s131

Page 1



Yeni Evrede

Mücadele Birliði

DEVRÝMCÝ HAREKETÝN YETKÝN BÝR GÜÇ DURUMUNA GELMESÝ

Deneyimsiz biri deneyimliymiþ gibi davranamaz. Ýþçi sýnýfý da mücadelenin ilk dönemlerinde deneyimsizdi. Bu yüzden pek çok hata yaptý, toyluklara düþtü. Süreç içinde uzun mücadelelerden geçerek tecrübeli ve yetkin bir konuma geldi. Deneyim, emekçi sýnýflara tek baþýna kurtuluþ getirmez ama iktidara gelmesi için, onlara zengin malzeme ve dersler verir. Türkiye ve Kürdistan’da halk kitlelerinin bugün eylemlerde ortaya koyduklarý yetkinliðe ve genel düzeye bakýldýðýnda, nasýl bir tarihi süreçten geçtikleri ve ne denli deneyimli olduklarý açýkça görülebilir. Deneyim ve genel düzey, eylemlerin ve sýnýf mücadelesinin düzeyini ve genel gidiþini önemli ölçüde etkiliyor. Kitlelerin mücadelesinin bugünkü geliþme derecesini yetmiþli yýllarla karþýlaþtýrdýðýmýzda, kitlelerin mücadelelerinin bugün ne kadar ileri düzeyde olduðunu rahatlýkla anlayabiliriz. Devrimci mücadelenin bu ileri derecesi yalnýzca bir alanda deðil, sýnýf mücadelesinin bütün alanlarýnda elde edilmiþtir. Teorik, pratik, politik mücadele alanlarýnda bütünlüklü bir geliþmedir bu. Þimdiye kadar verilen yoðun mücadele, sayýsýz eylem ve ýsrarlý çalýþmalar sýnýf mücadelesinin ileri aþamalara ve düzeye çýkmasýnda atýlmýþ birer temel taþý olmuþtur. Verilen devrimci mücadele boþa gitmemiþtir. Yapýlan eylemler ve çalýþmalar o sýrada sonuca ulaþmamýþtýr fakat, sonuca ulaþmasý için birer eðitim okulu ve hazýrlýk rolünü oynamýþtýr. Kuþkusuz o sýralar giriþilen eylemler bir tecrübe olsun diye ve geleceðe bir deneyim býrakmak için yapýlmadý. Baþarmak için iþe ciddi olarak giriþildi. O dönem baþarýlamadý ama baþarmak için iyi bir hazýrlýk oldu. Bunun üzerinde bu kadar ýsrarla durmamýzýn nedeni açýktýr; kitlelerin sermayeye ve faþizme karþý mücadeleyi sonuca götürebilecek, sýnýf savaþýný karara baðlayacak bir geliþme gösterdiklerini, yine sýnýf mücadelesinin kendi seyri içinde açýklamak ve ortaya koymaktýr. Çünkü iktidara gelmek emekçi kitleler için salt bir istek deðildir. Ýktidar mücadelesi geniþ bir deneyim, uzun bir hazýrlýk ve iþçi sýnýfýnýn yoðun sosyal pratiðiyle sonuca baðlanýr. Reformist ve oportünist anlayýþla bakýlýrsa, sonuç getirmeyen eylemler ‘boþa gitmiþ’ eylemlerdir. Marksistlere göre ise tarih yalnýz-

ca lehte geliþmelerden ibaret deðildir. O zaman tarih yapmak çok basit bir iþ olurdu. Tarihi geliþmelere devrimci bir bakýþ açýsýyla bakýlmalý. Sermaye egemenliðine karþý yapýlan eylemler sonuç almayabilir ama boþa gittiði söylenemez. Her ciddi kitle eylemi, her ciddi devrimci eylem, halk kitlelerinin içinden geçmek zorunda olduklarý çelikleþtirici okullardýr. Her ülke iþçi sýnýfý, iktidara gelmeden önce mücadelenin, proletaryanýn sosyal pratiðinin çelikleþtirici okulundan geçer. Bazen iþçilerin ekonomik olarak güçsüzleþmesiyle bitse de grevler, proletaryanýn birer mücadele okuludur. Bu yüzden, kapitalistler, her grevde kendi sonlarýný görürler. Her grev, her sokak çatýþmasý, her ayaklanma halk kitlelerinin iktidar mücadelesinde birer hazýrlýk okuludur. Kitleler yoðun-devrimci geçen tarihi boyunca sayýsýz olaydan, politik eylemden ve çatýþmadan geçtiler. Bunlarýn tümü emekçilerin savaþ kapasitesini pekiþtirmiþtir. 15-16 Haziran iþçi ayaklanmasý, 1 Mayýs Taksim eylemleri, kitlesel sokak çatýþmalarý, grevler, genel grevler, Kürt Halkýnýn ayaklanmalarý ve daha çok çeþitli halk eylemi, hepsi hem kitlelerin yetkinleþmesini saðladý, hem de devrimin öznel koþullarýný hazýrladý. Ve bütün bu eylemler dizisi nüve halinde proletaryanýn, halk kitlelerinin zaferini, devrimin zaferini kendi içinde taþýmýþtýr. Türkiye ve Kürdistan proletaryasý ve devrimci hareketi, kýrk yýl boyunca ateþ hattýnda yürüdü, savaþ içinde oldu. Bu denli uzun süre savaþým içinde olmak, dünyada proletaryanýn girebileceði en önemli deneyimlerinden biridir. Büyük bir deneyime sahip olan emekçi sýnýfýn, sýnýf mücadelesinde daha iyi bir yer tutacaðý kesindir. On yýllarca süren devrimci mücadele, devrimci bir gelenek yaratmýþtýr. Faþizme ve sermayeye karþý mücadelede yaratýlmýþ olan devrimci gelenek, mücadelenin her yeni atak içine girmesi sýrasýnda ilk baþvurulan bir dayanaktýr. Ama proletarya devrimci bir sýnýf niteliðine sahiptir, var olanla yetinmez, yaratýlan devrimci geleneklerle yetinemez, devrimci niteliði gereði sonuna dek gider. Hedefine ancak, mücadeleyi, yeni aþamalara ulaþtýrýrsa varabilir. Pratikte de bunu yapmýþtýr; mücadeleyi her kez daha ileriye taþýmýþtýr. Pratikte de devrimci sýnýf niteliðine uygun davranmýþtýr. Onyýllarca süren devrimci mücadele, bu

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

Başyazı mücadeleyi yürüten devrimci kitlelerin kararlýlýðýný gösterir. Bu, iktidara gelme kararlýlýðýdýr. Ýþçi sýnýfý saðlam bir öze ve kararlýlýða sahiptir. Ýþçi sýnýfýnýn kararlýlýðý lafta deðil, ateþ içinde geçmiþ bir kararlýlýktýr. Emekçi kitleler iktidara lafta deðil, sýnýf savaþýný sonuna dek götürerek, faþist devlet terörünün altýndan geçerek, devrimci bir hareket biçimi izleyerek gelebileceðini bilecek tecrübeye ve bilince sahiptir. Lafta bir kararlýlýk gösterenler devrimci sýnýfýn üstünde hiçbir etki býrakmayacaklarý gibi, devrimci kitleler tarafýndan da ciddiye alýnmazlar. Büyük bir savaþ kapasitesine ve zengin bir politik mücadele birikimine sahip olan kitleler, hedeflerine daha çabuk ulaþýrlar. Mücadelenin her alanýnda elde edilen bu yetkinlik, kolay yoldan saðlanamaz. Bunun için yýllarca, on yýllarca devrimci mücadele içinde olmak gerekiyor. Sýnýf uzlaþmacý sol politik hareketler, devrimci kitlelerin devrimci olan ne varsa, tüm ileri niteliklerine ve deneyimlerine karþý bir güvensizlik yayarlar. Onlar, kitlelerin tecrübelerini ve genel devrimci düzeyini öyle küçümserler ki, bu yüzden yüzbinlerin Hrant Dink’in cenazesindeki o görkemli eylemi ve bu eylem sýrasýnda gösterdikleri yetkin devrimci tavrý, 1 Mayýs’ta Taksim’i ele geçirmek için gösterdikleri o savaþçý çabalarýný, Kürt halkýnýn disiplinli kitlesel devrimci ayaklanmalarýný ve daha sayýsýz eylemde ortaya koyduklarý etkin hareketi anlamakta güçlük çekerler. Burjuvazi ise devrimci kitlelerin genel düzeyinin farkýnda. Saldýrýlarýný artýrmasýnýn ve en iðrenç düzeye çýkarmasýnýn nedeni bu. Her ne yaparsa yapsýn burjuvazi artýk sonuç alamaz. Halk kitlelerinin sahip olduklarý birikim ve mücadelenin çeþitli dönemlerinden çýkardýklarý dersler, onun için avantajdýr. Böylece burjuvazinin egemenliðini yýkma savaþýmýna da avantajýn verdiði üstünlükle girmiþ olur. Sýnýf mücadelesi yalnýzca askeri derslerle dolu deðildir; çok daha önemli gerçeklerin açýða çýkmasýyla da yüklüdür. Kitleler açýsýndan açýða çýkan en deðerli gerçek iktidarý ele geçirmeden hiçbir yaþamsal sorunlarýný çözemeyecekleridir. Bu politik gerçeðin kitleler tarafýndan bizzat kendi deneyimleri ile açýða çýkarýlmasý kendi baþýna büyük önem taþýr. Ýktidar ise ancak devrimci mücadeleyle ele geçirilir. Devrimci iþçi sýnýfý hareketinin mücadelede bilinçli ve kendine güvenli davranmasýnýn temel bir nedeni örgütlülüðüdür. Örgütsüzlükten gelen kendine güvensizlik yerini, örgütlülükten gelen kendine güvene býraktý. Baðýmsýz politik mücadele çizgisini ve bütün politik faaliyetlerinin dayandýðý bilimsel komünizmin ilkeleri, saðlam bir bakýþ açýsýný yarattý. Ýþçi sýnýfý, sýnýf mücadelesinin bugünkü ileri aþamasýna büyük bir mücadele birikimi, saðlam bir bakýþ açýsý ve sýnýf hareketinin bilinçli sürdürücüsü olan devrimci sýnýf partisinin önderliðinde giriyor. C.DAÐLI

3


KRÝZÝN BÝR BAÞKA BOYUTU

Yeni Evrede

Ekonomik Kriz

Mücadele Birliði

Baþbakan, ne zaman bir gerçeði kabul etmek istemese, “düþünmezseniz yoktu” diyor. En son, krizin “psikolojik” olduðuna dair yaptýðý açýklama da bu türden. Ona göre kriz yok, kriz varmýþ gibi gösterek, bundan nemalanan bir “kriz lobisi” var. Þimdilerde onlara ateþ püskürmekle meþgül. Ýyi de kýzacak ne var, insanlara “krizi fýrsata çevirebiliriz” diyen siz deðil misiniz? Önüne çýkan fýrsatlardan yararlanma düþüncesi, kapitalizmin müfredatýna dahil deðil mi? Bu iþin bir yaný. Bir diðer yan, krizin ne kadar “psikolojik” olduðunu en çok yaþayanlar biliyor. Ve bu iþ öyle göz boyamak için simitçiden simit almaya benzemiyor. Her gün, her saat insanlar iþten atýlma, aç kalma korkusuyla yaþýyorlar, buna ne kadar yaþamak denilebilinirse. Kriz, her ne kadar kapitalist sistemin krizi olsa da, en çok iþçi ve emekçiler zarar görüyorlar bundan. Bölükler halinde iþten atýlýyorlar, açlýða ve yoksulluða mahkum ediliyorlar. Yani yaþamdan kovuluyorlar, ölüme mahkum ediliyorlar. Türkiye Ýstatistik Kurumu’nun rakamlarýna göre Türkiye’de açlýk sýnýrý 750 YTL, yoksulluk sýnýrý 2 bin 500 YTL ve 2009 yýlý için asgari ücret net 527 YTL. Rakamlarýn soðuk dili bile, her þeyi öyle açýk bir þekilde gözler önüne seriyor ki! Çalýþýyor olsanýz bile, alacaðýnýz ücretle býrakýn baþka ihtiyaçlarýnýzý gidermeyi, karnýnýzý bile doyuramýyorsunuz. Bir de iþiniz yoksa, bir de kýsa ya da uzun vadede iþ bulabilme þansýnýz yoksa!.. Baþbakan, inþaat sektöründen iþ adamlarý ile yaptýðý toplantýda, inþaat sektörünün bir sünger görevi gördüðünü ve yan sektörlerle birlikte iþsizliði adeta yuttuðunu söylüyor! Ýnþaat sektörünün iþ adamlarý da 2009 yýlýnda %10 küçülme beklediklerini söylüyorlar. Ve beklentilerini açýklýyorlar: “Ýþçi girdileri azaltýlmalý”. Bunun anlamý açýk: Ýnþaat iþçileri için belirlenen ortalam ücretler daha da düþürülmeli. Yani zar zor iþ bulabilmiþ insanlarýn yaþamlarý iþsizlik tehdidi ile daha fazla cehenneme çevrilmeli. Kriz iþte böyle uzlaþmaz sýnýf çeliþkilerini derinleþtiriyor, emekle sermaye arasýndaki savaþýmý þiddetlendiriyor. Bir yanda biriken, biriktikçe þiþen sermaye, diðer yanda yaþamda kalma mücadelesi veren emek gücü. Bir uçta har vurup harman savurma ve tam bir sefahat, diðer uçta tam bir yoksulluk ve sefalet. Burjuvazi, kendi sorununa çözümü iþçi çýkarmada, fabrikayý kapatma ya da kapasite kullaným oranlarýný düþürmede, “geçici bir süre” iþe ara vermede buluyor. Tabii bu arada fýrsat bu fýrsat deyip kar oranlarýný yükseltmek için iþçi çýkaranlar da var. Onlar, bir süre sonra iþ gücünün daha ucuzlayacaðýný ve ihtiyaç duyarlarsa daha az ücretle yeni iþçiler alabileceklerini hesap ediyorlar. “Ýnsan hayatý mý, iþsiz kalan insanlarýn ne olacaðý mý?”. Bunlar kapitalistlerin bilançolarýna dahil deðildir. Onlarý ilgilendiren sadece kendi karlarý ve zararlarýdýr. Onlarý ilgilendiren krizden ne kadar karlý çýkýp çýkmayacaklarýdýr. Elbette bu arada, iþçi ve emekçilerden daha fazla fedakarlýkta bulunmalarýný istemekten de geri kalmayacaklardýr. Onlardan kriz döneminde olunduðu için kendilerini anlayýþla karþýlamalarý istenecektir; “iþ yok”tur, satýþ yapamýyor”lardýr, “paralarýný alamamýþ”lardýr, “durumu idere etmek gerekir”dir!. Sýkça söylenen “ayný gemideyiz” masalý da bunlardan biridir. Yani “kriz, hepimizin krizi, batarsak da çýkarsak da hep birlikte!”. Ne diyor þimdi patronlar iþçilere: “Ben batarsam siz de iþsiz kalýrsýnýz”. O halde yapýlmasý gereken nedir, iþçilerin daha fazla çalýþmasý, ücretlerini aylarca almamaya sessiz sedasýz katlanmasý, zorunlu mesailere daha fazla kalmalarý, biriken alamadýklarý mesai ücretlerini almak için bir baþka baharý beklemeleri!. Yani kemer sýkma politikasý, yani çalýþarak ölmek... Burjuva sarý sendikalar tam da böylesi dönemlerde daha fazla arzý-endam eyliyorlar. Onlar, iþçi sýnýfý ve emekçilere ölümü gösterip sýtmaya razý etmek için burjuvazinin gönüllü ajanlýðýný yapýyorlar. Yakýn zamanda TürkMetal-Sen’in toplu sözleþme görüþmelerinde %8’lik ücret artýþýna imza atmasý bunun en bariz örneði. Hemen arkasýndan Birleþik Metal Ýþ’in de “hem aðlarým hem giderim” neviinden ayný sözleþmeye imza atmýþ olmasý, iþçi sýnýfýnýn sendikal mücadeleye bakýþýnýn yeniden gözden geçirilmesini bir kez daha zorunlu kýlmýþtýr. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler burjuva sendikacýlýðýna karþý mücadele vermeden özgürleþemeyeceklerdir. Artýk þurasý çok açýk bir þekilde anlaþýlmýþ olmalýdýr. Emek-sermaye çeliþkisi temelinde bölünmüþ kapitalist sistemin iki yakasýný, bir araya hiç

4

kimse getiremeyecektir. Kapitalist sistem üretici güçleri yýkýma uðratarak bu krizden belli bir süreliðine çýkmayý baþarsa dahi, çok geçmeden daha büyük bir krizle karþý karþýya kalacaktýr. Kaldý ki, kapitalist sistemin þu an içinde bulunduðu krizden çýkabilmesi pek olasý görünmüyor. Kendilerinin söylemiyle “henüz tünelin sonunda ýþýk görünmüyor”. Yani, kapitalist sistem alacakaranlýk kuþaðýnda yol almaya devam ediyor. Ne zaman nereye çarpýp infilak edeceðini, hep beraber yaþayarak göreceðiz. Ama þunu þimdiden söylemeliyiz ki, sonucu tayin edecek olan kesinlikle sýnýf mücadelesi olacaktýr. Çýkarlarý birbirine tamamen zýt olan, birinin yararýna olanýn diðerinin mutlak zararýna olduðu, proletarya ile burjuvazi arasýndaki savaþým, dünyanýn geleceðini belirleyecektir.

KRÝZÝN DERSLERÝ Þimdi bir kez daha Lenin’e baþ vurmanýn tam zamaný. Ne diyordu büyük önder: “Çünkü tüm krizlerin büyük önemi, gizli olaný açýða çýkarmalarý, sýnýrlýyý, yüzeyseli, ayrýntýyý bir kenara itmeleri, politik moloz yýðýnlarýný ortadan kaldýrmalý, gerçekten yürüyen sýnýf mücadelesinin gerçek saiklerini ortaya koymalarýdýr.” (Seçme Eserler 6.Cilt sf. 138) Türkiye ve K.Kürdistan’da bugün sýnýflar mücadelesinin geldiði düzey, bunu her zamankinden daha acil ve yaþamsal kýlýyor. Artýk sýnýflar mücadelesinin ikincil yanlarýyla deðil, esas yaný olan iktidarýn nasýl ele geçirileceði meselesiyle ilgilenmenin dýþýnda atýlacak her adým, boþluða atýlmýþ bir adým olacaktýr. Týpký bugün kriz, bir çok devrimci olanaðý beraberinde getirmiþken, bunlarý görmeyip ya da görmezden gelip, “krizin faturasýný ödemeyeceðiz” diyenler, “halk için bütçe” gibi hoþ ama boþ sloganlar atanlarýn yaptýðý gibi... Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin huzursuzluðu bu denli artmýþken, hemen yaný baþlarýnda Yunan halký bir “bahane” ile ayaða kalkmýþken onlarýn önüne böylesine çürük politikalar konulursa tarih “kaçan fýrsatlar” için bizleri affetmeyecektir. Bugün Türkiye ve K.Kürdistan’da en küçük bir ekonomik eylem dahi baðrýnda en büyük çatýþmalarý barýndýrýyor. Bugün artýk “her grev, kapitalizmin krizinden baþka nedir ki?” Ve þimdi bizler, daha ileri bir soruyu sormalýyýz; iþçi sýnýfý ve emekçiler, hangi araç ve mücadele yöntemleriyle savaþýmý yükseltmelidirler?. Buna ilk elden verilecek yanýt bellidir: Dolaysýz kitle mücadelesiyle... Bunu harekete geçirecek olan nedir?: Ýleri iþçilerin öz-faaliyeti. Þunu hiçbir zaman aklýmýzdan çýkarmamalýyýz: Ýleri iþçiler anýn görevini doðru deðerlendirirler (Lenin). Þimdi “süreç içinde örgütlenme” diyenleri elimizin tersiyle bir kenara itmeliyiz. “Halk bilinç olarak hazýr deðil” diyenleri de! Bugün iþçi sýnýfý ve emekçiler, on yýllardýr burjuvaziye karþý sürdürdükleri mücadelede her zamankinden daha fazla olanaða ve moral güce sahipler. Her geçen gün, kapitalizmin yýkýma uðrattýðý toplumun deðiþik kesiminden insanlar, iþçi sýnýfýnýn saflarýna katýlýyor. Ve onlar birikmiþ ve çözülmesini bekleyen çeliþkileriyle birlikte geliyorlar. Proletarya tam da þimdi ikircikli davranabilecek durumda deðildir. Tüm ayak baþlarýndan kurtulup, toplumun tüm ezilen ve sömürülen sýnýflarýna önderlik etmelidir. Devrim, artýk bir mucize deðildir. “Doðada ve tarihte mucize yoktur” diyor Lenin. “Fakat her devrim, tarihin her ani dönemeci gibi öyle zengin bir içeriðe sahiptir. Mücadele biçimlerinin ve mücadele eden güçlerin karþýlýklý iliþkisinin kendine özgü bileþimlerini o kadar beklenmedik biçimde ortaya çýkarýr ki, bir çok þey dar kafalý beyinlerde mucize olarak görünmek zorundadýr.”(Seçme Eserler 6 Cilt sy.18) Þimdi iþçi sýnýfý ve emekçiler içinde hýzla yaygýnlaþan iþyeri komitelerinde iliþkiler kurmak, bunlarý geliþtirmek gerekir. Kendi iktidarý için mücadele artýk iþçi ve emekçilerin gündemine girmelidir. Yine iþsizliðe karþý mücadele komiteleri, iþsizlerin örgütlenebileceði komitler vb. Kitlelerin dolaysýz mücadele araçlarý olarak öne çýkarýlablir. Deðiþik iþ kollarýndaki iþçilerin mücadele birliðinin saðlanmasý yaþamsal önemdedir. Hiç kimse baþlayan bir çalýþmadan hemen sonuç alacaðý yanýlgýsýna kapýlýp, hayal kýrýklýðýna uðrmamalýdýr. Proletaryanýn büyük önderlerinin dediði gibi; “... (iþçilerin-bn.) savaþlarýnýn gerçek meyveleri o andaki sonuçlarda deðil, iþçilerin durmadan geniþleyen birliðinde yatar.” (Kominist Manifesto sf. 119) Bu göz önünde bulundurularak, sýnýflar mücadelesinin engin denizine dalýndýðýnda, inanýyoruz ki, tarih önümüze yeni olanaklar ve biçimler çýkaracaktýr.

