Yeni Evrede
Başyazı
Mücadele Birliði
DEVRÝMCÝ ETKÝNLÝÐÝ ÖNE ÇIKARMAK
B
Sömürücü güçlerin beklentilerini boþa çýkartmanýn, ezilen ve sömürülen kitlelerin devrimci etkinliðini harekete geçirmekten baþka yolu da yoktur. Devrimci etkinlik en geniþ emekçi kitleleri birleþtirip harekete geçirdiði gibi örgütsüzlükten ileri gelen kendine güvensizliklerini ortadan kaldýrýr. Yýðýnlarýn devrimci etkinliðine dayanmadan, devrimci etkinliðin çeþitli biçimlerine baþvurmadan bir baský ve sömürü toplumu olan burjuva toplum devrilemez.
azý halklar kapitalizme karþý örgütlülükleriyle kendilerini gösterirler; bazý halklar ise devrimci etkinlikleriyle öne çýkarlar. Bir halkýn iyi örgütlenmiþ olmasý, ona eski toplumu devirmede güçlü bir konum kazandýrýr. Yeni toplumun kuruluþu sýrasýnda ise ileri bir noktadan baþlamýþ olur. Halk kitlelerinin yaygýn ve ileri örgütlülük düzeyine ulaþmasý kapitalizmin geliþmesine, sýnýf mücadelesinin seyrine, sýnýflar iliþkisinin nesnel durumuna, sosyalizmin yaygýnlýðýna ve çeþitli tarihsel süreçlere baðlýdýr. Ancak çeþitli ülkelerin koþullarý ve tarihsel geliþimi ayný deðildir. Baskýnýn çok yoðun olduðu, iþçi sýnýfý ve halk kitlelerinin büyük engeller ve yasaklamalarla iç içe olduðu, faþizmin bir devlet biçimi karakterini aldýðý ülkelerde yýðýnlarýn örgütlenme düzeyi genellikle daha zayýftýr. Bu ülkelerin somut þartlarýný gözardý eden oportünizm ve onun olgunlaþmýþ hali olan reformizm iktidar mücadelesinden önce en geniþ kitlelerin örgütlü olmasýný bekler. Dýþ koþullarýn, yaþamýn bizim dýþýmýzda geliþmesi, sistemin iç çeliþkilerinin keskinleþmesi ve bir devrimi zorunlu hale getirmesi onun görüþlerini fazla etkilemez. Bu geliþme karþýsýnda görüþlerini gözden geçirip kitlelere öncülük edecek konuma gelmek yerine halk yýðýnlarýnýn örgütlülük düzeyi yetersiz diye devrimden uzak durma tercih ediliyor. Oysa ki tekelci kapitalizmin toplumda egemen olmasýyla birlikte, sýnýflar mücadelesinin devrimci niteliði belirgin olarak ileri çýkar. Ýþçi sýnýfý temsilcilerinin yapmasý gereken þey yýðýnlarýn devrimci hareketinin hedefine ulaþmasý için onu yönlendirmektir. Ýþçi sýnýfý örgütlenmesi zayýf olsa da devrimci etkinliðiyle geniþ halk kitlelerini 144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
kendi etrafýnda birleþtirebilir ve devrimi gerçekleþtirebilir. Devrimci etkinliðini yoðunlaþtýran halklar devrimci istemlerini daha kýsa sürede yaşama geçirirler. Yirminci yüzyýlýn toplumsal devrimleri halklarýn devrimci enerjisi ve devrimci etkinliði harekete geçirilerek baþarýya ulaþmýþtýr. Devrimci halk kitleleri iktidarý ele geçirdikten sonra, elindeki iktidar gücüne dayanarak ve devrimin yarattýðý etkiyi sonuna kadar kullanarak geniþ kitleleri birleþtirip örgütlerler. Bu kuralýn dýþýnda yapýlmýþ bir devrim gösterebilir miyiz? Emekçi kitlelerin ortak çýkarlarý etrafýnda birleþmesi ve örgütlenmesini, istemlerinin yaþama geçirilmesini onlara yalnýzca devrimci bir iktidar verebilir. Yalnýzca devrim en geniþ kitleleri birleþtirebilir. Savaþa sýnýrlý bir örgütlenmeyle girenler devrimci etkinlikleriyle kendilerinden yana olmayan durum ve koþullarý aþabilirler. Engelleri aþmasýný ve sonuç alýcý konuma gelmesini saðlayacak olan kesinlikle devrimci etkinliktir. O zaman burjuvazinin kitlelerin örgütsüzlüðünden beklediði sonuçlar boþa çýkartýlmýþ olur. Sömürücü güçlerin beklentilerini boþa çýkartmanýn, ezilen ve sömürülen kitlelerin devrimci etkinliðini harekete geçirmekten baþka yolu da yoktur. Devrimci etkinlik en geniþ emekçi kitleleri birleþtirip harekete geçirdiði gibi örgütsüzlükten ileri gelen kendine güvensizliklerini ortadan kaldýrýr. Yýðýnlarýn devrimci etkinliðine dayanmadan, devrimci etkinliðin çeþitli biçimlerine baþvurmadan bir baský ve sömürü toplumu olan burjuva toplum devrilemez.
3
Yeni Evrede
Başyazı
Halklarýn devrimci etkinliðine dayanmak, onu güçlendirmek ve geliþtirmek yerine sýk sýk kendi kof örgütlenmesine atýfta bulunanlar kitlelerin devrimci etkinliðiyle karþý kaþýya gelirler kaçýnýlmaz olarak. Farklý sýnýflarýn maddi yaþamdan kaynaklý karþýtlýklarý zorunlu olarak derinleþir. Çatýþmalar karþýtlýklarýn geliþimine baðlý olarak derinleþir ve þiddetlenir. Halk yýðýnlarý mücadelesinin devrimci biçimler almasý, sýçrama göstermesi ve yükselmesi oluþmuþ olan nesnel durumun bir sonucudur. Devrim mücadelesi kapitalizmin ekonomik yýkýmý ve sýnýf karþýtlýklarýnýn iyice belirginleþmesine baðlý olarak büyüyen bir tempoyla ileri çýkar. Devrimin büyüyen geliþimini karþýlayacak bir konuma gelmek yerine o büyük devrimci hareketi kendi geri çizgisine çekmeye çalýþanlar devrimin kendi geliþi tarafýndan aþýlýrlar. 4
Mücadele Birliði
Büyük halk yýðýnlarý egemen güçlerle olan savaþýmýný koþullara göre þu veya bu biçimie baþvurarak kendi lehlerine çevirebilirler. Devrimci bir halk devrimci etkinliðin verdiði güçle örgütlenmedeki zayýflýklarýný, yetersizliklerini, örgütlenmede karþýlaþtýðý engelleri aþmanýn daha iyi yol ve biçimlerini bulur. Böylesine devrimci bir etkinlik gösterebilen bir halk kendi faaliyetlerini çok daha çabuk örgütler. Devrimci görüþler ilk baþlarda zorunlu olarak az sayýdaki insan tarafýndan benimsenir. Bu ayný zamanda, bir ülkedeki iþçi sýnýfý hareketinin evrimiyle ilgili bir durumdur. Devrimci düþünceler sýnýf mücadelesinin geliþimiyle birlikte geniþ yýðýnlarýn düþüncesi haline gelir. Ýþçi sýnýfýnýn baðýmsýz politik örgütlenmesi de böyle bir yol izler. Ýlk baþlarda sýnýfýn hem bilinçli hem kararlý devrimci kesimi örgütlenir, giderek yeni kitleleri kendine çekerek büyür. Komünist partisi nitelikli devrimci yapýsýyla kendi dýþýnda çok daha geniþ emekçi yýðýnlarý yönlendirir. Komünist partisi bu görevini karþýsýna çýkan bir dizi güçlüðü yenmeden yerine getiremez. Bizde iþçi sýnýfýnýn örgütlenmesi yüzyýl boyunca sürekli olarak yasak, baský ve saldýrýya uðradý. Tüm bu saldýrý ve baskýlar bugün daha yoðun bir biçimde uygulanýyor. Bundan yaklaþýk kýrk yýl önce devrimci anlamda ilk örgütlenmeler ortaya çýktýðýnda devrimci örgütler geniþ deðil dar yapýlanmalar olarak hareket ettiler. Komünist devrimci örgütlenme daha sonraki yýllarda belli bir geniþleme göstermekle birlikte yine de Lenin’in sözünü ettiði devrimciler örgütü konumunu sürdürmüþtür. Bizdeki durum Avrupa’yla karþýlaþtýrýldýðýnda arada belli farklar olduðu görülecektir. Avrupa’da iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz politik örgütlenmesi uzun bir yasal çalýþma koþullarýna göre þekillenmiþtir. Bizde devrimci sýnýf örgütlenmesi Avrupa’dan farklý olarak devamlý biçimde sermayenin ve faþist devletin baskýsý altýnda mücadele yürütmek durumunda olmuþtur. Bizde daha sýnýrlý, dar bir örgütlenmeye karþýn örgütlü komünist mücadele son derece militan, en zor koþullara dayanýklý ve pratiðin içinde çelikleþmiþ olarak varlýðýný sürdürmüþtür. Böylesine sýnýrsýz özveri ve savaþým yeteneði yýllarca sürmüþtür. Bizdeki, halklarýn belirgin olarak daha ön planda olan, devrimci etkinliðidir. Mücadele her zaman kitlesel olmamýþtýr, ancak 144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
devrimci nitelikte geliþmiþtir. Faþizm ve sermayenin aðýr terörü altýnda olan kitlelerin kapitalist düzene olan tepkilerini her an sokaða dökülerek göstermeleri beklenemez. Böyle zamanlarda devlet güçleriyle açýk kapýþmaya daha az insan katýlmýþtýr; eylemlerin kitleselliði deðil ama devrimci yönü aðýr basmýþtýr. Harekete geçmeyen insanlarý zaman içinde eyleme geçiren de eylemlerin devrimci niteliði olmuþtur. Sermayenin ve faþist devletin emekçilerin örgütlenmesinin önüne getirdiði sayýsýz yasal ve fiili engeller emekçi halklarýn devrimci etkinliðiyle aþýlmýþtýr. Kapitalist toplum ve kapitalist devlete karþý verdiði devrimci sýnýf mücadelesiyle emekçi kitleler dünyadaki devrimci halklar arasýnda bir yer edinmiþtir. Kürt halký yýllarca süren devrimci mücadelesiyle devrimci bir halk olarak bölgede ve dünyada kendini kabul ettirmiþtir. Halklarýn devrimci etkinliðine dayanmak, onu güçlendirmek ve geliþtirmek yerine sýk sýk kendi kof örgütlenmesine atýfta bulunanlar kitlelerin devrimci etkinliðiyle karþý kaþýya gelirler kaçýnýlmaz olarak. Farklý sýnýflarýn maddi yaþamdan kaynaklý karþýtlýklarý zorunlu olarak derinleþir. Çatýþmalar karþýtlýklarýn geliþimine baðlý olarak derinleþir ve þiddetlenir. Halk yýðýnlarý mücadelesinin devrimci biçimler almasý, sýçrama göstermesi ve yükselmesi oluþmuþ olan nesnel durumun bir sonucudur. Devrim mücadelesi kapitalizmin ekonomik yýkýmý ve sýnýf karþýtlýklarýnýn iyice belirginleþmesine baðlý olarak büyüyen bir tempoyla ileri çýkar. Devrimin büyüyen geliþimini karþýlayacak bir konuma gelmek yerine o büyük devrimci hareketi kendi geri çizgisine çekmeye çalýþanlar devrimin kendi geliþi tarafýndan aþýlýrlar. Devrimci halk yýðýnlarý mücadelesi henüz iktidarý ele geçirecek düzeye gelmediyse de, bu yönde büyük bir ataða kalkmýþtýr. Gelinen durumda ne burjuvazi eskisi gibi yönetebiliyor, ne de kitleler eskisi gibi yaþamak istiyor. Her sýnýf durumu kendi lehine deðiþtirmek için bütün gücünü savaþ alanýna sürüyor. Hangi açýdan bakýlýrsa bakýlsýn mevcut durumun deðiþeceði açýktýr. Ezilen ve sömürülen yýðýnlar, devrimci etkinliðini yoðunlaþtýrarak, savaþ alanýndan zaferle çýkar ve iktidarý ele geçirir.
C.DAÐLI
Yeni Evrede
Dünya
Mücadele Birliði
SÝNCAN OLAYLARI
M
VE G-8
eðer ne çok sevmeyeni varmýþ Çin’in Türkiye’de! Boy boy faþist partiler ve besleme tosuncuklar sokaklarda konvoylar oluþturdular. Bu sefer bahane Sincan olaylarýydý. Gazeteler bu faþist güruhu aþka getirmek için en iðrenç yalanlarý tespih taneleri misali sýraladýlar. Bu iþin þampiyonluðunu Hürriyet yaptý. Basýnýn amiral gemisi olmakla övünen bu gazete, misyonuna uygun olduðunu, bunu hak ettiðini kanýtladý ve trafik kazalarý sonrasý, çekilen pek çok fotoðrafý “iþte katliam belgesi” çýðýrtkanlýðýyla manþetten duyurdu. Servetini kara borsadan ve daðýttýðý rüþvetten elde ettiði adeta övünülerek duyurulan bir gerici kadýný “Uygurlarýn anasý” ilan ettiler. Bu kadar iðrenç yalanlarla dolu bir kampanya zor görülür. Estirilen fýrtýnanýn etkisinde kalan kimi reformist çevreler Sincan olaylarýnýn solun bir sorunu olmasý gerektiðine dair vaazlar vermeye baþladýlar. Yaratýlan tantana yeterli olmadý ve “esir Türkleri kurtarma” günlerini hatýrlayan Recep Tayyip Erdoðan vitesi büyüterek olaylara bir “soykýrým” yakýþtýrmasý yapýverdi. Son vites dizginlerinden boþanan bu þoven kampanyadan anlaþýlýyor ki Türk egemenler, Gürcistan savaþý sýrasýnda komþusu Rusya’ya karþý takýnmaktan çekindiði tavrý, bu kez Çin’e karþý göstererek emperyalist efendilerine geçmiþi unutturmaya çalýþýyor. Bir bakan “boykot” lafýný aðzýna alacak oldu, lafý aðzýna týkadýlar. Çünkü her zaman olduðu gibi siyasi nutuklarýnda mangalda kül býrakmayan burjuva yöneticiler, ekonomik açýdan Çin’den yapýlan ithalatýn Türkiye için önemini biliyorlardý. O ucuz Çin mallarý olmasaydý, bu kadar yoksulluk içinde yaþayan kitlelerin bir patlama noktasýna varmasý kuþkusuz daha hýzlý olurdu. Ýþte bu varolan çeliþki nedeniyle, en iðrenç yalan kampanyalarýnýn yürütüldüðü basýnda, olaylarýn ardýndaki gerçeði görmeye çalýþanlarýn düþünceleri ister istemez yer buluyor.
