Yeni Evrede Mücadele Birliði
Devrim, toplumun maddi koþullarýnýn içinde bulunur. Onu, içinde gömülü olduðu nesnel koþullarýn içinden çýkarma iþi öznel etkene baðlýdýr. Devrimlerin bilgilerinin bize öðrettiði gibi bir devrimin olmasý için, nesnel koþullarýn oluþmuþ olmasý yeterli deðildir; devrimin olmasý için öznel etkenin de hazýr olmasý gerekir. Ýþte bu temel Marksist görüþ ve bu görüþün iþaret ettiði durumun somut olarak oluþup oluþmadýðý, her ülkede, iþçi sýnýfý hareketi içinde tartýþma konusu olmuþtur. Marksistler, Marksist ilkelerin tümünde olduðu gibi, bu konudaki görüþünde de, Marksizmin devrimci özüne uygun davranarak, onu somut koþullara uygularken yaratýcý biçimde davranýrlar. Oportünistler ve reformistler ise Marksizmin devrimci özüne uygun hareket etmez, Marksizmin lafzýna göre hareket ederler. Arada temelli bir farklýlýk var. Devrimci mücadeleden uzak kalmak isteyenlerin, hedeflerine devrimci mücadele yoluyla deðil de, ýlýmlý, barýþçý yolla, reformlarla varmak isteyenlerin öne çýkardýklarý gerekçe, “varolan koþullar bir devrim için hazýr deðil” biçiminde özetlenebilir. Ýleri sürülen gerekçe -eylemsizliklerinin gerekçesi- bazen nesnel koþullarýn yetersizliðine, bazen de öznel etkenin yetersizliðine iþaret eder. Somut, nesnel duruma göre deðil, kendi öznel durumlarýna göre hareket eder, düþünce geliþtirirler. Ýnsan bir kez verili durumdan, bilimsel ilkelerden uzaklaþtý mý nerelere kadar savrulacaðý belli olmaz. Böylelerinin bakýþýnda devrimcilik, dönüþtürücülük yoktur; tarihin geliþimi karþýsýnda edilgenlik, gözlemcilik ve bahaneciliðin ötesine gitmezler. Kapitalist toplumda devrim, bu toplum düzeninin temel çeliþkisi olan emek-sermaye çeliþkisi ve bu uzlaþmaz çeliþkinin keskinleþmesine baðlý olarak tarih sahnesinde belirir. 20. yüzyýlýn toplumsal devrimleri, proletaryayla kapitalistler arasýndaki uzlaþmaz sýnýf çeliþkisi ve karþýtlýklarýn belli bir noktada keskinleþmesiyle gündeme gelmiþtir. Devrimler kapitalizmin anavataný dýþýndaki topraklarda, kapitalizmin çekirdeðinde deðil, çeperinde yer alan ülkelerde gündeme geldi. Bu ülkelerde kapitalizm egemen üretim biçimi olmakla birlikte, sýnýfsal çeliþkiler, kapitalizmin zayýf olmasý nedeniyle, sonuna kadar olgunlaþmamýþtýr. Çeliþkiler tamamen olgunlaþmamýþtýr ama, somut tarihsel geliþme nedeniyle -hem ülkede, hem dünyadaçeliþkiler bir devrime yolaçacak denli keskinlik kazanmýþtýr. Buradan anlaþýlmasý gereken, devrime yolaçan geliþmelerin somut olarak irdelenmesi gerektiðidir. Burada baþka bir duruma dikkat çekmemiz gerekiyor, o da ,öznel etkenin durumu. 20. yüzyýl devrimleri bu yönde de, bize yol açýcý deneyimler veriyor. Yapýlan devrim deneyimlerine göre, eðer bir ülkede, öznel etken hazýrsa, kapitalizmin çeliþkilerinin keskinleþmesi bizi bir devrime götürebilir. Öznel etken hazýr olmadan, devrimin nesnel koþullarý, çeliþkilerin belirgin olarak keskinliði bize bir devrim vermez. Bir devrime yolaçan devrimci halk ayaklanmasý kendiliðinden de baþlasa, özne’nin ayaklanmasýndan baþka birþey deðildir. Belirli nesnel koþullarý oluþmuþsa, devrimci süreç özne’nin hareketiyle boyutlanýr. Burada devrim, devrimin özne’sinin eylemine baðlýdýr. Günümüzde kapitalist dünya sistemi bir bütün olarak proletaryanýn toplumsal devrimi için olgundur. Kapitalizmden komünizme geçiþin tarihsel koþullarý oluþmuþtur. Kapitalist özel mülkiyetin toplumsal mülkiyete dönüþümünün bütün ögeleri ortaya çýkmýþtýr ve olgunlaþmýþtýr. Burada bir devrimin olmasý için proletaryayla kapitalistler arasýndaki çeliþkilerin keskinleþmesi ve öznel ögenin hazýrlanmasý gerekiyor. Devrimin öznesi ise komünist devrimci öncü tarafýndan hazýrlanýr. Devrimin öznesi, yani proletarya, yarý-proleterler ve proleter olmayan emekçiler devrime nasýl ve hangi yolla hazýrlanýr. Proletarya ve tüm ezilen ve sömürülen kitleler esas olarak
ÖZNE’NÝN ROLÜ
Başyazı
devrimci eylem yoluyla örgütlü mücadeleyle, pratik mücadeleyle hazýrlanýr. Proletaryanýn öncüleri, komünistler, kitleleri devrime hazýrlarken, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik durumlarý daima gözönünde tutarlar. Çünkü taktikler ve örgütlenme sorunu, dýþýmýzdaki koþullardan, nesnel durumdan baðýmsýz olarak çözümlenemez. Devrimin nesnel ögeleri bizim dýþýmýzda oluþur. Bizim yapacaðýmýz bu koþullarda kitleleri devrim için örgütlemek ve harekete geçirmektir. Devrimlerin öðrettikleri ve bilimsel sosyalizm teorisi proletaryanýn devrime nasýl hazýrlanacaðý üzerine bizi yeterince aydýnlatýyor. Marksist ilkelerle donanmýþ, sýnýf savaþýnýn çelikleþtirici pratiðinden geçmiþ, savaþ kapasitesi ve yeteneðini artýrmýþ devrimci bir sýnýf, proletarya, nesnel koþullarý oluþmuþ olan devrimi zafere götürebilir. Gerçek devrimci hareket Türkiye ve Kürdistan’da mücadele sürdürürken, 70’lere doðru ve günümüze deðin nesnel gerçeklerden, sosyo-ekonomik gerçeklerden hareket etmiþtir. Taktiklerinde öznelciliðe düþtüðü söylenemez. Türkiye’de tekellerin egemenliðiyle birlikte, ekonomik ve toplumsal yaþamda önemli deðiþimler, altüst oluþlar yaþandý. Kapitalizmin varolan çeliþkileri tekelci sermayenin egemenliði döneminde öne çýktý, belirginleþti ve keskinlik kazandý. Tekelci kapitalizmin geliþimi ve egemenliðinin güçlenmesi devrimin tüm koþullarýný her bakýmdan olgunlaþmýþtýr. Üretici güçlerin geliþmesi, çeliþkilerin þiddetlenmesi ve sýnýf savaþýmýnýn ilerlemesi yeni topluma geçiþin ve devrimin dayanacaðý ögelerdir. Ýþbirlikçi tekelci sermayenin egemenliði yeni bir dönem, devrimci nitelikte bir dönem baþlatmýþ ve derinleþtirmiþtir. Denizler devrimci mücadeleyi yükseltirken, nesnel koþullar ne denli uygun olsa da, devrimin gerçekleþmesinin halk kitlelerinin devrim için harekete geçirilmesine baðlý olduðunu kavrayacak kadar tarih ve sýnýflar savaþýnýn bilincindeydiler. Gerçek devrimci hareket yýllardýr bu bilinçle hareket ediyor. Devrim sürecinin boyutlanmasý, devrimin, bu toplumsal dönüþümün öncü gücü olan proletaryanýn durumuna baðlýdýr. Proletarya ne denli örgütlüyse, ne denli sýký disiplinli biçimde örgütlenmiþse hedefine o denli varabilir. Yine devrim deneyimleri göstermiþtir ki, eðer proletarya yeterli bir bilince ve yeterli bir örgütlülüðe sahip deðilse, giriþtiði ayaklanmalar baþarýya ulaþamamýþtýr. Örgütlülüðü ve devrimci savaþýmý proletarya için geleceðin güvencesidir. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, Leninist Partisi sermayeye karþý mücadelede proletaryanýn en etkili silahýdýr. 21. yüzyýlýn toplumsal devrimleri, proletarya devrimleri olmasý bakýmýndan, 20. yüzyýlýn toplumsal devrimleriyle ayný temel özellikleri gösterecektir. Bununla birlikte, 21. yüzyýlýn toplumsal devrimleri bilinç ve örgütlülük yönünden daha ileri gidecektir. Tarihsel olarak daha ileri bir aþamada bulunuyoruz. Proletarya büyük bir sýnýf mücadelesi birikimine sahiptir. Ve yetkinleþtirici bir pratikten geçerek gelmiþtir. Bilinci bilimsel sosyalizm teorisiyle aydýnlanmýþtýr. Kýsacasý komünizmin teori ve pratiðiyle donanmýþtýr. Bu ileri düzeyiyle, bu yetkinliðiyle yeni topluma geçiþte örgütlenmenin yeni ve ileri harikalarýný yaratacaktýr. C. Daðlý
125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
3
REFORMÝSTLER NÝÇÝN REFORMÝST Yeni Evrede Mücadele Birliði
Reformizm
K
üçük burjuva sol hareketi oluþtu- rý deðil, “toplumun” çýkarý yaklaþýmlarýdýr. hareket, diyalektiðin özü olan bu bakýþ açýran sosyal reformistler ve oportü- Sýnýflý bir toplumda hiçbir zaman toplumun sýný lafýz olarak kabul etse de özde reddeder. nistler, bir süreden beri komünist çýkarý ortak deðildir. Ezen sýnýfla ezilen sý- Reformist yaklaþýma göre diyalektik olan harekete karþý ortak bir tutum içindeler. Bu nýf; burjuvaziyle proletarya karþýt sýnýflarý devrimci geliþmenin yerine, evrimci bir getutumlarý, ister zindanlarda olsun ister dýþar- oluþtururlar, bu nedenle çýkarlarý da ortak liþme anlayýþý savunulur. Oysa bu bakýþ açýdaki çeþitli platformlarda olsun, önceleri deðil karþýttýr. Kurulu sistem kapitalizmde sý, devrimci geliþmeyi, sýçramalý geliþmeyi suskunluk fesadýyla boðma çabasýydý. Bu- toplumun ortak çýkarý demek, burjuvazinin reddetmektir; bunun yerine evrimci anlayýnunla istediklerini elde edemediler, bu kez çýkarý demektir. Bu toplumsal uzlaþma ya da þý, evrimin sürekliliðini koymak ve öylece, bir adým daha artarak platformlara çaðýrma- baþka biçimlerde sýnýf uzlaþmacýlýðýný sa- aslýnda geliþmeyi, deðiþmeyi reddetmektemaya, proleter komünistlere haber verme- vunmak demektir. Oysa tarih boyunca top- dir. Bu da iki ayrý sýnýf olan burjuvazi ile meye, daha da olmadý, katýldýðý platformlar- lumsal geliþme diyalektik olmuþtur. Yani sý- proletaryanýn varlýklarýnýn sürekliliðini, daida Leninistler karþýsýnda ortak davranmaya, nýf uzlaþmacýlýðýyla deðil, sýnýf karþýtlýðý, sý- miliðini kabul etmek, sýnýflarýn ortadan kalnýflar savaþý yoluyla toplumsal geliþme ve dýrýlmasýný reddetmek dýþýnda hiçbir anlama yalnýz býrakmaya, dýþlanmaya yöneldiler. Yýllar önce çeþitli vesilelerle ifade et- deðiþim gerçekleþmiþtir, bundan sonra da gelmez. Kapitalist toplumun ve burjuva sýnýfla miþtik; onlar birbirlerine çok yakýn, Leni- ancak bu yolla olabilir. Reformist, oportünist küçük burjuva proleter sýnýfýn varlýðý böylece mutlaklaþtýrýnistlere çok uzaktýrlar. Birbirlerine ne kadar lýp toplumsal deðiþim öz olarak reddekýzsalar, olmaz lafý söyleseler de dilince, geriye kapitalizm koþullasöz konusu Leninistler oldurýnda þu ya da bu alandaki iyileþðunda ortaklaþýrlar. Küçük Re for mist le rin “de mok ra si” ko nu sun da söy le tirmeler, haklar, özgürlükler müburjuva hareket geriye düþtükcadelesinden başka bir þey kalçe, ileri olana karþý tavýr alýyor. dikleri onca laf, aslýnda devrimi maz. Bu da olsa olsa “sonsuza Çünkü ileri olan, onlara sürekreddetmek için yapýlmýþ bir laf salatasýndan kadar varolacak” kapitalizmin li olarak geriliklerini gösteriyor. Onlar, ileri olaný gördükçe baþka bir þey deðildir. Onlarýn aðzýnda devrim aksayan, arýzalý yanlarýný tamir etmek, onun yýrtýðýný söküðünü ne kadar geri olduklarýný anlakavramý bile gerçek anlamýndan çýkarýlýr. dikmektir. dýklarýndan ya ileri olaný da Ýþçi sýnýfý saflarýnda devrimgeriye, yanlarýna çekecek ya Onlarýn aðzýnda devrim, burjuvazinin iktidarýný ci Mark sizm anlayýþýnýn karþýsýnda bunu baþaramadýklarý oranyý kýp pro le tar ya nýn he ge mon ya sý al týn da da reformist anlayýþlarýn varlýðý da hýrçýnlaþarak ileri olana kartüm emekçi sýnýflarýn iktidarýný kurmasý deðil, salt bize özgü bir þey deðil. Bu þý ortak tavýr içinde olacaklarevrensel bir sorun ve dünyanýn dýr. Þimdi yaþanan da bu, on“demokratik bir anayasa”yý, bir “hukuk her yerinde var. Reformizm, iþçi lar, Leninistleri kendi bulundevleti”ni vb. ifade eder. sýnýfý saflarýnda kendisine belirli duklarý geri konuma, bataða bir taban da edinebiliyor. Gerek çekme çabasýndalar. Sosyal reformizm, ortalama solu da kýrsal kesimlerde olsun gerek Sosyal reformistler olsun yedekleyerek halkýn çýkarlarýnýn savunulmasý, kentlerde olsun, küçük mülkiyeoportünistler olsun, bütün kükrizin faturasýnýn emekçilere çýkarýlmasýnýn tini kaybederek iþçi sýnýfý saflarýçük burjuva solun ortak özelliði, olaylarý ele alýrken sahip olengellenmesi, çalýþma ve yaþam koþullarýnýn na sürekli bir biçimde yeni yeni unsurlarýn katýlmasý bir gerçekduklarý bakýþ açýsýdýr. Onlar oiyileþtirilmesi için, demokrasi, demokratik hak liktir. Bunun yaný sýra özel mülkilaylara asla proletaryanýn sýnýf yetin binlerce yýllýk geçmiþinden bakýþ açýsýndan bakmazlar. Bu, ve özgürlükler uðruna en geniþ kitleleri gelen alýþkanlýklar, gelenekler onlarýn dillerine, kullandýklarý örgütlemek ve mücadeleye sevk etmek için nedeniyle burjuva ideoloji ve yakavramlara da yansýr. Daha önce de yazdýk; ulusal baðýmhareket ediyor, ama asla bir devrim için deðil. þam biçiminin þaþaasýna kapýlmýþ iþçi sýnýfý saflarýndaki geri unsursýzlýk, vatanseverlik, adalet vb. Bunu yaparken kendilerinin unuttuðu ve larý da etkilemeleriyle reformizm Bu, onlarý burjuva düzleme herkese de unutturmak istediði þey ise doðru çeken ideolojik yanýlgýiþçi sýnýfý saflarýnda kendine bir lardan ileri geliyor. taban edinebilmektedir. proletaryanýn tarihsel görevi: Yine bakýþ açýsýndaki teBu nedenle Leninist hareket sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasý oluyor. mel sorun, “iþçi sýnýfýnýn” çýkadevrimin temel sorunlarýnda dev-
4
125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
Yeni Evrede Mücadele Birliði
rimci olanla reformist olan arasýndaki ilkesel konularda açýk ve net bir ayrým koymak durumundadýr. Çünkü devrim-reform ayrýmý, özünde iþçi sýnýfýnýn iktidarýyla burjuva iktidar arasýndaki ayrýmdýr. Bu ayrým ve kesin kopuþ olmaksýzýn, iþçi sýnýfý saflarýndaki reformist, oportünist küçük burjuva anlayýþ mahkum edilmeksizin proletaryanýn iktidarý ele geçirmesi, kendi toplumsal devrimini gerçekleþtirmesi mümkün deðildir. Proletarya iktidara yürürken, küçük burjuva hareketi, reformizmi ve oportünizmi de yenmek zorundadýr. Bizde küçük burjuva hareket, söylemde proletaryanýn devrimine karþý çýkmamakla birlikte, bunu hep öteleyerek bilinmez bir geleceðe erteler. Bunun yerine kendi reformist anlayýþýný da açýktan koyamaz, ama bu sefer kendi reformizmini amorf bir “demokrasi” kavramýyla açýklamaya çalýþýr. Burada belirtmek gerekir, bizde hiçbir zaman burjuva demokrasisi olmamýþtýr. Burjuva cumhuriyet, daha baþtan gerici burjuva diktatörlük olarak kurulmuþ, tekelci egemenlikle birlikte faþizm devlet içinde egemen olmuþ, bu egemenlik süre içerisinde faþist devlet biçimini almýþtýr. Þimdi “demokrasi” diyen küçük burjuva hareket, bunu da kendi sýnýfsal özünden kopartarak, bir sýnýfýn demokrasisinin yerine sýnýflar üstü, toplumdaki bütün sýnýflarý kapsayan amorf bir demokrasi anlayýþýný ikame etti. Özellikle AB süreci ile birlikte burjuvazi bilerek küçük burjuva hareketteki bu amorf demokrasi arayýþýný “Avrupa demokrasisi” kavramýyla besleyerek, geniþ kitlelerin insanca yaþam arayýþlarýný, özlemlerini, küçük burjuva hareket üzerinden kendisine yedeklemeye çalýþtý. Burada sosyal reformizm, kendisini “toplumsal uzlaþmaya dayalý yeni bir anayasa”, “demokrasi”, “adalet”, “hukuk” gibi argümanlar üzerinden varetmeye yöneldi; uzun iç savaþ, faþist devlet terörü ve illegalite koþullarýnýn getirdiði zorluklar karþýsýnda ideolojik kýrýlma yaþayan dünün devrimcisi, bugünün ortalama solunu da peþinden sürükleyerek devrimin önünde bir engel haline geldi. Reformistlerin “demokrasi” konusunda söyledikleri onca laf, aslýnda devrimi reddetmek için yapýlmýþ bir laf salatasýndan baþka bir þey deðildir. Onlarýn aðzýnda devrim kavramý bile gerçek anlamýndan çýkarýlýr. Onlarýn aðzýnda devrim, burjuvazinin iktidarýný yýkýp proletaryanýn hegemonyasý altýnda tüm emekçi sýnýflarýn iktidarýný kurmasý deðil, “demokratik bir anayasa”yý, bir “hukuk devleti”ni vb. ifade eder. Sosyal reformizm, ortalama solu da yedekleyerek halkýn çýkarlarýnýn savunulmasý, krizin faturasýnýn emekçilere çýkarýlmasýnýn engellenmesi, çalýþma ve yaþam koþullarý-
nýn iyileþtirilmesi için, demokrasi, demokratik hak ve özgürlükler uðruna en geniþ kitleleri örgütlemek ve mücadeleye sevk etmek için hareket ediyor, ama asla bir devrim için deðil. Bunu yaparken kendilerinin unuttuðu ve herkese de unutturmak istediði þey ise proletaryanýn tarihsel görevi: sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasý oluyor. Leninistler ise her zaman devrimi, proletaryanýn iktidarýný baþa aldýlar. Bütün güçleriyle devrimci düþünceyi yaymak, iþçi sýnýfýný devrime hazýrlamak ve devrimde proletaryanýn zaferi kazanabilmesi uðruna tek baþlarýna da olsa yorulmadan çalýþmalarýný sürdürdüler. Küçük burjuva hareketin ne dediðine bakmaksýzýn Kürt, Türk ve diðer ulusal topluluklardan proleterlere ve emekçi yýðýnlara yönelerek devrimci görev ve hedefleri gösterebilmek uðruna seferber oldular. Bu yolda ilkeli ve kararlý tutumlarý nedeniyle küçük burjuva hareketin þimþeklerini ve yýldýrýmlarýný üzerlerine çektiler. Çünkü Leninistlerin her söyledikleri, her yaptýklarý küçük burjuva harekete kendi reformistliklerini, oportünistliklerini gösteriyordu, halen de göstermeye devam ediyor Emperyalizmin yeni evresinde sermaye, artýk üretici güçleri hiçbir þekilde kontrol edemiyor. Kapitalizmin sýçramalý çökü-
Reformizm
þünün yaþandýðý bu süreç ayný zamanda bugüne kadar yaþanan tüm zamanlardan daha çok, yeni ve daha ileri bir toplum olan sosyalizmin maddi önkoþullarýný biriktirdi. Artýk proletarya ve emekçi sýnýflara özgürlük çaðýna sýçramanýn bütün olanaklarýný sunuyor. Burada ortaya çýkan, proletaryanýn baþat görevi açýk ve kesin olarak ortaya konmalýdýr. Tarihin en modern sýnýfý olan proletarya, modern toplumun sonuna kadar tutarlý tek devrimci sýnýfý olarak, tüm emekçi sýnýflarý, ezilen ulus ve ulusal topluluklarý kendi hegemonyasý altýnda toplamak, emperyalizme, faþizme, þovenizme ve kapitalizme karþý mücadeleye seferber etmek, bu mücadelede onlara önderlik etmek göreviyle karþý karþýyadýr. Elbette ki bir devrimin ne zaman ve hangi koþullar altýnda gerçekleþeceði bir sýnýfýn arzusuna tabi deðildir. Ancak emekçi yýðýnlar içerisinde yürütülecek bir devrimci çalýþmadan bahsedilecekse, o da devrimin propaganda ve ajitasyonunu yapmak ve yýðýnlarý, güncel devrimi gerçekleþtirmek üzere seferber etmek olmalýdýr. Bundan baþkasý devrimci çalýþma olmayacaðý gibi, sürdürülen devrimci çalýþma da hiçbir zaman boþa gitmez.
