s143

Page 1



Yeni Evrede

GÜNCEL HAREKETÝ ANLAMAK

Mücadele Birliði

Başyazı

nýzca reformist, parlamenter, yasalcý eðilimler, insanlardaki bu büyük deðiþimi politikalara ve çalýþmalara yansýtmazlar. Onlar ancak devrimci deðiþimin lafýný ederler. Ezilen ve sömürülen kitlelerin bilinç ve hareketlerinde ileri yönde görülen farklýlýk yeni görülüyor deðil. Devrimcileþme uzun zamandýr sürüyor. Yeni olan, emekçilerin en geri kalanlarýnýn da devrimci mücadelenin etkisiyle harekete katýlmasý ve sýnýf mücadelesinin büyük bir Teori, bugünkü toplumu yýkmaya le gün gün büyüyecek ama politikalar, bu sýçrama göstermesidir. En sýradan insanyönelen kitlelerin devrimci hareketini i- devrimci deðiþimi yansýtmayacak. Devri- larýn kendilerini ezen sisteme karþý mücafade etmelidir. Toplumu alt-üst eden dev- me açýkça sýrt çevirmeyen hiç kimse bu- deleye geçmesi büyük bir dönüþümdür rimci hareketi yansýtmayan bir düþünce, nu kabul edemez. Politikalar, taktikler ve tarihsel geliþme açýsýndan önemli bir güncel geliþmeyi anlamaktan uzak kalýr. kitlelerin içinde bulunduðu koþullara gö- dönemeçtir. Emekçi insanlarýn hareketinSon aylarda öncekileri aþan büyük- re belirlenir, kitlelerin içinde dövüþtükle- de ani dönüþüm ve olaðanüstü aktifliðin lükte yýðýn eylemleri yaþandý. Sürekli bü- ri koþullar deðiþime uðradýðýnda, bu de- görülmesi, devrimci durumun çok önemyüyen geniþlikte eylemlere yönelme dev- ðiþimle birlikte kitlelerin genel durumun- li bir göstergesidir. Fakat devrimci durum rimci kitle hareketinin bir özelliðidir. Bü- da da bir deðiþim görüldüðünde politik tek bir göstergeden ibaret deðildir. Tek yüyen emekçi hareketi, devrimin kaçýnýl- taktiklerin de deðiþmesi gerekiyor. Yal- bir aðaçtan orman olmaz. Devrimci durumazlýðýný ifade ediyor. Devrimu bütün göstergeleriyle kavramin kaçýnýlmazlýðý Türkiye ve mak gerekiyor. Devrimci duruK.Kürdistan’ýn genel koþullaSon aylarda öncekileri aþan mu tanýmlamayýp, onun yalnýzrýndan kaynaklanýyor. Nesnel büyüklükte yýðýn eylemleri yaþandý. ca belirtilerini sayýp dökenler koþullar kendi zorunluluðunu bununla, kendi çeliþkili durumSürekli büyüyen geniþlikte her geçen gün herkese kabul etlarýný açýklamýþ olurlar. Bu çetirecek bir devrimci dinamizm eylemlere yönelme devrimci kitle liþki, küçük burjuvazinin kendi taþýyor. Devrimi yaratan genel varoluþundan ileri gelen çeliþkitarihsel koþullarý anlayamayan- hareketinin bir özelliðidir. Büyüyen lerin dýþavurumundan baþka bir lar, devrimin güncel hale gelen þey deðildir. emekçi hareketi, devrimin elle tutulur göstergelerini de anKitlelerin sola, devrime yökaçýnýlmazlýðýný ifade ediyor. layamazlar. Geliþmekte olan nelmesi, devrimci mücadelenin devrimin en çarpýcý sonuçlarýndevamlý büyüyen bir geliþme iDevrimin kaçýnýlmazlýðý Türkiye dan biri, insanlarda görülen büçinde olmasý nasýl bir durumun ve K.Kürdistan’ýn genel yük deðiþimdir. ifadesidir? Küçük burjuva devSon dönemlerdeki büyük rimci hareketin devrime sýrt çekoþullarýndan kaynaklanýyor. halk eylemlerini gören herkes, virip yalnýzca yasal, reformcu Nesnel koþullar kendi emekçi insanlarda nasýl büyük bir muhalefet hareketi durumubir deðiþimin olduðu konusunda na gelmesine raðmen, eylemci zorunluluðunu her geçen gün görüþ birliði içinde. Hatta bazýkitlelerin devrimci mücadeleyi her ke se ka bul et ti re cek bir dev rim ci larý daha da ileri gidip eylemleyükseltmesi ve devrimci harekerin yaygýnlýðý ve büyüklüðü kar- dinamizm taþýyor. Devrimi yaratan tin devamlý yeni kitlelerle güçþýsýnda þaþkýnlýðýný ve hayranlýlenmesi devrimci durumu ifade genel tarihsel koþullarý ðýný ifade etmekten kendini alaetmiyorsa, nasýl bir durumu ifamadý. Kitle hareketinin deðiþimi anlayamayanlar, devrimin güncel de ediyor? Kendi öznel durumve büyümesi tartýþýlmaz bir gerlarý nedeniyle yýllarca devrimci hale gelen elle tutulur çektir. Bu olgu karþýsýnda hiç durumu reddedenler, þimdi devgöstergelerini de anlayamazlar. kimse kuþku duyamaz. Ýnsanlarimci durumun sonuçlarý kendirýn bilinçlerinde ve davranýþlani karþý konulmaz biçime ortaya Geliþmekte olan devrimin en rýnda belirgin bir deðiþim oldukoyunca, karþý çýktýklarý gerçekçarpýcý sonuçlarýndan biri, ðunu kabul edenler, neden ayný lerle bir kez daha yüz yüze geliþeyi taktiklerinde de yapmýyoryorlar. Ancak yaþamýn gerçekliinsanlarda görülen büyük lar? Halk yýðýnlarý sürekli devði, sýnýf mücadelesinin gerçeklideðiþimdir. rimcileþecek, devrimci mücadeði, kendisini karþý konulmaz bi143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

3


Yeni Evrede

Başyazı

Mücadele Birliði

çimde herkese kabul ettiriyor. geçiþ çaðýna göre, proletaryanýn toplumsal mücadelesine göre Ýþçi sýnýfýnýn devrimci mücadelesi, proletaryanýn varlýk ko- geri önlemlerdir. Yasalcý sol hareketlerin savunduðu bu önlemþullarýný ortadan kaldýran ve emeði köleleþtiren devlet makine- ler, toplumu eskisi gibi yönetemeyeceðini anlayan egemen sýnýsini yýkmaya yöneliktir. Ýþçi sýnýfý dýþýndaki emekçi kitlelerin de fýn belli kesimlerinin uzun süre önce piyasaya sürdüðü önlemamacý, içinde bulunduklarý ezilmiþlikten ve baskýdan kurtul- lerdir. Bir þey çok açýk, kurulu rejimi “demokratikleþtirmek” imaktýr. Bu yönde ortaya çýkan büyük eylem dalgasý, ezilen yý- çin yola çýkanlar, görüþleri itibariyle komünist deðildirler; çünðýnlarýn özlemleri gerçekleþinceye dek daha da kabararak ge- kü henüz burjuva demokratik görüþleri aþýp proletaryanýn topniþleyecektir. Ezilen yoksul Kürt halký, özgürlük hedefine ulaþ- lumsal devrim çizgisine gelememiþlerdir. Onlarýn yamalarla amak için yýllardýr yürüttüðü dünyanýn en etkin mücadelelerin- yakta tutmaya çalýþtýklarý eski toplumsal düzen, tam bir daðýlden birini daha ileri aþamaya götürüyor. Tekelci egemenliði, fa- ma içerisinde. Bu toplumun bütün çeliþkileri olgunlaþmýþ, büþist devleti yýkma ve özgürlüðe kavuþma hedefi, halklarýn en i- tün çürümüþlüðü açýða çýkmýþ ve daha bir üst yaþam biçiminin vedi hedefidir. Halk kitleleri, hedeflerine ulaþmada ne denli ka- bütün çözümlerini kendi içinde olgunlaþtýrmýþtýr. rarlý olduklarýný yakýn zamanda gerçekleþtirdikleri yýðýnsal eyBurjuva demokrasisi bir devlet biçimidir. Devletin faþistlemlerle ortaya koydular. Toplumun altýný üstüne getiren o etki- leþtirilmesinden önce bir burjuva demokrasisi yaþanmýþ olsa bileyici kitle eylemlerinin anlamý budur. le, tekelci egemenlik çerçevesinde faþizm yerini yeniden burjuDevrimci durum koþullarýnda proletaryanýn devrimci poli- va demokrasisine býrakmaz. Tekelci kapitalizm her planda getikasý ne olmalýdýr? Ezilen sýnýfýn güncel politikasýnýn görevi, riciliktir. Türkiye’de ise daha en baþta cumhuriyet gerici burjuyýðýnlarý iktidarý ele geçirmeye, yani devrime hazýrlamaya yö- va diktatörlüðü olarak kuruldu. Devlet 12 Mart’ta faþistleþtirilnelik olmalýdýr. Bu noktada alýnmasý gereken devrimci önlem- di, faþizm, 12 Eylül’de de devlet yapýsý içinde kurumsallaþtýrýller ön plana çýkar. Ýþçi sýnýfýný nihai kurtuluþuna götürecek dev- dý. Bu durumda emekçi sýnýfýn devrimci görevi, faþizmi ve terimci önlemler, Demokratik Halk Devrimi ve Demokratik Halk kelci egemenliði devrim yoluyla yýkmaktýr. Halk güçlerinin heÝktidarý programýnda belirtilen önlemlerdir. Bunun da ilk adýmý, defledikleri demokrasiyse, burjuva demokrasisi deðil, Halk DeGeçici Devrim Hükümeti’dir. Bütün bu devrimci önlemlerin mokrasisi olacaktýr. burjuva diktatörlük çerçevesinde uygulanamayacaðý açýktýr. EBurjuva cumhuriyet ne denli demokratikleþtirilirse demokmekçi halk kitlelerinin ilk yapacaðý, burjuvaziyi savaþ alanýnda ratikleþtirilsin, onun burjuva iyenmek, eski toplumun çerçeçeriði, emekçi halk karþýtý kavesini parçalamaktýr. Oysa rerakteri deðiþmez. Bir kimse iþÝþçi sýnýfýnýn devrimci formist ve oportünist hareketler, çi sýnýfýnýn devrimci mücadeleemekçileri burjuva diktatörlüðü mücadelesi, proletaryanýn varlýk sini terk etmediði sürece, yüzüçerçevesinde tutmaya çalýþýyor. koþullarýný ortadan kaldýran nü burjuva cumhuriyete çevireO nedenle tüm politikalarý bu mez. Burjuva cumhuriyeti saçerçeveyle sýnýrlýdýr. Bu çabalave emeði köleleþtiren devlet vunmak, burjuva egemenliðe rýnýn tüm amacý, emeði gasp ema ki ne si ni yýk ma ya yö ne lik tir. Ýþ çi hizmet etmek demektir. “…Her denlerin egemenliðini devrilmekten kurtarmaktýr. Bunu han- sýnýfý dýþýndaki emekçi kitlelerin de hükümet biçimini olduðu gibi, cumhuriyeti de içeriði belirler; gi yollarla yapýyorlar? Tabi ki amacý, içinde bulunduklarý bir burjuva egemenlik biçimi onlar burjuva düzenin varlýðýný olduðu sürece, bize, herhangi ezilmiþlikten ve baskýdan sürdürmesini doðrudan savunbir monarþi kadar hasýmdýr muyorlar; onlar bunu kurulu dükurtulmaktýr. Bu yönde ortaya (yalnýzca husumetin biçimleri zenin reformlardan geçirilmiþ çý kan bü yük ey lem dal ga sý, e zi len farklýdýr).” Engels. yeniden düzenlenmesi yoluyla, Küçük burjuva uzlaþmacý emekçi sýnýflara devletin ele ge- yýðýnlarýn özlemleri gerçekleþinceye hareket, emekçi kitleleri ileri çirilmesi (yýkýlmasý deðil) gedek da ha da ka ba ra rak götüreceðine geri götürmeyi rektiðini öðütleyerek yapýyorlar. Dünün küçük burjuva devgeniþleyecektir. Ezilen yoksul Kürt hedefliyor. Böylece devrimci yýðýnlarýn gerisine düþmekle rimcileri olan sosyal-reformist hal ký öz gür lük he de fi ne u laþ mak kal mýyor, onlarýn karþýsýna hareketlerin yýllardýr savunduklarý görüþ þudur: Varolan koþul- için yýllardýr yürüttüðü dünyanýn en geçmiþ oluyor. Çeliþkiler derin, olgular lar demokratikleþtirilmeli; buet kin mü ca de le le rin den bi ri ni da ha devrimci; yapýlmasý gereken nun için cumhuriyet götürülebibunu politik taktiklere yansýtileri aþamaya götürüyor. Tekelci leceði demokratik noktaya kamak týr. Devrimci ajitasyon, dar götürülmeli, yani burjuva egemenliði, faþist devleti yýkma ve devrim ci politika ve devrimci demokrasisi uygulanmalý. Ortaözgürlüðe kavuþma hedefi, eylemleri öne çýkartmaktýr. çaða göre ilerici olan bu önlemC.DAÐLI ler, kapitalizmden komünizme halklarýn en ivedi hedefidir.

4

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009


ENTERNASYONALÝZM

Yeni Evrede

Enternasyonalizm

Mücadele Birliði

Marx ve Engels 1848’de Komünist Manifesto’da ilk enternasyonalist çaðrýyý yaptýlar: “Bütün ülkelerin iþçileri birleþiniz!” Komünist Enternasyonal, emperyalizm döneminin enternasyonalist mücadelesi için bütün ülkelerin iþçileri ve ezilen halklarýnýn birleþmesi çaðrýsý yapýyordu. Günümüzde bütün ülkelerin iþçileri, emekçileri ve ezilen halklarýnýn mücadele birliði tarihsel bir zorunluluktur. Birinci Enternasyonal’le (1864–1872) proletarya, uluslararasý mücadele örgütünü kurdu, proletaryanýn uluslararasý devrimci mücadelesi baþladý. Paris Komünü’nde I.Enternasyonal etkin olarak yer aldý. Paris Komünü sonrasýnda, 1872’de I.Enternasyonal kendini feshetti. 1889’da II. Enternasyonal kuruldu. II. Enternasyonal kapitalizmin emperyalizm aþamasýna ulaþtýðý yýllarda geniþ proleter yýðýnlarý örgütledi. Birinci Emperyalist Paylaþým Savaþý’nýn baþladýðý yýllarda II. Enternasyonal hem devrimci yükseliþin gerisinde kalýp hem savaþta sosyal-þoven bir çizgi izleyerek proletaryanýn devrimci enternasyonalist örgütü olmaktan çýktý. Savaþ sýrasýnda proletaryanýn devrimci mücadelesini sürdüren komünist örgütler, savaþ sonrasýnda Komünist Enternasyonal (Komintern) / III. Enternasyonal’i kurdular. Büyük Ekim sosyalist devrimi sonrasý kurulan Komintern, proletaryanýn uluslararasý mücadele örgütü olarak önemli görevler yaptý. Komintern, proletarya diktatörlüðünü, sosyalizmi hayata geçirdi. Faþizme karþý mücadelenin örgütlenmesi, birleþik cephe oluþturulmasý, Ýspanya iç savaþýnda Enternasyonalist Tugaylarýn oluþturulmasý, emperyalizme karþý ulusal kurtuluþ mücadelelerinin ve devrimlerin desteklenmesi gibi birçok görevler gerçekleþtirdi. 1943’te II. Emperyalist Paylaþým Savaþý koþullarý nedeniyle kendini feshetti. Daha sonra oluþturulan Kominform, proletaryanýn uluslararasý alanda devrimci mücadelesi ve dayanýþmasýna cevap vermekte yetersiz kaldý. Sosyalist ülkeler enternasyonalist dayanýþmayý belli ölçülerde sürdürdüler. 1989’la birlikte sosyalist ülkelerdeki gerilemeyle enternasyonalist mücadele alanýnda büyük bir boþluk oluþtu.

90’lý yýllarda enternasyonalist devrimci iliþkiler ve mücadele en geri düzeylere düþtü. Bu süreç sosyalizme ve proletaryaya saldýrýlarýn en fazla arttýðý yýllar oldu. Bu yýllar ayný zamanda proletarya enternasyonalizminin daha ileri düzeyde ortaya çýkmasýnýn koþullarýnýn oluþmaya baþladýðý yýllardýr. 90’lý yýllar ayný zamanda emperyalist tekellerin gücünün çok fazla arttýðý yýllar oldu. Büyük emperyalist tekeller dünyayý bir að gibi sarmýþ durumda. Yüzden fazla ülkede faaliyet gösteren dev tekeller var. Ekonomik iliþkiler, küresel çapta daha fazla iç içe geçti. Bir otomobil 10’dan fazla ülkede üretilen parçalardan oluþuyor. Emperyalist tekeller dünyadaki tüm üretim sürecini kontrol edecek güce ulaþtýlar. En büyük emperyalist tekellerin gücü, Türkiye gibi ülkelerin devlet bütçesini katlayacak boyutlara ulaþtý. Son yirmi yýlda emperyalist sermaye küresel çapta çok etkili güç oldu. Sömürü için çýkarlarý önünde hiçbir engel, hatta hiçbir pürüz kalmasýný istemiyorlar. Turuncu, sarý gibi renkli isimler takýp “devrim” diye adlandýrdýklarý kimi ülkelerin hükümetlerini açýktan yýkýp yerine istedikleri yönetimleri getirmelerinde olduðu gibi her ülkede, deðiþik yollarda da olsa istedikleri yönetimi getirdikleri bir ortam oluþturmaya çalýþýyorlar. Emperyalizmin ekonomik ilhak politikalarý, tüm yeni sömürge, baðýmlý ülkelerde toplumun geniþ yýðýnlarýný oluþturan iþçilerin, emekçilerin, küçük üreticilerin büyük bir yýkýmýna, açlýða, sefalete yol açtý. Emperyalist ülkelerde bile iþçilerin, emekçilerin üzerindeki sömürü iyice arttý, sefalete ve açlýða sürüklenenler çoðaldý. Emperyalist ve iþbirlikçi tekellerin sermayeleri ne kadar büyüdüyse tüm dünyada açlýk, sefalet ve yýkým da en az o kadar arttý, büyüdü. Dünyada milyarlarca insan ya açlýk sýnýrý altýnda ya da yoksulluk içinde yaþamak zorunda býrakýldý. Emperyalist ve iþbirlikçi tekellerin bu tiranlýðý küresel bir gerçekliktir.

