s130

Page 1



Yeni Evrede

Mücadele Birliði

DEVRÝMÝN SINIFSAL KOÞULLARININ OLUÞMASI

Ýþçi sýnýfý, bütünlüklü olarak da halk kitleleri, nesnel koþullarý oluþmuþ olan devrimi gerçekleþtirecek bir düzeye sahip mi? Sosyal-reformistler ve oportunistler bu soruya olumsuz yanýt veriyorlar. Proletaryanýn devrimci öncüsü Leninistler ise soruya olumlu yanýt veriyorlar. Soruya verilen yanýt, devrimci marksizmle, her türlü uzlaþmacý hareketin temel ayrým noktasýný ortaya koyuyor. Günümüzün bu en can alýcý sorusuna Leninistlerin verdiði yanýtýn anlaþýlabilmesi için, devrimci kitlelerin deneyimleri ve sýnýf mücadelesinin nasýl bir süreçten geçtiðinin ana çizgileriyle gösterilmesi gerekiyor. Ýþçi sýnýfý uzun bir ekonomik mücadele sürecinden geçip gelen mücadele deneyimine ve örgütlülüðüne sahip... Ekonomik mücadele, kitleleri geniþ katýlýmla sermayeye karþý harekete geçirmesi ve en geniþ birliðin saðlanmasý için iyi bir hazýrlýk dönemidir. Ýktidarý almak için ise, yalnýzca ekonomik mücadele deneyimi yeterli deðildir. Devrimi gerçekleþtirecek devrimci bir sýnýfýn politik mücadele sürecinden de geçmesi ve bu süreçte iktidara gelecek bir geliþme göstermesi gerekiyor. Türkiye ve Kuzey Kürdistan proletaryasý hem uzun bir ekonomik mücadele deneyimine sahip, hem de bugünkü deneyimli, yetkin ve olgun düzeyine gelmeden önce uzun sayýlabilecek çocukluk aþamasýndan geçti. Bu geliþme sürecinde çok sayýda devrimci eylemden geçti. Her eylemde, her toplumsal olayda biraz daha olgunlaþtý ve çelikleþti. Bugünkü ileri düzeyine sýnýf mücadelesinin farklý biçimlerinden geçerek ulaþtý. Sýnýf mücadelesi barýþçý-ýlýmlý bir çizgide deðil, son derce þiddetli, çatýþmalý, devrimci çizgide geliþmiþtir. Sýnýf mücadelesi iç savaþ biçimini alarak en keskin ve açýk savaþým çizgisinde devam etmiþtir. Sýnýf mücadelesinin açýk, þiddetli biçimler almasý yüzeysel ve hafif deðerlendirilmeyle geçiþtirilemez. Ýç savaþ aþamasýna giren sýnýf mücadelesi yarattýðý etkiyle sýnýflarýn karþýlýklý iliþkisini emekçi kitlelerin yararýna deðiþtirmiþtir. Böylece iç savaþ politik sürecin devrimci bir süreç olarak geliþmesini sürekli kýlmýþtýr. Devrimci sürecin, iç savaþýn önemli bir sonucu ise, halk kitlelerinin iç savaþýn o çelikleþtirici okulundan geçmesi olmuþtur. Ýç savaþtan baþka hiçbir þey kitleleri bu denli yetkinleþtiremez, eðitemezdi. Bu mücadelede emekçi sýnýf bunu kazanmýþtýr. Kitleler savaþçý bir kapasiteye sahip olmadan, eylemin, çatýþmanýn okulundan geçmeden iktidarý nasýl alabilir. Ýktidara geldiðinde o iktidarý nasýl koruyabilir. Ýç savaþ, kitleleri iktidarý alma-

ya hazýrlar, bu rolüyle devrim için iyi bir hazýrlýk dönemidir. Sýnýf mücadelesinin yýllarca açýk savaþým biçiminde, iç savaþ biçiminde geçmesinin nedenleri dönemin nesnel koþullarýnda aranmalýdýr. Tekelci sermayenin ekonomik alanda egemen olmasý, devleti tamamen denetimine almasý, kitlelerin sefaletinin derinleþmesi, sermaye saldýrýlarýnýn ve baskýnýn þiddetlenmesi, sistemin tüm iç çeliþkilerinin keskinleþmesine, sýnýf savaþýmýnýn devrimci bir nitelik kazanmasýna yol açmýþtýr. Ýþsizliðin kitlesel boyutlar alarak ileri noktalara varmasý, halkýn yokluk ve yoksunluðunun yýkýcý düzeye ulaþmasý, emekçilerin yaþam koþullarýnýn sürekli kötüleþmesi, yarýnlarýnýn belirsizliði, kitlelerde kapitalizme karþý derin bir öfke yaratmýþ, bu öfke devrimci duygularda ifadesini bulmuþtur. Kitlelerin artan öfkesi ve devrimci duygularý, devrimci eylemlerde açýða çýktý. Yýllardýr devrimci duygular ve devrimci eylemlerle tekelci kapitalist düzeni sarsýyorlar. Halk kitlelerini birçok yerde isyanlara, ayaklanmalara iten bu devrimci duygulardýr. Sýnýf mücadelesinin bu denli þiddetlenmesi ve devrimci bir nitelik kazanmasýnýn önemli bir nedeni kitlelere yönelik faþist katliamlardýr. Halk kitlelerine yönelik yapýlan katliamlar yalnýzca o çok iyi bilinen belli tarihlerdekilerle sýnýrlý olmamýþtýr. Ayný geniþlikte olmasa da, kitlelere yönelik saldýrý ve katletme sürekli olmuþtur. Yalnýzca belli dönemlerde deðil, uzun bir tarihin tüm dönemlerine yayýlmýþtýr. Devrimci güçlerin üzerinde uygulanan faþist devlet terörü yalnýzca faþist darbe dönemlerinde deðil, her zaman görülen bir durumdur. Burjuvazinin tüm gerici güçlerinin kitlelere karþý on yýllar boyunca sürdürdükleri saldýrý, terör, katliamlar, halklarýn tekelci sermayeye ve tekellerin faþist devletine karþý yönelen isyanlarýnýn ve ayaklanmalarýnýn bir nedeni olmuþtur. Devrimci hareketin, halk kitlelerinin savaþtýðý bir yerde, burjuvazi egemen deðildir. Böyle bir yerde burjuvazi kitlelerle savaþ içinde varlýðýný sürdürebilir. Halk kitleleriyle sürekli savaþ halinde olmak, burjuva toplumun lider sýnýfý için güçsüzlüðünün bir ifadesi olabilir ancak. Artarak devam eden kitle mücadelesinin, yükselen bir devrimin baskýsý altýnda kalan tekelci sermaye, bu durumdan çýkýþýn çözümünü saldýrýlara her defa yenilerini eklemekte arýyor. Her burjuva saldýrýsý ise, halklarýn þiddetlenen devrimci mücadelesiyle yanýt buluyor.

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

Başyazı Türkiye’de her gelen hükümetin, öncekilerden daha saldýrgan, daha baskýcý olmasý, sýnýf mücadelesinin þiddetlenmesi, yoðunlaþmasý, yaygýnlaþmasý ve yükseliþ içinde olmasýyla açýklanabilir. Yýllardýr her gelen hükümetin bir iç savaþ hükümeti olmasý, ancak sürmekte olan sýnýf savaþý kavranýlýrsa anlaþýlabilir. Askeri faþist darbeler ve sonraki dönemlerdeki tüm devlet düzenlemeleri, çýkarýlan baský yasalarý, koalisyonlar, AB ile geliþtirilen iliþkiler ve politik uygulamalar sýnýf mücadelesinin gereði olarak yapýlmýþtýr. Sýnýf mücadelesi temeline dayandýrýlmadan, sýnýflarýn karþýlýklý iliþkisine, yani bu biricik bilimsel yönteme dayandýrýlmadan burjuva cephedeki geliþmeler açýklanamaz. Sýnýf savaþýnýn iç savaþ biçimini almasýyla birlikte, savaþýmýn þiddetli doðasý gereði devrimci hareket bu dönemde büyük “kayýplar” verdi. Verdiði önemli kayýplara karþýn, devrimci hareket bu çatýþmalardan politik olarak güçlenerek çýkmýþtýr. Þiddetli ve aðýr sonuçlarý olan her eylemden sonra, devrimci güçler proletarya ve halk kitlelerinin gözünde durumlarýný biraz daha güçlendirmiþlerdir. En kýyýcý terör altýnda bile iktidara yürüme kararlýlýðýný yitirmeden, iktidarý almanýn bilgisi, deneyimi ve yöntemleriyle davranmasýný bilmiþtir. Devrimci hareket devrime böyle hazýrlanmýþtýr. Yaþadýðý deneyimler devrimci marksizme, mücadelenin geleceði için yaþamsal olan nitelikli bir düzey saðlamýþtýr. En vahþi saldýrý koþullarýnda devrimci mücadeleyi kesintisiz olarak sürdürme ve daha ileri aþamalara taþýma yeteneði. Bu devrimci yetenek bir anlýk ya da kýsa bir dönem süren sert çatýþma sýrasýnda doðmadý. On yýllar boyu ve hemen hemen ayný keskinlikte olan bütün bir mücadele tarihi boyunca edinildi. Devrimci kitlelerin uzun iç savaþ sürecinde kazandýklarý deneyimler, savaþým ve örgütlenme kapasitesi henüz iktidar olmaya yetmemiþtir ama iktidara gelmek için çok saðlam bir temel saðlamýþtýr. Kitleler bu temele dayanarak iktidara yürüyecektir. Proletaryanýn sýnýf mücadelesinin ulaþmýþ olduðu ileri düzeyi küçümseyen, devrimin sýnýfsal koþullarýnýn oluþmasýný görmezlikten gelenler, kitlelerin uzun süre iç savaþtan geçmesinin ve devrimci mücadele içinde olmasýnýn devrim için nasýl bir anlamý ve önemi olduðunu da anlayamazlar. Devrimci proletarya hareketi, önceki dönemlere göre çok daha deneyimli, teorik ve politik olarak daha donanýmlýdýr. Devrimci kitleler yýllarca sürdürdükleri devrimci mücadeleye, devrimi yapacak bir olgunluða, ileri düzeye sahip olduklarýný göstermiþtir. Kitleler devrim yolunda gösterdikleri kararlý mücadeleyle bu konuda ne kadar olgun olduklarýný ortaya koymuþlardýr. Reformist ve oportünist hareketler ise, devrimci kitlelerin gösterdiði geliþmenin bir tablosunu çizme olgunluðuna bile sahip olamadýklarýný göstermiþtir. Devrime giden süreç, ekonomik ve politik krizlerden, þiddetli sýnýf mücadelesinden, iç savaþtan, faþist darbelerden ve devrimci ayaklanmalardan geçerek ilerler. Ve bu süreç kaçýnýlmaz olarak devrime doðru gidiyor. C.DAÐLI

3


DERÝNDEN GELEN ÇATIRTILAR

Yeni Evrede

Küresel Kriz

Mücadele Birliði

Kapitalist sistemin krizi derinleþtikçe, zaten diken üzerinde olan kapitalist ülkelerde alarm çanlarý daha bir telaþla çalmaya baþlýyor. Önceleri okuyup üfleyerek krizi kendinden uzak tutmaya çalýþanlar, þimdi krizin nedeni olarak gösterebilecekleri bir “günah keçisi” arýyorlar. Hiç kimse zehirli otu elinde tutmak istemiyor. Ya da þöyle söyleyebiliriz: dikiþler birer birer patlayýnca kimse hastanýn ölüsünün kendi kucaðýnda kalmasýný istemiyor. Hükümetle TUSÝAD’ýn karþýlýklý açýklamalarý, hükümetin bankalara deyim yerindeyse “esip gürlemesi”, bankalarýn da daðýn fareye gösterdiði tavra benzer bir tavýr göstermesi, bu belirlemeyi güçlendiren sadece birkaç örnek. Ama geliþmelerin yönü gösteriyor ki, bu türden restleþmeler, çekiþmeler önümüzdeki süreçte daha da artacak.

Bindik Bir Alamete Gidiyoruz Kýyamete Þimdi “yönetemeyenler” cephesi koro halinde bu þarkýyý terennüm eyliyorlar: “Kriz sistemik (yani sistemden kaynaklý, bütün sistemi etkileyen anlamýnda bn.) nitelikli krizdir ve piyasa ekonomisinin geleneksel araçlarý krizi aþmakta yetersizdir” diyor TÜSÝAD Baþkaný Arzuhan Doðan Yalçýndað (doðrusunu söylemek gerekirse insan burjuvazinin bile sistemin geleceði hakkýnda bu kadar karamsar olduðu bir ortamda kapitalizmin bu krizi de aþabieleceðini düþünen oportünistlerin sisteme dair iyimserliðine þaþmadan edemiyor). Ve devam ediyor “Bulunduðumuz aþama suçlama, yakýnma ve tehdit de içeren yaklaþýmlarýn tolore edilebileceði (yani içlerine sindirilebileceði -bn.) aþama deðil.” TÜSÝAD baþkaný iki anlama gelmeyecek bir açýklýkla hükümeti uyarýyor ve eðer söz uygun düþerse, “aðzýný topla” diyor. TÜSÝAD’ýn toplantýsýna katýlan cumhurbaþkaný da daha yumuþatýlmýþ bir ifadeyle, krizin Türkiye’ye hiçbir etkisinin olmayacaðýný söylemenin yanlýþ olacaðýný söyleme ihtiyacý duyuyor. Ve tarihin cilvesine bakýn ki, kulislerde “iþadamlarý” cumhurbaþkanýný hükümete bir an önce önlem almasý için baský yapsýn diye sýkýþtýrýyorlar. Ve ayný gün baþbakan, baþka bir yerde yaptýðý konuþmada, “kriz simsarlarý”na atfen “ben de ülkemin doktoruyum” diyor. Ve maruzatýný þöyle dile getiriyor: “Bir doktor, hastanýn durumu ne kadar kötü olursa olsun, gelip de ona orada ‘durumun çok kötü, gidiyorsun, hazýrlýklarýný yap’ der mi. Böyle bir tedavi yok, olmaz böyle bir þey.” Ve devam ediyor: “Henüz ölüm sinyalleri vermeyen hastayý, siz kalkýp, ölümü hatýrlatan bir doktor ya da kefenini hazýrlatan bir doktor, aile gördünüz mü?” Görüldüðü gibi baþbakanýn sözleri de gayet açýk. Ölüm döþeðinde olan ama henüz “ölüm sinyalleri vermeyen” bir hastaya kefen biçmeyin diyor kýsacasý. Zaten bunu þu sözleriyle perçinliyor: “Krizin çýktýðý andan itibaren morallerin yüksek tutulmasý gerektiðini böyle ortamlarda moral atmosferin hayati derecede önemli olduðunu vurguladýk (...) Eðer bu gemi su alýr, Allah göstermesin, bir batarsa, hep beraber batarýz”. Eðer bir ülkenin baþbakaný bu sözleri söylüyorsa, krizin boyutunu anlamak için daha baþka hangi göstergeye bakmak gerekebilir ki? Yapmayýn diyor, ölüm döþeðindeki hastayý öldürmeyin, sintinesi delinmiþ, su alamaya baþlamýþ gemiyi batýrmayýn! Zaten moralimiz bozuk, siz de üzerine tuz biber ekmeyin. Ýþte baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ýn ruh hali budur; içgüveysinden bile daha kötüce! Ve bu noktada kalmayacaðý da anlaþýlýyor. Kriz derinleþtikçe, derinden gelen çatlaklar büyüdükçe, gemi battýkça, bu havanda su dövmeler daha da artacak biri görülüyor.

Krizin Dibi Görünmüyor Bu baþlýktaki sözler bize ait deðil. Kapitalist sistemin krizini önceden gören, çoðu kehanetleri tuttuðu için Nostradamus’a benzettikleri bir burjuva ekonomisti olan Nouriel Rouibini’ye ait. Rouiribini, “son elli yýlýn en kötü resesyonu” diyor yaþanan daralma için, “Bütün ekonomiler kendini kaybedebilir(...) yani kýsacasý, durum kötü bir hal alarak global bir kavgaya dönüþecek” ve ekliyor hemen peþi sýra “Küresel bir felakete doðru sürüklenecek dünya ekonomileri”. (Ne yazýk ki, Rouibini türkçe bilmiyor, yoksa o da alýrdý Türkiye baþbakanýndan aðzýnýn payýný!) Hal böyle olunca dünyadaki tüm kapitalist ülkelerin baþýnýnýn üzerinde bir heyula dolaþmaya baþlýyor elbette. Yunanistan’da baþlayan ayaklanma Ýspanya, Ýtalya

4

ve Fransa’ya kadar uzanýnca emperyalist kapitalist devletleri bir korkudur aldý. Önlenemeyen ve her geçen gün daha çok derinleþerek bir buhran halini almýþ kriz ve buna eþlik eden ayaklanmalar. Burjuvazi için kâbusun bundan baþka bir tanýmý olmasa gerek. Bu nedenle hemen tehlikenin boyutuna parmak basmaya baþladýlar. BM Kalkýnma Programý baþkaný Kemal Derviþ, krizin “dünyada insanlarýn acý çekmesine, kýzgýnlýða yol açtýðýný ve insanlarýn sorumlu aradýðýný” belirterek, “çözüm saðlanamamasý durumunda krizin güvenlik sorunlarý yaratabileceði” deðerlendirmesinde bulundu. Gerçi burjuvazi güvenliðinin tehlikede olduðunu yeni keþfediyor deðil, ama bu ekonomik buhranla beraber yükselen eylemler, burjuvazinin uykularýný karabasana çevirmeye yetiyor.

