s141s

Page 1



Yeni Evrede

Mücadele Birliði

BÜYÜK DEVRÝMCÝ DENEYÝMLERE RAÐMEN REFORMÝZMDE ISRAR EDENLER

Dünya proletaryasýnýn taþýdýðý engin teorikpolitik birikim ve dünyayý deðiþtiren toplumsal devrimlerin gitgide bütün halklarý etkisi altýna almasý, sosyalizmi dünyada nesnel bir güç durumuna getirdi. Her ülkedeki devrim mücadelesi bu geliþme gözönünde tutularak doðru olarak kavranabilir. Her ülkedeki devrimci proleter hareket, toplumsal geliþmenin karþýsýna çýkardýðý görevleri belirlemek için büyük bir çaba gösterirken, devrimci deneyimlerden devrimci mücadelesi için sonuçlar çýkarýrken, reformist hareketler için ise bütün bu geliþme ve deneyimler hiçbir þey ifade etmiyor. Dünya devriminde ne denli etkileyici örnekler ortaya çýkarsa çýksýn, reformizm bunu hemen kendi uzlaþmacý anlayýþýna göre yorumlar. Devrimin kendisini göreceðine, bu deneyimde iþine gelen ayrýntýlarla uðraþýyor. Reformist bakýþ açýsý, burjuva temsili kurumlarla, kapitalist demokrasi anlayýþýyla felç olmuþtur. Proletaryanýn toplumsal devrimi sýrasýnda ortaya çýkan yeni politik biçimlerin proleter sýnýfsal anlamýný göreceðine, bu biçimlere burjuva biçimleri yakýþtýrýyor. Bunun tipik bir örneði, Türkiye’de yakýn bir zamanda bir reformist sol parti temsilcisinin Paris Komününü ele alýrken, onda “belediye” görmesidir. Reformistlerin bakýþ açýlarý burjuva olanla öylesine sýnýrlanmýþ ki, nereye baksalar burjuva parlamentosu ve belediye görüyorlar. Hele Marx, Engels ve Lenin’in üzerinde sayfalar dolusu deðerlendirme yaptýðý, dersler çýkardýðý ve daha sonra çok sayýdaki komünist parti ve hareketin üzerinde durduðu o çok iyi bilinen Komün’den belediye çýkarmak için, tarihi burjuvazinin görüþ açýsýyla görmek gerekiyor. Marx’ýn Komün hakkýnda yaptýðý o özlü ve parlak deðerlendirmeleri her sýnýf bilinçli parti ve her sosyalist iþçi çok iyi bilir: “Komün’ün gerçek gizemini onun her þeyden önce bir iþçi sýnýfý hükümeti, üreticiler sýnýfýnýn sahiplenenler sýnýfýna karþý yürüttüðü savaþýmýn bir sonucu, en sonu bulunan ve Emek’in iktisadi kurtuluþunun gerçekleþme olanaðýný saðlayan siyasal biçim olmasý oluþturur. Bu son koþul olmasaydý, komünal kuruluþ bir olanaksýzlýk ve bir aldatmaca olurdu.” Bizim reformist ise, bir proletarya devriminde, bir proletarya diktatörlüðü örneðinde bula bula “belediye” buluyor! Komün’ün varlýðýnýn yarattýðý sürükleyici devrimci örneðe raðmen, nasýl ki, reformistler kendi uzlaþmacý görüþlerinden vazgeçmedilerse, günümüzün reformist hareketleri de yirminci yüzyýlýn o dünyayý sarsýcý toplumsal devrimlerine karþýn, reformist çizgide yürümeye devam ettiler. Onlara göre aslýnda, bu devrimler olmamýþtýr.

Týpký günümüzdeki Latin Amerika Devrimlerine bakýp, onlarda “Þili örneði”nin bir tekrarýný görmeleri gibi. Þili’den sonra, uzun süre, sosyalizme genel oy ile barýþ yoluyla, demokratik dönüþümle geçiþ tezleri üzerine sessiz kaldýlar. Ta ki Venezüella’da Bolivarcý Devrim ortaya çýkana kadar. Onlar Venezüella örneðinde, sosyalizme artýk devrimlerle geçiþ döneminin kapandýðýný görüyorlar. Bu düþünce gerçekte ilk olarak Brezilya’da Lula’nýn yönetime gelmesiyle ortaya atýldý. Ama Venezüella varken, Brezilya pek de savunulacak bir örnek deðildi. Oysa ki Latin Amerika’da burjuva iktidarlarýn devrilmesi ve yerine halklarýn getirdiði sosyalist ya da demokratik hükümetlerin kurulmasýnýn öncesinde, bu kýtada yarým yüzyýl sürmüþ olan gerilla mücadeleleri var. Venezüella Bolivarcý Devriminin öncesinde bile yýllarca süren gerilla savaþý var. Bunun dýþýnda, yine Venezüella’da 1989’daki halk ayaklanmasý sýrasýnda üç yüz kiþi katledilmiþtir ve çok sayýda insan yaralanmýþtýr. Gerek Chavez’in devrilmesi sýrasýnda, gerek yeniden görevine halk tarafýndan getiriliþi sýrasýnda yoðun sokak çatýþmalarý yaþanmýþtýr ve bu çatýþmalar bugün hala sürüyor. Gerek diðer Latin Amerika ülkelerinde, gerek Venezüella’da iç savaþ süreci sona ermiþ deðil. Tersine sosyalizme yöneliþle birlikte iyice sertleþmiþtir. Chavez bu gerçeði reformistlerden çok daha iyi kavradýðý için halký silahlandýrmýþtýr. Sokak çatýþmalarýyla, halk ayaklanmalarýna dayanmadan kurulan iktidarlar yoktur o kýtada. Ama reformistlere göre, orada halk ayaklanmalarý hiç yaþanmadý. Bütün bu gerçekler gösterildiði zaman, proletaryanýn enternasyonal sýnýf savaþýmýndan kendi bulunduklarý alandaki mücadeleler için gerekli sonuçlarý çýkaracaklarýna, o devrimler “farklý þartlarýn ürünü”dür deyip, genelle özelin baðýný koparýyorlar. Devrimlerin meydana geldiði çað ve toplum koþullarý ne denli farklý olsa da, proletaryanýn toplumsal devrimleri arasýnda ortak yönler, devrimlerin ortak yasallýklarý vardýr. Proletaryanýn sýnýf mücadelesini, onun evrensel sýnýf savaþýmýndan koparmak, emekçi sýnýfý darlýða mahkûm eder ve yenilgiye götürür. Lenin her zaman dünyadaki büyük devrim deneyimlerine büyük önem vermiþtir ve bu devrimlerin derslerini Rusya’daki devrim mücadelesine uygulamýþtýr. Örneðin, Lenin, Marx’ýn Komün derslerinden en iyi þekilde yararlanmýþ ve Ekim Devrimi sýrasýnda uygulama alanýna sokmuþtur. Bir Lenin’in devrimin derslerine yaklaþýmýna bakýn, bir de reformistlerin! Türkiye ve Kürdistan’da Denizlerle baþlayan ve bugüne kadar kesintisiz süren bir devrimci mücadele var. Devrimci mücadele þiddetli bir savaþým biçimi almýþtýr. Geniþ kitleleri etkileyen devrimci mücadele geleneði yaratýlmýþtýr. Bu sü-

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

Başyazı re içinde çeþitli mücadele biçimleri ortaya çýktý ve devrimci proletarya hareketi bu mücadele biçimlerinin tümünü kullandý. Fakat devrimci mücadele yöntemlerine dayalý mücadele, her zaman temel belirleyici olmuþtur. Bu, sýnýf çeliþkilerinin ve sýnýf çeliþkileri eksenindeki çeliþkilerin son derece keskin olmasýnýn bir sonucudur. Politik mücadele, devrimci emekçi güçlerle, düzen güçleri arasýnda açýk bir savaþým olarak geçmiþtir. Kitlelerin istemleri devrimci biçimler aldý. Ýstemlerin devrim yoluyla çözümü, nesnel koþullarýn kendisi tarafýndan gündeme getirildi. Ve kitleler devrimci istemlerinin yerine getirilmesi için yýllardýr eylem içindeler. Kürt halkýný ayaða kaldýran ve bugünkü güçlü ve etkili konuma getiren, devrimci mücadeleden baþka þey deðildir. Kitlelerin faþizme ve sermayeye karþý mücadelesini bütün canlýlýðý içinde ayakta tutan ve sürdüren devrimci mücadele, -yalnýzca devrimci mücadele- olmasýna karþýn reformistler, topluma kendi uyutucu görüþlerini dayatmaya çalýþýyorlar. Bu topraklarda emekçi kitleler her defa daha büyük güçlerle ayaða kalkýyorsa ve mücadele devrimci biçimler alýyorsa, bunda bugüne dek süren devrimci mücadelenin büyük etkisi ve sürükleyiciliði vardýr. Fakat onlara göre bu topraklarda devrimci mücadele hiç yaþanmadý. Görüldüðü gibi ne toplumsal devrimleri yaratan gerçek þartlar, ne de Türkiye ve Kürdistan’daki devrimci mücadele, reformistler için bir anlam ifade ediyor. Koþullar bir devrim için ne kadar uygun olursa olsun ve kitlelerin istemleri ne kadar devrimci istemler haline gelirse gelsin, reformistlerin sistemin çeliþkilerini yumuþak olarak göstermeye çalýþmalarý, emekçi halkýn devrimci istemlerini budamaya kalkmalarý, devrimci kitlelerin eylemlerini “aþýrý” olarak nitelendirmeleri þimdi daha iyi anlaþýlýyor. Onlar kendi küçük-burjuva çözümlerini tüm toplum için yegâne çýkýþ yolu olarak gösteriyorlar. Güncel toplumun devrimci dönüþümünü deðil, bu toplumun demokratik, yani reformlar yoluyla dönüþümünü savunuyorlar. Toplumsal uzlaþma peþinde koþmalarý bu yüzdendir. Aralarýnda uzlaþmaz karþýtlýk bulunan sýnýflarýn ve onlarýn politik temsilcilerinin “birlikte yaþama”sýný bunun için çok istiyorlar. Ama onlar tüm bu tezlerle tarihin ve kapitalist sanayileþmenin toplumun önüne kaçýnýlmaz olarak koyduðu devrimden, toplumun devrimci dönüþümü zorunluluðundan kaçýnabileceklerini sanýyorlar. Onlarý, tüm görüþlerine aykýrý ve karþý olarak peþinden sürükleyen devrimin kendisidir. Küçük burjuva uzlaþmacý hareketler, devrimci mücadeleden uzak durarak, burjuva askeri ve bürokratik devlet makinesinin baskýlarýna boyun eðdiler. Faþist devlet egemenlik sisteminin kitlelere yönelik katliamlarýna karþý lafla tavýr almaktan baþka bir þey yapmadýlar. En ileri gittikleri nokta ise muhalefet çizgisidir; ama kesinlikle devrimci mücadele çizgisi deðil. Onlar, burjuva diktatörlüðün saldýrýlarýna karþý mücadele vermek yerine, bu mücadeleyi en aðýr þartlarda dahi yürüten devrimci güçlerden uzak durmaya çalýþtýlar. Tüm yaptýklarýyla burjuvaziyle ayný saflarda yer aldýlar. Proletarya, emekçi kitleler bu burjuva uþaklarýyla iliþkilerini kesmeden burjuvaziyi yenemez ve zafer yüzü göremez. C.DAÐLI

3


Yeni Evrede

Sınıf Hareketi

Mücadele Birliði

Son yirmi yýlda iþçi eylemleri kararlýlýkla sürdü. 12 Eylül sonrasýnýn ilk etkili iþçi eylemi olan NETAÞ eyleminden sonraki yýllarda, eylemlerdeki kararlýlýk yaygýnlaþýp sürdü. 1989 bahar eylemleri dalgasý sonrasýnda 1991 yýlýnda Zonguldak maden iþçilerinin Ankara’ya büyük yürüyüþleri, politik olarak burjuvazinin merkezini hedef almasýnýn yanýnda, Ocak ayý soðuðunda kimi zaman yüz bini aþan kitleselliðiyle uzun süreli etkili bir eylem oldu. 90’lý yýllarda birçok iþyeri iþgali, direniþi ve grevler gerçekleþti. Ýzmir Belediye iþçilerinin 1992’de Ocak ayýnda Ankara’ya yaptýklarý 28 günlük Ölüm Yürüyüþü, Toros Gübre iþçilerinin Ankara yürüyüþü gibi çok sayýda uzun süreli, kararlý eylem yapýldý. Kartal Belediye iþçilerinin barikatlar kurup polisle çatýþtýðý eylem gibi sertleþen etkili eylemler oldu. 1990’dan baþlamak üzere kamu emekçilerinin etkili eylemleri, fiili grevleri, Ankara’yý sarsan, polisle çatýþmalarýn yaþandýðý, önemli eylemlerdi. Son yýllarda Tekel iþçileri birçok ilde eylem yaptýlar. Ankara’da dondurucu soðukta yaptýklarý eylemin kararlýlýðý, diðer illerdeki yaygýn eylemlerde de görüldü. SEKA iþgali de sürece damgasýný vuran bir eylem oldu. Özelleþtirmelere karþý eylemler çok deðiþik boyutlarda, kimi zaman sertleþen kararlý, süreklileþen mücadeleler oldu. Ýþten atýlmalara karþý ve diðer sorunlarla ilgili yaygýn eylemler yapýldý. Emine Arslan’ýn uzun süreli, kararlý eylemi, içine girdiðimiz sürece iþaret eden bir özelliðe sahiptir. Daha önceden gerçekleþen kararlý, uzun süreli eylemlerin çoðunda devrimci iþçi ve emekçiler, kimi zaman da sýnýf bilincine sahip önder iþçiler etkili oluyordu. Þimdi, bulunduðumuz koþullarýn yol açtýðý farklýlýklar belirginleþiyor. Emekçiler eyleme, mücadeleye yöneldi. En geri bilinç düzeyindekiler bile eyleme yöneldi. Her gün deðiþik illerde iþçi eylemleri olduðu duyuluyor. Ýþçilerin yoðun olduðu kentlerde irili ufaklý eylemler süreklileþiyor. 1989 baharýnda caddelerde iþçilerin yürüyüþleriyle, deðiþik biçimler alan eylemleriyle her gün karþýlaþmak mümkündü. Þimdi kentlerde iþçi ve emekçilerin eylemleri süreklileþiyor, yayýlýyor. Sanayi merkezlerinde sýk sýk eylemler oluyor. Bu eylemler geniþ emekçi yýðýnlarýn mücadeleye yöneldiðini gösteriyor. Emekçiler her yerde kendiliðinden eyleme baþvuruyor. Eskiden olduðu gibi sadece devrimcilerin ya da örgütlü iþçilerin eylemlerine deðil, bu sürece kadar geri bilinç düzeyinde olan iþçi ve emekçilerin öne çýktýðý, hatta önderlik etmeye baþladýðý eylemlere tanýk oluyoruz. Bu, gittikçe yaygýnlaþan bir durumdur. En geri bilinç düzeyinde olan iþçilerin bile örgütlenmeleri, öne çýkmaya baþlamalarý, kimi durumlarda kararlý eylemlilik sürecine girmeleri günümüz koþullarýnýn ortaya çýkardýðý geliþmelerdir. Eylemler birçok deðiþik geliþmeyi, ilerlemeyi ortaya çýkartýyor. Mücadele içerisindeki kadýn iþçilerin sayýsý artýyor. Kadýnlarýn bu süreçte mücadelede ýsrarlý, daha kararlý olarak yer almasý kendileri üzerindeki tutucu aile baskýsýný, gerici baskýlarý kýrmalarýný saðlýyor. Kadýnlarýn sýnýf mücadelesindeki bu etkinleþmesi devrim için ileri bir geliþmedir. Bu sürece kadar iþçiler içinde bireysel çözümlerle çýkýþ yolu arayanlar oluyordu. Þimdi ise sistemin yarattýðý büyük yýkým, kitlesel iþsizlik, sefalet vs. bireysel çözüm olamayacaðýný en geri iþçilere bile kabul ettirmeye baþladý. Bugüne kadar sendikanýn ne olduðunu bilmeyen, sýnýf örgütlülüklerinden uzak duran en geri düzeydeki iþçiler de örgütlenmeye, birlikte mücadele etmeye yöneldiler. Eylemlerden, grevlerden uzak duranlar eyleme, greve katýlýyorlar. Ortaya çýkan geliþmeler içinde üzerinde önemle durulmasý gereken bir geliþme de iþçi komiteleridir. Ýþçi komite ve konseylerini proletarya, 1905 Devrimi’nde yarattý. Rusya’daki adýyla, Sovyetler, iktidar organý olarak geliþti ve 1917 Ekim Sosyalist Devrimi’nin iktidar organý oldu.

