s124

Page 1

124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:55

Sayfa 1


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:55

Sayfa 2


124m-resimli:sablon-tek.qxd

D

Yeni Evrede Mücadele Birliði

25.09.2008

10:55

Sayfa 3

Başyazı

KAPÝTALÝZMÝ ALTÜST EDÝCÝ EYLEMLER

evrimler zengin içeriðe sahiptir. Bu yüzden her defasýnda belli yönleriyle yeniden ele alýnýr. Her devrim kendi somut koþullarýnýn ürünüdür. Fakat yine de devrimleri gerçekleþirken bazý ortak özellikler gösterirler. Devrimlerin nasýl gerçekleþtiði, devrime yönelen her ülke proletaryasý tarafýndan mutlaka irdelenmeli ve kendi mücadelesinde deðerlendireceði sonuçlar çýkarmalýdýr. Proletarya, dünya devrim deneyimlerinin, dünya proletaryasýnýn sýnýf mücadelesinin bilgisine sahip olarak, burjuvaziye karþý savaþýmda avantajlý konumda olur. Proletarya devrimlerinin bir özelliði doðrudan eylemlerle gerçekleþmesidir. Ýktidarý ele geçirmek, doðrudan eylemi ve doðrudan hazýrlýklarý gerektirir. Burjuvazinin egemenliði, proletaryanýn ve emekçi kitlelerin doðrudan eylemi olmadan yýkýlamaz. Bunun için tarihin en büyük altüst edici eylemleri, doðrudan eylemler zorunludur. Ýktidar için yapýlan doðrudan devrimci eylemler emekçi kitlelerin kararlýlýðýný, militanlýðýný ve sýnýf savaþýný kişirarara baðlayana deðin savaþýmý sürdüreceðini gösterir. Bu, devrimlerin deneyimlerinden çýkarýlacak çok önemli bir sonuçtur. Ýktidarý alma belirlemesi yapmak, iktidarý garantilemez. Zafere ulaþmak için bu, ilk yapýlmasý gerekendir, ama sadece önemli bir adýmdýr. Hedefin yalnýzca bir hedef olarak kalmamasý, onun gerçekliðe dönüþmesi için oraya nasýl varýlacaðý, yani devrimin nasýl gerçekleþtirileceðinin de belirlenmesi temel bir koþuldur. Bu koþul yerine getirilmeden, burjuva düzeni havaya uçuracak sosyal pratik olmadan, ne emekçi kitleler hedefine ulaþabilir, ne hedef kitlelere yakýnlaþabilir. Devrim için, devrimde zafer için kitlelerin, kapitalist düzene ait her þeyi önüne katan, yeri göðü birbirine katan devrimci eylemleri gerekir. Ekonomik ve politik geliþmenin eþitsizliði nedeniyle kitlelerin bilinç ve örgütlenme düzeyleri birbirinden farklýdýr. Bu farklýlýk kendini eylemlerde gösterir. Kitleler çeþitli alanlara birbirinden farklý eylemler ortaya koyabiliyor. Kitle eylemlerindeki çeþitlilik ve farklýlýk devrimin derinliðini ve geniþliðini gösteriyor. Tüm kitle eylemleri ayný temelden kaynaklanýyor: kapitalist sistem. Öncelikle kitle eylemlerinin bu ortak temelinin doðru kavranmasý gerekiyor. Kitlelerin çok zenginlik gösteren eylemleri, tüm ezilen ve sömürülen kitlelerin eylemleri, ortak ve ayný düþman olan sermayenin egemenliðine yöneliktir. Açýktýr ki, çeþitlilik gösteren kitle eylemlerinin baþarýya ulaþmasý için, bütünlüklü ve ayný mücadele sürecinde, ayný sýnýf mücadelesinde birleþtirilmesi zorunludur. Eylemler, iktidarý ele geçirmek için yapýlan doðrudan hazýrlýðýn birer parçasý haline getirilmeli. Türkiye ve Kürdistan’da devrim sorunu salt teorik bir sorun deðil, kitlelerin pratik sorunu durumuna gelmiþtir. Bu koþullarda devrim sorununa hala teorik düzeyde yaklaþmak, sýnýf mücadelesinin bugünkü düzeyine denk deðildir. “Bu topraklarda devrim sorunu artýk pratik-politika sorunudur” derken, sýnýf mücadelesinin bu ileri düzeyini anlatmýþ oluyoruz. Ýktidar sorununa hala teorik yaklaþanlar, devrim sorununu pratik bir sorun, somut hazýrlýklar sorunu olarak görmeyip, ona yalnýzca bir propaganda sorunu düzleminde bakanlar, kitlelerin, olaylarýn ve proleter sýnýfý mücadelesinin gerisinde kalanlardýr. Halk kitlelerine devrimci öncülüðün pratikteki ilk koþulu, kitlelerin mücadelesinin geldiði yeri doðru kavramak ve buna uygun bir çalýþma biçimi ortaya koymaktýr. Emekçilerin büyük kitleler halinde mücadeleye atýldýðý, devrimci eylem dalgasýnýn büyük bir yükseliþ içine girdiði dönemler vardýr. Kitlelerin, önlerine çýkan tüm engelleri yýkýp, kesin bir kararlýlýkla ileriye atýldýklarý dönemlerdir bu dönemler. Tam da bu büyük eylem dalgasýna dayanarak geride kalanlarý da ileriye, devrimci mücadeleye çekmek, tüm kitle eylemlerini geriye dönülmez bir þekilde iktidar mücadelesi doðrultusuna yöneltmek yerine, tam tersine sosyal reformist ve oportünist hareketler, kitlelerin devrimci eylemlerinin karþýsýnda dalgakýran rolünü oynuyorlar. Tüm çabalarý, emekçilerin mücadelesini iktidar hedefinden uzaklaþtýrmaktýr. Çeþitli dönemler halk kitlelerinin devrimci eylem dal-

gasý bu þekilde kýrýlmýþtýr. Kitlelerin eylemlerle açýða çýkan devrimci enerjisini devrime dönüþtürmek yerine, bu enerji düzenin labirentlerinde günlük mücadelenin dehlizlerinde dolaþtýrýlarak etkisizleþtirilmeye çalýþýlmýþtýr. Kitleler iktidarý devrim yoluyla ele geçirme hedefinden uzaklaþtýrýlarak, sistem içi istemlerle oyalanmýþ, dolandýrýlmýþ, aldatýlmýþtýr. Kitlelerin ateþli mücadelesi söndürülmeye çalýþýlmýþtýr. Eðer kitleler hala militanlýk gösterebiliyor ve devrimci pratik sergileyebiliyorlarsa, bu, uzlaþmacýlara raðmen olmuþtur. Bu, devrimci Marksistlerin mücadelesiyle olmuþtur. Devrim dalgasý her tarafa yayýlýrken devrimci mücadele dalgasýný daha ileri götürecek bir önderlik yeteneði göstermek gerekiyor. Bir devrim, eðer halk kitleleri her þeyi, ölümü, sýnýrsýz özveriyi göze almýþsa gerçekleþir. Bir halk ya da halklar devrimci niteliklere sahipse, tüm bu özellikleri üzerinde taþýyor demektir. On yýllarca sürdürdükleri mücadelelerle bu topraklarda yaþayan halklar devrimci olduklarýný ortaya koymuþlardýr. Burada temel sorun, en geniþ kitlelere pratik olarak öncülük etmektir. Bunun ilk koþulu da emekçi kitleleri dönüþtürmek için, onlara devrimci politikalarla gitmek ve sýký bir bað içinde olmaktýr. Kendini günlük iþlerin dar sýnýrlarýna hapseden bir hareket, en geniþ eylemci kitleleri kucaklayamaz ve onlarý devrimci hedefler doðrultusunda harekete geçiremez. Devrimci durum koþullarýnda devrim güçlü bir olasýlýk haline gelir. Devrimci proletarya devrim için pratik hazýrlýklarýný eðer ciddi olarak yerine getiriyorsa, devrim de o ölçüde gerçekliðe dönüþür. Bizde olduðu gibi halk kitleleri her tarafta devlet güçleriyle çatýþýyorsa, bu hazýrlýklar o denli önem kazanýr ve öne çýkar. Kitlelerin devrimci eylemi yýllardýr iç savaþ biçiminde sürüyor. Proleter iç savaþ demek, tekelci sermayenin ekonomik ve politik gücünü ortadan kaldýrmak, sanayiye, bankalara, ulaþým ve iletiþim araçlarýna, büyük topraklara elkoymak, üretim ve dolaþým araçlarýný iþçi denetimine sokmak demektir. Ýç savaþ, bu devrimci hedefler için doðrudan eylem demektir. Ýç savaþ, kendi doðasý gereði her türden oyalanma taktiðini boþa çýkarýr, kendi yasalarýna ayak uyduramayanlarý dýþlar. Ýç savaþ, sýnýf savaþýmýný sonuna dek götürmeye ve bunun hazýrlýklarýný en iyi biçimde yapmaya zorlar. Proletaryayla burjuvazi arasýndaki uzlaþmaz çeliþki ve karþýtlýk en sonunda devrimci bir kriz noktasýna varýr ve varmak zorundadýr. Bu noktada krizden iki çýkýþ yolu öne çýkar: burjuva çýkýþ yolu ve proleter çýkýþ yolu. Burjuva çýkýþ yolu, aslýnda çýkýþsýzlýktýr; çözüm deðil, çözümsüzlüktür. Krizde burjuvazinin baþvurduðu yol, emekçi kitleler üzerinde daha fazla terör uygulanmasý, devrimci hareketin bastýrýlmasý ve ezilmesi için gerici saldýrýlarýn ve katliamlarýn yaygýnlaþtýrýlmasý; böylece sömürünün devam ettirilmesi ve egemenliðinin yeniden saðlanmasýdýr. Ne var ki, þiddet, daha da þiddet, en fazla þiddet, yýkýlmakta olan burjuva düzeni daha fazla ayakta tutamaz. Bu köhnemiþ düzen ayakta kaldýkça, emekçiler onu daha büyük bir güçle yýkarlar. Doðmuþ olan krizden proleter çýkýþ yolu ise bir devrime baþvurmaktýr. Proletaryanýn toplumsal devrimi çeliþkilerin çözümüdür. Ancak proletaryanýn kuracaðý toplumsal düzende, komünizmde, toplumsal evrim bir krize varmaz. Türkiye ve Kürdistan’da üst üste binen çeliþkiler, sýnýf savaþýmý ve tarihin geliþimi bir devrimi tarihsel olarak gündeme getirmiþtir. Bu devrimin baþarýya ulaþmasý için kitlelerin doðrudan eylemi ve doðrudan hazýrlýklarý bir zorunluluk olmuþtur. C.DAĞLI

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

3


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:55

Sayfa 4

AKP’NÝN KIRILMA NOKTALARI

Yeni Evrede Mücadele Birliði

Politik Kriz

Tekelci rejim, yerel seçim rüzgarlarýný estirmeye baþladý. Parlamentonun çalýþmasýyla, seçim tarihinin daha erkene alýnmasý da olasýlýk dahilinde. Düzen, AKP’ye alternatif olabilecek bir parti ortaya çýkartamadýðý için, kapatýlmasýný engelledi, bu nedenle, önümüzdeki yerel seçimlerde hangi tekelci partinin ipi göðüsleyeceði az çok bellidir. Tabii eðer, kalabalýk boykot oylarý (þu anki araþtýrmalar %30’u gösteriyor) dýþýnda, sandýk baþýna gidenlerin politik yönelimlerini etkileyen büyük bir ekonomik alt üst oluþ yaþanmazsa… Art arda gelen seçimlerde oyunu artýrarak birinci parti olarak çýkan AKP’nin bu baþarýsýnýn neye dayandýðý üzerine pek çok söz edildi. Üzerinde en çok durulanlar; yoksullara daðýtýlan yardýmlardý, ya da güçlü ABD desteði veya ordu karþýsýnda sürdürdüðü hegemonya kavgasý, vs… Doðrusu, burada sýralanan olgular, AKP gibi bir partinin tekelci siyasi arenaya adeta kazýk çakmasýný açýklayamayacak denli geçici, dýþsal ve dar kapsamlýdýr. Tekelci bir partiyi siyasi arenanýn en üstüne oturtan olgular elbette tek yanlý deðildir, olamaz. Ama temel olarak göz önüne alýnmasý gereken, bu partinin tarihsel geliþim ýþýðýnda þekillenen sýnýflar matrisinde, sýnýflarýn karþýlýklý iliþkilerinde hangi konumda bulunduðudur. Burada konuya oldukça kýsa baþlýklarla deðineceðiz. Ampulün Dibindekiler Daha önceki hükümet partilerinin oy tabanlarýna bakýldýðýnda, bölgeler arasý farklar, sýnýf ve katmanlarýn farklý tercihleri göze çarpýyordu. Örneðin, CHP, sanayileþmiþ kent ve kasabalardan, DP-DYP ise daha çok kýrsal kesimlerden oy alýrdý. AKP ise, boykot oraný dýþýnda, sandýða gidenlerin neredeyse yarýsýnýn oyunu alýrken, tüm bölgelere ve hemen tüm sýnýf ve katmanlara yayýlmýþ görünüyordu. Bu deðiþim, geleneksel sýnýf iliþkilerinde de bir deðiþime iþaret ediyor. AKP’yi, diðer tekelci partiler karþýsýnda alternatifsiz hale getiren koþullar, ekonomik ve siyasi dinamikler, son 25 yýl içinde birikip güçlendi. Henüz 80’li yýllarda, taþra kentlerinin belkemiði olan kamuya ait fabrika ve kuruluþlarýn tasfiyesi, bu kentlerin iþçi sýnýfýný daðýtmakla kalmadý, buralarda egemen olan ticari-sermayeyi, orta ölçekli sanayi sermaye haline getirdi. Çünkü, tüm kapitalist dünyada, yeni bir üretim düzenlemesi gündemdeydi. Hýzla geliþen ulaþým ve elektronik iletiþim sayesinde uluslararasý dev tekeller, baðýmlý ülkelerdeki iþbirlikçileri aracýlýðýyla, sayýsýz tedarik zinciri oluþturdular. Bu zincirin bir ucunda, tüm üretimi ama özellikle pazarlamayý yönlendiren tekeller, diðer ucunda ise kölelik koþullarýnýn hüküm sürdüðü serbest ticaret bölgeleri, organize sanayi siteleri ve buralarda fason üretim yapan KOBÝ’ler bulunuyordu. Böylece, onlarca taþra kentinde olduðu gibi, Ýstanbul-Ýzmir’de de, pýtrak gibi OSB (Organize Sanayi Bölgeleri)’ler ortaya çýktý. Birikimleri oldukça zayýf olan orta sermaye kesimleri ve taþranýn ticaret sermayesi, buralarda tekellerin tedarik zincirinin fasoncu ucunu oluþturdular. 2000’li yýllara dek, büyük oranda iç pazara çalýþan bu KOBÝ’ler, bu dönemden sonra hýzla ithalat-ihracat düzlemine kaydýlar. Dýþ pazarlara, tekelci tedarik zincirleri yoluyla baðlanan bu küçük ve orta ölçekli iþletmelerde, þimdi istenen kalite ve maliyeti tutturabilmek için, inanýlmaz bir emek sömürüsü cenderesi yaratýlmalýydý. Bu

4

da, emeðin kontrolünde daha sýký bir disiplinin örülmesini gerekli kýlýyordu. Ýþte, AKP tipinde gerici-dinci partiler, metropol ve taþra kentlerinin bütün burjuva (büyük, orta, küçük) kesimlerine, emek kontrol rejimleri için gerekli toplumsal ve siyasi (ve elbette kültürel) kodlarý sunmaktaydýlar. Geleneksel-gerici ve dini-kültürel deðerler etrafýnda, patron-iþçi bütünlüðüne dair bir fanteziden ibaretti bu kodlar. Dinsel inançlar, ailenin kutsallýðý, cami gibi sosyal mekanlar, bu fantezilerin yeniden üretildiði odaklar oldular. 2001 krizi, burada ele aldýðýmýz ekonomik ve siyasi geliþmelere olaðanüstü bir hýz kattý. Burjuvazi, krizin ortaya çýkardýðý öfkeden büyük korku duydu ve Ýslami tonlarý güçlendirilmiþ gericiliðin, mevcutlar içinde en saðlam barikat olduðunu gördü. Çünkü, 2001 kriz sürecinde, hemen her kentte büyük kalabalýklar toplanýyorken, KonyaKayseri gibi AKP’yi oluþturan kadrolarýn yönetimindeki kentler, görece sakin bir dönem geçirmiþlerdi.

Sýnýfýn Travmasý Geriye tek bir soru kalýyor. Peki ya iþçilerin bir kýsmý, dinci-gerici zokayý nasýl yuttu? Cevabý Ýslami inanýþta aramak bizi bir yere götürmez. Cevap, ardý ardýna yaþanan büyük çaplý krizlerin iþçi sýnýfýnda yarattýðý ruh halidir. 2001’de iþçiler, hiç olmadýðý kadar yakýn duydular açlýk tehlikesini, iþsizlik cehennemini. Böylesi kritik devrimci anlarda, ya devrim olur, ya da sýnýf her türlü zehri yutabilecek hale gelir. Sýnýfýn geri kesimleri, toplumsal dokuyu bozup parçalayan kriz karþýsýnda, yaþadýklarý travmayý atlatabilmek adýna, dinci-gerici “bütünleþme” kurgusuna kendini teslim etti. Patronuyla ayný camide, ayný sofralarda buluþmak; aileyi kutsayýp korunmasý gereken bir mülk haline getiren türban sorunu, “seçkin-devlet” çekirdeðini karþýsýna alýyormuþ fantezisi yaratan Cumhurbaþkanlýðý kavgalarý… Hepsi, dinci gerici deðerler etrafýnda örülen yeni emek kontrol süreçlerinin siyasi ve kültürel ögeleri olarak hizmet gördüler.

Fantezinin Sonu Tekelci politik arenada AKP’yi alternatifsiz hale getiren dinamikler, gelinen aþamada nasýl iþliyor, þimdi buna bakalým. Herkesin rahatlýkla görebileceði gibi, OSB’leri ayakta tutan KOBÝ’ler iflas bayraðýný çekmekteler. Son beþ yýl içinde, en hýzlý eriyen toplumsal katman, orta sermaye gruplarý ve ona yakýn olanlardý. Banka ve kredi kartlarý sayesinde ayakta kalmýþ olsalar da, dünyayý sarsan buhran, onlarý ödenmesi olanaksýz borçlar içinde býraktý. Sonunda ÝMF, bu borçlarýn ödenmemesi riskini, Türkiye’yi bekleyen en ciddi tehlike olarak ilan etmek zorunda kaldý. Ve nihayet, milyonlarca iþçiyi barýndýran OSB’lerde, emek kontrol rejimlerini ve ona hizmet eden “bütünlük” fantezilerini altüst eden grevler patlak veriyor. AKP’yi tekelci siyasetin zirvesine taþýyan tüm ekonomik-siyasi dinamikler þimdi onu tarihin çöplüðüne göndermek üzere çalýþýyor. Proletaryanýn partisi, metropol ve taþra kentlerindeki, OSB’lerde yürüteceði çalýþmalara odaklanarak, yerel seçimlerdeki boykot rüzgarýný fýrtýnaya dönüþtürebilir.