Enternasyonaliz min Yükseliþi Geliþmeler enternasyonalist mücadele bilincini de yükseltiyor. Emperyalist tekel143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

lerin fabrikalarýnýn kurulu olduðu ülkelerde emekçilere daha kötü koþullarda, daha aðýr sömürüyü kabul ederek çalýþmalarý dayatýlýyor. Bu kabul edilmeyince fabrikalar baþka ülkelere taþýnýyor. Emperyalist sermayenin sömürüyü arttýrmak için taþýnmasý, emekçilerin enternasyonal mücadele bilincini yükseltiyor. Birçok ülkede birlikte mücadele giderek yayýlýyor. Tek ülkede iþçilerin grev ve eylemlerinin emperyalist tekellerin diðer ülkelerde fabrikalardaki üretimi sürdürmesi nedeniyle sonuca ulaþmasý zorlaþýyor. Ýþçiler giderek daha fazla uluslararasý eylemler örgütlüyorlar. 2006 yýlýnda Kanada ve ABD’de 17 bin Goodyear iþçisinin birlikte grev yapmasý, ABD’nin Afganistan ve Irak’ta kullandýðý savaþ araçlarýnýn lastiklerini karþýlayamama sonucuna yol açmýþtý. Yine ayný yýl General Motors’un Portekiz’deki fabrikasýný kapatýp 1150 iþçiyi atmasý gündeme gelince, Almanya’daki Opel ve Ýsveç’teki Saab fabrikalarýnýn iþçileri eylem baþlattýlar. 2009 Mayýs’ýnda, dünyanýn en büyük çelik üreticisi Arcelor Mittal, bazý iþçilerin iþine geçici olarak son verdi. Þirket hissedarlarýnýn yýllýk toplantýlarýný yaptýklarý Luxemburg’daki binasý iþçilerin saldýrýsýna uðradý. Fransa ve Belçika’dan gelen iki bin iþçi sis bombasý atarak ve kapýlarý kýrmaya çalýþarak toplantýyý basmak istediler. Uluslararasý bir tekelin hissedarlarýna deðiþik ülkelerden iþçilerin birlikte saldýrýsý enternasyonalizmin geliþmesinin somut durumunu gösteriyor. 14–15–16 Mayýs 2009’da ise Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) kararýyla Avrupa’nýn deðiþik ülkelerinde kimi yüz binlik katýlým olan eylemler yapýldý. Ýþçilerin politik nitelikteki enternasyonalist eylemleri de artýyor. Ýsrailli tramvay sürücülerinin eðitimlerinin yapýlacaðý Ýrlanda’da, tramvay iþçileri sendikasý Filistin halkýyla dayanýþmak için Ýsrailli tramvay sürücülerinin eðitimini reddetti. Dünya proletaryasýnýn enternasyonalist mücadelesinin simgesi olan 1 Mayýs’ta Küba’daki kutlamalara gösterilen ilgi ve destek artýyor. 2009 1 Mayýs’ýnda Taksim’de devrimci 1 Mayýs’a katýlmak için dünyanýn deði-

5


Yeni Evrede

Enternasyonalizm

Mücadele Birliði

þik ülkelerinden emekçiler Ýstanbul’a geldiler, devletin baský ve saldýrýlarý karþýsýnda birlikte durulacaðýný gösterdiler. Bunlar gibi sayýsýz örnekler yaþanýyor. 90’lý yýllarýn sonundan itibaren kapitalizme karþý küresel çapta eylemler baþladý. NATO, AB, G-8, G-20, IMF, Dünya Bankasý gibi emperyalist kurum ve kuruluþlar dünyanýn her yerinde büyük tepkilerle karþýlanmaya baþladý. Seatle, Cenova ve daha birçok yerde yüz binlerin sokaða dökülüp çatýþmalara girdiði ayaklanmalar “Kapitalizme Ölüm, Kapitalizmi Öldürün” sloganlarý eþliðinde yayýldý. Çok deðiþik ülkelerden insanlar ayný eylemde bir araya geliyordu. Emperyalizmin küresel örgütleri karþýsýnda enternasyonal bir mücadele buluyordu. 11 Eylül ve sonrasýnda emekçiler üzerinde, ezilen halklar üzerinde baský ve terör arttýrýldý. Bu ortamda Afganistan iþgal edildi. Sýra Irak iþgaline geldiðinde dünya halklarýnýn on yýllar boyu görülmemiþ büyük tepkisi ortaya çýktý. Bazý kentlerde milyonlar sokaða çýkýp tepki gösterirken dünya çapýnda, ayný günde on milyonlar sokaða çýkarak emperyalizm karþýsýnda enternasyonal eylem gerçekleþtirdiler. Enternasyonalizm dünya çapýnda yükseliyordu artýk. Ýletiþim alanýndaki geliþmeler de enternasyonalist mücadele için büyük olanaklar sunuyor. Dünyanýn her yanýndaki komünistlerle görüþ alýþ-veriþi yapma, haberleþme, politika belirlemek için karþýlýklý canlý iletiþim kurmak mümkün. Enternasyonalist mücadele ve bilincin geliþmesini gösteren çok sayýdaki geliþme arasýndan Avusturya’daki anti-faþist gösteri dikkat çekiciydi. Faþist Haider’in seçim kazanmasý karþýsýnda, deðiþik ülkelerden on binlerce kiþi Avusturya’ya gelip anti-faþist eylem yapmýþlardý. Enternasyonalist örgütlenme ihtiyacýnýn ortaya çýkardýðý bir geliþme de Dünya Sosyal Forumu (DSF)’nun oluþmasýdýr. Ancak devrimci bir enternasyonal merkez iþlevi görmekten uzak. Baþta burjuva eðilimler olmak üzere birçok eðilimi barýndýrmasý, zora dayalý devrim mücadelesi yürüten devrimcileri dýþtalama çabalarý, kendini barýþçýl yöntemlerle sýnýrlamasý, sýký bir merkez olmamasý gibi birçok olumsuzluðu barýndýrýyor. DSF, küresel çapta kapitalizme karþý öfkenin ve komünist bir enternasyonalist örgütlenme ihtiyacýnýn daha iyi görülmesi açýsýndan önemlidir. Dünya Gençlik Festivali, gençliðin devrimci enternasyonalist mücadelesini geliþtirici bir rol oynuyor. Ýlk olarak 1949’da yapýlmaya baþlanan festival, genellikle sosyalist ülkelerde yapýldý. 1989’da Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin baþkenti Pyongyang’da, 1997’de Küba’nýn baþkenti Havana’da yapýldý. Bu iki festivale Leninist Parti de komünist gençlik komsomol örgütlenmesi ile katýldý. 2001’de Cezayir’de, 2005’te Venezuella’nýn baþkenti Caracas’ta yapýldý. Caracas’ta yapýlan festiva,l devrimci yükseliþ sürecine tanýk oldu. Bu festival kapsamýnda Latin Amerika ülkelerindeki devrimci örgütlerin oluþturduðu Bolivarcý Kýta Koordinasyonu ilk toplantýsýný yaptý. On bir ülkenin devrimci örgütlerinin temsil edildiði bu toplantýya katýlanlar arasýnda, 2008’de ölümsüzlüðe uðurladýðýmýz, FARC’ýn lideri Marulanda da yeraldý. Bu festivallerde devrimci gençlik, bilgi ve deneyimlerin paylaþýlmasýyla kendini geliþtirmenin yanýnda, devrim mücadelesinin yüksek olduðu ülkelerden gelenlerin devrimci coþkularý, diðer ülke devrimcilerinin coþkularýný da yükseltiyor. Devrim için bilgi ve deneyim yanýnda, devrimci coþku da aktarýlmýþ oluyor. Emperyalizm, devrimin yükseldiði her yerde devrimi boðmak için saldýrýyor. Kapitalist ülkelerde geliþen devrimlere saldýrýrken sosyalist ülkelere de sosyalizmi yýkmak için devamlý saldýrýyor.

6

Emperyalistler ve iþbirlikçi iktidarlar ikili ve çoklu anlaþmalarla devrimlere karþý ortak saldýrý yapýyorlar. Devrimlere ve sosyalizme karþý oluþturduklarý örgütlenmelere sürekli yenilerini ekliyorlar. NATO’ya baðlý Acil Müdahale Gücü, AB’ye baðlý Elit Polis Gücü gibi örgütlenmeler devrimleri ezmek için kuruldu. Emperyalizmin dünya halklarýný yýkýma uðratmasý ve sosyalist Küba’ya saldýrýsý karþýsýnda büyüyen enternasyonalist dayanýþma, devrimci nitelikte bir dayanýþmadýr. Sosyalizmi savunmadaki kararlýlýðýyla dünya halklarýnýn sevgi ve sempatisini kazanan Küba, emperyalizme karþý mücadelenin de enternasyonalist bir merkezi haline geldi. Son yýllarda Latin Amerika’da devrimci yükseliþin olduðu Venezuella, Bolivya, Ekvador, Nikaragua gibi ülkeler Küba ile ekonomik, politik iliþkileri geliþtirip sýký bir dayanýþmaya yöneliyorlar. Küba etrafýnda oluþan bu iliþkiler, sosyalizmin savunulmasý ve devrimlerin yükseliþi için devrimci enternasyonalist bir dayanýþmadýr. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC)’ne yönelik olarak emperyalizmin sürdürdüðü saldýrganlýk, 2009 yýlýnda daha da artmaya baþladý. Dünyanýn birçok ülkesinden devrimci hareketler, iþçiler, emekçiler sosyalist Kore ile dayanýþmayý yükseltiyorlar. Emperyalizmin saldýrýlarý karþýsýnda sosyalist Kore ile her türlü dayanýþma enternasyonalist bir görevdir.

Enternasyonaliz me Bakýþ Geliþmeler enternasyonalizmin daha ileri boyutlarda, daha güçlü temellerde ortaya çýktýðýný göstermekte. Enternasyonalizm: uluslararasý alanda devrim ve komünizm için destek ve dayanýþmadýr. Devrimciler, mücadelenin koþullarýna göre dayanýþmayý Denizlerin, Teðmen Alilerin Filistin’de savaþmasý, Che’nin birçok ülkede devrim için savaþmasý, enternasyonalist Tugaylarýn Ýspanya’da savaþmasý, Kübalý enternasyonalistlerin Afrika halklarýnýn kurtuluþu için savaþmasý gibi en üst biçimlere kadar bütün yöntem ve araçlarla sürdürürler. Enternasyonalizmde marksist olmayan anlayýþlar da var. Bunlardan Troçkist anlayýþ, bulunduklarý yerde devrim mücadelesi vermek yerine, dünya devrimini beklemeye koyularak kendi küçük-burjuva pasifizmini dünya devrimiyle örtmeye kalkýþýyor. Öte yandan, devrime sýrt çeviren reformistler ise devrimci görünmek için diðer ülkelerden devrimci hareketlerle ve sosyalist ülkelerle dayanýþma içinde görünürler. Komünistler her ülke devriminin dünya proletaryasýnýn kazandýðý bir zafer olduðunu bilirler. Kendi ülkelerinde devrimleri yükseltirken, diðer ülkelerin devrimlerinin zafere ulaþmasý için enternasyonalist mücadeleyi yükseltirler. Her ülkede yükselen devrim bayraðý, dünya proletaryasýnýn devrim bayraðýdýr. Gerçekleþen her devrim dünya proletaryasýnýn kazandýðý bir mevzidir, kapitalizme karþý açýlmýþ bir cephedir. Devrimler ve ayaklanmalarýn dünyanýn birçok ülkesinde yükseliþe geçtiði süreçte küresel çapta merkezi örgütlenme, tarihi bir zorunluluk haline geldi. Komünistlerin devrimci geliþmeleri zafere taþýmak için komünist enternasyonali örgütlemeleri devrimlerin zaferini hýzlandýracaktýr. Yeni Evre, ayaklanmalar ve devrimler yüzyýlý, komünizmin zafere ulaþacaðý yüzyýl olacak. Ýnsanlýðýn kölelikten kurtulup özgürlüðe geçmesinin, kapitalizmi yýkýp sýnýfsýz sömürüsüz komünist topluma ulaþmasýnýn koþullarý oluþtu. Bütün geliþmeler ve bugünkü koþullar, tarihi birikimlere dayanarak yeni bir komünist enternasyonali dayatmaktadýr.

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009


DEVRÝMÝN IÞIÐI

Yeni Evrede

Sistemin Sonu

Mücadele Birliði

“Merdi Kýpti þecaat arz ederken, sirkatin söylermiþ” yani mert hýrsýz yaptýklarý ile övünürken, suçunu da söylermiþ. Merkez Bankasý Baþkaný Durmuþ Yýlmaz’ýn Haziran ayý ortalarýnda Ankara Sanayi Odasý’nýn düzenlediði bir toplantýda söylediði sözler, birebir buna denk düþtü. Küresel krizin bittiði ya da bitmek üzere olduðu yorumlarýna katýlmadýðýný gösteren Durmuþ Yýlmaz, “karanlýk bir tünelde bir ýþýk göründü; bu öbür tarafa çýkýþý mý gösteriyor, yoksa üzerimize gelen arabayý mý? (…) kötüleþme hýzýnýn yavaþlamasý sözkonusu yani baþ aþaðý 150 km hýzla giden bir araç, 120-130 km hýzla gitmeye baþladý” dedi. Bu açýklamanýn bir gün sonrasý, hükümet yetkilileri, Durmuþ’un bu sözlerini düzeltmek için adeta birbirleriyle yarýþtýlar. Olur muydu þimdi, sýrasý mýydý, bu kadar kýrýlgan dengeler üzerinde duran ekonominin frenlerini boþaltmaya kimin ne hakký vardý! Ama yine de olan olmuþtu bir kere, söz aðýzdan çýkmýþ, merdi Kýpti sirkatini söyleyivermiþti. Sadece onunla sýnýrlý kalsa yine iyi. Ayný toplantýda ATO baþkaný Nurettin Özdebir de, “baþýmýzý boðulmamak için suyun üstünde tutmaya çalýþýyoruz” diyerek adeta D.Yýlmaz’ýn sözlerine tuzbiber ekmiþti. Peki bunlar sadece birer latife miydi, yoksa acý gerçeðin ifadesi mi? Krizin Türkiye’ye teðet geçmediðini, amiyane tabiriyle dünya alem biliyordu. Bunu göstermek için son birkaç yýlýn yükselen iþsizlik rakamlarýna bakmak yeterliydi kuþkusuz. Türkiye, %15’i bulan iþsizlik rakamýyla, dünya sýralamasýnda ikinci sýraya yükselmiþti ve bu rakamýn giderek büyüyeceðini de tahmin etmek zor deðildi. Bunun yaný sýra bütçe açýðýnýn (yani giderlerin gelirlerden fazla olmasý durumunun) artmasý bir baþka göstergeydi. En yakýn tarihli rakamlara göre, Türkiye’nin bütçe açýðý 20.7 milyar liraya ulaþmýþtý. Dýþ borçlarýn artmasýyla, bu rakamýn da büyüyeceði ortadaydý. Dýþ borçlar ise 200 milyar dolarý bulmuþtu. Bütün bunlarýn üzerine Türkiye ekonomisinin bu yýlýn sonunda %6 küçüleceði tahminleri de gelince, D.Yýlmaz’ýn durumu açýklýkla ortaya koyan sözlerinin niye apar topar düzeltilmeye ihtiyaç duyulduðu daha iyi anlaþýlýr oluyor sanýrýz. IMF ile anlaþ(ama)ma meselesi ise, tam anlamýyla yýlan hikâyesine dönmüþ durumda. Eskiden IMF ile anlaþma yapmýyor olmak marifet sayýlýrdý, þimdilerde ise IMF ile anlaþmak marifet sayýlýyor. IMF ile anlaþmayý baþaramamýþ, daha doðru bir ifadeyle uluslararasý sermayenin yaptýrýmlarýný peþinen kabul etmemiþ bir hükümet, makbule geçmiyor. Peki AKP, IMF ile anlaþma imzalamaya niye yanaþmýyor, bunun tek bir açýklamasý var, IMF borcu, faiz dýþý fazlanýn yükseltilmesi ve dýþ borç geri ödemelerinin hýzlandýrýlmasý için vermek istiyor. Hükümetse giderek daha çok sýkýþtýðý iç borç ödemelerini yapmak için istiyor. Yani bu durum, her iki taraf için de iki ucundan da tutulamayacak deðnek durumunda. Her ne kadar hükümet tarafý, “IMF ile anlaþma olmasa da yolumuza devam ederiz” dese de iç borçlarý ödemek için ellerinde þu an bir kaynak olmadýðý ortada. Ekonominin tüm damarlarýnýn týkalý olduðu ise ayan beyan ortada. Boþuna TESAV Ýcra Direktörü Güven Sak, “finansal sistem iþliyor ama bir nevi ‘yaþam destek ünitesi’ne baðlý olarak” demiyor. Aslýnda “yaþam destek ünitesi”ne baðlý olan sadece finansal sistem deðil, bir bütün olarak kapitalizmdir. Ekonomideki bu baþaðý gidiþi hiçbir þekilde durduramýyorlar. En son bulduklarý “Kriz varsa çaresi de var: Alýþveriþe çýkýn” kampanyasý da yaraya merhem olmadý. Talebi canlandýrarak, insanlarý tüketime özendirerek ekonominin önünü açma düþüncesi, Keynes kadar eskidir. Cebinde parasý olmayan milyonlarca iþsiz insana “pazara çýk, alýþveriþ yap” demek, cenazede ölen insanýn yakýnlarýna “gözün aydýn” demek gibi bir þey. Ýnsanlar para bulsalar zaten pazara çýkacak, aç karýnlarýný doyuracak bir þeyler alacaklar; ama sorun da orada zaten. Asgari üc-