Olay larýn Perde Arkasý Sözünü ettiðimiz yazarlardan biri Enis Berberoðlu. Kampanyanýn en iðrenç yalanlarla devam ettiði günlerde bu yazar, köþesinde, Sincan olaylarýnýn perde arkasýna dair, þu son derece yerinde tespitleri yazabiliyordu. Ýþin doðrusu, ayný nedenleri Leninistler sýralamýþ olsa, eminiz tüm ortalama sol burun kývýrýrdý. Ama bu kez gerçekler, bir burjuvanýn kaleminden dökülüyor, ortalama solun çok daha ciddiye alacaðý kesin. Enis Berberoðlu’nun konuya iliþkin 11 Temmuz tarihli yazýsýný olduðu gibi aktarmak yararlý olacak: “SÝNCAN’ý yerel etnik çatýþma boyutundan küresel ölçeðe çýkartýrsak... ABD, tarihinin en ciddi ekonomik krizini yaþýyor. Ýflaslarý, iþsizliði önlemek için durmadan para basýyor. Amerikan para biriminin deðer kaybý kaçýnýlmaz görülüyor. Ama iþe bakýn ki, ABD Dolarý dünyanýn rezerv para birimi. Merkez Bankalarý kasalarýnýn üçte ikisi dolarla dolu. Son günlerde, “Dolar rezerv para olmasýn” diyenler çoðaldý. Dolar rezervi en yüksek ülke kim biliyor musunuz? Çin.
1.3 trilyon dolardan fazla rezervi olduðu tahmin ediliyor. Ayrýca Çin, ABD tahvili satýn alarak faizi düþük tutuyor. Karþýlýðýnda Çin, ABD’ye ucuz mal satarak istihdam saðlýyor. Çin geçen ay Rusya ile buluþtu, yeni rezerv parayý tartýþtý. Zirvede yeni paranýn adý bile konuldu: “Þio”. Dün baþlayan G-8’de dolarýn tahtýnýn sarsýlmasý iþten deðildi. Ama Sincan’da olaylar patladý, Çin’in karizmasý çizildi. G-8’e hareketinden önce Çin Dýþiþleri Bakan Yardýmcýsý açýklama yaptý. “Dolar uzun yýllar ana rezerv para birimi olacak” dedi. Hiçbir hayat milyarlarca dolarla bile ölçülmez. Ancak bu dünyada, para için çok cinayet iþlenir.” Faþist basýnýn amiral gemisinin önde gelen yazarý, bu satýrlarý ruhunun derinliklerindeki son vicdan kýrýntýsýyla mý kaleme aldý yoksa ekonomik olarak Çin’den ithalata baðýmlý olmanýn tutsak ruh haliyle mi, bilinmez. Sonuçta bozuk saat günde bir kez olsun doðru zamaný gösteriyor. Estirilen þoven fýrtýnanýn ortasýnda düþüncesi felç olanlara, bu kez burjuva saflardan bir uyarýcý geldi.
Her Fýrtýnada Eðilenler Sosyalizmin hatalý, eksik ve kimi zaman korkunç sonuçlara yol açan yanlýþ uygulamalarý, dünya proleter hareketinin her dönem baþ aðrýsý olmuþtur. Ve her seferinde emperyalist-kapitalist sistem bu hatalarý bire bir milyon katarak öyle iðrenç biçimlerde kullanmýþtýr ki -bu sayede kendi pisliklerini örtmek istiyordu- , yaratýlan fýrtýna karþýsýnda devrim cephesinin zayýf unsurlarý hep eðilip büküldüler. Sincan olaylarýný faþist tosuncuklarla ayný aðýzdan protesto eden bir reformist, “Çekoslovakya iþgaline karþý çýkmalýydýk, Miloseviç’e dur demeliydik” diye baþlýyor sözüne. Bu iþin bir sonu yok. Ama varacaðý yer belli: Burjuvazinin kucaðý. Sosyalizmin ya da iyi-kötü onun adýna hareket edenlerin yaptýðý hatalardan, kuþkusuz, dünya proletaryasý sorumlu deðildir. Yapýlanlarý eleþtirmek baþka, yaratýlan tantananýn bizi burjuva saflara sürüklemesine izin vermek ise bambaþka bir þeydir. Saðlam karakterlilik devrimci hareketin omurgasýdýr, her rüzgârda eðilen omurgayla devrimin zaferine ulaþýlamaz. Saðlam karakter, ne doðuþtan gelir ne de gökten zembille iner; onun temelli politik ilkelerdir. Leninizmin ulusal soruna dair en önemli ilkelerinden biri de, gerici karakterli ulusal kalkýþmalara destek vermemektir. Sincan-Uygur’da Çin’e karþý yükseltilen hareketin nasýl gerici karakter taþýdýðýný görmek için, yukarýda E. Berberoðlu’nun sýraladýðý gerçekleri bilmeye dahi gerek yok. Bu hareketin gerici karakterini, bu hareketin dünya çapýndaki sözcülerine ve destekçilerine bakarak anlamak bile mümkün. Bir baþka açýdan Sincan olaylarý, Türk tekelci sermayesine uzunca bir süredir hasretle bekledikleri bir fýrsat sunuyordu. Sokaklar uzun bir süredir devrimci kitlelerin ayak sesleriyle sarsýlýyordu, sokaðýn efendisi devrimdi. Kaldýrým taþlarýndan yasalar çýkýyor, barikatlardan oylamaya sunuluyor, burjuvaziden taviz üzerine taviz kopartýyordu sokaklar. Buna raðmen, karþý-devrimin toplumsal cephesi suskun, moralsiz, geliþmeleri izlemeye mahkûm bir felçli gibiydi. Fakat nasýl ki bu yýlýn baþýnda Filistin sorunuyla ilgili olarak, karþýdevrimci güruhlar sokaklarý doldurduysa bu kez “soydaþ katliamý” söylencesiyle sokaklar dolduruldu. Görünen o ki karþý-devrim cephesi, durum karþýsýnda kendi argümanlarýna yeterince taraftar bulamýyor; ancak sorunlarý “ithal” ederek canlý kalmaya çalýþýyor. Karþýdevrim dýþarýdan kendisine kan takviyesi yapacak denli mecalsizken, sol adýna onlara karþý çýkanlar, ne budalaca bir iþ yaptýklarýnýn farkýndalar mý?
144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
5
Yeni Evrede
Güncel
Mücadele Birliði
NABUCCO, GÜLEN CEMAATÝ, TSK: BÝR GARÝP ÇORBA
S
on günlerin moda tartýþmasý þu: Gülen cemaati AKP yardýmýyla devleti ele geçiriyordu ve bu yolda polis teþkilatýný kullanmaktaydý: TSK ise bu gidiþe izin vermiyordu. Bir anda ortalýk polis-TSK çatýþmasýna dair en rafine tezlerle toz duman oldu. Tekelci gündemin tartýþmalarýnda, kendini illa ki bir tarafa beðendirme peþindeki pek çok sol kesim de, her zaman olduðu gibi, tatlý suda balýk avlamayý ne kadar sevdiklerini gösterme fýrsatý buldular. Oysa avlayan deðil, avlanan oldular. Kendi iç çatýþma ve çeliþkilerini maniple ederek, toplumda kendine yandaþ toplama konusunda artýk oldukça ustalaþtýðý görülen tekelci sermaye için, böyle her ortaya atlayan sazanlarý avlamak elbette hiç zor olmadý. Hatýrlanacaðý üzere bu tartýþma, Genel Kurmay Baþkaný Ýlker Baþbuð’un “TSK’ya karþý asimetrik bir psikolojik harekât var” sözleriyle alevlenmiþti. Bizim cenahýn “külyutmaz”larý, oltadaki bu yemi alýp, çorap söküðü gibi teoriler ürettiler. Hepsinin ortak kanýsý, bir ordu devleti-polis devleti çatýþmasýnýn yaþandýðýna iliþkindi. Ýyi ama, TSK’yý politikadan dýþlamaya çalýþtýðý iddia edilen hükümetin, hemen her önemli adýmý askere danýþmadan atmadýðýný görmek için, alim olmaya gerek yok. Ama zaten, tekelci sermayenin faþist politik egemenliðinin kurumlaþmýþ iþleyiþini bilenler için söz konusu tartýþma yeterince saçmaydý. Tüm bunlara raðmen, ateþ olmayan yerden duman çýkmaz tabirine uyarak, neden TSK’nýn kuyruðuna basýlmýþ gibi canhýraþ baðýrdýðýný ve hemen sonra bu yüksekten konuþmalarýn neden býçak gibi kesilmiþ olduðunu deðerlendirmekte yarar var. Çünkü görünen o ki; Ortadoðu’da tüm taþlarýn yerinden oynadýðý bir geliþme aþamasýna varýlmýþtýr ve bu aþamada Türkiye yerini-konumunu belirlemek konusunda büyük açmazlar ve çeliþkiler içindedir. Bu açmazlarýn egemenlik katlarýndaki yankýsý, zaten devrimin baskýsýyla yeterince zayýflamýþ siyasi iktidar üzerinde, tahmin edilenden daha büyük olmaktadýr.
6
Ortadoðu’da Deðiþen Manzara
Bölgenin dengelerini sarsan en önemli olaylardan biri, kuþkusuz, Ýran halkýnýn þimdilik bastýrýlmýþ görünen isyanýdýr. Ortadoðu’da son derece önemli siyasi ve kültürel etkisi bulunan Ýran’daki her deðiþim bölgeyi baþtan sona etkileyen bir potansiyeli her zaman barýndýrmýþtýr. Nitekim yaþanan halk isyaný, bölgede Ýran’a benzer þeriat hükümetleri üzerinden kadirimutlak ilan edilen tüm gerici-burjuva egemenlikleri tehdit etti. Dahasý, dünyanýn belki de en yoðun silahlanmýþ halk kitlelerinin bulunduðu bu barut fýçýsýna, devrimin bahar havasýný üfledi. Hamas-Hizbullah gibi, burjuva düzenin adýna silahlý halk güçlerini gerici kapanlarda hapseden gruplar için alarm zilleri çalmaya baþladý. Buna ek olarak, emperyalist dünya, hiç beklemediði bu geliþme karþýsýnda, bir anda kendini derin bir ikilem içinde buldu. Bir taraftan patlak veren isyanýn devrimci demokratik geliþmelere yol açmasýndan derin bir endiþeye kapýlýrken diðer taraftan da yükselen halk isyanýnýn gerici molla rejimini zayýflatýp daha iþbirlikçi bir hükümetin kurulabilmesi için bu isyandan sonuna kadar yararlanmaya çalýþtý. Bu da, Ýran’a karþý tavrýn sertleþmesini, bir takým yaptýrýmlarýn hayata geçirilmesi için uygun koþullarýn yaratýlmasýný saðladý. Ýsrail siyonist rejimine ait savaþ gemileri tarihte ilk kez Süveyþ Kanalýný geçerek Ýran açýklarýnda gezinmeye baþladý. Ýran’ýn tekelci gerici mollalarý doðrusu bu türden açýk tehditleri gökte ararken adeta yerde buldular. Çünkü Ýran’da bir halk isyanýný bastýrýp susturmanýn en kýsa yolu, Ýran emekçi sýnýflarýný ve ezilen halklarý ABD-Ýsrail tarafýndan açýk tehdit altýnda olduklarýna ikna etmektir. Yani bundan böyle gerici tekelci molla rejimi, emperyalizmin yükselen tehdit dolu söylemlerinin üzerine benzin dökecektir, yangýna adeta körükle gidecektir, ezilen, sömürülen kitlelerin içten içe devam eden isyanýný bastýrmak için bu “dýþ tehdit”i kullanacaktýr. Bu, sömürücü sýnýflarýn ezelden beri bilinen taktikleridir.
