Gözü kara, emperyalistlerin bir dediðini ikiletmeyen. Peki, bu savaþta emperyalistlerin çok þey beklediði Türkiye ne yaptý? Kocaman bir hiç! Bir kez daha anlaþýldý ki, ne Türkiye Gürcistan’dý, ne de A.Gül Saakaþvili idi. Emperyalistlerin “gün o gündür, kendini göstermenin zamaný” dedikleri Türkiye savaþýn ilk günlerini Gürcü ordu ve polisini nasýl eðittiðini anlatmakla geçirdi. Bunlarýn teçhizatýnýn da Türkiye’den geldiðini övüne övüne anlatýrken birden iþin ciddiyetini kavradýlar ve bir daha lafýný etmediler. Sonra Rusya’nýn kararlýlýðýný ve sertliðini görünce “itidal” çaðrýlarý yapmak ve Gürcistan’ýn toprak bütünlüðüne saygýsýný! ifade etmekle yetindi. Ama saygý ve itidal çaðrýlarýna emperyalistlerin karný toktu. Onlar itidal ve saygý ifadeleri deðil savaþ peþindeydiler. Laf deðil icraat istiyorlardý. Rusya’ya karþý þu ve ya bu þekilde Gürcistan’ýn yanýnda savaþacak bir Türkiye arýyorlardý. Oysa karar anýnda ayak sürçmek Türk tekelci sermayesinin karakteristik özelliði idi. Bu özellik tarihte olaylarla sabittir. Öyleyse artýk zoraki “iç barýþ”ý bozmanýn önünde herhangi bir engel yoktu. Önce AKP’nin kapatýlmasýna oy vermeyen, hatta engelleyen Anayasa Mahkemesi Baþkaný protokolde arka sýralara atýldý. Arkasýndan devir-teslim töreninde ABD ve Ýsrail’le sýký iliþkilerinden asla kuþku 123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

duyulmayacak olan yeni Genelkurmay Baþkaný baþparmaðýný hükümetin gözüne sokarcasýna, “endiþelerimizi ciddiye alýn” diye salladý. Son hamlesini ise, adý gazeteci cinayetine karýþmýþ bir korgenerali FTipi’nde tutulan emekli generalleri ziyarete göndererek yaptý. Karþý devrim cephesinde iþlerin karýþacaðýnýn bütün iþaretleri mevcut. Burada önemli olan proletaryanýn ve devrim güçlerinin nasýl bir politika izleyeceðidir. Ýþçi sýnýfý hiçbir durumda kendi baðýmsýz sýnýf çýkarlarýný ve politikasýný bir tarafa býrakarak burjuva sýnýfýn kanatlarýndan herhangi birini destekleme durumuna düþmemelidir. Demokratikleþme ya da çetelerden arýnma adýna sadece Ergenekon denen çeteye ve onun arkasýndakilere karþý mücadele etmek iþçi sýnýfýný kaçýnýlmaz biçimde burjuvazinin kuyruðuna takacaktýr. Bu politika “bu pisliði devrim temizler” gibi keskin sloganlarla ifade edilse de sonuç deðiþmeyecektir. Ve tersi de doðrudur. Laiklik ya da baþka herhangi bir gerekçeyle sadece dinci faþistleri hedef tahtasýna yerleþtirmek emekçi sýnýflarý bu sefer burjuvazinin farklý bir kanadýnýn peþine takacaktýr. Kürt halký, iþçi sýnýfý ve diðer emekçi sýnýflar demokrasinin, demokratikleþmenin ancak bir devrimle tekelci egemenliðin yýkýlmasý ve faþist devletin daðýtýlmasýyla mümkün olacaðýný bir an bile gözden kaçýrmamalýlar. Devrim sadece “Ergenekon pisliði”ni deðil bütün bir burjuva sýnýf egemenliðini ortadan kaldýrmalýdýr. Bütün kötülüklerin temeli ve kaynaðý olan tekelci kapitalist sistem, burjuva egemenlik ve faþist devlet ayakta kaldýklarý sürece ne demokrasiden, ne demokratik devletten ne de gerçek bir özgürlükten söz edebiliriz. Baþka bir ifadeyle emekçi sýnýflar ve Kürt halký bütün iktidarýn ele geçirilmesinden baþka bir hedefi önlerine koyamazlar. Tam da bu nedenle Kürt halkýnýn ve emekçi sýnýfların mücadele bayraklarýna “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” sloganýný yazmalarýnýn zamanýdýr.

13


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Okur

ÇELÝÞKÝLER DÜNYASI B

arýþ her masal dinleyiþinden sonra korku yaþýyordu. Koca bir dev, büyükanneyi yutan kurt, çocuklara kötü davranan üvey anne, ýssýz bir orman, korkunç canavarlar… Sonra da masaldý diye avuturdu kendini. “Gerçek deðiller zaten, hem kitaptan da çýkamazlardý ya” diye söylenirdi kendi kendine. Ardýndan yorganýyla baþýný örter kendini güvende hissetmeye çalýþýrdý. O gün hemen uyuyamamýþtý Barýþ, düþüncelere dalmýþtý. Dinlediði masallardan korkmayacaðý konusunda kendini ikna etmiþti ama bu sefer de gerçek hayatta karþýlaþtýklarýna, televizyonda, haberlerde izlediklerine kafasý takýlmýþtý. Ve masallarda dinlediklerinden çok daha korkunçlarýna tanýk olduðunu fark etti. Savaþlarda çoluk çocuk demeden insanlar acýmasýzca öldürülüyor, bir adam cinnet geçirip çocuklarýný, eþini ve kendini öldürüyor, bir kaza sonucu insanlar paramparça oluyor, polis sokakta insanlarýn üzerine ateþ açýyor, onlarý coplarla öldüresiye dövüyor… Ne korkunçtu bu gördükleri. Masallarda duyup korktuðu canavarlar insan kýlýðýnda tüm gerçekliðiyle karþýsýndaydý oysa. Asýl bunlardan korkmasý gerekiyordu. Ama yine de büyüyünce korkmam diye düþündü. Öyle ya anne ve babasý ve de diðer büyükleri korkmuyorlardý. Korksalardý bütün bunlarý olaðanmýþ gibi seyredip tepkisiz kalmazlardý. “Evet büyüyünce korkmam” dedi Barýþ kendi kendine ve uykuya daldý. Barýþ, uyanýnca dünkü düþündüklerini tekrar düþünmeden edemedi ve korktu yine ama büyüklerin tavrýný aklýna getirince korkusu geçer gibi oldu. “Büyüyünce korkmam, öyle ya büyükler korkmuyorlar, korkmuyorlar ki seyirci kalýyorlar” diye söylendi kendi kendine. Ama bu kadar korkusuz olmak iyi bir þey mi, kötü bir þey mi bir türlü karar veremedi. Bu sefer zihnini bu düþünce meþgul etmeye baþladý. Babasý seslenene kadar bu düþünceye dalmýþtý. Sonra bugün babasýyla dýþarý çýkacaðýný hatýrladý ve acele hazýrlanýp babasýyla çýktý. Barýþ’ýn bu sefer aklýný gördükleri ve yaþadýklarý kurcalayacaktý. Bindikleri otobüs hýzlý ilerleyemiyordu ama bu durum otobüsten kaynaklanmýyordu. Önlerinde bir sürü araba vardý, arkalarýnda da öyle. Bindikleri otobüste bir sürü yolcu vardý, bütün koltuklar dolu, ayakta da duran çoktu. Ama otobüsün önündeki ve arkasýndaki arabalarýn çoðunda ya bir kiþi vardý ya da iki. Barýþ onlarýn da otobüse bindiklerini hayal etti ve þöyle düþündü: o zaman yoldaki arabalarýn bir çoðu olmayacaktý ve yol tenhalaþacaktý, otobüs daha hýzlý gidebilecek, insanlar bir yere giderken yolda bu kadar oyalanmayacaktý. Bu sefer büyüklere þaþmadan edemedi. Nasýl olur da bu fikir akýllarýna gelmez ve bir yere gidip gelirken bunca eziyeti çekmeye katlanýrlardý. Çok sabýrlýlarmýþ bu büyükler çok! Aklýna hastanede olduklarý vakit tanýk olduklarý manzara geldi. Hastalar sýra numarasý almak için çok erken geldiklerinden bahsediyorlardý. Ki Barýþ’la annesi onlar kadar olmasa da erken gelmiþlerdi. Daha görevli memur yoktu. Oradaki hastalar görevli memur gelene kadar geliþ zamanlarýna göre sýra olmaya çalýþýyor ve durumlarýndan þikayetlerini dile getiriyorlardý. Birbirlerinin önüne geçenlere de insanlýk dýþý hareket ettiklerini söylüyor, tepkide bulunuyorlardý. Tam bu sýrada Barýþýn annesi “asýl bize sunulan bu þartlar, hastane köþelerinde bu þekilde eziyet çekmemiz insanlýk dýþýdýr” dedi. Barýþ da annesinin bahsettiði bu insanlýk dýþýlýða neden olanýn kim olduðunu anlamasa da insanlarýn sabýr gösterdikleri þartlarýn katlanýlýr, çekilir þey olmadýðýný düþündü. Ve “büyükler çok sabýrlýlarmýþ çok” dedi kendi kendine. Ama bu kadar sabýrlý olmanýn iyi bir þey mi, kötü bir þey mi olduðuna karar veremedi. Barýþ bu düþüncelere dalmýþken kaldýrýmda yürüyen adam ilgisini çekti. Sýrtýnda neredeyse aðýrlýðýnýn iki katý yük vardý ve bu yüzden aðýr aðýr yürüyordu. Belli ki dengesini kaybetmemek ve yürümeye devam edebilmek için kendini çok zorluyordu. Yanýnda da malýn sahibi elini kolunu sallaya sallaya yürüyordu. “Ne garip” dedi Barýþ. Biri aðýrlýðýndan fazla yük taþýyacak diðeri de malýn sahibiyim diye boþ boþ yürüyecek. Barýþ biraz daha ilerde kahvede boþ oturan adamlarý gördü ve çoðu da gençti. Babasý adamlarýn iþ olmadýðý için boþ boþ oturduklarýný söyledi. “Ama nasýl olur” dedi Barýþ. “Daha geçenlerde arkadaþým babasýnýn sabah i-

