ALACAKARANLIK KUÞAÐI
Yeni Evrede
Küresel Kriz
Mücadele Birliði
Son süreçte emperyalist-kapitalist dünyada doðru dürüst önünü görebilen kaldý mý acaba? Sanmýyoruz. Hepsi bir deprem kargaþasýna tutulmuþçasýna kendini bir an önce dýþarý atmaya ve rahat birkaç nefes almaya çalýþýyorlar. Ama kriz o kadar hýzlý yayýlýyor ki, kimseye soluklanacak zamaný dahi tanýmýyor. ABD’nin en büyük bankalarýnýn bile batmýþ olmasý herkese felaketin boyutunu göstermiþ bulunuyor. Þimdi burjuva dünya “acaba sýra kimde?” sorusuna kilitlenmiþ durumda. Ve hiç kimse kendisini tehlikenin dýþýnda göremiyor. Kapitalist sistemin barometresi durumundaki borsalarýn ibresinin aþaðý doðru gidiþi, kapitalizme geleceðin ne kadar karanlýk olduðunu gösteriyor olsa gerek ki, herkes paçalarý tutuþmuþçasýna saða sola koþturuyor. Kapitalist sistemin duayenlerinden, 18 yýl boyunca ABD Merkez Bankasýnýn baþkanlýðýný yapmýþ olan Greenspane bile “krizin boyutlarý, 40 yýldýr inandýðým sistemin çökmesi beni de þoke etti” diyorsa, varýn gerisini siz hesap edin. Greenspane açýk açýk “Temel taþý kýrdýlar” diyor, yani kapitalizmin çatýrdadýðýný kabul ediyor. Daha önce de yaþanan krizle ilgili olarak “Yüzyýlda bir meydana çýkacak bir kriz” diyerek tehlikenin boyutuna dikkat çekmiþti. Karamsar olan sadece Greenspane deðil, daha doðrusu burjuva dünyada iyimser olan kimse kalmamýþ görünüyor. Fon yöneticisi Japon Yuji Ogha’nýn sözleri her þeyi tüm açýklýðýyla ortaya koyuyor: “Bu çöküþ bizim þimdiye kadar gördüklerimizden çok farklý” diyor, sonra da ekliyor “çözüm için bir þey söylemek de çok zor”. Böylece kapitalizmin bu krizden birkaç yýl içinde çýkacaðýný, klasik kriz döngüsünün sonunda olduðu gibi iyileþmenin baþlayacaðýný ön gören piyasa papazlarýnýn canýna ot týkýyor. “Çözüm” arayanlara, ki kendisi de buna dâhildir, çözümün ufukta gözükmediðini söylüyor. Ne yapsýn koskoca Fransa Cumhurbaþkaný’nın bile “serbest pazar düþünün sonuna geldik. Buradan yeni bir dünya çýkacaktýr” dediði bir zamanda artýk kapitalizmi savunmak (ki kapitalizmin bu krizin arkasýndan toparlanma sürecine gireceðini söylemek de bu anlama geliyor) hani derler ya her babayiðidin harcý deðil.
Tsunami Umut Býrakmýyor Evet, fýrtýna önüne her þeyi katmýþ sürüklüyor görünüyor. Kapitalizmin kara delikleri o kadar çok ki, hani deyim yerindeyse dipsiz bir kuyu gibi her þeyi yutuyor. ABD’nin sigorta devi AIG’i kurtarmak için
devletin yaptýðý 122 milyon dolarlýk yardým da yetmediði için, AIG figan etmeye devam ediyor. Çöküþün hýzý o kadar fazla ki Ýngiliz hükümeti altýn rezervlerini göstererek halký teskin etmeye çalýþýyor ama eskiden piyasadaki paranýn munzam karþýlýðý olarak elde tutulan altýnýn, kocaman bir balon haline dönmüþ olan hayali sermayenin yanýnda lafýnýn bile edilemeyeceðini herkes biliyor. Hedge fonlarýn (serbest fon olarak çevriliyor. Riskli zamanlar için bir havuzda tutulan para anlamýna geliyor) bile boþaldýðý bir dönemde, kapitalizmin çarklarýnýn sýcak para olmadýðý için gýcýrtýyla birbirine sürtünmeye, birbirini öðütmeye baþladýðý bir ortamda, kim Ýngiltere’nin altýn rezerviyle ilgilenir ki! Petrol fiyatlarýndaki düþüþün dolardaki yükseliþe eþlik ettiði bir zamanda kim yüzünü boyatmak için kafasýný uysalca uzatýr ki! Eðer Hedge fonlarýn bile içi boþalýyorsa, sistemin çarkýný döndürmek için son damla yað da kapitalistlerin avuçlarýnýn içinden akýp gidiyorsa geriye ne kalýyor dersiniz? Kim bilir belki kilisede nakit para duasýna çýkarlar! Ama bu tsunaminin daha da güçlü ezeceði günlere doðru gittiðimiz artýk bir sýr deðil. Krizin domino etkisi kendisini daha fazla gösterecek, buna kuþku yok. Lehman Brothers’ý yiyen bir krizin daha ufaklarý yememesi beklenemez.
Kriz, Türkiye’ye Teðet Mi Geçecek? Baþbakanýn her konuda olduðu gibi, dünyayý sarsan krizin karþýsýnda da efelenmesi ve “bize bir þey olmaz” demesi artýk kimseyi inandýrmýyor. Tsunaminin, önüne çýkan her þeyi yerle bir edip geçtiði bir dönemde, bu tür demeçler mezarlýktan geçen birinin ýslýk çalmasýna benziyor. Bir zamanlar Demirel de Arjantin’de kriz sonrasý halk ayaklanýp önüne çýkan dükkânlara vb. saldýrýnca “bizde bu olmaz. Bizim halkýmýz harama el uzatmaz” diyerek halký teskin etmeye çalýþýyordu. Ne zaman yazar kasalar havada uçuþmaya baþladý, o zaman bu halkýn hiç de öyle sanýldýðý gibi kurbanlýk koyun olmadýðýný anladýlar. Þimdi “Türkiye güvenli liman” vb. diyerek, krize karþý yiðitlenmenin nereye kadar gideceðini de görebiliriz. Ama ufak ufak da olsa baþlayan serzeniþlerden aslýnda tehlikenin farkýnda olduklarýný da anlayabiliriz. Recep Tayyip Erdoðan, reel sektöre (sanayici kapitalistlere) kredi vermeyen bankalarý eleþtirerek, kendi bindikleri dalý kestikleri anlamýna gelecek þeyler söyledi. Ýyi de, kelin merhemi olsa önce kendi baþýna sürecek zaten! Kendi borç almakta güçlük çeken ban128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
kalar nasýl olup da baþkasýna borç verecek. Bankasýna güvenmeyen mudî mevduatýný çekiyor, müþterisine güvenmeyen banka da kredileri kesiyor. Zaten kriz de bu deðil mi? Tam anlamýyla bir güven krizi yaþanýyor. Hiç kimse güvenip de bir baþkasýna borç vermiyor. Bu IMF açýsýndan da böyle. Kýsa süre öncesine kadar IMF’ye efelenen hükümet, þimdi nasýl ederiz de IMF ile stand-by anlaþmasý yaparýz derdine düþmüþ durumda; çünkü görüyorlar ki borç almadan çarklarý döndüremeyecekler. Peki, IMF borç verebilecek mi? Ya da nereye kadar verebilecek? Artýk herkes “finans krizi” olarak adlandýrýlan þeyin sadece bir finans krizi olmadýðýný, bunun kapitalizmin genel krizi olduðunu ve bunun altýnda yatan þeyin bizzat kapitalist üretimin hareket yasalarý olduðunu biliyor. Kapitalist üretimin anarþik yapýsý krizleri tetikliyor ve hýzla yayýlmasýný saðlýyor. Þimdi finans alanýnda yansýmasýný bulan krizin asýl kaynaðý da fokurdamaya baþlamýþ durumda. Türkiye’deki burjuva ekonomistleri baðýr çaðýr ortaya düþmüþ durumdalar. Söyledikleri “düþüþ kesin, kendine yastýk bul!” iþte bu kadar. Herkes gemisini kurtarma derdine düþmüþ durumda; ama unutulmasýn ki eskiden krizler 3. Dünya ülkelerinde baþlýyordu, onun kapitalist merkezlere yansýmasý söz konusu oluyordu. Bu kez dominonun taþlarý ters taraftan devriliyor. Krizin Türkiye’ye yansýmasýnýn, ilk elden fabrikalarýn, dükkânlarýn kapanmasý, iflaslarýn çýð gibi artmasý; iþsizlikle beraber yoksulluðun had safhaya varmasý olacaðý görülüyor. Üretimin düþmeye baþladýðý zaten görülüyor. Kredi alýmý ve borçlanmanýn bu güven krizi ortamýnda giderek daha da zorlaþacaðýný söylemek için kâhin olmaya gerek yok. En önemlisi, yakýnda “bize bir þey olmaz” yalanýna inanacak kimsenin kalmayacak oluþu. Emperyalist-kapitalist sistemin krizinin giderek derinleþeceðinin sinyalleri artýk daha güçlü hissediliyor. Dünya yeni bir alt üst oluþa gebe. Ama unutulmamasý gereken bir þey var. Kapitalist sistemin tabutuna son çiviyi çakacak olan güç, henüz harekete geçmiþ deðil. Öznel faktörün rolü, tarihin hiçbir döneminde olmadýðý kadar artmýþ durumda. Proletaryanýn ve onun devrimci sýnýf partisinin atacaðý her adým þimdi her zamankinden daha büyük bir öneme sahip olacaktýr. Ekim Devrimi’nin yýl dönümünde Bolþeviklerin yaratýcýlýklarýndan öðrenilecek çok þey var.
3
DEVRÝM SAVAÞAN ÝÞÇÝLERLE GELECEK!
Yeni Evrede
Küresel Kriz
Mücadele Birliði
Þu sýralar tüm dünyada kapitalist ülkelerin atanmýþlarý, seçilmiþleri, bütün bürokratlarý, sistemin devamýndan yana olan ekonomistleri, akademisyenleri el ele vermiþ, harýl harýl çalýþýyorlar, toplantý üzerine toplantý yapýyorlar. Bu toplantýlarda iflasýný açýklayan bu bankanýn, finans kurumunun ya da þu sigorta þirketinin nasýl kurtarýlacaðýndan daha çok, bir sistem olarak çöküþün eþiðine gelmiþ olan kapitalizmin nasýl kurtarýlacaðý üzerine çareler aranýyor. Dünya burjuvazisi bu seferki krizin kârdan zarar etme ile deðil, topyekûn çöküþ ile sonuçlanabileceði korkusunu iliklerine kadar hissetmiþ durumda. Son haftalarda çýkarýlan kurtarma programlarý, en yetkili aðýzlardan yapýlan iyimser açýklamalar, bu korkuyu biraz olsun hafifletme, yüreklere su serpme çabalarýdýr. ABD, Avrupa gibi merkez ülkelerde, “kapitalist sistem daha fazla böyle gitmez”, “bu, sistemin iflasýdýr” türünden itiraflarýn yaný sýra, “el ele verip sistemde iyi iþlemeyen yerlerde düzeltmeler yaparsak hep birlikte kurtulabiliriz, en azýndan bir süre daha idare edebiliriz” tezleriyle tekelleri ayakta tutabilmenin planlarý hazýrlanýyor, uygulanmaya çalýþýlýyor. Yaþanmakta olan ekonomik kriz bölgesel deðil, küreseldir. Kapitalist sistemin geldiði bu aþamadan sonra hiçbir krizin bölgesel olarak yaþanmasý, gelip geçmesi beklenemez. Dünyanýn neresinden baþlarsa baþlasýn, hýzla dünyanýn bütününü etkisi altýna alacaktýr. Hiçbir ülke ekonomisinin krizden etkilenmeme þansý yoktur. Dolayýsýyla, Türkiye gibi azgeliþmiþ tabir edilen baðýmlý bir ülke ekonomisinin krizden nasýl, ne derece etkileneceðini, nasýl bir yýkým yaratacaðýný tahmin etmek, bu topraklarda yaþayan iþçi ve emekçiler için hiç de zor bir þey deðil. Recep Tayyip Erdoðan ve tayfasý, TÜSÝAD gibi örgütlerin “krize hazýrlýksýz yakalandýk, gerekli önlemler alýnmadý, reform süreci tamamlanmadý” biçiminde veryansýn etmeleri ve her fýrsatta hükümeti azarlamalarý karþýsýnda, yan odadan gelen týkýrtýya bakmaya ürken, “kedidir kedi” diyerek kendini avutan korkak misali, “biz þerbetliyiz bize bir þey olmaz” açýklamalarýyla ne denli komik duruma düþtüklerinin farkýndalar mý bilemeyiz. Ancak bu açýklamalarýn ne sermaye sýnýfýný, ne de iþçi ve emekçileri bir nebze rahatlatmadýðýný biliyoruz. Dünya burjuvazisi rahat deðil, çünkü bu defa iþleri gerçekten zor. Bir yandan kapitalist sistemi ayakta tutan dev sermayeli tekellerin iflasýný önlemek, öncelikle de bu dev tekelleri ayakta tutmak, diðer yandan önüne geçemediði bu çöküþün sonuçlarýyla, kitlesel iþsizlikle baþ edebilmek zorunda. Kapitalist sistemi kurtarma adýna mesai yapanlar, iki çýkmaz arasýnda gidip geliyorlar. Birincisi; kurtarýlmasý gereken tekeller için gerekli sermaye o denli büyük ki, birçok ülkenin bütçesinin tamamý bile telaffuz edilen rakamlarý karþýlayabilmekte yetersiz kalýyor. Bu nedenledir ki, hükümetler sýk sýk tüm burjuva sýnýfa, birleþip ortak hareket etme konusunda uyarýlar yapýyor. Ama kim dinler ki? Hiçbir kapitalist, sýnýfýnýn çýkarlarýný kendi özel çýkarlarýnýn üstünde tutacak kadar ahmak saymaz kendini. Ýkincisi; finans sektöründe baþlayan kriz kaçýnýlmaz olarak tüm alanlarý, dolayýsýyla üretim sektörünü de etkisi altýna alýyor. Kriz dönemlerinde olaðan sayýlan üretimde daralmanýn yaný sýra, üretimdeki köklü þirketler arka arkaya iflaslarýný açýklýyorlar; Uluslararasý Çalýþma Örgütü (ILO) kriz nedeniyle dünya genelinde 2009 sonuna kadar 20 milyon kiþinin iþsiz kalacaðýný açýkladý. Þüphesiz çok iyimser bir rakam. Ekim ayý baþýndan beri sadece NewYork’ta ve sadece finans sektöründe 165 bin çalýþan iþini kaybetti. Durum, bizde daha da vahim. Hâlihazýrdaki iþsizler ordusu hýzla büyüyor. Sadece fikir vermesi bakýmýndan bir iki örnek: Ekim ayýnda Tuzla Tersanelerinden bin iþçi çýkarýldý, bu yýl sonuna kadar yani bir buçuk ay içinde 17 bin iþçinin daha çýkarýlacaðý açýklandý. Krizi en yoðun hisseden sektörlerden biri olan tekstil sektörünün köklü þirketlerinden Sönmez Tekstil, borsaya kapanýþýný bildirdi. 4 bin çalýþanýndan 3 bin
4
200’ünü ekonomik kriz gerekçesiyle geçtiðimiz aylarda çýkartan Sönmez Tekstil’in geriye kalan 800 iþçisi de iþsiz kalmýþ oldu. Toplu Sözleþme görüþmeleri devam eden otomotiv sektöründe ise iþçiler Eylül ayý baþlarýndan itibaren geçici sürelerle ücretsiz izne çýkartýlýyor. Yaklaþýk 120 bin metal iþçisine ya iþsizlik, ya da düþük ücretle esnek çalýþma dayatýlýyor. Hemen bütün sektörlerde ekonomik tedbir gerekçesiyle iþçi çýkartýlmasý gündemde. Kapitalist sistem, kendi mezarýný da, mezar kazýcýlarýný da kendisi hazýrlýyor. Sermaye sýnýfý kendi cephesinde iþlerin her gün daha kötüye gidiyor olduðunu görüyor, biliyor olsa da, dayandýðý, ancak var olduðu sürece yaþayabileceði kapitalist sistemi korumak için her yolu deneyecek, ömrünü biraz daha uzatabilecek her tedbiri alacak, umut vadeden her tür programý uygulayacaktýr. Ýþçi ve emekçiler burjuvazinin ekonomik tedbirlerinin kendileri için daha fazla iþsizlik, açlýk, yoksunluk olduðunu, olacaðýný yaþamlarýndan biliyorlar. Ancak burjuvazi ne yaparsa yapsýn, hangi programý uygularsa uygulasýn, nihai sonucu belirleyecek olan iþçi sýnýfýnýn tutumudur. Asýl olarak, toplumun kaderini bütün bu geliþmeler karþýsýnda iþçi ve emekçilerin hangi programla hareket edecekleri belirleyecektir. Bugün iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýn yaþadýðý iþsizliðin, açlýðýn, yoksulluðun nedeni, dünya yüzeyindeki geçim araçlarýnýn kýtlýðý, yer altý, yerüstü kaynaklarýnýn yetersizliði deðildir. Yeryüzünde dünya nüfusunu doyuracak kaynak, herkese bol bol yetecek zenginlik vardýr. Yapýlmasý gereken tek þey, iþçi sýnýfýnýn öz malý olan bu zenginliði mülk edinerek, onun gerçek sahiplerine ulaþmasýnýn önünde engel olan burjuvazinin ortadan kaldýrýlmasý, kapitalist sistemin yýkýlýp yerine sosyalizmin inþa edilmesidir. Sosyalizm hedefi, toplumsal bir alt-üst oluþu, iþçi sýnýfý öncülüðünde burjuvaziye karþý bir dizi ayaklanmayý, diþe diþ bir mücadeleyi öngörür. Bu mücadelede, iki karþýt sýnýf arasýndaki uzlaþmaz çeliþkileri yumuþatma, uzlaþtýrabilme düsturuyla hareket eden “sosyal-diyalog”cu sendika konfederasyonlarýnýn AB fonlarýyla yürüttükleri çalýþmalarda ortaya koyduklarý programlarla alýnabilecek yol bellidir. Ýþçi sýnýfýnýn günlük ekonomik mücadele araçlarý olmalarýnýn yanýnda, iþçi ve emekçileri burjuvaziye karþý savaþta eðitme, devrime hazýrlama, devrimin okullarý olma misyonu da olan sendikalar bugün, iþçi sýnýfýný ellerinde talepler manzumesi ile “isteyenin bir yüzü kara” konumunda tutmak için yoðun bir çaba sarf eder hale gelmiþlerdir. Ýþçi sýnýfý kendisiyle birlikte tüm toplumun kurtuluþ mücadelesinde bir an önce hedefine varmak için, sendikalarý, meslek örgütlerini, ayaðýna pranga olan, mücadelesini yavaþlatan tüm engelleri aþabilmeli, bu ekonomik mücadele araçlarýný kapitalist sistemin yýkýlýp yerine sosyalizmin kurulmasý hedefine tabi kýlabilmelidir. Bu da ancak, sendikalardan baðýmsýz, hareket alanýný hiçbir yasa ile sýnýrlamayan, iþçi sýnýfýnýn kendi öz örgütleri olan Devrimci Ýþçi Komiteleri’nde örgütlenerek hayata geçirilebilir. Kapitalist sistem çöküþ aþamasýnda. Ancak iþçi sýnýfý müdahale etmez, burjuvaziye son darbeyi indirecek diþe diþ bir mücadele için gerekli savaþ araçlarýný oluþturamaz, ezilen emekçi yýðýnlarý kendi etrafýnda toplayýp doðru hedefe yönlendiremez ise, kapitalizm kendi kendine ortadan kalkmayacak, bir yandan can çekiþmeye devam ederken, bir yandan da tüm insanlýða daha fazla acý, daha fazla yýkým üretmeye devam edecektir. Devrimci iþçilerin, derinleþen bu yýkýma son verebilmek, insanca bir yaþamý örgütleyebilmek için, kadýn, erkek, genç iþçileri, iþsizleri, Devrimci Ýþçi Komiteleri’nde örgütleyebilme, burjuvaziye karþý savaþta birleþtirebilme çabasý, bugün her zamankinden çok daha fazla önem kazanmýþtýr. Devrim Savaþan Ýþçilerle Gelecek!
