PROLETARYANIN KAVGA PARTÝSÝ Yeni Evrede Mücadele Birliði
P
roletarya partisi, proletaryanýn sýnýf örgütlenmesinin en yüksek biçimidir; ya da proletaryanýn sýnýf örgütlenmesinin en yüksek biçimi, bir savaþým partisidir. Proletaryanýn sýnýf örgütlenmesi, sýnýf partisi biçimine kavuþtuktan sonra, proletaryayla burjuvazi arasýndaki sýnýf savaþýmý çok daha derinlikli ve þiddetli olarak geliþim göstermiþtir. Proletaryanýn sýnýf partisi, iþçi sýnýfýnýn devrimci öncü koludur. Bu taným, yirminci yüzyýlýn sýnýf mücadelesinin tüm tarihi tarafýndan doðrulanmýþ ve pratiðin sýnavýndan geçerek pekiþmiþtir. Bilindiði gibi, genel olarak savaþlarda olduðu gibi, sýnýf savaþýmýnda da, iç savaþlarda da ilk þiddetli çarpýþmalar, öncü birliklerde, öncü kollarda meydana gelir. Proletaryanýn öncü müfrezesi olan proletaryanýn sýnýf partisinin, sýnýf savaþýmýndaki durumu ve rolü de budur. Proletaryanýn sýnýf savaþýmýnýn, bir sýnýf savaþýmý olarak geliþtiði her yerde, sýnýf partisi, Marksist parti, savaþýmýn tam içinde ve önünde olmuþtur. Bu yüzden aðýr bedellere malolan çatýþmalar, sýnýrsýz bir özveri yeteneði, kahramanca giriþimler, isyanlar, ayaklanmalar ve devrim bu partinin olduðu yerde görülmüþtür. Proletarya partisinin tarihi anlaþýlmadan, yirminci yüzyýlýn sýnýf mücadelelerinin tarihi anlaþýlamaz; bu savaþýmýn ne denli þiddetli ve boyutlu olduðu da anlaþýlamaz. On dokuzuncu yüzyýlýn ortalarýndan itibaren, yani Marx ve Engels’in kurduklarý Komünistler Birliði’nin ortaya çýkýþýndan sonra ve yüzyýlýn tüm ikinci yarýsý boyunca, özellikle de yirminci yüzyýl ve yirmi birinci yüzyýlda daha bir þiddetlenen burjuva saldýrýsý, proletaryanýn tüm burjuva partilerinden ayrý ve onlara karþý örgütlendiði tarihten sonra iyice artmýþtýr. Burjuva saldýrýlarýn kapsamý ve þiddeti, her yeni yüzyýlda, öncekine göre daha ileri gitmiþtir. Ýþçi sýnýfý hareketinin henüz burjuva egemenliði tehdit edecek denli geliþmediði, güçlü olmadýðý dönemler, burjuva baský ve saldýrýlar bu denli þiddetli ve bu hareketi ezme düzeyinde deðildi. Hatta Ýngiltere’de düþünce özgürlüðünü belli ölçüde kabul eden bir demokrasi anlayýþýnýn egemen olduðu bir dönem bile olmuþtur. Fakat emekçi kitlelerin mücadelesi, burjuva egemenliðini tehdit edecek kadar militan bir geliþme gösterdi ve politik olarak örgütlendi; karþý-saldýrýlar da en vahþi ve ezme düzeyinde uygulandý, artýk hareket yalnýzca bastýrýlmýyordu, yokedilmeye çalýþýyordu. Devrimci proletarya hareketine, komünist harekete karþý sürdürülen baskýlar, yasaklar, zindana atma, katliam ve vahþetin her türüne baþvurulmasý, bu hareketin hangi þartlar altýnda yol aldýðýný gösteriyor. Tarihsel geliþmenin toplumun devrimci dönüþümünü gündeme getirmesiyle burjuvazi artýk toplum üzerindeki etkisini yitirir. Proletaryanýn iktidara gelmesini saðlayacak koþullar olgunlaþmýþ demektir artýk. Bu durumun doðmasýyla birlikte, burjuvazi tarihte yýkýlmaya yüz tutmuþ her sýnýf gibi, kendi egemenliðini, bu egemenliði yýkmaya yönelen devrimci sýnýfý baský altýnda tutmaya ve onun devrimci hareketini tarihte pek az görülen bir kýyýcýlýkla etkisizleþtirmeye, ortadan kaldýrmaya çalýþýr. Böylesi bir ülkede komünistler, en þiddetli burjuva terörü altýnda mücadele yeteneði göstermeden, en aðýr sonuçlarý göze almadan, emekçi sýnýfý zafere götüremezler. Ýster zafere ulaþsýn, ister ulaþmasýn birçok ülkedeki komünist hareket en çetin
Başyazı
þartlardan geçmek durumunda kaldý. Devrimci hareketin mücadelesinin geliþimi, burjuvaziye karþý verdiði sýnýf savaþýmýnýn en özlü ifadesidir. Türkiye sosyalist hareketi, burjuva cumhuriyetin tüm tarihi boyunca en vahþi saldýrýlara uðradý. Sosyalist hareket, burjuva egemenliði tehdit etmekten çok uzak olduðu halde, üzerindeki baský hiç eksik olmadý. Egemenlerin buradaki politikasý, sosyalist hareket, egemenliðini tehdit edecek düzeye gelmeden, onu ezmek oldu. Daha gerici burjuva diktatörlüðün ilk yýllarýndan komünistlere karþý uygulanan katliamlar, sürgün, yasak, sansür, aðýr hapis cezalarý, sýnýf mücadelesi yükseldikçe, devrimci hareket, gerçek bir devrimci hareket olarak geliþtikçe, yani hareket burjuva egemenlik sistemini yýkacak bir düzeye doðru ilerledikçe, daha þiddetlendi ve aðýrlaþtýrýldý. Sýnýf mücadelesi, 60’lý yýllarda yeni bir aþamaya girdi. Ýþbirlikçi tekelci sermayenin ekonomik yapýya egemen olmasý, kapitalizmin tüm çeliþkilerini ve karþýtlýklarýný iyice keskinleþtirdi. Sýnýf uzlaþmazlýklarýnýn derinleþmesine baðlý olarak, sýnýf mücadelesi devrimci bir nitelik kazandý. Hareket de, bu nesnel geliþmeye baðlý olarak militan bir düzeye ulaþtý. Devrimci mücadele bu 40 yýl boyunca militan çizgide sürdü. Devrimci hareketin ve devrimci mücadelenin tüm bu tarihi boyunca, proletaryayla burjuvazi arasýndaki çatýþmalar en yoðun, en yaygýn ve en þiddetli bir biçim aldý. Sýnýf savaþýmýnýn her cephesinde devrimci komünist hareket vardýr; devrimci hareketin olduðu her yerde sýnýf savaþýmý en þiddetli biçimi aldý. Burjuva saldýrýlarýnýn, faþist devlet terörünün temel hedefi, faþist terör yoluyla iþçi sýnýfýný ve emekçi halk kitlelerini, sermayenin diktasýna boyun eðdirmektir. Egemen güçler, örgütlü devrimci hareketi yoketmeden, bu hedeflerine ulaþamayacaklarýný dünya tarihinden çok iyi biliyorlar. Bu nedenle saldýrýlarýnýn, katliamlarýnýn, her türlü vahþetlerinin ilk hedefi devrimci hareket oldu. Faþist devlet, devrimci güçlere karþý saldýrýlarýný tüm sivil faþist güçler ve gerici güçlerle birlikte yürüttü. Emekçi halk kitlelerinin en iyi evlatlarý, en yiðit militanlarý, bu saldýrýlar sýrasýnda katledildi. Askeri faþist darbeler sýrasýnda, faþist terörün ilk ve aðýrlýklý hedefi komünistler ve diðer devrimci güçler oldu. Askeri faþist diktatörlük döneminde devrimciler idamlarla, iþkencelerle, katliamlarla ve her tür yoketme ve baský araçlarýyla ortadan kaldýrýlmak istendi. Faþist darbeler, tekelci sermayenin gücünü deðil, güçsüzlüðünü, kapitalist düzenin çözülüp daðýlmakta ve çökmekte olduðunu gösterir. Yýkýlmaya yüz tutmuþ bir toplumsal sistem, idamlarla, katliamlarla, baskýlarla ayakta kalamaz. Egemenler, ne yaparlarsa yapsýnlar, bu sistem kendi karþýtýna dönüþecektir. Yýllarca süren faþist teröre raðmen, Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketi hep mücadele alanýnda, savaþýn orta yerinde kalmýþtýr. Denizlerle baþlayan militan devrimci mücadele günümüze deðin bu savaþlardan geçerek yol almýþtýr. Böylesine dünyanýn en baskýcý, faþist egemenlik sisteminin olduðu bir ülkede, mücadele alanýnda olmadan, ateþ hattýndan geçmeden bir devrimci hareket, gerçek anlamda devrimci olamaz. Sürekli çatýþma varken, iç savaþýn uzaðýnda kalamaz. Faþizme ve sermayeye karþý verilen savaþým, her geçen gün yeni insan kafilelerini kendisine çekiyor. Saflaþmanýn derinleþmesi, mücadelenin artan ölçüde þiddetlenmesini getiriyor. Denizlerden Leninist Parti’ye varan süreçte, devrimci komünistler, proletaryanýn öncü devrimci kolu olarak her zaman devrimci çizgide yürüdü ve mücadelenin bütün biçimlerinin birikimine sahip olarak her yönden yetkin bir geliþme gösterdi. Leninist Parti’de somutlaþan proletaryanýn devrimci savaþým yeteneði, yeni bir geleceðin güvencesidir. C.DAÐLI
126. Sayý / 22 Ekim - 5 Kasım 2008
3
AKP NEDEN KÖKLEÞEMEZ
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Araftaki Toplum
Yakýn zamana dek, emekçi kitleler arasýnda yaygýn dayanýþma biçimleri olan akrabalýk, hemþehrilik, komþuluk iliþkileri içindeki ihtiyaç-geçimlik akýþýnýn yerini, þimdi banka kredileri aldý. Geleneksel toplumsal dokuyu pekiþtiren bu maddi bað çözüldükçe, onun canlý iliþkilerinin yerini bankakredi iliþkileri almakta ve bu deðiþim -kýrsal altyapýya sahip olduðu içinçoðunlukla küçük burjuva deðerlerle örülü kültürel yapýyý baþtan sona deðiþtirmektedir. Emekçiler arasýndaki geleneksel toplumsal dokunun canlý iliþkileri, küçük mülk sahipliðinin damgasýný taþýsa bile, insani kavramlar üzerinden yürüyordu. Bunun yerine geçen banka, tüm bu iliþkilerini fetiþleþtiriyor, parasallaþtýrýyor, insani temelden soyutluyor. Bu hýzlý deðer yitimi, pek çok insan için, hele ki geleneksel dayanýþma biçimleri içinde kendisine az çok bir güvence bulabilen en yoksul kesimler için, bir panik ve kaçýþ durumu yaratmakta. AKP’nin öne çýkardýðý dini söylemler, “hayýrseverlik”, iþte bu kültürel doku boþluðunu dolduruyor. 4
Geçen yazýmýzda AKP’yi tekelci siyasi arenada alternatifsiz hale getiren tarihsel süreci, kimi yanlarýyla ele almýþtýk. Kýsaca tekrarlamak gerekirse, tekelci düzenin fason üretime dayanan yeni tedarik zinciri, emeði kontrol eden siyasi-kodlamalarýn da deðiþimini getirdi ve AKP’nin dinci-gerici söylemi, bu ihtiyacý gidermiþ oldu. Þimdi AKP’yi tekelci siyasetin zirvesine taþýyan diðer dinamiklere gözatalým. Lenin: “Kapitalizm, bir yandan kitleleri boyun eðmeye, ezilmiþliðe, yýlgýnlýða, daðýnýklýða (köyde!) cehalete mahkum etmekle kalmayýp, öte yandan da burjuvazinin eline güçlü bir yalan ve hile aygýtýný, sayesinde iþçi ve köylüleri aldatýp aptallaþtýrabileceði bu aygýtý vermemiþ olsaydý, kapitalizm olmazdý.” (Seçme Eserler 6 Sf: 493) demekte. Böylece emekçi kitlelerin her zaman kendi çýkarlarýný tanýyabilecek basirete, bu çýkarlara uygun kararlar verebilecek politik ufka ve karakter saðlamlýðýna sahip olduklarýný sanan kimi küçükburjuva demokratlara gerekli uyarýyý yapmýþtýr. Öte yandan, ayný Lenin, kitlelerin “kandýrýlabilme” potansiyelini ve burjuvazinin hile aygýtýný kusursuz iþletme yeteneðini “sonsuz” ve “mutlak” bir gerçek olarak görmediði için Ekim Devrimi gibi tarihsel bir devrimin önderi olabilmiþtir. Bunu da, emekçileri uyutan söylemlere karþý siyasi ajitasyonla, bu uyuþukluðu hazýrlayan koþullarýn deðiþimini hýzlandýrarak baþarmýþtýr. Öyleyse, emekçi kitlelerin kandýrýlabilmesi, bir siyasi partinin varlýðýný açýklamaya yetmez. Böyle bir açýklama, meseleyi bir baþka biçimiyle ifade etmekten öte bir anlam taþýmaz. Burada asýl mesele, kitlelerin kandýrýlabilme koþullarýnýn neler olduðu ve nasýl çözüme uðratýlacaðýdýr. 126. Sayý / 22 Ekim - 5 Kasım 2008
“Bu Millet Adam Olmaz”cılar
Son anket araþtýrmalarý, rekor derecede boykot tavrýnýn yanýsýra, sandýða gidecek olanlarýn neredeyse yarýsýnýn, yine AKP’ye oy vereceðini gösteriyor. Son altý yýl, acaba hangi emekçi için iyi geçmiþtir? Ýþsizlik mi düþtü? Baskýlar mý azaldý? Tarýmdaki çöküþ mü durdu? AKP gibi bir partiyi tarihe gömecek sertlikteki ekonomik gerçeklere raðmen, emekçilerin önemli bir kesimi neden bu partiyi desteklemeye devam etmekteler? Bu çetrefilli soruya küçük burjuva aydýnýn cevabý klasiktir “Çünkü bu millet adam olmaz”. Oysa ki, ancak bir budala, emekçilerin gerçek çýkarlarýnýn ayýrdýna kolayca varabileceðini, bunun için, bu gerçekleri dile getirmenin dahi yeteceðini düþünür. Hayatýn akýþý ise dümdüz deðildir böyle; engellerle doludur, kývrýmlarla, þelale ve durgun su havzalarýyla... Bu engellerin azlýðý ya da çokluðu, devrimci sýnýf partisinin varlýðýndan baðýmsýzdýr. Devrimci bir partinin tüm toplumu etkileyecek denli yoðun gücü, ancak bu engellerin aþýlma hýzýný yükseltir, yoksa bu engellerin varlýðýný ortadan kaldýrmaz. Emekçilerin gerçek sýnýf çýkarlarýný tanýmasýnýn önünde pek çok engel, bizzat onlarýn sosyal konumlarýnca yaratýlýrlar.
Sosyal-Kültürel Çözülme
AKP’yi “biricik” tekelci alternatif haline getiren emekçilerin bu “sosyal konum”u geleneksel toplumsal iliþkilerin olaðanüstü hýzda çözülmesi süreci içinde belirmektedir. Son altý yýlda alýp baþýný giden emperyalist sermayenin Türkiye’yi tam ilhaký, bu süreci hýzlandýran baþlýca etmendir. Ýþte AKP siyaseti, çözülüp daðýlmakta olan, fakat henüz yerine hangi iliþkileri koyacaðýný bilemeyen bir “araftaki toplum”un düzen-içi arayýþlarýna, eskiyi yeniden canlandýrabilme umutlarýna denk düþmektedir.