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009


Yeni Evrede

İşçi Komiteleri

Mücadele Birliði

KOMÝTELERÝN ÞAFAÐI SÖKTÜ!

Tarihin en derin bunalýmý, pek çok ülkeyi yangýn yerine çevirirken, Türkiye iþçi sýnýfý da sürece iyi baþladý. Dev mitingleri fabrika iþgalleri izliyor. Ve hareket, daha bu ilk adýmlarýnda, iþçi komitelerinin þurada burada pýtrak gibi ortaya çýkývermeleriyle, kendine müthiþ bir gelecek hazýrlýyor. Evet iþçi sýnýfý gerçekten iyi baþladý… Ve daha henüz, küresel krizin tsunami dalgalarý Türkiye’yi vurmaya baþlamamýþken. Þu anda yaþanan kriz, Türkiye ekonomisinin kendi yapýsýndan kaynaklanan krizdir. Küresel ölçekte yaþanan krizin dalgalarý ise, 2009’un ilk yarýsýnda, bütün gücüyle vurmaya baþlayacaðý tahmin ediliyor. Nasýl mý vuracak? Yalnýzca dýþ borç ithalatla ayakta duran sanayi, önümüzdeki aylarda tümüyle duracak; borçlar dað gibi yýðýlý halde üretimi boðacak. Þimdilik yalnýzca, ihracat kanallarýný dolduran üretim alanlarý (otomotiv, tekstil, maden) hýzla dibe çakýldý. Bu açýdan bakýldýðýnda, bugün yaþananlar ve iþçilerin þu an ki eylemleri, önümüzdeki altý ayda olacak olanlar ile karþýlaþtýrýldýðýnda, pek masum bir çocuk oyunu gibi kalacak… Önümüzdeki altý ay, Türkiye ve Kürdistan birleþik devrimi açýsýndan tarihi önemdedir. Bu tarihi dönemeçte iþçi sýnýfý, þu anki konumundan daha ileri sýçramak zorunda kalacak, ya da iyi baþladýðý süreci, ileri adýmlar atamadýðý için pasiflik içinde, çürüyerek noktalayacak. Þimdi her þey proletaryanýn ve onun öncü güçlerinin avuçlarýnda þekilleniyor.

Sendikalizm Dar Geliyor Bir süredir sýnýf hareketinin en önünde metal iþçileri yürüyor. Yavaþ yavaþ sýnýfýn diðer bölükleri de en öndekilerin adýmlarýný örnek alýyor. Ýþte Brisa iþçileri. Binden fazla iþçi, atýlan 37 arkadaþýný sahiplenmek için iki gün süreyle fabrikayý iþgal ettiler. Lastik-iþ sendikasýnýn iþ birlikçi yöneticileri Sabancý ile el sýkýþarak, atýlan 37 iþçinin iþsiz kalmalarýnýn altýna imza attýlar. Çünkü bu iþçiler, sendikayý da eleþtiren iþçilerdi. Brisa gibi büyük ve simge bir fabrikada, sendikalizmi aþan bir eðilim ete kemiðe bürünmesi, en çok burjuva sendikacýlarý telaþlandýrdý. Ve 37 iþçiyi, cehennemi iþsizlik çukuruna insafsýzca itelediler. Boþuna bir çaba! Çünkü sendikal kalýplarýn kýrýlmasýna yol açan adýmlar, þimdi en önde yürüyen iþçi kitlesi içinde genel bir eðilim halini almýþtýr. Bu tüm sýnýfý etkisi altýna alacak potansiyelde bir geliþmedir. Ýþçiler, þu veya bu partinin, grubun propagandalarýndan baðýmsýz olarak, krizin darbeleri karþýsýnda sendikal mücadele kalýplarýnýn yetmediðini kendileri görüyor. Daha ileri gitmek için, en ileri görünen sendikalara raðmen, mücadele komiteleri kurmaya giriþiyorlar. Bu sýnýfýn içgüdüsel bir eðilimidir. Kuþkusuz, tek tek iþçilere sorsanýz, bütün bunlarý, “krizin faturasýný ödememek için” yaptýklarýný söyleyeceklerdir. Fakat, pratikte attýklarý adýmlar ile bu niyetlerinin ötesine geçmiþ oluyorlar. Faturacýlýk oynamak için, sendikal örgütlenmenin dýþýnda baþka bir þeye ihtiyaçlarý yoktu. Ama iþçiler anladý ki, bu kriz faturacýlýk oynanacak bir kriz deðildir. Demek ki iþçiler, tam isabetli bir sýnýf içgüdüsüyle, sürece müdahale ediyorlar. “Fatura ödemeyeceðiz” söylemi, sýradan bir iþçinin, þu anki günlük bilincine tekabül eder. Ve evet, günümüzde, daha ileri gitmeye hazýr devrimci adýmlar da, bu günlük bilinçten doðar. Ancak, kim ki devrimci yükseliþ dönemlerinde kendiliðinden-günlük bilinçle kendini sýnýrlar, o öncü deðil, artçýdýr. Faturacýlýk oynayan topyekün ortalama sol, þimdi bu konumdadýr. Topyekün ortalama sol, sýnýfýn günlük-sýradan bilincini dile getiriyorlar, o sloganýn hemen her yerde yanký bulmasýndan övünç duyuyorlar. Halbuki, o slogan, sýnýfýn günlük bilincinden doðan sendikalizm sloganýydý ve daha ortalama sol, yayýnlarýna manþet atmadan önce, sendikalar onu pankartlarýna yazmýþtý bile. Ortalama sol, her konuda olduðu gibi, bu konuda da artçý konumdadýrlar. Kuþkumuz yok, ayný artçý zihniyet, iþçi sýnýfýnýn baðrýnda bir pýtrak gibi çoðalmaya baþlayan komiteler konusunda da iþleyecektir: Fatura ödememek için komite. Oysa ki, sendikala-

rýn yaný baþýnda komitelerin belirmesi bile, baþlý baþýna, iþçi sýnýfýnýn sendikalizm sýnýrlarýný zorladýðýnýn ve “fatura ödememe” bilincinden ötesine kendi içgüdüleriyle geçiyor oluþunun kanýtýdýr.

Hem Mücadele Hem Ýktidar Organlarý Henüz baþlangýç aþamasýnda olan iþçi sýnýfý arasýndaki komiteleþmenin, bir seher yýldýzý gibi seherde parlayýp hemen sönmemesi için, sadece bugünün mücadele organlarý olmalarý yetmez, ayný zamanda geleceðin iktidar organlarý olarak da biçimlenmek zorundadýrlar. Kuþkusuz bu biçimlenme için gerekli dönüþüm, bir yanda iþçi sýnýfýný harekete geçiren çeliþkilerin derinliðine, olgunluðuna ve diðer yanda öncü sýnýf partisinin iþçileri bu en kritik anda ikna etme yeteneðine baðlýdýr. Ýþçi sýnýfýný komitelere yönlendiren çeliþkiler olabildiðine derin ve yakýcýdýr, ve daha da yakýcý hale geleceðinden hiç kimsenin kuþkusu olmasýn. Þimdiden mücadeleyi sokaklara, fabrika iþgallerine taþýyan iþçiler, bu krize karþý direnmek için daha ileri adýmlar atmak zorunda kalacaklardýr. Bu krizde iþçiler, þu adýmlarý atmadan, iþsizlik denilen ölüm çukurundan kaçamazlar. 1) Ýþsiz kalmamanýn önlemi olarak üretimi devam ettirmek, 2) Geçim araçlarýný güvenceye almak için ürünlerinin pazara çýkmasýný saðlamak. Fakat bu adýmlar, ancak üretimi sermayenin cenderesinden kurtarmakla mümkün olabilir. Krizlerde sermaye üretimi durdurur, üretilmiþ metalarý alelacele elinden çýkarmak için çabalar ve kendini adeta dondurarak koruma altýna almaya çalýþýr. Kriz sýrasýnda üretime devam eden sermaye, kendi kendini yiyen, tüketen bir sermayedir. Bu yüzden, eðer iþçiler krizin faturasýný ödememek adýna, üretimde hiçbir iþçinin atýlmadan devamýný istiyorlarsa, üretimin sermaye kabuðunu parçalamak ve emek adýna üretim araçlarýna el koymak zorundadýrlar. Þimdi artýk iþsizlik, yaþam hakkýnýn gaspedilmesi demektir. Günümüz iþçisinin dönecek bir köyü-topraðý yok, milyonluk mega kentlerin ortasýnda iþsizlik, yaþamdan ölüm kuyusuna atýlmak demektir. “yaþamak için, iþgal et, el koy!” sýnýfa yapacaðýmýz çaðrýlar bu yönde olmalýdýr. Eðer iþçiler, þaþmaz içgüdüleriyle bugün iþgal eylemlerinde ilk ipuçlarýný verdikleri gibi, üretime emek adýna el koymaya giriþirlerse, hemen göreceklerdir ki, el koymak sorunlarý çözmüyor, daha ileri adýmlar atmak kaçýnýlmaz oluyor. Çünkü günümüzde tüm fabrikalar çok uzak ve bilinmeyen pek çok pazara ürün göndermektedir. Bu nedenle ulaþým tekellerine, limanlara ve nakliye araçlarýna da emek adýna el konulmasý zorunludur. Bitmedi. Hemen tüm fabrikalar, hammadde ve girdi mallarý temini için ya da ürünlerin pazarlanabilmesi için gerekli olan nakit parayý, kendi kasalarýnda tutmazlar. Bu gibi faaliyetler için bankalar devrededir. Bu nedenle iþçiler, yaþamak ve üretmek için, bankalara da el koymalýdýrlar. Görüldüðü gibi, günlük sýradan bilinçle fatura ödememek için yola çýkan iþçiler, attýklarý her adýmda “Bütün Ýktidarýn Emeðe Ait” olduðu o toplumsal devrim eþiðine yaklaþýrlar. Yeter ki iþçi sýnýfý, kapitalist sistemin ölümsüzlüðü önyargýsý ve mülkiyetin kutsal kapýlarý önünde yerlere dek eðilip secdeye varan o “faturacýlýk” kalýplarýný ve bu dar kalýbý sürekli empoze edenleri, bir kambur gibi sýrtýndan atsýnlar. Bu yolda onlarýn en büyük yardýmcýsý, sýnýf partisi olacaktýr. Yaþamak içgüdüsü, bütün devrimleri hazýrlayan o en derin ve en çýlgýn içgüdüdür. Ýþçiler, kentlerin orta yerinde açlýkla dolu korkunç bir ölüme razý olmaktansa, kutsal mülkiyet kapýlarý önünde secdeye varanlarýn kafalarýna basa basa ilerleyeceklerdir. Bugünün mücadele komiteleri, iþte bu bilinçle, yarýnýn iktidar organlarý olmaya hazýrlanmalýdýr. Ýþçiler daha þimdiden, yaþamak için iþgal ediyorlar, pek yakýnda yaþamak için el koymak zorunluluðunu da, bütün iktidarý ele geçirmenin kaçýnýlmazlýðýný da anlayacaklar.

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

5


DEVLET KURUMLARI ÇATIRDIYOR

Yeni Evrede

Zirvedeki Çatlak

Mücadele Birliði

Türkçede, çürümenin artýk önlenemez ve katlanýlamaz hale geldiðini anlatan bir söz vardýr, tuz kokarsa diye. O zaman artýk yapacak bir þey yok demektir. Her þey kendi mantýðýnýn son noktasýna kadar gidecek, buna kimse engel olamaz. Anayasa Mahkemesi’ndeki çatlama devlet açýsýndan, ne bir eksik ne bir fazla, iþte tam da bu durumu ifade ediyor. Faþist devletin hemen hemen bütün kurumlarýnda ortaya çýkan bölünmenin boyutlarýný tam kavrayabilmek için bu son örneðe bakmak yeter. Ne olmuþtu Anayasa Mahkemesi’nde, ayrýntýlarý bir kenara býrakarak, kýsaca hatýrlayalým: Anayasa Mahkemesi Baþkaný, Haþim Kýlýç, Belde belediyelerinin yerel seçimlere katýlýmýyla ilgili Danýþtay kararýný kastederek bunun Anayasaya hükümlerini hiçe saydýðýný “Mahkeme Açýklamasý” olarak açýkladý. Ve kýyamet ondan sonra koptu. Mahkeme’nin toplam sekiz üye ve yedek üyesi böyle bir açýklamadan haberleri olmadýðýný ve açýklamanýn içeriðine katýlmadýklarýný açýkladýlar. Anayasa Mahkemesi Baþkaný, böylece bizzat kendi arkadaþlarý tarafýndan yalanlanmýþtý; üstelik bütün dünyanýn gözü önünde. Bu durum, TC tarihinde bir ilkti. Ýlk defa, Anayasa Mahkemesi gibi düzen açýsýndan dokunulmaz bir güvenlik sübabýnýn çatladýðý alenen ortaya çýkýyordu. Benzetme yerindeyse, düzenin sigortasý atmýþtý ve kralýn çýplak olduðu herkes tarafýndan görülmüþtü. Anayasa Mahkemesi’ndeki bu çatlaðýn bu þekilde ortaya çýkmasý, tekelci sermaye sýnýfý için kabul edilebilecek bir durum deðildi. Çünkü tekelci sermaye sýnýfý, bu kurumu her tartýþmanýn dýþýnda tutmaya büyük bir özen gösteriyor, bu þekilde yýpranmasýný önlemeye, korumaya çalýþýyordu. Anayasa Mahkemesi’ni, kitlelerin gözünde “saygýnlýðýný” koruyan, yeri geldiðinde “hakemlik” rolünü oynayabilecek, düzenin bir sigortasý olarak elde tutuyordu. Tekelci sermaye sýnýfýnýn evdeki hesaplarý çarþýya uymadý. Devrimin aðýr baskýsý altýndaki devlet kurumlarý, bizzat geliþmeler tarafýndan politik tartýþmalarýn ortasýna çekildikçe ve tekelci sermaye sýnýfý arasýnda hem devrimin bastýrýlmasý hem de bunun bir uzantýsý olarak devlete, politik iktidara egemen olmasý kavgasý derinleþtikçe bu kurumlar arasýndaki bölünme de derinleþti. Ve nihayet bölünme en tepedeki kuruma kadar ulaþmýþtý. Anayasa Mahkemesi’ndeki bölünmenin burjuvazi açýsýndan vahametinin anlaþýlmasý için þöyle bir benzetme de yapýlabilir: Genelkurmay Baþkanýnýn diðer kuvvet komutanlarý tarafýndan tüm toplum önünde yalanlanmasý (daha açýk bir ifadeyle ‘yalancý’ ilan edilmesi) ne anlam ifade ediyorsa Mahkeme Baþkaný Haþim Kýlýç’ýn bu muameleye tabi tutulmasý ayný anlamý ifade ediyor. Tartýþma tehlikeliydi. Tehlike taraflarýn kendilerinden gelmiyordu; ama burjuva devletin her türlü tartýþmadan uzak tutularak yýpranmadýðý varsayýlan bu kurumunun itibarýnýn yerlerde sürünmesinden ileri geliyordu. Tekelci sermaye sýnýfý, devlet erkânýyla, muhalefetiyle, hükümetiyle, basýnýyla bu tehlikenin farkýna çabuk vardýlar ve geçici bir ateþkesle tartýþmayý kestiler. Fakat elden ne gelir ki, ilk tartýþmada olan olmuþ, testi yere düþürülüp kýrýlmýþtý. Yere düþüp kýrýlýnca testinin tüm gizemi de buharlaþýp yok oldu. Kýsa süren bu hengâme sayesinde öðrendik ki, burjuva hukukun bu en üst, en “saygýn”, en “dokunulmaz” kurumunun baþý bir hukukçu deðilmiþ. 70’li yýllarda üniversiteye giremeyen lise öðrencilerinin kapaðý attýðý bir Akademi mezunuymuþ. Yani tahsilinin niteliðine bakarak söyleyecek olursak, normal koþullarda, en fazlasýndan Muhasebe Baþmuþaviri ya da bilemediniz bir ilin defterdarý olabilecek bir kiþi burjuva hukuk sisteminin baþýnda duruyor. Ýþin bu yaný, iþçi sýnýfýný ve devrimci güçleri, faþist devletin periþanlýðýný, çürümüþlüðünü, çöküþ halini gösterdiði kadarýyla ilgilendirir, daha fazla deðil. Sorunun asýl önemli yanýna gelirsek.. Bu son örnek, faþist devlet içindeki bölünmeyi bir kez daha gözler önüne serdi. Devlet kurumlarý hem birbirlerine karþý hem de kendi içlerinde bölünmüþ durumda. Yargýtay hükümete karþý; Danýþtay Anayasa Mahkemesine karþý; Polis örgütü Jandarmayla çatýþma halinde; MÝT, önüne gelenin tekme attýðý þamar oðlanýna dönmüþ, Yargýtay’la Danýþtay Anayasa Mahkemesi ve Hükümete karþý… Liste böyle uzayýp gidiyor. Faþist devlet kurumlarýnýn kendi içindeki bölünmeleri karþý devrim cephesi açýsýndan daha vahim bir tablo ortaya çýkarýyor. Yargýtay,

6

Yargýnýn bütünü, Anayasa Mahkemesi, Danýþtay, MÝT, üniversite, bürokrasi vb kurumlar þiddetli bir bölünmenin içinde. Ýçlerindeki bölünme iyice açýða çýkmayan iki önemli kurum kalýyor geriye: polis ve ordu. Fakat bu iki kurumun da derinden derine ve þiddetli bir bölünme içinde olduðunu düþünmek için pek çok neden var. Egemen sýnýfýn politik egemenlik aygýtýndaki bölünme, devrimci durumun olgunluðunu ele veren önemli bir ölçüttür. Bölünme, sadece egemen sýnýfýn içinde bulunduðu bunalýmý yansýtmakla kalmýyor fakat ayný zamanda devrimin burjuva sýnýf üzerinde ne denli güçlü bir baský yaptýðýný da ortaya koyuyor. Ekonomik kriz, ona eþlik eden politik kriz ve bunlardan beslenen toplumsal devrim faþist devletin temel kurumlarýný çatýrdatýyor.

Merhaba, İnsanlığın Umudu Küba’ya... Merhaba, İnsanlığın Onuru. Yiğit Küba Halkına... Merhaba Küba’nın 50 Şanlı Devrim Yılına...

1 Ocak 1959’da Che’nin komutasındaki gerilla güçleri Santa Clara’yı ele geçirdiklerinde, ezilen ve sömürülen Küba halkı yeni bir dünyaya merhaba derken; yürünmesi gereken yolun umutlu, bir o kadar da zorlu olduğunun bilincindeydiler. Bu bilinç; emperyalizmin her türlü tehdit, baskı ve ambargosuna rağmen Küba Halkının 50 yıldır dimdik ayakta kalmasını ve ne pahasına olursa olsun devrimin bu mevzisinin korunmasını sağlamıştır. Emperyalist-kapitalist sistemin başından beri Küba Devrimi’ne şiddetli saldırılarını yöneltmesinin nedeni Küba’nın sosyalizmin canlı örneği olarak bütün dünya halklarına esin kaynağı olmasıdır. Küba ayakta kaldıkça ezilen halklar bu canlı örneği izleyecek ve yeni bir dünya yaratma eyleminden vazgeçmeyeceklerdi. Bu bilinçle hareket eden Fidel, 90’lı yılların başında “sosyalizm öldü” naralarıyla kendilerini dünyanın efendisi ilan edenlere karşı; “Hayır, herkes bilmelidir ki, bu devrim bir milim gerilemeyecek” diyerek devrim ateşini daha da yükselteceklerini haykırıyordu. Fidel’in öncülüğünde Küba Halkı omuzladıkları tarihsel rolün sorumluluğu ve onuruyla rol aldılar. Her türlü emperyalist abluka, yaptırım ve dayatmalara rağmen ekonomilerini düzlüğe çıkarmakla kalmayıp, sağlık ve eğitim alanında dünyanın en ileri ülkesi konumuna yükseldiler. Dünya devriminin bir mevzisi olan Küba, başta Amerika kıtası olmak üzere diğer kıtaların birçok ülkesinin ulusak ve toplumsal kurtuluş mücadelelerinde ilham kaynağı oldu ve olmaya devam ediyor. Bugün emperyalist-kapitalist sistem büyük bir çöküş içinde. Ömrünü biraz daha uzatabilmek için attığı her adımda, insanlığı daha büyük acılara sürüklemekten başka bir seçeneği kalmayan sermaye düzeni ne yaparsa yapsın artık miadı dolmuş, can çekişen bu sistemi ayağa kaldırma şansına sahip değil. Dünya proletaryası ve ezilen halklar sermaye düzenine karşı dünyanın dört bir yanında ayakta ve emperyalist-kapitalist sistem temellerinden sarsılıyor. Fidel ve yoldaşları Küba’da devrime hazırlanırken “içinde bulunduğumuz an devrimcidir” diyor ve devrimci yöntemlerin gerçekliliğini savunuyorlardı. Küba Halkı bu yöntemlerle geleceğini ve özgürlüğünü kazandı. Sosyalizme ulaştı. Bugün içinde geçmekte olduğumuz süreç tüm dünya halkları için bu tarihsel bir “an”dır. Dünya proletaryası ve ezilen halklar ancak ve ancak devrimci yöntemlerle kendi iktidarlarının yolunu açıp, özgürlükler dünyasına ulaşabilir ve yeni yeni Küba’lar yaratabilirler. 50. yılını kutladığımız Küba Devrimi, komünizm mücadelesinde ki tarihsel rolünü sürdürüyor. Küba sokaklarından yükselen “Ya Sosyalizm Ya Ölüm” sloganı, dünyanın dört bir yanında “ya devrim ya ölüm” sloganına dönüşüyor. Bir kez daha selam olsun Küba’nın 50. yılına... Selam olsun Yüzyılımızın Komünü’ne... Viva Cuba... Hasta la siempre... Mücadele Birliğ Platformu NOT: 5 Ocak günü Küba Büyükelçiliği’ne sunulan metindir

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009


Yeni Evrede

Politik Çevirme

SEÇÝM AÇILIMI MI, DÝZ ÇÖKÜÞ MÜ?