144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
Yeni Evrede
Güncel
Mücadele Birliði
Bir ayaklanmayý, bir isyaný, bir iç savaþý önlemek için dýþ sa- ðini kabul ettirebilmek konusunda, epeyce yol katettiði anlavaþlara baþvurmak; ya da en azýndan dýþ savaþ tehlikesi oldu- mýna geliyor. Susup oturmuþ olsa da, bu, Türkiye’nin yutabiðuna dair kitleleri inandýrmak. Koþullar da bu konuda molla- leceðinden daha büyük bir lokma. Çok deðil bundan birkaç ay önce Güney Kürdistan’da lara yardýmcý olacak cinsten. Çünkü emperyalistler ortaya çýkan durumdan daha iþbirlikçi bir hükümet için yararlanmayý milyarlarca dolarlýk yeni petrol sahalarý iþletmeye açýldý. Dünsonuna kadar deneyeceklerdir. Bu da bölgede Ýran’a karþý tica- yanýn sayýlý gazeteleri bu durumu okuyucularýna “yeni bir petrol devleti doðuyor” manþetleriyle duyurdular. Baþka bir deri ambargolar ve askeri tehditlerin artmasý demektir. Bu konuda en kritik ülke Türkiye. Þu günlerde Türkiye yiþle, bunun anlamý, dünyanýn en büyük güçlerinin gözleri aryönetici sýnýflarý, hamisi emperyalizme sadakatini göstermek týk Güney Kürdistan üzerinde demektir. Bu güçlerin özel bir ile son derece modern silahlara sahip Ýran karþýsýna askeri-si- korumaya alacaðý yeni bir devlet böyle doðdu. ABD, doðumu tüm dünyada adeta kutlanan bu petrol devyasi bir tehdit olarak dikilmenin tahmini zor tehlikeleri arasýnletini, Nabucco gibi boru hatlarý yardýmýyla doðrudan Avruda karar veremeyen bir konumdadýr. Kýsacasý Ýran’daki halk isyaný, dünyanýn en yoðun silah- pa’ya baðlamak istiyor. Ancak, Kürdistan gerçeðini kabul etlanmýþ bölgelerinde bir devrim baharýnýn rüzgârýný Çünkü görünen o ki; Ortadoðu’da tüm taþlarýn yerinden oynadýðý bir estirdi ve bu da, hem Ýran’a hem de tüm bölge ül- geliþme aþamasýna varýlmýþtýr ve bu aþamada Türkiye yerini-konumunu kelerine karþý emperyalist- belirlemek konusunda büyük açmazlar ve çeliþkiler içindedir. Bu açmazlakapitalist dünyanýn müda- rýn egemenlik katlarýndaki yankýsý, zaten devrimin baskýsýyla yeterince zahalelerinin acilen yoðunyýflamýþ siyasi iktidar üzerinde, tahmin edilenden daha büyük olmaktadýr. laþmasý ihtiyacýný doðurdu. mekte zorlanan Türkiye, bugüne dek ýsrarla sürdürdüðü neredeyse tüm isteklerinden vazgeçerek, 13 Temmuz’da Nabucco A lelacele Nabucco Ortadoðu’nun taþlarýný yerinden oynatan diðer geliþmeler imza törenine alelacele giriþti. Böylece, çok deðil, belki iki yýl ise Irak’ta yaþanýyor. Þimdiden söylenebilir ki Irak artýk bö- sonra baðýmsýz bir taraf olarak bu projeye girmesi mümkün lünmüþ ancak bu durumu henüz resmiyet kazanmamýþ bir ül- Güney Kürdistan’ý dýþta býrakmýþ oldu. Ya da kendini bununkedir. ABD iþgal kuvvetlerini geri çektikçe bu gerçek daha net la kandýrýyor. Çünkü daha imzalar kurumadan, Güney Kürdisortaya çýkmaktadýr. Hâlihazýrda ABD’nin her sözünü iki etme- tan’daki rezervler hesaba katýlmadan Nabucco’nun iþlemeyeyen Maliki ve çevresindekilerin, ülkeden ABD askeri çekil- ceði yorumlarý geldi. Ayný günlerde Uluslararasý Kriz Grubu’nun bir raporu dikten sonra yüzünü Ýran’a çevireceðini herkes biliyor. Sünni dün ya basýnýna düþtü, nasýl bir tesadüfse... Bu rapora göre GüAraplar ise, bizzat ABD tarafýndan silahlandýrýlan egemen olduklarý bölgelerde resmen bir devlet otoritesi gibi davranan ney’de halk ve yöneticilerin, Irak’ýn bölünmesi durumunda Türkiye ile birliðe hazýr olduklarý iddia ediliyordu. Adý geçen güçleriyle, bu bölgeleri korumaya kararlý görünmekteler. ra poru yazan grubun, emperyalist mali sermayenin en seçkin En çarpýcý ve bir o kadar ciddi bir hazýrlýk ise, Kürt yönetimince gerçekleþtiriliyor. Daha þimdiden baðýmsýz bir anaya- kiþilerinden oluþtuðu gözönünde tutulursa, bu “birleþme” arsa hazýrlandý, geçen haftalarda Meclis tarafýndan kabul edildi zusunun, Kürt halkýndan çok ABD tarafýndan empoze edildive son adým olarak halkoyuna sunulmasý kaldý. Bu anayasada, ðini rahatlýkla söylememiz gerekir. Kýsaca, ABD ve AB, Ýran’a karþý daha sert yaptýrýmlar ve Kürdistan bölgesi içinde Kerkük ve Musul eyaletleri de yer alGü ney Kürdistan’ý korumaya almak, hatta Gülen cemaati gibi, makta. Görünen o ki Güney Kürdistan halký, bölünmüþ bir Irak gerçeðini çoktan kabul etti ve baðýmsýz bir ülke olma yo- burada oldukça etkili Nurculuk tarikatý yoluyla halký gericileþtirmek gibi konularda Türkiye’yi sýkýþtýrmaktadýr. Bunun, orlunda ciddi ve somut adýmlarý atýyor. ta vadede, bir federasyon dayatmasýna varacaðýný tahmin eden Sözkonusu anayasa giriþimine ABD’nin karþý çýktýðý söylense de Talabani ve Barzani gibi iþbirlikçilerin ABD’nin izni Türkiye ise, içten ve sessiz bir ayak direme yoluna baþvuruve onayý olmadan -býrakýn bir anayasayý- herhangi bir karar- yor. Kuþkusuz, eðer bir yanda ekonomik krizlerin olaðanüstü nameyi bile hazýrlayacak ne güçleri vardýr ne de cesaretleri. Manzara gün gibi ortadadýr. Ýþgal kuvvetlerinin çekilmesiyle, hareketlendirdiði iþçi sýnýfý ve öbür yanda alabildiðine öfke ABD, elinde yalnýzca Güney Kürdistan’ýn kalacaðýný pek iyi dolu örgütlü Kürt halk hareketinin muazzam baskýsý olmasaybiliyor. Ve bu gerçeði, en baþta Türkiye’nin egemenlerini ka- dý, Türk tekelci sermayesi, bu çok ciddi politik dönüþümleri, az çok uzun döneme yayýlan tasfiyeler yoluyla gerçekleþtirebul etmeye alýþtýrýyorlar. bi lecekti. Ama iþte bu muazzam baskýdýr ki, her ciddi politik Türkiye tekelci sermayesi, baþka bir zaman olsa üzerinde hamasetle tepineceði kuþkusuz Güney Kürdistan anayasasýný, dönüþümü, tekelci egemenlik saflarýna düþen bir havan merneredeyse tam bir sessizlikle karþýladý. Bu konuyu gündeme misine çeviriyor. Bu yüzden birileri kuyruðuna basýlmýþ gibi taþýmaya niyetli çevreler, TSK nezdinde susturuldu. Bu da, baðýrýp dururken, diðerleri “tasfiye, tasfiye” diyerek tempo tuABD’nin Türk egemen sýnýfýna baðýmsýz bir Kürdistan gerçe- tuyor. 144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
7
Mücadele Birliði
26 Haziran 2009 Cuma gece yarýsý TMBB’de iþ yasasýna eklenen bir hükümle “Özel İstihdam Bürolarý aracýlýðý ile geçici iþ iliþkisi kurulabilmesi” yasalaþtý. Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakaný Ömer Dinçer’in “amele pazarýnda kamyonlarýn arkasýna doldurulan iþçilere çözüm” diye sunduðu yasa, özünde yýlardýr fiilen uygulana gelen bir sömürü biçiminin yasalarla güvence altýna alýnmasýna ve varolan sömürünün daha da artýrýlmasýnýn önünün açýlmasýndan baþka bir þey deðil. Yapýlan düzenleme ile yýllardýr özellikle temizlik, inþaat, turizm gibi hizmet sektörüne ucuz ve geçici iþçi saðlayan “Danýþmanlýk Bürolarý” adý altýnda faaliyet yürüten aracý firmalarýn faaliyetlerini bütün sektörleri kapsayabilecek þekilde geniþletebilmelerinin ve hemen her alanda var olan taþeron iþçi çalýþtýrýlmasýnýn yasallaþtýrýlmasýný saðlýyor. Yani bugün sanayide, tarýmda ve daha birçok alanda burjuvaziye istediði zamanda, ihtiyacý olan süreyle, istediði kadar iþçiyi mümkün olan en düþük ücretle satan ve bu satýþtan hiçte küçümsenmeyecek karlar elde eden çoðu eski iþçi “açýkgöz” taþeronlarla, ayný iþi “danýþmanlýk hizmetleri” adý altýnda yapanlarda güvence altýna alýnmýþ oluyor. Kuþkusuz sermaye sýnýfýnýn yasanýn bir an önce çýkarýlmasýnda bu denli ýsrarcý olmasýnýn tek nedeni halihazýrda iþleyen taþeron sistemi kayýt altýna almak, yani vergilendirmek deðil. Kendi çýkarlarýný tüm toplumun çýkarlarýymýþ gibi gösterme zorunluluðunun ustalaþtýrdýðý bir dille, bakýn TÝSK (Türkiye Ýþveren Sendikalarý Konfederasyonu) sözcüsü nasýl gerekçelendiriyor: “Geçici istihdam sayesinde Avrupa’da her yýl milyonlarca kiþiye istihdam yaratýlýyor. Ülkemizde hem ekonomik hem de sosyal alanda çeþitli katkýlarý olacak bu yasal düzenleme yoluyla yeni ve ilave istihdam imkanlarý yaratýlarak iþsizlikte azalýþ saðlanacak, özellikle ilk kez iþ arayan gençlerin ve kadýnlarýn iþ gücü piyasasýna dahil olmasýnýn yolu açýlacaktýr”. Þimdi de Özel Ýstihdam Bürolarý aracýlýðý ile Avrupa’daki milyonlarca iþçiye ne kadar istihdam yaratýlabildiðine, iþsizliðe nasýl çözüm bulunduðuna bakalým: Uluslararasý Çalýþma Örgütü’nün 1997’de imzaya açtýðý ve 2000 yýlýnda yürürlüðe giren Özel Ýstihdam Bürolarý Avrupa’da göçmen iþçilerin, özellikle de gençlerin ve kadýnlarýn Avrupa burjuvazisi tarafýndan daha fazla sömürülmesinin yolu olarak formüle edilmiþti. TÝSK’in “ÖÝB ile Avrupa’da her yýl milyonlarca kiþiye istihdam yaratýlýyor” dediði uygulama ile Fillandiya’da ÖÝB’na baðlý iþçilerin üçte ikisi bir yýldan az çalýþabiliyor. Fransa’da ÖÝB çalýþanlarýnýn ortalama çalýþma süreleri yýlda 1.5 hafta, Britanya’da beþ iþçiden sadece biri 18 ay çalýþabiliyor. Belçika’da ÖÝB çalýþanlarýnýn üçte biri bir yýlda 30 gün-
8
ÖZEL ÝSTÝHDAM BÜROLARI
Yeni Evrede
Emek
den az çalýþýyor. Bir yýlda çalýþýlan süre ortalamasý Norveç’te üç hafta, Lüksemburg’da 3 ay, Almanya’da bir ay olarak biliniyor. Ancak belirtilen sürelerde iþ bulabilen göçmenlerde dahil Avrupa ülkeleri vatandaþlarýnýn büyük bir çoðunluðu 25 yaþ altý gençlerden ve kadýnlardan oluþuyor. En kötü koþullarda, sosyal güvenlik ve sendikal örgütlülükten yoksun çalýþýyorlar. Alýn size iþsizliðe çözüm! Mantar gibi çoðalan Ýstihdam Bürolarýndan birine kaydýnýzý yaptýrýrsýnýz ve çaðrý beklersiniz. Ne zaman, ne kadar zaman çalýþtýrýlacaðýnýzý bilemeyecek olsanýz da, bir umut beklersiniz. Bir yýl içinde bir hafta dahi çalýþmýþ olmanýz adýnýzýn iþsizler hanesinden silinmesine yetecektir. Hem iþsizlik rakamlarý düþecek hem de asýl olarak sermaye sýnýfýnýn ihtiyaçlarýna cevap verilebilecektir. Peki nedir sermaye sýnýfýný son yýllarda çalýþma hukukuna iliþkin üst üste yeni düzenlemeler yapmaya zorlayan, gece yarýlarý meclisten torba torba yasa çýkartmaya zorlayan? Hatýrlanacaktýr; 2003 yýlýnda Ýþ Kanununda yapýlan deðiþikliklerle “esnek çalýþma” yasallaþtýrýlmýþ, bugün Özel Ýstihdam Bürolarýna ikame edilen iþçiyi en düþük ücretle, ihtiyaç duyulan zaman ve yerde çalýþtýrma hakký bizzat iþverenlere verilmiþti. 2006’da çýkarýlan SSGSS yasasý ile iþçi ve emekçilerin neredeyse tüm sosyal haklarý elinden alýnmýþtý, yine 2006’da Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile çalýþma yaþý ve emeklilik için gereken prim-gün sayýsý yükseltilmiþ emekli maaþlarý düþürülmüþtü, vb.. Þimdi de ÖÝB ile iþçi ve emekçilerin kuralsýz, güvencesiz ve belirsiz saatlerde çalýþtýrýlmasý yasallaþtýrýlýyor. TÜSÝAD, “bu yasa bir an önce yürürlüðe girmelidir” derken burjuvazinin bu ve benzeri yasalara olan acil ihtiyacýný þu þekilde açýklýyor: “Çalýþma hayatýný düzenleyen yasalarýn iþgücü piyasasýnýn ihtiyaçlarýna cevap verecek þekilde ele alýnmasý; istihdam geliþmesi ve uluslararasý rekabet gücümüz açýsýndan büyük önem taþýmaktadýr. Ýþ yerinin ve üretimin sürdürebilirliðini esas alan, çalýþma yaþamýnýn dinamizmiyle uyumlu yasal düzenlemeler toplumsal refaha katký saðlayacaktýr.” Bugün “çalýþma yaþamýnýn dinamizmi” sermaye açýsýndan, iþçiyi eskisi gibi tam gün ve sosyal haklarýyla birlikte istihdam etmeye izin vermiyor. Burjuvazi tekelleþmenin geldiði bu aþamada küresel ölçekte dev tekellerle rekabet edebilmek için muazzam boyutlarda sermaye birikimine ihtiyaç duyuyor. Ancak kapitalist sistemin içinde bulunduðu kriz, aþýrý sermaye ve meta birikimi burjuvaziye aþýrý sömürü ve aþýrý kar temeline dayalý kapitalist meta üretimini eskisi gibi kesintisiz sürdürebilmesine olanak tanýmýyor. Geçen Ekim ayýndan bugüne deðin baþta sana-
144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
Yeni Evrede
YAÞAMAK ÝLERLEMEKTÝR Emek
Mücadele Birliði
yi olmak üzere bir çok sektörde üretim ya tamamen durdu ya da belli aralýklarla sürdürülebiliyor. Örneðin otomotiv sektöründeki Renault, Fiat gibi büyük ölçekli üretim yapan fabrikalarda dahil bir çok fabrika iþçilerinin büyük bir kýsmýný iþten çýkartýp, kalan kýsmýný da 90 günlere varan ücretsiz ya da yarý ücretli izinlere göndererek istihdam edebiliyor. Bu koþullarda sermaye sýnýfý için yüksek maliyetli tüm istihdam yerine sadece ihtiyaç duyduðu sürelerde çalýþtýrmak üzere, sosyal güvenlikten yoksun düþük maliyetli, düþük ücretli iþ gücünün hazýrda tutulmasýný düzenleyen yasalar acil ihtiyaç durumundadýr. Sermaye sýnýfýnýn içinde bulunduðu çýkýþsýzlýða çözüm bulabilmek umuduyla çýkarýlan bir yasada iþsizlik sigortasý fonunun burjuvaziye aktarýlmasýný saðlayacak düzenleme oldu. 26 Haziran gece yarýsý çýkartýlan torba yasadan ÖÝB ile birlikte çýkan düzenleme uyarýnca burjuvazinin nicedir gözünü diktiði iþsizlik sigortasý fonunun dörtte üçü bütçeye ödenek kaydedilecek. Ýþçilerin ücretlerinden yapýlan kesintilerle birikmiþ 42 milyon TL sermaye sýnýfýna gelir olarak aktarýlacak. Burjuvazi ne zaman bu fonun kendi kullanýmýna açýlmasýnýn gerekliliðinden bahsetse “iþçinin parasýný sermayeye peþkeþ çektirmeyiz, yaðmalatmayýz!” nidalarýyla meydanlarý inleten konfederasyonlar yasalarýn meclisten geçiþini sessizlikle izlediler. Muhtemeldir ki, o günlerde yaklaþýk 300 bin kamu çalýþanýnýn toplu sözleþme görüþmelerinde yürütülen pazarlýkta hükümetin %3 zamdan %8’lere kadar çýkmasý formalite gereði de olsa seslerinin çýkmasýný engelledi. Alelacele çýkartýlan yasalar, alýnan “kriz tedbirleri” burjuvaziyi içinde bulunduðu durumdan kurtarmaya yetmiyor, yetmeyecek. Çünkü yaþanan kriz ne salt aþýrý üretim krizidir ne de tek baþýna finans krizidir. Bugün tüm toplumu yýkýma sürükleyen emperyalist-kapitalist sistemin çöküþ bunalýmýdýr. Kapitalizm, bir toplumsal sistem olarak geliþen toplumun, geliþen üretici güçlerin ihtiyaçlarýný karþýlayabilme, toplumsal geliþmeye denk düþecek biçimde üretimi örgütleyebilme yeteneðini çoktan yitirmiþtir. Üretimin gün geçtikçe toplumsallaþmasýna karþýn özel mülkiyetin tekellerde toplanýyor olmasý ve bu uzlaþmaz çeliþkinin en sonu bir avuç azýnlýk dýþýnda tüm topluma açlýk, sefalet içinde bir yaþam sürmesini dayatýyor. Kapitalist sistem bugün insanlýðýn geliþiminin, insanca yaþamasýnýn önündeki tek engeldir. Toplumsal üretimin çalýþabilir durumdaki tek bir bireyin bile dýþýnda kalmayacaðý biçimde yeniden örgütlenebilmesi bu engelin ortadan kaldýrýlabilmesine baðlýdýr. Ancak üretimin toplumsallaþmasýna uygun olarak mülkiyetin, tüm üretim araçlarýnýn, yaratýlan tüm zenginliðin toplumsallaþtýrýlacaðý bir baþka toplumsal sisteme geçildiðinde sadece iþçi ve emekçiler deðil tüm toplum yarýnýndan emin, yaþamsal kaygýlardan kurtulmuþ olarak yaþayacaktýr. Tarihsel geliþim bu yöndedir. Sermaye sýnýfý ne kadar çýrpýnýrsa çýrpýnsýn kapitalist sistemin çöküþünü, tarih sahnesinden silinip gitmesini engelleyemeyecektir. Burjuvazinin bu çöküþü engellemek, varlýðýný biraz daha sürdürebilmek için attýðý her adým, aldýðý her tedbir, çýkardýðý her sömürü yasasý kendi ayaðýnýn altýndaki topraðý oymaktan, içine düþeceði çukuru derinleþtirmekten baþka bir iþe yaramýyor, yaramayacaktýr.