Sarýgazide Söyleþi: Reformizm ve Reformizme Karþý Mücadele
Sermayenin saldýrýlarý arttýkça, kendisine soluk alma fýrsatý veren reformizmin politikalarýna karþý mücadele de o denli acil bir sorun haline geliyor. Bulduðu her fýrsatta ve özellikle de devrim ve devrim olanaðý geliþtikçe, devrimin karþý siperane bir duruþ sergileyen reformizmin ne kadar ciddi bir sorun olduðunu bizler çok iyi biliyoruz. Reformizmin günü geldiðinde devrimin önünde nasýl büyük bir engel haline dönüþtüðünü, Sarýgazi’de EMEP reformizmiyle en son yaþadýðýmýz sorunlarda çok iyi görmüþ olduk. Reformizm ve reformizme karþý mücadele üzerine bir söyleþi gerçekleþtirerek ertelenmemesi gereken bu sorunu canlý tutmaya çalýþtýk. 04.10.2008 cumartesi günü saat 14.00’da gerçekleþtirdiðimiz söyleþide öncelikle “devrim nedir reform nedir” sorusuna açýklýk getirildi. Sistemin iyileþtirilmesi için çaba harcayan reformizmin amacýnýn aslýnda yaþanýlabilir bir kapitalizm olduðu ve devrimin ise kýrýntýlar uðruna feda edilmemesi gerektiði belirtildi. Sisteme karþý hiçbir zaman ciddi bir duruþu olmayan reformizmin, devrime ve devrimcilere karþý saldýrmakta tereddüt etmemesi ve bunu da sosyalizm söylemleriyle yapmasý teþhir edildi. Ýþçi ve emekçileri sistem sýnýrlarý içerisine çekmek için yoðun çaba harcayan reformizmin yalanlarýna vurgu yapýldý. Söyleþide son olarak reformizmle mücadelede politik mücadelenin önemi belirtildi. Reformizme karþý verilecek mücadelede politik mücadelenin öne çýkmasý gerektiði karþý devrimcilere karþý ise anladýklarý dilden cevap verilmesi gerektiði, bu iki mücadele arasýndaki ayrýmý göz önünde bulundurmak gerektiði, ve bundan sonra da reformizme karþý politik mücadelenin devam edeceði vurgulandý. Oldukça verimli geçen söyleþimiz katýlýmcýlarýn reformizm hakkýndaki düþünceleri daha da netleþmiþ olarak yaklaþýk 3 saatin sonunda sona erdi. Sarýgazi’den Mücadele Birliði Okuru 125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
5
TÝTANLAR DEVRÝLÝRKEN
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Kriz
Süregiden küresel ekonomik buhraný yakýndan izlemeye devam edelim. Son yazýnýn üzerinden iki ay geçti-geçmedi, ama bu kadar kýsa bir süre içinde bile dünya pek çok kez yýkýldý ve yeniden kurulda adeta. Buhran o denli güçlü bir fýrtýnaya dönüþüyor, yýkýlmaz görünen dev titanlar o denli hýzlý yere seriliyor ki, geliþmeleri yakýndan izleyen pek çok kiþide “birþeylerin sonuna gelindiði” duygusu hakim. Kapitalist sisteme duyulan güven neredeyse tümüyle buhar olup uçuyor, yerine tam bir korku, endiþe, arayýþ duygularý geçiyor. Ýktisatçýlar Birliði dünya baþkaný Guillerma Calvo’ya göre, “Bu dönemler saçma sapan düþüncelerin (siz sosyalizm düþüncesi olarak okuyun – bn) oraya çýkmasý için fýrsat yaratýr. Siyasi yapýlar da sarsýlýr. Hatta demokrasi karanlýk yüzünü göstererek birliktelik yerine parçalanmayý (siz yine toplumsal devrim olarak okuyun) öne çýkartabilir” Sosyalizmin sýçramalý geliþimi diyordu ya hani Leninist Parti? Þimdi ete kemiðe bürünüyor.
Bir Kýrýlma Noktasý Son geliþmelere bakalým. Kýþ ve bahar aylarýný açlýk ayaklanmalarý ile adeta yüreði aðýzýnda geçiren sermaye dünyasý, yaz aylarýnda da rahat yüzü görmedi. Çünkü pazarlar hýzla daralýyor, enflasyon yükseliyor ve uluslararasý dev þirketler ardý ardýna inanýlmaz zarar rakamlarý açýklýyordu. Depremin merkez üssü yine ABD idi. Bir zamanlar endüstrinin simge ismi olan General Motors, iflas noktasýný çoktan geride býraktýðý halde “batmasýna izin verilmeyecek denli simgesel” olduðu için ayakta tutuluyordu. Fakat diðerleri GM kadar þanslý olamadýlar. Yaz aylarý boyunca, her biri milyar dolarlýk cirolara sahip onlarca þirket ve banka iflas kuyruðuna girdi. Ancak hiçbiri, Fannie Mae ve Freddie Mac adýnda yarý kamusal þirketlerin iflasý kadar korkutucu olmadý.
6
ABD hazinesi tarafýndan desteklenen bu iki yarý-kamu þirketi, gerçekte küresel kredi sisteminin çalýþmasýný saðlayan ana dingillerden ikisiydi. Ýþlem hacimleri 5 trilyon dolar gibi inanýlmaz bir rakama ulaþýyordu. 80’li yýllarda ABD tarafýndan tüm kapitalist dünyaya dayatýlan bir kredi sisteminin çerçevesinde, dünyanýn neredeyse tüm atýl sermaye kapasitesi ABD tarafýndan emiliyor, ürettiðinden çok daha fazlasýný tüketebilen muazzam bir pazar yaratýlýyor ve kapitalist sistemin ayakta kalmasý saðlanýyordu. Söz konusu kredi sistemi dünya ölçeðinde kurulu, çarklarý, dingilleri ve volan kayýþlarý ile dünyayý kapsayan bir makine gibiydi. Bir yanda büyük ticari fazlalarý bulunan Çin-Japonya-Almanya gibi ülkeler, diðer yanda bütün bu fazlalarý emebilen ABD pazarý... Makinenin çalýþmasý için ABD’li bankalar, adeta yaðma Hasan’ýn böreði gibi bol keseden kredi daðýttý. Yüzlerce bankanýn daðýttýðý bu kredileri, Fannie ve Freddie adlý iki yarý-kamu kuruluþu finanse etti. Bu iki þirket ise, kullandýklarý paralarý tüm dünyadan borç olarak topluyordu. Öyleyse, bu iki kurumun iflas noktasýna gelmesi, tüm küresel sistem için bir kýrýlma noktasý anlamýný taþýmalýydý. Öyle de oldu. Bu kýrýlma noktasýndan sonra özellikle bankacýlýk sektörü adeta dikiþ tutmaz oldu. Dünyanýn en tepesindeki ilk dört yatýrým bankasý olan Goldman Sachs, Morgan Stanley, Merill Lynch ve Lehman Brothers, çok acil yardým çaðrýlarý yapmaya baþladýlar ve bir kaç günde ya iflas ettiler, ya çok ucuza rakiplerine satýldýlar ya da kütüðe kafalarýný uzatýp satýrýn inmesini beklemeye koyuldular. Kanser, dev sigorta þirketlerine hemen sýçradý. Dünya devi AIG, sýrtýný devlete yaslarken, Alman Allianz sigorta þirketi, elindeki bankalarý alelacele rakiplerine satmak zorunda kaldý. Gerçekte, þu son haftalarda yaþanan iflaslar, öyle kolay görülebilecek türden deðil. Her biri 100-150 yýllýk geçmiþe sa125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
hip, en büyük krizleri bile atlatan, en tepedeki bankalardýr bunlar. Adeta, hemen altýndaki kapitalist sisteme hayat veren o gökyüzünü sýrtlarýnda taþýyan Atlas titanlarýdýr.
Zombiler ve “Sol” Fanteziler Birþeylerin sonu geldi, ama neyin? Kimileri inatla iyimserliðini korumaya çalýþýyor. Onlara göre, iflas eden yatýrým bankalarýydý ve zaten onlardan iyice denetimden çýkýp bugünkü sorunlarý yaratmýþlardý; öyleyse diyetini ödeyeceklerdi. Ama ayný günlerde, sadece yatýrým bankalarý deðil, mevduat toplama izni olan büyük ticari bankalarýn topun aðýzýnda olduðu pekala görülebiliyordu. Örneðin, dünyanýn en büyük ticari bankasý Citigroup hisselerinde %60’larý geçen bir düþüþ görünüyordu. Ýngiliz finans devi HBOS yardým çaðrýsý yapýyor, Japon bankalarý benzer açýklamalar hazýrlanýyordu. Ticari ve yatýrým bankalarý, sigorta þirketleri, borsa aracýlarý, yani iþi parayla olan hangi kuruluþ varsa, zombi misali ortada dolaþýyor. Kimilerine göre, olan biten bir partinin sonuydu. Bu þenlikli parti son 25 yýlda para üzerinden para kazanan mekanizmalarýnca yaratýlmýþtý ve bu arada üretim unutulmuþtu. Þimdi, parti bittiðine göre, sarhoþlar ayýlacak, üretim yeniden hatýrlanacak, para ticareti yerine mal-ticareti öne çýkacak, üretilenin satýlabilmesi için ücretler yükselecek, sendikalar güçlenecek, kýsaca Keynes ve sosyal demokrasi geri dönecekti. Bu tarz fantazileri, kapitalist düzenin sonsuzluðuna burjuva sýnýftan bile daha fazla iman eden kimi “solcu”lardan duymaya alýþmýþtýk. Ama þimdi, ayný fantaziyi hemen ayný sözlerle, en azgýn liberal tayfadan duyuyoruz. Son bir kaç ayda, iþte böyle tuhaf bir “koalisyon” da ortaya çýkmýþ bulunuyor. Ölen eþeði yeniden diriltemeyen, ama hiç olmazsa gömülmesini engellemek isteyen bir koalisyon.
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Yüzyýlda Bir Gelen Fýrsat Yeniden soralým. Bu neyin sonu? Cevap: Küresel çapta kurulu bulunan emperyalist-kapitalist sistemin sonu. Bu süreç çoktan baþladý, ekonomik yýkýmlar, iç savaþlar, sistemden kopan ülkeler (Latin Amerika’yý hatýrlayýn), yeni güç odaklarýyla altüst olan dengeler (Rusya-Gürcistan savaþý) ve küresel çapta ayaklanmalarla yayýlýp derinleþen bir süreç. Sonuçta, bütün bu karmaþa sona erip, bir soluklanma arasý verildiðinde, günümüz dünyasýna hiç benzemeyen, hem ülkeler hem de sýnýflar arasý güç dengelerinin ters-yüz olduðu bir dünya kalacak elimizde. Bugün yaþanan, 1970’li yýllardan bu yana birikerek gelen sistem krizinin, sýçramalý bir kýrýlma evresidir. 70’li yýllarda dünya kapitalist sisteminde görüldü ki, geniþletilmiþ yeniden üretimi eski koþullarda sürdürmek olanaksýzdýr. Karlar düþmekte, üretim araçlar üretimi aþýrý yýðýlmakta; buna paralel olarak, yatýrýma dönüþemeyen atýl para-sermaye deðer kaybetmektedir. Sistem, baðrýna saplanan bu hançeri çýkarabilmek için ABD öncülüðünde dünya çapýnda düzenlemelere gitti. Bankalar, borsalar ve döviz piyasalarýyla, dünyada üretilen artý-deðer, hep ayný havuza akýtýldý ve oradan dev tekel gruplarýna daðýtýldý. Aslýnda, Keynes’in bizzat devlet eliyle yapýlmasýný istediði þey, son 25 yýlda bu kez bankalar yapýyordu. Keynes, týkanan üretim ve dolaþýmý canlandýrmak için, devletin para basmasýný, ücretleri artýrma-
sýný ve yatýrýmlarý bizzat üstlenmesini öðütlüyordu. Keynes’in anti-tezi gibi görünen Fridman ise, bu iþi devletin deðil, bankalarýn yapmasýndan yanaydý. Böylece Fridman’ýn ahir-zaman peygamberi ilan edildiði bu son dönemde, bankalar önüne gelene borç daðýttý, kredi açtý. Son 25 yýlýn hikayesi bundan ibaretti. Keynes’ten farklý olarak Friedman’ýn düzeneði ulusal çapta deðil, küresel çapta izleyebilirdi. Bankalarýn salt kaðýt üzerindeki hayali-sermayelerini bolca kredi olarak daðýtýrken, risklerini gizleyebilmeleri, ya da bir baþkasýna devredebilmeleri gerekiyordu. Bunu da ancak, küresel çapta bir mekanizmayla saðlayabilirlerdi. Öte yandan, Keynesçilik döneminde emperyalist ülkeler, krizlerini baþka yerlere taþýyabiliyorlardý. Þimdiyse, kaçýþ olanaðý yok. Kriz bizzat sistemin kalbinde patlak veriyor. Süregiden küresel buhranda buna benzer, yeni olan pek çok unsur görüyoruz. Geçmiþte aþýrý-birikime tekabül eden oranda banka ve þirketlerin iflas ile kriz sona erebiliyordu. Þimdiki kriz ise, sadece aþýrý olan kýsmý deðil, tüm sermaye birikimini tehdit ediyor. Çünkü tekelcilik, sermayenin yoðunlaþmasý ve merkezileþmesi son haddinde. Örneðin, iflasýný açýklayan Lehman Brothers’la yaptýklarý alabildiðine karmaþýk iþlemleri çözmenin, dünyanýn dört bir yanýndaki bankalar tarafýndan çözülmesinin aylar boyunca sürebileceðini ve bu durumun belirsizliði artýrdýðý dile gelmekte. Yeni, AIG sigorta þirketine
Kriz
ABD hükümetince el konulmasýný alkýþlayanlar; “AIG’in batmasý, tüm insanlýða ölümcül virüs enjekte edilmesi gibi olurdu” diyorlar. Yani, sistemin bütün sinir uçlarý, birbiriyle öylesine baðlý ki, sistem, buhrana yol açan aþýrý birikimi bile temizleyemiyor. Yeni olan baþka bir unsur, artýk sadece banka ve þirketlerin iflasý deðil, “hane halklarýnýn iflaslarý” da, yeni bir kavram olarak konuþulmakta. Hane halklarýnýn iflasý, sistemin geniþletilmiþ yeniden-üretiminin saðlanmasý için aþýrý ölçüde borçlandýrýlan emekçi sýnýflarýn tümüyle mülksüz kalmalarýdýr. Bütün emeklilik birikimleri, evleri arabalarý ile, yaþamlarý neredeyse tümüyle kredi üzerinde dönen yüz milyonlarca insan bulunmakta. Buhran, pek çoðunu iþinden ediyor ama iþini kaybetmeyenler de þanslý sayýlmazlar. Onlar da evlerini, arabalarýný, emeklilik fonlarýný, saðlýk ve eðitim haklarýný vs. vs. birden bire, topluca, sanki bir heyelan altýnda kalmýþ gibi kaybediyorlar. ABD’de 15 trilyon, Ýngiltere’de 4 trilyon dolarý bulan hane halklarý borçlarý, merkezdeki ülkeleri bir anda toplumsal devrimin eþiðine getirebilecek bir miktar. Eski ABD Merkez Bankasý baþkaný Greenspan “Bu ancak yüzyýlda bir görülebilecek bir kriz” diyor. Katýlýyoruz. Ve bizim dilimize çevirecek olursak, ancak yüzyýlda bir önümüze çýkacak bir devrim fýrsatýyla karþý karþýya olduðumuzu rahatlýkla söyleyebiliriz.