Mücadele Birliði

Tarihte bazý olaylar vardýr ki, beton zemine çakýlan murç demiri etkisi yaratýrlar. Yine de, yapý ustalarý çok iyi bilir, sert bir betonu kýrmak için bir tek murç yetmez, ayný anda balyoz darbelerine maruz kalmalýdýr. Açýklananýn kendisi kadar, yapýldýðý gün de dikkat çekmiþti. Çatýþmada ölen binbaþýnýn cenazesi kaldýrýlýrken, bizzat bakanýn aðzýndan öðrenmiþtik, Ýmralý’ya yeni mahkumlarýn gideceðini. Dokuz yýldýr tekelci sistemin bu konudaki son derece katý tutumunu bilenler, betona çakýlan murçun sesini apaçýk duymuþ olmalýlar. Hele ki, bu adýmýn, Kürt halkýnýn ayaklanmasý ertesine denk geliþi, bu konuda tekelci egemenliðin geri adým attýðý fikrini güçlendirdi. Derken, kuruluþu yýllardýr sümen altýna itilen, bürokrasinin karanlýk koridorlarýnda boðulup giden Kürtçe-TV, bir anda, istihbaratçý bir bürokratýn elinde, ete-kemiðe bürünmeye baþladý. Televizyonun kuruluþu için yardýmý istenen kiþiler içinde, seçimlerde Kürtçe konuþtuðu için halihazýrda 5 yýl cezasý bulunan Orhan Miroðlu da var. Bir haber de Hakkari’den geldi. Yeni kurulan üniversitenin rektörü, Kürt dili üzerine bir bölüm açmak üzere YÖK’e baþvurdu. Onu, Mardin’deki Artuklu Üniversitesi izledi.YÖK, bu adýmlarý desteklediðini açýkladýðý gün, DTP’nin meclisteki Kürtçe konuþmalarý “Bilinmeyen bir dil” olarak zabýtlara geçiyordu. Bunun gibi daha pek çok çeliþkilerle dolu, titrek, güdük, kaþýkla verip kepçeyle alan adýmlar atmak, Türk tekelci sermayenin karakterine uygundur. Ýyi ama neden þimdi? Hemen ilk akla gelen, bu adýmlarýn yerel seçimlere yönelik aldatmacalar olduðudur. Özellikle AKP’nin son dönemde gerçek yüzünü açýða çýkartan “Ya sev ya terket” benzeri söylemler ve de baþbakanýn Kürdistan illerini ziyareti sýrasýnda yaþananlar, bu partinin Kürt halký içindeki siyasi etkisinin artýk sýfýra yakýn olduðunu göstermiþti. Bazý küçük adýmlarla yerel seçimler öncesi imajýný tazelemek istiyor olabilirdi. Fakat pek çok ciddi gözlemci, AKP’nin bu ve benzeri ‘açýlým’ söylemlerinin artýk Kürt halký içinde “bir aldatmaca” olarak algýlandýðýný belirtmekte. Yani, bu küçük adýmlarýn yerel seçimlerde AKP’ye katkýsý çok daha küçük olacaktýr. O zaman, “neden þimdi?” sorusunun cevabýný baþka yerlerde de aramalýyýz. Marksizm bize, toplumsal geliþmeleri, öncelikle iç sýnýf dinamikleri açýsýndan deðerlendirmemiz gerektiðini öðretmiþtir, dýþ etkenler, ancak bu temel üzerinde bir anlam ifade edebilirler. Ýmralý’daki inþaat, Kürtçe-TV, üniversitelere Kürt diliyle ilgili bölümlerin açýlmasý gibi olaylar, en baþta ezilen Kürt halkýnýn, düzen üzerinde kurduðu muazzam devrimci baský sonucunda ortaya çýkabildiler. Ancak, bütün bir mücadele tarihi göstermiþtir ki, Türk tekelci sermayesinin politik esneklik yeteneði yoktur. Sermaye birikiminin güçsüz oluþu; büyük korku ve endiþelerden beslenen bir tarihsel sýnýf karakteri; karþý-devrim cephesindeki büyük çýkar çatýþmalarý vb. nedenler, Türk tekelci sermaye düzenini ancak gerçek bir devrimle parçalanabilecek katýlýkta bir betona dönüþtürmüþtür. Ancak, Türk tekelci sermayesinde bulunmayan esneme yeteneði, emperyalist sermayede vardýr. Bu yetenek bir dönem Avrupa Birliði hayallerinin emekçiler üzerinde etkili olmasýný saðlamýþtý. AB emperyalizmi Türk tekelciliðini adeta arkasýndan ite ite, bu hayallere zemin hazýrlayan küçük adýmlar atmasýný saðlýyordu. Ve, ne zaman

AB emperyalizminin bu yöndeki çabalarý zayýflasa, Türk tekelci sermayesi, yine o eski katý, korkak ve esnemez postuna bürünmekte hiç gecikmiyordu. Çünkü ancak o post içinde kendini bir parça güvende hissedebiliyor. Devrim karþýsýnda esnemek zorunda kalmak, Türk sermayesinin hücrelerine dek iþlemiþ tüm korkularý ayaklandýrmaya yetiyor. Öyleyse, yukarýda andýðýmýz geliþmeleri deðerlendirirken, yalnýzca iç dinamikleri deðil, dýþ dinamikleri ve emperyalist politikalarýn konjoktürel yönelimlerini hesaba katmak gerektiðini hatýrlamanýn tam zamanýdýr. Bu konjonktürel yönelimin ne olduðuna dair en güçlü ipuçlarýný, Graham Fuller’in açýklamalarýnda bulabiliyoruz. Çok uzun yýllar Ortadoðu’da CIA þefi olan Fuller, -ve yeniden gazete manþetlerine çýktýðýna göre Obama kabinesinin Ortadoðudan sorumlu danýþmaný olacaðýný göz önünde tutarak-, þu sözleriyle oldukça dikkat çekti: “Türkiye, Kürt sorunu tarafýndan rehin alýnmýþ durumda. Mutsuz bir Diyarbakýr, Türkiye’yi bölgede güçsüz bir hale getirir ve Kürt sorununu manipule etmek isteyen düþmanlarýnýn yönelimlerine karþý savunmasýz kýlar. Bu, Türkiye’nin Irak, Ýran ve Suriye ile iliþkilerinde elini baðlayan bir unsur olur. Ancak, mutlu bir Diyarbakýr, Türkiye’nin dýþ siyasetinde kullanabileceði çok önemli bir araç olacaktýr.” Ortadoðu’nun bugünkü korkunç durumundan sorumlu, boðazýna dek kana, pisliðe batmýþ bir CIA þefinin aðzýndan çýkan “mutlu Diyarbakýr” sözleri, elbette altý yaþýnda bir çocuðu bile kandýramaz. Bu kan kokan aðýzdan çýkan “mutlu Diyarbakýr”, çok daha büyük acýlarýn yaþanacaðý bir hesabýn parçasý olduðundan kimsenin kuþkusu olamaz. Fuller’in aðzýnda gevelediði ABD yönelimi bellidir. Ortadoðu’da artýk iyice kaybolmaya yüz tutmuþ hegemonyasýný yeniden kazanmak için ABD, çok kanlý adýmlar atacak, çok kanlý savaþ tohumlarý ekecektir. Ve bunu yapabilmesi için, Türkiye’ye ve ordusuna fena halde ihtiyacý var. ABD’nin bölgeye yönelik planlarý içinde, Türkiye ile Güney Kürdistan Federe devletini ayný kareye sokmanýn önemi biliniyor. Hatta, gazeteci Enis Berberoðlu, bugünlerde Ankara’nýn kapalý kapýlarý ardýndan, Güney devleti ile Türkiye’nin bir federasyonla birleþtirilmesi fikrinin tartýþtýrýldýðýný iddia ediyor. Ancak kapalý kapýlar ardýndan çýkamayacak bir tartýþmadýr bu... Fuller ise, daha gerçekçi bir yol öneriyor; tüm bölgenin siyasi baþkenti, hatta tüm Kürt halký üzerindeki etkisi bakýmýndan Erbil’den daha önemli olan Diyarbakýr’ý mutlu edin diyor. Böylece, Güney Federe devletiyle daha rahat bir ittifak geliþtirebilecek, Türk ordusunun tüm enerjisini alýp götüren çatýþmalar son bulacak ve ortaya çýkan bu yeni denge sayesinde ABD, Ýran ve Suriye üzerinde daha kanlý hesaplar güdebilecektir. Ancak, Fuller ve onun gibi düþünenlerin unuttuklarý bir þey var. Amed’i mutlu etmek onlarýn harcý deðil. O kadar çok acý çekildi, araya o denli büyük bir kan denizi girdi ki, Amed ancak bu iç savaþýn zaferiyle mutlu olabilir; topraklarýnda halen kimliði belirsiz yüzlerce insan kemikleri bulunan bir Amed, açlýðýn ve ezilmiþliðin küçücük çocuklarý bile alev topuna döndürdüðü Amed, ancak karþý-devrimin kalbine çakýlan bir murç demirinden mutluluk duyacaktýr.

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

7


ÝSRAÝL DÖKTÜÐÜ KANDA BOÐULACAK

Filistin

Siyonist Ýsrail’in Filistin halkýna saldýrmasýnýn ardýndan elbette bizler de izleyemeyiz. Yoldaþlarýmýz Denizler, Cevat Saimler, Teðmen Aliler, Ýmam Ateþler nasýl boþ durmayýp Filistin halkýnýn yanýnda savaþmýþ onlarýn intifadasýna omuz vermiþse biz Leninistler de baþlarýna bombalar yaðarken taþlarla, sopalarla, silahlarla savaþan Filistin halkýnýn bu savaþýna omuz vermeden duramayýz. Bu devrimci olmanýn, Leninist olmanýn gerekliliðidir. Bu bilinçle bizler de 4 Ocak Pazar günü saat 14.00’da bir eylemle Filistin halkýnýn sesine ses olmaya, onlarýn intifadasýný Taksim sokaklarýna taþýmaya karar verdik. Ve saat 14.00’ý biraz geçerken Galatasaray Lisesi önünde bayraklarýmýzý ve “Filistin Halký Devrimle Özgürleþecek, Savra Savra Hatta Nasr !” ve “Mücadele Birliði” pankartýmýzý açarak eylemimize baþladýk. Hemen öncesinde Taksim’de yapýlan diðer eylem ve yürüyüþlere katýldýðýmýzdan sesimiz biraz kýsýlmýþ olmasýna raðmen Taksim sokaklarýný “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Savra Savra Hatta Nasr”, “Savaþ Savaþ Zafere Kadar”, “Ýsrail Döktüðü Kanda Boðulacak”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” ve “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her þey Emeðin Olacak” sloganlarýmýzla inlettik. Daha eyleme baþlar baþlamaz çevredeki insanlarýn olumlu tepkilerini, destekleyen bakýþlarýný, alkýþ ve ýslýklarýný yanýmýzda hissettik. Hemen yaný baþýmýzda üç otobüsle ve bir panzerle bekleyen çevik kuvvete aldýrýþ etmeden eylemimizi sürdürerek basýn açýklamamýzý okumaya baþladýk. “Ýsrail, Filistin’e gökten ölüm yaðdýrýyor. 27 Aralýk günü, Filistin halký, siyonist Ýsrail’in ölüm kusan savaþ uçaklarýnýn sesiyle uyandý. ‘1967 savaþýndan bu yana en kapsamlý hava saldýrýsý’ diye geçiyor ajanslar. Filistin topraklarý yerde ölü yatan evlatlarýnýn kanlarýyla sulandý bir kez daha.(...) Siyonistlerin saldýrýsý karþýsýnda dünya emekçi halklarý ayaða kalktý. Saldýrý duyulur duyulmaz dünyanýn dört bir tarafýnda eylemler birbirini kovaladý. Gerici Arap devletleri, Ýsrail’e sessiz destek verirken Arap halký her yerde protesto gösterileri düzenliyor. Filistin Devrimi, enternasyonal karakterini bir kez daha gösterdi. Dünya halklarý, Ýsrail’e karþý ayaða kalkarken gerçekte emperyalist- kapitalist sisteme karþý savaþmýþ oluyorlar. Tüm dünya gericiliðinin Ýsrail’in arkasýnda olduðunu dünya emekçi halklarý gayet iyi biliyor. Siyonist þefler ‘þimdi savaþ zamaný’ diyorlarsa, biz de þimdi Ýsrail siyonizmine, emperyalizme, kapitalizme, her türlü gericiliðe karþý eylem zamanýdýr diyoruz. Onlarýn yaktýðý ateþ kendilerini yakacak; bundan þüphe yok. Týpký Atina’da bir gencin polis tarafýndan katledilmesinin Yunanistan’ý tutuþturan bir kývýlcýma dönüþmesi gibi bu katliam da her yerde devrim ateþini tutuþturan bir kývýlcýma dönüþecektir” dediðimiz basýn açýklamamýzý bitirdikten sonra yeniden sloganlarýmýzý atarak en önde Filistin bayraðýmýz ve pankartlarýmýzý açarak Taksim Meydaný yönüne yürüyüþe baþladýk. Yol boyunca yaptýðýmýz konuþmalar ve sloganlarýmýzýn etkisiyle çevredeki insanlar durup bizi dinliyor. Sloganlarýmýza alkýþlarla destek veriyorlardý. Hatta bir grup genç bizleri görerek yanýmýza gelmiþ ve kortejimize katýlarak bizimle birlikte yürümeye baþlamýþtý. Ýnsanlarýn bu desteðini gördükçe Filistin halkýnýn gerçekten yalnýz olmadýðýný tüm dünya halklarýnýn Filistin halkýnýn acýlarýný paylaþtýðýný bir kez daha bilince çýkarýyor ve sloganlarýmýzý daha gür atýyor ve çevredeki insanlara çaðrýlar yapýyorduk. “Biz bugün burada yürürken Filistin halkýnýn baþýna bombalar yaðýyor, Biz burada yürürken Filistin halký tankýyla topuyla gelen siyonizme karþý taþlarla savaþýyor. Biz bugün burada yürürken emperyalist- kapitalist sistem dünya halklarýna karþý en acýmasýz savaþýný sürdürüyor. Filistin’de ölen ÝNSANLIKTIR, Filistin’de ölen dünya halklarýnýn geleceðidir. Gelin buna hep birlikte DUR diyelim. Gelin Filistin’de ölen çocuklar için, direnen halklar için SESÝMÝZE SES katýn.” Ýnsanlarýn desteði ve alkýþlarý eþliðinde sloganlarýmýzla bir süre daha yürüdükten sonra eylemimizi bitirdik ve Yüzyýlýn Komünü Küba’nýn 50. yýlý için Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde yapýlacak etkinliðe katýlmak üzere sanat merkezine çýktýk.

8

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

FÝLÝSTÝN’E DESTEK EYLEMLERÝ HER YERDE

Türk-Ýþ Ýstanbul Þubeler Platformu Temsilciler Kurulu, “Herkese Saðlýk, Güvenli Gelecek” Platformu’yla birleþtiði bir eylem çaðrýsýnda bulundu. 7 Ocak Çarþamba günü saat 12.00’de Tünel’de toplanan 3 binden fazla iþçi ve emekçi, buradan Taksim Meydaný’na doðru yürüyüþe geçti. Galatasaray Lisesi’ne varýldýðýnda polis yürüyüþe müdahale ederek, yürüryüþü engellemeye çalýþtý. Kýsa süren engellemenin ardýndan, iþçi ve emekçi kitlesi sloganlar, ýslýklar ve alkýþlar eþliðinde yürüyüþe devam etti. Bizler de, Mücadele Birliði pankartýmýz ve Deniz Gezmiþ siluetli bayraklarýmýzla iþçi ve emekçilerin yanýndaydýk. Sýk sýk “Ýsrail Döktüðü Kanda Boðulacak”, “Filistin’de Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Savra Savra Hatta Nasr”, “Savaþ Savaþ Zafere Kadar”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Filistin Faþizme Mezar Olacak”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” sloganlarýný hep bir aðýzdan attýk. Yürüyüþ ikinci olarak, Taksim Meydaný’na çok yakýn (yaklaþýk 100 metre kala) bir yerde kesildi. Kitlenin bu seferki öfkesi görülmeye deðerdi. Bu sýrada bir iþçi; “Bu barikatý bize deðil, gidin Ýsrail’e kurun” dedi. Tepkiler gitgide çoðalýyordu. Bizler olasý durum için Deniz bayraklarýmýzý alýp polis barikatýnýn olduðu yere doðru yöneldik. Sonrasýnda kitlenin kararlý duruþu ve sendikanýn da tavrý üzerine kitle Taksim Meydaný’na ulaþtý. Meydan’da yapýlan basýn açýklamasýnýn ardýndan, bir sonraki “Filistin Halký Ýle Dayanýþma Eylemi” için tekrar buluþacaklarýnýn duyurusunu yapýp eylem sonlandýrýldý.


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

ANTEP’TE FÝLÝSTÝN ÝÇÝN YÜRÜYÜÞ VE BASIN AÇIKLAMASI

3 Ocak Cumartesi günü saat 14:00’te Antep Mücadele Birliði Platformu tarafýndan Filistin’de yaþanan katliamla ilgili yürüyüþ ve basýn açýklamasý düzenlendi. Antep’in en yoðun alýþveriþ merkezi olan Gaziler Caddesi üzerinde yapýlan yürüyüþ sýrasýnda “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Filistin Halký Devrimle Özgürleþecek”, “Her Yer Filistin, Hepimiz Filistinliyiz”, “Savra, Savra Hatta Nasr”, “Savaþ, Savaþ Zafere Kadar”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” sloganlarý atýlýrken, yapýlan ajitasyon konuþmalarý ile Antep emekçileri Filistin Halký ile dayanýþmaya davet edildi. Uzun bir dönemden beri ilk defa bir yürüyüþe sahne olan Gaziler Caddesi’nde bulunan insanlar da yürüyüþ kortejine alkýþlar ve sloganlarla destek olurken korteje girip yürüyüþe katýlanlar da Filistin Halký’nýn yanýnda yer aldýklarýný gösterdiler. Halkýn yoðun ilgisi altýnda gerçekleþen yürüyüþün ardýndan Balýklý Parký’na varýldýðýnda okunan basýn açýklamasýnda, son yaþanan saldýrýnýn Ýsrail’in Filistin’e ilk saldýrdýðý tarih olan 1967’den bu yana gerçekleþtirilen en kapsamlý hava saldýrýsý olduðu ve ölü sayýsýnýn 400’ü, yaralý sayýsýnýn binleri aþtýðý anlatýlarak emperyalist sistem ve iþbirlikçisi faþist devletlerin siyonist Ýsrail’in faþist saldýrýlarýna sessiz kalarak bu saldýrýnýn tarafý olduklarýný gösterdikleri belirtildi. “Burada, Türkiye ve Kürdistan halklarýna büyük görevler düþtüðünün altýný çizmek gerekir. Çünkü Ýsrail’in bölgedeki en önemli müttefiki Türk Devleti ise, Türkiye ve Kürdistan Devriminin en önemli müttefiki de Filistin Devrimidir” denilen basýn açýklamasý þöyle devam etti: “Baþbakan’ýn ilk katliam haberinden sonra döktüðü timsah gözyaþlarý kimseyi kandýramaz. Þunu herkes biliyor ki, siyonist

þeflerin hareket rahatlýðý emperyalistlerle birlikte Türkiye’den aldýklarý güvence sayesindedir. Daha birkaç gün öncesinde Ýsrail baþbakaný, yani bu savaþ emrini veren katil, Türkiye Baþbakaný ile kol kola, ancak evinde hissedebileceði bir rahatlýk içinde dolaþýyordu. Emperyalist sistem dünya halklarýna karþý baþlatmýþ olduðu savaþý hýz kesmeden sürdürüyor. Emperyalist ve kapitalist sistemin kendini var etmek ve halklarý baský altýnda tutmak için savaþtan baþka çýkýþ yolu yok. Dünya kapitalist sisteminin krizi derinleþerek devam etmekte. Emperyalist sistem, tarihin çöplüðüne gidiþini bir gün daha erteleyebilmek için yoksul halklara saldýrýyor. Yýllarca devrimin ocaðý olan Filistin’i ve Filistin halkýný kanla boðmaya çalýþýyor. Yýllardan beri Filistin devrimi, dünya halklarýna örnek yaratmaya devam ediyor. Yoksul dünya halklarý, enternasyonal dayanýþmayý, Filistin halkýnýn yanýnda yer alarak, ayaklanmalarla gösteriyor. Filistin Devrimi dünya devrimci hareketi ile enternasyonal temelde her türlü dayanýþma örneðini gösterdi ve göstermeye devam ediyor. Bütün bunlardan kaynaklý, Siyonist Ýsrail ve destekçisi emperyalistlerin, halklara karþý baþlatmýþ olduðu dünya savaþýnýn ilk ayaklarýndan biri Filistin devrimini kanla boðmaktýr ve bunun için harekete geçiyorlar. Dünya iþçi ve emekçi halklarý da emperyalist ve kapitalist sisteme karþý, Filistin ile enternasyonal dayanýþma eylemlerini ve kendi burjuva faþist devletlerine karþý mücadeleyi yükseltmelidirler. Bu katliamlarýn sebebi kapitalist özel mülkiyettir. Filistin halkýnýn ve dünya yoksul halklarýnýn özgürlüðü ancak kapitalist özel mülkiyetin yýkýlýp, yerine ortak mülkiyetin konmasýyla mümkündür.” Açýklama sloganlarla sona erdi. 131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

Filistin

ANTEP’TE BASIN AÇIKLAMASI

9 Ocak Cuma günü Antep’te sendikalar ve demokratik kitle örgütlerinin katýlýmýyla Filistin’de yaþanan katliamý protesto etmek amacýyla bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Saat 18:00’de baþlayan eyleme katýlan 200’ü aþkýn insan sloganlarýný Filistin için haykýrdýlar. Mücadele Birliði Platformu’nun kýzýl bayraklar ve dövizlerle alana girmesiyle “Filistin Devrimle Özgürleþecek” sloganý alkýþlarla karþýlandý. “Zafer Savaþan Filistin’in olacak”, “Savra Savra Hatta Nasr – Savaþ Savaþ Zafere Kadar”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Her Yer Filistin Hepimiz Filistinliyiz” sloganlarý da yoðun bir katýlýmla alanda yankýlandý. Basýn açýklamasýný Emek Platformu adýna Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu baþkaný Nihat Bencan okudu. Bencan, yaptýðý konuþmada bir halkýn katledildiðini, günlerdir Gazze’yi havadan, karadan, denizden kuþatan ve bombalayan Ýsrail Devleti’nin soykýrým uyguladýðýný, uluslararasý hukukun ihlal edildiðini ve insanlýk suçu iþlendiðini belirterek dünyayý yönetenlerin duyarsýzlýðýna isyan ettiklerini söyleyerek þöyle devam etti: “Bugün hepimiz Filistinliyiz. Ölü bebeðini aðlayarak kucaðýnda taþýyan babayýz, çocuðunu yitiren anneyiz, bir genç kýzýn doyamadan yitirdiði sevgilisiyiz, savaþta doðup, savaþta büyüyen Gazzeli çocuðuz.” Açýklama tüm ülkede her gün saat 18:00’de Filistin için 3 dakika boyunca ses verme eylemi yapýlacaðýnýn duyurulmasýyla son buldu. Eylem sonunda sloganlar yine Filistin Halký’nýn devrimle özgürleþeceðini duyuruyordu. FÝLÝSTÝN HALKI DEVRÝMLE ÖZGÜRLEÞECEK! YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!