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Tam ilhak sürecini yaþamakta olan pek çok baðýmlý ülkede emekçilerin, toplumsal dokunun parçalanýp çözülmesine karþý ilk tepkileri, eskiyi yeniden canlandýrmak biçiminde olmuþtur. Daha doðrusu, proleter devrimin bu “araftaki toplumlarý” henüz yeni iliþki biçimlerine taþýyamadýðý fýrtýnalý dönemlerde, geniþ emekçi kitleler, kendilerine sunulan geleneksel aidiyet biçimleri ile bir süre oyalanabilmektedir. Topraðýndan kopup kentin varoþlarýna savrulan, taþra kentlerinin iþsizlik cehenneminde bunalan; bir zamanlar salt ulusal aidiyet dolayýsýyla kimi hak ve güvencelerle çevrilirken, birden bire bu güven dolu çevreyi kaybeden milyonlar için, geleneksel gerici-dinci söylem, yeni bir aidiyet biçimi ve yeni bir güvence fantazisi oluþturmuþtur. Toplumsal aidiyet ve güven eksikliði, emperyalist tam ilhak ve iþbirlikçi tekelciliðin olaðanüstü merkezileþmesi sayesinde, pekiþmektedir. Bu sayede, toplumun daha önce ulaþýlamayan tüm alanlarý “metalaþtýrýlmýþtýr”. Somut, kavranabilir, yerel-dar sýnýrlar (pazarlar) içinde öngörülebilir bir dinamik taþýyan tüm sýnýf iliþkileri, birden bire, ulus ötesi tekellerin etki alanýna girmiþ ve milyonlarýn yaþamýný “görünmez bir el” yönlendirmeye baþlamýþtýr. Geleneksel olduðu ölçüde somut iliþki biçimlerinin yerini, soyut ve yereldar sýnýrlardan evrensel ölçeðe sýçramadýkça kavranmasý güç iliþki biçimleri almýþtýr. Bütün bu sosyal deðiþime koþut, burjuva siyasal iliþkileri de, gerçek çýkar iliþkilerinden iyiden iyiye kopuk, soyut bir nitelik kazanmaya baþlamýþtýr. Tekelci partilerin siyasi arenasýnda “iþsizlik, pahalýlýk, kalkýnma, refah” gibi somut bir iliþkiyi barýndýran söylemler yerine, soyut kavramlar, soyut iliþki ve aidiyetler üzerine söylemler aðýrlýk kazanmýþtýr. Böylece tekelci partiler, kitlelerin çözülüp daðýlan köklü ve geleneksel iliþkilerinin yerine henüz yenisini bir devrimle yaratamadýklarý boþluktan yararlanmayý bildiler.
Þu Plastik Kartlarýn Marifetleri
Buraya kadar anlattýklarýmýzdan, tekelci siyasi iktidar ile emekçi kitleler arasýnda, gerçek çýkar iliþkilerine (somut, e-
konomik iliþkilere) dayalý dinamikler tümüyle etkisini yitirmiþtir gibi bir sonuç çýkarýlamaz. Tersine, bu türden bir çýkar iliþkisi özellikle küçük mülk sahipleriyle tekelci iktidar arasýnda halen daha canlýdýr. Fakat, eskisinden farklý olarak, çok daha yüzeysel, her an uçlara savrulabilir ve alabildiðine kýrýlgan iliþkilerdir bunlar. Eylül baþýnda, Sakaryalý fýndýk üreticilerinin AKP binalarýný hedef alan öfkesi, gerçek çýkar iliþkilerinin canlýlýðýna ve bir o kadar kýrýlganlýðýna örnektir. Bir diðer örnek, banka kredileri kullanan geniþ kitlelerdir. Aðustos baþýnda New York Times gazetesi, “Borç Tuzaðý” baþlýklý bir makalede, Türkiye’de bir kültür deðiþiminin yaþandýðýný, 13 yýl önce 10 binden az olan kredi kartý sayýsýnýn 38 milyonu aþtýðýný belirtiyordu. Ayný geliþime vurgu yapan pek çok yerli ve yabancý uzman, bunun köklü bir kültürel deðiþime iþaret ettiðinde hem fikirler. Doðrudur. O küçük plastik kartlarýn geleneksel toplumsal dokuyu çözmekteki mahareti tahmin edilemez. Yakýn zamana dek, emekçi kitleler arasýnda yaygýn dayanýþma biçimleri olan akrabalýk, hemþehrilik, komþuluk iliþkileri içindeki ihtiyaç-geçimlik akýþýnýn yerini, þimdi banka kredileri aldý. Geleneksel toplumsal dokuyu pekiþtiren bu maddi bað çözüldükçe, onun canlý iliþkilerinin yerini banka-kredi iliþkileri almakta ve bu deðiþim -kýrsal altyapýya sahip olduðu için- çoðunlukla küçük burjuva deðerlerle örülü kültürel yapýyý baþtan sona deðiþtirmektedir. Emekçiler arasýndaki geleneksel toplumsal dokunun canlý iliþkileri, küçük mülk sahipliðinin damgasýný taþýsa bile, insani kavramlar üzerinden yürüyordu. Bunun yerine geçen banka, tüm bu iliþkilerini fetiþleþtiriyor, parasallaþtýrýyor, insani temelden soyutluyor. Bu hýzlý deðer yitimi, pek çok insan için, hele ki geleneksel dayanýþma biçimleri içinde kendisine az çok bir güvence bulabilen en yoksul kesimler için, bir panik ve kaçýþ durumu yaratmakta. AKP’nin öne çýkardýðý dini söylemler, “hayýrseverlik”, iþte bu kültürel doku boþluðunu dolduruyor. Banka kredilerinin sonuçlarý, salt kültürel deðil, daha çok da siyasal... Krediye 126. Sayý / 22 Ekim - 5 Kasım 2008
Araftaki Toplum
baðlý bir hayat sürenler için faiz oraný, tüm hayatý vezir ya da rezil edecek bir deðiþken konuma yükseliyor. Bu gibi insanlar için “siyasi ve ekonomik istikrar” ne pahasýna olursa olsun korunmalý, faiz oranlarýný deðiþtirecek hiç bir gerilim olmamalýdýr. Kýsaca, bu kiþiler siyasi açýdan hýzla muhafazakarlaþýrlar. Bütün bunlar, AKP’nin tekelci siyasi arenada rakipsiz kalýþýnýn, öne çýkan kültürel-siyasal dayanaklarý. Fakat ayný zamanda bir tekelci partinin toplumsal dayanaklarýnýn ne denli köksüz, kýrýlgan ve kumdan kaleler gibi geçici olabileceðine de iþaret ediyorlar. Tüm hile ve inkar çabalarýna raðmen, 12 milyonu aþtýðý bilinen boykot oylarý dýþýnda sandýða gidecek olanlarýn neredeyse yarýsýnýn oyunu toplayacaðý düþünülen AKP’nin bu desteði, toplumun “arafta” oluþuna baðlýdýr: çözülen toplumsal dokuyla yaþanan bu büyük yýkýmdan yeni iliþkilere bir devrim yoluyla henüz geçememiþ bir toplumun bütün semptomlarý, dinci gerici bir partinin oylarýna yansýmakta. Ve bu destek, bir baþka deðiþkene, oldukça kýrýlgan ekonomik dengelere, en çok da faiz oranlarýna baðlýdýr. Bir partinin toplumsal dayanaklarý, bu denli kaygan, kýrýlgan ve köksüz olabilir mi? Oluyor. AKP’ye oy verenler için bu parti, gelip dayanýlan son duvardýr. Geleceðe dair kötümserliðin %65, mutsuzluðun %70 olduðu bir yerde, tekelci bir partinin tüm diðer tekelcileri ezerek tek baþýna oylar toplamasý bu nedenledir. AKP’ye oy veren emekçi kitleler, kopup gelen büyük yýkýmý erteleyebilecek tek güç olarak bu partiyi görüyorlar. Proletarya için, bu koþullardan çýkan sonuç açýktýr. Madem ki bu toplum geleneksel dokusunu kaybederek yýkýlýrken, bir “araf”tan geçmektedir, o zaman devrimci proletaryanýn görevi, devrimle, devrimin canlý, açýk, somut propagandasýyla “yeniden doðuþ” için toplumu zorlamaktýr. Hele ki, küresel ekonomik buhranýn, faiz oranlarýný mýsýr taneleri gibi zýplattýðý bir tarihi dönemeçte, bugün için çok saðlam görünen AKP kalelerinin hýzla düþeceði hesaba katýlýrsa, bu devrim seçeneðini canlandýrmanýn önemi daha iyi anlaþýlýr.
5
BÜYÜK EKÝM DEVRÝMÝ GÜNCELLÝÐÝNÝ KORUYOR
Ekim Devrimi
Ekim Devriminin 91. yýlýnda dünya yine büyük devrimlerin öngününde bulunuyor. Emperyalist-kapitalist sistemin yaþadýðý büyük kriz, sýçramalý çöküþün tüm koþullarýnýn oluþtuðunu, sistemi havaya uçuracak tüm patlayýcýlarýn biriktiðini gösteriyor. Dünya üzerinde yeniden “kýzýl bir hayalet”in dolaþtýðý günlere gelmiþ bulunuyoruz. Burjuvazi korkuyla sarsýlýrken, proletarya daha büyük bir kendine güven duygusuyla doluyor. Hem yeni Ekimler, hem de sosyalizm günceldir. Tabii hiçbir þey öncekinin basit bir tekrarý þeklinde olmayacaktýr. Dünyanýn deðiþen koþullarýnda devrimler kendi mecrasýnda seyredecektir; ama Ekim Devrimi’ne kýsa da olsa bir gözatýþ, günümüz koþullarýný daha iyi anlamamýza yardımcı olacaktır. 1914 Aðustos’unda Rus Ýmparatorluðu Ýngiltere ve Fransa’nýn yanýnda Almanya’ya karþý savaþa girdiðinde Lenin, bundan ürküntüye kapýlmamýþ, bilakis “savaþ devrime sunulmuþ en güzel hediyedir” diyerek, bundan devrimci sonuçlar çýkarmýþtýr. Ve nihayet aradan birkaç yýl geçmeden milyonlarca insanýn katýlýmýyla yapýlan grevler, tüm Rusya’yý sarmýþtýr. Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin savaþýn getirdiði aðýr yaþam koþullarý karþýsýnda eli kolu baðlý oturacaðýný düþünmek, ancak refor-
6
mist bir ahmaklýkla açýklanabilirdi. Nitekim o yýllarda Menþevikler, Rusya’nýn henüz bir devrime hazýr olmadýðýný düþünerek, bir takým reformlar yoluyla sistemi demokratikleþtirmeyi ve deyim yerindeyse kitleleri sosyalizm için hazýrlamayý düþünüyorlardý. Bolþevikleri iradeci olmakla eleþtiriyor, “Rusya’da devrimci bir halk yok”ken devrim yapmaya çalýþmakla suçluyorlardý. Halkýn devrimci enerjisine hiçbir zaman inanmayan bu devrim kaçkýnlarý karþýsýnda Bolþevikler, býkmadan usanmadan mücadeleyi sürdürüyor, onlarýn kitleler üzerindeki geri çekici tutumlarýný kýrmaya uðraþýyorlardý. 20 Þubat 1917’de Putilov Silah Fabrikasý’nda binlerce iþçinin iþten çýkarýlmasýyla aslýnda bozkýr tutuþmuþtu; ama Þubat Devrimi’nin fitili esas olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü (Eski takvimle 23 Þubat)’nde ateþlenmiþti. Çarlýk askerlerinin “ekmek ve barýþ” sloganýyla yürüyen kitlelere saldýrmasý, büyük dev126. Sayý / 22 Ekim - 5 Kasım 2008
Yeni Evrede Mücadele Birliði
rimci geliþmelerin baþlangýcý olmuþtu. Bu sýrada Zürich’te bulunan Lenin’in, bir eðitim konferansýnda, “Belki biz ihtiyar kuþaklar gelecekteki devrimin son çarpýþmalarýna tanýk olamayacaðýz” demesi, onun dahi geliþmelerin hýzýný önceden tahmin edeme ye bi le ce ði ni göstermiþti. O yýllarda “bir halklar hapishanesi” olan Rusya’da sosyalizm, henüz güncel deðildi; ama savaþýn yarattýðý sýkýntýlar iþçileri ve asker kaputu içindeki köylüleri barýþýn en ateþli savunucusu durumuna getirmiþti. Ve hepsi de biliyordu ki, Çarlýk savaþýn bitirilmesini deðil, devam ettirilmesini istiyordu. Ve Bolþeviklerin savaþýn bitirilmesine dair siperlerde yaptýklarý propagandalar etkili oluyordu. Ve Þubat Devrimi patlak verdiðinde, bir çok insanýn aklýnda kalan daha örgütlü olan menþeviklerin hýmbýl tutumlarý deðil, Bolþeviklerin canlý ajitasyon ve propagandalarýydý. Lenin, bu yýllarda “Uzaktan Mektuplar”ýnda artýk devrimin ikinci aþamasýna geçmesi gerektiðini söylüyordu. Çünkü Çarlýk yýkýlmýþ ama onun yerine kurulan Menþeviklerin ve Sosyal-Devrimcilerin yeraldýðý Geçici Hükümet, devrimi derinleþtirme konusunda ayak sürüyordu. Bolþevikler, savaþýn derhal sona erdirilmesi ve büyük sanayinin ve topraklarýn kamu-
Yeni Evrede Mücadele Birliði
laþtýrýlmasý için propagandalarýný yoðunlaþtýrýyorlardý. Kurulan Geçici Hükümet’e katýlmayý reddederek, sokakta oluþmuþ olan ikili iktidardan yana olduklarýný ilan etmiþlerdi. Lenin, 28 Mart günü bir trenle Petrograd’a hareket etti ve 4 Nisan günü Rusya’ya geldi. Bir gün sonra da Bolþeviklerin toplantýsýnda “Nisan Tezleri”ni okudu. Merkez Komitesi’nden yoldaþlarýnýn da aralarýnda bulunduðu bir çok Bolþevik, “Bütün Ýktidar Sovyetler’e” sloganýyla biten bu tezleri anlamakta güçlük çekti. Tezler’i doðrudan ayaklanma çaðrýsý olarak yorumlayan kimi Bolþevik önderler , bunu “henüz çok erken” buluyordu. Oysa Lenin’in söyledikleri farklýydý. O, teoriyi bir dogmalar yýðýný olarak deðil, yaþayan, hayatýn içinden süzülüp gelen bir eylem kýlavuzu olarak kavrýyordu. Bu tezler, devrimin geldiði aþamada durmamasý ve daha derinleþtirilmesi çaðrýsýydý. Lenin, devrimin burjuva aþamasýnýn artýk tamamlandýðýný, artýk gündemde olan devrimin sosyalist devrim olduðunu, proletarya ve yoksul köylülüðün iktidarý ele geçirmek için hazýrlanmasý gerektiðini söylüyordu. Devrimin barýþçýl geliþme olasýlýðý vardý elbette. Eðer sokaklarda hakim olan iþçiler ve yoksul köylüler iktidarý ellerine alýrlarsa, bu mümkündü. Bu, ikili iktidarýn sona ermesi ve iktidarýn Sovyetler’e geçmesi demekti. Burjuvazinin iktidardan uzaklaþtýrýlmasý demekti. Ve devrim, Sovyetler’e dayanarak daha ileri gidebilir, sosyalist devrime büyüyebilirdi. Dýþarýda onbinlerce insan yürüyor, savaþýn bitirilmesini istiyor ve Bolþevik sloganlar atýyordu: “Hükümet Ýstifa, Bütün Ýktidar Sovyetler’e”. Ama Sovyetler’de çoðunluðu ellerinde tutan Menþevikler ve Sosyal-Devrimciler, bu adýmý atmak yerine, iktidarý altýn tepside burjuvaziye sundular. Devrimin barýþçýl geliþme yolu týkanmýþtý artýk. Ýktidar burjuvazinin ellerindeydi. Lenin bu dönemde “Bütün Ýktidar Sovyetlere” þiarýný geri çekti. Çünkü Sovyetler’de çoðunluðu ellerinde tutan küçük-burjuva sosyalistleri devrime sýrt çevirmiþlerdi ve bu sloganý atmak, iþçileri ve yoksul köylüleri, Sovyetler’in niteliði konusunda aldatmak demekti. Yaþam Bolþeviklerden yanaydý. Savaþtan ve onun yarattýðý korkunç yýkým-