Siyasi Krizi Derinleþtiren Etmenler Bütün bunlar yetmiyormuþ gibi, Türkiye burjuvazisi, boylu boyunca tarihin birikmiþ bütün sorunlarýna batmýþ durumda. Tarih sanki bütün suçlarýný bir bir burjuvazinin önüne seriyor. Artýk dikiþler patlamýþ, kan ve irin ortaya saçýlmaya baþlamýþtýr. Bir grup burjuva aydýnýn 1915 yýlýnda Ermenilere yapýlanlar konusunda baþlattýklarý “Özür Diliyorum” kampanyasý, kýsa sürede devletin tepesinde büyük tartýþmalara neden oldu. Deyim yerindeyse duvardan bir tuðla çekildi ve duvar sallanmaya baþladý. Aslýnda bu olayda duvardan ilk tuðlayý çeken Hrant Dink’in cenazesinde yüz binlerce kiþinin ayaða kalkmýþ olmasýydý. Þimdi açýlan yoldan baþka insanlar da yürüyor. Ve burjuvazi bir anda bir baþka ateþ topunu daha kucaðýnda buluyor. “Resmi Ýdeoloji” artýk her tarafýndan dökülüyor. Sýva tutmayan çatlaklar, esip gürlemeyle tamir edilemiyor. Tekelci burjuvazinin deðiþik kesimleri arasýnda ara ara saðlanan geçici uzlaþmalar da kýsa sürede yerini yeni çatýþmalara býrakýyor. Öyle ki, tekelci burjuvazinin partilerinin kendi içinde de çatlaklar su yüzüne çýkmaya baþlamýþtýr. Dýþiþleri Bakanlýðý’nýn bir gün önce söylediðini sonraki gün yalanlamak zorunda kalmasý, çeliþkinin derinliðini göstermesi bakýmýndan iyi bir örnektir. Diðer bir örnek, Turþucu Veli Paþa örneðidir. Konu zaten kamuoyu tarafýndan iyi bilindiði için, ayrýntýlar üzerinde durmayacaðýz; ama son mahkemede söylediði bir söz var ki, üzerinde durmaya deðer. “Devletin komplo kuracaðýný hiç düþünmemiþtim!” diyor. Elbette burada söz konusu olan kendisine kurulduðunu iddia ettiði “komplo”dur. Yoksa kendisi de biliyor ki, Türkiye Cumhuriyeti tarihi komplolarla doludur. Turþucu Veli Paþa, devletine serzeniþte bulunuyor. “Beni niye harcadýnýz?” diyor. Bugüne kadar ne yapmýþsa hepsini devletinin bilgisi dâhilinde yapmýþ olan bu zat serzeniþte bulunmasýn da ne yapsýn. Kalkýp bu iþleri kimlerle, kimlerin bilgisi dâhilinde yaptýðýný açýklamaya kalksa, devletin tutmayan dikiþleri daha hýzlý patlamaya baþlayacak. Tam bir “yukarý tükürsen býyýk, aþaðý tükürsen sakal” ikilemiyle karþý karþýya. Kendince devleti korumaya çalýþýyor. Deyim yerindeyse fazla açýlýp saçýlamýyor. Her iki örnek de gösteriyor ki, gelinen aþamada devlet içindeki derin çatlaklar artýk gözle görünür bir þekilde yüzeye vuruyor. Devrim karþýsýnda bütünlüklü davranma çabalarý her geçen gün daha da zorlaþýyor. Devrimin gücü, çatlaklarý daha da büyütüyor. Bütün bu geliþmeler, sýnýf mücadelesinin daha da geliþebileceði bir zemin oluþturuyor. “Yönetenlerin eski tarzda yönetemedikleri” durumda sonucu belirleyecek olan sýnýf mücadelesidir. Yýðýnlarýn geliþmeleri anlamadýðýndan yakýnan ortalama sol hareket, sadece kendi durumunun teorisini yapýyor. Devrim, dingin dönemlerde rastlanmayacak “bir hýz ve esaslýkta” öðretiyor. Yine Lenin’in sözleriyle söyleyecek olursak, “çöküþün arifesindeki bir kapitalist toplumu ezilen kitlelerin umutsuzluðu olmadan düþünmek mümkün mü?” Milyonlarca insanýn her geçen gün büyüyen umutsuzluðu, ayný zamanda büyük, patlamaya hazýr bir öfkeyi de biriktiriyor. Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin öfkesinin ne zaman, hangi þekillerde patlayacaðýný bilemiyoruz, ama öyle anlaþýlýyor ki bizler, devrimin büyük çatýþmalarýný da pek yakýnda göreceðiz.

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

MUTLULUÐUN RESMÝNÝ YAPMAYA BAÞLA ABÝDÝN

Küresel Kriz ve Devrim

Ýçeride ve dýþarýda geliþen ekonomik olaylara ve verilere bakýldýðýnda, Türkiye’nin hýzla bir borç iflasý (moratoryum) ilanýna doðru ilerlediði rahatlýkla görülebilir. Bütün ülkeler moratoryum ilanýndan korkarlar. Çünkü böyle dönemler ya devrime açýlýr ya da askeri darbelere. Sonucun ne olacaðýný her zaman sýnýf mücadelesi belirler fakat þimdiden þunu açýklýkla dile getirebiliriz ki, dengeler hiçbir dönem bu denli devrimden yana olmamýþtý.

Buhranýn Sert Darbeleri Baþladý Uzun bir süredir Türkiye’de egemenler, kabaran dalganýn geminin güvertesine ne zaman vuracaðýný merak ediyordu. Nihayet tehlike çanlarý dört bir yandan çalmaya baþladý. 1994 ve 2001 ekonomik yýkýmlarýný, ayný tarihlerde hazýrladýðý raporlarla tetiklediðine inanýlan Alman tekeli Deutsche Bank, bir kez daha Türkiye hakkýnda bir rapor yayýnlamýþtý. Tekelci medya adeta sözleþmiþ gibi, bu raporu hasýr altý etse de, dünya basýný, haberi: “Türkiye için felaket senaryosu” baþlýklarýyla duyurdular. Söz konusu rapora göre, Türkiye’nin hýzla yaklaþan iflasýný önlemek için, en azýndan 90 milyar dolara ihtiyacý vardý. Elbette, tekelci sermaye sözcüleri, bunun tamamen bir spekülasyon olduðunu belirterek, durumu yalanladýlar. Oysa çok deðil, Birkaç hafta önce, BDDK baþkaný Tevfik Bilgen, Türk banka ve þirketlerinin borçlar yüzünden büyük ölçüde dýþ sermayenin eline geçeceðini dile getirirken, tam da Deutsche Bank’ýn iç ra-

porunu doðrulamýþ oluyordu. Þimdi þu sýkýcý rakamlara bir göz atalým:

Yukarýdaki tablo, Deutsche Bank’ýn raporunun bir manipülasyon olmadýðýna, bir gerçeðe parmak bastýðýna tanýklýk ediyor. Üstelik mart ayýndan bu yana tablo çok daha vahim deðiþimler geçirdi. Bu süre içerisinde YTL, neredeyse %30-40 deðer kaybýna uðradý. Yani Türk tekelci sanayisi ve bankacýlýðý için de “parti bitti”. Son beþ seneyi, kulaklarýndan dolar fýþkýran tekeller, faaliyetten kar ile deðil ama “bilanço karý” denilen sanal bir kar hesabýyla kurtarmayý ya da en azýndan partiyi döndürmeyi baþarmýþlardý. Neydi “bilanço karý”? Yurt dýþýndan %5 faizle döviz borçlan, o dövizi ülkeye getir, YTL’ye çevirip %20 ile mevduata yatýr. Bu arada, içeri bolca giren döviz nedeniyle kurlar düþük kalsýn, YTL deðerlensin. Ýstanbul Sanayi Odasý, en büyük 500 sanayi þirketinin, karlarýnýn neredeyse tamamýný, iþte böyle “bilanço karý” olarak elde ettiklerini hesaplamýþtý. Oysa “bilanço karý”, gerçek kara denk düþmüyordu. Þöyle basitleþtirebiliriz; Diyelim birinden 5 bin YTL borçlandýnýz. Ama döviz kurundaki oynamalar nedeniyle, borcunuz bir süre sonra 4 bin YTL’ye denk gelmeye baþladý. Borcunuzdan buharlaþýp uçan bin YTL’yi ne kadar kar sayabilirseniz, iþte o kadar kardýr elde ettiðiniz. Birkaç ay içinde YTL %30–40 deðer yitirip, borsa neredeyse %50 düzeyinde gerileyince, felaket senaryolarý da senaryo olmaktan çýktý.

ÞÝRKETLERÝN DÖVÝZ BORÇLARI – DÖVÝZ VARLIKLARI (Milyar Dolar) 2005 2008 Mart VARLIKLAR 45,7 80,8 Mevduat 30,8 55,3 Menkul Kýymetler 1,0 8,0 Ýhracat Alacaklarý 6,7 14,1 Dýþ Yatýrýmlar 7,0 10,4 YÜKÜMLÜLÜKLER 72,3 154,5 Yurtiçi Kredileri 34,9 51,6 Yurtdýþý Kredileri 26,4 87,2 Ýthalat Borçlarý 34,9 15,6 NET DÖVÝZ BORÇLARI -26,6 -73,7 130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

Ateþli Sayýklamalar Tam da bugünlerde Ýstanbul’da toplanan Dünya Ekonomik Forumunda RTE, yüzlerce davetlinin karþýsýnda, alabildiðine rahat þu sözleri söylüyordu: “Türkiye en güvenli limandýr.” Bu ve buna benzer sözler, Türkiye ekonomisini yönetenlerin akýl saðlýðý, gerçek dünyayla iliþkileri konusunda, herhalde büyük endiþelere yol açmaktan baþka bir iþe yaramýyordur. Bu topraklarýn devrimcileri olarak, aslýnda kendimizi þanslý sayalým. Krizi tespih çekerek, “hamdolsun” sözleriyle karþýlamaya niyetli bir hükümet var karþý-

5


Yeni Evrede

Küresel Kriz ve Devrim

Mücadele Birliði

mýzda. Gemiyi alabora etmek için gelen büyük buhran dalgasý karþýsýnda hiçbir önlem almýyor. Kendine çok güvendiðinden mi?. Hayýr. Hükümetin buhran karþýsýnda ne bir kâðýdý var masaya sürecek, ne de bir mücadele aracý. Kurlarýn seviyesi de, borsa endeksi de, genel kar oranlarý da, ithalat ihracat dengesi de, akla gelebilecek ne varsa hepsi emperyalist ülke pazarlarýna baðlanmýþ durumda. Ekonomi Ankara’dan yönetilemeyecek kadar ilhak altýndadýr. Bu durumda, elbette hükümete, kriz karþýsýnda “tevekkül” e sýðýnmaktan baþka bir þey düþmez. Türk tekelci sermayesi, boynuna inecek satýrý tevekkül ile bekleye dursun, emperyalist metropollerin yöneticileri hiç ama hiç rahat deðiller. Washington Post gazetesi “Finansal dünya savaþý” uyarýsýnda bulunuyor, baðýmlý ülkelerde borç iflaslarý ve kredi paniklerini haber veriyor. Pek çok gazetede durum bir “Finansal Armageddon” (mali kýyamet) sözleriyle betimleniyor; 1929 bunalýmýný çok geride býrakacaðýna ve çok daha kötü sorunlar doðuracaðýna kesin gözüyle bakýlýyor. Bugünkü mali yapýyý, 1980 yýlýnda ilk izleten ABD Merkez bankasý baþkaný P. Volcker : “Bütün kredi krizlerinin en büyüðü karþýsýnda, ölüm kalým mücadelesi vermek zorunda kalacaðýz” itirafýnda bulunuyor. Elbette bu panik ortamý, burjuva sýnýfýn sinirlerini iyice geriyor. Pek çok cephede pýtrak gibi büyüyen ‘kapitalizmin sonu’ tartýþmalarýna gönderme yapan New York Times; “Þimdi kapitalizmi çöpe atma zamaný deðil” demek zorunda kalýyor. Ortalýk öylesine toz duman ki Sarkozy, bakýn ne diyor: “Spekülatörlerin deðil ama giriþimcilerin olmasý için kapitalizmin yeniden gözden geçirilmesi ya da yeniden kurulmasýný baþlatmak gerek. Hep birlikte gelecek nesillere daha saygýlý, dünyaya ve insanlara daha saygýlý kapitalizmi yeniden kurmaya ve kýsa vadeli kar için çýlgýnca arayýþlarý saplantý haline getirmiþ kapitalizmin bitirilmesine ihtiyaç var.” Duy da inanma. Napolyon özentisi gerici bir darkafalý olduðuna kimsenin kuþkusu bulunmayan Sarkozy, bir çýrpýda sosyal-reformizmin programýný kendine mal edinivermiþ. Türkiye’de Emep-ÖDP gibilerin, Dünya Sosyal Forumunun ana gövdesini oluþturan Attac, Küresel Eylem veya Tobin vergicilerinin, büyük bir ciddiyetle, kibirle, iddiayla sunduklarý ne varsa, mali oligarþinin en darkafalý yöneticilerinden Sarkozy’nin programý haline gelivermiþ. Ölümcül virüs kapitalist-emperyalist sistemin gövdesine öylesine yayýlmýþ ki, Sarkozy’nin sözlerini, yüksek ateþ altýnda sayýklamalar olarak görmek gerek. Bütün dünya bu ateþ içinde kavrulurken, ölü ruhlarýnýn gözleriyle, bir kuyunun dibinden kýpýrtýsýz dünyaya bakanlar da az deðil. Birgün gazetesinin pek çok yazarý bu ruh hali içinde. Birgünde ekonomi sayfasýnda makaleler yazan Ahmet Çakmak; “Bu krizin solu güçlendireceðini hiç sanmýyorum” diye yazýyor. “Hiç” diyor yazar, kapitalist sistemin ölümsüzlüðüne öyle bir iman getirmiþ ki, küçük bir olasýlýðý bile düþünmeyi herhalde kendine zulüm sayýyor. Dünyaya ölü kurbaða gözleriyle, kapkaranlýk bir kuyunun dibinden bakmayý sürdürüyor. Birgün ya-

6

zarlarýna “vurun abalýya” yapmak, doðrusu haksýzlýk olur. Ne de olsa onlar açýktan kendi konumlarýný ilan ediyorlar. Bir de devrim iddialarýyla iþçi sýnýfýna öncülük etmek misyonunu kimseye kaptýrmayanlar var. Dünya bin kez yýkýlýr, bin kez yeniden kurulur ama onlar politik konumlarýndan bir gram vazgeçmezler. Dünyada herkes, hatta mali sermaye çevreleri bile kapitalizmin sonunu tartýþýrken, onlar ayný yavan lapayý, ýsýtýp ýsýtýp proletaryanýn önüne çýkartýrlar. “Krizin faturasýný ödemeyelim” diyorlar. Yani patronlar iþçi atmasýn, ücretler düþmesin, çay molalarý kýsalmasýn vs. vs. Adeta bir þaka!!! Lenin’in sözünü ettiði “bunak mumyalar” bunlar. 21. yüzyýlýn, ayaklanmalar, devrimler, çýlgýnca isyanlar, cüretli atýlýmlar yüzyýlýnýn bunak mumyalarý.

Anti Kapitalizm Öne Çýkýyor Emperyalist-kapitalist sistem ölümcül hastalýklarla yataðýnda ateþler içinde kývranýrken, bu sistemin bütün sömürü yükünü, acýsýný yüklenen, her türlü aþaðýlamalarla karþýlaþarak içinde öfke biriktiren emekçi sýnýflarýn, bütün bu olan biteni kaygýsýzca izlemesi beklenmemeli. Almanya’nýn en güçlü sendikasý IG-Metall’in burjuva sendikacýlarý dert yanmaya baþladýlar, çünkü iþçiler arasýnda anti-kapitalist bilincin hýzla yayýlmasýný engelleyemiyorlar. Bu bilincin tüm dünyada nasýl bir hýzla yayýldýðýný anlamak için, Marx kitaplarýnýn þimdi 100 kat daha fazla basýlýp satýldýðýný belirtmek sanýrýz yeterli olur. 2007 yýlýnda dünya çapýnda yapýlan bir ankette, katýlanlarýn yarýsýndan fazlasýnýn kapitalizmi onaylamadýðý, sadece iki ülke belirlenmiþti. Herhalde bu anket þimdi yapýlsa, çok daha farklý sonuçlar çýkardý. Söz konusu ülkelerden biri Fransa. Orada proletaryanýn ve diðer emekçi sýnýflarýn örgütlülük ve eylemlilik düzeyi düþünüldüðünde, herhalde kimsenin þaþýrmayacaðý bir sonuç bu. Fakat çoðunlukla kapitalizmi onaylamayan ikinci ülke, sýký durun, Türkiye çýkmýþ. “Tam baðýmsýzlýk” þiarýndan öteye geçemeyenler için, elbette oldukça þaþýrtýcý ama Leninistler için deðil. Leninistler, demokratik halk devriminin, salt anti-emperyalist önlemler ile yetinemeyeceðini, bu devrimin kaçýnýlmaz olarak anti-kapitalist bir karakterde olmasý gerektiðini, tüm ekonomik siyasi koþullarýn bunu zorladýðýný dile getirip durdular. Bugüne dek, pek çoklarý için sadece bir kültürel mesele, bir ahlaki duruþ ya da pragmatik bir kavrayýþ sorunu olan anti-kapitalizm, þimdi gerçek bir karþýlýðý olan toplumsal bir olgu halini alýyor. “Nasýl yani” diye soracak olanlara öneririz. Herhangi bir kalabalýk içinde, dünyada ve Türkiye’de kapitalizmin ne denli çürüdüðüne, krizler üretmekten baþka bir iþe yaramadýðýna, tüm bu yapýyý tamir etmeye kalkýþmaktansa, baþtan aþaðýya yýkýp deðiþtirmenin gerekliliðine dair yüksek sesle bir konuþun. Karþýlýðýnýn, daha önce görmediðiniz bir ilgi, merak ve heyecan olduðunu fark edeceksiniz.

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009


ATÝNA YANGIN YERÝ

Yeni Evrede

Yunanistan

Mücadele Birliði

Herkesin aðzý bir karýþ açýk kaldý. “Öfke patlamasý” ifadelerini kullanýyor Yunan basýn yayýn organlarý. Öfke var tabii. Patlamalarýn da ortalýðýn altýný üstüne getirdiði doðrudur. Ama bu ifade, olanlarý ifade etmede çok yüzeysel kalýyor. Yunan gençliði hayranlýk verici bir biçimde AYAKLANDI! Atina merkezde Exarhia denilen bir semt var. Genelde solcularýn, özelde de anarþistlerin yoðun bulunduðu bir bölge. Doðal olarak polisle sürekli gerginliklerin yaþandýðý bir bölge. Özel güvenlik birimlerinde “Rambo” lakaplý bir polis, 6 Aralýk Cumartesi gecesi, bu semtte bir grup gence sataþýyor ve grubun içinden Aleksandros Grigoropulos isimli 15 yaþýndaki lise öðrencisini silahla vurarak öldürüyor. Ayaklanmanýn fitilini ateþleyen kývýlcým bu olayla oldu. Ancak bu bombanýn barutu uzun süredir biriktirilmiþti. Meðerse bu her þeye ilgisizmiþ gibi görünen yeni “nesil gençler”, olanýn bitenin farkýndaymýþlar. “700 EURO KUÞAÐI” Ortaokul öðrencileri dâhil, bütün bir gençlik ayaða kalktý ve hep bir aðýzdan þunu söylüyorlar: “Aleksandros’un öldürülmesi bardaðý taþýran damla olmuþtur; asýl neden, geleceðimizin çalýnýyor olmasýdýr.” Yani tüm dünyayý sarsan ekonomik kriz, iþten çýkartmalar, hayat pahalýlýðý, özelleþtirmeler, düþük maaþ, en fazla 1 yýl yapýlan iþ sözleþmeleri, gasp edilen demokratik haklar.. Tüm bunlara tuz-biber olan ve her geçen gün yenisi açýða çýkan hükümet ve kilisenin çürümüþlüðünü iyice göz önüne seren skandallar, yolsuzluklar vs. vb. Sonuçta bir Yunanlý genç þunu görüyor; aþaðý yukarý yirmi sene süren bir okul sürecinin ardýndan üniversite diplomasýnýn yanýnda mastýr ve bilmem kaç tane yabancý dil ile birlikte yaþama atýldýðýnda, kendisini 700 Euro tutarýnda bir maaþ bekliyor. Zaten bir süredir þimdiki gençlik kuþaðýna burada “700 Euro Kuþaðý” denmesi boþuna deðil. Bir süredir doktor garsonlar, mühendis temizlikçiler, iþsizlikten ailelerinin evine geri dönen gençler sürekli gündemdeydiler. Bu arada burada ortalama bir evin kirasýnýn 500 Euro olduðunu belirtelim. Bu 700 Euro kuþaðýnýn, þimdiye kadar yaþamdan kovulanlarýn isyanýna alýþmýþtýk. Þimdi ise gelecekleri çalýnanlarýn isyanýna tanýk oluyoruz. “Zamane gençleri” hayat diye önlerine serilen bataklýðý görüyorlar ve tam da bunun için ayaklanýyorlar. “Gençlik Mucizesi” Daha Aleksandros’un kaný yerdeyken sokaklar tutuþmuþtu bile. Birbirinden kopuk, irili ufaklý devrimci ve anarþist gruplar bununla birlikte öðrenci örgütlenmeleri var. Tüm bunlar nasýl bir anda ayaða kalktý ve günlerdir nasýl durup dinlenmeden ve bin bir çeþit eylemle isyaný sürdürebiliyorlar… Bu gençlerden öðrenmek gereken bir þeyler olmalý. Molotof ve sokak savaþý taktiklerini olduðu kadar internet ve cep telefonlarýný da ustaca kul-