9


Yeni Evrede

Filistin

Mücadele Birliði

ANTEP’TE FÝLÝSTÝN HALKINA DESTEK YÜRÜYÜÞÜ

Tekelci kapitalizm, içinde bulunduðu büyük krizden çýkýþ yolu olarak baþvurduðu savaþ ve katliamlara her geçen gün bir yenisini ekliyor. ABD emperyalizminin Büyük Ortadoðu Projesi dahilinde Ortadoðu halký bombalarla katlediliyor. ABD emperyalizminin Ortadoðu’daki yansýmasý Ýsrail, geçtiðimiz günlerde Filistin halkýna karþý yaptýðý hava saldýrýsý ile yüzlerce insaný katletti. Gerekçe olarak da kuruluþ amacý devrimci, ilerici güçlere alternatif olarak dinci, gerici bir anlayýþla emperyalizmin oyunlarýný uygulamak olan Hamas’ýn ateþkese uymamasýný gösterdi. Tamamýyla oyundan ibaret olan bu gerekçeyle, yapýlan katliam haklý kýlýnmaya çalýþýlýyor. Ýsrail tarafýndan Filistin’e yapýlan bombalý saldýrý, ülkemizde’de protesto ve eylemlerle karþýlanýyor. Bunlardan biri de Antep emekçileri tarafýndan gerçekleþtirildi. Antep Emek Platformu 31 Aralýk Perþembe günü, Yeþilsu Parký’nda saat 12:00’de bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. “Filistin Devrimle Özgürleþecek”, “Kahrolsun ABD Emperyalizmi”, “Her Yer Filistin, Hepimiz Filistinliyiz”, “Yaþasýn Filistin Halkýnýn Direniþi”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir” sloganlarý ile yürüyüþe geçildi. Emekçiler, Yeþilsu Parkýndan, Maarif Meydaný’na kadar slogan, ýslýk ve alkýþlarla “Antep Halký Filistin’e Sahip Çýk” sloganlarýyla antep halkýný eyleme davet ettiler. Yoldan geçenler ise alkýþlarla eylemi sahiplendiklerini gösterdiler. Mücadele Birliði Platformu tarafýndan da “Filistin Devrimle Özgürleþecek”, “Savra Savra Hatta Nasr, Savaþ Savaþ Zafere Kadar”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Ola-

cak”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” yazýlý “Mücadele Birliði” imzalý dövizler açýldý. Maarif Meydaný’na gelindiðinde sloganlar durmadan devam ediyordu. Antep Emek Platformu adýna Türkiye Motorlu Taþýt Ýþçileri Sendikasý (TÜMTÝS) Antep þubesi baþkaný Muharrem Yýldýrým’ýn okuduðu basýn açýklamasýnda; “Ýsrail yönetimi 2006 yýlýnda bir askerini kurtarma bahanesiyle Filistin’e yönelik baþlattýðý, ayný gerekçeyle geçen yýl Lübnan’ý da kapsayan saldýrýsýndan sonra, geçtiðimiz günlerde bu saldýrýlara bir yenisi daha eklendi. 60 yýldýr Filistin’de bir soykýrým yaþanýyor. Emperyalistlerin himayesinde, Filistin vatanýnda kurulan Ýsrail devleti, Hitler faþizminin yahudilere uyguladýðý soykýrýmýn bir benzerini Filistinlilere kendisi uyguluyor. 60 yýldýr onbinlerce Filistinli katledildi. Bazen mülteci kamplarýnda kurþuna dizildi, bazen hastaneleri, bazen de okullarý havaya uçuruldu Filistin’in. Siyonistler bu defa Gazze’yi bombalýyor. Filistin, verdiði kayýplar bakýmýndan tarihin en

büyük saldýrýsý ile karþý karþýya, Emperyalistler ve onlarýn himayesindeki Siyonistler, bu vahþeti aklamak için Hamas’ýn ateþkesi uzatmamasýný gerekçe gösteriyorlar. Saldýrýnýn gerekçesini bu defa Hamas olarak açýklýyorlar. Oysa aylardýr süren ambargo, açlýk ve zulüm, katliamýn bir parçasý ve habercisi deðil miydi? Aylardýr süren zulüm ve ambargoya sessiz kalan, baþta ABD olmak üzere AB’li emperyalistler, Hamas’ý suçlamakla Ýsrail’i temize çýkarabileceklerini mi sanýyorlar?... Emperyalist politikalarýnýn destekçisi ve uzantýsý olmakla ve ABD’nin stratejik ortaðý olmakla övünen AKP ve baþbakanýndan, baþka bir þey de beklenemez zaten. Nitekim gizli ve açýk anlaþmalar yapýlan, stratejik ortak olduðu ilan edilen Ýsrail Siyonizminin son katliamýna karþý Birleþmiþ Milletler genel sekreterine ‘sert’ bir þekilde telefon etmenin dýþýnda hiç bir þey yapýlmamýþtýr. Oysa Ortadoðu’daki siyasi konumu ve gücü ile Ýsrail saldýrganlýðýna karþý Filistin halkýna en çok destek ve güven verecek ülke Türkiye’dir. Buna karþýn Türkiye’nin ABD ve AB’den baðýmsýz bir Ortadoðu politikasý yoktur. Bu baðýmlý politikanýn sonucu olarak; Türkiye, Ýsrail’in ilaçsýz ve aç býraktýðý Filistin halkýna uygulanan amborgaya karþý hiçbir þey yapmamýþtýr. Ýsrail’le ekonomik, askeri, siyasal iþbirliðine devam etmiþtir. Filistin halkýnýn kendi kaderini tayin hakkýna saygý gösterilmelidir. Yaþasýn Filistin halkýnýn direniþi” şeklinde konuþtu. Basýn açýklamasý sloganlarla sona erdi. SAVRA SAVRA HATTA NASR! YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!

ÝZMÝR’DEN FÝLÝSTÝN HALKINA BÝN SELAM

5 Ocak’ta Ýzmir’de Basmane’den Büyükþehir Belediyesi önüne kadar Ýsrail’i protesto etmek ve Filistin halkýný desteklemek amacýyla Ýzmir’deki Sendikalar DÝSK, KESK, DKÖ, kimi siyasi partiler, devrimci kurumlarýn ve Mücadele Birliði Platformu’nun da katýldýðý bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Saat 17.00’de toplanmaya baþlayan hareketler 17.30’da yürüyüþe geçti. Filistin’le ilgili pankartlarýn açýldýðý yürüyüþ sýrasýnda “Kahrolsun ABD Emperyalizmi”, “Terörizm Yalan Katliam Gerçek”, “Her Yer Filistin Hepimiz Filistinliyiz”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Katil Ýsrail Filistin’den Defol”, “Susma Sustukça Katliam Sürecek”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Baþbakan Suça Ortaktýr”, “Katil Ýsrail Gazze’den Defol”, “Diren Filistin Seninleyiz”, “Selam Selam Filistin’e Bin Selam”, “Filistin’e Özgürlük Savaþan Ýþçilerle Gelecek”, “Filistin Devrimle Özgürleþecek” sloganlarý atýldý. Yaklaþýk 5.000 kiþinin

10

katýldýðý eylem Ýsrail’e karþý öfkeyle doluydu. Eski Sümerbank önüne gelindiðinde basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Okunan basýn açýklamasýnda “Günlerdir süren hava bombardýmanýnýn ardýndan helikopterlerin ve F16 uçaklarýnýn desteðindeki kara birlikleri, geçtiðimiz Cumartesi akþamý beþ ayrý noktadan Gazze’ye girdi… Bugün Ortadoðu’da karþý karþýya olduðumuz gerçeklik, kapitalist-emperyalist sistemin bölgesel savaþ ve çatýþmalar yoluyla içine düþtüðü küresel krizden çýkma çabasýyla Ýsrail devletinin çýkarlarýnýn örtüþmesinden baþka bir þey deðildir…” deðinildi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan kýsa süreli bir gerginlik yaþandý. Gerginliðin bitiminden sonra basýn açýklamasýna son verildi. FÝLÝSTÝN HALKI YALNIZ DEÐÝLDÝR! FÝLÝSTÝN’DE TEK ÇÖZÜM YA DEVRÝM YA ÖLÜM! ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009


Yeni Evrede

Filistin

Mücadele Birliði

ESKÝÞEHÝR’ DE FÝLÝSTÝN ÝÇÝN BASIN AÇIKLAMASI

8 Ocak 2009 tarihinde Eskiþehir Anadolu Üniversitesi Yunusemre Kampüsünde Ýsrail’in Filistin’e uyguladýðý katliamý protesto etmek için basýn açýklamasý yapýldý. Eylem duyurusunun yer aldýðý el ilanlarý ve afiþlerle tüm kampüs içinde çalýþmasý yapýlan basýn açýklamasý saat 12.30’da Yurt önünde toplanýlarak Filistin bayraðý ve dövizler açarak yürüyüþle baþladý. Yemekhane önüne gelindiðinde sloganlar ve alkýþlar eþliðinde bir grup arkadaþ, yemekhane içine girerek, Filistin halkýnýn yaþamaya devam ettiði katliamý anlatarak buna sessiz kalýnmamasý gerektiðini söyledi. Alkýþlarla Filistin halkýnýn haklý mücadelesinin yanýnda olduðumuzu gösterme ve eyleme katýlma çaðrýsý yaptý. Yemekhanede yapýlan konuþmanýn ardýndan yemekhanede bulunan öðrenciler alkýþlarýyla desteklerini sunmalarýnýn ardýndan, basýn açýklamasý yemekhanenin karþýsýnda okundu. Okunan basýn açýklamasýnda 27 Aralýk’tan bu yana 700’den fazla Filistinli kardeþimizi katleden, ambargo uygulayan Ýsrail’in, emperyalist devletlerin de tam desteðini alarak Filistin özelinde, tüm ezilen sömürülen dünya halklarýna gözdaðý vermekte olduðu belirtildi. Basýn açýklamasý “Baþbakan ne Kasýmpaþalý tavrýyla ne de timsah gözyaþlarýyla bizi kandýramaz. Türkiye ve Ýsrail arasýndaki iliþkiler bize gösteriyor ki, bu iki ülke arasýnda bir birlik söz konusudur. Bunu da þu bazý

iliþkiler ve anlaþmalar açýkça göstermektedir. Ýsrail-Türkiye savunma iþbirliði, Ýsrail savaþ uçaklarýnýn Konya’da eðitim uçuþlarý yapmasý, Türkiye hava sahasýnýn Ýsrail’e kullandýrýlmasý, Türk savaþ uçaklarýnýn Ýsrail’de modernizasyonu ve hibrit tohum alýmlarý gibi bir dizi ticari ve askeri anlaþmalar. Þunu herkes biliyor ki, Siyonist þeflerin hareket rahatlýðý emperyalistlerle birlikte Türkiye’den aldýklarý güvence sayesindedir. Daha birkaç gün önce Ýsrail Baþbakaný yani bu savaþ emrini veren katil, Türkiye Baþbakaný ile

kol kola dolaþýyordu; ardýndan Cemil Çiçek birçok ülkeye asker gönderdiklerini gerekirse tekrar gönderebileceklerini açýkladý, ama emperyalistler ve iþbirlikçileri nasýl ki Irak’ta Afganistan’da ve Lübnan’da bataða saplanmýþlarsa bugün de Filistin’de bataða saplanmaya mahkûmdurlar. Þimdi emperyalist-kapitalist sistemin, Ýsrail siyonizminin savaþ çaðrýsýna cevap veriyoruz. ‘davetiniz kabulümüzdür!’ ve bizler eylem alanlarýmýzdan, üniversitelerimizden sesleniyoruz. Þimdi eylem zamaný, þimdi Filistinli kardeþlerimizle dayanýþma zamaný. Tüm emperyalistlere ve Ýsrail siyonizmine sesleniyoruz. Filistin halkýna açtýðýnýz bu savaþta emperyalist-kapitalist sisteme kin duyan tüm emekçiler, ezilen, sömürülen halk kitleleri vardýr. FÝLÝSTÝN HALKI YALNIZ DEÐÝLDÝR!” sözleriyle son verildi. “Direnen Halklar Kazanacak! Filistin Halký Yalnýz Deðildir!” yazýlý pankartýn açýldýðý basýn açýklamasýnda “Katil Ýsrail Filistin’den Defol!”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir!”, “Filistin’de Ýntifada, Irak’ta Direniþ, Amed’de Serhýldan Kazanacak!”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma!” sloganlarý atýldý. DÖB, DPG, DGH, Ekim Gençliði, ODAK/ Genç Direniþçi, Öðrenci Kolektifleri, EHP Gençliði, SDG ve Genç-Sen’in örgütlediði, YDG-M’nin destek verdiði eyleme yaklaþýk 200 kiþi katýldý. DÖB / Eskiþehir

TAKSÝM’DE FÝLÝSTÝN EYLEMLERÝ

Siyonist Ýsrail’in gazze saldýrýsýnýn ardýndan tepkiler yükselmeye devam ediyor. 4 Ocak Pazar günü Taksim Tramvay duraðýnda toplanan Herkese Saðlýk ve Güvenceli Gelecek Platformu bileþenleri bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Toplanan binin üzerinde kiþi “Katil Filistin Ýsrail’den defol” “Filistin Halký Yalnýz Deðildir” “Yaþasýn Enternasyonal Dayanýþma” al sloganlarý ile Ýsrail saldýrýsýný protesto etti. Sloganlarýn ardýndan okunan basýn açýklamasýnda “Hiçbir gerekçe, yüzlerce insanýn ölümü için geçerli bir neden olamaz. Siyonist Ýsrail bu saldýrýnýn hesabýný vermeli ve bir an önce yaptýðý saldýrýlarý durdurmalýdýr. Er ya da geç enternasyonal dayanýþma içerisinde mücadele eden halklar, bu katliamlarýn hesabýný soracaktýr. Bu böyle bilinmelidir!” denildi. Basýn açýklamasýnýn bitirilmesinin ardýndan içerisinde Mücade-

le Birliði okurlarýnýn da bulunduðu devrimci yapýlar Taksim Tünel’e yürüyüþe geçti. En önde bayraklar ve büyük boyutta Filistin bayraðýnýn taþýndýðý yürüyüþe, çevrede bulunan insanlarýn alkýþ ve ýslýklarý da eklendi. Taksim tramvay duraðýndan tünele kadar “Filistin Halký Yalnýz Deðildir” “Katil Ýsrail Filistin’den Defol” “Filistin’de Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm” sloganlarý eþliðinde yüründü. Tramvay duraðýna gelindiðinde Filistin’de Siyonist Ýsrail bombardýmaný altýnda hayatýný kaybedenler için saygý duruþu yapýldýktan sonra kýsa bir konuþma gerçekleþtirildi. Konuþmanýn ardýndan kitle daðýlarak yeniden Taksim Meydaný yönüne yürümeye baþlamýþtý ki yeniden “Filistin Halkýz Yanlý Deðildir” “Katil Ýsrail Filistin’den defol” sloganlarý atýlmaya baþlandý. Polisin müdahale etmek istemediði kitle sonradan daðýldý.

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

11


Gündem

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Emperyalizme Siyoni

ZAFER FİLİSTİN HALKININ

Dünya “görkemli kutlamalarla” girerken yeni bir yýla, dünyamýzýn bir köþesinde evlere ateþ düþüyordu. Ýsrail siyonizmi 28 Aralýk’tan beri Gazze’ye füze yaðdýrýyor. Füzeler, Filistinlilerin evlerini yerle bir ediyor, çocuklarý uykularýnda yakalýyor. Havai fiþekler deðil onlarýn üzerlerinde patlayan, etrafa kan saçan, en çok sevdiklerini onlardan ayýran, evlerini yerle bir eden Ýsrail füzeleri. Ýsrail siyonizmi, Filistinli çocuklarý katlederek Þebit Bayramý’ný kutladý. Kýsa süre içerisinde katliamýn bilançosu, birçoðu çocuk olmak üzeere 800’den fazla ölü ve binlerce yaralý... Ýsrail Savunma Bakaný Ehud Barak “þimdi savaþ zamaný” diyor. Güya bütün bunlar, Hamas’ýn Haziran’dan bu yana süren ateþkesi bozmasýna cevap niteliði taþýyor. “ Hamas ateþkesi bozdu” diye siyonizm Filistinli çocuklarý katlediyor. Filistin halký üzerine füze yaðdýrýyor. Filistin’in çýðlýðý yükseldikçe, siyonistlerin yüreði ferahlýyor, içleri huþu ile doluyor. Yýkýntýlarýn altýndan çocuk ölüleri çýktýkça Ýsrail siyonizmi, “vaadedilmiþ topraklar”daki egemenliðini biraz daha perçinlemiþ oluyor! Siyonizmin acýmasýzlýðýný ve kan içici yüzünü Ýsrail Dýþiþleri Bakaný Taipi Livri’nin þu sözlerinden daha iyi ne özetleyebilir: “Ancak maalesef (siz bunu “elbette” diye okuyun) savaþta bazen siviller de bedel öder.” Yani gayet doðaldýr yüzlerce insanýn iþine giderken, evine dönerken, gece uyurken katledilmesi. Ne de olsa “þimdi savaþ zamaný”. Savaþ zamanlarýnda insanlar ailelerini, yakýnlarýný, en çok deðer verdikleri þeyleri kaybedebilirler. Savaþ zamaný ölenlerin yaþýna bakýlmaz, kimsenin gözyaþýna bakýlmaz. Gazze zaten uzun süredir Ýsrail siyonizminin kuþatmasý altýndaydý. “Yüreklerinin kulaklarý saðýr olanlar” uzunca bir süredir Filistin halkýnýn burada yaþadýðý trajediye kayýtsýz kalýyordu. Ýsrail siyonizmi, sularý kesmiþ, elektrikleri kesmiþ, gýda sevkiyatýný durdurmuþtu. Adeta Gazze halkýný açlýða ve susuzluða mahkûm etmiþti. Ýlaç