dan býkmýþ olan emekçi yýðýnlar, emperyalist savaþa karþý olan Bolþeviklerden yanaydý. Topraksýz yoksul köylüler, onlara toprak vadeden Bolþevik programý destekliyorlardý. Kýsa sürede en büyük sovyetlerden biri olan Petrograd Sovyeti’nde üstünlük, tamamen Bolþeviklere geçti. Bunu Moskova Sovyeti izledi. Þimdi artýk Sovyetler, gerçek proleter kimliklerine kavuþmuþtu ve “Bütün Ýktidar Sovyetlere” þiarý, þimdi tekrar gündeme getirilebilirdi. Bu slogan, devrimin güncel adýmýný, sosyalist adýmýný ifade ediyordi. Haziran ayý, Sovyet tarzý örgütlenmenin tüm Rusya’da geliþtiði, Bolþeviklerin sovyetlerde kök saldýðý ve sokaklarda etkili olduðu bir ay olmuþtu. Temmuz ayýnda bir ayaklanma hazýrlýðýna giriþmiþlerdi. O zaman Merkez Komitesi’nde bulunan Kamanev ve Zinovyev’in ayaklanmanýn tarihini basýnda açýkça yazmalarýyla, baþta Petrograd olmak üzere bir çok þehirde sýkýyönetim ilan edilmiþ, Bolþeviklerin matbaalarý vb. basýlmýþ, yayýn organlarý kapatýlmýþ ve bir tutuklama furyasý baþlatýlmýþtý. Elbette bu “sürek avý”nda en çok aranan insan Lenin olmuþtu. Lenin, gizli yollardan, kýlýk deðiþtirerek Finlandiya’ya geçmek zorunda kalmýþtý. Geçici Hükümet’in bu saldýrýlarýna raðmen, kitlelerin devrimci yönelimi tavsamamýþ, tam tersine radikalleþme eðilimine girmiþti. Geleneksel kurumlarýn çoðu iflas etmiþ, Kerenski hükümeti deyim yerindeyse iþlemez duruma gelmiþti. 1917 Sonbaharýýnda küçük ama kararlý insanlardan oluþan bir parti, devrime önderlik edebileceðini tüm dünyaya gösterdi. Þubat Devrimi’nden Ekim Devrimi’ne kadar geçen sekiz aylýk süreçte Bolþevik Parti, deyim yerindeyse sýçramalý bir geliþme gösterdi, baþta iþçi sýnýfý olmak üzere, yýðýnlarýn arasýnda kök saldý ve onlarýn güvenini kazandý. Baþlarýnda Lenin gibi bir politik dehanýn önderliðinde Bolþevikler, kitleleri eylem içinde örgütlemeyi baþardýlar. Geliþtirdikleri strateji ve taktiklerle devrimin asla tekdüze, formüllere ve reçetelere baðlý ge126. Sayý / 22 Ekim - 5 Kasım 2008
Ekim Devrimi
liþmediðini, doktriner yaklaþýmlarýn yaþamda karþýlýðýnýn olmadýðýný, yaþamýn kendisinin diyalektik ve öðretici olduðunu gösterdiler. Onlar, her devrim için olmazsa olmaz olan proletaryanýn kendiliðinden gelme enerjisine güvendiler, parti aracýlýðýyla ona yön verdiler ve önlerine iktidar hedefini koyarak kitleleri devrime götürdüler. Kitlelerin kendi deneyimleriyle öðrenmelerini saðladýlar, fabrikalarda, okullarda, ordu içinde ve kýrsal kesimde güçlü bir örgütlenme yarattýlar; devrimin mantýðýný iyi kavradýlar ve ona göre örgütlendiler. Küçük bir partiyi kýsa sürede devrimin, devrimlerin önderi durumuna getiren þey, sahip olduðu öngörü yeteneðine örgütlenme becerisini de ekleyebilmesi olmuþtur. Bolþevik parti, fiilen gidemediði yerlerde de adýný duyurmuþ, kitlelerin dikkatini çekmiþtir. Ekim Devrimi, yýðýnlarýn büyük devrimci atýlýmý olduðu kadar, Bolþevik Parti’nin yýðýnlara önderlik yeteneði sayesinde baþarýya ulaþmýþ ve dünyaya sosyalizmin ilk baþarýlý örneðini armaðan etmiþtir. Proleter Devrimler Çaðý, Ekim Devrimi ile baþlamýþtýr. Geliþmeler bizi Ekim Devrimi’ni daha iyi anlamaya, ondan günümüze dair devrimci sonuçlar çýkartmaya zorluyor. Leninistler, günümüzde Bolþeviklerin yerine aday olduklarýný politik yaratýcýlýklarýyla tüm dünyaya göstermelidirler.
7
Ekin Sanat
KÜRTÇE TÝYATRO YASAÐINI BOÞA ÇIKARDIK
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Kapitalist sistem çöküyor. Çöküþünü engellemek için her yöne sadece bize deðil Kürt Halkýna, diline ve kültürüne yönelik bir saldýrý saldýran bu ölümcül hasta ayný zamanda da bir ulusun dilini, kültürü- olduðunu, birlikte mücadele edilerek bu durumun aþýlmasý gerektiðini söyledik. Oyunun Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde oynatýlmanü yok sayarak ayakta kalmaya çalýþýyor. Bugüne kadar “Umudumuz Kavgada, Kavgamýz Sanatýmýzla” di- masý durumunda Mezopotamya Kültür Merkezi’nde sahnelenmesi üyen, devrimci kültürün ve sanatýn kavgasýnda yer alan Ayýþýðý Sanat zerine karar aldýk. Saat 19.00’da Selahattin Akçiçek Kültür MerkeMerkezi, ezilen-yoksul emekçi halklarýn kendi dilinin ve kültürünün zi’nin önünde bir basýn açýklamasý yapýlmak üzere toplanýldý. Saat de savunucusu olmuþtur. Ezilen ulusun kurtuluþunun birleþik bir dev- 19.30’da basýn açýklamamýzý gerçekleþtirdik. Basýn açýklamasý esnarimle mümkün olacaðýna olan inançla yola çýkýlmýþ, halklarýn mücade- sýnda “DEVRÝMCÝ SANAT ENGELLENEMEZ”, “BASKILAR BÝZÝ le birliði temelinde yürütülen sýnýf mücadelesiyle kurtuluþun gerçekle- YILDIRAMAZ”, “YAÞASIN DEVRÝMCÝ DAYANIÞMA” sloganlaþeceðine inanýlmýþtýr. Bu uðurda sanatýyla mücadeleye atýlan Ayýþýðý rý haykýrýldý. Ayrýca MKM ve de TZP Kürdi’de dayanýþma mesajlarýSanat Merkezi kültür-sanat cephesinden ezilen tüm uluslarýn, emekçi- ný Kürtçe ve Türkçe okudu. Basýn açýklamasýna, yukarda yazdýðýmýz devrimci kurumlar ve demokratik kitle örgütlerinin yanýnda Mücadele lerin, yoksullarýn devrimci kültür ve sanatýný yaygýnlaþtýrmak, yýðýnlaBirliði, Devrimci Öðrenci Birliði, Devrimci Ýþçi Komiteleri’de destek rýn önünü açmak, bilinçlendirmek, taraf olmalarýný saðlamak yönünde verdi. Basýn açýklamasýndan sonra 200 kiþilik kitleyle MKM’ye doðru yoðun faaliyetler sürdürmektedir. yürüyüþe geçildi. Ayýþýðýmýzýn kuruluþunun 20. yýlýna girdiðimiz þu dönemde çeþitHer þeye raðmen oyun sahnelendi. Kürtçe tiyatroya, Kürt dili ve li etkinlik ve faaliyetlerle geliþmenin sevincini hep birlikte taþýyoruz. kültürüne yasak vurulamayacaðýný gösterdik. Hem de asimile etmeye Birlikte üretim, birlikte paylaþým ve yönetim, felsefemizin temel taþý çalýþtýklarý ezilen bir ulusun kendi sanat merkezinde bunu gerçekleþtirolmuþtur. dik. Grup Avesta’ya, MKM’ye, devrimci kurumlara ve demokratik Musa Anter’in yaþamýný ele alan Araf (iki ülke Arasýnda) adlý kitle örgütlerine bizi yalnýz býrakmadýklarý için teþekkür ederiz. Kürtçe oyunu sahnelemeleri üzere Grup Avesta’yý davet ettik. Bizler Buradan bir kez daha ilan ediyoruz ki bizler devrimci sanatýmýzýKürtçe tiyatroyu bilinçli olarak seçtik. Kendi cephemizden son süreçkültürümüzü bir yerlerden icazet alarak deðil, devrime olan baðlýlýðýte Kürt halkýna yönelik baský-þiddet politikalarýna ve de ýrkçý-þoven mýz ve de sosyalizme olan inancýmýzdan güç alarak yapýyoruz. Bu bisaldýrýlara karþý dayanýþma amacýyla böyle bir etkinlik düzenleme kaze yönelik ne ilk ne de son saldýrýdýr. 20 yýldýr “UMUDUMUZ KAVrarý aldýk. Amed’den Ýzmir’e kurulan köprünün sýnýf kavgasýnda ne kaGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA” þiarýyla yol aldýk, alýyoruz ve dar önemli olduðunu biliyoruz. Bu bilinçle bir ay öncesinden baþlayade alacaðýz… rak gerek afiþlerle, gerek bildirilerle, gerek davetiyelerle kitlelerin kaZAFERE KADAR DAÝMA! týlýmý için yoðun bir çalýþma yürüttük. Ve oyunun duyurusunu yaptýk. DEVRÝMCÝ SANAT ENGELLENEMEZ! Ancak oyunun sahnelenmesine bir gün kala akþam mesai bitiminde Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi Konak Belediyesi Kültür Ýþleri Müdürlüðü’nden “valilik olurunun olmadýðý” gerekçesiyle 11 Ekim Cumartesi saat 20.00’de bize tahsis edilen Selahattin Akçiçek Kültür MerkeOTOBÜS ÞOFÖRLERÝ zi’nin açýlmayacaðý, tiyatro oyunun orada oynatýlmayacaðýný EYLEMDE bildiren bir telefon aldýk. Cuma akþamý yapýlan bu telefon görüþmeleri oyunun oynanacaðý cumartesi günü de; gün boyunBir yýldýr yüzlerce otobüs iþçisinin iþsizliðe ve açlýða terkedildiði Anca devam etti. Önce ‘valilik oluru’ bahane edildi. Daha sonra tep’te otobüs þoförleri, 20 Ekim Pazartesi günü de eylemdeydi. Saat 12.00’de oyunun ‘yasak olduðu’ iddia edildi. Biz de oyunun daha önce Balýklý Parký’nda imza standlarýný açan otobüs þoförleri, bir basýn açýklamasý Ýstanbul’da tanýtýmýnýn yapýldýðýný, Musa Anter’in katlediliþ gerçekleþtirdi. günü olan 20 Eylül’de Mardin’in Nusaybin ilçesinde oynandýBasýn açýklamasýnda, Büyükþehir Belediye Baþkaný’nýn “toplu taþýmacýðýný, Ýzmir’den sonra da oyunun farklý yerlerde oynanacaðýný; lýkta iþçilerin maðdur edilmeyeceði, iþten çýkarýlmayacaðý ve kaliteli bir topayrýca tiyatro metninin Kültür Bakanlýðý tarafýndan onaylan- lu taþýmacýlýðýn yapýlacaðý” gibi sözlerin gerçeði yansýtmadýðý; 60 ykr olan mýþ olduðunu söyledik. Bu defa da oyunun sahneleneceði yer- biletlerin þimdi 1.25 ytl olduðu; saat 21.00’den sonra yolcu az oluyor diye ode ‘slogan atýlacaðý, toplumun huzurunun bozulacaðý’ yönün- tobüslerin çalýþtýrýlmadýðý ve insanlarýn otobüslerde balýk istifi taþýndýðý ve de söylentiler çýkarýlarak yasaklamaya gerekçe oluþturulmaya þehir içi taþýmada yaþanan özelleþtirmelerin herkesi maðdur ettiði, sadece çalýþýldý. Son olarak da valiliðin belediye salonuna el koyduðu- AKP yandaþý þirketleri memnun ettiði belirtildi. Ve bütün herkes, ulaþým haknu(!), Ýzmir emniyetinin kültür merkezinin etrafýna çevik kuv- kýna ve otobüs þoförlerine sahip çýkmaya çaðýrýldý. Ardýndan Yeþilsu ve Bavet yýðdýðýný haber aldýk. Bize telefonda Ýzmir’de Kürtçe oyu- lýklý’da imza stantlarýnýn açýlacaðý ve çýkarýlan yüzbinlerce bildirinin bütün na kesinlikle izin verilmeyeceði söylendi. Son gelen telefonda Antep’te kapý kapý dolaþýlarak daðýtýlacaðý duyuruldu. ise bize “oyunu iptal ederseniz daha sonraki oyunlar büyük saBasýn açýklamasý öncesinde ve sonrasýnda ise otobüs iþçileri þehir merlonlarda oynanabilir, size maddi destek sunulabilir” denerek, kezinde bildiri daðýtýmýný gerçekleþtirdiler. Bizler de Mücadele Birliði Plataçýkça rüþvet teklif edildi. Bu baskýlara raðmen saat 19:00’da formu olarak basýn açýklamasýna destek verdik. orada toplanacaðýmýzý söyledik. OTOBÜS ÝÞÇÝLERÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR! Bunlar yaþanýrken bir yandan da DTP, ÝHD, ÇHD, PartiYAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! zan, Alýnteri, DÝHA, MKM ve TZP Kürdi gibi demokratik kitAntep Mücadele Birliði Platformu le örgütleriyle, devrimci kurumlarla bað kurarak bu saldýrýlarýn
8
126. Sayý / 22 Ekim - 5 Kasım 2008
Yeni Evrede Mücadele Birliði
AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ 20. YILINDA
Ekin Sanat
…yürüyüþ sürmekte Karanlýklarý aydýnlýkla yakarak Cansuyumuzu devrimin harcýna katarak Tarihe leninistçe ad koyarak yürüyoruz geleceðe…
Evet, þimdilik 20 yýllýk bir yürüyüþ… Ýlk kurumumuz Boðaziçi Ekin Sanat Derneði bundan 20 yýl önce Ortaköy’de açýldý. Simgesel sanat yürüyüþümüzde Ortaköy meydanýnda, Sanat Merkezimizin bugüne kadar ki etkinlik afiþlerinden oluþturduðumuz afiþ sergimizle, etkinlik boyunca daðýttýðýmýz el ilanlarýmýzla, “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” sloganýmýzla, Nazým Usta’dan, Mayakovski’den okuduðumuz þiirlerimizle baþladý. “Yola çýktýk bundan 20 yýl önce” diyerek devam eden basýn açýklamasý adýný Ayýþýðýmýz Aysun Bozdoðan’dan alan sanat merkezimizin kýsa tarihçesi ve þarký söyleyen yarýnlarý yaratma mücadelesinde beraber yürüme çaðrýsýyla son buldu. Ayýþýðý müzik grubunun çevredeki izleyenlerle birlikte söylediði Çavbella ve sonrasýnda yürüyüþümüze destek olmak üzere gelen tiyatro Simurg’dan Hale Üstün’ün sunduðu
þiirle yürüyüþümüzün Ortaköy ayaðýný sonlandýrmýþ olduk. Ortaköy’den otobüslerle Taksim tünele geldik. GESAM’ýn (Genç Ekin Sanat Merkezi) bulunduðu yerde etkinliðimize sergimiz, þiirlerimiz, sloganýmýzla devam ettik. Þair dostumuz Ruhan Mavruk’un hasta yataðýndan kalkýp gelmesi, orada bizlerle paylaþtýðý her þey kadar deðerliydi. Basýn açýklamamýz bir kez de Taksim Tünel’de okundu. Müzik grubundan dinlediðimiz þarkýdan sonra yürüyüþe baþladýk. Ve baþlar baþlamaz polis önümüzü kesti. Elimizdekilerle yürümememizi istedi, kararlý tutumumuzu devam ettirerek yürüdük ve onlar kenara çekilmek zorunda kaldýlar. Ýstiklal Caddesi boyunca bildirilerimizi daðýttýk. Ahmed Arif’ten ve Hasan Hüseyin’den þiirlerimizi okuduk. Þarkýlarýmýzý söyledik. “Türküleri yazanlar, yasalarý yapanlardan daha güçlüdür.” sloganýmýzýn farklý yorumu caddeyi boydan boya doldurdu. Rumeli Hanýn önüne geldiðimizde yürüyüþe baþladýðýmýz zamandan daha kalabalýk olduðumuzu fark ettik. 19 Ekim’de Haldun Dormen sahnesinde yapacaðýmýz 20. yýl etkinliðimizin duyurusunu yaptýk. 6. kattaki 20. yýl sergimize çaðrýyla, “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” sloganýmýzla etkinliðimizi bitirip Ayýþýðýmýza doðru yol almaya baþladýk. Coþkumuz türküler, þiirler, konuþmalarla sanat merkezimize de taþýndý. 20. yýlýn coþkusunu daha nice yirmi yýllara taþýmak üzere düþtük yollara.