NAK SAN SÖ MÜR GE SÝ
Naksan’da Ramazan bereketi! Dini bütün Nakýpoðullarý, oruç tutmayana yemek vermediði gibi, vardiyalý sistemde çalýþýp fabrikada iftarýný açana da makarna, çorba gibi yemekler veriyor. Merak ediyorum, acaba kendileri makarna çorba mý yiyorlar? Sanmýyorum, her yýl olduðu gibi bu yýl da yemek paralarýný vermeyecek. 30 gün boyunca yenmeyen yemek parasýný, aðýr iþ koþullarýnda aç çalýþan iþçiler, aldýklarý birkaç kuruþu da hastanelere veriyor. Bu aylarda sýk sýk tifo vakalarý görülüyor. Çünkü içme suyuna kanalizasyon karýþmýþ. Tabii ki kendileri içmiyor o sudan, paralarý var, arýtma cihazý satýn alacak ya da hazýr su kullanacaklar. Hastanelerde insanlar periþan, gelene serum takýlýyor, odalar havalandýrma yok, çok pis kokuyor. Hastanede hasta iyileþmesi mümkün deðil, refakatçiler de hastalanýyor. Çocuðu hastanede yatan bir iþçi, iþyerinde sömürülürken hastanede sömürülüyor. Bir yanda bir türlü iyileþmeyen çocuðu, her gün masraf... Gel de bu psikolojiyle çalýþ! Çalýþamazsan iþten atar dini bütün kesesi dolu patron. Hemen yenisini alýr. Ýþçiden çok ne var, açlýk ordusu büyüyor! Lenin’in dediði gibi, açlýk ordusu devrimi besliyor
Geçen günlerde fabrikada kaynakçý olarak çalýþan bir iþçinin kafasýna demir düþüyor, iþçi bir süre hastanede yatýyor, çýktýðýnda hafýza kaybýna uðramýþ. Tekrar çalýþtýrýyorlar, aðýr ve tehlikeli iþ koþullarýnda hafýzasý zayýf olan iþçi birçok þeyi hatýrlamýyor. Týpký sistemin istediði iþçi tipi: fazla düþünmeyen, istediði iþi yaptýrabilecekler... Yani yapabilseler, bütün iþçilerin kafasýna bir demir vuracaklar. Biraz bilinçli olduðunun farkýna vardýlar mý vay haline, sürüm sürüm süründürürler. Naksan Holding, profesyonel bir iþçi sömürme fabrikasýdýr, Naksan’da yaþanan bu dizginsiz sömürüye dur demeliyiz Antep Organize Sanayi’de çalýþan iþçiler birleþmeli, Naksan ve benzeri sömürü yuvalarýný yerle bir etmeli. Bizim canýmýzla, kanýmýzla hak ettiðimiz emeðimizi yan gelip yatan üretim yoksulu hantal sermayeye yedirmemeliyiz. Yýllarca sömürüp gasp ettikleri emeðimizle holdingler kurdular. Biz açken onlar týka basa yediler, doymadýlar. Komþusu açken kendisi tok olan bizden deðildir dediler, komþusu aç, iþçisi aç, aðzýndan burnundan gelene kadar yediler doymadýlar ! GEB’LÝ BÝR ÝÞÇÝ
125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
7
Irak
Söyler misiniz, baþka hangi olay, ABD iþgal ordusunun Irak’taki sonunu bundan daha iyi ifade edebilirdi? Savaþ suçlarýndan haklarýnda çeþitli davalar açýlmýþ 21 ABD askeri, bir gece Baðdat yakýnlarýndaki bir askeri üste zehir içererek topluca intihar etmiþler. Bu giriþimden sadece 5 asker sað kurtuldu. Dünya tarihinde buna benzer kaç olay var, bilemiyoruz. Ama bu toplu intiharýn, yakýn zamanlarda bir iþgal ordusunda yaþanan en trajik olaylardan bir olduðu herhalde tartýþýlmaz. Bu olaya, emperyalist militarizmin insanlýða armaðan ettiði yeni bir kabus gözüyle de bakabiliriz. Gencecik insanlarý -ki çoðu siyah derili ya da Meksika göçmeni, ABD’de pasaport alabilmek için orduya yazýlýyorlar- dünyanýn en akýl almaz savaþýna, en korkunç çatýþmalarýn içine gönderiyorlar. Hiçbir insani deðer ve sorumluluk duygusu taþýmayan birer savaþ makinesi haline geliyorlar çok kýsa sürede. Ve öylesine cinnet dolu bir insanlýk suçu bataklýðýna sürükleniyorlar ki, onlarý birer robot haline getiren tüm o yalanlar silsilesinde, pompalanýp þiþirilmiþ üstünlük ve kibir bulutunda en ufak bir delik açýldýðýnda, biran için insan olduklarýný hatýrlayan savaþ makineleri için tek çýkýþ yolu kalýyor: toplu intihar. Çok deðil, dört yýl önce, Ebu Gureyp cezaevindeki iþkencelerle boy boy fotoðraflarý çýkan ABD’li askerler, mahkemenin karþýsýna hiçbir utanç ve piþmanlýk duymadan çýkabiliyor, onlarý kahraman gibi gören yaltakçý tayfanýn geniþ takdir duygularýný minnettarlýkla kabul ediyorlardý. Sadece dört yýlda, köprünün altýndan ne muazzam sular akýp gitmiþ! ABD militarist sisteminin yakasýna yapýþan ilk travma deðil bu. Kötü þöhretli “Vietnam Sendromu” halen daha etkisini sürdürmekte. Týpký Irak gibi, Vietnam iþgali de pek rahat baþlamýþtý ABD için. Savaþ cephesine yollanan gençleri acýmasýz birer savaþ makinesine çevirebilmek için, o dönem oldukça güçlü ve yaygýn bir tavýr olarak Amerikan taþra toplumunun temelinde bulunan “anti-komünizm” kullanýlmýþtý. O gençler, birer katil Yanki haline gelirken, en azýndan baþlarda, komünizme karþý savaþmanýn toplumsal meþruiyet saðlayýcý, saðaltýcý sýðýnaklara sahiptir. Sonra her þey hýzla deðiþti. Vietnam halk ordusunun ABD ordusuna ardý ardýna bindirdiði darbeler, yenilginin faturasýný birilerine çýkarma yarýþýný baþlattý. Tam ol sýralarda patladý, Mai Lai faciasý. Çoluk çocuk demeden yüzlerce Vietnam köylüsünün, akýl almaz iþkencelerle katledildiði köy olan Mai Lai, bizzat ABD emekçileri arasýnda müthiþ bir tepkiye neden oldu ve kýsa sürede, savaþ makinesi Yankilerin o saðaltýcý toplumsal meþruiyet sýðýnaklarý yerle bir oldu. Evlerine, boðazlarýna kadar kan içinde dönen bu gençleri, etkisi on yýllarca sürecek “Vietnam Sendromu” bekliyordu: Ýntiharlar, cinnetler, akýl hastaneleri... Ýþin doðrusu, Vietnam’da zafer kazanmýþ bir ordunun muzaffer neferleri olarak dönebilselerdi, her þey bambaþka olurdu. Militarizm ancak zaferler ile beslenir. Zafer yoksa eðer, militarizmin katiller sürüsünü motive eden bütün o gözleri kör eden bulut, bir anda daðýlýverir. Gelelim bugüne... ABD’nin, ikinci bir Vietnam Sendromu ile, üstelik bu kez eve dönüþte deðil, bizzat savaþ cephesinde karþýlaþmasý için tüm koþullar hazýrdý. Irak iþgalinin tüm dünyada ve bizzat Amerika’da hemen hiçbir toplumsal desteði kalmamýþ, ABD ordusu gönüllü bulamamaktan þikayet eder hale gelmiþti. Ama asýl darbe Irak topraklarýnda yenmekteydi. Ýþgal ordusunun komutaný Patreus’un itiraf ettiði gibi; “hiçbir zaman bir zaferden sözedilemeyeceði” öylesine ortadaydý ki, hiç kimsenin aklýna, bu itirafý yapan generali susturmak gelmiyordu. Belli ki kimse buda-
8
IRAK’TAN GELEN O MÜTHİŞ HABER
Yeni Evrede Mücadele Birliði
lalýðýnýn yüzüne vurulmasýný istememiþti. Bu tür sendromlar, yenilen ordularda, yenilgi dönemlerinde ortaya çýkarlar. Siz hiç “Nagazaki-Hiroþima Sendromu” diye birþey duydunuz mu? Bu kentlerde yaþananlar Irak’takinden daha mý az vahþi ve insanlýk dýþýydý? Peki ya “Panama Sendromu”? 1989’da bu küçük ülkeye saldýran ABD, birkaç günde on binlerce cesedi sokaklarda çürümeye terketmiþti. Hiç duydunuz mu “Grenada Sendromu” veya “Kosova Sendromu” diye birþey? ABD’nin Irak’ta yaþadýðý çýkmazýn ne denli karanlýk bir bataklýk olduðunu, zaferin artýk mümkün olmadýðýný, Patreus’un açýk itirafýndan binlerce kez daha güçlü, binlerce kez daha trajik biçimde kanýtladýklarý için, bu 16 askere teþekkür edilmeli. Onlar hem katil, hem de kurban oldular. Böyle bir paradoks ancak emperyalist-kapitalist iþgal ve savaþlarda yaþanýr. Savaþ cephesine kendi istekleriyle mi gelmiþlerdir, yoksa onlara bu konuda hiçbir seçim hakký tanýnmadý mý? Þimdi bunun bir önemi yok. Fakat, cehennemden farksýz bir savaþ cephesinden çekilip, bir mahkemenin karþýsýna çýkmaktansa, topluca intihar etmeleri bir seçimin sonucuydu. Ancak Amerikan kültürüyle biçimlenmiþ bir kiþinin seçebileceði bir yol. Tam bu noktada, ABD toplumu üzerine derin araþtýrmalarý bulunan Prof. Arthur Kroker’in gözlemlerini hatýrlýyoruz. Bu gözlemleri, Ergin Yýldýzoðlu, 15 Kasým 2006 tarihli köþesinde þöyle özetlemiþti: “Prof. Arthur Kroker’e göre Mayflover’la yola çýkanlar, ekonomik sorunlara deðil, dini duyarlýlýklara göre þekillenmiþ öznelliklerinin psikolojik coðrafyasýnda, iki Amerika var: Biri, tanrýnýn seçilmiþ kullarýna, Musa gibi suyu geçenlere, tepenin üzerindeki ahlak timsali kenti kuranlara, Amerikan Cumhuriyeti’nin yücelmesine, dünyaya örnek olmasýna, ‘mesajý’ yaymasýna iliþkin. Diðeriyse, baþarýsýzlýk korkusuna, lanetlenmeye, çorak, terkedilmiþ, düþmüþ bir Amerika’ya iliþkin. Amerikan siyasi kültür geleneðinin kodlarý iþte bu iki Amerika’nýn birlikteliðine dayanýyor. Kurtarýcý þiddet (tanrý adýna imha edilen yerlileri düþünün) ve güvensizlik paniði; savaþkan bir ruh ve melankolik kadercilik.” Tarih, elbette maddi unsurlarla, bu unsurlarýn sýnýflarýn iradesiyle bileþkesinden oluþan dinamiklerle açýklanýr. Ancak bazen, bir ulusa içkin geleneksel mizaç, tüm bunlarýn içinden sivrilir ve geliþmelere yön verebilir. Amerikan melankolik kaderciliði, baþarýsýzlýk korkusu, hýzla soðukkanlýlýðýný yitiren bir toplum ortaya çýkartýyor. Irak topraklarýndan kopup gelen bu müthiþ dalga ABD kýyýlarýna vardýðýnda neler olacaðýný tahmin etmek daha zor. ABD militarizmi henüz ölmedi, ama kývranmakta. Ve tam da bu kritik anda, baþarýyla baþarýsýzlýk çizgisinin o ince hattýnda, Amerikalýlara özgü melankolik kadercilik damarý, bu can çekiþmeyi oldukça trajik biçimlere sokuyor. Ve Irak topraklarýnda meydana gelen bu son derece trajik olay, tarihin süzgecinden geçerek, halklarýn baharýný müjdeleyen müthiþ bir habere dönüþüyor.
125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
BUCA DÝYARBAKIR ULUCANLAR KATLÝAMINI UNUTMADIK UNUTTURMAYACAÐIZ!
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Anma
24 Eylül 1996 tarihinde Diyarbakýr zindanýnda katledilen yurtsever devrimcileri anmak için Konak-Kemeraltý giriþinde ortak bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Mücadele Birliði, BDSP, Partizan, ESP, Köz, Kaldýraç, Alýnteri imzalý pankartta “Buca, Diyarbakýr, Ulucanlar Hapishane Katliamlarýný Unutmadýk Unutturmayacaðýz Hesap Soracaðýz” yazýlýydý. Okunan metinde “24 Eylül 1996’da geçekleþtirilen planlý ve insanlýk dýþý saldýrýda 10 devrimci tutsak katledilmiþ ve 23 tutsak aðýr yaralanmýþtýr. Devrimci iradeyi teslim almak yolunda sürdürülen bu katliamlar ve saldýrýlar F tipi hapishanelere geçiþ için 20 hapishaneye birden yapýlan 19 Aralýk 2000 katliamýnda doruða çýkmýþtýr. Yoksulluk ve iþsizlik cenderesine mahkum edilmeye çalýþýlan emekçi halklara yönelik her geçen gün artan devlet terörü, iþkence ve infazlar, Kürt halký üzerindeki baský, inkar, asimilasyon politikalarý, anadil yasaklarý, DTP’nin kapatýlmasý davasý,insansýzlaþtýrýlan köyler, Ýmralý’da sürdürülen tek kiþilik aðýrlaþtýrýlmýþ tecrit, binleri aþan faili meçhuller, tezgahlanan sokak linçleri ayný katliamcý anlayýþýn devamýdýr. Ancak yaþanan tüm bu operasyonlarda ve katliamlarda devrimci tutsaklarýn gözlerinde korku deðil direniþin, sýnýfa ve devrime baðlýlýðýn ateþi görülmüþtür. Sýnýfsýz, sömürüsüz, özgür bir dünya kavgamýzda, bizlerin özlem ve düþüncelerimizi F tipi-L tipi- D tipi – E tipi hapishanelere kapatmak isteyenlere yanýtýmýz daima özgürlük türkülerimiz, halaylarýmýz ve ölenlerimizden devraldýðýmýz onurlu direniþ mirasýmýz olacaktýr” sözlerine deðinildi. “Kürt Halký Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Zindanlar yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Devrimci Ýrade Teslim Alýnamaz” sloganlarý atýldý ve 28 Eylül günü Menemen Helvacý Köyü mezarlýðýnda Habip Gül’ün mezarýnýn baþýnda Ulucanlar katliamýnda ölümsüzleþen tüm devrimcileri anmak için ayrýldýk. 28 Eylül Pazar günü saat 12.00’de DTP Ýl binasý önünde toplanýlýp otobüslerle MenemenHelvacý köyü mezarlýðýna doðru yola çýktýk. Marþlarla geçen yolculuðumuz sýrasýnda Habip Gül’ün ailesi telefonla arayýp jandarmanýn onlarý tehdit ettiðini ve otobüslerle gelenlere yürüyüþ yaptýrmayacaðýný sadece mezarýnýn baþýnda anmalarýna izin verecek-
lerini yoksa aksi takdirde müdahalede bulunacaklarýný açýklamýþlar. Bunun üzerine tertip komitesinde 3 arkadaþ da toplanýp böyle bir durum karþýsýnda hiçbir þekilde geri bir tavýr takýnýlmayacaðý ve ne olursa olsun bu yürüyüþün gerçekleþtirileceði üzerine karar alýndý. Mezarlýða yaklaþýldýðý sýrada yürüyüþe baþlayacaðýmýz yerde otobüsleri durdurduk ve indik. Jandarmalar inmememizi ve otobüslerin yoluna devam etmesini söylediler. Ancak bizler indik ve araçlarý ileriye gönderdik. 75 kiþinin oluþturduðu kortejde pankartlarýmýzý açtýk ve sloganlarýmýzla yürüyüþümüze baþladýk. Mezar baþýna gelindiðinde basýn metni okundu; ardýndan Ulucanlar katliamý sýrasýnda tutsak bulunan bir arkadaþ yaþananlarý anlattý: “Ulucanlar katliamý sadece dýþarýda yaþanan hareketlilikten kaynaklý gerçekleþtirilmedi. Devlet uyguladýðý katliamlar, baskýlar ve saldýrýlara raðmen zindanlarda teslim alamadýðý devrimci iradeyi kýrmaktý bir yönü. Onlara adlarýnýzý söyleyip teslim olun diyorlardý. Ama onlar deðil teslimiyet kendi adlarýný bile söylemediler. Her cop, kalas, sopa, neþter darbesine sloganlarla cevap veriyorlardý. Belki bu katliam 30 -40’larý da aþardý ama korktular devrimci iradeden, ölümü hiçe saymalarýndan korktular.” Daha sonra þiirler marþlar okundu. Mezar anmasýndan dönerken içinde Mücadele Birliði ve Kýzýl Bayrak okurunun olduðu iki kiþi jandarma tarafýndan aramalarý olduðu gerekçesiyle gözaltýna alýndý. Anmaya gözlemci olarak gelen ÝHD’den iki avukat gözaltýna alýnan arkadaþlarla birlikte gittiler. Daha sonra Habip Gül’ün ailesine bir ziyaret gerçekleþtirildi. Daha önceki yýllarda Habip Gül’ün ailesine yapýlan ziyaretler jandarmanýn keyfi tutumu sonucunda engelleniyordu ama bu sefer ailenin ve devrimci kurumlarýn kararlý tavýrlarý sonucunda aile ziyareti gerçekleþtirildi ve eylem sona erdirildi. ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK! DEVRÝMCÝ ÝRADE TESLÝM ALINAMAZ! DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR ONURUMUZDUR!
125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
Ýzmir Mücadele Birliði Platformu
9
Emekçi
06 Eylül 2008 Fýndýk Üreticilerinin Eylemine Saldýrý Hükümetin fýndýk fiyatýný açýkladýktan sonra baþlayan fýndýk üreticilerinin eylemleri devam ediyor. Sakarya’nýn Kocaali ilçesinde fýndýk alým fiyatýný protesto etmek amacýyla AKP ilçe binasý önünde eylem yapan 29 kiþi gözaltýna alýndý. Edinilen bilgiye göre, parti binasý önünde gösteri yapan 29 kiþi, Gösteri ve Yürüyüþ Kanunu’na muhalefet suçundan gözaltýna alýndý. Gözaltýna alýnan zanlýlardan 5’i serbest býrakýlýrken, 24 kiþi ise adliyeye sevk edildi. Fýndýk alým fiyatýný protesto eden yaklaþýk 150-200 kiþilik grup, dün cuma namazý çýkýþýnda AKP Kocaali ilçe binasý önünde toplanarak, hükümet aleyhine slogan atmýþ ve parti binasýna yumurta fýrlatmýþtý.