14

þe çok erken gittiðini akþam da iþten geç döndüðünü söylemiþti. Hatta bazen babasý iþten döndüðünde arkadaþým uyumuþ oluyor. Yani yapacak çok iþ var ki bu kadar çalýþýyor.” Barýþ boþ oturan adamlarýn da çalýþtýklarýný, arkadaþýnýn babasýnýn çalýþmaktan bitap düþmeden eve döndüðünü ve dinlenmek, çocuðuyla ilgilenmek için zamanýnýn kaldýðýný hayal etti. Bu durumdan hem arkadaþým hem de ailesi mutlu olurdu diye düþündü. Barýþ’ýn bu sefer dikkatini çocuklar çekti. Mendil, sakýz, simit vb. satanlar, araba camýný temizleyenler, ayakkabý boyayanlar, çay servisi yapanlar, araba tamirciliðinde çalýþanlar… “Ýyi de çocuklar çalýþmaz ki, hem ben çalýþmýyorum. Büyüklerin çalýþmayýp da çocuklarýn çalýþýyor olmasý ne garip” dedi Barýþ. Kimi çocuklarýn giysileri soðuk havaya raðmen incecikti ve ayakkabýlarý yýrtýktý. Oysa gördüðü maðazalarda ne çok ayakkabý ve giysi vardý. Peki bu çocuklar okula ne zaman gidiyordu? Yolda, kaldýrýmda bir sürü insan dileniyordu, yiyecek ekmekleri bile yokmuþ. Bir sürü ekmek ve yiyeceðin çöpe atýlmasý, sebze ve meyvenin çürümeye býrakýlmasý, birçok ürünün tüketim tarihinin geçmesi ve bozulmasý ve bu insanlarýn aç kalmasý ne garip çeliþki diye düþündü Barýþ. Haberlerde de kaç kere duymuþtu çoðu çocuk milyonlarca insanýn yiyecek sýkýntýsý çektiðini, bu yüzden öldüklerini. Dedikleri gibi açlýk nüfus artýþýndan dolayý deðilmiþ. Yine hayret etti büyüklere bunca yiyeceðe raðmen nasýl aç kalýrlardý, çocuklarýný aç býrakýrlardý, ya da býraktýrýrlardý. “Büyükler çok dayanýklýymýþ çok” diye söylendi Barýþ. Ama bu kadar dayanýklý olmanýn iyi bir þey mi, kötü bir þey mi olduðuna karar veremedi. Barýþ yine otobüsle eve dönerken etrafý izlemeye devam etti. Bu sefer kimi yerde çok büyük ve lüks evler kimi yerlerde de çok küçük ve geliþigüzel yapýlmýþ evler gördü. Bu küçük ve geliþigüzel evlerin etrafý çamurluydu, doðru dürüst yollarý yoktu. Barýþ’ýn o an aklýna bir evin kum, çimento ve tuðlalardan yapýldýðý geldi. Bu malzemelerden bir sürü yerde vardý. Ama insanlar yine de böyle saðlýksýz evlerde ve ortamlarda yaþýyordu. Babasý bu tür evlerin bir sürü yerde yýkýldýðýný ve biriken malzemeleri eritmek amacýyla yeni evlerin yapýldýðýný bunlarýn da evleri yýkýlan insanlara alým güçleri ve iþ ortamlarýna yakýnlýk dikkate alýnmadan satýldýðýndan bahsetti. Bu gördüðü evlerin de yýkýmla karþý karþýya olduðunu ama sahiplerinin yýkýma direndiklerini çünkü onlara pazarlanan evlerin bütçelerini aþtýðýný ve yaþam koþullarýyla uyumlu olmadýðýný anlattý. Barýþ babasýnýn bu anlattýklarýna karþýlýk öðretmenin deprem zamaný evleri yýkýlanlara yardým edilmesi gerektiði yönündeki sözlerini hatýrladý. Ama þimdi insanlarýn, deprem olmadýðý halde, evleri yýkýlýyordu. Hem de birilerinin keyfi için yýkýlýyordu ve bu evlerde barýnanlardan baþka kimse bu yýkýmlara dur demiyordu. Barýþ öðretmenini hatýrlamýþken onun derste söylediði diðer sözlerini de hatýrladý. Öðretmen onlara polisin halký korumakla görevli olduðunu söylemiþti. Ama televizyonda bunun tersini görmüþtü. Polisler halký korumuyor onlara saldýrýyordu. Halk da polisten korkuyordu. Hem insan onu koruyandan, haklarýný savunandan korkar mý hiç. Demek ki polis gerçekten halký korumuyor, haklarýný savunmuyordu. Peki ama öðretmen niye yanlýþ þeyler öðretiyordu. Öðretmen çocuklara doðru þeyleri öðretmekle görevli deðil miydi? O halde büyükler görevlerini yapmayý da bilmiyorlar. Büyükler çok yanýlýyorlar çok ve bizi de yanýltýyorlar diye düþündü Barýþ. Barýþ bu sefer arkadaþýný hatýrladý. Arkadaþý ona annesinin temizliðe gittiði evlerden bahsetmiþti. Evin sahipleri hiçbir iþ yapmadan evde otururlardý ya da çýkar gezerlerdi. Buna raðmen harcayacak bir sürü paralarý olurmuþ. Birileri hiç çalýþmaz birileri ise hem kendilerinin hem de baþkalarýnýn yerine çalýþýrlardý. Hiç çalýþmayanlar da baþkalarýnýn yerine paraya sahip olurdu. Büyükler matematik öðrenmemiþler anlaþýlan. Hem hesap yapamýyorlar hem de yanlýþ yapýlan hesaplara göz yumuyorlar! Barýþ bütün bunlarýn sebebinin kapitalizm olduðunu duyuyor bazý büyüklerden ve kapitalizmin masallardakinden de büyük bir canavar olduðunu düþünüyor. Ýnsanlarý ve insanlýðý yutacak korkunç bir canavar. Ama büyüklerin bu canavardan korkmamalarý ve canavarý yok etmeye kalkýþmamalarý tuhafýna gidiyor Barýþ’ýn. Barýþ bu kadar korkusuzluðun iyi ve doðru olmadýðýna karar verdi. Kendisi bu canavardan korkuyordu, o yüzden kapitalizm canavarýný yok etmek istiyordu. Barýþ arkadaþlarýna da bahsedecekti bu canavardan, onlar da korkacaklardý ve yok etmek isteyeceklerdi onu. Büyüyünce hep birlikte savaþacaklardý. Ama büyükler canavarýn vahametini fark edip onu yok ederlerse, Barýþ ve arkadaþlarý nöbet tutacaklardý kapitalizm canavarý tekrar hortlamasýn diye. Ve emin olacaklardý büyüyünce gerçek anlamda korkusuz yaþayabileceklerinden. Bir Mücadele Birliği Okuru

123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Eylemler

DESA ÝÞÇÝSÝ EMÝNE ARSLAN’LA

DAYANIÞMA EYLEMÝ

28 Aðustos gününde, Basmane-Dericiler kahvesinin önünde, DESA direniþçisi Emine Arslan’a destek vermek amacýyla Ýzmir Kadýn Platformu tarafýndan bir eylem gerçekleþtirildi. Eylem basýn açýklamasýnýn ardýndan yapýlan protesto yürüyüþüyle devam etti. Daha sonra Emine Arslan’a kart atýlarak, direniþi selamlandý. Bizler de Ýzmir Mücadele Birliði Platformu olarak bu eyleme destek verdik. Eyleme çeþitli demokratik kitle örgütleri ve devrimci kurumlar destek verdi. Eylem sýrasýnda “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek”, “Köle Deðil Ýþçiyiz Birleþince Güçlüyüz”, “Yaþasýn Eylemli Sýnýf Dayanýþmasý”, “ Tuzla Tersanelerindeki Ýþçi Kardeþlerimizin Yanýndayýz” yazýlý dövizler taþýnýrken “Emine Arslan Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn DESA Direniþimiz”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” vb. sloganlar atýldý. Eylem sýrasýnda Emine Arslan’ýn yaný sýra Yörsan, Arçelik, Tega Kocaeli Üniversitesi, Unilever, E-Kart, Çapa Çað, Arkas Liman Ýþçileri ve Düzce’de fabrikada çalýþýrken iþten atýlan iþçilerin grev ve direniþlerinin de desteklendiði belirtildi. Eylem, kartlarýn gönderilmesiyle sona erdi. EMÝNE ARSLAN YALNIZ DEÐÝLDÝR YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Mücadele Birliði Platformu/ÝZMÝR