126. Sayý / 22 Ekim - 5 Kasım 2008
9
AYIÞIÐIMIZ 20 YILDIR YÜREÐÝMÝZE UMUT SERPÝYOR
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Ekin Sanat
Zorlu yýllardý ve zorlu bir yolculuktu bu. “Ateþten denizleri mumdan gemilerle geçmek” gerekiyordu. Az sayýda insan “yüreðini yumruklarýnýn arasýna alýp”, kendileriyle birlikte bu yolculuða çýkmayý göze alamayanlarý, “arkalarýnda boþ sokaklar gibi býrakarak” yola koyuldular. Mücadelenin her alaný büyük bir özveri ve inat gerektiriyordu. Deyim yerindeyse herkes tersine giderken Mersin’e gitmeye çalýþmak önem kazanmýþtý. Yaþamý tüm canlýlýðýyla, olanca diyalektiðiyle kavrayanlar, yaþamýn her alanýna, her anýna devrimci müdahalenin zorunluluðunun bilincindeydiler. Her þeyin metalaþtýrýldýðý, kapitalizmin çarklarý arasýnda öðütüldüðü bir dönemde her alanda olduðu gibi kültür-sanat alanýnda da iddia sahibi olmak cüret istiyordu. Ýþte 1988 Aralýk’ýnda, Ortaköy’de Boðaziçi Ekin Sanat Derneði’ni kuranlar bu cüreti göstermiþlerdir. Kültür-sanat alanýnda soluksuz geçen 20 yýl, hem bu mücadeleyi sürdürenlerin duygu ve duyarlýlýklarýný geliþtirmiþ, hem de insanlara yeni bir dünyanýn nasýl kurulacaðýnýn ipuçlarýný vermiþtir. Yeni bir dünyanýn yeni insanlarýný yaratma mücadelesi özellikle kültür-sanat cephesinde verilen mücadeleyle olgunlaþmýþtýr. BESD’den Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne kadar akan ýþýltýlý ýrmak içinde insanlýða sunulacak en deðerli hazineleri de taþýmýþtýr. 20. Yýl Etkinliði’nin yapýlacaðý Haldun Dormen sahnesine doðru yolalýrken içimizde duygular harmanlanýyor; “20 Yýl”, dile kolay. Neler yaþandý bunca yýl boyunca, kimler geldi kimler geçti? Kimlerin izleri üzerinden yürüyoruz bugün. Bizi bugünlere taþýyan tüm ekin-sanat emekçilerine, tüm yoldaþlarýmýza, emeði geçen tüm dostlarýmýza selam olsun! Daha kapýda güler yüzleriyle ekin-sanat emekçileri karþýlýyor gelenleri. Ellerinde yakaya takýlmak üzere hazýrlanmýþ rozetler,
10
broþürler... Biraz ironiyle bir sepet içine koymuþlar onlarý. “Sepet”leri boþ deðil; içi oldukça dolu. Ve yanlarýnda küçük çocuklar. Gülen ve kocaman açýlmýþ gözleriyle “hoþgeldin” diyorlar. Merdivenler özenle bezenmiþ, bir kültür-sanat tüneline girdiðinizi hissediyorsunuz. Salonun olduðu kýsma geldiðinizde aklýnýza Enver Gökçe’nin dizeleri geliyor: “dost-kardeþ bir arada”. Ýþçiler var bekleme salonunda, aydýnlar, emekçiler, öð126. Sayý / 22 Ekim - 5 Kasım 2008
renciler... Telaþlý bir bekleyiþ, bir yandan son hazýrlýklar yapýlýyor. 20 yýl boyunca yanýmýzda yöremizde olmuþ, bu sürece katkýda bulunmuþ, bu sürecin yükünü omuzlamýþ herkes bir arada. Sanatçý dostlarýmýz, tanýdýk, sevecen, gülen gözleriyle dost omuzbaþlarýný omuzlarýmýzýn yanýna koymaya gelmiþler. Gençler kýpýr kýpýr, çocuklar cývýl cývýl. Ve program baþlýyor. Sunucu arkadaþlarýmýz bu mücadelede ölümsüzleþen tüm savaþçýlar için herkesi saygý duruþuna davet ediyor. Güçlü bir ses “Akýn var akýn/ güneþe akýn/ güneþi zaptedeceðiz güneþin zaptý yakýn” diye haykýrýyor. Duvarda Nazým, Neruda, Marx, Engels, Lenin, Che, Ho Chi Minh, Cunhal, Brecht, Hasan Hüseyin, Ahmed Arif... bize bakýyorlar. Tüm “þarký söyleyen yarýnlarý hazýrlayanlar” orada, sözleriyle, dizeleriyle yaný baþýmýzda konuk olmuþlar. Tarihin penceresinden, içimizin içinden bize bakýyorlar. Ve Boðaziçi Ekin Sanat Derneði’nden bugüne kesintisiz süren yürüyüþün öncülerinden biri, ýþýðý taþýyanlardan Ayýþýðý Sanat Merkezi yöneticisi Songül Yücel çýkýyor kürsüye. Salondakilerle sýcak bir sohbete tutuþuyor. Kültür-sanat cephesinde verilen 20 yýllýk soluksuz mücadelenin geçtiði etaplarý anlatýyor. Belki yýllar önce BESD’in ilk bildirisini okurkenki kadar heyecanlý deðil ama, 20 yýl sonra böyle bir etkinliði düzenliyor olmaktan duyduðu heyecan her halinden belli oluyor. BESD sürecinde birlikte omuz omuza mücadele verdikleri dostlarý, yoldaþlarý birer birer davet ediyor kürsüye. Gelen herkes o zamanki ve þimdiki hayallerini paylaþýyorlar bizimle. Kimisi “biz devrimciliði BESD’de öðrendik” diyor, kimisi o süreçten bugüne devrimcilerin yaþadýklarýný, mücadelelerini, ölümsüzleþenleri anlatýyor. Her çýkan konuþmacýyla duygularýmýz kabarýyor. Hep birlikte izlenilen slaytla Ayýþýðýmýzýn 20 yýllýk yolculuðuna eþlik ediliyor.
Yeni Evrede Mücadele Birliði
Sanatçý dostlarýmýzdan Orhan Ýyiler geliyor kürsüye. Ýlerlemiþ yaþýna raðmen diri umutlar taþýyor bize. Direnmeyi bilen devrimcilerin dünyayý deðiþtireceðini ve dünyayý baþýmýza yýkmaya çalýþan kapitalistlere bu dünyayý dar edeceklerini söylüyor. Songül Yücel, kürsüye her çýkan konuða, Ayýþýðý emekçilerince hazýrlanan 20. Yýl Kataloðunu hediye ediyor. Sanatsal sunumlar da yapýlýyor. Ayýþýðý Tiyatro Grubu’nun hazýrladýðý “Ulrike Meinhof”u anlatan “Sesimi Duyan Var mý?” adlý oyun sergileniyor. Salondakilerden yoðun alkýþ alýyor. Sonra yine konuþmacýlar geliyor kürsüye. Bir iþçi yoldaþýmýz Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin mesajýný okuyor, “Ayýþýðý bize karanlýkta yol gösteriyor” diyor. Duygu ve düþüncelerini paylaþýyor bizlerle. Ve her zaman, her etkinlikte yaný baþýmýzda olan, her zaman yüreðini yüreðimizin yanýnda bilincini bilincimizin yanýnda hissettiðimiz þair Ruhan Mavruk geliyor kürsüye. Sol yumruðu her zamanki gibi havada; heyecaný her zamanki gibi dorukta... Dost sesini, yoldaþ sesini sesimize katýyor. Bir þiirini okuyor ve her zamanki gibi “tarihi direnenlerin yapacaðýný” haykýrarak selamlýyor izleyenleri. Þiir atölyemizin kurucu ve sürükleyicilerinden biri olan Atila Oðuz geliyor kürsüye. Büyük heyecanlara gebe selamlýyor bizi. Ve Eylül’e iliþkin yazdýðý bir þiiri okuyor. Her etkinliðimizde büyük bir mütevazýlýkla yer alan, bizi hiçbir zaman yalnýz býrakmayan, devrimci sanat geleneðinin sürdürücülerinden biri olan Nurettin Güleç, baðlamasýyla geliyor sahneye. Salonu davudi sesiyle dolduruyor. Yüreðimizi sarmalýyor. Sonra zindanda bulunan Ergül Çiçekler’in “Dört Ateþten Gün, Dört Ölümden Gece” þiiri dramatizasyonla sunuluyor. Ses-
Ekin Sanat
ler “güm güm” dolduruyor salonu. Ölümsüzleþenlerimiz dans ediyor sahnede. Muratýmýz, Sibelimiz, Aysunumuz, siper yoldaþlarýmýz... Fotoðraf sanatçýsý, eylemlerin fotoð126. Sayý / 22 Ekim - 5 Kasım 2008
rafçýsý Deniz Koçak arkadaþýmýzýn fotoðraflarýndan derlenmiþ bir slayt izliyoruz sonra. Adým adým o eylemden bu eyleme gidip geliyoruz. Ve sonra gitarýyla ve yüreðiyle Bilgesu Erenus geliyor sahneye. O her zaman bizlerle. Haldun Dormen sahnesinde asýlý olan resimlere bakýyor; “güzel olmuþ” diyor. “Hatta bunlar burada kalsýn, gelip giden herkes görsün”. Sonra da “sizin yýkým çaðý dediðiniz, benim kasa dediðim þeyin sonuna geldiðimizi anlatmak istiyorum” diyerek “Kasa can çekiþiyor” þiirinden bestelenmiþ þarkýsýný okuyor. Savaþýn insan üzerinde yarattýðý tahribatý anlatan bir þarký ve Nazým’ýn “Tahir ile Zühre Meselesi”nden bestelediði þarkýsýný okuyor. Ve yapýcýlardan biri davet ediliyor sahneye. Emekçi Kadýnlar Derneði’nin ilk kurucularýndan, yýllardýr süren soluksuz mücadelenin direklerinden biri olan Nuran yoldaþýmýz çýkýyor kürsüye. Emekçi Kadýnlarýn gönderdiði mesajý okuyor. Emekçi Kadýnlar yeni bir dünyanýn doðmakta olduðunu müjdeliyorlar bizlere. Ve sonra yoldaþýmýzýn kararlý sesi yankýlanýyor salonda: Yeni bir dünyayý kurma mücadelemiz mutlaka zafere ulaþacak! O düþlediðimiz dünyayý kuracaðýz! Ayýþýðý Müzik Grubu alýyor sahneyi. Zafer iþaretleriyle geliyorlar sahneye. Kendi bestelerinin yaný sýra devrimci marþlarla ve halaylarla kitleyi coþturuyor. Coþku dorukta. Sloganlar çýnlatýyor salonu. Devrimin yüreði, artýk Haldun Dormen Sahnesi’nden yollara akýyor. Þarký söyleyen yarýnlarý hazýrlamak için 20 yýl önce yollara düþenler yine çýkýyorlar yollara; kýzýl yer altý nehirleri akmaya devam ediyor. Coþkuyla, umutla...