128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
Yeni Evrede
REFORMÝZMÝN RÜYASI
Küresel Kriz ve Reformizm
Mücadele Birliði
Kapitalist sistemin çöküþü sýklaþan ve þiddetlenen krizlerle, kör gözlere bile görününce, dünyadaki reformist oportünist hareketler ve sendikalar dahi “kapitalizm çöküyor” keþfinde bulunmaya baþladýlar. Krizlerin o denli aðýr, þiddetli ve üst üste binmiþ olmasý, kapitalizmle uzlaþmaya yeminli bu baylar ve bayanlarýn politik incilerini ortaya saçma vesilesini doðurdu. “...Kapitalizm çöküþ yaþýyor... Bu, sosyal devletten vazgeçmenin sonucudur... Sosyal devlete dönülmeli... Devlet sadece tekelleri kurtarmak için harekete geçmemeli... Krizin sonuçlarý iþçilerin omzuna yýkýlmamalý...” Nasýl olur da kör gözlerin bile gördüðü bir geliþmeden böylesine geri, bayaðý-deðersiz sonuçlara varýlýr, demeyin. Fikrinde ve zikrinde kapitalizmden baþka sistem tanýmayan, efendisine sadýk bir uþaðýn bu bayaðýlýða düþmesi kadar doðal ne olabilir! Uluslar arasý reformizm ve sarý sendikacýlýktan pek de farklýlýðý olmayan, Türkiye ve K.Kürdistan’daki reformist-oportünist partilerin ve sendikalarýn söyledikleri de, “aynýlar ayný yere” sözünü doðrularcasýna; birbirlerinin sözlerini, bayaðýlýklarýný tekrar ediyorlar. Devrimcilere karþý, özelde Leninistlere karþý nasýl bir öfke içinde olduðu iyice açýða çýkan EMEP reformizmi, uluslararasý reformist harekete duyduðu baðlýlýk gereði hemen Avrupa’dan bu politikayý aþýrdý ve þu sloganý “üretti”: “Krizin Faturasýný Emekçiler Ödemesin, Tekeller Ödesin!” Bu, kulaða hoþ gelen ama deðersiz sözler elbette “aynýlar”ýn ilgisine mazhar oldu. Burjuvazinin masasýndan kalkmayan bilcümle sendikacý, yazar-çizer ve reformist, el birliðiyle iþçi sýnýfýnýn önüne bu sloganý çýkardýlar ve iþçilerin bir talebi gibi öne çýkarma gayretine giriþtiler. Öyle ya, “fatura” neden emekçilere kesilsin ki, “krizi çýkaran” onlar deðil ve tekellerin þiþkin kasalarýndan “fatura”lara ayrýlacak muazzam servetler dururken! Ýlk baþta kulaða hoþ gelen bu söylemler, aslýnda iþçi ve emekçileri kapitalizm ve krizler hakkýnda çocukça bir hayale sürüklemekten, kandýrmaktan baþka bir þeye yaramazlar. Tekellerin muazzam büyüklükte sermayeleri ellerinde tuttuðu ve bir dönem hiç üretim dahi yapýlmadan milyonlarca insanýn refah içinde yaþayabileceði bir meta bolluðu olduðu, kimsenin yadsýmayacaðý bir gerçek. Ama bunun böyle olmasý, tekellerin ve onun devletinin “krizin faturasýný ödeyeceði” anlamýna asla gelmez ve hiç bir aklý baþýnda in-
san buna dayanarak “emekçiler deðil, patronlar, tekeller ödesin” talebini iþçi sýnýfýna götürmez. Diyelim ki, bunlar kapitalizmi teþhir etmek için; bu halde bile, bu teþhir hadým býrakýlmýþtýr. Ortaya atýlan sloganýn soðuk gerçekliðine, biz de bir göz atalým! “...Krizin Faturasýný Tekeller Ödesin”, derken: 1-Tekellerin sömürüden vazgeçecekleri veya hali hazýrda bulunan sermayelerinden kendiliðinden pay ayýracaklarý ya da iþçilerin yoðun talepleriyle feragat edecekleri mi sanýlýyor? Tekellerin her kuruþ sermayesi, ellerinde tuttuklarý üretim araçlarý da dâhil, milyonlarca iþçi ve emekçinin acýmasýz yoðun sömürüsünün bir sonucudur. Hiçbir burjuva, emekçilerin, emeðin diktatörlüðü olmadan sermayesinden asla vazgeçmeyeceði gibi azami artý-deðer elde etme peþinde koþmaktan da vazgeçmez. Demek ki bu beyler, “kapitalizmden öte köy” olmadýðýný düþünüyorlar ve tekellerin, kapitalizm çökerken deðiþebileceðini umut ediyorlar, iþçilerin de bu umudu taþýmasýný istiyorlar. Ne umutsuz, acý bir durum onlar için! 2-Bu beyler, bu sloganý öne sürerken, en “masumane” biçimde; devlet, tekelleri kurtarmak için zam, vergilerin artýrýlmasý, ücretlerin indirilmesi, yoðun iþten çýkarma, sosyal hak gasplarý vb yapmasýn, hangi tekel batýyorsa batsýn, devlet karýþmasýn ya da hakkaniyetli davransýn demek istiyorlar, hatta bunu böyle dillendiriyorlar. Bu en “masumane” savununun altýnda, büyük bir ikiyüzlülük ve aldatma vardýr. Demek ki, bu baylar Engels’in yaklaþýk 130 yýl önce yazdýðý devlet analizinden, Lenin’in tekeller, tekelci-devlet açýklamalarýndan tek kelime anlamýþ deðiller ya da her zamanki gibi, iþlerine geleni anlama becerisini sergiliyorlar. Devletin sýnýflar üstü bir organ, yapý olduðunu kabulü esas alarak, uzlaþmaz sýnýflarý (burjuvazi ve proletarya) devlet nezdinde uzlaþtýrmaya, kardeþ göstermeye çabalýyorlar. Baþka bir ifadeyle, halklarýn kapitalist devlete umudunu tazelemeye çalýþýyorlar. Oysa sýradan bir emekçi bile, kendi yaþam deneyiminden görmüþtür ki, mevcut devlet, sermaye sýnýfýnýn, hem de en irilerinin devletidir. Devlet, sermaye sýnýfýnýn, tekellerin her türlü çýkarý için emekçilere yönelik örgütlü zor gücüdür. Tekelci devletin hakkaniyeti olsa olsa, reformizmin bitmeyen rüyasýdýr. Diyelim, devlet, “batan tekel batar, ka128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
lanlar güçlenir” dedi, reformizmin isteðine uyarak... Acaba bu baylar, bu durumda þunu söylemiþ olmuyorlar mý; “batan batsýn, kalanlar emekçileri sömürmeye devam edebilirler, yeter ki çorbamýz ve baþýmýzdaki bu devlet eksik olmasýn!” Diðer türlü söylemle, emekçilere; “kapitalizm çöküyor denilse de siz kendi iktidarýnýz için savaþmayýn, sosyalizm çok uzakta, kapitalizm bu krizleri de atlatýr, bu zor günlerde ‘sosyal-devlet’ olursa daha ölçülü sömürüye razý olabilmeliyiz...” denmiþ oluyor. 3-Son olarak þu çýkýyor ortaya: Emekçiler iktidar hedefi dýþýnda her þey için savaþabilirler, enerjilerini her türlü sosyal hak için kullanabilirler ama bu çöküþ aþamasýnda kapitalist iktidarý devirmek için harekete geçmemeliler. Çünkü kapitalizm yine de güçlü ve bu krizden bir çýkýþ yolu bulur. “Krizin Faturasýný Emekçiler Deðil, Tekeller Ödesin”... Sloganýn altýnda yatan gerçekler iþte bunlardýr. Emekçilere iktidar hedefini göstermeden böyle bir sloganý öne sürmek, ancak kapitalizmin çöküþünde kendi sonunu görmenin sonucu olabilir. Ama reformist-oportünist hareketler ve sendikalar, emekçileri böylesi boþ sloganlarla kýsa süreli oyalayabilir. Çünkü bu sloganýn maddi-nesnel hiçbir gerçekliði yoktur. Kapitalizm, hangi krizinin sonuçlarýný ya da “fatura”sýný emekçilere ödetmemiþtir ki... Sýnýflar arasý çeliþki ve çatýþmalarýn þiddetlendiði, emekçilerin yaþam koþullarýnýn kapitalizm tarafýndan bu denli aðýrlaþtýrýldýðý ve emekçilerin köklü deðiþim isteminin yükseldiði bir dönemde, sýnýflar savaþýmý bu sloganý ve reformizm-oportünizmin “türettiði” diðer sloganlarý da bir böbrek taþý gibi dýþarý atacaktýr. Kapitalizmden kurtulmak için ezilen halklarýn, iþçi sýnýfýnýn karþýsýna büyük bir olanak çýkmýþtýr. Bu durumda emekçilere, iþçilere, yoksullara ancak þunlarý söyleyebilmeliyiz ve muhakkak söylemeliyiz: Emekçiler, iþçiler, siyasal iktidarý devrimci yoldan ele geçirin ve bankalara, tekellere, büyük çiftliklere el koyun, üretim araçlarýnýn özel mülkiyetine son verin, tüm bu zenginlikler son kuruþuna kadar, makinelere ve en ufak vidalarýna, metalara vb kadar, hepsi sizlerin emeðinin ürünüdür. Bunlara “öz mülkünüz” olarak el koyun ve devlet ancak siz iktidarý ele geçirirseniz sizin, burjuvaziye, tekellere karþý örgütlü baský organýnýz olacaktýr. Bunlar gerçekleþmediði takdirde, bütün “faturalarý siz ödeyeceksiniz”, ücretli köleliðiniz devam edecektir!
5
BAKAN DOÐRUYU SÖYLEDÝ
Yeni Evrede
“Azınlıklar” Sorunu
Mücadele Birliði
Bir 10 Kasým günü, bir Bakan, bir konuþma... “Her zamanki 10 Kasým nutuklarýndan farklý olsun istedim” diyor. Koskoca bakan, “doktor doktor kalksana” diyecek deðil ya! Ve bakan, “sýradan bir nutuk” atmýyor. Milli Savunma Bakaný Vecdi Gönül, þaþkýn bakýþlar arasýnda “biz bu ‘azýnlýklarý’ (Rum ve Ermenileri) kovmasaydýk, milli devlet olamazdýk” mealinde sözler sarfediyor. Kýyamet de böylece kopuyor! Ne garip! Gerçeðin kendisi deðil ama dile getirilmiþ olmasý sorun oluyor. Söylenmese de, dillendirilmese de o tarihsel gerçek orada duruyor oysa. Rakamlarýn soðuk yüzünün ardýna gizlenen o tarifsiz insanlýk dramý, o korkunç insan kýrýmý, tam da Bakan Gönül’ün söylediði gibi “milli devlet”in temelini, harcýný teþkil ediyor. Arat Dink “yokluðum Türk varlýðýna armaðan olsun” derken, ironik bir þekilde iþte bu acý gerçeði ifade etmekten baþka ne yapýyor ki!
Süreklilik ve Kopuþ Bakan’ýn böyle bir konuþmayý böyle bir zamanda yapmasý hem yadýrgandý, hem tepkilere neden oldu. Üstelik “cumhuriyetten önce” gerçekleþen netameli bir konuyu böyle alenen savunmak da ne oluyordu! Bu, “hükümetin son dönemde þahinleþmesinin bir göstergesi” deðil miydi! Cumhuriyetin Osmanlý’dan bir kopuþ deðil, kadrosal, düþünsel ve eylemsel açýdan onun devamý olduðunu, Osmanlý’nýn “bitmeyen yüzyýlý”nýn çocuðu olduðunu kavrayamayanlar (veya kavramak istemeyenler), Vecdi Gönül’ün çýkýþýný arýzi, dönemsel olarak yorumladý. Oysa Osmanlý Ýmparatorluðu’nun yarý-sömürgeleþme süreci, ayný zamanda bir “batýlýlaþma süreci” olarak, bir “azýnlýklar sorunu” süreci olarak, “Avrupa’dan kovulma” süreci olarak... gerçekleþti. Kendine ve iliþkide olduðu ülke ve devletlere güven duyamayan, korkak, tereddütlü... Osmanlýcý, batýcý, islamcý, turancý, liberal (adem-i merkeziyetçi), despotik, Anadolucu bir egemen sýnýf þekillendi o “bitmeyen yüzyýl”da. Bunlarýn hepsi ve hiçbiri olan, kelimenin gerçek anlamýnda pragmatist (hatta makyevelci) bir burjuva sýnýf þekillendi. Ve ona layýk bir yönetici kadro! Tüm “batýlýlaþma” hareketlerini yapan da, devrimler gerçekleþtiren de, dünya savaþýna giren de, Anadolu’yu “azýnlýklardan arýndýran” da, cumhuriyeti kuran da bu kadrolar idi. “Tehcir” (Ermeni soykýrýmý), mübadele, “varlýk vergisi”, “6-7 Eylül”... Bunlar bir zincirin halkalarý. Tarihsel süreklilik içinde belirli duraklar.
6
Ýttihat öncesinde Abdülhamit döneminde baþlayan Ermeni kýrýmý (1894-1896), Ýttihat ve Terakki’nin liderliðinde, 1915 tehciri (zorunlu göç) ile doruðuna ulaþtý. Kimine göre 800bin, kimine göre daha fazla çoluk, çocuk, yaþlý, genç, erkek, kadýn yokedildi. Hem de en vahþi yöntemlerle. Böylece “azýnlýk sorunu”, Talat Paþa’nýn deyimiyle kökten halledildi. Ama savaþtan yenik çýkýlýp, İttihat Terakki’nin liderleri kaçtýðýnda, hala Anadolu’da kalan Ermeniler vardý. Demek ki sorun “kökten halledilme”miþ! Kilikya bölgesinde, Maraþ bölgesinde hala ermeni nüfus vardý. Bunlar da Ankara hükümetinin “Fransýzlara karþý mücadele”sinde halledildi. Ardýndan, Doðu’ya, K.Karabekir’e çekilen þifreli telgraf ile Ermenistan üzerine yüründü. Her ne kadar o devletin tümden kaldýrýlma isteði baþarýlamasa da, sýnýr dýoðuya doðru geniþletildi. Ve en sonu, sýra batý cephesine geldi. Tarihi, Ömer Seyfettin’in hastalýklý hikayelerinden ibaret görenler, hep yakýp yýkan, soyan, tecavüz eden Yunan iþgal kuvvetini gördüler. (ki bunlarda gerçeklik payý kesinlikle var). Ama diðer yönü, Akhisar’daki binlerce Ermeni’nin yakýlýp yýkýldýðý, soyulduðu, tecavüze uðradýðý, sürüldüðü gerçeði görülmedi. Ýzmir’e kaçýþan bu insanlarýn 9 Eylül’den sonra nasýl bir kýrýma uðradýðý, Tüm Ermeni ve Rum mahallelerinin nasýl yakýldýðý, 15-45 yaþ arasýndaki erkeklerin “savaþ esiri” olarak götürülüp imha edildiði yer almadý Türk tarih kitaplarýnda. Bu yolla Anadolu, Ermeni ve Rum nüfustan arýndýrýlýyordu. Kalanlar, mübadele (karþýlýklý nüfus deðiþimi) ile gönderildi. Böylece Osmanlý’nýn son döneminde baþlayan, Talat Paþa liderliðinde Ýttihat ve Terakki’nin büyük bir “titizlikle” ve acýmasýzca uygulamasýyla büyük oranda tamamlanan “azýnlýktan arýndýrma” iþlemi, Kurtuluþ Savaþý ve Lozan süreciyle tamamlandý. Kalanlarýn “icabýna bakmak” için II.Dünya Savaþý’ný bekledi Cumhuriyet. 1940’larda “varlýk vergisi” ile, son Ermeni ve Rumlar, mallarý ellerinden alýnarak Aþkale’ye sürüldü. Hala kalanlar vardý tabi. 1950’lerde 6-7 Eylül provokasyonu ile de onlar elimine edildi. Sýkýþtýklarý zaman suçu geçmiþin kadrolarýna, Cumhuriyet öncesine yükleyenler, bu sürekliliði bilerek gizliyorlar. Oysa hiçbir kopuþ yok. Ne düþüncede, ne eylemde, ne de kadro yapýsýnda. Yüzbinlerin kaný üzerinde þekillenen bir yapý bu. Ve ayný þekilde kan dökmeye yazgýlý bir yapý. Ne eksik, ne fazla! Geçmiþten bugüne çekilmiþ kanlý bir çizgi. Ýþte bizim “Milli Devlet” hikayemiz! Milli Savunma Bakaný bu gerçeði hatýrlatma ihtiyacý duydu sadece; yanlýþ bir þey mi söyledi!