landýklarý kesin. Yunanistan’ýn hemen her kenti irili ufaklý yangýn yerine dönüþtü. 1999 Atina depremi burayý bayaðý bir yýkmýþtý. Güncel ayaklanmayý ’99 depremiyle karþýlaþtýrýyor yetkililer ve ayaklanma hasarýnýn depremi katladýðýný acýyla ifade ediyorlar. Bilmem ne kadar banka, karakol, polis aracý, büyük maðaza vs. yandý, mahvoldu. Arada büyük olmayan maðazalar da yandý tabi ve medya, esnafý kýþkýrtmak için elinden geleni yapýyor. Ama biliniyor ki, hiçbir ayaklanma, esnafý, hükümet ve bankalarýn gerçekleþtirdiði yýkýmdan daha büyük bir felakete sürükleyemez. Nasýl bir ayaklanma arzu edersiniz beyler? Özellikle Atina merkezde, ayaklanmayla birlikte bazý yaðma olaylarý yaþandý. Ayaklanmalara kara çalmak için bundan daha iyi bir fýrsat düþünülebilir mi? Aðababalarý hep bir aðýzdan “Soygun” diye feryat figanda. Oysa Atina merkezi sakinleri arasýnda “ayaktakýmý” serseriler, uyuþturucu baðýmlýlarý, evsizler, iþsiz güçsüz yabancýlar hiç de azýmsanmayacak bir nüfus. Diyelim Iraklý bir genç savaþtan kaçmýþ; evini, barkýný satmýþ, parayý insan tacirlerine kaptýrmýþ, ama Almanya’ya götürülmek üzere Atina’da beþ kuruþsuz býrakýlmýþ. Bir bakýyor ortalýk yanýyor, polis kaçmýþ, vitrinler ýþýl ýþýl parlýyor. Eh, normal deðil mi? Ayný þey, yaþamdan kovulmuþ herkes için normal, anlaþýlýr. Yine de burjuvalar “düzen elden gidiyor” diye hop oturup hop kalkýyorlar. Bu da anlaþýlýr… Ama KKE (Yunanistan Komünist Partisi)’ne ne oluyor? Ayaklanmaya karþý sefil bir politika izliyorlar. Tamamen sað partilerle ayný aðýzla, “maskeliler”, “yaðmacýlar” diye ayaklanmaya kara çalýyorlar. Nasýl bir ayaklanma arzu edersiniz diye sormak gerekir. Ýþçi sýnýfý öncülüðü dediðimiz þeyi nasýl anlamalý. Ýlle en önce iþçiler olacak ve mavi tulumlarýyla sabah Anayasa Meydaný’nda (Meclisin önü) toplanacaklar, saat sekizde kartlarýný basýp düzenli kortejler halinde “ayaklanacaklar” ve gençler ve daha baþkalarý da nizamý bozmadan onlarý mý izleyecekler? Böyle olmayacaðý kesin… Devrim isyandýr, altüst oluþtur. Hiçbir önceden tasarlanmýþ þablonlara sýðmayacak kadar da canlý ve zengindir. Hangi kaynaktan doðup ne þekilde akacaðý belli olmayan bir ýrmaktýr. Onu yataðýna yerleþtirip hedefe taþýyabilmekte marifet. Ýþçiler Yunanistan genelinde bir günlük genel grev yaptýlar. Yunanistan iþçi sendikalarý konfederasyonu ve bu konfederasyondan baðýmsýz olan ve komünist partinin aðýrlýkta olduðu sendikalar birliði Pame tarafýndan gerçekleþtirilen bu grev, önceden kararý alýnmýþ, yoksulluða ve sefalete karþý gerçekleþtirilecek olan bir eylemdi. Grevden bir gün önce baþbakan ülkenin içinde bulunduðu durumu gerekçe göstererek iþçilerden grevi ertelemelerini istedi. Sendikalarýn baþbakana yanýtý çok net oldu. Grevi

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

7


Yeni Evrede

Yunanistan

Mücadele Birliði

yapacaklarýný ve Anayasa Meydaný’nda toplanacaklarýný açýkladýlar. Pame’ciler daha da ileri gidip megafonla sokak sokak dolaþýp grevi yapacaklarýný ve meydanlarda toplanacaklarýný ilan edip eylemlerine tüm halký davet ettiler. Ancak genel olarak komünist partinin ayaklanmaya ve ayaklanmacýlara yaklaþýmýnýn etkisi ayrýca burjuva basýnýn usandýrýcý biçimde yaðma olaylarýný öne çýkartmasýnýn ve baþka nedenlerin de etkisiyle ayaklanma, gençlik ayaklanmasý olmanýn ötesine geçemiyor. Aleksandros’un katledilmesinin üzerinden on gün geçti. Ayaklanma ilk haftaki hýzýný kaybetmiþ de olsa her gün farklý eylem biçimleriyle sürüyor. Önceki gün Atina ve Pire’nin merkezi karakollarýnýn önünde toplanan gençler bazý semtlerde polisle çatýþtýlar, bazýlarýnda karakolu taþ yaðmuruna tuttular, bazýlarýnda ise gözaltýna alýnan arkadaþlarý serbest býrakýlana kadar karakolun önünden ayrýlmadýlar. Dün Atina emniyet müdürlüðünün önünde ve Anayasa Meydaný’nda toplandýlar. Bugün ise otuz kiþilik bir grup genç devlet televizyonunu canlý haber bülteni esnasýnda iþgal etti. Pankartlarýnda þöyle yazýyordu: “ÝZLEMEYÝ KESÝN SOKAKLARA ÇIKIN!” Genel manzara bu. Gençler her türlü eylem biçimiyle sokaklarda, toplumun geri kalaný onlarý izliyor ve yorum yapýyor. Yunanistan’da etkin bir kesim olan aydýn-sanatçý zümresinden de gençlere bir takým “yürekten destek”lerin dýþýnda somut destek gelmedi. Halkýn polise büyük bir öfke duyduðu çok somut ortaya çýkmasýna raðmen ilk günler dýþýnda artýk gençlerle birlikte sokaða inen baþka bir kesim yok.

Avrupa ve dünyanýn baþka yerlerinden yapýlan destek eylemleri büyük moral veriyor; ama daha ileri gitmek gerek. Yunan gençliðinin ayaklanmasý tamamen politik bir ayaklanmadýr. Herhangi bir öncünün baþlatýp yönettiði ya da bir takým küçük taleplerle hedeflendirilebilecek bir hareket deðildir. Bu hareket, geleceðin devrimci hareketlerini ve önderlerini baðrýndan çýkaracak. Ýhtiyar Avrupa kokuþmuþ bir cesettir. Ancak bu gençliðin yaktýðý isyan ateþinden yarýnlar için içimizi umutla ýsýtabiliriz. Bu arada Yunan gençliði sanal âlemi de çok iyi kullanýyor seslerini duyurmak için. Gençlerin tüm dünyada sanal âlemde dolaþan bir þiiri var: UNUTTUNUZ Bizi desteklemenizi bekliyorduk, Bir defa da olsa, sizin bizi gururlandýrmanýzý bekliyorduk BOÞUNA Yalancý hayat yaþýyorsunuz, boynunuzu eðdiniz, donunuzu indirdiniz ve öleceðiniz günü bekliyorsunuz Hayaliniz yok, sevdalanmýyorsunuz Yaratmýyorsunuz Yalnýz satýp alýyorsunuz HER YERDE MADDÝYAT SEVGÝ HÝÇBÝR YERDE-HÝÇBÝRYER DE GERÇEK

Maraþ Katliamý’nýn üzerinden 30 yýl geçti. 19–26 Aralýk tarihleri arasýnda yaþanan katliamda yüzlerce insan, yaþlý, çocuk, kadýn demeden katledildi ve yaralandý. Maraþ Katliamý ne ilk ne de sondu, öncesinde 18 Nisan 1978’de Malatya’da, sonrasýnda 1980’de de Çorum’da Aleviler katledildi, onlarca kiþi öldürüldü, yüzlercesi yaralandý. Maraþ Katliamý’nýn 30. yýlýnda 21 Aralýk Pazar günü Adana’da bölgesel bir miting gerçekleþtirildi. Mitinge Maraþ, Antep, Adýyaman, Mersin, Tarsus, Alanya, Sivas, Malatya, Diyarbakýr, Ankara, Ýstanbul ve Niðde illerinden katýlýmlar gerçekleþti. Miting saat 11.00’da Mimar Sinan Açýkhava Tiyatrosu’nun önünde kitlenin toplanmasýyla baþladý. Kortejler oluþturulup yürüyüþe geçildiðinde, arama noktasýnda devrimci kortejlerin geçiþi sýrasýnda polis, pankart sopalarýný bahane ederek, devrimci kortejleri içeriye sokmayacaðýný söyleyerek mitingi provoke etmeye çalýþtý. Bu saldýrý karþýsýnda devrimciler ortak bir þekilde karþýlýk vermiþ ve alana giriþ yaptýlar. Bizler de Mücadele Birliði Platformu olarak mitingde “Dün Maraþ’ta Bugün Sivas’ta Çözüm Faþizme Karþý Savaþta / MÜCADELE BÝRLÝÐÝ” yazýlý pankartýmýzý açarak yer aldýk. Yürüyüþ boyunca sýk sýk “Maraþ’ý Unutma Unutturma”, “Katil Devlet

Hesap Verecek”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Faþist Devlet Hesap Verecek”, “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz”, “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Zafer Savaþan Ýþçilerle Gelecek”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Kürdistan’da Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm” sloganlarýný gür bir þekilde attýk. Miting alanýna girdiðimizde Mücadele Birliði, Önsöz ve Genç Yoldaþ Dergilerimizin daðýtýmýný yoðun bir þekilde yaptýk. Mitingde yapýlan konuþmalardan sonra, önce Adana’dan yerel bir ozan sahneyi alarak türkülerini söyledi ve sonrasýnda ise Türkiye’ye özel izinle giren Ozan Emekçi sahneyi aldý. Ozan Emekçi’nin söylediði marþ ve türkülerden sonra miting sona erdi. Mitinge yaklaþýk 16 bin kiþi katýldý.

MARAÞ KATLÝAMININ 30. YILINDA ADANA’DA

8

Yunanistan’dan Bir Mücadele Birliği Okuru

FAÞÝST DEVLET HESAP VERECEK! FAÞÝZMÝ DÖKTÜÐÜ KANDA BOÐACAÐIZ! BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK!

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

Adana Mücadele Birliði Platformu


Yeni Evrede

Açıklama

Mücadele Birliði

ÝSRAÝL SÝYONÝZMÝ DÖKTÜÐÜ KANDA BOÐULACAK Ýsrail, Filistin’e gökten ölüm yaðdýrýyor. 27 Aralýk günü, Filistin halký, siyonist Ýsrail’in ölüm kusan savaþ uçaklarýnýn sesiyle uyandý. “1967 savaþýndan bu yana en kapsamlý hava saldýrýsý” diye geçiyor ajanslar. Filistin topraklarý yerde ölü yatan evlatlarýnýn kanlarýyla sulandý bir kez daha. Emperyalist dünyanýn desteðini arkasýna almýþ olmanýn rahatlýðýyla hareket eden siyonist þefler, “þimdi savaþ zamaný” diye buyuruyorlar. Sadece Filistin halkýna deðil, bütün dünya halklarýna meydan okuyorlar aslýnda. Bu bir savaþ daveti, bu bir savaþ ilanýdýr. Dünya halklarýna karþý bir savaþ ilanýdýr. Filistin halký, dünya halklarý, “davetiniz kabulümüzdür” diye yanýtlýyorlar bu kan içicilerin savaþ ilanýný. Davetiniz kabulümüzdür baylar! Þunu da ekleyelim, sadece sizi deðil, sizinle beraber arkanýzda sýrýtan emperyalist efendilerinizi cehenneme yollarken ellerimiz titremeyecek. Siyonistlerin saldýrýsý karþýsýnda dünya emekçi halklarý ayaða kalktý. Saldýrý duyulur duyulmaz dünyanýn dört bir tarafýnda eylemler birbirini kovaladý. Gerici Arap devletleri, Ýsrail’e sessiz destek verirken Arap halký her yerde protesto gösterileri düzenliyor. Filistin Devrimi, enternasyonal karakterini bir kez daha gösterdi. Dünya halklarý, Ýsrail’e karþý ayaða kalkarken gerçekte emperyalist- kapitalist sisteme karþý savaþmýþ oluyorlar. Faþist Türk devleti dâhil, dünya gericiliðinin Ýsrail’in arkasýnda olduðunu dünya emekçi halklarý gayet iyi biliyor. Siyonist þefler “þimdi savaþ zamaný” diyorlarsa, biz de þimdi Ýsrail siyonizmine, emperyalizme, kapitalizme, her türlü gericiliðe karþý eylem zamanýdýr diyoruz. Onlarýn yaktýðý ateþ kendilerini yakacak; bundan þüphe yok. Týpký Atina’da bir gencin polis tarafýndan katledilmesinin Yunanistan’ý tutuþturan bir kývýlcýma dönüþmesi gibi bu katliam da her yerde devrim ateþini tutuþturan bir kývýlcýma dönüþecektir. Burada Türkiye ve Kürdistan halklarýna büyük görevler düþtüðünün altýný çizmek gerekir. Çünkü Ýsrail’in bölgedeki en önemli müttefiki faþist Türk devleti ise, Türkiye ve Kürdistan Devriminin en önemli müttefiki de Filistin Devrimidir. Baþbakan’ýn ilk katliam haberinden sonra döktüðü timsah gözyaþlarý kimseyi kandýramaz. Þunu herkes biliyor ki, siyonist þeflerin hareket rahatlýðý emperyalistlerle birlikte Türkiye’den aldýklarý güvence sayesindedir. Daha birkaç gün öncesinde Ýsrail baþbakaný, yani bu savaþ emrini veren katil, Türkiye Baþbakaný ile kol kola, ancak evinde hissedebileceði bir rahatlýk içinde, dolaþýyordu. Buna karþýlýk, Türkiye ve Kürdistan devrimi ile Filistin devrimi arasýnda, tarihi Denizlere kadar uzanan çok eski ve güçlü bir enternasyonal iliþki vardýr. Filistin devrimci hareketi, Türkiye ve Kürdistan devrimcilerinin her zor dönemlerinde yanlarýnda olmuþ, her türlü olanaðýný onlarýn hizmetine vermiþtir. Bu anlamda bu yüce gönüllü devrimci halkla dayanýþmak Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketi için hem bir görev hem de bir borçtur. Þimdi eylem zamaný, þimdi Filistin halkýnýn yanýnda olduðunu sözde deðil eylemde gösterme zamaný. Emperyalistler ve siyonist Ýsrail en zor, en zayýf, en bunalýmlý dönemlerini yaþýyorlar. Hunharlýklarý, kýyýcýlýklarý, kan dökücülükleri bundan dolayýdýr. Kaderlerini emperyalistlere baðlamýþ olan gerici-faþist devletler toplumsal devrim korkusuyla yatýp onunla kalkýyorlar. Onlarýn korkularýný gerçeðe dönüþtürmenin zamaný. Onlarý, tarihin karanlýklarýna gömmenin zamaný. ÝSRAÝL DÖKTÜÐÜ KANDA BOÐULACAK! YAÞASIN KÜRT-FÝLÝSTÝN-TÜRK HALKLARIN ENTERNASYONAL BÝRLÝÐÝ! 130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

9


KARÞI-AYAKLANMA PLANI DEVREDE

Yeni Evrede

Karşı-Ayaklanma

Ýstanbul’un birçok semtinde bulunan camilerde çýkan yangýnlardan pis kokular yayýlýyor. Yangýnlar, bir hafta içinde ondan fazla camide çýkýnca, bir yerlerden düðmeye basýldýðý izlenimi kesinleþti. Konuya dair açýklama yapan kimi demokratik kurumlar, hemen suçu “dýþ mihraklara” attýlar. Bu tür söylemler, gerçeði bilen ama açýklamaktan korkan, bu yüzden de topu taca atan bir ruh halinin ürünüdür. Oysa bu kýþkýrtýcý kundaklamalar, sermayenin bir karþý-ayaklanma planýný devreye soktuðuna dair çok güçlü bir iþarettir. Üstelik baþka iþaretler de var. Bu iþaretlerin neler olduðuna geçmeden önce, hemen belirtelim: Sermaye sýnýfý bir karþý-ayaklanma prosedürünü iþleme koymaya zorlayan þey, bizzat ayaklanma koþullarýnýn kendisidir. Yaþanmakta olan büyük ekonomik buhranýn tüm emekçi sýnýflarý toplumsal bir devrime adeta arkasýndan itelediðini, sermayenin sözcülerinden bile duymak artýk þaþýrtýcý deðil. Bakmayýn Recep Tayyip Erdoðan’ýn “kriz bize teðet geçecek” laflarýndaki gevþekliðe... Tekelci sermaye sýnýfý hiç ama hiç rahat ve gevþek deðil. Bir kere Türk sermayesi dünyanýn sýnýf bilinci yüksek burjuvalarýndandýr. Sermaye sýnýfý, 600 yýllýk Osmanlý yönetim birikimini hiç kesintisiz-kopuþsuz devralmýþtýr. Yönettikleri topluma dair oldukça geniþ bir istihbari bilgi arþivine sahiptir. Yönetilenlerin genel eðilimlerini, hassas noktalarýný, olaylar ve geliþmeler karþýsýndaki genel tavýrlarýný, reflekslerini deðerlendirmek konusunda tekelci burjuvazi, bir küçükburjuva aydýnýn hayallerle bezeli dünyasýndan çok daha gerçekçi olabilecek koþullaraolanaklara sahiptir. Gidin herhangi bir kasabanýn yönetim binasýna, bodrumlarýn yüzlerce yýllýk arþivlerle dolu olduðunu göreceksiniz. Ýþte, yönettiði toplumun geleneksel-tarihi kodlarýný gayet iyi bilen tekelci sermaye sýnýfý, þimdi ortaya çýkan aðýr ekonomik- siyasi buhranýn tüm emekçi sýnýflarý nasýl bir öfke fýrtýnasýna, genel eylem havasýna, bir ayaklanma atmosferine soktuðunu, kuþkusuz, bir küçük burjuva devrimcisinden daha iyi kavramaktadýr. Ona göre pratik önlemler geliþtirmeye baþlamakta, bütün egemenlik aygýtlarý, resmi ve gayri resmi kurumlar, þimdi emekçilerin ileri gitmemesi için çaba sarf etmektedir. Salt polisiye tedbirlerle, tutuklamalarla, gözdaðýyla, toplumsal bir patlamanýn kopup geliþini önleyemez. Bu durumda tekelci ser-