11
Gündem
SUSTURAMA
Tekelci sermaye sýnýfýna, faþist devlete, düzeni ayakta tutmak için yasalar artýk yeterli gelmiyor. Kendi yasallýðý, kendi yasalarý onu sýkýþtýran, onu boðan bir demir mengeneye dönüþmüþ. Devrimci, komünist mücadele yükseldikçe düzeni ayakta tutmak için yaptýðý ilk iþ, kendi yasalarýný ayaklar altýna almak oluyor. Þimdi böyle bir dönemden geçiyoruz, böyle bir süreç yaþýyoruz. Dilinden düþürmediði “hukukun üstünlüðü” mü, o ancak düzenin varlýðýyla uyumlu olduðu sürece var. Bu neden böyle? Nedeni belli: düzen derin bir ekonomik ve siyasi kriz içinde. Düzen her tarafýndan dökülüyor. Emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn güçlü bir darbesi gelse yerle bir olacak. Emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn ayaklanmasý ihtimali tekelci sermaye sýnýfýnýn uykularýný kaçýrýyor. Düzenin bütün askeri-politik kadrolarýnýn kendi deyimleriyle “kimyalarý bozulmuþ”. Sözüm ona bütün toplumun Baþbakaný olacak kiþi, emekçi sýnýflarý ve Kürt halkýný açýktan tehdit ediyor. “Milletin alçakgönüllülüðünü yanlýþ anlamayýn” diyor. Burada “millet” dediði þeyin faþist devletten baþkasý olmadýðýný hatýrlatalým. “Yanlýþ hesap yapmayýn yoksa ezer, geçeriz” demeðe getiriyor. Bunu kime diyor? Tabii ki bir avuç tekelci burjuva dýþýnda kalan toplumun ezici bir kesimine diyor. Geçerken hatýrlatalým ki, faþist devletin kýyýcýlýðýný bu topraklarýn e-
12
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
mekçi sýnýflarý, Kürt halký, Alevi inancýna mensup milyonlarca insan yakýndan tanýyor. Maraþ katliamýndaki rolünden tanýyor, Sivas katliamýndaki rolünden tanýyor, zindanlarda yaptýðý katliamlardan tanýyor, faþist tosuncuklarýna, Hizbullah denen katil sürülerine yaptýrdýðý katliamlardan tanýyor. Ýþkencelerde, gözaltýlarda öldürdüðü insan sayýsýndan biliyor, kaçýrýp bir köþede ya da ormanda öldürdüðü insanlardan tanýyor. Bu örnekler saymakla bitmez. Baþbakan merak etmesin, “millet” dediði faþist devletin katliam ve vahþette nerelere kadar gidebileceðini Kürt halký parçalanmýþ gerilla cesetlerinden, yakýlmýþ, yýkýlmýþ ev ve köylerden, öldürülüp bir tarlaya, bir köprü altýna atýlmýþ yakýnlarýnýn cesetlerinden tanýyor. Þimdi Baþbakan soruyoruz: bunlardan baþka daha ne yapabilirsiniz? Bu topraklarýn emekçi sýnýflarýna, Kürt halkýna tatmadýklarý hangi acýyý daha tattýrabilirsiniz? Daha ne yapabilirsiniz? Daha neyle korkutabilirsiniz? Biz söyleyelim: bundan daha fazla hiçbir þey yapamazsýnýz. Daha fazlasý elinizden gelmez. Elinizden daha fazlasý gelip gelmeyeceði bir yana, bu kanlý geçmiþ, bu vahþet ve katliamlarla dolu tarih bile, tek baþýna bu tarih bile, bu düzeni yýkmak üzere toplumu ayaða kalkmaya çaðýrmaya yetmez mi? Böylesi kanlý bir tarihe, kanlý bir geçmiþe sahip; ve aslýnda bugün de tarihten gelen bu çizgisini sürdüren bu düzen bin kez yýkýlmayý hakketmiyor mu? Bu 126. Sayý / 29 Ekim - 12 Kasım 2008
düzeni ayakta tutmak için gýrtlaðýna kadar kan içinde yüzen bu faþist devlet bin kez yýkýlmayý haketmiyor mu? Hakettiðini siz de biliyorsunuz, düzenin efendileri de biliyor, bekçileri de biliyor? Korku, panik, saldýrgan ruh halinizin kaynaðý da bu ya. Saldýrýyorsunuz, baðýrýyorsunuz, tehdit ediyorsunuz ve böyle yönetmeye çalýþýyorsunuz. Hakkýnýzý da yemeyelim, sizinki zor iþ. Yerinizde kim olsa ayný þekilde davranmak zorunda kalacaktý. Tehditle, zorbalýkla toplumu yönetmek, denetim altýnda tutmak gerçekten zor bir iþ! Üstelik artýk kimsenin kulak asmadýðý, kale almadýðý tehdit ve zorbalýkla.. Tehditleriniz boþuna, korkunun ecele faydasý yok! Eðer koþullarý yoksa hiçbir ayaklanma çaðrýsý sonuç vermez. Denemek isterseniz, örneðin, þimdilik kýsmi ve geçici bir dinginlik içindeki Ýsviçre’ye dünyanýn en yetenekli ajitatörlerini toplayýp gidin ve orada ayaklanma çaðrýsý yapýn. Bakýn bakalým ne sonuç alacaksýnýz! Söyleyelim, kimseyi ayaklandýramazsýnýz. Ayaklanmak bir yana, kimsenin kýlý bile kýpýrdamaz. Eðer Türkiye ve Kürdistan’ýn koþullarý bir ayaklanmaya uygun deðil ise, tekelci sermaye sýnýfý müsterih olsun, ufukta tehlike yok demektir. Ya uygun ise! Ya devletin zulmünden, düzenin sömürüsünden, iþsizlikten, açlýktan, yoksulluktan býkmýþ milyonlarca ve milyonlarca insan ayaklanma için fýrsat kolluyorsa, o zaman ne yapacaksýnýz. Ya kendi elleri-
AYACAKSINIZ Yeni Evrede
Mücadele Birliði
nizle yarattýðýnýz koþullar milyonlarca ve milyonlarca insaný ayaklanmaya sürüklüyorsa, o zaman ne yapacaksýnýz? On yýllardýr ezdiðiniz, olmadýk acýlar tattýrdýðýnýz, acýlar denizi içinde boðduðunuz bu halklar ayaklanmak için kýþkýrtýcýlara, ayaklanma çaðrýcýlarýna hacet mi duyuyor sanýrsýnýz? Muhalefet lideriniz Deniz Baykal, Kürdistan’da ayaklanma provalarý yapýldýðýný söylüyor ve bunun gerçek bir tehlike olduðu uyarýsýný yapýyor. “Prova” kavramý belli ki, gerçeklere gözünü kapamak için sarf edilmiþ bir sözdür. Ayaklanmanýn provasý olmaz. Ayaklanmanýn küçüðü olur büyüðü olur, silahlýsý olur, ama provasý olmaz. Çünkü bu halklar ayaklanmayla oynanmayacaðýný büyük bedeller ödeyerek öðrenmiþ durumdalar. Deniz Baykal’ýn “ayaklanma” korkusu evham mý? Deðil. Kürt halký, týpký bir ordu, týpký bir parti gibi davranýyor ve faþist devletn en ufak baský giriþimlerini dahi artýk devrimci kitle eylemleriyle, ayaklanmalarla karþýlýyor. Düzenin politik kadrolarýnýn, askeri kadrolarýnýn gözünü korkutan ve “bu böyle devam edemez” dedikleri geliþme budur. Tekelci sermaye sýnýfý, küçük çaplý ayaklanmalarýn, devrimci kitle eylemlerinin büyük ayaklanmalar için yolu düzlediðini bilecek kadar deneyim sahibidir. Diyarbakýr’dan Doðubeyazýt’a kadar her tarafa yayýlan devrimci kitle eylemleri ile küçük çaplý ayaklanmalarýn (çoðu zaman devrimci kitle eylemi ile küçük çaplý ayaklanma a-
rasýndaki sýnýrý tam anlamýyla belirlemek mümkün olmayabilir) bu denli bir korkuya yol açmalarý bundandýr. Ayaklanma koþullarýný ortadan kaldýramýyorsan, ayaklanmayý önleyemiyorsan o zaman ayaklanmacýlarý yenecek, zafere ulaþmalarýný engelleyecek önlemleri al. Tekelci sermaye sýnýfýnýn ve faþist devletin þimdiki hareket ilkesi bu. Bu önlemlerin ilk akla geleni, ayaklanma halindeki kitleleri, ayaklanmaya yatkýn kitleleri öncü devrimci komünistlerden ayýrmak, ayrý tutmaktýr. Eðer yasalar buna engel ise, yapýlacak iþ yasalarý deðiþtirmektir. O da olmaz ise, yasalarý bir tarafa atmaktýr. Lafýný bolca ettikleri “demokrasi”, yasallýk, hukuk filan mý? Burjuvalarýn moda deyimiyle söyleyelim: Söz konusu olan düzenin bekasý ise, gerisi teferruattýr. Ve tekelci sermaye sýnýfý þimdi bütün kurum ve güçleriyle düzenin bekasýný sürdürmenin telaþýna düþmüþ durumdadýr. Ayaklanmacý ruh haline sahip kitleleri öncü devrimci cckomünistlerden ayýrmak düzenin varlýðý açýsýndan yaþamsal önemdedir. Tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet için gerisi “teferruattýr” Bunu yapabilecekler mi, baþarabilecekler mi? Þanslarýný deniyorlarc. Tarihte egemenliði yýkýlmaya yüz tutmuþ her sömürücü sýnýfýn yapmadan edemediði bir denemedir bu. Ama þanslarýnýn olmadýðýný biliyoruz. Tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet, devrimci komünist hareketi ezmek i126. Sayý / 29 Ekim - 12 Kasım 2008
Gündem
çin bu güne kadar kaç giriþimde bulundu, sayýsýný akýlda tutmak mümkün deðil. Sýnýf savaþýnýn öncü devrimci kolunu ortadan kaldýrmak için baþvurduðu vahþetleri tanýmlamak mümkün deðil. Ýdamlar, iþkenceler, zindan katliamlarý, gözaltý kayýplarý ve saymakla bitmeyecek daha nice vahþet yöntemleri. Ama sonuç biliniyor: faþist devletin her yok etme, bastýrma giriþiminden sonra devrimci komünist hareket daha güçlü, daha saðlam, daha deneyimli, daha bilenmiþ þekilde ayaða kalkmýþtýr. Bu sözlerimizin tanýðý tarihtir. Ýþte 12 Eylül ve sonrasý, iþte Ulucanlar katliamý ve sonrasý, iþte 19 Aralýk katliamý ve sonrasý. Tekelci sermaye sýnýfýnýn askeri ve politik güçleri, her tarafýndan dökülen, çöken bir sistemi ayakta tutmak gibi umutsuz bir çabaya girerken çaresiz ve dar görüþlü olduklarýný sergiliyorlar. Unutuyorlar ki, devrimci komünist hareketin kökleri Denizlere kadar uzanýyor. Unutuyorlar ki, yolu marksizm-leninizmle aydýnlanmýþ bu hareket gücünü tarihin akýþýndan alýyor. Durdurabiliyorsanýz tarihin akýþýný durdurun. Durduramazsýnýz. Ýþte bu yüzden düzeninizi kaçýnýlmaz akýbetinden, tarihin karanlýklarýna gömülmekten kurtaramayacaksýnýz. Ýþte bu yüzden bizi yok edemezsiniz, yenemezsiniz, susturamazsýnýz. Ýþte bu yüzden, ne yaparsanýz yapýn “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar, Her þey Emeðin Olacak.”
13
GAZÝ AYIÞIÐI EKİN SANAT MERKEZÝ’NDE 20. YIL ETKÝNLÝÐÝ
Yeni Evrede
Ekin Sanat
Mücadele Birliði
Ayýþýðý Sanat Merkezimiz,
yalnýz býrakmamýþtý.
her tür baskýna, kapatmaya, gö-
Dostumuz yoldaþýmýz Ru-
zaltýlara, tutuklamalara raðmen
han Mavruk bu etkinliðimizde
Ayýþýðý’na olan yürüyüþümüzde
tüm zorbalýklara raðmen de-
20 yýldýr sürüyor... BESD’den
de þiirleriyle siper yoldaþlýðýný
geçen 20 yýlý kutlamak için dü-
vam ettirdi. Yapýlan saldýrý A-
si de, Gazi Ayýþýðý Ekin sanat
si’nin ve hazýrlýklarý bitmiþ o-
zenlediðimiz etkinliklerden biri-
yýþýðý üzerinden Önsöz Dergi-
Merkezi’nde yapmayý planladý-
lan kitaplarýmýzýn TUYAP’ta
ðýmýz etkinlikti.
okurlarla buluþmasýný engel-
Kampanyamýz olan 20 yýl
lendiðini dile getirdi.
etkinliðimize yönelik tüm saldý-
“Sivas Yandý 15 Yýl Oldu”
rýlara raðmen etkinliðimizi baþa-
adlý oyununu bizlere sergile-
16.00’da basýn açýklamasý yapa-
etkinliðimize gelen insanlara
rýyla
sonuçlandýrdýk.
Saat
yen Tiyatro Simurg’un oyunu
rak baþlayan etkinliðimiz, dost-
bu zorbalýklarýn ilk olmadýðýný
larýmýzýn da katkýlarýyla coþkulu
gösterdi bize. Tarihin harman-
bir biçimde geçti. Her zaman ya-
lanarak anlatýldýðý oyunda bu
nýmýzda olan Nurettin Güleç, ezgileriyle bizleri engelle- zorbalýklar, Tiyatro Simurg tarafýndan insanlarýn hafýzalameye yönelik gözaltý ve tutuklamalara karþýn gene bizi rýna kazýndý.
14
126. Sayý / 29 Ekim - 12 Kasım 2008
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
SARIGAZÝ’DE BASKINLAR PROTESTO EDÝLDÝ
BESD’DEN Ayýþýðý’na yaptýðýmýz sanat yürüyüþümüzde, Sarýgazi’de 25 Ekim günü yapmayý planladýðýmýz etkinliði, basýn açýklamasý olarak gerçekleþtirdik. Yaþanan baskýn ve gözaltý terörünü protesto etmek için Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Derneði önünde yapýlan basýn açýklamasýnda “Saldýrýlar, 19 Ekim Pazar günü Haldun Dormen sahnesinde ‘Ayýþýðý 20. Sanat Yýlýnda’ etkinliði yapýlmakta iken Sarýgazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi’nden baþladý. 23 Ekim sabahý Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi, Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi ve yine Sarýgazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi’ne yapýlan silahlý baskýnlar ve gözaltýlarýyla devam etti. Önsöz Kültür Sanat Dergisi’nin tüm bilgisayarlarýna el konuldu. TUYAP kitap fuarýna hazýrlanmakta olan 5 kitabýmýzýn kayýtlarý alýndý. Sanat
Ekin Sanat
krizle sýçramalý olarak çökmekte olan kapitalizm yaþamýn tüm alanlarýna saldýrýyor. Emperyalizm ve onlarýn yerli iþbirlikçileri ‘insana ve düþünceye’ düþman tavýrlarýyla devrimci, demokrat kurumlara ve kiþilere saldýrarak tüm toplumu susturma çabasýndadýr” denildi ve “‘Ýnsan, birinin yüzüne atýlan tokadý kendi yüzünde hissedendir’ düþüncesiyle bugün Mücadele Birliði Platformu’na yapýmerkezi çalýþanlarýnýn evlerinde düzenle- lan saldýrýyý insana ve düþünceye yapýlan nen saldýrýda 2’si Önsöz Kültür Sanat saldýrý olarak görüyoruz. Tüm sivil ve Dergisi’nin yazý kurulundan SONGÜL resmi faþist saldýrýlara karþý aþaðýda imYÜCEL ve FATMA YILDIRIM olmak ü- zasý bulunan kurum ve kiþiler olarak devzere 17 kiþi gözaltýna alýndý. rimci demokrat ve ilerici aydýnlarla birDeðerli basýn emekçileri, Devrimci likte devrimci sanatýn ve düþüncenin sussanat kurumlarý, Tüm devrimci ve de- turulmayacaðýný buradan bir kez daha mokrat sanatçýlar, Ekonomik ve politik haykýrýyoruz” diyerek bitirildi.
