s127

Page 1



Yeni Evrede

SINIF SAVAÞIMINDA KRÝTÝK AN

Mücadele Birliði

Yeni Evre’de söylenenler çok kýsa sürede doðrulandý. Kapitalizmin çöküþ dinamikleri, kapitalist meta üretimini hýzlý ve sýçramalý olarak yýkýma götürüyor. Kapitalizmin dünya krizi ve onun bu son hamlesi, çöküþe büyük bir hýz verdi. Tüm bu olan bitenin çok kýsa sürede ortaya çýkmasý, içinde olduðumuz tarihsel sürecin bir özelliðidir. Geçmekte olduðumuz dönemin bu özellikleri doðru kavranmalýdýr. Emperyalist-kapitalist sistemi yalnýzca bugünkü verili durumu içinde ele alýrsak, yani, ekonomik kriz, gerilimler, çatýþmalar gözönüne alýnýrsa, toplumsal sistemin evrensel çöküþünü açýklayamayýz. Marksizm, her verili durumu, her güncel geliþmeyi son nedeniyle, güncel olaný etkileyen, onun yönünü deðiþtiren temeldeki harekete geçirici güçlerle birlikte ele alýr. Çünkü güncel olan, verili görünen belli bir temele baðlý olarak ortaya çýkar ya da deðiþir. Kapitalizmin çözümlenemez çeliþkileri kendini krizler, gerilimler, çatýþmalar biçiminde dýþa vurur. Sistemin uzlaþmaz ve çözümlenemez çeliþkileri ne denli keskinse, bu temelden kaynaklanan toplumsal (sýnýfsal) çatýþmalar da o oranda þiddetli olur. Her ekonomik kriz sýrasýnda açýða çýkan ve þiddetlenen sistemin uzlaþmaz çeliþkileri, kapitalizmin geliþimine baðlý olarak olgunlaþýrlar. Çeliþkilerin olgunlaþmasý, ayný zamanda bunun keskinleþmesi demektir. Çeliþkilerin geliþmesiyle birlikte keskinleþmesi, kapitalizmi havaya uçuracak bir düzeye gelmiþtir, ya da çeliþkilerin bugünkü olgunlaþmýþlýk düzeyinde varolan toplumsal sistem, bununla uzun süre varlýðýný sürdüremez. Dün çeliþkiler sonuna deðin olgunlaþmadan da devrimlere yol açabiliyordu, bugün ise devrimler çeliþkilerin olgunlaþmasýnýn ürünleri olarak gündeme geliyor. Bu iki durum arasýnda bir dizi geliþmenin belirlediði tarihsel farklýlýk var. Bu farký anlamayan, sýnýf savaþýnýn bugünkü seyrini, politik gerilimleri ve dünyadaki diðer olaylarý tanýmlayamaz. Kapitalizm kendini tüketmiþtir. Çözülüp daðýlmasý, kendi çeliþmeli evrimiyle birlikte hýzlanmýþtýr. Burjuva toplumun çözülüp daðýlmasý yeni ortaya çýkan bir durum deðildir. Þimdi olan, eski toplumun daðýlmasýnýn iyice derinleþmesi ve egemen duruma gelmesidir. Çünkü, bu toplumun gözeneklerinde geliþen daha üst bir toplumun, komünizmin maddi koþullarý, her bakýmdan olgunlaþmýþ-

týr. Kapitalist, maddi koþullarý sonuna kadar geliþtirirken ve geliþtirmek zorundayken, bunu, kendi isteði dýþýnda, kapitalist meta üretimine egemen olan yasalar gereði yapmak durumunda kalmýþtýr. Sermaye kendisini geniþletirken, üretici güçleri de geliþtirmek, üretimi daha fazla bilimin sonuçlarýna dayandýrmak, doða güçlerini daha fazla kullanmak, emeði sürekli yetkinleþtirmek: canlý emek gücünün üretimdeki payýný en aza indirmek, kýsacasý üretici güçleri devasa boyutlara çýkarmak, maddi koþullarý daima geliþtirmek zorundadýr. Maddi koþullar olgunlaþtýkça bu koþullar içinde bulunan sorunun, çeliþkilerin çözümleri de o ölçüde açýða çýkar. Kapitalist üretim, bir dizi ekonomik altüst oluþ, yýkým, çýðýr açýcý geliþme ve daimi bir deðiþim sonucu üretici güçleri dev boyutlara çýkardý. Üretici güçlerin evrensel geliþmesi, kapitalist üretim biçiminin kabuðuna sýðmayacak denli çok büyük. Burada bir çeliþki, çatýþma var. Üretici güçlerin geliþimiyle, toplumsal biçim arasýndaki çatýþma çok þiddetli. Ama kapitalist kabuk için çok büyük olan bu güçler, komünist toplumun ise üzerinde yükseleceði maddi temelin sadece ön koþullarýdýr. Üretici güçler komünist toplumda daha da artacaktýr. Büyük ölçüde geþilmiþ olan maddi koþullar, zorunluluk çaðýndan özgürlük çaðýna sýçrayýþýn koþullarýdýr. Ýçinde bulunduðumuz tarihsel evre, zorunluluk çaðýndan özgürlük çaðýna geçiþle, sýçrayýþla karakterize edilir. Kurtuluþun maddi koþullarý tarihsel hareketin kendi geliþimi tarafýndan ortaya çýkartýlmýþtýr. Maddi koþullarýn ulaþtýðý düzeye dayanarak, kapitalist sistem bir bütün olarak, sosyalizme geçiþ için olgundur diyoruz. Sosyalizmin uygulanmaya konmasý için öncelikle koþullarýn devrimcileþtirilmesi, devrimci bir dönemin kapitalizmden komünizme devrimci bir geçiþ döneminin yaþanmasý gerekiyor. Dünya devrimi ise kapitalizmin her ekonomik krizi sýrasýnda biraz daha olgunlaþýyor ve zorunluluðunu herkese kesin olarak kabul ettiriyor. Dünyada yükselen proletaryanýn sýnýf savaþlarý, politik çatýþmalar, kitlelerin devrimci eylemleri dünya devrimini hýzlandýrýcý bir rol oynuyor. Leninistlerin Yeni Evre’de söylediklerinin kýsa sürede doðrulanmasý, tarihin nasýl hýzlý ilerlediðini, olaylarýn nasýl arka arkaya yaþandýðýný ve yoðunluk kazandýðýný gösteriyor, olaylar çok hýzlý ve çok yoðun yaþandýðý 127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

Başyazı için tarih, kýsa tarih haline geldi. Fakat tarih, birbirinden kopuk ülkelerin tarihi olarak deðil de, bir dünya tarihi olarak geliþiyor. Tarihin bir dünya tarihi olarak geliþmesinin temelinde ülkeleri ve insanlarý birbirine baðlayan meta üretiminin egemenliði, dünya ticareti ve dünya pazarý var; proletaryanýn karþýlýklý baðýmlýlýðý var. Bu temel üzerinde süren proletaryanýn sýnýf savaþýnýn þiddetlenmesi, dünyadaki olaylarýn, politik geliþmelerin kýsa sürede meydana gelmesine yol açýyor. Kapitalizmin çeliþkilerinin keskinleþmesine baðlý olarak sýnýf savaþý da yoðunluk kazanýyor. Sýnýf savaþýnýn yoðunlaþmasý ve hýzlanmasý demek, tarihin sürecinin hýzlanmasý, bu sürecin çok daha kýsa sürede geçilmesi demektir. Tarihi süreci kýsaltan her geliþme proletaryanýn kesin yararýnadýr. Tarih ne denli hýzlanmýþsa, proletarya amacýna o derece yakýnlaþýr; ya da nihai hedefi proletaryaya o oranda yaklaþýr. Her ekonomik krizden sonra toplam toplumsal sermaye daha az elde toplanýr. Sermayenin tek tekele doðru gitme eðilimi kendisini tüm þiddetiyle gösterir. Süreç sistemin temelindeki çeliþkilerin keskinleþmesini ve öne çýkmasýný beraberinde getirir. Sermaye daha oraya varmadan, kapitalist düzen bir çok yerde devrildi ve devrilmektedir. Burjuvazi bu güne kadar, ekonomik krizlerini her defa, daha büyüklerine yol açacak þekilde ertelemiþtir. Artýk o noktaya gelinmiþtir ki, sistemin tüm çeliþkileri üst üste binmiþtir. Çeliþkilerin üst üste binmesi, her an patlamalarýn, sýçramalarýn, ani olaylarýn patlak vermesini tetikleyen bir durumun doðmasý demektir. Bu gün bütün dünyada görülen bu somut durum, kapitalizmin ekonomik yasalarýnýn nasýl önlenemez bir güçle kendi sonuçlarýna doðru ilerlediði, biçimindeki marksist görüþü parlak bir biçimde doðrulamýþtýr. Kitlelerin sefaletinin derinleþmesi, yaþam koþullarýnýn kötüleþmesi yalnýzca ekonomik kriz sýrasýnda ortaya çýkmaz; sermaye üretimiyle birlikte geliþen bir durumdur. Ekonomik krizler halkýn sefaletini çok daha yýkýcý hale getirir. Kitlelerin sefaletinin derinleþmesiyle beraber, burjuvaziyi devirecek yýkýcý ve devrimci bir hareket de geliþir. Kapitalizmin yol açtýðý sefaletin nasýl da sistemi alaþaðý edecek bir devrimci harekete ve devrimlere yol açtýðý geçen yüzyýl boyunca görüldü ve bu yüzyýlýn baþlamasýyla da görülmüþtür. Ýçinde bulunduðumuz süreç devrimci bir süreçtir. Niceliðin niteliðe dönüþtüðü, sistemin karþýtýna dönüþtüðü nitel sýçramalar sürecidir. Devrimci süreçlerde, sýnýf savaþýmý olaðanüstü bir durum, bir kriz aný, bir kritik an ile karþý karþýya gelir. Sýnýf savaþýmýnýn kritik bir anýnda her devrimci sýnýf nasýl davranýrsa, devrimci bir sýnýf olarak proletarya da öyle davranacaktýr. Devrimci mücadele yöntemlerine dayanarak iktidara gelecektir. C.DAÐLI

3


DEVRÝMCÝ ANLAYIÞ

Yeni Evrede

Devrimci Anlayış

Olgunlaþan nesnel koþullarý ve artan olanaklarý bir devrime dönüþtürmek için, bu görevi baþaracak olan iþçilerin, herþeyden önce, devrimci bir anlayýþa sahip olmalarý gerekir. Devrimci anlayýþý taþýmaksýzýn, iþçi sýnýfý ne halk kitlelerine öncülük edebilir, ne de oluþan uygun koþullarý devrime dönüþtürebilir. Yeni bir toplumun, sýnýfsýz bir toplumun, sosyalizmin kurulabilmesi için, öncelikle devrimci bir dönüþüm döneminin koþullarýn devrimcileþtiði bir dönemin oluþmasý gerekiyor. Koþullarýn devrimcileþmesi ve yeni bir toplumun kurulmasý için, iþçi sýnýfýnýn evrensel enerjisinin, halk kitlelerinin devrimci enerjisinin harekete geçirilmesi, zorunlu bir ön koþuldur. Ancak devrimci bir anlayýþa sahip iþçi sýnýfý partisi, proletaryanýn ve diðer emekçilerin devrimci enerjisini harekete geçirebilir. Devrimci anlayýþ deyince ne anlamak gerekir. Devrimci anlayýþ, devrimi zafere götürmektir, bunu en kýsa sürede ve en hýzlý biçimde yapmaktýr. Bunun için, hedef netliðine sahip olmak temel bir koþuldur. Devrimci bir program olmadan, emekçi kitleler kurtuluþ hedefini berrak bir biçimde önlerine koyamazlar. Kitleleri zafere taþýyacak, onlarýn güven duyacaklarý böyle bir program, marksist-leninist ilkelere dayanýlarak oluþturulabilir. Devrimci anlayýþ, ancak, bilimsel komünizm ve proletarya enternasyonalizmi ilkelerine dayanýlarak kazanýlýr. Marksizm-leninizmin bilimsel ilkeleri olmaksýzýn, diyalektik ve tarihsel materyalizm olmaksýzýn devrimci anlayýþ edinilmez. Bu noktada her ülkenin devrimci iþçi hareketinin yapacaðý ilk þey, sosyalist bilimi ülkenin somut koþullarýna uygulamaktýr. Ýlkeler soyut düþüncelerdir, onlarýn somut durumlara uyarlanmasý gerekir. Proleter bilimin ilkelerini somut ve deðiþen durumlara uyarlamakla, bir hareket, kendi kavrayýþýný ve yaratýcýlýðýný ortaya koymuþ olur. Devrimci anlayýþa sahip, devrimci yaratýcýlýk yeteneðini gösterebilen bir hareket, marksizmin lafzýný deðil, devrimci yani eleþtirici özünü esas alýr. Devrimci bir anlayýþla hareket eden devrimci iþçi partisi için, marksizm bir dogma deðil, bir eylem, yol gösterici, bir irdeleme ve araþtýrma yöntemidir. Proletarya açýsýndan devrimci anlayýþ, devrimci lafazanlýk yapmak deðildir. Proletarya için devrimci anlayýþ burjuva düzeni, burjuva egemenliði doðrudan eylemle alt-üst etmek, onu yýkmaktýr. Proletaryanýn aktif, militan hareketi olmadan, gerçek araçlar olmadan dünyanýn devrimci dönüþümü gerçekleþemez. Komünistler için sorun pratik yolla, devrimci pratikle dünyayý deðiþtirmektir. Dünyayý deðiþtirmek, onu pratik olarak eleþtirmektir. Deneyimler eðiticidir. Devrimci proletarya, sýnýf mücadelesinin deneyimleriyle donanýr, onlarý burjuvaziye karþý bir silaha çevirir. Proletarya devrimci anlayýþý gereði, yalnýz kendi bulunduðu sýnýrlý pratikten öðrenmekle yetinmez, dünya proletaryasýnýn çok geniþ pratiðinden de öðrenir. Devrimlerin yenilgilerinden ve zaferlerinden alýnmasý gereken dersleri çýkarýr. Kendinden önce bu yolda yürümüþ olan iþçilerin düþtükleri yanýlgýlara düþmemek için, onlardan, yanýlgýlarýndan sonuçlar çýkarýr. Dünya proletaryasýnýn hatala-

4

Mücadele Birliði

rýndan da öðrenmesini bilen proletarya zafere ulaþmak için gereken teorik donanýma sahip demektir. Devrimci anlayýþýn tüm ölçütleri Leninist Parti’nin yapýsýnda ve mücadelesinde somutlaþmýþtýr. Leninist Parti, kendisine öngelen komünist örgütün ortaya çýkýþýndan bu yana devrimci anlayýþtan hereket etmiþtir. Yeni bir toplum kurmak, temel bir hedef olarak örgüt aþamasýndayken ilan edilmiþtir. Böylesine devrimci bir hedefe, ancak ideolojik, politik çizgisi, örgütlü yapýsý ve mücadele anlayýþýyla, bu hareket ulaþacaktýr. O günden beri, bundan baþka bir þey söylenmemiþtir. O halde sorun, diðer örgütlerin yanýnda, yeni bir güç olarak yeralmak deðil, asýl sorun yeni bir toplum kurabilecek nitelikte bir komünist güç olmaktýr. Yalnýzca devrimci marksist nitelikte bir güç, devrimi zafere ulaþtýrabilir. Bu devrimci anlayýþ, sonraki mücadele sürecine damgasýný vurdu. Devrimci anlayýþ, bütün o büyük mücadele ataðýnýn, o kesintisiz komünist mücadelenin temelidir. Leninist Parti bu anlayýþla biçimlenmiþtir ve bu devrimci anlayýþla kazanacaktýr. Devrimci sýnýf partisi, emekçi kitleleri iktidarý ele geçirmek için hazýrlarken, kitleleri devrimci hedeflerden uzaklaþtýrmayý amaçlayan sosyal-reformist ve oportünist eðilimlerle sonuna dek kararlý bir mücadele yürütür. Her çeþit burjuva, küçük-burjuva uzlaþmacý anlayýþ, proletaryanýn devrimci gücüne, onun dünyayý dönüþtürme mücadelesine, devrimci sýnýf konumuna ve devrimci enerjisine karþý güvensizlik ve kuþku yayar. Kitleler üzerinde burjuvazinin ideolojik etkisi anlamýna gelen reformist ve oportünist görüþlere karþý uzlaþmaz bir mücadele vermek, sert ve kesin bir dil kullanmak, kitleleri burjuvazinin ideolojik etkisinden kurtarmak için kaçýnýlmazdýr. Proletarya kitlesini burjuvazi karþýsýnda güçsüz düþüren, onlarý burjuvaziye boyun eðmeye götüren; devrimci kitleleri devrimden uzaklaþtýran, her türden anlayýþa karþý kesintisiz mücadele vermek Leninist Parti’nin temel bir görevidir. Komünistler devrime büyük bir ciddiyetle, marksistçe hazýrlanýrlar. Bunun için mücadele biçimleri sorununa büyük bir önem verirler. Kapitalist düzene, burjuva egemenliðine karþý kitlelerin devrimci mücadelesi çeþitli biçimler içinde yürütülür. Burada gözönünde tutulan sýnýf mücadelesinin içinde yürütüldüðü tarihi koþullardýr, somut durumdur. Sýnýf mücadelesi denince, onun içinde sürdürüldüðü ekonomik biçim, politik biçim ve teorik biçim olarak anlamamak gerekir yalnýzca. Bunun yanýnda politik mücadelenin devrimci yöntemlerine baþvurmak proletaryanýn sýnýf savaþýmýnýn baþarýya ulaþmasý için bir zorunluluktur. Deneyimli, yetkin, devrimci anlayýþý içselleþtirmiþ olan bir parti bütün mücadele biçimlerine hazýr olur. Tarih, karþýsýna hangi mücadele biçimini çýkarýrsa çýkarsýn, her mücadele biçimine hazýr olduðu için, önüne çýkacak mücadele biçimine de kendisini hemen uyarlar. Fakat bunu söylemekle kalmaz, o sýra hangi mücadele biçiminin doðru olduðunu da belirler. Bu topraklarda sýnýf mücadelesi kýrk yýldan beri devrimci nitelik kazanmýþtýr. Ayný süreçte ikincil olarak baþka biçimlerde ortaya çýkmakla birlikte, devrimci biçimler daima birincil, öne çýkan mücadele biçimi oldu. Devrim mücadelesi ancak zora dayalý bir mücadele olarak zafere ulaþýr. Zora dayalý devrim mücadelesi bizde yalnýzca bu teorik anlayýþ sorunu deðil, pratik bir mücadeledir. Yýllarca verilen devrimci mücadeleyle, Türkiye ve K.Kürdistan’da, iþçi sýnýfý ve halk kitlelerinin iktidar kavgasýnda dayanýlacak önemli birikim ve deðer yaratýldý. Mücadele deneyimi proletaryaya iktidar mücadelesinde ileri bir konum kazandýrmýþtýr, ancak kazanmak için daha ileri gitmek gerekiyor. Bu güne deðin ortaya mücadelenin etkileyici örnekleri çýktý, baþarmak için daha ileri ve etkileyici örneklere gereksinim vardýr. Devrimci bir anlayýþa sahip olan, devrimci sýnýf konumundan hareket eden proletarya, çok daha etkileyici ve sürükleyici pratik ortaya koyacaktýr. C.DAÐLI