4

Bizde Komite ve Konseylerin oluþturulmasý için on yýllar boyu çalýþýldý. Komiteleþmeler belli oranlarda gerçekleþti ve kimi büyük eylemlerde etkili oldu. Bugüne kadar Komite ve Konsey örgütlenmesi iþçi sýnýfýnýn mücadelesini yönlendirecek düzeye ulaþmadý. Bugünkü süreçte ise iþçi ve emekçilerin örgütlenmeye, mücadeleye yönelmesiyle komitelerin oluþumu yaygýnlaþýyor. Ýþçiler birçok yerde kendiliðinden komiteler oluþturuyor. Bu eðilim devrimin örgütlenmesi için önemli bir ortam saðlýyor. Sýnýf mücadelesindeki geliþme burjuva sendikacýlýðýn etkisini de kýrýyor. Sarý sendikalarýn aþýlmaya baþlandýðý örnekler görülüyor. Kapitalizmin bunalýmýnýn yarattýðý yýkým, çeliþkilerin daha açýk ve net olarak görülmesini saðlýyor. Ýþçi sýnýfýnýn çýkarlarý için mücadele eden ilerici, önder konumdaki iþçiler, sendikacýlar ve burjuvalarýn iþbirliðiyle iþten atýlýyor. Bunun karþýsýnda iþçi sýnýfý, birlikte eyleme yöneliyor. Yaþanan sorunlarýn çözümünde burjuva sendikacýlýðýn çözüm olmadýðý, geniþ iþçi kitlesi tarafýndan daha açýk görülüyor. Ýþçiler sendikalarý aþan eylemlere yöneliyorlar. On yýllardýr iþçi sýnýfýnýn devrim mücadelesi önünde engel olan, iþçi sýnýfýný burjuvaziye satan sendikacýlarýn aþýlmaya baþlanmasý, devrimci mücadelenin geliþmesinin ve ilerlemesinin bir göstergesidir. Sistem çözülme ve çöküþ içinde olduðundan, kitlelerin yaþamsal sorunlarýna çözüm üretemiyor. Emekçiler yaþamlarýný sürdüremez hale geldiler, normal bir yaþam sürdürebilmek için sýnýf mücadelesini büyütüp sertleþtiriyorlar. Artýk uzun uzadýya hukuki yollara baþvurmak yerine hemen eyleme geçiliyor. Atýlan iþçilerde eyleme baþlamak, sýnýfsal bir refleks haline gelen davranýþ olmaya baþladý. Ýlk olarak iþyerinde ya da iþyeri önünde toplanma, sonrasýnda ise iþgal, yürüyüþ, grev gibi eylemlere baþlanýyor. Bu eylemler, çoðu zaman haftalar, aylar beklemeden, saatler içinde baþlýyor. Bu eylemlerde kararlýlýk ve sertlik giderek artýyor. En küçük bir eylem baþladýðýnda hemen otobüsler dolusu polis, jandarma, iþçilerin üzerine gidiyor. Ýþçiler günlerce, haftalarca, hatta aylarca polisle, jandarmayla bazen de zabýtayla karþý karþýya gelerek ya da çatýþarak eylemini sürdürüyor. Ýþçi sýnýfýnýn geniþ yýðýnlarýnýn eylemlerini burjuva yasallýkla sýnýrlandýrmayýp sýnýf mücadelesinin yasalarýna göre hareket etmeleri, proletaryanýn devrimi zafere taþýmasý yolunda ileri bir geliþmedir. Eylemler, birçok baský ve yýldýrma amaçlý saldýrýlara raðmen, gözaltýna alýnmalara raðmen, çatýþmalara girilerek kararlýlýkla, uzun süreli hale geliyor. Bu uzun süreli eylemler, iþçi ve emekçilerin bilinçlenmelerini saðlýyor, sýnýf mücadelesini daha ileriye taþýmalarý için onlarý eðitip, deneyim kazandýrýyor. Bu süreçte yapýlan eylemler, iþçi sýnýfý üzerinde kalýcý etkiler yapacaktýr. Yükselen eylemlilikler, kapitalizme karþý ayaklanmalarýn bir parçasý olarak gerçekleþiyor. Burjuvazi, bu süreci geçici olarak atlatsa bile, çok zayýf bir iktidarla ve çok þey kaybetmiþ olarak atlatmýþ olur. Proletarya ve emekçiler, tarihsel bir fýrsatla karþý karþýya. Bunu zafere, devrime vardýrmak için savaþ büyütülmeli. Bu eylemlerde devrimci bir coþku var. Ne sendikacýlarýn yapmacýk, profesyonel tavýrlarý, ne de iþçileri deþarj etmeye yönelik boþ tavýrlar var. Ýþçilerde sosyalistlik, demokratlýk adýna zevahiri kurtarmak için zoraki girilen eylem tavýrlarý da yok. Ýþçilerin ruh hali deðiþiyor. Kavgacý, devrimci bir ruh hali yayýlýyor. Tutkuyla, hevesle, sonuç almak isteyerek eyleme giriliyor. Bu coþku, Denizlerin devrim için savaþtýðý, Che’nin dünya halklarýnýn kurtuluþu için savaþtýðý bilinçli coþkuya dönüþtürülmelidir. NOT: Bu yazý iþçiler 13 Haziran günü Taksim’deki sendika binasýný basmadan çok önce yazýlmýþtý.

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009


AVRUPA EYLEM ALANI

Yeni Evrede

Sınıf Hareketi

Mücadele Birliði

Avrupa, geniþleyen eylem alaný oldu. Eylemler süreklileþti, eylem olmayan gün yok. Mutlaka her gün bir ya da birkaç Avrupa ülkesinde eylem oluyor. Ýþçilerin, emekçilerin, küçük üreticilerin geniþ yýðýnlarý eylem yapýyor. Kaba olarak bakýldýðýnda eylemlere; eðitimciler, maden iþçileri, inþaat iþçileri, otomotiv fabrikalarýnýn iþçileri, belediye çalýþanlarý, liman iþçileri, öðrenciler, saðlýk emekçileri, metro–demiryolu-havaalaný çalýþanlarý, taksiciler, pilotlar, kamyoncular, gümrük çalýþanlarý, çiftçiler, yazýlý-görsel basýn-yayýn çalýþanlarý, çevreciler, Paris opera çalýþanlarý gibi birçok deðiþik alanlardan katýlanlar, eylem yapanlar oldu. Bunlarýn içerisinde eðitim, saðlýk, ulaþým, sanayi iþçileri ve çiftçiler çok yaygýn eylemler yaptýlar. Toplumun geniþ yýðýnlarýný eyleme zorlayan, kapitalizmin sömürüsü ve toplum yaþamýnda yarattýðý yýkýmdýr. Emperyalist ülkelerde de emekçilerin yaþamlarýný sürdüremez hale gelmesi emekçileri mücadeleye itmiþtir. Emperyalizmin küresel saldýrýsý nedeniyle 90’lý yýllar boyunca iþçi ve emekçilerin yaþamý giderek zorlaþtý, yaþamdan dýþlananlarýn sayýsý devamlý arttý. Bu süreçte ilk büyük tepkiler baðýmlý ülkelerden yükselmeye baþladý, sonra da emperyalist ülkelere yayýldý. Avrupa ülkelerinde iþçi ve emekçilerin eylemleri süreklileþti. Emperyalizmin küresel saldýrýsý kapitalizmin yýkýmýna dönüþtü. Kapitalizmin küresel çaptaki yýkýmý, emekçilerin yaþamlarýný daha da kötüleþtirdi. Son yýllarda yükselen eylem dalgasý kapitalizmin küresel yýkým ve bunalýmýyla daha da sertleþmeye, nitelik sýçramasý yapmaya baþladý. Geçen yýllarda Avrupa’nýn Akdeniz’e kýyý ülkelerinde, Fransa, Ýtalya, Ýspanya ve Yunanistan’da yaygýn-etkili büyük grev ve eylemler oldu. Diðer ülkelerde de eylem dalgasý yaþandý ve yaþanmaya devam ediyor. 2007’nin son aylarýnda Ýtalya ve diðer Avrupa ülkelerinde gerçekleþen grevler son 25 yýlýn en büyük grevleri olarak tarihe geçti. Bu grevler kimi zaman genel grev, kimi zaman da belirli alanlarý kapsayan grevler oldu. Birçok grevde ilkler yaþandý. Kimi zaman grevin uzunluðu, kimi zaman katýlan emekçi sayýsý, bazen katýlan sektör çokluðu, bazen de önceden grev yapýlmamýþ alanlarda grev oldu. Bu grevlerde yaþam durdu. Genel grevler ülkelerde büyük etki yaptý. Yunanistan emekçilerinin büyük grevleriyle, eylemleriyle de birleþen ayaklanmada sermaye sýnýfýna ait ekonomik ve politik kurum ve kuruluþlar hedef alýndý. Polise ait her þey hedef alýndý. Haftalarca süren ayaklanma diðer Avrupa ülkelerinde gençlik tarafýndan eylemlerle desteklendi. Sürekli artan eylemler küresel bunalýmla artmaya baþlarken egemen sýnýflar da büyük korku yaþýyorlar. Avrupa’da büyük a-

yaklanmalar beklendiði, sermaye sýnýfý saflarýnda itiraf ediliyor. Bu, öylesine söylenmiþ korku ifadesi deðil. Burjuvazi kendi güvenliði için harcamalarýný arttýrdý. Birçok sektörde gerileme olurken güvenlik sektöründeki harcamalar artýyor, sektör büyüyor. Avrupa ülkelerinin iþçi sýnýfý önemli bir tarihsel birikim ve deneyime sahip. Ayaklanma ve devrimlerle dolu bir birikim. Bu birikimin etkisi, son dönemlerdeki geliþmeler, Fransa Cumhurbaþkaný Sarkozy’ye kral ve kraliçelerin giyotine gönderildiðini hatýrlattý. Paris Komünüyle baþlayan, 1916 Ýrlanda Ayaklanmasý, 1917 Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, 1918 Almanya’da Spartaküs Devrimi, 1919 Macaristan Devrimi, ayný süreçte Ýtalya proletaryasýnýn ayaklanmalarý, 1936 Ýspanya Ýç Savaþý ve enternasyonalist savaþ, 1940’lý yýllarda proletaryanýn faþizme karþý büyük zaferi ve Avrupa’nýn birçok ülkesinde gerçekleþen devrimler, 1968 ayaklanmalarý, 1974 Portekiz Karanfil Devrimi Avrupa ülkelerinde gerçekleþen proletaryanýn devrimci atýlýmlarýndan bazýlarýdýr. Komün’le baþlayan, emperyalizm aþamasýndan sonra proleter devrimler ve ayaklanmalarla günümüze kadar devam eden devrimci atýlýmlarla yeniden karþý karþýya gelen emperyalist sermaye önümüzdeki yýllarda giderek daha da saldýrganlaþacaktýr. Bu sürecin önemli politik sonuçlarý oluþuyor. Emekçilerin mücadelesinin nitelik olarak geliþmesi Avrupa’nýn politik alanýnda da deðiþim habercisi. 1914 yýlýna kadar proletaryanýn enternasyonal örgütü olan II. Enternasyonal, 1914 ve sonrasýndaki devrimci geliþmeler karþýsýnda eski, barýþçýl yöntemleri sürdürmeye çalýþmýþ, savaþ karþýsýnda sosyal þoven politikalar izlemiþ, bunun karþýsýnda büyük bir yýkýma uðramýþtý. Proletaryanýn uzlaþmaz devrimci mücadelesini sürdürenler devrimci ayaklanmalara yönelmiþti. Günümüzde Avrupa’da çok yaygýn olan örgütler II. Enternasyonal’in reformist ve oportünistlerinin akýbetiyle karþý karþýya kalmaya baþlýyorlar. Proletarya ve emekçiler devrimci eylemlere yönelirken, burjuva yasallýðý aþan reformist kalýplarý yýkan eylemler yaparken, on yýllardýr mücadeleyi dizginleyen reformizmi de yýkýma uðratmaya baþlýyorlar. Proletaryanýn eylemleri on yýllardýr süren niteliðini aþmaya baþladýðýnda, sýnýf uzlaþmacýsý reformist ve oportünistleri de aþýyor. Ayaklanma ve devrimlerle karþý karþýya kalan emperyalist sermayenin tutunduðu dallar elinde kalýyor. Gideceði yer, kaçacaðý delik yok. Emperyalizm en güçlü olduðu merkezlerinde darbeler yemeye baþladý. Proletarya, Avrupa’da eski kalýplarý yýkarken yeni bir dünya kurma yolunda ilerliyor.

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

5


YIÐINLARI DEVRÝME HAZIRLAMAK

Yeni Evrede

Yığın Hareketi

Mücadele Birliði

Milyonlarca insanýn feryadý her gün biraz daha yükseliyor. Artýk býçaðýn kemiðe dayandýðý yerdeyiz. Toplumu derinden sarsan açlýk ve iþsizlik, yoksulluk ve sefalet, “mahþerin dört atlýsý” olarak kol geziyor ortalýkta. Ýnsanlarýn geleceðe dair umutlarý hýzla tükeniyor. Bunun kendisi için ne kadar tehlikeli olacaðýný sezen burjuvazi, durmaksýzýn insanlarý 29 Mart’ta sandýk baþýna davet ediyordu. 29 Mart seçimlerinden sonra bir þey deðiþti mi? “Garip guraba”nýn karný doydu mu? Hayýr. IMF ile stand-by anlaþmasý yapýlýnca bir þey deðiþecek mi? Halkýn biraz daha fakirleþmesi, ümüðünün biraz daha sýkýlmasý anlamýnda evet, olumlu anlamda ise hayýr. Hükümetin açýkladýðý önlem paketleriyle deðiþecek mi? Hayýr. Örnek, Özel Tüketim Vergisinin indirilmesi, halkýn yaþamýnda ne deðiþtirdi? Hiçbir þey... Geriye, “hamdolsun”dan baþka ne kalýyor? Hiçbir þey. Hamdolsun iþsiziz, hamdolsun açýz, hamdolsun bir kuru ekmeðe, baþýmýzý sokacaðýmýz bir eve, üstümüze giyecek bir iki giysiye muhtacýz. Din, karýn doyuruyor mu? “70 milyon müslüman” olmak, insanlarý açlýktan, iþsizlikten, yoksulluktan, sefaletten koruyor mu? Hayýr. Herkes “bir dokun bin ah iþit” durumunda. Din, iman kimin umurunda; herkes iþ, ekmek derdinde. Herkes bir sonraki gün ne yiyeceðini, ne içeceðini, sokaða nasýl çýkacaðýný, varsa iþi, iþine nasýl gideceðini, yoksa akþamý nasýl edeceðini düþünüyor. Halkýn beklentisi ne? Ekonominin düzelmesi, iþsizliðin son bulmasý. Ürününün para etmesi, siftah yapmadan evlerine dönmemek... Kýsacasý insan gibi yaþamak. Bunun için gerekli olan asgari para, kira, ulaþým vb. hariç 750 lira. Bugün ortalama iþçi ücreti ne kadar? 500–600 lira. Yani iþçiler bir iþte çalýþýyor ve paralarýný düzenli alýyor olsalar bile, asgari yaþam koþullarýný oluþturamýyorlar. Yoksul köylülerle, esnaflarýn durumu daha kötü. Onlarýn böyle sabit aylýk gelirleri de yok. Emekçilerin çoðu emekçi semtlerinde, gecekondularda oturuyorlar. Bu insanlarýn çoðu çözümü nerde görüyor, onlar için devrim ne ifade ediyor? Birçoðunun çözümün ne olduðunu bilmediðini ya da kafasýnda hiçbir çözüm olmadýðýný söyleyebiliriz. Ama, ayný zamanda yine çoðunun, çözüm aradýðýný da... En hafif tabiri kullananlar, “bu böyle gitmez” diyor. Ýçlerinde öfke ve isyan günden güne daha da büyüyor. Elbette hemen birilerinin söylemesiyle devrim için harekete geçecek durumda deðiller. Ne diyor Lenin, “Bir partinin öðüdüyle düzinelerce milyon insan devrim yapmaz(...) Yineliyorum, onlarca milyon insan, ýsmarlama devrim yapmaz, onlar bunu üzerlerine umarsýz bir yoksulluk çökerse, halk, dayanýlmaz bir durum içine düþerse, onlarca milyon insanýn genel atýlýmý, kararlýlýðý tüm eski bariyerleri kýrýp attýðýnda ve gerçekten yeni bir yaþam yaratacak durumda olduðunda yapar.” Þimdi Türkiye ve K.Kürdistan’da insanlar, bu kerteye gelmiþ durumdadýrlar. Umarsýz bir yoksulluk, insanlarýn üzerine bir karabasan gibi çökmüþtür. Ve kitleler, bölükler halinde devrimin saflarýna geçmektedirler. Þimdi kitlelerin hareketinin deneyimine önem vermek, her defasýnda onun ne durumda olduðunun somut analizini yapmak ve ondan öðrenmek gerekiyor. Bunun için kitle hareketinin içinde yer almak ve yýðýnlara nasýl yaklaþacaðýmýzý bilmek gerekiyor. Açýk ki, kuru, ezberlenmiþ bir ajitasyonla onlarýn yüreðini kazanamazsýnýz... Onlarýn yüreðini kazanmak için onlarýn nasýl, hangi koþullarda, ne yaþadýðýný bilmek gerekiyor. Ve açýk ki, bu da öyle onlara “teðet geçerek” olmaz. Ancak emek ve zaman harcayarak olur. Kelimenin gerçek anlamýnda emek ve zaman harcamadan, kimsenin “insanlar niye bizim yanýmýza gelmiyorlar?” demeye hakký yoktur. Unutmamalýyýz ki, “tarlada izi olmayanýn harmanda yüzü olmaz”. Krupskaya, Lenin’i anlatýrken, “...yýðýnlarý neyin heyecanlandýrdýðýný, neye ilgi duyduklarýný dinlemek, ruh hallerini gözlemek, sýkýntýlarýnýn karakterini bilmek ve bu