ARAF’A YASAK
Kültür Evi, Teatra Jiyana Nu, Seyr-i Mesel Tiyatrosu, Teatra Bakur, Tiyatro Boyalý Kuþ, Tiyatro OnlineYaþam Kaya, Tiyatro Oyunevi, Mahir Günþýray, Türkiye Tiyatrolar Birliði, Teatra Mezopotamya, Mezopotamya Kültür Merkezi, Tiyatro Oyun ve Musa Anter’in Ailesi imzalý basm açýklamasýnýn Kürtçesini Tiyatro Avesta oyuncusu ve Araf Oyununu oynayan Aydm Orak, Türkçe Metnini ise Ayýþýðý Sanat Merkezi Yöneticisi Songül Yücel okudu. Basýn Açýklamasýnda; “MusaAnter’in hayatýný anAyýþýðý Sanat Merkezi’nin 20. yýl etla tan ‘A raf’ adlý Kürtçe tiyatro oyunu, kinlikleri kapsammda Ýzmir’de oynanacak olan Araf Oyununun yasaklanmas- Ýzmir’de hiçbir gerekçe gösterilmeden ma iliþkin, Ýstanbul Ýhd Þubesi’nde bir yasaklandý. Cihan Þan’ýn yazdýðý ve Aydýn Orak’ýn oynadýðý, Musa Anter’in habasýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Ayýþýðý Sanat Merkezi, Tiyatro A- yatýný anlatan ‘Araf’, Ýzmir Konak Belevesta, Baþka Kültür Sanat dergisi, Baþka diyesi’nin aylýk etkinlikprogramýnda yer 126. Sayý / 29 Ekim - 12 Kasım 2008
almasýna raðmen, Valilik ve EmniyetMüdürlüðü tarafýndanyasaklandý. (...) Bir yandan TRT’de Kürtçe yayýn hazýrlýklan sürerken, diðer yandan Kürtçe deðer ve eserlere karþý tahammülsüzlük de devam etmektedir. Bu örneklerden biri de Ýzmir ‘de yaþandý. Tiyatro Avesta, 1992 yýlýnda Diyarbakýr’da öldürülen gazeteci ve yazar Musa Anter’in hayat hikayesini anlatan Araf adlý oyununu hazýrladý. Bu tek kiþilik oyun, Ýzmir’de tiyatro severlerin karþýsýna çýkacaktý ve Konak Belediyesi’nin aylýk etkinlikprogramýnda da yer alýyordu. Fakat oyun yasaklandý. Konak Belediyesi, Ayýþýðý Sanat Merkezi tarafýndan Selahaddin Akçiçek Kültür Merkezi Salonu ‘nda düzenlenen etkinliðin iptal edildiðini bildirdi” denildi Ayrýca Dicle Anter’in açýklamaya bir mesaj göndererek “Oyunun engellenmesini üzüntüyle karþýladýðýmýzý ifade ediyoruz. Bu karar Anter ailesini derinden üzmüþtür” dediði belirtildi.
15
Yeni Evrede
BASKINLARI PROTESTO ÝÇÝN BASIN AÇIKLAMASI
Mücadele Birliği Platformu’na Saldırılar
23 Ekim Perþembe sabahý basýlan Mücadele Birliði Dergisi, Ayýþýðý Sanat Merkezleri ve evlerin basýlmasýný protesto etmek için, 24 Ekim Cuma günü saat 11.00’de Ýnsan Haklarý Derneði Ýstanbul Þubesi’nde bir basýn açýklamasý düzenlendi. Basýn açýklamasýna, þair dostumuz Ruhan Mavruk, Önsöz dergisi yayýn kurulundan Þeyda ... ve basýlan Ser Ajans Matbaacýlýðýn sahibi Selvi Akyol katýldý. Yapýlan basýn açýklamasýnda, “TKEP/L Örgütüne Yönelik Operasyon Adý Altýnda Mücadele Birliði Platformuna Yönelik Saldýrý… 23 Ekim 2008 tarihin de sabah 02.30 ve 06.30 saatleri arasýnda Mücadele Birliði dergi bürosu basýlarak, dergi çalýþanlardan Süleyman Acar gözaltýna alýndý. Mücadele Birliði Platformunun bir bileþeni olan Ayýþýðý Sanat Merkezi, geçtiðimiz Pazar günü (19 Ekim) Haldun Dormen Tiyatro sahnesinde 20. yýlýný kutlamýþtýr. Kutlama öncesinde Sarýgazi’de baþlayan gözaltý saldýrýlarý etkinlik süresi boyunca psikolojik ve sonrasýn da fiili saldýrýya dönüþtü. Baþta Ayýþýðý Sanat Merkezi yöneticisi olan Songül Yücel olmak üzeri 15- 18 kiþi gözaltý iþkencesine maruz býrakýlmýþtýr. 18 Ekim günü Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Merkezi ile baþlayan saldýrýlarýn ve göz altýlarýn devamýnda 23 Ekim 2008 Perþembe günü Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne de gerçekleþtirilen uzun namlulu silahlarla yapýlan baskýn sonrasý bir kiþi gözaltýna alýnmýþ ve kurumun birçok yerine zarar verilerek 116 CD’ye, bilgisayar harddiskine ve bazý kitaplara el konulmuþtur. Gaziosmanpaþa’da bulunan Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi basýlarak içerisi daðýtýlmýþ ve ev baskýnlarý sonucu Behlül Ocak, Kenan Aktaþ, Sýla Aktaþ ve Erdal Güzel isminde bir dostumuz gözaltýna alýnmýþtýr. Bununla kalmayarak sosyalist devrimci yayýnlarýn basýldýðý SER AJANS Matbaasýna saldýrýlmýþ ve 5 saat süren aramalar sonucu birçok þeye el konulmuþ ve ortalýk adeta talan edilmiþtir. Ayrýca birçok kiþinin evleri basýlarak gözaltýna alýnmýþtýr. Bunlardan birisi Ercan Tilmaþ evinden yaka paça götürülmüþtür. Ayný zaman da ev baskýnlarý sonucunda gözaltýna alýnýp alýnamadýðý konusunda haber alamadýðýmýz birçok kiþi bulunmaktadýr. Bunlarýn takibi avukatlarýmýz-
16
Mücadele Birliði
ca sürdürülmektedir. Tüm bu saldýrýlar halen devam etmektedir. NEDEN MÝ ?... Güncel geliþmeler hiçbir yazýma gerek býrakmayacak kadar açýk ve somuttur. Devrimin güncelliði, Leninist öncü müfrezenin teorik, ideolojik, politik ve pratik ataklýðý, enerjikliði ve uzlaþmazlýðýdýr. Emperyalist-kapitalist dünya küresel bir ekonomik kriz içindedir. Emperyalizmin ekonomik ilhakýna uðramýþ TC ekonomisi sonuna kadar ilhak edilmek isteniyor. Egemen burjuva sýnýf derin bir ekonomik, politik kriz içinde debeleniyor. Egemen burjuva sýnýf, kendi içindeki çeliþkiler ve çatýþmalarýn bir sonucu güçsüz ve takatsiz kalýyor. Egemenliðini sürdürmenin tek bir yolu kalýyor; Baský, þiddet, yýldýrma sonucu politik çevirme ile devrimi ve devrimin öncüsünü tasfiye etmek, devrim belasýndan kurtulmaktýr. Ama nafile… Gerçek olan devrimin güncelliði, somutluðu ve ona uygun davranan Leninist öncünün teorik, politik, ideolojik ve pratik ataklýðýdýr. Ýþte Kürt halký gözlerimizin önünde yeni yeni serhýldanlara baþvuruyor ve özgürlüðü için savaþýyor. Egemen burjuva sýnýf yönetmekte zorlanýyor. Zora baþvuruyor. Biz de Karl Marx’ýn o ünlü sözüyle mücadeleyi yükselteceðiz. ‘ZOR, YENÝ BÝR TOPLUMA GEBE, HER ESKÝ TOPLUMUN EBESÝDÝR.’ Zora dayalý devrim Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliðini bekliyor. Fidel’in sözleriyle tamamlayalým ;’ÝYÝ YOLDAYIZ, BÝZ KAZANACAÐIZ!’” denilerek bitirildi.
NOT: 24 Ekim tarihinde çıkması gereken dergimiz Yeni Evrede Mücadele Birliği’nin 126. sayısı, baskısının yapıldığı Ser Ajans Matbaacılık da basılıp derginin materyalerine el konulduğu için, 1 hafta gecikmeli olarak baskıya giriyor. Dergimizin baskıya hazırlandığı şu sıralarda hala savcılığa çıkartılmamış olan okurlarımız ve kurum çalışanlarından isimlerini öğrenebildiklerimiz şunlar: Vefa SERDAR, Süleyman ACAR, Songül YÜCEL, Fatma YILDIRIM, Taner ŞENER, Erdal GÜZEL, Ercan TİLMAŞ, Behlül OCAK, Hakan COŞKUN, Güler AKTAŞ, Kenan AKTAŞ, Sıla AKTAŞ. Ayrıca 25 Ekim günü de Sarıgazi’de okurlarımızdan İsmail ATİK de evi basılarak gözaltına alınmıştır.
126. Sayý / 29 Ekim - 12 Kasım 2008
Yeni Evrede
Mücadele Birliği Platformu’na Saldırılar
YAPILAN SALDIRILAR TAKSÝM’DE PROTESTO EDÝLDÝ
Mücadele Birliði
3 Ekim sabahý Ýstanbul Terörle Mücadele ekiplerinin baskýnlarýnda, Taksim’de bulunan Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin yaný sýra, Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Derneði, Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Derneði ve Önsöz Dergisi Yayýn kurulu üyelerinin de evleri basýlmýþtý. Baskýnlar sýrasýnda, Önsöz Dergisi’nin tüm bilgisayarlarýna ve arþivine el konulmuþ; yaklaþmakta olan TUYAP Kitap Fuarýnda okurlara ulaþtýrýlmak üzere baskýya hazýrlanmakta olan kitap ve kataloglara, Þair Ruhan Mavruk ve Atilla Oðuz’un þiir kitaplarýnýn müsvedde ve çalýþmalarýna da el konulmuþtu. Sanata ve sanatçýlara, devrimci sanat merkezlerine yapýlan bu baskýlarý, engellemeleri üstü örtülü sansürü protesto etmek için, 24 Ekim günü saat 17.00’de Taksim’de Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin bulunduðu Rumeli Han önünde bir basýn açýklamasý düzenledi. Yapýlan basýn açýklamasýnda, “23 Ekim 08 tarihinde sabah 02.30-06.30 tarihleri arasýnda Mücadele Birliði Platformu’nun tüm bileþenlerine devlet tarafýndan saldýrý düzenlendi. Saldýrýlar 19 Ekim Pazar günü Haldun Dormen sahnesinde ‘Ayýþýðý 20. Sanat Yýlý’ný kutlamakta iken Sarýgazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi’nden baþlamýþ ve dün sabah Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi, Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi ve yine Sarýgazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi’ne yapýlan silahlý baskýnlar ve göz altýlarýyla devam etmiþtir. Önsöz Kültür Sanat Dergisi’nin tüm bilgisayarlarýna el konulmuþtur. TUYAP kitap fuarýna hazýrlanmakta olan 5 kitabýmýzýn kayýtlarý alýnmýþtýr. Sanat merkezi çalýþanlarýnýn evlerinde düzenlenen saldýrýda 2’si Önsöz Kültür Sanat Dergisi’nin yayýn kurulundan SONGÜL YÜCEL ve FATMA YILDIRIM olmak üzere 17 kiþi gözaltýna alýndý. Deðerli basýn emekçileri, devrimci basýn emekçileri, devrimci sanat kurumlarý ve tüm devrimci ve demokrat sanatçýlar.
Ekonomik ve politik krizle sýçramalý olarak çökmekte olan kapitalizm yaþamýn tüm alanlarýna saldýrýyor. Emperyalizm ve onlarýn yerli iþbirlikçileri ‘insana ve düþünceye’ düþman tavýrlarýyla devrimci, demokrat kurumlara ve kiþilere saldýrarak tüm toplumu susturma çabasýndadýr. Bu tutum Hrant DÝNK’in ve Ferhat GERÇEK’in sokakta Engin ÇEBER’in Zin-
dan’da katledilmesi ile dozunu arttýrarak ev kurumlara saldýrýlarla sürmektedir. ‘Ýnsan, birinin yüzüne atýlan tokadý kendi yüzünde hissedendir’ düþüncesiyle bugün MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU’NA yapýlan saldýrýyý insana ve düþünceye yapýlan saldýrý olarak gönderiyoruz. Tüm sivil ve resmi faþist saldýrýlara karþý aþaðýda imzasý bulunan kurum ve kiþiler olarak devrimci demokrat ve ilerici aydýnlarla birlikte devrimci sanatýn ve düþüncenin susturulmayacaðýný buradan bir kez daha haykýrýyoruz.” denildi.
Basýn açýklamasýna destek verenler, Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi, Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Derneði, Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi, Adana Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi, Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi, Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi, Almanya Reutlingen Emek Kültür Merkezi, Beksav, Aydýn Sanatçý Ýnisiyatifinden; Þair Ruhan Mavruk, Þair Atilla Oðuz, Tiyatro Avesta, Önsöz Dergisi, Ýdil Kültür Merkezi, Baþka Kültürevi, EHP, Þair Eþref Yýlmaz, Yazar Bilgesu Erenus, Nazým Hikmet Kültür Evi’nden Yazar Orhan Aydýn, Tiyatro Simurg’dan Mehmet Esatoðlu, Nurettin Güleç, Yapý Sanat Evi, Şair Süleyman Kaplan, Önder Babat Kültür Merkezi, Bedrettin Aykın, Yar Yayınları, Erdal YıldırımPSAKD Eski Kültür Sanat Sekreteri, Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu Sözcüsü ve Ceylan Yayınları Editörü Necati Abay, Grup Emeğe Ezgi, Grup Denize Ezgi, Genç Emekçiler Birliği, Şair Kazım Demir, Ekin Şiir Atölyesi, Fotoğraf Sanatçısı Deniz Koçak, Bulunmaz Kültür Merkezi, İzmir Yenikapı Tiyatrosu Balçova Belediye Tiyatrosu Yönetmeni Orçun Masatçı, Yılmaz Onay, Tiyatro Oyuncu ve Yönetmeni Mehmet Atak, Özgür Tiyatro’dan Özgür Başkaya, Temel Demirer, Sibel Özbudun.
126. Sayý / 29 Ekim - 12 Kasım 2008
17
Yeni Evrede
Mücadele Birliği Platformu’na Saldırılar
Mücadele Birliði
“HÝÇBÝR BASKI VE ZOR, KOMÜNÝST-DEVRÝMCÝ GÜÇLERÝ ENGELLEMEYE, DEVRÝMCÝ POLÝTÝKALARI EMEKÇÝLERE TAÞIMAYA ENGEL OLAMAYACAKTIR.”