127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008


Yeni Evrede

Militarist Balon

Mücadele Birliði

MÝLÝTARÝST BALONDAN AYARSIZ SESLER

Bezele (Aktütün) saldýrýsý esnasýnda, çatýþmalar gün boyu sürerken, onlar gözlerine far tutulmuþ tavþanlar gibi açýkta yakalandýlar; Kimler mi? Hani þu, dört yýldýzlý apoletlerin kafalarýný bir mengene gibi sýkýþtýrdýðý militarist baronlardan söz ediyoruz. (Pardon; militarist balon daha uygun deðil mi?) Biri Antalya’da, katledilen bir ormanýn üzerinde yeþeren çimlerde, kodamanlarla golf oynamanýn tadýný çýkartýyordu. Biri hastanede kendine baþtan aþaðý “çek-up” yaptýrmakla epeyce meþguldü. Öbürü, makam odasýndaki rahat koltuðundaydý, Bezele baskýnýnýn havadan görüntülenen naklen yayýný izlemekteydi. Baskýnýn bilançosu ortaya çýkýnca, bütün kameralar, bütün mikrofonlar her yerde onlarý aradý. Ama onlar günlerce ortalýkta görünmedi. Bir toplantýdan öbürüne giderken görüntülendiler, kapýlarýn ardýnda saatlerce konuþuldu, açýklama yok, kapýlar açýldý, yine tek satýr açýklama yok. Ama bir gazete, Bezele ile ilgili saklanan gerçekleri (aslýnda özgür mü yoksa basýn dediðimiz devrimci yayýnlarda bas bas baðýrdýðý halde bastýrýlan gerçekleri) bir bir açýða vurunca; hemen ayný gün, öðle vakti üstelik, akþamý bile beklemeden, hepsi apoletlerini þakýrdatarak kameralarýn karþýsýna beþ kardeþ misali dizildiler. Bezele’den bu yana geçen on gün boyunca “çok meþgul” havalarýnda kameralardan kaçýp sessizliðe bürünenler o gün ne kadar da öfkeliydiler? Sözlerdeki kan adeta duvarlara sýçrýyordu. Onlarca askeri, bayraklara sarýlý çivilenmiþ tabutlarda evlerine gönderirken hiç bu kadar öfkeli deðillerdi oysa. Aksine, ellerini ovuþturuyorlardý. Týpký Daðlýca’dan sonra olduðu gibi, yine pek çok þehirde cenaze törenleri düzenlenecek, karþý devrimin kabarttýðý þovenist histeri toplumun önemli bir kesimini esir alacak; onlar da apoletli göðüslerini gere gere “merak etmeyin, bu düzenin garantisi biziz” diyebileceklerdi. Hesaba katmadýklarý ve belki de akýllarýnda, strateji kitapçýklarýnda hiç bulunmayan birþeyler oluyordu oysa... Þovenizmin beslediði militarizm bir toplum içinde ne denli yükseltilirse, düþüþü

de o kadar gürültülü olur... Ýyice yükseklere çýkartýlan bu militarist balonun patlamasý için, bazen tek bir iðne darbesi bile yeterlidir. Bezele’nin ayrýntýlarý ortaya çýktýkça, karþý-devrim cephesinde- sorular arttý. Sorular arttýkça kuþkular yoðunlaþtý. Ve kuþkunun olduðu yerde militarist balon patlar, çünkü o sorgusuz sualsiz bu itaat ile ayakta durabilir yalnýzca. Bu nedenle o gün kameralarýn karþýsýna geçen apoletliler, birbirlerine taktýklarý o anlamsýz madalyonlarý þakýrdatarak, en baþta daðýlmaya eðilimli karþý-devrim saflarýna salladýlar parmaklarýný: “Tarafýnýzý belirleyin, çok kan akacak” Çaðýmýzda emekçi sýnýflarý ve egemen burjuvaziyi karþý karþýya getiren her uzun iç savaþýn kaçýnýlmaz kaderidir bu yaþananlar. Bir noktadan sonra toplum, burjuva savaþýn yalan perdesini mutlaka yýrtar. O nedenle, uzun bir iç-savaþýn varlýðý burjuva sýnýfýn aleyhinedir. Her geliþme, devrimin her darbesi, bu yalan perdesini aralar, herkesin gerçekte nerede olduðunu iyot gibi açýða çýkartýr. Kimi golf sahalarýnda yakalanýr, kimi düðünde. Militarist yalan makinesinin yýllardýr topluma pompaladýðý en büyük yalan neydi? Bu savaþýn bir avuç “teroriste karþý” yürütüldüðüydü. Ama, en son Balýkesir’in Atýnova beldesinde görüldüðü gibi, bu savaþ gerçekte topyekün bir ulusa karþý yürütülüyordu, üstelik Türkiye emekçilerinin onyýllardýr “komþu” bildiði bir halkýn ulusuna. Bu ülkenin egemenleri Altýnova benzeri olaylarýn yaygýnlaþmasýndan hep endiþe duydular. Fakat, Kürt halkýný düþündüklerinden deðil, hayýr; sürdürdükleri bu savaþýn gerçek hedefinin kimler olduðu ortaya çýkacak diye korktular. Çünkü o zaman, Türkiyeli emekçilerin önemli bir kesiminin þovenizm zehirini içmeyi reddedeceðini tahmin ediyorlardý. Uzun iç savaþýn yürütülmesi için söylenen yalanlardan bir diðeri, silahlý güçlerin yenilmezlik mitosudur. Ama bu da son zamanlarda neredeyse tümüyle inandýrýcýlýðýný yitirdi. Bu “yenilmezlik” balonunun sönmesinde, ulusal kurtuluþ hareketinin çabalarý, kuþkusuz çok önemlidir. Yine de, 127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

Bezele benzeri olaylarýn yeni olmadýðý düþünülürse, militarist balonun sönmesinde baþka geliþmelerin de önemli etken olduðu anlaþýlabilir. Burjuva ordu, burjuva sömürü düzenin son koruyucu duvarýdýr. Ne var ki, tüm dünyayý dalga dalga saran ekonomik buhran, daha düne kadar bu düzenin ölümsüzlüðüne inanan pek çok insanýn güvenini temelinden sarstý. Ve bu insanlar bir anda dehþet içinde kalarak farkýna vardýlar ki, burjuvazinin salt ekonomik sorunlarý deðil, hiçbir temel sorunu çözebilecek yeteneði artýk kalmamýþtýr. Daha düne kadar karþý-devrim cephesine kan taþýyan kimi insanlarýn, gazetecilerin, onlara sürekli gizli belge taþýyan ordu mensuplarýnýn, kuþkulu sorularýný tüm toplumun önünde açýktan tartýþan akademisyenlerin, hepsinin aslý budur: buldozer gibi yýkým yaratan buhranýn ortasýnda, gemiyi önce fareler terkeder. Bunca büyük, kapsamlý, hemen herþeye damgasýný vuran, hemen herþeyi sarýp sarmalamýþ olan bu felakat ve tükenmiþlik duygusu, sýký sýkýya hiyerarþik yalan duvarlarýyla örülü militarist yapýyý, elbette parçalayacaktý. Sistemin bizzat kendisi yýkýlýrken onun çarklarýndan birinin, halen daha tepine tepine “Ama ben güçlüyüm, ayaktayým, ölümsüzüm” diye baðýrýp durmasýný, saða sola parmak sallamasýný, elbette pek az kimse ciddiye aldý. Kameralarýn karþýsýnda tehdit dolu sözlerle parmak sallayan apoletliye, bir gazetenin önünde toplanan “okurlar” cevap verdiler: “Sen önce, o elini bi indir” Nereden nereye? Bir zamanlar, apoletliler seslerini azýcýk yükselttiðinde, baþbakan bile þapkasýný alýr giderdi, herkes hapishane bavulunu hazýrlamaya baþlardý. Þimdiyse, politik kimlikleri sadece bir “gazete okuru” olanlar, “Hadi oradan!” diyebiliyorlar. Uzun iç savaþ, bir toplumu iþte böyle eðitiyor; yalan perdesini yýrtýyor, sömürü düzenine sadakati zayýflatýyor ve militarizmi yükseldiði yerden olanca hýzýyla yere çalýyor. Yaldýzý dökülen apoletlerin altýndan, asker tabutlarýna çivi çakýlýrken golf sahasýný bir dakika bile feda edemeyen bir yüz çýkýyor.

5


YENÝ EKÝM’LERÝN EÞÝÐÝNDEYÝZ

Yeni Evrede

Devrimin Güncelliği

Bu yýl, Büyük Ekim Devrimi’nin 91. yýlýný kutluyoruz. Lenin’in önderliðindeki komünistlerin milyonlarca Rus iþçisine gösterdikleri silahlý ayaklanma yolu, ayný zamanda koca bir çað; ileri sýçramalar, geri düþüþler ve karþýlýklý hamlelerle dolu, o kapitalizmden komünizme geçiþ çaðý baþlamýþtý. Pek çok insan -ki aralarýnda geçmiþin inançlý komünistleri de vardý- 1990’larda bu geçiþ çaðýnýn kapandýðýna dair fikirler öne sürmeye baþlamýþlardý. Sadece kiþiler mi? Kökü onlarca yýllýk sert mücadelelere dek inen koca koca partiler bile, komünist kimliðinden vazgeçmiþ, hedeflerini genel bir “demokrasi” söylemine kilitleyip, burjuvaziye teslim olmuþlardý. Neyse ki, 90’lý yýllarýn o bunaltýcý-gerici rüzgarý çabuk dindi. Þimdi çok daha baþka bir rüzgar esiyor. Bu öyle bir rüzgar ki, köklü geleneklerini bir tarafa koyup pembeleþen eski komünistleri bile kýzýllaþtýrabilir. Neden olmasýn? Tüm tarihi boyunca en koyu gericiliðin kalesi olmuþ Ýngiliz kilisesi bile “Marx haklýydý” demeye baþlamýþsa, sistemin en kritik noktalarýnda görev yapan burjuva temsilciler bile “kapitalizmin sonu”nu tartýþmaya baþlamýþsa, kapitalizmden komünizme geçiþ çaðýnýn tüm ihtiþamýyla sürdüðünü, hangi akýl inkâr edebilir? Ekim Devrimi’nden 91 yýl sonra, yepyeni Ekimlere hazýr olun! Çünkü Marx’a haklýlýðýný veren, kapitalizmin sonunu ilan eden tartýþmalar bütün bir dünya çapýnda sürüyor, þu ya da bu komünist grubun dar alanında deðil. Bu durum, dünyayý sarsacak toplumsal devrimlerin gelip kapýya dayandýðýna dair baþlýbaþýna en önemli olgu-

6

Mücadele Birliði

ya; insanlarýn olaylara bakýþýný radikal biçimde deðiþtiren zihinsel bir devrimin baþladýðýna iþarettir. Çok geniþ yýðýnlarý devrimci savaþýma çekmek için, çoðu zaman yaþanan acýlar, yoksulluklar ve baskýlar yeterli olmaz, sözü edilen bu zihinsel devrimin rüzgarlarýna ihtiyaç vardýr. Zihinsel devrim, herþeyden önce, varolan sistemin deðiþebileceðine ve deðiþmesi gerektiðine dair fikirlerin yayýlmasýyla güç kazanýr. Eðer egemen sistemin sözcüleri kendi sonlarýný açýktan tartýþmaya baþlamýþlarsa, yeni bir toplumsal sisteme geçmek için bütün koþullarýn son derece olgunlaþtýðý ve en önemlisi, insanlar bunu algýlamaya baþladýðý içindir.

Dünyayý Yönetemeyenler Ýnsanlar þu anda dünyaya baktýklarýnda ne görüyorlar? Korkunç bir buhranýn adeta bir buldozer gibi yýka yýka geldiðini, burjuva egemen sýnýfýn bunu engellemeye gücünün ve yeteneðinin kalmadýðýný görüyorlar. Bu çýplak gerçeði görebilmek için, ne mikroskoba ne de teleskoba gerek var. Herþey milyonlarca insanýn gözü önünde olup bitiyor. Son bir yýl içinde, ekonomik buhranýn büyümesini engellemek için, burjuvazi tüm dünya çapýnda operasyonlar gerçekleþtirdi. ABD’nin baþýný çektiði ve diðer 127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

tüm emperyalist-kapitalist devletlerin, inanýlmaz büyüklükte mali güçle katýldýklarý bu iktisadi operasyonlardan hiçbir sonuç alýnamadý; aksine her þey daha da kötüye gitti. Faizleri indirdiler, olmadý; yukarý çýkardýlar, yine olmadý... Piyasaya trilyon dolarlarý bulan paralar saldýlar, çýlgýnlar gibi para bastýlar, insanlarýn cebine, bankalarýn kasalarýna, þirketlerin çuvallarýna kürek kürek para attýlar, olmadý, olmadý, yine olmadý... En son, ABD hükümetinin emrine 850 milyar dolar gibi muazzam bir para veren yasa, sanki tüm dünyayý kurtaracak sihirli bir deðnek gibi, günlerce televizyonlarca duyuruldu. Ama, iþe bakýn ki, 850 milyarlýk paket onaylandýðý gün ve ertesi günlerde, dünya bankalarýnda rekor düþüþler görüldü. Alýnan tedbirlerin ekonomik çapý ne denli büyükse, çöküþler de o denli büyük oluyor. Her tedbir paniði arttýrýyor. Çünkü artýk ne sisteme güven kaldý, ne de onu yürütenlere. Krizin ilk aylarýnda insanlar bunun, basit bir kötü-kredilerin patlamasý olduðunu düþündü. Günler geçtikçe bunun salt kredilere deðil, bankacýlýk sistemine dair bir kriz olduðu fikri yaygýnlaþtý. Ancak kriz yaygýnlaþtýkça, onu önlemek için yapýlan herþey yangýný daha da fazla büyütünce; bu kez insanlar sorunun görünenin de ötesinde, egemen sermaye sýnýfýn müdahale edemeyeceði denli derinlerde olduðunu anlamaya baþladý. Ýþte bu genel algýdýr ki, “Marx haklý” dedirten, kapitalizmin sonu tartýþmalarýný birden bire dünyanýn önüne koyuveren... Yönetilmek Ýstemeyenlerin Dünyasý Dünyayý çepeçevre saran ekonomik


Yeni Evrede

Devrimin Güncelliği

Mücadele Birliði

bunalým daha þimdiden, banka ve þirket ölçülerinde yaþanan iflaslarýn da ötesine geçerek, bizzat ülkelerin iflaslarýný gündeme taþýyacak bir noktaya ulaþtý. Ýflas eden ülkeler listesinde Ýzlanda baþý çekti. Ýflasýný henüz resmen açýklamayan fakat teknik olarak iflas noktasýný çoktan geçmiþ bir çok ülke var. Türkiye bunlardan biri. Pek çok ülkenin döviz rezervleri inanýlmaz bir hýzla tükeniyor, dünya ticareti adeta týkanýyor, sipariþleri erteleniyor, yatýrýmlar ise neredeyse tamamen duruyor. Dünyaya egemen finans-kapitalin en önemli sözcülerinden, New York Times baþyazarý Paul Krugman durumu; “serin kanlý insanlara göre bile, bir kýyamet günü” sözleriyle betimliyor. Böylesi bir dünya manzarasý içinde, emekçilerin devrimci arayýþlar, ayaklanmalar içine dalmasý çok mu þaþýrtýcý olurdu? Üstelik, en sarsýlmaz kalelerde. Zihinsel devrimin, toplumsal devrime kazandýrdýðý ivme, daha düne kadar olmaz denileni oldurtan, katý görünen herþeyi bir anda bu-

harlaþtýran bir etki yaratýyor. Þu aþaðýdaki sözler, merkezi ABD’de bulunan “Silahlanmaya Karþý Küresel Að” grubunun sözcüsü Bruce Gognan’a ait; “Biz ABD’nin faþizme yöneldiðini düþünüyoruz. Yakýnlarda çok önemli geliþmelerin yaþanmasýný bekliyoruz. ABD ekonomik bir yýkýmýn eþiðinde. Yoksulluk giderek artýyor. ABD’de her an karýþýklýk ve patlamalar olabilir. Sisteme karþý güçlü protestolar olacaktýr. Irak’tan ülkeye geri çekilecek askerler, karýþýklýklarý ve protestolarý bastýrmak amacýyla kullanýlacak. (...) Gidiþat olaðanüstü halin uygulanacaðýnýn ipuçlarýný veriyor.” Bu sözler, yýkýlmaz bir kale gibi duran en güçlü emperyalist ülkelerde bile durumun nasýl büyük bir hýzla bir iç-savaþ düzeyine yükselebileceðini dile getiriyor. ABD’li sözcü, içsavaþ çýkma olasýlýðýný “her an” diyerek yanýtlýyor. Buhran, ABD gibi bir ülkenin, dünyanýn en güçlü ve en örgütlü burjuvalarýna sahip, en muazzam baský kurumlarýna ve

propaganda aðýna, en “anti-komünist” geleneklere sahip bir ülkenin bile, bir anda denetimden çýkmýþ bir sýnýflar savaþýna yenik düþebileceði ortamý hazýrlýyor. Ayný durum, Avrupa’nýn emperyalist ülkeleri ve elbette Japonya için de geçerlidir. Daha þimdiden buhrana karþý, Belçika, Fransa ve Yunanistan’da genel grevler patlak verdi. Tüm Avrupa çapýnda iþçiler “Herkese Ýþ” kampanyasý için sokaklara döküldüler. Emperyalizmin saðladýðý ekonomik ve siyasi güç, bu ülkeleri bu güne dek bir iç savaþtan uzak tutmuþtu. Ancak, bu ülkelerde sendikalar güçlü, emekçiler örgütlü, komünistler de köklü mücadele geçmiþlerine sahipler. En baþta iþçiler, bugüne dek en küçük hak gasplarýna dahi uyanýk ve hareketli oldular, izin vermediler. Þimdi önlerinde, bir anda sertleþen bir mücadele zemini var. Bu ülkelerde mücadele, baðýmlý ülkelerden çok daha hýzlý bir süreçten geçerek, bir anda bir iç-savaþ, gerçek bir iç-savaþ biçimine bürünecektir. Bu süreç baþlamýþtýr.