ÝZMÝR AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ ÇÝÐLÝ FESTÝVALÝNDEYDÝ Çiðli Belediyesi tarafýndan 1 hafta süren bir festival gerçekleþtirildi. Festivale Arif Sað, Tolga Sað, Suavi, Musa Eroðlu, Selda Baðcan, yerel gruplar katýldý. Ayrýca tiyatro gösterileri düzenlendi. Ýlk günler meclis binasýnýn yakýnlarýnda baþlayan festival daha sonra konser alanýnda devam etti. Ýlk 5 gün meclis binasýnýn yakýnlarýnda kurulan stantlar arasýnda kitap stantlarý aðýrlýktaydý. Bizler de Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak standýmýzla yer aldýk. Stantlarýmýzda kitap ve kartpostallarýn yaný sýra “Deniz” poster ve tiþörtleri de bulunuyordu. Ayrýca Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin tanýtým broþürleri, açlýkla ilgili bildirilerimiz ve DÖB’ün bildirileri en geniþ þekilde insanlara ulaþtýrýldý. Ýki alanda da açtýðýmýz stantlara yoðun bir ilgi vardý. Özellikle Denizlerle ilgili olan her þey insanlarýn dikkatini çekiyordu. En çok da Denizlerle ilgili sohbet etmek istiyorlardý. Çoðu gencin üzerinde Deniz ve Che tiþörtleri vardý. Özellikle Suavi ve Selda Baðcan’ýn konser verdiði günler çok kalabalýk oldu. “Denizlerin Dalgasýyým” þarkýsý 3 defa söyletildi Selda Baðcan’a. Denizlerle ilgili bir þey söylendiðinde gençler ýslýk, slogan ve çýðlýklarla karþýlýk veriyorlardý. Gelenlerin çoðu politik tartýþmalara uzak olan insanlar deðildi. Son 3 gün konser alanýnda devam eden festival, coþku, yeni insanlarla tanýþma heyecaný ve 8 günün tatlý yorgunluðuyla beraber sona erdi. Bu festivalde gençlerin eðilim ve yönelimlerinin hangi yönde olduðu kendini açýk bir þekilde göstermiþtir. Genç, çocuk, yaþlý her kesim tarafýndan Denizlere gösterilen ilgi Denizlerin ne kadar büyük bir miras býraktýklarýný göstermektedir. Hani derler ya haklý olan her þey tarih tarafýndan ortaya çýkarýlýr diye. Þimdi yaþanan bu süreçte, Denizlerin ne kadar haklý bir mücadele yürüttüðü daha iyi görülüyor, bizlere býraktýklarý deðerler binlerce gencin sloganlarýnda hayat buluyor. Ve bunun önüne geçmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Bir kez daha haykýrýyoruz: Tarihin akýþýnýn önünde hiçbir güç duramaz. İzmir Ayışığı Sanat Merkezi 123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

ADANA’DA BÖLGESEL BARIÞ MÝTÝNGÝ

Türkiye Barýþ Meclisi’nin çaðrýsýyla birçok ilde düzenlenen 1 Eylül Barýþ Mitingi, Bölgesel olarak Adana’da da yapýldý. Çevre illerden Mersin, Antep, Hatay’dan da katýlýmlar oldu mitinge. Saat 16.00’da, Mimar Sinan Amfi Tiyatro önünde toplanan kitlenin sloganlarý ve zýlgýtlarla baþlayan yürüyüþ, miting alaný olan Uður Mumcu Meydaný’na kadar sürdü. Miting alanýnda özellikle Kürt gençlerin coþkusu oldukça yüksekti ve mitingde en fazla onlarýn sesleri duyuluyordu. Bizler de Mücadele Birliði Platformu olarak Mücadele Birliði ve Genç Yoldaþ dergilerimizin ve Ayýþýðý Sanat Merkezi’mizin çýkarmýþ olduðu kartlarýn satýþýný ve daðýtýmýný en geniþ þekilde yaptýk. Özellikle Deniz Gezmiþ resminin olduðu kartlar oldukça ilgi gördü. Ayrýca bu daðýtým sýrasýnda birçok yeni insanla tanýþtýk. TÜMTÝS iþçilerinin yoðun katýlýmý gözden kaçmadý. Miting, DTP milletvekillerinin yaptýðý konuþmalarýn ve en sonunda da müzik gruplarýnýn sahne almasýnýn ardýndan sona erdi. Mitinge yaklaþýk 5 bin kiþi katýldý. Mitingin sonunda kitle sloganlarla daðýlýrken polis saldýrýsý yaþandý. Polisin müdahalesinden sonra özellikle gençlerden ve çocuklardan oluþan grup bu saldýrýya karþýlýk verdi. YAÞASIN KÜRT TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! BARIÞ ÝÇÝN DEVRÝM DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞ! Adana Mücadele Birliði Platformu

15


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Okurlardan

TEÐMEN ALÝ’NÝN YOLDAÞLARI MÜCADELEYÝ SÜRDÜRÜYOR Yazýya nasýl baþlayacaðýma bir türlü karar veremedim. Ama yazma gereði duydum. Çünkü geçmiþini inkar edenler bu günlerde bir gazetede bir þeyler yazmaya baþladýlar. O yazýda söylediði gibi, “Hoþçakal” diyeli tam 24 yýl olmuþ. Hoþçakal dediði Teðmen Ali enternasyonalist bir savaþçý ve Filistin’de savaþarak ölen bir devrimci. Ali’ye Hoþçakal diyenler, 30 yýldýr Türkiye ve Kürdistan topraklarýna uðramamýþlar. Kimisi kendini Kürt komünisti ilan etti, kimi Ýsveç modeli demokrasi istedi. Bazýlarý her türlü rezilliði yaptýlar. Ama bugün Ali’ye sahip çýkýyorlar. Hayýr bunu yapamazsýnýz! O kadar kolay deðil! Siz daha yoldaþlýðýn ne olduðunu bilmiyorsunuz. Yoldaþlýk her þeyi paylaþmak, yoldaþlýk ayný düþünceyi savunmak, yoldaþlýk onun için ölmeyi bilmektir ve davaya sahip çýkmaktýr. Ve parti bayraðýný en yükseklerde dalgalandýrmaktýr. Sizler ne yaptýnýz, 30 yýldýr bu topraklara ayak basmadýnýz. Yürekli insanlar ölmeyi ceza evlerinde yatmayý, ölüm oruçlarýnda ölümsüzleþmeyi bildiler. Türkiye’deki komünistlere laf söylemek hiç kimsenin haddine deðil. Sizler “Hoþçakal” deyip Avrupa’ya gittiðinizde onlar 12 Eylül faþizmine karþý hep direndiler. Teðmen Alilere sahip çýktýlar ve hala o savaþý sürdürüyorlar. Sizler “Hoþçakal” deyip arkanýza bakmadýnýz ama 12 Eylül faþizminde Ýzmir Buca’da idam edilen yoldaþlarýmýz cellatlarýný ayaða kaldýrýp 1 mayýsý kutlayanlardý. Onlar cellatlarýnýn karþýsýnda eðilmediler. Kaçmayý deðil savaþmayý seçtiler. On yýllardýr Ali’nin, Seyitlerin yoldaþlarý alanlarý faþizme dar ettiler ve ediyorlar, mücadele devam ediyor. Onun için Teðmen Ali’ye sahip çýkmak, sizin gibilerin aðzýna yakýþmýyor ve yakýþmaz. Teðmen Ali’nin yoldaþlarý mücadeleyi sürdürüyor. Leninistler mücadele devam ediyor. Býrakmadýklarý bayraðý en yükseklerde tutmaya Türkiye ve Kürdistan topraklarýna dikmeye baþladýlar. Bundan hiç kimsenin kaygýsý olmasýn. Deniz’in Yusuf’un Teðmen Ali’nin Ýhsan’ýn Mehmet’in Ýmam’ýn yoldaþlarýnýn bunlarý yapacak yürekleri vardýr. Çünkü onlar hayatla niþanlý ölümle evlidirler. ANTEP’LÝ BÝR ÝÞÇÝ

16

1 MAYIS MAHALLESÝ’NDE EYLEM 1 Mayýs Mahallesi’nin kuruluþunun 31. yýlý, devrimci çevreler ve demokratik kitle örgütleri tarafýndan mahallede ger çek leþ ti ri len bir yürüyüþ ile selamlandý. Ayný zamanda 2 Eylül Gecekondu Direniþi sýrasýnda ölümsüzleþen 12 emekçi de anýldý. PSAKD (Pir Sultan Abdal Kültür Derneði) bahçesinde toplanan kitle, buradan toplu bir biçimde yürüyüþün baþlayacaðý Cennet Düðün Salonunun önüne sloganlarla yürüdü. Burada flamalar ve dövizler de açýlarak ortak pankart arkasýnda yürüyüþe baþlandý. Yürüyüþ sýrasýnda sýk sýk “2 Eylül Þehitleri Ölümsüzdür”, “1 Mayýs Faþizme Mezar Olacak”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý haykýrýldý. Yaklaþýk 400 kiþinin katýldýðý yürüyüþ, 3001 Caddesi’nin sonunda bulunan duraða gelindiðinde, yapýlan saygý duruþu ve basýn açýklamasýyla son buldu. Basýn açýklamasýnda “1 Mayýs Mahallesi halkýnýn geçmiþinin izinden giderek, geleceðine sahip çýkmasý, dayanýþma ve mücadeleyi büyütmesi gerektiði” vurgusu yapýldý.