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008


124m-resimli:sablon-tek.qxd

Yeni Evrede Mücadele Birliði

25.09.2008

10:55

Sayfa 5

ORTALAMA SOL KÝTLELERÝN HEDEFÝNÝ SAPTIRIYOR

“Ergenekon” üzerine o kadar çok þey söylendi ki, eminiz artýk gýna gelmeye baþlamýþtýr. Ama biz bu yazýmýzda “Ergenekon” üzerine durmayacak, asýl olarak ortalama solun bu konudaki tavrýna deðineceðiz.. Bu konuda yazdýklarýna söylediklerine bakýlýnca burjuva devlet konusunda ne kadar kavrayýþsýz olduklarý hemen görülüyor. Býrakalým emperyalizm aþamasýný ve devletle bütünleþmiþ tekelci kapitalizmi, daha önceki evreye ait burjuva devlet içinde bile geçerli olan iki yan vardýr. Burjuva devlet, sermayenin kolektif egemenlik aygýtýdýr. Kapitalist toplumda egemen yönetici sýnýf olan burjuvazi, yüzyýllara dayanan deneyimine de dayanarak devlet makinesini sürekli olarak geliþtirdi. Ancak bütün burjuva devlet biçimlerinde geçerli olmak üzere iki yanýn varlýðýný hep koruyarak. Bu iki yandan birisi devletin ulusal ve uluslararasý kurallara, normlara, iþleyiþe sahip olan, hukuki ve kurumsal legal yaný. Bu legal yanýn kurumlarý, iþleyiþi vb. belirlenmiþ normlar içerisinde ve kurallara baðlý olarak yürütülür. Ýster bizdeki gibi parlamenter cumhuriyet olsun, ister Ýngiltere’deki gibi krallýk, isterse de ABD’deki gibi baþkanýn tüm yetkileri üzerinde topladýðý baþkanlýk sistemi olsun hiç farketmez, bu kurumsal hukuki iþleyiþin uyduðu kendi normlarý, kurallarý vardýr. Bütün burjuva devletler için geçerli olmak üzere burjuva devletin bir de hiçbir kurala, norma, hukuka sýðmayan, onu tanýmayan illegal yaný var. Emekçi yýðýn hareketinin geliþkin olduðu, devrimci mücadelenin yükseldiði dönemlerde burjuva sýnýf, devletin legal yaný ve iþleyiþiyle egemenliðini koruyamaz hale gelir. Burjuva egemenliðin risk altýna girdiði bu dönemlerde devletin illegal yaný da legal yanýyla birlikte devreye girer. Ýþkence, baský, terör ve her türlü yöntem bu alan için meþrudur. Burjuva iktidarýný sürmesi için adam kaçýrmadan siyasi cinayetlere, toplu katliamlara dek her yola baþvurabilirler. Burjuva devletin bu illegal yanýnýn ne kadar merkez bir örgütlenmeye sahip olduðunu anlamak için NATO içindeki Gladio, Kontrgerilla, Özel Harp Dairesi ya da baþka isimlerle gerçekleþtirilmiþ örgütlenmesinin þimdiye kadar deþifre olmuþ kýsmına bakmak bile yeter. Ýnsan iliþkilerinin, toplumsal iliþkilerin temelinde her zaman ekonomi vardýr. Devlet de bu toplumsal iliþkiler içinde yer alýr, varolur. Ekonomideki deðiþim, kapitalist üretimde ve ekonomik yapýda çözülme derinleþtikçe, insan iliþkilerinde olsun, toplumsal iliþkilerde olsun, hatta insan düþüncesinde ve kurumlaþmalarda olsun, bu deðiþim kendisini az ya da çok bir hýzla açýða vurur. Tabii ki bu, hemen ve açýkça göstermez kendisini. Eski biçimler içinde, eskinin o yerleþik ve karmaþýk yapýsýndaki çeþitli çözülmeler, bozulmalar biçiminde kendisini açýða vurmaya baþlar. Burada esas olan ilk bakýþta görünen deðil, görünenin altýndakilerdir. Türkiye’de uzunca bir süreden beri devrimin yükseliþ içinde oluþu, eski yerleþik yapýlarda bir çözülmeyi de getirdi. Ekonomik, politik,

Eleştiri

toplumsal krizin bugün geldiði aþama tam bir sistem krizidir. Bu kriz, burjuva cephede yaþanan “doruk bunalýmý” ile bir süredir kendisini gösteriyordu. Kýsa bir süre önce uluslararasý sermaye, Türkiye tekelci sermayesiyle birlikte sürece müdahale etti. “Yeni bir anayasa”, “toplumsal mutabakat” diyerek, emperyalizm ekonominin tam ilhakýnýn geldiði yeni duruma uygun bir paradigma, resmi ideoloji isteðini açýkça ifade etti. Eski yerleþik kurumlarýn bu deðiþime ayak diremeleri durumunda baþlarýna neler gelebileceðini göstermek için de, bilinen adýyla “Ergenekon operasyonu”na yol verdi. Yoksa kimi burjuva ve küçük burjuva çevrelerin söylediði gibi, bu, ne “derin devletin” ne kontrgerillanýn tasfiye edilmesidir ne de devletin temizlenmesi. Burada açýða çýkan ve bizim üzerinde durduðumuz yan ortalama solun kavrayýþsýzlýðý, reformizmi oldu. Devrimci krizin bu kadar geliþkin olmasý nedeniyle ortalama sol, kitlelerin karþýsýna kendi reformist talepleriyle çýkamýyor. Bunun yerine devrimci gözükmeye çabalýyor, devrimci kavramlarý alýp kullanýyor, ama devrimci anlamda deðil, reformist amaçlarýna uygun anlamda. Bunun en bariz iki örneðinden birisi “Yürüyüþ” dergisi oldu. 10 Aðustos tarihli 158. sayýsýnda bu konuyla ilgili bir manþet kullandý: “Pisliði Devrim Temizler.” Ýlk bakýþta “Devrim” diyor, devrimci bir slogan gibi görünüyor. Kulaða hoþ geliyor. Ama gerçekten öyle mi? Þimdi þöyle biraz deþip anlayalým nasýl hoþ ama boþ bir slogan olduðunu. Pislik derken neyi kastediyor? Ergenekon, Susurluk, kontrgerilla vs. ama kapitalizmi deðil. Peki bu pislik kimin pisliði? Burjuva sýnýfýn, kapitalizmin. Demek ki “devrim” burada burjuva sýnýfýn, kapitalizmin pisliðini temizleyecek, ama kapitalizm, kapitalizm olarak kalacak.. Peki öznel bir deðerlendirme mi? Bunu biz mi öyle anlýyoruz? Hayýr. Bunun böyle olduðunu, bu manþet altýnda yayýnlanan yazýdan bir paragrafla gösterelim. “Gerçek anlamda bir kontrgerilla yargýlamasý ve davasýnda, ordunun en üst kademesi olmalýdýr, yetmez; gelmiþ geçmiþ tüm hükümetler – baþbakan ve bakanlarýyla- olmalýdýr, yetmez; bakanlýk müsteþarlarýndan, genel müdürlerden baþlayarak tüm bürokrasinin üst yönetimi olmalýdýr, yetmez; bu düzenin halka karþý uyguladýðý kontrgerilla politikalarý sayesinde karlarýna kar katan tüm tekelci burjuvalar da olmalýdýr.” (altý orjinalinde çizili) Bu kadar açýk. “Kontrgerilla politikalarý sayesinde” kar eden tekelci burjuvalar yargýlanmalý, diðerleri deðil. Tabii ki yazý, bu yargýlamayý AKP vb. burjuva hükümetlerin yapamayacaðýný, ancak devrimin bunu yapacaðýný belirttiði için bu daha da açýk anlaþýlýyor. Yani bu “pisliðe” bulaþmayan “temiz” sermaye kalmalý,

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

onlara dokunulmamalý: “pisliðe” bulaþmayan “temiz” kapitalizm ve “temiz cumhuriyet” kalsýn. Peki bunun Ýtalya’daki “temiz eller” hikayesinden ne farký var? Orada da Gladio’ya karþý yürütülen kampanya bu deðil miydi? Bugünkü Ýtalya’da “temiz eller” sonrasý Ýtalya’sýnda Ýtalyan proletaryasý ve emekçileri kurtuldu mu? Býrakalým kurtulmalarýný ne kazandýlar? Koca bir hiç!... Ýkinci örnek ESP. Temmuz- Aðustos aylarýnda Taraf gazetesine 15-20 gün üst üste bu konuyla ilgili ilan vererek birkaç kentte kitleleri “kontrgerilla cinayetlerine” karþý eyleme çaðýrdý. Saydýðý diðer þeylerin yanýnda Deniz Gezmiþlerin de kontrgerilla cinayetine kurban gittiðini söylüyorlardý. Hadi bir an için o ilanlarda bahsettikleri Musa Anter’den Kýzýldere’ye dek söylediklerini kabul edip, böyle sayalým. Peki nasýl oluyor da Denizleri kontrgerilla cinayetleri arasýnda sayabiliyor? Polisi, askeri, hükümeti, mahkemeleri, yargýtayý, parlamentosu, anayasa mahkemesiyle tam bir devlet makinesi, hukuki sistemi, yürütmesi, yasamasý ve yargýsýyla Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan’ý, elele verip hukuki olarak idam ettiði halde, nasýl oluyor da ESP buna kontrgerilla cinayeti diyecek kadar akla mantýða aykýrý hareket ediyor? Bununla neyi gösteriyor? Bununla ne söylemek istiyor? Biz söyleyelim. Denizleri idam eden burjuva devlet, kapitalist devlet deðil, kontrgerilladýr, devlet içinde kirli iþlere bulaþan bir kesimdir denmek isteniyor. Böylece kapitalizm ve kapitalist devlet temize çýkarýlýyor. Ýþte bu “temiz cumhuriyet” anlayýþýndan baþka bir þey deðil. Sorunu birkaç kötü adama indirgeyecek kadar politik körlük var burada. Ulusal hareketin bu konuya yaklaþýmý zaten malum. DTP baþkaný Ahmet Türk, “Türkiye’nin þeffaflaþmasý, Kürt sorununun demokratik çözümü” derken, aslýnda bütün ulusal hareketin temel talebini özetliyor. Burada söylediklerimizden çýkarýlacak sonuç nedir denirse, onu da söyleyeyim. Ortalama sol, geliþen olaylar karþýsýnda her ne kadar devrimden söz etse de, bunu sadece lafýz düzeyinde kullanýyor. Devrimin güncelliðini göremediði gibi, onun geliþimini de göremiyor; baþat sorunlarýný hep geri plana itiyor; ikincil sorunlarý ön plana çýkarýp günü birlik olaný aslileþtiriyor. Devrimin yanal sorunlarýnýn, reform konusu olan sorunlarýn öne çýkarýlmasý, ortalama solun politik çizgisinin karakteristik özelliði olmuþ durumda. Bu nedenle ne kadar devrimci kavramlara baþvurup onlardan yardým istese de, ortalama sol reformizmden öteye geçemiyor, gelebildiði en ileri konum eleþtirel muhalefet oluyor.

5


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:55

Tersaneler

Tuzla’da seri cinayetlere dönüþen iþ kazalarý, sýnýfýn baðrýna saplanan bir hançer gibi. Hançer derine indikçe, yürek acýsý ve çaresizlik duygusu çoðalýyor. Bu konunun gündemde üst sýralara týrmanmasýnda, tekelci basýnýn çabasý dikkat çekiciydi. Hatta, kuþku uyandýrmasý gereken bir çaba oldu bu?! Yaþanan cehennemi sömürüye, tüm toplumu öfkeye boðan iþ cinayetlerine raðmen Tuzla’da ne sendikal örgütlülük ne de eylem çaðrýlarýna verilen yanýt, istenen düzeyde. Oysa, tekelci basýn, yaptýðý yayýnlarla, bu yöndeki beklentileri özellikle yükseltiyor, sonra ortaya çýkan sonucu herkese izletip, yaþananlarýn deðiþtirilemez bir kader olduðu duygusunu yaymaya çalýþýyor. Onun hesabý bu yöndedir. Sýnýf mücadelesinin, sýnýf bilincinin, aþýlmasý zor düðümleri bulunuyor Tuzla tersanelerinde. Bu düðümlerin ne olduðunu görmek, tekelci medyanýn iþçi sýnýfýna olan ve sýnýfýn kendisine olan güveni sarsmak için oynadýðý oyunlarý açýða çýkartmak açýsýndan önemlidir. Tuzla’daki Sermaye Tuzla tersanelerinin kuruluþu 1969 yýlýna dayanýyor. Ýþçi sýnýfýnýn en örgütlü ve en militan kesimlerini barýndýran Haliç tersanelerinin etkisini kýrmak için, TuzlaAydýnlý bölgesi özel tersane iþletmeciliðine tahsis edildi. Ve sonraki yýllarda pek çok teþvik kanunu çýkarýldý. Kamuya ait tersanelerin ardý ardýna kapanmasýyla, askeriye dýþýnda kalan özel gemi yapýmýnýn %95’ini, Tuzla’daki 41 þirket saðlar hale geldi. Tuzla, dev tankerlerin, kruvazör yolcu gemilerinin, motorlarýnýn inþa edildiði bir alan deðil. Bu tür dev gemi imalatý, Almanya ve Japonya gibi ülkelerde mevcut, Tuzla ise, daha küçük ölçekli gemilerin yapýlýp söküldüðü bir yer. Dolayýsýyla Tuzla, birikimleri zayýf sermaye gruplarý tahsis edilmiþ durumda. Gerçi, iþçi kaný kokusunu alan ve bu kokuyu duyduklarýnda aþýrý-kar rüyalarý görmeden edemeyen Koç benzeri büyük holdingler de Tuzla’da tersane satýn

6

Sayfa 6

Yeni Evrede Mücadele Birliði

TUZLA: HOYRAT VE KORKAK SERMAYENÝN CENNETÝ

aldýlar. Tuzla’yý, Almanya ve Japonya’daki benzerlerinden ayýran en önemli nokta, tam da bu sermaye birikim seviyesidir. Alman devi Thyssen, sadece bir tersanesinde 10 binden fazla iþçi çalýþtýrýr ve üretimin her noktasýna hakimdir. Tuzla’nýn, çoðu taþýmacýlýktan gelen aile þirketleri, ne gemi motoru yapabilecek teknik kapasiteye, ne de üretimin pek çok aþamasýný barýndýrabilecek bir ölçeðe sahiptirler. Bir montaj iþi olan gemi yapýmý için gerekli olan bir çok malzeme, Tuzla’nýn civarýna yerleþen irili ufaklý yüzlerce fason atölyelerin merdiven altý tezgahlarýnda üretilir. Yüzlerce atölyeye yayýlmýþ yan sanayi, gemi inþaat iþine el atan ailelerin sermaye birikimlerinin ne denli zayýf olduðuna iþaret eder.

Tuzla’nýn Taþeronlarý Bu zayýflýða raðmen, çoðu Karadenizli 8 aileden oluþan Tuzla oligarþisini sevindiren haber 90’lý yýllarda geldi. Uluslar arasý gemi taþýmacýlýðýna getirilen standartlar nedeniyle binlerce gemi hurdaya ayrýldý, nakliyeciler ve armatörler alelacele sipariþ sýralarý oluþturdular. Bu sipariþ yarýþý, Tuzla’ya “dükkan” açmýþ sanayicilere büyük kazançlar vadediyordu, ama iþçilere de büyük katliamlar… Zayýf sermayeli Tuzla sanayicisi, kendini birden Çin, Güney Kore ve Doðu Avrupa ile rekabet eder buldu. Bu rekabette ayakta kalabilmenin tek yolu, taþeronluk sistemini alabildiðine yaygýnlaþtýrmaktý. Böylece, çalýþan sayýsý 40 bini geçen Tuzla’da, kadrolu eleman sayýsý %10 düzeyine düþtü. Kadrolu iþçiler, pahalý makinelerini emanet edildiði kiþilerdi. Bunun dýþýnda kalan tüm iþler taþeron firmalara devredildi. “Firma” denilince, okuyucu yanýlmasýn. Taþeron firmalarýn patronlarý, daha kýsa bir süre öncesine kadar bir baþka ustanýn yanýnda iþçi olarak çalýþan yeni ustalar; firmalarýn “yönetim” yerleri de, kendi oturduklarý evlerdir. Tersane patronlarý, bir iþi az çok öðrenen herkese, kendi ekibini kurmasý için gerekli malzemeyi bile vererek, taþeron firmalarýn sayýsýný hýzla arttýrdý ve onlarý kýyasýya bir rekabete soktu. Parça baþý iþ 124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

üzerinden yürüyen iliþkiler, taþeronlarda istihdam edilenlerin aþýrý çalýþtýrýlmalarýný, güvencelerinin hiçe sayýlmasýný getirdi.

Tuzla’nýn Ýþçileri Taþeron sisteminde iþçi, biraz ustalýk kazanmaya baþladýktan itibaren, kendi iþini kurmanýn hayallerine dalabilir rahatlýkla. Çünkü, bunun için gerekli baþlangýç sermayesi sýfýr denecek kadar azdýr. Bu da, Tuzla’daki sýnýf bilincine büyük darbeler vuruyor. Taþeronlaþan usta, kendi ekibini genellikle akraba çevresinden veya hemþerilik iliþkilerinden derliyor. Böylece ortaya, patron-iþçi çeliþkisinden çok, çalýþma ve yaþam koþullarý birbirlerine çok yakýn bir iþçi-iþveren iliþkisi doðuyor. Ýþte tam da bu iliþki yüzünden, Tuzla iþçisi, sosyal güvenlik, beslenme, ulaþým, barýnma, sefalet ücretleri vb. koþullar açýsýndan, Türkiye ortalamasýnýn çok çok altýndadýr. Sýnýf bilincine ulaþmalarýný engelleyen sermaye ile kurduklarý bu özgün iliþki, paradoksal bir biçimde, onlarý sýnýflar mücadelesinin tam orta yerine fýrlatýyor. Tuzla’nýn koþullarýna, Tuzla iþçilerinden daha büyük öfke duyan iþçi sýnýfý, Tuzla’yý her eylemde adeta kuþatma altýna alýyorlar. Mücadelenin bizzat Tuzla iþçileri tarafýndan deðil de aðýrlýkla dýþarýdan gelenler tarafýndan yürütülüyor oluþu, kimi çevreleri rahatsýz ediyor. Böyleleri ancak, tek tek aðaçlardan ormaný göremeyen iflah olmaz sendikalistler olabilirler. Eðer bambaþka yerlerden emekçiler gelip Tuzla tersaneleri kapýsýnda saatler boyu süren eylemler yapýyorlarsa, bu ancak, Türkiye iþçi sýnýfýnýn nedenli ileri bir sýnýf bilincine sahip unsurlar barýndýrdýðýnýn ifadesi olur. Tuzla, içinde çalýþan iþçilerin ileri bilinçleriyle, mücadelenin odaðý haline gelmedi. Fakat proletarya, sermayenin kanlý pençelerinden Tuzla’yý kurtarmak için uðraþ veriyor. Bu çabalar, içerideki iþçilerin bilinç ve örgütlülük düzeylerinden baðýmsýz olarak kazanýlabilir. Bu yüzden, tekelci basýnýn “greve yüz vermeyen Tuzla iþçisi” manzaralarý kimseyi yanýltmasýn; Tuzla, proletaryanýn bir onur sorunu haline gelmiþtir. Mutlaka kazanýlmalýdýr.