SARIGAZÝ’DE BASKILAR SÜRÜYOR!

Yýllardýr Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne yönelik baskýlarýn sonu gelmiyor. Sanat merkezimizin çalýþmalarýna ve kurumumuza yönelik ev baskýnlarý, gözaltýlar, iþkenceler sürüyor... Sadece bir hafta içinde olanlar dahi, tüm bunlarý (yorumsuz) anlatmaya yeter. 14 Ekim Salý günü sabahý: Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin 20.yýl etkinliklerinin afiþlerini yapan 3 arkadaþýmýz gözaltýna alýnýyor. Sarýgazi Jandarma Karakolu’nda kaba dayak, tehdit ve hakaretlere maruz býrakýlýyorlar. Birinin burnu kanýyor. Çeþitli yerlerinde darp izleri oluþuyor. “Biz Osmanlýnýn torunlarýyýz” deyip Mustafa Yýldýzdoðan (Ölürüm Türkiyem) dinletiyorlar. Sarýgazi’de baskýlar bununla da bitmiyor. 17 Ekim Cuma günü sabahý: Saat 05.30-06.00 arasý 9 ev basýlýyor ve 7 kiþi gözaltýna alýnýyor. Gerekçe, önceki hafta Festival sonrasý yaptýðýmýz bildiri daðýtýmýný engellemeye çalýþan Jandarma’nýn kararlý tutumumuz karþýsýnda üstümüze silahlarýyla ateþ açmasý ve yaþanan olaylar... Gözaltýna alýnanlardan yaþý küçük olanlar býrakýlýrken, 1 kiþi asker kaçaðý olduðu gerekçesiyle direk askere gönderiliyor. Sarýgazi jandarmasý tarafýndan gözaltýna alýnanlar oldukça aðýr saldýrýlara maruz kalıyor, bir arkadaþýmýzýn kafasý yarýlarak, ayakta bile duramayacak hale getiriliyor. Kalanlar tutuklanma talebiyle Beþiktaþ Aðýr Ceza Mahkemesi’ne götürülüyor ve oradan serbest býrakýlýyor. Sonrasýnda haklarýnda arama emri çýkarýlan 4 kiþinin daha Beþiktaþ Aðýr Ceza Mahkemesi’nde ifadeleri alýnarak ser-

best býrakýlýyor. 23 Ekim Perþembe günü sabahý: “TKEP/L’ye yönelik genel bir operasyon” adı altında tüm kurumlarýmýza yönelik saldýrýlar, Sarýgazi Ayýþýðý’nýn da ayný sabah basýlmasýyla sürüyor. Çilingir aracýlýðýyla açýlarak zorla girilen kurumumuz daðýtýlýyor, bir çok CD ve dernek evraklarýna el konuluyor. Böylelikle Sarýgazi halkýna, kurumumuz üzerinden gözdaðý verilmek isteniyor. Tüm bu yaþananlar göstermektedir ki, bir yandan demokrasi naralarý atanlar bir yandan evleri basarak, gözaltý ve iþkencelerle aslýnda faþist olan yüzlerini gösteriyorlar. Sarýgazi’yi olaðanüstü hal bölgesi haline getirmiþ durumdalar, sürekli akreplerle gezen Sarýgazi Jandarmasý, yaþanan tüm olaylarda silah sýkmaktan hiç çekinmiyor, gözaltýnda iþkence yapmaktan, hatta resmi gözaltý iþlemi yapmadan -özellikle 18 yaþýndan küçük çocuklara- akrep içinde saldýrýp býrakýyor. Aslýnda bu baskýlar Sarýgazi’ye özgü deðil. Bu, yüzünü sosyalizme çevirmiþ işçi ve emekçilerin yeni bir toplumu kurmalarını engelleyemezsiniz... 25 Ekim Cumartesi günü Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Merkezi önünde yaptýðýmýz basýn açýklamamýzda da söylediðimiz gibi, Baskýlar, Gözaltýlar Bizleri Yýldýramaz! UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA! YAÞAM BÝZDEN YANA! Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Merkezi

127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

7


Yeni Evrede

Serhıldan

Mücadele Birliði

KÜRT HALKININ HER YERDE YÜKSELTTÝÐÝ SERHILDAN ATEÞÝ ANTEP’Ý DE SARDI

26 Ekim günü saat 13.00’de DTP Þahinbey ilçe binasýnda bir araya gelen yaklaþýk 500 kiþi, Antep’in Vatan, Güzelvadi, Bayraktar Mahallelerine serhýldan ateþini taþýdý. Eylem esnasýnda Kürt halkýnýn sahte dostlarýnýn, reformistlerin eyleme hiç bir þekilde destek vermemeleri, reformizmin mücadele anlayýþýný ve onlardan bir an önce devrim saflarýnýn temizlenmesi gerektiðini bizlere bir kez daha göstermiþ oldu. Leninistlerin ise çatýþmalarýn baþýndan sonuna kadar Kürt halkýyla birlikte serhýldanlaþmasý, Kürt halkýnýn zor zamanlarýnda kimlerin kürt halkýyla dayanýþma içerisinde olacaklarýný da bir kez daha göstermiþ oldu. Saat 13.00’de DTP önünde toplanan kitlenin Vatan Mahallesi’ne yürümek istemesi polisler tarafýndan engellendi. Panzer, çevik kuvvet ve TEM polislerinin saldýrýsýyla karþýlaþan kitle, hemen ara sokaklara çekilerek taþlarla karþýlýk verdi. Çatýþmalar sokak sokak devam etti. DTP’nin arka sokaklarýnda uzun süren çatýþmanýn ardýndan Santral Caddesi’ne çýkýlarak barikatlar kuruldu. Kitle bir süre sonra Vatan Mahallesi’ne geçti. Burada da barikatlar kurarak Cengiz Topel Santral Yolu’na çýkýldý.

manýn ardýndan kitle Bayraktar Mahallesi’ne çekilerek tekerlekler yaktý. Polisin müdahale edememesi üzerine kitle, saat 16.30 civarýnda daðýlmaya baþladý. Yiðit Kürt halkýyla omuz omuza savaþým veren Leninistlerin öncülük ettiði çatýþmalar, yaklaþýk dört buçuk saat sürdü ve farklý mahallerlere sýçradý. Çatýþma boyunca “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Vur Gerilla Vur Kürdistaný Kur”, “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist” ve “ Biji Serok Apo” sloganlarýnýn sýk sýk atýldýðý görüldü. Eylem esnasýnda ve sonrasýnda DTP Ýl Baþkanýnýn da aralarýnda bulunduðu toplam 15 kiþi gözaltýna alýndý. Bölgede ertesi gün sabaha kadar panzerler, özel harekat timleri ve çok sayýda polis tarafýndan terör estirildi.

BÝJÝ YEKÝTÝYA Kitle buradaki çatýþmanýn ardýndan, tekTEKOÞÝNA GELAN! rar çatýþarak Vatan Mahallesi’ne çekildi. YAÞASIN KÜRT-TÜRK Polis, Vatan Mahallesi’ndeki kitleyi uzun HALKLARININ süre izlemekle yetindi. Bu arada kitlenin MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! polise ara ara saldýrmasýna karþýlýk polis, sadece gaz bombasý atmakla yetindi. UAntep’ten Leninistler zun süre burada kalan kitlenin üzerine TEM polisleri ateþ açtý. Kitlenin korkaca- NOT: Bu haber, www.istanbul.indymeðýný düþünen polis, yine taþ yaðmuruna dia.org sitesinden alýnarak haber nitelitutuldu. Uzun süre bu þekilde süren çatýþ- ðinden dolayý yayýnlanmýþtýr

ANTEP’TE TUTUKLAMA TERÖRÜ

Kürt halkýnýn Antep’te geliþtirdiði eylemlilik sürecine Antep emniyeti gözaltý ve tutuklama terörü ile karþýlýk verdi. 26 Ekim günü Vatan Mahallesi’ndeki eylem, polisin saldýrýsý üzerine çatýþmaya dönüþmüþ, eylem esnasýnda ve sonrasýnda yapýlan bir çok ev baskýnýnda Antep DTP il baþkaný Ali Þimþek’in de aralarýnda bulunduðu toplam 15 kiþi gözaltýna alýnmýþ ve hepsi tutuklanarak cezaevine gönderilmiþti. Hemen ardýndan 20 Ekim günü yapýlan basýn açýklamasýna katýldýklarý gerekçesiyle, 29 Ekim günü sabaha karþý yine 13 kiþi, yapýlan ev baskýnlarýnda gözaltýna alýndý. Gözaltýna alýnan tüm kiþiler, “2911 Sayýlý Toplantý ve Gösteri Yürüyüþü Kanunu’na muhalefet etmek”, “Görevli memura direnme ve görevini yaptýrmama”, “Yasa dýþý örgüte üye olmak”, “Örgüt propagandasý yapmak” iddialarýyla bir gün sonra tutuklanarak cezaevine gönderildiler. Antep’te gözaltýna alýnan 28 kiþinin tamamýnýn tutuklanmasý, sermayenin ne kadar tahammülsüz olduðunun ve geliþmelerden ne derece korktuðunun bir göstergesidir. Fakat korkularýndan kesinlikle kurtulamayacaklar. Antep iþçi ve emekçileri ve ezilen Kürt halký, sermayeyi her zaman bu korku cenderesinde tutmaya devam edecektir.

8

127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

MÜCADELE BÝRLÝÐÝ/ANTEP


Yeni Evrede

Açıklama

Mücadele Birliði

MÜCADELE BÝRLÝÐÝNE YÖNELÝK BASKILAR DEVAM EDÝYOR BASINA VE KAMUOYUNA

23 Ekim 2008 tarihinde sabah 04.30- 06.30 saatlerinden itibaren TKEP/L örgütüne yönelik operasyon adý altýnda gün boyunca Mücadele Birliði Platformunun tüm bileþenlerine devlet tarafýndan kapsamlý bir saldýrý düzenlendi. Bu saldýrýda Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi, Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Merkezi, Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezi uzun namlulu silahlarla, Gazi Ayýþýðý Sanat merkezinin cam ve çerçeveleri de dahil, Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Merkezi ve Yeni Dönem Yayýncýlýðýn kapýlarý kýrýlarak basýlmýþ, çalýþanlarýmýz silah tehdidiyle yere yatýrýlarak gözaltýna alýnmýþtýr. Bu baskýnlarda tüm kurumlar talan edilmiþ, Önsöz Kültür Sanat dergisinin tüm CD ve bilgisayarýna el konulmuþtur. TÜYAP kitap fuarýna hazýrlanmakta olan 5 kitabýn kayýtlarý alýnmýþtýr. Yeni Dönem Yayýncýlýk sabaha karþý 05.00-06.00 saatlerinde kapýsý kýrýlarak basýlmýþ, þu anda gördüðünüz gibi tüm arþivler yerle bir edilmiþ, tüm bilgisayarlara ve laptoplara el koyulmuþ ve kýrýlan kapýlarýn kilitleri deðiþtirilerek, anahtarlarý mahalle bakkallarýna ve muhtarlarýna býrakýlarak gidilmiþtir. Yine birçok kurum çalýþanýnýn evlerine sabahýn erken saatlerinden itibaren baskýnlar düzenlenmiþ, aileler üzerinde korku yaratýlmak istenmiþ, bir çok ev talan edilirken Süleyman ACARýn yeðeninin kafasýna silah doðrultulmuþtur. Baskýn yapýlan tüm yerlerde bölge halkýna evlerin ve kurumlarýn terörist yuvasý olduðu izlenimi yaratýlmaya çalýþýlmýþtýr. Gün boyu estirilen bu terör havasý sonucu 11 kiþi gözaltýna alýnarak Vatan caddesindeki Terörle Mücadele Þubesine götürülmüþlerdir. Gözaltýna alýnan arkadaþlarýmýza uzun isim listeleri gösterilerek bu listelerde adlarý bulunan kiþilerin aranmaya devam edildiði söylenmiþtir. Saldýrýlar sürerken kimi dergi okurlarý gözaltýna alýnarak tehdit edilip býrakýlmýþlardýr. Gözaltýnda kalan arkadaþlarýmýz aðýr cezalarla tehdit edilerek polis tarafýndan kurulan düzmece senaryolarý kabul etmeleri saðlanmaya çalýþýlmýþtýr. Estirilen bütün bu terör havasýnýn sonrasýnda gözaltýna alýnan 11 kiþiden 6sý tutuklanmýþtýr. ÖNSÖZ Dergisi genel yayýn yönetmeni Songül YÜCEL, Mücadele Birliði Platformu sözcüsü Vefa SERDAR, Süleyman ACAR, devrimci bir iþçi olan Ercan TÝLMAÞ, Eðitim-Sen’li bir öðretmen olan Erdal GÜZEL ve Kenan AKTAÞ tutuklanan arkadaþlarýmýzdýr. Mücadele Birliði Platformu bileþenlerine yönelik bu saldýrýyý doðal karþýlýyoruz. Çünkü bu sistem bugüne dek eþi benzeri görülmemiþ bir çöküþ yaþýyor. Emperyalist kapitalist dünya küresel bir ekonomik kriz içindedir. Emperyalizmin ekonomik ilhakýna uðramýþ TC ekonomisi sonuna kadar ilhak edilmek isteniyor. Egemen burjuva sý-

nýf derin bir ekonomik, politik kriz içinde debeleniyor. Egemen burjuva sýnýf kendi içindeki çeliþkiler ve çatýþmalarýn bir sonucu olarak güçsüz ve takatsiz kalýyor. Egemenliðini sürdürmenin tek bir yolu kalýyor; baský, þiddet, yýldýrma sonucu politik çevirme ile devrimi ve devrimin öncüsünü tavsiye etmek, devrim belasýndan kurtulmaktýr. Ama nafile Gerçek olan devrimin güncelliði, somutluðu ve ona uygun davranan Leninist öncünün teorik, politik, ideolojik ve pratik ataklýðýdýr. Ýþte Kürt halký gözlerimizin önünde yeni yeni serhildanlara baþvuruyor ve özgürlüðü için savaþýyor. Egemen burjuva sýnýf yönetmekte zorlanýyor, zora baþvuruyor. Elbette çöküþü yaþayan bir sýnýf sosyalist bir dünyanýn, emeðin dünyasýnýn mücadelesini veren devrimci kurumlarýn çalýþmalarýna tahammül edemez. Koyu bir baský ve terör uygulayarak tüm toplumu susturmaya, kölelik koþullarýna boyun eðdirmeye çalýþýr. Daha dün Ferhat GERÇEK’in sokakta vurulmasý, Engin CEBER’in zindanda katledilmesi, DTPnin çalýþanlarýna yönelik baskýlarýn hala devam etmesi gibi. Mücadele Birliði Dergisi olarak buradan hiçbir baskýnýn bizi sosyalist bir dünyayý kurma mücadelesinden alýkoyamayacaðýný bir kez daha dosta düþmana ilan ediyor, Biz Kazanacaðýz diyoruz! BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ ! YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! FABRÝKALAR, TARLALAR, SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK! NOT: Y.E.Mücadele Birliði dergisi’nin tutuklamalarýn ardýndan yaptýðý açýklamadýr

127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

9


Yeni Evrede

BASKILAR, TUTUKLAMALAR DEVRÝMCÝ SANAT SUSTURULAMAZ! BÝZÝ YILDIRAMAZ!