09 Eylül 2008 TELEKOM’da Direniþ Türk Telekom’da sendikalaþma çalýþmasý yürüttükleri gerekçesiyle iþten atýlan iþçiler direniþe baþladý. Bostancý Çaðrý Merkezi önünde 24 saat boyunca cuma gününe kadar oturma eylemi yapacak olan iþçiler, talepleri kabul edilmezse açlýk grevine baþlayacak. Eylemler Ýstanbul ve Ankara’da sürdürülecek. Türk Telekom’da çalýþan iþçilerin Haber-Ýþ Sendikasý’nda örgütlenmeye baþlamasý üzerine Türk TELEKOM yetkilileri 19 Aðustos’ta, 11 iþçiyi iþten attý. Ýþten atýlmaya raðmen sendikalaþma faaliyetini sürdüren iþçiler örgütlenme hakký ve çalýþma koþullarýnýn düzeltilmesi talebiyle eylemlere baþladý. Ýþçiler önceki gün Bostancý Çaðrý Merkezi önünde basýn açýklamasý yaptý. 10 Eylül 2008 Kot Taþlama Ýþçileri Eylemde Atölyelerde kot taþlama iþi yaparken ölümcül silikozis hastalýðýna yakalanan iþçi-
10
EMEK GÜNLÜĞÜ
Yeni Evrede Mücadele Birliði
ler dün Bakýrköy Adliyesi’nde bir araya gelerek iþverenler, Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý yetkilileri ve ilgili diðer yetkililerle ilgili savcýlýða suç duyurusunda bulundular. Ýþçi ölümlerini simgeleyen, taþlanmýþ kot kumaþýyla kaplý bir tabutun taþýndýðý eylemde Kot Taþlama Ýþçileri Dayanýþmasý Komitesi adýna iþçi Abdülhalim Demir bir açýklama yaptý. Hastalýða çalýþtýklarý iþyerlerinde yakalandýklarýný, bu iþin de diðer iþler gibi devletin kontrolünde bir iþ olduðunu düþünerek çalýþtýklarýný söyleyen Demir, maðdur olduklarýný ifade etti. Akciðerlerinin iflas ettiðini ve patlama riski taþýdýðýný belirten Demir, bakmakla yükümlü aileleri olduðunu ve hala onlara bakmak için çýrpýndýklarýný söyledi. Daha önce kamuoyuna yazdýklarý mektuplarla maðduriyetlerini dile getirdiklerini kaydeden Demir ancak herhangi bir devlet kurumunun kendilerine el uzatmadýðýný belirtti.
12 Eylül 2008 Dearsen Tersanesi’nde Eylem Dearsan Tersanesi Pozitif Denizcilik taþeron firmasýndan kuralsýz ve yasadýþý olarak iþten atýlan Limter-Ýþ sendikasý Yönetim Kurulu üyesi Levent Akhan, 11 Eylül sabahý tersane önünde direniþe baþladý. Akhan üzerine giydiði iþ kýyafetleriyle “Ýþimi Geri Ýstiyorum, DÝSK/Limter-Ýþ“ imzalý döviz açtý ve iþine dönene kadar direniþini sürdüreceðini söyledi.
17 Eylül 2008 Samandað Belediye Ýþçileri Harekete Geçti Samandað Belediye iþçilerinin 15 Eylül Pazartesi günü baþlattýklarý tam maaþ için iþ býrakma eylemi devam ediyor. Ýþçiler vezne önünde tam maaþ bekleyerek dün de iþe çýkmadýlar. Bugün eylem ile ilgili belediye binasý 125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
önünde basýn açýklamasý düzenlendi. Basýn açýklamasýný okuyan DÝSK Genel-Ýþ sendikasý Hatay Þube Baþkaný Mehmet Güleryüz “Samandað Belediye iþçileri her ay ayný acýyý çekiyor… Ayný çileyi çekiyor… Bundan böyle yasalardan doðan hakkýný kullanarak tam aylýk ücret alana kadar iþ üretmeyecektir.” dedi. Kadýköy Belediyesi’nde Grev Türkiye Genel Hizmet Ýþçileri Sendikasý (Genel-Ýþ) ile Kadýköy Belediyesi arasýnda Þubat ayýndan beri süren Toplu Ýþ Sözleþmesi (TÝS) görüþmelerinde anlaþma saðlanamadý. 727 belediye iþçisi bugün sabah 08.00’de Kadýköy Belediyesi’nin Hasanpaþa’daki binasýnýn önünde grev baþlattý. Genel-Ýþ ile belediye yetkilileri arasýnda önceki gece geç saatlere kadar devam eden görüþmelerde anlaþma saðlanmasý üzerine 18 Eylül günü grev pankartlarýný indiren iþçiler, iþbaþý yaptýlar.
19 Eylül 2008 Polis Direniþ Yerini Ýþgal Etti Tek Gýda-Ýþ Sendikasý’nda örgütlenen ve aylardýr fabrika önünde direniþte olan Yörsan iþçilerinin mücadelesini kýrmaya çalýþan polis, direniþ yerini panzerlerle iþgal etti. Ýþçilerin, fabrika önündeki direniþ yerine 300 metreden daha yakýna gelmesini engelleyen polise bu konuda Balýkesir Valiliði’nin emir verdiði bildirildi. Aylardýr fabrika önünde direniþlerini sürdüren Yörsan iþçilerinin haklý mücadelesi baskýlarla karþý karþýya kalmaya devam ediyor. Yörsan patronu daha önce direniþçi iþçilerin iþyerinde çalýþan iþçilerle görüþmelerini engellemek için fabrika giriþine duvar ördürmüþtü. Þimdi de sendikalaþtýklarý için iþten çýkartýlan Yörsan iþçilerinin direniþ yerleri polis tarafýnda iþgal edildi. Geçtiðimiz pazartesi günü direniþ yerine gelen polis yetkilileri, valilikten geldiðini ileri sürdükleri yazýyý okuyarak, iþçilerin bir daha direniþ yerine gelmemesini istediler.
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Çaðrý Merkezi Ýþçileri Eylemde Türk Telekom ve çeþitli iþyeri kurumlarýnýn çaðrý merkezlerinde çalýþan iþçiler, iþ koþullarý, iþten çýkartýlmalarý ve ‘En Ýyi Çaðrý Merkezi Ödülleri’ töreninin düzenlenmesini protesto etti. “En Ýyi Çaðrý Merkezi Ödülleri” için Harbiye Lütfü Kýrdar Kongre Sarayý’nda düzenlenen tören nedeniyle, Türk Telekom ve çeþitli iþyeri kurumlarýnýn çaðrý merkezinde çalýþan iþçiler, iþten çýkarýlmalarý ve çalýþma koþullarýný protesto etmek için basýn açýklamasý yaptý. Harbiye Lütfü Kýrdar Kongre Sarayý binasýnda önünde yapýlan açýklamada, “Kariyer yalanlarýnýzý külahýma anlatýn”, “Ýþ güvencesi istiyoruz”, “Ýþten atýlan TTNET çalýþanlarý geri alýnsýn” yazýlý döviz ve pankartlarý açýldý. “Yaþasýn sýnýf dayanýþmasý”, “Çaðrý merkezinde sömürüye son”, “TTNET iþçisi yanlýz deðildir”, “Sendikaya, derneðe örgütlenmeye” sloganlarýný atan iþçiler adýna Fatma Tulum açýklama yaptý. 22 Eylül 2008
800 Köylü Yol Kapattý Gaziantep’te, yakýnlarýnda kurulmasýna izin verilen taþ ocaðýnýn tarlalarýna ve kendilerine zarar vereceðini söyleyen merkez Þehitkamil Ýlçesi’ne baðlý Cerityeniyapan Köyü sakinleri, GaziantepAdana karayolunu trafiðe kapatýp eylem yaptý. Adana yolu üzerinde bulunan Cerityeniyapan Köyü yakýnlarýnda Çevre ve Orman Bakanlýðý’nýn taþ ocaðý ruhsatý vermesine tepki gösteren 800 köylü, kadýn-erkek hep birlikte karayoluna inerek yolu trafiðe kapattý. Taþ ocaðýnýn faaliyete geçmesinin ardýndan meyve aðaçlarýnýn kuruduðunu, toz içinde kaldýklarýný ve dinamit sesi nedeniyle sürekli korku yaþadýklarýný anlatan köylüler, karayolunda oturma eylemi yapýp yetkililere isyan etti. Yetkililerin yaþananlara sessiz kalmamasýný isteyen köy sakinleri, “Malýmýzý ve saðlýðýmýzý korumak için gerekirse canýmýzý ortaya koyup mücadele edeceðiz” dedi. Yaklaþýk bir saat boyunca eylem yapýp seslerini duyurmaya çalýþan köylüler, daha sonra karayolunu trafiðe açarak araçlarýn geçiþine izin verdi. Maden Ocaðýnda Patlama Uþak’taki bir maden ocaðýnda meydana gelen patlama sonucunda 1 iþçi öldü, 2 mühendis ve 2 iþçi yaralandý. Uþak merkez Paþacýoðlu köyündeki maden ocaðýnda “patlatma” iþlemi için hazýrlanan madde infilak etti. Akþam saatlerinde meydana gelen patlamada, iþçilerden Ferdi Güz (17) yaþamýný yitirdi. Yaralanan maden mühendisleri Kamil Geveze ve Þanlý Önal ile iþçiler Hüseyin Yarenbaþý ve Ramazan Akbudak, Uþak Devlet Hastanesi’ne kaldýrýldýlar.
Ýþçi Taþýyan Kamyonet Devrildi Mersin’in Erdemli ilçesinde tarým iþçilerini taþýyan elma yüklü kamyonetin devrilmesi sonucu, 14 kiþi yaralandý. Kazada, araç sürücüsü ile kamyonette bulunan 13 tarým iþçisi yaralandý. Yaralýlar, Mersin’deki çeþitli hastanelerde tedavi altýna alýndý.
Þeker Fabrikasýnda Patlama Eskiþehir Þeker Fabrikasý’nda sýcak þerbet borusunun patlamasý sonucuna yaralanan 3 iþçi, hastanede tedavi altýna alýndý. Dün saat 10.00 sýralarýnda Sivrihisar Caddesi’ndeki Eskiþehir Þeker Fabrikasý’ndaki sýcak þerbetlerin geçtiði borulardan biri patladý. Olay sýrasýnda borunun yanýnda bulunan iþçilerden Zeki Özkan (37), Hüsüyen Söðütözü (36) ve Ahmet Akýncýoðlu (34) yaralandý.
Emekçi
24 Eylül 2008 Toprak Altýnda Kalan Ýþçi Öldü Giresun’un Çanakçý ilçesinde, okul istinat duvarý yapýmý sýrasýnda üzerlerine toprak kütlesi düþen iþçilerden biri öldü, ikisi yaralandý. Alýnan bilgiye göre, ilçenin Merkez Mahallesi’nde bulunan Merkez Ýlköðretim Okulu ek binasýnýn istinat duvarý yapýmýnda çalýþan iþçiler Ömer Ayþýn (23), Remzi Ayþýn (25) ve Yaþar Yýldýrým (26), duvar ördükleri alanýn karþý tarafýndan kopan toprak kütlesinin altýnda kaldýlar. Remzi Ayþýn, olay yerinde hayatýný kaybetti. 26 Eylül 2008 Çiftçiler Meclis Önünde Eylem Yaptý Manisa’nýn Saruhanlý ilçesine baðlý Develi köyünden gelen bir grup çiftçi, köylerine yapýlacak katý atýk bertaraf tesisini ve ürünlerinin para etmemesini, TBMM önünde protesto etti. TBMM’nin Çankaya kapýsýna çýplak ayakla gelen çiftçiler, yanlarýnda getirdikleri domates ve mýsýr gibi sebzeleri yola döktü. “Develi’nin yollarý çöpçülere kapalý” yazýlý pankartlar taþýyan çiftçiler, “Hükümet gitsin bu iþ bitsin”, “Susma sustukça sýra sana gelecek” sloganlarý attý. Temsili imam eþliðinde, “Hakkýmý helal etmiyorum-Mefta köylü”, “Beni avuç açarak öldürdünüz” yazýlý tabutlar taþýyan çiftçiler, yanlarýnda getirdikleri süpürgelerle kaldýrýmlarý süpürdü.
29 Eylül 2008 Yine Ýþ Kazasý! Konya’da bir fabrikada makine sökümü yapan iþçi, demir kapaðýn üzerine düþmesi sonucu hayatýný kaybetti. Edinilen bilgiye göre, merkez Karatay ilçesindeki bir fabrikada makinelerin sökümünü yapan Rüþtü Þengül (54), söktüðü demir dolap kapaðýnýn altýnda kaldý. Arkadaþlarý tarafýndan kapaðýn altýndan çýkartýlan Þengül kurtarýlamadý. Krom Ocaðýnda Göçük Elazýð’da krom ocaðýnda meydana gelen göçük nedeniyle bir iþçi hayatýný kaybetti, bir iþçi hafif yaralandý. Alacakaya ilçesi Batýkef mevkisinde taþeron bir firma tarafýndan iþletilen krom ocaðýnda göçük meydana geldi. Göçük altýnda kalan Ferit Kaya (23) olay yerinde hayatýný kaybetti.
240 Tonluk Beton Tabla Çöktü Kahramanmaraþ Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB), su deposunun yapýmý sýrasýnda beton tablanýn çökmesi sonucu, 7 iþçi yaralandý. Merkeze baðlý Kavlaklý Beldesi’nde bulunan Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüðü’ne ait su deposunun inþaatýnda, saat 13.00 sýralarýnda, henüz belirlenemeyen bir nedenle, 240 ton beton kullanýlan tabla çöktü. Çökme sýrasýnda inþaatta çalýþan Selahattin Akdere (35), Cemal Sevim (32), Hasan Akbulut (32), Metin Çýnar (29), Kazým Akdere (27), Nurettin Güneþ (26) ve Necmi Güneþ (24) yaralandý. Kahramanmaraþ Devlet Hastanesi’ne götürülerek, tedavi altýna alýnan yaralý iþçilerden Metin Çýnar’ýn durumunun aðýr olduðu belirtildi. Ýþçi Ahmet Altýparmak’ýn ise enkaz altýnda olduðu sanýlýyor. Altýparmak’a ulaþmaya çalýþan kurtarma ekipleri enkaz kaldýrma çalýþmalarýný sürdürüyor. Öte yandan su deposunun Ýller Bankasý tarafýndan yaptýrýldýðý, müteahhitliðini ise VÝT-Varol firmasýnýn yürüttüðü belirlendi. Kazanýn, ÇÝMKO firmasý tarafýndan beton dökümü sýrasýnda, demir iskelelerin baðlantýlarýndaki zayýflýklar nedeni ile meydana geldiði söyleniyor. Çökmeyle ilgili soruþturma baþlatýldý.