10

Mücadele Birliði

maye sýnýfý, elinin altýnda, pek çok deneyimden geçirilmiþ bir “karþý-ayaklanma stratejisi” bulundurmaktadýr. Biz bunu 1980 öncesinde ve 1990’lý yýllarda özellikle Kürt halkýnýn ayaklanmasýnýn bastýrýlmasýnda gördük. Bugün Susurluk, Ergenekon gibi dip tortularý açýða çýkan pek çok silahlý oluþum, tekelci sermayenin karþý-ayaklanma stratejisinin bir parçasý olarak, adeta resmi-kurumsal bir kimlik kazandýlar. Yine yakýn bir zamanda ortaya çýkan Atabeyler çetesi denilen oluþum, yargýlanan askerlerin de itiraf ettiði gibi, bir halk ayaklanmasýna karþý sermaye egemenliðinin direniþ noktalarý olarak en aðýr silahlarla donatýlmýþ pek çok savaþ grubundan yalnýzca biriydi. Ancak gerçek bir ayaklanma söz konusu olduðunda, bu türden operasyonel hücrelerin bastýrma hareketindeki etkileri hemen hiç olmaz. Sermaye sýnýfý bunu pekâlâ biliyor. Bir ayaklanmayý bastýrmanýn en etkili yollarýndan biri, ayaklanma güçlerinin bir araya geliþini engelleyecek etnik-dinsel, kültürel ve tarihi kimi ayrým noktalarýný öne çýkarmak ve halk sýnýflarý arasýna barikatlar kurmaktýr. Ýþte, ardý ardýna yanan cami yakma eylemlerinin ardýnda yatan gerçek neden budur. Hem dinsel hassasiyet yoluyla emekçiler bölünecek, hem de karþý-devrim cephesi tahkim edilecek. Bu nokta öylesine açýktýr ki; kimsenin üzerinde bir tartýþma yürüteceðini sanmýyoruz. Ancak, burjuvazinin böylesine tehlikeli bir bombayla neden böylesine fütursuzca oynadýðýný da ayný berraklýkla açýklamak, ortaya koymak gerek. Burjuvazi her zaman emekçileri bölmek ister. Ancak þimdi, böylesine tehlikeli bir barut fýçýsýna kibrit atmaya egemenleri sevk eden, çok zorlu koþullarýn, bir halk ayaklanmasýnýn tüm koþullarýnýn mevcudiyetidir. Egemenler için “karþý-ayaklanma planlarý” hemen her zaman çok tehlikeli oyunlarla doludur. Gerçek bir ayaklanma tehlikesiyle karþý karþýya olmayan hiçbir aklý baþýnda egemen sýnýf, karþý-ayaklanma taktikleriyle böylesine gözü kara oynamaz. Sermaye sýnýfýný böylesine tehlikeli kýþkýrtmalara sevk eden koþullar tam olarak anlaþýlmadan, bu türden kýþkýrtmalara karþý mücadele edilemez. Camilerin kundaklanmasýný, acaba cemevlerinin yakýlmasý izleyecek mi? Eðer kýþkýrtma istenen ölçülerde tutarsa, arkasýnýn geleceðinden kimsenin kuþkusu olmasýn. Kasým ayýnda 100 binden fazla kitleyle, üstelik burjuva düzenin sýnýrlarýný zorlayan taleplerle Ankara’ya çýkartma yapan Alevilerin 130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

daha ileri adýmlar atmasýný engellemek için, sermaye elinden geleni yapýyor. Buna Alevi dedelerine maaþ baðlamak gibi abuk sabuk rüþvet teklifleri de dâhil. Tekelci sermaye sýnýfýnýn karþý ayaklanma planlarýnda, yalnýzca kýþkýrtmalar ve rüþvetler yok. Pek çok politik araç ayný anda kullanýlýyor. Birbirinden kopuk görünen pek çok siyasi geliþmenin hep ayný kavþakta, karþý-ayaklanma taktikleri kavþaðýnda buluþtuðunu, rahatlýkla görebiliriz. Kürt halkýnýn daha ileri gitmesini önlemek için alelacele açýlan Kürtçe-TRT, üniversitelerde Kürtçe dil bölümleri, Ýmralý’daki inþaat ve en son “daðdan indirme” fýsýltýlarý, hep ayný zemin üzerinde þekilleniyor. Atýlan adýmlar Kürt halkýna hiç güven vermediði için, þimdi araya Barzani-Talabani ikilisi sokulmakta. Ve yakýn zamanda cesaretli eylemlerle ileri atýlan DTP, yine bu ikili aracýlýðýyla zapt edilmek istenmekte. Bir ayaklanmanýn en önemli bileþenlerinden, toplumun en yoksul, açlýðýn pençesinde bulunan kesimleri için þimdi sermaye devleti adeta kesenin aðzýný açtý. Kömür daðýtýmý yaklaþan yerel seçimlerden çok, bu nedenle, bir ayaklanmanýn bastýrýlmasý niyetiyle böylesine yoðunlaþtýrýldý. Elbette, bütün bu, önünü kesme, koparma, karþý karþýya getirme taktikleri açýk bir vahþet olmadan yürütülemez. Son günlerde TV haberlerinde, gazetelerde hiç olmayan bir þey oluyor ve hemen her tür polis-resmi görevli vahþeti, tüm detaylarýyla halkýn gözüne adeta sokuluyor. Sermaye sýnýfý, kendi yarattýðý vahþetin özellikle böylesine sergilenmesini istiyor, çünkü asýl amaç, toplumda yýlgýnlýk yaratmak, gözdaðý vermektir. Bunu da sermaye sýnýfýnýn “karþý-ayaklanma” taktiklerinden biri olarak görmek gerek. Fakat toplumu ayaklanmaya doðru iten çeliþkiler, sýnýf mücadelesinin seyri ve iþçi sýnýfýnýn birikimi, sermayenin karþý ayaklanma taktiklerini boþa çýkartacak kadar ileridir. Ne Kürt halký kulaðýna fýsýldanan “çözüm” laflarýna kanacak kadar saftýr, ne yoksullar, kömürle karýn doyurabilir ve geleceklerine umutla bakabilirler, ne de günlük bir uygulama haline gelen resmi þiddet emekçi kitleleri geriletebilir. Artýk son kullanma tarihini geride býrakmýþ bu sistem ve her tür ilerlemenin önüne set çeken sermaye, emekçilerin hareketini durdurabilecek güçte deðil. Ne dünyada ne de bu topraklarda. Camileri yakmak gibi en acýnasý provokasyonlardan medet uman bir sýnýfýn topluma egemen olduðunu kimse iddia edemez.


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

KESK, TTB, TMMOB ve DÝSK’TEN KRÝZE KARÞI EYLEM

Artýk küresel boyutta etkisini gösteren kriz için bir protesto eylemi yapmak isteyen KESK, TTB, TMMOB ve DÝSK, 27 Aralýk günü saat 18.00’de Taksim Tramvay duraðýnda bir araya geldi. Yürüyüþe geçileceði sýrada, kitlenin önü polis barikatlarýyla kesildi. Burada bir süre polisle pazarlýk yapan sendika yöneticileri, saat 19.00’a yaklaþýrken yürüyüþe baþlanacaðýný duyurdular. Bunun üzerine kitle, sloganlar eþliðinde, meþalelerle Ýstiklal Caddesi üzerinden yürüyüþe geçti. Eylemin genel söylemi “Krizin Faturasýný Ödemeyeceðiz” idi. Eyleme Mücadele Birliði Platformu olarak kýzýl bayraklarýmýz ve sloganlarýmýzla katýldýk. Yürüyüþ boyunca “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði Sloganý” atarken yürüyüþ esnasýnda 10 metre uzunluðundaki “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak, Mücadele Birliði” pankartýný açtýk. Yürüyüþ boyunca sendika yöneticileri Mücadele Birliði pankartýmýza ve bayraklarýmýza kapatýlmasý için baský yapmaya çalýþtý. Ama bayraklarýmýzý eylem bitene kadar en önde dalgalandýrdýk. Eyleme Devrimci Emekçi Komiteleri de aktif olarak katýldý ve “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” dövizleri taþýdýlar. Ayrýca Baský ve Saldýrýlara karþý Örgütlenme Komisyonu üyesi KESK’li emekçiler de Ekim ayýnda tutuklanan Eðitim-Sen üyesi Erdal Güzel’in resimleri bulunan

ve tutuklanýþýný anlatan bir bildiri daðýttýlar. Galatasaray Lisesi önüne gelindiðinde Sami Evren basýn açýklamasýný okudu. Açýklamada “Bugün ülkenin bütün illerinde örgütlerimizin çaðrýsýyla biz emekçiler bir kez daha gezengenimizi yaþanmaz hale getiren kapitalizmin yarattýðý karanlýða karþý meþalelerimizin aydýnlýðýyla haykýrmak için buluþtuk. Alkýþlarla, ýslýklarla, sloganlarýmýzla pankartlarýmýzla yüreðimizle ellerimizde aydýnlýða duyduðumuz özlemin sembolü olan meþalelerimizle bir kez daha yan yanayýz. Diyoruz ki, Arfesan iþçilerine…Diyoruz ki, Sinter Metal iþçilerine…Türk Philips iþçilerine…Desa’da direnen Emine Arslan’a…Tezcan Galvaniz iþçilerine... Grev ve toplu sözleþme hakký için yýllardýr mücadele veren kamu çalýþanlarýna, iþten atýlanlara, açlýða mahkum edilenlere selam olsun…” Bu akþam yan yana geldiðimiz bu meydan bundan 31 yýl önce insanca, örgür, demokratik bir ülkede yaþamak için mücadele eden 36 arkadaþýmýzýn katliyle karanlýða boðulmuþ 1 Mayýs Meydaný’dýr. Bu akþam biz meþalelerimizle bu karanlýðý daðýtmaya, 1 Mayýs Meydaný’ný bir kez daha aydýnlatmaya geldik” denildi. Açýklamanýn bitmesinin ardýndan Mücadele Birliði Platformu olarak Galatasaray Lisesinin önünden Taksim yönüne bayraklarla yürüyüþ sürdürdük ve yine “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” sloganlarý attýk. Daha sonra bayraklarý toplayarak yürüyüþü bitirdik.

BAKIRKÖY’DE SAÐLIK EMEKÇÝLERÝNDEN EYLEM

SES Bakýrköy Þubesi üyeleri ve saðlýk emekçileri, Bakýrköy Ruh Saðlýðý ve Sinir Hastalýklarý Hastanesi’nde bir yürüyüþ ve basýn açýklamasý yaptý. Hastanelerin özelleþtirilmesinin son aþamasý olan yemeklerin, kreþlerin ve lojmanlarýn özelleþ ti ri le rek üc ret len di ril me si gün de me geldiðinde, Bakýrköy SES Ruh ve Sinir Hastalýklarý Hastanesi Ýþyeri Temsilciliðinin örgütlediði eylem öncesi Hastane yönetimi, “geçtiðimiz 9 aylýk geri ödemelere iliþkin yemediðiniz günleri belirtin” diyerek son günü 24 Aralýk olan günde, çalýþanlara resmi yazý gönderdi. Yemeklerin haklarý olduðunu ve eðer iþlem yapýlýrsa da va a ça cak la rý ný be lir ten ça lý þan lar, 700’ün üzerinde imzalý protesto dilekçesiyle idareye cevap verdiler. 1 Ocak itibariyle turnikeli geçiþlerden kart basýlarak geçilecek olan yemekhanelerin önünde yemek saatinde protesto gösterisi yapýldý.

Her çalýþanýn çalýþma saatlerine denk gelen saatlerde yemek yemesi en doðal hakkýdýr. Ancak saðlýk emekçilerinin ne yemek arasý verme hakký var ne de gecenin bir yarýsý yemek saðlama olanaklarý. Aciller, ameliyathaneler gibi yemek saati belli olmayan bölümler için ise imkansýz. Üstelik sistem yemeðin alýnmasýný parasý olana ve statüsüne göre düzenliyor. 130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

Kapitalizmin saldýrýlarý öyle bir hale geldi ki emekçiler artýk kreþlerini, yemeklerini, lojmanlarýný kazanmak için deðil kaybetmemek için eyleme giriþmek zorunda kaldýlar. Çöken sistem yýðýnlar örgütlenmedikçe ve savaþa giriþmedikçe aðýr tahribatlar býrakmadan gitmeyecek. Yürüyüþ sonrasý yönetim, kreþle ilgili özelleþtirme konusunu bir süre askýya aldýðýný açýkladý. 1 Ocak’tan itibaren hastane çalýþanlarý turnikelerden geçmeyecek, yemek yemeyecek her gün öðle yeme ðin de ye mek ha ne ö nün de top la nýp hem boykot hem de eylem yapacaklar. Yýl daha baþlamadan hareketi baþladý. 2009 emekçiler için de burjuvazi için de sýcak geçecek. Emekçiler en yaþamsal alanlarýna girildiðini görüyorlar ve oldukça kararlýlar. Bakýrköy için ise yýllardýr özlediði birliði ve hareketliliði yakalamak için bir fýrsat.

11


AYAKLANMALAR YÜZY Yeni Evrede

Gündem

“Ayaklanmalar Yüzyýlý” gerçek mi oluyor? Bundan yaklaþýk 11 yýl önce, Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýndan sonra, yeni bir güvenlik stratejisi arayýþýndaki NATO, emperyalist-kapitalist sistemin bu kanlý savaþ makinesi, yüzyýla iliþkin iþte böyle bir tespit yapmýþtý. Bunlar kâhince sözler deðil elbet. Sadece, emperyalist-kapitalist sistemin güvenliði için yeni strateji, yeni araç ve yöntemler, yeni konumlanma biçim ve yerleri bulmak için soðukkanlý ve “tarafsýz” bir deðerlendirmenin sonucu. Varlýk koþullarýný ve bu koþullarýn dünya emekçi sýnýflarý, ezilen halklarý üzerindeki etkisini bilen bu kan içiciler topluluðu, yarattýklarý etkinin nasýl bir tepkiye yol açacaðýný doðru tahmin edip bunu itiraf etmiþler. O kadar. Yanýldýklarý ya da hesaba katmadýklarý nokta þu: Onlar, ayaklanmalarýn Ortadoðu, Basra Körfezi, Kuzeybatý Afrika, Kafkasya, Latin Amerika’da ortaya çýkacaðýný tahmin etmiþler. ABD ve Avrupa’yý, yani kapitalizmin kalbini es geçmiþler. Fakat süreç umduklarý gibi gitmedi. Ayaklanmalar, NATO’cularýn korktuklarýndan da daha geniþ bir alanda ortaya çýktý. Onlar, ayaklanma bölgelerinin yoðun sömürü altýndaki baðýmlý ülkelerle sýnýrlý kalacaðýný düþünüyorlardý. Ama hiç beklemedikleri þekilde bütün Avrupa, emekçi sýnýflarý ayaklanma alaný oldu. Fransa ve Yunanistan’daki ayaklanmalar akla ilk gelenler. Bunlarýn yaný sýra, milyonlarca insanýn katýldýðý dev kitle gösterileri, grevler, direniþler birbirini kovaladý. Her taraf emperyalizme, kapitalizme, burjuva egemenliðine karþý direnen, savaþan sýnýflarýn ayak sesleriyle sarsýldý. Doðru çýkmasýný hiç dilemedikleri tahminleri fazlasýyla doðru çýkmýþtý. 21. yüzyýl “Ayaklanmalar Yüzyýlý” olarak geçeceðini pek çok somut kanýtla ortaya

12

Mücadele Birliði

koydu. Marx, 19. yüzyýl Fransýz devrimlerini incelerken, kapitalizmin bunalýmlarýnýn Kýta Avrupasý üzerinde devrimlere yol açmasýnýn nedeni olarak, o dönemler kapitalizmin yüreði, merkezi olan Ýngiltere’yi iþaret eder. Devrimlerin Ýngiltere’de deðil de Kýta Avrupasý’nda çýkmasýný ise, sistemin merkezinde denge olanaðýnýn uç bölgelerden daha fazla olmasýna baðlar. O günden bu güne kapitalizmim uzun bir geliþme sürecinden geçti. Her þeyden önce tekelci aþamaya ulaþarak çürüme dönemine girdi. Emperyalistkapitalist zincirin halkalarý birbirine daha sýký baðlandý ve birbirini hem daha güçlü hem de daha kýsa zamanda etkiler hale geldi. Ve en önemlisi, üretici güçlerdeki geliþme oldu. Kapitalizmin temel karakteristik çizgilerinden biri olan metalarýn kitle halinde üretimi, günümüzde dev boyutlara ulaþmýþtýr. Ýnsan emeðinin üretici gücü de böyle.. Öyle ki, daha 19. yüzyýlda “bir egemen sýnýfýn varlýðý için tüm mazeretler”i ortadan kaldýracak denli bir düzeye zaten yükselmiþ olan insan emeðinin üretici gücü, 20, yüzyýl boyunca bilim ve teknolojideki geliþmeler sonucu muazzam boyutlara ulaþmýþtýr. Ýnsan emeðinin üretici gücündeki bu geliþme, gerekli emek zamanýný, yani bir kiþinin kendisi, ailesi ve zorunlu toplumsal fonlar için gerekli çalýþma süresini son derece kýsaltýrken insanlýðýn kaydettiði bu geliþmeden sadece kapitalistler yararlanmýþtýr. Ýnsanlýðýn kaydettiði bu geliþme ise, kapitalist üretim iliþkileri nedeniyle iþçinin ücretli köleliðini perçinleyen bir zincir oldu. Sermaye biriktikçe iþçinin ve diðer çalýþan sýnýflarýn sefaleti arttý. Emeðin üretkenliði arttýkça iþçinin köleliði aðýrlaþtý. Emeðin üretken gücünün artmasýndan iþçinin payýna düþen, sokaða atýlmasý, ya130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

þamdan kovulmasý, iþten atýlma korkusuyla direnme gücünün kýrýlmasý oldu. Bütün bunlarýn kaynaðý ise, emeðin gittikçe artan toplumsal karakteri ile mülk edinmenin özel biçimi arasýndaki çeliþki, yani üretici güçlerle kapitalist üretim iliþkileri arasýndaki uzlaþmaz çeliþki idi. Üretici güçlerdeki muazzam geliþme, bir egemen sýnýfýn, bir sömürücü sýnýfýn varlýðýný artýk gereksiz hale getirmiþti. Burjuvazi, toplumun sýrtýnda bir asalak, kesilip atýlmasý gereken bir ur olarak duruyordu. Onun varlýðý sadece sýnaî üretim güçlerinin deðil, fakat onlarla birlikte, bilim, sanat ve özellikle kültürel iliþki biçimlerinin geliþmesine de engel teþkil etmekteydi. Bunun somut biçimi, toplumsal yaþamýn her alanýnda karþýmýza çýkan yozlaþma ve çürümedir. Toplum, sýrtýnda duran, tüm yaþam gözeneklerini týkayan, kanýný emen bu asalak urun varlýðýna artýk daha fazla dayanamazdý. O asalak sýnýf ki, toplumdaki tüm çürümenin nedeni haline gelmiþti. Geliþmenin belli bir aþamasýnda toplumun, emekçi sýnýflarýn, ezilen halklarýn buna bir tepki vermesi, kendisini yaþamdan kovan, açlýk ve sefalete mahkûm eden kapitalist üretim iliþkilerine, kapitalist mülkiyete baþkaldýrmasý kaçýnýlmazdý. Öyle de oldu. Bugün burjuva toplumda tanýk olduðumuz bütün kargaþalýðýn, bütün isyanlarýn, bütün ayaklanmalarýn arkasýnda iþte bu güçlü maddi temel vardýr. NATO’cularýn “kehanet”i, sermayenin yoðun sömürüsünün ezilen halklar ve dünya iþçi sýnýfý üzerindeki etkilerini ve bu etkilerin doðuracaðý kaçýnýlmaz tepkileri bilmelerinden ibarettir. UZUN BÝR SÜREÇ “Ayaklanmalar Yüzyýlý” adýndan da belli, kapitalizmin bir çýrpýda, kýsa sürede yeryüzünden silineceði þeklinde anlaþýl-