128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
“BÝZ BÜTÜN TUTSAK AÝLELERÝ OLARAK
Röportaj
ÇOCUKLARIMIZIN ARKASINDAYIZ”
Mücadele Birliði: Öncelikle bize kendini anlatýr mýsýn ana? Ana: Ben Hüsne Acar. Tokat Erbaa’da doðdum büyüdüm. 62 yaþýndayým. Ýstanbul’a 1996’da taþýndým. Oðlum cezaevindeydi, onun peþinden geldim. Oðlum ODTÜ’de okuyordu tutuklandýðýnda. Sonra tahliye oldu. Ben Ýstanbul’a geldiðimden bu yana, çeþitli fabrikalarda çalýþtým, aþçýlýk yaptým, çocuk baktým. Þu anda gene çocuk bakýyorum. Bir yerden aldýðým yetmiyor, iki yerde birden çalýþýyorum. Öðlene kadar bir yerde, öðleden sonra baþka bir yerde çalýþýyorum, çok az bir para geçiyor elime. Mücadele Birliði:: Geçtiðimiz günlerde eviniz basýldý ana, bize biraz anlatýr mýsýn, nasýl oldu? Ana: Ben sabah erkenden, 6’da iþe gidiyorum. Sabaha karþý kapý bir deðiþik çalýndý. Karþý dairedeki komþum sandým, o da sabah çok erken kalkar. Polis falan demediler kapýyý çalarken. Kapýyý açmamla içeri saldýrdýlar birden, beni savurdular. 3 polis aracýyla gelmiþlerdi, küçük minibüslerden 3 araç. 30 kiþiden fazlaydýlar, 2 oda bir salon doldu, aralarda koridor, merdiven boþluðu hep doldu. Silahlarýný üzerime doðrulttular. “Adam gibi girin içeriye, ayakkabýlarýnýzý çýkarýn” dedim. Oda oda çocuðumu aradýlar. 16 yaþýnda torunum var, içeride uyuyordu, onu oðlum sandýlar, baþýna silah dayayýp kaldýrdýlar, zaten hep üzerimize çevriliydi silahlar. Ben çok korkmuþtum. Büyük silahlarý vardý, dizlerinde de silahlar vardý. Dize kadar çizmeliydiler, yüzleri kapalýydý, çelik yelek giymiþlerdi. Bütün eþyalarýmý alt üst ettiler. “Burasý örgüt evi” diye gelmiþler, hiçbirþey bulamadýlar, yasadýþý bir kalem bile bulamadýlar. “Ne var, neden bu kadar geldiniz, ne buldunuz burda” dedim. Ev telefonumu, iki gün önce dýþarýdan aramaya kapatmýþlar, dýþarýyla irtibatý kesmiþlerdi, telefonuma sýk sýk cevapsýz aramalar geliyordu, gece gündüz dinliyorlardý. Ýçeride telsizlerle konuþuyorlardý, “Amirim bir þey bulamadýk, ne cephanelik, ne silah, bir þey yok baþkaným” dediklerini duyuyordum. “Çocuðun nerde” diyorlardý, “Benim çocuðum iþinde gücünde, hýrsýzlýk yapmadý, banka soymadý, adam öldürmedi” dedim. Benim çocuðum yasadýþý bir þey yapmýyordu. Bana “Sen öyle san” dediler. “Beþiktaþ Savcýsý istiyor çocuðunu” dediler. “Örgüt evi” diye araþtýrýlsýn istemiþ. Çok korkmuþ-
tum, elim ayaðým titriyordu. Kocam hiç konuþamadý. Hasta zaten, tansiyon, kalp, þeker ve parkinson hastasý. Ben de hastayým zaten, sinirlerim boþaldý. Baþýmý bile kapatmaya fýrsat bulamamýþtým. Onlar gittikten sonra bir baktým, üstüm baþým daðýlmýþ, saçlarým açýk, yarý giyinik durumdayým. Çok merhametsizler, giyinmeme bile izin vermediler. Bize böyle suçlu muamelesi yapanlar, kendileri suçlu, bu ülkenin baþbakaný, kendisi suçlu, hapis cezasý almýþ biri, ordan kýrptýlar burdan kýrptýlar, cezayý kaldýrdýlar. Evime “örgüt evi” diye geldiler, bir þey bulamadýlar. Öyle olunca kendileri de bozuldular. “Biz burayý böyle beklemiyorduk” dediler. Sonra “oðlunuz evlendi mi”, “cezaevi arkadaþlarýyla görüþüyor mu”, “arkadaþlarý geliyor mu” diye sordular. “Siz polislerin eþleri, arkadaþlarý yok mu, siz onlarla görüþmüyor musunuz, Baþbakanýn karýsý yok mu, arkadaþlarýyla görüþmüyor mu, konuþmuyor mu? Siz arkadaþsýz yapabiliyor musunuz” dedim. Hayvanlarýn bile arkadaþý vardýr, uçan kuþun, her canlýnýn arkadaþý vardýr, bunlarýn beyni sulanmýþ, kimse gitmesin, gelmesin çocuðumun yanýna istiyorlar. Bunlar insanlar yabanileþsin istiyorlar, arkadaþsýz yaþarsan maðara devri. Bu devir maðara devri deðil. 10 sene içeride birlikte yatmýþ, canciðer olmuþ, kardeþten daha ileriler. Þimdiki baþbakan cezaevinde yatarken ordaki arkadaþlarýyla hiç mi görüþmedi, çocuðum cezaevinde 10 yýl birlikte kaldýðý arkadaþýnı 1 Mayýs’ta aradýysa bu suç mu, bu suçsa, onlarýn suçlarý daha çok, onlarý ipte sallandýrsýnlar. Baþbakan davetler veriyor her zaman, toplantýlar düzenliyor, arkadaþlarýyla görüþüyor, tek baþýna yaþamýyor. Bizim de arkadaþlarýmýz, akrabalarýmýz var, 10 sene cezaevi arkadaþlýðýmýz var, bizim annemiz, bacýmýz herþeyimiz cezaevindeki tutsaklarýn annesi, aileleri. En yakýn arkada128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
þýmýz onlar. Çocuklarýmýz da içeride hep kardeþ oldu, biz et-týrnak olduk: et týrnaktan ayrýlmaz. Bunu devlet de bilsin, polisi de bilsin, uþaklarý da bilsin. Onlar tek olmamýzý istiyorlar, biz tek deðiliz. Biz analar da, yoksul halklar da bir ordu kadarýz, biz de bir dünya kadarýz. Küçük deðiliz biz de, bizim de arkamýzda insanlar var. Bir gün olacak, haklılar da haksızlara kelepçe vuracak. Ama bizim çocuklar merhametlidir. Gecenin bir saati, üstü baþý yarý açýk 60 yaþýnda bir kadýný kapýnýn ardýna itip evini aramaz; adam gibi düzgün gelsinler, alnýmýz ak bizim. Bir hiç yüzünden evimi alt üst ettiler, bir yasadýþý kalem, dikiþ iðnesi bile bulamadýlar. Çocuðumu suçsuz yere tutukladýlar. Metris’e götürüldüklerinde, çocuklarýmýzý askerlere soydurmuþlar, þortlarla kalmýþlar, üstlerini aramýþlar. Gözaltýndan çýkan, polisin getirdiði çocuðun üzerinde ne bulacaklar, eli kolu baðlý insanda silah mý olur. O dergi satan çocuk öldü orada, bizim çocuklara dayak atmamýþlar ondan. Oraya buraya ittirip durmuþlar elleri baðlý çocuklarý. Herþeyin bir adabý var, aramanýn da bir adabý var. Ýnsan olsunlar biraz, yarýn herþey tersine döner, onlarýn da baþýna gelir bunlar. Onlarýn eþlerine, ailelerine de olur. Padiþahlarý tekneye binip de kaçmýþlar arkalarýna bakmadan, bunlarýn kaçacak yeri de yok. Çocuklarýmýz adalet istiyor, bu dünyada adalet yok; bir bize deðil, bunlar hemen hergün herkese oluyor. Bir benim çocuðuma deðil ya, herkesi içeri alýyorlar, çocuklarý, öðretmenleri... Niye saðcýlarýn çocuklarýný almýyorlar da insanlýðý savunanlarý içeri alýyorlar. Biz bütün tutsak aileleri olarak çocuklarýmýzýn arkasýndayýz. Onlarýn hiçbiri kötü insan deðil, herbiri pýrlanta gibi. Bu insanlarý içeri atacaklarýna iþsizliðe, gecekondulardaki yoksulluða çare bulsunlar, sokakta yaðmurda çýplak ayak dolaþan çocuklarý görsünler, pazarda akþamlarý sebze toplayanlarý görsünler, devekuþu gibi kafalarýný kuma gömmesinler. Ben çocuðumu çok seviyorum; onlar, kendi çocuklarýný, bizim çocuklarýmýzý sevdiðimiz gibi sevseler, böyle yapamazlardý. Eðer bunlar suçsa, bunlarý söylemek suçsa, ben 60 yaþýndan sonra hapse girmeye razýyým. Mücadele Birliði: Bizimle bunlarý paylaþtýðýn için saðol ana. Ana: Siz saðolun.
7
Yeni Evrede
KORKUYORLAR VE KORKACAKLAR
Açıklama
Mücadele Birliði
Yeniden merhaba! Büyük komünist þair Nazým Hikmet, þarkýlarýyla emekçilerin umutlarýný ve öfkelerini dile getiren Amerikalý siyah þarkýcý, köle atalarýnýn özgür çocuðu Paul Robeson’un þarký söylemesi burjuvalarca yasaklandýðýnda ; “Bize þarkýlarýmýzý söyletmiyorlar Ýnci diþli zenci kardeþim, kartal kanatlý kanaryam Korkuyorlar Robeson Þarkýlarýmýzdan korkuyorlar” demiþti. Mücadele Birliði Platformu’nun tüm bileþenlerine yönelik (DÖB ve Genç Yoldaþ da dahil olmak üzere) 23 Ekim günü devlet tarafýndan baþlatýlan saldýrý, bize bu dizeleri bir kez daha anýmsattý. 23 Ekim sabahý baþlatýlan baskýn ve gözaltý terörü gün boyunca sürmüþ, 11 kiþi basýlan ev ve iþyerlerinden, sokaklardan gözaltýna alýnmýþ, basýlan kurumlarda bulunan tüm arþiv, CD, fotoðraf kayýtlarýna, tüm bilgisayarlara, çeþitli kitaplara ve kitap kayýtlarýna el konulmuþ, arkadaþlarýmýz gözaltýna alýnmýþ, gözaltýna alýnan toplam 11 kiþiden altýsý tutuklanarak cezaevine gönderilmiþtir. Evet, burjuva sýnýf dünyayý devrimci eylemle deðiþtirecek olan devrimci gençlikten, iþçi ve emekçilerden ve onlarýn öncü gücü leninistlerden korkuyor ve korkmaya da devam ede-
cekler! Çünkü toplumsal bir devrimin o güçlü adýmlarýný duymadan tek bir günü bile geçmiyor burjuva sýnýfýn. Çünkü bu büyük devrimci dönüþüm evresinde tüm temel ayaklarý bir bir göçüyor bu sömürü sisteminin. Çünkü var olan devrim koþullarýndan, sosyalist bir dünyayý, iþçi ve emekçilerin iktidarýný ortaya çýkaracak dünya çapýnda politik yetkinliðe sahip Leninist öncüler var. Leninistlerden onlarýn mücadele anlayýþlarýndan korkan burjuva sýnýf, sandý ki Mücadele Birliði Platformu’nun tüm bileþenlerine, kurumlarýna, insanlarýna yönelik azgýnca bir terör estirir, insanlarýný tutuklarsa, emekçilerin Leninist politikalarla buluþarak, yönlerini devrimden yana çizmelerini engelleyebilir, sonunu biraz daha uzatabilir. Ama ne fayda! Tarih ýrmaðý, burjuva sistemin temelleri bir bir çöken bentlerine son darbelerini indirerek ilerlemeye devam edecek… Devam edeceðiz! Çünkü biz gücümüzü bu büyük tarih ýrmaðýndan alýyoruz! Biz korkusuzluðumuzla devrim yürüyüþümüzü sürdürürken, burjuvazi korkmaya devam etsin bizden! DEVRÝM YÜRÜYÜÞÜ ENGELLENEMEZ! DEVRÝM YOLUNDA LENÝNÝST SAFLARA!
ANAHTAR DAVASI
17 Ekim Cuma günü Antep 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen duruþma Aziz Nesin öykülerini aratmayacak nitelikte bir kararla sonuçlandý. Ýddiaya göre Mesut Paksoy, 25 Nisan 2008 tarihinde Antep’in Çýksorut Mahallesi’nde afiþ yapýþtýrýrken, 5 polis aracýndan çýkan 10-15 kiþilik polis ekibi tarafýndan gözaltýna alýndý. Ancak gözaltýna alýnýrken direnen Paksoy’un polisleri darp ederek yaraladýðý ve bunu
8
cebinden çýkan anahtarlar ile yaptýðý öne sürülüyordu. Gözaltýna alýndýktan sonra Gaziantep Emniyet Müdürlüðü’ne götürülen Paksoy’un üzerinden çýkan eþyalar üst aramasý sýrasýnda kendisinden alýndý. Mahkeme salonuna getirildiðinde ise bu eþyalarýn içerisinde bulunan anahtar suç aleti olarak karþýsýna çýktý. 3 celsede sonuçlanan davanýn sonunda Mesut Paksoy 3.600 YTL. para 128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
DÖB (Devrimci Öðrenci Birliði)
ve 180 gün hapis cezasýna çarptýrýldý. Paksoy, yaptýðý açýklamada davanýn “iyi çocuklar” lehine sonuçlandýðýný belirterek, “Mahkeme salonunda ‘Adalet Mülkün Temelidir’ yazýyordu. Benimse hiç mülküm yok. Acaba o yüzden mi böyle oldu? ‘1000 kiþiyi öldürmüþ olabilirim’ diyerek piþmanlýk naralarý atanlardan deðilim” dedi. Paksoy’un davasý, itirazý üzerine Yargýtay’a gönderildi.
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
ÝÞKENCE VE ÝNFAZLARA PROTESTO
Emperyalist-kapitalist sistem yüzyýlýn ekonomik buhranýný yaþarken çökmekte olan sistemini ayakta tutabilmek için her gün yeni yasalar çýkarmaktadýr. Hatta çýkarmýþ olduðu yasalarý da yeterli görmeyerek kendi çýkarmýþ olduðu yasalarý çiðneyerek katliamlar, sokak ortasýnda infazlar yapmaktadýr. Þuurunu kaybetmiþ olan iþbirlikçi tekelci sermaye sýnýfý bu tür infazlarý daha önceden de, bilerek sistemli bir þekilde yapmaktaydý. Çünkü ne yaparsa yapsýn bu topraklar, her gün ama her gün baðrýndan yeni yeni devrimciler çýkarmaktaydý. Sermaye sýnýfýnýn katliamlarýnýn sayýsýz örneklerini yaþadýk. 28 Eylül tarihinde Yürüyüþ dergisinin satýþýný yaparken Ýstanbul’da polisler tarafýndan gözaltýna alýnan Engin Ceber, polis merkezinde ve tutuklanýp götürüldüðü Metris Zindanýnda uðradýðý iþkence sonucu öldü. Bu olaydan yaklaþýk 1 ay sonra ise Antalya’da Çaðdaþ Gemik polisin “dur ihtarýna uymadýðý” gerekçesiyle baþýndan vurularak katledildi. Bu vahþetin son örneðini ise geçtiðimiz Pazar günü Adana’nýn Onur mahallesinde yaþadýk. 14 yaþýndaki Amed Yýldýrým isimli genç, polisin yakýn mesafeden açtýðý ateþle aðýr bir þekilde yaralandý ve ÝHD þubesinden alýnan bilgiye göre vucudunun %90’ý felç riskiyle karþý karþýya. Bir kez daha bildiðimiz yalanlarla “dur ihtarýna uymadý, yere ateþ ettim sekerek yaralandý” denildi. Son süreçte artan bu olaylarý protesto etmek için Ýnönü Parký’nda 12 Kasým günü saat 12.30’da bir basýn açýklamasý yapýldý. Basýn açýklamasýna ESP, Alýnteri, SP-Giriþimi, Partizan, Halk Cephesi, DHP, Mücadele Birliði, ÇHKM, BDSP imzacý olarak katýldýlar. Basýn açýklamasý sýrasýnda sýk sýk “Engin Ceber Ölümsüzdür”, “Ýþkenceciler Halka Hesap Verecek” sloganlarý atýldý. Basýn açýklamasý okunan basýn metninden sonra sona erdi. Bizler Mücadele Birliði Platformu üyeleri olarak çok iyi biliyoruz ki halka ve devrimcilere karþý iþkence ve infazlarla saldýran faþist devletten hesap soracaðýz.Ve o günler çok yakýndýr. Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz! Faþizme Karþý Silah Baþýna!
Mücadele Birliði / ADANA
Basın Açıklamaları
ÝZMÝR’DE BASKI VE GÖZALTI SALDIRILARI DEVAM EDÝYOR… “BÝR KEZ DAHA HAYKIRIYORUZ: DEVRÝMCÝ-KOMÜNÝST TUTSAKLAR YALNIZ DEÐÝLDÝR!”