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:55

Sayfa 7

Yeni Evrede Mücadele Birliði

Sarýgazi’nin Ýþçileri, Emekçileri, Gençleri Bu sene, büyük bedeller ödeyerek, Sarýgazi’nin devrimci geleneðine uygun bir biçimde, sokakta, barikat baþlarýnda militan bir mücadele ile yarattýðýmýz Sarýgazi Halk Festivali’nin örgütleyicileri arasýnda yer almadýk. Bu festivalin örgütleyicileri arasýnda olmayýþýmýzýn politik nedenlerini, reformizmin ve oportünizmin yaratýlan devrimci deðerlerin içini nasýl bir aymazlýkla boþaltmaya çalýþtýðýný, Sarýgazi’nin iþçilerine ve emekçilerine anlatmak devrimci sorumluluðumuzun bir gereðidir. Sarýgazi’nin Ýþçileri, Emekçileri, Gençleri Daha önce devrimcilerin politik etkisi ile iþçi ve emekçilerin kültürünü yansýtabilen Sarýgazi Halk Festivalinin devrimci içeriði, 2004 yýlýndan itibaren faþizm tarafýndan kýrýlmaya, burjuva kültürün propaganda aracýna dönüþtürülmeye çalýþýldý. 2004 ve 2005 yýlýnda faþizm tarafýndan gerçekleþtirilen festivallerin daðýtýlmasýnda Leninistler olarak en önde yer aldýk. Festivalin içeriðini teþhir ederek iþçileri ve emekçileri militan bir boykota çaðýran binlerce bildiriyi emekçilere ulaþtýrdýk. Festival günü bir yoldaþýmýz bu devrimci faaliyeti sürdürürken gözaltýna alýnmak istendi. Bu noktada baþlayan çatýþma büyüyerek sokak çatýþmalarýna dönüþtü. Festivalin denetimini kaybeden faþizm azgýnca saldýrarak onlarca kiþiyi gözaltýna aldý. Bunlardan 9’u tutuklandý. Mücadelenin bir diðer cephesi de bundan sonra açýlýyordu bizim için. “Tutuklanan 9 Kiþi Sarýgazi Halkýdýr” baþlýklý eylemlikler ve etkinlikler düzenledik. Her cumartesi Demokrasi Caddesi’ni türkülerimizle, halaylarýmýzla, sloganlarýmýzla özgürleþtirdik. Faþizm her seferinde Leninistler’in bu ileri atýlýþýný, azgýnca saldýrýlarýyla durdurmaya çalýþtý. Müzik grubundan yoldaþlarýmýzýn müzik aletleri kafalarýnda parçalandý. Gözaltýna alýndýk. Tehdit edildik. Gösterdiðimiz tüm bu çabalarýn karþýlýðýnda kurumumuz aylarca kapatýldý. 4 yoldaþýmýz tutuklandý. Bu sürecin bütün yükünü aðýrlýklý olarak biz sýrtlandýk. Bedellerini tek baþýmýza göðüslemekten kaçýnmadýk. Gösterilen bunca fedakarlýk, özveri devrim mücadelesinin ileri atýlýmý, devrimimizin emekçi mahallelerinden biri olan Sarýgazi’nin bu özelliðini koruyabilmesi içindi. Kendi kültürümüze sahip çýkmanýn, ve onu savunmanýn onuru içindi. Sarýgazi’nin Ýþçileri, Emekçileri, Gençleri Bütün bu sürecin sonunda, devrimciler festivalin örgütleyicisi konumuna geldiler. Mücadele Birliði olarak bu kazanýmýn ancak devrimci hedeflerle, devrimci birlikteliðin geliþtirilmesiyle daha ileriye taþýnabileceðinin savunucusu olduk. Tam da bu noktada, devrimci içeriðe sa-

Bildiri

hip bir festivali örgütlemek üzere masaya oturduðumuz devrimci-demokratik kurumlar devrimci bir birliktelikten deðil, burjuvazinin yedek gücü olarak bu sisteme kan taþýyan EMEP, TKP ve ÖDP gibi reformist hareketlerle birlikte, devrimci içeriði reformizmle sakatlanmýþ geri birlikteliklerden yana olduklarýný ortaya koydular. Bu reformist hareketlerin direk festival örgütleyicileri olarak, bu birlikteliðin içinde yer almalarý gerektiðini savundular. Israrla bu reformist hareketlere çaðrýda bulundular. Bu festivalin devrimci bir içeriðe sahip olmasýnda büyük bir emek harcayan ve bedel ödeyen devrimci bir harekete karþý , reformistlerle birlikteliði tercih ettiler. Siyasal ilke anlamýnda CHP ve SHP harici “ilerici, demokratik” kurumlarýn bu festivalin örgütleyicisi olmalarý konusunda bir “sýkýntý duymayacaklarýný” belirttiler. Bu hareketlerin çaðrýsýyla TKP ve EMEP festivalin örgütleyicileri arasýnda olacaklarýný belirttikten sonra, biz de Mücadele Birliði olarak reformizmle sakatlanmýþ, reformist politikalara alet edilmiþ bir birlikteliðin içinde yer almayacaðýmýzý söyleyerek festivalin tertip komitesinden ayrýldýk. Sarýgazi’nin Ýþçileri, Emekçileri, Gençleri Birileri (TKP), yýllardýr katliamlarla, imha ve inkar politikasýyla karþý karþýya kalan Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesi karþýsýnda, “Ülkemizi ABD’ye Böldürmeyeceðiz” söylemine baþvurup þovenist politikalara burjuvazinin diliyle imza atýyorsa, biz bu imzayý atanlarla ayný masaya oturmaktan “sýkýntý duyduk” Birileri (TKP), 19 Aralýk katliamýndan iki gün sonra daha devrimcilerin, halkýn evlatlarýnýn kaný yerde kurumamýþken yazýlarýnda devrimci hareketler için “lüzumsuz gruplardý, siyaset dýþýna düþtüler, tasfiye oldular” türünden söylemlere baþvuruyorsa , biz burjuvazinin dilinden duymaya alýþýk olduðumuz bu söylemlerin sahipleriyle ayný masaya oturmaktan “sýkýntý duyduk”. Birileri (TKP), iþçi ve emekçilerin sömürüsüne dayanan iþbirlikçi kapitalist devlete, “Cumhuriyet tehlikede” söylemleriyle sahip çýkýyorsa , biz bu anlayýþ sahipleriyle ayný masaya oturmaktan “sýkýntý duyduk”. Yine birileri (EMEP) bir çok katliamýn altýnda imzasý bulunan devlet partileri CHP ve SHP ile 2 Temmuz Sarýgazi örneðinde olduðu gibi birlikte bir eylem gerçekleþtirmekte hiçbir sakýnca görmüyorlarsa, biz SHP ve CHP ile ortaklaþanlarla ayný masaya oturmaktan “sýkýntý duyduk.” Biz her fýrsatta devrime, devrimci eylemlere açýktan karþý tutum almayý, devrimci siyasi yapýlara “kuru gürültü gruplarý” diye sövmeyi kendisine ilke edinmiþ EMEP’le birlikte bir festival örgütlemekten “sýkýntý duyduk”.

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

Sarýgazi’nin Ýþçileri, Emekçileri, Gençleri Tüm bu olumsuz tutumlara raðmen Sarýgazi Halk Festivali bizim emeðimizin olduðu bir festivaldir. Dolayýsýyla karþýsýnda olmamýz þöyle dursun tam tersine onun içinde yer almak, stant açmak, sesimizi Sarýgazi’nin iþçi emekçilerine ulaþtýrmak bizim en doðal hakkýmýzdýr. Ama bu noktada bile reformizmin etkisi altýndaki festival tertip komitesi bizim stant açmamamýz için bu güne kadar hiç görülmemiþ bir yönteme baþvurdu ve festivalin örgütleyicileri-destekleyicileri arasýnda olmayanlara stant açtýrmama kararý aldý. Bu yasakçý mantýðý kabul etmememize raðmen festivale zarar verebilecek provakatif bir ortama yol açmamak için stant açmadýk. Ama hiç kimse bizden bu günlere gelmesi için emek verdiðimiz, bedel ödediðimiz Sarýgazi Halk Festivali’ne gelen iþçi ve emekçilere devrimci politikalarýmýzý götürmemize engel olamazdý. Reformizmle ayný masaya oturmaktan sýkýntý duymayanlar bizim stant açmamýz konusunda sýkýntý duyuyorlarsa yapacaðýmýz tek þey bu durumu teþhir etmek ve kendi sesimizi Sarýgazi halkýna duyurmak olabilirdi. Reformistlerin bu seneki festivali “uysallaþtýrmak” için gösterdikleri çaba umarýz ki bundan sonraki festival örgütlenmelerinde yer alacak olan devrimci yapýlarýn ilkeli duruþumuzun önemini anlamalarýný saðlamýþtýr. Bir kez daha görülüyor ki reformizme karþý mücadele sadece lafla verilmez. Ayný zamanda pratik bir mücadeledir. Bu pratik mücadele onun maskesini düþürüp, gerçek yüzünü iþçi ve emekçilere göstermekten geçer. Bu pratik mücadele onunla arana aþýlmaz mesafeler koyup, devrimin çýkarlarýný her koþulda savunmaktan geçer. Leninistler bu mücadelede yalnýz kaldý; ama gücünü iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz sýnýf politikasýndan ve emekçi halklardan almaktadýr. Sarýgazi’nin Ýþçileri, Emekçileri, Gençleri Sarýgazi’nin devrimci bir geleneði vardýr. Bu devrimci gelenek, devrimci hareketler tarafýndan bedeller ödenerek yaratýlmýþtýr. Leninistler için devrimcilerin halkla birlikte örgütlediði Sarýgazi Halk Festivali, devrim mücadelesinin propaganda aracý olduðu kadar reformizmin de teþhir alanýdýr. Bu bakýþ açýsýný kavramamýz gerekir. Bizler devrimci kurumlar olarak ortak örgütlediðimiz bir festivalin “örgütleyicileri arasýnda, TKP, EMEP,ÖDP vb.. partiler niye yok?” diye soracak olan bir emekçiye , “reformizmin devrim karþýsýnda ki” konumunu anlatmakta hiç sýkýntý çekmezdik. Bizler biliyoruz ki devrim içerebileceði tüm devrimci güçleri bir araya getirmeden zafere ulaþamaz. Bizim bundan sonraki tüm çabalarýmýzda bu yönde olmaya devam edecektir. Sarýgazi Mücadele Birliði Platformu

7


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:55

Sayfa 8

Sarıgazi Festivali

REFORMÝSTLER BÝLDÝRÝLERÝMÝZDEN RAHATSIZ OLDU!

13-14 Eylül tarihlerinde, Sarýgazi Halk Festivali gerçekleþti. Tertip Komitesi’nin festival örgütleyicileri-destekleyicileri arasýnda olmayanlara festivalde stant açtýrýlmamasýna karar vermeleri üzerine; bizler Mücadele Birliði Platformu olarak festivale zarar verebilecek provokatif bir ortam oluþmamasý için stant açmadýk. Ancak Sarýgazi Halk Festivaline geçmiþten bugüne verdiðimizi yoðun emek dolayýsýyla, çalýþmalarýmýzý en yoðun biçimde yaptýk. 13-14 Eylül günleri tüm Sarýgazi genelinde Deniz Gezmiþ tiþörtlerimizi giyerek sesli ajitasyon ve propaganda ile Mücadele Birliði, Genç Yoldaþ dergilerimizi ve çeþitli konulardaki bildirilerimizi daðýttýk. Kuþlamalarýmýzý yaptýk. “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” pullarýmýzý yaptýk. Sarýgazi’nin iþçi ve emekçi halkýna devrimci politikalarýmýzý en yaygýn biçimiyle ulaþtýrdýk. Festival konusunda Sarýgazi halkýnýn gözünde ikircikli bir durum yaratmamak için saðduyulu davranarak reformizmin teþhirini festival sonrasýna býrakmýþtýk. Mücadele Birliði Platformu olarak bunu, devrimci duyarlýlýðýnýn, kendi emeðimize saygýnýn, bir gereði olarak gördük. 16 Eylül Salý günü Sarýgazi Halk Festivali üzerinden reformizmin teþhirini konu alan bildirilerimizi dergilerimizle birlikte daðýttýk. Bildirilerimizi Demokrasi Caddesi üzerindeki esnaflara, kahvelere, sokaktaki emekçilere daðýttýðýmýz sýrada EMEPlilerin sözlü müdahalesi üzerine, çalýþmalarýmýza engel olmamalarýný, bir sorunlarý varsa sorumlularýmýzla görüþmeleri gerektiðini söyledik. Bunun üzerine Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne gelen ve “daðýttýrmayýz” gibi tehditvari konuþmalarý üzerine so-

8

Yeni Evrede Mücadele Birliði

rumlu arkadaþýmýz, “bir sorununuz varsa siz de gazeteniz-bildirileriniz aracýlýðýyla politik arenada eleþtirinizi yaparsýnýz” demesine raðmen, EMEP’liler, “daðýtamazsýnýz”, “daðýttýrmayýz” þeklindeki üsluplarýyla kurumdan ayrýldýlar. Bunun hemen ardýndan Demokrasi Caddesi’nde bildiri daðýtýmý yapan Mücadele Birliði okurlarýna, “ver lan elindeki bildirileri, sizin kafanýzý koparýrýz, daðýtamazsýnýz” þeklindeki sözlerle fiili müdahalede bulunmak istediler. Mücadele Birliði okurlarý olarak konuþmalarýna dikkat etmeleri gerektiðini, daðýtýmýmýza engel olamayacaklarýný söyledik. Bu olayýn daha fazla büyümemesi için daðýtýmýmýza yarým saat ara verdik. Ardýndan gene Demokrasi Caddesi üzerinde sloganlarýmýzla, ajitasyonlarýmýzla bildiri daðýtýmýna devam ettiðimiz sýrada, kimin çaðýrdýðýný bilmediðimiz jandarma, Mücadele Birliði okurlarýna müdahale etmek istedi. Jandarmaya da çalýþmalarýmýza engel olamayacaklarý gösterildi. Çýkan çatýþmada jandarma üzerimize ateþ açtý. Çatýþma, sokak sokak sürerken, üzerimize doðrulttuðu silahla ateþ eden jandarma, “kafanýza sýkarýz” diye baðýrýyordu. Ara sokaklardansa yanýt gecikmedi: “hadi sýkýn, buradayýz faþistler.” Bizler, Mücadele Birliði Platformu olarak devrimci çalýþmamýza engel olmaya çalýþan reformistlere, hiçbir gücün buna engel olamayacağýný gösterdik. Faþizmin bile! Sarýgazi Mücadele Birliði Platformu

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008


124m-resimli:sablon-tek.qxd

Yeni Evrede Mücadele Birliði

25.09.2008

10:55

Sayfa 9

REFORMÝZM EN ÇOK NEDEN KORKAR?

Bu sene Ýstanbul Sarýgazi’de yapýlan festival sonrasý geliþen olaylar, bir kez daha reformizmin nasýl devrim karþýsýnda bir konum aldýðýný ve neden teþhir ve tecrit edilmesi gerektiðini ortaya koydu. Festival süresince Mücadele Birliði Platformu olarak festivalin riske girmemesi için gösterdiðimiz çaba biliniyor. Festival örgütleyen siyasi çevrelerle yapýlan son toplantýda, festival örgütlenmesinde yer almamamýzýn tek nedeninin festival tertip komitesinde EMEP reformizminin yer almasý olduðunu söylemiþ, bugünlere gelinmesinde ve inisiyatifin devrimcilerin eline geçmesinde önemli bir emeðimiz geçen Sarýgazi Halk Festivali’nin karþýsýnda olmak þöyle dursun, içinde yer almayý özellikle istediðimizi ve kendimizi bu festivalin asýl sahiplerinden biri olarak gördüðümüzü belirtmiþ ve þimdilik sadece stant açmakla yetineceðimizi duyurmuþtuk.. Ve yine bu toplantýda neden festival örgütlenmesinde yer almadýðýmýza dair düþüncelerimizi içeren bildirilerimizi festival sonrasýnda daðýtacaðýmýzý söylemiþtik. Festival örgütleyicilerinin bizim bu denli duyarlý ve her þeye raðmen festivalin baþarýsýný öne çýkaran yaklaþýmlarýmýza cevabý, festival örgütleyicisi olmayanlarýnýn festivalde stant açamayacaðý þeklinde oldu. Bu yaklaþýmý doðru bulmamamýza karþýn, herhangi bir olumsuzluða meyil vermemek için stant açmadýk. Kendi çalýþmalarýmýzý baðýmsýz þekilde festival alanýnýn dýþýnda sürdürdük. Bu çalýþmalarýmýzýn özellikle reformistleri rahatsýz ettiðini biliyoruz. (Festivalin hemen sonrasýnda yaþananlarda bunun bir kanýtý oldu.) Bizi tecrit etme çabalarýný, yürüttüðümüz yoðun çabayla boþa çýkarmýþ ve onlarýn teþhirini gerçekleþtirmiþtik çünkü. Biliyoruz, çünkü onlar, devrimci olan her þeyin geliþmesinden korku duyuyorlar. Festival sonrasý, çýkardýðýmýz “Sarýgazi Ýþçi ve Emekçilerine, Gençliðine” baþlýklý bildirilerimizi daðýtýrken EMEP reformizminin fiili engellemeleriyle karþýlaþtýk. Bugüne kadar faþizme karþý hiçbir cüretli eylemde görmediðimiz reformistler, þimdi

Sarıgazi Festivali’nin Ardından

komünistlerin yürüttüðü çalýþmayý engellemeye, hem de fiilen engellemeye çalýþýyorlardý. Onlara bunu yapamayacaklarýný, bunun ideolojik bir mücadele olduðunu hatýrlatmamýza raðmen saldýrgan tavýrlarýndan vazgeçmediler. Ve iþi organize edilmiþ bir þekilde fiziki saldýrýda bulunmaya kadar vardýrdýlar. Yaptýklarýyla, soðukkanlý tutumumuzu sürdürmemizi bir zaafiyet olarak algýladýklarýný dýþa vurmuþ oluyorlardý. Öyle ya, devrimci duyarlýlýðý ancak devrimciler anlayabilir! Biz tüm bu provakasyonlarý boþa çýkarýp devrimci çalýþmamýzý sürdürmeye devam ettik. Teþhir bildirilerimizi daðýttýk. Ve bir kez daha fiili engellemeyle karþýlaþtýk. Bu noktada reformistlerin bu aymazlýðýna izin veremezdik. Duruma gerektiðince cevap verildi. EMEP reformizminin fiili saldýrýlarý püskürtülmüþtü ve devrimci çalýþmaya devam edilecekti ki bu seferde jandarmanýn saldýrýsý geldi. Nereden çaðrýldýðý anlaþýlamayan jandarma da anladýðý dilden cevaplandý. Sarýgazi sokaklarý karþý-devrim güçleriyle Lenininstlerin çatýþmasýna tanýk oldu. Bir arkadaþýmýz gözaltýna alýndý bu sýrada. Aðýr iþkenceye maruz kaldý. Tüm bu olaylarýn yaþandýðý 16 Eylül’den bir gün sonra 17 Eylül’de, Sarýgazi’de bulunan bir yoldaþýmýzýn önü EMEP’lilerce kesildi ve sopalarla yoldaþýmýza saldýrýldý. Yoldaþýmýz kendisini savunmak için gereken karþýlýðý verince kaçmak zorunda kaldýlar. Bu olayý duyan mahalle halký ve devrimciler kuruma gelerek yoldaþýmýza sahip çýkmýþ ve EMEP reformizimini mahkum etmiþlerdir. 124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

HÖC, ESP ve Partizan’dan sorumlu düzeyinde arkadaþlar kurumumuza gelerek yoldaþýmýza geçmiþ olsun dileklerini iletmiþler; EMEP’ in yaptýklarýný doðru bulmadýklarýný, devrimci bir yapýnýn çalýþmasýný engellemenin yanlýþ olduðunu, bizim çýkardýðýmýz bildiride kendilerinin de eleþtirdikleri yanlarýn olduðunu ama buna gerekirse kendi yayýnlarýnda cevap vereceklerini dile getirmiþlerdir. Ayrýca misilleme yapýp yapmayacaðýmýzý sormuþlar, bunun Sarýgazi’de devrimci çalýþma açýsýndan olumsuz bir sonuç yaratacaðýný söylemiþlerdir. Biz de kendilerine, devrimin çýkarlarýný her zaman her þeyin üzerinde tuttuðumuzu, bugüne kadar hep böyle davrandýðýmýzý ve bundan sonra da buna göre davranacaðýmýzý belirttik. Ve devrimci çalýþmamýzý kimsenin engelleyemeyeceðini bir kez daha dile getirdik. Biz biliyoruz ki, reformizm en çok onlarýn gerçek yüzlerinin kitleler önünde teþhir edilmesinden korkar. Devrimci olmadýklarýnýn, devrimciler ve devrim karþýsýnda takýndýklarý tavýrlarýn burjuva uþaklýðýna denk düþtüðünün teþhir edilmesinden korkarlar. Ve akþam saatlerinde Sarýgazi Demokrasi Caddesi üzerinde sloganlarýmýzla bildirilerimizi daðýtmaya devam ettik. Bir jandarma akrebini yine saldýrdý. Ve yine Leninistler tarafýndan anlayacaðý dilden cevaplandý. Buradan bir kez daha haykýrýyoruz; devrimci komünist çalýþmanýn önünde hiç kimse engel olamaz. Ne burjuvazi ne de reformistler. Sarýgazi Mücadele Birliði Platformu

9


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:55

Sayfa 10

FAÞÝZMÝ DEVRÝMLE YIKACAÐIZ Yeni Evrede Mücadele Birliði

12 Eylül

13 Eylül 2008 günü DÝSK tarafýndan çaðrýsý yapýlan KESK, TMMOB, TÜRKÝÞ, TTB, reformist partiler, DKÖ ve bazý devrimci kurumlarýn katýldýðý “Emek ve Demokrasi Mitingi” düzenlendi. Saat 14:30’da Gündoðdu Meydaný’nda birleþmek üzere 3 ayrý koldan yapýlacak olan yürüyüþe Mücadele Birliði Platformu olarak katýldýk. Konak-Eski Sümerbank önünden “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” pankartýmýzý açarak saat 13:30’da harekete geçtik. Mitingde DÝSK tarafýndan iki temel slogan öne çýkartýlmýþtý: “AKP elini emeðimden ekmeðimden çek”, “Darbecilere, çetelere, gericilere hayýr”. Baþta belirttiðimiz gibi bu mitingin düzenleyicisi olan DÝSK. Bir sendikanýn sadece AKP karþýtý söylemlerde bulunup, AKP’yi düzenlediði mitingde temel sloganlarýndan biri haline getirmesi düþündürücü! Biliyoruz ki sermaye sýnýfý 70’li yýllarýn sonuna doðru içine girmiþ olduðu ekonomik kriz ve siyasal bunalýmý çözmeye yönelik 24 Ocak kararlarýný hayata geçirebilmek (24 Ocak kararlarýnýn ilk hedefi emek-gücünün daha yoðun olarak sömürülmesi, ücretlerin düþürülmesi, ürünlerin fiyatlarýnýn arttýrýlmasý vb. idi) için yükselen devrimci hareketi bastýrmasý gerekiyordu. Ve nitekim 12 Eylül darbesi de bu planlar üzerinde tezgahlandý. Yani sermaye sýnýfý ve onun faþist devleti varoluþ amacýný her zaman emek-gücü sömürüsüne dayandýrmýþtýr. Bu ne AKP’yle gelmiþtir ne de baþka partilerle. Kapitalist sistemin üzerinde

yükseldiði temel budur. Ve bunun sonucunda bu darbenin tek sorumlusu Kenan Evren olmadýðý gibi, bunlarýn yargýlanma meselesi de meseleyi çözecek araç deðildir. Bizim amacýmýz tek tek kiþileri yargýlamak deðil (ki kimi kimin mahkemelerinde yargýlayacaklar, faþist mahkemelerde mi?) bu sömürü düzenini ortadan kaldýrmaktýr. Mücadele Birliði Platformu olarak bu doðrularý yýðýnlara duyurmak için mitinge katýldýk. 12 Eylül ile ilgili bildirilerimizle ve sloganlarýmýzla anlatmaya çalýþtýk.