YILI GERÇEK OLUYOR Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

mamalý. Bu, on yýllar boyu sürecek uzun bir süreçtir. Ama önemli olan bu sürecin baþlamasýydý ve baþlamýþtýr. Latin Amerika’dan Afrika’ya; Asya’dan Avrupa’ya dünyanýn dört ir tarafýnda ortaya çýkan isyanlarýn, ayaklanmalarýn, savaþlarýn, büyük kitle eylemlerinin hedefinde, þu veya bu þekilde kapitalizm vardýr. Proletarya ve ezilen halklar, bazen örgütlü, çoðu kez de örgütsüz, çok çeþitli biçimlerde kapitalist mülkiyete saldýrýyorlar. Ezilen, sömürülen kitleler, bireysel olsun toplu olsun, kendilerini yaþamdan kovan, sefalete sürükleyen, yok oluþa mahkûm eden kapitalizme karþý baþkaldýrýyorlar. Bu, insanlýk tarihinde bir yeni evrenin, kapitalizmden komünizme geçiþ evresinin baþladýðýnýn ifadesidir. Bunu görmek ve tespit etmek dünya proletaryasýnýn mücadelesi açýsýndan son derece önemlidir. Çünkü devrimci proletarya ve ezilen halklara günlük mücadeleleri içinde yürüdükleri yolun sonunda duran hedef ve amaçlarýný ancak böyle gösterebiliriz.. Elbette, “ayaklanma” baþlý baþýna bir amaç deðildir. Amaç, politik iktidarýn ele geçirilmesiyle nihai kurtuluþa giden yolun açýlmasýdýr. Öte yandan, koþullar bir ayaklanmaya uygundur diye her ayaklanmanýn baþarýlý olacaðý þeklinde bir güvence de yok. 2005 Ekim’indeki Fransa ayaklanmasý olsun, þimdi gözlerimizin önünde cereyan eden Yunanistan ayaklanmasý olsun, ya da baþka ayaklanmalar olsun bize þu gerçeði tekrar tekrar hatýrlatmýþtýr: Ayaklanmanýn zafere ulaþabilmesi için, her þeyden önce bir devrimci komünist partinin, politik iktidarý ele geçirmeyi hedeflerinin baþýna koyan ve diðer bütün istemleri buna baðlayan bir öncünün varlýðý zorunludur. Ayaklanmacýlar ne istediðini bilmeli, ve hedefe doðruca yürümelidir. Ayaklanma bir sanattýr. Bu sanatýn ilkelerine, kurallarýna uygun

davranmayan ayaklanmacýlar, teknik, maddi, örgütlülük, hareket kabiliyeti vb yönlerden kendilerinden kat kat üstün düþman karþýsýnda uzun süre tutunamazlar. Ýkinci ve en az birincisi kadar önemli koþul da proletaryanýn durumu, içinde bulunduðu koþullardýr. Öncelikle proletaryanýn, sonra da diðer emekçi sýnýflarýn durumu onlarýn ayaklanmaya katýlmalarý için uygun olmalýdýr. Ýþçi sýnýfý, devrim gibi geniþ, derin, sarsýcý bir toplumsal eyleme her zaman kalkýþmaz. Ýþçi sýnýfý ve diðer emekçi sýnýflar için devrim ancak umutsuzluðun devrimi olabilir. Yani, devrim ancak proletarya ve diðer ezilen, sömürülen sýnýflar tüm umutlarýný yitirdiklerinde derin bir umutsuzluða bizzat sistemin kendisi tarafýndan yuvarlandýklarýnda gerçekleþebilir. Çünkü ancak bu noktaya geldiklerinde, devrimin toplumsal güçleri, umutsuzluðun sessiz öfkesi ve ürküntü veren soðukkanlýlýðý ile dövüþebilirler. Yunanistan’da iþçilerin gençleri henüz izlemiyor olmasý gerçeði bir de bu açýdan incelenmelidir. Demek ki, Yunanistan’da iþçilerin biraz daha zamana ihtiyacý var ve demek ki orda burjuvazinin biraz daha zamaný var. Bununla birlikte, kapitalizmin bunalýmý ne kadar kesin ise, dünyanýn dört bir tarafýnda devrimler de kesindir. Ayaklanmalar, onlarý ortaya çýkaran maddi temel olduðu yerde durdukça, yenilgiye uðrasalar bile tekrar tekrar ortaya çýkacaklardýr. Bu maddi temel, toplumsal geliþmeyi yaþamýn her alanýnda engelleyen, kitleleri sefalet ve yok oluþa sürükleyen kapitalizmdir. NATO’cularýn farkýnda olduklarý gerçek budur. Ama artýk hiçbir güç tarihin çarkýný geri çeviremez. Kapitalizmden komünizme geçiþ çaðý baþlamýþtýr. Yüzyýlýmýza damgasýný vuracak olan olgu, insanlýðýn bu tarihsel eylemidir. 130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

“Ayaklanmalar Yüzyýlý” adýndan da belli, kapitalizmin bir çýrpýda, kýsa sürede yeryüzünden silineceði þeklinde anlaþýlmamalý. Bu, on yýllar boyu sürecek uzun bir süreçtir. Ama önemli olan bu sürecin baþlamasýydý ve baþlamýþtýr. Latin Amerika’dan Afrika’ya; Asya’dan Avrupa’ya dünyanýn dört ir tarafýnda ortaya çýkan isyanlarýn, ayaklanmalarýn, savaþlarýn, büyük kitle eylemlerinin hedefinde, þu veya bu þekilde kapitalizm vardýr. Proletarya ve ezilen halklar, bazen örgütlü, çoðu kez de örgütsüz, çok çeþitli biçimlerde kapitalist mülkiyete saldýrýyorlar. Ezilen, sömürülen kitleler, bireysel olsun toplu olsun, kendilerini yaþamdan kovan, sefalete sürükleyen, yok oluþa mahkûm eden kapitalizme karþý baþkaldýrýyorlar. Bu, insanlýk tarihinde bir yeni evrenin, kapitalizmden komünizme geçiþ evresinin baþladýðýnýn ifadesidir 13


19 ARALIK KATLÝAMI ANTEP’TE UNUTULMADI

Yeni Evrede

19 Aralık

Mücadele Birliði

2000 yýlýnýn 19 Aralýk’ýnda cezaevlerine yapýlan operasyonlarda 28 devrimci tutsaðýn katledilmesi, Antep’te Mücadele Birliði Platformu tarafýndan gerçekleþtirilen eylemle unutulmadý. Birleþik bir eylem düþüncelerimizin karþýlýk bulamamasý üzerine bizler Antep’te 19 Aralýk katliamýný tek baþýmýza unutmadýk, unutturmadýk. 19 Aralýk günü saat 12.00’da Yeþilsu Parký’nda “19 ARALIK ZÝNDAN KATLÝAMINI UNUTMADIK UNUTTURMAYACAÐIZ” pankartýný ve kýzýl bayraklarýmýzý açarak gerçekleþtirdiðimiz basýn açýklamasýnda; “...Bu katliamýn amacý Bülent Ecevit’in o dönemki sözleriyle net bir þekilde anlaþýlabilir. Dönemin baþbakaný Ecevit diyordu ki: ‘içerde asayiþ saðlanmadan dýþarda asayiþ saðlanamaz’ Bu sözlerin anlamý yaþadýðýmýz þu günlerde çok daha iyi anlaþýlýyor. Dünya emperyalist-kapitalist sistemi içinden çýkýlamaz bir krize sürüklendi. Dev bankalar, þirketler ardý ardýna iflas bayraklarýný çektiler. Milyonlarca iþçi ve emekçi açlýkla,iþsizlikle karþý karþýya kaldý. Ülkemizde de Ecevit’in deyimiyle ‘dýþarýda’ yüzbinlerce iþçiyi iþsiz býrakanlar, varolan sosyal haklarý bile çok görüp sosyal güvenlik yasasýný kuþa çevirenler, iþçi ve emekçileri mezarda emekliliðe mahkum edenler, TÜPRAÞ’ý, TELEKOM’u, TEKEL’i, SEKA’yý… özelleþtirenler öncelikle ‘içerde’ bir asayiþ saðlamak zorundaydýlar. Çünkü yaþanan hak gasplarýna karþý tepki gösterecek olanlar F Tipi denilen zindanlarla tehdit edileceklerdi. Bu þekilde gösterilecek tepkiler de kabul edilebilir tepkiler haline getirilecek ve böylece asýl hedefte olan iþçi ve emekçiler sorunsuz bir þekilde susturulabilecekti. Sermayenin daha rahat sömürü ve talaný için bu katliam hayati bir önem taþýyordu…”denildi. 19 Aralýk tarihinden günümüze 122 devrimcinin ölümsüz-

14

leþtiði ve bu ölümlere kulaklarýný týkayanlarýn, gözlerini kapayanlarýn bugün demokratik açýlýmlardan bahsederek seçim öncesinde oy avcýlýðý yaptýklarý ve bu oy avcýsý katliamcýlarýn çok iyi tanýndýðý ve yalanlarýna ise asla kanýlmayacaðý da belirtildi. Basýn açýklamasý “…19 Aralýk katliamý ve F Tipi saldýrýsý sadece devrimci tutsaklara yapýlmýþ bir saldýrý deðildir. Bu saldýrý hepimizedir. Bu saldýrý dýþarda sermayenin açýktan saldýrýsýna uðrayan iþçi ve emekçilere, bütün topluma yapýlan ve onlarý, yaþamýn dýþýna iten, açlýða ve sefalete mahkum eden ekonomik saldýrýlarýn bir devamýdýr. Bu yüzden bu sorun sadece tutsaklarýn sorunu deðil ezilen, yaþamýn dýþýna itilen milyonlarýn sorunudur. Bu yüzden kendi geleceðimize, çocuklarýmýzýn geleceðine sahip çýkmak istiyorsak tutsaklara sahip çýkmalý, mücadeleyi büyütmeliyiz. Bu sistem varolduðu müddetçe açlýk, iþsizlik, iþkence, kan, ölüm, katliam devam edecektir. Eðer bir avuç asalaðýn kar hýrsý için insanlýktan çýkmak istemiyorsak, onurumuzu kaybetmek istemiyorsak sermayenin sömürü düzenine bir son vermeliyiz. Bütün sorunlarýmýzýn köklü çözümü devrimdedir. Kapitalizmin bütün saldýrýlarýna karþý iþçi ve emekçilerin mücadelesini devrimci tutsaklarýn özgürleþtirilmesi mücadelesi ile birleþtirmeliyiz. Öncülerine sahip çýkmayan bir sýnýf asla özgürlük yüzü göremez” denilerek sona erdirildi. Eylem esnasýnda sýk sýk “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”, “Dün Maraþta Bugün Sivasta Çözüm Faþizme Karþý Savaþta”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” sloganlarý gür bir þekilde haykýrýldý. Eylemimizin sona ermesinin ardýndan saat 12.30’da yine Yeþilsu Parký’nda ÝHD’nin 60. Kuruluþ yýlý dolayýsýyla gerçekleþtirdiði basýn açýklamasýna da destek verdik. ANTEP MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009


Yeni Evrede

19 Aralık

Mücadele Birliði

1 9 ARALI K KATL ÝAM INI UNUTTURM AY AC AÐIZ!

19-22 Aralýk 2000 tarihlerinde yapýlan zindan katliamlarýnýn yýldönümünde bizler de Gazi Mahallesi’nde meþaleli yürüyüþle bir eylem gerçekleþtirdik. Yürüyüþ, 19 Aralýk Cuma günü saat 20:00’de Eski Karakol önünde baþladý. “19 Aralýk Katliamýný Unutmadýk Unutturmayacaðýz Hesabýný Soracaðýz \ Alýnteri, BSDP, ESP, DHF, DTP, Mücadele Birliði, Partizan” pankartý açýlan eylemimizde, 19 Aralýk Katliamýnda ölümsüzleþenlerin resimleri çeþitli flamalar ve meþalelerle birlikte pankartýn arkasýnda taþýndý. Yürüyüþ boyunca “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Devrimci Tutsaklara Kalkan Elleri Kýrdýk Kýracaðýz”, “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Yaþasýn 19 Aralýk Direniþimiz”, “Devrim Þehitleri Ölümsüzdür” sloganlarý atýldý. 19 Aralýk Katliamýnda ölümsüzleþenlerin adlarý söylenilerek “Yaþýyor” diye haykýrdýk. Yürüyüþ esnasýnda yaðmurun yoðun yaðmasý, yürüyüþe katýlýmý etkilemedi. Dýþardan destekleyen, alkýþlayanlarýn yaný sýra bir çok aile de yürüyüþe katýlarak destek verdi. Gazi Cemevi’ni geçtikten sonra Trafonun yakýnýnda basýn açýklamasý okundu. Açýklamayý Mücadele Birliði’nden bir arkadaþýmýz okudu. Açýklamada: “...Bundan tam 8 yýl önce Türkiye ve Kürdistan zindanlarýnda yaþanan büyük savaþ, tarihe silinmez izler býrakmýþtýr. 19 Aralýk 2000’de, faþist devletin iþçi ve emekçilerle dalga geçer gibi ‘Hayata Dönüþ’ adýný vererek baþlattýðý 4 gün boyunca süren o büyük katliamdan ve devrimci tutsaklarýn büyük direniþinden bahsediyoruz. Egemen sýnýf, iki sýnýf arasýndaki savaþýn gittikçe keskinleþen

ortamýnda, toplumsal bir patlamanýn korkusunu duyuyordu. O zamanadek hangi baský, iþkence ve zor yöntemini uygulamýþ olursa olsun ne zindanlara doldurduðu devrimci tutsaklarý teslim alabilmiþ ne de iþçi ve emekçi halklarýn mücadelelerinin önüne geçebilmiþti. 19 Aralýk, egemen sýnýf büyük bir ekonomik krize doðru yuvarlandýðý, sýnýf savaþýmý gittikçe daha sert bir düzeye ilerlediði, emekçilerin yaþam koþullarý tahammül sýnýrlarýný aþtýðý ve zindanlar devrimci tutsaklarca mücadelenin moral kaleleri haline çevrildiði için yaþandý. Egemen sýnýf devrimin öncü gücünü F tiplerinde boðabileceðini, bu yolla tüm emekçilere büyük bir gözdaðý verebileceðini sandý. 19 Aralýk günü dört gün boyunca, en eþitsiz koþullarda yürütülen savaþta 28 devrimci tutsak kahramanca ölümsüzleþti. Yüzlerce tutsak yaralandý... ama asla teslim olmadý. ...F tiplerine götürülen devrimci tutsaklara tam bir teslimiyeti dayatan F Tipi tecrit sistemini kabul etmeyerek tarihte eþi benzeri bulunmayan uzun soluklu Ölüm Orucu eylemine baþladýlar... Bu mücadele, iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýmýzýn bilincine ve yüreðine kazýndý. ... Kapitalizmin yaþadýðý bugünkü eþsiz kriz içinde, bu mücadelenin daha ileriye götürülebilmesinin koþullarý fazlasýyla mevcuttur. Ayaða kalkan Yunanistan emekçileri bunun örneðini fazlasýyla veriyor. 19 Aralýk’ta ölümsüzleþen devrimci tutsaklar þahsýnda tüm devrimcilere selam olsun!” denildi. Açýklama sloganlarla son buldu. Yukarýda hazýr bekleyen polisler, Yunanistan’dan ders almýþ olacaklar ki eyleme saldýrmaya cesaret edemediler. Eylem baþarýyla sona erdirildi. Gazi Mahallesi’nden Mücadele Birliði Okurlarý

ÝZMÝR’DE 19 ARALIK 2000 ZÝNDAN SAVAÞLARI ANMASI

19 Aralýk 2000… Ayný anda yirmi cezaevinde alarm zilleri çaldýrýlan katliamýn yaþandýðý gün. Sermaye güçleri ve onun devleti tarafýndan baþlatýlan bu katliamda 28 devrim savaþçýsý ölümsüzleþmiþ daha sonra sürdürülen Ölüm Orucu eyleminde de 122 devrim savaþçýsý yaþamýný yitirmiþtir. Yaþanan bu katliam, burjuvazinin sýnýfýn öncülerini açýktan hedef aldýðý bir saldýrýydý. Ama yanýldýklarý bir nokta vardý; her ölümsüzleþen insanla aslýnda kendileri kan kaybediyorlardý. Çünkü her ölüm bir parçasýný koparýyordu bu sistemin ve yeni kurulacak sisteme yakýnlaþtýrýyordu geride kalanlarý. Ve çok yol katedildi o günden bugüne…

20 Aralýk 2008…19 Aralýk katliamýnda ölümsüzleþenleri anmak ve onlara saldýran devleti protesto etmek amacýyla Ýzmir’de bir yürüyüþ ve basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Basýn açýklamasýný düzenleyenler arasýnda Alýnteri, BDSP, DHP, ESP, Kaldýraç, Mücadele Birliði Platformu ve Partizan vardý. Eski Eshot Ýþhaný Önünden “19 Aralýk Katliamýný Unutmadýk Unutturmayacaðýz” pankartýnýn açýlmasýyla baþlayan yürüyüþ sýk sýk “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, ”Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Devrimci Tutsaklar Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn 19 Aralýk Direniþimiz“, “Devrimci Ýrade Teslim Alýna130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

maz” sloganlarýnýn atýlmasýyla Konak Sümerbank önüne gelindi. Alana geldikten sonra 19 Aralýk katliamýnda ve Ölüm Orucu savaþýnda ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için bir dakikalýk saygý duruþu yapýldý. Saygý duruþunun ardýndan basýn metni okundu. Basýn metninin ardýndan kýsa bir þiir dinletisi sunuldu. 19 Aralýk katliamýnda zindanda bulunan bir arkadaþ da bize o süreçte yaþadýklarýný anlattý. En son olarak iki parçalýk bir müzik dinletisiyle basýn açýklamasý sonlandýrýldý. ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU

15


Yeni Evrede

19 Aralık

“19 ARALIK DÜN YAÞANAN BÝR TARÝH DEÐÝL BUGÜN DE AYNI ANLAYIÞ ÝLE SÜREN BÝR SÜREÇTÝR”

19 Aralýk 2008/ CUMA… 19 Aralýk 2008 günü saat 16.00’da Konak Sümerbank önünde ÝHD Ýnsan Haklarý Haftasý kapsamýnda “19 Aralýk Katliamýný Unutmayacaðýz” baþlýklý “Hapishaneleri Nasýl Bilirsiniz” adýyla bir basýn açýklamasý düzenlendi. 19 Aralýk katliamýyla ilgili fotoðraflarýn yer aldýðý basýn açýklamasýna ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý adýna saygý duruþuyla baþlandý. “19 Aralýk Dün Yaþanan Bir Tarih Deðil Bugün de Ayný Anlayýþ Ýle Süren Bir Süreçtir. 19 Aralýk Cezaevleri Katliamýný Unutturmayacaðýz -ÝHD Ýzmir Þubesi” yazýlý pankartýn açýldýðý basýn açýklamasýnda “Devrim Þehitleri Ölümsüzdür”, “Þehit Namýrýn”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “19 Aralýk’ý Unutma Unutturma”, “Devrimci Tutsaklar Yalnýz Deðildir” sloganlarý atýldý. Okunan basýn metninde “(…)Evet, tam 8 yýl önce panzerlerle, tanklarla, helikopterlerle 20 hapishaneye birden ‘hayat kurtarma’ gibi ‘sahte’ bir gerekçeyle saldýrýldý ve onlarca tutuklu ve hükümlü katledildi, yüzlercesi yaralandý. 19 Aralýk dün yaþanan bir tarih deðil, bugün de ayný anlayýþla devam eden bir süreçtir. Ýçerde tecritle, iþkenceyle; dýþarda þiddet, saldýrý, gözaltý, ‘dur’madan ölümlerle, þovenizm zehiri ve linç atmosferi ile devam etmektedir. Evet, 19 Aralýk hapishane katliamýnýn 8. yýlýnda sesimizi yine içeriye düþürmek için buradayýz. Bu katliamý ‘zamanaþýmý’ ile örtmek isteyenlere yanýtýmýz ise bilinçlerimiz ve hafýzalarýmýz olacaktýr. 19 ARALIK KATLÝAMINI UNUTMAYACAÐIZ, UNUTTURMAYACAÐIZ!” denildi. Okunan basýn metninden sonra 20 Aralýk Cumartesi günü devrimci tutsaklarla dayanýþmak için Buca Kýrýklar F Tipi Zindaný önünde yapýlacak basýn açýklamasýna çaðrý yapýlarak eylem bitirildi.