125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
11
Gündem
YENÝ BÝR DÜN
Empryalist-kapitalist dünya tarihinin en derin krizini yaþýyor. Bu ifade bize deðil bizzat emperyalist-kapitalist dünyanýn efendilerine ait. Artýk mýzrak çuvala sýðmýyor. Her gün, hatta her saat dev boyutlardaki yeni bir bankanýn, bir finans kuruluþunun, bir þirketin iflasý haberiyle karþýlaþýyoruz. Emperyalist-kapitalist dünya tam bir çöküþ yaþýyor. Bu artýk kesinleþmiþtir. Kesin olmayan, ya da kestirilemeyen þey bu çöküþün yol açacaðý sonuçlardýr. Artýk gizlenemez hale gelen krizin varlýðýný kabul eden burjuva ideologlarýnýn ve kapitalist dünya efendilerinin þimdilik gizlemeye çalýþtýklarý yan budur. Burjuva ideologlarýn, âlimlerin; bilgi ve bilimsel vicdanlarýný paranýn hizmetine veren bu adamlarýn çabalarýnýn ne önemi var! Gerçekler inatçýdýr ve ne görmezden gelmek ne de saklamak bunu yapana bir yarar saðlar. Meta üretiminin temelleri, yani kapitalist üretimin temelleri sarsýlýyor ve koca koca tekeller rüzgâra tutulmuþ kâðýttan kuleler gibi çatýr-çutur yýkýlýyor. Emperyalist-kapitalist sistemin son derin krizi, ABD’de yani sistemin kalesinde, kalbinde baþladý ve þimdi dalga dalga Avrupa’ya, Asya’ya yayýlýyor. Krizin yayýlmasýný önlemek için ABD’ yönetiminin tekellere yedi yüz milyar dolarlýk kaynak aktarma önerisi de reddedilince kriz, freni boþalmýþ yokuþ aþaðý giden araca döndü. Anlaþýlan, burjuvazi arasýndaki “kardeþlik” havasý bozuldu. Þimdi dünya burjuvazisi arasýndaki bu “kardeþ kavgasý”na örnek bir haberi aktaralým: “ABD’nin önde gelen finans þirketlerinden, 136 milyar dolar büyüklüðü ve 1500 þubesi bulunan BB&T, Senato, Kongre ve Temsilciler Meclisine mektup göndererek, kurtarma paketinin geçmemesini istedi.” Gerekçeleri var ancak aktarmaya gerek yok. Þu kadarýný belirtelim: iþler yolunda giderken kardeþlik havasý içinde ortak yaðmadan herkes kendi yatýrýmý oranýnda pay alýrken sýra karýn deðil zararýn paylaþýlmasýna geldiðinde herkes kendi payýna düþen zararý en aza indirme ve geri kalanýný rakiplerinin sýrtýna bindirme çabasýna girer. Bu durumlarda her kapitalist dünyanýn rakiplerinin baþýna yýkýlmasý, kendisi-
12
Yeni Evrede Mücadele Birliði
nin de bu bunalýmdan küpünü doldurmuþ olarak çýkma umuduyla yaþar. Rekabet, artýk düþman kardeþler arasýndaki bir savaþtýr. Eh bu da kriz dönemlerinin tunç yasasýdýr. Gerçi, “paket” kabul edilse ne olur ki, diye sorulabilir. Bu sorunun yanýtý koca bir “hiç”tir. Hatýrlanacaktýr, aylar önce, bu krizin ilk haberci dalgalarý ABD’nin kýyýlarýna vurduðunda Bush yönetimi yüz yetmiþ beþ milyar dolarlýk parayý tekellere aktararak önlem almaya çalýþmýþtý. Ama o önlemler ne iþe yaradýysa þimdiki yedi yüz milyar dolarlýk plan da o iþe yarayacak: yani iflas eden bankalarýn, dev finans þirketlerinin, tekellerin, ABD’lilerin bulduðu bir deyimle “altýn paraþütle atlayanlarýn” kasalarýný doldurmaktan baþka hiçbir iþe yaramayacak. Emperyalist-kapitalist sistemin genel bunalýmýnýn bugün karþýmýza çýkan derin krizinin gerçek nedeni sermaye kýtlýðý deðildir. Aksine kapitalist sermaye birikimi bu üretim tarzýnýn tarihinde hiç olmadýk boyutlara, hayal bile edilemeyecek ölçeklere varmýþ durumdadýr. Henüz baþlangýç aþamasýnda olan bu son krizde daha þimdiden buharlaþýp uçan sermaye deðerinin trilyon dolarlarla ölçülmesi, dünya çapýndaki sermaye birikiminin boyutlarý hakkýnda az-çok bir fikir verir. Kapitalist üretim sürecinin iç çeliþkilerini ve hareket yasalarýný bilenler sorunun sermaye birikimi sorunu olmadýðýný, ama tersine aþýrý birikmiþ sermaye olduðunu bilirler. ABD’de baþlayýp Avrupa, Asya ve dünyanýn geri kalan bölgelerine sýçrayan krizin salt bir finans krizi olmadýðýný görmek için þu haber bile yeter: “Ýngiltere’de Eylül ayýnda üretim, son 17 yýlýn en düþük düzeyine geriledi. Ýç ve dýþ piyasalardan yeni sipariþlerin azalmasý nedeniyle üretimdeki düþüþün hýzlandýðý kaydedildi.” Bu, Avrupa’ya ait bir haber. Bunu yeterince ikna edici bulamayanlara þimdi de Türkiye’den bir haber verelim. “Reel sektörün kimyasý bozuldu” baþlýklý haber þöyle devam ediyor: “Giderek þiddetlenen finansal krizin, baþta Avrupa ülkeleri olmak üzere Türkiye’nin ihracat pazarlarýnda yol açtýðý daralma eðilimi Türkiye’yi de olumsuz etkiledi…. Bu yýl ve geçen yýlýn Eylül 125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
aylarý karþýlaþtýrýldýðýnda, sanayinin üretim hacminin düþtüðü, stoklarýn büyüdüðü, iç piyasa ve ihracat sipariþlerinin azaldýðý, rekabet gücünün yitirildiði, yatýrýmlarýn kýsýldýðý, birim maliyetlerinin yükseldiði belirlenirken, bu geliþmelerin izleyen dönemde artarak süreceði beklentisinin yaygýnlaþtýðý dikkati çekti. Bu olumsuz geliþmelerde baþ etmen olarak talep daralmasý öne çýktý.” Böyle bir duruma düþmüþ kapitalist ekonominin kimyasý bozulmasýn da ne yapsýn! Ýþin esprisi bir yana, bu durumun Ýngiltere ve Türkiye ile sýnýrlý olmadýðýný, aksine emperyalist-kapitalist sistemin tüm ekonomilerinin temel sorunu olduðunu bilmek lazým. Bize yansýmasý “finans krizi” biçiminde olsa da, ya da bu þekilde yansýtýlsa da gerçekte olan biten þey kapitalist üretim biçiminin krizidir. Sorun tarihsel bir üretim biçimi olarak kapitalist üretim tarzýnýn yolun sonuna gelmiþ olmasý, ardýlý olan sosyalizmin, çürümüþ ve aþýlmasý tarihsel bir zorunluluk haline gelmiþ olan bu üretim tarzýnýn tüm pencerelerinden bize bakýyor olmasýdýr. Burjuva ekonomistler bile kapitalizmin içinde bulunduðu durumu olduðundan daha az vahim gösterebilmek için ancak þöyle ifadeler kullanabiliyorlar: “Bildiðimiz þekliyle Amerikan kapitalizminin artýk sonuna gelinmiþtir.” (London School of Ekonomics’ten Prof.Willem Buiter). Bu tespitte eksik býrakýlan ya da yanlýþ ifade edilen nokta, sonuna gelinen þeyin “Amerikan kapitalizmi”yle sýnýrlý olduðudur. Gerçekte ise, sadece Amerikan kapitalizminin deðil, dünya kapitalizminin sonuna gelinmiþtir. Baþka türlü nasýl mümkün olabilir ki? Kapitalizm, bir ekonominin farklý dallarý arasýnda karþýlýklý baðýntý ve sýký baðýmlýlýk yaratmakla kalmaz ama bütün kapitalist ekonomiler arasýnda da karþýlýklý ve sýký bir baðýmlýlýk yaratýr. Bunu günlük yaþamýn her adýmýnda görmek, hissetmek, yaþamak mümkün. Kapitalist bir ekonomide çýkan bir bunalýmýn emperyalist-kapitalist sistemin tümünü etkisi altýna almasý bu gerçeðin bir sonucu ve ifadesidir. ABD tekelci kapitalizmini emperyalist-kapitalist zincirden koparýp alýn, geriye sistem adýna bir
NYA DOÐUYOR Yeni Evrede Mücadele Birliði
þey kalýr mý? Bunlarý görmek için çok þey bilmeye gerek yok. Kapitalist üretim biçiminin sonuna gelinmiþtir; dünya burjuvazisi açýsýndan sorun budur ve itiraf edilmeyen gerçek de budur. Kapitalist üretimin yolun sonuna geldiðinin kanýtý ya da belirtisi nedir, diye sorulabilir. Buna verilecek pek çok yanýt içinde en baþta geleni þudur: sermayenin kendisi. Þu kadarýný söylemek yeterli olacak: “Kapitalist üretimin gerçek engeli, sermayenin kendisidir.” (Marx). Her kapitalistin ve bir bütün olarak kapitalist sýnýfýn gerçek amacý, sermaye birikimidir, yani canlý emeðin sömürülmesi yoluyla azami miktardaki artý-deðere el koymaktýr. Kapitalist sýnýf bunu, toplumun asýl tüketiciler kitlesini, yani emekçi sýnýflarý açlýk tabanýyla sýnýrlandýrarak yapmaya çalýþýr. Her kapitalist dünya çapýnda tüketici avýna çýkarken iþe kendi iç pazarýný tahrip ederek baþlar. Sermaye biriktikçe kitlelerin bu yýkýmý daha da katlanýlmaz hale gelir. Marx, kapitalist üretim biçiminde “bütün gerçek bunalýmlarýn son nedeni, daima kapitalist üretimin üretici güçleri sanki toplumun mutlak tüketim gücü bu güçlerin sýnýrýný teþkil edermiþçesine geliþtirme çabasýna zýt olarak, kitlelerin yoksulluðu ve sýnýrlý tüketimidir” diye açýklar. Kitlelerin yoksulluðu, sömürülmesi, yaþamdan kovulmasý ve dolayýsýyla tüketim güçlerinin sýnýrlanmasý sermaye birikiminin koþuludur. Sermaye, ancak hemen yaný baþýnda kitlelerin sefaletini biriktirerek ve büyüterek kendini geniþletebilir. Bu nedenle kapitalist üretimin baþarýsý da baþarýsýzlýðý da onu yýkýcý bunalýmlara sürükler. Ve dahasý, kapitalist üretimde bunalýmlarýn yinelenmesine karþý iþleyen her etmen, kendi içerisinde, gelecekteki çok daha güçlü bir bunalýmýn tohumlarýný taþýr. Burjuva hükümetlerin krizlere karþý almaya çalýþtýklarý önlemlerin ancak geçici sonuçlar verebilmesinin nedeni budur. “Kapitalist üretim, sürekli olarak, kendi niteliðinden gelen bu engellerin üstesinden gelmeye çalýþýr, ama bunu ancak, bu engelleri tekrar kendi yoluna ve hem de daha heybetli ölçekte koyarak becerir”
HALKLAR SAHNEYE ÇIKIYOR Dünyada, milyarlarca insan en temel ihtiyaç maddelerini karþýlamaktan uzak, açlýk, sefalet, yoksulluk içinde, en temel barýnma koþullarýndan yoksun bir þekilde yaþarken vitrinler, maðazalar, depolar, antrepolar týklým týklým tüketim mallarýyla dolu. Bir yanda, kitleler tarafýndan tüketilmek üzere stoklarda satýlmayý bekleyen daðlar kadar meta, öbür yandan bunlarý satýn alýp tüketme gücünden yoksun milyarlarca insan. Kapitalist üretim, her þeyden önce, bir kitle üretimidir. Dolayýsýyla, kapitalizmde kitlelerin “sýnýrlý tüketimi” meta kýtlýðýndan deðil, ama kitlelerin aþýrý yoksulluðundan ileri gelir. Sermaye ise biriktikçe ve birikmek için bu sefaleti daha da derinleþtirir. Devrimci bir teknik temele sahip olan kapitalist sanayi, her gün binlerce proleteri sokaða atarak, yani yaþamdan kovarak bu sefaletin derinleþmesinde önemli bir rol oynar. Fakat kitleler, kapitalizmin bu sonuçlarýný edilgen bir þekilde, kollarýný göðüslerinin üzerinde kavuþturarak seyretmiyorlar. Günümüzde kitlerin yoksulluða, sefil yaþama, yaþamdan kovulmaya karþý iki temel hareket biçimini görüyoruz. Birincisi, ya zenginliðin biriktiði emperyalist merkezlere, Avrupa, ABD, Avustralya, Japonya gibi ülkeler artýk toplu diyebileceðimiz þekilde göç ediyorlar. Emperyalist efendilerin bu kadar güç ve olanaða karþýn göçü önlemekte yetersiz kalýþlarýnýn nedeni göçün arkasýndaki bu güçlü temeldir. Ýkincisi, açlýk isyanlarýyla, özel mülkiyete saldýrýlarla, devrimci eylemlerle kapitalizmi aþacak tarihsel giriþimlerde bulunuyorlar. Kitlelerin dünya çapýnda daha etkili, daha kalýcý, kapitalistleri daha korkutucu hareket biçimi budur. Latin Amerika’da, Asya’da, Afrika’da gördüðümüz savaþlarýn, ayaklanmalarýn, isyanlarýn, kargaþalýðýn arkasýnda kapitalizmin yarattýðý iþte bu güçlü saikler bulunuyor. Soygun, gasp, hýrsýzlýk, talan gibi hareket biçimleri, genel ve bilimsel olarak ele alýndýðýnda, kitlelerin “kutsal” kapitalist özel mülkiyete saldýrýlarýndan baþka ne anlama gelir ki! Demek ki, suç ve suçlu oranýný görülmedik biçimde 125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
Gündem
artýran; burjuvaziyi de her geçen gün daha fazla zindan inþa etmeye götüren nedenlerin arkasýnda muazzam ölçeklerde birikmiþ ve biriktiði ölçeklerde de kitlelerin sefaletini biriktirmiþ olan kapitalist sermaye vardýr. Ulaþým, iletiþim ve üretim teknolojisindeki dev geliþmeler kapitalist meta üretimini inanýlmaz ölçeklere çýkarmýþtýr. Ancak metalar kendilerini satýn alacak tüketiciler kitlesini vitrin ve depolarda beklerken kapitalistlerin yoðun sömürüsü altýndaki yoksul emekçi sýnýflar, kapitalist mülk edinme biçimi nedeniyle bunlara sahip olamýyorlar. Kapitalist üretim zincirinin koptuðu ilk halka da budur. Bunun sonucu önce stoklar büyüyor, sipariþler azalýyor, üretim hacmi kýsýlýyor, iþçiler iþten atýlýyor, iþten atýlan iþçiler temel ihtiyaçlarýný karþýlayamamanýn yaný sýra alýþ veriþ yaptýklarý esnafa, ya da kredi kartlarýný kullandýklarý bankalara borçlarýný ödeyemiyorlar; ödemeler zinciri kopuyor, küçük dükkân sahibinin iflasýný toptancýnýn iflasý, tüccarýn iflasýný fabrikatörün iflasý, onun iflasýný borsada oynayan spekülatörlerin zararý ve en sonu, bunlarýn hepsinin üzerinde yer alan bankalarýn iflas bayraðýný çekmesi izliyor. ABD tekelci kapitalizmi çöküyor. En azýndan artýk sistem içindeki dünya hâkimiyetini yitirdiði konusunda herkes hemfikir. Emperyalist kapitalist zincirin bu en önemli halkadan kopmasý ve bunun dünya halklarýnýn kapitalizme karþý ayaða kalktýðý bir döneme denk gelmesi tarihsel bir dönüm noktasý içinde olduðumuza iþaret etmektedir. Ýþçi sýnýfý adýna, emekçi sýnýflar adýna hareket eden birinin emperyalist-kapitalist sistemin derin bir bunalýma girmesinden korkmasý ve “insanlýk felakete sürükleniyor” diye baðýrmasý onun korkak bir ahmak olduðunu gösterir. Dünya proletaryasý, emekçi sýnýflar, ezilen halklar emperyalist-kapitalist sistemin en zayýf olduðu bir zaman diliminde kapitalizmi aþarak komünizme doðru yürümek üzere ayaða kalkmýþ bulunuyorlar. Ýnsanlýðýn yürüyüþü yeni bir dünyanýn doðumuna doðrudur. Fidel’in dediði gibi “kazanacaðýz!”
13
Eylemler
DEVRİMİN AYAK SESLERİ DÜNYAYI SARSIYOR
05 Eylül 2008 Brezilya’da 11 bin Metal Ýþçisi Grevde Brezilya’nýn Sao Paulo kentinde Volkswagen AG ve Volvo AB ve Renault SA otomobil fabrikalarýnda çalýþan Curitiba Metal Ýþçileri sendikasý üyesi 11 bin iþçi enflasyon artýþý için binde 5’lik artýþ ve bin 500 Brezilya Real’i ek ücret talebiyle greve gitti. Hükümet artýþ talebini kabul etse de ek ödeme yapmayacaðýný açýklamýþtý. Ancak Bölge Ýþçi Sendikasý Lideri Sergio Butka, ülkedeki otomotiv endüstrisinin üretimini ve satýþýný doðrudan etkilediklerini bilerek taleplerinin karþýlanýncaya kadar greve devam edeceklerini söyledi. Ayrýca Topraksýz Kýr Ýþçileri Hareketi de (MST) greve destek verdi.
lerinde de eylemdeydi. Meksika öðretmenler birliði dört gün önce kamu eðitimini savunmak üzere ulusal düzeyde bir gösteri düzenlemiþti. Birlik 23 Eylül’de gösteriyi tekrar etme hazýrlýðýnda.
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Boing’de 27 Bin Ýþçi Grevde Boeing’de çalýþan yaklaþýk 27 bin teknisyen ve iþçiyi temsil Ýran’da Grevci Ýþçilere Polis Saldýrdý eden Uluslararasý Teknisyenler ve Havacýlýk Ýþçileri SendikaKiyan Lastik Fabrikasý iþçilerinin bir aylýk yeni grev döne- sý’nýn (IAMAW), Çarþamba günü aldýðý grev kararýný 48 saat erminin ardýndan mollalar tarafýndan seçilmiþ yönetimin, iþçilerin telemesine raðmen, taraflar arasýnda yapýlan görüþmelerde ilerbirikmiþ ücret ve ödeneklerini ödemeyi reddetmesinin üzerine leme saðlanamadý. 31 Aðustos günü iþçiler, Tahran-Saveh yolundan geçenlerin dikIAMAW Seattle bölgesi baþkaný Tom Wroblewski, üyelerikatini çekmek için kullanýlmýþ lastikleri fabrikanýn bahçesinde ne yaptýðý açýklamada, sürdürülen görüþmelerde Boeing þirketiyaktýlar. Ardýndan polisin saldýrýsý sonucu grev sona erdi. Saldý- nin olumlu yaklaþým göstermediðini belirterek, “Grev baþladý” rýda birçok iþçi yaralanýrken birçok iþçi de gözaltýna alýndý. dedi. Ýlk olarak 12 Nisan’da yaklaþýk 1200 iþçi bir gösteri yürüyü10 Eylül 2008 þü düzenlemiþti. Bunun üzerine mollalar, hareketin yayýlmasýnÝran’da Tekstil Ýþçileri Grevde dan korkarak insanlýk dýþý bir uygulamayla yüzlerce polisi greve Ýran’ýn kuzeybatýsýnda Bonyad Mostazafan’a baðlý tekstil çýkan iþçilerin üzerine saldýrtmýþtý. Bunun üzerine çevre sakinlefabrikasý iþçileri 5 aydýr maaþlarýný alamadýklarý için greve gitti. ri ve gençler grevdeki iþçilere destek vermek amacýyla taþ ve soKürdistan bölgesindeki Hükümet binasý önünde protesto gösteripalarla polisle çatýþmýþtý. Bu olaydan sonra bazý iþçiler de tutuksi yapan iþçiler bölge güvenlik güçlerince ablukaya alýndý. Prolanmýþtý. testocularýn bulunduðu alana gazeteciler dahil kimsenin giriþine 06 Eylül 2008 izin verilmiyor. Buna karþýn iþçiler aileleri ile birlikte grevlerini Meksika’da Öðretmenler Eylemde sürdüreceklerini belirtiyorlar. Meksikalý öðretmen temsilcileri ülkenin çeþitli eyaletlerinde Yoksul Kürdistan bölgesindeki fabrikanýn yönetimi, iþçilerin hükümetin eðitim politikalarýna yönelik protestolarýný sürdürü- alacaklarını ve ücret artýþlarýndan doðan ödeneklerini tasfiye etyorlar. meye ve fabrikayý ülkede tekstil pazarýnýn yoðun olduðu yerlere Eðitimciler Sendikasý kaynaklarýnýn verdiði bilgiye göre, taþýmaya çabalýyordu. Morales ilinde protestocu öðretmenlerin düzenledikleri gösteriYunanistan’da Ýþçiler Eylemde ler Ýçiþleri Bakanlýðý’ný uzlaþma masasýna oturmaya zorladý. . Yunanistan’ýn kuzeyindeki Thessaloniki kentinde sendikalaGörüþme bu eyaletin baþkenti Cuernavaca’da Perþembe gürýn çaðrýsýyla toplanan 10 bin kiþi, ekonomik reformlar adý altýnnü gerçekleþecek. Moralesli öðretmenler iki hafta önce, Ulusal da hayata geçirilen neo-liberal politikalarý protesto etti. Yapýlan Birlik liderliði ile federal yönetim arasýnda varýlan ve kamu eðieylemde polisle bir grup eylemci arasýnda çýkan gerginlik çatýþtimi aleyhine olduðu düþünülen tartýþmalý bir anlaþmayý kabul etmaya döndü. Eylemciler molotof kokteylleriyle bir bankaya salmediklerini ilan etmek üzere süresiz grev baþlattýlar. Eðitimciler dýrýrken, polis gözyaþartýcý gazla saldýrdý.10 kiþi tutuklandý. ülkenin güneyindeki Oaxaca, Guerrero ve Quintana Roo eyalet12 Eylül 2008
14
125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Volvo’da Ýþten Çýkarmalar Ýsveç’in araba üreticisi Volvo, yurt içinde 900 kiþinin iþine son verecek. Þirket, ABD ve Avrupa’da satýþlarýn azalmasýndan dolayý tenkisata gideceðini açýkladý. Yazýlý bir açýklama yapan Volvo, ABD ve Avrupa ekonomilerinde görülen kötü gidiþin üst düzey araba piyasalarýný alt düzey piyasalardan çok daha fazla etkilediðini bildirdi. Þirket daha önce de 2 bin iþçinin iþine son verileceðini açýklamýþtý. Þirketin tüm dünyada 25 bin çalýþaný var. Volvo, Gothenburg’daki fabrikasýnda gece vardiyasýný kaldýracaðýný açýkladý. Bu sene 400 bin araç satmayý planlayan Volvo, geçen sene 457 bin araç satmýþtý. Þirkette geçen ay da üst yönetimde deðiþikliðe gidileceði açýklanmýþtý.