Eskiden kalma alýþkanlýklar, bildiklerimiz, yaptýklarýmýz... hepsinden vazgeçmek ister miydik ya da vazgeçebilir miydik insanlýk yararýna? Vazgeçtik desek de kalmaz mýydý az da olsa tohumlarý eski alýþkanlýklarýn? Ýnsan hata yaparak öðrenir derler doðrularý, peki ya bu kadar insan hatalarýndan hiç öðrenmedi mi hala yanlýþ yapmaktaysalar? Öðrendiðimiz doðrular kime göre, neye göre doðruluk hükmünü sürdürür ya da baþkasýna göre yapýlan doðrular ne kadar doðru? Çeliþkiler içindeyse yaþamýmýzýn her aný nefes almak mý yaþadýðýmýzý gösteren? Bir bitkiden ne farkýmýz kalýr ki olduðumuz yeri korurken ya da öðrendiklerimizi taþýmazsak birilerine bir kitaptan ne farkýmýz kalýr tozlu kitaplýkta muhafaza edilen? Bildiklerimizi, öðrendiklerimizi hayata geçirmezsek ne anlamý kalýr öðrenmenin? Etrafýmýz çevrilmiþken tüm çirkinliklerle ve içimizdeki ‘ben’ duygusunun ufacýk tohumlarý filizlenmek için bir damla su beklerken baþarabilir mi insan, insan kalmayý? Yaþadýðýmýz yer, orada bulunan insanlar mý vermeli gelecek kararlarýmýzý? Nasýl ve nerede yaþadýðýmýz deðil önemli olan, yaþadýðýmýz yerde neler yaptýðýmýz hayata dair. Nereye gidersen git iki seçenek çýkarýr önüne hayat, ya bardaðýn dolu tarafýndan bakarsýn hayata ya da boþ, hiçbir þey deðiþtiremeyeceðini bildiðin halde. Dolu tarafýndan bakarsan iyimsersin, boþ tarafýndan bakarsan eðer aþýrý karamsar. Her zaman dolu tarafta olmak rahatlýk verecekse ve kapatacaksa gözlerini yanlýþlara, boþ tarafta olup bulunduðun yerin boþluklarýný doldurmak deðil midir iyi olan? Bardaðýn ne dolu tarafýnda olmalý insan ne de boþ ilerlemeli her þeye raðmen. Bozuk düzende yaþayan insanlarýn tabularý vardýr, her adýmda üzerine yaftalayabileceði ve onlar için önemli olan bitiþ çizgisine en önce kimin geldiði. Koþup birinciliðe varmak isteyenler varacak elbet, bizler sonradan belki de en son gelenlerden olacaðýz ve varýp geçeceðiz oradan, yol bitmeyecek bizler için. Onlarýn sonunu bilmem, bizim sonumuz aydýnlýk. Zafer günlerinde onlarýn ellerinde hiçbir þeyleri olacak, bizim ise insanlýk. Yaþamak Ýlerlemektir Bizler Ýçin Yaþamak Buradayým Diyebilmektir Ve Yaþamak Karanlýkta AYIÞIÐI’yla Yol Bulabilmektir.
144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
Ýz mir’den Mücadele Birliði okuru
9
ANLATILAN SENİN HİKAYENDİR
Yeni Evrede
Sokaklar
02/08/2009 ATV-Sabah Direnişi Sürüyor Mahkeme kararıyla grevleri 154. gününde durdurulan Atv-Sabah gazetesi ve dergi grubu grevcileri, Taksim’de eylemdeydiler. “Sabah-ATV grev sürüyor, dayanışma büyüyor / TGS” pankartı açan emekçiler, 6 haftadır önlerine kurulan polis barikatı nedeniyle yapamadıkları yürüyüşlerini bu kez gerçekleştirdiler. İstiklal Caddesi’ndeki yürüyüşe çevredeki insanlar alkışlarla destek verdi. Galatasaray Lisesi önünde yapılan basın açıklamasında “13 Şubat 2009’da basın tarihinde bir parantez açıldı. Gazeteciler, demokratik hakları, bağımsız haber yapma, haber alma hakkı için greve çıktı. 12 Eylül askeri darbesinden tam 29 yıl sonra herkesin imkansız dediği yerden yürümeye başladık. 10 kişiydik çoğaldık, binlere ulaştık. 17 Temmuz 2009’da yani grevimizin 154. gününde başka bir tarih yazıldı, ona malum tarih dedik. Hukukun eninde sonunda egemenlerin çıkarına işlediğini kitaplardan okumuştuk, mahkeme kapılarında daha açık öğrendik. ..... 169 gün önce bir parantez açtık ve o parantezi biz kapatacağız!” dendi. Yaklaşık 150 kişinin katıldığı eylem 8 Ağustos günü gerçekleştirilecek bir sonraki Cumartesi eylemine çağrı ile sona erdi.
27/07/2009 Alpagut Madencileri Grevde Türkiye Kömür İşletmeleri’nden özelleştirme ile özel sektöre geçen Çelikler Alpagut Dodurga Linyit İşletmesi’nde ücret anlaşmazlığı nedeniyle 200’e yakın işçi greve çıktı. Üç vardiyanın da ocağa inmemesi sonucu Alpagut Linyit’te dört gündür üretim tamamen dururken, işçiler zam taleplerinin kabul edilmemesi halinde grevin devam edeceğini bildirdiler. Çelikler Alpagut Dodurga Linyit İşletmesi’nde ‘acil’ hizmetler haricindeki tüm hizmetler durmuş durumda. 200’e yakın işçinin zam talebenin reddedilmesi nedeniyle greve çıktığı Alpagut’ta yangın çıkmaması, ocağın herhangi bir zarar görmemesi için tulumbacılar ve emniyetçilerden oluşan 2-3
10
Mücadele Birliði
kişilik ekip ocağa giriyor. Onun dışında ayak ekibi, baca ekibi, tamirciler ve yol ekibi işi bıraktı. IBM’de Direniş 5 yıl boyunca ücretlerine zam yapılmayan, 258 IBM Türk çalışanı, grev hakkı kazanabilmek amacıyla Türk-İş’e bağlı TezKoop- İş sendikasına üye oldu. İşçilerle patron arasında 26 Mart’tan bu yana yetki tartışması yaşanıyor. Çalışma Bakanlığı’nın başvuru sırasında 209 olan IBM çalışanının yaptığı başvuruyu kabul edip onaylamasının ardından IBM Türk yönetimi itirazda bulunarak konuyu yargıya taşıdı.
25/07/2009 STİL ve AĞ Tekstilde Mücadele Sürüyor Beylikdüzü’nde bulunan Pirinççiler Sanayi Sitesi’ndeki Stil Tekstil’de ücretlerini ve fazla mesai ücretlerini alamadıkları için direnişe geçen işçiler de 17 Haziran’dan bu yana mücadele yürütüyor. Ağ Tekstil’de çalışırken kriz nedeniyle işten atıldıkları gibi ücretlerini, mesailerini, kıdem ve ihbar tazminatlarını alamayan İşçiler ise, 25 Haziran’dan bu yana İkitelli’deki fabrika önünde kararlı bir şekilde hakları için mücadele etmekte.
SİNTER METAL Direnişi Dudullu Organiza Sanayi Bölgesi’nde 22 Aralık 2008’den bu yana işlerine geri dönmek için direniş başlattılar. İşten atıldıktan sonra işveren tarafından kıdem ve ihbar tazminatları ödenmeyen Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi işçiler, iş yerleri önünden mücadelelerini sürdürmeye devam ediyor. Açlık Grevindeki Futbolcuya Arkadaşlarından Destek 30 yaşındaki Mahir Kılıç, 3’üncü ve 144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
amatör ligde, 30 yaş üstü futbolcu oynatılmaması kararına karşı açlık grevi başlattı. Futbolcu arkadaşları da karara tepki gösterdi TÜRKİYE Futbol Federasyonu’nun statüsü gereği, 3’üncü ve amatör ligde, 30 yaş üstü futbolcu oynatılmamasına tepki göstererek açlık grevine başlayan, çeşitli kulüplerde futbol oynayarak geçimini sağlayan evli ve 1 çocuk babası Mahir Kılıç’a, birlikte top koşturduğu, aynı şekilde mağdur arkadaşları destek verdi. Kılıç’ı evinde ziyaret eden arkadaşları, federasyon yetkililerine seslenerek, 30 yaş sınırının kaldırılmasını istedi. Futbolculardan Okan Yücel, şöyle dedi: “Fatih Terim, bu uygulama ile gençlerin önünü açtıklarını söylüyor. Biz 30 yaşında emekliye ayrıldık. Terim’e sesleniyorum. O da istifa ederek, gençlerin önünü açsın. Biz karın tokluğuna top oynayıp, ailemizi geçindiriyoruz. Kendisi 240 bin TL maaş alıyor.” Geniş çaplı destek gördüğünü söyleyen Kılıç, “Herkesin ilgisine teşekkür ederim. Para yardımında bulunmak isteyenler de oldu. Ama benim amacım para değil. Benim gibi 30 yaş mağduru sporcuların sesini duyurmak. Biz futbola aşık insanlarız, bıraksınlar top oynamaya devam edelim. Kural değişene kadar açlık grevini sürdüreceğim” diye devam etti. 23/07/2009 Halkalı Kağıt Fabrikası’nda Grev Selüloz-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Halkalı Kağıt Fabrikası’nda işçiler, toplusözleşme görüşmelerinde patronun sıfır zam önerisine grevle yanıt verdiler. Grevlerinin 9. gününde olan işçiler, talepleri karşılanana kadar mücadele etmekte kararlılar. 70 kişinin çalıştığı Halkalı Kağıt Fabrikası’nda patronunun krizi gerekçesinin doğru olmadığını söylüyorlar. Ücretlerin 500 ile 700 TL arasında değiştiği fabrikada işçiler, ücretlerinin 800 TL olmasını istiyor. Selülozİş’in 2005 yılında ilk toplusözleşmeyi imzaladığı fabrika 24 saat durmaksızın çalışıyor. İşçiler greve çıkmadan önce de üretim tam hızıyla devam ediyordu. Grev yerine sabah işe gelir gibi gelip, akşam da iş çıkış saatine kadar bekleyen işçil-
Yeni Evrede
Sokaklar
Mücadele Birliði
er, yemeklerini ve çaylarını de grev yerinde hazırlıyorlar. İşçiler mücadelelerinde kararlı olduklarını belirterek “Eğer patron görüşme talep ederse bu saatten sonra 2009 yılını da kapsayan ücret zammı yeni teklifimiz olacak” diyorlar. Grevin, ücret zamları dışında işyerinde gördükleri hakaret ve tehditlere de bir cevap olduğunu, patronun greve çıkamayacaklar beklentisinin pervasızlığını arttırdığını belirttiler. Patronun krizi bahane ettiği, son dönemlerde işlerin açıldığı ortada iken bunu zamlara yansımaması tepkinin temel noktasını oluşturuyor. Grev öncesi günlük ortalama 400 ton kağıt sevkıyatı yapıldığı kimi zaman ise bunun 500 tonu bulduğu söyleniyor. DÜNYADAN...
01/08/2009 Fransýz iþçiler fabrikayý havaya uçurmaktan vazgeçtiler Fransa’da iflas eden otomotiv yedek parça üreticisi New Fabris’in iþçileri, hükümetin, ödenmesini istedikleri ekstra tazminatlarýnýn miktarýný artýracaðý sözü üzerine, fabrikayý uçuracaklarý tehdidinden vazgeçtiler. Ýþsizliðin yükseldiði Fransa’da, daha önce de iþçiler çalýþtýklarý yerlerin yöneticilerini rehin alma eylemleri yapmýþlardý. Fransa’nýn doðusunda bulunan Montceaules-Mines kentindeki Michelin lastik fabrikasýnda çalýþan yaklaþýk 50 iþçinin aralarýnda fabrika müdürünün de bulunduðu dört yöneticiyi Salý gecesi bir odaya kilitledikleri bildirildi. Michelin yönetimi geçen ay yaklaþýk 1000 iþçiyi iþten çýkaracaðýný açýklamýþtý.
24/07/2009 Güney Afrika Güney Afrika’nýn yoksul kasabalarýnda halk, iþsizlik, su ve barýnma yetersizliðini protesto etmek için sokaklara çýktý. Gösterilerin 1980’lerden bu yana görülen en büyük kitle hareketi olduðu belirtildi. Güney Afrika’da yaklaþýk bir milyon kiþi derme çatma barakalarda yaþýyor. Ülkenin güneybatýsýnda bulunan bölgelerde zaman zaman bazý dükkanlarýn yaðmalandýðý, bazý yollarýn bloke edildiði ve polis araçlarýnýn yakýldýðý ifade edildi. Gösterilerde yaklaþýk 100 kiþinin gözaltýna alýndýðý ve polisin ateþ açmasý sonucu ölenlerin bulunduðu belirtildi.
Güney Kore Ülkenin kuzeybatýsýndaki Pyeongtaek kentinde bulunan Ssangyong Motor fabrikasýnda, fabrikayý iþgal eden iþçiler iþgalin dördüncü gününde polise direnmeye devam ediyor. Ýþçiler boya bölümünü iþgal etmeye
devam ederken, polislerin fabrikaya 50 metre uzaklýktaki konumlarýný koruduklarý bildirildi. Polisin iþgalci iþçilere helikopterlerle ve panzerlerle kimyasal bir sývý püskürttüðü bildirildi. Kimyasal sývýnýn tiner bazlý göz yaþartýcý gaz olduðu ve iþçilerin derilerinde ciddi hasar meydana geldiði ifade ediliyor. Ciltte yanma ve soyulmalara neden olan kimyasal sývýnýn içeriði bilinmezken, göz ile temasý halinde iþçilerin kör olma riski bulunduðu bildiriliyor. Fabrikada su bulunmadýðýndan iþçilerin toksik maddeleri temizlemesinin mümkün olmadýðý belirtiliyor. Yaklaþýk bin kadar iþçi metal borular, sapanlar ve molotof kokteylleri ile polisle çatýþýyor.