Mücadele Birliği Platformu’na Saldırılar

23 Ekim 2008 günü Mücadele Birliði Platformu’nun tüm bileþenlerine düzenlenen kapsamlý bir baskýnýn sonrasýnda gözaltýna alýnan 11 kiþiden 6’sý 27 Ekim günü çýkarýldýklarý Beþiktaþ Aðýr Ceza Mahkemesince tutuklandýlar. Tutuklama haberinin ardýndan, 28 Ekim günü ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi, Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Merkezi, Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezi, Adana Ayýþýðý Sanat Merkezi, Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi, Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi, Antep Genç Emekçiler Birliði, Almanya Reutlingen Emek Kültür Merkezi, Devrimci Ýþçi Komiteleri, Devrimci Öðrenci Birliði ve Emekçi Kadýnlar imzasýyla bir basýn açýklamasý düzenlendi. Baskýn sýrasýnda gözaltýna alýnanlarýn ve ailelerin de katýldýðý basýn açýklamasýnda, kurumlarýn baskýn sýrasýnda nasýl daðýtýlmýþ olduðu da fotoðraflarla sergilendi. Yapýlan açýklamada, ev ve kurumlara yönelik baskýnlarda gözaltýna alýnan kiþilere uzun isim listeleri gösterildiði ve bu listelerde adlarý bulunan kiþilerin hala aranmaya devam edildiði söylendiðine deðinilerek “Gözaltýnda kalan arkadaþlarýmýz aðýr cezalarla tehdit edilerek polis tarafýndan kurulan düzmece senaryolarý kabul etmeleri saðlanmaya çalýþýlmýþtýr. Estirilen bütün bu terör havasýnýn sonrasýnda gözaltýna alýnan 11 kiþiden 6’sý tutuklanmýþtýr. ÖNSÖZ Dergisi Genel yayýn yönetmeni Songül YÜCEL, Mücadele Birliði Platformu sözcüsü Vefa SERDAR, Süleyman ACAR, Devrimci bir iþçi olan Ercan TÝLMAÇ, Eðitim-Senli bir öðretmen olan Erdal GÜZEL ve Kenan AKTAÞ tutuklanan arkadaþlarýmýzdýr. Mücadele Birliði Platformu bileþenlerine yönelik bu saldýrýyý doðal karþýlýyoruz. Çünkü bu sistem bugüne dek eþi benzeri görülmemiþ bir çöküþ yaþýyor. Artýk burjuva sýnýf panik halde kapitalizmi çöpe atmayýn diye feryat ediyor. Elbette çöküþü yaþayan bir sýnýf sosyalist bir dünyanýn, emeðin dünyasýnýn mücadelesini veren devrimci kurumlarýn çalýþmalarýna tahammül edemez. Koyu bir baský ve terör uygulayarak tüm toplumu sokakta vurulmasý, Engin CEBERin zindanda katledilmesinin DTPnin çalýþanlarýna yönelik baskýlarýn hala devam etmesi gibi. Mücadele Birliði Platformu olarak buradan hiçbir baskýnýn bizi sosyalist bir dünyayý kurma mücadelesinden alýkoyamayacaðýný bir kez daha dosta düþmana ilan ediyoruz. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ, YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ” denildi.

NOT: Tutuklamalarýn ardýndan, “listede yer aldýðý” gerekçesi ile 2 kiþi daha terörle mücadele þubesi polislerince gözaltýna alýnmýþ, savcýlýkta ifadeleri alýndýktan sonra serbest býrakýlmýþlardýr.

10

Mücadele Birliði

23 Ekim günü sabaha karþý Taksim Ayýþýðý Sanat Merlezi de dahil olmak üzere, Sarýgazi ve Gazi Ayýþýðý Sanat Dernekleri ile þirketlere “operasyon” þeklinde baskýnlar düzenlenmiþtir. Bu baskýn ve aramalarda tüm bilgisayarlar, CD, kitaplar, arþivler vb birçok þeye el konulmuþ, ayrýca 11 kiþi de gözaltýna alýnmýþtýr. 6 kiþinin tutuklandýðý bu saldýrýlarýn akabinde yapýlan açýklamalara destekler gelmeye devam etmektedir. “Ýnsan, birinin yüzüne atýlan tokadý kendi yüzünde hissedendir düþüncesiyle bugün Mücadele Birliði Platformu’na yapýlan saldýrýyý insana ve düþünceye yapýlan saldýrý olarak görüyoruz. Tüm sivil ve resmi faþist saldýrýlara karþý aþaðýda imzasý bulunan kurum ve kiþiler olarak devrimci demokrat ve ilerici aydýnlarla birlikte devrimci sanatýn ve düþüncenin susturulmayacaðýný buradan bir kez daha haykýrýyoruz. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ, DEVRÝMCÝ SANAT SUSTURULAMAZ” diyerek imzaya açtýðý dayanýþma metnini imzalayan kurum, sanatçý ve aydýnlar: Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi, Sarýgazi Ayýþýðý Sanat Derneði, Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezi, Adana Ayýþýðý Sanat Merkezi, Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi, Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi, Almanya Reutlingen Emek Kültür Merkezi, Beksav, Aydýn Sanatçý Ýnisiyatifinden Þair Ruhan Mavruk, Þair Atila Oðuz, Tiyatro Avesta, Önsöz Dergisi, Ýdil Kültür Merkezi, Baþka Kültür Evi- Ehp, Þair Eþref Yýlmaz, Yazar Bilgesu Erenus, Nazým Hikmet Kültür Merkezinden Yazar Orhan Aydýn, Tiyatro Simurg’dan Mehmet Esatoðlu, Nurettin Güleç, Yapý Sanat Evi, Þair Süleyman Kaplan, Önder Babat Kültür Merkezi, Bedrettin Aykýn, Yar Yayýnlarý, Erdal Yýldýrým - Psakd Eski Kültür Sanat Sekreteri, Tutuklu Gazetecilerle Dayanýþma Platformu Sözcüsü Ve Ceylan Yayýnlarý Editörü Necati Abay, Grup Denize Ezgi, Genç Emekçiler Birliði, Emeðe Ezgi Müzik Grubu, Þair Kazým Demir, Ekin Þiir Atölyesi, Fotoðraf Sanatçýsý Deniz Koçak, Bulunmaz Kültür Merkezi, Ýzmir Yenikapý Tiyatrosu Balçova Belediye Tiyatrosu Yönetmeni Orçun Masatçý, Yýlmaz Onay, Tiyatro Oyuncu Ve Yonetmeni Mehmet Atak, Özgür Baþkaya Özgür Tiyatro, Sibel Özbudun, Temel Demirel, Nurhayat Polat, Ankara Sanat Tiyatrosundan Serpil Ýnanç, Tiyatro Ve Sinema Sanatçýsý Ertuð Koruyan, Celal Bayar Üniversitesi Ýktisat Oyuncularýndan Nazým Sarýkaya, Marmara Oyuncularý Sahnesi, Araþtýrmacý Yazar Esat Korkmaz, Þair Mustafa Bakýr, Müzisyen Enver Çelik, Müzisyen Avni Saðlam, Þair Ozan Berbati, Grup Yorum, Mehmet Ali Eriç. “Basýn açýklamasýna imzasýný eklemek isteyen aydýn ve sanatçý dostlarýmýzdan desteðini bekliyoruz” diyen Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin baþlatmýþ olduðu imza kampanyasýna destek vermek isteyenler, onsozdergisi@gmail.com adresine mail atabilirler.

127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008


MÜCADELE BÝRLÝÐÝ ÝLE DAYANIÞMA

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Mücadele Birliði Platformu’na yapýlan saldýrýlar, gerek maillerle, gerek internet ortamýnda yayýnlanan mesajlarla protesto edilerek bir dayanýþma sergileniyor. O mesajlardan bazýlarýný paylaþmak istiyoruz. Merhaba Mücadele Birliði Dergisi, Ayýþýðý Kültür Merkezleri ve Mücadele Birliði okurlarýnýn evlerine polis tarafýndan baskýn yapýlarak devrimcilerin gözaltýna alýnmasýný kýnýyoruz. Baskýlar Bizi Yýldýramaz! Yaþasýn Devrimci Dayanýþma! Kaldýraç Dergisi Yazý Ýþleri Müdürü Ülkü Gündoðdu

MÜCADELE BÝRLÝÐÝ SUSTURULAMAZ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ susturulamaz yaplýan baskýnlara karþý tüm devrimcileri devrimci dayanýþmaya çagýrýyoruz. FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK. MÜCADELE BÝRLÝÐÝ SUSTURULAMAZ. YAÞASIN DEVRÝMCÝ DAYANIÞMA SARIGAZÝ, GAZÝ, ÝKÝTELLÝ, BAYRAMTEPE, GÜLSUYU, MALTEPE, ÞÝFA, KANARYA, SEFAKÖY, 1 MAYIS, ÇEKMEKÖY MÜCADELE BÝRLÝÐÝ OKURLARI

YAÞASIN DEVRÝMCÝ DAYANIÞMA! Mücadele Birliði’ne ve Ayýþýðý Kültür Sanat Merkezi’ne ve Mücadele Birliði dergisi okurlarýna uygulanan baský ve zorla gözaltýna alýnanlar serbest býrakýlsýn! Yaþasýn Devrimci Dayanýþma! AKP ve faþizme karþý omuz omuza! halkingunlugu.blogspot.com/

DEVRÝMCÝ DAYANIÞMA Saldýrý Mücadele Birliði’ne deðil hepimizedir... Mücadele Birliði’ne yapýlan bu faþist baskýný kýnýyoruz. Komplolar sökmedi sökmeyecek, kahrolsun faþist diktatörlük!!! Yaþasýn devrimci dayanýþma Atýlým Okuru

Mücadele Birliği Platformu’na Saldırılar

SALDIRILAR HEPÝMÝZE YAPILMIÞTIR Mücadele Birliði’ne yapýlan gözaltý operasyonunu kýnýyorum. Yaþasýn devrimci dayanýþma! faþizme karþý omuz omuza. Odak Dergisi okuru

Mücadele Birliði Susturulamaz Mücadele Birliði’ne yapýlan saldýrý hepimize yapýlmýþ bir saldýrýdýr! Tüm devrimci güçlerin Mücadele Birliði’ni yalnýz býrakmayacaðýna eminiz... Baskýný yapan faþist TC’ye yaptýðýnýn karþýlýðýný göstermek, istediði yeri elini kolunu sallayarak basamayacaðýný hissettirmek gerekli.. Tüm devrimci demokrat yurtsever aydýnlarý ve halkýmýzý Mücadele Birliði ve kurumlarýný savunmaya davet ediyoruz.. Yaþasýn Devrimci Dayanýþma. Kahrolsun Faþizm! RedHack

Devrimci Dayanýþma Bu saldýrýlar sadece Mücadele Birliði’ne deðil, Mücadele Birliði ekseninde tüm devrimcilere yapýlmýþ bir saldýrýdýr. Saldýrýlarýn yaþandýðý bu dönemde devrimci dayanýþmayý güçlendirmemiz gerekir. Yaþasýn devrimci dayanýþma. Yaþasýn devrim ve sosyalizm Kýzýlbayrak Okuru

SOSYALÝZM KAZANACAK! Leninist

MÜCADELE BÝRLÝÐÝ VE AYIÞIÐI ÇALIÞANLARI TUTUKLANDILAR Mücadele Birliði ve Ayýþýðý çalýþanlarý ve devrimci bir iþçi olan ve iþçi sýnýfýnýn meþru örgütü olan DÝK (Devrimci Ýþçi Komitesi) çalýþaný Ercan Tilmaþ tutuklanmýþtýr. Tutuklanmalarý kýnýyoruz; Ercan Tilmaþ ve Mücadele Birliði ve Ayýþýðý çalýþanlarý derhal serbest býrakýlsýn. Bu iþçi sýnýfýnýn tarihsel emridir.YAÞASIN DEVRÝMCÝLER,YAÞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALÝZMÝ!!! Deniz

Devrimci Dayanýþma Mücadele Birliði’ne yapýlan saldýrý hepimizedir. Mücadele Birliði’nden dostlarla dayanýþmaya... yaþasýn devrim ve sosyalizm Atýlým Okuru DAYANIŞMA http://the.redhack.googlepages.com/mucadele-birligi-redhack-dayanisma-s.jpg/mucadele-birligi-redhack-dayanisma-s-full;init:.jpg Týklayýn...

Kýzýlbayrak Sonuna kadar yanýnýzdayýz. Yaþasýn devrimci dayanýþma. Yaþasýn devrim ve sosyalizm. BDSP’li

Devrimci Basýn Susturulamaz! Devrimci basýn susturulamaz! Yaþasýn devrimci dayanýþma! Ekim Gençliði

Sverdlov Pamuk ipliði ile sosyalizme baðlanarak Marksizm-Leninizm öldü söylemlerinin altýnda yýlgýnlýðýn, pasifizmin, bahaneciliðin teorisini geliþtirenlere karþý Leninizmin bayraðýný en güç koþullarda en yükseklere çekme kararlýlýðýný gösteren Lenininstleri yýldýramazsýnýz.. FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! 127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

Dayanýþma için bir iki yere asýlmýþ pankartlar, bir kaç tane de araba yakýlmýþ. Sanalda kalmýyoruz bazen. Tam detaylý bilgi gelmedi, gelsin ileteceðiz size. Zaten haberden çok sizin bilmeniz önemli Devrimci Selamlar RedHack

11


GÜCÜMÜZÜ TARİHİN A Yeni Evrede

Gündem

Son sayımızın manşeti “SUSTURAMAZSINIZ” idi. Susturamadınız, işte yine buradayız. Düzenin bekçilerine diyeceğimiz şudur: “Kendi yasalarınıza saygılı olun” demek bize düşmez ama artık bu noktadayız. Daha doğrusu siz artık bu noktaya gelmiş bulunuyorsunuz. Kendi yasalarınızın sizi demir bir mengene gibi sıktığını, hatta boğduğunu görüyoruz, biliyoruz. Hırçınlığınızın, kural tanımaz, yasa tanımaz terörünüzün –üstelik herkesin uymasını sağlamakla mükellef olduğunuz kendi yasalarınız- arkasında bu gerçeğin yattığını biliyoruz. Elden ne gelir! Yaşamın akışı, devrimin gelişimi sizi, düzenini korumakla yükümlü olduğunuz tekelci sermaye sınıfını, düzenin kendisini bu noktaya getirmişse elden ne gelir! Sizin elinizden bir şey gelmez, gelemez. Yaşamın nesnel akışına engel olmak ne sizin ne de başkasının harcı olabilir. Birazcık aklınız varsa ve tabii ki bu aklın gereklerine uygun davranacak cesaret ve yüreğiniz varsa, bu akışın önünde başınızla eğilirsiniz. Yoksa? O zaman, işte böyle, yeldeğirmenlerine yalın kılıç saldırırsınız! Bu gülünç durumunuzla tarihin akışına engel olabileceğinizi sanırsınız. Şu basit gerçeği bile tarihten öğrenme yeteneğini gösteremiyorsunuz: Yıkılmakta olan bir toplumsal düzenin sahiplerince kullanılan zor tarihin akışını engelleyemez. Tarihsel ve siyasal ömrünün sonuna gelmiş bir düzeni ayakta tutamaz. Tutabilseydi, Roma İmparatorluğu yıkılmazdı. Nice tiranlık tarihin karanlıklarına karışmazdı. Örneğin, Şah Rıza Pehlevi yıkılmazdı. Hitlerin düzeni hala başımızın belası olarak duruyor olurdu vb vb. Ama bunların hiç biri olmadı. Günü geldiğinde, koşulları oluştuğunda en güçlü tiranlıklar, faşist devletler, imparatorluklar ayağa kalkmış emekçi sınıflar

12

Mücadele Birliði

ve ezilen halklar tarafından tarihte hak ettikleri yere kısa sürede gönderildiler. Bu konuda hiçbir şey bilmiyorsanız, komşunuz Rusya’nın tarihine bakın. Orada haşmetli Rus Çarının birkaç günlük ayaklanma sonucuna nasıl yıkıldığını görecekseniz. Bu örnek sizi yakından ilgilendirir, çünkü yıkılmasına az kala Rus Çarının görevlileri de, tıpkı sizin yaptığını gibi mukadder sonlarını erteleyebilmek; mümkünse ondan kurtulmak için halklara nefes bile aldırmayan bir baskı kurmuşlardı. Çarın askerleri, orakla buğday biçer gibi, mitralyözlerle insan biçiyorlardı. Çarın paramiliter güçleri olan “Kara Yüzler Örgütü” bir gecede on bin kişiyi boğazlıyordu. Ki, sizin faşist tosuncuklarınız onların yanında yeni doğmuş bir köpek yavrusu gibi kalır. Ama onların zulmü bile Çarlığı ayakta tutmaya yetmedi. Rusya’nın özgürlüğe susamış ezilen halkları kan deryası içinde ayakta duran bu düzeni, birkaç gün içinde, yerle bir etti. Dergimizi, kendi yasalarını ayaklar altına alma pahasına, Evrengillerin döneminde görmeye alıştığımız vahşet ve şiddetle basan, talan eden, “arama” adı altında tarumar edenlere küçük bir hatırlatma:Tarihin akışına karşı kullanılan zor, onu kullananların arzuladığı sonuçların her zaman tersini verir. Sizin terörünüz sadece düzeninizi yıkacak suların bendin arkasında daha fazla birikmesinden başka bir sonuca yol açmaz. Belki bu faşist baskı ve terörle düzeninizi bir gün daha fazla yaşatma imkânı bulabilirsiniz. Ama bu politikanızın düzeninizi yıkacak güçlerin daha bir birikmesine; düzeninizin daha bir şiddetli yıkılmasına yol açacağını aklınızın bir köşesine kaydetmenizi tavsiye ederiz. Bu bizim bir dileğimiz değil. Şayet böyle olsaydı bir anlam ifade etmezdi. Ama bu söylediklerimiz, tarih127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

sel olayların yasa haline gelmiş ortak bileşkesidir. Buna tarihin yasası da diyebilirsiniz. Tıpkı bir fizik yasasının kesinliğinde işleyen tarihin bir yasası. Sizin eylem ve politikalarınızın sonuçları bu yasadan muaf değildir. İşte örneği: dergimizi basarak, terör estirerek, çalışanlarımızı tutuklayarak, tehdit ederek bizi susturabileceğinizi sandınız. Sandınız ki, arşivi, teknik malzemeleri, derginin hazırlanmasında gerekli olan diğer malzemeleri tahrip edersek bu devrimci sesi kesebiliriz. Ama estirdiğiniz bu terörün üstünden çok değil, birkaç gün bile geçmeden ne kadar yanıldığınızı anladınız; anlamış olmalısınız. İşte yine buradayız. Devrimci komünizmin sesini o çok korktuğunuz emekçi sınıflara, Kürt halkına duyurmak için kolları sıvamış durumdayız. Bizi susturmak için, kendi yasalarınızı çiğnediniz, hukukunuzu hiçe saydınız. Sizin açınızdan bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Çünkü hukukunuz da, yasalarınız da, adaletiniz de sömürü düzenini korumak için vardır. Sömürü düzeninin, tekelci kapitalist düzenin tehdit altında olduğu bir sırada yukarda saydıklarımızı teferruat saymanız sınıf savaşı mantığı açısından anlaşılacak bir durumdur. Fakat birincisi, o zaman düzeninizin emekçi sınıfların ve Kürt halkının devriminin tehdidi altında olduğunu kabul ve teslim etmeniz gerekir. İkincisi, baskı ve terör politikasıyla elde etmek istediğiniz sonuçların tam tersiyle karşılaştığınızı görmeniz gerekir. Çünkü bizi susturmak için yola çıktınız, terör estirdiniz, insanları, yasalarınızı ayaklar altına alarak, gerekçesiz ve mesnetsiz şekilde tutukladınız ama şimdi biz dünden daha güçlü, daha deneyimli ve daha bilenmiş bir durumdayız. Bizi susturmak, hatta mümkünse tümden yok etmek için giriştiğiniz bu