20 Aralýk 2008/CUMARTESÝ… ÝHD, saat 12:30’da Kýrýklar F Tipi 1 No’lu cezaevi önünde 19 Aralýk katliamýyla ilgili bir basýn açýklamasý düzenledi. Cezaevi kapýsýnda “19 Aralýk Dün Yaþanan Bir Tarih Deðil Bugün de Ayný Anlayýþ Ýle Süren Bir Süreçtir. 19 Aralýk Cezaevleri Katliamýný Unutturmayacaðýz -ÝHD Ýzmir Þubesi” yazýlý pankartýn açýldýðý basýn açýklamasýnda “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “19 Aralýk’ý Unutma Unutturma” vs. sloganlar atýldý. Atýlan sloganlara F Tipi’ndeki devrimci tutsaklarda sloganlarla cevap veriyorlardý. Ardýndan Ýzmir ÝHD Þube sekreteri Mihriban Karakaya tarafýndan basýn metni okundu. Cezaevi içine atýlan karanfiller ve “Devrimci Tutsaklar Yalnýz Deðildir” sloganýyla, eylem sonlandýrýldý ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

16

Mücadele Birliði

19 ARALIK KATLÝAMINI

UNUTMADIK UNUTTURMAYACAÐIZ!

19 Aralýk 2000 tarihinde faþist devlet, 20 zindana eþ zamanlý düzenlediði bir operasyonla 28 devrimci tutsaðý katletmiþ, yüzlerce tutsaðý da yaralamýþtý. Orantýsýz bir güce raðmen zindan savaþlarý 4 gün sürmüþ ve devrimci irade teslim alýnamamýþtý. Bu katliamý protesto etmek ve bu saldýrýda ölümsüzleþen devrimcileri anmak için Adana’da devrimci demokrat kurumlarla ortak bir yürüyüþ ve basýn açýklamasý gerçekleþtirdik. Eyleme imzacý olarak Mücadele Birliði Platformu, Alýnteri, BDSP, ÇHKM, DHP, DÝP-G, ESP, Partizan, ÝHD, Sosyalist Parti ve Türkiye Gerçeði katýldýlar. Kitlenin 5 Ocak Meydaný’nda toplanmasýyla baþlayan yürüyüþ, Adana’nýn en iþlek caddelerinden biri olan Çakmak Caddesi üzerinden Ýnönü Parký’na kadar sloganlar ve alkýþlarla meþaleli bir yürüyüþ gerçekleþtirildi. Yürüyüþ boyunca sýk sýk “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz”, “Kahrolsun 19 Aralýk Katliamý”, “Yaþasýn 19 Aralýk Direniþimiz”, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atýldý. Yürüyüþ esnasýnda çevrede toplanan insanlar alkýþ ve ýslýklarla destek verdiler. Bizler de Mücadele Birliði Platformu olarak, bayraklarýmýzla ve 19 Aralýk katliamýnda ve Ölüm Orucu eyleminde ölümsüzleþmiþ yoldaþlarýmýzýn resimleriyle yürüyüþteki yerimizi aldýk. Ýnönü Parký’nda okunan basýn metninde “20 hapishaneye eþzamanlý olarak yapýlan ve 28 devrimci tutsaðýn katledildiði ve onlarcasýnýn yaralandýðý bu katliam operasyonu, adýna her ne kadar ‘Hayata Dönüþ’ denilmiþ olsa da halkýn politik öncülerinin yok edilmesini amaçlamýþtýr. Hiçbir þey ama hiçbir þey, devrimci iradeyi teslim alamaz. F-tipleri ile amaçlanan teslim alma, kiþiliksizleþtirme, yabancýlaþtýrma politikalarý asla baþarýya ulaþamayacaktýr. Zafere mahkûm olanlar er ya da geç bu tecrit politikasýný paramparça edecektir” denildi. Yürüyüþ, okunan basýn açýklamasýndan sonra sona erdi. ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK! YAÞASIN DEVRÝMCÝ DAYANIÞMA! Adana Mücadele Birliði Platformu

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009


Yeni Evrede

19 Aralık

Mücadele Birliði

B ir Ka h ra m a n l ı k D es t a n ı : D Ö R T GÜ N Z ÝN D AN SA VA Þ LA R I

19 Aralýk 2000 tarihinde devlet, kendi zindanlarýna saldýrdý. 20 zindana birden eþ zamanlý gerçekleþtirilen saldýrýlarýn asýl amacý ise devrimci tutsaklarý teslim almaktý. 28 devrimci tutsaðýn katledildiði saldýrýnýn adýna da devlet ironik bir biçimde “Hayata Dönüþ” operasyonu dedi. 4 gün süren zindan savaþlarýnda devrimci tutsaklar kahramanca savaþtýlar ve devrim tarihimizdeki yerlerini aldýlar. 21 Aralýk 2008 günü, 8 yýl önce yaþanan bu zindan savaþlarýný yeniden zihinlerimize kazýmak, yeni kuþaklara aktarmak için, Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde bir etkinlik düzenledik. Faþizmin saldýrýlarýna “Ölürüz de teslim olmayýz!” þiarýyla yanýt veren devrimci tutsaklar ve aileler de aramýzdaydýlar. 19 Aralýk katliamýnda ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý þahsýnda, günümüze kadar devrim mücadelesinde ölümsüzleþenlerimiz için saygý duruþunda bulunduk. Ardýndan yapýlan konuþmada, zindanlar devrim mücadelesinin kopmaz bir parçasý olduðu ve kalýcý çözümünün ancak bir devrimle mümkün olduðu dile getirildi. Konuþma, “Faþizm baskýlarla, iþkencelerle, katliamlarla, zindanlarda tutsak ederek hep devrimi ertelemiþtir. Her geçen gün ise ertelediði gerçekler büyüyor ve kendini daha çok dayatýyor. Ýþte devrimci tutsaklarýn zindanlarda bir destan yaratan kahramanlýklarý, iþte iþçilerin, emekçilerin her geçen gün büyüyen mücadeleleri, iþte kürt halkýnýn baþ eðmez, yiðit savaþýmý… Faþizmin bu devrim yangýnýný söndürmeye gücü yetmez. Bizler devrim için yaþamýþ, devrim için savaþmýþ ve bu savaþta ölümsüzleþmiþ tüm devrimcilere söz veriyoruz ki ZÝNDANLARI YIKACAK ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!” denilerek bitirildi. Ardýndan, 19 Aralýk’ý gözlerimizin önüne getiren bir sinevizyon izlendi. Dört gün zindan savaþlarýný Bayrampaþa Zindanýnda yaþayan Fatma YILDIRIM ve Ümraniye Zindanýnda yaþayan Zuhal SÜRÜCÜ, bize o günleri anlattýlar. Zindanlarýn tarihçesini bize özetleyen Zuhal SÜRÜCÜ, zindanlarýn tarihinin kapitalist sistemin ortaya çýkýþýyla baþladýðýný anlattý ve yaþadýðýmýz topraklardaki zindanlara; 1988’de yayýnlanan 1 Aðustos genelgesi’ne ve sonrasý geliþmelere deðindi. Ýþçi ve emekçilerin yükselen mücadelesi ile birlikte, zindanlara da uygulanan baskýnýn, dayatmanýn arttýðýný, saldýrýlarýn, katliamlarýn gündeme geldiðini anlattý. Bununla birlikte sayýsý gün geçtikçe artan devrimci tutsaklarýn ve ailelerin de örgütlendiklerini de belirtti. 2000’lere gelindiðinde daha kapsamlý bir saldýrý ihtiyacý içinde bulunan burjuvazinin 19 Aralýk katliamýný gerçekleþtirdiklerini anlatan SÜRÜCÜ; CMK’nýn da oluþmasýný saðlayan politik geliþmeleri de anlattý. “19 Aralýk durgun gökte çakan bir þimþek deðildi. Burjuvazinin aklýna durup dururken ‘böyle bir operasyon yapalým, þu tutsaklarý daha küçük yerlere týkalým’ diye bir düþünce gelmedi. Sýnýf savaþýmýnýn seyrine paralel olarak zindanlara yöneldi ve her dönemde zaten sýnýf savaþýmý ne kadar sert bir düzeye gelirse, burjuvazi o toplum üzerindeki otoritesini, yönetme yeteneðini ne zaman kaybederse, bunu saðlamanýn ve kendini ayakta tutmanýn bir yöntemi olarak zindanlara saldýrýr. Eðer bir toplum korkmuþsa, sinmiþse, ortada hiçbirþeyin olmamasý gerekir. Ama bugün öyle deðil. 1 Mayýs’ta birçok ilden destek polis ekipleri gelmesine ordunun destek vermesine raðmen insanlar Taksim Meydanýna yürüdüler. Bu durum halkýn duyarsýz, tepkisiz olmadýðýný gösteriyor. Zaten bu katliamlar o sýnýf hareketini bastýrabilmek için yapýlýyor. Emekçileri öncüsüz býrakabilmek bu operasyonun en önemli noktalarýndan biriydi. Çünkü devrimci öncüler iþçi sýnýfýna sosyalizm ve devrim bilincini götüren, onlarý bilimsellikle eðiten, hedef gösteren insanlardýr” dedi.

Saldýrýnýn en yoðun gerçekleþtiði, ilk gün devrimci kadýn tutsaklarýn diri diri yakýldýðý, Murat’ýmýzýn da içlerinde olduðu 12 devrim savaþçýsýnýn katledildiði Bayrampaþa zindanýný ve 19 Aralýk gününü anlatan Fatma YILDIRIM’ýn duygusal ve öfkeli ruh hali, bir anda tüm salonu sardý. Koðuþlarýnýn nasýl yakýldýðýný anlatan YILDIRIM, kombatýmýz M.Murat Ördekçi’nin yaralanma ve ölümsüzleþme anlarýný anýlarýna ve o dakikalarda Murat’ýn yanýnda olan yoldaþlarýn mektuplarýndan alýntýlara dayanarak bizlere de yaþattý. Anlatýmýný “Devletin yapmaya çalýþtýðý dýþarýyý teslim almak amacýyla önce cezaevlerini almaktý. Ancak bunu yapamadý. Bugün hala F tiplerinde bir tek tutsaða bile boyun eðdirememiþ olmasý bunun bir göstergesidir zaten. Teslim ol çaðrýlarý yapýldýðýnda ‘Devrimci tutsaklar teslim alýnamaz’, ‘yaþasýn devrimci dayanýþma’ sloganlarý ile cevap verildi ve ‘Asýl siz teslim olun’ çaðrýlarý yapýldý. Niye bu kadar vahþete gerek duyuldu ve neden bu vahþet TV’lerden izletildi? Bunun üzerinde durmak gerek. Topluma bunu göstermek istediler. Bir taraftan bizi katlediyorlar, üzerimize gazlar ve bombalar atarken bir taraftan da bu görüntüleri çekiyorlardý. Siz de bizim istediðimiz gibi olmazsanýz size de bunu yaparýz demek için bu görüntüler izletildi” diyerek bitirdi. Savaþý 4 gün sürdüren Ümraniye Zindanýnda bulunan Zuhal SÜRÜCÜ, bu saldýrýyý hazýrlýklý karþýladýklarýný ve ilk anda askerin saldýrýsýný geri püskürterek koðuþlara girmelerine izin vermediklerini anlattý. Böylelikle devletin Bayrampaþa Zindanýnda yaptýðý gibi bir katliamdan ve diri diri yakýlmaktan kurtulabildiklerini, bu arada kazandýklarý zamanda da kendilerini savunabilmek için barikatlar, gaz maskeleri vb aracýlýðýyla bu savaþý uzun sürekli sürdürebildiklerini, ve 4. güne gelindiðinde ayakta kalan tek zindan olduklarýný bildiklerini ancak zindanda artýk onlarý çevreleyen hiçbir duvar kalmadýðý için baþlarý yukarýda dýþarý çýktýklarýný anlattý bizlere. Salonda bulunan herkesin söylenecek sözleri ve anlatacaklarý vardý. Okunacak þiirleri vardý. Elden geldiðince herkese söz vermeye, sorularýný cevaplamaya çalýþtýk. Ve 19 Aralýk katliamýný Çanakkale zindanýnda 3 gün boyunca dýþarýda yaþamýþ olan ailelerimiz vardý aramýzda. Süleyman ACAR’ýn annesi Hüsne ACAR, bizlere saldýrý haberi aldýklarý anda nasýl “Ýtdurmz Tepesi”nde bulunan Çanakkale zindanýna ulaþmaya çalýþtýklarýný, panzerlerin, helikopterlerin, iþ makinelerinin askerlerin saldýrýsý altýndaki zindanýn karþýsýnda 3 gün boyunca gece gündüz kamp kurup saldýrýyý izlediklerini anlattý. Çanakkale halkýnýn kendilerini nasýl baðýrlarýna bastýklarýný ve hiçbir yardýmý esirgemediklerini, kendilerinin de orada günler boyu çocuklarýndan bir haber alabilmek için beklerken yaþadýklarý acý-tatlý anlarý anlattý. Ardýndan savaþ 3. gününde sona erdiðinde F tiplerinde ve hastanelerde çocuklarýný arayýþlarýný, ölüm haberi alan aileleri, koluna gaz bombasý isabet ettiði için kolu kesilmek zorunda kalýnan Vefa SERDAR’ý hastanede ziyaret edebilmek için yaptýklarýný anlattý. Bu günleri annesi ile birlikte yaþayan Þenel ACAR ise, bize o üç günü kah gülümseten, kah öfkeyle dolduran detaylarýyla anlatarak canlý bir þekilde belleklerimize kazýdý. Ardýndan sözü alan Yýlmaz EKÞÝ ise, o yaþanan 4 günün dýþarýdaki yansýmalarýný, iþçi sýnýfýnýn buna duyarsýz(!) kalabilmesi için “uyutulduðunu” da anlatarak etkinliði bitirdiðinde, hepimiz o yaþanan dört günde, o günlerde yaratýlmak istenen vahþete raðmen ortaya çýkan kahramanlýk destanýný yeniden yaþamýþ, o günleri yaþayamayan gençlere de yaþatmýþtýk.

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

17


1 9 AR A LI K K A TL İA M I GA Z İ A YI ŞIĞI ’ N D A AN IL DI !

Yeni Evrede

19 Aralık

19 Aralýk Katliamýný unutmadýðýmýzý ve unutturmayacaðýmýzý göstermek için, 4 gün zindan Savaþlarý’nýn 8. senesinde, bir ses de Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi’nden vermek için, Zindan Türkü Söylüyor baþlýklý bir etkinlik gerçekleþtirdik. Bu etkinliðimiz, Mücadele Birliði Platformu’na dahil olan sanat merkezimizin de basýlmasýndan sonra yaptýðýmýz ilk etkinlikti ve bu yüzden hem sanat merkezimizle, hem de tutuklanan arkadaþlarýmýzla dayanýþmak anlamýnda önemli bir etkinlikti. Etkinliðimize, katledilen devrimci tutsak þahsýnda, ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþu ile baþladýk. Ve “Bu Türküde Senin de Sesin Olsun” diyerek konuklarýmýzý davet etmeye baþladýk. Öncelikle, günün tarihsel anlamý ile ilgili konuþmasýný yapmasý için Yýlmaz EKÞÝ’yi davet ettik. “4 Ateþten gün, 4 Ölümden Gece diye destanlarla dile getirilen 19 Aralýk Zindan Katliamýnýn elbette bir nedeni vardý. Zamanýn baþbakaný Ecevit þöyle demiþti, ‘içeride hakimiyeti saðlamadan dýþarýda saðlayamayýz’ yani hiçbir güvencesi olmadan çalýþtýrýlan, ne sendikasý, ne sigortasý ne de 12-15 saat çalýþma sonunda insanca yaþayabileceði ücreti alamayan iþçilerin ve iþten atýlan iþçilerin açlýktan ölmemek için mücadeleye atýlmamalarý ya da isyan ve ayaklanmalara yönelmemeleri için onlarýn öncülerinin tutsak haline getirilmeleri susturulmalarý, yok edilmeleri gerekiyordu. Çünkü devrimci tutsaklar toplumun en ileri kesimiydi ve devrimci örgütlerin daðýtýlmasý gerekiyordu. 19 Aralýk katliamýnýn en önemli nedeni de bu. Ýþçi sýnýfý ve emekçileri örgütsüz ve daðýnýk býrakmak. Örgütsüz ve daðýnýk kalan iþçi ve emekçiler, her ne kadar iþten atýlsalar da, ekonomik yýkýma uðratýlsalar da, isyan ve ayaklanma içine girseler bile ne devrim yapabilirler, ne iktidarý alabilirler. Peki ne oldu, devlet böyle bir katliama giriþirken sandý ki, ben böylelikle devrimci tutsaklarý teslim alabilirim, ýslah edebilirim, uysallaþtýrabilirim sandý, ama olmadý. Devrimci tutsaklar 4 gün 4 gece kan ve can pahasýna iþçi sýnýfýna baðlýlýklarýný gösterdiler, can verdiler, sakat kaldýlar, ama teslim olmadýlar. Ve bu ülkenin halklarý, en yiðit evlatlarýný devrime feda ettiler. Ýþçiler, emekçiler, Kürt halký þu an ayaða kalkmýþ durumda, devlet için geriye yapacak tek þey kalýyor: Baský!