12

bulamadýklarý için insanlar, kuþatmanýn içinde çaresizlik içinde kývranýyorlardý. Þimdi bu kuþatma daha da sýkýlaþtýrýlmýþ durumda. Hastanelerde elektrik olmadýðý için doktorlar, cep telefonlarýnýn ýþýðýyla ameliyat yaptýklarýný söylüyorlar. Gazze sýnýrýný tüm basýn yayýn organlarýna kapatan siyonistler, akbabalar gibi baþýna üþüþtükleri Filistin’in çýðlýðýnýn duyulmasýný, engellemek için yalanla örülü duvarlarýný yükseltiyorlar. Bir Nazi Ülkesi: Ýsrail! Naziler 2. Dünya Savaþý sýrasýnda dünyadan yalýttýklarý toplama kamplarýnda yahudileri, komünistleri, ilericileri katlediyor, sonra cesetlerini açtýklarý çukurlara gömüyorlardý. Hem de kamyon kasalarýndan çöp boþaltýr gibi! Þimdi günümüzün Nazileri, Ýsrail siyonistleri, ayný vahþilikle, ayný kan dökücülükle Filistin halkýna saldýrýyor, katlediyor ve dünyanýn çokbilmiþ yazarçizer takýmý Filistin halkýný teskin etmeye, barýþtan vazgeçmemeye vb çaðýrýyor. Bakýn Filistinli bir kadýn, Ýnam El-Obeidi ne diyor: “Barýþý severiz. Ama barýþý düþünemiyoruz ki acý çekmekten!” iþte Filistin’in gerçeði budur. Öyle otel lobilerinden, medya centerlarýn tepesinden göründüðü gibi deðildir. Filistin halký, yarým yüzyýldan fazla zamandýr devrim mücadelesi veriyor, kendi topraklarý üzerinde özgürlük için savaþýyor. Yarýnlarý güzel kýlabilmek için bugün en genç, en yiðit savaþçýlarýný ölüme gönderiyor. Bugün Hamas, Filistin halkýný temsil etmiyor, hiçbir þekilde. Herkes biliyor ki, onun karanlýk tarihi emperyalizmin uzantýsý Müslüman Kardeþler örgütüne dayanýyor. Bir zamanlar FKÖ (Filistin Kurtuluþ Örgütü)’yü etkisizleþtirmek ve Filistin ulusal kurtuluþ hareketini bölmek, Filistin Devrimi’ni emperyalistler için kabul edilebilir mecralara sürüklemek için ABD ve Ýsrail eliyle kurulmuþ ve büyütülmüþ olan Hamas, bugün her ne kadar ABD ve Ýsrail’e karþý savaþýyormuþ gibi görünse de ay131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

ný misyonunu devam ettiriyor. Bu misyonun özü, Filistin Devrimi’nin proleter bir kanala, sosyalizm kanalýna akmasýný önlemek, bunun yerine onu dinci- gerici kanallara yönlendirmek. ABD, Ýsrail, Arap gerici devletleri Filistinli devrimci örgütleri baský ve terör altýnda kýmýldayamaz hale getirirken Hamas’ý, iþte bu amaç için tüm güçleriyle desteklediler. Bugün bile gerici Arap devletlerinin Hamas’ý el altýndan destekledikleri, herkes tarafýndan bilinen bir gerçektir. Ýþte, emperyalistlerin, Ýsrail’in, gerici Arap devletlerinin ve El-Fetih’in çürümüþlüðünden yaralanan Hamas, Filistin halkýnýn özgürlük istemini sömürerek ve özellikle Filistinli devrimci, sosyalist yapýlarýn býraktýðý boþluðu doldurarak 2001 yýlýnda iktidara geldi. Ama küçük Filistin için iki iþbirlikçi güç fazlaydý. ABD, Ýsrail, gerici Arap devletleri ve hatta Avrupalý emperyalistler, Mahmud Abbas’la birlikte El-Fetih’i tam iþbirlikçi bir noktaya getirdikten ve Filistin’in geleceðini kendilerince emperyalistkapitalist sistem içinde garantiledikten sonra Hamas’ý gözden çýkardýklarýný ilan ettiler. Filistin burjuvazisinin iki kesimi arasýndaki iç savaþta tercihlerini, hiç düþünmeden Mahmud Abbas’tan yana yaptýlar. Hamas’ýn ekonomik kaynaklarýný elinde tutan Müslüman Kardeþler Örgütü de, Hamas’ý boyun eðmeye ikna edemeyince efendilerinin bu politikasýna uygun olarak, Hamas’ýn boðazýný sýkmaya baþladý. Kuruluþuna öncülük edenler ve destekleyenler açýsýndan Hamas’ýn misyonu sona ermiþti. O artýk sýrttan atýlmasý gereken bir yüktü. El-Fetih’in tam iþbirlikçi konuma çekildiði, devrimci örgütlerin önemli ölçüde zayýflatýldýðý, Filistin devriminin sosyalizm yoluna girmesinden duyulan korkunun azaldýðý bu yeni koþullarda Hamas’ýn önünde iki seçenek duruyordu. Ya El-Fetih’in içinde eriyip yok olacaktý ya da direnme yolunu seçecekti. Hamas, intihar yerine ( daha doðrusu, kullanýlmýþ bir mendil gibi buruþturulup bir kenara atýlma yerine) varlýðý-


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

izme Gericiliğe Karşı

Gündem

VE SOSYALİZMİN OLACAK ný koruma yolu olarak direnmeyi seçti. Bu Filistin burjuvazisinin iki kesimi arasýndaki iç savaþýn en sert noktalara, en acýmasýz biçimlere ulaþacaðýnýn ilanýydý. Mahmud Abbas’ýn, Ýsrail Gazze’ye roket yaðdýrýrken, hemen kameralarýn karþýsýna geçip Ýsrail siyonizminden önce “ateþkesi bozarak buna sebep olduðu” için Hamas’ý suçlamasý, bunun en iyi kanýtý. Mahmud Abbas için sorun, Siyonist Ýsrail’in Filistinli çocuklarýn, kadýnlarýn, yaþlýlarýn, sivillerin baþýna yaðdýrdýðý bombalar deðil, Hamas’ýn yok edilmesiydi. Týpký, en gereken zamanda Filistin halkýna sýnýr kapýlarýný kapatan ve böylece Ýsrail lehine adeta kapana kýstýran Mýsýr gibi. Bu savaþ bir kez daha gösterdi ki, kahraman Filistin halký, sadece ABD, Ýsrail ve Avrupalý emperyalistlere karþý deðil, ama Arap gericiliðine, kendi içindeki iþbirlikçilere karþý da amansýz bir savaþ yürütmek zorundadýr. Mahmud Abbas ve onda cisimleþen Filistin burjuvazisi, Filistin topraklarýnda sosyalizmi görmektense Ýsrail’in iþgalini görmeyi bin kez tercih eder. Ayný þey, þüphesiz, Ýsrail’in soðukkanlýca yaptýðý katliamý ayný soðukkanlýlýk ve donuk gözlerle seyreden Ürdün, Mýsýr, Suudi Arabistan gibi gerici Arap devletleri için de geçerlidir. Hamas’a gelince.. O þimdi, daha doðuþundan itibaren omuzlarýna yüklenmiþ olan günahlarýnýn kefaretini ödüyor. Hamas, kuruluþuna neden olan misyonu bitince gökyüzündeki yerine çekilecekti; bunu kendiliðinden yapmazsa onun kuruluþuna önayak olanlar bunu yapacaktý. Çünkü emperyalistlere göre Hamas, yeryüzü için fazlaydý artýk. Ama Hamas’ýn günahlarýný kefaretini, Hamas tek baþýna deðil, Filistinli kadýnlar, çocuklar, yaþlýlar, anneler, babalar da çekiyor. Çünkü, emperyalistler, siyonist Ýsrail, gerici Arap devletleri Hamas’ý yeryüzünden silmeye giriþmiþken Filistin devrimini de mümkün olduðunca ezmeye, zayýflatmaya, Filistin halkýnýn direncini kýrmaya çalýþýyorlar. Hamas ise, Filistin Devrimi’nin düþ-

manlarýyla kendisinin yeryüzü için artýk fazla olduðuna karar verenlerin bir ve ayný güçler olmasýndan sonuna kadar yaralanmaya çalýþýyor. Hem onu dünyaya getirenleri, getiriþ nedenlerini, doðuþundan itibaren omuzlarýna binmiþ günahlarý gözlerden saklýyor hem de Filistin halkýnýn desteðini arkasýna almak üzere direniþin simgesi, öncüsü gibi ortaya çýkýyor. Ýsrail siyonizmi, emperyalistler ve bütün gerici devletler, çok çeþitli biçimlerde, Hamas’ýn bu çabasýna, son derece bilinçli olarak, ortak oluyorlar. Dünyanýn her tarafýndaki burjuva basýn, bütün Filistinli devrimci örgütlerin direniþini yok sayarak, örgütlerin kendisini yok sayarak, Hamas’ý direne, savaþan tek güç gibi gösteriyorlar. Gerici faþist devletler, Filistin halkýna destek vermek isteyen devrimci güçlerin elini kolunu baðlayýp dinci gericileri sokaða salarak bu düþüncenin oluþmasý için ellerinden geleni yapýyorlar. Þüphesiz ki, bu gerçeðin ters yüz edilmesidir. Baþta Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi, Filistin Demokratik Cephesi, Filistin Komünist Partisi olmak üzere onlarca devrimci örgüt, yani Filistin Devrimi’ni bugünlere getiren gerçek devrimci güçler, dün olduðu gibi bu gün de Ýsrail siyonizmine karþý direniþin baþýný çekmektedirler. Bu anlamda, Filistin halký, El-Fetih ve Hamas gibi iki kötü seçenekten birine mahkûm deðildir. Filistin Devrimi’ni, Filistin halkýnýn emperyalizme, siyonizme ve gericiliðe karþý mücadelesini temsil eden güçler bunlar deðil, FHKC, FHKC-Genel Komutanlýk, FDC, FKP gibi örgüt ve partilerdir.

Türkiye’nin Ýki Yüzlülüðü Devlet yetkililerinin Ýsrail’in operasyonu karþýsýnda döktüðü timsah gözyaþlarýný gören de sanýr ki, bu katliam karþýsýnda en fazla üzülen, en sert tepkiyi gösteren Türkiye oldu. Hatta o derece, öylesine ki, baþbakan hiç beklemeden Ortadoðu turuna çýktý. Oysa herkes bilmektedir ki, daha kýsa süre önce Türkiye ile Ýsrail arasýnda askeri 131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

anlaþmalar, güvenlik anlaþmalarý vb yapýldý. Hatta kara kuvvetlerinin son dönem almayý düþündüðü kýsa menzilli füzeler için anlaþma yapmaya hazýrlandýðý firmalar arasýnda Ýsrail firmalarý da var. Bir yandan Filistin dostu gibi gözükeceksin, bir yandan da Ýsrail’le en üst düzeyde ekonomik, siyasi, askeri anlaþmalarý yenileyeceksin. Ýsrail’le can ciðer-kuzu sarmasý olan hükümet ve devletin birden bire Filistin halkýnýn dostu kesilmesinin nedenleri açýk. Hükümet ve devlet, Ýsrail’e, ABD’ye, gericiliðe karþý savaþ içinde büyük acýlar çekerek güçlenen Filistin Devrimi’ne etki etmek, onu emperyalist-kapitalist sistem sýnýrlarý içinde tutmak, en kötü ihtimalle Hamas’ýn kucaðýna itmek. Ama baþaramayacaklar. Filistin halký, dünyanýn en bilinçli devrimci halklarýndan birisidir. Burjuva televizyon kanallarý, basýn vb. Filistinli devrimci örgütlerin direniþteki rollerini dünyanýn gözünden saklasalar da Filistin halkýnýn gözünden saklayamazlar. Nitekim Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi þimdiden direniþ platformunun sözcüsü olacak denli ileri çýkmýþ durumda. Emperyalisler ve dinci gericiler güneþi balçýkla sývayamayacaklar. Bir diðer ikiyüzlüce tutum, ortalama sol hareketin, dinci gerici hareket karþýsýndaki tutumudur. Bu konu üzerine daha önce defalarca durduk. Hizbullah ve Hamas gibi dinci gerici hareketlerle ittifak politikasý izleyenler, emperyalizme karþý olmak adýna, Filistin Devrimi’ne ve Ortadoðu’daki devrimci harekete en büyük zararý veriyorlar. Bugün artýk kapitalizme karþý olunmadan emperyalizme karþý olunamayacaðý daha iyi anlaþýlmýþ olmalýdýr. Ýttifaklar belirlenirken, aynýlarýn ayný, ayrýlarýn ayrý yerde durmasýnýn önemi daha iyi anlaþýlmýþtýr. Aksi takdirde karþý-devrimci Vakit yazarlarý ile ayný kortejin içinde yer almak þaþýrtýcý olmayacaktýr. Bugün Filistin Devrimi, ciddi bir yol ayrýmýna gelmiþtir. Týpký bizde olduðu gibi. Son sözü sosyalistler, devrimci güçler, devrimin gücü söyleyecektir.

13


Zindanlar

BASINA VE KAMUOYUNA!

Yunan halký, iþçi ve emekçileri 6 Aralýk’tan beri ayaktadýr. 15 yaþýnda bir genç olan Alexis Gregoropoulos’un Yunan polisi tarafýndan kurþunlanarak öldürülmesinden sonra Yunan halký, bu katliama büyük bir direniþ ve isyanla karþýlýk verdi. Üniversiteler iþgal edildi, sokaklar eylemcilerin gür soluklarýyla ateþlendi. Yunan iþçi ve emekçilerinin grevleriyle desteklenen eylemler bir anda ülkenin dört bir yanýna yayýlmakla kalmadý, sýnýrlarý aþtý ve Avrupa’nýn birçok ülkesinde yankýsýný buldu. Yunan hükümeti, eylemciler karþýsýnda tam bir geri çekilme içindedir. Hükümet eylemlerin daha da büyüyerek iktidarýný yerle bir etmesinden korkuyor. Alarma geçirilen ülkede sokaklarý tutuþturan eylemciler karþýsýnda bir þey yapabilecek durumda deðildir. Eylemin gücü her þeyin üzerine çýkmýþ durumdadýr. Yaþanan ekonomik ve siyasi krizin etkisiyle sisteme karþý öfke dolu olan Yunan halký, polis tarafýndan katledilen gencin hesabýný sormakla kalmýyor, bunu büyük bir direniþe, isyana dönüþtürüyor. Kapitalizmin küresel ekonomik krizi tüm dünya iþçi ve emekçilerini iþsizliðin, açlýðýn, ölümün pençesine itmiþtir. Yunan halkýnýn devrimci isyaný iþçi ve emekçilerin bu sömürü ve baskýya karþý çaresiz olmadýðýný bir kez daha göstermiþtir. Benzer ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar altýnda ezilen, sömürülen Kürt ve Türk halkýmýza düþen, Yunan iþçi ve emekçileri ile dayanýþmak, devrim ve sosyalizm için örgütlenmek ve mücadele etmektir. Bu baský ve sömürü sisteminden kurtuluþun tek yolu devrim ve sosyalizm için iktidarýn ele geçirilmesidir. Yunan halkýnýn onurlu mücadelesini Tekirdað 1 Nolu F Tipi Zindaný’ndaki devrimci tutsaklar olarak selamlýyor, “mücadeleleri mücadelemizdir” diyoruz. YAÞASIN YUNAN HALKININ DÝRENÝÞÝ VE ÝSYANI! YAÞASIN DEVRÝM VE SOSYALÝZM! YAÞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALÝZMÝ! DHKP-C, Direniþ Hareketi, MKP, MLKP, TÝKB, TKEP/L, TKP/ML tutsaklarý adýna Fikret Akar, Murat Karayel, Ayhan Güngör, Hasan Polat, Ertan Altun, Nurettin Temel ve Ulvi Yalçýn NOT: Elimize posta yoluyla ulaþan bu açýklamayý haber niteliðinden dolayý yayýnlýyoruz.

14

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

SENÝNLEYÝZ GAZZE!

Kamuoyuna; Bir halk katlediliyor! Ýþte yine kan! Yine zulüm! Yine ölüm! Dünya yeni bir yýla hazýrlanýyorken, Filistin halký pervasýzca bombalanýyor. ABD’nin Ortadoðu’daki jandarmalýðýný yapan Ýsrail Siyonizmi dünyanýn gözü önünde Filistin halkýný katlediyor. Vahþette sýnýr tanýmýyor. Yeni yýla bir kaç gün kala Gazze’de taþ üstünde taþ býrakmadý cellatlar. 27 Aralýk 2008 tarihinde baþlayan katliam üç gündür sürüyor. Ve bilançosu; 310 ölü 1400 yaralý. Yediden yetmiþe her yaþtan Filistinli öldürülüyor. 1967’deki Altý Gün Savaþý’ndan beri ilk kez bir günde en fazla can kaybýnýn yaþandýðý bu katliam Ýsrail’in bir bayram gününde gerçekleþti. Ve katliam adýnýda bu bayramdan alýyor. Operasyonun adý “Dökme Kurþun”. “Dökme Kurþun Operasyonu” adýný, Hanuka bayramýnda çocuklarýn eðlencesi olan ve eskiden kurþundan dökülen topaçlardan alýyor. Oysa, Filistin’de çocuklar topaç çeviremiyor. Filistin’de çocuklar parçalanmýþ cesetlerin arsýnda büyüyor. Filistin halký, bir bayram havasýnda þen deðil, gözleri yaþlý. Ölümün soðuk nefesi kol geziyor Gazze’nin sokaklarýnda. Filistin’in evlatlarý, þimdi üçüncü intifada diyor! And içiyor! Onlar intifadanýn çocuklarý! Onlar kuþaklar boyu, intifadalarda büyüyorlar. Onlar ki, iþgale karþý tanklara, bombalara, karþý sapanla direnen Filistin’in maðrur evlatlarý! Kalbimiz Onlarla. Dört duvarý, dikenli telleri aþarak Filistin’e ulaþmak istiyor sesimiz. Sesimiz çoðalmalý ki birleþsin eller! Sesimiz çoðalmalý ki, kardeþ þafaklara ulaþabilsin çýðlýðýmýz! Sesimiz çoðalmalý ki bu kadar rahat ve pervasýzca öldürülmesinler! ABD jandarmasý Ýsrail siyonizminin bu pervasýzca, vahþi, katliamýný lanetliyoruz. Türkiyede dahil ABD’nin Ortadoðu’daki diðer tüm iþbirlikçileri timsah gözyaþlarý dökmektedir. Biliyoruz ki, timsah gözyaþý dökenlerin de bu katliamda sorumluluðu vardý. Er ya da geç direnenler kazanýr. Ýþte bunu biliyoruz! Filistin halký yalnýz deðildir! Filistin halkýnýn direniþini selamlýyoruz! Filistin halkýnýn meþru-haklý direniþine binlerce kez selam! Bin selam! Filistin’de intifada kazanacak! Bugün Filistin halký katlediliyor. Ve biz haykýrýyoruz: HEPÝMÝZ FÝLÝSTÝNLÝYÝZ! Tüm kamuoyunun, kendisine “insaným” diyen herkesin bu katliama sessiz kalmamasýný istiyor duyarlýlýða çaðýrýyoruz! 29 Aralýk 2008 DHKP-C, MLKP, TKP/ML, ve TKEP/L adýna Naciye Barbaros, Muhabbet Kurt, Hiyem Çoban, Serpil Cabadan

NOT: Elimize posta yoluyla ulaþan bu açýklamayý haber niteliðinden dolayý yayýnlýyoruz.

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009


Yeni Evrede

Çürüyen Sistem

BÝR RASPUTÝN MÜSVEDDESÝ

Mücadele Birliði

Ýnsan böylesi pisliklerin adýný, aðzýna almak bile istemiyor. Fakat 78 yaþýnda þehvetten çarpýlmýþ suratýyla 14 yaþýnda bir çocuða tacizden tutuklanan bir sapýk ruhlunun, bir takým resmi kurumlarýn adeta açýk iþbirliði sonucu serbest býrakýlmasýndan sonra, hiçbir utanma duygusu taþýmadan, kanal kanal dolaþarak gösterdiði piþkinlik, pek çok kiþi için alarm zillerinin çalmasýna vesile oldu. Gerçekten neler oluyordu? Böyle bir sapýk ruhlunun, býrakýn tv ekranlarýnda görünmesi, sokakta dolaþabilmesi bile mümkün müydü bir zamanlar? Bu adamlar ne zaman, nasýl bir dokunulmazlýk kazanmýþtý ki, insanlýðý yerlerde süründüren bir pislik, adli týp kurumu, mahkemeler ve her nedense görevlerini tam zamanýnda ihmal etmeyi baþaran bir dizi resmi basýn, güya bu sapýk ruhluyu topluma teþhir ediyordu ama asýl yaptýðý, bir pisliðin bütün piþkinliði ve dokunulmazlýðý ile milyonlarca insanýn yüzüne tükürmesine aracýlýk etmek deðil miydi?. Nasýl bu hale getirilmiþtik? Cevap alabildiðine basit: Çürüyen bir sistem, gizli-saklý deðil, orta yerde çürür, iðrenç kokusunu tüm topluma bulaþtýrýr. Bir de bakmýþsýn, tecavüzcüye, þantajcýya, uyuþturucu ve fuhuþun baronlarýna dokunamýyorsun bile. Lenin, toplumsal bir devrimle tarihin çöplüðüne gönderilmesi zamaný çoktan gelmiþ rejimlerde “pornografinin ve mistisizmin” yükseldiðine dair gözlemlerini dile getirmiþti. Bunun Rusya’daki tipik örneði Rasputin olayý idi. Kurnaz bir köylü olan papaz Rasputin, gelecekten haber verdiði, ölümcül hastalýklarý iyileþtirdiði safsatalarýyla, Çarlýk sarayýnda kendisine adeta dokunulmaz bir konum elde etmiþti. “Dini bütün” Rasputin’in marifetleri bununla kalmýyor, baþta Çariçe olmak üzere egemen aristokrasinin seçkin üyeleriyle yaþadýðý fuhuþ alemleriyle de, adeta bir “efsane” haline geliyordu. Baþka bir zaman olsa, sebep olduðu rezaletler nedeniyle kellesini en az on kez kaybedecek olan Rasputin, bu dokunulmaz konumuyla, Çarlýk Rusyasý’nda hüküm süren çürümenin, yozlaþmanýn þaþmaz barometresi olagelmiþti. Çok deðil, Rasputin’in ölümünden bir yýl sonra, onun fuhuþ ve sahte-imanla doldurduðu Kýþlýk Saray’ýn koridorlarýnda, Rusya proletaryasýnýn çizme sesleri duyulacaktý... Yüzü þehvetten çarpýlmýþ sapýk ihtiyar, bu “Rasputin müsveddesi”, elbette yalnýz deðildi. Ona el veren, destek sunanlar, koruyanlar kadar, sýnýf tanýmaz alçaklýklarýyla tüm toplumu zehirleyen bir güruh, koca bir ur gibi belirmiþ ve büyüyordu toplumun orta yerinde. Kaza yapmýþ bir otomobildeki aðýr yaralý kadýný ormana götürüp tecavüz edenler, taciz ettiði öz kýzýný, onu þikâyet etti diye boðazýný kesip cezalandýran babalar... Ýnternetteki çocuk pornosu sitelerinin en çok Türkiye’de týklandýðýný yazmak, bu acý gerçeðin altýnda ezilenlere artýk aðýr geliyor. Toplumsal bir devrimle tarihin çöplüðüne daha henüz gönderilemediði için, çürüyen bir rejim insanlarýn üzerine bir kâbus gibi böyle çöküyor. Süren kanlý iç savaþtan, sert sýnýf mücadelelerinden, çok daha iðrenç bir surattan kaçýramýyorlar bakýþlarýný. Bana dokunmayan yýlan bin yaþasýn anlayýþýyla hayatýný belalardan uzak sürdürenlere, çürüyen düzen iþte böyle uzatýyor elini kolunu uçkurunu. Katlanmasý zor, insanýn kanýný donduran olaylara tanýk olmanýn dehþeti ve iðrenç saplantýlarýný salyalarýný akýta akýta

ekranlardan anlatan pisliklerin, temiz ruhlarý cam kýrýklarýyla doldurmasý bir yana, bu manevi dehþet kadar korkunç bir güvensizlik cehennemi doðuyor. Kaza geçirdiyseniz sakýn yardým istemeyin ve asla kendinizden geçmeyin. Kýzýna þefkatle sarýlan bir baba ya da minik bir çocuðun baþýný okþayan sokaktaki adam, potansiyel bir tehdit midir acaba? Çürüyen düzeni bir devrimle henüz yýkmamýþ bir sýnýfýn, katlandýðý en büyük ceza, insanoðlunun en güzel duygularýný, paranoyanýn katýlýðýna feda etmek olacaktýr.