AKIŞINDAN ALIYORUZ! Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

faşist terör politikasının yol açtığı, ama aslında, ne arzu ettiğiniz ne de hesap ettiğiniz bir başka sonucunu size söyleyelim: Devrimci dayanışma. Evet, bizi susturmaya çalıştığınızı duyan, gören pek çok devrimci dost çevre, aramızdaki farklılıkları bir kenara bırakarak bizimle dayanışma yarışına girdiler. Devrimci aydın sanatçılar, bir kenarda duran ama yüreğindeki devrim ateşini hala canlı tutan dostlar, yürekleri devrim ve komünizm için çarpan çevreler; bunların hepsi yardım elini uzattılar. Jandarma ve polis zulmünden, faşist devlet teröründen, tekelci kapitalist sömürünün sonuçlarından bıkmış, usanmış yeni taze güçler saflarımıza aktı. Ve şimdi biz onların yardım, destek ve dayanışmalarını yanı başımızda hissederken dünden çok daha güçlü, çok daha kararlıyız. Kendi ellerinizle kazdığınız topraktan devrim saflarına akan taze güçler fışkırdı. İşte faşist terör politikanızın, susturma politikanızın, tarihin akışına karşı duran zor politikanızın ilk elden akla gelen sonuçları bunlardır. Hırçınlığınızı, tehditkâr halinizi, terör politikasına ihtiyaç duymanızı, hak vermesek de, anlıyoruz. Baksanıza etrafınız yangın yeri gibi. Kürt halkı özgürlük için ayakta. Serhıldanlara başlamış. Önce Diyarbakır ve Dersim halkının ayaklanması, arkasından Van ve Hakkâri halkının serhıldanı aklınızı başınızdan aldı. Dengesizleştiniz. Başbakanınız, ağzına geleni, akıl süzgecinden geçirmeden söylemeye başladı. Başbakanınız halkın bir kısmını diğer bir kısmına karşı silah kullanmaya teşvik ediyor. “Bu halkın sabrı nereye kadar sürer bilemem” diyerek faşist tosuncuklara işaret veriyor. Burjuva yazarlar bile, şimdilik, bu dengesizlik karşısında, ürperiyor ve “inşallah başbakan sözlerini bizim anladığımız anlamda söylememiştir” deme ihtiyacını duyuyor-

lar. Oysa tam da anladıkları anlamda söylemiştir. Tekelci sermaye sınıfı ve faşist devlet “ya sev ya terk et” politikasını devletin en üst makamından ilan etme noktasına gelmiştir. Onu bu noktaya getiren, her şeyden önce, Kürt halkının özgürlük savaşıdır. Kürt halkının bu savaştaki kararlılığı ve ısrarıdır. Kürt halkının özgürlük yolunda edindiği bilinçtir. Bir başbakan düşünün ki, bir şehre gidiyor ama o şehre girebilmek için olağanüstü önlemler almak zorunda kalıyor. Şehre girdiğinde ise ayaklanmış, kendisini protesto eden bir halkla karşılaşıyor. Sokakları boşalmış, bir dükkânı dahi açılmamış, kontak kapatmış, çöpleri toplanmamış, okulları kapanmış bir şehir manzarasıyla karşılaşıyor. Belli ki, başbakan, boşalmış sokaklarda, toplanmamış çöplerde, kapanmış kontaklarda, açılmamış kepenklerde devrimin, ayaklanmış ve özgürlüğünü kazanmış Kürt halkının hayaletini görüyor. Haksız sayılır mı? Elbette sayılmaz, çünkü gözleriyle gördüğü manzara bir ayaklanmadan çok daha fazlasını, zafere ulaşmış bir devrimi çağrıştırıyor; onu haber veriyor. Sonra ekonomik kriz. Hani şu dünya kapitalizmini tsunami gücüyle beşik gibi sallayan, dev bankaları, borsaları, şirketleri çökerten, tekelci kapitalist ekonomileri çöküşe sürükleyen ekonomik kriz de bu koşulların üstüne geldi. Ne tekelci sermaye sınıfı ne de hükümet bu krizden nasıl çıkacaklarını biliyorlar. Şimdilik “hamdolsun” politikasıyla, yani mezarlıkta ıslık çalarak idare ediyorlar. Ama kapitalist sömürüden, işsizlikten, yoksulluktan, devletin baskı, terör ve zulmünden bıkmış emekçi sınıflar değişiklik istemlerini devrimci eylemle, sokak gösterileriyle, grevlerle, çatışmalarla ortaya koyuyorlar. Devletin en küçük bir göste127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

riyi büyük bir güçle ezmesi bile onları bildiklerini yapmaktan alıkoymuyor. Polis ve asker zulmüne duydukları öfke büyüyor; polis ise bu öfkeyi katlamak istercesine, insanları artık sokak ortasında öldürmeye başladı. Bu yaşamsal sorunlarla boğuşan emekçi sınıflar, tekelci sermaye sınıfının etkisi altına girmiyor; ya da tekelci sermaye sınıfı ile faşist devlet kitleleri etkisi altına alamıyor. Başbakanın “ya sev ya terk et” çağrısına, “daha ne kadar sabredeceksiniz, Kürt halkına karşı harekete geçin” mesajına, çapulcu ruhlu birkaç faşist tosuncuk dışında, kimse kulak asmıyor. Emekçi sınıflar, tekelci sermaye sınıfının kontrol ve etkisi dışındalar. Tablo aşağı yukarı böyle ve böyle bir tablo karşısında tekelci sermaye sınıfının en büyük korkusu, ayaklanma ruh hali içindeki emekçi sınıfların devrimci komünistlerle birleşmesi, devrimci komünist politikalarla tanışmasıdır. Bu birleşmenin gerçekleşmesi, düzenin, tekelci kapitalist sistemin sonu anlamına gelebilir. Tekelci sermaye sınıfı ve faşist devlet böyle bir gelişmeyi, bu yüzden, ne olursa olsun engellemek istiyor. Bunun yolu, kitleleri denetim altına alamıyorsa, devrimci komünistleri susturmaktır. Dergimize, devrimci kurumlara pervasızca, kendi yasalarını ayaklar altına alarak saldırmasının, faşist terör havası estirerek yılgınlık havası yaratmaya çalışmasının, insanları sudan gerekçelerle tutuklamasının nedeni budur. Varlık nedenleri ortadan kalkmış, tarihsel ve siyasal ömrünü tamamlamış, toplumun sırtında ağır bir yük haline dönüşmüş her sınıf gibi davranıyor. Ama artık her çırpışınız sonunuzu daha da hızlandırmaktan başka bir sonuca yol açmıyor. Çünkü tarih bizden yana akıyor ve biz gücümüzü tarihin bu durdurulamaz akışından alıyoruz.

13


GEBZE ZÝNDANI’NDA SALDIRILAR

Yeni Evrede

Zindanlar

Mücadele Birliði

17-18 Ekim 2008 tarihlerinde Gebze M tipi Cezaevi’nde bir grup adli erkek tutuklu, yurtsever ve devrimci tutsaklara saldýrýlarda bulundular. 17 Ekim’de PKK tutsaklarýnýn A.Öcalan’a yönelik yapýlan saldýrýyý protesto eylemi sýrasýnda bazý gardiyanlar gelerek, eyleme devam edildiði takdirde adli erkek tutuklularýn karþýlýk vereceðini ve bunun önüne geçemeyeceklerini belirterek açýktan tehdit etmiþlerdir. Aradan beþ dakika geçmeden bir grup adli, hücre havalandýrma kapýlarýný “açarak” PKK’li tutsaklarýn kaldýðý A Blok koridorunun camlarýný kýrmýþ ve tecavüz tehditlerinde bulunmuþlardýr. Ýdarenin saldýrganlara cesaret veren tutumlarýndan güç alan bu faþist güruh, 18 Ekim 2008 tarihinde iþi, yurtsever ve devrimci tutsaklara linç giriþimlerine vardýrmýþlardýr. 19 Ekim 2008’de (ertesi gün), 16.40 civarýnda yemek daðýtýmý esnasýnda bu faþist güruh, cezaevi yemekhanesinden aldýklarý býçaklar, kýrdýklarý cam parçalarýyla önce A Blok’a saldýrýp, hücrelerin mazgallarýný açmýþ; “teröristlere ölüm” naralarý, hakaretler ve tehditlerle kapýlarý açmaya çalýþmýþ,açamayýnca,mazgallardan saldýrýlarýný sürdürmüþ ve bu þekilde 9 arkadaþýmýzý yaralamýþlardýr. A blok’tan çýkartýlan saldýrganlar hýzlarýný alamayarak B Blok’ta kalan devrimci tutsaklara da saldýrmaya çalýþmýþlar ancak daha fazla devam edememiþlerdir. Gebze M Tipi Cezaevi’nde bu faþist güruhlarýn biz yurtsever ve devrimci tutsaklara saldýrýlarý ilk kez yaþanmýyor. Geçen yýl yine Ekim ayýnda Oramar Daðlýca Baskýnýndan sonra, asker ve idare, adli tutuklularý yurtsever ve devrimci tutsaklara karþý kýþkýrtmýþ; saldýrý küfürler ve havalandýrmalarýmýza cam parçalarý atma þeklinde gerçekleþmiþtir. Zindanlardaki her türlü saldýrýlardan da biliyoruz ki, bu faþist güruhlarý cesaretlendiren, kýþkýrtan, görünen yüzüyle cezaevinin iç ve dýþ sorumlularý olmakla birlikte, asker, gardiyan, adli faþistlerin bir bütün olarak saldýrý zeminini döþeyen ve uygulayan bizzat devletin kendisidir. Gebze Cezaevi’nde yaþanan bu faþist saldýrýlar, dýþarda estirilen devlet terörünün bir parçasýdýr ve devrimin yükseliþi karþýsýnda faþizmin acizliðidir. Devrimci tutsaklarun F tipi zindanlarda sürekli saldýrý ve aðýr baský koþullarýnda tutulmalarý ve son dönemde A.Öcalan’a yönelik yapýlan saldýrý, devletin ayaða kalkan halklara “bakýn öncüleriniz elimizde” uyarýsýdýr. Ancak halklarýmýz uzun mücadele deneyimleriyle öðrenmiþlerdir ki, zindanlardaki tutsaklarý korumak ve özgürlüklerini saðlamak, mücadeleyi daha ileriye taþýmaktan geçmektedir. Bu nedenle de tutsaklara yapýlan saldýrýlarda halklar geri çekilmek þöyle dursun, bu durum daha ileri gitmenin sýçrama tahtasý olabilmiþtir. Devlet irili ufaklý bütün ayaklanmalarý þiddet ve yoðun tutuklamalarla yanýtlýyor. Yýllardýr zindanlardaki devrimci tutsaklarýn sayýsý binlerden aþaðý inmediði gibi, son bir-iki yýlda tutsak sayýsý hýzlý bir artýþ sayýsý göstermekte, yeniden on binlere doðru týrmanma eðilimindedir. Sorun elbette sayýsal artýþ deðil, binlerce tutsaðýn süreklileþen aðýr baský koþullarýndan derhal kurtarýlmasý sorunudur. Tutsaklarýn özgürleþtirilmesi sorunu halklarýn özgürleþmesiyle bütünlük halindedir ve özgürlük sorunu bugün en acil sorunlar arasýndadýr. Son dönemde faþist devlet adeta can havliyle, ömrünü biraz daha uzatmak için çok yoðun biçimde þovenizme ve þiddete sarýlmakta, halklarýmýzý birbirine kýrdýrtmaya çalýþmaktadýr. Yiðit kürt halkýna karþý her yerde baþlatýlan katliamcý, þoven saldýrý esas olarak birleþik devrimimize bir saldýrý niteliði taþýmaktadýr. Ýç savaþ karþýlýklý olarak her iki sýnýfýn zor araçlarýný sonuna kadar kullanacaðý ve Kürt halký ile emekçi sýnýflarýn mücadele birliðini saðlamlaþtýrarak nihai ayaklanmayý örmeye hazýrlanmasý gerektiði bir dönemindedir. Türkiye ve K.Kürdistan’da devrim nehrinin bütün kollarý hýzla ayný nehre akmakta, birleþmektedir. Bunu hazýrlayan bizzat nesnel koþullarýn

14

kendisidir. Bu noktada öznel güçlere düþen görevler, geçmiþ zamanlardan daha kolay ama daha önemlidir. Kapitalist sistemin sýçramalý çöküþü sýklaþan ve þiddetlenen sistem krizleriyle yol almaktadýr. Bu gerçek artýk her yerde kendini kabul ettirmiþ, dünya halklarý reformist ve oportünist karakterli “iþçisosyalist partiler”den yüz çevirmeye, onlarýn kapitalizmi aklama, “sosyal -devleti” öne çýkarma çabalarýna karþý, devrimci bir kendiliðindenlikle sosyalizm þiarýný atmaya baþlamýþtýr. Bu önümüzdeki günlerde daha da geliþecektir. Bu, Türkiye ve K.Kürdistan devriminin nesnel koþullarýnýn dünya ölçeðinde de saðlamlaþmasý anlamýna gelmektedir. Kapitalizmin topyekün saldýrýsý, iþçi sýnýfýnýn ve ezilen halklarýn topyekün ayaklanmasýna çarpacak ve zafer savaþan halklarýn, iþçi sýnýfýnýn olacaktýr. Biz Leninist kadýn tutsaklar olarak, burada yaþanan saldýrýlarý dýþardaki faþist, ýrkçý-þoven saldýrýlardan baðýmsýz olarak görmüyor ve devletin hiçbir baský ve saldýrýsýnýn devrimci tutsaklarý teslim almaya yetmeyeceðini bir kez daha bildiriyoruz. Gebze Zindaný’ndan Leninist Kadýn Tutsaklar

CEZAEVÝNDE SALDIRILAR VE BASKILAR

7 Kasým Cuma günü, bu son süreçte gerçekleþtirilen cezavindeki saldýrýlar ve baskýlarla ilgili çeþitli devrimci hareket, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin hazýrlamýþ olduðu bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Bizler de Mücadele Birliði olarak bu basýn açýklamasýnda yerimizi aldýk. Okunan metinde “3 Kasým 2008 günü Kýrýklar 1 No.lu F Tipi cezaevinde bulunan Ýleri Kýzýlaltun ve Fehmi Çapan Hastaneye gitmek üzere bindirildikleri ring aracýnýn içinde bir üsteðmenin yönlendirdiði 2 uzman çavuþ ve 8-10 asker tarafýndan darp edilmiþ ve özellikle kafa bölgeleri hedeflenmiþtir...Aldýðý darbeler sonucu Çapan baygýnlýk geçirmiþtir... Ki saldýrýda bir gün sonra görüþe giden avukatlar: Ýleri Kýzýlaltunun yüzünün çeþitli yerlerinde morluklar, kafasýnda þiþlikler oluþtuðunu, Fehmi Çapan’ýn gözünün þiþtiði, alýn bölgesi ve kafasýnýn üst tarafýnda bazý yerlerin açýldýðý ve dikiþ atýlmýþ olduðu görmüþlerdir.... Tüm bu yaþananlar yarýna dair geliþmelerin ön habercisidir aslýnda. F Tipi cezaevlerine karþý koyuþun haklýlýðýdýr da ayný zamanda... Dün Tire’de, Torbalý’da çýplak arama dayatmasý, dizginsiz þiddetin Engin Ceber’i katletmesi, Sincan’da bayram saldýrýsý ve son kýrýklar F Tipine sevkte yaþananlar, Kýrýklar’da kamerasýz odada süngerin üzerine çýkartýlarak arama dayatmasý, mahkemeye çýkýþlarýn bu dayatma ile engellenmesi, yine hastaneye sevkte yaþanan bu insanlýk dýþý saldýrý ‘iþkenceye sýfýr tolerans’ diyen anlayýþýn ‘iþkenceye geniþ hoþgörüsünün’ ve devrimci düþünceye tahammülsüzlüðün açýk kanýtýdýr...” diye sözler belirtildi. Daha sonra cezaevinde yaþanan bu baský ve saldýrýlara karþý kamuoyunu duyarlý olmaya çaðýrarak basýn açýklamasý “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yenecek”, “Devrimci Tutsaklar Yalnýz Deðildir”, “Gün Gelecek Devran Dönecek Ýþkenceciler Halka Hesap Verecek”, “Ýçerde Dýþarda Hücreleri Parçala” sloganlarýyla sona erdirildi. Mücadele Birliği / İzmir

126. Sayý / 29 Ekim - 12 Kasım 2008


Yeni Evrede

6 Kasım

Mücadele Birliði

YÖK PROTESTO EDÝLDÝ; KAPÝTALÝZMÝ TARÝHÝN ÇÖPLÜÐÜNE GÖNDERECEÐÝZ!