Son süreçte zindanlardaki devrimci-komünist tutsaklar ve görüþçülerine yönelik baskýlar ve saldýrýlar yoðunlaþarak artmaktadýr. Faþist devlet, devrimci-komünist tutsaklarýn zindanlarda yaratmýþ olduðu devrimci iradeyi kýrmak, onlarý teslim almak-sindirmek için her türlü insanlýk dýþý yöntemi uygulamaya devam ediyor. Bunun yaný sýra devrimci-komünist tutsaklarýn görüþçülerine de baskýlar artarak sürüyor. Buca Kýrýklar 1 No’lu F-tipi Cezaevi’nde, Ýzmir’deki Newroz gösterilerinde tutuklanan ve hala tutsak bulunan Özgür Burç’un görüþçülerine nerdeyse her görüþe gidildiðinde gözaltý saldýrýsý gerçekleþmektedir. Gerekçe olarak dta tutsak olan Özgür Burç’a okumasý için götürülen kitaplar ve dergiler bahane edilmektedir. En son 6 Kasým 2008 Perþembe günü Özgür Burç’un ailesiyle birlikte görüþe gittik. Görüþ saati yaklaþtýðýnda üst aramasý kabinine girmemiz istendi. Kabine girdiðimizde iç çamaþýrý aramasý dayatýldý. Böyle bir þeyi asla kabul etmeyeceðimizi, daha önce böyle bir aramanýn olmadýðýný, ki olsa bile onur kýrýcý bir davranýþ olduðunu söyledik. Oysa gardiyanlar bugünün açýk görüþ günü olduðunu ve açýk görüþlerde bunu yaptýklarýný öne sürdüler. Bizim açýk görüþe çýkmadýðýmýzý ve de kapalý görüþ yaptýðýmýzý söylediðimiz halde dayatmalar ve baský devam etti. Gardiyan içeri her girip çýktýðýnda farklý bahaneler öne sürmeye devam etti. En son bize “ya bu aramayý kabul edersiniz ya da bu görüþe giremezsiniz” diye söylendi. Bir yerlerden emir aldýðý belliydi, bu da sürekli farklý bahaneler öne sürmelerinden anlaþýlýyordu. Yani tamamen keyfi bir tutumdu. Biz de bu keyfi, dayatmacý ve onur kýrýcý tutumu kabul etmediðimizi ve görüþe girmeyeceðimizi, kendileriyle ilgili olarak suç duyurusunda bulunacaðýmýzý söyledik. Bu esnada Özgür Burç için getirdiðimiz kitaplardan Lenin’in Gençlik Üzerine kitabý yasal olmadýðý gerekçe gösterilerek, görüþçülerden Saime Kavak adlý arkadaþýmýz gözaltýna alýndý. Arkadaþýmýz yapýlan iþlemlerden sonra serbest býrakýldý. Bizler de bu keyfi, baskýcý ve dayatmacý tutum ve gözaltýyla ilgili olarak ÝHD’ye suç duyurusunda bulunduk. Bu yaþadýðýmýz durum bizim için ne ilk ne de sondur. Ve burdan bir kez daha haykýrýyoruz: Devrimci-Komünist Tutsaklar Yalnýz Deðildir. MÜCADELELERÝ MÜCADELEMÝZDÝR. BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK! ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU
128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
9
Yeni Evrede
ANKARA’DA ONBÝNLER BULUÞTU
Miting
Mücadele Birliði
Alevi ve Bektaþi Federasyonu(ABF) tarafýndan Ankara’da düzenlenen “Ayrýmcýlýða Karþý Eþit Yurttaþlýk Hakký” mitingine ülkenin bir çok farklý ilinden onbinlerce kiþi katýldý. Sýhhiye meydanýnda gerçekleþen miting için hipodrom önünde kortejler oluþturuldu. Geniþ katýlýmýn olmasýndan kaynaklý kortejler, miting alanýna girebilmek için oldukça uzun bir süre beklemek zorunda kaldý. Yürüyüþ ve miting esnasýnda “Zorunlu din dersi kaldýrýlsýn”, “Diyanet iþleri kapatýlsýn”, “Madýmak müze olsun” sloganlarý hep bir aðýzdan yükseltilen talepler oldu. Eylem esnasýnda bu mitinge destek vermeyen ve eylemi küçümseyen Cem Vakfý da, toplanan kitle tarafýndan sýk sýk “Vur vur inlesin Cem Vakfý dinlesin”, “Aleviler burada Cem Vakfý Nerede” sloganlarýyla protesto edildi. Senelerdir hor görülen, aþaðýlanan, baskýlara ve katliamlara uðrayan alevi halkýmýzýn haklý taleplerine destek vermek ve onlara devrimci politikalarý götürmek için , “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” yazýlý Mücadele Birliði pankartýmýzla Ankara’da yürüyüþte yerimizi aldýk. Eylem esnasýnda ayrýca “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Ýktidar Dýþýnda Herþey Hiçbir Þeydir”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”… sloganlarýmýzý da haykýrdýk. Ve miting alanýna geldiðimizde ise Mücadele Birliði, Genç Yoldaþ ve Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin çýkartmýþ olduðu Önsöz dergilerinin de tanýtýmýný ve satýþýný ger-
çekleþtirdik. Dergi daðýtýmý esnasýnda bir çok kiþi ile sohbetler geliþtirdik, düþüncelerimizi aktardýk. 100 bini aþkýn kiþinin katýldýðý miting Ali Asker, Edip Akbayram, Ferhat Tunç, Erdal Erzincan ve Mustafa Özarslan’nýn söylediði türkülerin ardýndan sona erdi. Toplanan kitlenin içinde devrimcilere yönelik oldukça yoðun bir ilgi olmasýna raðmen bu ilgiden rahatsýz olanlar da vardý. Alanda onlarca kiþinin Türk bayraðý satmasýna izin verenler özellikle devrimcilerin bayraklarýndan oldukça rahatsýz oldular ve yer yer engellemeye çalýþtýlar. Alevi halkýmýz pek çok burjuva parti tarafýndan kullanýldýlar. Bir oy potansiyeli olarak görüldüler. Ve burjuva politikalarýn peþinden sürüklenmek zorunda býrakýldýlar. Ama hiçbir zaman unutulmamasý gereken Alevilerin üzerindeki bunca baský ve saldýrýda bu burjuva partilerin de parmaðýnýn olduðudur. Ve bu saldýrýlara karþý Alevilerin yanlarýnda omuz omuza, göðsünü siper eden de devrimcilerden baþkasý deðildi. Biz devrimciler, Alevilerin de özgürce düþüncelerini ifade edecekleri bir ülke, bir dünya için mücadele ediyoruz. Toplumu alevi-sünni, laik-anti-laik diye bölerek emekçiyi emekçiye düþman edenlere, sýnýf savaþýmýnýn üstünü örtmeye ve ezilen, açlýða ve yoksulluða mahkum edilen milyonlarýn hedefini saptýrmaya çalýþanlara karþýdýr mücadelemiz. Ezilenlerin gerçekten özgür bir þekilde düþüncelerini ifade edecekleri sistem ancak sosyalizmde gerçekleþecektir.
KAPÝTALÝZM KENDÝ SONUNU HAZIRLIYOR!
Artýk yüzlerindeki iyi niyet maskesini düþürdüler. Faþizmin vahşi yüzü kendini gösteriyor. Son zamanlarda polisin iþlediði cinayetler çoðalýrken nedense yargý sistemi yetersiz kalýyor. Ardý arkasý gelmeyen cinayetler acaba toplu katliamlarýn habercisi mi? Ýþsizlik hat safhadayken baþbakan, þovenist tavýrlarla halka diktatörce söylemlerde bulunup, Kasýmpaþa kabadayýlýðý yapýyor. Ýnsanlarýmýz öldürülürken, açlýða mahkum edilirken ne yapmalýyýz? Artýk çözüme gitmeliyiz. Ya öleceðiz ya da insanca yaþayacaðýz. Artýk dünya yeniden yapýlanýyor. Ýnsani deðerlere sahip çýkmak istiyorsak - ki insanýz - bu katliamlara dur demeliyiz. Bu kýyýmlar emekçi halka karþý insanlýðýn bilincine karþýdýr. Her geçen gün sistem çürürken kanlý bir son hazýrlamaya çabalýyor. Ama bu son, kendi kaný ile bitecek. Halkýn kabaran öfkesi patlama noktasýnda. Artýk hiçbir güç durduramayacak. Her geçen gün çýð gibi büyüyecek bu öfke; görkemli binalarýný kalýn duvarlarýný yýkacak. Kapitalizm sadece yaþadýðýmýz coðrafyada deðil, bütün dünyada sona yaklaþýyor. Kapitalizm bu sondan kurtulamayacak, sosyalizm mutlaka zaferi elde edecek. Antep’ten bir Mücadele Birliði Okuru
10
128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
ADANA’DA HER YER SAVAÞ ALANI
Açıklamalar
Faþist devlet, son dönemde milliyetçi-þoven saldýrýlarý iyice yoðunlaþtýrýrken, ezilen Kürt ulusu üzerindeki baskýlarýný da arttýrdý. Ýmralý Zindaný’nda kalmakta olan PKK önderi Abdullah Öcalan’a yapýlan fiziki saldýrýnýn ardýndan, baþta Amed olmak üzere K.Kürdistan’ýn tüm bölgelerinde ve Kürt halkýnýn yoðun yaþadýðý illerde eylemler, yürüyüþler düzenlendi. Adana’nýn Anadolu Mahallesi’nde 20 Ekim günü esnaf gün boyunca kepenk kapatýrken, saat 19.00’da Newroz caddesinde toplanan halk, yürüyüþe geçti. Newroz Caddesi üzerinde yol trafiðe kapatýlarak barikatlar kuruldu. Bu sýrada çevik kuvvet polisleri, panzer eþliðinde saldýrdýlar. Kitle üzerine panzer ve gaz bombalarýyla saldýran polise kitle de taþlarla, molotof kokteylleriyle ve kurulan barikatlarla karþýlýk verdi. Leninistler olarak katýldýðýmýz eylemin baþýndan sonuna kadar taþlarýmýz ve sloganlarýmýzla Faþist devlete, ezilen kürt ulusunun yanýnda olduðumuzu savaþ alanlarýnda, bir kez daha göstermiþ olduk. Eylemde “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Kürdistan TC’ye Mezar Olacak” sloganlarýný attýk. Havanýn kararmasýyla baþlayan eylem mahallenin her sokaðýna yayýldý. Barikat, barikat çatýþýlarak, Anadolu mahallesinden çekilerek sloganlarla ara sokaklardan 19 Mayýs mahallesine gelindi, burada büyük bir kitlenin çatýþdýðýný gördük. Kitle birleþerek gecenin geç saatlerine kadar çatýþmaya devam etti. Ayný gün Þakirpaþa ve Gülbahçesi mahallesinde de eylemler vardý. Yaþanan çatýþmalarda Anadolu Mahallesinde 5, Þakirpaþa ve Gülbahçesi Mahallelerinde yaklaþýk 20 kiþi gözaltýna alýndý. FAÞÝZME KARÞI SÝLAH BAÞINA KÜRT ULUSUNA KENDÝ KADERÝNÝ TAYÝN HAKKI YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Adana’dan Leninistler NOT: Bu haber elimize e-posta yoluyla ulaþmýþtýr. Haber niteliðinden dolayý yayýnlýyoruz.
EMEKÇİ HA LKL ARIN ON URLU MÜCAD ELES İNİN S ESİ S OLUĞU OL AN DEV Rİ MC İ- S OSY AL İ ST- Y URTS EVER B A SI N A Y ÖN ELİ K SA LD I RI LA R ARTARAK DEVAM EDİYOR!
Son dönemde sosyalist, devrimci, yurtsever insanlara ve basýna yapýlan baskýlara ÝþçiKöylü ve Özgür Gelecek gazetelerine ve okurlarýna yapýlan saldýrýlarla devam edildi. Ýzmir’de, yapýlan bu saldýrýlarý ve baskýnlarý protesto etmek için 19 Kasým Çarþamba günü Alýnteri, BDSP, Devrimci Demokrasi, ESP, Ýþçi-Köylü, Azadiya Welat gazetesi Ýzmir temsilciliði, Özgür Halk Dergisi Ýzmir temsilciliði, Mücadele Birliði Platformu’nun ortaklaþa gerçekleþtirdiði bir basýn açýklamasý Kemeraltý giriþinde yapýldý. Basýn açýklamasýnda “Devlet terörünün gemiyi azýya aldýðý bu günlerde saldýrýlar her boyutta artmýþ, sokak infazlarý, hapishanelerde saldýrýlar ve katliamlar, Kürt halkýna yönelik inkar ve imha siyaseti týrmanarak yükselmiþtir. Emekçi halklarýn kriz adý altýnda yeni soygun, talan, iþsizlik ve yolsuzlukla karþý karþýya býrakýldýðý bu ortamda, onlarýn haklý ve onurlu mücadelesinin sesi soluðu olan devrimci-sosyalist-yurtsever basýna yönelik saldýrýlarda giderek artmaktadýr. … Yine Tuzla havzalarýnda grev ve direniþteki iþçilerin; imha ve inkara karþý isyan çýðlýðýný yükselten Kürt halkýnýn sesi, gözü ve kulaðý olan devrimci-yurtsever-sosyalist basýn yasaklarla, engellerle yýldýrýlmak istenmiþtir. …Azadiya Welat ga-
zetesi 1 ay süreyle kapatýlmýþ, Özgür Halk gazetesinin son iki sayýsý toplatýlmýþtýr. Yürüyüþ dergisi, Kýzýl Bayrak, Mücadele Birliði ve Atýlým gazeteleri kapatýlmýþ ya da toplatýlmýþtýr. Yazý iþleri müdürleri hakkýnda 10 yýllarý bulan davalar açýlmýþtýr. Bizler her tülü baskýya, engellemelere, tutuklamalara raðmen devrimci-yurtsever-sosyalist basýn olarak ezilen yýðýnlarla birlikte omuz omuza olmaya ve devrimci basýný susturmaya güçlerinin yetmeyeceðini her koþulda anlatmaya devam edeceðiz…” denildi. “BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! DEVRÝMCÝ-SOSYALÝST-YURTSEVER BASIN SUSMADI, SUSMAYACAK!” pankartýnýn açýldýðý eylemde “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Devrimci Basýn Susturulamaz”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Gözaltýlar, Tutuklamalar, Baskýlar Bizleri Yýldýramaz” vb. sloganlar atýldý. DEVRÝMCÝ-SOSYALÝST-YURTSEVER BASIN SUSTURULAMAZ! YAÞASIN DEVRÝMCÝ DAYANIÞMA!
128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
MÜCADELE BÝRLÝÐÝ/ÝZMÝR
11
Gündem
DEVRİM YÜRÜYÜŞÜ
Devletin yasalarýna uygun kurulmuþ bir derginin bürosu neden düzenin tepeden týrnaða silahlý adamlarýnca basýlýr? Neden “arama” adý altýnda her taraf tahrip edilip, kýrýlýr, dökülür? Bir derginin okurlarýdýr diye neden insanlarýn evleri gece yarýlarý basýlýr, iþkencehaneye götürülür, ardýndan keyfi biçimde tutuklanýr? Sanat merkezleri durduk yerde, özel timler, otomatik silahlý polisler tarafýndan neden basýlýr, eþyalar kýrýlýr, dökülür, etraf tahrip edilir? Konunun boyutlarý bizimle sýnýrlý deðil. Bizden önce de baþka çevrelerin dergileri, dergi bürolarý basýldý, tahrip edildi insanlar keyfi biçimde tutuklandý; bizden sonra da.Yani bu baský ve terör politikasý hükümetin, devletin devrimin örgütlü güçlerine yönelik sistemli, dozu giderek artan bir politikasýdýr. Sadece örgütlü devrimci güçlere karþý da deðil. Birazdan örneklerini göstereceðimiz gibi, burjuva sýnýf dýþýnda kalan toplumun tüm kesimlerine karþý ayný þiddet, baský, katletme, terörle yýldýrma politikasýný güdüyor. “Faþist devletten baþka ne beklenir ki” denilerek geçiþtirilecek ya da kanýksanacak bir durum deðil bu. Üzerinde daha ciddi ve daha derin düþünmeyi gerektiren bir durumla karþý karþýya olduðumuz bilinmeli. Sorun üzerinde düþünmek, durumu net, bilimsel ve ikna edici þekilde açýklamak, izah etmek, buna uygun politik yaklaþýmlar ortaya koymak bütün devrimci çevrelerin, örgütlü devrimci güçlerin görevidir. Öncelikle þunu tespit etmek gerekiyor: Hükümetin ve faþist devletin politikalarýnda giderek daha belirginleþen ve baskýn bir özellik halini alan bu politika bir korkunun ürünüdür. Tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet korkuyorlar. Bir dýþ düþman tarafýndan iþgal edilmekten deðil, bir baþka devletin topraklarýnýn bir kýsmýný kendisine katmasýndan hiç deðil.