BOLU F TÝPÝ’NDE ZÝYARET ENGELÝ Mehmet Aslan Yýlmaz, akciðer kanseri. Bolu F Tipi’ndeki adli mahkumlardan biri. Hastalýðý ilerlemiþ. Günleri sayýlý. 28 Aðustos günü, Mehmet Aslan Yýlmaz’ýn ailesi, ziyaret için Bolu F Tipi’ndeydi. Yoldaki yoðun trafik yüzünden görüþ saatine yetiþemiyor aile. Görüþe izin verilmiyor. Cezaevi Müdürü’nün yanýna çýkýyorlar. Ama müdür dinlemiyor bile onlarý. Dayanamayan aile, “sizde hiç vicdan yok mu” diye serzeniþte bulunuyor. Müdür bir anda baðýrýp çaðýrmaya, “kendime hakaret ettirmem” demeye baþlýyor. Gardiyanlar aileyi tartaklayarak dýþarý çýkarýyor. Bu olay sonucunda ancak bir kýzý ve eþi gözyaþlarý içinde tutukluyu birkaç dakikalýðýna da olsa görmek için içeri giriyor ve oðlu, diðer kýzý ve torunu beklemek üzere dýþarý çýkýyor. Çýkýþta ise ailenin, müdüre hakaret ve aðýz dalaþý suçlamalarýyla haklarýnda soruþturma baþlatýlmak üzere jandarma tarafýndan kimlik bilgileri alýnarak tutanak tutuluyor. Babalarýnýn son günlerini yaþadýðýný gözyaþlarý ile anlatan Yýlmaz ailesi, bu konuyla ilgili suç duyurusunda bulunmak istediklerini ve babalarýnýn saðlýk durumunun dikkate alýnmasý için Adalet Bakanlýðý’na baþvuracaklarýný söylüyorlar. Buradan bir kez daha sesleniyoruz: F tipi zindanlar yýkýlmadan, zindanlardaki sorunlar çözülmeyecek. ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!

123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Festival

1 MAYIS MAHALLESÝ KURULUÞ FESTÝVALÝ Altýncýsý düzenlenen “1 Mayýs Mahallesi Kuruluþ Festivali” bu yýl 29-31 Aðustos tarihleri arasýnda, PSKAD bahçesinde gerçekleþtirildi. Devrimci çevrelerin stant açtýðý festivalde, Mücadele Birliði de açmýþ olduðu stant ile üç gün boyunca iþçi ve emekçilerle buluþtu. Festival’in birinci günü “F tipleri, Tecrit ve Türkiye’de adalet nasýl iþliyor?” konulu panelle baþladý. Panelde 19 Aralýk Katliamý ile hayata geçirilen F tipi zindanlarda yaþanan keyfi tutumlara, hapishane yönetimlerine, hasta tutsaklarýn durumuna deðinildi. 19 Aralýk katliamýnýn tanýklarý tarafýndan zindan katliamýnda yaþananlar anlatýldý. Açýlýþ konuþmasý ve saygý duruþuyla baþlayan birinci gün sahne programý, 1 Mayýs Mahallesi Semah Ekibi’nin semah gösterisi ile devam etti. Daha sonra Nilüfer Sarýtaþ, Grup Mayýs, Kýsmet Yýldýz, Erdal Bayrakoðlu ve Aynur Haþhaþ’ýn sahne almasý ile son buldu. Festival’in ikinci günü “Ergenekon, AKP ve DTP’ni kapatýlmasý” baþlýklý bir panelle baþladý. Panel’de canlý tartýþmalar yaþanýrken, “darbeciler yargýlansýn” tarzýndan burjuva düzen sýnýrlarýný zorlamayan bir politika, Ergenekon Operasyonu’na karþýlýk sürece müdahale anlamýnda devrimci bir politika olarak dile getirildi. Konuþmacýlar çoðunlukla, “sürece müdahalesizliði” dillerine doladýlar, kitle hareketinin örgütsüzlüðünden, devrimci hareketlerin kitleleri harekete geçiremediðinden bahsettiler. Akþam sahne programý ise 1 Mayýs Mahallesi’nin kuruluþunu anlatan bir sinevizyon gösterimi ile baþladý. Sinevizyon gösterimi halk tarafýndan coþku ile karþýlandý. Gösterimin ardýndan Onur Olgun, Meyman, Hasan Saðlam, Koma Çiya ve Grup Munzur sahne aldý. Festival’in üçüncü günü ise “71 Devrimci Çýkýþý ve Tarihsel Mirasý” konulu panelle baþladý. Konuþmacýlar 71 devrimci kopuþunun önemine deðinerek, çýkarýlmasý gereken dersleri öne çýkarttýlar. Panelin ardýndan sahne programý, mahalle sorunlarý üzerine yapýlan konuþma ile baþladý. Konuþmayý, Özcan Türe ve Grup Vardiya’nýn dinletileri takip etti. Festival Þaho Bedo’nun sahne almasýyla, Kürtçe ezgiler ve çekilen coþkulu halaylarla sona erdi. Üç gün boyunca standýmýzda yeni insanlarla tanýþma ve sohbet etme imkaný bulurken, emekçilerin, Mücadele Birliðine yönelik görüþleri ve düþünceleri bizler için sevindirici geliþmelerdi. 1 Mayýs Mahallesi Mücadele Birliði Okurlarý

GÜLSUYU’NDA YIKIMLARA VE YOZLAÞMAYA KARÞI FESTÝVAL Sermayenin kentsel dönüþüm projesi adý altýnda gözünü diktiði, yýllardýr devrimci faaliyet ve örgütlü çalýþmanýn sürdüðü Gülsuyu’nda 23-24 Aðustos tarihlerinde “Yýkýmlara, yozlaþmaya ve yoksulluða karþý mahallemize sahip çýkalým. Gücümüz birliðimizdir!” þiarý altýnda gerçekleþtirilen festivalin ikincisi düzenlendi. Mücadele Birliði olarak oradaydýk. 23 Aðustos günü, saat 17:00’da Gülensu son duraktan, festivalin yapýldýðý Nurettin Sözen Parký’na kadar süren bir yürüyüþle festival programý baþladý. Yürüyüþ boyunca “Yýkýmlara Geçit Vermeyeceðiz”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atýldý. Festivalin ilk etkinliði konuþmacýlarýn katýldýðý “Yoksulluk ve Yozlaþma” konulu panel oldu. Konuþmacýlar SES’ten Taner Demir ve Halkýn Hukuk Bürosu’ndan Avukat Taylan Tanay’dý. Konuþmacýlar 12 Eylül’le birlikte sermaye sýnýfýnýn toplumun her kesiminde, özellikle emekçi mahallelerinde baþvurmuþ olduðu yozlaþtýrma politikalarýna, buna karþý devrimcilerin almasý gereken önlemlere deðindiler. Soru-cevap bölümüyle sona eren panelin ardýndan, festivalin açýlýþ konuþmasý yapýldý. PSAKD Ümraniye Þubesi’nin Semah Ekibi’nin sahnelediði semah gösterisi beðeni ile izlendi. Festivalin birinci günü Tuna Bozyiðit, Grup Umut Yaðmuru, Koma Sarya ve Meyman’ýn sahne almasýyla son buldu. Festivalin ikinci günü “Ergenekon, kontrgerilla ve devlet gerçeði” adý altýnda yapýlan panelle baþlamýþ oldu. Panelde konuþmacýlarýn hemen hemen hepsi Ergenekon operasyonunu “egemen klikler arasýnda çatýþmanýn ürünü olduðu” þeklinde deðerlendirdi. Devrimciler cephesinden hangi adýmlarýn atýlmasý gerektiðine deðinildi. Panelin ardýndan, müzik dinletileri ve tiyatro gösterimi ile festivalin ikinci günü devam etti. Grup Ýklim ve Tuncay Balcý söyledikleri ezgilerle sahnedeki yerlerini alýrken, Ýdil Tiyatro Atölyesi ve Tiyatro Gerçek yýkýmlarý konu alan tiyatro gösterimleri sahnelediler. Festival Grup Munzur’un söylediði parçalarla sona erdi. Mücadele Birliði standý festival boyunca sýcak ve canlý sohbetlere sahne oldu. Bildirilerimiz ve dergimiz bir çok emekçiye ulaþtýrýldý.

123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

Gülsuyu’ndan Mücadele Birliði Okurlarý

17


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Sağlık

32. MADDE VE HAYATLARIMIZ... Belki yaþadýk, belki tanýk olduk ya da duyduk. Özel hastane kapýlarýndan kovulan, kendi olanaklarýyla hastasýna bir yer ararken, yollarda zaman kaybedenler... Binlerce doktorun ve saðlýk merkezinin arasýnda hayatlarýmýzý yine de güvende hissetmeyiz. Oysa yazýlý kanunlar öyle söylemiyor. Tüm kanun, yasa ve yönetmeliklerin, bizim bilmediðimiz ve farkýnda olmadýðýmýz haklarýmýzýn gölgesinde hayatlarýmýz paraya dönüyor. Bu konuda sýnýrlý sayýda yapýlan TV programlarý ya üstün körü konuyu geçiþtiriyor ya da hiç açmýyorlar. Çünkü bu konuda hak taleplerinin baþlamasý özel hastaneleri ve hasta bakýmý için devletten yüklü ödenekler alan kurumlarý karlarýndan edecektir. Daha kötüsü(!) kar amacýyla açýlmýþ bu kadar özel saðlýk kurumunun varlýk nedeni ortadan kalkacaktýr. Hususi hastaneler kanunu 31. maddeden pek çoðumuzun haberi yoktur. Yasa þöyle diyor: “Madde 31 - Hususi hastanelere ruhsat kaðýtlarýnda yazýlan parasýz yatak sayýsý kadar her zaman parasýz hasta kabul ve bu hastalar kabul edildikleri sýnýflara göre yurttaki paralý hastalar gibi ihtimamla tedavi olunur. Parasýz kabul olunan hastalar kendi arzularýyla dýþarýdan davet olunacak tabiplere ait ücretlerden baþka bir para veya baþka bir þey vermeyecekleri gibi kendilerinin veya veli ve vasilerinin yazýlý muvafakatleri olmaksýzýn paralý kýsma kaldýrýlamazlar.” (1) Yani her özel hastanenin ücretsiz hasta yataðý olmak zorunda. Ancak bu yataklar hiçbir zaman ihtiyacý olanlarca kullanýlmaz. Ruhsatlarda gösterilen yataklar önemli mevkilerdekiler, hastane sahipleri ve yakýnlarý tarafýndan çoktan iþgal edilmiþ ya da rezerve edilmiþtir. Böylece bu maddeyi neden bilmediðimizi anlýyoruz. Ayný konu acil hastalar için de geçerlidir. “Hayati tehlike olan durumlarda” genellikle gelecek faturadan korkar ve hastamýzý en yakýn saðlýk merkezine deðil saðlýk güvencimizin geçerli olduðu ya da paramýzýn yeteceði bir yere götürmek isteriz.