En Kötüsü, Ýkiyüzlü Ahlak Tüccarlýðýdýr Bütün bunlarýn, dini-imaný saðlam, maneviyatý-mukaddesatý baþ tacý yaptýðýný söyleyen bir partinin hükümeti döneminde, adeta yerden fýþkýrmasý ve dokunulmazlýk kazanmasý, size tuhaf mý geliyor?. Gelmesin. Þimdiki hükümet deðil, tekelci egemenliðin herhangi baþka bir partisinin hükümeti de, çürüyen sistemin bu iðrenç pornografiyi yüceltmesini engelleyemezdi. Ancak, bugünkü egemenliðin, geliþmeleri yavaþlatmadýðý tersine hýzlandýrdýðýný da görmek gerek. Pornografi kendi karþýt ikizini, dinsel mistisizmi de güçlendirir ve tersine, dinsel mistisizm de, pornografinin yükselmesine ayný derecede katkýda bulunur. Dileyen, çocuk pornografisi alýþ veriþinde birinci gelen ilimizin neden Konya olduðu üzerinde düþünebilir. Burjuva egemenliði, baþtan bu yana, ikiyüzlü bir ahlak anlayýþýna dayandý. Ve bu egemenlik, tekelciliðin çürüme aþamasýna geldiðinde, ahlakýn ikiyüzlülüðünü saklamak hiç de kolay olmuyor. Burjuva ideolojinin iþçi-emekçi sýnýflar üzerindeki etkisi yýkýldýkça, bunlarýn yerini dinsel kutsallar ve resmiyet kazanmýþ dokunulmazlýklar alýyor. “Milli hassasiyet ve iman” dokunulmazlýk ve kutsallýk kazandýkça, bu kalýn örtünün altýnda nice iðrençlikler boy veriyor. Tekelci egemenlik altýndaki ikiyüzlü ahlak tüccarlýðý, toplumun insani deðerlerini çok daha hýzlý yýkýma uðratýyor. Tekelcilik, toplumun alt tabakalarýný da bu iki yüzlülük girdabýnýn içine çekerek, onlara, tüm ahlaksýzlýklarý meþrulaþtýrma imkâný veriyor. Ýþte bir örnek. Haber Hürriyet Gazetesinden: “Aliaða Belediye Meclisi, 41 Cumhuriyet altýnýyla ödüllendirdiði karateci lise müdür yardýmcýsý Taner Erol’dan ‘öðrencisine tecavüz’ iddialarý üzerine altýnlarý geri istemeye karar verdi. Tutuksuz yargýlanan Erol; ‘Aklandýðým gün altýnlarý þehit ailelerine baðýþlayacaðým’ dedi.” Haberin þu son cümlesi, tecavüz sanýðýnýn neden þimdi tutuksuz yargýlandýðýna ve neden bir þekilde aklanacaðýna ýþýk tutmuyor mu? Mukaddesatçý, milliyetçi, iman dolu bir kutsal örtünün altýna tüm pislikler bu denli kolay süpürülebiliyorsa, din tüccarý bir iç savaþ partisinin hükümeti döneminde, tecavüzün dokunulmazlýk kazanmasýna þaþýrmamak gerek. Karþý-devrim boðazýna kadar pisliðin içinde ancak bu pislikten besleniyor, bu çürümüþlük sayesinde kendine yandaþ devþiriyor ve bu yandaþlarýn saçtýðý dehþetle ayakta kalabiliyor. Gelecekten umudunu kesmiþ bir egemen sýnýfýn, toplumu bir arada tutan dokulara ve en asgari insani deðerlere karþý cellat kesilmesinden daha doðal ne olabilir? Ve bu dehþetin en büyük kurbaný kadýnlarýn, Sivas’ýn Zara ilçesinde olduðu gibi, bir anda büyük bir öfkeyle sokaklara inmesi þaþýrtýcý sayýlýr mý?

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

15


Yeni Evrede

KÜBA

Mücadele Birliði

DEVRÝMÝNÝN 50. YILINDA KÜBA BÜYÜKELÇÝLÝÐÝNÝ ZÝYARET

“50 Yýl Çok Az”

1 Ocak 1959’da Küba’da, Che’nin komutasýndaki gerilla güçleri, Santa Clara’yý ele geçirdiklerinde, ezilen Küba halký da yeni bir dünyaya merhaba dedi. Ve 50 yýldýr, ambargolara, silahlý saldýrýlara, suikastlere, açlýða, yoksunluða karþý savaþarak, devrimin kazanýmlarýný korudular ve her geçen gün daha ileriye taþýdýlar. Bizler de, “Yüzyýlýmýzýn Komünü” olan Küba’yla ve “Yeni Ýnsan”ý temsil eden Küba halkýyla birlikte olduðumuzu her fýrsatta, her ortamda gösterdik. Etkinliklerimiz, eylemlerimiz, yayýnlarýmýzla yalnýz býrakmadýk ve Sosyalist Küba’yý emekçi halklarýmýza anlattýk, örnek gösterdik. Bunlardan biri de, devrimin 50. yýlýnda, 5 Ocak Pazartesi günü, Küba Büyükelçiliði’ni ziyarete gidiþimiz oldu. Küba bayraðý þeklinde hazýrladýðýmýz karanfillerden oluþan çelengimizle birlikte, Ayýþýðý Sanat Merkezi ve Mücadele Birliði Platformu’nu temsil eden iki arkadaþýmýz ve muhabirimizle önceden aldýðýmýz randevu saatinde büyükelçiliðe ulaþtýk. Evsahibimiz, ayný zamanda Küba Büyük elçisi Ernesto Gomez Abascal’ýn eþi olan Komünist Partisi üyesi ve büyükelçilik müsteþarý Regla Fernandez Gonzales idi. Çaylarýmýz geldiðinde, tercümaný eþliðinde bize kendini tanýtmýþ, Devrimin 50. yýlý dolayýsýyla yaptýklarý çalýþmalarý anlatmaya koyulmuþtu Regla Gonzales. Devrimlerinin 50 yaþýna gelmesinin, 50 yýldýr sosyalizmi yaþýyor olmanýn önemini vurgulayarak, yapýlacak faaliyetlerin, çalýþmalarýn da buna layýk olmasý gerektiðini söyleyerek yaptýklarý konferanslar, toplantýlar, geziler ve gecelerden bahsetti kýsaca. Çok eðlendiklerini söyledi ve “çok çalýþarak eðlendiklerini” vurguladý. Biz de kendimizi,

16

platformu kýsaca tanýttýktan sonra, 21. yüzyýlýn komünizmin zafer yüzyýlý olacaðýný, insanlýðýn o zaman gerçekten özgürce dansedebileceðine inandýðýmýzý söyleyerek sohbeti açtýk ve bu amaç için mücadele ettiðimizi ve mücadelenin bütün araçlarýný ve yöntemlerini kabul ettiðimizi anlattýk. Devrimci bir öz taþýdýðýmýz için egemen sýnýflarýn bize “pek hoþ bakmadýklarýný” belirttik. Ve kendimize Chelerin, Fidellerin, Küba’nýn izlediði ýþýklý yolu örnek aldýðýmýzý ekledik. Dayanýþma için orada oluþumuzun önemine deðindi Regla Gonzales ve 50 yýldýr kendilerine en çok faydasý dokunan þeyin, halklarýn Küba’ya gösterdikleri dayanýþma olduðunu söyledi. Ne kadar örnek alýndýklarýný bilseler de, nasýl davranmalarý ve ne yapmalarý gerektiðini her ülkenin kendisinin bileceðini, çünkü her ülkenin kendine özgü koþullarý olduðunu anlatan Regla Gonzales, þu an Latin Amerika’da devrim sürecine girmiþ olan ülkelerin herbirinin bir diðerinden çok daha farklý yol, farklý süreçler izlediðini örnekler vererek anlattý. “Bizler de kapitalizmin çok büyük bir kriz içinde olduðuna inanýyoruz ve bu büyük küresel kriz de bunun bir göstergesi aslýnda. Tabi kapitalizmin yýkýlmasý da o kadar hýzlý olmayacak, yýkýlmasý bir 10-15 yýl deðil, daha fazla sürecek eminim, kapitalizmi inþa etmek için yüzlerce yýl uðraþýldý. Sosyalizm ise buna karþýn hala çok genç, bir yüzyýllýk bile deðil diyebiliriz. O yüzden daha uzun yýllar var çalýþmamýz gereken mücadele etmemiz gereken. Ama gelecek nesillerin daha adil yönetimlere sahip olacaklarýna inanýyoruz, o yüzden çalýþýyoruz” dedi. Ona, Küba Devrimi ve Che ile Fidel ile ayný yoldayýz derken, ülkemizin kendine has özgünlükleri olduðunu bildiðimizi; ancak bir þey daha bildiðimizi ekledik; burjuvazi hiçbir zaman bize özel mülkiyetini gönüllü bir þekilde devretmeyecek, bu yüzden zora dayalý bir devrimi gerçekleþtiren Fidel’i, Che’yi, Küba Devrimi’ni örnek aldýðýmýzý söyledik. Devrime reformlar yoluyla varma anlayýþýna sahip olmadýðýmýzý, radikal bir anlayýþa sahip olduðumuz için sürekli egemen sýnýfýn saldýrýlarýna maruz kaldýðýmýzý, geleneðinden geldiðimiz önderlerimiz Deniz Gezmiþlerin idam ediliþlerini aktardýk. Ve nasýl Küba halký özgür ve mutlu 131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

yaþýyorsa, Türkiye ve K.Kürdistan halklarýnýn da özgür ve mutlu yaþamalarý için koþullarýn olgunlaþmýþ olduðunu, ama bunun kendiliðinden deðil, zora dayalý bir devrimle olacaðýna inandýðýmýzý söyledik. Þili örneðini bilince çýkarmýþ bir anlayýþa sahip olduðumuzu ve Chavez’in de eðer gerçekten sosyalizme varmayý istiyorsa zora baþvurmak zorunda kalacaðýný, halkýn silahlý ayaklanmasýna baþvurmaktan baþka çaresi kalmayacaðýný söyledik. Regla Fernandez de, bizlerle kendi devrimleri sýrasýnda yaþadýklarý güçlükleri paylaþtý. “1 Ocak 1959’da devrimin zafer kazanmasýna raðmen Fidel’in Havana’ya gelmesi 8 Ocak 1959’u buldu, çünkü geçtikleri her yerde durup konuþmalar yapýyordu. O gün Fidel’in yaptýðý konuþma için çok büyük bir kalabalýk toplanmýþtý. Herkes haykýrýyordu, ‘devrimimizi yaptýk’ diye ama Fidel, ‘bundan sonraki yol daha zorlu olacaktýr’ demiþti. Öyle de oldu. Devrimin zaferinden 4 ay sonra toprak reformu yapýlmak istendi. Bundan haberdar olan ABD hemen saldýrý hazýrlýðýna giriþti, çünkü o dönemde en büyük tarla ve topraklar ABD vatandaþlarýna ait idi. Hatta çoðu þirket isimleri falan ingilizce idi. O dönemlerde daha önce düþünüldüðü gibi davranýlamadý, çünkü, ne zaman ki devrim adýna bir þey yapýlmasý gerekse, farklý bir önlem alýnmasý, farklý kararlar alýnmasý gerekti. Ama buna karþý halkýmýz direnebildi, çok kahramanca davrandýlar ve bugüne gelebildik. Küba Devrimine karþý ellerinden gelen tüm þiddeti de gösterdiler, elleri boþ durmadý. Her ilde bir grup oluþturdular, para ve silah vererek devrime karþý mücadele etmeleri için. Deniz yoluyla ya da uçaklarla karaya indirerek bu kiþiler için silah temin ediyorlardý. Bütün bunlar 1959 yýlý içinde oldu. Bu yüzden biz de hemen Ulusal Devrimci Milisler’i örgütlemeye baþladýk. Daha evvelden ellerine silah almamýþ iþçiler, öðretmenler, hepsine silah kullanmasýný öðreterek bu çetelerle savaþmalarý gerektiðini anlattýk. Çeteler çökertilince de sabotajlar yapmaya baþladýlar. Gayet insanlýk dýþý sabotajlardý bunlar. Þimdi kendileri terörizmle mücadele ettiklerini söylüyorlar ama, o dönemde çok ciddi terörist saldýrýlarda bulundular Küba’ya ve devrimine karþý. Bir çok kiþi hayatý-


Yeni Evrede

KÜBA

Mücadele Birliði ný kaybetti, alýþveriþ merkezlerini yaktýlar, þeker fabrikalarýný yaktýlar, denizde küçük balýkçý teknelerini kaçýrýyorlardý, uçak kaçýrma olayýný icat eden Amerikalýlardý ve ilk kez Küba’ya karþý gerçekleþtirdiler. Þimdi hiç kimse bunlarý hatýrlamýyor, konuþmuyor. Terörizmden bahsederken hiç kimse, ABD bunlarýn bir çoðunu icat etmiþtir denmiyor. Fidel’i öldürebilmek için 200 defa ilaç gönderdiklerini, suikast yapmak istediklerini herkes biliyor. Fidel bugün þanslý olduðu için yaþýyor. Bunun için tuttuklarý adamlar da, Fidel ile yüzyüze gelebilen adamlardý, sadece onu öldürmeleri, zehirleyebilmeleri için para verdikleri adamlar vardý. O yüzden biz bu 50. yýlda kutlayacak çok þeyimiz olduðuna inanýyoruz. Bazen Küba’ya giden vatandaþlar oluyor. Onlar döndüklerinde Küba’nýn çok fakir olduðunu söylüyorlar. Evet, Küba zengin bir ülke deðil. Kimse saraylarda ya da dubleks evlerde yaþamýyor. Kimsenin kapýsýnýn önünde ikiþer üçer tane arabasý da yok. Ýnsanlar Küba’ya gittiklerinde süpermarketler, lüks tüketim yerleri bulabilecekleri yerler olduðunu düþünüyorlar. Küba’da böyle yerler yok. Önemli olan neye daha çok önem verilmesi gerektiðiydi, neyin gerekli olduðuna karar verilmesiydi. Önemli olan insanlarýn kapasitelerine göre okuyabilmesi, üniversite veya üniversiteden sonrasýný okumak istiyorsa bunun daha önemli olduðu düþünüldü. Ne kayýt için ne de öðrenim sürecinde kitap ya da defterleri için beþ kuruþ para ödemeksizin okuyabilme hakkýna sahip Kübalýlar. Saðlýða çok büyük önem ve öncelik verildi. Spora gene ayný þekilde önem verildi. Tarýmýn geliþtirilmesine önem verildi ve Küba halkýnýn, her ailenin en azýndan bir evi olmasýna, saygýn bir þekilde yaþayabilmelerine, kazandýklarýnýn hepsinin kiraya verilmemesine önem verildi. Epey konut inþa edildi ama daha çok inþa edilmesi gerekiyor. Tabi nüfus artýyor. Devrim zafer kazandýðýnda nüfusumuz 6 milyondu, þimdi 11 milyon, neredeyse iki katý. Devrim zafer kazandýðýnda 58 yaþtý ortalama yaþama süresi, bugün erkeklerde 78, kadýnlarda 79; kadýnlar erkeklerden daha uzun yaþýyorlar. Eðer gerçekten ulusal kurtuluþ isteniyorsa, saygýn bir yaþam isteniyorsa, gerçekten güçlü durmak, kararlý olmak lazým. Buna karþýn halkýmýz oldukça neþeli bir halktýr, üzgün ve mutsuz bir Kübalýyla karþýlaþmazsýnýz. Bütün sanat dallarýnda kendini geliþtirmiþ oldukça kültürlü bir halkýmýz var. Daha önceden burjuva sýnýfýn elindeydi güzel plajlarýn olduðu yerler. Halk taþlý kötü plajlara gidebiliyordu. Þimdi tüm plajlar halka açýlmýþ durumda. Irk ayrýmcýlýðý tamamen kalktý, kadýn-erkek eþitliði sað-

landý. Kadýn gerçekten çok þey kazandý devrimle. Geliþmiþ diye adlandýrýlan pek çok ülkede kadýnlar, erkeklere göre çok daha düþük maaþ alýyorlar. Bu Küba’da mümkün deðildir. Yani her görevin maaþý vardýr, ister kadýn olsun ister erkek o maaþý alýr. Ýþi kimin yaptýðý deðil, iþin yapýlmasý için para ödenir. Çoðu insan soruyor, hiçbir lüks olmadan, bir araba almadan ya da dünyayý gezme hayali olmadan halk nasýl bu kadar kararlý olabildi diye soruyorlar. Eðer bu kadar kararlý bir halkýmýz olmasaydý bugünlere gelemezdik. Chavez diyor ki, 8 yýl çok az, istedikleri düzenlemelerin yapýlabilmesi için. O yüzden bir anayasa deðiþikliði talep etti. Orada istediði þey de 8 yýlý biraz daha artýrarak istediði reformlarý yapabilmek ve devrime ulaþmak için. Biz de diyoruz ki, 50 yýl çok az. Geldiðiniz için çok teþekkür ediyorum, yanýmýzda olmak, 50. yýlýmýzý kutlamak için geldiniz. Bizim için çok önemli ve teþvik etti bizi de, ve Küba’nýn sizlere umut verdiðini duymak çok güzel. Þunu tekrar söylüyorum, kolay olmadý ve olabildiðince güçlü bir direniþ göstermek gerekiyor” diyerek bizlerle bu 50 yýl içinde yaþadýklarýný ve görüþlerini paylaþtý. Biz, Fidel yoldaþýn saðlýðýný gerçekten merak ettiðimizi ifade ediyoruz. O da anlatýyor bizlere, Fidel yoldaþýn saðlýðýnýn þu anda iyi olduðunu söylüyor ve süreci özetliyor. Artýk 83 yaþýnda olduðunu ve genç olmadýðýný ve bu hastalýk çýktýðý anda baþkanlýk görevini býraktýðýný ve bir grup görevliyi seçimler yapýlana kadar yönetimle görevlendirdiðini ve ardýndan seçimlerin yapýlarak Raul’ün gö131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

reve geldiðini söylüyor önce. Kapitalist devletlerin Küba’da sosyalizmin yýkýlmasý ile ilgili umutlarýný Fidel’in ölümüne baðladýklarýný söyleyerek, Fidel ölünce Küba’da sosyalizmin sona ereceðini düþünenler açýsýndan Küba’da yönetim deðiþikliðinin Fidel’in hayatta olduðu bir süreçte gerçekleþmesinin daha doðru olduðunu anlattý. Raul’ün tek vasfýnýn Fidel’in kardeþi olmak olmadýðýný, devrimi gerçekleþtiren 4 önderden biri olduðunu, Che ve Camilo hayatta olmadýðý için Küba’da Raul’ün “Ýkinci Adam” olarak görüldüðünü ve seçimle ülkenin baþýna geldiðini söyledi ve ufak bir ayrýntý anlattý, kendisinin gençliðinde de marþ-slogan tarzýnda hep “CheFidel-Camilo-Raul” diye dördünün isminin birden anýldýðýný anlattý. Fidel’in Küba için çok önemli olduðunu, fikirler savaþýnda da pek çok þeyi önceden görebilen bir insan olarak bu görüþleriyle çok yardýmcý olduðunu söyledi. Bu sohbetin ardýndan, Ýspanyolca ve Türkçe olarak hazýrladýðýmýz mesajý verdik ve onlar için hazýrladýðýmýz dosyamýzý ilettik. Düzenlemiþ olduðumuz Küba ile dayanýþma etkinlikleri afiþleri, biletleri, dergilerimizde yayýnlamýþ olduðumuz Küba Devrimi, Che ve Fidel ile ilgili dergi kapaklarýný, Önsöz dergisinin bir yýl önce Büyükelçi Abascal ile yapmýþ olduðu röportajýn yayýnlandýðý sayýsý ve son çýkan sayýlarýmýzla dolu dolu olan dosyamýzý birlikte incelerken ve herbirini anlatýrken, aslýnda kendimizi de daha ayrýntýlý tanýtmýþ, ifade etmiþ oluyorduk. Zindanlardaki yoldaþlarýmýzý, yaþanan 4 gün zindan savaþlarýný, ölüm orucu eylemini, Küba Dostluk Günü etkinliklerini bir solukta anlatýverdik. Ardýndan da kendileri için hazýrladýðýmýz, üzerinde devrimin 50. yýlýna iliþkin tasarladýðýmýz üç boyutlu amblemin olduðu bir bibloyu takdim ettik. Ve onlara Küba’nýn sadece zafer günlerinde, “iyi” olduðu günlerde deðil, “kötü” günlerinde de, en zor zamanlarýnda da onlarýn yanýnda olacaðýmýzý taahhüt ettik. Ýstanbul’dan büyükelçiliði ziyaret için gelen ancak þartlardan ötürü görüþmeye gelemeyen arkadaþlarýmýzýn duygularýný paylaþmak amacýyla yazdýðý kýsa notlarýn, mesajlarýn olduðu not defterimizi de ilettik, bu doðal davranýþýn yarattýðý duygulanma ve ilgi bizi de etkiledi, coþkulandýrdý. Oraya gelemeyen arkadaþlarýmýzýn birkaç saat sonra Yüksel Caddesi’nde Küba’yla dayanýþma için bir basýn açýklamasý yapacaklarýný da bildirdik. Bu sýcak sohbetin ardýndan gene sýcak bir vedalaþmayla sohbetimizi sona erdirdik.