6

sýkýntýlarý hissedebilmek... Vladimir Ýlyiç’in özellikle yapabildiði þey iþte buydu” diyor (Ýþte Lenin, sf.319). Ancak böyle yoðun bir çabayla yýðýnlarýn ruh halini anlayabiliriz. Onlar neye üzülür, neye sevinirler bilebiliriz. Sonrasý mutlaka gelecektir. Emek-sermaye çeliþkisinin bu denli yoðunlaþtýðý bir ortamda, son tahlilde belirleyici olacak olan sýnýf savaþýmýdýr. Ve yine biz Lenin’den biliyoruz ki, “her sýnýf savaþýmý, politik bir savaþýmdýr”. Bunu ters çevirip söylediðimizde de doðrudur: “Her politik savaþým, bir sýnýf savaþýmýdýr”. O halde bugün sýnýf savaþýmý, onun ulaþtýðý düzey anlaþýlmadan hiçbir þey anlaþýlamaz. Haliyle yýðýnlarýn içerisinden geçtiði süreç, biz onlara ulaþamamýþ olsak dahi, bir sýnýf savaþýmý sürecidir. Kendiliðinden ya da bilinçli bir þekilde yýðýnlar bu sürece girerler. Biz o sürece, belki baþýnda, belki ortasýnda, belki sonunda dâhil olabiliriz. Önemli olan, kitle hareketinin deneyimine önem vermek, yýðýnlarýn en iyi pratik içinde, kendi eylemlerinin deneyimiyle öðreneceklerini bilmektir. Türkiye ve K.Kürdistan’da, ortaya çýkan asýl yýðýn hareketinin derinlemesine geliþtiði ve sýçramalar yaptýðýný görmek gerekiyor. Sözlerimizin dayandýðý gerçekleri görmek istemeyenler, Hrant Dink eylemine, 2007, 2008, 2009 1 Mayýslarýna ve Newroz gösterilerine baksýnlar. Bu eylemlerin hepsinde, devrimin nasýl kuvveden fiile çýktýðýný göreceklerdir. “Sessiz ayaklanma” nasýl büyüyor ve kulaklarý saðýr edeceði o güne nasýl sabýrsýzlýkla hazýrlanýyor, görmek gerekiyor. Ýnsanlarda öfke ve umutsuzluðun nasýl yan yana büyüdüðünü görmek zor deðil. Bugün toplumun büyük bir çoðunluðu halinden memnun deðildir. Milyonlarca insan, kredi kartlarýyla geçinmeye çalýþýyor. Ýnsanlarýn çoktan son limitlerini aþtýklarý... artýk çoðunluðunun “maðdur” olduðu gizlenemez bir gerçeklik halini almýþtýr. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda yaþanacak yeni bir ayaklanmanýn adýnýn “kredi maðdurlarý ayaklanmasý” olmasý iþten bile deðil. Bu durumda ajitasyon ve propagandanýn kat be kat artýrýlmasý ve bunun eylemin içinden olmasý önemli. Sýnýflar mücadelesinde denge her zaman deðiþebilir. Son sözü söyleyecek proletaryadýr. O, kendisini engelleyen, yolunun üstüne çýkan her engeli bir örümcek aðý gibi kenara itip kendisine ve emekçi sýnýflara yol açmalýdýr. Newroz, Türkiye ve K.Kürdistan’ýn ne büyük ayaklanma potansiyeli taþýdýðýný bir kez daha göstermiþtir. Kürt halkýndaki serhýldan ateþi, hiçbir þekilde sönmüyor, söndürülemiyor... K.Kürdistan halkýnýn özgürlüðü için mücadele, þimdi Türkiye iþçi sýnýfý ve emekçileri için olmazsa olmazdýr. Halklarýn mücadele birliðinin yükseltilmesi, yýðýn hareketinin en güçlü kaldýraçlarýndan biri olacaktýr. Bu konunun altý, kalýn çizgilerle çizilmelidir. Çünkü devrimin önü, bugün bir tasfiye süreciyle kesilmeye çalýþýlýyor. Buna izin vermemek, devrimimiz için hayati bir önem taþýyor. Devrim, sýnýfsal ve ulusal çeliþkilerin içinden sökün ediyor. Ekonomik ve siyasi krizin daha da derinleþmesiyle, burjuvazinin hesaplarý tutmayacaktýr. Yýðýn hareketinin kendinden emin adýmlarla devrime doðru gidiþi kaçýnýlmazdýr. Emperyalist-kapitalist sistemin tepe noktalarýnda hasýl olan kaygýlar boþuna deðildir. Sistemin içinde bulunduðu krizden kolay kolay kurtulamayacaðý itiraf edilmeye baþlandý. Türkiye ve K.Kürdistan ise deyim yerindeyse kýyamete çeyrek kala bir pozisyonda bekliyor. Devrimin geliþiminden ve zaferimizden emin olmamýz gerekiyor. “Çünkü halk umutsuzluðun kýyýsýndadýr ve biz, tüm halka güvenli bir çýkýþ yolu gösteriyoruz” (Lenin, Marksizm ve Ayaklanma). Bu “güvenli çýkýþ yolu”na doðru yürüyecekleri, tarihin tüm devrimlerinden öðrenilen dersle kanýtlanmýþtýr. Bizim yapmamýz gereken, bir an olsun zaman kaybetmeden yýðýnlarý buna hazýrlamaktýr. Tabii, en baþta da kendimizi...

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009


Yeni Evrede

Sosyalist Kore

SOSYALÝST KORE’YÝ SAVUNMAK BÝR GÖREVDÝR

Mücadele Birliði

Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Mayýs ayýnýn son haftasýnda gerçek anlamda bombayý patlattý. Sosyalist Kore’nin resmi haber ajansý KCNA, yerin on kilometre altýnda bir nükleer bomba denemesinin baþarýyla sonuçlandýðýný dünyaya bildirdi. Açýklamada: “nükleer denemenin, toprak bütünlüðünün, ülkenin, ulusun ve sosyalizmin korunmasýna, barýþýn garanti altýna alýnmasýna ve Kore Yarýmadasý ile bölge güvenliðinin korunmasýna katký saðlayacaðýna” yer verildi. Sosyalist bir ülkenin hayati önemdeki kaynaklarýný nükleer bomba yapýmýna harcamýþ olmasý, kuþkusuz, acý vericidir. Bu acýyý en derinden hissedenlerin baþýnda Sosyalist Kore yöneticilerinin geldiðinden kuþku yoktur. Fakat bu olay, baþlý baþýna, emperyalizmin hala egemen olduðu bir çaðda, sosyalist sisteme sahip ülkelerin kendilerini ancak en acýmasýz savaþlara hazýrlayarak koruyabildiklerine dair politik bir derstir. Emperyalist-kapitalist sistemin yanýbaþýnda sosyalizmi yaþatmanýn ve geliþtirmenin çok acý bedelleri vardýr. Sosyalist Kore bu bedelleri geçmiþte de ödedi, þimdi de ödüyor. Irak, Afganistan ve þimdi adým adým Pakistan’da yaþandýðý gibi, alçakça bir iþgale uðramamak için Sosyalist Kore, son çareye baþvurmuþtur: Nükleer caydýrýcýlýk. Kore DHC’nin tepesinden, emperyalist iþgal tehdidi, hemen hiç eksilmedi. Özellikle son birkaç aydýr bu tehditler alabildiðine yoðunlaþtý. Kýsa süre önce, ABD ve G.Kore askeri birlikleri, o güne dek görülmemiþ büyüklükte bir tatbikat gerçekleþtirdi. Bu kadar büyük bir tatbikatýn tek senaryosu vardý: Ýþgal. Gerçekten de yapýlan, sosyalist Kore’nin iþgal provasýydý. Sosyalist yönetim, hemen burnunun dibinde kendisine sallanan bu açýk tehdit kýlýcýný görmezlikten gelemezdi. Yarýmadada barýþýn tehdit altýnda olduðuna dair tüm dünyayý uyarmaya çalýþtý ama dinleyen olmadý. Ve ne yazýk ki, bu uyarýlara kulak týkayanlar arasýnda bu kez Çin ve Rusya da vardý. Ýþte asýl tehlike buydu. Çünkü bugüne dek ABD’yi bir iþgal hareketine girmekten alýkoyan iki ülke aradan çýkmýþ gibi görünüyordu. Bu nedenle sosyalist Kore, alçakça bir iþgali daha baþlamadan durdurabilmenin tek yoluna baþvurdu ve nükleer bomba çalýþmalarýna hýz verdi.

Affetmediler, Unutmadýlar Sosyalist Kore, 2. Dünya Savaþý sýrasýnda Japon iþgaline karþý silahlý mücadele yürüten komünist kadrolarýn öncülüðünde kuruldu. Yarýmadaya güneyden girerek iþgal eden Amerikan kuvvetleri, 53. paralel üzerinde bir hat oluþturarak, ülkeyi fiilen ikiye böldüler. Kuzey sosyalist yönetim altýnda kalýrken, iþgale karþý savaþan yüz binlerce Koreli’nin toplama kamplarýna atýldýðý güney, emperyalist iþgal altýnda yeniden þekillendi, askeri bir diktatörlük kuruldu. ABD, 53. paraleldeki sýnýrýn ihlal edildiði gerekçesiyle, 1950’de yarýmadayý yerle bir eden Kore savaþýný baþlattý. Esas amaç, tüm kapitalist dünyaya, sosyalizmin yayýlmasýný önleyen tek askeri güç olarak hegemonyasýný tam anlamýyla kabul ettirmek ve Ýkinci Dünya Savaþýndan 30 milyon gibi inanýlmaz bir insan kaybýyla çýkan savaþ yorgunu sosyalist ülkeleri, yeni bir dünya savaþýnýn içine çekmekti. Kore oltaya takýlan bir yemdi. Sosyalist kuzey bölgesine yapýlan Amerikan bombardýmaný öylesine aðýrdý ki, kýsa sürede, 2. Dünya Savaþý boyunca yapýlan tüm bombardýmandan çok daha fazlasý gerçekleþecekti. Bu inanýlmaz bombardýman altýnda Kuzey’de neredeyse taþ üstünde taþ kalmadý. Halk, uzun süre maðaralarda, yeraltý tünellerinde yaþadý, fabrikalar bile yeraltýna taþýndý, fakat halk teslim olmadý. Türkiye gibi, emperyalist-kapitalist sisteme baðlýlýðýný kanýtlamak isteyen peþindeki pek çok ülkeyle el ele, ABD askeri birlikleri, taþ üstünde taþ býrakmadýklarý Kuzey’i neredeyse tümüyle iþgal ettiler. Fakat en kritik anda Çin Kýzýlordusu savaþa dâhil oldu ve Kore sýnýrýný 2 milyondan fazla Çin askeri bir gecede geçti. Ve birkaç ay içinde iþgalci birlikleri 53. paralelin güneyine çekilmeye zorladý. Kuzey’deki halk, insan yapýmý her yükseltinin ve evcil hayvanlarýn bile bombalandýðý ülkelerini, neredeyse sýfýrdan baþlayarak adeta taþ devrinden uzay çaðýna taþýmak için canlarýný diþlerine taktýlar. Emperyalist-kapitalist sistemle ve onun uþaðý Güney Kore devletiyle asla barýþ imzalamadýlar, asla affetmediler, asla unutmadýlar. Gerçekte Sosyalist Kore’nin iþi zordu. Dünyanýn en büyük dört ülkesine komþuydular. Bir yanda Çin ve Sovyet Rusya ve

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

7


Yeni Evrede

Sosyalist Kore denizin hemen karþýsýnda tüm emperyalist azameti ve yenilmiþ olmanýn hazýmsýzlýðýyla Japonya vardý. Ve elbette, Güney Kore adý ve bayraðý altýnda, yarýmadayý iþgal altýnda tutmaya devam eden ABD.

Acýmasýz Doða Emperyalist dünyanýn ambargosuna raðmen sosyalist Kore’de inanýlmaz iþler baþarýldý. Bilimsel ve teknolojik geliþim, güneyin ABD ve Japonya sermayesinin neredeyse kürekle para desteði saðladýðý endüstrisinin hiç de gerisinde deðildi. Nükleer bilimi ve enerjisini de kullanmaya baþlamýþlardý. Fakat ülke, dünyanýn en büyük kara parçasýyla, dünyanýn en büyük su havza-

Mücadele Birliði

sýnýn buluþtuðu noktadaydý ve oldukça kuvvetli hava sistemlerinin etkisiyle, dört-beþ yýlda bir büyük sel felaketleriyle uðraþmak zorunda kalýyordu. Korkunç siklon ve tayfun felaketleri, ülkenin tüm verimli tarým arazilerini silip süpürüyor ve ülke her seferinde bu yýkýmý yeniden ve yeniden tamir ediyordu. Bu arada, doðal felakete uðrayan her ülke gibi dýþarýdan gýda alýmý gerçekleþtirmeye kalktýðýnda, emperyalist dünyanýn alçakça þantajlarýyla karþýlaþmak zorundaydý. Sosyalist Kore bu sýkýntýlarý özellikle, sosyalist sistemin daðýldýðý 90’lý yýllarda çok çekti. Ýþte bu kritik eþikten, sosyalist sistemin daðýlmasýndan ve Çin’in emperyalist dünya ile ticari iliþkileri bozacak hiçbir a-

rýza istemediðini iyice belli ettikten sonra, Sosyalist Kore, ancak kendi kendini güvenceye alýrsa emperyalist tehdidi savuþturabileceðini gördü ve nükleer silah çalýþmalarýna hýz verdi. Nihayet baþardý. Ýlkini 2006’da yaptýðý nükleer denemenin ikincisinde, en az on kat büyük bir gücü kontrollü patlattýðýný duyurdu. Bu, kuþkusuz, sosyalizmin ulaþmaya çalýþtýðý zaferlerden biri deðil, ama emperyalist alçaklarý kendisinden uzak tutacak bir güvenceye sahip olmanýn zaferiydi. ABD, Japonya ve onlarýn uþaklarý, istedikleri kadar havlayýp dursunlar, istedikleri kadar savaþ tehdidini savurup dursunlar. Kore ne Irak’týr, ne Afganistan.

HAZÝRAN’DA ÖLMEK ZOR!

N a z ý m HÝKMET ve Ahmed ARÝF, iki þair, tepeden týrnaða insan. Ýki dünya þairi, namus iþçisi yani, yürek iþçisi, korkusuz pazarlýksýz kül elenmemiþ. Ýki ustayý anmak için 7 Haziran Pazar günü Antep Ayýþýðý Sanat Merkezinde anma etkinliði düzenlendi. Saat:13:30’da sunucu arkadaþýmýzýn “Haziran’da Ölmek Zor!” þiirini okumasýyla anma etkinliðimiz baþladý. Þiirin okumasýnýn ardýndan, ilk önce Nazým Hikmet ve Ahmed Arif baþta olmak üzere; tüm dünyada sosyalizm için savaþmýþ ve bu uðurda ölümsüzleþmiþ, tüm devrim savaþçý ve sanatçýlarý için saygý duruþuna davet etti. Saygý duruþundan sonra konuþmasýný yapmak üzere Ayýþýðý sanat merkezi emekçisi arkadaþýmýz kürsüye davet edildi. Konuþmasýnda “ Haziranda Ölmek Zor! Ýki þairimizi haziran ayýnda uðurladýk sonsuzluða. Yaný sýra Haziran ayýnda yazarlarýmýzdan Orhan Kemal, Ayýþýðý Sanat Merkezi kurucularýnda Aysun Bozdoðan ve devrim savaþçýlarýndan Ýhsan Özsoylu’yu da ölümsüzlüðe uðurladýk. Buradan bir kez daha onlarý anýyoruz. Onlardan devraldýðýmýz bayraðý zafere kadar taþýyacaðýz. Nazým Hikmet ve Ahmed Arif iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýný savunduklarý için cezaevlerine atýlmýþ sürgüne gönderilmiþ ve vatan haini ilan edilmiþlerdir…. Bugün kapitalistler iþçi sý-

8

nýfýnýn þairlerini kendi tekellerine almaya ça lý þý yor lar. Onlar bizim þairimizdir buradan bir kez daha haykýrýyoruz. Ve onlarýn gösterdiði yoldan Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak iþçilerin emekçilerin sanatýný üretiyoruz” diyerek konuþmasýný sonlandýrdý. Konuþmanýn ardýndan Ayýþýðý Sinema Atölyesinin hazýrladýðý ustalarý anlatan sinevizyon gösterimi yapýldý. Sinevizyondan sonra Ekin Þiir Atölyesi sahneyi aldý. Þiir Atölyesi Nazým Hikmet’in “Güneþi Ýçenlerin Türküsü” þiirini dramatizasyon olarak sundu. Ardýndan Hasan Hüseyin’in Haziranda Ölmek zor þiirini de þiir dramatizasyonu olarak sunarak büyük beðeni topladý. Ahmed Arif ve Nazým Hikmet’in þiirlerinden oluþan sunum seyirciler tarafýndan büyük beðeni ile alkýþlandý. Ekin þiir atölyesinin ardýndan Grup Denize Ezgi sahneyi aldý. Nazým Hikmet ve Ahmed Arif’in þiirlerinden bestelenen ezgilerin ardýndan halay parçalarýyla zýlgýtlar eþliðinde halaylar çekildi. Çekilen halaylarýn ardýndan serbest kürsü oluþturuldu. Þairlere dair duygu ve düþüncelerin yaný sýra ustalarýn þiirleri de paylaþýldý. Serbest kürsünün ardýndan anma etkinliði son buldu. UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA! ANTEP AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Kamu Emekçileri