12
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Böyle olsa bu derece korkmazlardý. Çünkü böyle bir kayýp, en kötü ihtimalle, eski güçlerini tekrar toplayacaklarý güne kadar sürerdi. Ama onlar iç düþmandan, iç savaþý kaybetmekten, ayak seslerini duyduklarý devrimin zaferinden korkuyorlar. Çünkü bu alandaki bir yenilgi, dýþ savaþta alýnmýþ bir yenilgiye hiç mi hiç benzemez. Çünkü bu alandaki bir yenilgi onlarýn dünyalarýnýn, cennetlerinin sonu olacak. Birinci durumdaki bir yenilgi telafi edilebilir bir yenilgidir, ikincisi öyle deðil. Tehdit algýlamasýnda “iç tehdit”i baþ sýraya koyarak aslýnda tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devletin tepe kadrolarý bu gerçeði bir biçimde itiraf etmiþ oluyorlar. “Ýç tehdit”, iç düþman olarak kabul ettikleri emekçi sýnýflardan, Kürt halkýndan, devrimin diðer toplumsal güçlerinden, iþçi sýnýfýnýn müttefiki yoksul kesimlerden geliyor. Ýþte bu yüzden gün geçmiyor ki, sokaktan, zindanlardan, karakollardan ya da benzeri yerlerden bir infaz haberi gelmesin. Polis “dur” ihtarýna uymadý bahanesiyle, büyük burjuva sýnýf dýþýnda kalan toplumun her kesiminden adam öldürmeyi olaðan bir uygulamaya dönüþtürmüþ durumda. Dün ara sýra rastlanan vakalar þimdi günlük rastlanan olaylara dönüþmüþ. Gardiyanlar ve Jandarma zindanlarý ayrýca bir iþkencehaneye çevirmiþ, tutsaklarý adli-siyasi ayrýmý yapmadan öldüresiye dövmeyi günlük, rutin bir görev haline getirmiþler. Zindana getirilen her tutsak –bunun siyasi ve ya adli olmasý artýk pek bir þey deðiþtirmiyor- hani “adettendir” tabirine uygun þekilde, önce öldüresiye dövülüyor ancak ondan sonra hücreye götürülüyor. Toplum ise, bütün bu iþkence ve katliamlardan ancak ölen ya da sakat kalan tutsaðýn ailesi cesaret edip de olayý basýna yansýtýrsa ve burjuva basýn olayý artýk gizleyemez hale gelirse haberdar olabiliyor. Engin Ceber’in zindan128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
da dövülerek katledilmesi toplumun gündemine iþte böyle girebiliyor. Sýrtýna resmi üniforma geçiren kendinde adam öldürme hak, yetki ve gücünü görüyor. Bu, belediye zabýtasý bile olsa deðiþmiyor. Þimdi de buna savcý ve mahkemelerin “yasalarý yorumlama hakký” bahanesi ile gizlenen keyfi kararlarý sonucu ardı arkası kesilmeyen tutuklamalar ekleniyor. Hem de hiçbir burjuva yasal dayanak yok iken. Savcý ve mahkemeler, “örgüt üyesi” olduðunu düþündükleri insanlarý hiçbir delil ya da belgeye ihtiyaç duymadan tutuklama kararý verip zindana atabiliyorlar. Açýk ki, artýk burada geçerli olan þey yazýlý hukuk yasalarý deðil ama yazýlý olmayan “iç savaþ yasalarý”dýr. Ýç savaþ yasalarýnýn özelliði, savaþýn kazanýlmasý amacýnýn her türlü kural ve yazýlý yasanýn üzerinde olmasýdýr. Lümpen proletarya saflarýndan alýnýp sýrtýna üniforma geçirilmiþ, güç ve yetkiyle donatýlmýþ polis, gardiyan, zabýta vb. görevliler, bilincinde olsunlar ya da olmasýnlar, sýnýf savaþýnýn iþte bu þaþmaz kuralýna uygun hareket ediyorlar. Burjuva yasalarýnı dahi çiðnemelerinin sorun yaratmayacaðýný, insanlýk suçu iþlemeleri durumunda, baðlý olduklarý bakanlýklarýn, hükümetin, teþkilatýn kendilerine arka çýkacaðýndan eminler. Yanýlmýyorlar! “Ellerini soðutmamak, cesaretlerini kýrmamak” için bakanlar, hükümet, ilgili kurumlar onlarýn iþledikleri cinayet ve insanlýk suçlarýný bir þekilde örtüyor, geçiþtiriyor ve böylece geride kalanlarý ayný yolda yürümeye teþvik ediyorlar. Toplumun hiddetini ise, soruþturma komisyonlarý kurarak, müfettiþ raporlarý ve mecburen açýlan davalarýn zaman aþýmýna uðramasýný bekleyerek yatýþtýrmaya çalýþýyorlar. Baþka türlü de davranamazlar. Çünkü tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet, þimdi, polisin, jan-
Ü ENGELLENEMEZ Yeni Evrede
Mücadele Birliði
darmanýn, zindanlarýn tam kapasite, bütün enerjileriyle, yazýlý olan ve olmayan yetkileriyle çalýþmalarýna ihtiyaç duyuyor. Çünkü tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet emekçi sýnýflarýn, Kürt halkýnýn, devrimci güçlerin birleþik toplumsal devriminin zaferinden büyük bir korkuya kapýlmýþ durumda ve bütün gücünü, bütün enerjisini, bütün politikasýný bu devrimi önleme amacýna tabi kýlmýþtýr. Tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet emperyalistlerin de desteðini alarak, emekçi sýnýflarýn, Kürt halkýnýn, yoksul halklarýn devrim yürüyüþünü engellemeye çalýþýyor. Bu artýk çok açýk bir gerçek, çok somut bir olgudur. Sadece bir devrim partisi gibi davranan Kürt halkýný deðil, sadece örgütlü devrimci güçleri de deðil ama emekçi halklarýn bütün kesimlerini, bütün yoksullarý susturmaya, yýldýrmaya, korkutmaya, baský altýna almaya çalýþmasý ancak bu gerçek göz önünde bulundurulursa anlaþýlabilir. Bu amaçlarýna ulaþabilmek için baþvurduklarý pek çok yöntemden ve araçtan bir kaçý þimdi öne çýkýyor. Birisine yukarda deðindik: silahlý güçleriyle terör estirmek, baský ve þiddet yöntemiyle devrimin toplumsal güçlerini sindirmek. Bir baþka araç ve yöntem olarak ise tutuklamalar ve zindanlar. Polis-Jandarma, savcýlar, mahkemeler zinciri içindeki son halka olarak zindanlar, þimdi tekelci sermaye sýnýfýnýn ve faþist devletin en çok ihtiyaç duyduklarý, devreye soktuklarý araçlardýr. Þu basit ve kolay anlaþýlabilir nedenden dolayý; tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet kitlelerin, Kürt halkýnýn ayaklanmasýný engelleyemedikleri yerde, onlarý öncülerinden yoksun býrakarak, amaçlarýna ulaþmalarýný engellemeye çalýþýyorlar. Biliyorlar ki kitleler ayaklansalar da, öncülerinden yoksun olduklarý sürece burjuva sýnýfýn egemenliði için ger-
Gündem
çek bir tehlike arz etmezler. Faþist devle- Açýk ki, artýk burada geçerli olan þey yazýlý hukuk yasalarý deðil tin zindanlarý týka basa devrimcilerle doldurmasýnýn ve yeni yeni zindanlara ihtiama yazýlý olmayan “iç savaþ yaç duymasýnýn nedeni bu. F Tipi zindan- yasalarý”dýr. Ýç savaþ yasalarýnýn lar daha dolmadan yeni zindan inþaatýna özelliði, savaþýn kazanýlmasý baþlamasý, devletin bu günlere ve geleceamacýnýn her türlü kural ve yazýlý ðe hazýrlýk yaptýðýnýn göstergesiydi. yasanýn üzerinde olmasýdýr. Açýk ki, tekelci sermaye sýnýfý, eLümpen proletarya saflarýndan mekçi sýnýflarýn, Kürt halkýnýn ve örgütlü devrimci güçlerin devrim yürüyüþünü alýnýp sýrtýna üniforma geçirilmiþ, engellemede zindanlara önemli bir rol güç ve yetkiyle donatýlmýþ polis, biçmiþ. Bu rolün en açýk anlatýmý, kitlelegardiyan, zabýta vb. görevliler, ri öncülerinden yoksun býrakmaktýr. Onbilincinde olsunlar ya da lara biçilen bu rol, devrimci güçlerin zindanlara karþý nasýl bir politika ile yaklaþ- olmasýnlar, sýnýf savaþýnýn iþte bu þaþmaz kuralýna uygun hareket malarý gerektiðini de açýklýyor aslýnda. Devrimci güçler, bu güne kadar, her tu- ediyorlar. Burjuva yasalarýnı dahi tuklama furyasý karþýsýnda genellikle “tuçiðnemelerinin sorun tuklananlar serbest býrakýlsýn” sloganýyla yaratmayacaðýný, insanlýk suçu hareket ettiler; bu sloganý öne çýkardýlar. iþlemeleri durumunda, baðlý Oysa bu slogan ne devrimci bir hedefe olduklarý bakanlýklarýn, sahip, ne de doðru bir içeriðe. Sadece tutuklananlarýn serbest býrakýlmasýnı talep hükümetin, teþkilatýn kendilerine etmek her þeyden önce, zaten zindanlarda arka çýkacaðýndan eminler. binlerce devrimcinin hali hazýrda tutsak (...)Baþka türlü de davranamazlar. olduðunu unutmak, onlarý görmezlikten Çünkü tekelci sermaye sýnýfý ve gelmek anlamýna geliyor. Ýkincisi bu slofaþist devlet, þimdi, polisin, ganýn öne sürülmesi, devrim karþýsýnda jandarmanýn, zindanlarýn tam tekelci sermaye sýnýfýnýn zindanlara biçtiði rolü, dahasý, zindanlarýn zaten oyna- kapasite, bütün enerjileriyle, yazýlý makta olduklarý iþlevi kalýn bir sis perdeolan ve olmayan yetkileriyle sinin arkasýna atmak anlamýna geliyor. çalýþmalarýna ihtiyaç duyuyor. Bu gerçek, devrimci güçlerin emekÇünkü tekelci sermaye sýnýfý ve çi sýnýflarýn karþýsýna hangi hedef ve sloganlarla çýkmasý gerektiðini fazla söze faþist devlet emekçi sýnýflarýn, Kürt halkýnýn, devrimci güçlerin yer býrakmadan anlatýyor. Devrimci güçler kitlelere, her kitle ayaklanmasýnýn ilk birleþik toplumsal devriminin hedeflerinden biri olmasý gereken zinzaferinden büyük bir korkuya danlarý hedef göstermeli. Onun için bir kapýlmýþ durumda ve bütün kez daha “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara gücünü, bütün enerjisini, bütün Özgürlük” diyoruz. Tekelci sermaye sýnýpolitikasýný bu devrimi önleme fý ne yaparsa yapsýn devrim yürüyüþünü amacýna tabi kýlmýþtýr. engelleyemeyecek. 128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
13
Yeni Evrede
Sendika
Mücadele Birliði
BİRLEŞİK METAL-İŞ’TEN EKONOMİK YIKIM SÜRECİYLE İLGİLİ ATÖLYE ÇALIŞMASI
Merhaba Mücadele Birliði okurlarý ve emekçileri… Aþaðýdaki yazý Birleþik Metal Ýþ’in DÝSK, Türk-Ýþ’e baðlý bazý sendikalarla ve kimi bilim adamlarýnýn katýlýmý ile birlikte, yaþanan ekonomik yýkým süreciyle ilgili 2 günlük atölye çalýþmasýnýn sonuçlarýdýr. Okurlarýmýzla paylaþmak istedik
KRÝZE KARÞI TALEP VE MÜCADELE PROGRAMI Sendikamýz Birleþik Metal-Ýþ, 31 Ekim-1 Kasým 2008 tarihlerinde bilim insanlarý ve DÝSK ve Türk-Ýþ’e baðlý bazý sendikalarýn katýlýmý ile yaþanan krizle ilgili bir atölye çalýþmasý yapmýþtýr. 2 gün süren atölye çalýþmasýnda; krizin nedenleri, iþçi sýnýfýna ve emekçilere nasýl yansýyacaðý ve en önemlisi, bu dönemde iþçilerin ve emekçilerin taleplerinin ve mücadele programýnýn neler olmasý gerektiði ayrýntýlý biçimde tartýþýlmýþtýr. Bu tartýþmalar sonucunda aþaðýdaki; “TALEP ve MÜCADELE PROGRAMI”nýn kamuoyuna açýklanmasýna karar verilmiþtir. Birleþik Metal-Ýþ, bu programda yer alan taleplerin hayata geçirilmesi mücadelesini sürdürecek, ayrýca program doðrultusunda iþçi ve memur sendikalarý, meslek birlikleri ve emekten yana güçlerin bir araya gelmesi için giriþimlerine baþlayacaktýr. Kriz Sermayenin Krizi, Faturayý Biz Ödemeyeceðiz… Biz iþçiler, emekçiler, kadýnlar, iþsizler, üretici ve topraksýz köylüler ve yoksul halk kesimleri olarak diyoruz ki: Kriz sermayenin krizidir, faturayý biz ödemeyeceðiz. Emperyalist ülkelerde finans alanýnda patlak veren, kapitalizmin büyük krizlerinden biriyle karþý karþýyayýz. Finans alanýna yatýrýlan deðerler, üretim sürecinde artý-deðer sömürüsünden elde edilen deðerlerdir. Ýþçi ve emekçilerin yarattýðý artý-deðeri yeniden üretime yatýrmak giderek güçleþmiþ ve sermaye finansal alana yönelmiþtir. 1970’lerde baþlayan bu eðilim son dönemde hýzlanmýþ ve finans balonu giderek þiþmiþtir. Þiþen balonun patlamasý kaçýnýlmazdý ve sermaye kendi doymak bilmez hareketinin sonucunda krizle karþý karþýya kaldý. Kriz, finans alanýnýn krizi olarak görünmekle birlikte asýl olarak kapitalist üretimin krizidir. Ve krizin üretim alanýndaki sonuçlarý þimdiden ortaya çýkmaya baþladý. Sermaye yasal dayanak ve fiili uygulamalarla, her krizde iþten çýkarmalarla, reel ücretleri düþürerek, dolaylý vergileri arttýrarak, sosyal haklarý gerileterek, batan bankalarýn zararlarýný toplumun sýrtýna yükleyerek faturayý iþçi sýnýfý ve yoksul halka çýkarmaya çalýþýyor. Bunun can alýcý sonuçlarýný en son 2001 krizinde yaþadýk. Sermaye bugün de iþten çýkarmalarý, sýfýr zammý, ücretsiz izinleri, kazanýlmýþ ekonomik ve sosyal haklarýn gaspýný gündeme getirmeye baþlamýþtýr. Uyarýyoruz… Krizin faturasýnýn, iþçi ve emekçilere kesilmesine izin vermeyeceðiz. Çaðrýmýzdýr… Tüm sendikalarý, demokratik kitle örgütlerini ve emekten
14
yana güçleri kapitalizmin krizinin sonuçlarýna karþý birlik olmaya ve mücadele etmeye çaðýrýyoruz. Ýstiyoruz: * Krizde gasp edilmek istenen çalýþma hakkýmýzý savunacaðýz: * Ýþten çýkarmalar, mevcut haklar korunarak, iþ yoðunluðu arttýrýlmadan, yasaklanmalýdýr. Bu süreçte iþten çýkarýlanlar iþlerine iade edilmelidir. * Çalýþma süreleri ücret kaybý olmadan ve çalýþma koþullarý aðýrlaþtýrýlmadan 40 saate düþürülmelidir. * Devlet, çalýþmak isteyen herkese insan onuruna yakýþýr bir iþ garantisi vermelidir. * Çalýþamayacak durumda olanlarýn temel ihtiyaçlarýný karþýlayacak bir gelir saðlanmalýdýr. * Taþeron sistemi, güvencesiz çalýþma, geçici çalýþma sözleþmeleri ve uygulamalarý yasaklanmalýdýr. Ýþ kazalarý ve meslek hastalýklarýna neden olan ortamlara izin verilmemelidir. * Ýþsizlik fonunun sermaye ve devlete aktarýlmasýna son verilmeli; fondan yararlanma koþullarý iþçilerin lehine deðiþtirilerek, iþçilerin ihtiyaçlarýna aktarýlmalýdýr. Ýnsanca yaþamak istiyoruz. * Doðal gaz, elektrik, su, gýda, kira, ulaþým, eðitim, saðlýk gibi temel ihtiyaçlarý karþýlayan mal ve hizmetlere yapýlan zamlar geri çekilmelidir. * Ýþçilerin ve emekçilerin kredi kartý borçlarýna uygulanan faizler iptal edilmelidir. * Temel ihtiyaç mallarýna konulan dolaylý vergiler tamamen kaldýrýlmalý; varlýklý kesimler ve büyük þirketlerden alýnan vergiler arttýrýlmalýdýr. * Asgari ücret vergiden muaf tutulmalýdýr. * Kriz dönemlerinde küçük esnaftan vergi alýnmamalý, stopaj uygulamasýna son verilmelidir. * Mali disiplin uygulamalarý kaldýrýlmalý, bütçeden sermayeye deðil emekçilere kaynak aktarýlmalýdýr. * Kriz sürecinin olumsuzluklarýný daha fazla yaþayacak olan kadýnlarýn, özgül talepleri göz önünde bulundurulmalýdýr. * Örgütlenme önündeki her türlü engel kaldýrýlmalýdýr. Çaðrýmýzdýr… Bugün açýk ki iþçi ve memur sendikalarý, meslek birlikleri, emekten yana güçler, bütün örgütsüz kesimler, hepimiz bir araya gelmek, güçlerimizi birleþtirmek zorundayýz. 2001 krizi sonrasýndaki kayýplarýmýzý unutmadýk. Yeniden yaþamamak için … Ýþçi sýnýfýnýn örgütlü ve örgütsüz tüm kesimlerini kapsayan, Enternasyonalist dayanýþmayý güçlendiren bir mücadeleyi baþlatmak üzere ilgili tüm kiþi ve kurumlarý bir arada olmaya çaðýrýyoruz.
128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
BÝRLEÞÝK METAL ÝÞ SENDÝKASI
Yeni Evrede
Sendika
Mücadele Birliði
“SERMAYE MÝRAS YOLUYLA DEÐÝL, EMEK SÖMÜRÜSÜ YOLUYLA ELDE EDÝLÝR. SERMAYEYÝ YARATAN BÝZÝZ, KÖLESÝ OLMAYACAÐIZ.”