12 Eylül Askeri Faþist Darbesinin ürünü olan YÖK, kuruluþunun 27. yýlýnda DÖB, Ekim Gençliði, EHP Gençliði, YDGH, YDG, Genç Kurtuluþ, DÝP’li Öðrenciler, Tüm-ÝGD, DSG, ÖEP, SGD, Genç Sol, Köz, Öðrenci Postasý, Beyazýt Gazetesi, YKÖD, ÝLGP, Dev-Lis’in “6 Kasým Ýnisiyatifi” adý altýnda örgütledikleri ortak eylemle Beyazýt Meydaný’nda 500’e yakýn öðrencinin katýlýmý ile protesto edildi.

Beyazýt otobüs duraklarýnda saat 13.30’da “Em Perwerdahiya Zimane Xu Dixazin-Anadilde Eðitim Ýstiyoruz / Emperyalizme ve Þovenizme Karþý Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði ve Birlikte Mücadelesi / 6 Kasým Ýnisiyatifi” pankartý arkasýnda toplanan kitle buradan sloganlarla Beyazýt Meydaný’na doðru yürüyüþe geçti. Coþkulu bir biçimde meydana ulaþan kitle burada Merkez Kampüsten “AKP, YÖK, MGK, TÜSÝAD, sermaye defol üniversiteler bizimdir” pankartýyla çýkan diðer bileþen kitlesi ile buluþtu. SOSYALÝZM GÜNCELDÝR! 6 Kasým Ýnisiyatifi adýna okunan basýn açýklamasýnda “eðitimin sermayenin çýkarlarý doðrultusunda þekillendiðine, son dönemde yaþanan devlet terörü ve kürt halkýna yönelik saldýrýlara, sermaye cephesinin tepesinde yaþanan krizine karþý gençliðin hangi tarafta yer almasý gerektiðine” deðinildi. “Þimdilerde emperyalist-kapitaslist sistem derin krizlerden birini daha yaþamaktadýr. Türkiye cephesinden ‘kriz bize uðramayacak’ sözlerinin gerçekliði olmadýðý açýktýr. Emperyalist efendileri gibi Türkiyeli egemenler de krizin faturasýný her yönüyle iþçi ve emekçilere kesmek isteyeceklerdir. Bu yaþananlar bir kez daha göstermiþtir ki; sosyalizm hala güncelliðini korumaktadýr ve bu sömürü düzeninin tek çözümü sosyalizmdir” vurgusuyla kapitalizmin küresel krizine karþý devrim ve sosyalizm mücadelesinin önemi ifade edildi. Açýklamada üniversitelerde ÖGB-Jandarma-Polis tarafýndan yapýlan saldýrýlar, baskýlar, soruþturmalar ve son dönemde artan faþist saldýrýlar ele alýndý. “Faþist devlet uygulamalarýyla bir taraftan da tüm toplumu denetim altýna almak istiyor” denildi.

Basýn açýklamasý, “Bizler, geleceðimizi gaspedenlerin karþýsýna dikileceðiz. Bizler, düzeniçi çatýþmalarýn deðil özgürlük ve gelecek mücadelesinin tarafýnda olacaðýz. Bizler, þovenizme geçit vermeyecek, ‘Kürt Halkýna Özgürlük’ talebi etrafýnda mücadeleye omuz vereceðiz. Ve bizler, YÖK’ü de onu yaratan ve vareden bu düzeni de hakettiði yere, tarihin çöplüðüne göndermek için mücadelemizi sürdüreceðiz” sözleriyle bitirilerek eylem programýna devam edildi. Basýn açýklamasý sýk sýk; “Soruþturmalar, Gözaltýlar, Baskýlar Bizi Yýldýramaz!”, “16 Mart’ý Unutma Unutturma!”, “Katil Polis Üniversiteden Defol!”, “Yök, Polis, Medya, Bu Abluka Daðýtýlacak”, “Beyazýt Faþizme Mezar Olacak” sloganlarý ile kesildi. Basýn metninin okunmasýnýn ardýndan 16 Mart Katliam’ýnda yitirilenleri anmak üzere Eczacýlýk Fakültesi’nin önüne yüründü. Devrim mücadelesinde yitirilenler için yapýlan saygý duruþundan sonra anma için getirilen kýzýl karanfiller Eczacýlýk Fakültesi’nin önüne býrakýldý. Beyazýt Marþý hep bir aðýzdan coþku ile söylendi. Buradan toplu bir biçimde ortak pankartlar arkasýnda sloganlarla bir süre yüründükten sonra eyleme son verildi. 6 Kasým Ýnisiyatifi bileþenleri eyleme kendi flama ve dövizleri ile katýlarak eylem alanýna siyasal kimliklerini ve politik görüþlerini taþýdýlar. DÖB’ de eyleme kendi bayraklarý ile katýlýrken dövizlerinde “Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik Özgürlük Kazanýlamaz”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm”, “Parasýz Eðitim için Devrim ve Sosyalizm!” þiarlarýna yer verdi. Mücadele Birliði de bayraklarýyla eyleme katýlarak gençliðin mücadelesine destek verdi. POLÝTÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILMADAN AKADEMÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILAMAZ! DEVRÝM YA RUHUMUZDADIR, YA DA HÝÇ BÝR YERDE! DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ / DÖB

127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

15


Antep

Yeni Evrede

ANTEP’TE BASIN AÇIKLAMASI

YÖK, 12 Eylül darbesinin ardýndan 6 Kasým 1981’de kuruldu. Ve darbenin en simgesel kurumlarýndan biri olarak üniversitelerde, faþist bir denetim aracý olarak hala varlýðýný korumaktadýr. Faþist cunta generali Kenan Evren “Anayasayý deðiþtirme gücünü kendisinde bulabilen bir güç gelmedikçe YÖK’ü kaldýrmak mümkün deðildir” sözleriyle sistemin YÖK’e verdiði önemi göstermiþtir. Öðrenci gençliðin genel devrimci hareket içindeki konumlanýþý, kapitalist sistemi oldukca korkutmuþtur. Ve bu nedenle üniversitelerin denetimi için bu tür baský kurumlarýyla faþizmi üniversitelerde tam anlamýyla hayata geçirmiþtir. Antep DÖB olarak bizler de “Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik Özgürlük Kazanýlamaz” þiarýný yükseltmek için 6 Kasým saat 12:30’da Yeþilsu Parký’nda düzenlenen basýn açýklamasýna katýldýk. “Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik Özgürlük Kazanýlamaz” ve “ Politik Özgürlük Devrimle Gelecek” yazýlý ve Devrimci Öðrenci Birliði imzalý dövizlerimizle alandaki yerimizi aldýk. Basýn açýklamasýný DÖB, LÖB, GENÇ-SEN VE DGH ortak olarak düzenledi. Okunan açýklamada “Nasýl ki burjuva sistem tarafýndan, haklarýný arayan iþçiye, emekçiye ve Kürt Halkýna baskýlar yapýlýyorsa, 12 Eylül ürünü olan YÖK de, gençliðin baþýnda bir sopa olarak kullanýlýyor… YÖK’le beraber üniversitelerde, var olan haklar da tümüyle ortadan kaldýrýldý. Harçlar getirildi, özel üniversiteler açýlmaya baþlandý, eðitim parça parça özelleþtirilerek sermayenin hizmetine sunulurken, üniversite kapýlarý iþçi ve emekçilerin çocuklarýna kapatýldý. Öðrencinin kendisini geliþtirmesine dayanmayan, sýnýrlý ve yetersiz öðretim müfredatýyla sorgulayýcý, deðiþtirici deðil, itaatçý bir öðretim kültürü oluþturuldu. Üniversitelere öðrencilerin ve üniversite çalýþanlarýnýn hiçbir söz hakkýnýn olmadýðý bir yönetim modeli yerleþtirildi. Bilimsel araþtýrmalar tamamýyla YÖK denetimine alýnarak tekellerin ihtiyaçlarý doðrultusunda belirlenmeye baþlanmýþtýr” denildi; devamýnda, “Bizler; herkesin parasýz olarak faydalanabileceði, demokratik, bilimsel, herkesin anadilinde eðitim alabildiði üniversitelerin olduðu, üniversitelerde polisin ve YÖK’ün bulunmadýðý bir sistem istiyoruz.” denilerek bu sisteme karþý mücadeleyi yükseltmenin gerekliliðine vurgu yapýldý. Basýn açýklamasý sloganlarla son buldu. POLÝTÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILMADAN AKADEMÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILAMAZ! GENÇLÝK GELECEK, GELECEK SOSYALÝZM!

16

ANTEP DEVRİMCİ ÖÐRENCİ BİRLİÐİ

Mücadele Birliði

ANTEP’TE KESK’TEN EYLEM

Kamu Emekçileri Sendikasý (KESK) G.Antep Þubeler Platformu tarafýndan, son dönemde yaþanan güncel geliþmelerle ilgili olarak bir basýn açýklamasý düzenlendi. 25 Ekim Cumartesi günü saat 12:00’de Antep Adliyesi önünde KESK dönem sözcüsü Ali Ersönmez tarafýndan okunan basýn açýklamasýnda, dünyada ve ülkemizde uygulanan sosyal, siyasal ve ekonomik politikalar ve uygulamalarýn iflas etmeye baþladýðý, uluslararasý sermayenin bu durumdan tedirgin olduðu ve bu sermaye grubunun yerli temsilcisi olan AKP’nin gündemi gizleme çabasý içinde olduðu anlatýlarak þöyle denildi: “Ülkemizde hýzla týrmandýrýlan þoven, ýrkçý dalga, tutuklu ve hükümlülere yönelik saldýrýlarla cezaevlerinde de sürmektedir. Engin Ceber’in cezaevindeki ölümü ile sonuçlanan süreç, ülkemizdeki cezaevi ve karakollardaki iþkence iddialarý da toplumsal kaygý ve gerginliði týrmandýrmýþtýr. Gün geçmiyor ki çeþitli cezaevlerinden veya karakollardan hak gasplarý ile birlikte, dayak ve darp uygulamalarýnýn yoðunlaþtýðý ile ilgili iddialar kamuoyuna yansýmasýn. Tüm tutuklu ve hükümlülerin temel insan haklarýna ve özgürlüklerine saygý gösterilmelidir. Nerede olursa olsun temel hak ve özgürlükleri kýsýtlamaya yönelik her uygulamaya karþý duracaðýz. Ýnsanlýða karþý iþlenen suçlardan olan iþkence, kaba dayak ve kötü muameleye karþý tüm kamuoyunu duyarlý olmaya davet ediyoruz.” Yapýlan açýklamada, Türkiye’de kýþkýrtýcý ve provokatif açýklamalar ile toplum içinde kamplaþmalar yaratýldýðý ve bunun sonucunda özellikle emekten, demokrasiden, eþitlikten yana olan kesimlere yönelik saldýrýlarýn arttýrýldýðý anlatýldý. 21 Ekim 2008 gecesi Denizli Eðitim Sen þubesine yapýlan saldýrýnýn da milliyetçi, gerici, þoven açýklamalardan ve hedef göstermelerden baðýmsýz olamayacaðý belirtilen açýklama “Hiçbir saldýrý bizleri haklý mücadelemizden ve inandýðýmýz deðerlerden vazgeçiremez” þeklinde devam etti. “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” sloganlarýnýn da atýldýðý eylemin sonunda Balýklý Parký’nda imza standý açan Türkiye Motorlu Taþýt Ýþçileri Sendikasý’na baðlý (TÜMTÝS) iþçilerin bulunduðu alana doðru yürüyüþe geçildi. “TÜMTÝS Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarý ile gelinen stantta KESK’li emekçiler imza vererek TÜMTÝS iþçilerine destek sunduktan sonra bir konuþma yapan KESK dönem sözcüsü Ali Ersönmez, iþçi ve emekçilerin tüm mücadelelerinde, sýnýf bilinci içerisinde, birlikte hareket etmeden baþarý kazanamayacaðýna deðindi. Eylem alkýþlarla sona erdikten sonra eyleme destek veren bazý emekçiler sivil polisler tarafýndan durduruldu ve artýk her eylem sonunda rutin hale gelen, insanlarýn yasal haklarýný kullanmalarýna bile tahammülsüzlüðün bir göstergesi ve caydýrma yöntemi olan kimlik kontrolü de yapýlmasý ihmal edilmedi.

127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

Mücadele Birliði Antep


Yeni Evrede

Röportaj

Mücadele Birliði

BÝZÝ BÝZDEN BAÞKA KURTARACAK KÝMSE YOK

Mücadele Birliði: UNO (Unmaþ-Unlu Mamüller Anonim Þirketi) OSB (Organize Sanayi Bölgesi) Dudullu-Ümraniye’de geçtiðimiz haftalarda yaþanan olaylarý kýsaca özetler misiniz? Eski UNO Ýþçisi: 2 Eylül Salý günü Uno Fabrikasý’nda çalýþan ben de dahil 11 iþçiyi iþten çýkardýlar. Ýþten çýkarýlmamýzýn nedenlerini daha iyi anlatabilmek için baþa dönmemiz gerekiyor. Uno, 1994 yýlýnda kurulmuþ, paketlenmiþ ekmek üretimi yapan bir fabrika. Galeta, çýtýr, tost ekmek, light ekmek, hamburger ekmek gibi bir çok alanda üretim yapan, kendi sekörünün %70’ine hakim bir fabrika. Türkiye’nin onlarca iline, hatta Kýbrýs’a bile týrlarla daðýtým yapýlýyor. Tüm gün vardiyalý bir þekilde üretim yapýlýyor. Bu vardiya gibi görünüyor ancak mesaisi çok, neredeyse 2 vardiya þeklinde çalýþýlýyor. 27 bin metrekare arazi üzerinde kurulu dev tesiste imalat, lojistik, paketleme, donuk hat ve idari kýsým olmak üzere birimler var. Yaklaþýk 700 iþçi çalýþýyor. Günlük üretimi 500-600 bin adet ekmeði buluyor. Lakin bu üretimden iþçinin payýna düþen 495-550 ytl arasý komik bir rakam. Fabrikadaki yoðun çalýþmadan dolayý yaþanan birçok iþ kazasý oluyor. Birçok iþçi arkadaþýn iþaret ve baþ parmaðý kopuk. Yine yoðun çalýþmadan bel fýtýðý, boyun fýtýðý olanlar var. Çalýþma þartlarýnýn bu denli aðýr olmasýndan ve düþük ücretlerden kaynaklý yýllardýr belli aralýklarla süren sendikalý olma çabasý vardý. 1998’den beri iþçiler sürekli bir sendika arayýþý içinde oldular. Ýlk DÝSK’e baðlý Gýda-Ýþ’le örgütlenme giriþimleri oldu. Ardýndan Hak-Ýþ’e baðlý Öz-Gýda Ýþ’te yine baþarýsýzlýkla sonuçlandý. 2005 Þubat’ýnda Tezkoop Ýþ’te örgütlenma çabasý, 2006 Türk Ýþ’e baðlý Türk Gýda Ýþ’le örgütlenme çalýþmalarý, her seferinde patronun ayak oyunlarýyla, iþten çýkarmalarla baþarýsýzlýða uðradý. Ülker firmasý 2008 yýlýnda Uno Fabrikasý’nýn %51’ini satýn aldý ve her konuda söz sahibi oldu. Ýþçilerin zaten Tek Gýda Ýþ’te üyelikleri dururken (148 iþçi üyeydi sendikanýn gelmesi için 288 olmasý gerekiyordu), pat-

ron tarafýndan (yani Ülker) direktör, müdür, müdür yardýmcýsý, amirler, þefler tarafýndan açýk ve aleni bir þekilde iþçilere baský yapmak kaydiyle, Öz Gýda Ýþ denen sendikaya zorla üyelikler baþladý. Fakat birçok iþçi bu dayatmayý bizlerin de telkiniyle kabul etmedi. Bizi Öz Gýda Ýþ örgütlenmesinin önünde engel olarak gören patron ve yandaþlarý tarafýndan iþten çýkarýldýk. Ýlk gün ben de içlerinde 11 iþçi arkadaþý odaya çekip bizlerden çok memnun olduklarýný, iþe gidiþ geliþlerimizle ilgili bir sýkýntý olmadýðýný, fakat þirket bünyesinde bize yer olmadýðýný söyleyerek kibarca kovdular. Ýlk þaþkýnlýkla tepki verdiysek de çýkýnca ne yapacaðýmýzý kararlaþtýrmaya baþladýk. Hem öfkeliydik, hem nasýl geçineceðimizi düþündüðümüzden kaygýlý, hem de haksýzlýða uðramanýn üzüntüsü bir arada ilk adýmýmýzý attýk. Noterden Uno Fabrikasý’na ihbarda bulunduk. Yani iþten çýkarýlma gerekçeli kararý istedik. Ýlk gün bizleri iþten çýkarmak için bir bahane bulamayan patron, çektiðimiz ihbara performans düþüklüðü bahanesiyle iþten çýkarldýðýmýzý noter aracýlýðýyla cevapladý. Çalýþma Bakanlýðý Ýl Bölge Müdürlüðü’ne þikayette bulunduk. Ayrýca bir avukat aracýlýðýyla iþe iade davasý açtýk. Hukuki olarak hakkýmýzý aramayla yetinmedik. Çünkü öðrendiðimize göre 100 iþçiyi daha iþten çýkaracaklardý. Biz de iþten atmalarý biraz olsun güçleþtirmek ve sessiz kalmayacaðýmýzý göstermek anlamýnda fiili direniþe baþladýk. Uno Fabrikasý’nýn kapýsýnýn önünde döviz ve önlüklerimizle, alkýþlarýmýzla, sloganlarýmýzla beklemeye baþladýk. Patron bizim bu hareketimiz karþýsýnda servislere, güvenliðe, iþçi arkadaþlara kýsacasý herkese “onlar gibi atýlmak istemeyen onlara selam vermesin” demiþ. Ýlk gün psikolojisini üstünden atan iþçiler 2. gün her þeyi göze alarak kapý önünde bizlerle görüþmeye, konuþmaya baþladýlar. 12 Eylül’de saat 16.00’da konuyla ilgili bir basýn açýklamasý yaptýk. Yine fabrikadaki arkadaþlarýmýz alkýþlarla bizlere destek verdiler. Çevre fabrikalardan arka127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