EÐÝTÝM - SEN SALDIRILARI PROTESTO VE TOPLU SÖZLEÞME HAKKI ÝÇÝN ANKARA’YA YÜRÜDÜ

3 Haziran günü, saa t 14.00 civarýnda Galatasaray Meydaný’nda toplanan Eðitim-Sen’li eðitim emekçileri ve çeþitli demokratik kitle örgütleri, buradan bir yürüyüþle Taksim Meydaný’na giderek bir basýn açýklamasý yapmak istediler. Yapýlacak basýn açýklamasýnýn ardýndan, Ankara’ya yapýlacak olan yürüyüþe katýlmak üzere yola çýkacaklardý. Toplu sözleþme hakký için Ankara’ya yürümeyi planlayan emekçiler, KESK’e yapýlan gözaltý ve tutuklama saldýrýlarýný da protesto için basýn açýklamasý yapmak istediler. Ancak eðitim emekçilerinin önü polis barikatý ile kesildi ve yürüyüþlerine izin verilmedi. Emekçilere saldýran polis, Eðitim Sen 8 Nolu Þube yöneticilerinden birini gözaltýna aldý. Kitlenin daðýlmamasý üzerine yeniden saldýrýya geçen polis, bir kiþinin yaralanmasýna sebep oldu. Daðýlmayarak saatler boyu beklemeyi göze alan emekçiler, sürekli “Sokakta Kurduk Sokakta Savunacaðýz”, “Yýlgýnlýk yok Direniþ Var”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz”, “Devlet Güdümlü Sendika Olmayacaðýz”, “Parasýz Eðitim, Parasýz Saðlýk, Savaþa Deðil Eðitime Bütçe” sloganlarý attýlar. Saatler 17.30’a gelirken, Taksim’de açacaklarý dev pankartlarýný açmaya karar verdiler. KESK imzalý “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” ve taleplerinin yazýlý olduðu pankartlarý açarak bir süre daha slogan atan emekçiler, daha sonra oturma eylemine geçtiler. Eylem, marþlarla ve konuþmalarla devam etti. 2 Haziran ve 3 Haziran günleri arka arkaya Ankara -Kýzýlay’da sivil faþistlerin saldýrýsýna uðrayan liseli öðrenciler de destek vermek için geldiler ve yaþadýklarý saldýrýlara iliþ-

kin kýsa bir açýklama yaptýlar. Liseliler, “Okulda Öðretmenim, Sokakta Yoldaþým Ol” diyerek öðretmenlerine destek olduklarýný dile getirdiler. Bu sýrada DTP Milletvekili Sabahat Tuncel’in de alana destek için geldiði söyle-

nince Tuncel, “Yaþasýn Halklarýn Kerdeþliði” ve “Biji Brathiya Gellan” sloganlarýyla selamlandý. Konuþmalar yapan Eðitim Sen þube yöneticileri, taleplerini tekrar dile getirdiler. Tüm illerde yürüyüþlerin tamamlandýðýný ve Ankara’ya gitmek üzere yola çýkýldýðýný, kendilerinin burada bekletildiðini söylediler. “Siz engelledikçe, biz daha çok yürürüz” dediler ve bu engelleme olmasa eylemlerinin çoktan sona ermiþ olacaðýný belirttiler. “Siz barikatýn arkasýnda bulunanlarýn çocuklarýný da biz okutuyoruz, onlar da bize emanet” dediler. Akþam, saatler ilerledikçe, eðitim emekçilerine verilen destek büyüyordu. Bizler de, saat 21.00 civarýnda, “Mücadele Birliði” pankartýmýz, Deniz Gezmiþ resimli tiþörtlerimiz ve bayraklarýmýzla, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” sloganlarýmýzý atarak kitleye katýldýk. DEK imzalý “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak” ve “Tek Güçsüzlüðümüz Örgütsüzlüðümüz” dövizleri taþýrken, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak” sloganlarýmýzý attýk. 28 Ekim günü Mücadele Birliði Platformu’na yönelik yapýlan operasyonda tutuklanan ve Eðitim Sen 4 Nolu Þube üyelerinden, iþyeri temsilcisi Erdal Güzel’le dayanýþma amacýyla hazýrlanan el ilanlarýný da daðýttýðýmýz eylemde, bir arkadaþýmýz da Erdal Güzel’le ilgili kýsa bir konuþma yaptý ve 28 Haziran günü yapýlacak dayanýþma etkinliðinden bahsetti. Saatler 22.00’ye gelirken, Eðitim Sen yönetimi, eylemi sonlandýracaðýný açýkladý ve Ankara’ya gitmek üzere TRT binasý önünde bulunan araçlara doðru yürüyüþe geçildi. TRT’ye kadar yapýlan yürüyüþte eðitim emekçilerine sloganlarla eþlik ettikten sonra eylem alanýndan ayrýldýk.

KESK ÝZMÝR ÞUBELER PLATFORMU’NDAN BASIN AÇIKLAMASI

1 Haziran günü saat 19.00’da KESK Ýzmir Þubeler Platformu tarafýndan tutuklamalarla ilgili bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinin destek verdiði basýn açýklamasýna bizler de Mücadele Birliði Platformu olarak katký sunduk. Basýn açýklamasý Konak YKM önünden Eski Sümerbank önüne kadar yapýlan yürüyüþten sonra gerçekleþtirildi. Yürüyüþ sýrasýnda “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “KESK’li Tutsaklar Onurumuzdur”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Susma Haykýr Halklar Kardeþtir”, “Gün Gelecek Faþistler Halka Hesap Verecek”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” vb. sloganlar atýldý. Yürüyüþ sonrasýnda basýn metni okundu. Okunan metinden sonra tutuklanan 14 KESK üyesinin bir an önce serbest býrakýlmasý talebi dile getirilerek basýn açýklamasý sona erdirildi. ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ 141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

9


EMEKÇÝLER BÝR ARAYA GELMEDEN

Yeni Evrede

Kamu Emekçileri

Mücadele Birliði

KESK’e saldýrýlar, burjuvazinin sýnýfýn devrimcileþen daha geniþ kesimlerine saldýrýsýnýn bir baþka boyutu. Sermaye sýnýfý, 1 Mayýs saldýrýsýyla emekçilerin bir araya geliþlerinin önünü kesmek için neler yapabileceðini gösterdi. Ayný þekilde emekçiler de bir araya gelmenin her fýrsatýný nasýl da kararlýlýkla deðerlendireceklerini gösterdiler. Elbette Taksim Alaný’nda toplanacak beþ yüz bin ve hatta daha fazla emekçinin görkemine tahammül yok. Yapýsal krizin boðazlara sarýldýðý bir zamandayýz. Sermaye, nefesi kesildikçe emekçilerin nefesinden çalýyor. Duvarlar daha da yükseliyor. Kameralar hayatýmýzýn neredeyse her alanýna girdi. Burjuvazinin her türlü saldýrýsýný göze alarak yola çýkmýþ onbinleri engelleyebilmek için nasýl da bütün bir þehri iç savaþýn tüm askeri gücüyle kuþattýðýný hepimiz gördük. Bu duruma hala iç savaþ dememek için ya kasýtlý olmak gerek ya da ileri derecede kör. Emperyalizmin ve kapitalizmin yapýsal krizi onu ayaklarýndan kendi bataklýðýnýn içine hýzla çekiyor. Tüm dünyada iþten çýkarýlan, yaþamdan kovulan ya da 19. yüzyýl burjuva gericiliðini aratmayacak koþullarda çalýþmak zorunda býrakýlan yýðýnlarý zapt etmek oldukça güç. Burjuvazi diþiyle, týrnaðýyla köklere yapýþýp onlarý çekip kopararak tutunmaya çalýþýyor. Ama bu durum, onu rahatlatmak þöyle dursun, her geçen gün düþmanlar cephesini büyüyüp aðýrlýðýný arttýrýyor. Son bir yýl içinde iþçi, köylü, emekçi, esnaf ya da öðrenci kesiminden burjuvazinin saldýrýsýna, baskýlarýna ya da dayattýðý sefalet ve çürümeye maruz kalmamýþ bir kesim yok. On yýllarýn içinde bir kez rastlanacak saldýrýlarla neredeyse her gün karþýlaþýyoruz. Sermayenin bu saldýrganlýðýný anlamakta sorun yok. Zaten bütün kesimler, hatta kendi medyasý bile çoðu zaman þaþkýnlýðýný gizleyemiyor. Herkes bütün bu olup bitenlerin son derece farkýnda. Emekçilerin tepkisizliðinden þikâyet edenler bile kendilerini Taksim Meydaný’nýn dýþýna zor attýlar. Sistemin kalýn yasal çizgileriyle etraflarý sarýlmýþ sendikalar bile sýnýrlarýnda delikler açýldýðýnýn farkýnda. Emekçiler her gün onlarý biraz daha ileri itiyor. Kapitalizmin önünü kestiði üretici güçler tüm geliþmiþlikleriyle sýnýrlarý zorluyor. KESK’in en ileri kesimlerinin sýnýfla baðlarýný kopararak gittikçe açýlan bu deliði yamamaya çalýþan sermaye, ne kadar nafile bir çaba içinde olduðunun elbette farkýnda. Sadece zaman kazanma peþinde. Erdal Güzel öðretmen gibi sýnýfýnýn öðretmeni olmaya hayatýný adamýþ pek çok öðretmen ve aydýn var oldukça aydýn-

10

lanma ve ayaklanma sürecektir. 19 Aralýk operasyonuyla sýnýfýn bilinçlenmesinin önünü kesmeye çalýþan burjuvazi, emekçilerin devrimci öncüleriyle baðýný koparamadýðýný, dahasý içlerinden devrimci öncüler çýkarmaya devam ettiðini gördükçe çýlgýna dönüyor. Bundan bir süre önce “ne iþ yaptýklarý bilinmeyen (?) bir avuç vatan haini” olarak göstermeye çalýþtýðý devrimciler, þimdi iþçi ve emekçilerin ta kendisi. Burjuvazinin cephesi böyle. Emekçiler cephesi ise her geçen gün artan ekonomik ve politik saldýrýlarý artýk þaþkýnlýkla karþýlamýyor. Arka arkaya ve sürekli baþka yönlere saldýrarak emekçileri hem bölen hem de þaþkýna uðratan sermaye, karþýsýnda tüm bu oyunlarýn içinden mücadele birliðini çýkarmayý baþarmýþ yýðýnlarý buldu. Toplu Ýþ Sözleþmesi (TÝS) hakký için Ankara’ya tüm illerden yürüyenleri uðurlamak, KESK’in uðradýðý saldýrýlarý ve 14 tutuklamayý protesto etmek isteyen emekçiler her yerde karþýlarýnda devlet güçlerini gördüler, saldýrýlarla karþýlaþtýlar, yollarý kapattýlar, gece yarýlarýna kadar alanlarýndan ayrýlmadýlar. Uzun süren özlük ve ekonomik haklar etrafýnda dönen daralmýþlýk içinden çýkan acil eylem kararlarý ve politik mücadele… 1997’lerde Kýzýlay’dan yüzünü meclise çeviren “Gemileri Yaktýk Geri Dönüþ Yok” diyen, “Barikatý Yýktýk Sýra Mecliste” diyen kitle daha da olgunlaþmýþ, birleþmiþ ve kararlýlýk kazanmýþ olarak yola çýkýyor. Emekçilerin neye ihtiyacý var? Devrimci güçlerden alacaklarý bilince ve birliðe… Tüm devrimci güçlerin bu dönemde iki temel görevi olmalý. Sýnýfýn iktidar hedefine yönelmesi için bilinçlenmesini saðlamak. Bu yolla onlarý yýllardýr dolanýp durduklarý uzun ve bitimsiz reformist, uzlaþmacý yollardan kurtarmak. Ýkincisi sýnýfýn içinde yaratýlan günlük çýkarlar üzerine kurulu ayrýlýklarý ortadan kaldýrarak emekçi kesimler arasýndaki baðlarý, dayanýþmayý güçlendirmek. Devrimci Emekçi Komiteleri, birlik, mücadele, dayanýþma ve iktidar organlarý olan komitelerin yaþam bulmasý için bu perspektifle çalýþýr. Ýþçi sýnýfýnýn iktidarý için mücadeledeki yerini tüm kesimlere anlatmalý onlara komiteleþme sürecinde öncü olmalýdýr.

ÝKTÝDAR DIÞINDA HER ÞEY HÝÇBÝRÞEYDÝR! Devrimci Emekçi Komiteleri (DEK)

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009


AYIÞIÐIMIZ AYSUN BOZDOÐAN Yeni Evrede

Aysunumuz

Mücadele Birliði

1975 yýlýnda Adana’da doðdu Aysun Bozdoðan. Lise yýllarýnda mücadele ile tanýþtý ve kafasýndaki sorularý çözüme kavuþturdu. 9 Eylül Üniversitesi’ni kazanmasýyla birlikte kavgaya hiç tereddütsüz atýldý. Ýzmir’de kalmýþ olduðu 1 yýl boyunca Devrimci Öðrenci Birliði’nin(DÖB) tüm çalýþmalarýna katýldý ve sorumluluklar üstlendi. Üzerine aldýðý sorumluluklarýn hepsini tereddütsüz ve eksiksiz, canla baþla çalýþarak yerine getirdi. Bulunduðu her alanda, yaptýðý her iþte ayný sorumluluk, ayný özen ve ayný ilgiyle çalýþmasý kendisini tanýyan tüm insanlarda hayranlýk uyandýrýyordu. Mücadelesini 1994 sonbaharýyla Ýstanbul’da sürdürmeye baþladý. Bu dönemlerde Genç Ekin Sanat Merkezi ve DÖB’ün çalýþmalarýný da aktif olarak sürdürmekteydi. 1 Mayýs’ta, 1 Mayýs Alanýna Taksim’e diyen Leninistler 1995’te tüm engellemelere karþýn pankart ve sloganlarla Taksime çýktýlar. Ýlk defa burada gözaltýna alýndý. Bu 1 Mayýs’tan sonra çeþitli eylemlerde gözaltýlar yaþayacaktý. Bu gözaltýlardan birinde gördüðü iþkencelerden ötürü kolu kýrýlacak ama çalýþ ma la rý ný ak sat ma dan, yýlma dan d e vam et-

tirecekti. Ýlk tutuklanmasý 1996 yýlýnýn Þubat ayýnda oldu. Bayrampaþa Cezaevi’nde kaldý. 20 Mayýs’ta baþlayan ve Ölüm Orucu’na çevrilen eylemin ilk günlerinde tahliye oldu. Açlýk grevinin baþladýðý o gece þunlarý yazmýþtý: “Hayatýmda ilk defa uzun süreli bir açlýk grevine baþlýyorum. Çok heyecanlýyým. Mutlaka baþaracaðýmýza inanýyorum.” O yýl bu yürüyüþü tahliye oluþuyla kaçýrmýþtý. Ama yýllar sonra daha destansý bir yürüyüþte zafere saplanan bir ok olacaktý. Cezaevinden tahliye olunca yine dört elle iþlere sarýldý. Bu dönemde Devrimci Emek Dergisi’nin yazý iþleri sorumlusu olmuþtu. Genç Ekin çalýþmalarýna bir de dergi çalýþmalarý eklenmiþti. 1997’de yeniden tutuklandý ve bu sefer Ümraniye Cezaevi’nde kýsa bir süre kaldý. Tutuklanmak onun için bir ilk deðildi. Yýllar sonra Ýzmir’e giderken kavgada daha da çelikleþmiþ, yoðrulmuþtu. Ýzmir’de Mart Ekin Sanat Merkezi’nin hareketli ve yoðun çalýþmalarýný hiç aksatmadan yürüttü. Operasyonlar ve mücadelenin sertliði onun tek baþýna çalýþmalarý üstlenmesini gerekliliðini getirmiþti. Ve Aysunumuz Ýstanbul-Ýzmir yollarýnda kavgada yeni deneyimler elde ederken genç insanlarý kavgaya yetiþtiriyordu. Daðýlaný, yýkýlaný, sabýrla emekle, fedakârlýkla yeniden inþa etmek, var olaný ileriye taþýmak Aysunumuzun kýsa ve hareketli yaþamýný tek bir cümlede özetler. 1999 Aralýk ayýnda yine Ümraniye Zindanýndaydý. Ýþkencelerin arasýndan hep o dimdik baþýyla geçip, sýmsýcak gülen yüzüyle kucakladý yoldaþlarýný. Cezaevinde de faaliyetlerini sürdürmekteydi. O üretimden bir baþkasýna, o grevden bir baþka greve koþuþturmaktaydý. Faþizm, emekçilerin iktidar yürüyüþünü kan içinde boðma amacýyla zindanlara yönelik katliam planlarýnýn ilk ipuçlarýný Çankýrý, Burdur, Bergama saldýrýlarýyla verirken devrimci ve komünist tutsaklar da o büyük kapýþmaya bilediler silahlarýný. Aysun Bozdoðan, Leninist Parti’nin bu süreci deðerlendiriþinin son derece bilincinde ve içindeydi. Zorlu bir süreç olacaðýný biliyordu. Zafer için her þeyi yapmaya hazýrdý. Partisine daha o zamandan bildirmiþti ölüm orucu gönüllüsü olduðunu. Bozdoðan, Leninist Partinin ilk Ölüm Orucu gönüllülerindendi. 19 Aralýk saldýrýsýný sanki bir randevuya gidercesine rahat, bir sýra neferinin sadeliðiyle yiðitçe ve cüretle en önde karþýladý. Büyük bir disiplin ve soðukkanlýlýkla yapmasý gerekeni yapar, her iþe koþmaya hazýr, her an tetikte, coþku ve sevinçle yürütürdü kavgayý. Ölümün o çok yakýn olduðu sayýsýz anlardan birinde sýmsýký tutup yoldaþ ellerini avuçlarýnda “yoldaþlar burada sizlerle olmaktan çok mutluyum. Yoldaþlarýmý, partimi çok seviyorum” der ýþýltýlý gözleriyle. Dövüþmenin, faþizmi zindanlarda bir kez daha yenmenin sabýrsýz coþkunluðunu Ölüm Orucuna baþladýðý günlerde ve aylarda sürdürdü. Aysun Bozdoðan yoldaþýmýz Ölüm Orucu eyleminin 186. gününde 26 Haziran 2001 tarihinde ölümsüzleþti.