2008–2010 MESS TÝS SÜRECÝ
7Birleþik Metal-Ýþ ile MESS (Metal Sanayicileri Sendikasý) arasýnda 12 Aðustos 2008 tarihinde baþlayan 2008-2010 grup toplu iþ sözleþmesi görüþmeleri 10 Ekim 2008 tarihinde yapýlan toplantýda uyuþmazlýkla sonuçlandý. Bu dönem grup Toplu Ýþ Sözleþmelerinin ayýrt edici özelliði, geçtiðimiz 2 yýl içinde metal iþ kolunda üretim, karlýlýk, istihdam, artýþlarýnýn olaðanüstü düzeylere týrmanmasý olmuþtur. Bu büyüme tipiktir. Büyüme sadece üretim artýþýyla sýnýrlý deðildir, bir bütün olarak sektörde sermaye büyümüþtür. Büyümenin önemli bir kýsmý, sermayenin deðiþmeyen kýsmýnda yani; makine, hammadde kýsmýnda gerçekleþmiþ, bu alandaki büyüme sermayenin deðiþen kýsmýndan-ücretler-oransal olarak daha fazla olmuþtur. Dolayýsýyla, giderek daha büyük cansýz sermaye, daha canlý emek gücünü kendisine çekmiþ, metal iþçilerinin sömürüsü yoðunlaþmýþtýr. Bu istihdam artýþýnýn gerçekleþme koþuluda tipiktir. Yeni iþgücü, eskisine göre daha ucuzdur. Tersinden söyleyecek olursak, metal sermayedarlarý ancak ucuz çalýþmalarý þartýyla genç iþçilere kapýlarýný açmýþlardýr. Diðer taraftan sermaye, son iki yýllýk toplu iþ sözleþme döneminin büyük bölümünü yüksek oranlý karlarla geçirmiþtir. Sektördeki bu geliþmeleri dikkatle izleyen sendikamýz Birleþik Metal Ýþ’in toplu sözleþme teklifinde, iþyerlerindeki en düþük ücretin (ikramiye dahil net) önce 752 YTL’ye yükseltilmesi ardýndan yapýlacak ücret zammý ile de 965 YTL’ye çýkarýlmasý talep edilmektedir. Birleþik Metal Ýþ ayrýca düþük ücret sorunun asýl kaynaðý olan iþe giriþ ücretlerinin ikramiye dahil net 877 YTL’ye yükseltilmesini teklif etmektedir. Türk Metal sendikasý ise düþük ücretli iþçilerin büyük bir çoðunluðu oluþturduðu Ford gibi iþyerlerinde, kendi tekliflerine karþý oluþan tepkiyi geçiþtirmek için “sizin için seyyanen zam pazarlýðý yapacaðýz” diyerek iþçileri aldatmaktadýr. Çünkü grup sözleþme kapsamýndaki iþçilerin %70’i dü-
þük ücretlerle çalýþmaktadýr. Türk Metal’in varolan iþe giriþ ücretine istediði zam ise sadece 5 kuruþtur. Türk Metal Ýzmit þube baþkaný Ford’da þu an iþe giriþ ücretinin ikramiye dahil net 716 ytl olduðunu söylemektedir. Ama gelin görün ki, þube baþkanlýðý, sendika iþe giriþ ücretinin, ikramiye dahil net 677 ytl olmasýný önermektedir. Þube baþkanýnýn söylediði doðru ise, sendika iþe giriþ ücretinin varolanýn altýnda olmasýný öneriyor demektir. Toplam net cirosu 2007 yýlýnýn ilk yarýsýna oranla %25 artarak 4 milyar YTL’yi aþan þirket, 2008’in ilk 6 aylýk döneminde 299 milyon YTL net kar elde etti. 2007 yýlýnda Türkiye otomotiv sektöründe 222 bin 395 adetlik ihracat ve 3,4 milyar dolarlýk ihracat geliri ile “Türkiye’nin ihracat þampiyonu”. Þirketin, 2008’in ilk yarýsýnda yurtdýþý satýþ gelirinin, geçen yýlýn ayný dönemine göre %50 artarak 2,4 milyar dolara ulaþtý. 2008 yýlý haziran sonu itibariyle 280 bin adete ulaþan Türkiye otomotiv pazarýndan %14,6’lýk pay alan Ford Otosan, 2007 yýlýnýn ayný dönemine göre %22 artýþla toplamda 183 bin 336 adet araç sattý. Satýþ hacmine paralel olarak üretimi de %25 artarak 176 bin 994 adet seviyesine ulaþtý. Bu veriler þirketin durumunun oldukça iyi olduðunu göstermekte ama diðer taraftan þirket, “kriz” gerekçesiyle yoðun iþçi çýkarmalarý uygulamaya baþlamýþtýr. Ücretsiz izin ya da geçici iþten çýkarma uygulamasý, iþçileri açlýkla terbiye etmekten baþka anlama gelmez. Ford Otomotiv þirketi, 299 milyon YTL olan 2007 karýný 7000 iþçiye daðýtma kararý alsa ve her bir iþçiye ayda net 1000 YTL verse karýný tam 43 ay sonra tüketebilir. Yani yaklaþýk dört yýl boyunca bu kardan iþçi ücreti ödeyebilirken, ücretsiz izin ve iþten çýkarmalarla iþçilere açlýða talim etmeyi önermekle, Ford, vahþiliðini, acýmasýzlýðýný ve insanlýk dýþý özelliðini ortaya koymaktadýr. life:
Gelelim MESS’in vermiþ olduðu tek-
1.Birinci altý ay için ücret zammý: yüzde 4,15 2.Bayram, izin ve yakacak ödemele128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
rinde yüzde 6 ile yüzde 9 arasýnda deðiþen yýllýk artýþlar. 3.Hafta içi yapýlan fazla çalýþma ücretleri oranýnýn yüzde 100’den yüzde 75’e düþürülmesi. 4.Ýhbar ve kýdem tazminat süreleri yasanýn üzerinde uygulanan iþyerlerinde yeni iþe giren iþçiler için sürelerin yasa sýnýrýna çekilmesi. 5.Ar-Ge destek personeli olarak görevlendirilenlerin görev sürelerince toplu sözleþmenin kapsamý dýþýnda tutulmalarý 6.Ýkramiye ödemelerinin ayný ücretler gibi fiili çalýþma esasýna göre yapýlmasý, izin, istirahat vb. durumlarda ikramiyelerin kesilmesi, ikramiye gün sayýsýnýn düþürülmesi. 7.Haftalýk çalýþma sürelerinin günlere daðýtýmýnýn eþit olmaktan çýkarýlarak denkleþtirme uygulanmasý ve bunun süresinin 4 ay olmasý. 8.Telafi çalýþmasý yaptýrýlmasý. Bu teklifler kabul edilemez! Sendikamýz; bu tekliflerin metal iþçilerinin çalýþma ve yaþam koþullarýný dikkate almayan ve onlarýn koþullarýný daha da aðýrlaþtýrmayý hedefleyen teklifler olduðunu açýklamýþ ve bu tekliflerin kabul edilemez olduðunu vurgulamýþtýr. Ýþçilerin enflasyonunu hiçbir þekilde yansýtmayan 6 aylýk resmi enflasyon oranýnýn yüzde 4,15 ve yýllýk enflasyon oranýnýn yüzde 12 olduðu bir dönemde ücret ve sosyal ödemelere verilen teklifler müzakere edilmeye bile deðmez. 2007 kârlarýyla iþçilerin 6 yýllýk ücretlerini ödeyebilecek kadar birikime sahip olanlar; Hazine’den iþçi baþýna aldýklarý 73,00 YTL ile ücret maliyetleri düþenler; Yeni iþe giren her bir iþçiyi 125,00 YTL daha ucuza çalýþtýranlar; Kýsaca, metal iþçilerinin taleplerini karþýlayacak kaynaða fazlasýyla sahip olanlar, kriz bahanesiyle bildik oyunlarýný oynamaya, metal iþçilerini sindirme politikalarýný uygulamaya çalýþýyorlar. Türkiye Sermayesinin ve onun en saldýrgan örgütlerinden biri olan MESS in uzun dönemdir Toplu Sözleþmelere geçire-
15
Yeni Evrede
Sendika rek fiili olarak uygulatmaya çalýþtýðý en tehlikeli konulardan biri esnekliktir. Esneklik, sermayeye göre: “iþletmelerin rekabet edebilirliðini ve hareket kabiliyetini artýrma yöntemidir.” Sermaye, kârý ve egemenliðini sýnýrlayan her þeyi katý olarak adlandýrýyor. Ücretler, sendikal haklar, kýdem tazminatý, sosyal güvenlik, vergi, iþ sözleþmeleri, çalýþma süreleri, ücret dýþýndaki ödemeler bütün bunlar sermaye açýsýndan katý bulunan ve esnetilmesi gereken kural ve uygulamalar. Esneklik formülüyle iþçiler, üretimin asli deðil, yardýmcý unsuru konumuna indirgeniyor. Ýþçiler, bir makine gibi, sermayenin istediði zaman çalýþýp istemediði zaman çalýþmayan bir nesneye dönüþüyor; insan olduklarý inkar ediliyor. Bu yeni deðil. Sermaye, iþçileri her zaman ikincil ve önemsiz görür. Bütün kararlarýnýn merkezine de kendisini koyar. Esneklik, alýnan kararlarýn maliyetini en aza indirmenin sermaye açýsýndan en uygun yoludur. Sipariþler arttýðýnda iþçi alýnmasý ya da iþçilerin daha uzun çalýþtýrýlmasý iþletmelerin doðal akýþý sayýlýyor. Esneklik uygulamalarýyla yapýlmak istenen þu: 1)Sipariþler arttýðýnda alýnacak iþçi daha ucuz olmalý.
Mücadele Birliði
2)Sipariþler arttýðýnda fazla çalýþan iþçilerin ücreti yüksek olmamalý, ek ödeme yapýlmamalý. 3)Sipariþler azaldýðýnda atýlacak iþçiler, sermayeye ek yük getirmemeli 4)Sipariþler azaldýðýnda daha kýsa çalýþmak mümkün olmalý. Sermaye; ücretler, fazla çalýþma ücretleri, toplu sözleþmeler, çalýþmaya baðlý olmayan yan ve sosyal ödemeler, iþ güvencesi ve kýdem tazminatýný bu hedefleri gerçekleþtirmesinin önündeki engeller olarak görüyor. Bu hedefleri gerçekleþtirmek ve engelleri ortadan kaldýrmak için sermayenin kullandýðý araçlar ise þunlar: 1)Geçici iþçilik 2)Fazla mesai ücretlerinin sýfýrlanmasý (denkleþtirme) 3)Hak eþitsizliði Esneklik uygulamalarý ile iþçiye, sermayesiz yapamayacaðý; sermayenin egemenliðine þükretmesi dayatýlmaktadýr. Oysa gerçek tam tersidir. Ýnsan ortaya çýktýðýnda sermaye yoktu. Ama insan emeði, insanla birlikte vardý. Sermaye, emeðin ürünüdür. Sermaye; emeðin, karþýlýðý ödenmemiþ ürünüdür. Sermaye miras yoluyla deðil, emek sömürüsü yoluyla elde edilir. Sermaye, emek tarafýndan yaratýlmasýna raðmen, emeði kendisine baðýmlý kýlmýþ, onu kendi kölesi konumuna indirge-
miþtir. Ýþçi, putu kendisi yaratmasýna raðmen, ona tapýnmaya, onu yüceltmeye zorlanmaktadýr. Esnekliðe karþýyýz, çünkü sermayenin egemenliðine karþýyýz. Sermayeyi yaratan biziz, kölesi olmayacaðýz. Eminiz, bu tekliflere en iyi yanýtý metal iþçileri verecektir. Metal Ýþçileri sokakta, iþyerinde ve bulunduklarý her yerde bu teklife karþý seslerini yükseltecekler, haklarýnýn gasp edilmeye çalýþýlmasýna, esneklik dayatmasýna karþý en kararlý mücadeleyi ortaya koyacaklardýr. Bu nedenlerle, hangi sendikaya üye olurlarsa olsunlar tüm metal iþçileri Birleþik Metal-Ýþ sendikasýnýn teklifinin arkasýnda durmalý ve MESS’e karþý birlikte mücadele etmelidirler. Kapýmýz tüm metal iþçilerine her zaman olduðu gibi bugün de açýktýr. Dostça selamlarýmýzla … BÝRLEÞÝK METAL ÝÞ SENDÝKASI ÝZMÝR ÞUBESÝ
NOT: Bu yazı 2008–2010 MESS TÝS süreciyle ilgili olarak Ýzmir Birleþik Metal Ýþ Sendikasý tarafýndan Y.E.Mücadele Birliði dergisi için kaleme alýnmýþtýr. Ýzmir Birleþik Metal Ýþ Sendikasýna emeklerinden dolayý teþekkür ederiz
“BÝRLEÞÝK METAL-ÝÞ OLARAK BÜTÜN ÜYELERÝMÝZÝ VE ÖRGÜTSÜZ OLAN ÝÞÇÝLERÝ BU SÜRECE HAZIR OLMAYA ÇAÐIRIYORUZ.”
2008–2010 MESS Grup Toplu Ýþ Sözleþmesi görüþmeleri devam ediyor. Metal sektöründeki kapitalistler, taþeronlaþtýrma, esnek çalýþma, mesai ücretlerinin ödenmemesi, iþten çýkarma vb. yöntemlerle metal iþçilerini kölece bir yaþama mahkum ediyor. Yakýn bir zamana kadar metal sektörünün büyüdüðünü, geliþtiðini, karlarýnýn arttýðýný dile getiren metal sektöründeki kapitalistler, TÝS sürecinde ise kriz içinde olduklarýný, karlarýnýn düþtüðünü söylemeye baþladýlar. Bunun arkasýndan iþten çýkarmalardan tutun, ücretsiz izinlere kadar farklý farklý saldýrýlara giriþeceklerinin ön sinyallerini veriyorlar. Bizler de Mücadele Birliði dergisi olarak MESS sözleþmeleri sürecine dair Birleþik Metal-Ýþ Ýzmir Þube Baþkaný Ali Çeltek’le kýsa bir söyleþi gerçekleþtirdik. Bilgisine baþvurduðumuz Birleþik Metal-Ýþ Ýzmir Þube Baþkaný Ali ÇELTEK kýsaca þu görüþleri dile getirdi: “MESS sözleþmeleri 100 bin iþçiyi etkiliyor. Ücret teklifimizde fabrikada çalýþan ve yeni giren iþçilerin ücretlerinin iyileþtirilmesi ve de %20’ye varan zam talebimiz var. Yeni girenler reel olarak bundan %40’a yakýn etkileniyorlar. Ayrýca sosyal yardýmlarda Birleþik Metal-Ýþ olarak %40 artýþ istiyoruz. MESS ise ücret artýþý olarak %4,15’lik bir oran ve de sosyal yardýmlarda da %10’luk bir artýþ öneriyor. Ayrýca MESS (Metal Sanayicileri Sendikasý) bu tekliflerin dýþýnda þuan ki kazanýlmýþ haklarý da geriye götürmeye yönelik adýmlar atýyor. Uyuþmazlýk sürecinin arkasýndan arabuluculuk süreci baþladý. Birleþik Metal-Ýþ olarak bütün üyelerimizi ve örgütsüz olan iþçileri bu sürece hazýr olmaya çaðýrýyoruz. MESS teklifini geri çekmediði takdirde ve bize tartýþýlabilir bir teklif sunmadýðý sürece bu iþin sonunda grev var. Sendikamýzýn amacý ne kadar grev olmasa da bu tekliflerin soncunda metal iþçileri bu yapýlana sessiz kalmayacaktýr.” YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERLE GELECEK! MÜCADELE BÝRLÝÐÝ/ÝZMÝR
16
128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
KAPÝTALÝST DÜZENÝN KRÝZÝNÝ DERÝNLEÞTÝRELÝM
Yeni Evrede
Kapitalizmin Krizi
Mücadele Birliði
ABD’de patlak veren ekonomik kriz ülkenin en büyük bankalarýnýn peþ peþe iflasýyla baþlamýþtý . Kriz her geçen gün derinleþerek yayýlýyor. Tüm emperyalist-kapitalist ülkeleri de etkisi altýna almaya devam ediyor. Baþbakan Erdogan katýldýðý toplantýlarda krize karþý önlem alýndýðýný ve Türkiye’nin etkilenmeyeceðini kamuoyuna söylüyordu. Fazla deðil kýsa bir süre sonra “Dünya’yý saran ekonomik krizden Türkiye de etkilenebilir” demeye baþladý. Þimdilik dünyayý kasýp kavuran krizin ekonomik tahlilini baþka bir yazara býrakalým. Ancak bir iþçi olarak, emperyalist-kapitalist sistemin krizi ve son aylarda geliþen serhýldanlar Türk ve Kürt iþçileri baþta olmak üzere tüm iþçi sýnýfý için ne ifade ediyor, bize kurtuluþumuz için ne gibi olanaklar sunuyor? Bu sorularýn cevabýný arayalým ve sýnýf bakýþýyla yorumlamaya çalýþalým. Yoksulluk, açlýk, iþsizlik, kültürel yozlaþma, ahlaki çöküþ vs. tüm bunlar kapitalist üretim iliþkilerine dayanan özel mülkiyetin bir sonucudur. Ve tabi ki Kürt halkýnýn on yýllardýr yaþadýðý baský, zulüm, katliam ve ulus olarak yok sayýlmasýnýn da nedeni, þoven Türk tekelci kapitalizmdir. Öyleyse biz iþçi ve emekçilerin, halklarýmýzýn bütün acýlarýnýn nedeni olan kapitalist düzene karþý birlikte mücadele etmemiz tarihsel bir zorunluluktur. Asgari ücret 520 ytl, açlýk sýnýrý ise 730 ytl olarak belirtilmiþtir (4 kiþilik bir ailenin gýdasý için belirilenen!). Milyonlarca insan en temel ihtiyaçlarýndan yoksun olarak yaþamaya çalýþýyor. Tabi adýna yaþamak denirse! Buna karþý iþçilerin öfkesi büyüyor, yoksul Kürt halký ayaklanýyor. Bir de kriz eklenince artýk bizlere tarihte az rastlanýr fýrsatlar sunuyor kurtuluþumuz için. Baþbakanýn Diyarbakýr ziyaretiyle doruk noktasýna ulaþan serhýldan, Þýrnak, Van, Dersim ve diðer illere de yayýldý. Erdoðan’ý hiç de “hoþ” karþýlamadý Kürt halký. Öfkelenerek efelenen Kasýmpaþalý Erdoðan, “Tek dil tek vatan” edebiyatýyla konuþmalar yapýyor. Bu ülkeyi beðenmeyenin ise çekip gitmesini söylüyor. Yine Erdoðan Ýstanbul Hacýhüsrev’de yapýlan basýn açýklamasýna saldýran polise karþýlýk veren, Kürt halkýna pompalý tüfekle ateþ eden kiþi için “sabrýn da bir sýnýrý vardýr” diyerek, arka çýkarak açýkça bütün giriþimleri desteklemiþ oluyor... Son çare olarak Türk iþçi ve emekçi halkýný þovenizmle zehirleyerek ve Kürt halkýnýn üzerine salarak sonuç almaya, sindirmeye korkutmaya çalýþýyor. Ama nafile! Bu giriþimler de sonuç vermeyecek, halklarýmýz arasýnda kurulan mücadele birliði köprüsü dinamitlenemeyecektir. 1990 yýlýnda büyük madenci yürüyüþünde “Zonguldak Botan el ele” sloganý Türk iþçi ve emekçileri tarafýndan atýlmýþtýr. Bu çok önemli ve anlamlýdýr.
Emperyalist devletleri vuran son kriz depreminin artçý sarsýntýlarý bile Türkiye’yi etkilemeye yetti. Bir çok fabrika ve üretim tesisi üretime ara vererek iþten çýkartma yoluna gidiyor. Birkaç örnek verelim; Bursa’da kurulu olan ve Türkiye’nin tekstil devi olarak kabul edilen Sönmez Filament Ýplik Fabrikasý üretimini durdurduðunu açýkladý, 229 iþçinin iþine son verdi, GÝSBÝR (Gemi Ýnþa Sanayicileri Birliði) yaptýðý kriz gündemli toplantýda 12 bin iþçinin iþten çýkarýlmasý kararý aldý. Toplantýnýn hemen ardýndan; Selah Tersanasi, Tuzla Gemi, Türk Der Sedef, DESAN, RMK ve Viçem Yat Tersanelerinden toplam 985 iþçi iþten çýkarýldý. Eskiþehir Organize Sanayi’de 2 binden fazla iþçi iþten çýkarýldý. Bu listenin uzayýp gideceði kesin. Ýþten atýlan her bir iþçinin ailelerinin nasýl etkileneceðini varýn siz düþünün. Aldýðý maaþla kýt kanaat geçinen iþçilerin nasýl yaþayacaðý büyük patronlarýn umurlarýnda deðil. Tek düþünceleri kar kazanmak olanlar, açýn-yoksulun halinden nasýl anlasýn? Ýþçi ve emekçi sýnýflarýn yoksul Kürt halkýnýn Türkiye tekelci kapitalist sistemine karþý birlikte mücadele etmeleri kaçýnýlmazdýr. Sýnýf bilinçli iþçiler olarak kendi sýnýfýmýzýn kurtuluþuyla Kürt halkýnýn kurtuluþunun ancak ve ancak mücadele birliðinin örülmesiyle mümkün olacaðýný görmek zorundayýz. Devletin ve burjuva basýnýn bilinç bulanýklýðý yaratarak Türk iþçi ve emekçi halkýyla, Kürt iþçi ve emekçilerinin arasýna ekmek istediði þovenizm tohumlarýný boþa çýkaralým. Biz Kürt ve Türk iþçileri ayný fabrikada ayný sömürüye tabi tutuluyoruz. Ama Kürt iþçi ve emekçileri, emek sömürüsünün yanýsýra ulusal baskýya maruz kalýyor. Gücümüzü birleþtirerek iþçi komitelerinde örgütlenerek birlikte mücadele etmeliyiz. Deniz Gezmiþ, idam sehpasýnda “Yaþasýn Kürt ve Türk Halklarýnýn Birlikte Mücadelesi” sloganýný atarak bizlere yürünecek yolu göstermiþtir. Bu yol devrimin ve sosyalizmin yoludur. Türkiye iþçi ve emekçileri þunu iyi bilmelidir; Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesi zafere ulaþmadan, onlarda özgürlük yüzü göremez. Ayný þey tersi içinde geçerlidir. Komite ve Konseyler iþçi ve emekçilerin öz gücüne dayanan mücadele araçlarýdýr. Devrimimizin dayanacaðý temel þiarýmýz etrafýnda kenetlenelim. Kapitalist düzenin krizini derinleþtirelim. YAÞASIN KÜRT-TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!