BUCA DÝYARBAKIR ULUCANLAR... KATLÝAMLARI UNUTMADIK UNUTTURMAYACAÐIZ

Faþizm bu ülkede sadece 12 Eylül döneminde yaþanmadý. Bizzat bu tarihten itibaren kurumsallaþtý ve faþizmin yýkýlmasý da bir devrim sorunu olarak önümüzde durduðundan “Faþizmi Devrimle Yýkacaðýz”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz” sloganlarýný attýk. Emek sömürüsünün tek sorumlusunun AKP deðil bizzat kapitalist sistemin kendisi olduðunu, bundan dolayý “Fabrikalar Tarlalar Siyasi İktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Emekçiler Birleþin Devrim Ýçin Savaþýn”, “Barýþ Ýçin Devrim, Devrim Ýçin Savaþ” sloganlarýný attýk. Bu topraklarda 80 darbesini yaþayan sadece devrimciler, sendikalar, iþçi emekçi halklarý deðil Kürt iþçi emekçi halklarý da katliamlara uðramýþtýr ve bu ülkede devrimin Kürt-Türk iþçi emekçi halklarýnýn birleþik mücadelesiyle zafere ulaþacaðýný da “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði”, “Kürt Halký Devrimle özgürleþecek”, “Kürt Halký Yalnýz Deðildir” ve diðer temel sloganlarýmýzý da “ Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Deniz, Yusuf, Ýnan Savaþa Devam” atarak bu topraklarda yaþanan gerçekleri anlatmaya çalýþtýk. Kortejimizin mitingin baþýndan sonuna kadar disiplini ve canlýlýðý etrafýmýzdaki bir sürü insan tarafýndan takdir edildi. Ayrýca “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz” baþlýklý bildirimizi yoðun bir þekilde daðýttýk. Mücadele Birliði Platformu/ Ýzmir

duðu gibi. Devlet buralarda onlarca tutsaðý katletmiþtir. Buca Zindaný’nda ölümsüzleþen üç devrimci tutsaðý anmak için 21 Eylül günü Buca Zindaný önünde bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. “Buca, Diyarbakýr, Ulucanlar Sermayenin baský aygýtý devlet iç savaþýn yoðun olduðu dö- Hapishane Katliamlarýný Unutmadýk, Unutturmayacaðýz, Hesanemlerde devrimci-komünist tutsaklara saldýrmýþtýr. Çünkü dev- býný Soracaðýz” yazýlý, Mücadele Platformu’nun da aralarýnda rimci-komünistler bilinçlidir ve öncüdür; emekçileri iþçileri ör- yer aldýðý kimi devrimci kurumlarýn (Alýnteri, BDSP, ESP, Halk gütler ve devrim-iktidar-sosyalizm mücadelelerini yükseltir. Ö- Cephesi, Kaldýraç, Köz, Partizan) imzasýný taþýyan pankart açýlazellikle ekonomik bunalýmlarda sermaye sýnýfý, iþçileri-emekçi- rak basýn metni okundu. Okunan metinde katliamda ölümsüzleleri daha fazla sömürerek varlýðýný devam ettirmek ister. Emek- þen devrim savaþçýlarýnýn hayatlarý anlatýldý. “Devrimci Tutsakçiler buna eylemler, grevlerle karþýlýk verir. Eðer onlara öncülük lar Onurumuzdur”, “Devrimci Ýrade Teslim Alýnamaz”, “Yaþaedecek devrimci-komünistler varsa devlet, emekçileri baskýyla sýn Devrimci Dayanýþma”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özveya aldatarak sakinleþtiremez. Bu gerçekliðin farkýnda olan gürlük”, “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak”, “Katil Devlet Hedevlet, bunalým dönemlerinde baþta devrimci tutsaklara saldýrýr. sap Verecek”, “Bedel Ödedik, Bedel Ödeteceðiz” vb. sloganlaBöyle yaparak hem toplumu korkutmaya hem de toplumun ön- rýn atýldýðý basýn açýklamasý, zindan kapýsýndan içeri kýzýl karancüsünü yok etmeye çalýþýr. 21 Eylül 1995’te Buca Zindaný’nda, fillerin atýlmasýyla sona erdi. 24 Eylül 1996’da Diyarbakýr Zindaný’nda, 26 Eylül 1999’da Ulucanlar Zindaný’nda ve 19 Aralýk 2000’de tüm zindanlarda olMücadele Birliði Platformu/ Ýzmir

10

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008


124m-resimli:sablon-tek.qxd

Yeni Evrede Mücadele Birliði

25.09.2008

10:55

Sayfa 11

ÝSTANBUL’DA 12 EYLÜL MÝTÝNGÝ

12 Eylül Askeri Faþist Darbesinin 28. yýldönümünde Ýstanbul’da da bir miting gerçekleþtirirldi. Bir çok kurumun ortak düzenlediði mitingin genel talebi “12 Eylül’den Ergenekon’a, kontrgerilla daðýtýlsýn, darbeciler yargýlansýn!” idi. Miting saat 13:30 da Tepe Naitilus’den Kadýköy Ýskele Meydaný’na yürüyüþe geçilmesiyle baþladý. Faþizmden hesap sormanýn yolu olarak “12 Eylül’den Ergenekon’a, kontrgerilla daðýtýlsýn, darbeciler yargýlansýn!” talebinde ortaklaþmadýðýmýz için kortejimizle katýlmadýðýmýz mitinge “FAÞÝZMÝ DÖKTÜÐÜ KANDA BOÐACAÐIZ” baþlýklý bildirilerimizi ve kuþlamalarýmýzý daðýtmak için gittik. Yaygýn bir þekilde bildirilerimizi daðýtýp kuþlamalarýmýzý yaptýktan sonra alana girdik. Alana giriþler devam ederken Partizan kortejinin alana giriþi sýrasýnda polisin bir kiþiyi gözaltýna almaya çalýþmasý üzerine polis barikatýnýn olduðu noktaya yöneldik. Devrimci kitlenin taþlar ve sopalarla polisin üzerine saldýrmasýyla bir çok polis yaralanarak bulunduklarý noktadan kaçtý, daha gerilerde bekleyen çevik kuvvet polislerinin arkasýna sýðýndýlar. Bu arada devrimci güçler olarak demir barikatlarý devirerek ve bir kýsmýný denize atarak miting alanýný özgürleþtirmiþtik ki mitingin tertip komitesi ve reformistler polislerin üzerine yürümek yerine yürüyüþümüzün önüne geçerek kitlenin önünde etten barikat kurup polisleri korumaya aldýlar. Bir süre daha barikat noktasýnda bulunan kitle polisin geri çekilmesi üzerine miting alanýna geri döndü. Mücadele Birliði Okurlarý/Ýstanbul

ADANA’DA 12 EYLÜL YÜRÜYÜÞÜ

Bundan 28 yýl önce gerçekleþtirilen 12 Eylül Askeri Faþist Darbesi ile faþist devlet ülkelerimizde yükselen devrimi ezmeyi

12 Eylül

amaçlamýþtý. Faþist darbenin hemen ardýndan grev çadýrlarý daðýtýlmýþ, öncü iþçiler tutuklanýp, iþkence tezgâhlarýnda sorgulanýp faþist mahkemelerde yargýlanmýþ, devrimci ve komünistler katledilmiþ veya ‘kaybedilmiþti’. Faþist devletin amacý açýktý; ülkede faþizmi kurumsallaþtýrarak ayaða kalkmýþ halklarýmýzý susturabilmekti. Nerede görülmüþtür bay burjuvazi, devrimin kan ve katliamla engellendiði? Ancak tarihte birçok örneði vardýr: kan ve katliamla susturulmaya çalýþýlan halklar, kan denizinin içinden devrimi gerçekleþtirmiştir. Adana’da çeþitli kitle örgütleri ve sendikalarýn organize ettiði 12 Eylül’ü protesto yürüyüþü gerçekleþtirildi. Yürüyüþ Çakmak Caddesi giriþinden cadde boyunca sloganlarla yürünerek gerçekleþtirildi. Yürüyüþ boyunca “Darbeciler halka hesap verecek”, “Halkýmýz saflara hesap sormaya”, “Ýnsanlýk onuru iþkenceyi yenecek” sloganlarý atýldý. Mücadele Birliði okurlarýnýn da katýldýðý eylem, Ýnönü Parký’nda basýn metninin okunmasýyla sona erdi. Ayrýca eylem boyunca “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz” baþlýklý bildirilerimizi daðýttýk. Mücadele Birliði/Adana

MERSÝN’DE 12 EYLÜL YÜRÜYÜÞÜ

Mersin’de 13 Eylül günü çeþitli sendika ve kitle örgütleri tarafýndan organize edilen 12 Eylül’ü protesto mitingi gerçekleþtirildi. Miting, Devlet Hastanesi önünde saat 15:00’da kitlenin toplanýp Metropol Miting alanýna doðru yürümesiyle baþladý. Kitleye, 12 Eylül Askeri Faþist Darbesi sýrasýnda ve sonrasýnda devrim yolunda ölümsüzleþen devrimcilerin yüzlerce resmi daðýtýldý. Sloganlarla miting alanýna giren kitleye “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz” baþlýklý 12 Eylül bildirilerimizi daðýttýk. Miting, 12 Eylül faþizmi sýrasýnda ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý için 1 dakikalýk saygý duruþuyla baþladý. Ardýndan Deniz Gezmiþ ve 12 Eylül faþizmi sýrasýnda idam edilen 10 devrim savaþçýsýnýn mektuplarý okundu. Miting sýrasýnda bizler de, Mücadele Birliði ve Genç Yoldaþ der gi le ri mi zin son sayýlarýnýn daðýtýmýný gerçekleþtirdik. Genel açýdan coþkulu geçen eylem olaysýz olarak sona erdi. FAÞÝZMÝ DÖKTÜÐÜ KANDA BOÐACAÐIZ!

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

Mücadele Birliði Okurlarý/Mersin

11


124m-resimli:sablon-tek.qxd

Gündem

25.09.2008

10:55

DEVRÝMLER ÝÇÝN Ö

Dünya tarihi açýsýndan bakýldýðýnda, son derece önemli, belirleyici, tarihsel bir dönemden geçtiðimiz kesin. Ýnsanlýk tarihinde bir “Yeni Evre”nin içinde olduðumuzun, tarihin bir kýrýlma noktasýndan, bir sýçrama noktasýndan geçtiðinin bütün somut kanýtlarý artýk önümüzde. Olaylarý, geliþmeleri, gözümüzün önünde olan bitenleri bilimsel, tarihsel ve diyalektik açýdan görebilen, böyle kavrayan herkes artýk bunu görebilir. Ýnsanlýk tarihinde bir “Yeni Evre” baþlamýþtýr. Leninist Parti bu evrenin ilk belirtileri ortaya çýkar çýkmaz ona iþaret etmiþ ve tarihte yeni bir evrenin baþladýðýný göstermiþtir. Bugünün dünden farký, dün teorik çözümleme yoluyla görülebilen, anlaþýlabilen bu evrenin bugün somut olarak, bütün verileriyle karþýmýza çýkmýþ olmasý ve sonuçlarýný vermeye baþlamýþ olmasýdýr. Ýnsanlýðýn tarihindeki bu yeni evrenin temel özelliði, tarihsel-toplumsal sistem olarak kapitalizmin tarih sahnesinden çekilmeye baþlamasý ve yerini komünizme býrakmaya baþlamýþ olmasýdýr. Elbette bu çekilme/yer deðiþtirme kendiliðinden, edilgen biçimde ve kapitalizmin hiçbir direniþiyle karþýlaþmadan gerçekleþiyor deðil. Aksine, kapitalizm ve onun en yüksek, çürüyen aþamasý olan emperyalizm tarih sahnesinden çekilip yerini komünizme býrakmamak için her yerde sert bir direniþ gösteriyor. Dünyanýn dört bir tarafýnda sürmekte olan savaþlar tarihsel, siyasal, hatta askeri yönden miadýný doldurmuþ olan emperyalist-kapitalist sistemin ömrünü uzatma çabalarýnýn sonucudur. Bu, tarihsel olarak miadýný doldurmuþ, kendinden sonra gelecek olan toplumsal sistem tarafýndan tarihteki yerine gönderilmeyi bekleyen her üretim biçiminin kaçýnýlmaz savunma refleksidir. Fakat toplumlar, bir üretim biçimini bütün kurumlarýyla birlikte tarihe gömmek üzere bir kez ayaða kalktýktan sonra bu tarihsel görevlerini yerine getirmeden bir daha geri çekilmezler. Bu süreç uzun ya da kýsa olabilir. Ýnsanlýðýn, kendine büyük acýlar çektirmeye baþlayan feodal toplumu tarih sahnesinden silmesi için üç yüz

12

Sayfa 12

Yeni Evrede Mücadele Birliði

yýla yakýn bir zaman gerekti. Ama sonuçta, büyük acýlara, büyük savaþlara yol açmýþ da olsa insanlýk, ileriye gidiþin önündeki bu engeli ortadan kaldýrma amacýndan vazgeçmedi. Bugün tanýk olduðumuz þey, dün feodal toplumun baþýna gelenin bugün kapitalist toplumun baþýna gelmesidir. Gerçekte bu süreç yeni baþlamýþ bir süreç deðildir. Aksine, önce Paris Komünü proletaryanýn burjuvaziye karþý uzun yýllar alacak savaþýnýn ilk zirvesi olmuþ; arkasýndan Büyük Ekim Devrimi kapitalizmin çöküþ, proleter devrimlerin yükseliþ çaðýný zaten baþlatmýþtý. Günümüzde ise, emperyalist-kapitalist sisteme karþý savaþýn dünya çapýnda olmasý ve halklarýn komünizme geçiþ istemlerinin son derece somut olmasý bakýmýndan Ekim Devrimi’nin baþlattýðý çað yeni bir aþamaya gelmiþ bulunmaktadýr. Þimdi, halklarýn komünizme olan þiddetli yönelimlerini ve emperyalizme karþý savaþta kararlýlýklarýný görmek için önce Latin Amerika’ya bir göz atalým.

HAYALET ARKA BAHÇEDE Yazýnýn baþlýðýna çýkardýðýmýz cümle bize deðil, Bolivya Devlet Baþkaný Evo Morales’e ait. Hani Che’yi CIA’nin talimatýyla kurþuna dizen þu “küçük asker”in ülkesi Bolivya, þimdi devrimler için ölmeye hazýr bir devrimciyi devlet baþkanlýðý koltuðuna oturtmuþ bulunuyor. Morales, ABD Büyükelçisinin koordinatörlüðünde kendisine karþý bir darbe tezgahlamak isteyen iþbirlikçi burjuvalarý etkisiz hale getirirken iþte bu sözü söylüyor: Devrimler için ölümü göze aldýk.. Arkasýndan on binlerce insan sokaða dökülerek Morales’in arkasýnda olduklarýný, onun için kanlarýný dökmekten çekinmeyeceklerini açýklýyorlar. Morales ve arkasýnda duran on binlerce Bolivyalý emekçi devrim için, sosyalizm için ölümü göze aldýklarýný dünyaya ilan ediyorlar. Evo Morales’in sesi gerçekte Latin Amerika halklarýnýn sesidir. Onun dile getirdiði özlemler, istekler, duygular Latin Amerika halklarýnýn özlem, istek ve duygularýdýr. Nitekim Amerikancý iþbirlikçilerin darbe giriþimine 124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

karþý bütün Latin Amerika halklarý Evo Morales’in arkasýnda durmuþlardýr. Hugo Chavez, Daniel Ortega, Evo Morales, Ekvador’un Rafael Correra’sý, Paraguay’ýn Fernando Lugo’su; bu liderlerin hepsi Latin Amerika halklarýnýn sosyalizme olan istek ve eðilimlerinin hem ifadesi hem de sonucudur. Emperyalizmden, kapitalizmden, burjuvaziden kurtulma arzusunun dýþa vurumudur. Evo Morales, ABD’nin darbe planlarýný boþa çýkarýp iþbirlikçi burjuvalarý dize getirirken “Ya sosyalist devrimleri yaparýz ya da ölümü göze alýrýz. Demokratik devrim halk içindir” sözleriyle bu gerçeðe vurgu yapýyordu. Latin Amerika’daki demokratik iktidarlarýn sosyalizm yönelimli olduklarýndan; en azýndan bu istek ve niyette olduklarýndan kuþku yok. Bu iktidarlar, Latin Amerika halklarýnýn eðilimlerini yansýtmalarý bakýmýndan ayrýca önemlidir. Latin Amerika halklarý bu eðilimde olduklarý içindir ki, ABD, yerli iþbirlikçiler ve diðer emperyalistlerin bu iktidarlarý her yýkma giriþimleri emekçi Latin Amerika halklarýnýn direniþiyle karþýlaþýyor. Þöyle de ifade edebiliriz: Emperyalistlerin ve iþbirlikçi burjuvazinin çabalarý Latin Amerika’da bugüne kadar baþarýlý olamadýysa, bu, Latin Amerika halklarýnýn sosyalizm amacýna ve demokratik iktidarlara sahip çýkmasý sonucu olmuþtur. Sosyalizme yönelen Latin Amerika halklarý, yukarda saydýðýmýz ülkelerle sýnýrlý deðil. Arjantin, Kolombiya, Meksika, Brezilya gibi büyük ve kalabalýk ülkelerdeki halklar, bugüne kadar demokratik iktidarlar kurma baþarýsý gösterememiþ olsalar da, gerçekte sosyalizm yönelimi içindeler. Bu ülke halklarý devrimci kitle eylemleriyle, ayaklanmalarla, grevlerle, direniþlerle, gerilla hareketleriyle bu eðilimlerini ortaya koyuyorlar. Bu ülke halklarý, bu durumlarýyla þimdiye kadar demokratik iktidarlar kurma baþarýsý gösteremedilerse bunun birinci nedeni bu ülke burjuvalarýnýn emperyalistlerin desteðinde güçlü bir devlet örgütlenmesine sahip olmalarý, ikinci nedeni ise, birincisinin devamý olarak, devrimci komünist bir önder-