daþlar bizi ziyaret etti. Mücadele Birliði de dahil birçok yapýdan arkadaþ desteðe geldi. 13 Ekim Pazartesi akþamý itibariyle fabrika önündeki eylemimize son verdik. 41 gün boyunca iþten atýlma sebebimiz olan Tek Gýda Ýþ Sendikasý’ndan ne maddi ne manevi destek alamadýðýmýzdan ve içerdeki iþçi arkadaþlarýmýzýn (küçük bir kýsmý hariç) ciddi bir adým atmamasýndan kaynaklý eylemimizi bitirdik. Ancak 20-25 kiþi kendini topun aðzýna koydu. Çok büyük bir vefa örneði gösterdi. Ýþte gerçek sýnýf dayanýþmasýydý bu. Bu eylemi bitirmemizin bir nedeni de ben 2 çocuk babasý bir iþçiyim 1,5 aydýr iþsizim ve kiradayým ve diðer atýlan arkadaþlarla da ayný durumdayýz. En önemli etkenlerden biri de buydu. Mücadele Birliði: Yaþadýðýnýz bu deneyim bir iþçi olarak yaþamýnýzý ve bilincinizi nasýl etkiledi? Eski UNO Ýþçisi: Önceden sosyal demokrat bir insandým CHP’ye oy veriyordum, demokrasiye inanýyordum. Hukukun bizleri koruyacaðýna, adalet getireceðine inanýyordum. Fakat bu süre içerisinde gördüm ki aslýnda iþçileri düþünen veya koruyan bir sistem içinde yaþamýyoruz. Çünkü CHP’li olduðunu söyleyen müdürümüz bizleri iþten çýkardý. Ýþ Mahkemesi sürecinde kanunda 3 ayda bitmesi gereken davanýn 1-1,5 senede sonuçlanabileceðini öðrendim. Patron iþten attý, mahkeme umutsuz bir çýrpýnýþ, polis sakýn ha radikal gruplara karýþmayýn tehditleri savurdu, sendika zaten ilgisiz kaldý. Yani zincirleme birbirlerine baðlýlarmýþ. Ýlk baþta yalnýz hissettim ama görünen o ki bizi bizden baþka kurtaracak kimse yok. Bu somut olayda dahi içerdeki iþçi arkadaþlar ve çevre fabrikalar ciddi olarak sahiplense, her olay karþýsýnda bi arada tavýr konsa her iþin altýndan kalkarýz. Sýnýfýmýza daha fazla eðilmem gerektiðini anladým. Ýþçilerin geliþmesi ve örgütlenmesi lazým. Artýk yasalardan, mahkemelerden, CHP’den v.b bir beklentim yok. Tek umudum iþçi sýnýfýnýn geliþmesi ve güçlenmesi. Mücadele Birliði: Bu röportajý bizimle yaptýðýnýz için teþekkür ederiz. Eski UNO Ýþçisi: Biz teþekkür ederiz.

17


Yeni Evrede

Röportaj

Mücadele Birliði

KAPÝTALÝST SÝSTEMDE EMEKÇÝ KADIN OLMAK

GEB: Türkiye’de çalýþan kadýn olmak ne gibi zorluklarý beraberinde getiyor anlatýr mýsýn? TUÐBA: Varoþ bir semte yaþýyorum, üstelik eþimden boþanmýþ bir bayan olarak toplumsal bilinç almamýþ insanlarla çalýþmak zor koþullar yaratýyor. Erkek eðemenliði daha belirgin olan bu toplumda emeðimi ucuza satmamýn yaný sýra, kadýn olduðumdan kaynaklý bir yýðýn sorun yaþýyorum. Sabah saat 05.00’te uyanýp akþam geç saatlere kadar, buna karþýlýk bile demeye dilim varmýyor, 80 ytl gibi bir ücretle sigortasýz, hiçbir güvence olmadan çalýþýyorum. GEB: Çalýþtýdýðýn iþ yerinde ne gibi sorunlarla karþýlaþýyorsun ? TUÐBA: Çalýþtýðým iþyerinde aðýr koþullarda çalýþmak yetmezmiþ gibi, bir de aðýr hakaretler aþaðýlanma ve küfürlerle karþýlaþýyorum. Bunu yapanlar patron ve yetkili kiþiler, yemeðimizi bile oturarak yememize müsade etmiyorlar. Hatta patron bizi otururken gördü, “þuraya bir tabela asacaðým, benim iþ yerimde oturanýn …” söylemeyi insanlýk onuruma yakýþtýramayacaðým küfürler etti. GEB: Çalýþtýnýz iþyerinde göreviniz neydi? TUÐBA: Beni tezgahtar olarak iþe aldýlar, yapmadýðým iþ kalmadý. Yerleri sildim, tuvatleri temizledim. Çalýþtýðým iþyeri simit fýrýný ve simit satýþýný da yapýyordu. Beni tezgahtar diye alan patron simit imalatýnda da çalýþtýrdý, bayrama yakýn saat 01.00’den 02.00’ye kadar çalýþtýðým oluyordu, mesai parasý vermiyorlardý. Bunun yaný sýra haftalýðýmý bile alamýyordum GEB: Ýþyerinde yaþadýðýn en belirgin ve seni etkiyen baþlýca sorunlardan bahseder misin? TUÐBA: Baþtan da söylediðim gibi, bilinç düzeyi düþük bir çevrede yaþamamýn yaný sýra, genelde bir erkek eðemenliði olan bir toplumda kadýn, insan olmaktan çok cinsel bir obje olarak görülüyor. Patron benim iþe ihtiyacým olduðumdan, hatta mecbur olduðumdan kaynaklý, diðer bayan arkadaþlarým içinde geçerli, sürekli tacizlerde bulunup, dolaylý yollarda ahlaksýz tekliflerde bulunuyordu. Benim eþimden ayrýldýðýmý bildiði için bunu kullanarak bu tacizleri sürdürüyordu. Hatta bir keresinde genç güzel bir bayan iþ baþvurusu için geldi, patron elemana ihtiyacý olmadýðý halde bayanýn dul olduðunu anlayýnca iþe aldý. Kadýn akþam iþten çýkýnca dolmuþ duraðýnda kendisiyle konuþtum, patronun nasýl aþaðlýk bir biri olduðunu, iþçiye ihtiyaç olmadan durumundan dolayý iþe aldýðýný söyledim, bayan inanmadý, iþyeriyle sorunum olduðundan kaynaklý böyle konuþtuðumu zanetti. Ama ben 2 yýldýr bu iþyerinde çalýþtýðýmý, patronu iyi tanýdýðýmý anlatým. Ýnanmamak için direndi ama kafasýnda soru iþaretleri býraktým, kadýn o günden sonra iþe gelmedi. Gelmediði için sevinmiþtim, þimdi daha çok sevinmem için benim de bu aþaðýlýk bataklýktan kurtulmam gerekiyor. GEB:Nasýl çalýþmaya baþladýn, ne gibi zorluklarla karþýlaþtýn ? TUÐBA: Türkiye’de ekonomik koþullar ortada. Evde 9 kiþiyiz, babam emekli. Bir emekli maaþýyla 9 kiþinin karný nasýl doyar, hele alým gücünün bu kadar düþük olduðu bir ülkede. Ben ça-

18

lýþmak zorunda kaldým ama ailem karþý çýktý. Ele güne ne deriz, çalýþan dul kadýna bu çevrede nasýl bakýlýr... Ben bu ön yargýlarý kýrmak zorundayým. 9 yýl ailemle mücadele ettim, haklý mücedelemi kazandým. Bir iþyerinde aþçý olarak iþe baþladým, yarým gün çalýþtým, amcamýn oðullarý gelip beni zorla aldýlar, kadýn çalýþmaz dediler. Bir perde maðazasýnda iþ buldum, yaklaþýk bir ay gizli çalýþtým, amcamýn oðullarý farkýna varýnca oradan da aldýlar. Ama bir gün olsun, aç mýsýnýz tok musunuz diye sormadýlar. Nasýl bir erkek çalýþýp geçimini saðlýyorsa, bir bayanýn da çalýþmasý kadar doðal bir þey yok. Artýk bu canýma tak etti, bu yaklaþýmlarý kadýna insan gözüyle bakmadýklarýnýn ifadesiydi. Babama onlarla konuþmasýný söyledim, ne olursa olsun takmayacaðýmý ekledim. Bu arada ikinci evliliðimi yaptým, hiç tanýmadan görmeden, görücü usulu biriyle evlendim. Bana otuz sekiz yaþýnda dediler, ben yirmi beþ yaþýndaydým. Sonradan öðrendim, kýrk altý yaþýndaymýþ. Bu koþullarda ancak bir ay evli kalabildim, ayrýldýðýmda hamileydim, kürtaj oldum. Ýkinci bir boþanmanýn getirdiði olumsuzluklar yetmezmiþ gibi, çevremdeki insanlar bana daha çok ön yargýlý bakmaya baþladýlar, hakkýmda dedikodular yayýldý. Ýntiharý bile düþündüm, evden kaçýp, bu çevreden uzaklaþmayý bile düþündüm. Ýlk evliliðimden olan kýzým bu yaþananlardan ister istemez etkileniyordu. Bu durum üzütülerimi bir kat daha artýrýyordu. Çevremde kadýn olduðum için yeterince aþaðlanýp horlandým, ezikliði kabullendim, düþündüm artýk ne olursa olsun direnecektim. Bu sorunlarla baþa çýkacaðýma inandým, çünkü bir çocuðum vardý, benim geleceðimi hazýrlamayan anne babama çok öfkeliydim. Gerici tutumlarý beni bu hale getirdi, ben çocuðuma bunlarý yaþatmamak için direneceðim GEB: Kurtulma çabalarýn sonuçlandý mý? TUÐBA: Bayramda 05.30’da iþ baþý yapýyorduk, gece saat 01.00 ve 02.00’ye kadar çalýþýrdýk, oruç tutuðumuz halde akþam yemeði bile yiyemezdik. Bir keresinde Ramazan ayýnda iftarýmýzý 22.00 sýralarý ancak açabilmiþtik. Sýk sýk müþteriler geldiðinden dolayý sofradan kalkmak zorundaydým, en son sofranýn baþýna döndüðümde patron, “babanýn lokantasýnda mý yemek yiyiyorsun, kalk sofradan” dedi, karným doymadan kalktým. Yoðun baskýlara dayanamayýp patronla tartýþtým, o da “bayramdan sonra iþe gelme” dedi, ben de “ver hesabýmý, bugünden itibaren iþe gelmeyeceðim” dedim, “bayrama kadar gel hesabýný alýrsýn” dedi. Bayramdan sonra iþten ayrýldým, beni telefonla aradý iþe dönmemi söyledi, ben de iþ bulduðumu, kendileriyle çalýþmayacaðýmý söyleyince öfkelendi. Benim iþe gitmemeden kaynaklý zarar ettiðini, paramý vermeyeceðini söyledi ve paramý alamadým. GEB: Son olarak vermek istediðin bir mesaj var mý? TUÐBA: Þu anda bir lokantada kasiyerim. Sömürü bu sistemin her alanýnda mevcut, ama hiç olmasa biraz daha rahatým. Kadýn sorularýna sizin gibi deðinenler çoðalsa, sorunlar çözülür. Ýlginize teþekürler. GEB: Biz teþekür ederiz. Kadýn sorunu bu toplumun kanayan yarasýdýr. Sizlerle beraber çözüm bulacaðýz, insanlýðýn kurtuluþunu insanlar sonuca vardýracak.

127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

GEB


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

RedHack (Kýzýl Hackerlar) Hakkýnda

Eylemler

Burjuva Basýnda Çýkan “Çarpýtma” Haberler

Redhack basýn bürosundan yapýlan açýklamayý, haber niteliði taþýdýðýndan yayýnlýyoruz: Birkaç gün önce DTP sitesinin hacklenmesi ve ýrkçý sloganlarla Kürt kadýnlarýndan, Kürtlerin fizyonomisine kadar “alçakça” küfürlerle donatýlmasýna, ardýndan Mücadele Birliði platformuna yönelik faþist baskýlar, gözaltýlar, tutuklamalardan kaynaklý bir düzine eylem gerçekleþtirilmiþti. Ergenekon gazetesinin kýrýlmasýyla baþlayan bu eylemler, (...) Türkiye Polis Dergisinin kýrýlmasýyla devam etmiþti. (bkz polisdergisi.org) Bu da haber olarak, kimi “basýn” gruplarýnca abartýlý ve bir o kadar da çarpýtýlarak verilmiþ, bizlerin DTP’li olduðumuz, DTP yönlendirmesiyle hack yaptýðýmýz gibi söylemlerle “sosyalizm’den ve ideolojilerden anlamadýklarýný açýkça gözler önüne sererek” efendilerinin istemlerini yerine getirmiþ, sýnýfsal karakterlerine uygun, yanlý, taraflý haberler yapmýþlardýr. Bu þekilde DTP’ye saldýrarak illegal bir iþi onlar yapmýþ gibi göstermeye, Mücadele Birliði için yapýlan hack eyleminin de üstünü örterek sýnýfsal karakterimizi örtmeye çalýþmýþlardýr. (Eylemle ilgili çýkan haberleri www.kizilhack.org adresinden takip edebilirsiniz.) Bu tür haberlerin çýkmasý kuþkusuz ki burjuva haber yayýmcýlarýnýn objektif ve etik habercilikten ne anladýklarýnýn iyi bir kanýtýdýr. Bu veya benzer “psikolojik savaþ” manevralarýnýn devrimcilerin amaçlarýný sekteye uðratacaklarýný sanýyorlarsa yanýlýrlar. Mücadele Birliði dergisinin basýlmasýndan kaynaklý olarak da kýrýlan sayfalar varken ve bu sayfada onlardan biriyken, yapýlan haberlerde bunun “bilinçli” bir þekilde adýnýn geçirilmemesi kuþkusuz ki sýnýfsal mücadelemizin üstünü örterek, bizi baþka bir þeymiþ gibi lanse ederek, efendilerinin gözüne girme telaþýdýr. Herkes bilir ki, elma, ne armuttur nede kavun. O elmadýr. Bu mandavallarý bilinçli insanlarýn yemeyeceði açýktýr! Her momünist gibi “uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýný” tanýyan bizler, ezilenlerin, Kürt ulusunun yanýnda olduðumuzu bir kez daha vurguluyor ve bir kez daha onlarý daha güzel bir gelecek için, sosyalizm için savaþa davet ediyoruz. Türk hakim sýnýflarýnýn, ezenlerin, zenginlerin, çapulcularýn korkusu olmaya devam edeceðiz! Fedakar, çilekeþ halkýmýzý açlýða mahkum edenlere, renklere bölenlere bu dünyayý dar edeceðiz! Türk, Kürt, Ermeni, Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði! Mücadele Birliði Yalnýz Deðildir! Mücadele Birliði’ne Yapýlan saldýrý hepimizedir! Yaþasýn Sosyalizm ve Yüce Komünizm Davamýz! Mahir, Deniz, Ýbo yaþýyor! Devrimciler Savaþýyor! Yaþasýn Devrimci Dayanýþma! ve onun ürünü REDHACK/Kýzýl Hackerlar http://www.KizilHack.Org Faþizme inat, savaþýyor REDHACK! Members@KizilHack.Org Halk için Hack. REDHACK! RedHack Basýn Bürosu 11/08

ÝZMÝR’DE YASAKLANAN MÝTÝNG VE SALDIRI

26 Ekim 2008 Pazar günü, “Ege’de militarizme, ýrkçýlýða ve linç kültürüne geçit vermeyeceðiz” adý altýnda Cumhuriyet Meydaný’ndan Gündoðdu’ya doðru yürüyüþ þeklinde bir miting düzenlenilecekti. Ancak Valilik ve emniyet, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramý dolayýsýyla yapýlacak olan “provalar ve olasý provokasyonlar”ý bahane ederek bu mitingi yasakladý. Mitingin örgütleyicileri olan kimi siyasi parti ve devrimci hareketlerin en son aldýklarý karar, Konak Eski Sümerbank önünde basýn açýklamasý oldu. 26 Ekim Pazar günü Konak Eski Sümerbank önünden Cumhuriyet Meydaný’na kadar heryer Çevik kuvvet, panzer ve akrepler tarafýndan sarýlmýþtý. Saat 13.00’den itibaren Konak Eski Sümerbank önünde toplanmaya baþladýk. Biz Mücadele Birliði Platformu olarak basýn açýklamasýna katýlým saðladýk. Saat 14.00’te DTP Urfa ve Bitlis Milletvekillerinin gelmesiyle basýn açýklamasýna baþlanýldý. Ýlk önce DTP Urfa ve Bitlis milletvekilleri Kürtçe ve Türkçe, valiliðin ve emniyetin düzenlenilmesi planlanan mitingi yasaklamalarýna iliþkin kýnama konuþmalarý gerçekleþtirdiler. Daha sonra hazýrlanan ortak basýn metni okunmaya baþlandý. Basýn metni okunduktan sonra en baþtada olduðu gibi sloganlarla bitirildi. Daðýlma sýrasýnda çevik kuvvet polisleri saldýrmaya baþladý. Kýsa süreli bir çatýþma yaþandý. Bu çatýþma sonucunda 6 kiþi gözaltýna alýndý. Çevik kuvvet polisleri, durakta bekleyen insanlara da kimlik sorarak göz korkutmaya çalýþtý. Mücadele Birliði Platformu / ÝZMÝR 127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