BASKILAR GÖZALTILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ
23 Ekim 2008 Perþembe sabahý 02.30 ile 06.30 arasý Mücadele Birliði dergisi bürosuna, Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin Ýstanbul’daki þubelerine ve Sarýgazi’de Mücadele Birliði okurlarýnýn evlerine uzun namlulu silahlarla operasyon düzenlenerek 20’ye yakýn gözaltý yaþanmýþ, kurumlar talan edilmiþtir. Bizler Ýzmir Mücadele Birliði olarak 24 Ekim 2008 Cuma günü saat 12.30’da Kemeraltý giriþinde “BASKILAR BÝZLERÝ YILDIRAMAZ Mücadele Birliði Platformu” imzalý pankartý açarak yapýlan bu operasyon ve gözaltýlarla ilgili bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdik. Okunan metinde “Son süreçte sosyalist basýn, yurtsever basýn, devrimci kurumlar, demokratik kitle örgütleri ve DTP üzerinde gerçekleþtirilen baský ve terör þiddetini artýrarak devam etmektedir. Ýþçi-emekçilerin eylemlerine saldýrýlmasý, ezilen Kürt halkýna yönelik þovenist-ýrkçý saldýrýlarýn týrmanýþa geçirilmesi, Engin Ceber’in gözaltýnda ve zindanda yapýlan iþkence sonucu katledilmesi, sosyalist, yurtsever basýnýn yasaklanýp-toplatýlmasý bu durumun son süreçteki en somut örnekleridir… Peki, bu kadar tahammülsüzlük, baský, þiddet, terör neden? Dünya genelinde yaþanmakta olan kapitalist sistemin ekonomik-siyasal çöküþünün had safhaya vardýðý, iþçi-emekçilerin kapitalizme karþý olan eylemlerinin kitleselleþtiði, açlýk ayaklanmalarýnýn yaþandýðý, ezilen ulusun eylemlerinin yükseliþe geçtiði bu süreçte egemen sýnýflarýn yapacaðý tek þey topyekün saldýrýdýr. Artýk devrimin ayak seslerinin duyulduðu, sosyalizmin güncel olduðu bu koþullarda sermaye sýnýfý ve onun iktidar güçleri çöküþlerini ve yýkýmlarýný geciktirmek için iþçi-emekçilere, ezilen Kürt halkýna, tüm devrimci kurumlara ve sosyalistyurtsever basýna yönelik saldýrýlarýný artýrýyor. Ama þu bilinmelidir ki bugüne kadar hiçbir baský ve zor komünist-devrimci güçleri engellemeye, devrimci politikalarý iþçi-
18
emekçilere taþýmaya, devrimci sanatý yaymaya engel olamamýþtýr. Emekçi halklara ve sosyalizm mücadelesinde yol alan tüm kurumlara çaðrýmýz; hepimize yapýlan bu baský ve saldýrýlara karþý güçlerimizi birleþtirmeliyiz. Ýþçi-emekçilerin eylemlerini yükselttiði, Kürt halkýnýn devrimci kitle eylemlerinin yükseliþte olduðu bu süreçte ‘BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK’, ‘YAÞASIN KÜRT-TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ’ þiarýný yükseltmek, birleþik devrimi örmek, tüm emek güçlerinin sömürüye, baskýya, katliamlara karþý birlikte mücadele etmesi gerekir. Her tür baský ve saldýrýlara karþý devrim ve sosyalizm mücadelemizi yükselteceðiz. Baskýlar bizleri yýldýramayacaktýr. Bütün iktidar emeðin oluncaya dek halklarýn mücadele birliðini örmeye devam edeceðiz” vurgusu yapýlarak basýn açýklamasý sloganlarla sona erdirildi. “Baskýlar Gözaltýlar Bizi Yýldýramaz”, “Devrimci Sanat Engellenemez”, “Yaþasýn Devrim Ve Sosyalizm”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Yaþasýn Halklarýnýn Mücadele Birliði”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” sloganlarýný attýðýmýz basýn açýklamasýnda, “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla”, “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Devrimci Sanat Engellenemez”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” dövizleri taþýdýk. Basýn açýklamasýna devrimci basýndan ve kurumlardan destek verenler oldu. BASKILAR GÖZALTILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK!
126. Sayý / 29 Ekim - 12 Kasım 2008
ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ Ýþçi Sýnýfýna ve Ezilen Tüm Halklara, Kapitalist TC devletinin faþist polisleri, bu sabahtan itibaren Istanbul’da Mücadele Birligi Dergisi’ne, Ayýþýðý Sanat Merkezlerine ile Mücadele Birliði Okurlarýnýn evlerine baskýnlar düzenleyerek yirmiye yakýn devrimciyi gözaltýna almýþlardýr. Gözaltýlar sýrasýnda faþist terör estirilerek kurumlar ve evler talan edilmiþ, devrimciler iþkence merkezi olan Ýstanbul Emniyet Müdürlüðüne götürülmüþlerdir. Yapýlan bu operasyonun zamanlamasý, onun nedenini gözler önüne seriyor. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da açlýk ve yoksulluðun katlanamaz boyutlara gelmesi, emekçi sýnýflarda infialler yaratmaktaydý. Son iki yýldýr devrimci mücadelenin emek sýnýflarýna doðru geniþlemesi ve Kürt halkýnýn önüne geçilemez serhýldanlarý, gerilla eylemleri devletin temellerini sarsmýþtýr. Küresel olarak çöken emperyalist-kapitalist sistemi, dünyanýn her ülkesini devrimlerle karþý karþýya býrakmýþtýr.Türkiye ve Kürdistan’da bir devrim olabileceðini gören emperyalistler, emekçi halklara karþý yürütülen iç savaþ için, tekelci burjuvaziye her yönden destek vermiþ; buna karþýlýk Türk tekelci sermaye sýnýfý da toplumun geniþ kesimlerine ve devrimin öncü kesimlerine saldýrýlarýný arttýrmýþtýr. Leninistlerin tutarlý, ýsrarlý ve direngen mücadelesi, emekçi sýnýflarda ve Kürt halkýnda yanký buluyor; Mücadele Birliði devrimci mücadelede ýsrar edenlerin, devleti yýkmak ve sosyalizmi kurmak isteyenlerin bir platformu haline geliyordu. Bu yüzden düþman sýnýf, yalan, sahte belgeler ve faþist terörle devrimci öncünün yakaladýðý moral üstünlüðü sarsmak için böyle bir polis operasyonu düzenlemiþtir. Çabalarý nafiledir! Hiçbir operasyon bizi sarsamaz! Her alanda ve her yerde mücadeyi yükseltmek, bu teröre karþý gerekli verilecek en iyi yanýt olacaktýr! Ýþçi sýnýfý ve ezilen Kürt halký, yoksullar, Devletin iç savaþý kazanmak icin yaptýðý bu hamlelere karþý yoldaþlarýmýzýn, devrimcilerin yanýnda olalým. Özgürlüðümüz ve onurlu yaþam geleceðimiz, devrimci iç savaþýn büyütülmesinden geçiyor. Kürt halkýnýn tutsak önderlerine ve operasyonlara karþý yanýtlarý, bizim cephemizden de devrimin saflarýna akma, Leninistlerin yanýnda olma biçiminde desteklenmelidir. Bu bizim kurtuluþumuzdur! Ve de çok yakýndýr! BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! FABRÝKALAR, TARLALAR, SÝYASÝ ÝKTÝDAR, HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU/ALMANYA 23 Ekim 2008
Mücadele Birliği Platformu’na Saldırılar
ANTEP MÜCADELE BÝRLÝÐÝ’NDEN
SALDIRILARA KARÞI BASIN AÇIKLAMASI
Ýstanbul’da Mücadele Birliði dergi bürosu, Ayýþýðý Sanat Merkezleri, Ser Ajans Matbaacýlýk ve Mücadele Birliði okurlarýna yönelik gerçekleþtirilen operasyonla 18 kiþinin gözaltýna alýnmasý, Antep’te de protesto edildi. Antep Mücadele Birliði Platformu tarafýndan 25 Ekim Cumartesi günü saat 13.00’da Ýnsan Haklarý Derneði’nde gerçekleþtirilen basýn açýklamasýnda: “Kapitalist sistemin son süreçte yaþadýðý kriz, sermayeyi artýk iyice pervasýzlaþtýrdý. Ýstanbul’da Mücadele Birliði Platformu’na ve okurlara yönelik bu saldýrý, sadece bizlere yapýlmýþ bir saldýrý deðil, bütün devrimci demokrat kurum ve kiþilere yapýlmýþ bir saldýrýdýr; iþçi ve emekçilere yapýlmýþ bir saldýrýdýr. Ýþçi ve emekçiler her geçen gün daha kitlesel bir þekilde iþsizliðe ve açlýða mahkum edilirken, böylesi saldýrýlarýn olmasý, sermayenin sömürü ve talanýnýn devamý için hayati önemdedir. Ýþçi ve emekçiler de daha fazla yaþamýn dýþýna itilmek istemiyorsa, açlýða ve yoksulluða mahkum olmak istemiyorsa, devrimcilere yapýlan bu tür saldýrýlara karþý sessiz kalmamalý. Bütün iþçi ve emekçileri ve devrimci demokrat kiþi ve kurumlarý saldýrýlara karþý mücadele birliðini örmeye davet ediyoruz” denildi. Mücadele Birliði Platformunun düzenlediði basýn açýklamasýna DTP ve SES destek verdi.
126. Sayý / 29 Ekim - 12 Kasım 2008
Mücadele Birliði/Antep
19
KIZIL HACKER’LARDAN DAYANIÞMA
Yeni Evrede
Mücadele Birliği Platformu’na Saldırılar
DTP’ye yapýlan saldýrýlar ve Mücadele Birliði Platformu’ya yapýlan baskýlarý protesto etmek ve dayanýþma içinde olduklarýný göstermek için, eylem yapan RedHack’in bildirisini yayýnlýyoruz.
DTP ve Mücadele Birliði’nden kaynaklý Ergenekon Gazetesi HACKLENDÝ! Eylemlerimiz Mücadele Birliði’ne yapýlan baskýna karþý sürecektir. Tüm devrimcilerden ricamýz, Bu baskýnýn “hepimize” oldugu bilinciyle hareket ederek, Mücadele Birliði’ne destek çýkmalarýdýr.. Þu an birlik zamanýdýr! Sevgili dostlar, DTP sitesi, sahtekarca bir yöntemle, isim haklarý para yedirilerek el deðiþtirmiþ, faþist-þovenist unsurlar tarafýndan ele geçirilmiþtir... Ele geçirilen DTP sitesinden, Devrimcilere ve Kürt ulusuna aðýr hakaretler, küfürler edilmiþtir... Ayrýca son birkaç gündür devrimci bir yayýn olan Mücadele Birliði dergisi baþta olmak üzere Ayýþýðý Sanat Merkezi ve birçok ev basýlarak sözde yasadýþý TKEP/L üyesi olmak suçlamasýyla onlarca insan gözaltýna alýnmýþtýr.. ESP, HÖC baskýnlarýnýn ardýndan bu baskýnýn olmasý hiç de tesadüf deðildir. Egemenler, en ufak muhalif sese tahamül edememekte, düzmece iddialarla insanlarý gözaltýna alarak Engin Ceber gibi katletmektedirler! Biz de bütün bunlardan dolayý faþist Ergenekon Gazetesinin web sayfasýný kýrarak, ana sayfasýna düþüncelerimizi yazdýk... “Bu sayfa DTP sitesinin “sahtekarca” satýn alýnarak “sözüm ona” hacklenmesine missileme olarak REDHACK tarafýndan KIRILMISTIR! Faþizan sloganlarýn bulunduðu bu site, Türk ve Kürt kardeþliðine karþ “sapýk” ideolojilerin peþinden giderek darbelemeye çalýþýlmakta(ydý). DTP sitesini parayla satýn alan þerefsizler bunu iyi bilsinler ki; sadece sanalda hedefimiz olmayacaktýr. Bürolarýnýz, evleriniz, arabalarýnýz bilgimiz dahilindedir... Hic ummadýðýnýz bir þekilde karþýlaþabiliriz... Çocuk oyunu sandýðýnýz “vatan kurtarýcýlýk”, devletten afferim bekleme telaþýnýz, parayla site satýn alýp “hackledik” deme þerefsizliðiniz, size pahalýya mal
20
Mücadele Birliði
olabilir! Eylemlerimiz sürecek! Yine ayrýca bu kýrýlan siteyi, “alçak” bir þekilde Terörle Mücadele ekipleri tarafýndan, kurumlarý basýlarak gözaltýna alýnan, sahte tutanaklarla evleri bürolarý basýlan, düþünce özgürlüðünün yiðit savunucularý Mücadele Birliði dergisine ithaf ediyoruz. Önümüzdeki süreçte kýracaðýmýz siteler de Mücadele Birliði dergisinin ve Ayýþýðý Kültür Sanat Merkezi olmak üzere devrimci kurumlarý basan faþistlere karþý olacaktýr. (...) Devrimci sitelere karþý yapýlan saldýrýlarý cevapsýz býrakmayacaðýz! Yaþasýn Devrimci Dayanýþma ve onun ürünü REDHACK! Mücadele Birliði Yalnýz Deðildir! MB’ye yapýlan saldýrý hepimizedir! Yaþasýn sosyalizm ve yüce komünizm davamýz! Not: Eylemlerimiz Mücadele Birliði’ne yapýlan baskýna karþý sürecektir. Tüm devrimcilerden ricamýz, Bu baskýnýn “hepimize” olduðu bilinciyle hareket ederek Mücadele Birliði’ne destek çýkmalarýdýr... Þu an birlik zamanýdýr! REDHACK / Basýn Bürosu http://www.red-hack.org
NOT: Açýklamanýn ertesi günü edindiðimiz bilgiye göre, http://AkpartiKaraBaglar.Com/ - http://AnkaraYozgatlilar.Org.Tr/ siteleri de RedHack tarafýndan dayanýþma amaçlý kýrýlmýþtýr.