18

Mücadele Birliði

Baský! Baský! Yýkým! Yýkým! Yýkým!” diyerek, iþçileri mücadeleye çaðýrdý ve “Ya Devrim Ya Ölüm” sözleriyle konuþmasýný sonlandýrdý. Sonrasýnda hazýrlanmýþ olan sinevizyondan, yaþanan o 4 günün öyküsünü izledik canlý canlý, tüylerimiz yeniden ürperdi, öfkemiz yeniden bilendi. Ardýndan, kýsa bir süre önce Gebze Zindaný’ndan tahliye olmuþ olan ve 19 Aralýk Katliamýný Ümraniye Zindaný’nda 4 gün boyunca yaþamýþ olan Zuhal SÜRÜCÜ sözü aldý. SÜRÜCÜ öncelikle, bugünün kendisi için ne kadar önemli olduðunu dile getirdi ve ilk defa bir 19 Aralýk’ý dýþarýda andýðýný ifade etti. Bunun bir “katliam” olarak anýldýðýný, ama katliam olduðu kadar da günler boyunca yaþanmýþ “bir kahramanlýk destaný” olduðunu dile getirdi ve bir “zafer” olduðunu söyledi. Devrimci tutsaklarýn bombalara, kimyasal ve ateþli silahlara karþý dört gün savaþtýðýný ve F tiplerine girildiði andan itibaren Ölüm Orucu gibi büyük bir destana imza atýldýðýný söyledi. Ardýndan da “bu topraklarda zindanlar her zaman devrim mücadelesinin en zor geçtiði alanlar olmuþtur. Sýnýflar savaþýmý tarihidir, diyor Marx tarih için, kapitalizmde de zindanlar bu sýnýf savaþýmýnýn en sert geçtiði alanlar olmuþtur. Burjuvazi ne zaman yoðun bir politikekonomik kriz içine düþmüþse, ne zaman top-

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

luma gözdaðý vermek istemiþse zindanlardaki devrimci öncülere yöneldi. Ama bu topraklarda devletin zindanlarda giriþtiði her saldýrý, onun aleyhine sonuçlandý. 19 Aralýk’ta da bu böyle oldu.” dedi. SÜRÜCÜ konuþmasýný, “Burjuvazinin ömrünün bizim ömrümüzden daha uzun olmayacaðýný biliyoruz ve bu yüzden ‘Zindanlarý Yýkacaðýz!’ diyoruz” diyerek bitirdi. Ardýndan müzik ve tiyatro gruplarý sahneye davet edildi. Bizlerle dayanýþmak, her tür baskýnýn karþýsýnda durmak, seslerini yükseltmek için her zaman yanýmýzda olan dostlarýmýz ve devrimci dayanýþma adýna gelen dostlarýmýz bizi kah coþkulandýrdý, kah hüzünlendirdi. Önce Gazi Mahallesi’nin sevilen gruplarýndan Siya Korta geldi sahneye, kürtçe parçalarýný seslendirdi bizlere. Ve tüm baskýlara raðmen yanýmýzda olmayý sürdürmüþ olan Tiyatro Simurg, 19 Aralýk katliamýna dýþarýdan tanýklýk eden bir iþçi ve gerek zindanda yatan, gerek dýþarýda tutsak yolu gözleyen kadýnlarýmýz tiplemeleriyle yüreklerimizi fethetti. Ve yine Gazi’den bir sanatçý olan Raber, baðlamasýyla türkülerini taþýdý bize. Sahneye gelen Ayýþýðý Müzik Topluluðu, zindanlar ve ölümsüzleþen devrimci tutsaklar adýna yazýlmýþ parçalarýný söylemeye baþladýðýnda, hepimiz eþlik ettik ona. Ve en coþkulu bölüm ise, minik bir yoldaþýmýzýn “Çav Bella’yý söylemeyecek misiniz” diye müdahale etmesi ve Çav Bella söylenirken sahneye çýkýp yumuruðu havada sýkýlý vaziyette sesiyle tüm grubu bastýrarak marþý kendisinin söylemesi oldu. Müzik Grubunun ardýndan da bu en genç arkadaþlarýmýz Diren ve Dilan kardeþler bize þiirlerini okurken, þiirlerinin “þu an Tekirdað F Tipi’nde bulunan Vefa SERDAR için” olduðunu da belirtmeden geçemediler. Etkinliðimiz, “Çöyümün Çüresel Isýnmasý” adlý oyunlarýyla Karadeniz insanýnýn doðal güzelliðini bizlere taþýyan tiyatro grubu Tiyatro Veto’nun kahkahalarla dolu güleç yüzlü oyunuyla son buldu.


Yeni Evrede

19 Aralık

A NT EP AY I ÞI ÐI ’ ND A 1 9 AR AL I K ET KÝ NL Ý Ð Ý

Mücadele Birliði

19 Aralýk zindan katliamlarýnýn 8. yýlýnda Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde bir etkinlik gerçekleþtirdik. 21 Aralýk Pazar günü Saat 13.00’da baþlayan etkinliðimizde, öncelikle ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý için saygý duruþu gerçekleþtirildi. Saygý duruþunun ardýndan sanat merkezi yöneticisi arkadaþýmýz bir açýlýþ konuþmasý yaptý. Konuþmasýnda zindan sorununun devletin gündeminden hiçbir zaman düþmeyen bir sorun olduðunu ve baskýlarýn ise her zaman için varolduðunu belirttikten sonra, kýsaca katliamýn nasýl gerçekleþtiðini anlattý. Ve konuþmasýný yapmak üzere Mücadele Birliði Platformu temsilcisi arkadaþý sahneye çaðýrdý. Arkadaþýmýz konuþmasýnda “Zindan katliamlarý tam da emekçi sýnýflara yönelik saldýrýlarýn yoðunlaþtýðý bir döneme denk geldi. Burjuva devletin, emekçi sýnýflarýn mücadelesini bastýrýlabilmek için devrimci tutsaklarý baský altýna almasý ve sindirmesi gerekiyordu. Sistemin temsilcileri bu saldýrýlardan önce yaptýklarý açýklamalarýyla cezaevlerinde devrimci tutsaklarý etkisiz hale getirmeden, onlarýn örgütlü, komün yaþamlarýna son vermeden dýþarda iþçi ve emekçilerin mücadelesini bastýramayacaklarýný zaten ilan etmiþlerdi… Bu saldýrý sadece içerde devrimci tutsaklara yapýlmýþ bir

saldýrý deðildir ayný zamanda dýþarýdaki emekçi sýnýflara yapýlmýþ bir saldýrýdýr ve emekçi sýnýflarýn, öncüleri olan devrimci tutsaklara sahip çýkmalarý gerekiyor” dedi. Arkadaþýmýz konuþmasýný “bu sistem varoldukça cezaevleri sorunu devam edecek, 19 Aralýk katliamý ilk olmadýðý gibi son da deðildir; çünkü zindan sorunu bir devrim sorunudur, iþçi ve emekçilerin sorunudur, bu yüzden öncülerine sahip çýkmayan bir sýnýf asla özgürlük yüzü göremez” diyerek bitirdi. Yine Mücadele Birliði Platformu’ndan bir baþka arkadaþýmýz söz alarak “bu saldýrýnýn altýnda yatan ekonomik nedenleri görmek gerekiyor, bunu görebilmek için çok uzaklara gitme-

mize gerek yok. Sadece kendi yaþantýmýza bakmamýz yeterli olur. Açlýk sýnýrýnýn bir buçuk milyar olduðu bir ülkede asgari ücret 500 milyon civarýnda, varolan sosyal haklarýmýz her geçen gün ellerimizden alýnýyor, mahallerimize bakarsak eðer uyuþturucu, fuhuþ, çeteleþme yaygýn bir þekilde geliþtirildi… Bütün bunlar devam ederken bir yandan da kriz kapýmýzdan içeri girdi kýsa bir süre içerisinde resmi istatistiklere göre 250 bin iþçi iþinden oldu. Hiç uzaklara gitmeye gerek yok, yanýbaþýmýzdaki Tekerekoðlu Fabrikasý’ndan 1500 iþçi iþten çýkarýldý. Açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþamaya mahkum edildik, bütün bunlara karþý onurlu yaþayabilmek için mücadele etmemiz ve kapitalizme son vermemiz gerekir. Mücadelemiz bilimsel bir mücadeledir” diyerek sonlandýrdý. Sonrasýnda kýsa bir müzik dinletisi verildi. Müzik dinletisinin ardýndan ise zindan katliamlarýný gösteren bir sinevizyon gösterimi gerçekleþtirildi. Sinevizyon gösteriminin ardýndan ise 19 Aralýk katliamýný yaþayan Leninist tutsaklardan Ergül Çiçekler’in yazmýþ olduðu “Dört Ateþten Gün Dört Ölümden Gece” þiiri tiyatral bir þekilde oynandý. Katýlýmcýlarýn büyük beðenisini toplayan teatral gösterinin ardýndan etkinliðimiz sona erdi.

ESKÝÞEHÝR’DE 19 ARALIK ANMALARI

19 Aralýk 2008 19 Aralýk 2008 günü saat 12.30’da Eskiþehir Anadolu Üniversitesi yemekhane önünde “19 Aralýk Þehitleri Ölümsüzdür! Katliamý Unutmadýk, Hesabýný Soracaðýz! / Üniversite Öðrencileri” pankartýnýn açýldýðý basýn açýklamasý, yaklaþýk 40 kiþiyle gerçekleþtirildi. 19-22 Aralýk katliamýnýnýn unutulmayacaðý ve hesabýnýn ergeç sorulacaðýnýn vurgulandýðý basýn açýklamasýnda “Devrimci Tutsaklar Teslim Alýnamaz!”, “F Tipi Yaþam Ýstemiyoruz!”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük!”, “Hasta Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn!”, “Devrim Þehitleri Ölümsüzdür!” sloganlarý atýldý. Ekim Gençliði, DPG, DGH, SGD, ÖDP Gençliði, EHP Gençliði ve ÖGD’nin örgütlediði basýn açýklamasýna DÖB, ODAK/Genç Direniþçi ve TKP’li öðrenciler destek verdi.

21Aralýk 2008 Eskiþehir’de 21 Aralýk 2008 tarihinde Saat 13.30’da Saðlýk Müdürlüðü önünde bir araya gelen siyasi yapýlar, Adalar Migros önüne kadar yürüyüþ gerçekleþtirdi. 19 Aralýk’ta 20 cezaevine eþ zamanlý olarak gerçekleþtirilen operasyonda þehit düþen 28 devrimcinin fotoðraflarýnýn bulunduðu “19 Aralýk Þehitleri Ölümsüzdür! Katliamý Unutmadýk Hesabýný Soracaðýz!” pankartý açýldý. Alkýþ ve sloganlarla saðlýk müdürlüðü önünden baþlayan eylem, Adalar Migros önünde basýn açýklamasýnýn okunmasýyla sona erdi. BDSP, DHF, DPG, ESP, ÖDP, EHP, ÖGD, SDP ve ÝHD’nin örgütlediði eyleme Mücadele Birliði ve ODAK da destek verdi. Eylemde “Devrim Þehitleri Ölümsüzdür!”, “Devrimci Ýrade Teslim

Alýnamaz!”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük!”, “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak!”, “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz!”, “F Tipi Yaþam Ýstemiyoruz!” ve “Hasta Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn!” sloganlarý atýldý.

22 Aralýk 2008 22 Aralýk günü saat 16.00-18.00 arasýnda KESK toplantý salonunda 20 cezaevinde birden gerçekleþtirilen ve 28 devrimci tutsaðýn katledildiði 19 Aralýk operasyonuyla ilgili bir etkinlik gerçekleþtirildi. Etkinliðe Ölüm Orucu savaþçýsý Muharrem Kurþun ve ÝHD Temsilcisi Ahmet Uluçelebi konuþmacý olarak katýldý. 19 Aralýk’ta ölümsüzleþen 28 devrimci anýsýna yapýlan saygý duruþuyla baþlayan etkinlikte, saygý duruþundan sonra sinevizyon gösterimi gerçekleþtirildi. Ardýndan ÝHD temsilcisi Ahmet Uluçelebi, Türkiye’ de Ölüm Orucu sürecine dair bir konuþma yaptý.Uluçelebi’nin konuþmasýnýn ardýndan19 Aralýk’a tanýklýk eden Ölüm Orucu savaþçýsý Muharrem Kurþun sözü aldý. 19 Aralýk’ý Çankýrý Zindanýnda yaþayan Muharrem Kurþun, konuþmasýnda devletin katliamcý zihniyetinden ve bu katliamlarýn amacýndan bahsetti. 19 Aralýk katliamýnýn asýl olarak iþçi-emekçilerin devrimci mücadelesine yapýlan bir saldýrý olduðunu vurguladý. Ve cezaevlerinde yapýlan saldýrýlarýn dýþarýdan baðýmsýz düþünülmemesi gerektiðini belirtti. Etkinliðin devamýnda þiir ve müzik dinletisi gerçekleþtirildi. Müzik dinletisinin ardýndan etkinlik sona erdi. BDSP, DHF, DPG, ESP, ÖDP, SDP, ÖGD ve ÝHD’nin örgütlediði ve ODAK ve Mücadele Birliði’nin destek verdiði etkinliðe yaklaþýk 60 kiþi katýldý.

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

19


Yeni Evrede

19 Aralık

Mücadele Birliði

RED-HACK’TEN 13-19-24 ARALIK KATLÝAMLARINI PROTESTO EYLEMLERÝ

Kýzýl Hacker’lar, 13 Aralýk 1980’de Erdal EREN ve Behçet Dinlerer’in katlini, 19 Aralýk 2000’de baþlayan ve 4 gün süren zindan katliamlarýnda 28 devrimci tutsaðýn katledilmesini, 19 Aralýk-26 Aralýk 1978’de Maraþ’ta gerçekleþtirilen onlarca kiþinin ölümüne neden olan katliamý protesto için 13-20 Aralýk tarihleri arasýnda 1500 site hackledi. Saldýrý ve Bildiri tarzý gerçekleþen bu eylemlerde, faþistlerin sayfalarýna zarar verilirken, sýradan sayfalara “sadece” bildiri konuldu. Konulan bildiride, yaþanan katliamlar ve Ankara Üniversitesi’ndeki boykottan, Yunanistan’da öldürülen 16 yaþýndaki “Andreas Grigoropoulos”a, 20 bin iþçi-öðrencinin parasýna konan devletten, Engin Ceber’in katledilmesine kadar birçok güncel belirlemede bulunuyor.. RedHack’in eylemleri sürerken faþistler tarafýndan Mücadele Birliði web sitesi de dahil olmak üzere, birkaç devrimci siteye yönelik saldýrýlar gerçekleþirken, Redhack bu saldýrýlara karþý da http://www.UlkumuzTuran.com, http://MilliUyanis.com, http://Ulkucuisciler.org, http://ElazigUlkuocaklari.com, http://BandirmaUlkuocaklari.com, Http://ElazigUlkucuisciler.org adreslerindeki faþist siteleri hackleyerek bu sitelere özel bir bildiri yayýnladýlar. Faþist sitelere konulan bildiride ““ÜLKÜCÜ ÝÞÇÝ MÝ OLURMUÞ? ÜLKÜCÜLÜK EMPERYALÝZMÝN ELÝ KANLI TAÞERONUDUR! ÜLKÜCÜLÜK VE MÝLLÝYETÇÝLÝK ÝNCELTÝLMÝÞ FAÞÝZMDEN BAÞKA BÝRÞEY DEÐÝLDÝR! ÝYÝ OKU! MHP faþist, sapýk bir partidir!! Emek veren, alýnteri döken, gariban iþçilerle, ‘ABD’nin köpeði, siyonizmin kanlý maþasý, kuklasý MHP ve buna baðlý sapýk ideolojinin ‘Çay Ocaðý’ Ülkü Ocaklarýnýn alakasý nedir? Ülkücülük, elinde sallama býçaklarla gezmekten, tek gördüðü bir devrimciyi dövmekten, devrimcileri görünce de köþe bucak kaçmaktan baþka nedir? 1968’de devrimciler ABD’li 6. Filoyu denize dökerken, önlerine geçip ABD askerlerini koruyan kimdi? Ülkücüler deðil miydi? Hiçbirþeyi unutmadýk! Ýþçi dediðin onun çýkarlarýný savunanlarýn yanýnda olur! Devrimcilerin, komünistlerin yanýnda olur! Sizin çýkarlarýnýz da, inançlarýnýzý da ölümüne savunacak olan komünistlerdir! Sizi kandýran sapýk ideolojilerin, MHP gibi ABD uþaklarýnýn, abazanlarýn arkasýndan gitmeyin!” dendi. 20 Aralýk tarihinde eylemleri bitiren RedHack, eylemlerini bitirdiðini açýkladýðý bildiride ise “1997’den bu yana proletaryanýn ve ezilen halklarýn dijital alandaki sesi olmayý kendine amaç edinmiþ, devrimci dayanýþmanýn bilimsel diyalektiðinin baþarýlý bir sentezi olan REDHACK (Kýzýl Hackerlar) olarak, düzenli olarak her sene tekrarladýðýmýz bu etkinliði, bu sene de tekrarlayarak baþarýlý bir þekilde sonlandýrmýþ bulunuyoruz... 13 Aralýk 1980’de, yaþý büyütülerek idam edilen 17 yaþýndaki Erdal Eren yoldaþýn idam edildiði, Behçet

20

Dinlerer yoldaþýn da faþist TC tarafindan iþkencede katledildiði güne denk getirilerek, 13 Aralýk 2008’de baþlattýðýmýz bu eylemlikler, 19 Aralýk 2000’de 28 devrimci tutsaðýn TC tarafýndan katledildiði Hapishaneler Katliamý ve Faþist TC tarihinin en kanlý katliamlarýndan olan 1978 Maraþ Katliamý’na istinaden 2021 Aralýk 2008 günü baþarýlý bir þekilde sona erdirilmiþtir... 1500’e yakýn Türkiye tabanlý siteye, devrimci nitelikli düþüncelerimizi, sloganlarýmýzý, bildirilerimizi yazarak, bu katliamlarý unutmadýðýmýzý, unutturmayacaðýmýzý ve hesabýný MUTLAKA soracaðýmýzý haykýrdýk! Hack felsefesinin gerçek anlamda ne oldugunu anlayamayan, ‘kurtlar vadisi histerisi’yle hareket eden, çalýntý kod’larla ‘hackercilik’ oynayan cahil gençleri haber yapan, manþetlere çýkaran boyalý burjuva basýn, nedense haklý talepler sunan, halkýn yanýnda ‘gerçek’ eylemler yapan bizleri, sýnýfsal karakterleri gereði görmezden geldi... Fakat buna raðmen devrimci yayýnlarýn da yardýmýyla günlük olarak ulaþabildiðimiz kitleye geliþmeleri aktardýk... Bu yoðun sansüre raðmen halktan yana objektif haberciliði benimseyen ve kamuoyuna eylemlerimizi iletmemizde etkili rol oynayan baþta ANF (Fýrat Haber Ajansý), Gündem Gazetesi ve Mücadele Birliði Dergisi olmak üzere devrimci yayýnlara, internette yayýn yapan devrimci demokrat aydýn içerikli sitelere, bireysel anlamda haberlerimizi yaymak icin çaba gösteren devrimci dostlarýmýza devrimci selamlarýmýzý yolluyoruz...” denildi. RedHack’ýn bu eyleminde kullandýðý bildirinin örjjinal hali için www.kizilhack.org/Aralik.html, kýrdýðý sitelerin listesine bakmak içinse http://kizilhack.org/redhack-aralik-eylemleri-tum-liste adresini ziyaret edebilirsiniz.

REDHACK’TEN FÝLÝSTÝN’LE DAYANIÞMA EYLEMÝ

Kýzýl Hackerlar Ýsrail’in Gazze baskýný ve öldürülen 230 Filistinli’den kaynaklý çeþitli Ýsrail tabanlý web sitelerini kýrmýþtýr.. Kýrýlan sitelere yerleþtirilen bildiride: “Ýsrail, Hitlerin size yaptýðý soykýrýmý sen þimdi Filistinlilere yapýyorsun! Gazze’de bugün 230 masum canlý, sivili öldürdün! Bunun hesabýný hiç vermeyeceðini mi sanýyorsun? Dünya halklarý birgün uyanacak ve uyandýðýnda o ihanet ve kan üstüne kurduðun devletini ve güvendiðin ABD kralllýðýný baþýnýza yýkacak! Bunun hesabýný er ya da geç ödeyeceksin siyonist Ýsrail devleti! Ýsrail halký, devletinizin bu faþizmine son verin! Filistinli kardeþlerinizi sahiplenin” denildi.