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

11


Gündem

EMPERYALÝST SAVAÞLAR ENGELLEYE

Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin (KDHC) yaptýðý atom bombasý denemesi, Mayýs ayý boyunca neredeyse tüm dünyanýn gündemini oluþturdu. “Dünya savaþýn eþiðinde” diye duyurdu emperyalist ajanslar. Dünya barýþý tehlikede diye buyurdular, sanki dünyada böyle bir þey varmýþ gibi. Ve sanki ABD, “Ýkiz Kuleler”ini kendi elleriyle yerle bir ettikten sonra, dünya halklarýna karþý bir dünya savaþý baþlatmamýþ gibi. Kolayca tahmin edilebileceði gibi, KDHC’nin nükleer denemesine karþý en büyük yaygarayý ABD kopardý. Arkasýndan, efendisini “sadakatle” izleyen Kapitalist Kore’nin (kendileri buna Güney Kore diyorlar) küçük havlamalarý duyuldu. Japonya, 2. Emperyalist Paylaþým Savaþý sýrasýnda onuru ABD askerleri tarafýndan ayaklar altýna alýnan, arkasýndan Hiroþima ve Nagasaki’de binlerce yurttaþýný ABD’nin atom bombasýna kurban veren bu emperyalist devlet, ABD’yi takip etti. Tehditle Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni korkutup sindirebileceðini sandý. ABD, hala dünyanýn efendisi edasýyla ortalýkta gezinen bu elleri kan içindeki emperyalist devlet, atom silahý bulundurma tekelinin kendisinde ve kendisinin uygun gördüðü ülkelerde olabileceðini, dünyaya, kanýksama derecesinde, kabul ettirmeye çalýþýyor. Kendi depolarýnda bekleyen, dünyayý birkaç kez yok etmeye yetecek sayýdaki atom bombalarýna bakmadan, büyük bir utanmazlýkla, bir atom denemesi yaptý diye, KDHC’yi “savaþ kýþkýrtýcýlýðý” ile suçlamaya baþladý. Esti, gürledi ve burjuvalarýn moda deyimiyle “uluslararasý toplum”u KDHC’ye karþý “birleþik cephe” oluþturmaya çaðýrdý. Kullandýklarý kavramlar bile devrim cephesinden çalýnma hýrsýzlýk malýydý. Uzun yýllardýr ABD’nin iþgal ve tehdit politikalarýnýn onay merkezi olarak çalýþan Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyi üyeleri, efendilerinin çaðrýsýna

12

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

icap etmekte gecikmediler. Sosyalizm ve dünya devrimi ile ilgili her kritik durumda ABD’nin politikalarýný bir þekilde onaylayan Çin ve Rusya bu sefer de çizgilerini bozmadýlar. Güvenlik Konseyi Sosyalist Kore’ye yaptýrým kararýný bir gecede çýkardý. ABD’nin amacý belliydi. Nara atarak mahalleyi sindirmeye çalýþan kabadayý gibi Sosyalist Kore þahsýnda bütün dünya devrimci hareketine, devrimci proletaryaya ve emekçi halklara gözdaðý vermeye; taþlarý baðlayýp itlerini ortalýða salarak emperyalist - kapitalist dünyanýn gittikçe sarsýlan caydýrýcýlýðýný yeniden kurmaya çalýþýyordu. KDHC’nin atom bombasýna sahip olduðunu açýklamasý bütün bu planlarý yerle bir etmiþti.

KRAL ÇIPLAK ABD emperyalizmi ve diðer emperyalist efendiler, hala dünyanýn efendileri havasýyla ortalýkta dolaþa dursunlar, durumun hiç de öyle olmadýðýný, köprünün altýndan çok sular aktýðýný, kimse itiraf etmese de herkes biliyordu. Ne ABD emperyalizmi eski “kudretli” günlerindeydi, ne de diðer emperyalistler eski güçlerindeydiler. Amiyane tabirle, durumu çaktýrmak istemeseler de kralýn çýplak olduðunu dünya âlem görüyordu. KDHC, emperyalistlerin durumunu örten þeffaf þalý çekip aldý. Emperyalistlerin tehditlerine yeni füze denemeleri yaparak ve gerekirse yeni atom bombasý denemesi yapacaðýný açýklayarak yanýt verdi. Emperyalistlerin tümüne birden yapýlan bu meydan okuma öncelikle ve özellikle ABD’yi çileden çýkardý. Çünkü bütün o kükremelerin, bütün o tehditlerin iþe yaramaz, boþ þeyler olduðu; emperyalistlerin bir þey yapamayacaklarý, ellerinden bir þey gelmediði ortaya çýkmýþtý. Kýsacasý, Sosyalist Kore, herkesin görüp bildiði ama dile getiremediði þeyi yüksek sesle haykýrdý: Kral çýplak. Aslýnda ABD emperyalizminin korktuðu baþýna geldi demek gerekir. E141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

gemenliði günden güne sarsýlan, içten içe çöken ve daðýlan ABD emperyalizmi, tehditlerle, askeri güç gösterileriyle, savaþlarla, mahalle kabadayýsý davranýþlarýyla gerçek durumunu gözlerden ýrak tutmaya, gizlemeye çalýþýyordu. Sosyalist Kore’ye çatmasý ve ondan hiç beklemediði bir direniþle karþýlaþmasý tüm bu çabalarýný boþa çýkardý. Afganistan, Irak, Filistin, Latin Amerika ve daha pek çok yerde yediði darbeleri KDHC’nin meydan okumasý perçinledi. O artýk sözüne kulak asýlmayan, tehditlerine pabuç býrakýlmayan, kimseye diþ geçiremeyen, deyim yerindeyse, tekmelenen, horlanan bir “dev”di. Hiç olan bir “dev”.

EVRÝM VE ZOR ABD öncülüðündeki emperyalistkapitalist ülkelerin ve onlarýn peþinden sürüklenen Çin, Rusya gibi ülkelerin Sosyalist Kore’ye bu sert tepkileri neden? Gerçekte bir nükleer savaþtan duyduklarý korku ve insanlýðý nükleer bir felaketten koruma endiþesi mi bu tepkiye neden olan þey? Böyle olmadýðý biliniyor. Dünyayý, insanlýðý nükleer savaþla tehdit edenler, Sosyalist Kore karþýsýnda yaygara koparanlarýn ta kendisidir. Bu o kadar bilinen bir gerçek ki ispata dahi gerek yok. Emperyalist-kapitalist devletlerin son yýllarda silahlanma için yaptýklarý harcamalara þöyle bir göz atmak durumu anlamaya yeter. Burada can sýkýcý rakamlara baþvurmayacaðýz ama þu kadarýný söyleyelim, emperyalist-kapitalist devletler, Çin ve Rusya, harýl harýl savaþ hazýrlýklarý yapmakta, bu hazýrlýklar kimi zaman açýkça itiraf edilmekte, kimi zaman da askeri tatbikatlar, silahlanma yarýþý, yeni silah denemeleri biçiminde kendini açýða vurmaktadýr. Kafkasya’da savaþ baltalarý çoktan gömüldükleri yerden çýkarýlmýþ; Kuzey Kutbu üzerindeki hak iddialarý için kýlýçlar bilenmeye baþlanmýþ bile.


Yeni Evrede

KAPÝTALÝZMÝN YIKIMINI EMEYECEK! Mücadele Birliði

Ve iþte bu devletler, þimdi atom bombasý denemesi yaptý diye KDHC’ni “savaþ kýþkýrtýcýlýðý” ile suçluyorlar. Özellikle çöküþ sürecindeki ABD, en büyük yaygarayý koparan devlettir. Çünkü o atom silahý tekelinin kendinden ve bazý iþbirlikçilerinden baþkasýna geçmesine tahammül edecek durumda deðil. Nedeni basit ve anlaþýlabilir. ABD emperyalizmi, kendinin ve kendisiyle birlikte tüm emperyalist-kapitalist sistemin çöküþünü zor yöntemlerine baþvurarak, savaþ, þiddet ve iþgallerle durdurmaya çalýþýyor. Bu amaç çerçevesinde ABD emperyalizmi, iki binli yýllarýn baþýndan beri dünya proletaryasý ve emekçi halklarýna karþý baþlattýðý dünya savaþýný daha ileri boyutlara taþýmanýn hazýrlýklarýný yapýyor. Kafkasya’da, Ortadoðu’da, Afrika’da ve þimdi de Uzakdoðu’da bu hazýrlýklarýn somut biçimlerini görmek mümkün. Ama kapitalist sistemin çöküþünü savaþ ve diðer zor yöntemleriyle önlemeye çalýþmak nafile çabalardýr. Çünkü kapitalist sistemi, kapitalist üretim tarzýný bu daðýlma ve çöküþ noktasýna getiren, kapitalist üretimin geliþme evriminden baþkasý deðildi. Yani kapitalist üretim tarzýný çöküþe sürükleyen etmen bir dýþ etken deðil, iç çeliþkilerdir, kapitalist üretim biçiminin bizzat kendi hareket yasalarýdýr. Zaten bir tarihsel üretim tarzý kendi geliþme evriminin yükseliþ çizgisinde ise, hiçbir dýþ etken onu yýkýma sürükleyemez. Buna karþýlýk, bir tarihsel üretim biçimi, geliþme evriminin iniþ çizgisine bir kez geçtikten sonra hiçbir güç bu üretim tarzýný yýkýmdan kurtaramaz. Yine de süreç basit ve kolay biçimde ilerlemez. Tarih sahnesinden çekilme zamaný gelmiþ olan her üretim biçiminin egemen sýnýfý varlýðýný sürdürmek için son bir çabaya, son bir giriþime baþvurmadan edemez. Savaþ, iþgal, baský, terör, kýsacasý zor yöntemleri, onun elindeki son araçlardýr. Yani ABD ve diðer emperyalistle-

rin, burjuva devletlerin bu gün baþvurduðu araçlar. Peki sonuç? Önce þunu söyleyelim: Zor, ekonomik evrimi gerçekten durdurabilecek bir güç olsaydý, ne Roma Ýmparatorluðu ne de tarihteki öteki baþka imparatorluklar yýkýlýrdý. Tarihten de þunu biliyoruz; zor, ekonomik evrim ile çatýþma içine girdiði her durumda, birkaç istisna dýþýnda, ekonomik evrime her zaman yenik düþmüþtür. Ekonomik evrim hangi yöne doðru ilerliyor? Üretici güçlerin muazzam derecedeki geliþmesi ve emeðin toplumsal üretkenliðinde bu geliþmeye uygun düþen artýþ, artýk her türlü egemen ve sömürücü sýnýfý gereksiz, hatta toplumsal geliþmenin önünde bir engel durumuna getirmiþtir. Ýþte tam da bu nedenle, egemen sömürücü sýnýflar, daha somut olarak söylersek emperyalistler, burjuva sýnýf, dünya gericiliði, askeri ve politik zoru kullanmakta ne kadar usta olurlarsa olsunlar dünya tarihinin sosyalizm yönündeki evrimi karþýsýnda yenik düþecek, aþýlacak ve tarihin çöplüðüne atýlacaklardýr. Þimdi insanlýk iþte bu aþamaya varmýþ bulunuyor. Emperyalist-kapitalist sistemin son büyük buhranýný, moda deyimle söyleyecek olursak, iþte böyle okumak gerekir. Soruna bu açýdan bakmayanlar, ne son büyük buhraný ne de baþta ABD olmak üzere bütün emperyalistlerin, gericilerin, burjuva dünyanýn kudurganlýkla damgalanmýþ saldýrganlýðýný doðru anlayabilirler. Ama onlarýn saldýrganlýðý ve dünyayý, insanlýðý büyük acýlarýn ortasýna sürükleme çabalarý ne kadar somut ve gerçekse, insanlýðýn tarihsel geliþmesi, ekonomik evrimi karþýsýnda yenilmeleri de o kadar kesindir. Üstelik artýk “Ayaklanmalar Yüzyýlý”ndayýz ve üstelik insanlýðýn örnek ve moral güç alacaðý Küba’sý var, emperyalistlere ve uþaklarýna meydan okuyan, atom silahýna sahip Sosyalist Kore’si var. 141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

Gündem

süreç basit ve kolay biçimde ilerlemez. Tarih sahnesinden çekilme zamaný gelmiþ olan her üretim biçiminin egemen sýnýfý varlýðýný sürdürmek için son bir çabaya, son bir giriþime baþvurmadan edemez. Savaþ, iþgal, baský, terör, kýsacasý zor yöntemleri, onun elindeki son araçlardýr. Yani ABD ve diðer emperyalistlerin, burjuva devletlerin bu gün baþvurduðu araçlar. Peki sonuç? Önce þunu söyleyelim: Zor, ekonomik evrimi gerçekten durdurabilecek bir güç olsaydý, ne Roma Ýmparatorluðu ne de tarihteki öteki baþka imparatorluklar yýkýlýrdý. Tarihten de þunu biliyoruz; zor, ekonomik evrim ile çatýþma içine girdiði her durumda, birkaç istisna dýþýnda, ekonomik evrime her zaman yenik düþmüþtür. 13


F TÝPÝ ZÝNDANLARDA BASKILAR SÜRÜYOR

Yeni Evrede

Zindanlar

Mücadele Birliði

F Tipi Zindanlarda baskýlar, çeþitli þekillerde ve çeþitli araçlarla devam ediyor. Bunlarýn son örnekleri, Kandýra 1 Nolu F Tipi zindanýnda yaþandý. Yayýnevimiz tarafýndan yayýnlanmakta olan “Zafere Kadar Genç Yoldaþ” dergisinin Nisan 2009 tarihli 45. sayýsý, hakkýnda herhangi bir toplatma-yasaklanma kararý olmamasýna raðmen, devrimci tutsaklara verilmemiþtir. Görüþe gelen ailelerin getirmiþ olduðu dergi, Ceza Ýnfaz Kurumu Müdürlüðü Eðitim Kurulu, adý geçen yayýnla ilgili, “ Kürt Halký ve Mücadele Birliði” baþlýklý yazýdan dolayý, “Kuruma gelen her türlü yayýnýn, kurum güvenliðini tehlikeye düþüren veya müstehcen haber, yazý, fotoðraf ve yorumlarý kapsayan nitelikte olup olmadýðýna karar vermek” ve “Mahkemece yasaklanmamýþ olsa bile, kurum güvenliðini tehlikeye düþürdüðü veya müstehcen haber, yazý, fotoðraf ve yorumlarý kapsadýðý eðitim kurulu kararýyla tesbit edilen hiçbir yayýn kuruma kabul edilmez” hükümlerinden yola çýkarak zindandaki tutsaklara verilmemiþtir. Yine Reþat Güvenilir’in, 10 Mayýs 2009 tarihinde yazdýðý mektup “sakýncalý” görülerek, “sakýncalý görülen yerlerin üzerlerinin karalanarak göndericiye geri verilmesi” kararý ile postaya verilmemiþ, üzeri çizilerek kendisine iade edilmiþtir. Reþat Güvenilir’in yazmýþ olduðu mektubu, üzeri karalanmýþ ve okunmayan yerleri (xxxx)le belirterek aþaðýda yayýnlýyoruz.

“1 Mayýs coþkusunu zindanlarda sürdürüyoruz. 12 Eylül sonrasýnýn ilk 1 Mayýs kutlamasýný Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun, Necati Vardar yoldaþlar gerçekleþtirdiler. 1 Mayýs 1981’de çýkartýldýklarý cuntanýn mahkeme salonunda 1 Mayýs kutlamasý yaparak proleter komünistlerin cüretini, kararlýlýklarýný gösterdiler. 13 Mart 1982’de isam edilen yoldaþlarýmýzýn 12 Eylül sonrasýnýn ilk Mayýs kutlamasýný yapmalaarý, hem özel olarak bizim için, hem de genelde proletarya için tarihsel önemdedir. 13 Mart savaþçýlarýnýn geçekleþtirdiði 1 Maysý eyleminin kararlýlýðý, 1988’den bugüne, Taksim’de, 1 Mayýs Alaný’nda 1 Mayýs kutlanarak sürdürülüyor. Leninistler “Taksim’de Israr Devrimde Isrardýr” diyerek, 15 yýl boyunca tek baþlarýna da olsa 1 Mayýs’ý Taksim’de kutlamayý baþardýlar. Zindanlarda da her yýl 1 Mayýs coþkusunu yaþýyoruz. Leninist tutsaklar olarak 13 Mart Savaþçýlarýnýn kararlýlýðýný ve coþkusunu 1 Mayýslar’da zindanlarda sürdürüyoruz. Geçen yýllarda olduðu gibi, bu yýl da 1 Nolu F Tipi Zindanýnda devrimci dostlarla birlikte belirlediðimiz etkinlikle 1 Ma-

14

yýs’ý, 1 Mayýs Marþý ve sloganlarla kutladýk. 1 Mayýs 1977’de ölümsizleþen emekçiler þahsýnda xxxxxxxxxxxx komünizm mücadelesinde ölümsüzleþenler için yapýlan saygý duruþunun ardýndan bir çok hücrenin havalandýrmasýnda ayný anda 1 Mayýs Marþý’ný söylemeye baþladýk. 1 Mayýs Marþý’ndan sonra sloganlarla 1 Mayýs kutlamasýný tamamladýk.”

“68 kuþaðýnýn içinden doðduðu dünya koþullarýnda, iç koþullarýn da itilimiyle 71 devrimci atýlýmýný yaratan Denizler, Türkiye sosyalist hareketinde, kendilerinden önceki dönemde olmayan, devrimci marksist anlayýþla hareket ettiler. Marx’ýn belirlemesindeki gibi, “...aslolan dünyayý yorumlamak deðil, deðiþtirmektir” diyerek devrimci bir çýðýr açtýlar. Bundan 37 yýl önce, askeri faþist cunta, 6 Mayýs 1972’de Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan yoldaþlarý idam ederek devrimci mücadeleyi engelleyeceðini sandý. Ama nafile, buz kýrýlmýþ yol açýlmýþtý. Kýsa sürede tekelci burjuvazinin ve faþizmin yanýlgýsý görüldü. Denizlerin açtýðý çýðýrdan yürüyen Türkiye ve ... halklarý devrimci mücadeleyi yükseltti; birleþik devrimi büyüttü. Denizlerden buyana 40 yýldýr kesintisiz olarak süren bu uzun mücadelede, biz, Denizlerin açtýðý yolda ýsrarla yürüyen leninist tutsaklar, Kandýra 1 Nolu F Tipi Zindanýnda Denizleri bir kez daha andýk. Leninist tutaklar olarak düzenlediðimiz anma etkinliðimize diðer devrimci tutsaklarý da davet ettik. Belirlenen saatte, Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan þahsýnda xxxxxxxxxxxxxxxx komünizm mücadelesinde ölümsüzleþen tüm savaþçýlar anýosýna saygý duruþuyla baþladýk anma etkinliðimize. Aramýzdaki en genç leninist tutsak, saygý duruþu sýrasýnda kýsa bir þiirle çýnlattý F tipizindanýn hücrelerinin. Sonra hep bir aðýzdan söyledik “Nurhak Sana Güneþ Doðmaz” marþýmýzý. Ayrý ayrý hücrelerden devrimci tutsaklarýn marþlarý, stranlarý, þirleriyle süren etkinliðimizde yine hep birlikte “Þarkýþla” türküsünü de söyledik. Marþlar, stranlar ve þiirlerle coþkumuz daha da arttý. Biz leninist tutsaklar, hep birlikte söyledik Komsomol Marþýmýzý. Etkinliðin sonunda her biri bir devrim çaðrýsý olan sloganlarýmýzý haykýrdýk hep birlikte... Devrimci tutsaklarýn da katýlýmýyla Birleþik Devrimimizin yolaçýcýlarý Deniz, Yusuf, Hüseyin yoldaþlarý, devrimin bayraklarýný F tipi zindanýnda öfkemizi ve kararlýlýðýmýzý yükselterek bir kez daha yükselttik.”