retlerini bile alamayan milyonlarca insan, yoksulluk sýnýrýnýn 2 bin lirayý bulduðu bir yerde nasýl alýþveriþe çýksýn. Hükümet vergi indirimiyle stoklarý eritmeye çalýþýyor. Acaba özel tüketim vergisindeki indirim kaç insanýn umurunda. Kaç insanýn ertelediði düþlerinin arasýnda yeni model bir arabaya sahip olmak var? Kirasýný ödeyemeyen, evinde doðru dürüst tencere kaynamayan insanlara “özel tüketim vergisinde indirim yaptýk” dediðinizde alacaðýmýz cevap öfkeli bir yüz ve muhtemelen sunturlu bir küfür olacaktýr. Bu, milyonlarca dargelirli, iþsiz, yoksul insanla dalga geçmektir. Ve Türk-Ýþ, bu kampanyaya destek vererek tarihteki karanlýk sayfalarýna, sýnýflar mücadelesinde oynadýðý uðursuz role bir yenisini daha ekliyor. Bütün çabalara raðmen, Türkiye tekelci kapitalizmini kurtarmalarý mümkün görünmüyor. Dünya Bankasý Türkiye Ofisi Baþekonomisti Mark Thomas, “belirsizlik sürüyor” diyerek durumu özetliyor. Þimdi herkes nefeslerini tutmuþ, 2010 yýlýný bekliyor. Ne olacak 2010 yýlýnda? Güya krizden çýkýþ gerçekleþecek. Elbette bu bir peri masalý ama artýk küçüklere anlatýlmýyor da, uyusunlar diye büyüklere anlatýlýyor. “Niye 2010 yýlý?” diye soracak olursanýz, hiçbirinin verecek cevabý yok. Herkes beklentilerini gerçeklik yerine geçirme uðraþýsýnda ya da iyimser bir aþýnýn tutacaðý hayali peþinde. Týpký Nasreddin Hoca’nýn göle maya çalmasý gibi: Ya tutarsa. Dünya kapitalist sistemi kelimenin gerçek anlamýyla tam bir enkaza dönmüþ durumda. Onlar da bol bol umut aþýsý yapýyorlar. Krizden henüz çýkýlmadýysa da çýkýlmak üzere olunduðu yalanlarý ortalýðý kaplamýþ durumda. Krizin boyutlarýný saklamak için ellerinden geleni yapýyorlar, ama mýzrak çuvala sýðmýyor tabi. ABD’li milyarder iþ adamý (siz onu burjuva diye okuyun) Warren Buffet, “yeþil filizler”i görmek için katarakt ameliyatý olduðunu söylüyor. Ömrünün sonuna gelmiþ, kurumuþ kapitalizmin aðacýný yeþertmek mümkün olamayacaðý için, W.Buffet’a “geçmiþ olsun” demek gerekiyor. Gözlerini dört açsa da kapitalizmde görebileceði tek þey, kurumuþ, çürümüþ yapraksýz bir gövde olacak. Bu arada bazý cankurtaranlar da ortalýkta fink atýyorlar. Bunlardan biri de “serbest piyasa mekanizmasý” yerine “denetlenen piyasa sistemi” öneren Mahfi Eðilmez adlý burjuva ekonomisti. “Baðýmsýz uluslararasý bir kurumun küresel sistemi denetlemesi”ni vazediyor. Tekelci kapitalizmin geliþmesinin “serbest piyasa”nýn tabutuna son çiviyi çaktýðýný bilmiyor deðil elbette bu zatý þahane! Ama o ve onun gibi burjuva ekonomistleri, kapitalizmin serbest piyasa ekonomisi olarak yutturmaya, böylece tekellerin sistemdeki belirleyiciliðini perdelemeye çalýþýyorlar. 20. yüzyýlýn baþlarýndan itibaren, dünya kapitalist sisteminin zaten tekellerin denetiminde olduðunu gizlemek istiyorlar. Ama dünyanýn bütün burjuvalarý birleþseler de, artýk çöküþ aþamasýna gelmiþ olan kapitalist sistemi kurtarmaya güçleri yetmeyecektir. Türkiye ve K.Kürdistan’da tekelci burjuvazinin son demlerini yaþadýðýný gösteren en önemli geliþme, iþçi eylemlerinde yaþanan yükseliþ ve sistemden kopuþ eðilimidir. Ýþçilerin burjuva sendikalarýna tavýr almaya baþlamalarý bunun açýk göstergesidir. Þu anda yüzbinlerce iþçi eyleme hazýrlanýyor. 300 bin maden iþçisi eylem hazýrlýðýnda. Yine Türk-Ýþ’le hükümet arasýnda kamu kesiminde süren toplu sözleþme görüþmeleri týkanmýþ durumda. 90 bine yakýn kamu iþçisi önümüzdeki günlerde greve çýkacak. Ýþte Merkez Bankasý Baþkaný Durmuþ Yýlmaz’ýn tünelin ucunda gördüðü o ýþýk, maden iþçilerinin baretlerindeki fenerin ýþýðýdýr. Yani tüm insanlýðý aydýnlatacak ve yürekleri ýsýtacak devrimin ýþýðý.

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

7


Reformizmin Yanılgısı

AYNI REFORMÝST LAPA:

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

12 EYLÜL’Ü YARGILAMAK

CHP, duru gökte çakan þimþek misali, 12 Eylül darbecilerine dokunulmazlýk saðlayan, anayasanýn 15. maddesinin kaldýrýlmasýný istediðini ifade etti. Aslýnda bu 15. madde, egemen tekelci burjuvazinin kendi aralarýnda yuvarlamayý pek sevdikleri bir toptur. Bu maddenin kaldýrýlmasý pek çok kez gündeme gelmiþ, her seferinde bir bahane ile 12 Eylülcülerin dokunulmazlýðý devam ettirilmiþtir. Ýþe bakýn ki, bu sefer de CHP, meclisin tatile girmesine bir kaç gün kala bu konuyu gündeme taþýdý ve hemen ardýndan “tatil zamaný yaklaþtý, yetiþmez” deyip vazgeçti. Üç ay sonra meclis açýldýðýnda eðer hatýrlayan olursa ayný topu çevirmeye devam edecektir. CHP’nin derdi belliydi. Haftalar boyunca Ankara’nýn o daracýk politika kulvarýný dolduran “irticayla mücadele belgesi’ne dair yapýlan tartýþmalarda, her zaman olduðu gibi kendilerini cunta yanlýsý konumda bulmuþlardý. Sorsanýz kendilerine, 12 Eylül cuntasýndan en çok CHP’lilerin eziyet çektiðine dair öyle bir nutuk atarlar ki, mideniz kaldýrmaz. Ayný þekilde AKP, eðer ayaðýna dolanan bürokrasi tayfasýný tasfiye edecekse öyle bir cunta yanlýsý kesilir ki, ikiyüzlülüðün bu kadarýndan kanser olursunuz. Durum buydu tekelci partilerin askeri cuntalar karþýsýndaki tavýrlarýna dair. Ama dedik ya, Ankara’da þu sýralarda “cuntacýdarbeci” görünmek, egemenlik konumlarýndan yuvarlanmýþ burjuva kampýn kuyruðunda sürüklenmekle eþdeðer. Bu yüzden kimse bugünlerde, yenilenlerin bu gömleði üzerine yapýþsýn istemiyor. Öte yandan CHP, “irticayla mücadele belge”sinin sahte olduðunu açýklayan askeri savcýlýðýn; ellerine verdiði kozu sonuna dek kullanmak niyetindeydi. Fakat bunu yaparken, kimsenin kendisini darbeci diye suçlamamasý için, küçük bir sigorta teline ihtiyacý vardý. Onu da “15. maddenin kaldýrýlmasý”ný teklif ederek bulduklarýný sandýlar. Böylece hem TSK’nin önünde yaka baðýr yýrtýp göðsünü siper edebilecekti, hem de cuntacý suçlamalarýndan aklanmýþ olacaktý. Hesap buydu.

8

Çocukça Siyaset Tekelci sermayenin politika cephesinde böylesine çapsýz, yarýnsýz, günübirlik ve ikiyüzlü oyunlar sergilenirken/ beklendiði gibi, bütün reformist çevreler CHP’nin bu önerisine adeta balýklama atladýlar. Hepsinin gerekçeleri hazýrdý: Neymiþ efendim, eðer 12 Eylülcüleri koruyan 15. madde kalkarsa, bir daha hiç kimse bu ülkede askeri darbe yapmaya cesaret edemezmiþ! Diðer bir gerekçe ise, Arjantin, Yunanistan gibi ülkelerde askeri darbe yapanlar hapislerde çürürken, Türkiye’de askeri cuntanýn halen daha paþalar gibi aðýrlanýyor olmasý. Hemen belirtmek gerekir ki, 78’liler federasyonun en baþta tüm diðer reformist partilerin, altý yaþýnda bir çocuðu bile ikna edemeyen gerekçelerle CHP önerisini sahiplenmeleri, utanç verici. Bebek mamasý kývamýndaki böylesi reformist politikalar, eminiz tekelci sermayeyi daha çok sömürü ve baský yönünde cesaretlendiriyordur. Diyelim ki, hasbel kader, ama kuþkusuz devrimin büyük baskýsýndan kurtulmak için, CHP önerisi genel kabul gördü ve 12 Eylül cuntacýlarýnýn yargýlanmasýnýn önündeki 15. madde engeli kaldýrýldý. Bu, herhangi bir askeri darbeye karþý nasýl sigorta görevi görebilir ki? Her þeyden önce askeri cunta dönemleri, tüm anayasal iþleyiþin kâðýt üzerinde bile yürürlükten kaldýrýldýðý dönemlerdir. Yani darbeyi yapanlar ilk iþ olarak anayasayý layýk olduðu yere, tozlu raflara kaldýrýrlar. Üstelik darbeyi yapanlar, týpký 12 Eylülcüler gibi bir otuz yýl daha dokunulmazlýk saðlayacak 15. maddelerle dolu yeni bir anayasa daha hazýrlayabilirler. Ve bugün “darbeleri önler” denilen bir adýmýn, kocaman bir hiç olduðu, sadece emekçilerin bilinçlerini bulandýrmaya yönelik olduðu açýða çýkmýþ olur, hepsi bu.

Her Darbe Ay ný Deðil Diðer gerekçeye gelince... Arjantin ve Yunanistan cuntalarýnýn, sonraki dönemlerde yargýlanýp uzun yýllar hapishanelerde ceza çektikleri doðrudur. Fakat tersi örnekler de boldur: Þili’ye, Pakistan’daki cuntaya ve bunun gibi pek çok darbeciye kim eriþebildi? Çünkü bu cuntalar, Türkiye de 143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

dâhil, ülkeleri devrimlerin pençesinden kurtaran ve burjuvaziyi adeta ipten alan darbeler gerçekleþtirdiler. Oysa Arjantin ve Yunanistan cuntalarý iþbaþýna geldiðinde, bu ülkelerde belirgin bir devrimci iktidar olasýlýðý bulunmuyordu. Yani Arjantin ve Yunanistan cuntalarý, daha çok, burjuva egemenlik kademeleri içinde bir yer deðiþtirmeden ibaretti ve bu cuntalarla çýkar çeliþkileri bulunan ciddi sayýda burjuva kesim bulunuyordu. Yunanistan’da Papandreu, Arjantin’de Peronistler, bu kesimlerin sözcüsüydüler. Ve bunlar iktidar koltuklarýna yeniden oturduklarýnda ilk iþleri belirgin bir devrim tehlikesi yokken kendilerini iktidardan alaþaðý eden cuntalardan hesap sormak oldu. Fakat Þili ve Türkiye’de durum böyle miydi? Halen daha tüm Þili tekelci sermayesi, ipliði pazara tüm dünyada çýkmýþ Pinochet’nin ardýndan yas tutuyor. Çünkü bu eli kanlý cellât onlarý Allende’nin sosyalizminden kurtarmýþtý. Türkiye’de de tekelciler 12 Eylül cuntasýný ayný minnet duygularýyla anmayý sürdürürler. Ertuðrul Özkök, bu derin minnet duygularýyla 12 Eylülcülere sahip çýktý. Reformistler halen daha, faþizmin kendi içinde devrimsiz çözülebileceði hayalini görmeyi sürdürüyorlar. Bu hayale pek çok oportünist çevreyi de ortak edebilirler ama Leninistler bu konuda yeterince þerbetlidir. Bu topraklarda devrim olmadan faþizmin çözülemeyeceðine, faþist iktidarlarýn burjuva demokrasisine dönüþerek deðil, ama en çok devrimci halk iktidarýnýn zaferi ilan edilerek bertaraf edilebileceðine dair teorik-gerçekler, Leninist Partinin çýkýþ noktalarýndan birini oluþturmuþtu. Askeri faþist cuntalar anayasal maddelerle binlerce kez yasaklanmýþ dahi olsa, böyle bir darbeyi önleyecek tek güç, halklarýn birleþik devrimci mücadelesidir. Reformistler, çocuklarý bile ikna edemeyen sýð politikalarla, ancak CHP gibi tekelci partilerin politik oyunlarýnýn payandasý olabilirler. Leninist Parti ise halklarýn dikkatini anayasal-parlamenter yollara deðil, devrimci mücadeleye çekmeye gayret eder.


UÐUR’U EN ÝYÝ NE ANLATIR?

Yeni Evrede

Uğurlarımız

Mücadele Birliði

Uður Kaymaz... Mardin’in Kýzýltepe ilçesinde evlerinin önünde, polisler tarafýndan, babasýyla birlikte üzerine açýlan ateþ sonucu katledilen 12 yaþýnda bir çocuk... Onu hatýrlýyorsunuz deðil mi? Üzüm karasý gözleriyle size gülümseyen, vücudundan 9 mermi çýkarýlan, o duru bakýþlý çocuðu... 12 yaþýnda, en genç yerini, yüreðini unutmadýnýz deðil mi? Peki ya babasýný? O gün, öldürülmemiþ olsaydý, eþine ve üç çocuðuna ekmek getirmek için Irak’a gitmeye hazýrlanan yýllarýn kamyon þoförü 31 yaþýndaki Ahmet Kaymaz’ý..? Onlar ölmediler... “Ölü mü denir þimdi onlara?” ama unutulurlarsa, iþte o zaman ölürler. Unutkanlýkla sakatlanmýþ hafýzamýzý zorlayalým ve orada “gülüþüne kurþun sýkýlmýþ” ne kadar insan, ne kadar devrimci varsa bir kez daha hatýrlayalým. Unutmayalým, çünkü “unutmak hayatýn yaralarýdýr” 21 Kasým 2004 tarihinde çok sevdiði bir arkadaþýnýn davetini geri çevirerek evine giden Uður, kýsa bir süre sonra evlerini basan polisler tarafýndan babasýyla birlikte, o büyüdüðü, oyunlar oynadýðý evin önünde kurþunlarla delik deþik edileceðini nereden bilebilirdi? Gerçi o çocuk aklýyla þiirler okuyor, herkesle dertleþiyordu, sýrdaþ oluyordu; ama nereden bilebilirdi ki, yolculuða uðurlamak için koþtuðu babasýyla birlikte ölüme kanat açacaðýný... Uður, acýlarýn, yokluklarýn katmerlisini daha çok küçükken yaþamýþtý. Özel timler tarafýndan köyleri yakýlmýþ, evleri, tarlalarý talan edilmiþti. Meyve aðaçlarý, kirazlar, erikler, þeftaliler ateþe verilmiþti. “o iklimde kalmýþtý acýlar”, “bir Allahýn kulu duymamýþtý çýðlýklarýný”, “ve daðlara sevdalanmýþtý” Kýzýltepe’ye daha sonra taþýnmýþlardý. Kardeþleriyle birlikte evde evcilik oynuyor, kamyonetiyle babasý gibi Irak’a gidiyor, onlara oyuncaklar getiriyordu. Uður kendisi küçük, yüreði büyük bir çocuktu. Ve dünyanýn tüm sevgilerini içine sýðdýrabilsin diye yüreðini büyütmeye kararlý bir çocuk. Uður’u tanýyan çevre esnaflarýndan biri onun için “çok can bir þeydi” diyor, “bir þiir okurdu insanýn tüyleri tersine dönerdi” ondan bahseden herkes ayný þeyi söylüyor. Birine soruyorlar Uður’u en iyi ne anlatýr diye. Cevap kýsa ve yalýn: þiir Ýþte bu þiir gibi, herkesin çok sevdiði, herkesi çok seven, herkese candan davranan çocuðu 21 Kasým 2004 tarihinde katlettiler. Polisler, mahkeme savunmalarýnda baba-oðulun silahlý

eylem hazýrlýðý içinde olduðunu söylediler. Ve 4 polis, “meþru müdafaa”dan beraat etti. Aile, kararý temyize götürdü; ancak Yargýtay, geçtiðimiz günlerde kararý onayladý. Polise taþ attýklarý iddia edilen çocuklara yýllarca hapis cezasý veren mahkemeler, sadece çocuklarý tutuklamak için ellerinde taþ izi var mý yok mu diye bakmak, nabýz atýþlarýný kontrol etmekle kalmayýp herkesin önünde dipçiklerle döven ya da Uður örneðinde olduðu gibi çocuklarý katleden, polisler söz konusu olunca görülüyor ki, pek müsamahalý davranýyorlar. Ya da “adaletin mülkün temeli” olduðunu bir kez daha gösteriyorlar. Özel mülkiyeti koruyan polislerin iþledikleri cinayetler, sessizlikte hasýraltý ediliyor. Öyle ya bu ülkenin bir zamanlar Baþbakanlýðýný yapmýþ olan Tansu Çiller “bu devlet için kurþun atan da kurþun yiyen de þereflidir” sözleriyle taltif etmemiþ miydi onlarý? “Mülkü” koruyanlarýn ipleri taþlar baðlandýktan sonra serbest býrakýlmamýþ mýdýr bu ülkede? “Kadı ola davacı ve muhzır dahi şahit / Ol mahkemenin hükmüne denilir mi adalet” (Ziya Paşa). Mahkemenin suçlulara kol kanat gerdiği bir ülkede hangi adaletten bahsedilebilir? 12 yaþýndaki bir çocuða, oyun oynamaktan evine yeni dönmüþ bir çocuða otomatik silahlarla ateþ edilip, 9 kurþunu isabet ettirme baþarýsýný (!) göstermiþ polislere beraat kararý vermiþ bir mahkeme olsa olsa “adalet” kavramýnýn nasýl sýnýfsal bir içeriðe sahip olduðunu gösterir, baþka bir þeyi deðil. Burjuvazinin mahkemelerinden halk için, halkýn çocuklarý için adalet beklemek yanýltýcýdýr. Bunu en iyi gösteren þey, Eskiþehir Aðýr Ceza Mahkemesinin 14. duruþma sonunda sanýk 4 polis hakkýnda, “yasal sýnýrlarý aþmadýklarý gerekçesiyle” verdiði beraat kararý ve Yargýtay’ýn bu kararý onaylamasýdýr. Kamyonuyla Irak’tan yük getirerek a-

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

ilesinin geçimini saðlayan Ahmet Kaymaz dört, oðlu Uður Kaymaz’ý dokuz kurþunla katledenler, özel mülkiyeti, bu sömürü ve zulüm düzenini korumaya devam edebilecekleridir. Yarýn bir gün baþka çocuklar “eylem hazýrlýðýnda” denilerek onlarýn kurþunlarýna hedef olabilecektir. Ve sisteme karþý gelen, sistemin çarklarý arasýnda ezilmeye karþý baþkaldýran herkes “potansiyel terörist” kabul edilip, cinayete kurban gidebilecektir. Öyle ya, evinde evcilik oynayan 12 yaþýndaki Uður, göz kýrpmadan öldürülebiliyorsa ve bunu yapanlar beraat edebiliyorlarsa, onlarýn elini daha kim tutabilir ki? Binlerce faili meçhul cinayetin iþlendiði, insanlarýn iþkencelerden geçirilip asit kuyularýna atýldýðý bir ülkede her kim ki, “yaþanýlanlarýn hepsini unutmaya hazýrým” der. Uður ve Uður gibi öldürülenleri, onlarýn yakýnlarýný en çok o yaralar. Ve en önemlisi yaþanýlan her þey tarihin defterine satýr satýr kaydedilmiþtir; onu oradan silmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Tarihin ve yüreklerimizin hafýzasýnda her þey, daha çok tazedir. Ve unutulmaya hiç razý deðildir inatçý gerçekler. Roman Herzog’un “Bizans” adlý, Bizansýn yýkýlmasýný anlatan tiyatro eserinde, “bir halk ne zaman ölür” diye sorar karakterlerden biri ve kendisi cevaplar: “kendi mezarýný kazmaya baþladýðý zaman”. Bu topraklar üzerinde halklar kendi mezarýný kazmayacaktýr. Unutmak, kendi mezarýný kazmak anlamýna gelir. Uðurlarýn unutulmamasý gerekir. Onlarýn özgür bir dünyada yaþamasý için mücadele edenlerin, yaþamlarýný ortaya koyanlarýn unutulmamasý gerekir. Uður’un hayalleri içinde devrim var mýydý bilemiyorum ama “sevdiðine” bir þiir yazmýþ: “Þehirli oldun artýk Þehirden þekersin demiþsin bana Þehirli deðil ben daðlýyým Gençliðime yemin sana baðlýyým” Uður hayallerinden, umutlarýndan hiç vazgeçmemiþ, insanlara sarýldýðý gibi sýmsýký sarýlmýþ onlara. Ve oradan, gazete sayfalarýndan, öylece bakýyor bize. Bizim de son sözümüz þiirle olsun! “Gülüþüne bin kurþun Sýksa da ölüm unutma ki umuda kurþun iþlemez gülüm”

9


TEK ÝKTÝDAR

Burjuvazinin Hesaplaşması

Tekelci egemenlik saflarýnda politika öylesine çið, yüzeysel ve günübirlik ki, eminiz milyonlarca emekçi için bunca patýrtýnýn, hançereler yýrtmanýn, yaka baðýr parçalama oyunlarýnýn hiçbir önemi yok. Her zaman söylüyoruz, bir kez daha tekrar edelim: Sermayenin gündemine karþý halk kitlelerinin bu vurdumduymazlýðý, kesinlikle onlarýn devrimci bir bilinçle ve de devrimci içgüdüyle hareket ettiklerinin göstergesidir. Emekçi halk kitleleri için doðru olan böylesi vurdumduymazlýk, devrimci öncüler için ayný ölçüde doðru sayýlamaz. Çünkü Lenin’in defalarca ve ýsrarla belirttiði üzere, proletaryanýn devrimci sýnýf öncülerinin ilk görevi, sýnýflar mücadelesinin her somut aþamasýný, geliþimini ve dengesini somut olaylar ýþýðýnda aydýnlýða kavuþturmaktýr. Ve egemen katlarda bugünlerde sýkça patlak veren kavgalar -ne denli sýð, çið ve günübirlik olursa olsun- sýnýflar mücadelesinin geldiði aþama hakkýnda pek çok veri, kanýt ve iþaret sunmaktadýr.