Eylemler
01 Ekim 2008 Yunanistan’da Gazeteci Grevi Yunanistan’da tüm basýn-yayýn çalýþanlarý, hükümetin sosyal güvenlik reformunu protesto amacýyla, meslek örgütlerinin aldýklarý karar doðrultusunda 24 saatlik greve gitti. Grev, Yunanistan Gazeteciler Sendikasýnýn (ESIEA) çaðrýsý üzerine, sabah saat 05.00 itibarýyla baþladý. Tüm ülkede basýn toplantýlarý ve benzeri etkinlikler iptal edilirken, kamu ve özel televizyon kanallarýyla radyo istasyonlarý haber yayýnlarýný tamamen durdurdu. Haber ajanslarýnýn da katýldýðý grev süresince haber aðýrlýklý internet siteleri sayfalarýný yenileme iþlemine son verdi. Yazýlý basýn çalýþanlarýnýn bugün iþ baþý yapmamalarý nedeniyle ülke genelinde hiçbir gazetenin hazýrlanamadýðý ve bayile19 Eylül 2008 rin raflarýnýn yarýn boþ kalacaðý açýklandý. Yunanistan hükümeti, Suveyþ Kanalý Ýþçileri Kazandý geçen Mart ayýnda çeþitli meslek gruplarýnýn oluþturduðu 155 eDevlete ait Suveyþ Kanalý þirketinin taþeronu olarak çalýþan meklilik fonunu 5 ana fonun çatýsý altýnda toplamayý öngören bir þirketlerin iþçileri iki haftadýr sürdürdükleri oturma ve iþ býrakma yasal düzenleme yapmýþtý. eylemine kazanýmlarla son verdiler. Kanal Þirketi’nin limanlar 04 Ekim 2008 ve büyük projeler alanýndaki çalýþanlarý, iki haftadýr þirketin ÝsArjantin’li Çiftçiler Eylemde mailiye’deki genel merkezi önünde Port Said kentindeki Rope Arjantin’de çiftçiler, hükümetle yaptýklarý görüþmelerde iWorkers Þirketi iþçileriyle birlikte oturma eylemi gerçekleþtirilerleme saðlayamadýklarý gerekçesiyle en az altý gün tahýl ve et yorlardý. Kanal Þirketi’nin kadrolu çalýþanlarýyla ücret denkliði ihracatýný durdurmayý planlýyor. talep eden iþçiler, eylemin sonunda ücretlerinde yüzde 50 artýþ ve Arjantin, dünyanýn en büyük tahýl ve et üreticilerinden biri. Ramazan ayý için özel ek ödeme elde ettiler. Çiftçiler, hükümetin, son yüz yýlýn en aðýr kuraklýðýnýn yaþandýGüney Afrika’da Gecekondu Halký Ayakta ðý kuzeydeki küçük ve orta ölçekli tarým iþletmelerini destekleHaftalardýr Durban kentindeki elektriksiz gecekondu mahal- mesini talep ediyorlar. 2008 baþýnda çiftçi eylemleriyle sarsýlan lelerinde kullanýlan mumlar ve gaz lambalarý yüzünden büyük Arjantinde, çiftçiler bir kez daha alanlara çýktý. Hükümetin, tahýl yangýnlarla boðuþan gecekondu halký sokaða indi. Halk, Siyan- ihracatý ve özellikle de soya ihracatýna koyduðu ek vergileri proda yerleþim bölgesinde belediye tarafýndan baþlatýlan yasadýþý testo amacýyla baþlatýlan ve dört ay süren eylemler ülkenin tümügecekondu yýkýmlarýna karþý mücadele baþlattý. Abahlali baseM- nü etkilemiþ, birçok kent ve kasabada gýda sýkýntýsý baþlamýþtý. Sonuçta, hükümetin önerdiði ek ihracat vergileri parlamenjondola gecekonducular hareketine üye gecekonducular yýkýmlara karþý her gün yürüyüþ ve protesto eylemleri gerçekleþtiriyor- todan geçemedi, ama bu çiftçileri yatýþtýrmadý; çünkü baþka talar. Bölgede yol yapýmý gerekçesiyle baþlatýlan yýkýmlara ve ev- lepleri de var. Bu kez çiftçiler, yakýt fiyatlarýndaki týrmanýþ ve kuzeydeki leri yýkýlan halkýn “geçiþ kamplarýna” yerleþtirilmesine karþý çýku rak lýktan etkilenen küçük ve orta iþletmelere devlet desteði vekan gecekonducular tarafýndan gerçekleþtirilen eylemler yoðun polis baskýsýyla karþý karþýya. Halký gösterilere son verilmemesi rilmesini istiyorlar. Açýklanan eylem planýna göre, önümüzdeki halinde gerçek mermi kullanmakla tehdit eden polis, kauçuk altý gün boyunca tahýl ve soya ihracatý dondurulacak ve et ihramermilerle halka saldýrýrken, bazý yaralý eylemciler hastaneye catý çok sýnýrlý olarak yapýlacak. Ama çiftçiler bu kez yýlýn baþýndaki gibi yollara barikatlar kurmayý düþünmediklerini söylüyorkaldýrýldý. lar. Filipinler’de Ýþten Çýkarmalara Karþý Eylem Meksika’da ‘68 Anmasý KMU (Kilusang Mayo Uno-Bir Mayýs Sendikasý) militan Mexico City’de binlerce kiþi bundan 40 yýl önce güvenlik iþçileri, geçen Çarþamba gününden bu yana baþkent Metro-Manila’da bulunan ve iþçileri yasadýþý biçimde iþten çýkarmakla suç- güçlerinin bir öðrenci ve iþçi gösterisinde ateþ açmasý sýrasýnda lanan þirketlere karþý bir dizi kuþatma eylemi gerçekleþtiriyor. ölenleri anmak için yürüyüþ yaptý. Meksikalý öðrenci ve iþçilerin Tlatelolco Meydaný’ndaki deKMU, eylemin yasadýþý kitlesel iþten çýkarmalara karþý sendikamokrasi yanlýsý protesto gösterileri sýrasýnda meydana gelen ateþ nýn yanýtý olduðunu açýkladý. KMU genel sekreter yardýmcýsý açma ve ölümler, 1968 Olimpiyat Oyunlarý’nýn baþlamasýndan Roger Soluta, iþçilerin yasadýþý iþten çýkarmalarýn kurbaný haline birkaç gün öncesine rastlamýþtý. getirilmesinin, meþru haklarýný meþru yollarla savunan iþçilere Güvenlik güçlerinin açtýðý ateþte kaç kiþinin öldüðü hala tarkarþý giderek daha fazla kullanýlan bir yönteme dönüþtüðünü týþma konusu. Olayla ilgili olarak çeþitli soruþturmalar açýldýysa vurguladý. KMU’ya göre, Metro-Manila kökenli birçok þirket da hiç kimse mahkum olmadý. çok sayýda iþçiyi “yasadýþý grev” yaptýklarý gerekçesiyle iþten çýO dönemde hükümet 30 dolayýnda kiþinin öldüðünü bildirkartýyor. Geçen hafta da yasa dýþý grev yaptýklarý öne sürülen miþti. Ýnsan haklarý gruplarý ve yabancý gazeteciler ise 300’e yasendika yetkililerinin üzerine ateþ açýlmýþtý. kýn kiþinin öldüðünü söylemiþlerdi. 125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
15
Okur
KAPÝTALÝST TOPLUMDA ÝÞÇÝ OLMAK
Kokuþmuþ sistemin pislikleri içerisinde onurlu duruþlarýyla, mücadele ve kavgalarýyla sýnýfýn yolunu aydýnlatanlar, merhaba!.. Benim gibi üretimden ve yaþamdan kovulmuþ iþsiz iþçiler... karýn doyurma pahasýna çýrpýndýkça batýyoruz öyle deðil mi! Açlýðýn, yoksulluðun, sefaletin, baskýnýn her gün yaþadýðý bu köhne dünyadan göçene kadar yazgýmýz bu olmamalý. Birþey yapmalý, birþeyleri kökten deðiþtirmeliyiz. Öyleyse ne zaman, sorusuna verilecek cevap, hemen þimdi! Yarýnlarý kurmanýn kavgasýnda buluþalým. Ben iþsiz bir iþçiyim. Daha önce fabrika çalýþýyor olmam güvence olmadý. Ýþveren bir çýrpýda attý dýþarý. Günledir iþ aradým, deðiþik durumlarla karþýlaþtým. Bunlarý kýsaca anlatmak istiyorum. Ýþsizliðin insanlarý bunalýma, açlýða, fuhuþa kadar götürdüðü koþullarda sanki bu, kaderleriymiþ gibi þükürcülüðe zorlanýyoruz. Bizler analarýmýzdan böyle mi doðduk dersiniz. Ne böyle doðduk, ne de içimizde böyle birþeyler var. Kapitalizmin kendisi bunalýmlarýn ebesidir. Bir öðrenci düþünün ki ailesinin geliri yok, kendi çabalarýyla okumak zorundadýr. Ýþ arar bulamaz. Bulur ama iliklerine kadar sömürülür. Aldýðý ücret harç parasý, ev kirasý, yemek derken cebinde arkadaþýna ikram edeceði bir çay parasý dahi kalmaz. Ve süreç ruh saðlýðýnýn bozulmasýna kadar gider. Kapitalizm fuhuþun anasýdýr! Kapitalizmde kadýn tamamen cinsel bir metadýr. Bu her yerde aynýdýr. Kadýn nerede olursa olsun asla güvencede deðildir. Bunu þahsen iþsiz olarak son günlerde yaþadýðým örneklerle açýklamak istiyorum. Baþta ben bir fabrika iþçisiyim dedim. Üretimin içinden geliyorum. Buradan atýlýnca, geçimimi saðlamak zorunda olan her insan gibi iþ arýyorum. Ama iþ yok. Ýzmir’in dýþý da olsa çalýþmayý göze almýþtým. Bir gün gazete aldým. Ýþ ilanlarýný takip ettim. Yapabileceðim 2-3 iþle ilgili koyuldum görüþmelere. Biriyle görüþtüm. Lokanta... Gelin görüþelim dendi. Adrese gittiðimde lokanta birahane olmuþtu. Bizleri erkeklere meze olarak sunulmamýz için tuzak hazýrdý. Ýnanamadým. Ayrýldým. Ama isyaným kabarmaya baþlamýþtý. Her þeyin bilincindeydim. Ýkinci ilana gittim. Telefonda fiziðiniz nasýl, güzel bir bayan mýsýnýz dendi. Önce þaþýrdým. Sonra benim iki kolum ve iki ayaðým var. Bunlarý harekete geçiren bir de beynim var, iþiniz için bunlar yetmiyor mu, dedim. Hayýr yetmiyor, ayný ortamda çalýþacaðýz, yanýmda gezdirdiðim bayan alým çalýmlý olmalý gibi laflar söyledi. Ýsyaným büyüyordu. Tek kelime etmeden telefonu kapattým. Kendimi zor tutuyordum. Tüm camekanlarý kýrmak, baðýrmak istiyordum. Kapitalizm çirkefliklerini haykýrmak istiyordum. Ben sýnýf bilincini almýþ bir emekçi kadýn olarak bunlara karþý duruþumu sergiledim. Peki bilinçsiz olanlarý kim bilir neler bekliyor. Ýþte dostlarým... Vahþi kapitalizmin biz emekçilere, yoksullara verdiði koca bir sefaletten baþka birþey deðildir. En kutsal sevgiler bile yok olmakta, anne-baba çocuklarý masraf olarak görmektedir. Aile içi þiddet artýyor. Kapitalizm cinnet geçiriyor. Daha fazla sömürme isteði, acýmasýzlýðý, baskýyý artýrýyor. Buna karþý isyanlar, ayaklanmalar sistemin bunalýmýný artýrýyor. Bizler, emekçiler, böyle yaþamaya mahkum deðiliz. Bizlere artýk büyük sorumluluklar düþtüðünün bilinci içinde hareket etmeli, bilinçlenmeli, örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz. Unutmayalým. Devrim hamaldan generaller yaratýr. Yarýnlar bizimdir yoldaþlarým. Varýn bugünden kavgaya gelin. Devrim için yaþayalým. Devrim için savaþalým. Kapitalizm Öldürür, Kapitalizmi Öldürün. Ýzmir’den Mücadele Birliði Okuru Bir Ýþçi
16
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Yokluðun ve Sefaletin Memleketi; Antep
Yokluðun ve sefaletin kenti olan Antep’ten bir iþçi olarak, çalýþtýðým trikotaj dalýndaki iþçilerin ve genel olarak Antep’te bütün iþkollarýnda çalýþan iþçilerin durumundan bahsedeceðim. Öncelikle ekonomik durum hiç de sermayenin dediði gibi deðil. Kandýrmaca istatistiklerle ekonominin iyiye gittiðini iddia eden sermaye ve onun uþaklarý ekonomistler halkýn yoksulluðuna bakýyor fakat görmüyorlar. Geçenlerde Antep kanallarýnda Antep’te “hayýrsever”lerin yoksul öðrencilere kalem ve defter yardýmýný nasýl gerçekleþtirdiklerini izledik. Bir kalem ve üç defter için birbirlerini ezen o çocuklarý içimiz kanayarak izledik. Herhalde bu sermaye yanlýsý ekonomistlerimiz Antep’teki bu yoksul öðrencilerin izdihamýný,polislerin bu izdihamý engellemek için çocuklara sille tokat vurduklarýný göremiyorlar. Antep’te 10 kilo bulgur için kadýnlarýn birbirini ezdiðini, bayýlanlarýn olduðunu, aþevlerinin önünde uzun kuyruklar oluþtuðunu hiç görmüyorlar. Milyonlarca iþsizi, her sokak baþýnda bir tinercinin veya herhangi bir madde baðýmlýsýnýn insanlarý gasp ettiðini, öldürdüðünü görmüyorlar. Kadýnlarýn yarým ton kömür için kaymakamlýk önlerinde uzun kuyruklar beklediðini görmüyorlar. Her türlü rezilliði çeken Antep iþçilerinin, kadýnlarýnýn, çocuklarýnýn bu durumunu aslýnda herkes görüyor; fakat bir tek bizleri yönetenler, “ekonomi iyiye gidiyor” diyenler görmüyor. Bunlar ya bizleri çok aptal sanýyorlar ya da kendileri çok yüzsüzler. Bütün bunlar yaþanýrken ar damarý olmayan bu insanlar hala bu ülkeyi güllük gülistanlýk göstermeye çalýþýyorlar. Evet Antep’in Fransýz ve Ýngiliz iþgaline karþý hiçbir yardým almadan mücadele veren Antep insanýný, kadýnlarýný, çocuklarýný dilenci durumuna getirenler hala utanmadan yüzümüze baka baka yalan söyleyebiliyorlar. Onlar insanlarý ne hale getirdiklerini insanlarýn ne acýlar çektiklerini çok iyi biliyorlar. Ama kapitalist sistemin karanlýktan beslenen aç sýrtlanlarý; þunu da iyi bilin ki sisteminiz çorap söküðü gibi çözülmeye baþladý. Her türlü pisliði yapan, halký soyan, her türlü zulmü reva görenler, siz de kendi pisliðiniz içinde boðulacaksýnýz ve tarihin kirli sayfalarý arasýnda yerinizi alacaksýnýz. Soyduðunuz ve sefalete mahkum ettiðiniz bu halk sizleri ve sisteminizi ortadan kaldýracaktýr. Ve bizlerden bu zamana kadar çaldýðýnýz her þeyimizi, geleceðimizi geri alacaðýz. Artýk emekçi halklarýmýz uyanýyor ve yavaþ yavaþ ayaða kalkýyor. Artýk eskisi gibi yönetilemiyorlar ve de eskisi gibi yönetilmek istemiyorlar . Artýk insanlarýmýz yokluðun, açlýðýn bir kader deðil de bir avuç asalak kapitalist sýnýfýn çýkarlarý sonucu olduðunu çok iyi görüyor ve mücadele alanlarýnda yer almaya baþlýyor. Önümüzdeki süreç artýk kapitalist sistemin çöküþ süreci olacaktýr. Antep’ten Trikotaj Ýþçisi
125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
KAPÝTALÝST SÝSTEM ÝNSANLIÐI YOKOLUÞA SÜRÜKLÜYOR
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Kapitalist sistemin kar amacýyla insaný sömürüsü ve hayatýna kastediþi günden güne katlanarak devam ediyor. Baþýndan beri insan saðlýðýný hiçe sayan bu kar hýrsý insanlýðý yok oluþa sürükleyen bir boyut almýþtýr. Böyle sürmesi halinde insanýn ne soluyacak temiz havasý ne de içecek suyu kalmayacaktýr. Yakýn gelecekte insanlarý tanýsý konulamayacak hastalýklar ve toplu ölümler beklemektedir. Kapitalist sistem, herkesin saðlýk hizmetlerinden eþit bir þekilde yararlanmasýna imkan vermemenin yaný sýra özellikle emekçilerin muayene ve tedavi olanaklarýný kýsýtlar. Bunun aksine yaþam þartlarýndan dolayý iþçi ve emekçilerin muayene ve tedavi ihtiyaçlarý hep olmuþtur. Çünkü iþçi ve emekçiler kapitalist sistemde saðlýðý tehdit edici þartlarda ve ortamlarda çalýþmaya ve yaþamaya mahkumdur. Ýþçi ve emekçilerin saðlýðý tehdit edici durumlara maruz kalýþlarý sadece iþ þartlarýnda ve ortamlarýnda söz konusu deðildir. Emeklerine karþýlýk gelmeyen az ücret dolayýsýyla saðlýksýz, konforsuz ortamlarda barýnmak zorunda kalýrlar. Bunun yaný sýra yeterli ve dengeli beslenemezler. Beslendikleri de sistemin kar hýrsý sebebiyle doðallýðýný ve özünü yitirmiþ þekilde onlara pazarladýðý hormonlu ve saðlýksýz gýdalardýr. Pazarlananlar arasýnda hormonlar ve ilaçlarla doðallýðý bozulan sebze ve meyvelerden baþka akla gelmeyecek bir sürü þeyle karýþtýrýlmýþ gýdalar da vardýr. Kapitalist sistemin kar hýrsýnýn insan saðlýðýný tehdit eden boyutu iþçi ve emekçilerin içtikleri su ve soluduklarý havaya dek varmýþtýr. Artýk doða da tahrip edilmiþ, tüketilmiþtir. Kapitalistlerin böyle durumlara çözüm yollarý yok deðildir. Ýþçi ve emekçileri daha iyi þartlardaki evlere yerleþtirmek için kollar sývanýr. Kapitalistler pazar ihtiyacýný karþýlamak için iþçi ve emekçilerin yaþadýklarý o saðlýksýz ve konforsuz evleri kentsel dönüþüm adý altýnda zorla yýkar. Ýþçi ve emekçiler kendilerine pazarlanan
Okur
maruz kalan, yaþam hakký her gün biraz daha elinden alýnan iþçi ve emekçilerdir. Kapitalistlerin kendilerinin sebep olduklarý bu tahribat karþýsýnda paniklemeleri ve kalýcý önlem almalarý beklenemez. Onlar bu tahribatlarýn etkilerinden kendilerini bir þekilde uzak tutabiliyorlar. Ne kirlenmesine sebep olduklarý suyu içiyor ne de doðallýðý bozulmuþ gýdalarla besleniyor. Tahrip ettikleri doðanýn felaketlerine maruz kalmayacak ortamlarda yaþýyorlar. Geçmiþte ve günümüzde yaptýklarý gibi gelecekte de insan hayatýný tehdit eden hastalýklardan bir rant elde etmeye bakacaklar. Bu sistemin savunucularý sistemin özüne yaraþýr þekilde her þeyden kar elde etme amacýný taþýrlar. Kapitalist sistemin varlýk amacýna raðmen yaþanabilir olmasýný saðlamak adýna bir takým düzeltmelere gidilmesi yani temiz çevre, saðlýklý yaþam, doðal gýda gibi kampanyalara giriþilmesi gerçekçi ve samimi çözümler deðildir. Kapitalist sistem varlýk nedeni olan kardan feragat etmez. Bu kar amacý insanlarýn hayatýna, yaþam alanýna tehdit oluþtursa bile. En kalýcý çözüm sistemin kendisini ortadan kaldýrmak, onu yok etmektir.
bu evlere alým güçlerinin yetersizliði ve iþ alanlarýndan uzaklýk nedeniyle taþýnamazlar. Evsiz kalmalarýnýn yaný sýra yaþadýklarý alanda molozlarýn býrakýlmasýyla çocuklarýnýn baþlarýna türlü haller gelir: eli ezilen, kafatasý çatlayan, topallayarak yürümeye mahkum kalan, yüz felci geçiren çocuklar… Saðlýklý beslenme konusunda bilgi verilir: organik gýdalarla beslenin uyarýsý yapýlýr, saðlýksýz gýdalar konusunda dikkatli olunmasý ve belli markalar dýþýndaki markalarýn ürünlerinin alýnmamasý uyarýsý yapýlýr. Küresel ýsýnmadan kaynaklý suyun iyice azalmýþ olmasý durumunda içilen su konusunda bile tasarruf yapýlmasý telkin edilir. Ama kapitalistlerin ne fabrikalarýndan çýkan kimyasal atýklardan dolayý kirlettikleri su ve hava için önlem almaya niyetleri ne de su kýtlýðýna raðmen lagünlerini doldurmama gibi fedakarlýklarý (!) olBir Mücadele Birliði Okuru maz. Bu durumda her zaman ve her þeyde olduðu gibi iþçi ve emekçiler taviz vermeye zorlanýr. Ýnsana yarar ve hizmet amacýndan tamaKapitalist sistem sonuna yaklaþtýkça saldýrganlýðýný men uzak, kar etme amacý taþýyan, bu amacý daha da artýrýyor. Tekelci sermaye ve onlarýn devleti bir için de insan hayatýna yandan emekçiler üzerinde baskýlarýný artýrýyor, diðer takastetmekten geri dur- raftan emekçilerin ellerindeki ekonomik ve sosyal kazamayacak bir sistemin in- nýmlara saldýrýyorlar. Bugüne kadar kazanýlan haklarýmýsan saðlýðýný gözetecek, zýn güvencesi olmadý, bundan sonra da olmayacak. Ýktidar koruyacak þekilde iþle- sýnýf düþmanlarýmýzýn elinde kaldýkça da bu mümkün demesi beklenemez. Artýk ðil. Yozlaþtýrma ve gericileþtirmeye yönelik baskýlar altýngelinen bu nokta bizi þaþýrtmasa da bunun önü- da yaþýyoruz. Milyonlarca insan aç, iþsiz ve sistem bize ne ne geçecek kadar kor- özgürlük, ne iþ, ne de ekmek verebilir. Emekçiler ve iþçikutmalý. Çünkü sistem ler kendi iktidarlarý için mücadele etmeli, haklarýný almak saðlýðýmýz hatta hayatý- için savaþmalýlar. Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar, Her Þey Emeðin mýz aleyhine son hýzla Olacak” þiarýyla yolumuza devam edelim. iþlemeye devam ediyor. Bu sistemden en HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! çok korkmasý gereken her alanda sömürüye Antep’ten Mücadele Birliði Okuru
HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK!