ADANA’DA BASIN AÇIKLAMASI
Ýþçi Sýnýfýna ve Ezilen Tüm Halklara Dünya emperyalist-kapitalist sistemi büyük bir ekonomik buhranýn içerisindedir. Burjuvazi ekonomik krizden kolay kolay çýkamayacaðýnýn farkýndadýr. Sistemini ayakta tutabilmek için nafile çýkýþ yollarý aramaktadýr. Ekonomik bunalýmla beraber politik bir bunalým da yaþayan tekelci burjuvazi, þuurunu kaybetmektedir. 23 Ekim günü sabah erken saatlerde Mücadele Birliði dergi bürosu, TKEP/L örgütüne operasyon adý altýnda basýlarak daðýtýlmýþ ve ardýndan Taksim, Sarýgazi, Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat merkezleri ve dergi okurlarýnýn evleri basýlarak yaklaþýk 20 kiþi gözaltýna alýnmýþtýr. Devrimimizin güncelliði ve Kürt halkýnýn serhýldanlarý karþýsýnda çaresiz kalan burjuvazi baský, iþkence, terör, infaz politiklarýný yoðunlaþtýrarak biz devrimcileri sindireceðini hesaplamakta. Gücümüzü Leninist öncünün uzlaþmaz sýnýf politikalarýndan alan bizler, devletin iç savaþý kazanma hesaplarýný, proleter devrimci iç savaþý, zaferle taçlandýrarak boþa çýkartacaðýz. ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU - ADANA
126. Sayý / 29 Ekim - 12 Kasım 2008
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
ODTÜ’DE SÖNMEYEN DEVRİM ATEŞİ
Ortadoðu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) yurtlar bölgesinde bir stadyum vardýr. Yemekhane ile yurtlarýn arasýnda yeralýr. Bu stadyumun tribünlerinde devasa bir DEVRÝM yazýsý bulunur. En altlardaki basamaklardan en yukardakine kadar uzanýr yazý. Basamaklarýn ön yüzleri boyanarak yazýlmýþtýr DEVRÝM yazýsý, ODTÜ’nün simgelerinden biridir. Tarih ironilerle dolu. ODTÜ ABD’liler tarafýndan kurulan bir üniversite. Ama ayný zamanda “Vietnam kasabý” lakaplý ABD elçisi Commer’in aracýnýn yakýldýðý, ABD emperyalizmine (ve genel olarak emperyalizme) karþý en güçlü protestolarýn yükseldiði, ilerde devrim önderlerine dönüþecek olan devrimci öðrenci liderlerinin eðitim gördüðü bir üniversite. Hüseyin, Yusuf, Sinan, Taylan... ve daha niceleri. 60’larýn sonlarýna doðru ülkenin hýzla politize oluþu, öðrenci gençlik hareketinin de politikleþmesini getirdi. ODTÜ, devrimci öðrenci hareketinin merkezlerinden biri oldu. Bu devrim okulunda, 40 yýl önce yazýldý sözkonusu DEVRÝM yazýsý. Daha sonra silinmemesi için özel kimyasal bileþimle tekrar yazýldý. Devrim isteðinin, devrimci iddianýn, devrimci mücadelenin... ifadesi olarak yazýldý bu yazý. 40 yýl sonra, devrimle hiçbir ilgileri kalmamýþ olan birileri, salt nostalji olsun diye bu yazýyý tekrar yazdýlar. Büyük reklamlarla yapýldý bu iþ. Basýnda bolca sözü edildi, görüntüleri yayýmlandý. Yine ayný haberlerde, 93 yýlý bahar þenliðinde, Cem Karaca konseri sýrasmda stadyumdaki öðrencilerin, mumlarla devrim yazdýðýndan da bahsetti gazeteler. Olgu ve olaylarýn devrimci özünü boþaltmada gerçekten çok baþarýlýdýr burjuva medya! Hele bir de gönüllü yardýmcýlarý böylesine bol olunca! Ama tarih bilgisini biraz düzeltmek gerek. Devrim iddiasýnýn sürdürücülerinin, Denizler’in yoldaþlarýnýn o DEVRÝM yazý-
sýný alev alev yakmýþ olduklan geceyi burada birkez daha anlatmak gerek. 1992 yýlýndayýz. Aylardan Kasým. Havalar biraz erken soðumuþ. Deniz’in yoldaþlarý, Ekim Devrimi’nin yýldönümünde stadyumda “DEVRÝM Ateþi”ni yakmayý planlýyorlar. On yýllardýr o yazý orada. Ama ODTÜ öðrencileri kanýksamýþ. Yanýndan geçip gidiyorlar her gün. Hayýr! Geçip gitmemeliler. Bu üniversitenin tarihi boyunca devrim kavgasýnýn merkezlerinden biri olduðunu unutmamalýlar. Devrim isteðinin, devrim özleminin, devrim kavgasýnýn canlý olduðu, sürekli büyüdüðü, onun için nice bedeller ödendiði ve ödenmeye devam edildiði asla unutulmamalý. Ekim Devrimi’nin açtýðý yolda ilerlemek için büyük mücadelelerin sürdüðü unutulmamalý. Ekim Devrimi’nin ve Lenin’in yolumuzu hala aydýnlattýðý, onlara sýrt çevirenlerin böylesine arttýðý bir dönemde en gür sesle haykýrýlmalý! Günler boyu malzemeler taþýnýyor. Zulalanýyor. Tüm hazýrlýklar tamamlanýyor. 6 Kasým’ý 7 Kasým’a baðlayan gece geliyor nihayet. Puslu ve soðuk bir hava var. Stadyumun basamaklarýndayýz. Yanýcý maddelerimizi yayýyoruz harflerin üzerine. Devasa harfler boyunca bu iþi yapmak biraz zaman alýyor. Yemekhane dönüþüne denk getirmek için yapmýþýz planýmýzý. Öðrencilerin geçiþlerinin en yoðun olduðu sýrada yanmalý ateþ. Sonra o beklenilen an geliyor. Meþaleler yakýlýyor. Aþaðýdan yu126. Sayý / 29 Ekim - 12 Kasım 2008
Devrim
kan doðru her basamak tutuþturuluyor. Ve aþaðýdan yukan doðru alevlerden bir yazý çýkmaya baþlýyor ortaya. Gecenin karanlýðýný “DEVRÝM Ateþi” aydýnlatýyor. Ekim Devrimi’ni selamlayan “Ekim’e Bin Selam” sloganý yýrtýyor gecenin sessizliðini! 1. ve 2. Yurtlarýn arka kýsmý stadyuma bakar. Pencerelere üþüþüyor öðrenciler. Islýklar, alkýþlar, sloganlar... Büyük bir coþku var yurtlarda. Her an görüp kanýksadýklan, onlar için sýradanlaþan yazý, gecenin karanlýðmda alev alev yanýyor. Yemekhaneden dönen öðrenciler durup izliyorlar. Onlarýn geçiþ güzergahmdaki tel örgülere asýlmýþ bir komsomol pankartý Ekim Devrimi’nin 75. yýlýný selamlýyor. Sloganlarýmýz hiç durmuyor. Yurtlardaki öðrencilerin alkýþ ve ýslýklarý da... Yurtlar bölgesi sloganlarla inliyor. Jandarmalar geliyor olay yerine. Yanan “DEVRÝM Ateþine” bakýyorlar. Pankartýn baþýna gidiyor, sloganý not ediyorlar. Harekete geçmeye çekiniyorlar. Telsizle karakoldan destek istiyorlar. Tüm bu süre boyunca “DEVRÝM Ateþi” yanýyor, pankart asýlý kalýyor. Cemse ile destek birlik geldikten sonra harekete geçebiliyorlar ancak. Denizlerin genç yoldaþlarý, devrimin zorlu yolunda yürüyen komsomolcular, o ateþi devrim için yakýyorlardý. Devrimci bir eylemdi yaptýklan. Devrimci deðerlerin içini boþaltmaya çalýþan burjuva basýn elbette bunu görmezden gelecekti. Onlara lazým olan, tam da devrimci saflarý çoktan terketmiþ “tekaütlerin” nostaljileriydi. Bu yüzden boy boy resimlerini koydular sayfalarýna. Zorlu bir mücadelenin, büyük deðerlerin, nice ölümlerin simgesi olan DEVRÝM yazýsýný, masum bir anýya çevirmek istiyorlar. Ama boþuna! “DEVRÝM Ateþi” gerçek devrimcilerin, Denizlerin yoldaþlarýnm yüreklerinde ve bilinçlerinde yanmaya devam ediyor. Onlarýn yaktýklarý ateþ sönmedi ve sönmeyecek! Bunu unutturmaya kimsenin gücü yetmeyecek!
21
Devrimci Emekçi Komiteleri
DEVRÝMCÝ EMEKÇÝ KOMÝTELERÝ HAZIRLIK KONFERANSI YAPILDI
11 Ekim 2008 tarihinde bir araya gelen devrimci emekçiler bir hazýrlýk konferansý yaptý. Konferansta þu konular ele alýndý:
DURUM DEÐERLENDÝRMESÝ 1-Emperyalist-kapitalist sistem tarihinin en derin bunalýmýný yaþýyor. Kapitalizm geliþmesinin son sýnýrlarýna dayanmýþ durumda. Doðayý ve insanlýðý yýkýmýn eþiðine getiren kapitalizm ömrünü uzatabilmek için dünya iþçi sýnýfýna ve ezilen halklara karþý 3. Dünya Savaþýný baþlatmýþ durumda. Dünya halklarý ayakta. Emekçi sýnýflarýn kurtuluþunun koþullarý tüm dünyada olgunlaþmýþ durumda. Kapitalizme ancak devrimle son verilebilir. Mücadeleyi devrimci bir çizgiye oturmak gerekiyor. Aksi takdirde çürümenin doruðundaki sistem kendisiyle beraber devrimci güçleri de çürütecek. Gelinen aþamada devrimci öznenin önemi artmýþtýr. 2-Türkiye tekelci kapitalizmi yaþadýðý ekonomik-politik bunalýmýn derinleþmesiyle temellerinden sarsýlýyor. Baðrýnda taþýdýðý çeliþkilerle Türkiye devrime en yakýn ülkelerden biri haline geldi. Temelde emek-sermaye çeliþkisi olmakla beraber, bu çeliþkinin etrafýna kümelenmiþ, bu çeliþkiyi etkileyen ve bu çeliþkiden etkilenen sayýsýz çeliþki var. Bu çeliþkilerin baþýnda ise ulusal sorun ve demokrasi sorunu var. Her iki sorun da faþist devletin varlýðý ile çatýþma içinde. Durumundan memnun olmayan kitleler eyleme geçiyor. Türkiye ve Kürdistan’da uzun yýllardýr bir iç savaþ ve devrimci durum yaþanýyor. Emekçi sýnýflarýn en temel istemleri için yaptýklarý eylemler faþist devletin baský ve zoruyla karþýlaþýyor. Kürt halkýnýn özgürlük savaþýný her kanla boðma giriþimi sonuçsuz kalýyor. Kürt halký her seferinde daha büyük bir güçle ayaða kalkýyor. Türkiye burjuva toplumu tam bir çürüme ve yýkým içindedir. Bu düzenin emekçilere kan ve gözyaþmdan baþka verecek hiçbir þeyi yok. Emekçi sýnýflarý ancak bir devrim kurtarabilir. 3-Emekçi hareketi bugünkü düzeyiyle tarihsel rolünü oynamaktan uzak. Emekçi hareketinde þu an egemen olan anlayýþ devrimci deðil sendikalist anlayýþtýr. Bu dar sýnýrlarý aþmadan, býrakýn devrimi gerçekleþtirmeyi, en temel haklarý dahi elde etmek olasý deðildir. KESK’e yýllardýr hakim olan anlayýþ reformizmdir. KESK sendikal bürokrasisiyle, sendikalist anlayýþýyla tam bir çürüme içinde. Emekçilerin en temel istemleri için dahi kararlý bir mücadele vermekten aciz durumda. Diðer devrimci hareketler de lafta sendi-
22
kalizmi mahkum etse de. sendikalizmin karþýsýna çýkardýklarý devrimci sendikalizmle özel olarak sendikalizm çerçevelerini aþamýyorlar.
DEK’ÝN MÜCADELE PERSFEKTÝFÝ Emekçilerin sýnýf mücadelesinin üç biçimi (ekonomik, politik, ideolojik) bir bütünlük oluþturur. Emekçiler bu bütünlüðe dayanýrsa burjuvaziyi yenecek duruma gelirler. Sýnýf mücadelesinin bu gerçeðine karþýn, mücadeleyi esas olarak ekonomik-sendikal alanda tutmak isteyen ekonomist-sendikalist anlayýþlar halen varlýðýný koruyor. Devrimci emekçiler ekonomik mücadeleyi reddetmez. Ekonomizme karþý çýkarlar. Ekonomizm emekçilerin kurtuluþunu geleceðe erteleyen, emekçileri kýrýntýlar için dövüþmeye çaðýran bir burjuva düþüncesidir. Emekçilerin kurtuluþu ancak kapitalizmin yýkýlmasýyla ve sosyalizmin kurulmasýyla mümkündür. Bunun ön koþulu ise iktidann ele geçirilmesidir. Toplumsal kurtuluþ, politik kurtuluþla baþlar. Amaç emekçilerin ekonomik kurtuluþudur. Politik iktidar mücadelesi bu amaca ulaþmada bir araçtýr. Sosyalizm emekçilerin kurtuluþudur. Sosyalizme ancak politik mücadeleyle varýlýr. Ekonomik mücadeleden politik mücadeleye geçiþ zorunluluðu emekçi sýnýfýn uzun süren sýnýf savaþýmý deneyiminden çýkmýþtýr. Emekçi kitleler, burjuvaziye karþý verdikleri ekonomik mücadelede genelde yenilmek zorundaydýlar, çünkü politik güç burjuvazinin elindeydi. Þurada burada belli kazanýmlar elde edildiyse de burjuvazi uygun aný bulduðunda politik gücüne yaslanarak bu haklarý gasp etmiþtir. Ýþte bu deneyimden ötürüdür ki, emekçiler, burjuvaziden politik olarak ayrý ve ona karþý örgütlenmiþ ve harekete geçmiþlerdir. Mücadelenin diðer bir biçimi ideolojik mücadeledir. Kapitalist toplumda iki tür ideoloji vardýr. Burjuva ideolojisi, sosyalist ideoloji. Bunlarm ortasý yoktur. Sosyalist ideolojiden her uzaklaþma bir burjuva ideolojisine yaklaþtýrýr. Mücadelenin bu yönü en az ekonomik ve politik mücadele kadar önemlidir. Bu mücadeledeki her zayýflýk harekete kararsýzlýk ve kafa kanþýklýðý taþýr. DEK emekçi hareketindeki mücadelesinde mücadelenin bu üç biçimini de kullanýr.
DEK’NÝN SENDÝKALAR KARÞISINDAKÝ TAVRI DEK sendikalara karþý kurulmamýþtýr. Sendikalara da karþý deðildir. Sendikalar emekçi sýnýflarýn en eski mücadele organlarýdýr, emekçilerin mücadelesinde gerekli örgütlerdir.
126. Sayý / 29 Ekim - 12 Kasım 2008
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
DEK’in karþý olduðu sendikalara hakim olan reformist ve sendikalist anlayýþlardýr. Gerçek sýnýf sendikacýlýðý yalnýzca emeðin korunmasýný deðil, emeðin kurtuluþunu da hedefler. Sosyal-reformist bir çizgiye sahip olan sol hareketlerin ve sendikalarýn sýnýf sendikacýlýðýndan anladýklarý, emeðin korunmasýyla sýnýrlý bir sendikal mücadeledir. Sendikalar, örgütsel olarak baðýmsýz örgütlerdir. Burjuvazi bu “baðýmsýzlýðý” çarpýtýr. Sendikalarýn ideolojik ve politik olarak da iþçi sýnýfý partisinden baðýmsýz olmasýný ister. Buradaki amaç, sendikalarý iþçi sýnýfýnýn partisinden uzak tutmak, onlarý burjuvazinin ve burjuva partilerin etkisi ve himayesi altma almaktýr. Emekçilerin temel ekonomik ve toplumsal sorunlarý kapitalist sistem içinde çözülmez. Sýnýf sendikalarý sosyalizmi hedeflediklerini açýkça ilan etmelidir. Bizim sýnýf sendikacýlýðýndan anladýðýmýz budur. Ne yazýk ki Türkiye’deki sendikalar bu anlayýþtan çok uzak. Býraký emeðin kurtuluþunu hedeflemeyi, emeðin korunmasý mücadelesini bile doðru düzgün yürütemiyorlar. Devlet güdümünde kurulan sendikalar ise hem emekçi sýnýflarýn elini kolunu baðlýyor hem de burjuva sýnýfýn etkisini emekçiler içinde yayýyor. Durum böyle de olsa, DEK yukarýda anlattýðýmýz mücadele perspektifiyle sendikalar içerisinde çalýþmalarýný yürütür. Sendikalarý sýnýf sendikacýlýðý anlayýþýna getirmek için mücadele eder. Ancak DEK kendini sendika içi mücadeleyle sýnýrlamaz. DEK, emekçilerin kurtuluþunu hedefler. Bu perspektifle çalýþmalarýný yürütür. DEK’NÝN HEDEFLERÝ DEK, emekçilerin kendi güç örgütlenmeleri olarak, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda kapitalist sömürüye son vermek için kurulmuþtur. DEK, ilk hedefi emekçileri, kapitalizme karþý kendi bünyesinde örgütlemektir. DEK politik kurtuluþ (özgürlük) kazanýlmadan ekonomik kurtuluþun kazanýlamayacaðý öncülünden hareket ederek mücadelesinin en baþýna iktidar mücadelesini koyar. DEK ayrýca, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakký için, Kürt ve Türk Haklarýnýn mücadele birliði için, Devrimci tutsaklarýn özgürleþtirilmesi için, GrevliToplu sözleþmeli sendika hakký için, Çalýþma koþullarýnýn düzeltilmesi için, Örgütlenmenin önündeki engellerin kaldýrýlmasý için, Sendikal bürokrasiye karþý demokratik merkeziyetçilik için mücadele eder. Devrimci Emekçi Komiteleri (DEK)