Bir Kayýkçý Dövüþü mü? Hükümetin önerisi ve diðer partilerin desteðiyle bir gece yarýsý Meclis’ten geçirilen ve yasalaþan askerlere sivil mahkemelerin yolunu açan kanun, sonraki günlerin tüm sermaye siyasetinin gerilim noktasý haline geliverdi. Bütün demokratik programlarýný “askeri vesayet rejiminin sona erdirilmesine” indirgeyen reformist sol, hükümetin bu adýmýný yürekten alkýþladý. Tekelci basýnýn azýmsanmayacak bir bölümü de, bu yasanýn demokratikleþmede çok önemli bir adým olduðu iddiasýný yutturabilmek için yüz takla atmaya baþladý. Daha þimdiden yasayý ve o yasanýn damgasýný vurduðu MGK toplantýsýný “tarihi” ilan edenler bile oldu. Birileri çýlgýnca bir histeri içinde “zafer” ilan ediyordu ama yenilen kimdi? Ýþte bu sorunun cevabý havadaydý. Çünkü her þeyden önce, yasanýn Meclis’ten geçmesinin ardýndan, bu yazýnýn kaleme alýndýðý güne dek geçen bir hafta içinde “askeri vesayete keskin bir kýlýç darbesi” indirdiði söylenen kanun teklifine dair asker kanadýndan kamuoyuna duyurulmuþ tek bir itiraz sözü duyulmadý. Eðer bazý çevreler bu yasayý, nakavt olanýn sýrtýna basýp hatýra fotoðrafý çektirme tantanasýna dönüþtürmemiþ olsaydý, TSK’nin kapalý kapýlar ardýndan kulaklara fýsýldadýðý itirazlar da hiç duyulmayacaktý. Ýþin aslý, bu yasa hiç de öyle, bir gece yarýsý uyanýklýðýyla alelacele Meclis’ten geçirilmemiþti. TSK’nin aylar önce (Nisan 2009) haberi vardý. Hatta Genelkurmay’dan konuya dair görüþ istenmiþti resmi yazýþmalarla. Türkiye’de hiçbir hükümet, az çok ciddi sonuçlarý olan herhangi bir yasayý, tek baþýna karar vererek çýkartmaz. Sözkonusu yasanýn aylar öncesinde sýmsýký kapalý kapýlar ardýnda masaya yatýrýldýðýna, iç iktidar odaklarýnda olduðu kadar emperyalist merkezlerde de biçimlenip onay gördüðüne hiç kimsenin kuþkusu olmasýn. Öyleyse bunca patýrtý, salt bir kayýkçý dövüþü ya da gündem deðiþtirmeye yönelik bir oyun muydu? Hayýr, deðil! Bunun böyle olmadýðýný anlamak için “büyük resme” bakalým.

10

Yeni Evrede

Mücadele Birliði

Olaðandýþý Tasfiye Süreci Son bir yýlýn pek çok olayýný yakýndan gözleyenler için, bürokraside ve politika alanýnda geniþ çaplý bir tasfiye hareketinin yürütüldüðü yeterince açýktýr. Ergenekon operasyonlarýndan üniversite rektör deðiþikliklerine, kuþkulu helikopter kazalarýndan (M. Yazýcýoðlu), yine kuþkulu intihar vakalarýna (polis özel tim þefinin intiharý gibi) dek, üst üste gelen pek çok olay, yürütülen tasfiye planýnýn yalnýzca kamuoyuna yansýyabilen parçalarýdýr. Defalarca yazdýk, bir kez daha tekrar edelim: Emperyalist tam ilhak ve onun getirdiði ekonomik-siyasi altüst oluþ, iktidar bloðundaki taþlarýn yeniden dizilmesini gerektiriyordu. Egemenlik konumundan aþaðýya yuvarlanan her sermaye grubu, kendisiyle birlikte, eteklerine tutunmuþ olan bir dizi sivil-askeri bürokrasiyi de ayný çöp kutusuna sürüklemekteydi. Eðer devrimin muazzam baskýsý olmasaydý, tekelci sermaye bu tasfiye sürecini pekâlâ daha uzun bir sürece yayarak, örneðin bürokrasinin geleneksel terfi mekanizmalarýný kullanarak, kavgasýz gürültüsüz yürütebilirdi. Fakat tekelci sermayenin acelesi var, hem de çok acelesi var. Tekelci sermaye düzeni üzerinde devrimin baskýsýnýn hangi düzeyde olduðunu anlatmaya, son birkaç ayýn olaylarý bile yeterlidir. 2009’un ilk çeyreðindeki ekonomik kayýp %13,8 olarak açýklandý ki, bu, TC tarihinin yaþadýðý en büyük ikinci küçülme oldu. Asýl büyük vurgunun ikinci çeyrekte yaþandýðý genel kabul görmekte. Ýþsizlik rakamlarý ise dünyanýn ikinci yüksek oranýna iþaret etmekte. Hemen her gün baþka bir felaket senaryosunu akla getiren ekonomik rakamlarýn tümünü burada tekrarlamaya gerek yok. Emekçilerin bu yýkýmý nasýl bir öfkeyle karþýladýðýný görmek isteyenlerin biraz sokakta gezmeleri yeter. Türk-Ýþ baþkaný Mustafa Kumlu; “basýn açýklamalarýna en fazla 300 iþçi gelirdi, þimdi bir bakýn, en az 10 bin iþçi var, hükümet durumu anlasýn artýk” diye efendilerine adeta yalvarýrken, efendileri sokaðýn durumunu en az bu fino köpeði sendikacý kadar iyi bilmekteydi. Tek Ýktidar Ýçin Tasfiye Devrimci kabarýþ devletin en tepesindeki çatlaðý büyütüyor; en tepedeki çatlak devrime yeni kitleler kazandýrýyor. Yeni süreç iki yönlü iþliyor. Ýlkinde, devrim tehditkâr varlýðýyla sermayeyi köþeye sýkýþtýrdýkça, bu siyasal krizden kendine daha geniþ maddi ve politik çýkar saðlamaya giriþen sermaye gruplarý, adeta birbirleri hakkýnda bildikleri her pisliði ifþa etmeye baþlýyorlar. Bir yanda Deniz Feneri, öbür yanda ölüm kuyularý gibi dosyalar havalarda uçuþuyor. Devrim o devasa gövdesiyle ufukta belirdikçe, farklý sermaye çevreleri bütün öfkeyi ve devrimin ýþýldaklarýný bir diðerine çevirebilmek için, onlarca yýldýr tozlu raflarda kalan pek çok dosya indiriliyor, karanlýkta kalanlar ifþa ediliyor. Ýkinci yan, tepedeki çatlaðýn devrimi büyütmesi, iþte bu süreç sonunda gerçekleþiyor. Tüm yalanlar, maskeler, en kutsal demagojiler arkasýna gizlenmiþ mide bulandýran çýkar iliþkileri, bir bir kamuoyunun

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009


Yeni Evrede

Burjuvazinin Hesaplaşması

Mücadele Birliði

önüne konuluyor. Bu sayede devrim yeni yeni müfrezeler kazanýrken, karþý-devrim cephesinin toplumsal tabanýnda giderek etkisini gösteren bir moralsizlik, felç olma durum göze çarpýyor. Tekelci sermaye açýsýndan, bu iki taraftan iþlemeye devam eden zýmpara, onun tüm iktidarýný ciddi bir tehlikeyle karþý karþýya býrakýyor. O da, devrimin baskýsý ve egemenlerin aralarýndaki kavga yüzünden devlet aygýtlarýnýn iþlemez duruma gelip felç olmasý ihtimalidir. Bu ihtimal daha þimdiden ufukta belirmiþtir. Bir savcýnýn “a” dediðine diðeri hemen “z” diyor; bir generalin kelle kesme iþtahýna bir diðeri “çok yanlýþlar yaptýk” sözleriyle karþýlýk veriyor. Bu denli geniþ ölçekli bir yalpalama tehlikelidir, bürokratik-hiyerarþik iþleyiþin katý/kutsal ritmini bozar ve sonunda onu bir felç noktasýna sürükler, hiç kuþku yok. Bütün büyük devrimler tarihi bu sonucun kaçýnýlmaz olduðu bir kritik ana, momente tanýklýk etmiþtir. Ýþte tam da bu tehlikenin kokusunu aldýðý için tekelci sermaye, her kafadan falsosuz ayný sesin çýkacaðý tek iktidar merkezini bir an önce yaratabilmek adýna tasfiye sürecini hýzlandýrmak gereðini duymuþtur.

Dev rimin Deniz Feneri Üzerinde fýrtýnalar kopartýlan askerleri sevil yargý önüne çýkartacak olan yasa, bu büyük tasfiye sürecinin ürünüdür, bir halkasýdýr. Tekelci sermaye artýk, kendi iç kavgalarýna daha fazla enerji ve zaman ayýrmayý lüks sayýyor. Ýktidarýný tek bir cephede bir an önce yeniden tahkim etmek zorunluluðu duyuyor. On yýllar boyunca süren iç savaþ ve devrimci durum, siyasi iktidarlarý öylesine zayýf düþürdü ki, zamanla tekelci sermaye ve devlet bürokrasisinin iç içe geçtiði, birbirlerinden farklý kamplara bölünmüþ çýkar gruplarý ortaya çýktý. Neredeyse her çýkar grubu, bir devlet aygýtý içinde yuvalanarak kendi dukalýðýný kurdu. Yakýn zamana kadar, bizzat siyasý krizin kendisi, yani iktidarýn zayýf ve yýpranmýþ oluþu, bu birbirinden farklý çýkar dukalýklarýnýn beslenme ve kendini yeniden üretmelerinin temeliydi. Fakat devrim, hem uluslararasý planda hem de iç dinamikleriyle þimdi öylesine sýkýþtýrýyordu ki, tek iktidar odaðýnýn (ki bu odaðýn esas kontrol hattýnýn Washington-BrükselLondra üçgeninde olduðunu söylemeye bile gerek yok) arkasýna sýralanmayan tüm çýkar gruplarý ve dukalýklar tasfiye edilmekte. Tekelci sermayenin devrim karþýsýnda tek iktidar odaðý oluþturma ve karþý-devrim karargâhýný pekiþtirmekte niyetlerine biz yalnýzca “geçti Bor’un pazarý, sür eþeðini Niðde’ye” deriz. Belki sermaye devlet aygýtlarý arasýnda bozulan uyumla bir süre daha gidebilir fakat bunun uzun sürmeyeceðini kendisi de biliyor. Ama tüm dünyada ve bu topraklarda devrim, bürokrasiyi eninde sonunda felç edecek o büyük yumruðu, þimdi daha büyük bir güçle indirebilmek için, daha büyük bir enerjiyi toplamaya baþladý bile. Tekelci sermaye, adeta tek bir darbede yere serebilmesi için, devrimin karþýsýnda tek bir iktidar odaðýný yoðunlaþtýrarak dikmeye çalýþýyor, bunun için devlet kurumlarý arasýnda bozulan uyumu hýzla gidermek için elinden geleni yapýyor. Devrimin yolu ise, fýrtýnalý bir denizin ortasýnda, ona hangi kýyýyý dövmesi gerektiðini gösteren bir fenerle aydýnlanýyor.

KOMPLOLAR BOÞA ÇIKARILDI!

Mücadele Birliði Platformu’na yönelik olarak, 23 Ekim 2008 günü sabaha karþý yapýlan baskýnlar sonucu, sanat merkezi ve sosyalist basýn bürosu gibi kurum çalýþanlarý, öðrenciler ve öðretmenlerin de aralarýnda bulunduðu toplam 16 kiþi gözaltýna alýnmýþ, 6 kiþi tutuklanmýþtý. Onlarýn 8 ay 10 gün sonra ilk duruþmalarý vardý. 1 Temmuz 2009 günü Beþiktaþ Aðýr Ceza Mahkemesi’nde, akþam saatlerinde görüldü duruþma. Yaklaþýk 2,5 saat sürdü. Duruþma boyunca suçlamalarýn dayanaksýzlýðý gözler önüne serildi. Salt sosyalist olduklarý için tutuklanmýþlardý. Bu operasyonla sosyalist basýn ve sosyalist sanat merkezleri “yasadýþý örgütle baðlantýlý kurumlar” olarak lanse ediliyor, böylece açýk alan mücadelesi en dar “yasallýk” sýnýrlarýnda boðulmak isteniyordu. Devrimci ve sosyalist yayýnlarýn okunmasýnýn bile bir suç olduðu söyleniyordu savcýlýðýn iddianamesinde! Ýnsanlar 2008 1 Mayýs’ýna katýldýklarý için suçlu ilan ediliyordu! Sosyalist yayýnlar peþinen yasadýþý ilan ediliyordu! Tüm dava böyle bir polis kafasý üzerine kurulmuþtu. Duruþma sýrasýnda iddianamenin iler tutar yanýnýn bulunmadýðý daha ilk adýmda ortaya çýkarýldý. Tutuklular polisin ve savcýlýðýn iddialarýný acýmasýzca eleþtirdiler, teþhir ettiler. Sosyalist olduklarýný, yaptýklarýnýn hiçbir þekilde suç olmadýðýný açýkça ortaya koydular. Polis komplosunu boþa çýkardýlar. Giydirilmek istenen bu deli gömleðini parçaladýlar. Mücadele Birliði Platformu temsilcisi ve Y.E.Mücadele Birliði Dergisi Genel Yayýn Yönetmeni Vefa SERDAR, Adana Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi sahibi Aytaç MURÝOÐLU, Eðitim-Sen 4 Nolu Þube Ýþyeri Temsilcisi öðretmen Erdal GÜZEL, Ercan TÝLMAÞ, Kenan AKTAÞ ve Süleyman ACAR gece geç saatlerde Tekirdað ve Kandýra 1 Nolu F Tipi Cezaevlerinden serbest býrakýldýlar. Duruþma, akþam saatlerine kaldýðý için yargýlananlarýn aileleri, arkadaþlarý ve izlemeye gelenler de geç saatlere kadar bekledi. Gerek duruþmaya giriþi sýrasýnda, gerek duruþma sýrasýnda, polisin provokatif hareketleri yaþandý. Duruþma salonuna girmek isteyen izleyicileri silahýný çekmekle tehdit eden polis, salonda ise tutsaklara yaklaþmak isteyen izleyicilere saldýrmaktan çekinmedi. Ailelerin müdahale ettiði saldýrýda hakim, “baðýrýp müdahale edenlerin” ve “ayakta duranlarýn” dýþarýya çýkarýlmasýný istedi. Salonda herkesin birbirini sahiplenmesi ve itiraz etmesinin ardýndan hakim sözünü geri alýp “ses çýkarmadan izlenmesi þartý” ile herkesin salonda kalabileceðini söyledi. Mahkemenin sonuçlanmasý akþam geç saatlerine kalmasý nedeniyle, Eðitim-Sen ve Devrimci Emekçi Komiteleri’nin yapmayý planladýklarý basýn açýklamasý gerçekleþemedi. Eðitim Sen bunun “8 ay sonra gelen adalet” olduðunu söylerken Devrimci Emekçi Komiteleri de “Bizler bunlardan yýlmadýk ve sýnýfýmýzýn öðretmeni olmak için hep saflarda yer almaya devam edeceðiz” dedi. Tutsaklarý mahkemede yalnýz býrakmayan Eðitim-Sen’lilere, Devrimci Emekçi Komitelerine, basýn emekçilerine ve tüm dostlarýmýza dayanýþmalarýndan dolayý teþekkür ederiz. 2 Temmuz 2009 Mücadel Birliði Platformu

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

11


ASKERİ DARBELER Yeni Evrede

Gündem

Önce “Ýrticayla mücadele planý” diye açýklanan belge, arkasýndan askerlerin sivil mahkemelerde yargýlanmasýnýn yolunu açan yasa, geçtiðimiz ay, burjuva dünyasýnýn tüm gündemini meþgul etti. Faþist devletin tepesinde, politik iktidar etrafýnda kavga, gürültü eksik olmuyor. Ordu-emniyet-yargý-hükümet etrafýnda dönen bu kavga-gürültünün öncesi var, sonrasý da olacak. Olgu ve olaylar, egemen sýnýfýn damýnda süregiden bu tepiþmenin dinmek bir yana giderek þiddetleneceðini gösteriyor. Taraflar ara sýra birbirlerine “barýþ çubuðu”nu uzatsalar da bu “ateþkes”ler uzun ömürlü olmuyor. Rakibinin bir zayýf noktasýný yakalayan, gömülü sanýlan savaþ baltalarýný hemen kuþanýyor ve karþýdakinin sýrtýný yere sermek için bütün gücüyle saldýrýyor. Burjuva sýnýf içindeki bu kavgada taraflarýn en önemli silahlarýndan biri medya kuruluþlarý, yani televizyon kanallarý ve özellikle gazeteler. Saldýrý önce buradan baþlatýlýyor. Eline belge geçiren taraf, bunu önce yandaþý medya grubuna veriyor, bu þekilde toplumda belli bir etki yarattýktan sonra yargý-polis-asker gibi kurumlar devreye giriyor. Dolayýsýyla, burjuva sýnýf içindeki bu kavganýn þiddeti hakkýnda bir fikir edinebilmek için ikiye bölünmüþ burjuva medyanýn kullandýðý üsluba bakmak gerekir. Þu kadarýný söyleyelim: tehditler, küfürler, þantaj kasetleri, belge sýzdýrma bu kavganýn baþlýca argümanlarý haline gelmiþ bulunuyor. Baþbakanla Genelkurmay Baþkaný arasýndaki haftalýk “barýþ” görüþmeleri, birbirinin nabzýný ve durumunu ölçme görüþmelerine