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

ÝZMÝR’DE KENT AÞ. ÝÞÇÝLERÝNE POLÝS SALDIRISI

Ýzmir’de DÝSK Genel Ýþ 5 Nolu Þube üyesi olan 300 Kent AÞ. iþçilerine polis saldýrdý. 8 Haziran 2009 tarihinde saat:17.30 civarýnda yaklaþýk 9 tane polis panzeri ve 300 çevik kuvvet polisi, iþçilerin bulunduðu þantiye önüne barikat kurarak gövde gösterisi yapmaya çalýþtý. Ýþçiler, eþleri ve çocuklarý yaklaþýk 40 kiþiydiler saldýrý olduðu zaman. Saldýrýya hazýrlýksýz yakalanan iþçiler, tek vücut olarak polis panzerlerinin altýna yattý ve saldýrýyý göðüslediler. Gelen çevik kuvvet bir süre sonra iþçilerin kararlý duruþu sonucu geri çekilmek zorunda kaldý. Saldýrý sonrasýnda iþçilerle yaptýðýmýz röportajlardan bazýlarýný sizlerle paylaþmak istiyoruz. Mücadele Birliði: Merhaba. Bize dünkü polis saldýrýsýný anlatýr mýsýnýz? Mali Sekreter: Polisin yapmýþ olduðu saldýrý, Karþýyaka Belediyesi’nin uzun zamandýr bize uygulamýþ olduðu haksýzlýk, hukuksuzluk faaliyetlerinden birisiydi. Bizi iþimizden, ekmeðimizden ettiði yetmiyormuþ gibi demokratik hak ve özgürlükler çerçevesinde 41 gündür onurluca direnen arkadaþlarýmýzý da buradan atmak istemiþtir. Arkadaþlarýmýz da çok önemli, çok ciddi bir direniþ göstererek, þirketi terk etmeyeceðimizi, burada bulunan kamu malýna zarar vermediðimizi, burada bir iþgal olmadýðýný, direniþ olduðunu göstermiþlerdir. Yaklaþýk 41 gündür biz buradayýz. Belediyenin en ufak bir malýna, aracýna zararda bulunmamýþýz. Bizim amacýmýz, hedefimiz iþimizi ekmeðimizi geri almaktýr, geri kazanmaktýr. Bizim yapmýþ olduðumuz demokratik meþru bir mücadeledir ve bu mücadeleye devam edeceðiz. Eðer biz buradan saldýrý zamanýnda atýlmýþ olsaydýk hemen gidip belediyenin önünde eyleme baþlayacak ve CHP’nin bulunduðu bir alanda ya da onlarý ilgilendiren bir alanda eylemimize devam edecektik. Dolayýsýyla biz Karþýyaka’nýn her sokaðýný her caddesini eylem alanýna çevirecektik. Ancak biz burada baþkanýmýz, ben ve burada bulunan iþçi arkadaþlarýmýzla birlikte onurlu bir direniþ sergileyerek kolluk kuvvetlerini püskürtüp direniþimize devam ediyoruz. Mücadele Birliði: Saldýrýya geldikleri zaman neyle geldiler kaç kiþiydiler. Mali Sekreter: 8 tane panzer, su püskürtme araçlarý vardý. 250–300 arasýnda çevik kuvvet vardý. Yani sanki buradaki iþçilerin hepsi silahlý ya da olumsuz insanlarmýþ gibi, oldukça donanýmlý geldiler. Arkadaþlarýmýza müdahale etmek istediler ama arkadaþlarýmýz panzerin önüne yattýlar, kendi canlarýný bedenlerini siper ettiler, “Ne olursa olsun biz burayý terk etmeyeceðiz” dediler ve kolluk kuvvetleri çekilmek zorunda kaldýlar. Mücadele Birliði: Ýþçiler kaç kiþiydi saldýrý esnasýnda. Mali Sekreter: Biz burada yaklaþýk 80-90 kiþiydik. Ýþçiler, aileleri, çocuklarýyla. Bu insanlar hiçbir þeyden çekinmiyorlar.

Kent AŞ

Bu iþçiler þunu anladý: Ýþten atýlmakla panzerin ezmesi arasýnda bir fark yok onun için panzer gelse de ölümüne atlýyorlar önüne. Yani iþçinin iþe dönüþ kararýnýn altýnda yatan bakýþ açýsý budur. “Benim ölümümle benim iþimden atýlmamýn arasýnda hiçbir fark yoktur” diyor iþçiler. Dolayýsýyla “ben kendimi panzerin önüne de atarým, silahýn önüne de atarým; ne gerekiyorsa yaparým.” Mücadele Birliði: Son olarak söylemek istediðiniz bir þey var mý? Mali Sekreter: Söylemek istediðim son þey þu: Biz kararlýyýz. Biz burada iþimizi, ekmeðimizi almak için mücadele edeceðiz. Gerek þantiye olur, gerek belediyenin önü olur, gerek baþka yer olur, gerekse Karþýyaka’nýn herhangi bir sokaðý olur. Bu mücadelenin sonucu iþe dönüþtür. Ýþe dönüþün olmadýðý yerde bu mücadelenin sonu yoktur. Bizi bu noktaya itenler, bizi buraya çekenler bu haksýzlýðý, hukuksuzluðu iþçilerimize yaþatanlara þunu söylüyoruz: “Biz iþimize geri dönmediðimiz sürece onlar rahat edemeyecekler, koltuklarýnda rahat oturamayacaklar.” Diðer iþçi arkadaþlara da yapýlan polis saldýrýsýyla ilgili düþüncelerini sorduk. 1.Ýþçi: Bütün arkadaþlar buradaydý. Kýyasýya mücadele verdik. Ailelerimizle, çocuklarýmýzla, eþlerimizle panzerlerin altýna yatarak bizzat mücadele verdik burada. Polisler geldiðinde azdýk. Daha sonra sað olsunlar bütün arkadaþlar 15 dakika içinde burada oldular. Ben devrimci kitaplardan okurdum, yaþamamýþtým. Ama hakikaten bu ülkede devrimci olmasan da yaþam koþullarý insaný devrimcileþtiriyor. 2.Ýþçi: Duygusal olmaya hiç gerek yok, her þey meydanda, ortadadýr. Biz çöpçülüðü bile yapýyorduk, onu bile bize çok gören bir ortamda yaþýyorsak, artýk kelimelerle tarif edecek bir þey yok yani. Biz ne kadar söylesek, ne kadar anlatsak, ne kadar diretsek, ne kadar savaþsak bizim için artýk bunlar vacip hale gelmiþ, yani mecburi hale gelmiþtir. Bu öyle faþist bir sistem ki, senin boðazýndaki lokmada gözü kalmýþ bir ortamdayýz. Onun için artýk bizim burada savaþýmýz dünya içindir. Dünyada da yaþam niçindir? Ekmek için. Biz de burada ekmek için savaþacaðýz. Yoksa savaþmadýðýmýz takdirde yerimizde kar gibi eriyerek ölümümüz zaten gerçekleþecek. Ölümümüz zaten vardýr, zaten öleceðiz, kimse ölümden kaçmaz. Ölümün ömrünü kimse biçmez. Þimdi savaþtan korkup da ölümden korkup da savaþmamak insanýn kendi eksikliði olur. Kendisini tamamlamamýþ, eksik olan bir insan ölümden korkar, savaþtan korkar. Savaþtan korkmamalý bir insan. Çünkü ben öleceðim diye savaþtan korkulmamalý. Zaten sen savaþmadýðýn zaman ölüyorsun, savaþan bir insan yaþýyordur.

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

15


Yeni Evrede

Kent AŞ

Mücadele Birliði

3.Ýþçi: Bu direncimizi, bu mücadelemizi burada býrakmadýðýmýz sürece bunlar bize belirli zorluklarla çýkaracaklar. Ama bu zorluklarýn da mutlaka bir bedeli vardýr. Bu bedeli de herkes ödeyecek. Gerekiyorsa bu bedeli belediye baþkaný ödeyecek, gerekiyorsa bu bedeli CHP ödeyecek, gerekiyorsa bu bedeli bu emirleri veren hükümet ödeyecek. Denizlerin yoldaþlarý olan sizlere de teþekkür ediyoruz. 4.Ýþçi: Bu mücadele yoksullarýn mücadelesidir, yoksullar her zaman yaþamdan dýþlanmýþtýr. Her þey zenginlerin. Bu yüzden yoksullar ekmekleri için mücadele etmek zorundadýr. Bizim amacýmýz ekmeðimizi, iþimizi geri almak. Eðer iþimiz ekmeðimiz yoksa çocuklarýmýzýn da geleceði yoktur. Ayrýca Mücadele Birliði’ne sürekli yanýmýzda olduðu için teþekkür ediyorum.

vetlendim. Karþýlarýnda yýlmayýp direndik, her zaman için birlik olduk, kendimizden ödün vermeden güzel bir þekilde direndik. Geldiklerinde azdýk ama yine bizi yenemediler. 3.Eþ: Polisler geldiðinde hiç bir þey hissetmedik. Biz iþimiz için çok mücadele ettik. Ýþimizi vermediler, ekmeðimizi vermediler. Çocuðumuzun geleceði için kendi ölümümüze bile razý geldik. Sonuna kadar biz böyle mücadele edeceðiz. Onlar bizi çýkartsalar da biz yine geliriz. Biz iþimizi, ekmeðimizi alana kadar mücadele edeceðiz. 4.Eþ: Ben kadýn olarak çocuklarýmýn geleceði için panzerin önüne kendimi attým. Yine gelirlerse yine atarým. Ben çocuklarýmýn geleceði için yaþýyorum. Benim çocuklarýmýn geleceði yoksa benim de canýmýn deðeri yok. Geleceðimiz için sonuna kadar dövüþeceðiz. Benim çocuðum gözyaþýyla sýnava giriyor. Bu beni daha da öfkelendiriyor. Mücadele için ne gerekiKent AÞ. iþçilerinin eþlerine de bu saldýrý karþýsýnda neler yorsa yapacaðým. Bizi bu hale getirenlere rahat yok Ýzmir’de. Gerekirse evinin önünde gerekirse belediyenin önünde. Onlara hissettiklerini sorduk: 1.Eþ: Korku ve heyecan yaþadýk. Panzerlerin önüne otur- rahat yok. duk yürümelerini engelledik. ÝZMÝR MÜCADELE BÝRLÝÐÝ 2.Eþ: Polis geldiði zaman bir iþçi eþi olarak daha da kuv-

ÝZMÝR AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ’NDE USTALARI ANMA ETKÝNLÝÐÝ

insanlarý adýna 1 dakikalýk saygý duruþuyla baþlandý. Ardýndan þairlerin yaþamlarýnýn da anlatýldýðý sinevizyon gösterimi yapýldý. Sinevizyon gösterimi sýrasýnda þairlerin þiirlerinden oluþan þiir dramatizasyonlarý sahnelendi. Daha sonra þiir dinletisi ve son olarak müzik dinletisiyle etkinlik sona erdi. Evet, Haziran’da ölmek zor; Haziran’da ölenleri anmak da. Onlarý anmaya ne yaptýðýmýz bu etkinlik yetecek, ne de yapýlacak baþka etkinlikler. Onlarý ancak onlar gibi komünistleþerek ve onlarýn savaþçý kimliklerini yaþatarak belki bir nebze olsun anabiliriz. ÝZMÝR AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ

Bir dönemin iki büyük þairi… Ahmed Arif ve Nazým Hikmet, ne çok þey söylendi ne çok þey yazýldý onlara dair…3 Haziran 1963’te ölümsüzleþen Nazým Hikmet, þehirlerin þairidir. Ovadan seslenir insanlara, büyük düzlüklerden. 2 Haziran 1991’de ölümsüzleþen Ahmed Arif ise daðlarý söylüyor, uyrukluk tanýmayan, yaþsýz daðlarý, asi daðlarý… Yarattýklarý deðer bugüne kadar yaþatýrken onlarý, bizler de bize býraktýklarý deðerlerle büyütüyoruz kavgayý. 7 Haziran günü saat 14.30’da Ayýþýðý’mýzda “Ustalarý Anma Etkinliði” gerçekleþtirdik. 60’ý aþkýn kiþinin katýldýðý etkinliðe büyük ustalar nezdinde ölümsüzleþen tüm kavga

16

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009


SABAH ATV EYLEMÝNE POLÝS BARÝKATI

Yeni Evrede

Atv-Sabah İşçileri

Mücadele Birliði

Her Cumartesi Taksim Meydaný’ndan Galatasaray Lisesi’ne yürüyüþ ve basýn açýklamasý gerçekleþtiren SABAH-ATV çalýþanlarýnýn grevi ve eylemleri sürüyor; yalnýz bir farkla. Her hafta gerçekleþtirilen bu eylemler son iki haftadýr polis tarafýndan barikat kurularak engelleniyor. Grevciler bu durumu sermaye sýnýfý tarafýndan bir tehdit olarak görülmüþ olmalarýna baðlýyor ve doðru yolda olduklarýnýn bir göstergesi olarak yorumluyorlar. 13 Haziran Cumartesi günü de yine Taksim Tramvay Duraðý’nda toplanan ATV çalýþanlarý yine polis barikatýyla karþýlaþýnca basýn açýklamalarýný 1 Mayýs’ta iþçi sýnýfý tarafýndan zapt edilen Kýzýl Meydan’da gerçekleþtirdiler. Ýlk olarak söz alan Basýn Ýþçileri Sendikasý Ýstanbul Þube Baþkaný Levent Dinçer, “Üreten bizleriz, medeniyetleri var eden bizleriz. Söz hakkýmýz var, insanca çalýþma ve yaþam hakkýmýz var” diyerek baþladýðý konuþmasýnda mücadelelerinde kararlý olduklarýný belirtirken “Yaþadýðýmýz dünyayý, ülkemizi sömürü çarký haline getirenlere karþý mücadelede kararlýyýz. Kriz bahanesiyle yüz binleri sokaða atanlara karþý, ‘çare olarak pazara çýk’ diyenlere karþý, sokaða çýkmakta kararlýyýz. 15-16 Haziran 1970’de sendika ve temel iþçilik haklarý için sokaða çýkan, tüm Ýstanbul’u eylem alanýna çeviren babalarýmýzý, annelerimizi, abi ve ablalarýmýzý selamlýyoruz” dedi. Kurtiþ iþçileri, Eczacýbaþý iþçileri ve Yýldýz Teknik Üniversitesi öðrencileri’nin yaný sýra Devrimci Emekçi Komiteleri’nin de destek verdiði eylemde son olarak ATV grevcileri söz alarak Uluslararasý Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC), hazýrladýðý rapora göre Türkiye’nin sendikal ayrýmcýlýk konusunda dünya sýralamasýnda birinci olduðuna deðindiler ve ayný raporda “Türkiye’de özel sektör iþvereninin, kanunlarý göz ardý ederek sendikalarý zayýflatmak ve yok etmek için iþçileri iþten çýkardýðý” ifadesinin de yer aldýðýný söyleyerek Türkiye’nin sendika temsilcilerini cezaevine gönderen 9 ülkeden biri olduðunu anlatýp açýklamayý þöyle sürdürdüler: “Türkiye’nin bu kýrýk dökük demokrasisinden biz SABAHATV çalýþanlarý da payýmýza düþeni aldýk. 400 kiþi olarak baþladýðýmýz sendikal mücadelemizde baskýlar sonucu sayýmýz 100’lere kadar düþtü ve greve ancak 10 kiþi çýkabildik. Evet, greve 10 kiþi ile baþladýk ama grevimiz süresince her gün biraz daha çoðaldýk, güçlendik. Sizler, en baþýndan beri yanýmýzda yer alarak, bizimle beraber yürüyerek, eylemlerimize destek vererek, dayanýþarak bize güç

kattýnýz, bizi çoðalttýnýz. Krizi fýrsat bilen patronlarýn haklarýný gasp ettiði direniþçi iþçilerin de katýlýmýyla artýk ‘korkulur’ bir güç halini aldýk. Ýþçilerin birliði, öyle bir boyuta geldi ki, polis geçen hafta artýk ortak bir direniþ eylemi haline gelen yürüyüþümüzü engelledi. Her hafta ayný yerde, ayný saate yaptýðýmýz yürüyüþümüze izin vermedi. Yürüyüþümüze engel olanlarýn gerçek niyetleri ortada... Ama unuttuklarý bir þey var. Biz grevin baþýndan beri her adýmýmýzý siz dostlarýmýzla birlikte attýk. Siz bizi 4 aydýr yürüyüþlerimizde hiç yalnýz býrakmadýnýz. Biz de bundan sonra asla sizsiz yürümeyeceðiz.”

EMÝN DÝKER YOLDAÞ ÖLÜMSÜZDÜR

Emin DÝKER yoldaþ, devrimci düþüncelerle ilk kez Tokat’ta tanýþmýþtý. Ýstanbul’a geldiðinde ise, bir emekçi semti olan Esenler’de ikamet etmiþti. Yoldaþ, bulunduðu semtte devrimci faaliyetlerini sürdürüyordu. Baþarýsý ve disipliniyle çalýþma yaptýðý bölgede insanlar tarafýndan seviliyordu ve kýsa sürede burada etkin çalýþmalar yapmýþtý. Emin DÝKER, parti ile baðlarý yeni olmasýna raðmen, üzerine aldýðý tüm görevleri devrimci kararlýlýðý ve inatçý çalýþmasýyla baþarýyla yerine getirirdi. Bu yýllarda, ayný zamanda faþizmin baskýsý da gittikçe artmaktaydý. 29-30 Nisan 1996’da partiye yönelik yapýlan operasyonda tutsak düþen yoldaþ, düþmanýn bütün baský ve iþkencelerine raðmen, sorgular sýrasýnda faþizme tek kelime söylemedi ve katledildi. Katledilen yoldaþýn cenazesini yoldaþlarýnýn almak istemesi üzerine, cenazesi kaçýrýlarak Tokat’a götürüldü. Emin DÝKER, kýsa hayatý boyunca disiplini ve devrimci çalýþmasýyla partisine ve yoldaþlarýna layýk bir þekilde yaþayarak ölümsüzleþti.