125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
17
Ekin Sanat
BASIN BÝLDÝRÝSÝ
6 Ekim 2008 Yola çýktýk bundan tam 20 yýl önce… Arkamýzda kaygýlarýmýzý, çekingenliklerimizi býrakarak… Amacýmýz insaný, geleceði, kendimizi tanýmak ve deðiþtirmekti… Çýktýðýmýz yolda yalnýz deðildik… Bunu bilmenin güveni ile bizden önce atýlmýþ adýmlarýn yol göstericiliðinde kendi küçük adýmlarýmýzla yürüdük… Çaðýmýz korkunç… çaðýmýz insaný, doðayý ve geleceðimizi yok ediyor. Her þeyin metalaþtýrýldýðý alýnýp satýldýðý, tek erdemin almak ve satmak olduðu bir çaðda yaþýyoruz.
18
Yýkým üreten bu çaða karþý “þarký söyleyen yarýnlarý” yaratma mücadelesi veriyoruz… Yýl 1988… 1988 yýlýnda saatler “Bahar Eylemleri”ni hazýrlarken Boðaziçi’nde Ortaköy’de ilk tohum atýldý topraða… Boðaziçi Ekin Sanat Derneði (BESD) kuruldu…12 Eylül karanlýðýnýn susturamadýðý, karartamadýðý tutkulu ve fedakar yüreklerdi bu adýmý atanlar… Yýl 1993… Ýstanbul genelinde, BESD dahil, yüzlerce derneðin kapýsýna mühür vuruldu. “Mücadelemize Kilit Vuramazsýnýz” diyerek baþlattýðýmýz arayýþýn sonucunda 15 Aðustos 1993’de Taksim Tünel’de Genç Ekin Sanat Merkezi kuruldu. Yýl 1996… Bir kez daha kilit vuruldu kapýmýza… Ama kilit vuramadýlar sanatýmýza… Yýl 1997’de Gesam adýyla devam etti sanat yürüyüþümüz… Yýl 2001’i gösterdiðinde “hayata dönüþ” diyerek ölüm yaðdýranlar dýþarýda da hayatý yok etmek için harekete geçerek sanat merkezimizin kapýsýna kilit vurdular… Uzun sürmedi bu hapislik… Takvimler 2002 yýlýný gösterdiðinde adýný Ayýþýðýmýz Aysun Bozdoðan’dan alan Ayýþýðý Sanat Merkezi hayatýn tüm renklerini sanatýn o güzel diliyle ölümsüzleþtirmek için kapýlarýný açtý. Yaþama… Atölye çalýþmalarýmýz, panel ve söyleþilerimiz, konferans ve sempozyumlarýmýzla yürüyüþümüz sürüyor… Bu yürüyüþe katýldý Ýzmir, Antep, Adana Ayýþýðý… Ýstanbul’da Ýkitelli, Sarýgazi, Gazi Ayýþýðý… 20 yýldýr kesintisiz olarak “Um$udumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” diyerek yürüttüðümüz sanat yürüyüþümüze “yaþam bizden yana” diyerek devam ediyor ve bu yürüyüþümüzde her zaman olduðu gibi tüm dostlarýmýza çaðrýda bulunuyoruz; gelin hep birlikte “þarký söyleyen yarýnlarý” yaratma mücadelesinde birlikte olalým… 125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
Yeni Evrede Mücadele Birliði
20. Yýl Etkinlik Programý
12 Ekim 2008 Pazar:
Sanat Yürüyüþü Ortaköy Dereboyu Caddesi’nde bulunan BESD’in ilk kurulduðu yer olan binanýn önünde bir basýn açýklamasý ve onun ardýndan Taksim Tünel’de açýlan Genç Ekin Sanat Merkezi’nin önüne geliþ ve oradan Ýstiklal Caddesinde þiirlerimiz, oyunlarýmýz, þarkýlarýmýz, fotoðraflarýmýzla birlikte yürüyüþ… Ve Rumeli Han’ýn önünde bir basýn açýklamasý ve etkinliklerin ardýndan Taksim Ayýþýðýnda 20. yýl Sergimizin açýlýþý yapýlacaktýr. Sanat Yürüyüþü’ne bu yirmi yýlda emeði geçen tüm dostlarýmýzý, ayný alanda mücadele yürüttüðümüz tüm sanat merkezlerini, aydýn ve sanatçý dostlarýmýzý bekliyoruz. Gelin sanat yürüyüþünde buluþalým… 19 Ekim 2008 Pazar Saat: 14.00
20. Yýl Etkinliði Haldun Dormen Sahnesi (Ergenekon Cad. Ýdil Pasajý Pangaltý/Ýstanbul 0212 230 67 51) Müziðimiz, þiirlerimiz, oyunlarýmýz, belgesellerimiz yani tüm ürettiklerimizle siz dostlarýmýzla 20. yýlýmýzý kutlamak için bir araya geliyoruz. Herkesi 20. yýl kutlamamýza davet ediyoruz. 25 Ekim Cumartesi Saat: 18.00
Sarýgazi Ayýþýðý’nda 20. Yýl Etkinliði Tiyatro Simurg: Sivas Yandý 15 Yýl Oldu. (Demokrasi Cad. Birsel Sok. No: 4 Sarýgazi / Ýstanbul 0216 622 30 26) 26 Ekim Pazar Saat 16.00
Gazi Ayýþýðý’nda 20. Yýl Etkinliði Tiyatro Simurg: Sivas Yandý 15 Yýl Oldu. (75. Yýl Mah. 1341. Sok. No: 47 Gazi Mahallesi)
A yý þý ðý Sa nat Mer ke zi
Adres: Ýstiklal Cad. Rumeli Han. No: 88/6 Taksim Tel: 0212 249 44 43 www.onsozdergisi.com info@onsozdergisi.com onsozdergisi@gmail.com
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Birbirini takip eden üç tane görüþ kaleme almak istemedim; ama bunu Pazartesiye býrakamam. Bush’un “demokratik kapitalizmine” tek bir kesin yanýt mevcut: Chavez’in demokraitk sosyalizmi. Kýtamýzýn kuzeyi ve güneyi arasýnda var olan, Bolivar ve Monroe’nin fikirleri arasýndaki büyük çeliþkiyi ifade etmek için daha kesin bir yol olamaz. Bolivar’ýn büyük hedefi henüz modern iletiþim medyasýnýn bulunmadýðý ve hatta daha Panama Kanalý’nýn bile bulunmadýðý bir zamana dayanýyor. ABD emperyalizmi de mevcut deðildi. Yalnýzca Ýngilizce konuþan, sonradan birleþerek 1776 yýlýnda Fransa ve Ýspanya’nýn desteði ile baðýmsýzlýðýný kazanan Onüç Koloni vardý. Özgürlük savaþçýsý, kendi yaþadýðý dönemden yüzyýllar sonrasýný görerek 1829 yýlýnda “Amerika Birleþik Devletleri özgürlük adý altýnda Amerika’nýn baþýna sefalet belasýný açacaða benziyor” açýklamasýnda bulundu. Hugo Chavez Venezuelalý bir asker. Zihninde Bolivar’ýn fikirleri yalnýzca doðal olarak filizlendi. Onun düþüncesinin nasýl geliþtiðini gözlemlemek yeterlidir, öncelikle gösteriþten uzak kökenleri, okulu, askeri akademisi, tarih okumalarý, ülkesinin gerçekleri ve Yanki’nin aþaðýlayýcý varlýðý.. Bir general deðildi, emrinde silahlý bir ordu bulunmuyordu. Herhangi bir askeri darbe yapmadý, zaten yapamazdý da. Beklemek istemedi, zaten bekleyemezdi de. Kendi isyanýný baþlattý, tüm olaylar için tam sorumluluk üstlendi ve hapishaneyi bir okula dönüþtürdü. Hükümette olmadýðý sýrada, halkýn sempatisini ve hedefine yönelik des-
DEMOKRATÝK SOSYALÝZM
Fidel Yoldaşın Görüşleri
teðini kazandý. Bir burjuva anayasasý altýnda yapýlan seçimleri kazandý. Bu eziyet verici belge altýnda yeminini etti ve yeni bir anayasa için sözünü tuttu. Hem saðýn hem de solun önyargýlý fikirleri ile çarpýþtý ve tüm Latin Amerika’yý etkisi altýnda tutan zorlu subjektif koþullarda Bolivarcý Devrimi baþlattý. Ülkesinin baþkanlýðýný üstlenmesinden sonraki on yýlda hem ülke içinde hem de ülke dýþýnda yeni fikirler üretmeyi býrakmadý. Dürüst olan herkesin Venezuela’da gerçek bir devrim sürecinden geçildiðini ve emperyalizme karþý müstesna bir mücadele verildiðini kabul etmesi gerekir. Chavez’in bir dakika bile dinlenmediðini kabul etmek gerekir. Venezuela’da mücadelesini sürdürürken ayný zamanda Latin Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerine sistematik olarak ziyaretler de gerçekleþtiriyor. Ulusal ve uluslararasý basýnla dakika dakika iletiþim içinde bulunuyor. Herhangi bir konuyu hedef seçmekten asla korkmuyor, dünyanýn en önemli liderleri tarafýndan saygý ile dinleniyor. Ülkesinin sahip olduðu gerçek gücü -dünyanýn en önemli petrol rezervi ve bol miktarda doðal gaz- doðru ve etkili olarak kullanýyor ve emsali görülememiþ ulusal ve uluslararasý programlar tasarlýyor. Hidrokarbon arama ve çýkarma üzerine Rusyalý Gazprom ve Venezuelalý PDVSA arasýnda imzalanan ortaklýk anlaþmasý ile bu alanda dünyada eþi olmayan bir konsorsiyumu baþlattý. Çin ve Rusya’nýn yanýsýra önemli miktarda kaynaða sahip olan bazý Avrupa, Latin Amerika ve Afrika ülkeleri ile olan ekonomik iþbirliði, çok kutuplu bir dünyayý inþa edecek olan özgürleþtirici güçleri ortaya çýkardý. Enerji tedariki ya da ticari deðiþim programlarýndan ABD’yi eksik býrakmadý. Bu, objektif ve dengeli bir algýlamadýr. Önemli üretken faktörleri es geçmeden ülkesi için bir sosyalist devrim üzerine düþünüyor. Doða tarafýndan böylesi bir darbe 125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
yedikten ve çürümüþ imparatorluðun tahriplerinden sonraki bu tarihi dönemde ülkemiz, Chavez’in dayanýþmasýna güvenebildiði için ayrýcalýk sahibidir. Biz hiçbir zaman böylesine enternasyonalist ve kardeþçe bir cümle duymamýþtýk: “Venezuela ülkesi ayný zamanda sizin de ülkenizdir!” Emperyalizm siyasi olarak Hugo Chavez’den kurtulmaya çalýþýyor ya da fiziksel olarak, bunun Venezuela ve diðer Latin Amerika ve Karayip ülkelerinin ekonomisi ve stabilitesi açýsýndan bir felaket olacaðý bedelini göz önüne almaksýzýn ölümünü istiyor. Benim onun hakkýndaki çekincelerin tek bir noktada odaklanýyor: geldiðimiz bu noktada en önemli þey Venezuela’yý ABD hükümetinin saldýrýsýndan korumak. Son yaptýðý ziyarette bize saðladýðý ve saðlamak istediði desteðin büyüklüðünden bahsettik ve bizim ona verdiðimiz tavsiye, sahip olunan kaynaklarýn emperyalizmin bunca yýldýr yarattýðý þartlý refleksler ve medya tarafýndan yapýlan saldýrýlara karþý verilen iç mücadeleye harcanmasý gerektiði yönünde idi. Þu andan baþlayarak 23 Kasým’a kadar olacak mücadele çok zorlu ve biz onun Bolivarcý Devrime zarar vermek pahasýna Küba’ya yardým etmesini istemiyoruz. Gönüllü Sosyalist Çalýþma Tugaylarý’nýn üyesi olan ve Pinar del Rio’daki evleri inþa etmek üzere gönderilen 92 Venezuelalý inþaat iþçisi bizim sembolümüz. Bizler çok önemli zamanlardan geçiyoruz. Ýki gün içinde yeni anayasanýn oylanacaðý Ekvator’daki referandum oldukça anlamlý olacak. Chavez Pazartesi günü Brezilya’da baþkan Lula ile görüþecek. Bu akþam televizyonda Obama ve McCain arasýnda bir tartýþma olacak. Bütün bunlar çok önemli haberler. Bu nedenle bu satýrlarý yazmayý pazartesi gününe býrakmak istemedim. Cumartesi günü Chavez ülkesine geri dönmüþ olacak ve Pazar günü halký ile görüþecek. O mücadelesinde daima görüþlerini açýklarken alýntýlar yapýyor. Fidel Castro Ruz / 26 Eylül 2008
19
Che
“Düþtün diye; Iþýðýn daha az parlýyor deðildir” N. Guillen Bolivya daðlarýnda, yoksul bir köy okulunda... yaralý, kanlar içinde yatýyordu. 8 Ekim 1967 sabahý kurþuna dizdiler onu. CHE!.. Bir savaþ nidasý, sevinç ünlemi... Ve savaþ sloganlarý, silah tarrakalarýyla yankýlandý dünyanýn dört bir yanýnda. Asya, Afrika ve Latin Amerika’da; Vietnam, Angola, Nikaragua, Yemen, Kamboçya ve daha pek çok yerde bu savaþ ve zafer nidasýný duydu dünya. Che’yi CHE yapan, onu komünist önder ve savaþçý yapan, bir filozof ve düþün adamý yapan devrimci savaþlar, dünyanýn dört bir yanýnda yükseldi ve zafere ulaþtý. Onu Arjantin’den Küba’ya, oradan Afrika ve Bolivya’ya sürükleyen devrim aþký, bugün onun izinden yürüyen binlerce savaþçýyý sarýyor. Ezilen halklar, onun en büyük hayali olan “Daha fazla Vietnam” yaratmak için zorlu savaþlara atýlýyor. Onu kurþuna dizen Bolivya, farklý bir yoldan, onun izini sürüyor bugün. Ve daha pek çok Latin ülkesi... Che’yi anlamak, onu taklit etmek demek deðildir. O, kendinden önceki büyük devrimcileri taklit etmedi. O, marksist-leni-
20
CHE’YÝ ANLAMAK
Yeni Evrede Mücadele Birliði
nist düþünceyi bir eylem kýlavuzu olarak, devrimin içinde öðrendi; eylemine uyguladý. Che’yi yaþayan yönleriyle, savaþçý yönleriyle kavramak zorundayýz. Büyük devrimcilerin baþýna gelen þaþmaz bir olgu vardýr. Sýnýf düþmanlarýmýz, büyük devrimcileri öldürmekle baþa çýkamadýðýný gördüðünde, onlarýn tüm devrimci özlerini boþaltarak, onlarý göklere çýkarýrlar. Devrimci özünden soyutladýðý devrimcileri idolleþtirirler. Ve bunu çoðu zaman kavga kaçkýnlarý aracýlýðýyla yaparlar. Bu ayný tavýr, Che’ye karþý da uygulandý. Yaþamý ve ölümü ile devrimin cisimleþmiþ hali olan Che, bu kavga kaçkýný sözde devrimcilerin ellerinde hümanist bir gezgin, bir insanlýk aþýðý oluverdi. Onu silahtan ve silahlý mücadeleden soyutlayarak tipik bir romantik haline sokmaya çalýþtýlar. Tüm dünyadaki ezilen insanlara sevgi beslerken, diðer yandan “gereken nefret dersini de öðrenmek zorundayýz, çünkü o sýrtlanlar sýnýfýna karþý nefretten, yok etmeden baþka bir þey olamaz” diyen ve “o sýrtlanlar sýnýfýný” yeryüzünden kazýmak için eline silah alýp diyar diyar dolaþan ve savaþan Che deðilmiþ gibi; soyut bir gezgin ve aþýk idolü, bir “yarý-tanrý” ya da antik toplumlarýn “insan tanrý”sý olarak resmetmek, Che’yi, anlamak þöyle dursun, yaþamý boyunca savaþtýðý bir karþý-kiþiliðe büründürmek demektir. Bu, Che’ye küfretmek, onun düþüncelerine cephe almaktýr. Bu alçakça giriþimler karþýsýnda Che’yi CHE olarak savunmak, bir komünist ve savaþçý olarak savunmak, büyük düþünce ve eylemleriyle savunmak, her devrimcinin, komünistin görevidir. Che düþünce ve eylemleriyle bir bütün. O, sözcüðün kötü olmayan anlamýnda bir 125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
“hümanist”, bir savaþçý ve komutandýr. Tüm yaþamýný emperyalizme ve onun iþbirlikçilerine karþý savaþa adamýþtýr; bir yöneticidir, ama asla “masabaþý yöneticisi” olmamýþtýr; filozof ve düþün adamýdýr; enternasyonalisttir, proletarya enternasyonalizmini devrimci temelde kavramýþ ve savunmuþtur. Sözün özü Che, yeni insandýr. O, komünist düþüncenin en temel niteliðini, geleneksel olandan köklü kopuþu ifade eder, kiþiliðinde somutlar. Bu yüzdendir ki, marksizm-leninizmi bir dogma halinde deðil, yaþayan, dönüþen ve dönüþtüren bir düþünce biçimi, bir eylem kýlavuzu olarak algýlayabilmiþtir. Che, marksizmi filozofça kavramýþtýr. Che’nin en iyi bilenen yönü, kuþkusuz enternasyonalist yönüdür. O, proletarya enternasyonalizminin en güzel örneðini yaþamýyla sergilemiþtir. Proletaryanýn komünizm kavgasý, manifestoda açýklandýðý gibi ulusal sýnýrlara hapsolmayacak enternasyonal bir mücadeledir. Bilimsel sosyalizm, “proletaryanýn vataný yoktur” tezinden hareket eder. Komünist Liga’dan, yani Marx ve Engels’ten bu yana, komünizm mücadelesi proletaryanýn dünya çapýnda yürüttüðü enternasyonal bir mücadele olmuþtur. 19. yüzyýlda proletaryanýn en görkemli enternasyonal eylemi Paris Komünü oldu. Deðiþik uluslardan proleter ve komünistler tüm Avrupa burjuvazisinin ve gericiliðinin eteklerini tutuþturan Komün’ü 72 gün ayakta tuttu. Þanlý Komün kan ve vahþetle yýkýldýðýnda, geride bir çok ulustan proleter ve komünistin cansýz bedenleri kalmýþtý. Komün’ün yiðit enternasyonalist neferleri, Paris proletaryasýný sözle destekleme türünden bir davranýþ deðil, onlarýn kaderine ortak olma, onlarla birlikte zafer veya ölümle sonlanacak bu maceraya atýlma soyluluðunu göstermiþlerdi. Bu soylu enternasyonalizm anlayýþý II. Enternasyonal döneminde, bir avuç gerçek enternasyonalisti ayýrýrsak, yavan bir söz derekesine geldi. Hatta I. Emperyalist Paylaþým Savaþý sýrasýnda farklý uluslardan proleterleri birbirlerini boðazlatacak kadar enternasyonalist tutumdan uzak-