12

Mücadele Birliði

dönüþmüþtür. Büyük sermaye gruplarý arasýndaki bu çatýþmanýn sahnede görünen aktörleri, hükümet ve ordudur. Hükümet, arkasýna polisi, burjuva basýnýn önemli bir kýsmýný, yargýnýn büyük bir bölümünü alarak bu çatýþmayý sürdürüyor. Ordunun arkasýnda ise þimdilik sadece burjuva basýnýn bir kýsmý var görünüyor. Cumhurbaþkaný ise, Generallerin elini tutarak kavgayý ayýrmaya çalýþan bir “tarafsýz” görünümünde. Meclis, ordunun el ve ayaklarýný baðlamak için hükümete ihtiyaç duyduðu yasalarý çýkartmakla meþgul. Bu tabloda, ordu, rakibinden sürekli darbe yiyen, gardý düþmüþ, kroke olmuþ, yere serildi serilecek bir boksör gibi duruyor. Soluklanmak için kavgayý durduracak “tarafsýz” hakemin, yani Cumhurbaþkanýnýn gözlerinin içine bakýyor. Cumhurbaþkaný, imam rolünde, idam mahkûmunun kulaðýna cennette onu güzel þeylerin beklediðini fýsýldayarak, askere sivil yargý yolunu açan yasayý onaylýyor. Çatýþmanýn hükümet tarafýnda yüzlerde kesin bir kararlýlýk okunuyor. Ordu, son kozunu, üzerinde “ben olmazsam toplumsal devrim karþýsýnda siz bir hiçsiniz” yazýlý kâðýdý masaya henüz sürmedi. Ama bu kozun varlýðýný bütün burjuva sýnýf biliyor. Tekelci sermaye sýnýfýnýn korkusu, toplumsal devrime karþý bu baþlýca ve en önemli güvencesinin, bekçisinin yýpranmasýdýr. Devletin temel kurumlarýna “barýþ çaðrýsý” yapmak en büyük tekelci gruplara düþtü. TÜSÝAD’ýn yaptýðý “barýþ ve itidal” çaðrýsýna kulak asan olmadý. Tekelci sermaye sýnýfýnýn bir bütün halin143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

de hareket etmediði, bölünmüþ, parçalanmýþ olduðu ortadaydý.

KÝM DARBECÝ KÝM DEÐÝL! Hükümet, ordunun politik iktidar üzerindeki etkisini sýnýrlamak ve kendi hareket alanýný geniþletmek için ordu ile çatýþýrken bayraðýna darbeleri önlemek, darbecileri tasfiye etmek, demokrasinin önünü açmak sloganýný yazýyor. Bu sloganýn emekçi sýnýflarý ve Kürt halkýný aldatmak üzere oltanýn ucuna takýlmýþ bir yem olduðundan kuþku yok. Týpký ordunun, politik iktidar üzerindeki etkisini sürdürmek için çatýþýrken bayraðýna “irticayla mücadele” yazmakta güttüðü amaç gibi. Her iki tarafýn bayraklarýnda yazýlý olanlarýn gerçekle uzaktan yakýndan alakasý yok. Ne hükümet ve arkasýndaki polis, yargý, burjuva medya gibi kurumlar askeri faþist darbelere karþýlar, ne de askeri faþist darbelerin baþ aktörü ordu dinci gericiliðe karþýdýr. Aksine, komünizme, komünist devrime, Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesine karþý bunlarýn her zaman ayný safta, birlikte hareket ettiklerini biliyoruz. Bu iki kesimin her zaman birleþtikleri ortak payda anti-komünizmdir. 12 Eylül askeri faþist darbesi, toplumsal devrime karþý, komünistlere karþý savaþ açarken en büyük desteði dinci gerici akýmlardan aldý. Dinci gericilik, komünizme karþý baþarýlý olsun diye 12 Eylül askeri faþist darbesine elinden gelen hiçbir desteði esirgememiþtir. Buna karþýlýk 12 Eylül askeri faþist darbesi, toplumu komünistlerden, devrimcilerden temizlemek için toplumsal destek olarak dinci gericiliðe dayanýr-


Rİ DEVRİM ÖNLER Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

ken dinci gericiliði geliþtirmek için de bütün olanaklarýný seferber etmiþtir. Ýmam Hatip okullarýnýn en çok bu dönemde açýlmýþ olmasý küçük ama öðretici bir örnektir. 12 Eylül faþizminin baþý Evren’in kurandan ayetler okuyarak dinci gericiliði nasýl cesaretlendirdiðini, toplumu dine doðru iteklediðini herkes biliyor. Askeri faþist darbeler, tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalist sermayenin emrindeki ordu tarafýndan, arkasýndaki bu sýnýfsal güçlerin isteði ve onayý ile komünist devrime karþý düzenlenir. Tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistler bu tür darbeleri keyfi isteklerinden deðil, komünist devrim tehlikesi ortaya çýktýðý zaman bu tehlikeyi uzaklaþtýrmak için düzenlerler. Bütün bunlardan generallerin, keyiflerince ve istedikleri zamanda, istedikleri gibi, istedikleri þekilde darbe düzenlemeyecekleri kendiliðinden anlaþýlýr. Günümüzde hiçbir burjuva devletin ordusu –ki bunlarýn baþýnda Türk Ordusu gelir- tekelci sermaye sýnýfýnýn ve özellikle de emperyalistlerin –bunlarýn baþýnda da ABD gelir- destek ve onayý olmadan bir darbe düzenleyemez; düzenlese bile bir gün ayakta duramaz. Kýsacasý, bütün askeri faþist darbelerin arkasýnda tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalist devletler vardýr. Bu iki güç olmadan askeri darbelerin lafý bile edilemez. Týpký 12 Mart ve 12 Eylül askeri faþist darbelerinde olduðu gibi. Demek ki, askeri faþist darbelerin temel karakteri antikomünizm ise, sýnýf dayanaklarý da iþbirlikçi ve emperyalist sermayedir. Bu durumda, tarihi boyunca burjuvazinin komünizme karþý mücadelesi-

nin mýzrak ucu olmuþ, varlýðý komünizme karþý savaþta baþarý derecesine baðlanmýþ dinci gericiliðin darbe karþýtý olduðuna kim inanýr! Buna ancak ahmaklar inanýr ve ne yazýk ki, Türkiye’de kendini çok akýllý sanan böyle ahmaklar özellikle sosyal reformistler arasýndan bolca çýkmaktadýr. Bu ahmaklardan bir kýsmý, dinci gericilerin gerçekten darbe karþýtý olduklarýný düþünerek “demokrasi” mücadelesi adýna onlarý doðrudan ya da dolaylý yoldan desteklemektedirler. Diðer bir kýsmý ise, tarihi boyunca dinci gericiliði beslemiþ, desteklemiþ, geliþtirmiþ, ona dayanmýþ ve kendisi de dinci olan ordunun “irtica”ya karþý gerçekten mücadele ettiðini düþünerek generallerin arkasýnda saf tutmaktadýr. Birbirine karþýt gibi görünen bu iki kesimin birleþtiði nokta halk kitlelerini burjuva sýnýf çýkarlarýnýn peþine takmaktýr. Tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalist sermaye egemenliðinin söz konusu olduðu her yerde, faþist darbelerden korunmanýn tek yolu bu askeri faþist darbelerin sýnýf temelini, yani sermaye egemenliðini bir devrimle ortadan kaldýrmaktýr. Bu sýnýf temeli ortadan kalkmadýðý sürece, tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistler, bir toplumsal devrimi önlemek için ihtiyaç duyduklarýnda askeri faþist darbeye baþvurmaktan kaçýnmayacaklardýr. Demek ki, askeri faþist bir darbeyi önlemek, dinci gerici akýmlarýn ya da baþka herhangi bir burjuva fraksiyonun deðil, toplumsal devrim güçlerinin iþidir. Dinci gericilerin ya da baþka burjuva fraksiyonlarýn orduyla çatýþmalarý olsa olsa birbirlerinin politik iktidar üzerindeki etkisini sýnýrlamakla sýnýrlýdýr. 143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

Bu gün burjuva sýnýfýn tepe noktalarýnda þiddeti giderek artan çatýþmanýn gerçek içerik ve amacý budur. Baþta komünistler ve devrimciler olmak üzere devrimin toplumsal güçlerine gelince.. Askeri faþist darbelere karþý mücadelede, bu darbelerin sýnýf temelinin ortadan kaldýrýlmasýnda bunlarýn gerçek, yaþamsal çýkarlarý vardýr. Askeri faþist darbeler, tekelci sermaye sýnýfýnýn elinde, emekçi sýnýflarýn ve ezilen halklarýn ekonomik ve politik kurtuluþ mücadelesini ezmek için bir araç olarak bulunuyorsa, bu araçlara karþý tutarlý ve kararlý bir mücadele sürdürmek de bu sýnýflarýn görevi olur. Türkiye’de faþizmin tek kurumsal dayanaðý ordu deðildir. Tekelci sermaye sýnýfý, 12 Eylül faþizmiyle birlikte faþizmi devlet içinde kurumlaþtýrarak orduyla birlikte polisi, yargýyý, bürokrasiyi, zindanlar sistemini, devlet kadrolarýný, üniversite sistemini, yasalarý, faþizme uygun hale getirmiþtir. Dolayýsýyla, bütün bunlara dokunmadan, sadece ordunun politik iktidar üzerindeki etkisini sýnýrlamaya çalýþmanýn demokrasi mücadelesiyle bir ilgisi yoktur. Demokrasi, faþizmi uygulamaya uygun ve hazýr bütün bu kurumlarýn bir devrimle daðýtýlmasý; yerlerine gerçek demokratik kurumlarýn yerleþtirilmesiyle mümkün olur. Ýyi de, bunlarý yýkma iþine giriþmiþ bir devrimin sermaye sýnýfýnýn egemenliðine dokunmayacaðýný kim düþünür! Ýþte tam da bu nedenle, Türkiye’de –ve esasýnda artýk dünyanýn pek çok ülkesinde, askeri darbelere karþý, faþizme karþý mücadele bir devrim sorunudur. Bu, proletarya ve müttefiklerinin omuzlarýndaki görevdir.

13


KÜLLERÝNDEN DOÐANLAR HESAP SORACAKLAR!

Yeni Evrede

2 Temmuz

Sivas ellerinde sazým tutuþur söz tutuþur caným türkü tutuþur teller bizi söyler diller yarýþýr özgürlüðü yazan kalem tutuþur canlar can olur da eller tutuþur dost evinde caným sevda tutuþur pir sultanlar ölmez binler yetiþir akar gelir canlar tarih tutuþur

Bundan tam 16 yýl önce Sivas’ta 35 aydýn-sanatçýmýz dinci gerici faþistler tarafýndan vahþice yakýlarak katledildi. 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yapýlan Pir Ssultan Abdal Þenlikleri nedeniyle Aziz Nesin, dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin’in özel davetlisi olarak gelmiþti. Bunun üzerine günler öncesinden dincigerici faþistler þehirde bildiriler daðýttý, kýþkýrtýcý çalýþmalar yaptý. Devletin açýk olarak desteklediði bu faþistler yine kolluk güçlerinin hiç bir engellemesi ve müdahalesiyle karþýlaþmadan bu katliamý gerçekleþtirdiler. Önce Madýmak Oteli önündeki araçlar ateþe verildi, Madýmak otelini taþ yaðmuruna tuttular, sonra kýrýlan camlardan perdeler tutuþturuldu, alt katta bulunan eþyalar yakýldý. Faþistlerin çýkardýðý yangýn sonucu Asým Bezirci, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu ve Hasret Gültekin’in de aralarýnda bulunduðu 35 kiþi yanarak veya dumandan boðularak yaþamýný yitirdi. Aralarýnda Aziz

14

Mücadele Birliði

Nesin’in de bulunduðu 51 kiþi de olaylardan kendi olanaklarýyla kurtuldu. Sivas Katliamý, 2 Temmuz’da Kadýköy’de gerçekleþtirilen bir mitingle lanetlendi. Miting alanýna iki koldan yüründü. DÝSK’e baðlý sendikalar ve reformist partiler Haydarpaþa Garý tarafýndan yürüyüþe baþlarken, PSAKD Þubeleri, Mücadele Birliði, DÖB, Halk Cephesi, DTP, Partizan, AKA-DER, DHF, ESP, Özgür Demokratik Alevi Hareketi, ÇHD Ýstanbul Þubesi vs, ve demokratik kitle örgütleri Tepe Nautilus önünden yürüyüþe baþladýlar. Saat 16:00’da toplanýlmaya baþlandý. Yoðun bir katýlýmýn olduðu bu yürüyüþ kolunda yürüyüþe 17:00 gibi baþlanýlabilindi. Öfke büyüktü. Devletin politik çevirme giriþimlerine, “Alevi açýlýmý”na karþý yükseliyordu sloganlar: “Madýmak Otel’i Müze Olacak!”, “Devletin Alevisi olmayacaðýz!”, “Zorunlu din dersi kaldýrýlsýn!”, “Sivas’ýn Iþýðý Sönmeyecek!” Yürüyüþ boyunca, PSAKD ve Alevi Örgütleri kortejleri, Sivas Katliamý’nda katledilen aydýnlarýn, sanatçýlarýn resimlerini taþýdý Ellerinde Türk bayraklarýyla, fla-

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

malarıyla gelen CHP’li kadýnlar, Mücadele Birliði Platformu kortejine eklemlenmek isteyince küçük bir gerginlik yaþandý. “Bayraklarýnýzý da alýn gidin” tepkisine, “Neden? Hepimiz ayný yoldayýz” diye soran CHP’li kadýnlara, Platform üyeleri, “Siz bu katliamýn tezgahçýlarýyla ayný yoldasýnýz, defolun gidin buradan” þeklinde karþýlýk verdiler. Sonrasýnda CHP ve Sivas katliamýnýn arasýndaki baðlarý teþhir eden kýsa bir konuþma yapan Platform üyeleri, çevreden olumlu tepkiler aldýlar. Tüm kitlenin alana girmesiyle birlikte miting programý ancak 18:30 gibi baþlayabildi. Miting programý Sivas’ta ölümsüzleþenler þahsýnda saygý duruþu ile baþladý. Saygý duruþunun ardýndan Sivas’ta katledilenlerin isimleri tek tek sayýlarak “yaþýyor” denildi. Daha sonra PSAKD Kültür ve Sanat Sekreteri Kadýköy Þube Baþkaný Fethi Bölükgiray 2 Temmuz Ýstanbul Tertip Komitesi adýna basýn açýklamasýný okudu. Ardýndan Alevi Bektaþi Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi Hatice Köse’de bir konuþma yaptý. Yapýlan konuþmalarýn ardýndan Baðcýlar Cemevi Kültür Derneði Semah Grubu bir semah gösterisi yaptý. Semah gösterisinden sonra Grup Yorum, Agire Jiyan, Grup Vardiya sahne aldý ve sloganlarla miting sona erdi.


Yeni Evrede

2 Temmuz

Mücadele Birliði

DÜN MARAÞ’TA BUGÜN SÝVAS’TA ÇÖZÜM FAÞÝZME KARÞI SAVAÞTA

Yýl 2 Temmuz 1993’de Sivas’ýn merkezinde etrafý “insanlarla” çevrili bir bina yanýyor. Sýradan bir yanan bina mý, deðil. Etraftaki insanlar baðýrýyorlar. Bir takým iþaretler yapýyorlar. Gözlerinde insanlýðýn gelecek erdemlerini yok etmenin kini var. Yüzleri insan yüzünden baþka her þeye benziyor. Elleri komünist, aydýn, demokrat, insan katletmenin hüneriyle yetiþmiþ. Sivas’ta Pir Sultan Anmasý yapýlýrken, bir oteli içindeki insanlarla ateþe verip dýþarý çýkacak, herkesi elleriyle katledecek kadar cellat hepsi. Hepsi faþizmin iç savaþ dönemlerinde devreye soktuðu gerici ordusuna mensup. 20. yüzyýlýn sonu Türkiye ve K.Kürdistan’da sýnýf savaþýnýn tepe noktalarýna çýktýðý tarihlerdendir. Ýþçi sýnýfýnýn 89 bahar eylemleriyle baþlattýðý eylemlilik, 90’larda Kürt halkýnýn serhýldanlarýyla büyüdü. Böylesi bir süreçte devlet, yüzlerce sokak infazlarý, kitlesel katliamlar, yok etmelerle bu ayaklanmayý yok etmeye çalýþtý. 2 Temmuz 1993 Sivas katliamý, bu katliamlardan biri. Katliam Alevi insanlara yönelik gibi görünse de, özü itibariyle iþçi, emekçi ve Kürt halkýnýn ayaklanmasýný bastýrmak ve yaþanan iç savaþý kazanmaya yönelik katliamdýr. Ýþçi, emekçilerin eylemliliklerinin en yüksek tepesine çýktýðý zamanlarda, yöneten sýnýf savaþýn kendi lehine çevirmek için her türlü aracý kullanýyor. Sivas katliamýnýn iki amacý vardý. Birincisi; yapýlan katliamla tüm iþçi, emekçi sýnýfý korku rüzgarý altýna almak, ikincisi ise fabrikalarda, alanlarda din, dil, ýrk, cinsiyet sorununu aþmýþ kiþileri din aracýlýðý ile bölmek ve mücadeleyi zayýflatmak. Pirsultan Abdal anma etkinliklerine