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

17


15-16 Haziran

Mücadele Birliði

DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ’NDEN 15-16 HAZÝRAN ETKÝNLÝÐÝ

Gazi Mahallesi Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) tarafýndan 14 Haziran Pazar günü 15-16 Haziran Ýþçi Ayaklanmalarýný anmak üzere bir etkinlik gerçekleþtirildi. Saat 14:00’te Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde gerçekleþtirilen etkinlik, 1970 yýlýnda yaþanan olaylarda yaþamýný yitiren iþçilerin ve ölümsüzleþmiþ tüm devrim savaþçýlarýnýn mücadelelerinin ve uðruna savaþtýklarý deðerlerin zihinlerde canlandýrýldýðý saygý duruþu ile baþladý. 1970 Haziran’ýnda yaþanan olaylarýn ve bugün hala sürmekte olan iþçi sýnýfý mücadelesinin görüntülerine yer verilen sinevizyon gösterisinin ardýndan DÝK tarafýndan yapýlan konuþma ile de 15-16 Haziran olaylarý katýlýmcýlara anlatýldý. Yapýlan konuþmada, burjuvazinin sýnýf mücadelesinin her yükseliþinde katliamlara baþvurduðuna deðinilerek söz konusu katliamýn da bunlardan farklý olmadýðý belirtildi ve þöyle denildi: “Ýþçilerin sendikal örgütlenmesinin ve toplu sözleþme hakkýnýn ellerinden alýnmasý için yasal deðiþiklik yapýlmak istenmiþ, bu yolla ilerici, devrimci sendikalarý kapatmak ve daha da önemlisi iþçi sýnýfýn örgütlülüðü yok edilmek istenmiþti. Fakat iþçi sýnýfý, örgütlülüðüne sahip çýkmak için 15-16 Haziran Ayaklanmasýný yarattý. 70 bin iþçi sokaklara döküldü. Eylemin 2. gününde bu sayý 150 bine çýktý. Olaylar silahlý çatýþmalara dönüþtü ve bu çatýþmalarýn sonunda 3 iþçi ölümsüzleþirken, 1 polis ve 1 esnaf hayatýný kaybetti. Yaþanan bu olaylar sonrasýnda birçok burjuva kaçmak, ülkeyi terk etmek zorunda kaldý. Ülkede sýkýyönetim ilan edildi. Bunun yaný

18

Yeni Evrede

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

sýra 114 iþçi tutuklandý. Birçok iþçi ise zorla istifa ettirilerek ve tazminat haklarý da gasp edilerek iþten atýldý. O günden bugüne kadar iþçi sýnýfý, gerçekleþtirdiði birçok eylemle sadece ekonomik taleplerini gündeme getirmekle kalmamýþ, ayný zamanda devrim davasýna da sahip çýkmýþtýr. Ýþçilerin yaþadýðý sorunlar bugün de bitmiþ deðil. Ýþsizlik, kriz, iþ kazalarý ve ölümler vb. Bizim görevimiz ve sorumluluðumuz ise iþçileri örgütlemek ve mücadeleye taþýmaktýr. Ýþçilere kendi öz örgütlenmeleri olan Devrimci Ýþçi Komiteleri’ni anlatmalý ve komiteler halinde örgütlemeliyiz. Komiteler bu günün örgütleme ve ayaklanma organlarý, devrimden sonrasýnýn ise yönetim organlarýdýr. Bu örgütlük saðlandýðý taktirde sadece ekonomik talepler deðil, iþçilerin tüm sorunlarýnýn köklü olarak çözüleceði sosyalist yapý da inþa edilecektir.” Ýþçiler tarafýndan okunan þiirlerin ardýndan Ayýþýðý Müzik Topluluðu da etkinlikte yer aldý ve iþçi, sýnýfý mücadelesinin tüm dünyada ayný karakterde olduðunu, bütün dünyadaki iþçilerin ayný sorunlarý yaþadýðýný anlatarak proletarya enternasyonalizmine vurgu yaptý ve çeþitli ülkelerin iþçi marþlarýndan oluþan dinletisi ile katýlýmcýlarý bir gezintiye çýkardý. Son olarak gerçekleþtirilen serbest kürsü bölümünde söz alan iþçiler yaþadýklarý sorunlarý anlatarak ve þiirler okuyarak etkinliðe katýldýlar. Günün sonunda herkeste oluþan ortak görüþ iþçilerin komiteler þeklindeki örgütlülüklerinin gerekliliði oldu.


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

15-16 HAZÝRAN RUHUYLA YENÝ AYAKLANMALARA

Bugün 15-16 Haziran Ayaklanmasýnýn 39. yýlý. Bundan tam 39 yýl önce sendikal hak ve özgürlükleri ellerinden alýnan iþçiler, ayaklanarak sisteme büyük bir darbe indirmiþlerdir. 1970 yýlýnda Ýstanbul, Ýzmir, Ankara ve Ýzmit’te sendikalý, sendikasýz 100 bini aþkýn iþçi, iþ yerlerini terk ederek sokaklara çýkmýþlardýr. Ýki gün süren ayaklanmada 3 iþçi hayatýný kaybetmiþ, 1500 iþçi iþten atýlmýþtýr. Sistemi derinden sarsan ayaklanma, sistemin bekçileri ve dönemin sendika baþkanlarý tarafýndan durdurularak Ýstanbul ve Ýzmit’te sýký yönetim ilan edilmiþtir. Ýþçi sýnýfýnýn 15-16 Haziran Ayaklanmasý sisteme büyük bir darbe iþçi sýnýfýna da büyük bir bilinç taþýmýþtýr. Ayaklanmanýn yýldönümü olan 15 Haziran Pazartesi günü Antep’te yürüyüþ gerçekleþtirildi. Saat 17:30’da baþlayan Sendika Konfederasyonlarýnýn düzenlediði ve Mücadele Birliði Platformu’nun da yer aldýðý yürüyüþ, Kýrkayak Parký’ndan baþlayarak “15-16 Haziran Yürüyüþümüz Sürüyor” yazýlý pankart açýldý. Yürüyüþ Yeþilsu Parkýna kadar sloganlar eþliðinde sürdü. Mücadele Birliði Platformu olarak katýldýðýmýz yürüyüþte Deniz Gezmiþ bayraklarýmýz ve “ 15-16 Haziran Ruhuyla Yeni Ayaklanmalara”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” yazýlý Mücadele Birliði imzalý dövizlerimizle yer aldýk. Yürüyüþ sýrasýnda sýk, sýk “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Ýktidar Dýþýnda Her þey Hiçbirþeydir”, “Yaþasýn Haziran Ayaklanmamýz” sloganlarý atýldý. Yeþilsu Parký’na gelindiðinde DÝSK Antep Bölge Baþkaný Nihat BENCAN basýn açýklamasý yaptý. Yapýlan basýn açýklamasýnda BENCAN “15-16 Haziran ayaklanmasýnýn 39. yýlýnda ayný kararlýlýkla sendikal hak ve özgürlüklerimiz için haykýrmakta, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldýrýlmasý için mücadeleyi yükseltmeliyiz… önümüzde zor bir süreç var. Bir yandan yaþadýðýmýz kriz þartlarýnda iþçi çýkarmalar artarak sürüyor. Ýþyeri kapanmalarý, iþsizlik, yoksulluk iþçi sýnýfýný ve emekçi halkýmýzý tehdit ediyor. Öte yandan hayatýmýzý daha da çekilmez hale getirecek yeni saldýrý planlarý tezgahlanmaktadýr. Bunlarýn en açýk göstergesi KESK’e yapýlan baský ve tutuklamalardýr. Artýk bizlere düþen görev, bunlara karþý mücadeleyi daha da arttýrarak sürdürmektir…” diyerek açýklamayý sonlandýrdý. Basýn açýklamasýnýn ardýndan eylem sloganlarla son buldu. FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN OLACAK! ANTEP MÜCADELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU

15-16 Haziran

15-16 HAZÝRAN RUHUYLA DEVRÝME SOSYALÝZME

15-16 Haziran Ýþçi Ayaklanmasý, 39. yýlýnda Adana’dan bir eylemle selamlandý. Örgütlendiði sendikasýnýn burjuvazi tarafýndan kapatýlmak istenmesine karþý eyleme geçen iþçiler, 2 gün boyunca burjuvaziye ecel terleri döktürmüþtü. 39 yýl önce yaþanan bu ayaklanma, bizlere, nesnel zeminleri kapitalist sistem tarafýndan hazýrlanmýþ olan devrimci durumun, her an nasýl bir devrime dönüþebileceðini göstermiþtir. Tarihimize kýzýl harflerle yazýlmýþ olan 15-16 Haziran Ayaklanmasý bizler için büyük derslerle doludur. Bu biliçle hareket ederek 14 Haziran Pazar günü Krize Karþý Emek ve Demokrasi Platformunun örgütlediði yürüyüþe, Mücadele Birliði okurlarý olarak pankartýmýzla katýlarak destek verdik. 15-16 Haziran ruhunu devrim ve sosyalizm sloganlarýmýzla haykýrdýk. Saat 17.00’da Ýnönü Parký’nda kitlenin toplanmasýyla baþlayan yürüyüþ, sloganlarla coþkulu bir Atatürk Caddesi boyunca devam etti. “Ýþçiler Emekçiler Birleþelim Devrim ve Ýktidar Ýçin Savaþalým” Mücadele Birliði imzalý pankartýyla katýldýðýmýz yürüyüþ boyunca “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm”, “Dünya Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Devrim Biziz Biz Devrimiz”, “Disa Disa Serhýldan Bijý Azadiya Kürdistan”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Krizi Devrimle Karþýlayalým” sloganlarýný attýk. Attýðýmýz sloganlarýn devrimci içerikte olmasý, Deniz siluetli flama ve dövizlerimizin ilgi çekici olmasý, yürüyüþü dýþarýdan izleyen birçok iþçi ve öðrencinin kortejimize katýlmasýný saðladý. Bu ilginin polis tarafýndan gözlemlenmesiyle, kortejimize dönük tahrikler yapýlmasýna gereken cevaplar yoldaþlarýmýzca verilmiþtir. Coþkulu geçen yürüyüþ, Ýstasyon Meydanýnda ortak hazýrlanan basýn metninin okunmasýyla sona erdi. Ayrýca basýn metni okunurken ekonomik krize karþý hazýrladýðýmýz “Krizi Devrimle Karþýlayalým” baþlýklý bildirilerimizi daðýttýk. Mücadele Birliði / ADANA

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

19


Fidel’in Söyledikleri

KAPÝTALÝZMÝN CAN ÇEKÝÞMESÝNE DAÝR YENÝ HABERLER

Fidel Castro Ruz kenin çelik üretiminde 10 - 14 Mart 2009 çalýþan 9 bin ila 9 bin 500 kiþinin iþine son verileceBugün 11 Mart tarihli haberleri oku- ðini belirtti. Severstal budum. Uluslararasý ekonomik krizle ilgili nun sebebinin dünyadaki yaðmur gibi bilgi yaðmaya devam edi- talep azalýmý olduðunu söyledi ve karyordu. bon ve demir madenlerinde de iþçi çýkaBu defa medya ve akademide sýklýk- rýmý olacaðýný ekledi. la yer bulan Nobel ödüllü tanýnmýþ iktiRus demir þirketleri de geçen yýlýn satçý Joseph Stiglitz konuþtu. Fransýz ha- son çeyreðinde üretimi düþürmekte diber ajansý AFP, kendisinin Brezilya’nýn ðer ülkelerdeki rakiplerini takip etti. Sao Paulo þehrinde yaptýðý açýklamaya Böyle bir kararýn siyasi sonuçlarýndan yer verdi. korkulduðu için daha önce toplu iþçi çý“Baþkan Barack Obama’nýn 700 karýmýndan uzak durulmuþtu. milyon dolarý aþan iktisadi kurtarma paMordashov, karbon ve demir sanaketi Bush’un 2008’deki önlemlerinden yilerinde de iþten çýkarmalar olacaðýný daha iyidir, ancak bu yeterli deðildir ve belirtti. kriz daha da kötüleþecektir. Olaylara “Severstal, çeliðe olan düþük talep belli bir perspektiften bakmalýyýz. Bush sonucunda geçtiðimiz aylarda Rusya, Ýhareketsiz kaldý ve o hiçbir þey yapma- talya ve Birleþik Devletler’deki üretimini dýkça durum her geçen gün daha da kö- azalttý. Þubat ayýnda açýklanan rakamlatüye gitti.” ra göre, geçen senenin son çeyreðindeki Stiglitz, birçok geliþmekte olan ül- ham çelik üretiminin bir önceki döneme kenin krizin masum kurbaný haline gel- göre %4 azaldýðý kaydedildi”. diði hatýrlattý: “Ýronik olan þudur ki, Dar es Salaam’ýn haberine göre ise; ABD hükümetinin bu ülkelere kurallar “Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri Dave kurumlar hakkýnda ders verdiði sýra- nýþmaný Jeffrey Sachs, Çin’in saðlam uda kendi politikalarý çöküntüye uðradý. luslararasý rezervleri, büyük ticaret fazBunun sonucunda, kriz bugün tüm dün- lasý ve dünya çapýndaki geniþ çaplý yatýyayý saracak kadar aðýrdýr ve Brezilya rýmlarý sayesinde ekonomik krizden çýkýþ gibi ülkeler büyük zarar görecekler”. saðlayabileceðini söyledi.” Brezilya’nýn geçen senenin son çeyreSachs, “bugüne kadar Çin ekonomik ðinde %3,6 küçülmesi ile ilgili soruya türbülansa karþý Avrupa ya da AmeriStiglitz’in verdiði yanýt böyle oldu. ka’dan çok daha dayanýklý olduðunu Korumacýlýða geri dönmemek için gösterdi” þeklinde konuþtu ve ekledi: küresel bir kabul olsa da, yardým paket- “üstelik bu iki bölgedeki düþüþün Çin’in lerinin çoðunun korumacý politikalara ihracat sektörüne darbe vurmasý ve fabdayandýðýný belirten Stiglitz, bundan en rika kapanýmý ve iþ kayýplarýna sebep olçok zarar görenlerin geliþmekte olan ül- masýna raðmen.” keler olacaðý uyarýsý yaptý. Ban Ki-Moon’un danýþmaný, geçtiReuters’in haberine göre ise, Rus- ðimiz Salý günü verdiði demeçte, ya’nýn en büyük çelik þirketi Severstal, “Çin’in dünyayý bu krizden çýkarabileÇarþamba günü yaptýðý açýklamada ül- ceðini umuyorum” dedi.

20

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

“Çin’in finansal balonu Amerika ya da Avrupa’nýnki kadar büyük deðil. Çin, ciddi miktarlarda para rezervine, ticaret fazlasýna ve birçok yatýrýma sahip. Çin, iyileþmenin baþlamasýna öncülük yapma kapasitesine sahip. Bu sene baþarý gösterirlerse, bu diðer ülke ekonomilerine de yayýlýr.” “Bir üçüncü dünya ekonomisi olan Çin, genelde bütçe fazlasý vermeyi, büyük miktarlarda ihracat yapmayý baþarýrken nispeten düþük ithalat rakamlarýnda kalýyor.” “Çarþamba günü verilen bilgiye göre, Þubat ayýnda Çin’in ihracatý küresel finansal krizden dolayý sallantýdaydý; ancak hükümetin dev yardým paketi sayesinde sermaye harcamalarý ivme kazandý.” “Çin, yaklaþýk 2 trilyon dolarlýk bir para rezervine sahip. 2008 sonu rakamlarýna göre bütçe fazlasý 440 milyar dolar civarýnda. Resmi istatistiklere göre bu, geçen seneye göre yüzde 20’lik bir artýþa iþaret ediyor.” “Birleþmiþ Milletler, Afrika’ya yardým etmek için 72 milyar dolar gerekeceðini açýkladý. Bu miktarýn bir bölümü Avrupa ve Amerika hükümetlerinin kendi ekonomilerini kurtarmasýna ayrýlacak.” Üçüncü dünya ülkelerine New York ya da Washington’dan gelen bir umut ýþýðý yok. 12 Mart 2009 Fidel Castro RUIZ

NOT: Prensa Latina Türkçe sitesinden alınmıştır


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

ALKIÞLAR VE SUSUÞLAR

Fidel Castro Ruiz 10 - 06 Haziran 2009 Dün, 31 Mayýsta, bir AFP bülteninde þöyle yazýyordu: “Küba, ABD ile göç ve doðrudan posta servisleri hakkýndaki müzakereleri yeniden baþlatmayý kabul etti. Bu geliþme, Küba hakkýndaki konuþmalarýn gündeme hakim olacaðý, Amerikalý Devletler Örgütü zirvesi öncesi buzlarýn çözülmesi yolunda yeni bir sinyal.” “Vaþington’daki Küba Çýkarlarý Bölümü baþkaný Jorge Bolaños, Cumartesi günü Küba’nýn ‘göç ve doðrudan posta servisleri konusundaki diyaloglarý tekrar baþlatmayý beklediðini’ ismini vermek istemeyen üst düzey bir dýþiþleri bakanlýðý yetkilisinin söylediðini iletti.” “El Salvador’da, bölgesel ticaret konusunda bir bakanlar kurulu toplantýsýna katýlan Hillary Clinton, bu konularda Vaþington’un Havana ile müzakereleri yeniden baþlatmaktan memnunluk duyduðunu söyledi.” Ansýzýn yapýlan, pek de diplomatik olmayan ve keskin bir açýklama þunu iþaret ediyordu: “Küba’da insan haklarý ve demokrasi yanlýsý deðiþimler olduðu anda, açýk bir müzakere de olacak” diye yazdý EFE ajansý. Amerika Birleþik Devletleri tarafýndan savunulan “demokrasi” ve “insan haklarý” nedir, neye benzer? Bu þekilde aþaðýlayýcý ve kibirli bir uyarý gerçekten gerekli miydi? Bugün televizyonda Mauricio Funes’in resmi iþe baþlama törenini gördüm, Küba ile müzakereleri tekrar baþlatmaktan bahsetti, odanýn içi konuþmanýn hiçbir bölümünde görülmemiþ ölçüde saðýr edici alkýþlar ve haykýrýþlar ile yankýlandý.