18

Hatta bunu kendi olanaklarýmýzla yapmaya çalýþýrýz. Çoðunlukla ilk müdahaleye biz karar veririz ve yaparýz. 112 (Acil ambulans hizmeti) dahil her saðlýk kurumu hatta her vatandaþ bu hastaya ücret talep etmeksizin bakmak zorundadýr. Yasa þöyle diyor: “Madde 32 - Hususi hastaneler ihtisas daireleri içinde bulunan ve resmi makamlar tarafýndan para ile tedavi edilmek üzere gönderilen hastalarý alýr ve tedavi ederler. Ani bir arýza veya kaza neticesinde müstacen (acilen) tedaviye muhtaç olan þahýslarýn hususi hastanelere müracaat veya nakillerinde hastanece derhal acele tedavilerini yapmak mecburidir. Bunlardan fakir olanlarýn yatýrýlarak tedavileri lazýmsa hastanenin parasýz kýsmýna alýnýr. Parasýz yataklarý olmayan hastaneler bu fakir hastalarý nakilleri kabil hale gelinceye (hayati tehlikeyi atlatýncaya) kadar yatýrarak tedavi ederler. Bu suretle yatýrýlan fakir hastalara ait gündelik tedavi ve ilaç paralarý o yerin belediyesince ödenir.” Açýklamak gerekirse bu açýklamayý bir yetkilinin aðzýndan dinleyelim: “... Özel hastaneler kanunu ve buna baðlý olarak çýkarýlan özel hastaneleri tüzüðünde bütün hastaneler, kendilerine getirilen hastalara bakmak zorunda. 11 Mayýs 2000 tarihinde Saðlýk Bakanlýðý’nýn çýkardýðý acil saðlýk hizmetleri yönetmeliði var. Bu yönetmelikte 22’inci ve 23’üncü maddede acil servise hastalarýn nasýl nakledileceði ve 24’üncü maddesinde de hastanelerin acil servisinde bu hastalara nasýl davranýlacaðý, nasýl bakacaklarý tanýmlanmýþtýr. Size 24’üncü maddesini özetleyelim: Acil servis, hastanýn ihtiyaç duyacaðý hazýrlýklarý nakil iþlemi gerçekleþmeden yerine getirir, hastanýn sosyal güvencesine bakmaksýzýn, bulunduðu sosyal güvencesine, diðer özelliklerine bakmaksýzýn hastaya stabilizasyon (normal hale getirme) ve týbbi hizmetleri vermek zorundadýr. Bu hem özel hastaneler tüzüðünde hem de saðlýk hizmetleri yönetmeliðinde tanýmlanmýþtýr. Eðer ülkemizde bu 123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

tür sýkýntýlar varsa bunlarýn sisteminin bir bütünüyle izah edilebileceði düþüncesindeyim.” (Saðlýk Bakanlýðý Acil Saðlýk Hizmetleri Daire Baþkaný Dr. Tacettin Kakillioðlu) (3) Biz yine açýklamayý açýklayalým. Acil bir hastaya hiçbir karþýlýk alýnmaksýzýn müdahale edilir, gerekliyse yine o hastane tarafýndan nakledilir. Yani tüm bu hizmetler onun sorumluluðu ve zorunlu görevleridir. Bu hizmetlerden para talep edemez. Edecekse bu parayý bizden deðil, belediyeden talep edebilir. Zaten ceza kanunu da her vatandaþý ve özellikle týp elemanýný acil duruma “bilinçli” müdahaleye zorunlu tutuyor. Yani herhangi bir saðlýk elemaný hastayý, kazazedeyi gördüðü anda ondan sorumludur. Yine bir yetkilinin aðzýndan dinleyelim: “TCK 476(ya göre), her vatandaþ yaralýya acil yardýma ihtiyacý olan bireye müdahale etmek, yardým etmek zorundadýr. Ha bizim þöyle bir mesajýmýz var Acil Týp Derneðinin, ilk yardým konusunda eðitiminiz yoksa, trafik kazalarýndan sonra özellikle, acil yardýma ihtiyacý olan yaralýya dokunmayýn. Ama her vatandaþ her birey yasal anlamda zorunludur. Her özel kurum hususi hastaneler kanunu, her özel kurum acil hastaya müdahale etmek, bakmak zorunda. Her üniversite, ister parasý olsun, hasta ister SSK’lý olsun, ister Baðkur’lu olsun, ister emekli sandýðýna baðlý olsun, SSK’ya gittiyse, ya kardeþim sen SSK’lý deðilsin sen git devlet hastanesine, senin yeþil kartýn var sen üniversiteye giremezsin, bu yok. Acil her hastaya bakmak zorunda. Ne zamana kadar? Durumu stabil (hayati fonksiyonlarýný yeniden kazanýncaya) olana kadar. Yani durumu hayati fonksiyonlarý idare edecek duruma gelince belki ambulansla sevkedilebilir.”(3) Görüldüðü gibi yine nakledilecekse de bu nakilde o hastanenin ya da týp elemanýnýn sorumluluðu altýndadýr. Üstelik tüm saðlýk elemanlarý kendilerine bildirilen hastaya bilgileri doðrultusunda müdahale etmek, nakletmek gerekiyorsa da bir


Yeni Evrede Mücadele Birliði

baþka saðlýk elemaný sorumluluðu alýncaya kadar sorumlu. Yine bir baþka yetkili aðýzdan dinleyelim: “Burada incelenmesi gereken bir konuda, hekimlerin hastaya bakmakla yükümlü olup olmadýklarý ve bu husustaki ihmallerinin cezalandýrýp cezalandýrýlmayacaðýdýr. “Hekim ilke olarak hastaya bakýp bakmamakta serbesttir, fakat kanunun kendisine yüklediði durumlarda bu serbestiden yararlanmamakta ve yükümlülüðü altýna girmektedir.” Hususi Hastaneler Kanununun 32. maddesi gereðince ‘ani bir arýza veya kaza neticesinde müstacen tedaviye muhtaç olan þahýslarýn hususi hastanelere müracaat veya nakillerinde hastanece derhal acele tedavilerini yapmak mecburidir’ Týbbi Deontoloji Tüzüðünün 18. maddesine göre de ‘tabip ve diþ tabibi, acil yardým, resmi veya insani vazifesi ifasý halleri hariç olmak üzere, mesleki veya þahsi sebeplerle hastaya bakmayý reddedebilir.’ Bu hükümler gereðince sözleþme olmasa bile hekim hastanýn tehlike içinde bulunduðu acil hallerde hastaya yardým etmekle yükümlüdür. Buna raðmen hastaya yardým etmeyen hastanýn sorumluluðu TCK (Türk ceza kanunu) 98 kapsamýnýn ötesinde düþünülmelidir., zira bu maddenin uygulanabilmesi için ‘özel bir hükümle verilmiþ bir görev bulunmamýþ olmasý’ gerekir. Halbuki hekimler Týbbi Deontoloji Tüzüðünün18. Maddesi gereðince böyle bir yükümlülük altýndadýr-

Sağlık lar. Ancak Türk Öðretisi’nde hastaya çaðrýlan hekimin gitmemesinin, týbbi yardýmý reddetmesinin taksir(kusur) sayýlacaðý savunulmaktadýr. Bu görüþe katýlmak mümkün deðildir. Hekimin hastaya gitmemesi veya týbbi yardým yapmamasý ihmali bir harekettir ve bu hareket taksirli olacaðý gibi kasten de yapýlabilir. Ancak hekimin sonucu hangi koþullar altýnda bilip bilmediði tartýþýlmalýdýr. Dolayýsýyla bu hallerde baþtan taksiri kabul etmek doðru olmayacaktýr. “Yargýtayýmýz da bir kararýnda doktorun ‘hastanedeki çalýþma saatleri dýþýnda kendisi nöbetçi bulunmadýðý bir dinlenme zamanýnda bulunsa bile, hekimliðinin yalnýzca kendi uzmanlýk bölümü ile ilgili olan bir hastanýn muayene ve tedavisi için çaðrýldýðýnda hemen gitme ve gereðini yapmakla görevli sayýlmak’ gerektiðine karar verilmiþtir. “Hekimlerin sorumluluðu konusunda son olarak ele almak istediðim konu, ülkemizde de sýkça rastlanan hastanede yer olmamasý dolayýsýyla acil hastalarýn baþka hastanelere gönderilmemelerine iliþkindir. .... Hekim garantördür. Olay yerine en yakýn hastaneye getirilmiþ kimseye boþ yatak olmasa dahi ilk müdahaleyi yapmak durumundadýr. Bu müdahaleyi yapmamasý boþ yatak olmamasý gerekçesine dayandýrýlamaz ..... Böylece hastaneye kadar getirilmiþ olan bir yaralýnýn bir baþka hastaneye sevki, ancak bu konuda karar vermeye yetkili hekimin, hastayý muayene edip, bilahare hastaya o an için acil müdahalenin gerekli olmadýðý ve bir baþka hastaneye götürülmesinin mümkün bulunduðu hususundaki kararýndan sonra yapýlmalýdýr. Türk Öðretisi’nde acil hallerde yardýma çaðrýlan hekimin hastanýn durumunu ayrýntýlarý ile sorup öðrenmesi ve tehlikenin niteliðini bilmek için araþtýrmasýnýn zorunlu olduðu, ‘böyle bir soruþturmada bulunmadan yardýmý reddeden hekimin sorumlu olacaðý’ kabul edilmelidir.” (4) Son olarak herhangi bir kaza, zehirlenme ya da acil durumda en yakýn saðlýk123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