17


Yeni Evrede

KÜBA

Mücadele Birliði

ÞAN OLSUN DEVRÝMÝN KALESÝ KÜBA’YA

“Bugünkü durumun karakteri, ABD karþýsýnda ‘baðýmsýzlýk hareketi’dir. ABD’nin ‘Arka bahçesi’ deðiliz.”

Sosyalist Küba 50. yýlýný kutluyor. 50 yýldýr baskýlara, ambargolara raðmen sosyalizmden taviz vermeden dünya halklarýna örnek olmaya devam ediyor. Ankara’da, Küba Devrimi’nin 50. yýlý dolayýsýyla ODTÜ Mezunlarý Derneði’nde 3 Ocak günü, Küba Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal’ýn katýldýðý bir panel düzenlendi. Daha çok soru cevap þeklinde süren panel, dinleyicilerin kafalarýnda Küba hakkýnda oluþan önyargýlarý kýrmaya ve bilinmeyen bir çok yönünü ortaya çýkarmaya, kafalarda oluþan sorularý çözmeye yönelikti. Ve elbette çok faydalý ve akýcý bir içeriðe sahipti. Ýlk önce, dünyadaki ekonomik krizden Küba’nýn nasýl etkilendiðine dair sorulan bir soruya, büyükelçinin verdiði cevabý aktaralým. Büyükelçi, Fidel’in bu dünyayý derinden sarsan krizi, on yýl önce tahmin ettiðini ve Küba Sosyalist Devleti’nin bu ekonomik kriz için tedbirler aldýðýný ve krizin Küba’yý ve Küba halkýný çok fazla etkilemediðini söyledi. Kendi cümleleriyle söylemek gerekirse: “Bu sene kriz etkiledi, kasýrgalarda 90 milyar dolar hasar oldu. Ekonomik büyümeyi %8 bekliyorduk ama %4,3 oranýnda büyüme oldu. Kriz etkiledi, öncelikle otomotiv sektörü etkilendi. Nikel ihraç ediyorduk ve bundan 2 milyar dolar gelir elde ediyorduk yýllýk, fakat nikel fiyatlarý ¼ oranýnda düþtü. Küba’nýn ekonomik sistemi, krizlerde ekonomik olarak insanlarýn etkilenmemesi için kuruldu. Þeker endüstrisini yeniliyoruz, 150 fabrika vardý, üretimi yarýya indirdik, fakat kimse iþsiz kalmadý. Baþka sektörlere, fabrikalara yönlendirdik bir kýsmýný, diðer kýsmýný ise öðrenimlerine devam etmeleri için devletin maddi desteði ile okullara yönlendirdik. Yani hiç kimse kaderine terk edilmedi.” Raul Castro’nun iktidara gelmesinin sosyalizme ters düþüp düþmediðini, bunun demokrasiyle ne kadar baðdaþtýðýný ve Raul Castro’dan sonra Castro soyadlý baþka akrabalarýnýn iktidarda söz sahibi olup olmayacaklarýna dair bir soruya ise, büyükelçi gerçekten alkýþlanacak bir cevap verdi: “Bizim için hiç sorun deðil, Fidel’in kardeþi olmasý umurumuzda deðil, Raul baþkanlýðý kendisi almadý. Zaten baþkan yardýmcýsýydý. Küba’da 5 yýlda bir seçimler yapýlýyor. Adaylar mahallelerde tartýþýlýp meclisler oluþturularak seçilir. Mahalle Meclisi—>Devlet Konseyi— >Devlet Baþkaný. Raul Fidel’le ayný kökenlidir. Küba’nýn zaferi kazanmasýnda Fidel kadar, Che kadar söz sahibidir. Fidel ve Che ile birlikte ge-

18

rilla savaþý vermiþtir ve bu konuma layýkýyla gelmiþtir, Fidel’in kardeþi diye deðil.” Küba’daki halkýn yaþam standartlarýný ve son yýllarda Küba için olumsuz olarak söylenen ekonomik eþitsizliklerin var olup olmadýðý sorusuna: “Birleþmiþ Milletler’in hazýrladýðý endekse göre Küba: -Ýnsani geliþim (saðlýk, eðitim, kültür) alanýnda 2007’de 54. sýrada yer alýyor. -Küba’da 9. sýnýfa kadar eðitim ücretsiz. -Yaþama ömrü 78 yýl. -Çocuk ölüm oraný 4/1000 (en düþük oran). -Ýþsizlik yok denebilecek düzeyde. -Kadýnlar erkeklerle ayný haklara sahip. -GSMH çok yüksek deðil, yýllýk kiþi baþýna 4.000 dolar düþüyor. Küba’da gelir daðýlýmýnda eþitsizlikler var ama iki ayrý sýnýf yok. Fýrsatlar eþit, eðitim, saðlýk ücretsiz. Demokratik Almanya ve Sovyetler’in daðýlmasýyla þeker ihracý yapamadýk ve bu yüzden GSMH %35 düþtü, fabrikalar kapandý. Bu sorunlarý turizmle aþmaya çalýþtýk. Ekonominin bir kýsmýný devlet kontrolünde liberalleþtirdik. Böylece eþitsizlikler çýktý. Þu anda 0,50 Küba Pezosu 1 dolar. Bunu 0,24’e düþürmeye çalýþýyoruz. Ama gene de Küba’da zengin olma yolu yok. Sadece biraz daha iyi yaþanabilir. Eþitsizlik sadece bu kadar. Ama biz bu durumdan hiç memnun deðiliz. Bu eþitsizliðin de ortadan kalkmasý için elimizden geleni yapacaðýz.” Küba’daki sosyalist kültürü, dünyada egemen olan kapitalist kültüre karþý nasýl koruduklarý sorusuna: “Kültür bir ulusun kalkanýdýr. Ulusal kültürümüzü koruyoruz ve deðiþtirmeye çalýþanlarla savaþýyoruz. Küba’da basýn özgürlüðü olmadýðýný söylüyorlar. Evet, ABD’nin kanallarý yayýnlanmýyor. Küba onlarýn basýnýna açýk deðil, insanlarýmýzýn zihinlerinin onlarýn zýrvalýklarýyla dolmasýný istemiyoruz, kültürümüzü korumaya çalýþýyoruz. Çok yaygýn basýn organlarýna raðmen, Latin Amerika’da ABD’nin kültürü yaygýn deðil.”

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

Amerikan üssü olan Guantanamo’nun neden Küba’nýn yanýbaþýnda olmasýna izin verdikleri soruldu: “Amerika’nýn ilk kez 1898’de Küba’ya askeri saldýrýsýndan beri Guantanamo üssü burada bulunmaktadýr. ABD Küba’yý ele geçirmeye çalýþtý ve tam olarak baþaramadý (Küba halkýnýn kararlýlýðý yüzünden) çekilirken, Guantanamo üssünün orada bulunmasýný þart koþtu. Bu üssü biz de istemiyoruz, ama onlarý kovmak istesek ABD ile aramýzda çok büyük sorun olacak, o yüzden barýþçýl yollarla halletmeye çalýþýyoruz. Askeri açýdan Küba’ya bir zararý yok. ABD bunu bir avantaj olarak görse de, onun için bir dezavantajdýr.” ABD’nin neden Küba’ya da Irak’a saldýrdýðý gibi saldýrmýyor sorusuna da: “Devrimden sonra ABD, saldýrganlýk politikasý izledi. Ekonomik baskýyla yýkmaya çalýþtý. Halkýn ayaklanýp kapitalizme geri dönüþ olacaðýný düþündüler. Ama öyle olmadý. Devrim iktidarýnýn kurnazlýðýyla, halkýn silahlanmasýyla istedikleri gerçekleþmedi. Domuzlar Körfezi Çýkarmasý’yla denediler. ABD bu çýkarmayý açýk savaþa çevirmeye çalýþtý. Fakat halk milislerinin kararlýlýðý ve halkýn birbirlerine olan baðlýlýðýyla bu savaþ engellendi. Küba hep bir adým önde düþündü. Nasýl bir sonuçla karþýlaþacaðýný bildiði için ABD Küba’ya, Irak’a saldýrdýðý gibi saldýramýyor. Küba, Irak deðil. Irak halký savaþa hazýr deðildi. Küba halký birbirine çok baðlý, mezhep ayrýlýklarý yok. Küba’ya saldýrmayý çok denediler ama daha büyüðüne cesaret edemediler.” ABD seçimlerinde iktidara gelen yeni baþkan Obama’nýn Küba ile ilgili verdiði vaadler için ne düþünüyorsunuz denildi. “Seçim kampanyasýnda Küba’ya karþý yumuþamalardan bahsetti. ABD’de oturan Kübalýlarýn seyahatleri ve para göndermelerinin serbestleþebileceði konusunda iliþkilerin yumuþayabileceðinden bahsetti. Ama seçimlerde herkes vaadlerde bulunur. Yerine getirip getirmeyeceðini bekleyeceðiz ve göreceðiz. Ulusal egemenliðimize saygý duyulduðu ve ablukayý kaldýrdýðý müddetçe iliþkiler sýcaklaþabilir.” Son bir soru olarak da, Küba Büyükelçisi’nin Türkiye hakkýndaki yorumu soruldu ve Büyükelçi gülerek: “Bu soruyu ancak Aðustos’ta cevaplayabilirim, çünkü Temmuz ayýna kadar büyükelçilik görevimi yerine getirmek zorundayým” dedi. Büyükelçi panel süresince sýk sýk üstüne basa basa sosyalizmden asla vazgeçmeyeceklerini, kapitalizme dönüþün kesinlikle olmayacaðýný, sosyalizmin Raul Castro ve sonrasýnda da devam edeceðini, 50. yýllarýný kutladýklarýný ve en az bir 50. yýl daha kutlayacaklarýný söyledi. Ankara’dan Bir Mücadele Birliði Okuru


Yeni Evrede

KÜBA

Mücadele Birliði

VÝVA KÜBA VÝVA SOSYALÝZM

Yüzyýlýmýzýn Komünü Küba, devriminin 50. zafer yýlýný kutluyor bu sene. Yalnýzca Küba halký için deðil, dünya iþçi sýnýfý ve emekçi halklarý için de büyük bir öneme sahip olan bu özel günlerde, 50. yýlýn coþkusunu Küba halkýyla paylaþtýðýmýzý haykýrmak için, Mücadele Birliði Platformu olarak Ankara’daki Küba Büyükelçiliði’nin yolunu tuttuk. Bir grup temsilci arkadaþýmýzýn yaptýðý elçilik ziyaretinin ardýndan, Yüksek Caddesi’nde basýn açýklamasý yaptýk. 5 Ocak Perþembe günü, saat 16.00 sularýnda “Yüzyýlýmýzýn Komünü Küba, Þan Olsun 50.Yýlýna” yazýlý ve Mücadele Birliði Platformu imzalý pankartýmýzý, Deniz Gezmiþ’li kýzýl bayraklarýmýzý ve Küba bayraklarýmýzý açarak basýn açýklamamýza baþladýk. “Merhaba insanlýðýn umudu Küba’ya! Merhaba insanlýðýn onuru yiðit Küba halkýna! Merhaba Küba’nýn 50 þanlý devrim yýlýna!” diyerek baþladýðýmýz basýn açýklamasýnda, Fidel’in öncülüðünde Küba halkýnýn, omuzladýklarý tarihsel rolün sorumluluðu ve onuruyla yol aldýklarýný; her türlü emperyalist abluka, yaptýrým ve dayatmalara raðmen

ekonomilerini düzlüðe çýkarmakla kalmayýp,

saðlýk ve eðitim alanýnda dünyanýn en ileri konumuna yükselttiklerini anlatarak dünya devriminin bir mevzisi olan Küba’nýn, baþta Amerika kýtasý olmak üzere bir çok ülkenin ulusal ve toplumsal kurtuluþ mücadelelerinde ilham kaynaðý olduðunu ve olmaya devam ettiðini söyledik. “50. yýlýný kutladýðýmýz Küba Devrimi, komünizm mücadelesindeki tarihsel rolünü sürdürüyor. Küba sokaklarýndan yükselen ‘Ya Sosyalizm Ya Ölüm’ sloganý, dünyanýn dört bir yanýnda ‘Ya Devrim, Ya Ölüm’ sloganýna dönüþüyor. Bir kez daha selam olsun Küba’nýn 50. yýlýna! Selam olsun yüzyýlýmýzýn Komününe! Viva Cuba! Hasta La Siempre!” diyerek basýn açýklamasý metnini okuduk. “Viva Küba Viva Sosyalizm”, “Yaþasýn Halklarýn Devrimci Kübasý”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” sloganlarýný attýk ardý ardýna. Basýn açýklamamýzý sonlandýrmadan önce, þu anda halen Filistin topraklarýnda sürmekte olan siyonist iþgal ve katliama da deðinerek, saldýrýyý protesto ettiðimizi belirtip “Filistin Halký Yalnýz Deðildir” sloganý atarak açýklamamýzý sonlandýrdýk.

“PARK BAHÇE ÝÞÇÝLERÝNÝN MÜCADELESÝ”

30 Aralýk’ta Ýzmir Büyükþehir Belediyesine baðlý Vira-Kürþat Taþeron þirketlerinde çalýþan park bahçe iþçileri yaklaþýk 400 kiþilik bir kitleyle Basmane’den Ýzmir Büyükþehir Belediyesine kadar bir yürüyüþ düzenledi. Yürüyüþe sendika ve DKÖ destek vermezken bizler Mücadele Birliði olarak eylemlerinde yanlarýnda olduðumuzu ve her eylemlerine destek vereceðimizi dile getiriyoruz. Yürüyüþte “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz! Vira-Kürþat Taþeron Ýþçileri” pankartý taþýnýrken, Filistin’de yaþanan katliama da deðinen iþçiler “Filistin Halký Yalnýz deðildir”, “Katil Ýsrail Filistin’den Defol” sloganlarýnýn yaný sýra “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Taþeron Sistemi Ýstemiyoruz”, “Ýþ Güvencesi Ýstiyoruz”, “Belediye Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma”, “Aziz Baþkan Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Vur Vur Ýnlesin Aziz Baþkan Dinlesin”, “Yolumuz Ýþçi Sýnýfýnýn Yoludur”, “Ýþçiler Burada Aziz Baþkan Nerede”, “Ýþçiye Verilen Sözler Tutulsun”, “Ýþçiyiz Haklýyýz Kazanacaðýz” sloganlarý atýldý. Belediyenin önüne gelindiðinde iþçi temsilcilerinden iki arkadaþ konuþma yaptý. Vira iþçi temsilcisi arkadaþýn söyledikleri þöyleydi: “Üç aydan beri örgütlenmiþiz ve görüþmediðimiz bürokrat kalmadý. Ama kimseden olumlu yanýt gelmedi. Bu yüzden eylemlerimize baþladýk. Faþist Ýsrail’in Filistin’den defolmasýný iþçiler olarak istiyoruz ve Filistin’deki iþçilerin yanýnda olduðumuzu buradan haykýrýyoruz. Onuruyla Ýstanbul’da fabrikalarý iþgal eden iþçilere buradan selamlar… Ya-

nýnýzdayýz… Bizler sýnýf bilinciyle hareket edeceðiz. 91’de Ankara’ya yürüyen arkadaþlarýmýzýn onurlu mücadelesine saygý gösteriyor ve gerekirse onlar gibi Ankara’ya yürüyeceðiz. DKÖ (Demokratik Kitle Örgütleri)’ye seslenmek istiyorum: bu iþçilere sahip çýkýn. Bu iþçiler terörist deðil ekmeklerinin peþindeler. Bizler biliyoruz ki taþeronda çalýþmak istemiyoruz. Yeni alýnacak iþçilerle karþý karþýya getirilmeye çalýþýlýyoruz, bizler bu oyuna gelmeyeceðiz. Siyasi partiler, sendikalar, Demokratik Kitle Örgütleri bu iþçilere sahip çýkmalýdýr. Bizler 29 Mart’ta iþçiler olarak sizleri sandýða gömeceðiz. Emeðe uzanan eller kýrýlsýn. Pazartesi’ye kadar bu sorun çözülmezse saat 12.00’de burada oturma eylemi yapacaðýz. Gerekirse açlýk grevi, ölüm orucu, 91’deki yoldaþlarýmýz gibi Ankara’ya yürüyeceðiz”. Daha sonra, bir önceki geçen eylemde okunan basýn açýklamasý okundu. Basýn açýklamasýndan sonra Filistin’e tekrar dikkat çeken iþçiler “Park-Bahçe iþçileri olarak Filistin’de yaþanan katliamý kýnýyoruz ve Filistin’deki iþçi-emekçi halkýn yanýnda olduðumuzu haykýrýyoruz. Buradan Filistinli iþçi ve emekçilere bin selam” denildi. Bundan sonraki eylemliliklerini sertleþtireceklerini de dile getiren iþçiler pazartesi gününe çaðrý yaparak eyleme son verdi. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERÝN OLACAK!

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ

19


Eylem

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

ÝZMÝR’DE PARK-BAHÇE ÝÞÇÝLERÝNÝN MÜCADELESÝ SÜRÜYOR!

5 Ocak 2009 31 Aralýk tarihi itibariyle iþsiz kalan ve yaþamdan kovulan Ýzmir Büyükþehir Belediyesine baðlý Vira ve Kürþat taþeron þirketlerinde çalýþan park-bahçe iþçileri eylemliliklerine devam ediyor. 5 Ocak’ta Konak Sümerbank önünden Büyükþehir Belediyesi önüne kadar “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz! Vira-Kürþat Taþeron Ýþçileri” pankartýyla yürüyüþ düzenlendi, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Ýþ Ekmek Yoksa Barýþ da Yok”, “Ýþ Güvencesi Ýstiyoruz”, “Taþeron Sistemi Ýstemiyoruz”, “Belediye Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma” sloganlarýnýn atýldýðý basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Basýn açýklamasýnda “Bizler kesinlikle bir seçim çýðýrtkanlýðý yapmak istemiyoruz. Ancak bizlerle bir an önce görüþerek sorunlarýn aþýlacaðýný, kendisi ile elele verip bu süreci aþacaðýmýzý, muhatabýmýzýn kendisi olacaðýný biliyoruz. Bizler kendisine bir el uzatýyoruz. Eðer elimizi geri çevirirlerse bizler de bu seçim süresince kendilerine karþý bir mücadele içinde olacaðýmýzý, eylemlerimizi daha da sertleþtirerek açlýk grevi, ölüm orucu ve 1991 yýlýndaki gibi büyük Ankara yürüyüþünü düzenleyeceðiz. Bizleri mecbur býrakmasýnlar. Buradan kendilerine sesleniyoruz: Ne söyleyecekseniz bizlere söyleyin, gelin beraber çözelim. Biz iþçiler çözümsüz deðiliz. Bu sorunu da aþacaðýmýzý biliyoruz” denilerek, 6 Ocak’ta yapýlacak olan basýn açýklamasýna çaðrý yapýldý.

beklediler. Bizler de Mücadele Birliði olarak iþçilerin açlýk grevinin ilk gününde sabaha kadar yanlarýndaydýk.