128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
Devrimci Ýþçi Komiteleri’nden (DÝK) Bir Ýþçi
17
KESK
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
1 MAYIS 2008’DEN BUGÜNE ÝSTANBUL’UN DEMOKRASÝ RAPORU
07.11.2008 Ekonomik Krize Paralel Olarak Demokratik Haklara Yönelik Kýsýtlama, Baský ve Terör Artýyor... Bedeli Ne Olursa Olsun Emekçilerin Hak ve Özgürlüklerini Sonuna Kadar Savunmakta Kararlýyýz! Kamu Emekçileri Sendikalarý Konfederasyonu (KESK) Ýstanbul Þubeleri olarak büyük bölümü son bir ay içinde olmak üzere yaþanan; doðrudan þubelerimizi ve üyelerimizi hedef alan; bir bölümü ise, basýndan takip ettiðimiz emekçilere yönelik birçok “demokratik hak ve özgürlük” ihlaliyle karþý karþýya kaldýk. Ýstanbul özelinde 1 Mayýs 2008’den itibaren artarak devam eden ve merkezinde polisin uygulamalarýnýn yer aldýðý bir dizi olumsuz örnek göstermektedir ki, kolluk kuvvetleri demokratik haklara karþý giderek daha hoþgörüsüz, düþmanca ve öldürme kastýyla müdahale etmektedir. 1 Mayýs’tan bu yana Ýstanbul’un demokrasi bilançosuna bakýldýðýnda en uç örnek Engin Ceber’in polis merkezi ve cezaevi arasýnda darp edilerek öldürülmüþ olmasýdýr. Ayný hafta içinde Kartal’da yediði yemeðin parasýný ödemeyen sivil polislerden hakkýný isteyen lokantacý aðýr biçimde dövülerek komaya sokulmuþtur. Üç hafta önce ise, Þiþli’de taksideyken bir vatandaþ olarak çöp kamyonunun yolu iþgal etmesini polise bildiren kiþinin ailesinin ve çocuklarýnýn gözü önünde feci biçimde dövülmüþ olmasýna da tanýk olduk. Ýstanbul dýþýnda ise, Ýzmir ve Antalya’da birkaç ay arayla iki gencin “dur ihtarý”na uymadýðý için polis kurþunlarýyla öldürülmüþ olmasý son derece kahredici ve isyan ettiricidir. Öyle ki, polislerin ifadelerine göre “ayak kaymasý ve düþme sýrasýnda silahýn ateþ almasý” söz konusu olmuþ ve ne hikmetse her iki örnekte de gençler boynundan ve kafasýndan vurulmuþtur! Bu örnekler ilk elde hatýrlanan son aylarýn olaylarýdýr. Sendikal ve demokratik haklarýn kullanýmýnda da kýsýtlama ve tutuklamayla kendini gösteren örnekler yok deðil. Ekim ayýnda Denizli Eðitim Sen Þubesinin geçtiðimiz yýl ise Sakarya Eðitim Sen Þubesinin kundaklanmasýna tanýk olduk. Sendika þubesinin kundaklanmasýna yol açan esas neden, hükümetin ve kolluk kuvvetlerinin medya desteðiyle sendikalarýmýzý ýrkçý-faþistlere hedef göstermiþ olmasýdýr. Fiili saldýrýlarýn yaný sýra sendika üyelerinin sürgün edilmesiyle karþý karþýyayýz. Sendika üyelerinin “iþyeri çalýþma huzurunu bozmak” gibi bir gerekçeyle yer deðiþimine mecbur tutulmalarý son dönemde artmýþtýr. Bu uygulama doðrudan halkýn kamusal haklarýný savunmak, hükümete boyun eðmemek sebebiyle olmaktadýr. Eðitim Sen 4 nolu þubemize üye ve iþyeri temsilcisi olan Erdal Güzel, muhalif siyasal görüþleri nedeniyle tutuklanmýþtır. Vahim olan üyemizin sorgusu sýrasýnda 1 Mayýs 2008 etkinliðimiz; KESK ve Eðitim Sen eylemleri hakkýnda zorla “bilgi” istenmiþtir. Baský ve sürgüne KESK’e baðlý sendikalarýn hedef olmasý
18
da gösteriyor ki, konfederasyonumuz hükümetin hedefindedir. Son olarak 2 Kasým Pazar günü Taksim Meydaný’nda 76 yaþýndaki bir gazetecinin 14 yaþýndaki çocuða yönelik taciz ve tecavüzünü kýnamak üzere basýn açýklamasý yapmak isteyen kadýn eðitim emekçilerine “valiliðin basýn açýklamalarýný kýsýtladýðý” gerekçesiyle izin verilmemiþtir. Basýn açýklamasý yapma hakký kýsýtlanmýþtýr. Sadece sendikamýza deðil, mecliste grubu bulunan bir partiye; Demokratik Toplum Partisi’ne de basýn açýklamasý yapma hakký tanýnmayarak parti binasýndan çýkan il baþkaný ve yöneticileri tutuklanmýþtýr. Üstelik Baþbakan Tayip Erdoðan’ýn Ýstanbul’da DTP’li göstericilere pompalý tüfekle ateþ etmeye kalkan kiþiyi överek destek vermiþ olmasý, baþbakanýn amacýný açýða vuran son örnek olmuþtur. Demokrasinin temel kurumlarý olan sendika ve siyasi partilere yönelik baskýlargöstermektedir ki, AKP hükümetinin demokrasi söylemi gerçek deðildir. Bütün bunlar yaþanýrken dolar karþýsýnda ücretler yüzde 20 ile 40 arasýnda deðer yitirmiþ, kýþ aylarýna girdiðimiz þu günlerde doðal gaza yapýlan yüzde 22’ lik zamla emekçilerin hýzla yoksullaþmasý artmýþtýr. Ýl Milli Eðitim Müdürü okullara gönderdiði yazýyla doðalgaz faturalarýný Okul Aile Birliklerinin ödemesini isteyecek kadar ileri gitmiþ, eðitimin maliyetinin velilere yüklenmesi konusunda sýnýr tanýmamýþtýr. Kolluk kuvvetlerinin artan þiddeti, sendikalý emekçilerin hedef olduðu sürgün, engelleme ve tutuklama; parlamentoda grubu olan siyasi partilerin dahi “terörist” sayýldýðý þu günlerin esas mesajý emekçi halka gözdaðý vermektir. Nitekim iþçilerin grev ve hak arama mücadeleleri de polis-jandarma engeliyle karþý karþý ya kalýyor. Halkýn en bilinçli ve örgütlü kesimlerini ve gençleri hedef alan devlet görevlileri kaynaklý saldýrýlarýn artýþý, ekonomik sömürünün artýþýna paralelolarak hýzlanmýþtýr. Ýþçi ve emekçi kitleler gibi gençlerin de giderek haklarýný aramaya koyulmasýna karþý engel çýkartma, göz korkutma; sendikalardan ve egemen sýnýflara muhalif siyasi partilere üye olmaktan uzak tutma yaygýnlaþýyor. Sonuç olarak, KESK’ e baðlý sendika þubeleri olarak’bu güne kadar olduðu gibi bugünden sonra da kolluk kuvvetlerinin hükümetten aldýklarý destekle yürüttükleri baský ve sindirme politikasýna boyun eðmeyeceðimizi; Demokratik, özgür ve halklar arasýnda barýþ ve kardeþlik temelinde bir arada yaþamý savunmayý sürdüreceðimizi; Polisin, valiliðin; kýsaca Ýçiþleri Bakanlýðýnýn yetkilerinin daraltýlarak, sendikal haklarýn, demokratik özgürlüklerin, kiþi hak ve özgürlüklerinin, siyasi partilerin eylem ve etkinliklerin önündeki engellerin kaldýrýlmasýný bir kez daha basýn ve kamuoyuyla paylaþma ihtiyacý duymaktayýz. SaygýlarýmýzIa. KESK Ýstanbul Þubeler Platformu Dönem Yürütmesi
128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
TMMOB’DAN VE EÐÝTÝM-SEN’DEN KRÝZLE ÝLGÝLÝ BASIN AÇIKLAMASI Türk Mimar ve Mühendisler Odalarý Birliði’nin yaptýðý basýn açýklamasý, saat 12.30’da Taksim Gezi Parký’nda toplanýlmasýnýn ardýndan “Zam, Zulüm, Ýþkence iþte AKP”, “Söz, Yetki Karar, Ýktidar, Halka” sloganlarýyla baþladý. Basýn açýklamasýnda, son süreçte yaþanan ekonomik krize, emekçilere dönük saldýrýlara, ulusal soruna ve zindanlar sorununa de-
ðinilerek: “Biz, baþta düþünce ve örgütlenme özgürlüðü olmak üzere tüm demokratik hak ve özgürlüklerin, sözün özü demokrasinin önündeki engellerin kaldýrýlmasý için bugün sokaktayýz. Biz tutuklu ve hükümlülerin tecritine dayalý F tipi cezaevi uygulamalarýna son verilmesi, cezaevlerinde insani yaþam koþullarýnýn hakim kýlýnmasý için bugün sokaktayýz. Biz, bu ülkenin gerçeði olan iþkencelere son verilmesi için bugün sokaktayýz. Biz, bütün çalýþanlara grevli, toplu sözleþmeli sendikalaþma haklarýnýn önündeki engellerin kaldýrýlmasý için bugün sokaktayýz” denilerek, “Þimdi hep beraber bir kez daha inanarak söyleme zamanýdýr: Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz” sözleriyle basýn açýklamasý bitirildi. Eyleme birçok demokratik kitle örgütlerinin yaný sýra Mücadele Birliði Platformu da katýlarak, son dönemdeki baskýlara ve tutuklamalara dikkat çekmek için “DEVRÝM YÜRÜYÜÞÜ ENGELLEMEZ” dövizleri açtý ve “Gücümüzü Tarihin Akýþýndan Alýyoruz “ baþlýklý Y.E.Mücadele Birliði dergileri daðýttý. Yine ayný gün saat 13.30 saatlerinde Ýstiklal Caddesi’nde Eðitim Emekçileri Sendikasý’nýn yürüyüþü ile baþlayan eylem, Taksim Meydaný’nda yapýlan basýn açýklamasýyla devam etti. Yapýlan basýn açýklamasýnda: “Ýnsanca bir yaþam talebimize karþýn hükümet, Türkiye’nin gelecek kuþaklarýný yetiþtiren eðitim ve bilim emekçilerini yoksulluða, sefalete ve açlýða mahkum etmektedir. Tüm toplumsal kesimler gibi, yüz binlerce eðitim ve bilim emekçisi de, peþ peþe gelen zamlar sonrasýnda ekonomik olarak ciddi bir darboðaza girmiþtir. Hükümetin 2009 yýlý için belirlediði %4-%4.5 oranlarýndaki memur zammý þimdiden buhar olup uçmuþtur” denilerek ‘Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Parasýz Eðitim, Parasýz Saðlýk”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak” sloganlarýyla son buldu. Basýn açýklamasý sonunda KESK Genel Baþkaný, 29 Kasým’da Ankara’da yapýlacak mitinge çaðrýda bulundu.
Emekçiler
ANTEP’TE EMEKÇÝLER SOKAKTA
Antep’te DÝSK’e ve KESK’e baðlý sendikalarýn düzenlediði yürüyüþe yaklaþýk bin kiþi katýldý. 22 Kasým Cumartesi günü saat 12:30’da Kýrkayak Parký’nda toplanan emekçiler, “Ýþsizliðe, Yoksulluða ve Zamlara Karþý 29 Kasým’da Ankara Mitinginde Buluþalým” pankartý açarak sloganlarla yürüyüþe geçtiler. Yürüyüþ sýrasýnda sýk sýk “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Direne Direne Kazanacaðýz”, “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak” sloganlarý atýldý. Yürüyüþ sýrasýnda yolu trafiðe kapatan emekçiler, polis müdahalesiyle karþýlaþtýlar. Kaldýrýmdan yürümeleri gerektiðini ve yasalara uymalarý gerektiðini söyleyen polis þefine “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” ve “Emekçiye Deðil Çetelere Barikat” sloganlarýyla karþýlýk verildi. Engelleyemeyeceðini anlayan polis þefi adeta kitlenin önünde ezilecekti. Tekrar kitlenin önüne geçerek “bu yaptýðýnýz yasal deðil, 2911 yürüyüþ ve gösteriþ yasasýna muhalefetten iþlem yapmak zorundayým” diye yine kaldýrýma çýkmalarýný istedi. Bu uyarýyý da dinlemeyen emekçiler yine “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza” sloganlarýylarýyla karþýlýk verdi. Bunun karþýsýnda polis þefi telsizle bildirerek çevik kuvvet ekiplerini çaðýrdý. Ve yürüyüþ sýrasýnda 2 otobüs çevik kuvvet getirilerek kitleye gözdaðý verilmek istendi. Bu da sonuçsuz kaldý ve emekçiler sloganlarla yürüyüþlerine devam etti. Yeþilsu Parký’na gelindiðinde diðer sendika ve kuruluþlarla birleþilerek yürüyüþ daha da kitlesel hale dönüþtü. Bir çok kitle örgütünün katýldýðý yürüyüþe Mücadele Birliði Platformu da destek verdi. “Dünya Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Emekçilerin Mücadele Birliði” yazýlý ve Mücadele Birliði imzalý dövizler açýldý. “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Dünya Emeðin Olacak”, “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak” sloganlarý ise bir çok emekçinin katýlýmýyla atýldý. Basýn açýklamasýný yapýlacaðý Adliye önüne gelindiðinde bütün sendikalar pankartlarýný açarak, direniþte olan TÜMTÝS sendikasýna baðlý iþçiler için “TÜMTÝS Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarý atýldý. Basýn açýklamasýný yapan Antep KESK sözcüsü Ali Ersönmez yaptýðý açýklamada “Yaþanan ekonomik kriz, gün geçtikçe daha fazla kendisini göstermeye baþlamýþtýr. Gerek dünyada gerekse ülkemizde bu sonuçlardan en fazla iþçiler ve emekçiler etkilenecektir. Çünkü kapitalizmin bu sistematik krizi, iktidarda bulunan egemen güçler tarafýndandýr. Doðaldýr ki, kayýp ve zararlar emekçilere çýkarýlarak aþýlmaya çalýþýlacaktýr… Artýk ‘krizin bedelini ödemeyeceðiz’in yerine, ‘Bu politiklardan sorumlu siyasilere ve sermayeye bedel ödettireceðiz’ dememiz gerekmektedir. Þimdi artýk zamlara, iþsizliðe karþý en geniþ toplumsal muhalefeti ayaða kaldýrma zamanýdýr. Çünkü bu kader deðildir. Baþka bir yaþam mümkündür. Kapitalizmin vaz geçilmez krizlerinin yerine emekten yana, sosyal adaleti temel alan yeni bir düzen mümkündür” diyerek “Bu krizi biz yaratmadýk, bedelini de biz ödemeyeceðiz” diyerek açýklamaya son verdi. Basýn açýklamasý sloganlarla son buldu. Mücadele Birliði/ANTEP
128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
19
Yeni Evrede
Emekçiler
Mücadele Birliði
“İŞÇİLER! EMEKÇİLER! SALDIRILARA KARŞI İKTİDAR İÇİN SAVAŞIN!” İZMİR’DE AÇLIĞA, YOKSULLUĞA, İŞSİZLİĞE, SERMAYENİN TOPYEKÜN SALDIRILARINA KARŞI KİTLESEL VE FİİLİ BASIN AÇIKLAMASI 15 Kasım 2008 Cumartesi günü saat 14.00’de Konak Belediyesi önünde KESK Ýzmir Þubeler Platformu ve DÝSK Ege Bölge Temsilciliði’nin düzenlediði, dünya genelinde kapitalist sistemin yaþadýðý krizin iþçi ve emekçiler üzerinde yarattýðý yýkýcý etkisine karþý bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Basýn açýklamasý Basmane’den baþlanarak Konak Belediyesi’ne doðru fiili yürüyüþle baþladý. Yürüyüþ esnasýnda yol, iþçi ve emekçiler tarafýndan trafiðe kapatýldý. Birçok siyasi hareketin ve devrimci yapýnýn bulunduðu eyleme biz de Mücadele Birliði Platformu olarak “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her þey Emeðin Olacak” yazýlý pankartýmýzla katýldýk. Eylemin düzenleyicileri tarafýndan hazýrlanan dövizlerde “Kapitalizm Açlýk Yoksulluk Demektir”, “Kapitalizm Savaþ Ölüm Demektir”, “Kapitalizm Sömürü Demektir”, “Sefalete Teslim olmayacaðýz” yazýlýydý. Eylem sýrasýnda “Sermaye Mezara Emek Ýktidara”, Toplu Sözleþme Hakkýmýz Grev Silahýmýz”, “Direne Direne Kazanacaðýz”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek”, “Sefalete Teslim Olmayacaðýz”, “Ýnsanca Bir Yaþam Ýstiyoruz” sloganlarý atýldý. Biz Mücadele Birliði olarak iþçi-emekçilere ve çevreden izleyen halka, kapitalizmin insan üzerindeki sömürüsünü ve doðayý nasýl tahrip ettiðini, yarattýðý savaþ ve yýkýmlarý teþhir etmek amacýyla sesli ajitasyon yaptýk. “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her þey Emeðin Olacak”, “Emekçiler Birleþin Devrim Ýçin Savaþýn”, “Zafer Savaþan Ýþçilerle Gelecek”, “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak”, “Kürt Halký Yalnýz Deðildir”, “Barýþ Ýçin Devrim Devrim Ýçin Savaþ”, “Ya Devrim Ya Ö-
lüm”, “Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Ýktidar Dýþýnda Herþey Hiçbir Þeydir “, “Kapitalizm Öldürür Kapitalizmi Öldürün” sloganlarýmýzla alaný inlettik. Bu sömürü sistemine karþý iþçi-emekçi ve ezilen halklarýn birlikte mücadele etmesi gerektiðini ve kendi iktidarlarýný kurmadýklarý sürece bu krizlerin ve savaþlarýn insanlýðý yok edene kadar devam edeceðini haykýrdýk. Basýn açýklamasýnýn yapýlacaðý Ýzmir Büyükþehir Belediyesi’nin önünde polis barikat kurmuþtu. Ancak kararlý çabalar sonucu barikat geriye doðru çekildi. Daha sonra KESK Ýzmir Þubeler Platformu dönem sözcüsü Ramis Saðlam basýn metnini okudu. Okunan metinde “Bugün burada zamlara, zulümlere, yoksulluða, açlýða, iþsizliðe, gericiliðe, AKP’nin insanlýk dýþý antidemokratik uygulamalarýna karþý