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:55

Sayfa 13

N ÖLMEYE HAZIRIZ Yeni Evrede Mücadele Birliði

sorunun büyüklüðü bundan ibaret olsaydý yine de þanslý sayýlýrdý. Emperyalist-kapitalist sistem açýsýndan sorun çok daha derin, yapýsal, kalýcý ve yýkýcý bir özelliktedir. Tarihsel geliþmenin bugünkü aþamasýnda dünya burjuvazisinin karþýsýna çýkan temel sorun, kapitalist üretimin çeliþkilerinin bu üretim biçiminin sürmesine izin vermeyecek kadar olgunlaþmýþ olmasýdýr. Ve burjuvazinin bu konuda yapacak en ufak bir þeyi yok; elinden en ufak bir çözüm imkâný gelmez. Çünkü bu çeliþkiler kapitalist üretimin kendisine içkin, nesnel çeliþkilerdir. Bu çeliþkiler, en baþta, üretici güçlerle kapitalist üretim biçimi arasýndaki çeliþkidir; üretimin toplumsal karakteriyle mülk edinmenin özel kapitalist niteliði arasýndaki çeliþkidir. Emperyalist-kapitalist sistemim son bunalýmý, bu çeliþkinin kapitalist sistemi yýkýmýn eþiðine getirdiðini bir kez daha gösterdi. Burjuva iktisatçýlarýn ve ideologlarýn son bunalým dalgasýný -öncekilerde yaptýklarý gibi- borsa krizi olarak göstermeye çalýþmalarý gerçeði deðiþtirmiyor. Küçük kapitalistlerin büyük kapitalistler tarafýndan yutulduðu, önceden yaratýlmýþ ve el konulmuþ artý-deðerin hisse senedi, tahvil vb adlar altýnda kapitalistler arasýnda el deðiþtirdiði borsadaki bunalým kapitalist bunalýmýn nedeni deðil sonucudur. Elbette “…burjuva toplumun en iyi meyvesi olarak, aþýrý bozulmanýn kalbi olarak, Panama ve öteki skandallarýn serasý olarak –ve bundan ötürü sermaye yoðunlaþmasý için, burjuva toplumda doðal biçimde oluþmuþ iç baðlantýlarýn son kalýntýlarýnýn da çözülüp daðýlmasý için ve ayný zamanda Ortodoks ahlak kavramlarýnýn yok edilmesi ve karþýtlarýna dönüþmesi için mükemmel bir ortam olarak; karþýlaþtýrma kabul etmez bir yýkým aracý olarak ve yaklaþan devrimin en güçlü hýzlandýrýcýsý olarak” borsa bunalýmlarý dikkatle takip SON BUNALIM VE ÇÖKÜÞ Latin Amerika’da esen sosyalizm edilmeli. Fakat borsa ve para piyasasýnýn rüzgârlarý emperyalist-kapitalist sistemin kendine özgü bunalýmlarý olmasýna karþýamiral gemisi ABD’nin “arka bahçe” ola- lýk yine de kapitalist bunalýmlarýn nedeni rak gördüðü bir yerden dahi kuþatýlmasý borsa ve para piyasalarý deðil, ama buraanlamýnda ayrý bir öneme sahip. Fakat daki bunalýmlarýn nedeni kapitalist üretiemperyalist-kapitalist sistem açýsýndan min kendine içkin çeliþkileridir.

likten yoksun olmalarýdýr. Yine de þunun altýný çizmek gerekiyor ki, bu ülke halklarýnýn devrime, sosyalizme olan eðilimleri gerici burjuva iktidarlar üzerinde güçlü bir baský oluþturarak emperyalizmle iliþkilerini serbestçe ve pervasýzca yürütmelerinin önünde engel oluþturmaktadýr. Baþka bir ifadeyle, demokratik iktidarlarýn olmadýðý yerlerde bile emperyalistler ve iþbirlikçi kapitalistler için iþler güllük-gülistanlýk deðil. Burada özellikle vurgulanmasý gereken nokta, bu durumun gelip geçici ya da tarihin bir kavþaðýnda ortaya çýkan bir rastlantý olmadýðýdýr. Latin Amerika halklarýnýn bu durumu onlarýn tarih merdiveninin bir üst basamaðýna gelip dayanmýþ olmalarýndan kaynaklanýyor. Bu, nesnel bir olgudur. Onlarý tarihin bu basamaðýnýn eþiðine getiren kapitalist geliþmenin kendisidir. Kapitalist üretim biçimi ve emperyalist sömürü, yarattýklarý sonuçlarla Latin Amerika halklarýnýn önünde, hayatta kalabilmek için tarihin bir üst basamaðýna, sosyalizme geçmekten baþka bir yol býrakmamýþtýr. Bu nedenle Leninist Parti, Latin Amerika’da gerilla mücadelesine son verildiði, dolayýsýyla devrimci mücadelenin sonuna gelindi havasýnýn yaratýldýðý zaman diliminde bile Latin Amerika halklarýnýn sosyalizme yürüyüþlerinin bitmediðini ama þimdi baþka biçim ve yöntemlerle yollarýna devam edeceklerini göstermiþti. Geliþmeler Leninist Partinin iþaret ettiði yönde oldu. Gerilla mücadelesi sona erdirildi ama halk kitleleri tarih sahnesine çýkarak kapitalizme, burjuvaziye karþý savaþýný devrimci kitle gösterileriyle, ayaklanma ve isyanlarla, olanak bulduðu yerde, sosyalizme yaklaþmanýn yolu olarak demokratik iktidarlarý baþa getirerek sürdürdü.

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

Gündem

Kýsaca söyleyecek olursak, dünyada bir avuç insanýn elinde birikmiþ muazzam boyutlarda bir servet ve onun hemen yaný baþýnda, kitlelerin, asýl tüketiciler kitlesinin korkunç boyutlara ulaþmýþ sefaleti.. Kapitalizm kapitalizm olmaktan çýkmadan bu duruma bir son veremez. Dünya emekçi halklarý, yoksul kitleler ise bu duruma son vermeden yaþamlarýný sürdüremez noktaya gelmiþlerdir. Meta yýðýný deposuna dönmüþ bir dünya; dünya nüfusuna kat kat yetecek bir üretim kapasitesine sahip üretici güçler; bir avuç insanýn elinde inanýlmaz derecede birikmiþ bir servet. Ama tüm bunlara karþýlýk, kapitalist mülk edinme biçimi nedeniyle, bizzat kapitalist sömürü tarafýndan tüm bunlarý tüketme koþullarýndan yoksun býrakýlmýþ, açlýk tabanýyla sýnýrlanmýþ yüz milyonlarca insan... Ýþte kapitalist geliþmenin bugün gelmiþ olduðu nokta budur. Fabrika iflaslarýyla, banka iflaslarýyla kapitalist üretimin kendisi tarafýndan her gün sokaða atýlan, yaþamdan kovulan, açlýk ve sefalete itilen on binlerce insan bir tarafta, fabrikalardan durmadan artan ölçeklerde üretilen metalarýna alýcý bulmak için dünyanýn dört bir tarafýnda tüketici avýna çýkmýþ kapitalistler diðer tarafta. Varlýk nedenleri gereði milyonlarca insaný açlýk ve sefalete mahkûm ederken ayný zamanda açlýk isyanlarýndan büyük korku duyan kapitalistler. Emperyalist-kapitalist sistem, tarihinin en derin, en yaygýn, en þiddetli ve en yýkýcý bunalýmýný yaþýyor. Bu bunalým, geçmiþ bunalýmlarýn bir tekrarý deðil ve olmayacak. Aksine, kendisini ortaya çýkaran saikler geçmiþtekilerden çok daha güçlü, derin ve yaygýn olduklarý için bu bunalým sürecinin etkileri ve sonuçlarý da çok yýkýcý olacaktýr. Yüzyýlýmýza “ayaklanmalar yüzyýlý” denmesi boþuna deðildir. Ýþçi sýnýfý ve diðer emekçi sýnýflar, kendilerini yýkýma sürükleyen kapitalizmi yýkacak devrimleri gerçekleþtirmek için ölümü göze almýþlarsa hiçbir güç kapitalizmi bu tarihsel akýbetinden kurtaramaz.

13


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:55

Sayfa 14

NE DEÐÝÞTÝ!

Okur

12 Eylül faþist darbesinin 28. yýlýnda deðiþen ne var? Þöyle bir geçmiþe gidersek 12 Eylül faþist darbesine sermaye niye ihtiyaç duymuþtu. 80 öncesi geliþen iþçi sýnýfýnýn mücadelesi devrimci hareketin yükseliþi asýl nedendir. Mücadelenin fabrikalarda köylerde okullarda, yani hayatýn her alanýnda devrimci bir kabarýþ yaþanýyordu. Birçok þehir, mahalle kurtarýlmýþ bölge haline gelmiþti. Devlet her alanda sýkýþmýþ, sermaye kontrolü kaybetmiþ ve yönetemez duruma gelmiþ. Bunu dönemin baþbakaný Süleyman Demirel açýk bir þekilde ifade ediyor. Kendisine Çorum olaylarý soruluyor ve kendisi þunu söylüyor “Çorum’u býrakýn Fatsa’ya bakýn.” Ve artýk orduyu göreve çaðýrýyordu. Ve ordu da göreve Fatsa’dan baþlýyordu. Darbeden bir süre önce faþist katiller Fatsa ve Aybastý’da kan kusmaya baþlýyorlardý. Sonrasýnda ise darbe yaþanýyor. 12 Eylül faþist diktatörlüðünü uygulamaya baþlayor ve binlerce insan tutuklanýyor,yüzlerce ölü yüzlerce sakat ve tabii ki idamlar… Ve þimdi ise faþist darbeciler hala iþbaþýnda. Faþist darbecilerin yaptýðý yasalar hala devam ediyor. Darbeciler orduyu kýþlaya geri çektiler ama halklarý baský ve tahakkümle yönettikleri yeni bir sistem oluþturdular. Ýþe Özal’ý baþa getirerek baþladýlar. Amerika, Türkiye uzantýsý Fettullah Gülen’i kullanarak Türk-Ýslam sentezini uygulamaya koyuldu. Gerici faþist güçlere kan vererek bunlarý geliþtirmeye baþladýlar. Ve geliþecek olan halk mücadelesinin önüne ancak bu þekilde geçeceklerini düþünüyorlardý. Yani yeni bir sistem, yeni bir parti, yeni bir baþbakan,yeni bir oyun… Halklar üzerinde açlýk,yoksulluk, iþsizlik ve gerici faþist baský devam ediyor. Halklara özgürlük ve demokrasiden bahseden baþbakanýn ne kadar özgürlüklerden yana olduðunu Taksim’de 1 Mayýs eylemindeki polis coplarýndan gördük. Ne deðiþti demiþtik, evet birþeyler deðiþti mutlaka. Daha çok açlýk daha çok iþsizlik, daha çok sefalet deðiþimin olduðu konular. Ve bütün bu deðiþime karþýn hakkýný aramamasý için de þükürcü bir toplum yaratýlmak isteniyor. Ilýmlý Ýslam adý altýnda gelen bu yönetim geçmiþte yapýlanlardan dersler çýkararak yönetmeye çalýþýyor. Halklar üzerinde baský ve korku yaratma politikasý uygulayan sistem özel eðitimli katilleri aracýlýðýyla binlerce devrimciyi katletmiþ, iþkencelerden geçirmiþ. Ve de 1000 operasyonu yapan bu katiller Çiller gibi þarlatanlar tarafýndan kahraman ilan edildiler. 77 1 Mayýs katliamýný, Çorum, Maraþ, Sivas katliamlarýný ve bunlar gibi bir çok katliamý yapan faþist devlet, devrimci hareketin geliþimini engellemek için yeni katliamlarý yapmaktan hiçbir þekilde geri durmuyor. Ilýmlý Ýslam adý altýnda politika yürütenler kendileri sütten çýkmýþ ak kaþýk gibi kendini aklamaya çalýþýyor. Kürdistan’da savaþ hýz kesmeden devam ediyor, devrimci hareket üzerindeki saldýrýlar hala devam ediyor. Halk aç yoksul býrakýlarak sadaka alan bir toplum haline getirilmiþ. Ýnsanlar bir tabak yemek almak için aþ evlerinin önünde, yarým ton kömür alabilmek için kaymakamlýklarýn önünde uzun kuyruklar oluþturuyor. Yani ýlýmlý Ýslam adý altýnda baþa gelenler halký önce aç koyuyor sonra sadaka veriyor. Ve bu þekilde onursuz kiþiliksiz bir toplum yaratmaya çalýþýyorlar. Bu toplumu ayaða kaldýracak olan devrimcilerden baþkasý deðildir. Onun için devrimciyim diyen her örgüt, her parti iþçi sýnýfý içerisinde daha çok koþturarak çalýþmak zorunda. Halkýn bulunduðu her alanda en aktif þekilde çalýþmak ve iþçi sýnýfý ile kucaklaþmak bu sistemin yapmýþ olduðu vahþi sömürüyü, baskýyý anlatmak acil bir görevimizdir. Kýblesini Amerika’ya dönen ýlýmlý Ýslam adý altýnda bizleri yönetmeye çalýþan egemen güçlere karþý örgütlenmek ve mücadeleyi geliþtirmek zorundayýz. 12 Eylül cuntacýlarý yargýlanacaklarsa eðer ancak bu þekilde yargýlanacaklardýr. Kahrolsun Faþizm Yaþasýn Mücadelemiz! Antep’ten Bir Ýþçi

14

Yeni Evrede Mücadele Birliði

KAPÝTALÝST TOPLUMDA ÝÞÇÝ OLMAK

Kokuþmuþ sistemin pislikleri içerisinde onurlu duruþlarýyla, mücadele ve kavgalarýyla sýnýfýn yolunu aydýnlatanlar, merhaba!.. Benim gibi üretimden ve yaþamdan kovulmuþ iþsiz iþçiler... karýn doyurma pahasýna çýrpýndýkça batýyoruz öyle deðil mi! Açlýðýn, yoksulluðun, sefaletin, baskýnýn her gün yaþadýðý bu köhne dünyadan göçene kadar yazgýmýz bu olmamalý. Birþey yapmalý, birþeyleri kökten deðiþtirmeliyiz. Öyleyse ne zaman, sorusuna verilecek cevap, hemen þimdi! Yarýnlarý kurmanýn kavgasýnda buluþalým. Ben iþsiz bir iþçiyim. Daha önce fabrika çalýþýyor olmam güvence olmadý. Ýþveren bir çýrpýda attý dýþarý. Günledir iþ aradým, deðiþik durumlarla karþýlaþtým. Bunlarý kýsaca anlatmak istiyorum. Ýþsizliðin insanlarý bunalýma, açlýða, fuhuþa kadar götürdüðü koþullarda sanki bu, kaderleriymiþ gibi þükürcülüðe zorlanýyoruz. Bizler analarýmýzdan böyle mi doðduk dersiniz. Ne böyle doðduk, ne de içimizde böyle birþeyler var. Kapitalizmin kendisi bunalýmlarýn ebesidir. Bir öðrenci düþünün ki ailesinin geliri yok, kendi çabalarýyla okumak zorundadýr. Ýþ arar bulamaz. Bulur ama iliklerine kadar sömürülür. Aldýðý ücret harç parasý, ev kirasý, yemek derken cebinde arkadaþýna ikram edeceði bir çay parasý dahi kalmaz. Ve süreç ruh saðlýðýnýn bozulmasýna kadar gider. Kapitalizm fuhuþun anasýdýr! Kapitalizmde kadýn tamamen cinsel bir metadýr. Bu her yerde aynýdýr. Kadýn nerede olursa olsun asla güvencede deðildir. Bunu þahsen iþsiz olarak son günlerde yaþadýðým örneklerle açýklamak istiyorum. Baþta ben bir fabrika iþçisiyim dedim. Üretimin içinden geliyorum. Buradan atýlýnca, geçimimi saðlamak zorunda olan her insan gibi iþ arýyorum. Ama iþ yok. Ýzmir’in dýþý da olsa çalýþmayý göze almýþtým. Bir gün gazete aldým. Ýþ ilanlarýný takip ettim. Yapabileceðim 2-3 iþle ilgili koyuldum görüþmelere. Biriyle görüþtüm. Lokanta... Gelin görüþelim dendi. Adrese gittiðimde lokanta birahane olmuþtu. Bizleri erkeklere meze olarak sunulmamýz için tuzak hazýrdý. Ýnanamadým. Ayrýldým. Ama isyaným kabarmaya baþlamýþtý. Her þeyin bilincindeydim. Ýkinci ilana gittim. Telefonda fiziðiniz nasýl, güzel bir bayan mýsýnýz dendi. Önce þaþýrdým. Sonra benim iki kolum ve iki ayaðým var. Bunlarý harekete geçiren bir de beynim var, iþiniz için bunlar yetmiyor mu, dedim. Hayýr yetmiyor, ayný ortamda çalýþacaðýz, yanýmda gezdirdiðim bayan alým çalýmlý olmalý gibi laflar söyledi. Ýsyaným büyüyordu. Tek kelime etmeden telefonu kapattým. Kendimi zor tutuyordum. Tüm camekanlarý kýrmak, baðýrmak istiyordum. Kapitalizm çirkefliklerini haykýrmak istiyordum. Ben sýnýf bilincini almýþ bir emekçi kadýn olarak bunlara karþý duruþumu sergiledim. Peki bilinçsiz olanlarý kim bilir neler bekliyor. Ýþte dostlarým... Vahþi kapitalizmin biz emekçilere, yoksullara verdiði koca bir sefaletten baþka birþey deðildir. En kutsal sevgiler bile yok olmakta, anne-baba çocuklarý masraf olarak görmektedir. Aile içi þiddet artýyor. Kapitalizm cinnet geçiriyor. Daha fazla sömürme isteði, acýmasýzlýðý, baskýyý artýrýyor. Buna karþý isyanlar, ayaklanmalar sistemin bunalýmýný artýrýyor. Bizler, emekçiler, böyle yaþamaya mahkum deðiliz. Bizlere artýk büyük sorumluluklar düþtüðünün bilinci içinde hareket etmeli, bilinçlenmeli, örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz. Unutmayalým. Devrim hamaldan generaller yaratýr. Yarýnlar bizimdir yoldaþlarým. Varýn bugünden kavgaya gelin. Devrim için yaþayalým. Devrim için savaþalým. Kapitalizm öldürür, kapitalizmi öldürün. Ýzmir’den Mücadele Birliði Okuru Bir Ýþçi