çýya ya da saðlýk merkezine zaman kaybetmeksizin ulaþmak, eðer durum acil deðilse buna bir hekimin muayenesinden sonra karar vermek gerekir. Bu durumda da hekim ya da kurum ücret talep edemez çünkü bu onun zorunluluk alanýdýr. Hayati tehlike söz konusuysa ilk baþ vurduðunuz saðlýk merkezi size gerekli müdahaleyi hiçbir þart koþmaksýzýn hemen yapmak ya da nakledip yeni saðlýk merkezine en yakýn zamanda teslim etmekle yükümlü. Nakil, hayati durumu tehlikeye atacaksa durumu normal hale gelinceye kadar gerekli müdahaleyi yapmak, ilgili doktoru göreve çaðýrmak zorunda. Bu haklarý kullanmak kolay olmayacak. Ancak bilinçli ve ýsrarlý olan azýnlýðýn kullandýðý haklardan çoðunluðun da yararlanmasý mümkün. Bizim çýkarýmýza olan, onlarýn çýkarýna uygun olmayacaktýr. Özel hastane sahiplerinin, yakýnlarýnýn ya da herhangi bir burjuvanýn kabul eden hastane bulamadýklarý için hayatlarýný kaybettiklerini hiç görmedik. Bilinçli ýsrarýmýzla, buralarda çalýþan hekimleri de zorunlu kaldýklarý kötü çalýþma þartlarýndan bir nebze olsun kurtarýp, insani zorunluluklardan yana olan tavrýna da destek olmuþ oluruz. Kaynaklar: (1) Hususi Hastaneler Kanunu; kanun no: 2219; kabul tarihi 24/05/1933; yayýmlandýðý resmi gazete tarihi: 05/06/1933; yayýmlandýðý resmi gazete sayýsý: 2419 (2) Hasta Haklarý Bakýmýndan Yeni Ceza Kanunu; Prof. Dr. Hakan Hakeri S.Ü Hukuk F. Ceza ve Ceza usul Hukuku AD baþkaný 16-17 Kasým 2005 tarihlerinde, Saðlýk Bakanlýðý ile Hasta Haklarý ve Saðlýklý Yaþam Derneði tarafýndan Ankara’da düzenlenen “1. Hasta Haklarý Ulusal Sempozyumu”nda sunulan bildiridir. (3) Mesut Önen ile NTV Saðlýk Editörü Sibel Güneþ’in hazýrlayýp sunduðu programda, Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Derneði Baþkaný Prof. Cemalletin Ertekin, Acil Týp Derneði Baþkaný Dr. Ülkümen Rodoplu ve Saðlýk Bakanlýðý Acil Hizmetleri Daire Baþkaný Dr. Tacettin Kakillioðlu’nun cevaplarýndan. (2) Hasta Haklarý Bakýmýndan Yeni Ceza Kanunu; Prof. Dr. Hakan Hakeri Devrimci Saðlýk Emekçisi

19


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Fidel Yoldaşın Görüşleri

KÜBA HAKKINDA SÖYLENMEYENLER Çin’deki Olimpiyat Oyunlarý ile ilgili Pazar günü yaptýðým deðerlendirmelere Batý medyasýnýn gösterdiði tepkiyi dikkatli bir biçimde takip ettim. Hassas olaylarýn gözardý edilmesine karþýn bazý noktalar dünyada yaðmayý ve sömürüyü savunanlar tarafýndan diledikleri þekilde öne çýkarýldý. Bakalým: “Fidel Castro Olimpiyat Oyunlarý’nda Küba delegasyonunun sergilediði düþük performans için hakemleri ve mafyayý suçladý. Castro ayrýca hakemin kafasýna attýðý tekmeden sonra müsabakalardan ömür boyu men edilen Kübalý tekvandocu Angel Volodia Matos’u mazur göstererek, atleti desteklediðini ifade etti.” “Eski Küba Devlet Baþkaný Pazartesi günü Küba’da spor hakkýnda derin çözümlemelerde bulundu. Ayrýca, hakeme attýðý tekme yüzünden koçu ile birlikte ömür boyu men edilen atleti desteklediðini vurguladý.” “Castro hakeme ve yardýmcýsýný saldýrmasýndan dolayý ömür boyu men edilen tekvandocu atlete desteðini ortaya koydu.” “Castro saldýrýdan dolayý ömür boyu men edilen Kübalý tekvandocu ile dayanýþma içinde.” Benzer cümleler içeren uzunca bir liste var. Söylenenler asýl olarak bundan ibaretti. Zaten baþka türlüsünü beklemiyordum. Biletim kesilmiþti, týpký rüþvetçi hakemlerin karþýsýnda mücadele etmeye çalýþan Kübalý boksörler gibi. Bunun reklamýnýn yapýlacaðýný biliyordum. Beklendiði üzere, orada yarýþan ülkelerin % 80’inde çekilen açlýk, besin yetersizliði, ilaç yetersizliði, spor araç gereçlerinin ve tesislerinin yetersizliði gibi konular hakkýnda tek bir kelime bile yayýnlanmadý. Olimpiyatlarý düzenleyen ülkenin baþarýlarýný övmüþtüm. Baþarýlý atletlerin üstün niteliklerini övmekte duraksamamýþtým. Madalya kazananlarýn milyonlarca insanda yaþattýklarý neþe, tutku ve diðer insani duygularý takdir etmiþtim. Ýnsanlýðýn her gün kendi kendine yaþattýðý sonu gelmez katliama, soykýrýma ve hatta toptan imha tehlikesine karþýn Olimpiyat Oyunlarý’nda vücut bulan barýþ

20

mesajýný özellikle takdir ettiðimi belirtmiþtim. Ve Küba hakkýnda söylenmeyenler: 1. Profesyonel sporun uygulanmadýðý tek ülkedir. 2. Yýllar önce yüksek öðrenim düzeyinde büyük bir Uluslararasý Spor ve Beden Eðitimi Okulu kuran, Üçüncü Dünya ülkelerinden binlerce genci buradan mezun eden tek ülkedir. Burada halen 1500 öðrenci tamamen ücretsiz olarak eðitim görmekte ve konaklamaktadýr. 3. En iyi atletlerin Spor ve Beden Eðitimi öðretim üyesi olmak için ücretsiz eðitim gördükleri, yüksek öðretim merkezlerinden binlerce insanýn mezun olduðu tek ülkedir. Bunlar þimdi çocuklarla, gençlerle ve her yaþtan insanlarla birlikte çalýþýyorlar. Ayrýca birçoðu Üçüncü Dünya ülkelerinde bazen ücretsiz bazen de çok düþük ücretler karþýlýðýnda görev yapýyorlar. Bu yolla sporun uluslararasý geliþimine katký koyuyorlar. 4. Pekin Olimpiyatlarý’na katýlan ülkeler arasýnda, en güçlü ve zengin imparatorluk tarafýndan ekonomik abluka altýnda tutulan tek ülkedir. 5. Yine tüm katýlýmcýlar arasýnda, kendisine karþý Uyum Yasasý adý altýnda bir yasanýn yürürlükte olduðu tek ülkedir. Nitekim bu yasa kanlý olaylara sebep olmakla kalmayýp, Kübalý atletlerin çalýnmasýný da teþvik etmektedir. 6. Ülkenin, en iyi atletlerin saðlýk bakýmýna adanmýþ, uzmanlaþmýþ bir hastanenin varolduðu tek ülkedir. Gerçek, Olimpiyat Oyunlarý’na eþlik eden anestezi ve havai fiþeklerin arkasýna gizlenemez. Barselona 1992 Oyunlarý’nda, ‘özel dönem’den geçerken, Küba kazanýlan altýn madalya sayýsý sýralamasýnda beþinci olmuþtu. Son Oyunlarda yine de toplamda 24 madalya aldýk, bu sayý -altýn, gümüþ ve bronz- Latin Amerika ve Karayip ülkelerinin herhangi birinden daha fazla. Spor etkinliklerimizin objektif deðerlendirmesini yapmak ve gelecek yarýþmala123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