sefalete teslim olmayacaðýmýzý, kararlýlýðýmýzý göstermek ve taleplerimizi bir kez daha haykýrmak için bir araya geldik!.. Halk için deðil kar için, Pazar için üretmek, bunun için yaþadýðýmýz çevreyi dünyayý yaþanabilir olmaktan çýkarmak, havayý, suyu, petrolü, hayvanlarý, yeraltý ve yer üstü kaynaklarýný yok etmek… Daha fazla kar hýrsý, bir avuç patronun daha çok zenginleþmesi, ihtiyacý olan halklarýn açlýktan kýrýlmasý, yoksulluðun artmasý, dünyanýn dört bir yanýný cehenneme çeviren hiç bitmeyen savaþlar… Tüm tahribatýyla yaþamýmýzý kuþatan bu kriz insanlýðý, dünyayý ve onun güzelliklerini paylaþmada yeni bir tercihe doðru zorluyor. Geleceðimizi artýk kendi ellerimize alma zamanýdýr… Kriz gerekçesiyle üretime ara veren metal patronlarý ücretleri düþürüyor, Türkiye’nin baþta sanayi bölgelerinde olmak üzere dört bir yanýnda yýllýk izinler gasp ediliyor, fabrikalarda üretim duruyor, iþçi ücretleri düþürülüyor, iþten atma haberlerinin önü arkasý kesilmiyor… Özgürlük ve demokrasi savunuculuðunda mangalda kül býrakmayan AKP’nin gerçek yüzü ortaya çýkmýþtýr. Son günlerde baþta Kürt sorunu olmak üzere laiklik meselesinde, ayrýmcýlýða karþý eþitlik isteyen yüzbinlerce alevi vatandaþýn talebine kulak týkamasý gerginlikleri týrmandýrýcý bir ruh halidir…” noktalarına vurgu yapýlarak 29 Kasým’da Ankara’da yapýlacak olan “Krize, Eþitsizliðe, Yoksulluða ve Zamlara Karþý Emek Demokrasi Barýþ Mitingi”ne çaðrý yapýlarak basýn açýklamasý sona erdirildi. MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU/ ÝZMÝR
ADANA’DA KESK’TEN EYLEM
15 Kasým Cumartesi günü DÝSK ve KESK Þubeler Platformunun düzenlediði ve demokratik kurumlarýn da destek verdiði, ekonomik krize karþý bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. “Bu krizi bizler yaratmadýk ve bedelini ödemeyi kabullenmeyeceðiz” þiarýyla saat 12.30 da Eðitim-Sen önünde toplanan kitle, sloganlarla basýn açýklamasýnýn yapýlacaðý Ýnönü Parkýna doðru yürüyüþe geçti. “Krizin Faturasýný Emekçiler Ödemeyecek” pankartýyla yürüyen kitle “Krize karþý emek cephesi”, “Susma sustukça yeni zamlar gelecek”, “IMF uþaðý hükümet istifa”, “Toplu sözleþme hakkýmýz grev silahýmýz”, “Ýþçi memur el ele genel greve”, “Faþizme karþý omuz omuza”, “Yaþasýn halklarýn kardeþliði” sloganlarý atýlarak Ýnönü Parkýna gelindi. KESK Adana Þubeler Platformu dönem sözcüsü Sinan Tunç’un okuduðu basýn metninde kýsaca þunlar yer aldý. “AKP hükümeti, yaþanan ekonomik krizin etkilerini en a-
20
za indirmek için çaba harcamak yerine, toplumsal gerilimi ve çatýþmalarý yükselten bir tavýr sergilemektedir. Baþbakan’ýn ‘ya sev ya terk et’ beyanýnda açýða çýkan bu anlayýþýn hemen ardýndan S.Bakaný Vecdi Gönül’ün Brüksel’de yaptýðý ýrkçý-þoven açýklamalar ve son olarak milletvekili Abdulkadir Akgül’ün ‘devlete karþý geleni vurmaktan hoþlanýrým’ sözleri, AKP’nin geldiði nokta açýsýndan ibret vericidir. Görülmektedir ki, AKP krizden çýkýþý, týpký darbe ve sýkýyönetim dönemlerindeki gibi, baskýcý politikalarla toplumsal muhalefeti susturmakta aramaktadýr. Yaþanan ekonomik krizin daha derin sosyal sorunlar yaþatmamasý için, toplumun geniþ kesimlerinin çýkarlarýný gözeten ekonomik ve sosyal politikalar hayata geçirilmelidir.” Yaklaþýk 300 kiþinin katýldýðý eylem, 29 Kasým’da Ankara’da yapýlacak merkezi mitinge davetle sona erdi. Mücadele Birliði/Adana
128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
Yeni Evrede
Röportaj
BÝR ELÝN NESÝ VAR ÝKÝ ELÝN SESÝ VAR
Mücadele Birliði
Merhaba Mücadele Birliði Dergisi okurlarý sizinle bir iþçi arkadaþýmýzla yaptýðýmýz röportajý paylaþmak istiyoruz. Mücadele Birliði: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Ýþçi: 35 yaþýndayým, Urfa Ceylanpýnar’da doðdum. Okula gidebilme fýrsatým olmadý hiç, anlayacaðýn okumam yazmam çok az. 2005 yýlýna kadar Urfa Ceylanpýnar Belediyesi’nde çalýþtým. Siyasi görüþüm nedeniyle iþten çýkarýldým. Baþka yerde iþ armaya baþladým ama Urfa gibi iþsizliðin çok fazla olduðu bu þehirde iþ bulamadým. 6 kiþilik ailemle birlikte Adana’ya göç etmek zorunda kaldýk. 2005 yýlýndan beri Adana’da yaþýyoruz. Mücadele Birliði: Þimdi ne iþ yapýyorsunuz? Bize çalýþma koþullarýnýzdan bahseder misiniz? Ýþçi: 3 yýldýr bir kebapçýda çaycý olarak çalýþýyorum. Gündelik 20 ytl para kazanýyorum ve bununla ailemi geçindirmeye çalýþýyorum. Çalýþtýðým yerde ne bir sigortam ne de bir tatil iznim var. Kiralýk bir evde oturuyoruz ve ev kiramý aðabeyimler karþýlýyor. Öyle olmasaydý, çoktan ailemle birlikte açlýktan ölürdük. Bir oðlum var 7 yaþýnda, fazla heyecanlandýðý zaman ve çok aðladýðýnda bayýlýp düþüyor. Bunun için çok üzülüyorum hastaneye götürdüm ama hiçbir geliþme olmadý. Bana ilaç yazdýrýp duruyorlar. Ne yapacaðýmý bilmiyorum. Bunlarý nasýl karþýlayacaðýmý bilmiyorum. Mücadele Birliði: Umarýz çocuðunuz bir an önce saðlýðýna kavuþur. Bir iþçi olarak birçok sorunla karþýlaþýyorsunuzdur, sizce bütün bu sorunlarýn kaynaðý nedir? Ýþçi: Teþekkür ederim. Doðduðum günden beri birçok olay gördüm, devletin polisinin insanlara, bunlar “terörist” deyip öldürdüðüne tanýk oldum. Yýllardýr Türkiye’de süren bir iç savaþ var, devlet Kürt Halkýný yok sayýyor, iþçilerin, emekçi insanlarýn haklarýný elin-
den alýyor ve iþçilerin emekçilerin ve Kürt Halkýnýn en ufak bir eyleminde azgýnca saldýrýyor ve onlarý “terörist” olarak damgalýyor. Ben Kürdüm ve benim gibi insanlar da açlýkla boðuþurken hakkýmýzý istemeye geldiðimizde gene “terörist” oluyoruz. Bu bir iç savaþtýr bence. Türkiye, sýnýrýnda yürüttüðü bu kirli savaþtan o bölgede egemenliði eline almak istiyor. Kapitalistler bu savaþlardan faydalanýp rahat yaþýyorlar biz ise 20 ytl gibi parayla açlýkla yaþýyoruz. Alternatif olarak deyim yerindeyse bir elin nesi var, iki elin sesi var. Ýþçiler, emekçiler birbirine kenetlenip örgütlenmesi ve bu sisteme karþý çýkmasý lazým. Musa Anter benim çok yakýnýmdýr, hem ondan dolayý hem ailemden dolayý solcu bir insaným bunun hakkýnda kitap okuyamasam da duyduklarým, kendi fikirlerimce tartýþabildiðim kadarýyla sosyalizm çok güzel bir sistem. Ben, iþçiler emekçiler için bunu alternatif olarak sunuyorum. Ben bir Kürt olarak ülkenin bölünmesini istemiyorum artýk; nedeni ise Kürt’ü, Türk’ü Arap’ý birbirine karýþmýþ, bütün halklar eski Sovyetler Birliði’nde olduðu gibi burada da birlikte yaþayabilir. Zenginler, Kürt ve Türk halklarýný birbirine kýrdýrýp bizi birbirimize düþürmeye çalýþýyor, bu oyuna gelmemek lazým. Mücadele Birliði: Bizimle duygularýnýzý paylaþtýðýnýz için teþekkür ediyoruz. Mücadele Birliði Dergisi okurlarýna buradan bir þeyler söylemek ister misiniz? Ýþçi: Herkesin candan, yürekten gerçek demokratik bir sistemde yaþamasý özlemindeyiz, bunun için mücadele eden insanlara teþekkür ediyorum ve onlarý destekliyorum. SAVAÞAN HALKLAR KAZANACAK YAÞASIN KÜRT TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Mücadele Birliði / Adana
OVAMA VE ONURUMA DOKUNMA
Narlý Ovasý’nda yapýmý süren katý atýk tesisi ve çimento fabrikasý’nýn kapatýlmasý için “Ovama ve Onuruma Dokunma Hareketi” tarafýndan kampanya baþlatýlmýþtý. Ayný zamanda Gaziantep Ýdare Mahkemesinde açýlan dava 11 Kasým Salý günü görüldü. Mahkemede konuþan aktivistler ve avukatlarý, bu tesislerin çevreye zarar vermesinin yanýsýra yapýmýnýn ve iþletmesinin de yasalara uygun olmayan þekilde yapýldýðýný belirterek kapatýlmasý gerektiðini söylediler. Mahkeme çýkýþýnda bir açýklama yapan avukat Mehmet Horuç, son bir aydýr medyada baþbakanýn bu olaya el koyduðu ve bu sayede çözüme kavuþturulacaðý yönünde haberler yayýnlanarak halkýn Tayyip Erdoðan’a minnet duymasýnýn saðlanmaya çalýþýldýðýný kaydetti. Horuç, “Biz minnet duymuyoruz. Eðer bu dava bitecekse baþbakanýn müdahalesiyle deðil, Bu halkýn mücade-
lesi sonucunda bitirilecektir. Bu tesisi de bu halk kapattýracaktýr. Baþbakan’dan da hiçbir þey istemiyoruz. Uzak dursun yeter” þeklinde konuþtu. Mahkeme sonrasý Narlý Çevre Koruma ve Kültür Derneði üyeleri Antep’teki Özgür Düþünce Derneði’ni ziyaret ettiler. Ziyaret sýrasýnda Dernek üyeleri devrimci ve demokrat çevrelerden de bu harekete karþý da128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
ha fazla duyarlýlýk beklediklerini söyleyerek “mahkeme önüne bu insanlarýn ve örgütlerin gelip destek olmalarý gerekir” dediler. Salonda bulunan Mücadele Birliði Platformu üyeleri, bu davada Narlýlýlarýn karþýsýna Sanko ve Kipaþ holdinglerin çýktýðýný belirterek, sermaye sýnýfýnýn, kendi çýkarlarý için çevreyi hiçe saydýðýný anlattýlar ve bu hareketin baþladýðý günden bu yana takipçisi ve destekçisi olduklarýný, bu desteðin bundan sonra da süreceðini söylediler. Son olarak söz alan avukat Mehmet Horuç, Bergama ve Narlý’da süren mücadelelerin tüm ülkeye malolmuþ davalar olduðunu söyleyerek bu davanýn daha da geniþ kitlelere duyurulmasý için çaba harcadýklarýný anlattý. Sürmekte olan davanýn sonucunun ise 1-1,5 ay sonra belli olacaðý bildirildi.
21
ÝNÝSÝYATÝFLÝ OLMAK
Yeni Evrede
Kadro
Tarihte kiþilerin rolü bellidir; akýþýn hýzýný artýrabilir ya da düþürebilirler. Bu rol sýnýrlýdýr, ama önemsiz deðildir. 1917 Ekim Devrimi sýrasýnda Lenin gibi bir öndere sahip olmanýn Bolþevikler açýsýndan önemini tartýþmak mümkün mü? Ya da sosyalizmin inþasý ve 2. Dünya Savaþý yýllarýnda Stalin gibi bir öndere sahip olmanýn Sovyetler Birliði açýsýndan önemini ya da bunca ambargo, tehdit, kuþatma altýnda en olaðanüstü dönemlerden geçen Küba’nýn baþýnda Fidel’in bulunmasýnýn önemini... Açýk ki, bu büyük önderler sadece akýþýn hýzýný tayin etmekle kalmamýþ, bazý koþullarda akýþýn yönünde attýklarý önemli adýmlarla sonucu tayin etmiþlerdir. Kiþilerin öneminin bazý tarihsel koþullarda olaðanüstü arttýðýný, artabileceðini biliyoruz. Tarihte bazý dönemler vardýr ki, tarihsel koþullar insanýn omuzlarýna tarihsel sorumluluklar yükler. Böyle bir dönemde sorumluluktan kaçmak tarihe, insanlýða, insanlýðýn geleceðine sýrt çevirmektir. Artýk orada o insanýn yapýp yapamayacaðýndan, kiþisel yeteneklerinin bunun üstesinden gelip gelemeyeceðinden çok, o görevin yerine getirilmesinin tarihsel önemi ön plandadýr. Artýk ya elden ele geçip gelen bayrak daha da yükseltilecek, ya da yol kenarýna býrakýlýp gidilecektir. Ýþte þimdi biz tam da böylesi koþullardan geçiyoruz. Þimdi herkesin yüreðini ve bilincini bir kez daha gözden geçirmesi gereken bir dönemdeyiz. Dünya ve üzerinde yaþadýðýmýz topraklar büyük devrimci geliþmelere gebe. Tarihin rahminde olgunlaþmýþ olan devrimin yeniden tüm dünyaya sesini duyurabilmesi için öznel faktörün rolü olaðanüstü artmýþ durumda. Þimdi tümüyle emeðimizin bu yönde yoðunlaþmasý gerekiyor. Zaman sabýrsýzlýk zamaný. “Yüz yýlda bir görülebilecek bir kriz”le karþý karþýya olan emperyalist-kapitalist sistemin cenaze töre-
22
Mücadele Birliði
nine “en güzel elbiselerimizle”, “iþçi tulumuyla hazýrlanmamýz için tüm koþullar mevcut. Devrimin koþullarý her zamankinden çok olgunlaþmýþ durumdadýr. Dünya emperyalist-kapitalist sisteminin bunalýmýnýn artýk her yerde konuþulduðunu görebiliriz. Marx ve Marksizm, yeniden tüm gözlerin çevrili olduðu yerde. Rahatlýkla söyleyebiliriz ki Lenin’in de (Leninizmin) konuþulacaðý günler gelecek. Dünya burjuvazisi karamsar, deyim yerindeyse umutsuz bir bekleyiþ içinde. Obama’nýn ABD baþkanlýðý seçimlerini kazanmasýyla bazý umut simsarlarý ortaya düþtüler, ama onlar da biliyor ki ölmüþ “eþeði” tekmeleyerek diriltmek mümkün deðil. “Amerikan rüyasý” Irak topraklarýna çoktan gömülmüþ durumda. Dünya üzerinde devrimci geliþmeler dönemine girildi. Devrimlerin birbiri ardýna sýçramalý geliþeceði, tarihsel bir dönüþüm çaðýndayýz. Bugüne kadar tarihin gerçek yapýcýlarý, bulunduklarý her yerde mücadeleyi kararlýlýkla ve cesaretle sürdürdüler. Þimdi anlaþýlýyor ki, “tarihin en güzel yerinde son sözü” söylemenin zamaný da geldi. Þimdi dünyanýn dört bir tarafýndan olduðu gibi üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda da inisiyatif sahibi yeni kadrolarýn ortaya çýkmasýnýn ve ileri atýlmasýnýn tam zamaný. Düþenlerin yerinin bir baþkasýnca doldurulacaðý bir dönemdir bu. Tarihsel hareket bir kez baþladý mý artýk onun önünü kimse kesemez, hareket kendi iç sürekliliðini saðlar. Bunun için inisiyatif olmaktan ve vermekten býkmamak gerekir. Geliþmek isteyen herkes inisiyatif olmak, yeni görevler üstlenmek yükümlülüðüyle karþý karþýyadýr. Kendine güven duymak, kolektif akla ve tarihe güven duymak, insaný bulunduðu noktadan kilometrelerce ileriye fýrlatabilir. Yaratýcý olma, üretken olma, taklitçilikten sakýnýp kendi özgün 128. Sayý / 26 Kasım - 10 Aralık 2008
yanlarýný harekete katma, hem bireyi hem kolektifi geliþtirir. Ýnisiyatif almak ve yaratýcý bir çalýþma geliþtirmek için yarýþmak büyük bir enerji açýða çýkaracaktýr. Ve bu enerji kitlelerin enerjisiyle birleþtiðinde ulaþýlmak istenen tüm hedeflere ulaþmak mümkün olacaktýr. Cesur inisiyatif, beklemeden yapmak, aklýna geldiði anda ve doðruluðuna inandýðý anda harekete geçmek demektýr. “Bakýþýn yönü” ortak olduktan sonra sorun yoktur, kiþilerin özgünlüðü hareketi zenginleþtirir, yaratýcýlýðý artýrýr. Korkmadan, çekinmeden, büyük bir özgüven ve kararlýlýkla, baþaracaðýmýza olan sonsuz inançla ileri atýldýðýmýzda, yapamayacaðýmýz þey yoktur. 2.Dünya Savaþý sýrasýnda Ýngiltere baþbakaný olan Churchill, Stalin’in Sovyet Kýzýlordusunun baþýnda olmasýnýn bu ülke için büyük bir þans olduðunu söylüyordu. “Çünkü” diyordu Churchill, “Onun için çözümsüzlük diye bir þey yoktu, en umutsuz zamanlarda bile mutlaka bir yol bulurdu”. “Ya bir yol bulacaðýz, ya da yeni bir yol açacaðýz” ilkesini kendisine düstur edindiðini söylüyordu. Þimdi devrime lazým olan, tam da böyle bir ruh halidir. Yoðunlaþan ve daha da yoðunlaþacaðý olaylarýn geliþim seyrinden kitle eylemlerinde öne çýkmak, inisiyatifi ele almak, “Devrim Biziz Biz Devrimiz” diyenlerin artýk üzerinden atlayamayacaklarý bir durum halini almýþtýr. Momenti kaçýrmamak, yapýlmasý gerekeni zamanýnda yapmak hayati önemdedir. “Ne yapalým, iþ baþa düþtü” mantýðýyla deðil ama tarihsel sorumluluk ve inisiyatifl hareket etmek, kendine güvenmeyenleri, umudu kýrýlanlarý, cesaretini kaybedenleri ayaða kaldýrmak, onlara umut ve cesaret vermek gerekiyor. O meþhur, belki de bir çoðumuzun bildiði cümleyi bir daha yinelemek gerekiyor. “Umutsuz deðilsiniz, umut sizsiniz.”