19


Yeni Evrede

Panel

ANTEP’TE PANEL: EKÝM DEVRÝMÝ VE SOSYALÝZM 9 Kasým Pazar günü Antep Mücadele Birliði Platformu tarafýndan bir panel düzenlendi. Ayýþýðý Sanat Merkezi salonunda gerçekleþtirilen panele Mücadele Birliði Platrofmu’ndan Emekli iþçi Ýmam ÖZHARAT ve Ayýþýðý Sanat Merkezi emekçisi ve Grup Denize Ezgi üyelerinden Sinan KOÇUM konuþmacý olarak katýldýlar. Her etkinlikte olduðu gibi bu panelde de sosyalizm mücadelesine hayatýný adamýþ olan tüm ölümsüz savaþçýlarýn zihinlerde canlandýrýlmasý için 1 dakika süre ayrýldý ve saygý duruþunda bulunuldu. Ýlk sözü alan Sinan KOÇUM konuþmasýnýn baþýnda, günümüzde sýradan hale gelmiþ olan telefon, uçak, röntgen cihazý gibi icatlardan ve bunlarýn mucitlerinden bahsederek söze baþladý ve sosyalizm düþüncesinin sadece bir hayalden ibaret olduðunu savunanlara atýfta bulunarak, þöyle devam etti: “O dönemde yaþayan insanlar da bu mucitlerin hayallerine imkansýz gözüyle bakýyorlardý, ancak bugün onlarýn yanýldýðýný açýkça görebiliyoruz. Sosyalist ve komünist toplum biçimlerinin gerçekleþemeyeceðini savunanlar da o günkü insanlardan daha farklý bir durumda deðildir; ve bu mucitler nasýl hayallerini gerçekleþtirmiþlerse, sosyalizm düþüncesi de kaçýnýlmaz olarak dünyayý kapsayacaktýr. Her insanýn bilinci, içinde yaþadýðý topluma göre þekillenir. Dolayýsýyla kapitalist toplumda yetiþen her birey ‘ben’ duygusu ile büyür ve yaþar. Her þeyden önce kendi menfaatlerini düþünür. Bugün dünyada yaþanan birçok sorunun kaynaðý da bu bencillik duygusudur. Ancak sosyalizmde her birey içinde yaþadýðý toplumla birlikte var olur ve bilinci de böyle bir kolektif yaþantý içinde geliþir. Küresel ýsýnma tehlikesine raðmen, buna sebep olan çarpýk sanayi yöntemlerinin terk edilmemesi, orman yangýnlarýný sön-

20

Mücadele Birliði

dürmekte kullanýlan teknoloji yerine savaþ uçaklarýnýn ve savaþ sanayisinin geliþimi için kaynak ayrýlmasý gibi birçok problem bencil sermayedarlarýn kar hýrsýndan kaynaklýdýr. Bunun gibi pek çok sorun, kaynaðýný, içinde yaþadýðýmýz kapitalist üretim iliþkilerinden almaktadýr. Bütün bunlarýn çözümü sadece üretim ve paylaþýmýn kolektif hale gelmesi, yani sosyalizm ile gerçekleþebilir.” Ardýndan söz alan Ýmam ÖZHARAT ise Ekim Devrimi’nin önemine deðinirken dünyadaki bu çapta meydana gelen ilk ve en büyük devrim olduðuna ve gerçekleþmesinden sonra da birçok devrimin önünü açtýðýna dikkat çekti. 1905 ve 1917 yýllarýnda Rusya’da yaþananlarý detaylarý ile anlatýrken Rusya Sosyal Demokrat Ýþçi Partisi’nin (RSDÝP) kuruluþuna deðindikten sonra komite – konsey – sovyet örgütlenmesini anlatarak tabandan merkeze kadar parti içinde ve devrim sonrasý ülke genelinde bu iþleyiþin gerçek demokrasiyi hayata geçirdiðini anlattý. RSDÝP içerisinde Bolþevikler ve Menþevikler olarak gerçekleþen ayrýmý da anlatan ÖZHARAT, o dönemde yaþanan tartýþmalar sýrasýnda Bolþevikler’in ülkedeki belirli birimlerin yönetimini kabullenmek yerine “Tüm Ýktidar Sovyetlere” sloganý ile yönetimin tamamen iþçi sýnýfý ve onun öncülerine geçmesi doðrultusundaki ýsrarlarýna ve zaferlerine dikkat çekerek sözlerini þöyle sürdürdü: “Yaþanan çatýþmalarda mücadele verenler büyük oranda iþçi sýnýfýnýn içerisinden çýkan milis güçleri idi. Çar yanlýsý faþist generallere ve onlarýn ordularýna karþý sýnýf bilinci içerisinde, iktidar hedefi ile savaþtýlar. Ekim Devrimi bütün bu nitelikleri ile günümüzde de güncelliðini korumaktadýr. Kapitalizmin yaþadýðý bunalýmlar, emekçilerin yaþadýðý sömürüler ve sorunlar bunun en önemli kanýtýdýr. Tüm bunlarýn yanýnda Sovyetler Birliði’nin 60 yýllýk süreç içerisinde, kapitalist ülkelerin 100 yýlý aþkýn sürede gerçekleþtiremediði teknolojik ve bilimsel düzeyi yakalamýþ olmasý sosyalist sistemin ayakta olduðu sürece insanlýðýn ortaya koyabileceði geliþimin ne kadar ileri bir noktada olabileceðinin bir göstergesidir.” Ekim Devrimi’nin 91. yýlýna girmiþ olduðu günlerde gerçekleþtirilen panel, soru ve cevaplarýn ardýndan gerçekleþtirilen serbest kürsü bölümü ve Nazým Hikmet’in Lenin için yazmýþ olduðu þiirlerin okunmasý ile sona erdi.

127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008


Yeni Evrede

BU YIL DA TÜYAP’TAYDIK…

TÜYAP

Mücadele Birliði

Bu yýl 27.si düzenlenen TÜYAP Uluslararasý Kitap Fuarý’nda yerimizi aldýk. TÜYAP Kitap Fuarýndan bir hafta önce kurumlarýmýza yapýlan saldýrý, TÜYAP için hazýrlanan kitaplarýmýza polis tarafýndan el konulmasý ve arkadaþlarmýzýn tutuklanmasý bizleri daha da hýrslandýrarak TÜYAP’ta en dikkat çeken standý açmamýzda etkili oldu. Bu yýl ayrýca TÜYAP’ýn temasýnýn, “1968, Kýrk Yýl Önce, Kýrk Yýl Sonra” olmasý ve 68 kuþaðý deyince akla Deniz Gezmiþ-

YENÝ KÝTAPLARIMIZ TÜYAP’TA Ýlk çað... Orta çað... Yakýn çað... Yeni çað... Bu günden durup, geçmiþe bakan “tarihçilerin” verdiði adlar sanki tarih bu gün bitiyormuþ gibi oysa tarih yazýlmaya devam ediyor ilerliyor ve büyüyor insanlýk Bu tarih aya kalkýþlarýn tarihi kahramanlarý ve korkaklarý, zaferi ve yenilgileri yaratan büyük göletlerde biriken çaðlayanlardan akan, hiç durmadan akan ve geliþip büyüyen denizlerine ulaþmasý mutlak insanýn tarihi...

Bu yýl 27.’si düzenlenen Tüyap Kitap Fuarý’nýn 8. gününe yeni kitaplarýmýzýn tanýtýmý ve yazarlarýmýzýn imza günüyle baþladýk. “Ve Ayaða Kalktý İnsan” ve “Sanata Dair Notlar” kitaplarýnýn elimize ulaþmasýyla bu kitaplarýmýz da standýmýza eklendi. Aramýzda bulunan “Ve Ayaða Kalktý Ýnsan” kitabýnýn yazarý Ülkü Þeyda ve “Kirpikleri Islak Gri” kitabýyla Kazým Demir, kitaplarýnýn imza gününü yaparak insanlara devrimci sanatýn susturulamayacaðýnýn en güzel örneðini gösterdiler. Hatýrlayacaðýnýz üzere yeni çýkan kitaplarýmýzýa düzenleme aþamasýndayken polisler tarafýndan el konulmuþtu. Buna raðmen, yoðun bir çabayla zamanýnda hazýrlanan kitaplarýmýz, okuyucularý ile buluþtu.

lerin gelmesi, kitap fuarýna ayrýca bir önem kazandýrdý. Her ne kadar TÜYAP’ta burjuva yazarlarca Denizler Kemalist gösterilse de, yine de herkes Denizleri devrimci yönüyle selamlýyordu. Bu yýl da standýmýz oldukça canlýydý. Stand önünden geçen herkes standýmýzý mutlaka ziyaret ediyor ve güler yüzlerle ayrýlýyorlardý. Daðýtýlan broþürlerimizle insanlara hem TÜYAP’taki yerimizi hem yeni çýkan kitaplarýmýzý bildiriyor, hem de devrimci sanata yapýlan saldýrýnýn basýn açýklamasýný ulaþtýrýyorduk. Ayrýca bir defter açarak “Sanata Yapýlan Saldýrýlara Sessiz Kalma” diyerek insanlara ulaþmaya çalýþtýk ve düþüncelerini yazmalarýna imkan saðladýk. Ýlk gün durgun geçen kitap fuarýnýn ikinci günü bir hayli kalabalýktý. Bir dakika olsun standýmýz boþ durmadý. Broþürler daðýtýyor ve Önsöz dergilerimizle, kitaplarýmýzla, kartpostallarýmýzla standýmýzda insanlara ulaþýyorduk. Hafta içi öðrencilerin gelmesi ise ayrý bir heyecan katmýþtý. Her yerde kalabalýk öðrenci gruplarý vardý ve Deniz’in, Che’nin resimini, kitabýný gördükleri her standa mutlaka uðruyorlardý. TÜYAP Kitap Fuarý boyunca bir çok sanatçý, aydýn, yazar da bizleri yalnýz býrakmadý. 7 Kasým günü ise yapacaðýmýz etkinliðin hazýrlýðý ile uðraþýldý ve çaðrý broþürleri daýtýldý. Bu çabamýz sonuç verdi v saat 14.00’de yaptýðýmýz etkinliðimize bir çok insan katýldý. Tiyatro Simurg’un da katýldýðý etkinlik, Ayýþýðý Müzik Grubu’nun müzik dinletisiyle baþladý. Ardýndan sahnede yerini alan Tiyatro Simurg oyuncularý, “Düþ mü, Gerçek mi ?” adlý oyunlarýný seyircilere sahnelediler. Etkinlik sonrasý Tiyatro Simurg oyuncularý standýmýzý ziyaret ederek her zamanki gibi yanýmýzda olduklarýný bir kez daha gösterdiler. Ayný gün içerisinde iþçi þair Kazým Demir de standýmýzý ziyaret edenler arasýndaydý. Cumartesi ve Pazar günleri de “Ve Ayaða Kalktý Ýnsan” kitabýyla Ülkü Þeyda ve “Kirpiklerin Islak Gri” kitabýyla Kazým Demir, standýmýzda imza günü düzenlediler. Hiçbir baskýnýn bizi yýldýramayacaðýný ve her ne olursa olsun insanlara ulaþacaðýmýzý buradan bir kez daha haykýrýyoruz! Gelin, bu umutlu yolda birlikte olalým. Birlikte üretip, birlikte deðiþelim. Deðiþtirelim köhnemiþ olan her þeyi. Gelin Ayýþýðýnda buluþalým… UMUDUMUZ KAVGADA, KAVGAMIZ SANATIMIZLA

127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008

AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ

21


Yeni Evrede

BASKINLARA BÝR CEVAP DA TÜYAP’TAN… TÜYAP

19 Ekim günü Haldun Dormen Sahnesi’nde BESD’den Ayýþýðý’na uzanan devrimci sanat yaþamýnýn 20.yýlýný kutladýk. O günden baþlayan baský ve yýldýrma operasyonlarý, 23 Ekim sabahý kurumlarýn talan edilmesiyle devam etti. Bu faþist saldýrýlar devrimci sanata ve onun yaratýcýsý olan iþçi sýnýfýna yapýlan bir saldýrýdýr. Bu yýldýrma çabalarýna cevap olarak 20. Yýl kapsamýnda hazýrlanan etkinlik programýna hýzla devam edildi. Etkinliklerimiz Sarýgazi’de baþladý, ardýndan Gazi Mahallesi’nde devam etti. Bu saldýrýlarýn amacý içerisinde Ayýþýðýmýzýn TÜYAP’ta yapmaya hazýrladýðý etkinlikleri de engellemek vardý. Ancak bunu da baþaramadýlar. Çünkü 7 Kasým Cuma günü TÜYAP salonunda önce bir müzik dinletisi ve ardýndan tiyatro gösterimi yapýldý Katýlan izleyicilerin içinde okullarý aracýlýðýyla TÜYAP’a gelen çocuklarýn ve gençlerin yer almasý etkinliðe ayrý bir hava kattý. Etkinlik öncelikle Ayýþýðý Müzik Grubu’ndan iki arkadaþýmýzýn þarký ve türküleri ile baþladý. Ardýndan sahnede Tiyatro Simurg oyuncusu dostlarýmýzýn “Düþ mü, Gerçek mi?” oyunlarýný izledik. Oyun sonunda Tiyatro Simurg adýna konuþma yapan Mehmet ESATOÐLU: “Ayýþýðýmýza yapýlan bu saldýrýlar ve tutuklamalar tüm devrimci sanat emekçilerine yapýlmýþtýr. Bizler buna sessiz kalamazdýk. Bizlerin bu sesine bir ses de siz ekleyin. Sessiz kalmayýn. Biz bu oyunumuzu tutuklanan dostlarýmýza armaðan ediyoruz” dedi. Bu konuþmanýn ardýndan etkinlik sona erdi. Etkinlik sonrasýnda ise izlemeye gelen bazý dostlarýmýz standýmýzý ziyaret ettiler. Tüm baskýlara raðmen Ayýþýðýmýz devrimci sanat mücadelemizde yolumuzu ve bilincimizi aydýnlatmaya devam ediyor. “Umudumuz Kavgada, Kavgamýz Sanatýmýzla” sloganýyla çýktýðýmýz bu yolda hiçbir baský bize geri adým attýramaz. Kapitalizmin çöküþ çýðlýklarý karþýsýnda kitleler yüzünü devrime çevirmeye baþladý. Bu da bir kez daha gösteriyor ki “Yaþam Bizden Yana” UMUDUMUZ KAVGADA, KAVGAMIZ SANATIMIZLA! BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ!

22

Mücadele Birliði

Zindanlardan Mektup Var

Ayýþýðý Sanat Merkezi baþta olmak üzere, Mücadele Birliði Platformu’nun tüm bileþenlerine yönelik baskýnlar sonrasýnda gözaltýna alýnarak, Bakýrköy Kadýn Kapalý Cezaevi’ne konulan Önsöz Dergisi Genel Yayýn yönetmeni Songül Yücel’den gelen mektubu yayýnlýyoruz.

Ayýþýðý’ndan Dostlara,

Hepinize merhaba... Bu yedi aylýk ceza bildiðimiz bir þeydi. Önceki tutukluluktan kalan, yatýlmasý zorunlu bi süre... Merak edilecek bir durum yok anlayacaðýnýz. 20 Mayýs’ta, bahardan yaza geçen o güzel günlerde, yine zorlu týrmanýþýn ardýndan Ayýþýðý’nda buluþacaðýz. Çaylarýmýzý yudumlayarak sohbetimizi yapacaðýz. Bu günü sabýrsýzlýkla bekliyorum. 20.Yýl Etkinliði’nin ardýndan yaþanan gözaltýlara ne demeli. Tarihin cilvesi... Kurulduðumuz yýldan bu yana saldýrýlarla karþý karþýya kalan Ekin-Sanat mücadelemiz 20. yýlýna da saldýrý ile girmiþ oldu. Nasýl ki, yirmi yýldýr her saldýrýnýn ardýndan daha güçlenerek çýktýysak, bu saldýrýdan da güçlenerek çýkacaðýmýza eminim. Artýk somuta dönük faaliyetlerimizle, üretimimizle bu alanda ki 20 yýllýk varlýðýmýzý taçlandýrmalýyýz diye düþünüyorum. Ne dersiniz yanýlýyor muyum? Hemen kollarý sývamaya var mýsýnýz? Gözaltýlar nedeniyle yapamadýðýmýz tiyatro gösterisini yeniden örgütlemeye ne dersiniz? Grup Emeðe Ezgi, Devinim Tiyatrosu, Rasim Oktar Þiir Atölyesi, fotoðrafçýlar, sinema ile ilgilenenler size sesleniyorum somut üretim için kollarý sývamaya var mýsýnýz? TÜYAP için hazýrladýðýmýz kitaplarý ne yapýp edip çýkarmalýyýz. Tabii TÜYAP’a mutlaka katýlmalýyýz. Bu þekilde daha güçlü çýkmýþ oluruz bu saldýrýdan. Bu gün 31 Ekim... Beþ dakika gün 1 Kasým’a devrolacak... Aklým sizde... Þu an belki Tüyap’ta hazýrlýktasýnýz? Belki de tüm iþi bitirdiniz, yarýný bekliyorsunuz? Yanýnýzda olmayý isterdim. Olmadý iþte... Size kolay gelsin... Görüþmek dileðiyle... Songül 127. Sayý / 12 - 26 Kasım 2008




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.