katýlan aydýn ve sanatçýlarýn diri diri yakýlarak katledilmelerinin 17. yýlýnda Sarýgazi’de 1 Temmuz günü içerisinde Alevi inancýna sahip halkýn yoðun olarak yer aldýðý bir yürüyüþ yapýldý. Yürüyüþ ve anma için Sarýgazi’de her sene devrimciler olarak birlikte düzenlediðimiz 2 Temmuz anmasýna, son süreçte her konuda yapýldýðý gibi eylemi örgütlemeye reformist partilerde çaðrýldý. Sivas gibi faþist bir katliamýn eyleminin düzenleyicisinin devrimcilerin olmasý gerektiðini söyledik. Reformistlerin ise devrimcilerin düzenledikleri Sivas anmasýna her sene olduðu gibi katýlabileceklerini, ancak düzenleyicileri arasýnda olmamalarý gerektiðini belirttik. Ancak son süreçte reformistler olmadan adým atmaya korkan ortalama sol, TKP ve ÖDP’yi yürütmeye aldý. Bizler böylesi bir yürütmeyi kabul etmediðimizi; aynýlarýn ayný, ayrýlarýn ayrý yerde durmasý gerektiðini belirttik. Ancak bu konuda daha reformistler kendini savunmadan ortalama sol onlara sahip çýkarak hem hak etmedikleri bir deðer biçti, hem de devrimci bir semtte halkýn gözünde reformizmi teþhir etmek bir yana devrimcilerle eþdeðer kýldý. Tabii bunun nedenleri ortada kendine, politikalarýna ve devrime olan güvensizlik. Reformistleri her zaman sözde yerden yere vuranlarýn hala reformist partileri reformist olarak görmediðini gözlemledik. Ortalama sol her zaman yaptýðýný yaparak devrimci bir birliktelik yerine reformistlerle birliktelik yaptý. Bunun üzerine toplantýdan çekildik. Emekçi halklarýn ayrýlýklar konusundaki hassasiyetleri ve eylemi düzenleyen olarak deðil de baðýmsýz olarak katýlmamýzda ilkesel bir sorun görmediðimizden eyle143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

me dýþarýdan katýldýk. Eylem öncesi çalýþmalarýmýzý daha da yoðunlaþtýrarak insanlara Madýmak Otelinde yakýlarak katledilen 35 aydýn ve sanatçýyý anlattýk. Maraþ’ý, Çorum’u, Gazi’yi, 19 Aralýk’ý anlattýk ve 1 Temmuz günü yapýlacak anmaya, saflarýmýza çaðýrdýk. 1 Temmuz günü yürüyüþe katýlýmcý olarak, Deniz resimli DÝK, DÖB, Mücadele Birliði yazýlý bayraklarýmýzla katýldýk. Yoðun bir katýlýmýn olduðu yürüyüþte, bizim saflarýmýzýn kitlesel oluþu da dikkatleri çekti. Yürüyüþ, Vatan Ýlköðretim Okulu önünden baþladý. Yürüyüþ boyunca “Dün Maraþ’ta Bugün Sivas’ta Çözüm Faþizme Karþý Savaþta”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Türküler Yanmaz Pirsultanlar Ölmez” sloganlarý ve halka dönük ajitasyonlarýmýzla yürüyüþe geçtik. Yürüyüþ boyunca halkýn alkýþlarýyla yürüdük. Demokrasi Caddesi üzerine asýlan “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz / Mücadele Birliði” imzalý pankartýn önünden geçen herkesin bu sloganý atmasý da dikkat çekiciydi. Saat 21:00’a doðru Festival alanýna vardýðýmýzda daha önce kararlaþtýrdýðýmýz gibi reformistlerle birliktelik yapan komitenin etkinliðine katýlmadýk. Bizleri gelip davet ettiler, ancak refomizmle birliktelik yaptýklarý için kitlemizi etkinliðe katmayacaðýmýzý belirttik. Eylemimizi türküler ve marþlar söyledikten sonra, 2 Temmuz’da Kadýköy’de yapýlacak mitinge çaðrýyla bitirdik.

15


2 Temmuz

Mücadele Birliði

ANTEP’TEKÝ SÝVAS ANMASINDA MEÞALELERÝMÝZÝ TUTUÞTURDUK

Sivas katliamýnýn 16. yýlýnda, birçok ilde olduðu gibi Antep’te de emekçiler seslerini yükseltti. Antep’te bu seneki 2 Temmuz anmalarýna, birlik için harcadýðýmýz bütün çabalarýmýza raðmen yaþanan ayrýþma damgasýný vurdu. KESK ve adeta CHP’nin yan kolu olarak çalýþan DÝSK gibi sendikalar tarafýndan, Sivas katliamýnýn sanýklarýndan olarak görülmesi gereken CHP’nin ýsrarla toplantýlara çaðrýlmasý ve imzacý olmalarýný istemeleri, sendikalarýn yanýnda EMEP, ÖDP gibi reformist partilerin de bu düþünceye ortak olmalarý tartýþmalarý baþlattý. Ve biz devrimci gruplar Mücadele Birliði Platformu, ESP ve Ýþçi Köylü Gazetesi olarak sendikalarýn ve diðer CHP yanlýsý gruplarýn bu tavýrlarýný mahkum ederek toplantýlardan çekildik. Ve hemen ayrý bir eylem örgütlemeye giriþtik. Diðer eylemi CHP ile örgütleyerek tarihi utanç belgesine imza atanlar ise baþta Eðitim-Sen olmak üzere KESK, DÝSK, Türk-Ýþ, ÝHD, EMEP, ÖDP, TKP ve MESOP oldu. Bizim gerçekleþtirdiðimiz eylem, 2 Temmuz günü Alevi nüfusunun yoðun olarak yaþadýðý Düztepe Mahallesi’nde akþam saat 20.00de meþaleli bir yürüyüþ þeklinde oldu. Titizler Caddesi’nde belirlediðimiz bir noktada, pankartlarýmýzý açarak gelecek olanlarý bekledik. Beklediðimiz esnada Ayýþýðý Sanat Merkezi müzik grubu Denize Ezgi de kýsa bir müzik dinletisi verdi. Çevredeki insanlarýn oldukça ilgisini çeken dinleti esnasýnda birçok insan pankartýn arkasýna geçerek eylemi sahiplendi. Bir süre bekledikten sonra ise havanýn da kararmasýyla meþalelerimizi tutuþturduk. Ve Cemevi’nin önüne doðru biri “Sivas Ne Ýlk Ne Son, Sivasý Unutma Unutturma yazýlý ve diðeri Sivas katliamýnda ölümsüzleþen aydýn ve sanatçýlarýn resimlerinin olduðu iki ayrý pankartla yürüyüþümüze baþladýk. Yürüyüþ esnasýnda sýk sýk “Sivasý Unutma Unutturma”, “Dün Maraþ’ta Bugün Sivas’ta Çözüm Faþizme Karþý Savaþta”, “Halkýmýz Saflara Hesap Sormaya”, “Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm”, “Þehit Na Mýrýn”, “Sivas’ýn Iþýðý

16

Yeni Evrede

Sönmeyecek”, “Kahrolsun Faþizm Yaþasýn Sosyalizm” sloganlarý atýldý. Eylemin mahalle halký tarafýndan sahiplenilmesi ve yürüyüþ esnasýnda da çevrede toplanan birçok insan tarafýndan alkýþlarla desteklenmesi ve eyleme katýlýmlarýn yoðun olmasý eylemde öne çýkan yönlerden biriydi. Cemevinin önüne gelindiðinde ise baþta Sivas’ta ölümsüzleþen aydýn ve sanatçýlar olmak üzere ölümsüzleþen bütün devrim savaþçýlarý için saygý duruþu gerçekleþtirildi. Saygý duruþunun hemen ardýndan Mücadele Birliði Platformu temsilcisi tarafýndan ortak olarak hazýrlanmýþ basýn metni okundu. Okunan basýn metninde sistemin AleviSünni çatýþmasý yaratarak halklarýmýzýn birleþik mücadelesini bölmek ve ezmek istediði, katliamýn kendini bilmez bir güruhun bir anlýk tepkisi olmadýðý bunun sistemli bir þekilde planlandýðý belirtildi. Ayrýca CHP, SHP, Atatürkçü Düþünce Derneði gibi devlet yanlýsý grup ve partilerin de yüzlerine maske takarak bugün sokaklara çýktýklarýna ve bu gruplarýn alevi halkýný kandýrdýklarýna da deðinilen açýklama, “Sivas’ýn hemen ardýndan Gazi katliamýyla karþý karþýya kaldýk. Bu yüzden Sivas katliamý, ne ilktir ne de sondur. Bu katliam sistemli bir politikanýn sonucudur. Yeni Sivaslarla, yeni Gazilerle karþýlaþmak istemiyorsak, bu katliamlara sessiz kalmamalý ve mücadelemizi ortaklaþtýrmalýyýz” denilerek sonlandýrýldý. Eylemimiz atýlan “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarýyla son buldu. Bir saate yakýn süren ve 150yi aþkýn kiþinin katýldýðý eyleme ÝHD ve DTP de

destek verdi. Kitlelerin devrimci eylemlere olan yoðun ilgisi ve bu yöndeki beklentilerinin ne kadar can alýcý olduðu, gerçekleþtirdiðimiz bu eylemle bir kez daha ortaya çýktý. Bu beklentilere cevap olacak tek bir þey vardýr o da devrimci eylemdir. ANTEP MÜCA DELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

ÇÖKÜÞE BÝR ADIM DAHA 2 Temmuz 1993... Tüm dünyanýn gözü önünde insanlýðýn yakýldýðý gün!.. Tarihi katliamlarla dolu olan bir devletin yeni bir katliama imza attýðý gün! Bizler Ýzmir Mücadele Birliði Platformu olarak 2 Temmuz, Perþembe günü Ýzmir Alevi Bektaþi ve Yöre Dernekleri Platformunun düzenlediði Sivas’ý anma mitingine katýldýk. “Sivas’ý Unutmadýk Unutturmayacaðýz Mücadele Birliði Platformu” pankartýmýzla katýldýðýmýz mitingde “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Sivas’ý Unutma Unutturma”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Kent AÞ. Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Devrim Ve Sosyalizm”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Yaþasýn KürtTürk Halklarýnýn Mücadele Birliði” sloganlarýný gür bir þekilde haykýrdýk. Saat 16.00’da Cumhuriyet Meydan’ýnda toplanýldýktan sonra

2 Temmuz

Gündoðdu Meydaný’na doðru yürüyüþe geçildi. Yürüyüþ sýrasýnda kontrol noktasýnda polisle eylemciler arasýnda gerginlik yaþandý. Gerginlik bittikten sonra Gündoðdu Meydaný’na girildi. Yaklaþýk 1000 kiþinin katýldýðý miting þiirler, basýn metninin okunmasý ve semah gösterisiyle devam etti. Coþkunun az olduðu miting semah gösterisi sýrasýnda kitlenin daðýlmasýyla erken sona erdi. Yoðun bildiri ve Mücadele Birliði dergisi daðýtýmýnýn yapýldýðý mitinge þu an halen eylemde olan Kent AÞ. iþçileri de destek verdi. 2 Temmuz 1993’te devlet Sivas’ta insanlarý yakýp yine kitleleri korkutma ve varolan toplumsal kalkýþý yok etmeye yönelik bir katliam gerçekleþtirmiþti. Bu katliamla ve daha önce gerçekleþtirdiði bir sürü katliamla kendi varlýðýný daha fazla sürdüreceðini zanneden burjuvazi çökmeye yönelik bir adým daha yaklaþmýþtýr. Burjuvazinin bu çöküþünü, yaptýðý hiçbir tutuklama, katliam, þiddet ve yok sayma engellemeyecektir. ÝZMÝR MÜCA DELE BÝRLÝÐÝ PLATFORMU

ARANIZDA OLMAK

Bir türkü vardýr hepimizin bildiði, ‘insanlarýn içindeyim seviyorum insanlarý’ diye. Ne güzel bir türkü deðil mi? Bu türküyü her zaman sevmiþimdir, her zaman dinleyesim gelir. Ama o türkünün deðerini ancak son birkaç hafta içinde tam olarak kavradým. En azýndan bana öyle geliyor. Ne güzel diyor türküde: “Hareketi seviyorum, düþünceyi seviyorum, kavgamý seviyorum kavgamý seviyorum…” Ýþte türkünün en güzel yeri, en can alýcý noktasý burada... Kavgamý seviyorum. Bu onurlu kavgada yer almak, yeterli olamasak da bir þeyleri yapabilmek çok güzel bir þey, ne mutluluk verici bir þey. Þunu belirtmeden geçemeyeceðim, kendimdeki eksikliklere ve yetersizliklere raðmen çevremdeki pek çok insa-

nýn devrimi ve sosyalizmi uzak dönemlerin hedefi, geleceðin eylemi sayýp her söyleneni büyük bir inançla reddetmesine ve hayal kýrýklýðýna uðratmalarýna raðmen eðer ben hala devrime ve Leninist Parti’ye daha büyük bir inançla baðlanýyorsam bilin ki bu sadece þundandýr; Kolektifimizin yarattýðý devrimci deðerler, ortaya koyduðu doðru politikalar, ilkeli duruþu ve devrim için gerçekten laf deðil iþ yapmasýndadýr. Hepinizi çok seviyorum. Aranýzda olmak benim için çok büyük bir gurur kaynaðý, büyük bir mutluluk kaynaðýdýr. Bu kolektifi yaratanlara ve onun için mücadele eden herkese yoldaþça sevgiler. Hepinizin emeðine yüreðine saðlýk. Ýz mir’den Genç Bir Leninist

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

17


İŞÇİ SINIFI EYLEMDE

Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

ORMAN ÝÞÇÝLERÝ FABRÝKA ÝÞGAL ETTÝ Þili’de Los Alamos’ta bulunan Horcones fabrikasý, 4 Temmuz günü taþeron firmaya baðlý yaklaþýk 250 kiþinin iþten çýkarýlmasý nedeniyle, 150 taþeron iþçi tarafýndan iþgal edildi. Ýþçiler fabrikanýn ana giriþini kapatarak yaklaþýk 8 saat boyunca hiçbir aracýn giriþine izin vermediler.

TEKSTÝL ÝÞÇÝLERÝ EY LEMDE Bangladeþ’in Savar bölgesindeki Ashulia tekstil fabrikasýnda Haziran’ýn son haftasý, iþçilerin ücret artýþý ve ödenmemiþ ücretlerin ödenmesi talebiyle greve gitmiþti. Talepleri kabul edilen iþçiler, 27 Haziran günü iþe döndüler. Ancak ayný gün grevlerde öncü olan üç iþçi ayný gün iþten çýkartýldý. Ve iþçiler arkadaþlarýnýn geri alýnmasý talebiyle yeniden greve baþlayarak fabrika sahiplerinden ikisini döverek cezalandýrdýlar; fabrika civarýndaki anayollarý trafiðe kapattýlar. Ardýndan güvenlik güçleri, Ansarlar adý verilen sivil çeteler ile birlikte iþçilere biber gazýyla saldýrdý ve iþçilerin taþlarla karþýlýk vermesi üzerine ateþ açan çeteler, 2 iþçiyi öldürdü. Grevci iþçilerin ölüm haberinin yayýlmasýyla birlikte çevre fabrikalardaki iþçiler de eylemlere katýlmaya baþladý. Ýþçiler fabrikayý bir buçuk saat boyunca iþgal ederek depolarý, kamyonlarý ve Ansarlarýn fabrika bahçesindeki barakalarýný ateþe verdiler. Ýþçilerin üzerine yeniden ateþ açýlmasý üzerine çýkan çatýþmalarda 40’tan fazla iþçi ve polis yaralandý. Burada yaralanan bir iþçi daha öldü. Bangladeþ iþçilerinin eylemleri üzerinde fazla etkiye sahip olmayan sendikalar, iþçilerin öldürülmesi üzerine tüm ülkede eylem kararý aldý. Eylemin üçüncü gününde baþkent Dakka yakýnlarýndaki ihracat üretim bölgesinde sabah saatlerinde toplanan binlerce iþçi eylem yaptý. Polisin yürüyüþ yapmak isteyen iþçilere plastik mermi ve gözyaþartýcý gazla saldýrdý ve yaklaþýk 100 iþçi yaralandý. Diðer iþçilerin de protestocu iþçilere katýlmasý ve Hamim Group üretim tesisinde üretimin normal þekilde devam ettiðinin öðrenilmesi üzerine, yaklaþýk 20 bin iþçi tesise doðru yürüyüþe geçti. Ýþçiler daðýlarak tesisi ateþ verdiler. 6 tekstil, kumaþ, yýkama fabrikalarý ve iki kumaþ deposunun ateþe verildiði ve bir çok araç yandý. Ýþçilerin yollarý da kesmesi nedeniyle de itfaiye ekipleri yanan fabrikalara saatlerce ulaþamadý.

GÜNEY AFRÝKA’DA ÝNÞA AT ÝÞÇÝLERÝ GREV DE Güney Afrika 2100’da Dünya Kupasý’ný aðýrlamaya hazýrlanýrken, Stadyum inþaatýnda çalýþan iþçilerin de üye olduðu Güney Afrika’nýn en büyük sendikalarýndan birisi olan Ulusal Maden Ýþçileri Sendikasý’nýn (NUM) 70 bin üyesi, 8 Temmuz’da %13’lük ücret artýþý talebi için greve çýktý. Sendikanýn %13 ücret artýþý istemine karþý patronlar %10 ile yanýt veriyor. Patronlar, 6 Temmuz günü grevin yasa dýþý ilan edilmesi için baþvurduklarý mahkeme, baþvuruyu reddetti. Ve 70 bin inþaat iþçisinin greve gitmesiyle birlikte, 2010 Dünya Kupasý için inþa edilen stadyumlarda iþ durmuþ oldu. 9 Temmuz günü, grevdeki iþçiler, baþkent Cape Town’da bulunan Green Point Stadyumu ve Durban’daki Moses Mabhida Stadyumu önünde eylem yaptýlar. Ýþçiler, grevi 2011’e kadar sürdürebileceklerini ifade ediyor. ÝNGÝLTERE’DE ÖÐRETÝM ÜYELERÝ GREVE HA ZIRLA NIYOR Üniversite ve Kolej Sendikasý (UCU) üyeleri, eðitim hizmetlerinde kesintiler, ücret indirimleri ve iþten çýkarmalara karþý bir dizi eylem yapmaya hazýrlanýyor. Manchester Kolej’deki UCU üyesi öðretim görevlileri 1 Temmuz günü greve gitti. Metropolitan Üniversitesi’nde (LMU) bulunan UCU üyeleri, yüzlerce kiþinin iþten çýkarýlmasýný önlemek üzere sürdürdükleri kampanyanýn bir parçasý olarak 2 Temmuz günü greve gitti. Londra’da bulunan Tower Hamlets Koleji ise 3 Temmuz’da grevde.

18

LÝMA’DA KA MU ULA ÞIM

ÝÞÇÝLERÝNDEN 24 SA ATLÝK GREV Peru’nun baþkenti Lima’da kamu ulaþým iþçileri, hükümetin trafik düzenleme yasasýna karþý 24 saatlik greve gitti. Yüzlerce eylemci þehrin ana caddelerini trafiðe kapatýrken, polisin iþçileri daðýtmak istemesiyle iþçilerle polis arasýnda çatýþmalar yaþandý.