Arjantin Arjantin’in merkezinde yer alan Cordoba þehrinde belediye iþçileri mesai ücretlerinin ödenmemesini ve ikramiyelerde kesintiye gidilmesini protesto etmek için iki gündür eylem yapýyor. Eylemin ikinci gününde iþçilere saldýran polisin en az 34 kiþiyi gözaltýna aldýðý bildirildi. Polis saldýrýsý sonucu çok sayýda iþçi yaralandý. Eylemci iþçilerin yaktýklarý lastiklerle yol keserek polise direndiði belirtildi. Polisin iþçilere müdahale ederken göz yaþartýcý gaz ve plastik mermiler kullandýðý ifade edildi. 22/07/2009
Mýsýr Mýsýr Ýletiþim Þirketi’ne baðlý posta çalýþanlarý Genel Posta Ýdaresi önünde toplanarak ücretlerinin ve çalýþma koþullarýnýn iyileþtirilmesi talepleriyle gösteri yaptýlar. Gösteri posta çalýþanlarý tarafýndan son bir aydýr yükseltilen mücadelenin yeni bir adýmý oldu. Yoðun polis ablukasý altýnda gösterilerini sürdüren posta çalýþanlarý tarafýndan dile getirilen talepler arasýnda öne çýkanlar, uzun dönemli sözleþmeli iþçilere kadro verilmesi ve iþçilerin iþten çýkartýlmasýnýn zorlaþtýrýlmasý gibi düzenlemeleri kapsýyor. Al-Minya kentinde Nil nehri üzerinde kentin doðu ve batý baðlantýlarýný saðlayan köprüyü kesen binlerce taþ ocaðý iþçisi polisle çatýþtý. Ýþçiler yeni vergilerin konulmasýný protesto ederken, polisin göz yaþartýcý gaz kullanarak protestoyu daðýtmaya çalýþmasý üzerine polise taþlarla karþýlýk verdiler. 144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
Mýsýr’da son iki yýldýr tekstil iþçilerinin eylemlerine sahne olan Mahalla kentindeki özel Abul-Seba tekstil þirketinde 1000 kadar iþçinin üç aydýr ödenmeyen ücretlerinin ödenmesi talebiyle baþlattýðý grev sonrasýnda çatýþmalar çýktý. Genç kadýn iþçilerin baþýný çektiði grevci iþçiler fabrikanýn önündeki ana yolu öðleden sonra 4-7 arasýnda trafiðe kapattýlar. Saat 7 sularýnda güvenlik güçleriyle çatýþan iþçiler kadýn grevcilere çarpan bir otobüsle çok sayýda aracý tahrip ettiler. Pazar sabahý yaklaþýk 500 iþçi fabrika önünde toplanarak üç aydýr ödenmemiþ ücretleri için greve baþlattý. Kimi iþçiler iþveren tarafýndan zorla iþyerinde tutularak grevcilere katýlmalarý önlenmeye çalýþýldý. Ancak vardiya bitiminde bu iþçilerin de grevcilere katýlmasýyla ilerleyen saatlerde fabrika önündeki yolu kapatan iþçilere polisin müdahale etmesi ve iþçilerin taþlarla karþýlýk vermesi sonucunda çýkan çatýþmalar kýsa sürede büyüdü. Nijerya Üniversite öðretim görevlilerinin grevi altýncý haftasýný doldururken, Nijerya Üniversiteleri Kýdemli Çalýþanlarý Birliði (SSANU) de Federal Hükümetin ders harçlarýný artýrmasýný protesto etmek için süresiz ve topyekun genel greve katýldý. Yedi günlük ön uyarý eylemlerinin ardýndan genel genel grev kararýyla üniversitelerde faaliyet tamamen durdu. 20/07/2009
Honduras Uluslararasý Ulaþým Ýþçileri Federasyonu 4,5 milyon üyesini, Honduras Devlet Baþkaný Manuel Zeleya’ya karþý yapýlan askeri darbeyi protesto etmek için Honduras bandýralý gemileri boykot etmeye çaðýrdý. Federasyon kendisine baðlý liman iþçilerinin Honduras bandýralý kargo gemilerini yükleyip boþaltmayý reddedeceklerini ve bunun özellikle ülkenin kahve ve tekstil ihracatýný önemli ölçüde etkileyeceðini bildirdi. Honduras Orta Amerika’nýn en büyük tekstil imalatçýsý ve ikinci büyük kahve üreticisi ve mallarýný genelde ABD’ye satýyor. Federasyon genel sekreteri David Cockroft ülkenin demokrasiye geri dönmesini saðlamak için Honduras ordusuna gerçek bir baský uygulanmasý gerektiðini açýkladý. Protesto eylemi çoðu Honduras bandýrasýný kullanan diðer ülkelere ait Honduras bandýralý 650 gemiyi etkileyecek. Uluslararasý Ulaþým Ýþçileri Federasyonu’nun 140 ülkede 654 üye sendikasý bulunuyor. Boykotun gelecek birkaç ay için depolarda beklemekte olan kilolarca kahvenin ticaretini etkilemesi bekleniyor.
11
BARIÞ ÝÇÝN TOPL Yeni Evrede
Gündem
B
ugünlerde herkes devletin “Kürt sorunu”nda yapacaðý “açýlým”larý konuþuyor. Baþbakan R.T Erdoðan’ýn “bu konuda çalýþma baþlattýk” þeklindeki sözleri meseleyi gündemin baþköþesine oturttu. Kürt halkýnýn özgürlük savaþýnýn tekelci sermaye sýnýfýnýn egemenliði açýsýndan oluþturduðu büyük tehdit düþünüldüðünde, olmasý gereken de budur. Tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistler, birleþik toplumsal devrimin iki önemli ayaðýndan biri olan özgürlük savaþýndan çok düþük bir bedel karþýlýðýnda kurtulacaklarýnýn iþaretlerini alýnca, gecikmeden, yeni bir kampanya baþlattýlar. Evveliyatýný biliyoruz. Önce Cumhurbaþkaný A.Gül, “tarihi fýrsat, güzel þeyler olacak” yemlerini birileri yer umuduyla ortaya saçtý. Bu yemlerin üstüne balýklama atlayanlarýn çokluðu insaný þaþýrtacak cinstendi. “Liberal” denen burjuva yazarlarý es geçiyoruz. Çünkü onlar zaten varlýk nedenleri gereði, inanmasalar da, o sözlere inandýrýcýlýk kazandýrmak için ellerinden geleni yapmak zorundaydýlar. Yaptýlar da. Tekelci sermaye basýnýnda dörtbaþý mamur bir kampanya baþlattýlar ve toplumu olmasa da, toplumun “aydýn” geçinen küçük burjuva kesimini, devletin “çözüm”e hazýrlandýðý konusunda ikna ettiler. Buna bir kez inandýktan sonra sosyal reformistler, küçük burjuva aydýn kesim, özellikle de bu kesimin UKH içinde bulunan yazar-çizer takýmý tam bir sevindirik oldular. Ve iþte savaþ nihayet bitiyor, bekledikleri huzur dolu günler geliyordu. Bunlara göre “çözüm” için “politik iklim” –bu kavram da onlarýn son parlak yumurtalarý oldu- oluþmaya baþlamýþtý. Deðil miydi daha düne kadar kaleminden kan damlayan Oktay Ekþi, Ertuðrul Özkök gibi yazarlar þimdi Öcalan’ýn üstü örtülü de olsa muhatap alýnmasýný savunuyorlar. Devletin, yavaþ yavaþ da olsa “çözüm”e yanaþtýðýný bundan daha
12
Mücadele Birliði
iyi ne gösterebilirdi? Az þey miydi bu? (Bu arada geçerken belirtelim ki, kendini pek akýllý sanan solun bu küçük burjuva yazar-çizer takýmý bu adamlara, kendilerinin dahi farkýnda olmadýklarý bir önem yüklemekte pek hevesliler. Aðýzlarýndan bir “olumlu” söz çýkmaya görsün, o zaman onlar TÜSÝAD’týr, Genelkurmay Baþkanýdýr, Hükümettir vb.). Düne kadar “inkâr” politikasýnda ýsrar eden devlet þimdi üstü örtülü biçimde de olsa bu sorunun varlýðýný kabul ediyor ve üstelik “çözüm” için adým atmaya hazýrlanýyordu. Daha ne olsundu? Eskiler bu duruma “bundan iyisi Þam’da kayýsý” derlerdi. Aman “çözüm” için oluþan “politik iklim” bozulmasýn diye devlete ve hükümete karþý anlayýþ göstermek gerekir diyecek kadar iþi ifrata vardýranlar oldu. Bunlara göre devlet için “empati” kurmak gerekiyordu. Yani, Kürt halký, kendini devletin yerine koyarak onun baský ve terör politikalarýný anlamaya çalýþmalý, ona anlayýþ ve kendini deðiþtirmek için zaman tanýmalýydý. Eh! On yýllardýr baský ve asimilasyon politikasý yürütmüþ devletin bunlardan bir çýrpýda vazgeçmesi kolay deðildi hani. Görülüyor, Kürt halkýna gerçek özgürlük yolunu gösterme görevi, yerini, devleti, tekelci sermaye sýnýfýný, onlarýn kanlý politikalarýný mazur gösterme çabasýna býrakmýþ bulunuyor.. Peki, sosyal reformistinden küçük burjuva aydýnýna kadar geniþ bir yelpazede yer alan bütün bu adamlarýn ettiði bunca laf yýðýný arasýnda Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkýna iliþkin tek sözcük var mý dersiniz? Ya da açýk, net, somut, bulanýk olmayan bir tek öneri? Çok yaklaþýldý denilen þu “çözüm”ün ne olduðuna iliþkin tek bir düþünce… yok, bulamazsýnýz. Burjuva sýnýfýn temsilcilerine duyulan sonsuz bir güven ve kafalarýnýn acýnasý boþluðunu örtmeye yarayan, “politik iklim” gibi bir yýðýn içi boþ laf dýþýnda bir þey bulmak mümkün deðil. Bu durumda bu ahmakça düþünce ve ö144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
neri sahiplerine sadece þunu diyebiliyoruz: Kürt halkýnýn böyle ahmak ve akýlsýz dostlarý olacaðýna akýllý düþmanlarý olsun, bin kat daha iyi.
DEV RÝM KORKUSU Bunca bilgiç görüntülerine ve üstten alan tavýrlarýna karþýn bu adamlar, tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devletin –elbette emperyalistlerin bilgisi ve onayý dâhilinde- bu konuyu neden gündemin baþköþesine getirip yerleþtirdiklerini anlamýþ deðiller. Anlayamazlar da. Çünkü kendisi anlaþýlmadan hiçbir önemli toplumsal olayýn, toplumsal geliþmenin açýklanamayacaðý devrimci durumun varlýðýný ne görüyorlar ne de kabul ediyorlar. Oysa öyle uzun uzun teorik izahlara da artýk gerek yok; son günlerin güncel geliþmelerine bakýp bunlarýn sýnýf savaþý açýsýndan taþýdýklarý anlamý kavrasalar kendileri açýsýndan pek fazla bir sorun kalmayacak. Örneðin, A.Gül, devlet kurumlarý arasýnda büyük bir uyumun yakalanmasýný “tarihi fýrsat” olarak açýkladýktan hemen sonra, devlet kurumlarýnýn hem kendi aralarýnda hem de kendi içlerinde bölünmüþ olduklarý ortaya çýktý. Tek tek kurumlarý sýralamanýn anlamý yok, Anayasa Mahkemesi ve HSYK’ya bakýlsýn yeter. Faþist devletin tepesi darmadaðýn. Faþist devleti bu noktaya getiren iç savaþtan baþkasý deðil. Tekelci sermaye sýnýfýnýn iç savaþý kazanmak için neler yaptýðýný bir burjuva yazar bakýn nasýl anlatýyor: Devlet diyor bu yazar, “polisini ‘iþkenceci’ olarak kullandý. Hukukun ve yasanýn bekçisi olmasý gereken devlet hukukun dýþýna çýkýnca, o koskoca örgüt bir çeteye dönüþtü. Susurluk çetelerini, Ergenekon’u düþünün. Mafyayla yapýlan iþbirliklerini, cinayetleri, uyuþturucu kaçakçýlýklarýný, haraç çatýþmalarýný düþünün. Zaten sakat bir biçimde kurulmuþ olan devlet, ‘devlet’ olma iþlevini yitirdi. ‘Suç özgürlüðü’, kanserli bir hücre gibi
LUMSAL DEVRÝM Yeni Evrede
Mücadele Birliði
girdiði devletin bünyesinde büyüdükçe büyüdü, bütün yapýlarý kemirdi. Etleri döküldü devletin. Bugünkü haline geldi. Anayasa Mahkemesinin bile Anayasayý çiðneyebildiði bir ülkeyiz. Adli Týp, Cumhurbaþkaný’nýn bile dikkatini çekecek kadar tuhaf iþler yapýyor. Devletin içinde JÝTEM denen ve varlýðý sürekli inkâr edilen bir cinayet örgütü var. Bu yapýsýyla, bizim devlet, bir devlet deðil artýk.” Yazarýn “kendi devleti” için yaktýðý aðýtý bir kenara býrakýrsak bu sözlerde bizi ilgilendiren en önemli nokta TC’nin artýk bir devlet olmadýðý þeklindeki belirlemedir. Bu belirlemenin doðruluðundan kuþku duyulmamalý. Zira bunun doðruluðunu somut olgularla kanýtlamak artýk çok kolay. Elde bunu kanýtlamak için gereðinden fazla malzeme var. Demek ki, devrimci durumun önemli koþullarýndan biri olan “dorukta bir bunalým”ýn varlýðý epey zamandýr söz konusu. Devrimci durum saptamasý için gerekli diðer koþullara gelince… Ekonomik bunalýmýn varlýðý konusunda tek bir söz bile söylemeye gerek yok; bu herkes tarafýndan bilinen ve kabul edilen bir olgu. Kapitalist sömürü, faþist devlet terörü ve ulusal baský cenderesi arasýnda sýkýþmýþ iþçi sýnýfý ve diðer emekçi sýnýflarla birlikte Kürt halký ise, eski biçimde yaþamak istemediklerini artan devrimci kitle eylemleriyle ortaya koymuyorlar mý? Koyuyorlar. Türkiye’de emekçi sýnýflarýn ve diðer yoksul kesimlerin devrimci kitle eylemlerinde, hem eyleme katýlan kitle sayýsý bakýmýndan, hem de eylemlerin sayýsý bakýmýndan büyük bir artýþýn olduðu tartýþma konusu bile yapýlamaz. Öte yandan, Kürt halkýnýn özgürlük savaþýnda ne denli kararlý olduðu ve nasýl bir devrimci ruh hali içinde olduðu biliniyor. Öncesi bir yana, son iki yýldýr her ulusal baský giriþiminin Kürt halkýnda nasýl bir direniþe yol açtýðý, Kürt halkýnýn özgürlük uðruna
artan bir direniþle savaþtýðý gözler önündedir. Sorunun can alýcý noktasý da burada yatýyor. Egemenliðini bu þekilde sürdüremeyeceðini anlayan tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistler, birleþik toplumsal devrimin en önemli dinamiklerinden birini ufak-tefek tavizler karþýlýðýnda etkisiz hale getirmenin arayýþýna girmiþtir. Bu yeni bir arayýþ da deðil. Tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet, toplumsal devrim dalgasýnýn her büyük atýlýmýnda Kürt halkýnýn özgürlük savaþýný askeri yöntemlerin yaný sýra, ufak-tefek tavizlerle etkisizleþtirme arayýþýna girmiþtir. 1991 yýlýnda Demirel’in yaptýðý “Kürt realitesini tanýyoruz” meþhur çýkýþýndan bu yana bu politika hep sürmüþtür. Bu, bir halkýn büyük özverilerle yürüttüðü ve zafere oldukça yaklaþmýþ savaþý bir tas çorba karþýlýðýnda etkisiz kýlma arayýþýdýr. Þimdi bu tasýn içine burjuvazinin neler koyduðuna bakalým. TRT Þeþ, köylere eski adlarýn verilmesi, Üniversite bünyesinde Kürtçe Enstitünün kurulmasý, Öcalan’ýn yanýna birkaç tutsaðýn götürülmesi, zindanlarda Kürtçe konuþma yasaðýnýn kaldýrýlmasý. Sosyal reformistlerin ve küçük burjuva aydýnlarýn etrafýnda fýrtýna kopardýklarý tasýn içindekiler üç aþaðý-beþ yukarý bunlardýr. Bunlar biraz daha artabilir ya da azalabilir. Hatta bu çerçeve bir genel af, demokratik özerklik ve UKH’nin muhatap alýnmasýna kadar geniþletilse bile, bir ulusun feda edilecek kendi kaderini tayin hakký yanýnda ne önemi var? Çünkü birincisi, tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistler bu tavizleri özel olarak silahlarýn býrakýlmasý ve UKH’nin tasfiyesi karþýlýðýnda, genel olarak ulusun özgürlük hakkýnýn feda edilmesi ve tekelci kapitalist egemenliðin kabul edilmesi karþýlýðýnda vermeye yanaþýr. Yani tekelci kapitalist egemenlik sýnýrlarý içinde kalmayý kabul etmek onlar için olmazsa 144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
Gündem
olmazdýr. Ýkincisi, bu tavizlerin ya da reformlarýn diyelim, gerçekleþtirilmesi hiçbir biçimde Kürt ulusunun ezilen ulus durumuna son vermez, aksine onun ezilen ulus durumunu perçinler. Tekelci kapitalist egemenlik zemini üzerinde kalmak koþuluyla yapýlacak her tür reform ezilen bir ulusa özgürlük getirmek bir yana, olsa olsa onun kölelik zincirlerine bir yenisini ekler. Ve üçüncüsü, burjuva sýnýfla yapýlacak her türlü “barýþ”, demokratik deðil, “burjuva barýþ” olacaktýr; yani verili andaki güç iliþkileri üzerine kurulmuþ bir “barýþ” olacaktýr. Dolayýsýyla, böyle bir “barýþ”ýn ömrü, güç iliþkilerinin deðiþeceði an ile sýnýrlýdýr. Güç iliþkileri deðiþtiðinde, yani tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devletin “artýk zamanýdýr” dedikleri anda, yaptýklarý reformlarý, tanýdýklarý haklarý ortadan kaldýrmak için nasýl bütün güçleriyle saldýracaklarýný görmek için sýnýflar savaþý tarihine þöyle bir göz atmak yeterlidir. Irak-G.Kürdistan iliþkileri tarihi bu konuda yeterince aydýnlatýcýdýr. Komünistler hiçbir zaman ezilen halklarýn, emekçi sýnýflarýn boþ yere kanlarýnýn akmasýndan yana olmamýþlardýr. Dolayýsýyla komünistler her zaman barýþtan yana olmuþlardýr. Ama bu barýþ, her zaman yeni bir savaþýn tohumlarýný içinde taþýyan “burjuva barýþ” deðil, demokratik barýþtýr. Demokratik barýþýn birinci ve temel koþulu ise sermaye sýnýfý egemenliðinin, kapitalist egemenliðin bir toplumsal devrimle yýkýlmasýdýr. Bugüne kadar çekilen acýlarýn, dökülen kanlarýn, akýtýlan gözyaþlarýnýn boþa gitmemesinin tek yolu budur. Bunun dýþýndaki her yol, Kürt halkýný ve emekçi sýnýflarý tekrar tekrar acý ve kan deryasýna sürüklemekten baþka bir iþe yaramayacaktýr.