Yeni Evrede Mücadele Birliði
laþýldý. Lenin ve Leninistler, yani III. Enternasyonal, proletarya enternasyonalizmi anlayýþýný devrimci temellerine oturtarak, proletarya ve ezilen halklarýn gündemine yerleþtirdi. Ekim Devrimi ve yenilgiye uðrayan Avrupa devrimlerinde enternasyonal dayanýþmanýn güzel örnekleri sergilendi. 1936-1939 Ýspanya iç savaþýnda bu devrimci tavýr, Enternasyonal Tugaylar’la tarihe altýn harflerle geçti. II. Dünya Savaþý’nda Alman faþizmini yenilgiye uðratan Kýzýl Ordu, Doðu Avrupa halklarýný özgürlüðe kavuþturarak, enternasyonalizmin görkemli bir örneðini veriyordu. Ama çok geçmedi, Avrupa’da Ýtalyan ve Fransýz komünist partilerinin, Batý yarý-küresinde ise çoktandýr bu yola girmiþ olan Browder önderliðindeki ABD Komünist Partisi’nin baþýný çektiði reformizm, bir çok komünist partisini etkisi altýna aldý. Sosyalizme barýþçý yollardan geçiþ hayaliyle birlikte, enternasyonal dayanýþma anlayýþý da, sadece sözlü övgülere dönüþtü. Bu dönem, Sovyetler Birliði’nin, bir yandan savaþýn yaralarýný sarmaya uðraþýrken, diðer yandan yeni sosyalizm yoluna giren halklara yardým etme, onlarla enternasyonal dayanýþma içinde bulunma yüzünden, en güç dönemi oldu. Buna raðmen dünyanýn bu ilk sosyalist devleti, enternasyonalist tutumundan vazgemedi. Sosyalizm bir kamp, bir blok haline dönüþmüþtü ve bu bloku, askeri ve ekonomik açýdan ayakta tutan en büyük güç Sovyetler idi. Bu koþullar altýnda, 1956 yýlýnda Macar karþý-devrimci ayaklanmasýný yine Kýzýl Ordu bastýrmýþ, sosyalizmi tahrip etmek isteyen iç ve dýþ karþý-devrimcilere aman vermemiþti. Dünyanýn görünümü böyleydi ve bu koþullar altýnda, Latin Amerika’da bütün reformist anlayýþlarý reddeden bir mücadele baþladý ve zaferle sonuçlandý. Antillerin küçük adasý Kübü, Fidel ve Che’nin önderliðinde devrimini yaptý. Che, bir Arjantinli idi ve Küba Devrimi için ölümüne savaþmýþtý. Devrim, harcýnda enternasyonalizmi taþýyordu. Denilebilir ki, Küba Devrimi, enternasyonalizme yazgýlý bir devrimdi. Enternasyonalist savaþçýlarý baðrýnda taþýmýþ ve zafer kazanmýþtý. Zaferden sonra, baþta ABD emperyalizmi olmak üzere, emperyalist güçlerce tehdit altýndaydý. Yankee haydutlarý, paralý askerler toplayarak devrimi boðmaya çalýþtýlar; olmadý. Bu kez doðrudan istila etmeyi planladýlar. 1962 Ekim krizi ya da bilinen adýyla “Füze Krizi” patlak verdi. Sovyetler Birliði, büyük tehlikeleri göze alarak Küba’ya destek oldu. Dünyayý termonükleer savaþýn eþiðine getiren bu o-
layda, militan enternasyonalist dayanýþma örneði gösteren Sovyetler Birliði, Küba Devrimi’nin yaþamasýnda önemli bir rol oynadý. Bu ve sonrasýnda ekonomik-askeri her alanda girilen dayanýþma, Küba halkýnýn bugün hala minnetle andýklarý soylu bir davranýþtýr. Varlýðý enternasyonalizm üzerine kurulu olan Küba Devrimi, enternasyonalizmin deðerini çok iyi bilen ve bunun en güzel örneklerini verendi. Zaferden hemen sonra Cezayir Devrimi’ne destek olmak için silah yardýmý yaptý; Gine-Bisau, Angola, Kongo ve daha birçok Afrika ülkesine asker, silah ve teknik eleman gönderdi; Yemen Devrimi’yle dayanýþtý; Filistin Devrimi’ni destekledi... Che, Küba adýna bütün bu yerlere gitti, sosyalist ülkelerde bulundu, Vietnam Devrimi’yle yakýndan ilgilendi. Kendisi, Kongo’da bizzat savaþtý. Che ve temsilcisi olduðu Küba, dünyanýn her köþesindeki devrimci savaþlara destek oldu, sosyalist ülkelerle enternasyonal dayanýþma temelinde iliþkiler geliþtirdi. Che, proletarya enternasyonalizmini hiçbir zaman salt sözlü veya salt manevi destek olarak algýlamadý. Reformizm bataðýna batmýþ pek çok komünist partisinin ve onlarýn yöneticilerinin tersine, Che, “sorun, kurbanlara (yani savaþan halklara) baþarý dilemek deðil, onlarýn yazgýsýný paylaþmak, zafere ya da ölüme onlarla omuz omuza yürümektir” anlayýþýndan hareket etti. Savaþýn sýcaklýðýný her zaman içinde duydu. Vietnam halkýyla dayanýþmasýnýn en güzel biçimini þöyle ilan etti: “Ýki, üç, daha fazla Vietnam!” Biliyordu ki, ne kadar çok Vietnam yaratýlýrsa, Vietnam halkýný boðazlamaya uðraþan emperyalist savaþ makinesi gücünü bölecek, saldýrýlarý hafifleyecek ve en sonu “o sýrtlanlar sýnýfý” yokoluþa doðru sürüklenecek. Ve yeni Vietnamlar yaratmak için koyuldu yola. Astým hastalýðýnýn yakasýný býrakmadýðý bu coþkun beden, bir kez daha bindi Rosinante’sine ve “mütevazý çabalarýnýn yardýmýný” isteyen halklarla omuz omuza, zafer veya ölüme kadar durmayacak olan yürüyüþüne baþladý. Çok sevdiði Fidel’den ve Küba halkýndan ayrýlýþýn o hüzünlü aný gelmiþti. Her dizesinden yoldaþça sevgi ve baðlýlýðýn aktýðý veda mektubunda, duygularýný buruk bir sevinçle açýklýyordu: “Baþka gökler altýnda son saatim geldiðinde benim son düþüncem bu halk ve özellikle sen olacaksýn.” Ruhundan bir parçayý býrakarak düþtü yola. Sevdiklerini geride býrakarak... Ve Bolivya daðlarýnda son saati geldiðinde gözlerinde huzur vardý; gülümsüyordu. 125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008
Che
Che, yaþamýyla, ölümüyle dünya halklarýna büyük bir örnek teþkil etti. O, enternasyonalizmin en devrimci biçimini gösterdi. Ölümünden sonra Küba, bu güzel mirasý her zaman koruyacak ve ona sahip çýkacaktý. Yalnýzca Küba mý? Enternasyonalizmden söz edip de Sovyetler Birliði’ni anmamak mümkün mü? Dünyanýn bu ilk sosyalist ülkesi, proletarya enternasyonalizmini kendine ilke edinmiþ, tüm dünya ilerici halklarýnýn daima yanýnda olmuþtu. Che’nin ölümünden bir yýl sonra, Çekoslovakya’da emperyalizmin desteklediði karþýdevrimciler ayaklandýðýnda, Sovyet proletaryasý bu ülkedeki kardeþlerini ve sosyalizmin savunmak konusunda bir an olsun tereddüt etmedi ve bu karþý-devrimci hareketi bastýrdý. Dünyanýn en ücra köþesinde geliþen her devrim, yanýnda Sovyet halklarýnýn güçlü elini buldu. Yemen, Filistin, Cezayir; baðýmsýzlýðýna adým adým yaklaþan Angola halký, yiðit Vietnam halký ve daha niceleri... Tüm bu ülkeler, silah, teknik eleman, maddi gereçler, kredi vb. her türlü ihtiyaçlarýný ve en az bunlar kadar önemli olan uluslararasý siyasal desteði Sovyet halklarýndan aldý. Ve Afgan devrimi, iktidarý aldýðý en güçsüz anýnda Sovyet askeri yardýmýyla ayakta kaldý. Sovyet halklarý, kendi çocuklarýný Afgan emekçilerinin özgürlüðü uðruna feda etmekten çekinmedi. Dünya çapýndaki enternasyonalist dayanýþma, çeþitli þekillerde geliþerek sürdü. Che ve Küba Devrimi’nin önderleri, bu anlayýþýn en militan þeklini temsil ettiler. Che, yaþamý ve ölümüyle, devrimci enternasyonalizmin cisimleþmesi oldu. Tüm dünya devrim savaþçýlarýna aþýlmaz bir örnek oldu. Che, uzun süredir unutulan bir özü, zora dayalý devrim anlayýþýný savunmak ve silahlý mücadeleye hak ettiði deðeri vermek yoluyla da, önemli bir görevi yerine getirmiþtir. II. Enternasyonal dönekleri zora dayalý devrim anlayýþýný karanlýða gömdüðünde, Lenin ve Bolþevikler, marksizmin bu devrimci yanýna sahip çýkmýþ ve bu anlayýþý yaygýnlaþtýrmýþlardý. 1950’le gelindiðinde, o günün koþullarýnýn da yardýmýyla, Batý Avrupa ve ABD kaynaklý reformist görüþler; sosyalizme barýþçý geçiþ düþüncesi, komünist partileri arasýnda hýzla taraftar bulmaya baþladý. Þili’de Allende deneyimi henüz yaþanmamýþtý. Latin Amerika ülkeleri boydan boya parlamenter budalalarla doluydu. Hýzlý bir devrimci kaynaþma, devrimci durum vardý, ama bu budalalar sayesinde, devrim akýp gidiyordu. Az buçuk ba-
21
Che
þarýlý olan her devrimci geliþim, Yankee emperyalizmi ve onun paralý uþaklarýnca yenilgiye uðratýlýyordu. Che, bu altüst oluþ yýllarýnda, 1953’ten itibaren Latin Amerika ülkelerini dolaþýyordu. Modern bir seyyah, güzel ülkülere sahip olan bir doktor adayý... Henüz marksist olmamýþtý ve iþin aslý, politikaya pek ilgi gösteriyor deðildi. Ama görüp geçirdikleri onu hýzla siyasal yaþamýn içine itiyordu. Guatemalada baþarýsýz olan devrim, Che için bir dönüm noktasýydý. Marksist klasikleri okumaya ve siyasal yaþama girmeye baþladý. Gördükleri ve yaþadýklarý, ona, nasýl yapýlmamasý gerektiðini öðretmiþti. Diðer yönünü, yani nasýl yapýlmasý gerektiðini ise, Fidel’den ve içinde yer aldýðý Küba Devrimi’nden öðrenecekti. Kübalýlarla ilk temasý Guatemala’da oldu. Fidel’le ise Meksika’da, 1955 yýlýnda tanýþtý. Fidel ona planlarýný açýkladýðýnda hemen kabul etti ve soluðu Sierra Maestra’da aldý. Savaþ boyunca ve daha sonrasýnda teorik kavrayýþý derinleþti. Küba’da ve dünyanýn baþka bölgelerinde savaþtý; gördükleri ve teorik formasyonu, onu þu sonuca götürdü: “Kurtuluþ uðruna mücadele eden halklar için tek çözümün silahlý savaþ olduðuna inanýyorum.” Zora dayalý devrim ve onun aracý olarak silahlý savaþým, Che tarafýndan bu þekilde konuyordu. O, “inandýðý doðrular uðruna postunu koyanlardan”dý. Annesine yazdýðý mektubunda “bu sefer ölebilirim” diyordu. Baþýna gelebileceklerin farkýndaydý, ama asla tereddüt etmedi. Bildiði doðrular uðruna ölümü göze aldý. Che, Bolivya’da askeri anlamda yenildi. Fakat aklý baþýnda kim, ama kim bundan Che’nin düþüncelerinin yanlýþ olduðunu çýkartabilir? Ayný trajik son, hemen her þeyin ters gittğii Küba’ya ilk çýkýþlarýnda baþlarýna gelebilirdi. Ve bu nasýl ki o düþüncenin doðru olmadýðý sonucunu çýkarmamýza yol açamazsa, Bolivya’daki yenilgi de, silahlý savaþým, gerilla savaþýnýn yanlýþlýðýna bir kanýt olarak ileri sürülemez. Nitekim, baþta Küba olmak üzere, dünyanýn dört bir yanýnda halklar silahlý savaþla, gerilla savaþýyla özgürlüklerine kavuþtular. Toplumsal-tarihsel pratik silahlý savaþý defalarca doðrulamýþtýr, oysa sosyalizme barýþçý geçiþ hiçbir zaman doðrulanamadý. Silahlý mücadele her geçen dönem yeni taraftarlar, savaþçýlar buldu; halklar tarafýndan benimsendi. Ezilen halklar için bu yol, kurtuluþun yoludur ve halklar Che’nin yolundan yürümeye devam ediyor. Komutan Che’nin bizlere en önemli miraslarýndan biri de “yeni insan” anlayýþýdýr. Onu ve sosyalist Küba’yý dünyanýn geri kalanýndan bir ölçüde ayýran “yeni insan” üzerinde duralým. Fidel ve Che’nin önderliðinde Küba, maddi özendiriciliðe karþý çýkmýþ; insanlarýn bilinçlerini ve maneviyatlarýný geliþtirme yoluna girmiþti. Ýnsanlarý düþünsel, duygusal ve ahlaki açýdan geliþtirmek, sosyalizm açýsýndan önemli görülmüþtü. Fidel, “ve her þeyden önce, bel-
22
Yeni Evrede Mücadele Birliði
li bir bilinç yaratmak için para ve servet kullanmamalýyýz. Tersine zenginlik yaratmak için bilinci kullanmalýyýz. Kendisinden beklenenden biraz daha fazlasýný yapmasý için bir insana daha fazla þeyler sunmak, onun bilincini parayla satýn almak olur” diyordu. Che, bu düþünceye henüz marksist olmadýðý 1953 yýlýnda sahip bulunuyordu. Bolivya’da hükümet madenleri ulusallaþtýrdý ve üretim verimini artýrmak için teþvik amacýyla iþçilere tazminat verdi. Che bu duruma þiddetle karþý çýkmýþ ve yöneticileri eleþtirmiþti. Ona göre bu, “devrimin maddi ve ruhsal kaynaklarýný güçsüz düþürmek”ti. Yýllar sonra Küba’da, devrimin her þeyden önce manevi açýdan geliþtirilmiþ bireyler yaratmasý için mücadele edecekti. Kuþkusuz maddi sorunlar büyük önem arzediyordu, fakat bu, sosyalizmi bir mide sorunundan ibaret görmeyi gerektirmiyordu. “Gönüllü çalýþmalar” düzenleniyor, karþýlýðýnda manevi bir özendirici etmen olan “emek kahramanlýðý niþaný” veriliyordu. Che, varlýðýyla, yaþam ve çalýþmalarýyla bu açýdan örnekti. Bir çok sorumluluk ve görevi vardý. Ulusal Banka’nýn bayýndaydý. Endüstri Bakaný’ydý, orduda komutanlýk görevleri vardý. Bir yandan bunlarla uðraþýyor, diðer yandan þeker kamýþý tarlalarýnda çalýþýyordu. Þairdi, þiir yazýyordu. Teorik sorunlarla ilgileniyor, Küba’yý uluslararasý alanda temsil ediyor, Birleþmiþ Milletler temsilciliði yapýyor... akla gelebilecek her türden iþe koþturuyordu. Bütün bunlarýn yanýnda, genç kuþaðýn “kalýba dökülmesi” iþiyle uðraþýyordu. Bu iþler, normalde bir insanýn altýndan kalkamayacaðý denli aðýrdı ve üstelik Che hastaydý, astýmý vardý. Yine de Che, sýzlanmadan, yorulmak ve durmak nedir bilmeden çalýþýyor, görev ve sorumluluk altýna girmekten çekinmiyordu. En büyük isteði ve amacý Küba’da “yeni insan”ý yaratmaktý. Gençlik çok önemli” diyordu, “onlar yumuþak, hem de iyi kalýplara yerleþtirilecek kadar yumuþak. Zenginliklerle deðil, ancak böyle yürekli ve inançlý insanlarla yaþam bir anlam kazanabilir.” Ve Che, “yeni insan”ý yaratmak için çok çalýþtý. Eðer bugün Küba, kurtlar sofrasýndaki bu küçük ülke, her türlü zorluða ve yokluða karþý sosyalizm yolunda direniyorsa, bunda, baþka þeylerin yanýnda, yetiþtirilmesinde Che’nin de büyük emekleri olan “yeni insan”ýn yaratýlmýþ olmasýnýn payý vardýr. Che, kendinde somutladýðý “yeni insan”ý, genç kuþaklara aktarmayý baþarabilmiþtir. (......) Sinan Yýldýzhan
Not: Bu yazý 1998 Ocak ayýnda yayýmlanan Mücadele Birliði dergisinden kýsaltýlarak alýnmýþtýr.
125. Sayý / 8 - 22 Ekim 2008