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:55

Sayfa 15

APTALLAÞTIRMA PROJESÝNÝN ASIL KURBANLARI Yeni Evrede Mücadele Birliði

Kara Propaganda

Eðer dünyanýn ekonomik ve siyasi e- hemen pek çok kuþku fiþeði ateþlenecektir. þini saniyesi saniyesine izleyebilirlerdi. Alýgemenliði, her geçen gün azalan ellerde Býrakýn çevrenizdekiler size, “komplocu, þýlmýþýn dýþýnda karmaþýk duygular içindeytoplanýp yoðunlaþmaya devam ediyorsa, bu paranoyak” desinler. Günümüzde, tekelci di insanlýk. Bombalamanýn yarattýðý dehþet bir avuç egemenin kendi hükümranlýklarý- sermayenin iletiþimin her kanalýný koca ve öfke mi, yoksa o bombalardan uzak olný, milyarlarýn çýkarýnaymýþ gibi gösterme- gövdesiyle iþgal ettiði bir dünyada kuþku- manýn getirdiði güvenlik duygusu mu öleri, giderek olaðanüstü zor bir uðraþ halini lanmak, saðlýklý düþünmenin ilk koþulu ha- nemliydi? Taraf olma eðilimi de alabildiðialýr. line gelmiþtir. ne zedelenmiþti insanlýðýn. Daha düne kaNe var ki sermaye dünyasý, kendi egedar, yerle bir olan bir þehri görmek için, ya menliðini meþrulaþtýrma alanýnda önemli Kimin Gözü, Kimin Kulaðý o þehrin insaný olurdunuz ya da bizzat bombir birikime, geliþkin aygýtlara ve tüm uzCNN haber kanalý, uydular aracýlýðýyla balayan. Ya þimdi? manlýklarý kitlelere en olmaz yalanlarý yut- 1991’de ABD’nin Baðdat’a bombalar yaðÝþte bu karmaþa ve çeliþkili duygularla turmak olan kadrolara sahiptir. Yine de ba- dýrýþýný tüm dünyaya canlý yayýnla ilettiðin- dolu deneyim, sermaye dünyasýna siyasi zen, gerçeðin güçlü dalgasý öylesine sert de, önemli bir dönüm noktasý geçilmiþti. manipülasyonun, kara propagandanýn daha vurur ki, bu aptallaþtýrma operasyonunun a- Tarihte ilk kez insanlýk, gerçek zaman algý- rafine yöntemlerle iþleyeceði yepyeni olameliyat masasýnda kitleler mi yoksa bizzat sý içinde, bir þehrin yerle bir ediliþini seyre- naklar sunuyordu. Televizyon ekranlarýnda burjuvazi mi oturuyor, anlaþýlmaz. diyordu, üstelik böyle bir tanýklýk için bom- uydular aracýlýðýyla canlý görüntüler sundu11 Eylül’den birkaç hafta sonra balarla tehdit edilen bir bölgede bulunmala- ðundan, gerçeklik algýsý kuþkularýn ötesine ABD’nin pek çok kentinde yaþanan ve 5 ki- rýna gerek yoktu. Pekala, binlerce kilometre geçebiliyordu. Bu gerçek zaman algýsý, milþinin ölümüyle sonuçlanan “þarbon mik- öteden, en güvenli mahallelerinde, sýcak o- yarlarca insaný, görsel ve iþitsel iletiþimin roplu mektuplar” vakasýný hatýrlamak, pek turma odalarýnda, dünyanýn yerle bir edili- anlýk heyecanlarý ve duygularý yoðunlaþtýçok insan için zor. Aðustos ayýnýn barýp düþünmeyi arka plana iten etkisine þýnda yaþanan bir olay, o günlerde maruz býrakýrken, aslýnda çok önemli Savaþ çýkarmak için yalanlar ABD’de büyük bir panik ve dehþet bir soru bütün bu karmaþanýn altýnda uydurmak öylesine sýradan bir prosedür görünmez kalýyordu. Gördükleri, duygusuna yol açan ve yaratýlan bu ortam sayesinde tüm yazýlý ve görduyduklarý, kendi deneyim ve algýlarý halini aldý ki, savaþ önce gerçeði sel iletiþimin devletçe denetlenmesi mýydý, yoksa sadece onlara sunulanöldürür sözü insanlýðýn ortak belleðine dan mý ibaretti?? yasalarýnýn tartýþmasýz çýkmasýna çoktan kazýndý. Fakat, asýl önemlisi, neden olan bu saldýrýlarý yeniden Ýletiþim üzerinde tekelci egemenhatýrlattý. lik kurmanýn, gerici siyaset için ne emekçi sýnýflar yazýlý basýnda çýkan Þarbon kurbanlarýnýn ve onlara derece önemli olduðunu burjuvazi, her þeye inanmamak konusunda gayet henüz daha 19. yüzyýlda anlamýþtý. destek olan demokratik kitle örgütlerinin büyük ýsrarý sonucu olayý a1898’de, Küba’da yaþandýðý iddia edirençli çýktýlar. Emekçilerin, raþtýran kurumlar, iþin ucunun Pendilen büyük karmaþayý yazmak üzere burjuva kara propagandayý etkisiz kýlan bu ülkeye muhabir gönderen tekelci tagon’a dayandýðýný, bu þarbonlarýn biyolojik savunma laboratuvarlarýnbu dirençlerinde çatlaklar oluþturmak basýn patronu J.Randal Hearst’ün, orda üretildiðini ortaya çýkarmýþlardý. tamý oldukça sakin bulan muhabirine i çin, ya zý lý i le ti þim den gör sel-i þit sel Derken, kimseye inandýrýcý gelmesöyledikleri bir manifesto gibidir: iletiþime geçmek gerekliydi. Ne de olsa “Sen haberi yaz, savaþý ben çýkartýyen bir olay yaþandý. Laboratuvarda çalýþan bir uzman evinde ölü bulunrým.” insanlýk, okuduklarýna hep du. FBI’a göre, þarbonlu mektuplaSavaþ çýkarmak için yalanlar uykuþ kuy la yak la þa bi li yor du, a ma ya rý gönderen kiþi oydu, yakalanacadurmak öylesine sýradan bir prosedür ðýný anlayýnca intihar etmiþti ve arhalini aldý ki, savaþ önce gerçeði ölbizzat gördüklerine, duyduklarýna?! týk bu dosya böylece kapanabilirdi. dürür sözü insanlýðýn ortak belleðine Bir insanýn kendi kiþisel deneyim Eðer sermayenin propaganda çoktan kazýndý. Fakat, asýl önemlisi, aygýtlarýnda pompalanan aþaðýlýk emekçi sýnýflar yazýlý basýnda çýkan ve algýlarýna kuþkuyla yaklaþmasý yalanlar tarafýndan aptallaþtýrýlmaher þeye inanmamak konusunda gako lay mý? dýysanýz, bu haberi okuduðunuzda yet dirençli çýktýlar. Emekçilerin, bur124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

15


124m-resimli:sablon-tek.qxd

Kara Propaganda

25.09.2008

10:55

juva kara propagandayý etkisiz kýlan bu dirençlerinde çatlaklar oluþturmak için, yazýlý iletiþimden görsel-iþitsel iletiþime geçmek gerekliydi. Ne de olsa insanlýk, okuduklarýna hep kuþkuyla yaklaþabiliyordu, ama ya bizzat gördüklerine, duyduklarýna?! Bir insanýn kendi kiþisel deneyim ve algýlarýna kuþkuyla yaklaþmasý kolay mý? Kolay olmadý. Ýnsanlýk, bütün o canlý yayýn baðlantýlarýnda dünyaya bir baþkasýnýn gözünden, bir baþkasýnýn kulaðýndan tanýklýk ettiklerini anlamalarý için belli bir sürenin geçmesi gerekiyordu. Bu arada, CNN gibi medya tekelleri, Saddam’ýn petrole boðduðu Körfezdeki kuþlar diyerek, tüm dünyaya günlerce Exxon þirketinin Alaska’da batan tankerinin yol açtýðý çevre felaketinden görüntüler yayýmladý. Ya da ABD kongresi’nde yapýlan canlý yayýnda konuþan bir Kuveytli küçük kýz, Saddam’ýn askerlerince nasýl tecavüze uðradýðýný gözyaþlarý içinde anlatýrken, iletiþim tekelleri önemli bir ayrýntýya bile deðinmediler. Gerçekte konuþan küçük kýz, ABD’li bir diplomatýn iyi Arapça bilen küçük kýzýydý ve hiçbir zaman Kuveyt’te bulunmamýþtý.

Sayfa 16

Bu imkanlar sonuna dek kullanýldý, haber sunma teknikleri de bu aptallaþtýrma projesine hizmet etti. Örneðin, her geliþme, spot haberler biçiminde, ardý ardýna ve hiç ayrýntýya girmeyen kýsa görüntülerle sunuluyor. Haber veriliþindeki hýz, izleyene, bir an durup düþünme fýrsatý sunmaz. Bu sayede gören, duyan, izleyen ama sessiz kalan kitlelerin yaratýlmasý amaçlanmýþtýr. Ýletiþim teknolojisinin sunduðu imkanlar, sermayeye, gerçekliðin sýnýrlarýný kendince çizmek ve bu sýnýrýn dýþýnda kalan her türlü kuþkuyu paranoyaklýkla-komploculukla suçlayýp tecrit etmek gücünü de veriyordu. Yüzmilyonlarca insan, 11 Eylül günü televizyonlarýný açtýlar ve ikiz kulelere yapýlan saldýrýlarý izlediler. Ve bu yüzmilyonlar, kulelerin ardý ardýna gelen büyük patlamalar sonucu çöktüðünü, yine o canlý yayýnda izlediler. Fakat, ertesi gün hiçbir haber kanalýnda o patlamalara dair hiçbir görüntü, hiçbir söz duyamadýlar. Sanki o canlý yayýnda tanýklýk ettikleri þey, bir hayalden ibaretti. Ýnsanlarýn, bizzat görüp duyduklarý gerçeklik ile hayal-kurgu arasýndaki perde çoktan yýrtýlmýþ, paranoyanýn sýnýrý, sermayenin çizdiði küçük bir alanýn dýþýnda her yere hakim olmuþtu. O küçük alanýn dýþýna,

Yeni Evrede Mücadele Birliði

sermayenin kurgusu dýþýna çýktýðýnýz her an, sizi paranoya ile suçlayacaklarý düzleme ayak basmýþ oluyordunuz. Ama þimdi tam da bu yüzden, sermayenin kendi kurgusuna hapsettiði gerçeklik alaný alabildiðine daraldýðý, paranoya sýnýrý alabildiðine geniþlediði için, 11 Eylül, tekelci sermayenin iletiþim teknolojisi aracýlýðýyla kitleleri aptallaþtýrmasýnýn bir zirvesiydi. Ve her þey o günden sonra hýzla tersine dönmeye baþladý. 2004 yýlýnda faþist Aznar hükümeti, Madrid tren garýnda patlayan ve 200’den fazla kiþinin ölümüne yol açan bombalar için televizyonlarda ETA’yý suçlamaya kalktýðýnda, yüzbinlerce Ýspanyol Madrid sokaklarýný zapdetti ve bir gecede Aznar hükümeti düþtü. Yine, yakýn zamanda yapýlan bir araþtýrmaya göre, ABD halkýnýn yarýdan fazlasý, 11 Eylül’de kendi hükümetlerinin parmaðý olduðuna inanýyorlar.

Aptallýðýn Sýnýrý Yok Sermaye medyasý, kendi iþlerine öylesine gömülmüþ ki, kitleleri eskisi gibi kandýrabilmenin mümkün olmadýðýný henüz anlayabilmiþ deðiller, ya da onlar için geri dönüþ artýk mümkün deðil. Ýletiþim teknoParanoya Sýnýrý lojisini kullanarak kitleleri aptallaþtýrma oUydular ve son derece geliþkin iletiþim pe rasyonu sýrasýnda, kendilerini de gerçekaygýtlarý sayesinde dünyanýn her köþesindelik duygusundan tamamen uzaklaþtýrki geliþmeleri canlý yayýnlarla izleme dý lar. Yoksa, yazýnýn baþýnda sözünü olanaðý, geniþ emekçi kitlelerin eettiðimiz Þarbon vakasýndaki intihara Ama þimdi tam da bu yüzden, leþtirel düþünme özelliklerine ciddi bir darbe vuruyordu. Geliþmelesermayenin kendi kurgusuna hapsettiði iliþkin þu açýklamaya insanlarýn inarin yalnýzca, yazýlý basýn aracýlýgerçeklik alaný alabildiðine daraldýðý, nacaðýný sanmak nasýl mümkün olabilirdi? Okuyun ve gülün: ðýyla izlenebildiði eski dönemlerparanoya sýnýrý alabildiðine geniþlediði de, okuma etkinliði bizzat okuyana “Ivins, (intihar eden Pentagon sii çin, 11 Ey lül, te kel ci ser ma ye nin aitti ve insan her an durup, yazýlanlah uzmaný -bn.-), son dönemde giriletiþim teknolojisi aracýlýðýyla kitleleri diði bunalýmýn da etkisiyle, yýllar önlarý bizzat kendi kiþisel deneyim ve tanýklýklarýyla karþýlaþtýrma fýrsatýaptallaþtýrmasýnýn bir zirvesiydi. Ve her ce Cincinati Üniversitesi’nde yaþadýna sahipti. ðý bir olaya kafasýný takmýþtý. þey o günden sonra hýzla tersine Ne var ki, özellikle canlý yayýn dönmeye baþladý. 2004 yýlýnda faþist ABD’deki kýz üniversite öðrencileri teknolojisinin yaygýnlaþmasýndan arasýnda en büyük kardeþlik örgütleAznar hükümeti, Madrid tren garýnda rinden olan Kappa Kappa Gamma sonra, görme ve duyma etkinliði, patlayan ve 200’den fazla kiþinin seyredenin öz-etkinliði olmaktan (gülmeyin aynen böyle!!!) Derneðine çýkmýþtýr. Gözün yerine kamera, ölümüne yol açan bombalar için üye bir kýz, Ivins’in çýkma teklifini kulaðýn yerine mikrofon, algýlarý reddetmiþti. Diðer dernek üyelerinin televizyonlarda ETA’yý suçlamaya süzgeçten geçiren beynin yerine de kendisini aþaðýlamasýný da unutmakalktýðýnda, yüzbinlerce Ýspanyol kurgu odasý geçmiþtir. Ýnsanlarýn, yan Ivins, yýllar sonra intikam almaMadrid sokaklarýný zapdetti ve bir gördüklerine ve duyduklarýna iliþya karar verdi.” (Hürriyet, 6 Aðusgecede Aznar hükümeti düþtü. Yine, kin analiz ve ayrýmlandýrma öztos) gürlüðü ellerinden alýnmýþtýr. Algýyakýn zamanda yapýlan bir araþtýrmaya Kitleleri aptallaþtýrmak için yola yý bulanýklaþtýran, gerçeklik ile göre, ABD halkýnýn yarýdan fazlasý, 11 çýkanlarýn, sonunda nasýl iflah olmaz kurgunun sýnýrýný iyice silikleþtiren Eylül’de kendi hükümetlerinin parmaðý aptallar olup çýktýklarýný, herhalde bu bu iletiþim tekniði, geniþ kitleleri satýrlardan daha iyi anlatan bir baþka olduðuna inanýyorlar. aptallaþtýrmak için sonsuz imkanörnek bulunamazdý. Tam ibretlik!! lar sunuyor gibiydi.

16

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:55

Sayfa 17

Yeni Evrede Mücadele Birliði

KENDÝMÝZÝ EZDÝRMEYELÝM

Ben Antep’te 2500 iþçinin çalýþtýðý tekstil fabrikasýnda çalýþan bir bayan iþçiyim. Bulunduðumuz bölümde 400 civarýnda iþçi çalýþýyoruz. Sizlere Mücadele Birliði dergisi aracýlýðýyla yaþadýðýmýz sorunlarý anlatmak istiyorum. Ýþe girdiðim günden itibaren ilk 3 hafta 10 saat çalýþýp 8 saatlik çalýþmayla ücretlendirildik. Bunu öðrendiðimizde iþe yeni giren bayan arkadaþlarla müdüre çýkarak fazla çalýþtýrýldýðýmýzý ve 8 saat çalýþmak istemediðimizi söyledik. Eðer 8 saat çalýþtýrýlmazsak iþi býrakacaðýmýzý söyleyince çalýþma saatimiz bir anda 2 saat birden düþtü. Yine sigorta konusunda bir buçuk ay çalýþtýktan sonra sigortalý olabildik. Ýþe girdiðimde karþýlaþtýðým ilk sorun ise fabrikada dayak olayýnýn olmasýydý. Bizden önce bir erkek iþçi yaptýðý bir hatadan dolayý patronun saldýrýsýna uðramýþ hatta patron elinde copla bu iþçiyi dövmüþ. Tabii bu olay iþçilerin üzerinde nasýl bir baskýnýn olduðunun açýk göstergesiydi. Bunun dýþýnda ben bir bayaným ve akþam vardiyasýna kaldýðýmýzda gece saat 23.00’da iþ bitiyor. Servis evimize býrakmadýðý için býraktýðý ana caddeden eve yarým saatlik yol yürümek zorunda kalýyorum. O saatte bir bayanýn dýþarýda tek baþýna olmasýnýn yaratacaðý sorunlarý zaten hepimiz biliyoruz. Ve karþýlaþtýðýmýz bir iþ kazasýndan da bahsetmek istiyorum. Bir erkek iþçi parmaðýný makineye kaptýrdý. Neredeyse kopma noktasýna gelmiþti. Bölüm þefi sargý beziyle sarýlan parmaðýna aldýrmadan “bu parmakla çalýþýlýr, bir þey olmaz, makinayý durdurma, koþ” diyerek ne kadar insanlýktan çýktýðýný gösterdi. Bütün bunlarýn dýþýnda her yerde karþýlaþabildiðimiz, bayan olmamýzdan kaynaklý sorunlarla yine fabrikada da karþýlaþýyoruz. Bayan iþçilere yönelik sarkýntýlýklar sürekli bir þekilde yaþanýyor. Özellikle müdürün akrabasý olan bir iþçi bu yakýnlýk derecesini bir tehdit olarak kullanarak bunu açýktan yapabiliyor. Bayan iþçilere tehditler savurarak onlara ahlaksýz teklifler yapabiliyor. En son olarak ise þu anda iþsizim. 20 bayan ve 14 erkek iþçi üretimin düþtüðü bahane edilerek ücretsiz izne çýkarýldýk, bayramdan sonra yeniden iþe alýnacaðýz vaadiyle. Ama iþten çýkarýlan bütün iþçiler yeniden iþe çaðrýlacaðýmýzý tahmin etmiyoruz. Bunun bir oyalama taktiði olduðunu düþünüyoruz. Bizler iþçiyiz, hepimizin mutlaka yaþamak için paraya ihtiyacýmýz var bunu biliyoruz. Fakat hiçbir þekilde kendimizi ezdirmeyelim. Antep’ten Bir Tekstil Ýþçisi

ÝZMÝR’DE BASKI VE GÖZALTI

11 Eylül Perþembe günü Kýrýklar 1 No’lu F tipi Cezaevi’nde tutsak bulunan Özgür Burç arkadaþýmýzý ziyarete gittik. Saat 13.00’de baþlayýp 14.00’de biten görüþümüzden sonra yatýrmak için verdiðimiz kitaplarýn arasýnda bulunan “Sendikalar Üzerine -1 / Muharebe Olarak Grev” Ýnter Yayýnevine ait kitaba yasak olduðu gerekçesiyle el konulmuþ. “Cezaevine yasak kitap sokma” giriþiminden gözaltýna alýndým. Jandarma gelene kadar cezaevinin içerisinde tutuldum. Diðer arkadaþýmýn da içeri girmesine izin verilme-

Okur

di.