13
Eleştiri
A
ntep’te bu seneki 2 Temmuz Sivas anmalarýnda, sistemin politik çevirme saldýrýsý, sonuçlarýyla kendini gösterdi. Her þey “eyleme katýlýmýn daha fazla olmasý” gerekçesiyle CHP’nin de toplantýlara dahil edilip edilmemesi tartýþmalarýyla baþladý. Bu tartýþmalarýn baþýný çekenler ise Eðitim-Sen sendikasý oldu. Ve devrimci gruplar hariç bütün sendikalarýn ve reformist ÖDP, EMEP, TKP, MESOP ve ÝHD gibi kurumlarýn da buna ya sessiz kalmalarýyla ya da direk destek vermeleriyle devam etti. Sivas katliamý olduðu dönem sanki baþta bulunan parti CHP’nin dýþýnda bir partiymiþ gibi, CHP savunucularý aðýrlýk kazandý. Bu kamplaþmada “eðer CHP’den rahatsýz olan varsa onlar toplantýyý terk etsin” yaptýrýmýyla karþý karþýya kaldýk. Bizler de Mücadele Birliði Platformu, ESP ve Ýþçi Köylü olarak bu platformdan çekilerek kendi eylemimizi örgütlemeye giriþtik. Bu noktada CHP’nin uzun uzun eleþtirisini yapmak gibi bir düþüncemiz yok. 80 yýllýk katliamcý kimliði, burjuva iç savaþýn kurmay partilerinden oluþu fazla söze gerek býrakmýyor. CHP, iþçi ve emekçilerin gözünde hiçbir dönem olmadýðý kadar yýpranmýþken, güç kaybetmiþken, sistem tarafýndan o kadar desteklenmesine raðmen böylesine tükenmiþken, bizim ekonomistlerimizin ve reformistlerimizin yaptýklarý, tam anlamýyla CHP’yi küllerinden yeniden yaratma giriþimidir. Kitlelerin gözünde itibarý kalmayan, eskiyen karþýdevrimci bir partiyi yeniden allayýp pullayarak kitlelere sunma sevdasý nereden geliyor?
14
Yeni Evrede
Antep Sivas Anmasýnýn Gösterdikleri
Mücadele Birliði
En baþta þunu belirtmek gerekiyor. Sistemin bilinçli bir þekilde yürüttüðü politik çevirme saldýrýsý hýz kesmeden devam ediyor. Bu saldýrý “ya benim belirlediðim sýnýrlar içinde hareket edersin, ya da seni imha ederim” þeklinde bizlere sunuluyor. Genel olarak devrimci çevrelere, DTP’ye ve de son olarak Eðitim-Sen’e yönelik tutuklamalar politik çevirme saldýrýsýnýn bir uzantýsý þeklinde. Bunun karþýsýnda reformizmin zaten bu saldýrýya maruz kalmasý gibi bir durum söz konusu olamaz, çünkü onlar emeðin mücadelesine sýrtlarýný çevireli çok oldu. Onlar þimdi kapitalist düzenin amansýz savunucularý durumundalar. Yaþanýlabilir bir kapitalizmi nasýl yaratýrýz diye düþünüyor, onun mücadelesini veriyorlar. Sisteme karþý hareket eden gerçek devrimci güçlere ise zor kullanmak da dahil her türlü “mücadele”yi meþru görürler. Bunu deneyimlerimizden biliyoruz. Reformistlerin yeri zaten net. Þimdi ise emek cephesine, onun öncüsü devrimci hareketlere ve Kürt ulusal hareketine yönelik saldýrýlar öne çýkýyor. Son dönemde EðitimSen’e yönelik “PKK baðlantýlý” denilerek baþlatýlan operasyonlarda bir çok öðretmen gözaltýna alýndý, tutuklandý. Ve bunun devamý gelir mi hiç belli deðil. Ýþte tam da böylesi bir dönemde Antep Eðitim-Sen’in bu derece CHP’yi de toplantýlara katma, imzacý yapma düþüncelerinin altýnda yatanlar ortaya çýkýyor. Kiþilerin niyetlerine hiçbir þey söylediðimiz yok. Fakat bunu kesinlikle herkesin bilince çýkarmasý gerekir ki; bu bir politik çevirme saldýrýsýdýr ve CHP sevdasý da onun bir sonucudur. Her þeyden önce CHP ile ortak eylem örgütleyenler þunu bilmeli ki yaptýklarý tarihsel bir hatadýr. Bu hatayý belki kýsa bir süre sonra unutabilirler ama emekçi halklarýmýz bu hatayý þu an bilinçlerine kazýmýþ durumdadýr. Ve er geç tarih karþýsýnda bu hatanýn hesabýný vermek zorunda kalacaklardýr. Onlar için bu hatadan ne kadar erken dönerlerse emek mücadelesine o ka144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
dar fayda saðlamýþ olurlar diyebiliriz. Kitleselleþme düþünceleriyle nitelikten vazgeçenlerin geldiði son nokta ortada. Kitleler böyle tutarsýzlýklarla kesinlikle yanýnýzda uzun soluklu yol yürümezler. Bu þekilde asla kitlelere güven veremezsiniz. 2 Temmuz eylemimiz bütün bunlarýn yaný sýra Alevi Kültür Derneði hakkýnda da bazý gerçekleri su yüzüne çýkardý. Bizler þehir merkezindeki eylemden bu sorunlardan kaynaklý çekilince devrimci çevreler olarak Düztepe’de meþaleli bir yürüyüþ düzenleme kararý aldýk. Bu yürüyüþte de Cemevi’nin eylemimiz karþýsýndaki tavýrlarý tamamen alevi halkýný bizlerden yalýtmaya yönelikti. O gün Cemevi’nde bulunan bir çok insan eyleme katýlmak istemesine raðmen katýlýmlarý yöneticiler tarafýndan engellenmiþ, yürüyüþ Cemevi’ne doðru yaklaþýnca da Cemevi’nin kapýlarý kapatýlmýþtýr. Polislere ise “onlar bizden deðil” denilerek hedef gösterilmiþtir. Hemen ardýndan düzenledikleri 2 Temmuz anmasýna ise birçok demokratik kitle örgütü çaðrýlmamýþ, fakat vali ve AKP’li belediye baþkaný davet edilmiþlerdir. Bütün bunlar Antep Alevi Kültür Dernekleri’nin içinde bulunduklarý açmazýn göstergeleridir. Emekçi alevi halkýmýz devrimcilere yapýlan bu tahammülsüzlüðü gördü. Bu seneki 2 Temmuz anmalarý birçok gerçeði su yüzüne çýkardý. Düzenle uzlaþma arayýþý içerisinde olanlarla ona karþý uzlaþmaz mücadeleyi savunanlarý bir býçak sýrtý gibi birbirinden ayýrdý. Aynýlar ayný yerde toplanýrken ayrýlar ayrý yerde buluþtu. Emekçi alevi halkýmýz böylesi durumlar karþýsýnda uyanýk davranmak zorundadýr. Kendisini uçuruma götüren yaklaþýmlara karþý tavýr geliþtirmek zorundadýr. Yýllardýr baskýnýn ve zulmün karþýsýnda halklarýmýzýn önüne göðsünü siper etmiþ ve hala da etmeye devam eden devrimcilerin yanýnda olarak bütün insanlýðýn gerçek kurtuluþlarýnýn mücadelesini yürütmelidir. Antep Mücadele Birliði Platformu
ZAFERE KADAR EYLEME DEVAM EDECEÐÝZ Yeni Evrede
Röportaj
Mücadele Birliði
Merhaba Mücadele Birliði okurlarý ve emekçileri. Eylemlerinin 86. gününde olan Kent A.Þ. iþçilerinin örgütlü olduklarý DÝSK Genel Ýþ 5 Nolu Þube baþkaný Mehmet Çýnar’la yaptýðýmýz kýsa söyleþiyi sizlerle paylaþmak istiyoruz. Mücadele Birliði: Bize eylemin bulunduðu durumu anlatýr mýsýnýz? Mehmet Çýnar: Bugün eylemimizin 86. günüdür. Bu 86 gün içerisinde birçok eylem ve etkinlik yaptýk. İki kez polis saldýrýsýna uðradýk. 53 gün þantiyenin içindeydik, 53. gece... Gece operasyonuyla arkadaþlarýmýzý dýþarýya koydular. Herkese ve her þeye raðmen bu direniþin kararlýlýkla zafere kadar süreceðini göstermek için buraya çadýrlarýmýzý kurduk. Tabii ki bu sýcaklarda, bu dað baþýnda saðlýkla ilgili bir takým sorunlarda yaþadýk. Kimi zehirli böceklerle de uðraþýyoruz. Bir iþçi arkadaþýn eþini akrep soktu. Onu hastaneye götürüp tedavisini yaptýrdýk. Bu süre içerisinde birçok eylem ve etkinlik yaptýk. Cevat Durak’ý yerinde rahat býrakmayacaðýz. Bugüne kadar bu direniþin ne kadar baþarýlý olduðunun göstergesi, siz de karþýda görüyorsunuz þantiyenin önü barikatlarla çevrili içerisinde polis panzerleri var ve Karþýyaka Belediye’sinin önü aynen böyle. Yani ciddi bir korku var karþý tarafta. Ýþçileri iþten atarken bu hesabý yapmadýlar. Kýdem tazminatýnýn iþçilere ödenmesi onlarýn iþten çýkarýlmalarý için bir gerekçe deðildir. Eðer böyleyse bütün patronlar iþçileri kapýya koysunlar ondan sonra biz iþçilerin haklarýný verdik, sorumluluðumuz bitmiþtir burada desinler. Geçenlerde bir ihale daha yaptýlar, iþi yine taþeron firmaya verdiler. Ve çok ilginçtir ki ihale þartlarýný okuduk, Altaþ firmasýna uygun, koþullarýna, araç-gerecine göre düzenlenmiþ. Ýhalenin þart-
larýný belediye buna göre çýkardý ve iþi adresine teslim etti. Bununla birlikte biz 86 gündür çok açýk bir þekilde iþ talebimizi dile getirmemize raðmen hiçbir belediye görevlisinden bize cevap gelmemiþtir. Bu çok açýk ve net ki rantçý anlayýþýn ürünü olan bir çalýþmadýr. Ama buna raðmen görüþmelerimiz devam etmektedir. Bu arada AKP milletvekilleri de bizi ziyarete geldi, biz onlara da söyledik iþçi arkadaþlarýmýz üzerinden herhangi bir siyaset yapmanýza izin vermeyeceðiz. Bizim buradaki amacýmýz iþçilerin iþlerine geri dönmesidir. Evet, biz iþten atýldýk ama bizi asýl burada tutan þey taþeron sistemine karþý olmamýzdýr. Türkiye’de bugün belediyelerin %80’inde artýk taþeron (yani taþeron, rantçý anlayýþýn yanýnda bir de kölelik sistemidir, örgütsüzlüktür) vardýr. Biz bütün iþçi arkadaþlarla bunun farkýndayýz. Bunun farkýnda olmak bizim için çok büyük bir kazanýmdýr. Geçen gün burada bir olay yaþandý, bir sendikacý buraya geldi iþçiler domates ve yumurta yaðmuruna tuttular onu. Bu bir emek örgütünün temsilcisiydi ama bu direniþ baþladýktan sonra ve öncesinde Cevat Durak’ýn yanýnda duran bir sendikacý. Ýþçilere ihanet eden tüm sendikacýlar iþçilerin bu tür tepkilerini yaþayacaklardýr. Hiç kimse iþçilerin bu tür tepkilerinden kaçamaz. Son günlerde bu geliþmeler yaþandý. Bundan sonra biliyorsunuz Kent AÞ. buradan taþýndý, eylemlerimizi artýk Kent AÞ.’ye, Karþýyaka Belediyesinin önüne ve diðer alanlara taþýyacaðýz. Eylemlerimizi daha da derinleþtireceðiz. Biz bu direniþimizi zaferle sonuçlanana kadar sürdürmeye devam edeceðiz. Biz þube olarak iþçi arkadaþlarla direniþimizi devam ettireceðiz ve sonuçta alacaðýz, buna inanýyorum. Mücadele Birliði: Son olarak söylemek istediðiniz bir þey var mý? Mehmet Çýnar: Mücadele Birliði ilk günden beri hep yanýmýzda oldu size teþekkür ederiz. Ve sizi hep yanýmýzda görmek isteriz. Bütün emekten yana güçleri Kent A.Þ. iþçilerinin bu onurlu direniþinin yanýnda görmek istiyoruz. KENT AÞ. ÝÞÇÝLERÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR! YA ÞA SIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCA DELE BÝRLÝÐÝ!
144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
Ýz mir Mücadele Birliði
15
Yeni Evrede
Röportaj
Mücadele Birliði
ÝÞÝMÝZÝ ELÝMÝZDEN ALANLARI YENECEÐÝZ
Merhaba Mücadele Birliði okurlarý, emek ve yürek iþçileri. Kent AÞ. iþçilerinin 86. gününde yine yanlarýnday dýk. Ey lemleriy le ilgili bilgi almak için DÝSK Genel Ýþ 5 Nolu Þube Mali Sekreteri Canan’la yaptýðýmýz kýsa röportajý siz lerle pay laþýyoruz.