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009


Yeni Evrede

İşçi

Mücadele Birliði

ÝZ MÝR PARK BAH ÇE ÝÞ ÇÝ LE RÝ’NDEN BÜ YÜK ÞE HÝR BE LE DÝ YE SÝ Ö NÜN DE KÝT LE SEL EY LEM

24 Aralýk 2008 günü Büyükþehir Belediyesi’ne baðlý taþeron þirkette çalýþan yaklaþýk 1.000 park ve bahçe iþçisi, basýn açýklamasý yapmak üzere saat 14.00’de Konak Pier’in önünde toplanarak Ýzmir Büyükþehir Belediyesi’ne doðru yürüyüþe geçti. “Taþeronlaþmaya Özelleþtirmeye Hayýr Vira-Kürþat Taþeron Ýþçileri” pankartýnýn açýldýðý yürüyüþte sýk sýk “Taþeron Sistemi Ýstemiyoruz”, “Ýþ Güvencesi Ýstiyoruz”, “Ýþ Ekmek Yoksa Barýþ da Yok”, “Direne Direne Kazanacaðýz”, “Savaþa Savaþa Kazanacaðýz”, “Yaþasýn Ýþçilerin Birliði”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “Ýþçiyiz Haklýyýz kazanacaðýz”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Ýþçi-Memur Elele Genel Greve”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” sloganlarý atýldý. Büyükþehir Belediyesinin önüne gelindiðinde iþçilerin kendi kurduðu komiteden bir kaç arkadaþ konuþma yaptý. Ýþçilerin konuþmasýndan sonra basýn metni okundu. Okunan basýn metninde þunlara deðinildi: “Bizler Ýzmir Büyükþehir Belediyesine baðlý Park ve Bahçeler Daire Baþkanlýðý’nýn sorumluluk alanlarýnda çalýþan Vira ve Kürþat isimli taþeron þirketlerde çalýþmaktayýz. Her ne kadar taþeron þirketlerde çalýþsak da, yaptýðýmýz iþ büyükþehir belediyesinin iþleridir. Taþeron þirketlerle baðýmýz sadece kâðýt üzerindedir. Evraklarýmýzýn dýþýnda taþeron þirketlerle herhangi bir baðýmýz bulunmamaktadýr. Her yýl yapýlan ihaleler yoluyla iþler taþeron þirkete verilmektedir. Bu arada mevsimlik iþ çalýþma tarzý ile nisan ayýnda baþlayýp 31 Aralýk itibariyle son bulmaktadýr. Arada kalan 3–4 aylýk boþluk yaþamýmýzda ciddi olumsuzluklar yaratmaktadýr. Olumsuzluklarla beraber bir sonraki dönem hiçbir iþ garantisi bulunmamaktadýr. Bizler Vira ve Kürþat iþçileri olarak baþkan Aziz Kocaoðlu’nun taþeron þirketleri bitirme yönündeki söylemlerini biliyor ve pratiðini de görüyoruz. Pratikte atmýþ olduðu adýmlarý dikkate alarak 969 kiþiyi kapsayan imzalý dilekçeler ile sorunlarýmýzý anlatmak üzere baþkanýmýzla görüþme talebinde bulunduk. Süreç içerisinde, görüþme talebimiz bürokratik engellere rastladý. Zorlu bir mücadele sonucu baþkanýmýzla sorunlarýmýzý görüþebilme imkâný bulduk. Görüþmelerimizde sorunlarýmýzýn çözümü yönünde adýmlar atýlacaðýný, mümkün mertebe bizlerin de taþeron þirketlerden kurtarýlýp, belediye þirketlerinde istihdam edileceðimize deðinildi. Fakat 4 Aralýkta yapýlan kuzey bölgesi ve 16 Aralýk’ta yapýlan güney bölgesi yeþil alanlar ihalelerine belediyeye baðlý þirketler iþtirak etmedi. Bu durum bizi tedirgin etmektedir. Bundan da þu sonuç çýkmaktadýr: Yani yeni yýlda da park bahçeler alanlarýnda sosyal haklarý olmayan iþ güvencesiz taþeron sistemi devam ettirilmek isteniyor. Biz iþçilerin alýnterinin karþýlýðý olan ücretin taþeron patronlarýnýn cebine deðil o alýn terini döken, Ýzmir’in park ve bahçelerini elleriyle temizleyip, güzelleþtiren iþçilerin mutfaklarýna yansýmasýný istiyoruz. Belediyenin kendi þirketlerine sürekli yeni iþçiler almakla beraber bizlere taþeron þirketlerde çalýþtýrýlmak reva görülmektedir. Tarým, park ve bahçeler, taþeron iþçileri olarak bizlerin de belediyenin herhangi bir þirketinde istihdam edilme hakkýmýzýn olduðu bilinciyle hareket ederek mücadelemizi sürdürmekte kararlý olduðumuzu bildiririz. Sorunlarýmýzýn çözümüne iliþkin ürettiðimiz formül ve projeleri Aziz Kocaoðlu ile istiþare etmek, bununla beraber somut adýmlarýn atýlmasýný saðlamak istiyoruz. Vira ve Kürþat Taþeron Ýþçiler” Okunan metinden sonra park ve bahçe iþçilerinin eylemine destek veren kurumlarýn isimleri okundu. Bizler de Mücadele Birliði, Devrimci Öðrenci Birliði, Emekçi Kadýnlar olarak iþçilerin yanýndaydýk. Ayrýca kimi devrimci kurumlar ve de demokratik kitle örgütleri de eyleme destek verdi. Basýn açýklamasýnýn okunmasýnýn ardýndan 30 Aralýk’ta Basmane’den Konak-Büyükþehir Belediyesi önüne kadar yapýlacak olan yürüyüþe çaðrý yapýlarak basýn açýklamasý sonlandýrýldý. PARK-BAHÇE ÝÞÇÝLERÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR! ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERÝN OLACAK! YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

“BÝRLÝKTE VE ÖRGÜTLÜ BÝR ÞEKÝLDE HAREKET EDERSEK KAZANACAÐIZ!”

Merhaba Mücadele Birliði okurlarý, sizlerle Ýzmir Büyükþehir Belediyesine baðlý olan ve 19 Aralýk Cuma günü, taþeronlaþmaya karþý bir günlük iþ býrakma eylemi yapan iþçi arkadaþlardan biriyle yaptýðýmýz röportajý yayýnlýyoruz. Mücadele Birliði: Bize kendinizden bahseder misiniz? Ýþçi: Erzincanlýyým, evliyim küçük bir oðlum var. Parkbahçe iþçisiyim, asgari ücretle çalýþýyorum. Sekiz aydýr bu iþi yapýyorum, daha önce inþaat iþçisiydim. Ýnþaat iþini býrakmamýn nedeni sigorta olmamasýydý. Mücadele Birliði: Park-bahçe iþinde çalýþma koþullarýndan biraz bahseder misiniz? Ýþçi: Sabah 8.00’de iþe baþlýyor, akþam 17.00’de iþ býrakýyoruz. Tek baþýma bir parka bakýyorum. Taþeron firmada çalýþan sözleþmeli bir iþçiyim. Toplu olarak, yani park-bahçe iþçileri olarak sendikalý ve kadrolu iþçi olmak için mücadele ediyoruz. Çalýþma koþullarýndan memnun deðiliz. Bize bir çift çizmeyle bir yaðmurluk verdiler ve yaðmurlu havada bunlarla çalýþmamýzý istiyorlar. Aldýðýmýz aylýk bize yetmiyor, Pazar günleri izinli olduðumuz için bu günü de deðerlendiriyoruz. Sözleþmeli ve mevsimlik iþçi olduðumuz için senelik iznimiz yok ve öyle geçinmeye çalýþýyoruz. Sözleþmeli iþçi olduðumuz için yarýnýmýz yok, yarýn iþimiz olacak mý belli deðil. Her akþam uyanýyoruz, acaba yarýn iþten atýlýr mýyýz diye. Bizi iþten çýkaracaklarý zaman buna kendileri karar veriyorlar, kendi adamlarýný býrakýyorlar. Bizim onun için iþ güvencemiz yok bir de boþta kalma korkusu var. Biz de bu açýdan düþündüðümüz için, iþ ya hiç olmasýn ya da tamamen olsun diyoruz. Böyle düþünüyoruz ve böyle düþündüðümüz için eylemimize devam ediyoruz. Ben bireysel olarak eylemime devam edeceðim, toplumsal olarak da arkadaþlarýmýzla böyle düþünüyoruz. Mücadele Birliði: Bu bahsettiðiniz haklarýnýzý almak için ne gibi þeyler yapýyorsunuz? Ýþçi: Cuma günü oturma eylemimiz vardý. Bunun dýþýnda toplantýlar yapýyoruz. Park-bahçe iþçileri olarak önümüze farklý eylemlilikler koyduk. Eylemliliklerle bunlarý kazanacaðýmýzý düþünüyoruz. % 90 civarý bir örgütlülüðümüz var. Mücadelemizi kazanacaðýmýza inanýyoruz. Birlikte ve örgütlü bir þekilde hareket edersek kazanacaðýz. Çaðdaþ düþünen, devrimci düþünceye sahip insanlar çoðunlukta olduðu için, sýnýf mücadelesinin bilincinde olan insanlar çok olduðu için, bu eylem baþarýlý olacak gibi görünüyor. Eðer sýnýf bilincini kavramamýþ insanlar olsaydýk, biz de onlar gibi düþünebilirdik. Mücadele Birliði: Peki siz bu eylemlere baþlarken talepleriniz neydi? Ýþçi: Taleplerimiz kadrolu ve sendikalý iþçi olmak, belediyenin kendi bünyesinde çalýþmak. Neden taþeronda çalýþalým. Belediyenin kendi bünyesinde çalýþmak istiyoruz. Bizim hak ettiðimiz ücret 1.200 ytl ise taþeron bunun 500 ytl’sini alýyor, 680 ytl’sini bize veriyor. Biz de buna karþýyýz, taþeronlaþmaya karþýyýz. Sendikalý olmak sendikalý iþçi olarak haklarýmýzý almak istiyoruz.

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009

ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

21


Yeni Evrede

İşçi

“Her Ge çen Gün Ey lem le ri miz Ve Mü ca de le miz Da ha Da Sert le þe cek tir.”

Ýzmir Büyükþehir Belediyesi’ne baðlý Vira ve Kürþat isimli taþeron þirketlerde çalýþan iþçiler, 22 Aralýk Pazartesi günü EðitimSen 3 Nolu Þube’de bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. 31 Aralýk günü sözleþmeleri bitecek olan ve iþsiz býrakýlacak olan iþçiler, 969 iþçiyi kapsayan imzalý dilekçelerini Büyükþehir Belediyesine sunduklarýný ve belediye bünyesinde kadrolu olarak istihdam edilmek istediklerini dile getirdiler. Ama 45-50 gündür bütün çabalarýna raðmen belediye tarafýndan muhatap alýnmadýklarýný söylediler. Bu durumdan kaynaklý Vira ve Kürþat taþeron þirketlerine baðlý park ve bahçe iþçileri, kadrolu oluncaya kadar ve taþerondan kurtuluncaya kadar mücadelelerini sürdüreceklerini ve yükselteceklerini söylediler. Basýn açýklamasýna iki taþeron þirkete baðlý iþçilerden oluþan ve iþçiler tarafýndan baðýmsýz olarak örgütlenen, tüm iþçileri temsil eden iþçi komitesi düzenledi. Ýþçi komitesi adýna basýn açýklamasýný Vira iþçileri temsilcisi Ümit ÞÝMÞEK, Kürþat iþçileri temsilcisi Özkan KILIÇ, iþçi temsilcisi Kemal KÖROÐLU gerçekleþtirdi. Ýlk söz alan iþçi Ümit Þimþek, taþeronlaþmaya karþý ve kadrolaþmak için verdikleri mücadeleyle ilgili sorunlarýný Ýzmir gündemine taþýmak ve iþçilerin ne kadar örgütlü olduklarýný göstermek için, 4 Aralýk 2008 tarihinde bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdiklerini söyledi. Aileleriyle birlikte 2000–2500 kiþinin katýldýðý basýn açýklamasýndan sonra belediye baþkanýnýn kendileriyle görüþtüðünü ve sorunlarýnýn çözüleceðine yönelik adýmlar atýlacaðý yönünde söz verildiðini söyledi. Ama hiçbir somut adýmýn atýlmadýðýný, belediye baþkanýnýn taþeronu bitiremeyeceði, buna tek baþýna karar veremeyeceði, ihalelerin baþladýðý ve de geriye dönüþün olmadýðý þeklinde bir yaklaþýmla karþýlaþtýklarýný söyledi. Ýþçi Ümit Þimþek açýklamasýna þöyle devam etti: “‘Örgütlü olduðunuz bütün iþçi arkadaþlarýnýzý iþten çýkaracaðýz’ telkininde bulundular. Yalnýz bizler ve bizimle beraber hareket eden 1000 iþçi arkadaþýmýz þunu çok iyi biliyorlar ki bizim kaybedecek bir þeyimiz yok. Sorunlarýmýzýn çözümüne yönelik somut adým atýlmadýðý takdirde her geçen gün eylemlerimiz ve mücadelemiz daha da sertleþecektir. Çünkü bizler çok iyi biliyoruz ki iþçi-emekçinin dostu yanýnda çalýþan iþçi arkadaþýdýr.” Ýþçi Ümit Þimþek’ten sonra söz alan Kürþat taþeron firmasý iþçi temsilcisi iþçi Özkan Kýlýç da þunlarý söyledi: “Ýþçi arkadaþlarýmýzýn çoðu geçim ihtiyaçlarýný saðlayamýyorlar, çocuklarýna doðru düzgün para veremiyorlar. Çocuklarýmýzýn çoðu okullara gidemiyor, taþeron þirkette olmamýzdan kaynaklý 45-50 günde bir maaþ alýyoruz. Haklý talepler için örgütlendik, eþimize-çocuðumuza onurlu bir gelecek býrakmak için örgütlendik.” Son olarak söz alan iþçi temsilcisi Kemal Köroðlu da 24 Aralýk 2008 Çarþamba günü saat 14:00’de Büyükþehir Belediyesi önünde yapacaklarý basýn açýklamasýna çaðrý metnini okudu ve Ýzmir’deki tüm devrimci-demokratik kurum ve örgütleri basýn açýklamasýna destek vermeye çaðýrdý. PARK-BAHÇE ÝÞÇÝSÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR! YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!

22

ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU

Mücadele Birliði

“BA BAM ‘BÝZ AÇ DA OL SA BÝR ÞE KÝL DE BÜ YÜ DÜK, A MA SÝZ AÇ YA ÞA YA CAK SI NIZ’ DER. A MA ÖR GÜT LE NÝR VE ÖR GÜT LER SEK BU NU DE ÐÝÞ TÝ RE BÝ LÝ RÝZ…”

Merhaba Mücadele Birliði okurlarý. Bu sefer ki röportajýmýzý genç bir iþçi arkadaþýmýzla yaptýk. Demiþtik, iþçi ve emekçilerin sesi soluðu olacaðýz diye. Ta ki yeni bir dünyayý beraber kuruncaya dek… Mücadele Birliði: Bize biraz kendinden bahseder misin? Emekçi Kadýn: 23 yaþýndayým, 12 yýldýr kuaförlük yapýyorum. Ýlkokuldan sonra on yýl ara verdim. Daha sonra ailemden gizli açýköðretime yazýldým, þu an orta-2’de okuyorum. Mesleðimi çok seviyorum, ama gerçekten zor bir meslek, kadýnlarla uðraþmak zor. Zaman olmadýðýndan sosyal faaliyetim de olmuyor pek, fýrsat buldukça kendime zaman ayýrýyorum. Altý kardeþiz, annem tütün iþçisi, babam inþaat iþçisi. Ýlk çalýþmaya baþladýðýmda ailemle sorun yaþamýþtým. Patronumla sigortamý yapmaðý için bu konuda anlaþamýyoruz. Diðer konularda sorunumuz yok. Sabah 9.00’da baþlayýp genelde 21:00-22:30 gibi, bazen de genellikle önemli günlerde 24:00’ye kadar sürebiliyor iþimiz. Bütün gün ayakta çalýþýyorum. Kýþýn pek iþ olmadýðýndan hep oturuyoruz, yazýn da yoðunluktan kaynaklý bütün gün ayaktayýz. Mücadele Birliði: Bir çalýþan olarak bu yaþanan ekonomik kriz senin yaþamýnda ne gibi deðiþikliklere yol açtý. Bizimle paylaþýr mýsýn? Emekçi Kadýn: Kriz yüzünden bütün gün oturuyoruz. Ben de dantel örüyorum. Kriz bizi çok etkiledi. Önceden bir þeyler alabiliyorsak artýk eksik alýyoruz, kardeþlerimi okutamýyoruz. Kýz kardeþim kýz meslek lisesine gitmek istiyordu 150 ytl kayýt parasý istedikleri için kayýt yaptýramadýk. Bu yüzden ticaret lisesine gitmek zorunda kaldý. Babam hep “biz aç da olsa bir þekilde büyüdük zaten ama siz aç yaþayacaksýnýz” der. Yurt dýþýndan kaynaklanan bir kriz bu, R.Tayyip Erdoðan, bu kriz bizi vurmayacak dedi ama, kriz bizi göbeðimizin ta ortasýndan vurdu. Bu krizle beraber, mesela günde 100 lira kazanýyorsak, artýk günde bazen 10 bazen de hiç siftah yapamadan dükkaný kapatýyoruz. Bu kriz büyük patronlarý, küçük patronlarý da dahil herkesi vurdu. Kriz Türkiye’yi de vurdu. Mücadele Birliði: Son süreçte haberlerde, geliþen iþçi-emekçi hareketlenmeleri sürekli yer alýr oldu. Bu hareketlenmelerde dikkat çeken yön, daha önce aylara sýðan olaylarýn artýk günlere sýðýyor olmasý. Ýþçi-emekçilere baktýðýmýzda hergün yaþamýn baþka bir sektöründe çalýþanlarý hep sokaklarda görüyoruz. Kitleler seslerini duyurmaya çalýþýyorlar. Sence bu sokaklara dökülen iþçi-emekçilerin bu krizden çýkmalarýnýn çözümü nasýl olmalýdýr? Emekçi Kadýn: Bunu Tayyip çözemeyecek, ondan sonra gelecek olan da çözmeyecek ama belki bir nebzede olsa düzeltebilir! Aslýnda her gelen zaten bir kriz yaþatýyor bizlere. Ýnþallahlarla maþallahlarla hiçbir þey deðiþmiyor. Sözde PKK’yi yok etmek için askerleri savaþa gönderdiler, ama el altýndan bütün mallarý sattýlar (Petkim, Tüpraþ,Tekel vb…). Onlar da zaten bizim elimizde deðil de burjuvalarýn elinde olduðu için, hepsini tek tek sattýlar. Çözerse çözerse bu iþi bizim devrimciler çözer, baþka kimse çözemez. Bir iki kiþinin ayaða kalkmasýyla bu iþ olmaz. Halkýmýzda korku olduðu için ayaða kalkmýyor. Ama örgütlenir ve örgütlersek bunu baþarabiliriz. Yeni nesli örgütlemek lazým, eski nesil gördü göreceðini, onun için eski nesille bu iþ zor olur. Gençler daha verimli, daha heyecanlý, daha atik ve daha canlýdýrlar. Ben babamýn aklýyla, fikirleriyle hareket edip ilerleyemem ki. Çünkü onun dönemi farklýydý, benim farklý. Onun geleceðiyle benim geleceðim bir deðil. Mücadele Birliði: Bize zaman ayýrdýðýn için teþekkürler. Emekçi Kadýn:: Ben teþekkür ederim. ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

130. Sayý / 31 Aralık 2008 - 14 Ocak 2009




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.