GÜNEY KORE’DE SSANGYONG MOTOR GREVÝ DEVAM EDÝYOR Ssangyong Motor’da çalýþan sendikalý iþçilerin grevi devam ederken, iþçiler firmanýn Seul’un 70 km güneyindeki Pyeongtaek’te bulunan ana fabrikasý önünde eylem yaptýlar. Yüzde 51’i Çinli SAIC Motor’a ait olan otomotiv üreticisi, 1000’den fazla iþçiyi iþten çýkarma kararý almýþ, Kore Metal Ýþçileri Sendikasý (KMWU) üyesi iþçiler ise 27 Mayýs’tan itibaren greve çýkmýþlardý. Grevden bir gün önce ise, iþletme yönetiminin tuttuðu güvenlik görevlilerinin fabrikaya girmesiyle iþten atýlan iþçilerle güvenlik görevlileri arasýnda iki gün süren bir çatýþma meydana gelmiþti. KA NA DA’DA 4 BÝN BELEDÝYE ÝÞÇÝSÝ GREV DE Toronto’da yaklaþýk 24 bin belediye iþçisi greve gitti. Kanada Kamu Çalýþanlarý Sendikasý’na (CUPE) baðlý Yerel 79 ve 416 sendikalarýna üye iþçiler, toplu sözleþme görüþmelerindeki anlaþmazlýk sebebiyle greve çýktý.

G-8 PROTESTOLA RI BAÞLA DI G-8 protestolarý baþladý. 8 Temmuz’da Ýtalya’nýn L’Aquila kentinde yapýlacak zirve öncesinde gerçekleþtirilen protesto eylemlerinde eylemciler polisle çatýþtý. 4 Temmuz günü çýkan çatýþmada polis, Vicenzo’nun kuzeydoðusunda bulunan ABD askeri üssüne yürümek isteyen göstericilere karþý göz yaþartýcý gaz bombasý kullandý. Eylemcilerse hedeflerine ulaþmak için maskeler kullanarak polislere molotof kokteller attýlar Birçoðunu yoldan geçen insanlarýn oluþturduðu binlerce insan ABD askeri üssünün geniþletilmesini ve 8-10 Temmuz arasýnda Ýtalya’nýn ev sahipliði yapacaðý G-8 zirvesini protesto etmek için eyleme katýldý. 7 Temmuz günü de, Roma da yapýlan eylemlerde çýkan çatýþmada, 38 eylemci gözaltýna alýndý. Eylemciler yine yüzlerini kapatarak yollarý kapatýp, çöp bidonlarý ve araba lastiklerini ateþe verdi. Ayný gece yapýlan eylemlerde ise 50’ye yakýn gösterici Roma’nýn ana tren istasyonunu kapatýp, karakollarý taþladý. Protestolar çerçevesinde baþlatýlan üniversite iþgali, 8 Temmuz günü de devam etti. Haftanýn en büyük eylemi ise 10 Temmuz günü Cuma günü L’Aquila’da gerçekleþtirecek. ÞÝLÝ LA COÝPA ALTIN MA DENÝNDE GREV Santiago’nun yaklaþýk bin kilometre kuzeyindeki Atacama bölgesinde bulunan La Coipa altýn madeninde çalýþan iþçiler ücret artýþý talebiyle süresiz greve baþladý. Kanada’nýn en büyük üçüncü altýn üreticisi Kinross Gold yetkilileri, 8 Temmuz günü baþlayan grevin günlük 300 ons olan altýn üretimini durdurduðunu açýkladý. Greve 290 sendikalý iþçi katýldý. Þirket iþçilere %0,75 ücret artýþý öneriyor, ancak iþçiler %6.8 artýþ istiyor.

ÞÝLÝ’DE KA MU ÇA LIÞANLA RI DA GREV DE Þili’de kamu çalýþanlarý ücret artýþý talebiyle 9 Temmuz günü bir günlük greve gitti. Baþkent Santiago’da düzenlenen eyleme katýlan on binlerce kamu çalýþaný ise, çalýþma politikalarý nedeniyle hükümeti protesto etti. Greve yaklaþýk 70 bin kamu çalýþaný katýldý.

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

PERU’DA GENEL GREV


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði Peru’da 8 Temmuz günü gerçekleþtirilen ülke çapýndaki genel grevde binlerce Perulu yollarý keserek Baþkan Alan Garcia’nýn sermaye yanlýsý politikalarýný protesto etti.

CEZA YÝR’DE ARCELORMÝTTAL ÝÞÇÝSÝ GREV DE ArcelorMittal isimli uluslararasý çelik þirketinin Cezayir’deki baðlý kuruluþu ArcelorMittal Annaba’da 7 bin çelik iþçisi ücret ve çalýþma koþullarýnda iyileþtirmeler talep ederek greve çýktý. AFP’nin haberine göre þirketin El Haidar fabrikasý ve satýþ noktalarýndaki 7,200 iþçisi 6 Temmuz’dan bu yana grevde. Þirketle görüþmeleri sürdüren 8 kiþilik komitenin 4 üyesi de açlýk grevinde. Cezayirli çelik iþçileri ücretlerinde ve çalýþma koþullarýnda iyileþtirmeler istiyor.

ÝRLANDA’DA ELEKTRÝK TEK NÝSYENÝ ÝÞ BIRAK TI Hükümet ve iþverenlerin durgunluk bahanesiyle ücretlerde indirime gitmek istemesine karþý elektrik sektörü’nde on bin teknisyen iþ býraktý. Ýrlanda ekonomisinin durmasýyla birlikte, Ýrlanda sermayesi, iþçi ücretlerinde ve maaþlarýnda kesintilere gitmeye çalýþýyor. 6 Temmuz günü baþlayan greve yaklaþýk 10.500 sözleþmeli elektrik teknisyeni katýldý. Grev ve grevle ilgili eylemler, Dublin Havaalaný çevresindeki inþaat alanlarýndan Intel gibi þirketlere ve en büyük futbol stadyumuna dek yayýldý. Ýrlanda’nýn en büyük sendikalarýndan birisi olan SIPTU (Hizmetler, Sanayi, Profesyonel ve Teknik Çalýþanlar Sendikasý) elektrikçileri desteklediðini açýkladý ve greve katýlma sinyali verdi.

KOCA ELÝ’NDE A RIZLILILAR HER AK ÞAM EY LEM YA PIYOR Kocaeli’nde 1999 depreminde evleri yýkýlan halk için, Irak Devleti tarafýndan hibe edilen deprem konutlarýndan, mahalle halkýnýn çýkarýlmasý ve bürokratlarýn yerleþtirilmesi için yapýlan baskýlarý halk protesto etti. Olayý 32 gündür çadýr kurarak protesto eden Arýzlýlýlar, 10 Temmuz günü ise, “artýk her akþam saat 22.00’de yürüyeceðiz” kararý aldý. Çoðunluðunun kadýnlardan oluþan mahalleliler, Irak deprem konutlarý çevresinde “Baskýlar bizi yýldýramaz”, “Halk düþmaný bürokrat istemiyoruz”, “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek” sloganlarýný atarak yürüdü. Yürüyüþün ardýndan yaptýklarý açýklamada, “Site müdürünün yetkilerini kötüye kullandýðý için görevden alýnmasýný, haksýz ve hukuksuz, konutlarda depremzede olmadýðý halde ikamet etmekte olan bütün bürokrat ve memurlarýn tahliyesini, tapu sicil iþlemlerinin gerekli yasal düzenlemeler ile geçekleþtirilmesini, konutlar inþa edilirken harcanan paralarýn ne þekilde harcandýðý ve tasarruf edildiðinin araþtýrýlmasýný, kendi sitelerini kendiler yönetmeyi ve site müdürünü kendileri seçmeyi” talep ettiklerini dile getirdiler. Irak Deprem konutlarýnda yaþayan bir kadýn, 28 Haziran günü AKP Ýl Kongresi’nde yaþadýklarýný dile getirdi. Seslerini Baþbakana duyurmak isterken daha kapýdan girmeden polis saldýrýsýna uðrayarak yere düþtüðünü ve baygýnlýk geçirdiðini söyledi. PA RA GUAY’DA ÖÐRETMENLERÝN EY LEMLERÝ Paraguay Eðitimciler Federasyonu (FEP) üyesi iki bini aþkýn öðretmen, ülkenin Asunción bölgesinde ücretlerinde %5 artýþ talebiyle süresiz greve baþladý. Grevciler ve destekçileri kentte bir yürüyüþ yaparak grevi baþlattýlar.

KOCA ELÝ’NDE BELEDÝYE ÝÞÇÝLERÝNE POLÝS SALDIRISI Kocaeli Büyükþehir Belediyesinde örgütlü olan Belediye-Ýþ’e üye olan iþçilerin Hizmet-Ýþ’e geçirilmesine karþý 90 gündür mücadele eden Belediye-Ýþ Sendikasý’na destek vermek için Türkiye’nin dört bir yanýndan Kocaeli’ne gelen Belediye-Ýþ Sendikasý temsilcileri, 2 Temmuz günü Büyükþehir Belediyesi önüne yürüyüþ yaptý. Büyükþehir Belediyesi önüne gelen iþçilerin belediye önünde basýn açýklamasý yapmak istemesi üzerine biber gazý ve coplarla müdahale eden polis, iki iþçiyi yaraladý. Yaklaþýk 1000 kiþilik grup polisin müdahalesi karþýsýnda tepkisini sert bir þekilde dile getirdi ve Salim Derviþoðlu Caddesi’ni yaklaþýk 1 saat trafiðe kapattý. Kapatýlan yolda iþçiler adýna açýklama yapan Ordu Þube Baþkaný, yapýlan saldýrýlara karþý Belediye-Ýþ’in asla yýlmayacaðýný belirterek, yaþananlarý kýnadý. Bu yapýlanýn bir uyarý eylemi olduðunu söyleyen sendikacýlar, eylemlerinin devam edeceðini söylediler. TA ÞERON FÝRMA NIN ÝÞTEN ÇIKARDIÐI TEMÝZLÝK ÝÞÇÝLERÝ EY LEM YAPTI Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi’nde taþeron Ceynak firmasý çalýþan 2 bin iþçiden 1200’ünü iþten çýkaracaðýný duyurunca temizlik iþçileri eylem

yaptý. 3 Temmuz günü Edirnekapý’da toplanan iþçiler buradan Büyükþehir Belediyesine yürümek istedi. Taþeron firma yetkililerinin yürüyüþe engel olmak istemesi üzerine iþçilerle yetkililer arasýnda tartýþma yaþandý ve yürüyüþten vazgeçen temizlik iþçileri oturma eylemi yaptý. Ýþ akitleri 7 Temmuz’da feshedilecek olan iþçiler, baþbakana da tepki göstererek, “akþam evimize ne götüreceðiz, çocuklarýmýz ne yiyecek, bunun hesabýný kim verecek” dediler. Ýþçiler haklarýný aramak için eylemlerine devam edeceklerini belirterek eylemi sonlandýrdý.

ÝÞÇÝLER, ERDOÐAN SA KARYA’YA GELMEDEN ÖNCE EY LEM YAPTI Toplu iþ sözleþmesinin baþarýsýzlýkla sonuçlanmasýnýn ardýndan iþçiler eylemlerini sürdürüyor. Ýþçiler, bu gün partisinin Sakarya il kongresine katýlmak için Sakarya’ya gelmesi beklenen Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’a seslerini duyurmak için eylem yaptý. Türk Harp Ýþ’e baðlý 60 kiþilik bir grup, Yenicami’de bulunan sendika binasý önünde basýn açýklamasý okudu. Açýklamayý iþçiler adýna okuyan Türk Harp Ýþ Sakarya Þube Baþkaný Orhan Avcý, 2009-2011 yýllarýný kapsayan toplu iþ sözleþmesi sürecinde Baþbakan Erdoðan’ýn ciddi ve yapýcý bir tutum izlemediðini söyledi. Verilen küçük zamlarýn yýl içinde eridiðini, ocak, þubat ve mart ayýnda aldýklarý maaþlarý yýl içerisinde alamadýklarýný vurgulayan Avcý “Kaldý ki vermiþ olduðunuz zammý SGK kesintisi ve vergilerle fazlasýyla geri alýyorsunuz. Yýllýk kazancýmýzdan ortalama 700 TL kesiliyor. SKG ve vergi kayýplarý da dikkate alýnarak enflasyon ve refah paylarýnýn eklendiði bir zam bekliyoruz” dedi.

250 BÝNÝ AÞKIN KA MU ÝÞÇÝSÝ 1 SA AT ÝÞ BIRAK TI Türk–Ýþ, 7 Temmuz günü, tüm Türkiye’de örgütlü bulunduðu iþ yerlerinde 1 saatlik iþ býrakma eylemi yaptý. 250 bini aþkýn iþçinin katýldýðý eylemlerde iþçiler hükümeti bir kez daha uyardýlar. Türk-Ýþ’in hükümet ile yürütülen Toplu Ýþ Sözleþmesi’nde (TÝS) anlaþma saðlanamamasý üzerine karar aldýðý 1 saatlik iþ býrakma eylemi, bugün yapýldý. Türk-Ýþ’in örgütlü bulunduðu bütün iþyerlerinde yapýlan iþ býrakma eyleminde hükümete, “Sesimizi duymazdan gelirsen greve çýkarýz” uyarýsýnda bulunuldu. KESK, DÝSK ve Hak-Ýþ’in de desteklediði eylemlerde iþçiler, sabah saatlerinde iþyerlerinin önünde toplandýlar. Basýn açýklamalarýnýn da yapýldýðý eylemlerde iþçiler iþe 1 saat geç baþlarken, hükümete taleplerini kabul etmesi çaðrýsýný yinelediler.

LÝMTER-ÝÞ, ÜCRET VE SOSYAL HAK LA RI ÝÇÝN YÜRÜDÜ Limter-Ýþ sendikasý üyesi Pendik Askeri Tersanesi’ne iþ yapan CHT firmasýna baðlý Ýnto Denizcilik taþeronuna karþý direnen 19 iþçi ile Tuzla Dearsan Tersanesi’ne baðlý Pozitif Denizcilik taþeronunda hak mücadelesi veren 9 iþçi, 8 Temmuz günü yaklaþýk 30 km’lik mesafeyi katederek Çalýþma Bölge Müdürlüðü’ne yürüdü. Ýþçiler, haklarýný gasp eden patronu Bölge Çalýþma Müdürlüðü’ne þikayet etti. Sabah saatlerinde Pendik Askeri Tersanesi önünden sloganlarla baþlayan yürüyüþe, yoldan araçlarýyla geçenler kornalar, alkýþlar ve zafer iþaretleriyle iþçilere destek verdi. Yürüyüþe direniþteki iþçilerin aileleri ve LimterÝþ yöneticileri destek verdi. Ýþçiler “Taþeron sistemi kaldýrýlsýn”, “Gemileri yaktýk geri dönüþ yok”, “Ucuz emek cenneti iþçilere cehennemdir” ve “Yaþasýn tersane direniþimiz” önlükleri ile E-5 Karayolu üzerinde yürüdüler. Yürüyüþ güzergahlarýndaki her durakta yaptýklarý eylemi anlatan konuþmalar yapan iþçiler, yürüyüþleri esnasýnda her yerde alkýþlarla karþýlandý. Kadýköy Ýskelesi’nde de iþçilerin vapur ücretlerini çevredeki halk karþýladý. Öðle saatlerinde Eminönü’ne ulaþan iþçileri, DÝSK Örgütlenme Daire Baþkaný, Tekstil-Sen Genel Sekreteri, Eðitim-Sen, UIDDER ve Tez KoopÝþ üyesi iþçiler karþýladý. Eminönü Ýskelesi’nden yürüyüþe devam eden iþçiler, Unkapaný’nda bulunan Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý Bölge Müdürlüðü önünde yürüyüþlerini tamamladý. Burada bir açýklama yapan Limter-Ýþ Genel Baþkaný Cem Dinç, Tuzla tersanelerinde yýllardýr sürdürdükleri mücadeleye dikkat çekti ve “Haklarýmýz için, adalet için, ölümlerin durmasý için yollara çýktýk” dedi. Eylemin gerçekleþtiði sýralarda Tuzla tersanelerinde bir iþ cinayeti daha yaþandýðýný kaydeden iþçiler, açýklamanýn ardýndan patronlarýn keyfi ve yasadýðý uygulamalarýna iliþkin hazýrladýklarý þikayet dilekçelerini Çalýþma Bölge Müdürlüðü’ne teslim ettiler.

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

19


Yeni Evrede

Fidel Diyor Ki

YA DARBE ÖLECEK YA DA ANAYASALAR

Latin Amerika ülkeleri anayasal düzen içerisinde tarihin en kötü mali kriziyle boðuþuyor. Nükleer silahlarla ilgili gündemlerle iliþkili olarak Moskova’ya gittiði zaman yaptýðý açýklamada Birleþik Devletler Baþkaný Barack Obama, Honduras’ýn tek yasal devlet baþkanýnýn Manuel Zelaya olduðunu belirtmiþti. Washington’da ise aþýrý sað kesim ile þahinler darbecilerin yasadýþýlýðýnýn kabul edilebilir düzeye çekilmesi için çeþitli manevralara baþladýlar. Bu tür giriþimlerin dünya kamuoyunda siyasi arenada yok oluþ anlamýna geldiði çok açýk. Zelaya 5 Temmuz günü ülkeye döneceðini açýkladýðýnda kuvvetle muhtemel ki halkýnýn maruz kaldýðý vahþi baskýya ortak olma sözünü yerine getirecekti. Dönüþ yolculuðunda Devlet Baþkanýna Birleþmiþ Milletler Genel Kurul Baþkaný Miguel d’Escoto, Honduras Baþbakaný Patricia Rodas, Telesur’a baplý basýn muhabirleriyle beraber toplam 9 kiþi eþlik ediyordu. Zelaya kesinlikle uçaðýn yere indirilmesini talep ediyordu. Biliyorum ki uçak Tegucigalpa’ya yaklaþtýðýnda Telesur televizyonu aracýlýðýyla yerden aldýðý bilgi sayesinde, kendisini havaalanýnda karþýlamak için gelmiþ olan muazzam kalabalýða askerler otomatik silahlarla saldýrmakta olduðunu öðrendi. Bu duruma gösterdiði ilk tepkisi Telesur televizyonu aracýlýðýyla olanlarý kýnamak ve bu saldýrýyý gerçekleþtiren ordu komutanlarýndan derhal saldýrýyý durdurmalarýný talep etmek oldu. Ayný komutanlara kesinlikle yere ineceðini bildirdikten sonra ise yüksek komuta heyeti uçak pistini engellere kapattýrýyor. Motorlu taþýt-