Mücadele Birliði: Bize ey lemin bugün itibariy le gidiþatýný anlatýr mýsýnýz? Mali Sekreter Canan: Bugün eylemimiz ilk baþladýðý günlerin mücadele ve direniþ azmiyle 86. gününde de devam etmektedir. Tabi ki biliyorsunuz Türkiye’de koþullar çok aðýr, özellikle bizim eylem sürecimizin bulunduðu koþullar çok aðýr. Yani çok zor koþullarda bir eylem azmi sergiliyoruz. Birincisi dünyada ve Türkiye’de yaþanan büyük bir ekonomik kriz var, bizim arkadaþlarýmýzý böyle bir ortamda haksýz hukuksuz bir þekilde kapýnýn önüne koydular. Ýkincisi iþçilere kýdem tazminatlarý ödendi, özellikle CHP’li kamuoyu tarafýndan “daha ne istiyorsunuz” gibi bir yaklaþým sergilenmektedir. Üçüncü olarak bu zor koþulda belediyenin, belediye baþkanýnýn bize uygulamýþ olduðu bu operasyonda “iþte ben ucuz iþçi çalýþtýracaðým, taþeronlaþtýrmaya gideceðim”, kuþkusuz bu da var iþin içerisinde ama bu tamamýyla derin bir operasyon. Yani Ýzmir belediyelerinin tüm CHP’li belediyelerinin içinde bulunmuþ olduðu bir planlamadýr bu. Bu sadece Karþýyaka belediyesinin uygulamýþ olduðu bir anlayýþ, planlama olmuþ olsaydý bu direniþ bugüne kadar sona ererdi. Karþýyaka belediyesi Kent AÞ. iþçilerinin direniþine karþý tek baþýna direnemezdi, çünkü biz burada çok derin, çok ciddi bir mücadele veriyoruz. Her alanda varýz, 86 gündür bizim geliþtirmediðimiz, yapmadýðýmýz bir eylem, etkinlik çeþidi kalmadý. Bu direniþimize, yapmýþ olduðumuz bu mücadeleye raðmen, 86 gündür burada bulunmamýzýn altýnda yatan neden þudur. Yani Ýzmir belediyelerinin tamamýnýn taþeronlaþtýrmayý hayata geçirmesi, tamamýnýn ucuz iþçiye ucuz emeðe yönelik bir politika izlemesi, Karþýyaka belediyesinin pilot belediye seçilmesi, bunun burada daha çabuk hayata geçirilebileceði anlayýþý, yargýsý onlarda oluþmakta ki iþte bu direniþ zor bir süreçte yürütülmektedir. Bizim tek hedefimiz tek amacýmýz bu direniþin baþarýya ulaþmasý, iþimizi elimizden alanlarýn ellerinden iþimizi almak. Mücadele Birliði: Sendika yöneticilerinin ey leme yönelik nasýl bir etkinlik programlarý var, öðrenebilir miyiz? Mali Sekreter Canan: On gün önce genel baþkan buraya geldi, toplantýlar yaptý. Bize “bu eylem sonuçlanana kadar nasýl bir eylem biçimi, bir etkinlik talep ediliyorsa biz arkasýnda olacaðýz” dedi. Yani bu eylemi götüren sizlersiniz, yerelde eylemi örgütleyen sizlersiniz, kuþkusuz bizler de varýz, bu eylemi izliyoruz, gözlüyoruz ama sizin yerelde daha iyi görmeniz ona göre davranmanýz ve tek hedefin bu direniþin baþarýya ulaþmasý olduðunu söyledi. Bu eylem artýk DÝSK’in onuru noktasýndadýr, bizim onurumuz noktasýndadýr. Bizim bu direniþi olmazsa olmaz baþarýyla sonuçlandýr-
16
mamýz gerekiyor gibi bir yaklaþýmlarý var. Mücadele Birliði: Son günlerde yapmayý düþündüðünüz bir ey lem, miting ya da etkinlik var mý? Mali Sekreter Canan: Pazartesi’den baþlayarak eylemlerimiz daha da sertleþecek. Eylemlere ara vermemizin nedeni þuydu CHP genel merkez yöneticileriyle Ýzmir yerel yöneticileri arasýnda görüþmeler devam ediyor. Eðer bu görüþmelerden sonuç çýkmazsa, hatta Emek Platformu’nun görüþmelerinden de bir sonuç çýkmazsa Emek Platformu ‘biz iþ durdurma eylemine kadar götüreceðiz bu iþi ve bundan sonraki eylemleri biz yürüteceðiz’ dedi. Tabi onlarýn söyledikleri böyle, ne kadar arkasýnda dururlar ne kadar durmazlar onu da hep birlikte göreceðiz önümüzdeki süreçte. Biz sendika olarak ve bu direniþin içerisindeki emekçi mücadeleci arkadaþlarýmla birlikte Pazartesi’den sonra eylemlerimizi daha sertleþtirerek doðru bir þekilde devam edeceðiz. Mücadele Birliði: Peki son olarak demokratik kitle örgütleri, sendikalar ilk zamanlar ey leme destekte bulunuyorlardý ama son zamanlarda pek göremiyoruz. Siz ce neden ey leme destek verilmiyor artýk? Mali Sekreter Canan: Ben ilk günde söyledim þimdi de tekrar ediyorum böyle eylemlerin esas destekleyicileri hiçbir zaman bunlar olmadýlar. Gelenler hep devrimci örgütler, demokratlar, siyasi partiler, bu iþ için kafa yoranlar, mücadele verenler geldi. Bu tür direniþlerin esas sahipleri olan emek örgütleri yanýmýzda olmadý, geldilerse de temsili düzeyde geldiler. Mücadele Birliði: Son olarak Mücadele Birliði’ne söy lemek istediðiniz bir þey var mý? Mali Sekreter Canan: Biz devrimci örgütlerden ekonomik anlamda en ufak bir þey talep etmiyoruz. Çünkü yapýlarýný biliyoruz, hangi koþullar altýnda bu mücadeleyi yürüttüklerini biliyoruz. Ancak onlardan istediðimiz tek þey gelip iþçilerle burada oturup iþçilere moral vermek, iþçilerin yanýnda olmak, iþçilere omuz vermek, onlarý ziyaret etmek, en azýndan karþý tarafýn psikolojisini bozma noktasýnda bile olsa destek verilmesidir. Buraya ne kadar fazla ziyaretçi gelse (çünkü karþý taraf bunu izliyor), ne kadar buradaki iþçilere sahip çýkýlýrsa o oranda karþý tarafýn geri adým atacaðýný düþünüyoruz. Bugüne kadar vermiþ olduðunuz desteðe ayrýca teþekkür ediyoruz. Hep yanýmýzda olun. KENT AÞ. ÝÞÇÝLERÝ YALNIZ DEÐÝLDÝR! ZAFER SAVAÞAN KENT AÞ. ÝÞÇÝLERÝNÝN OLACAK!
144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
İz mir Mücadele Birliði
Yeni Evrede
Ekin - Sanat
Mücadele Birliði
AYI I I SANAT MERKEZ 6. KONFERANSI YAPILDI
A
yışığı Sanat Merkezi 6. Konferansı 23-26 Temmuz tarihleri arasında İstanbul Taksim Ayışığı Sanat Merkezi’nde yapıldı. İstanbul’dan Taksim, Gazi ve Sarıgazi olmak üzere 3 kurum ile Adana, Antep ve İzmir Ayışığı Sanat Merkezleri emekçilerinin katılımıyla gerçekleştirilen konferansın ilk gününde her şube 1 yıl boyunca gerçekleştirdiği etkinlik, eylem ve diğer çalışmaların sunumlarını içeren faaliyet raporlarını diğer sanat merkezi emekçileri ile paylaştı. Çalışmaların gün geçtikçe daha nitelikli bir hale getirilebilmesi için eleştiri, özeleştiri ve değerlendirmelerin yapılması ile konferansın 1. günü tamamlandı. 2. gün, önceki konferansta belirlenen konular üzerinde görev alanlar bu konularla ilgili olarak hazırlamış oldukları sunumları sergilediler. Bu oturumdan itibaren konferans sadece sanat merkezleri emekçilerine değil, katılmak isteyen
herkese açık olarak sürdürüldü. Önceki yıldan belirlenmiş olan “Yeni İnsan” konulu program, yeni insanın özellikleri ve bilim, sanat, endüstri, toplum, aşk gibi çeşitli konularla olan bağlantıları üzerine yapılan hararetli tartışmalara sahne oldu. Üretim sürecinde yeni insanın neleri hedefleyeceği, toplumsal sistemin alt yapısını oluşturan ve en temel belirleyicisi olan ekonomik yapının yeni insanın oluşumu üzerine etkisinin nasıl olacağı ve bunun genel olarak topluma yansıması ilk oturumun konusu oldu. 2. oturumda ise konu aşktı. Fikir zenginliğinin en çok yaşandığı konu bu oldu. Aşkın ne olduğundan, yeni insanın aşkı nasıl yaşadığına ya da nasıl yaşaması gerektiğine kadar birçok farklı görüş tartışılarak sentez üretilmeye çalışıldı. Konferansın ikinci gününün son konusu yeni insan ve yoldaşlık ilişkileri oldu. Yeni bir dünya kurma mücade144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
lesinde yoldaşlık ilişkilerinin yeni insanın ortaya çıkışını nasıl ve ne kadar etkilediği konusunda hemen herkes mutabıktı aslında. Ortak kanı, aynı yolda yürüyen insanların birbirlerini olumlu etkilemeleri için yaşama amaçlarının, yaşam tarzlarını şekillendirdiği ve birbirleri ile olan bağlarını güçlendirdiği yönündeydi. Tartışmaların verdiği yorgunluk, akşam olduğunda Ayışığı Sanat Merkezi tiyatro gruplarının gösterileriyle atıldı. Gazi ve İzmir Ayışığı tiyatro grupları çeşitli oyunlarından derledikleri gösterileri ile konferans katılımcılarının karşısına çıktılar. 3. gün de yeni insan tartışmalarına devam edildi. İlk konu “yeni insan ve bilim”di. Bilimin neye hizmet etmesi gerektiğinden, yeni insanın bilim alanında nasıl yer alması gerektiğine kadar pek çok farklı konunun yanı sıra bu alandaki bazı kavramlar ve dolaylı olarak bilimdeki etik kurallar da bu oturum sırasında tartışıldı. Yeni insanın toplum ilişkilerine geçildiğinde temel bir sosyoloji kuralı bizi karşıladı: Her bireyin bilinci yaşadığı toplumda şekillenir. Öyle ise yeni insanı yaratacak olan da içinde yaşadığı toplum olacaktır ve yeni insanı yaratma mücadelesi toplumu, dolayısıyla toplumsal yapıyı değiştirme mücadelesinden bağımsız değildir. 3. oturumda konu “yeni insan ve sanat” oldu. Konunun girişinde sanatın yeni insanı yaratmadaki rolüne değinmeden önce yeni insanın özelliklerinin saptanması gerektiği belirtildi ve işe yeni insan tasarımı ile başlandı. Bu noktada herkes yeni insanda olması gerektiğini düşündüğü özellikleri saydı. Ortaya bir hayli uzun bir liste çıkınca ve belirtilen özelliklerin bir arada bulunmasının
17
Yeni Evrede
Ekin - Sanat güçlüğü de belirince ortak hayalini kurduğumuz yeni insanın bugün yaşadığımız kapitalist toplumda var olamayacağı anlaşıldı. Öyleyse yapılması gereken toplumsal yapıyı da değiştirmekten geçiyordu. Bu durumda sanata ve sanatçıya düşen rol de belirmiş oluyordu: Hem mevcut toplumdaki insanları tasarlanmış olan yeni insan olmaya doğru yönlendirip geliştirmek, hem de toplumsal yapının değişmesi için verilen mücadelenin bir parçası olmak. Günün son oturumunda tartışılan çeşitli konular sonrasında yeni insan kavramı netleştirilmeye çalışıldı. Ortaya çıkan netlik ise yeni insanın sabit bir özellikler kümesi olmadığı şeklinde idi. Çünkü yeni insan aynı zamanda sürekli olarak gelişmekte olan insandır ve aslında tarihin her safhasında var olmuştur. Bizim bugün yeni insan olarak tarif edebileceğimiz insan ise bugünün şartlarına sığmayan, geleceğin insancıl toplumunun insanı olacaktır. Konferans gündeminin tamamlanmasından sonra sıra müzik dinletisine gelmişti. Adana Ayışığı Sanat Merkezi bünyesinde çalışmalarını sürdüren Grup Umut sahnede yer alarak kendi besteleri ile katılımcılara seslendi. Yaklaşık 8 aydır çalışmalarını sürdüren grubun bu kısa sürede varmış olduğu aşama tüm Ayışığı emekçilerini gururlandırdı. 4. ve son gün konferansın genel değerlendirmesi yapılarak Ayışığı Sanat Merkezlerinin önümüzdeki 1 yıl için çalışmalarını ne şekilde sürdüreceği ve bu çalışmaların genel hatlarının neler olacağına dair bilgi verilen konferans bildirgesi katılımcılara sunuldu. Son gün olması dolayısıyla tüm sanat merkezi çalışanlarının kendi bölgelerine ve çalışmalarına dönüşleri öncesinde sırasıyla Grup Umut ve Ayışığı Müzik Topluluğu yeni bestelerini paylaşıp halaylarla finali gerçekleştirdiler.