8 Ocak 2009 Bugün belediyeden çaðrýlan iþçi temsilcileri seçimlere kadar taþeronda çalýþma, seçimlerden sonra da kadrolu olma vaadiyle karþýlaþtýlar. Ama iþçiler belediyeye tepki göstererek “Biz taþeronda çalýþmak için eyleme baþlamadýk. Kadrolu olmak için baþladýk ve kadrolu oluncaya kadar mücadelemizi sürdüreceðiz” dediler. Ýþ çýkýþ saatlerine doðru Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri Atölyesi’nden arkadaþlar Tuzla Tersaneleri’nin anlatýldýðý TERSANE isimli þiirin dramatizasyonu sergileyerek iþçilere destek sundu. Gün içerisinde kimi demokratik kitle örgütlerinin ve sendikalarýn destek ziyaretleri oldu. Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) iþçi sýnýfýnýn yanýnda olduðunu ve mücadelelerini desteklediðini iþçilerin yanýna gelerek gösterdi. Özellikle akþam saatlerinde Büro Emekçileri Sendikasý (BES)’nýn sloganlar eþliðinde yaptýðý destek ziyareti iþçilere moral ve motivasyon verdi. BES’ ten ve park-bahçe iþçilerinden birer kiþi kýsa konuþmalar yaptý. Ayrýca Büro Emekçilerinden iki kiþi Nazým’dan ve Ahmet Arif’ten olmak üzere iki þiir okudular. DTP’de destek ziyaretinde bulundu. Bizler Mücadele Birliði olarak gün boyunca iþçilerle beraberdik, gecenin ilerleyen saatlerine kadar da iþçilerin yanýndaydýk.

6 Ocak 2009 Dün çaðrýsý yapýlan basýn açýklamasý Konak Sümerbank önünden Büyükþehir belediyesine yürüyüþle baþladý. Yürüyüþ sýrasýnda “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Ýþ Ekmek Yoksa Barýþ da Yok”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Ýþ Güvencesi Ýstiyoruz”, “Taþeron Sistemi Ýstemiyoruz”, “Belediye Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma”, “Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak”, “Savaþa Savaþa Kazanacaðýz”, “Yaþasýn Ýþçilerin Birliði” sloganlarý atýldý. Belediyenin önüne gelindiðinde “Bugüne kadar yaptýðýmýz tüm görüþme talepleri reddedildi. Bundan dolayý da bizler onlara göre bir avuç kaldýðýný iddia ettikleri insanlar olarak, yarýndan itibaren açlýk grevine baþlýyoruz ve bu açlýk grevlerinde kendilerinden hesap soracaðýmýzý bir kez daha buradan haykýrýyoruz. Dokuz gün dönüþümlü olarak açlýk grevine, eðer dokuz gün içinde çözülmezse onurlu ölüm oruçlarýna baþlayacaðýz. Ölüm oruçlarýyla sizleri mahkum edeceðiz. Daha önceki basýn açýklamalarýmýzda belirtmiþtik, bizler çözümden yanayýz. Eðer somut çözüm önerileri gelmezse kendileriyle hiçbir zaman görüþmeyeceðiz, bir uzlaþma noktasýnda olmayacaðýz. Bütün arkadaþlarýmýz iþ baþý yapana kadar açlýk grevleri ve ölüm oruçlarý devam edeceðiz” açýklamasý yapýldý. Ve aþýrý yaðan yaðmurdan kaynaklý eyleme bugünlük son verildi. 7 Ocak 2009 Saat 12.30 civarý toplanan iþçiler ayný pankart ve sloganlarla belediyenin önüne yürüyüþe geçti. Belediyenin önüne gelindiðinde açlýk grevine baþlayan iþçiler yerlerini alýrken, diðer arkadaþlarda sloganlarýyla alaný inlettiler. Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden bir arkadaþ þiiriyle iþçilere destek sundu. Ýþçilerin teþekkürü þöyle oldu: “Ayýþýðý’na teþekkür ediyoruz. Keþke bugün sadece bir Ayýþýðý deðil binlerce Ayýþýðý bizlere destek sunsaydý”. Belediye yetkililerinden ses çýkmayan açlýk grevine ve açýlan imza kampanyasýna insanlarýn yoðun bir ilgisi vardý. Açlýk grevinin sekiz kiþiden oluþan birinci grubunun moral yüksekliði ve kararlýlýðý çok olumlu izlenimler yaratýyordu çevrede. Günün geceye evrildiði saatlerde de iþçilerin keyfi yerindeydi. Yakýlan ateþ etrafýnda ýsýnan iþçiler baþaracaklarýna olan inançlarýyla sabahý

20

9 Ocak 2009 Bugün ikinci açlýk grevi ekibi devam ediyor. Akþam saat 18.00’de üçüncü ekip sekiz kiþiyle baþlayacak. Kimi çevrelerin eylemi kýrmaya yönelik giriþimlerine raðmen iþçilerin moral ve motivasyonu yerinde ve sonuç alýncaya kadar karalýlýkla devam edeceklerini dile getiriyorlar. Park-bahçe iþçilerinin kadrolaþma mücadelesinde girdikleri açlýk grevinin bugün üçüncü günü. Kararlý mücadelelerini sonuna kadar götüreceklerini söyleyen iþçilerden biri “Gemileri yaktýk artýk dönüþ yok, ya kazanacaðýz ya kazanacaðýz baþka bir þey düþünmüyoruz, sorunlarýmýza çözüm bulunana kadar mücadelemize devam edeceðiz, mücadelemizi zaferle taçlandýrana kadar bu onurlu mücadelemizi sürdüreceðiz, hiçbir þekilde taviz vermeyeceðiz. Açlýk grevi onurlu bir mücadeledir. Benim daha önce bu tür deneyimlerim vardý, ama arkadaþlarýn yeni olmasýna raðmen ilkeli davranacaklarýna inanýyorum” diye konuþtu. Ýþçilerin ayrý ayrý düþünceleri alýnýrken genel cevap “Kazanacaðýz” olurken bir arkadaþ da “bu gün üçüncü günümüz, somut bir adým atýlmazsa 33’üncü 63’üncü ya da 73’üncü günde burada olacaðýz. Devamlý buradayýz kazanana kadar buradayýz” diye konuþtu. Açlýk grevinin üçüncü gününde iþçilerin arasýndaki dayanýþma ve dýþarýdan aldýklarý destek oldukça olumlu. Taþerona karþý imza kampanyasýný da sürdüren iþçilerin Mücadele Birliði olarak yine yanlarýndayýz. 10 Ocak 2009 günü itibariyle eylemlilik süreci devam eden Park-Bahçe iþçilerinin açlýk grevinin bugün dördüncü günü. Ýþçi arkadaþlarda ciddi anlamda kararlýlýk sürüyor. Bugün DKÖ (Demokratik Kitle Örgütleri)’nden desteklerin yer aldýðý eyleme ayrýca Barýþ Analarý, DTP’ye baðlý kadýn kollarý, üniversite öðrencileri, kimi devrimci kurumlar ve Mücadele Birliði destek sundu. Ýzmir halký da hem imza kampanyasýna hem de iþçilere moral verme açýsýndan katkýda bulunuyor. Ýþçiler daha önce de bahsettikleri gibi bu onurlu mücadelelerini kazanana kadar sürdüreceklerini belirttiler. DKÖ, devrimci kurumlar ve sendikalarýn kendilerine desteklerini dile getirdiler.

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

ANTEP MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU’NDAN DÝRENÝÞTEKÝ TÜMTÝS ÝÞÇÝLERÝNE DESTEK ZÝYARETÝ

15 aydýr direniþ sürdüren Türkiye Motorlu Taþýt Ýþçileri Sendikasý’na (TÜMTÝS) baðlý otobüs iþçilerine Mücadele Birliði Platformu tarafýndan bir destek ziyareti gerçekleþtirildi. Antep’teki belediye otobüslerinin özelleþtirilmesinden sonra taþeron þirket iflas etmiþ ve otobüs þoförleri iþsiz kalmýþlardý. Ýþçiler Büyükþehir Belediyesi’ne dava açmýþ ve kazanmýþ olmalarýna raðmen iþbaþý yaptýrýlmadýklarý için Büyükþehir belediyesi önünde her gün nöbet tutarak direniþlerini sürdürüyorlar. 9 Ocak Cuma günü saat 12:00’de Antep Mücadele Birliði Platformu, direniþteki iþçileri ziyaret ederek destekte bulundu. “TÜMTÝS Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak”, “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar, Herþey Emeðin Olacak” sloganlarýyla belediye önüne geldi. Sloganlara TÜMTÝS iþçileri de katýlarak platform üyelerini karþýladýlar. Yapýlan sohbetler sýrasýnda TÜMTÝS Merkez Yürütme Kurulu üyesi Muharrem Yýldýrým, bu ülkede sömürüye dayalý bir düzen olduðunu, iktidara gelen hiç kimsenin bu sömürüye karþý çýkmaktan, bunu yok etmekten bahsetmediðini anlatarak emek sömürüsünü ortadan kaldýrmak için bir þey yapan kimsenin olmadýðýný belirtti. Ýzmir’de de taþeron firma iþçilerinin iþten atýldýðýný ve kendilerinin de Celal Doðan döneminde örgütlendiklerinde 24 arkadaþýnýn iþten atýldýðýný hatýrlatan Yýldýrým sözlerine þöyle devam etti: “464 gündür bizim mücadelemiz sürüyor. Bu süreç içerisinde bize destek olanlar da oldu. Hepsine teþekkür ediyoruz. Seçim sürecine girilmiþ olmasýna raðmen siyasilerden biri çýkýp da ‘bu özelleþtirmenin halk yararýna, iþçilerin yararýna olmadýðýný düþünüyorum’ demedi. Kaldý ki bunu söyleseler bile bizim onlardan bir beklentimiz de yoktur. Biz sadece mücadelemize güveniyoruz. Buradaki insanlar 15 aydan bu yana açlýk, yokluk ve sýkýntýya raðmen direndiler. Belediye baþkanýnýn satýn alma giriþimine de taviz vermeyerek onurlarýný korudular. Mücadelemiz zaman zaman meyvesini de verdi. 70 arkadaþýmýz iþbaþý yaptý ve çalýþýyorlar. Belediye baþkanýnýn, ‘Bunlar bizim iþçimiz deðil, taþeron þirketin iþçileri, beni ilgilendirmez’ demesine raðmen arkadaþlarýmýzýn kararlý tutumu ve sendikayla birlikte mücadele etmiþ olmasý bu baþarýyý

getirdi. Ancak bizim baþarýdan kastýmýz asýl olarak, iþten atýlan tüm arkadaþlarýmýzýn iþbaþý yapmasýdýr. Çünkü bu iþ, burada bekleyen insanlarýn anasýnýn ak sütü gibi hakkýdýr. Belediye yöneticileri, bir kýsým yandaþlarýna, söz verdikleri çevrelerine, sermaye gruplarýna rant kazandýrmak için bu insanlarý ve Antep halkýný maðdur ettiler. Bu ülke emperyalist – kapitalist sistemin kölesi durumuna getirilmiþtir. Bu duruma ne iktidardakilerin ne de muhalefettekilerin ‘dur’ deme, iþi tersine çevirme olanaðý yoktur. Böyle bir ülkedeyiz. Halk bunlarý görmeli. Ne zaman halk gerçekten baðýmsýzlýkçý, emeði kendine dert etmiþ bir programla ortaya çýkarsa,

Eylem

o zaman bu sorunlar çözülebilir. Zaten bir taht-ý revan var. Bazen solcuyu getiriyorlar bazen saðcýyý, bazen islamcýyý bazen milliyetçiyi; ama çark dönüyor. Genel bir baský var. Bu ülkede sokaða çýkmak sakýncalý, tehlikeli, ‘çýkanýn baþýna bu iþler gelir’ gibi bir korku yaratýlmaya çalýþýlýyor. Özellikle 12 Eylül ile baþlayýp günümüze kadar gelen baskýlar var. Bu durum bu ülkenin demokratik olmadýðýnýn bir göstergesidir. Bazý liberal aydýnlar, bir kýsým insanlar televizyon kanallarýna çýkýp ülkede demokrasi olduðunu, kendilerinin düþüncelerini rahatça ifade edebildiðini söylüyorlar. Ama ben bir ülkede demokrasinin olmasýna, iþçilerin özgürce örgütlenip örgütlenemediðine bakarak karar veririm. Sendikaya üye oldu diye bir insan kapýya konuyorsa o ülkede demokrasiden bahsedilemez. Varsa bile bu demokrasi iþçi ve emekçiler için deðil demektir. Ýþte, Mersin’de daha 1 – 1,5 ay önce üye yaptýðýmýz 270 iþçiden 60 tanesi iþten atýldý; 3 gündür Mersin limaný önünde arkadaþlarýmýz direniþ yapýyorlar. Bunun birçok örneði var. Sadece bizim sendikamýz deðil, baþka sendikalar da, Deri Ýþ, Petrol Ýþ, Tek Gýda Ýþ, Belediye Ýþ de yaþýyor bunu. Hükümet, kendi yandaþý sendikalara bunu yapmýyor. Ama iþçiler buna alet olmamalý. Patronlarýn iþaret ettiði yerlerde deðil, kendi kurduklarý yerlerde, örgütlerde olmalýlar. Ýþverenin kurduðu sendikadan iþçiye hayýr gelmez. Bunu herkes yaþayarak görmüþtür.” Alkýþlar ve sloganlarla devam eden destek ziyareti yine sloganlarla son buldu.

AR TIK BU DÜ ZE NÝ DE ÐÝÞ TÝR ME NÝN VAK TÝ GEL DÝ

Merhaba sevgili arkadaþlar. Ben Mücadele Birliði dergisini ilk defa okuyan bir iþçiyim. Dergiyi okuduktan sonra sizinle paylaþmak istedim, düþüncelerimi yazýyorum. Ezilmeye son diyorum. Açlýk sefalet almýþ baþýný gidiyor. Kürt halkýnýn özgürlük ve demokrasi istekleri hep bombalarla, silahlarla, coplarla karþýlýk buluyor. Artýk bu düzeni deðiþtirmenin vakti geldi, açlýða, yoksulluða, sefalete son vereceðiz. Kürt halkýnýn üzerinde vurulmuþ zincirleri paramparça edeceðiz. Bunun için ne gerekiyorsa yapacaðýz. Bugüne kadar özgürlük için topraklarýmýzýn her karýþýna akan gençlerimizin kaný, bunun göstergesidir. Evime yarýn ekmek götürüp götüremeyeceðimi bilmediðim bir yaþama daha fazla katlanamýyorum. Bu karda kýþta çocuklarýma üst baþ alamadýðým, ayakkabý alamadýðým bu yaþama daha fazla katlanamýyorum. Artýk biliyorum biz iþçiler, ancak Kürt, Ermeni, Türk, Laz bir araya gelebilirsek, çocuklarýmýza güzel bir yaþam kurabileceðiz. Kürdistan’dan Mücadele Birliði Okuru Bir Ýþçi 131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009

21


Yeni Evrede

Röportaj

ÜMRANÝYE’DEKÝ SÝMTER METAL ÝÞÇÝLERÝYLE RÖPORTAJ

Yaklaþýk 11 gündür iþyerini iþgal eylemi yapan iþçilerle birlikteydik. Büyük bir kararlýlýkla iþgal eylemini sürdüren iþçilerle yaptýðýmýz röportajý sunuyoruz. Mücadele Birliði: Ýþyerinde oluþturmaya baþladýðýnýz örgütlenme çalýþmasý ne zamandýr sürüyor ve bu süreç içerisinde yaþananlarý bize anlatabilir misiniz? Ýþçi: Yaklaþýk 5 aydýr örgütlenme çalýþmasý yapýyorduk. 5 arkadaþ örgütlenme çalýþmalarýna baþladý ve bu süre zarfýnda yaklaþýk 400’e yakýn sendikalý iþçimiz oldu. Bu örgütlenme çalýþmasý içerisinde ben de görev aldým. Patron bir þekilde bu çalýþmanýn farkýna vardý. Ve iþyerinin bir bölümü olan atölye kýsmýndaki bu çalýþmayý engellemek için iþçileri iþten çýkartýp iþyerini kapattý. Mücadele Birliði: Þu anda içeride çalýþan iþçi var mý hala? Ýþçi: 60 civarýnda iþçi, idari bölümde hala çalýþýyor. Bunlarýnda büyük çoðunluðu sendikamýzýn üyesi ve içeriden desteklerini esirgemiyorlar. Mücadele Birliði: Yaklaþýk 2 gün iþyerini iþgal ettiniz bu süre zarfýnda nasýl bir tavýr koydunuz? Ýþçi: Evet 2 gün boyunca iþyerini iþgal ettik. Bu bizim birleþmemizle olan bir þey, ama 2. gün patronlarýn koruyucusu polisler fabrikanýn etrafýný kuþattýlar. Bizler de eylemimizi dýþarýda sürdürme kararý vererek (daha çok insanlara yansýtmak için) dýþarýda direniþimize devam ediyoruz. Tabi ki bunlarý tek baþýmýza deðil, hep birlikte karar alarak yaptýk. Çünkü hepimiz ortak olarak, daha insanca yaþamak için bunun mücadelesini veriyoruz. Mücadele Birliði: Patronun son tavrý ne þu an? Ýþçi: Her patronun yaptýðý gibi sendikayý kabul etmiyor. Ýþçiler olarak ya hep beraber ya hiç birimiz diyerek ona cevap veriyoruz. Çünkü sendikal haklarýmýzý istiyoruz. Mücadele Birliði: Polis baskýný, daha doðrusu polis içeriyi ve dýþarýyý kuþattýðýnda ne düþündünüz? Ýþçi: Bizim tek amacýmýz insanca yaþamak. Ama bunu bize vermiyorlar, az önce de dediðim gibi, polis bizim deðil potronlarýn koruyucusu. Ben o an patronu korumak için geldiklerini biliyordum. Çünkü onlar patronlarýn hizmetinde, halký ne yapsýnlar. Mücadele Birliði: Peki son olarak yerel seçimler yaklaþýyor sizin tavrýnýz nasýl olacak? Ýþçi: Buraya her gün bir parti sözde destek amaçlý geliyor. Ama ben ve benim gibiler çok iyi biliyor ki, onlar seçimler için oy almak için buraya geliyorlar. Ama þunu iyi bilsinler ki ben ve benim gibilerden onlara oy yok. Ben iþçilerin baþta olduðu bir ülke istiyorum, zaten doðal olarak sorun sistemde, sistemi deðiþtirmek gerek. Bunu yapmakta, baþarmakta birliktelikten geçiyor. Mücadele Birliði: Bize zaman ayýrdýðýnýz için teþekür ediyoruz. Biz de size þu sözü veriyoruz o günleri hep birlikte göreceðiz. Burada birkez daha direniþinizi selamlýyoruz.

22

Mücadele Birliði

“YÜZ LER CE YIL DIR E ZÝ LEN KAT LE DÝ LEN BÝR HALK O LA RAK, FÝ LÝS TÝN HAL KI NIN A CI SI NI YÜ RE ÐÝ MÝ ZÝN DE RÝN LE RÝN DE DU YU YO RUZ”

Merhaba arkadaþlar. Ben Mücadele Birliði dergisini ilk defa okudum. Öncelikle çýkardýðýnýz bu nitelikli dergi için, ezilmiþ halk adýna sonsuz teþekürlerimi sunarým. Ezelden beri bu yola baþ koyduk ve yeterli olmasa da meyvemizi almaya baþladýk diyorum. Kürtçe kanal bunlardan bir tanesi. Bu televizyonun açýlmasý bizim sorunumuzu çözmedi, fakat faþistlere geri adým attýrdýk, tabi bedeller sonucunda oldu bu. Bir televizyonun açýlmasý bizim gözümüzü boyayamaz. Zaten ilk birkaç gün dýþýnda Kürtlerin neredeyse hiç biri televizyonu izlemiyor bile. Ama sonuçta faþist ülkenin faþist insanlarýna varlýðýmýzý kabul ettirmek gerekliydi ve bu proletlerlerin, ezilmiþ halkýn nasýrlý elleriyle, köylülerin baþkaldýrmalarýyla oldu ve sizin gibi aydýn insanlar oldukça daha ileri gidecektir . Kürt halký gibi Filistin halký da hala faþistler tarafýndan ezilmeye devam ediliyor. Yüzlerce yýldýr ezilen katledilen bir halk olan Kürt halký olarak, Filistin halkýnýn acýsýný yüreðimizin derinlerinde duyuyoruz. Yaný baþýmýzda, Filistin’de masum insanlar iki faþist devletin çýkarlarý için eziliyorlar. O masum çocuklar, þimdi havada uçurtmalar görecekleri yerde savaþ uçaklarý görüyorlar, kurþunlar bombalarla tanýþýyorlar. Bu bence Filistin Ýsrail savaþý deðil, Ýran ABD savaþý, Hamas bahane. Umarýz 20 Ocak 2009’a kadar oralarda insan kalýr. Gerçi Bush gider Obama gelir, deðiþen bir þey olmaz, politika deðiþmez, zihniyet deðiþmez. Sadece deðiþen isimler olur. Bu savaþ sadece sokaklara çýkýp baðýrarak engellenemez, herkes de bunun farkýndadýr. Filistin’in baþýna gelenler, aslýnda biz hep yaþýyoruz, bunlar her gün tanýk olduðumuz olaylar. Daha geçenlerde baþýmýza bombalar yaðýyordu, unutmadýk, unutulmaz da. Bu Filistin, Kürt ve diðer ezilen halklarýn sorunlarýnýn ortak çözümü ise, ne ABD ne de diðer sömürücü devletlerdir. Ezilen katledilen halklarýn birlikte omuz omuza mücadelesidir; sorun bu sorun bence. Sözümü bitirmeden sizlere son bir þey daha söylemek istiyorum. Dergimizde bazý cümleleri okurlarýn bazýlarý anlamaktan güçlük çekiyorlar. Misal burjuva, proletarya vs. Bazýlarý yeni güçlük çekmez diyorum þimdilik yazacaklarým, diyeceklerim bu kadar. Tekrar ezilmiþ halk adýna sizlere teþekkür ederim SERSALA ÞOREÞE KÜBA HEMU GELAN RA PÝROZ BE ADIYAMAN’DAN BÝR ÜNÝVERSÝTE ÖÐRENCÝSÝ

131. Sayý / 14 - 28 Ocak 2009




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.