Ýçeri alýndýktan yarým saat sonra içinde “PKK örgütü üyesi Özgür Burç’a yasak yayýn yatýrmak giriþiminde bulunan” vs. yazýlý bir kaðýdý imzalatmaya çalýþtýlar. Ýmzalamayacaðýmý söylediðim zaman da üzerime yürüyerek “imzalama da gör” diyerek tehdit ettiler. Ve kaðýdý önüme býrakýp gittiler. Bu arada beklediðim süre içerisinde psikolojik baskýlar sürüyordu. Kaðýdý imzalamadým ve yarým saat sonra gelip kaðýdý aldýlar. 1-1,5 saat sonra jandarmalar gelip beni aldýlar. Diðer arkadaþým da yanýma gelmek isteyince ona izin vermediler. Arkadaþým da “ben buraya arkadaþýmla geldim ve onunla birlikte geleceðim, onu sizinle yalnýz býrakmam” deyip onlara karþý güvensizliðini çeþitli örneklerle dile getirdi. (1 ay önce TAYAD’lý bir bayaný Buca Jandarma Alay Komutanlýðý’na götürürken jandarma otosunu ormanýn içine doðru çektiklerini gören diðer TAYAD’lý aileler jandarma otosunu takip ederek onlarý suçüstü yakalamýþtý.) Bu açýklamanýn üzerine jandarmanýn “böyle bir þey asla olmaz” cevabýna arkadaþým “komutanýna sor” karþýlýðýný verdi. Jandarma karþý koyamayacaðýný anlayýnca arkadaþým da benimle geldi. Buca Jandarma Alay Komutanlýðý’na yaklaþtýðýmýzda arkadaþýma inip gitmesini söyledim. Birimizin dýþarýda kalýp merak edenleri bilgilendirmesi ve bu durumla ilgilenmesi gerekiyordu. Çünkü ifade vermeyeceðimi söylediðim için kibarca nezarete atmakla tehdit ettiler beni. Arkadaþým otodan indikten sonra birbirimize zafer iþareti yaptýk. Birkaç saniye sessizlikten sonra komutan bana birtakým sorular sordu. Cevap alamayýnca da “siz de bize karþý önyargýlýsýnýz, sanki size kötü davranacakmýþýz gibi” deyince “önyargýlý deðiliz, sadece bu devletin bekçilerine hiçbir þekilde güvenmiyoruz” dedim. Karþýmda oturan jandarma iðrenç bir yalakalýkla “komutaným onlar size niye güvensinler, onlar size güvenmezler demin birbirlerine böyle zafer iþareti yaptýlar” derken bunu eliyle de gösterdi. “Ne yapacaðýmý sana mý soracaðým” diye tersledim. Oraya vardýktan sonra toplantýda olan savcý, birkaç defa haber verilmesinin ardýndan býrakýlmamý istemiþti. Hazýrlanan bütün evraklarý imzadan imtina ederek oradan ayrýldým. Ayrýca ÝHD’ye bu durumla ilgili suç duyurusunda bulunduk. Ýzmir’den Mücadele Birliði Okuru

ANTEP ZÝNDANINDA 1 EYLÜL BASKISI

Antep H Tipi Cezaevinde 1 Eylül Pazartesi günü yapýlan bir etkinlikle Leninist Parti selamlandý. Saygý duruþu, okunan þiirler ve sloganlarla gerçekleþtirilen etkinlik sonrasý yapýlan bir baskýnla, arama bahanesi ile tutsaklarýn yataklarý ve kitaplarý daðýtýlarak gözdaðý verilmeye çalýþýldý. Sonrasýnda ise ayný tutsaklar için disiplin soruþturmasý baþlatýldý. Yapýlan baskýlarla yaþamýn her alanýnda uygulanan sindirme politikalarý zindanlarda da kendini göstermekten geri durmuyor. Ancak bu baskýlar tarihsel ve bilimsel ilerlemenin önünde yetersiz kalacaktýr. Toplumsal geliþim ve tarihsel ilerleme kendini sýnýflarýn ortadan kalkmasý ile gösterecektir. Antep’ten Leninist Tutsaklar

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

17


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:56

Sayfa 18

Yeni Evrede Mücadele Birliði

Eylem

UNO ÝÞÇÝLERÝ EYLEMDE

Kapitalist sistem kendi mezar kazýcýlarýný hazýrlamaya devam ediyor. Ýþten atýlmalar son hýz devam ediyor. Son olarak Ümraniye-ÝMES sanayi havzasý içinde UNO Ekmek Fab ri ka sý’ndan 11 iþçi atýldý. 1 Eylül Pazartesi günü imzalamalarý istenen kaðýtlarda düþük performans yazýyordu. Ýçlerinden biri kendini tutamayarak “tüm mesailere kalmak, Pazar dahil sabahlara kadar çalýþmak mý performans düþüklüðü” diye baðýrdý. Yapýlan basýn açýklamasýnda “Bizler kimimiz 16 yýldýr, kimimiz 9, kimimiz ise 3 yýldýr UNO’da çalýþan iþçileriz. Çalýþma koþullarýmýz 1800’lü yýllarý andýrmaktadýr. Hiçbir güvencemiz yok. Çalýþma koþullarýmýzýn düzeltilmesi ve daha insanca bir yaþam sendikalý olmaya karar verdik. Ve 1 yýla yakýndýr TEK GIDA ÝÞ sendikasýnda örgütlenme çalýþma sürdürdük. UNO patronu bu haklý mücadelemizi bastýrmak için çeþitli oyunlar oynadý, iþten atmalarla tehdit etti. Sürdürdüðümüz sendikal çalýþma esnasýnda UNO patronu 11 iþçiyi iþten attý. Gerekçe performans düþüklüðü. Biz bunun böyle olmadýðýný biliyoruz, iþten atýlmamýzýn gerekçesini sendikal çalýþma olduðunu biliyoruz. Öz Gýda-Ýþ’e üye olmayan iþçi arkadaþlarýmýzý ise üye olmazsanýz iþten atarýz diye tehdit etti. Ama maalesef þu ana kadar da tek gýda iþin herhangi bir yetkilisi de gelip bizimle ilgilenmedi. Bu Tek Gýda-Ýþ üyesi olduðumuz için iþten atýlan biz iþçilerini derinden yaralamýþtýr. Bir kez daha bu gün basýn açýklamamýza destek vermek için burada bulunan herkese teþekkürlerimizi sunuyoruz” dendi. Atýldýklarý günden beri önlükleri ve dövizleriyle fabrika kapýsý önünde eylemde olan iþçiler 12 Eylül Cuma günü, saat 16:00’da (vardiya deðiþimi sýrasýnda) konuyla ilgili basýn açýklamasý yaptýlar. Yaklaþýk 50 kiþinin katýldýðý basýn açýklamasýnda iþçilerden birinin 6 yaþýndaki oðlunun tuttuðu dövizde “Babama iþini geri verin” yazmasý dikkat çekiciydi. Mücadele Birliði olarak bizler de destek amacýyla UNO iþçilerinin yanýndaydýk. “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Ýþ Ekmek Özgürlük Mücadelemiz”, “Ýþçiyiz Haklýyýz Kazanacaðýz”, “Yaþasýn UNO Direniþimiz”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” sloganlarý atýldý.

18

REDHACK’TEN 12 EYLÜL EYLEMLERÝ

RedHack Team (Kýzýl Hackerlar Takýmý) 12 Eylül Faþist darbesini protesto için gerçekleþtirdiði hack eylemlerini sonlandýrdýðýný açýkladý. 10-11-12 Eylül tarihleri arasýnda gerçekleþtirdiði eylemlerde 1500 sitenin deface (anasayfa deðiþtirme) tarzýyla hacklendiðini bildiren Redhack, özellikle devletin biliþim aðýndaki açýklardan yararlanarak içerisinde çeþitli gizli dökümanlarýn da bulunduðu bir çok belgeye ulaþtýðý açýkladý. Çeþitli Kaymakamlýk, Valilik ve polis sitelerinin de hacklendiði eylemlerden sonra yapýlan açýklamada, devrimci yapýlarý çökerttiðini bildiren Gümüþhane Emniyeti’nin belgelerini de yayýmlayarak, “bu Gümüþhane Emniyeti’ne bir mesajdýr” uyarýsý yapan Redhack her alanda olduðu gibi biliþim alanýnda da devrimcilerin aþamayacaðý önlem olmadýðý vurgusunu yaptý. (Ayrýntýlý Bilgi ve dosyalara www.red-hack.org/12eylul1980.html adresinden ulaþýlabilir.) RedHack’ in konuyla ilgili açýklamasýndan bir bölümü aktarýyoruz: “Darbeciler Halka hesap verecek! 1997’de kurulan ve o günden bu yana devrimci dayanýþma bilinci ve kültürüyle varolan, yeni mücadele alanlarýndan; dijital platformda ezilen halklarýn sesi, ezenlerin ise korkulu rüyasý olmayý kendine misyon olarak belirlemiþ, hacker kavramýný kendi özünden kavramaya baþlayarak, nihai olarak diyalektik materyalizmin engin anahtarýnda sentezlemiþ ve en nihai olarak da özgür-ücretsiz yazýlýmýn enformatik özgürlüðü ve kolektif üretim süreciyle (bilimin doðasý gereði) birleþtirmiþ devrimci biliþimciler grubu olan RedHack (Kýzýl Hackerlar) olarak, Askeri Faþist Cuntanýn 28. yýlýnda, bu kanlý katliamý unutmadýðýmýzý, hesabýný soracaðýmýz, tek bir insan kalsak bile darbecilerin her daim korkularý olacaðýmýzý dijital dünyadan haykýrdýk! 10 Eylül 2008 günü aksam saatlerinde baþlattýðýmýz eylemlilikler yaklaþýk üç gün surdu. 13 Eylül sabah saatlerine kadar suren eylemimizin bilançosu 1500’e yakýn Türkiye tabanlý web sitesinin deface türü hack edilmesi oldu. Saldýrý ve bildiri tarzý hack ve deface türleri kullandýðýmýz bu eylemlikler, devrimcilerin her alanda olduðu gibi bu alanda da kendini var etmeyi ve bu alaný da dünyanýn gerçek sahipleri olan cefakar ve ezilen halklar için kullanmayý bildiðini bir kez daha dosta ve düþmana gösterdi. Eylemliklerimizde sadece ‘bildiri’ ve ‘saldýrý’ türü deface (ana sayfa deðiþtirme) seklinde geliþmedi. Egemenlerin bu alandaki yeni can damarlarý, kendi iletiþim aðlarýndan kendi aralarýndaki enformatik alýþveriþin bir bölümü de kamunun denetimine yani devrimcilerin eline geçti.”

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008


124m-resimli:sablon-tek.qxd

Yeni Evrede Mücadele Birliði

25.09.2008

10:56

Sayfa 19

Okur

KÜBA

K APÝ T AL Ý Z M Ý Ç Ý N YOL UN S ON U

Sevgili Mücadele Birliði okurlarý, sizlere bir Alman kanalýnda Küba ile ilgili izlediðim röportajý anlatmak istiyorum. Kanaldaki röportaj, Küba’daki yaþam, insanlarýn Küba sistemi hakkýnda ne düþündüðü Amerika’ya kaçanlarýn Küba hakkýnda ne düþündüðü konularýný anlatýlýyordu. Ama bence Devrim kaçkýnlarýnýn ne düþündüðü deðil de, Küba halkýnýn ne düþündüðüne bakmamýz gerek. Programda kadýn spiker sorular soruyor ve Fidel Castro Biyografisi’ni yazmýþ olan bir Alman biyograf da anlatýyordu. Önce Küba’daki insanlarla yapýlan röportajlar gösterildi ne düþündükleri, kullandýklarý arabalar gösterildi, sonra da program baþladý. Ben, özellikle spiker kadýnýn üzerine basa basa sorduðu bir soru üzerinde durmak istiyorum. Sunucu: Küba’daki insanlar yaþamlarýndan memnunlar mý, yani tabandan tavana bir baský yok mu, hala nasýl olur da böyle bir sistemde yaþamak istiyorlar? Biyograf: Öncelikle hayýr, Küba’daki insanlar yaþadýklarý yaþantýdan memnunlar, ellerindeki saðlýk, eðitim , ulaþým sistemini kaybetmek istemiyorlar. Sunucu: Nasýl olur yani hiçbir lüksleri yoktur, hiç mi sisteme karþý deðiller? Biyograf: Hayýr ne kadar da ellerinde lüks arabalar olmasa da sistemi kaybetmek istemiyorlar. Bir de zaten Küba halkýnýn deðil sistemi yýkmak onu düþünmeye zamaný bile yoktur, çünkü yaþamlarý çok dolu geçiyor. Latin halklarýnýn yaþam biçimi biz Avrupalýlardan çok farklý. Küba halký bir þeyi çok iyi biliyor ki, ellerindeki olan birçok Latin halkýnýn elinde yoktur. Gençler arasýnda sorduðunuz soruya iliþkin bir düþünce var ama, o da o kadar az ki, ne bir hareket gücü oluþturabilir, ne de ciddiye alýnýr. Sunucu: Fidel Castro’nun saðlýk nedenlerinden dolayý geri çekilmesi ile Küba dýþ dünyaya kapýlarýný açabilir mi? Biyograf: Bilmiyorum, tahmin de etmiyorum, çünkü dediðim gibi, Küba halký sahip olduðu þeyin farkýnda ve bilincinde ama kim bilir belki de olabilir. Sonra da Amerika’daki Küba kaçkýnlarýnýn yaþantýsý ve Küba özlemleri geliyor görüntüye. 90 yaþýndaki bir yaþlýnýn “yýllardan beri sistemin deðiþmesini bekliyorum Küba’yý görmek için ama böyle olursa oralarý göremeyeceðim gibime geliyor” demesi çok ilginçti. Bu röportaj hakkýnda çok fazla yorum yapmaya gerek yoktur ama bir tavsiye yapmadan da duramayacaðým. Bu röportajý bizim ülkemizdeki devrim mücadelesi kaçkýnlarý okusunlar. Býrakalým Kübalýlarýn kendi sistemlerini anlatmalarýný artýk Avrupalýlarýn Küba hakkýnda ne düþündükleri bile belli. Ben sadece bir düþünceye dikkat çekmek istiyorum Kübalýlarýn ellerindeki olan ve kaybetmek istemedikleri þey saðlýk sistemi veya ulaþým deðil, bu þey DEVRÝMÝN, SOSYALÝZMÝN ta kendisidir.

YAÞASIN SOSYALÝST KÜBA HALKI! HASTA LA VICTORIA SIEMPRE! VIVA CHE! VIVA FIDEL!

Almanya’dan Bir Mücadele Birliði Okuru

Dünya kapitalizmi, Leninistlerin 1990’lý yýllarda Yeni Evre olarak ortaya koyduðu tezin doðrululuðunu adým adým ortaya çýkarýyor. Bundan tam iki hafta önce Fannie Mae ile Freddie Mac’e el koyarak ipten alan! ABD Merkez Bankasý (FED) Merrill Lynch de Bank of Amerika’ya satarak krizi biraz daha geciktirebilirim düþüncesine dalarken, 158 yýllýk tarihe sahip banka Lehman Brothers’ý kurtaramadý. Aslýnda iþin özüne baktýðýmýzda kurtarmak istemediði de ortada. Çünkü dünya kapitalist sistemi çöküþ sürecini yaþýyor. Bütün bankalar iflasýn eþiðinde, Lehman’dan daha önce kurtarýlmayý bekleyen American International Group (AIG) var. FED’in Lehman Brothers’ýn göz göre göre uçuruma sürüklenmesine izin verip; AIG’i denetim altýna almasýnýn en büyük sebebi de AIG’in özellikle de türev piyasalarda Lehman’dan kat be kat daha fazla mortgage piyasasýna dayalý türev ürününü yönetiyor olmasýndan kaynaklanýyor. Yani AIG’in iflas etmesi finansal piyasalara hem Lehman hem de Merrill Lynch’den daha fazla zarar verme riski taþýyordu. Hatta verdiði sigorta garantileri ile AIG’in varlýklarýnýn dünya çapýna yayýldýðý düþünülürse krizin ABD’yi de aþýp zincirleme bir reaksiyonla küresel piyasalarýn tümüne yayýlacaðýndan korkuluyordu. Dolayýsýyla da FED yangýndan ilk kaçýrýlmasý gereken mal olarak Lehman’ý deðil, AIG’i gördü. Ne yazýk ki evdeki hesap çarþýya uymamasý ne kadar doðalsa piyasanýn ateþi de bu þekilde söndürülemedi. Bu noktadan sonra da dünyadaki en güçlü 6 merkez bankasý para piyasalarýndaki nakit akýþýna destek olmak için 250 milyar dolar þýrýnga etmeye baþladý. Buna raðmen dünya piyasalarýnda düþüþler dur durak bilmiyor. Tabiî ki bu sürece bir anda gelinmedi. 1990’lý yýllarda ortaya çýkan finansal balon ve Amerika’da 2001 yýlýnda Nasdaq borsasý, dijital sektörün borsasý, ani çökünce küresel sermaye, insanlarý ev almaya zorladý ve Mortgage dediðimiz tüketicilere adeta kira öder gibi ev sahibi olmalarýnýn önünü açtý. Bu olayda o kadar çok ileri gittiler ki 2012 yýlýnda yapýlacak evleri bile þimdiden sattýlar. Tabiî ki bu verilen büyük paralarýn geri dönüþümü olmayýnca malum sonuçlar ortaya çýktý. ABD’de ortaya çýkan finansal kriz ekonomik krizi de ateþledi. Örnek verecek olursak ABD’de ünlü otomotiv devi General Motors’un (GM) ayakta kalabilmek için 26 milyar dolar arayýþýnda olduðu belirtiliyor. GM eðer 26 milyar dolarý bulamaz ve faaliyetini durdurur ise bankalara borçlarýný ödeyemeyecek. Açýk anlatýmla bu þekilde otomotiv sektöründe GM için üretim yapan kuruluþlar batacak. Bu da sektörün yýkýlmasý demektir. Oluþacak bu durumlar dahilinde finans kesiminin zaten güç olan durumunun daha da kötüleþmesine yol açacak. Ýktisat kitaplarýnda bolca söz edilen piyasanýn istedikleri gibi arz ve talebi bir nokta da buluþturacaðýný düþünen o güçlü görünmez elinin, bir hayal olduðunun farkýna artýk kapitalist iktisatçýlar bile varmýþ durumda. Amerikan Merkez Bankasý’nýn dev sigorta þirketi AIG’yi devralmasý, Fannie Mae ile Freddie Mac’i kamulaþtýrmasý Ýngiltere’de HBOS (Halifax Bank of Scotland) ve Lloyds TSB bankalarýnýn birleþmesine hükümetin arabuluculuk etmesi kapitalist iktisat sisteminin de çöktüðünü gösteriyor. London School of Economics’ten bir profesörün, Willem Buiter’in yorumu ise daha keskin: “Bildiðimiz þekliyle Amerikan kapitalizminin (biz bunu ‘Dünya Emperyalist-Kapitalist sistemi’ olarak deðiþtirsek daha doðru olur) artýk sonuna gelinmiþtir” diyor. Görüldüðü gibi emperyalist kapitalist sistem tarihsel ve fiziksel sýnýrlarýna gelip dayanmýþ durumda. Sistemin yýkým sürecini daha da hýzlandýrmak, yenidünyanýn kapýlarýný aralamak zorunda olan iþçi ve emekçiler, kapitalizmi yýkmak ve sosyalizmi inþa etmek için mücadeleye ‘Ya Devrim Ya Ölüm’ þiarýyla atýlmalýdýr.

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

Adana’dan Mücadele Birliði Okuru

19


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:56

Yaşamdan Kovulmak

Siz hiç yaþamýn kýyýsýnda yaþam mücadelesi verdiniz mi? Hiç sokaklarda yattýnýz mý? Tek baþýnýza deðil, ailenizle birlikte... Eþiniz ve iki çocuðunuzla birlikte, bir örtü üzerinde... Bir aðacýn duldasýnda akþamý edip, yýldýzlarýn koynunda uykuya daldýnýz mý? Banyosuz, tuvaletsiz, mutfaksýz, yataksýz bir eviniz oldu mu hiç? Çatýsýz, duvarsýz bir evde kaldýnýz mý? Tek baþýnýza deðil, eþiniz ve çocuklarýnýzla birlikte, insanlarýn gözünün önünde yatýp uyuduðunuz oldu mu? Piknik yapma dýþýnda hiç açýk havada bir tüpün üzerinde yemek yapýp yemeye çalýþtýðýnýz oldu mu? Siz insanlarýn size çevrili bakýþlarýna aldýrmýyor görünerek, içinizden “ne seyrediyorsunuz ey insanlýk”, “neyi seyrediyorsunuz” diye içinizden geçirdiniz mi? Yaðmur yaðarsa halimiz nice olur, yaðmurdan kaçacak bir çatý altýmýz bile yok, diye düþündünüz mü hiç? Ya kýþ günü de burada kalýrsak?, diye düþündünüz mü? Hýrsýzlarýn, tinercilerin kol gezdiði bir ortamda, onlardan korkmamayý öðrenerek ve hatta varsa ekmeðinizi, aþýnýzý, bir bardak çayýnýzý onlarla paylaþarak yaþadýðýnýzý düþündünüz mü hiç? Çocuðunuzu okula gönderememenin, gönderseniz de okutamamanýn acýsýný iliklerinizde hissettiniz mi hiç? Bütün bunlarý yaþayýp yine de onurlu kalýp kalamayacaðýnýzý kendinize sorduðunuzda, büyük bir güvenle “kalýrým” diyebildiniz mi? 54 yaþýndaki Abdullah Pendik ve ailesi, onurlu insanlar. Bu bakýþlarýndan ve her hallerinden anlaþýlýyor. 2 aydýr Vatan Caddesi’nde Metro duraðýnýn arkasýndaki çimenlik bölgeyi kendilerine mesken eylemiþler. Daha önce Fatih’in Ýskenderpaþa semtinde kalýyorlarmýþ. 28 senedir Ýstanbul’dalar. Abdullah Pendik’in eþi Saadet, 45 yaþýnda. Daha önce geçirdiði menenjit hastalýðýndan dolayý konuþmakta güçlük çekiyor. Yüzü asýk biraz. Nasýl olmasýn ki! Yaþamýn kýyýsýna, hatta yaþamýn dýþýna itilmiþ olarak yaþayan insan nasýl güle-