Fidel’in Söyledikleri

Orada misafirler arasýnda Hillary de vardý. Öncesinde, yazýlý konuþmasýnýn pek çok kez dýþýna çýkan konuþmacý Devlet sekreteri Clinton’u, diðer devlet baþkanlarý arasýnda oturan Güney Amerika devinin baþkaný Lula da Silva’dan önce selamlama gaffýnda bulundu. Konuþmacý, belki de, Mrs.Clinton’u rahatsýz etmiþ olan uzatýlmýþ Küba alkýþlarýnýn sonu gelmeden konuþmaya tekrar baþladý ve tekrar ABD’den en iyi nýyetlerle bahsetti. Oysa o odadaki çok az kiþi bu ülkeyi alkýþladý. Mauricio’nun konuþmasý sýrasýnda bir o kadar alkýþ alan önemli bir an, bu sabah mezarýný ziyaret ettiði baþpiskopos Oscar Arnulfo Romero’dan bahsettiði zamandý. O yoksullarýn savunucusuydu ve kanlý ARENA partisinin El Salvador’da, emperyalizm tarafýndan yönlendirilen zulmü ile öldürülmüþtü. Bu odada, onu öldüren partinin yasa koyucularý ve üst düzey yetkilileri de vardý; onlar arasýndan bir kaçý da ABD’yi alkýþlayanlardandý. Bazý durumlarda, sözü sadece kelimeler deðil; alkýþlar ve susuþlar söyler. Fidel Castro Ruiz 1 Haziran 2009 NOT: Prensa Latina Türkçe sitesinden alınmıştı

ESENYURT ÝÞÇÝ PLATFORMU ÇALIÞANLARINA SÝLAHLI SALDIRI

Esenyurt Haramidere’de, 9 Haziran günü, Esenyurt Ýþçi Platformu çalýþanlarý, Esenyurt Ýþçi Bülteni’nin daðýtýmýný yaparken, Sabra Tekstil patronunun adamlarý tarafýndan silahlý saldýrýya uðradý. Silahlý saldýrýya uðrayan çalýþanlardan biri omzundan yaralanýrken, diðer çalýþanýn bacaðý aldýðý kurþun yarasý sebebiyle iki yerinden kýrýldý. Hayati tehlikesi olmayan çalýþanlarýn tedavileri sürüyor. Daha öncede 8 Haziran günü yine Esenyurt Haramidere’de iþ çýkýþ saatinde Esenyurt Ýþçi Bülteni’nin daðýtýmýný yapan Esenyurt Ýþçi Platformu çalýþanlarýna, Sabra Tekstil patronunun adamlarý sopalý saldýrýda bulunmuþtu. 9 Haziran günü gerçekleþen silahlý saldýrýnýn ardýndan Esenyurt Ýþçi Platformu, saat 18:00’da Sabra Tekstil Fabrikasý önünde saldýrýlara iliþkin bir basýn açýklamasý gerçekleþtireceðini duyurdu.

BASIN AÇIKLAMASINA POLÝS SALDIRISI Silahlý saldýrýnýn gerçekleþtiði 9 Haziran günü saat 18:00’da Sabra Tekstil önünde yapýlmak istenen basýn açýklamasýna polis hunharca

saldýrdý. “Baskýlar Bizi Yýldýramaz! Devrimci Sýnýf Mücadelesi Engellenemez / BDSP”, “Haramilerin Saltanatýný Yýkacaðýz! Sabra Tekstil Patronu Hesap Verecek” Esenyurt Ýþçi Platformu Tekstil Ýþçileri Komisyonu pankartý açýlarak fabrika önüne yürünmeye baþlandý. Fabrika önünde barikat kuran kolluk güçleri kitleye önce joplarla saldýrdý, sonra kurþun sýktýlar. Kitlenin saldýrýya kararlýlýkla cevap vermesi üzerine gazbombalarý devreye sokularak çok sayýda gaz bombasý atýldý. Kitlenin kararlý duruþu karþýsýnda kolluk güçleri geri atmak zorunda kaldý. Kitle yeniden kortej oluþturup fabrika önüne yürüyüþe geçti ve burada bir basýn açýklamasý yapýdý. Fabrika önünde çýkan çatýþmada gözaltýna alýnan Emine Burcu Eker, Deniz Edemir, Sergul Tarhan ve Melek Can Esenyurt Polis Karakolu’na götürülürken, karakolda avukatlarýnda saldýrýya maruz kaldýðý öðrenildi. Ayrýca Esenyurt Köyiçi Cumhuriyet Meydaný’nda birçok devrimci, ilerici örgütlerin destek verdiði bir oturma eylemi gerçekleþtirildi. Oturma eylemi boyunca marþlar ve þiirler söylendi.

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009

GÖZALTINA ALINAN 4 BDSP’LÝ TUTUKLANDI 9 Haziran günü basýn açýklamasýna saldýran kolluk güçleri 4 kiþiyi gözaltýna almýþtý. Gözaltýna alýnan Emine Burcu Eker, Deniz Edemir, Sergul Tarhan ve Melek Can “polisin görevini yapmasýna engel olmaktan(!)” 10 Haziran günü çýkarýldýklarý Büyükçekmece 2. Sulh Ceza Mahkemesi kararýnca tutuklandý. Gözaltýna alýnan 4 BDSP’linin tutuklanmasý üzerine Taksim Tramway Duraðý’nda 11 Haziran günü saa 18:00’da devrimci kurumlarýn da destek verdiði bir basýn açýklamasý yapýldý. Basýn açýklamasýnda: “Yapýlan saldýrýlara sessiz kalýnmamalý, birleþik bir direniþ ruhuyla karþý konulmalýdýr. Baský ve terör kampanyasý ancak böyle göðüslenebilir. Bu bilinç ve anlayýþla tüm devrimci ve ilerici güçleri harekete geçmeye, düzene karþý birlikte durmaya, tok bir yanýt vermeye çaðýrýyoruz. Son olarak belirtelim ki, hiçbir güç bizi devrim mücadelesinden alýkoyamaz. Hiçbir kurþun devrimci sýnýf faaliyetine engel olamaz. Hiçbir duvar devrimci soluðumuzu kesemez. Hiçbir güç milyonlara yaþam hakký tanýmayan bu çürümüþ düzeni ve kurumlarýný ayakta tutamaz” denildi.

21


Kadro

AMAÇLI KARARLILIK

Mücadele Birliði

Büyük komünist þairimiz Nazým Hikmet’in, Naziler tarafýndan kurþuna dizilen Fransýz Komünist gazeteci Gabriel Peri için yazdýðý þu mýsralar, birçoðumuzun kulaðýna bir yerlerde çalýnmýþtýr: “Dinledi kendi kendini son defa / piþman deðildi / 902’de baþlayan / ve bu sabah / 1941 yýlý aralýk ayýnýn onbeþinde / þafakla birlikte bitecek olaný / elden gelseydi tekrarlamak / tekrarlardý yine / ayný yerden baþlayýp / ayný yoldan geçerek / ve yine gerekirse ayný yerde bitirmek üzere” Nazým, kendisi gibi tüm ömrü insanlarýn sýnýfsýz, sömürüsüz, özgür bir dünyada yaþamalarý için mücadele içinde geçen Gabriel Peri’yi bu mýsralarýyla ölümsüzleþtirmiþtir. Aslýnda Gabriel Peri’yi ölümsüzleþtiren, onun, “þarký söyleyen yarýnlarý hazýrlamak” için verdiði kararlý mücadeledir. “Kafasýyla kitaplarýn arasýndan geldiði”, fakat “namuslu bir amele gibi”sadýk kaldýðý kavgasýdýr. Kararlýlýk, bir mücadeleyi sonuna kadar götürebilmenin olmazsa olmazlarýndan biridir. Elbette bu kararlýlýk, amaçlý bir kararlýlýk olmak zorundadýr. Ýnsanýn neyi niye yaptýðýný bilince çýkarmýþ olmasý gerekir. Bunu saðlamanýn en etkili yolu da okuyarak öðrenmek ve teorik olarak geliþmektir. Burada bir süreklilik saðlamadan uzun süreli bir mücadeleden bahsetmek mümkün deðildir. Mücadele salt cesaretle, yiðitlikle verilmez. Elbette bunlar da çok önemlidir, ama yeterli deðildir. Salt cesaret ve yiðitlik gibi duygularla mücadele bir yere kadar götürülebilir, ama mücadelede kalýcý olunmak isteniyorsa mutlaka duygu ve düþüncelerin bilimsel bir temele oturtulmasý gerekir. Bazýlarý, “ben devrime inanýyorum; bu yeterli deðil mi?” der. Hemen belirtelim ki, deðildir. Üstelik bir komünistin devrime “inanýþý” tamamýyla bilimsel bir inanýþ olmak zorundadýr. Adý üzerinde, bizim ideolojimiz, bilimsel sosyalizmdir. Her zaman bilime dayanýr ve bilimlerle birlikte geliþir. Vargýlarý her zaman bilime uygundur ve bilimsel olarak kanýtlanmýþtýr. Diyalektik ve tarihsel materyalizm, doðanýn ve toplumlarýn sonsuz deðiþim ve geliþim dizgesinin nasýl olduðunu ve gelecekte nasýl olabileceðini ortaya koyan bilimsel bir dünya görüþüdür. Bugün, kapitalizm koþullarý altýnda, yeni bir dünya için mücadele veren her komünist, her devrimci, týpký Venceremos / Kazanacaðýz þarkýsýnda dendiði gibi “yarýný bugünden kurmak” için mücadele eder. “Yarýný bugünden kuracaksýn / o senin tarihin olacak” der þarký. Ve “gelecek mutlak sosyalizm”... Ýþte amaçlý kararlýlýk, bu gelecek için durup dinlenmeden mücadele etmek, bu mücadeleyle geleceði ilmek ilmek örmektir; her zorluða bu gelecek uðruna katlanmaktýr. Devrimci mücadelenin anlatýldýðý en güzel romanlardan biri olan Ývan Popov’un “Kavganýn Þafaðý” kitabýnda devrimcilerin “geleceði gerçekleþmiþ gibi duyumsama” yeteneðinden bahsedilir. Bu çok önemlidir; ancak geleceði bugün içlerinde yaþatabilmeyi baþaranlar, ne için mücadele ettiklerini bilirler. “Bana kalýrsa” diyor romanýn kahramanlarýndan biri olan Pavel, “gerçek bir sosyalist, tüm kiþisel davranýþlarýyla burjuva dünyaya karþý koyar. Ben kendimi tüm benliðimle seve seve davamýza adamak istiyorum. Bana göre tek mutluluk, bu yetkin ve her þeyi kapsayan birliktelikte yatýyor, öyle deðil mi? Romantik ve amaçlý kararlýlýk, sonuna dek amaçlý kararlýlýk. Þimdi benim ikimizden istediðim þeyin tümü bu.” Bu amaçlý kararlýlýðýn Rusya’da olduðu gibi, bir gün bize de devrimi ve sosyalizmi kazandýracaðýna þüphe yoktur. Devrim ve sosyalizm bir hayal deðildir. Devrimi ve sosyalizmi çok uzakta görenler ya da yürütülen savaþýmda -ki bu yüzyýllardýr süren bir sýnýf mücadelesidir, emekle sermayenin savaþýdýr- zafer ihtimali üzerinde somut olarak durmayanlar, devrimin canlý geliþimini kavrayamadýklarý için karamsarlýkla maluldürler. Bugün devrimden, bir devrimle iktidarýn alýnabileceðinden, tüm hazýrlýklarýn buna göre yapýlmasýndan bahseden Leninistleri “devrim düþü görmek”le suçlayanlarýn herhangi bir amaçlý kararlýlýðýndan bahsetmek mümkün deðildir. Onlar devrimin kendisinden çok lafzýyla ilgilidirler, ama insanlar sözlerin uçuculuðuna deðil, izlerin kalýcýlýðýna inanýrlar. Yine Kavganýn Þafaðý kitabýnda bir iþçi “...sorunlarý nesnel olarak in-

22

Yeni Evrede

celemeli. Biz sizlere deðil olaylara bakarak karar vereceðiz” diyor Pavel’e. Ýþte önemli olan sadece ve sadece budur. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler olaylarý son tahlilde objektif olarak deðerlendirir ve kimin ne söylediðinden çok, ne yaptýðýna bakarlar ve kimi izleyip izlemeyeceklerine, kimin bayraðý altýnda örgütlenip örgütlenmeyeceklerine pratikte karar verirler. Bu elbette bizim üzerimizde bir baský yaratacaktýr, ama bundan korkmamak gerekir. Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin sempatisini kazanmak için üzerimizde oluþmasý muhtemel bu baskýlanma bizlere hatalar da yaptýracaktýr elbette. Unutmamalýyýz ki, hiç kimse mükemmel deðildir ve her zaman söylendiði gibi “mükemmel, iyinin düþmanýdýr”. Ýnsan ancak hata yaparak öðrenir. Mükemmel yapacaðým diye beklemek hiçbir þey yapmamak demektir ve bir nevi oblomovculuktur. Lenin “... Akýllý kiþi, hatalar iþlemeyen biri deðildir. Böyle bir insan yoktur ve olamaz da. Akýllý kiþi, önemli hatalar iþlemeyen, hatalarýný kolayca ve çabucak düzeltmesini bilen kiþidir” der, Bolþeviklerin politik olarak hatalý davrandýklarý bir konuya dair yazdýðý bir makalede. Tarihin akýþý içinde böyle þeyler çok olmuþtur ve olmaya da devam edecektir. Hiçbir zaman hiç kimse devrim yapmak için uygun þartlarý hazýr bulamayacaktýr. Öyle olsaydý, Marx’ýn dediði gibi “tarih yapmak çok kolay olurdu.” O halde bizler, amaçlý bir kararlýlýkla, var olan koþullar üzerinde, hatalar yapmayý da göze alarak yürümeyi sürdürmek zorundayýz. Önemli olan rotamýzýn doðruluðudur, her þeyin baþýna devrimi koyuyor oluþumuz, her þeyi devrimle baðlantýsý içinde ele alýyor oluþumuzdur. Bu bile olaylara doðru yaklaþmanýn anahtarýný verecektir. Çok zorlandýðýmýz zamanlarda, hata yapmaktan en çok korktuðumuz zamanlarda bile bileceðiz ki, bizim için önemli olan devrimin çýkarlarýdýr. Olaylarý son nedenine kadar götürmeyi baþardýðýmýzda, sadece görünenden hareket etmeyip olay ve olgulara tüm baðlantýlarý içinde derinlikli bakmayý öðrendiðimizde süreç bizi öne çýkaracaktýr. Yine Kavganýn Þafaðý romanda, romanýn kahramanlarýndan biri olan Þurabstov, “Bir tek þeyde yanýlmamalýyýz: yönümüzde” diyor ve ekliyor: “Bunu Lenin’den öðrendim.” Bu bir kolektifin yaþamýnda olduðu kadar, bir insanýn yaþamýnda da önemlidir. Eðer yönümüzü doðru tayin etmiþsek, yaþamamýzýn anlamýný, yaþamaktaki amacýmýzý iyi çözümlemiþ ve yerli yerine oturtmuþsak sorun yok demektir. O zaman komünist þair Vaptsarov’un dediði gibi gerektiðinde gönül rahatlýðýyla “ben düþtüm yerimi bir baþkasý alacak / burada bir kiþinin lafý mý olur” diyebiliriz. “Sizsiz bir yaþamý asla kabul etmeyeceðim” demek, yaþamýn anlamý üzerinde uzun uzun düþünmüþ ve devrimci sonuçlar çýkarmýþ olmak demektir. Burada, Sibelimizin amaçlý kararlýlýðýný görmek mümkündür. Kararlý olmadan býrakalým devrim mücadelesi, yaþam mücadelesi bile verilemez. Sürekli bocalayan, kararsýzlýk geçiren insanlar, rüzgârýn önündeki yaprak gibi oradan oraya savrulurlar. Onlarýn kendi yaþamlarý yoktur dersek abartý yapmýþ olmayýz. Çevremize bir bakalým, bugün kapitalizm koþullarý altýnda birçok insan bu durumdadýr. Kapitalizm tarafýndan yaþamýn dýþýna itilmiþ, yaþam iddialarýný kaybedecek duruma getirilmiþlerdir. Ýntiharlar vb.nin bu denli yaygýnlaþmýþ olmasý bir tesadüf müdür? Günümüzde artýk insan olmanýn, insan olarak kalmanýn tek yolu devrim mücadelesine katýlmak, bu mücadeleye destek vermektir. Ancak bir toplumsal devrimle yaþam koþullarý insanileþtirilebilecektir. Artýk hümanizm de, insanca yaþam da kapitalizme karþý verilecek mücadele içerisinde mümkün olabilecektir. Ýnsaný insanlýðýndan çýkaran, onu kendine ve diðer insanlara yabancýlaþtýran bu sistem ortadan kaldýrýlmadan insanca bir yaþamdan bahsetmek mümkün olmayacaktýr. Tüm kavramlarýn içini boþaltan, insani olan tüm deðerleri ayaklarý altýna alan kapitalist sistem, çürümüþlüðünün son sýnýrýndadýr. Bu noktadan sonra çözülüp daðýlmasý kaçýnýlmazdýr. Ancak bu, beklenilerek ulaþýlacak bir sonuç deðildir. Sadece kararlý insanlarýn kararlý mücadelesi sonucu kapitalizm tarihin çöp sepetine gönderilebilir. Tarih þimdi bu büyük bayramýna hazýrlanmaktadýr.

141. Sayý / 17 Haziran - 1 Temmuz 2009




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.