ra hazýrlanmak konularýnda tereddüt etmemeliyiz. Fakat, yineliyorum, unutmamalýyýz ki “Londra’da Avrupa þovenizmiyle, yozlaþmýþ hakemlerle, kaslarýn ve beyinlerin satýlýþýyla, hesabý güç maliyetlerle ve yüksek dozda ýrkçýlýkla karþýlaþabiliriz.” Bu satýrlarý yazarken, Olimpiyatlar sýrasýnda bir fýrtýnanýn, Fay’ýn, bize de ziyarette bulunduðunu hatýrladým. Dün, delegasyonumuzun büyük kýsmýnýn dönüþü ile ayný anda, baþka bir fýrtýnanýn doðu bölgelerine yaklaþtýðý haberini aldýk. Bugün daha da güçlü ve daha tehlikeli sonuçlarý olacaðý tahmin ediliyor. Sadece vücutlarýmýzý deðil ruhlarýmýzý da güçlendirmemiz gerekiyor. Devrim’e sahip olduðumuz için þanslýyýz. Kimsenin ihmal edilmeyeceði bir gerçek. Eðer can kaybý olursa, Santa Cruz del Sur’da 9 Kasým 1932’de dev dalgalar yüzünden olduðu gibi, yine 3 Ekim 1963’te Küba’nýn doðu bölgelerinin kalbini seller altýnda býrakan Flora kasýrgasý yüzünden olanlar gibi, yüzlerle ya da binlerle olmayacak. O dönemde herhangi bir su rezervuarýmýz yoktu; bugünkü gibi sularýmýzý taksim kontrol edemiyor, sulama alanlarýna ve su þebekesi sistemine yönlendiremiyorduk. Bizim güçlü ve ileri görüþlü Sivil Savunma’mýz, halkýmýzý koruyor ve bir felaket durumunda Amerika Birleþik Devletleri’nden daha ileri düzeyde güvenlik saðlýyor. Yine de, tehlikeler önceden tespit edilmeli. Kazanýlan þöhretle yetinmemeliyiz. Bu doðal fenomenin artan sýklýðý ve yoðunluðu, iklimin insan etkinliði sonucunda deðiþtiðini gösteriyor. Þimdiki zamanlar daha fazla adanmýþlýðý, hazýrlýklý olmayý ve bilinçliliði talep ediyor. Fýrsatçýlarýn ve hainlerin, güvenlik ve halkýmýzýn mutluluðu için herhangi bir katký koymamalarýna raðmen, yine bu olanaklardan faydalanmalarýný ise dert etmeyelim. Fidel Castro Ruz / 26 Aðustos 2008


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Fidel Yoldaşın Görüşleri

KASIRGA Gustav Kasýrgasý’nýn beklenmedik þekilde oluþtuðu ve ülkemizi tehdit etmeye baþladýðý, Olimpiyat delegasyonumuzun dönüþü ile ayný gün olan 29 Aðustos Salý günü öðleden sonra þöyle yazmýþtým: “Bir Devrimimiz olduðu için þanslýyýz! Kimsenin yok sayýlmayacaðý bir gerçektir. Güçlü, kuvvetli ve ileri görüþlü Sivil Savunma’mýz insanlarýmýzý koruyor. Bu doðal fenomenin artan sýklýðý ve þiddeti iklimin insan türünün eylemleriyle deðiþtiðini gösteriyor. Çaðýmýz devamlý artan baðlýlýk, süreklilik ve bilinç gerektiriyor. Oportünistlerin ve hainlerin, her ne kadar halkýmýzýn güvenliði ve refahý için hiçbir katkýda bulunmasalar da, bu durumdan fayda saðlamalarýný pek de umursamýyoruz. ” Devrimin, ulusal topraklar bir kasýrga tarafýndan vurulduktan sonra göstermesi gereken emeði biliyorum. Küba’nýn José Rubiera gibi keskin ve direngen bilim insanlarýyla var olduðunu ekleyebilirim. Yüzmilyonlarca çalýþma saati, kuvvetli rüzgarlarýn ulusal topraklarda geniþ alanlardaki ekonomik ve sosyal merkezleri cepheden vurduðu kýsa zamanda kaybedildi. Bitmek bilmeyen yaðmurlar bu doðal fenomenlere eþlik ediyor. Nehirler taþýyor ve yataðýnda önüne kattýðý her þeyi süpürüyor, geniþ alanlarda su baskýnlarýna neden oluyor. Hem sebze, süt, yumurta yetiþtiren, besi hayvancýlýðý ve domuz yetiþtiriciliði yapan hem de ileri tarým sistemleri kullanan yapýlar ciddi þekilde zarar görüyor; ekin almak için hazýr olan binlerce hektar þeker kamýþý, beslenme tahýlý, hububat ve meyve aðacý kaybediliyor; okullar, poliklinikler, eðlence ve kültür merkezleri, hususi konutlar, çatýlar, fabrikalar, depolar, otoyollarý ve köprülerin hepsi rüzgarlar ve yaðmur yüzünden zarar görüyor. Bu sefer kasýrga ülkenin güney kesimine yakýn denizden gelip ülkenin içinden geçtiði ve en batýdaki vilayete kadar ulaþtýðý için rüzgarlar ve yaðmurlar bütün vilayetleri az veya çok derecede etkiledi. Kasýrganýn merkezinde yarýçapý 30 kilometre uzunluðundaydý ve güçlü rüzgarlar 450 kilometreden fazla bir çeperde esti. Hiçbir þey bir kasýrganýn arkasýnda bý-

raktýðý yýkým ve zarar kadar harap edici olamaz. Yüzbinlerce vatandaþ hareket halinde, kasýrganýn geçiþi esnasýnda ve sonrasýndaki kurtarma çalýþmalarýnda çok yoðun çalýþýyor. Stoklar azaldý veya tükendi. Besin kaynaklarýnýn uðradýðý zarar bugün, her zaman olduðundan daha masraflý ve önemli. Fakat burasý bizim ülkemiz, bu gezegendeki gerçek yerimiz ve onu geliþtirmeli ve savunmalýyýz. Önümüzdeki görev için zaman ve uzmanlýða ihtiyaç var. Baþkalarýyla bilgisini ve kaynaklarýnýn büyük bir kýsmýný hatta kendi kanýný da paylaþmak için hazýr olan gerçek Küba ve onun soylu insanlarý bir gecede ortaya çýkmadý. Bu yüzden ülkemize karþý bütün silahlarýný kullanan güçlü imparatorluða karþý çýkan görünmez bir rakip olmuþtur. Ama dünyaya Küba’nýn deðerleri ve olaðanüstü direniþi hakkýnda az miktarda bilgi ulaþtý. Ýki gün önce, 29 Aðustos Cuma tarihinde, uluslararasý basýnda Küba hakkýnda çýkan 11 haberin hiçbirinde adamýza yaklaþan kasýrgaya veya cesur bir siyasi öncünün liderlik ettiði milyonlarca Kübalý ailenin cömert desteðiyle Sivil Savunma’mýzýn yaptýðý yoðun çabalara deðinilmedi. Alman Haber Ajansý DPA’nýn geçtiði bir haberde þöyle deniyor: “Tanýnmýþ Kübalý Aktör Miami’ye Ulaþtý: Terk ettim çünkü yorulmuþtum.” Haber daha sonra, yerel bir gazeteye göre ünlü bir Kübalý televizyon oyuncusunun, Yamil Jaled, Küba’yý terk edip, Miami’ye Küba asýllý Amerikalý eþi ile yeniden bir araya gelmek için gittiðini yazýyor. Haber ayrýca, Jaled’in popüler TV dizilerinde, tiyatro oyunlarýnda ve Fransa ve Ýtalya’da çekilen baþarýlý filmlerde rol aldýðýný ekliyor. Jaled 1997’de Yüksek Sanatlar Enstitüsü’nden oyuncu aktör olarak mezun oldu ve Rita Montaner tiyatro grubunda profesyonel aktör olarak çalýþmaya baþladý ama bir sene sonra televizyonda çalýþmaya baþladý. Bunun sonrasýnda haber Jaled’in 31 yaþýnda olduðunu açýklýyor ve bol bol onun o123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008

yunculuk niteliklerinden ve televizyonda gösterdiði baþarýlý yolculuktan bahsederek Küba’ya karþý bir medya savaþý açmýþ ve kampanyalar baþlatmýþ bir Yanki gazetesinden çýkmýþ izlenimi býrakýyor. Biz, Kübalýlar, þöyle cevap verebiliriz: Ne kadar yurtsever! Ne kadar demokratik! Bize sunduklarý bu prototip ne kadar kusursuz bir örnek. Bu onlarýn dünyaya az tanýnmýþ ve Gustav kasýrgasýndan daha önemli bir herif hakkýnda bilgi saçma yollarý. Onu bir kutsal ineðe* çevirmek istiyorlar. Zamanýn denemelerine ve yaþamýn alt üst oluþlarýna baþarýlý þekilde direnen en derin inançlar tek bir günde elde edilemez. Bunun öncesinde biz, hepimiz kendi içimizde taþýdýðýmýz eðilimlerin hakkýndan gelmeliyiz. Ben, diðer insanlardan nefret etmiyorum, kibir, ben merkezcilik, bencillik, küstahlýk, kendini beðenmiþlik, deðer yoksunu olmak ve insanlarýn doðarken taþýdýklarý diðer eðilimlerden nefret ediyorum. Baþarýya ulaþan ve hepimizi etkileyen; eðitimle aydýnlanmýþ ve daha iyiye ulaþmak için mücadele veren örnekleri görmektir. Tevazu göstermek için bile asgari bir felsefi yaklaþýmý elde tutmaya ihtiyaç var. Ortalýkta dolaþan bu kutsal inekler, Kübalý Beþ Kahramanýmýzý, ülkelerinden ve ailelerinden koparýlan beþ Kahramanýmýzý, ihanet suçuyla cezalandýrýlan paralý askerlerle bir tutmaya çalýþýyorlar. Bu deðerlendirmede yaptýðým açýklama vatandaþlarýma iletmek istediðim bir inancý doðruluyor, sadece cesaret, onur ve sabýrla savunulan adil düþünceler galip gelecektir. Fidel Castro Ruz / 31 Aðustos 2008 * Kutsal inek: Ýngilizce’de eleþtiriye maruz kalmaktan taraflý bir destek çýkýlarak kurtarýlmýþ, bir olgu, eylem veya kiþi için kullanýlan deyiþ. Hinduizm baþta olmak üzere Asya dinlerinde ineðin kutsal kabul edilmesi gerçeðinden esinlenerek geliþmiþ bir ifade.