20

Sayfa 20

YÝTÝK YAÞAMLAR

Yeni Evrede Mücadele Birliði

bilir ki! Etraftaki lokantalardan et kokularý yayýlýrken çocuklarýna yarýn ne yedireceðinini düþünen bir ana nasýl mutlu olabilir ki! O, yaþadýklarýnýn asýl nedeninin ne olduðunu bilmiyor. Ama o her neyse ona büyük bir tepki ve öfke duyduðu her halinden anlaþýlýyor. Biz konuþtukça kendi gerçekliðinin farkýna biraz daha varýyor. Ýçinde yaþadýklarýna duyduðu isyan yüzüne, bakýþlarýna yansýyor. Küçük Sırriye, eline tükenmez kalemle resimler yapmýþ. Onun çocuk dünyasý öyle örselenmiþ ki konuþmaya bile utanýyor. Yaþýtlarýnýn yaptýðý bir çok þeyi yapamýyor küçük Sırrıye, çok kýsa bir süre okul deneyimi olmuþ. Sonra devam etmemiþ? “Niye” diye sormadýk bile; çünkü niyesini biliyor, görüyorduk. Yaný baþýmýzda Abdullah Pendik ve ailesi sabah geldiðimizde, gazete almaya giderken, akþam çýkarken hep gözümüzün önündeydiler. Dilenci olmadýklarý belliydi. Öykülerini merak ediyorduk, ama onlarý ürkütmek, tedirgin etmek de istemiyorduk. Yine de gittik yanlarýna. Biz gittiðimizde erkek çocuk yoktu. Akþam yemeði saati yaklaþýyordu “Belki ekmek almaya gitmiþtir” diye düþündük sonra da

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

“acaba ekmek paralarý var mý” diye. Bütün bu yoksulluða raðmen elindekileri paylaþmayý seviyor Pendik ailesi. Biz de paylaþmayý sevdiðimizi söylüyoruz. Gazeteci olduðumuzu söylüyoruz. Sohbet ilerleyince “Mücadele Birliði”nden olduðumuzu, devrimci olduðumuzu, Deniz Gezmiþlerin yolundan gidenlerden olduðumuzu da söylüyoruz. Hemen Denizler hakkýnda duyduklarýný sýralýyorlar. Yine de devrimcileri çok tanýdýklarý söylenemez. “Ben elimde ne varsa olmayanla paylaþýrým” diyor Abdullah Pendik. Çay yaptýklarýný ve etraftaki herkese ikram ettiklerini söylüyor. Sigarasý olmayan varsa sigaramýn yarýsýný böler veririm diyor. “Ben açlýðý, tokluðu bilirim” diyor. Ankara’da kalmýþlar. Orada da çok yoksulluk çekmiþler. “Ben ne iþ olursa yaparým” diyor Abdullah: “dilencilik dýþýnda”. Birilerine el açmayý onuruna yediremiyor. “Bilmediðim bir iþi anýnda bakar öðrenirim” diyor. “Yeter ki bana bir iþ versinler; iyi çalýþýrým” diyor. Yaþamda kalabilmesini çalýþmayý sevmesine baðlýyor bir anda; ama herkesin durumlarýný görmesine raðmen kendisine kimsenin iþ vermediðini, hatta insanlarýn yanlarýna yanaþmaya korktuklarýný söylüyorlar. Abdullah Pendik ve ailesiyle biraz daha konuþup resimlerini çektikten sonra yanlarýndan ayrýlýyoruz. Þimdi onlarýn yanýndan gelip geçmek daha zor olacak bizim için. Onlar artýk etrafýmýzda gördüðümüz kapitalizmin açlýk ve sefalete ittiði yüzlerce aileden biri deðil. Onlar artýk yaþam öykülerini az da olsa bildiðimiz, yaný baþýmýzda ve akþam yine “ya yaðmur yaðarsa” diye yýldýzlarýn koynunda uykuya dalacak olanlar. Bugünlük yemekleri vardý, ama ya yarýn, ya ondan sonraki gün. Abdullah Pendik ve ailesinin bu aþaðýlýk kapitalist sisteme saldýrmaktan, onu yýkmaktan baþka kurtuluþu var mý? Evsizlerin, iþsizlerin hala bu sistemden bir beklentisi olduðunu düþünenler, Vatan Metrosunun arkasýný mesken tutmuþ, sayýlarý her gün artan insanlara baksýnlar yeter.


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:56

Sayfa 21

NÜK LEER PATLAMA

Yeni Evrede Mücadele Birliði

(......) Pazar günü ulusal televizyonda gösterilen video ve resimleri gördüðümde, 1945’deki ilk nükleer bombanýn kurbaný olan Hiroþima’yý ziyaretimde karþýma çýkan harabeyi anýmsadýðýmý tüm içtenliðimle söyleyebilirim. (......) Þimdi asýl meselemiz kasýrganýn kurbanlarýna yiyecek götürebilmek. Zorluk elektrik temin etmekte deðil. La Juventud adasýndaki problemiz þu: Binalardaki ciddi hasar nedeniyle, elektrikli fýrýnlar ve jeneratörlerle donatýlmýþ 16 fýrýndan yalnýzca ikisi halen çalýþýr halde. Yurtaþlarýmýza ekmek veya peksimet ulaþtýrýlmasý gerekiyor. Evlerin tamir edilebilmesi için epeyce çatý malzemesi ve benzer malzemelere ihtiyaçlarý var. La Juventud adasý ise ana karadan kopuk. Kamyonlara yiyecek ve malzeme doldurulup yola çýkarmak çözüm deðil. Ordumuz hava ve kara ulaþýmýnda uzmanlaþmýþ personelini bölgeye gönderdi. Þimdi elektrik jeneratörleri sayesinde adanýn havaalanýna gece gündüz uçak seferi düzenlenebiliyor. Yetkililerin görevi, kaynak israfýna yol açmadan halka yardýmcý olmak. Kasýrgadan ayný þekilde zarar gören Pinar del Rio’da da ayný çalýþma yürütülüyor; bunlarýn hepsi çok önemli. Ancak buralarda halka daðýtýlan yiyecek maddeleri yoktan varedilmiyor; paylaþmak, yani fedakarlýkta bulunmak zorundayýz. Bu tespiti birkaç gün içinde unutup gitmeyelim. Ayný zamanda bu gibi vakalar, bizi her gün daha verimli çalýþmaya ve her gram malzemeden daha akýlcý ve adil þekilde yararlanmaya teþvik etmeli. Kendi sýðlýðýmýz ve bencilliðimizle savaþmalýyýz. Yüz milyon dolar, kiþi baþýna ancak dokuz dolar ediyor ve bizim çok daha fazlasýna ihtiyacýmýz var. Sadece en temel ihtiyaçlarýn karþýlanmasý için bu rakamýn 30 hatta 40 katýna ihtiyacýmýz var. Bu çaba ancak kendi yurttaþlarýmýzýn çalýþmasý ile mümkün, kimse bizim için bunu yapamaz. Açýk ki iletiþim imkanlarýmýz bugün geçmiþe kýyasla çok geniþ, halkýmýz yüksek okullaþma oranlarý sayesinde eðitimli. Ressam Kcho, doðum yeri olan Isla de la Juventud’a uçtu ve bize oradan bir mektup yolladý. Kcho, hemþerilerinin morallerinin yüksek olduðunu vurguluyor. Birkaç paragrafý aktarýyorum: “Sevgili Fidel: “Adaya varýþýmdan beri, yani burada olup biteni kendi gözlerimle görüp, tüm vücudumla hissedebildiðim andan itibaren, aklýmda Richard’a ulaþýp, kasýrgadan özel olarak zarar gören bu belediyedeki dehþetli durumu

aktarmak vardý. “Dün La Juventud adasýnda gördüklerimi tarif etmeye sözcükler yetmiyor. 38 yýllýk ömrümde hiç böyle bir þey görmemiþtim. Bölgedeki insanlar da daha beterini bilmiyorlar. Tüm olanlara raðmen halen morallerini yüksek tutmalarý inanýlmaz bir þey: Birçoðu evini kaybetmiþ, neredeyse herkesin eþyalarý, yataklarý, televizyonlarý, buzdolaplarý, vs. imha olmuþ. Çoðunluðun durumu bu. Tahmin ediliyor ki adadaki 25 bin evden 20 bini ki bu daha kesinleþmiþ rakam deðil - kasýrgadan þu ya da bu ölçüde etkilenmiþ, ve bu 20 binin yarýsý da ya çatýsýný kaybetmiþ, ya da tamamen yýkýlmýþ. “...Camaguey’den gelen 52 demiryolcunun oluþturduðu bir ekip, sabah saat 3:00’a kadar çalýþtýktan sonra, yine 6:30’da iþ baþý yapmýþ, þevkle devam ediyorlardý. Holguin’den bir 60 kiþilik grubun daha gelmesi bekleniyor. “...halen çözüm bekleyen çok fazla sorun var. Örneðin 2001’deki Michelle kasýrgasýnýn yýktýðý evler duruyor. “Yiyecek sorunu devam ediyor... Uçak seferleri baþlamýþ olmasýna raðmen halen ada bir hapishane gibi... Paranýn bir deðeri yok çünkü satýn alýnabilecek mal yok. “Þu anda insani dayanýþma en önemli ihtiyaç. Halkýn morali halen yüksek ama bu ilelebet sürmeyecektir. Kimi ana sorunlarý önümüzdeki günlerde çözmek zorundayýz. Elektrik hatlarý tamir edildikçe, halka ülkenin hangi bölgesinde neler olup bittiðine dair bilgi verecek, hatta müzik çalýp toplanmayý saðlayacak enformasyon noktalarý kurmak önemli olacaktýr. “Bölgenin þu anki hali, bir savaþ tiyatrosunun ateþkes perdesini andýrýyor. Ýnsanlar canlarýný kurtardýklarý için mutlular ve kaybettiklerini fazla düþünmüyorlar. Arda kalaný kurtarmaya ve yeni duruma alýþmaya çalýþýyorlar. Ama günler geçtikçe moralleri bozulabilir ve bunalabilirler. “...hastanenin koþullarý insanlýkdýþý ve iþlerin yürümesinin tek teminatý buradaki devrimci kadýn ve erkeklerin iradi çabalarý. “Bu adanýn halký devrimci ve savaþçýdýr. Herkes, hastalar, hasta yakýnlarý, saðlýk elemanlarý yoðun þekilde uðraþýyorlar. Hemodiyaliz ihtiyacý olan 32 hasta - her biri bir yakýný ve hemþirenin refakatinde - dün 16:00 sularýnda baþkente aktarýldýlar. 48 saat tedaviden yoksun kalmýþlardý, ama þu anda durumlarý iyi. “Moraller yüksek, insanlar ilgili kurum124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008

Fidel Yoldaşın Görüşleri

larýn çalýþmalarýndan memnunlar, ne Pinar del Rio, ne Isla de la Juventud, ne de Matanzas’ta tek bir can yitirilmemiþ olmasýndan dolayý sevinçliler. “O kadar büyük bir felaket yaþanmýþ ki, adanýn eski haline dönebilmesi çok zaman ve uðraþ alacak.” Kcho mektubuna, yýkýmý çarpýcý þekilde ortaya koyan fotoðraflar da eklemiþti. Zarfýn üzerine de Isla de la Juventud’un bir siluetini ve rüzgarda dalgalanan bir Küba bayraðý resmi çizmiþ. (......) Balýkçýlarýn kurtarýlmasýný devrimin mucizesine borçluyuz. Ama sanrýlarla da yaþayamayýz. Kasýrga geçti ama gerisinde yüz bin az ya da çok hasarlý ev býraktý, Kcho’nun mektubunda aktardýðý üzere, en temel gereksinim maddelerinin birçoðu neredeyse tamamen yokoldu. Küba’nýn kaç tane kasýrgaya dayanýklý eve ihtiyacý var? 3,5 milyon kiþi için en azýndan 1,5 milyon eve. (......) Bu kaynaklar, tekrar ediyorum, yalnýzca bizim emeðimizin ürünü olacak. Bu görevi üstlenecek olan yeni nesiller, bu ülkenin kadýn ve erkekleri, Pinar del Rio ve Isla de la Juventud halkýnýn gösterdiði dayanýþma, cesaret ve mücadele ruhunu yaþatmalýlar. Bu anda, bu yýlýn ikinci yarýsýnda, Ýmparatorluk’ta, maliyetini baþka halklara ödeterek sahip olunan yaþam tarzýný sürdürme kapasitesi zayýflamýþ duruma. Bir sýnavdan geçiyorlar. Kaptan deðiþtirmek zorundalar. Bush ve Cheney Cumhuriyetçiler’in kampanyasýndan resmen dýþlanmýþ durumdalar; savaþ çýðýrtkaný ve sevilmeyen tipler olarak görülüyorlar. Ancak asýl meseleleri, sistemi deðiþtirmek deðil, sistemi düþük maliyetle sürdürmek. Geliþmiþ kapitalizm, bir yandan aðýr iþçi olarak çalýþýp bir yandan da tüketimden pay almak umuduyla sýnýrlarýný aþýp topraklarýna girenleri sonunda öldürmeye baþlayacak. Hatta buna þimdiden baþladý bile. Bu sistemin yarattýðý þovenizm ve egoizm inanýlmaz düzeylerde. Bunun farkýndayýz. Ülke içinde ve dýþýnda baþlýca dayanaðýmýz olan dayanýþmacýlýðýmýzý geliþtirmeye devam edeceðiz. Fidel Castro Ruz / 2 Eylül 2008

21


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

Fidel Yoldaşın Görüşleri

10:56

Sayfa 22

DOÐRU NE, YANLIÞ NE? Yeni Evrede Mücadele Birliði

Basýn ajanslarý Chavez’in; Çin, Rusya, Belarus, Fransa ve Portekiz’i kapsayan gezisi öncesinde yarýn Küba’yý ziyaret edeceðini duyuruyor. Venezuela televizyonundan öðrendiðim kadarýyla Chavez, Karakas’ta Japonya, Rusya, Malezya, Ýtalya, Arjantin, ABD, Katar ve Portekiz’den gelen iþ adamlarýyla ciddi enerji anlaþmalarý imzalýyor. Anlaþmalar, 500 bin km²’ lik deniz sahasýnda doðal gaz çýkartýlmasý ile ilgili. Þirketler yüzde 60’ý Venezuela devletine ait olacak ve yalnýzca bu sahadaki yatýrým 19 milyon dolar civarýnda. Dünya fosil yakýtlara dair git gide daha þiddetli bir arzu duymakta. Bolivarcý Venezuela Cumhuriyeti’nde bu çalýþmalar ve geliþmeler olurken ABD dramatik bir finansal kriz yaþamakta ve yenilgiye uðramamak için bankalara yüz milyarlarca dolar para aktarmakta. Bu tarz yatýrýmlar geçtiðimiz yýl da olmuþtu ve ne zaman biteceðini kimse bilmiyor. Bu para aktarýmý sonrasýnda borsadaki hisse senetleri geçici bir yükseliþ yaþadý ve Wall Street ile Dünya Merkez Bankasý bir nefes alabildi. Ancak bu sadece depodaki oksijen bitene kadar olan bir nefesti ve bu iþlemin tekrar yapýlmasý gerekiyor. Hiç þüphe yok ki Venezuela, iki kasýrga tarafýndan darbe yemiþ olan Küba’ya ilk yardým elini uzatan ve en büyük dayanýþmayý gösteren ülke oldu. Venezuela devlet baþkaný Hugo Chavez, Gustav kasýrgasýnýn Pýnar del Rio’da ve Gençlik Adasý’nda meydana getirdiði hasarlardan sonra ülkesi adýna mümkün olan her türlü yardýmý sunmaktan bir an olsun çekinmedi. Saatte 340 km hýza ulaþan rüzgara ve ciddi yýkýma raðmen bir kiþinin bile hayatýný kaybetmemiþ olmasýndan oldukça fazla etkilenen Chavez, Küba ile dayanýþma adýna ne gerekiyorsa yapýlacaðý desteðini sundu, bunlarýn arasýnda ciddi mali yardýmlar dýþýnda; Venezuela’da Küba için gýda maddesi üretimi yapacak topraklar tahsis etti. Venezuela Küba’ya yardým eli uzatan ilk ülkeydi ama son ülke deðildi, liste her geçen gün daha da uzuyor, Rusya, Angola, Vietnam, Çin ve diðer uluslar büyük ya da küçük, geniþ ya da kýsýtlý kaynaklarla; finansal yardýmlarla veya kredilerle bir milyar dolarý aþan miktarda para yardýmýnda bulundu, paranýn dýþýnda yiyecek ve diðer ihtiyaçlar bir çok farklý yolla Küba’nýn kahraman ve yüce gönüllü insanlarýyla dayanýþma iradesinin bir göstergesi olarak Küba’ya ulaþmaya devam ediyor. ABD hükümetinin ikiyüzlü teklifi reddedildi. Bu teklife cevabýmýz oldukça açýktý. Bu konuda fikirlerimi paylaþmaktan çekinmedim. Küba’nýn içinde ve dýþýnda bulunan karþý-devrimciler

22

hadlerini aþtýlar. Büyük bir arzu ile bizi utanmaz bir dilenci gibi görmek istediler. Halbuki bilmeleri gerekir ki savaþ bitmedi, daha yeni baþlýyor. Bir EFE haber ajansý, ABD hükümetinin Miami’de sürgünde bulunan bir grup olan Movimiento Democracia’ya (Demokrasi Hareketi), Gustav ve Ike kasýrgalarýndan etkilenen Küba’ya doðrudan yardým gönderme yetkisi verdiðini rapor etti. Ayný rapora göre “nüfuzlu” Küba-Amerika Ulusal Vakfý’na, ABD Hazine Bakanlýðý tarafýndan Kübalýlarýn ailelerine para transferi yapabilmelerini saðlayan bir yetki verildi. Ayný rapor, yardýmýn “Küba hükümeti tarafýndan marjinalize edilmiþ” ve herhangi bir yardým almayan muhaliflerin de dahil olduðu tüm kasýrga maðdurlarý arasýnda daðýtýlacaðýný belirtiyor. Küba’da hiçbir vatandaþ ayrýmcýlýða maruz kalmaz. Tüm vatandaþlar, ABD hastanelerinde binlerce ve kimi zaman on binlerce dolara mal olacak saðlýk hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanýrlar, ayrýca –yurtdýþýnda bir akrabasý bulunup bulunmamasýndan baðýmsýz olarak- tüm gençler ücretsiz eðitim hizmetlerinde faydalanýrlar. ABD’den para transferi yapýlan kiþiler gerekli vergiyi ödeyerek günlük gýda malzemelerini aþýrý derecede ucuz fiyatlara alýrlar ve ayrýca dünyanýn baþka bir yerinde oldukça pahalý olan ürünleri tedavüldeki paranýn kullanýldýðý maðazalardan çok ucuza alabilirler. Küba’ya ABD’den herhangi bir karþý-devrimci amaç ile giren ürün geri çevrilmeli ve ortadan kaldýrýlmalýdýr. Venezuela’da üstün yetenekli 40 bin Kübalý kendilerini düþünmeden toplum uzmanlarý ve spor eðitmenlerinin eðitimi de dahil olmak üzere Bolivarcý insanlara çeþitli hizmetler sunuyor. Onlar kendi ülkelerini terk etmediler, Kübalýlarýn iyiliði için yurtdýþýnda çalýþýyorlar ve çalýþmalarýnýn meyvesi küçük çocuklardan yaþlýlara kadar herkese ulaþýyor. Ayrýca, þimdi kendi maaþlarýndan Venezuela yapýmý ürünleri alarak bu eyaletlerde en çok ihtiyacý olanlara daðýtmak üzere baðýþta bulunuyorlar. Bu, toplumumuzda kaynaklarýn nasýl þekillenmesi gerektiðine dair gerçek bir örnek. Chavez, Venezuela’da kendi zamanýnýn en büyük fikirlerini taþýyan, yorulmaz bir vaiz ve insanlarý aldatmak ve onlarýn kafalarýný karýþtýrmak isteyen yankici oligarþinin kontrolü altýndaki tüm medya tarafýndan kuþatýlmýþ durumda. Ýnsanýn, onun bir gün dinlenme zamanýnýn geleceðini düþünesi geliyor ama sonra insan onun ancak mezarda dinleneceðini fark ediyor. Yarýn Bolivarcý liderle kýsaca görüþeceðim. Tam olarak da görüþlerin paylaþýlmasý için yeterli olan bir süre, yaklaþýk 1 saat. Bu benim için büyük bir gurur olacak. Ýþte bunlar, doðru olan ile yanlýþ olan arasýndaki devasa farka iþaret eden gerçekler. Fidel Castro Ruz / 20 Eylül 2008

124. Sayý / 24 Eylül - 8 Ekim 2008


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:56

Sayfa 23


124m-resimli:sablon-tek.qxd

25.09.2008

10:56

Sayfa 24


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.