20

Mücadele Birliði

larla pist iniþe uygun olmayan bir hale sokuluyor. Devlet Baþkanýný taþýyan jet uçaðý alçak irtifada üç kez havaalanýnýn çok yakýnýndan geçer. Konunun uzmanlarý Devlet Baþkanýný taþýyan uçak gibi uçaklarýn çok hýzlý olmasý ve kýsa mesafede duramamalarýnýn pilotlar için en tehlikeli ve en zor durumu oluþturduðunu söylüyorlar. Uçak hýzýný düþürdükten sonra piste iniþ yapacaktýr. Bu yüzden bana göre Honduras’a dönme çabasý gerçekten cesaret isteyen bir denemeydi. Eðer anayasanýn ihlal edildiðini düþünüyorduysalar ve onu yargýlamak istiyorduysalar neden uçaðýnýn inmesine izin vermediler? Zelaya, sadece Honduras Anayasasý deðil Latin Amerika halklarýnýn kendi yöneticilerini seçme hakkýnýn da tehlikede olduðunu biliyordu. Bugün Honduras sadece darbecilerce iþgal edilmiþ bir ülke deðil, ayný zamanda Birleþik Devletler silahlý kuvvetleri tarafýndan iþgal edilmiþ bir ülkedir. Tegucigalpa’ya 100 km uzaklýkta olan ve Palmerola adýyla da bilinen Soto Cano’daki askeri üs, 1981 yýlýnda Ronald Reagan yönetiminin giriþimiyle yeniden hayata geçirilmiþ ve Oiver North tarafýndan Nikaragua’ya karþý düzenlenen kirli savaþta kullanýlmýþtýr. Burada Birleþik Devletler hükümeti El Salvador ve Guatemalalý devrimcilere saldýrýlar düzenleyecek ve binlerce insanýn ölmesine sebep olacaktýr. Burada konuþlanan Bravo Birleþik Görev Kuvveti üs arazisinin %85’ini kullanýyordu. Ýnternette yayýn yapan Rebelion sitesindeki 2 Temmuz 2009 tarihli yazýsýnda Eva Golinger “Darbenin Merkezindeki Honduras’daki Birleþik Devletler Askeri Üssü” baþlýðýný kullanmýþ. Yazara göre Honduras Anayasasý’nda ülkede yabancý bir ülke silahlý kuvvetinin bulunmasý yasaklanmýþ. Washington ile Honduras arasýnda imzalanmýþ anlaþma ise yüzlerce Birleþik Devletler askerinin burada konuþlanmasýnýn stratejik önemi olduðu için imzalanmýþ. 1954 yýlýnda imzalanan anlaþma Honduras’a yapýlacak olan askeri 143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

yardýmýn ön koþulu olarak dayatýlmýþ. Anlaþmada Birleþik Devletler’in buradaki askeri varlýðýný önceden haber vermeksizin geri çekebileceðine dair bir hüküm de bulunuyor. Soto Cano ayný zamanda Honduras Havacýlýk Akademisinin de merkezi. Honduras Silahlý Kuvvetleri’nin bir kýsmý burda Birleþik Devletler askerleriyle kaynaþýyor. Bu askeri üssün amacý nedir? Honduras’da Birleþik Devletlere ait uçaklarýn, helikopterlerin ve askeri birliklerin iþi ne? Hiç þüphesiz bütün bunlarýn amacý bunlarýn Orta Amerika’da kullanýlmasý. Uyuþturucu kaçakçýlýðýna karþý savaþta bunca silaha ihtiyaç olmadýðý aþikar. Eðer Devlet Baþkaný Manuel Zelaya görevine tekrar getirilmezse Latin Amerika’da bir darbeler dalgasý baþlayacak. Bölge ülkelerinin silahlý kuvvetlerindeki Birleþik Devletlerde doktriner eðitim almýþ olan, iþkencede uzman, psikolojik savaþý ve terör yaratmayý iyi bilen saðcý kesim harekete geçecek. Orta ve Güney Amerika’daki birçok sivil hükümetin otoritesi zayýflayacak. Bu bahsettiðim durumdan çok uzakta deðiliz. Askeri darbeciler Birleþik Devletlerin sivil hükümetinin onayýný alma peþinde deðiller. Bu durum ülkesinin imajýný düzeltmek isteyen Barack Obama gibi bir baþkan için çok olumsuz bir durum olacaktýr. Pentagon resmi olarak sivil hükümete baðlýdýr. Her þeye raðmen halen Roma Ýmparatorluðunda olduðu gibi lejyonerler imparatorluðun iktidarýný ellerine almadýlar. Zelaya’nýn verili durumda kendisini destekleyen sosyal güçlerin daðýtýlmasýna yönelik olarak yapýlan oyalama manevralarýný kabul etmesi düþünülemez. Yasadýþý olarak görevden uzaklaþtýrýlan Devlet Baþkaný iktidara dönmeyi istemiyor, sadece bir prensibi savunuyor, aynen Jose Marti’nin dediði gibi: “En ücra maðaradaki bir adil prensip, bir ordudan daha güçlüdür.” Fidel Castro Ruz 10 Temmuz 2009 18:15


HONDURAS DERSLERÝ

Yeni Evrede

Honduras

Mücadele Birliði

Honduras’ta geçtiðimiz ay meydana gelen askeri faþist darbe, sadece Latin Amerika ülkeleri devrimci hareketi için deðil ama dünya devrimci hareketi için de derslerle doludur. “Bir musibet bin nasihatten evladýr” der eskiler. Bu darbe, kendisinden gerekli dersleri çýkarmayý bilenler için iþte böyle bir “musibettir”. Çoðu kez, uluslarýn yaþamýnda ortaya çýkan dönüm noktalarý yýllarca tartýþýlan bir teorik sorunun çözümüne son noktayý koyar. Çünkü “teori gridir, yaþam aðacý ise yeþildir.” Bunu, teorinin deneme tezgâhý yaþamýn kendisidir þeklinde de okuyabiliriz. Þili’de 1973’ Allende’nin ve Þili emekçi sýnýflarýnýn baþýna gelenler iþte bu nitelikteydi. Seçimle iktidara gelen sosyalist Allende’nin faþist bir askeri darbe ile devrilmesi sosyalizme “barýþçýl geçiþ” tartýþmalarýna nokta koymuþ gibi oldu. Sosyalist Allende ise, CIA ve ABD ile sýký baðlara sahih ordusuna karþý önlem almamakla yaptýðý hatanýn cezasýný yaþamýyla ödemiþti. Okur bir önceki cümlede “barýþçýl geçiþ tartýþmalarýna nokta koymuþ gibi oldu” sözleriyle ihtiyatlý bir üslup kullandýðýmýzý fark etmiþtir. Bu yola baþvurmamýzýn nedeni þudur: Allende olayýndan sonra Türkiye sol hareketinde “barýþçýl” geçiþi kimse açýktan savunamaz hale gelmiþti. En reformist partiler bile, yasalcý konumlarýný “bu geçici bir taktik, yoksa biz de zora dayalý devrimi, illegal örgütlenmeyi savunuyoruz” sözleriyle açýklamaya çalýþýyorlardý. 1970’li yýllarda kitleleri aldatabilmek için reformistler “devrimci görünmek” zorunda kalýyorlardý. Aslýnda bu devrimci komünizmin reformizm karþýsýndaki zaferiydi. Ama bu, reformizmin bir düþünce akýmý olarak tarihe gömüldüðü, reformistlerin tüm düþüncelerinden vazgeçtikleri anlamýna mý geliyordu? Hayýr, bu anlama gelmiyordu. Onlar sadece yaþamýn kendi düþüncelerine vurduðu

aðýr darbe karþýsýnda bir adým geri çekilmiþ, uygun koþullar ortaya çýkana kadar kendi köþelerine sinmiþlerdi. Aradan uzun yýllar geçti. Toplumda ve koþullarda büyük deðiþimler meydana geldi. Gerçekte bu büyük deðiþim devrimci yönde olsa da, reformistler hafýzasýnýn unutkanlýðýna güvenerek aþýlmýþ, tarihin çöplüðüne atýlmýþ eski konularý tekrar gündeme getirdiler. Dünyadaki deðiþimi, kendi sýnýf uzlaþmacý, yasalcý düþüncelerinin tekrar piyasaya sürülmesi için uygun ortam olarak algýladýlar. Eski hastalýklar, toplumun devrimci dönüþüm için giderek olgunlaþtýðý bir sýrada tekrar canlanmýþtý. Sosyalizme “barýþçýl geçiþ” tezleri tekrar piyasaya sürülmeye baþlandý. Bu sefer bulduklarý örnek, Brezilya’nýn Lula’sýydý. Sosyalizmle uzaktan yakýndan alakasý olmasa da partisinin adýnda “iþçi” kavramýnýn olmasý onu “sosyalist” kabul etmeleri için yeterliydi. Burjuvaziyle sýnýf uzlaþmacý tezleri için dünyadan örnekler ihtiyaçlarý vardý ve bu örneði Brezilya çöplüðünde bulmuþlardý. Ýþte adýnda “iþçi” kavramý olan bir parti iktidara gelmiþti; “barýþçýl geçiþ”in mümkün olduðunu kanýtlamak için daha ne gereksindi! Arkasýndan, Latin Amerika’da, sol partilerin seçimle peþpeþe iktidara gelmesi iþtahlarýný iyice kabarttý. Önce Venezüella, arkasýndan Bolivya, Nikaragua, Honduras’ta sol iktidarlar seçimle kurulmamýþ mýydý? Brezilya’da zaten sol iktidar kurulmuþtu. Ýþte oluyordu, sol iktidarlar peþpeþe seçimle baþa geliyorlardý. Bu durumda kendilerinin yasalcý konumlarýnýn devrimci-doðru konumundan nasýl þüphe edilirdi! Dünya deðiþmiþti, koþullar deðiþmiþti! Eski marksist dogmalarla bir yere varýlamazdý, ya da marksizmi yeni koþullara uyarlamak lazýmdý vb vb. Oysa durum, kafalarýnýn acýnasý boþluðunu, çýðýrtkanlýkla örtmeye çalýþan bu zavallýlarýn hiç de yansýttýklarý gibi deðil. Birincisi,

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009

burjuvazi ve emperyalizme itirazý olmayan Lula ve partisine, burjuvazinin ve emperyalistlerin de itirazý sürmek katýksýz bir hilekârlýktýr. Ýkincisi, Venezüella’da gördük, burjuvazi ve emperyalistler, seçimle baþa gelen demokratik bir hükümete, sýnýf savaþýný son mantýðýna kadar götürmeden, yani iç savaþa baþvurmadan, meydaný býrakmayacaklardýr. Venezüella’da bugün emekçi sýnýflar ile burjuvazi arasýnda bazen alttan alta, bazen de açýktan açýða süren bir iç savaþýn varlýðýný kim inkâr edebilir? Ya da böyle bir savaþý kim görmezlikten gelebilir? Venezüella böyle de Bolivya çok mu farklý? Bolivya burjuvazisi ve emperyalistlerin Morales’i devirmek için ne planlar içinde olduklarýný, Morales’in onlarý ancak þimdilik durdurabildiðini bilmiyor muyuz? Ve son örnek Honduras! Honduras’da Amerikancý faþist ordunun sermaye sýnýfý ve emperyalist tekellere karþý bazý önlemler almaya çalýþan Zelaya’yý bir darbe ile devirmesi bize þunu bir kez daha göstermiþtir:emperyalist güçlerin ve iþbirlikçi tekelci sermayenin deðil sosyalizmi kurmaya çalýþan, bazý demokratik önlemlere baþvuracak bir iktidara dahi tahammülü yoktur, olamaz. O halde Honduras deneyiminden çýkarýlacak ilk ders þudur: Sosyalizme yönelen ya da halkýn gerçek çýkarlarýna uygun demokratik önlemleri almaya gerçekten istekli bir iktidar, ilk iþ olarak burjuvazinin ve emperyalist sermayenin direnç noktalarýný kýrmak zorundadýr. Bu amaçla alýnmasý gereken önlemlerin ilki, burjuva ordu ve polis teþkilatýnýn daðýtýlmasý, devletin eski kurumlarýnýn daðýtýlarak yerine gerçek demokratik kurumlarýn oluþturulmasýdýr. Çünkü burjuva sýnýfýn demokratik iktidarlara karþý direniþ için kullanacaðý araçlarýn baþýnda ordu ve polis dâhil, eski devlet kurumlarý geliyor. Ýkincisi, demokratik bir iktidar, eðer bur-

21


Yeni Evrede

Honduras

Mücadele Birliði

juvazi ve emperyalist sermaye tarafýndan devrilmek istemiyorsa derhal emekçi sýnýflarýn, yoksul halkýn silahlý gücüne dayanmalý; bu gücün oluþturulmasý iþine giriþmelidir. Çünkü demokratik iktidarlar ancak silahlanmýþ halkýn gücüne dayanýlarak güvence altýna alýnabilir. Çünkü böyle bir iktidar bu güce dayanarak iç savaþý kazanmanýn hazýrlýklarýný yaparak ve her alanda halkýn çýkarlarý için hep ileriye giderek ayakta kalabilir. Üçüncüsü ve belki de en önce yapýlmasý gereken þey, burjuvazinin ve emperyalist sermayenin ekonomik gücünü kýracak önlemlerin alýnmasýdýr. Bu konuda tereddütlü davranan bir iktidar emekçi sýnýflarýn desteðini alamayacaðý gibi faþist bir darbe ya da baþka biçimlerde yýkýlmaktan kurtulamaz. Zeleya’nýn durumu buna bir örnektir. Halkýn silahlý gücünü örgütleyecek ve ona dayanacak yerde anayasal masallarla, referandumla uðraþan Zeleya, ekonomik gücü kýrýlmamýþ, orduyla baðlarý olduðu gibi kalmýþ, iþbirlikçi sermaye ve emperyalist sermayenin organizasyonuyla devrilmiþtir. Askeri faþist darbenin ar-

KENT AÞ. ÝÞÇÝLERÝNE DESTEK ZÝYARETÝ

Onlar korkuyorlar Yalýn ayak gezen çocuklardan korkuyorlar Onlar korkuyorlar 90 yaþýndaki nenemden korkuyorlar Onlar korkuyorlar Aþý, iþi, ekmeði, onuru için mücadele eden Kent AÞ. iþçisinden korkuyorlar Onlar korkuyorlar, korku var gözlerinde Öfke var nasýrlý ellerde, öfke var karasabanda Öfke var çatlak tabanda, öfkeli ana yüreði öfkeli Kent AÞ. iþçisi…

Böyle haykýrýyor Kent AÞ. iþçileri. Eylemlerinin ikinci ayýný geride býrakan Kent A.Þ. iþçileri her geçen gün daha bilenmiþ öfkeleriyle ve zafere daha yakýn bir þekilde mücadelelerini sürdürüyorlar. Bizler Ýzmir Mücadele Birliði olarak 2 Temmuz günü toplu bir þekilde Kent AÞ. iþçilerine destek ziyareti gerçekleþtirdik. DÖB ve Mücadele Birliði flamalarýmýzla gittiðimiz destek eylemi “Kent AÞ. Ýþçileri Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak”, “Savaþa Savaþa Kazanacaðýz” sloganlarýyla baþladý. Ýþçilerin yanýna yetiþtiðimizde onlar da bizi sloganlarla karþýladý. Daha sonra iþçi temsilcisi eylemin genel süreciyle ilgili bilgi verdi bize. Ýþçi temsilcisi, eylemleri baþarýya ulaþýncaya kadar mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini söyledi. Söyleþi devam etti. Mücadele Birliði olarak her zaman yanlarýnda olacaðýmýzý ifade ettik. Daha sonra Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri Atölyesinden arkadaþlar ‘Tersane’ ve ‘Onlar ki’ adlý oyunlarýný sergiledi. Tiyatrolarýn bitiminden hemen sonra bir Kent AÞ. iþçisi de ‘Onlar Korkuyorlar’ þiirini okudu. Son olarak sloganlarýmýzý tekrar haykýrdýktan sonra destek ziyareti sona erdi.

22

Ýz mir Mücadele Birliði Platformu

kasýndaki gerçek güçler bunlardýr. Bu güçlerin izni, onayý ve desteði olmadan faþist generallerin böyle bir harekete giriþeceðini düþünmek saflýktan öte bir þeydir. Öte yandan, ekonomik gücünü, orduyla, polisle, bürokrasiyle baðlarýný korumuþ sömürücü bir sýnýfýn egemenliðinin yýkýlmasýna sessiz sedasýz katlanacaðýný, direniþ göstermeyeceðini düþünmek de ayný anlama gelir. Fidel’in “Honduras’taki faþist darbe baþarýya ulaþýrsa sýra Latin Amerika’nýn diðer demokratik iktidarlarýna gelecek” þeklindeki uyarýsý boþuna deðildir. Fidel, burjuvazinin ve emperyalist sermayenin egemenliðinin yýkýlmasýna nasýl bir direnç göstereceðini; bunlarýn bir iç savaþa baþvurup son þanslarýný da denemeden sahneden çekilmeyeceklerini en iyi bilenlerdendir. Ama Honduras’taki askeri faþist darbe, reformistlerin barýþçýl geçiþ hayallerini suya gömmek gibi bir sonucu da oldu. Sosyal reformistlerin deðil ama emekçi sýnýflarýn bu dersi akýllarýnda tutacaklarýndan kuþku yok.

TAYAD’LI AÝLELERE SALDIRI

Karataþ Kadýn Cezaevi’nde hükümlü olarak bulunan Güler ZERE’ye yaklaþýk 2–3 ay önce kanser teþhisi konmuþtu. Kanser ilerledi. Hayati tehlike boyutlandý. Bu aþamadan sonra Güler ZERE Balcalý Hastanesi mahkum koðuþuna kaldýrýlmýþ ve birkaç operasyon geçirmiþti. Adli Týp tarafýndan cezaevi koþullarýnda kalmasý uygun deðildir raporuna raðmen tahliye edilmeyen Güler ZERE halen Balcalý Hastanesi mahkum koðuþunda tutulmaktadýr. TAYAD’lý Aileler Güler ZERE’nin tahliye edilmemesini protesto etmek amacýyla 10 Temmuz Cuma günü Balcalý Hastanesi önünde oturma eylemi baþlatmýþtý. Ýçlerinde Güler ZERE’nin babasýnýn da bulunduðu TAYAD’lý Aileler oturma eyleminin 3. günü olan 13 Temmuz Pazartesi günü polisin biber gazlý saldýrýsýna uðradý. “Rektörlük rahatsýzlýk duyuyor, pankartý indirin yoksa biz zorla indireceðiz” denerek önce uyarýlan aileler daha sonra saldýrýya uðramýþ ve ellerinde bulunan döviz ve pankartlara el konulmuþ. Yapýlan bu saldýrýyý protesto etmek için ayný gün saat 14.00’da Balcalý Hastanesi önünde bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Mücadele Birliði okurlarýnýn da destek verdiði basýn açýklamasýnda “Güler Zere’ye Özgürlük”, “Hasta Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn” sloganlarý atýldý. Okunan basýn açýklamasý “Bu talebimize 3 gün içinde saldýrý ile cevap verenler tahliye talebimize haftalardýr cevap vermiyor. Bu ülkede saldýrýlar için bu kadar ani ve haksýz karar alanlar insani taleplerde nasýl oluyor da bugüne kadar süren bir bürokrasi uygulayabiliyor. Bu saldýrý insaný düþünmeyen bir zihniyetin yapabileceði bir saldýrýdýr. Bizler saldýrýlara, baskýlara raðmen Güler Zere’ye özgürlük demeye devam edeceðiz” sözleri ile sona erdi.

143. Sayý / 15 - 29 Temmuz 2009




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.