21


Yeni Evrede Mücadele Birliði

Kadro

BÝRKEZ DAHA DERGÝ DAÐITIMI ÜZERÝNE

Þu anda okumakta olduðunuz dergi sizin elinize ulaþana kadar hangi aþamalardan geçti hiç düþündünüz mü? Ýçinde kaç insanýn el emeði göz nuru var? O yazýlar nerede, hangi koþullarda yazýldý, nerede hangi koþullarda dizildi, nerede hangi koþullarda dergi formatýna getirildi, nerede hangi koþullarda basýldý ve hangi süreçlerden geçerek size ulaþtý? Sadece þöyle bir düþünmek bile bir derginin elimize ulaþana kadar ne kadar emek-yoðun bir süreçten geçtiðini görmemize yeter. Deyim yerindeyse sayýsýz adsýz kahramanýn görünmeyen emeði vardýr bu süreçte. Onlar sessiz sedasýz bu süreci hazýrlarlar. Pek revaçta olan söylemle iþin mutfaðýnda yeralýrlar. Ve son ürünün en iyi þekilde insanlara ulaþmasý için emeklerini esirgemezler. Burada ister istemez aklýmýza Enver Gökçe’nin o güzel þiirinin dizeleri geliyor: “Sizlere selam olsun / hürriyeti yazan eller / dizen eller / sizlere selam olsun entertipler, rotatifler, bobinler!” Peki þimdi bir de, bu binbir emekle yayýna hazýrlanmýþ, basýlmýþ dergilerin okuyucuya ulaþamadan bir þekilde bekletildiðini, yapraklarýnýn sarardýðýný, içinde yazýlan þeylerin gündeminin geçip gittiðini düþünün. Dahasý bu dergi sayfalarýnda yazýlmýþ çizilmiþ herþeyin, ortalama düþüncenin çok çok ötesinde bir anlama sahip olduðunu; insanlarýn kafasýný açacaðýný, bilerek yaratýlmýþ düþünce karmaþasýnýn ortasýnda insanlara doðru yolu, doðru perspektifi sunacaðýný, bugünkü koþullarda insanlara devrim ve iktidar hedefini sunan yegane düþünceler olduðunu düþünün. Bu yazýlarý okumayan insanlarýn devletin ideolojik aygýtlarýnýn ya da ortalama sol düþüncenin bayaðý etkisinin altýnda kalacaðýný düþünün. O düþünceler sararan dergi sayfalarý arasýnda “farelerin kemirici eleþtirisine” terkedilirken, ortalama sol düþüncenin insanlarýn beyinlerini etkisi altýna aldýðýný düþünün. Bu asla kabul edilmemesi gereken bir durumdur deðil mi? Biz nasýl binbir emekle hazýrlanmýþ dergimizin gözlerimizin önünde kaðýt dönüþüme gitmesine izin verebiliriz? Biz nasýl onca emeðin ziyan edilmesine göz yumabiliriz? Biz nasýl o dergi sayfalarýnda yazýlý ve herbiri birbirinden deðerli düþüncelerin insanlara ulaþmadan olduklarý yerde beklemesine izin verebiliriz? Bu nasýl bizim vicdanýmýzý kanatmaz, nasýl bizlere birkez daha kendi kendimizi sorgulatmaz. Dergi onca süreçten geçip geldikten sonra örneðin zindanlardan yazan yoldaþlarýmýzýn yazýlarý deyim yerindeyse kýrk kapýyý zorladýktan sonra dýþarý çýkýp elimize ulaþtýktan sonra nasýl olur da bizler onu bir köþede býrakabilir, onu insanlara ulaþtýrmak için yanýp tutuþmak yerine nasýl olur da kayýtsýzca davranabiliriz. Her þeyi bir kenara býrakalým, yoldaþlarýmýzýn emeðine, o dergiyi yayýna hazýrlayan, basan emekçilerin emeðine saygý gereði, dergi çýktýðý andan itibaren, tüm illerde tüm bölgelerdeki yoldaþlarýmýzýn var güçleriyle dergi daðýtýmýna yoðunlaþmalarý, deyim yerindeyse seferber olmalarý gerekir. Öyle ki, dergimizin ulaþmadýðý fabrika, semt, gecekondu, ev, insan kalmasýn. Bunun için her birimizin iþçi arýlar gibi çalýþmasý, yoðun bir emek harcamasý, komünist inadý, elden býrakmamasý gerekir. Çalmadýk kapý, dergimizin adýný duymadýk iþçi, emekçi býrakmamak için seferber olmak zorundayýz. Devrim bizden bunu bekliyor, yoldaþlarýmýz bizden bunu bekliyor. Dergi daðýtýmý konusunda bu yoðun emeði sarffettiðimiz zaman hem iþçi ve emekçi kitlelerle bað

22

kurma konusunda hem de onlarý örgütleme konusunda bir hayli yol katetmiþ olacaðýz. Dergimizin ulaþtýðý her evde, her insanda devrim düþüncesi boyatacak. Onlara ulaþan sadece dergimiz olmayacak, devrimi onlarýn kapýsýna kadar götürmüþ olacaðýz. Ne diyordu Lenin “kapýlarý çalýn mutlaka bir açan bulunacaktýr” Þimdi bizim yapmamýz gereken budur; fabrika fabrika, semt semt, mahalle mahalle, ev ev dergimizin en yaygýn daðýtýmýný yapmak. Ýnsanlara dergimizi tanýtmak, onun iþçilerin, emekçilerin, devrimin sesi olduðunu propaganda etmek ve bu sayede iliþkiler kurmak ve sonrasýnda bu iliþkileri sürdürmek, örgütlü hale getirmek. Ne diyordu Alvaro Cunhal: “Örgütlenmeyi bilmeseydik devrimi yapamazdýk. Biz sadece elimizde bir meþale taþýmýyoruz” Ýþte dergimiz bu konuda en büyük yardýmcýmýz. Önce insanlar dergimizin adýný duyacaklar, sonra bizi tanýyacaklar, sonra düþüncelerimizi öðrenecekler, sonra dergimizi okuyacaklar ve sonra belki bizimle tanýþacaklar ve belki de dergimizi onlar daðýtmaya baþlayacaklar. Bizi ve dergimizi sahiplenecekler. Ancak asla unutmamamýz gereken þey þudur: Bu ancak, ýsrarlý, inatçý, özverili bir çalýþma sonucu olur. Dergi verdiðimiz insanlara bir daha gitmezsek, onlara dergimizi okuyup okumadýklarýný, nasýl bulduklarýný sormazsak yani özcesi istakrarlý bir çalýþma içinde olmazsak, bir süre sonra ilkinde çok olumlu izlenimler edindiðimiz insanlar bile bizleri unutabilir, hatýrlamayabilirler. Dergi iþçi ve emekçi yýðýnlarý örgütlemede en önemli araçlardan biridir. Yeter ki biz bu aracý en etkili ve yaygýn bir biçimde kullanalým. Dergi daðýtýmýnda dikkat edilmesi gereken bir yön de bu iþin planlý, programlý bir þekilde yapýlmasýdýr. Dergi daðýtýmý asla kendiliðindenciliðe býrakýlmayacak bir iþtir. Dergi çýktýðý andan itibaren tüm yoldaþlarýmýz kendini dergiyi edinmek ve daðýtýmýný örgütlemekle yükümlü hissetmelidirler. Bu konuda hiçbir yoldaþýmýz zaman kaybýna tahammül göstermemelidir. Hemen iyi bir planlamayla ve disiplinli bir çalýþmayla dergi daðýtýmý örgütlenebilir. “Zaman yok” gerekçesi dergi daðýtýmý için geçerli olmamalýdýr. Her bir yoldaþýmýz bu konuda sorumluluk duymalý, deyim yerindeyse bir “sosyalist yarýþ” mantýðý içinde konuya yaklaþmalýdýr. Planlý ve programlý bir çalýþma sonuç alýcý olacaktýr. Ve inanýyoruz ki, alýnan sonuçlar yoldaþlarýmýzý daha da motive edecektir. Az sayýda kararlý insanla yapamayacaðýmýz þey yoktur; ama dergi daðýtýmýný genelleþtirmeli, çevremizde, yanýmýzda yöremizde bulunan herkesi bu çalýþmaya katmalý, baþta söylediðimiz gibi seferber etmeliyiz. Dergimiz kitlelere ulaþtýðýnda, ideolojimiz ve politikamýz kitlelere ulaþmýþ olacak. Böylece iþçi ve emekçi insanlar devrimci ideoloji ve politikayý diðerlerinden ayýrdetme þansýna da sahip olacaklar. Dergi daðýtýmý asla, sýradan, rutin bir çalýþma olarak ele alýnmamalý, tam tersine bizleri ve çevremizi harekete geçirici motive edici bir çalýþma olarak düþünülmelidir. Dergi daðýtýmý konusunda yaratýcý olunmalý, iyi örnekler hýzla genelleþtirilmeli ve öðrenilmelidir. Lenin’in dediði gibi “giriþelim”; göreceðiz ki önümüzde yeni yeni ufuklar açýlacak.

123. Sayý / 10 - 24 Eylül 2008




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.