SONUÇ BİLDİRGESİ
1- Ekim ayında tüm sanat merkezlerimize dönük olarak yaşanan saldırının ardından geçen sekiz aylık süreci değerlendiren konferansımız, kimi çalışanlarının tutuklanmasına rağmen Ayışığı çalışmalarının aksamadan sürmesi, hatta
18
Mücadele Birliði
genişlik ve yaygınlık kazanmasını operasyonun boşa çıkartılması olarak görmektedir. 2- Kitle iletişim araçlarının, özellikle de internetin aktif bir şekilde kullanılmasını önemseyen konferansımız, bu alanda başlattığı çalışmaların yetersizliğini tespit ederek, daha etkin ve kalıcı hale getirilmesini görev olarak önüne koyar. 3- Kültür-Sanat-Edebiyat yayınımız ÖNSÖZ’ün beş yılda ulaştığı düzeyin önemli olduğu, ama artık bu düzeyin üzerine çıkması gerektiği düşüncesiyle hareket eden konferansımız, 15 Ağustos1 Ekim tarihleri arasında “1000 Abone” kampanyası düzenleme kararı almıştır. 4- Konferansımız, uzun zamandır çalışmalarını yürüten müzik gruplarımız Emeğe Ezgi ve Denize Ezgi’nin, başlatmış olduğu albüm çalışmasını 2009 yılı sonuna kadar sonuçlandırmasını talep eder. 5- Konferansımız, 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul adı altında yürütülen kampanyaya karşı “Kavgamızın Başkenti İstanbul” adlı alternatif kampanya yürütülmesini hedef olarak önüne koyar. 6- Önümüzdeki bir yıllık dönemde Ayışığı çalışmalarında, atölye çalışmalarına ağırlık verilmesi, herkesin somut sanatsal üretimler ortaya çıkarabilmesi için ön açıcı çalışmalar yapılması, üretimlerin işçi ve emekçilerin mücadele alanlarına taşınması için yaratılmış kimi olumlu örneklerin çoğaltılması karara bağlanmıştır. 7Devrimci-demokrat aydın ve sanatçılarla sıkı bağlar geliştirip ortak çalışmalar yürütme, varolan sanat örgütlerine katılma genel yaklaşım olarak belirlenmiştir. 8- Başarıyla sonuçlandırılan 6. Konferansımız, 7. Konferansın 2010 yılı Temmuz ayının üçüncü haftası yapılmasına ve “Emeğin Pratik Örgütlenmesi Açısından Sanat” konusunun ele alınmasına karar vermiştir. 144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
Yeni Evrede
Eylemler
Mücadele Birliði
SARIGAZÝ FAÞÝZME MEZAR OLACAK
Y
aklaþýk 2 yýldýr Sarýgazi halký baz istasyonlarýna karþý bir mücadele yürütüyor. Sarýgazi halký en son, 7 Temmuz 2009 günü yaklaþýk 200 kiþinin katýlýmý ve devrimci kurumlarýn da desteðiyle, Demokrasi Caddesi üzerinde bulunan baz istasyonunun yakýnlarýnda bir eylem yaptý. Sýk sýk sloganlarýn atýldýðý eylemde halk, ev sahibini uyardýktan sonra daðýldý. O gün, devrimci kurumlara yapýlan çaðrý üzerine, 8 Temmuz günü ayný yerde buluþulmaya karar verildi. Saat 18.00 civarý halkýn toplanmasýyla eylem baþladý. Bu defa amaç uyarmak deðil, yýkmaktý. Ve devrimcilerin de desteðiyle Demokrasi Caddesi üzerinde bulunan baz istasyonu yerle bir edildi. Halk, “bugün size yarýn bize” bilinciyle, bu defa Taþdelen’de bulunan bir binanýn tepesindeki baz istasyonunu yaklaþýk 400 kiþiyle yýktý. Halkýn tepkisi büyüktü, yine ayný cadde üzerinde bulunan bir baz istasyonunun yýkýmýný gerçekleþtirmek için sloganlarla yaklaþýk 200 kiþi yürümeye baþladý. Yürüyüþ sýrasýnda sýk sýk “Sarýgazi’de Baz Ýstasyonu Ýstemiyoruz”, “Halkýz, Haklýyýz Kazanaca-
ÝZMÝR DÝSK EMEKLÝ-SEN ÞUBESÝ BASIN AÇIKLAMASI DÜZENLEDÝ
24 Temmuz Cuma günü saat 12.00’de Konak Emekli Sandýðý (SGK) önünde Emekli-Sen þubesi, emeklilere yapýlan 10 TL’lik maaþ zammýný protesto etmek için bir basýn açýklamasý düzenledi. Basýn açýklamasý sonrasýnda Baþbakan’a demokratik tepkilerini göstermek için PTT’den 10 TL gönderecekler. Toplanma yerinde “Ýnsanca Yaþamak Ýçin Toplu Sözleþme”, “Demokrasi Mücadelesinden Emekli Olunmaz Hak Ve Özgürlüklerimiz Ýçin Emekli-Sen’de Örgütlenelim” pankartý taþýnýrken “Ýþte Emekli Ýþte Sendika”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Susma Sustukça Sýra Sana Gelecek, “Sendika Hakkýmýz Engellenemez”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Emekli Uyuma Hakkýna Sahip Çýk” sloganlarý atýldý. Toplanma yerinden Cumhuriyet Meydaný’ndaki PTT’ye doðru yürümek isteyen emeklilere polis izin vermedi. Daha sonra Konak PTT’ye doðru yönelen 100 kadar emekli, basýn açýklamasýný PTT önünde okumak istedi. Yolu trafiðe kapatmayan polisle emekliler arasýnda gerginlik yaþandý. Daha sonra kararlý bir tutum göstererek yolu kapatan emekliler basýn açýklamasýný okudular. Basýn metninde AKP hükümeti eleþtirilirken, Emekli-Sen’e yapýlan saldýrýlar da dile getirildi. Basýn metninin okunmasýndan sonra temsilen PTT’ye girenler 10 TL’lik parayý Baþbakan’a havale olarak yatýrdýlar. Paranýn yatýrýlmasýndan sonra basýn açýklamasý sona erdi. Son olarak saat 15.00’te Karþýyaka Belediyesi Þantiye tesisleri önünde eylem yapan Kent AÞ. iþçilerine destek ziyaretinde bulunacaklarýný dile getirdiler ve katýlmak isteyen herkesi beraber gitmeye davet ettiler. Kimi demokratik kitle örgütlerinin, sendikalarýn destek verdiði eyleme bizler Mücadele Birliði olarak destek verdik. Ýz mir Mücadele Birliði
ðýz”, “Susma Sustukça Sýra Sana Gelecek” sloganlarý atýldý. Yýkým sýrasýnda duvarlara “Baz Ýstasyonlarý Ýçin Saflara”, “Sermaye Sýnýfý Yapýyor Halk Olarak Yýkacaðýz”, “Bizi Yokeden Sermayeyi Yokedeceðiz” yazýlamalarý yapýldý. Daha sonra eylemi durdurmak için gelen polislerle halk arasýnda tartýþmalar oldu. Bir polisin kamera kaydý yaptýðýný gören halk, olaya müdahale ederek kameraya el koymak istedi. Bunun üzerine saldýrýya geçen kitle, polisleri taþlarla kovalamaya baþladý. Polislerin böyle eylemlerde ne kadar korktuðu da çok açýktý, havaya yaklaþýk 20 el ateþ açan polisler, arabalara binerek ve koþarak kaçtýlar. Bu sýrada “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz” sloganlarý atýlýyordu. Son baz istasyonunun da yýkýmýyla, Demokrasi Caddesi’nde bir yürüyüþ yapýlarak, “burjuvazinin malýna zarar gelmemesi için elinden geleni yapan polise, Sarýgazi halký en büyük cevabý vermiþtir” denilerek eylem sonlandýrýldý. Sarýgazi’den MB Okurlarý
ÖÐRENCÝLER HAR(A)ÇLARA KARÞI YÜRÜDÜ
Y
üksek Öðretim Kurulu, üniversite öðrencileri arasýnda ‘haraç’ olarak adlandýrýlan katký paylarýnýn, 2009–2010 akademik yýlý için yüzde 8 artýrýlmasýný kararlaþtýrdý. YÖK fakültelere göre katký payý miktarlarýný belirlerken, öðrencilerden alýnacak katký payý miktarlarý, Bakanlar Kurulunun kararýyla kesinleþecek. YÖK kararýyla katký paylarý yüzde 8 artýrýlýrken bu oran ikinci öðretimde ise yüzde 500’e kadar ulaþýyor. Bilimsellikten ve akademik eðitimden uzak olan üniversiteler YÖK tarafýndan harçlara yapýlan zamlarla eðitimin tamamen ticari bir kurum olduðunu bir kez daha gösteriyor. Kapitalizm krizini aþmak için bin bir türlü yolu deniyor. Bütün her þeye yapýlan zamlardan üniversite haraçlarý da nasibini alýyor. Haraçlara yapýlan zamlarý protesto etmek için 20.07.09 tarihinde saat:13:00’da Gaziantep Üniversitesi öðrencileri yemekhane önünde toplanarak, ellerindeki dövizlerle birlikte harç zamlarýna karþý sloganlarla kampüs içinde yürüyüþ yaptýlar. Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB)’ünde destek verdiði yürüyüþ, yemekhane önünden baþladý. Yürüyüþte sýk sýk “Müþteri deðiliz öðrenciyiz”, “Harçlara deðil burslara zam”, “Eðitim hakkýmýz engellenemez” þeklinde sloganlar atýldý. Kampüs boyunca süren yürüyüþ üniversite giriþ kapýsýna kadar sürdü. Giriþ kapýsýna gelindiðinde öðrenciler burada bir basýn açýklamasý yaptýlar. Yapýlan açýklamada “YÖK’ün yeni bir bilim karþýtý, hukuk dýþý, vicdana aykýrý bir uygulamasýyla karþý karþýyayýz. Çaðýmýz dünyasýnda tartýþýlmaz bir deðeri olan okuma hakký ne yazýk ki ülkemizde hala parasý olana hak görülüyor…. Her yýl bizlerden harç adý altýnda ama haraç mahiyetinde paralar alýnýyor. Þimdi þok bir haberle astronomik sayýlabilecek oranda zamlar arttýrýlýyor. Bazý fakültelerde %100 lük zamlarýn olduðunu açýklýyorlar. Bu zamlar bir çoðumuzun okulu býrakmasýna sebep olacak.” denilerek eylem sloganlarla son buldu. ANTEP DÖB
144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
19
Eylemler
“GÜLER ZERE’YE ÖZGÜRLÜK!” YÜRÜYÜÞÜ
3
1 Temmuz Cuma günü Ýstanbul Galatasaray Meydaný’nda kanser hastasý olan devrimci tutsak Güler Zere için bir basýn açýklamasý düzenlendi. Saat 19:30’da Taksim Tramvay Duraðý’nda toplanýlarak Ýstiklal Caddesi üzerinden yürüyüþe geçildi. Yürüyüþ sýrasýnda “Devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “Zindanlar yýkýlsýn tutsaklara özgürlük”, “Yaþasýn devrimci dayanýþma”, “Ýçerde, dýþarýda hücreleri parçala”, “Güler Zere serbest býrakýlsýn” sloganlarý atýldý. Galatasaray Meydaný’na gelindiðinde kýsa konuþmalar yapýldý. Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu (DÝSK) Genel Sekreteri Tayfun Görgün ve Ýstanbul baðýmsýz milletvekili Ufuk Uras’ın konuþmalarýnýn ardýndan Avukat Taylan Tanay tarafýndan okunan açýklamada; “Güler ZERE’nin cezaevinde tutulmasý halinde yaþamýný yitireceði, etkili ve yeterli tedavi koþullarýnýn saðlanmasý için infazýnýn ertelenmesi talebinde bulunulmuþtur. Adana Cumhuriyet Baþsavcýlýðý bu talep üzerine Çukurova Üniversitesi Adli Týp Anabilim Dalýndan rapor istemiþtir. Çukurova Üniversitesi Adli Týp Ana Bilim Dalý tarafýndan hazýrlanan iki ayrý raporda YA ÞA MININ A ÐIR RÝSK ALTINDA OLDUÐU, CEZA EVÝ VE HASTA NELERÝN MAHKÛM KOÞULLA RINDA BA KIM VE TEDA VÝNÝN SAÐLIK LI OLA RAK YERÝNE’ GETÝRÝLMESÝNÝN MÜMKÜN OLMA DIÐI, ÝYÝLEÞÝNCEYE KA DAR HA PÝS CEZA SI ÝNFA ZININ ERTELENMESÝNÝN uygun olacaðý... belirtilmiþtir. “Bugün toplumun tüm kesimleri ve ilgili bilim çevreleri tarafýndan güvenilmez olarak nitelendirilmesine raðmen, bu kurumun verdiði raporlar nedeniyle insanlarýmýz ölüme terk edilmiþ durumdadýr. Hekim örgütü tarafýndan mesleðini yürütmesi yasaklanan Nur BÝRGEN’in baþkanlýðýný yaptýðý bu kurul insanlarýmýz için adeta ölüm kararları vermektedir. Bu kararlar nedeniyle en son Ýsmet ABLAK isimli tutsak yaþamýný yitirirken; þu ana kadar otuza yakýn ameliyat geçiren mesane kanseri Erol ZAVAR, Hidrosefali (beyinde su toplamasý) hastasý Mehmet YEÞÝLTEPE, kanser hastalarý Aynur EPLÝ, Samet ÇELÝK baþta olmak üzere onlarca tutsak ise ölümü beklemektedir.” denildi.
Açýklama hasta devrimci tutsaklarýn serbest býrakýlmasý çaðrýsýyla son buldu. Çeþitli sosyalist dergilerin ve demokratik kitle örgütünün destek verdiði eylem, atýlan sloganlarýn ardýndan sona erdi.
20
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
KAPÝTALÝST DÜZENÝN AHLAK YASASI
E
gemen sýnýfýn ahlak kurallarý, sömürü ve aþýrý tüketiciliðin sarhoþluðu ile sürerken, sömürülen kalabalýk kitlede bu düzene karþý reaktif olarak bir ahlak kavramý belirecektir. Çalýþmadan tüketen kitleye karþý, çalýþan, üreten ve sömürülen kesimin ahlak kavramýdýr bu. Biliyoruz ki üreten ve emeðinin ürünü elinden alýnan, kapitalizmin üretici insaný yani iþçi sýnýfý, ürününün elinden alýnmasýyla kendi emeðine karþý yabancý hale gelecek, yabancýlaþacak ve güdük bir insan olacaktýr. Oysa bir insanýn emeði onun yaþama eylemidir. Sadece yaþama eylemi deðil psikolojik anlamda yaratýcýlýðýnýn sembolüdür de. Emeðinin sömürülmesi, o insanýn özgür ve bilinçli eylemini çarpýklaþtýrýr. Ve kiþi üretim eyleminde yabancýlaþmakla da kalmaz, kendi yaþamýna ve tüm insanlara da yabancýlaþýr, kopar. Böylece yaþamýn bir aracý haline gelen iþçi, alýp satýlabilen bir mal haline geldiðini görür. Ýþte mal haline gelen iþçinin baþkaldýrmasý gerçekte salt kendisinin deðil, temsil ettiði evrensel insanýn da egemenliðini geliþtirmek amacý taþýr. Ankara katili, Van gölü canavarý Ve hazine hýrsýzý Bir lokma ekmek uðruna Kaldýrýmlara düþen iþçi kýzý Ýnsanoðlunun mutluluk kavramý, özgür eylemini ve tüm yaratýcý potansiyelini ortaya koymasý ile oluþmaktadýr. O halde insanýn mutluluða kavuþmasý, elbette ki, sömürülme düzeninin ortadan kaldýrýlmasý ve emeðin yabancýlaþmaktan kurtulmasý, özgürleþmesi ile gerçekleþecektir. Ýnsanoðlunun evrensel olan bu mutluluða kavuþma eyleminin temsilcisi elbette ki, sömürülen, ezilen üretici sýnýfýn insaný yani iþçisi olacaktýr. Böylece insanýn kendi içindeki devriminin getireceði deðiþiklik, insanýn bilincini de deðiþikliðe uðratýr. Güçler karþýsýnda acýlara karþý baþ eðen insan, böylece baþkaldýran insan olur sonunda. Aðzýmý týkayýn, çýðlýklarýmý boðun Caným daha çok baðýrmak isteyecek Vurun yumruklarýmý zincire Caným zinciri daha çok kýrmak isteyecek Etimi parçalayýn Kemiklerimi daðýtýn BAY RA ÐIM olacak kaným Kemiklerimin üstünde bir baþka insanlýk yükselecek..
144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
Ýslahiye’den MB Okuru
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
B
Yoldaş Fidel’in Düşünceleri
SANDÝNÝSTALARIN ZAFERÝNÝN 30.YILDÖNÜMÜ VE SAN JOSE TEKLÝFÝ
Bu Orta Amerika ülkesi Küba’ya karþý korsan saldýrýlarda emperyalist bir üs olarak kullanýldý. Vahþice bir ablukaya maruz býrakýlan halkýmýzýn baðrýndan binlerce teknisyeni ve üniversite mezunu genci Kosta Rika’da yerine getirdikleri hizmetler için alýnmýþtý. Buna raðmen Kosta Rika ile Küba arasýndaki iliþkiler son dönemde düzelmeye baþlamýþtýr. Ýki ülke arasýnda bizi de memnun eden geliþmelere raðmen Amerika kýtamýz hakkýnda içinden geçmekte olduðumuz tarihi döneme dair düþündüklerimi belirtmeliyim.
ush zamanýnda Orta Amerika’da oluþturulan yapýyý korumak isteyen Birleþik Devletlerdeki aþýrý saðcýlar ve Dýþiþleri Bakanlýðý tarafýndan desteklenen Honduras’daki darbe halkýn canlý direniþi karþýsýnda yol alamýyor. Bu yasadýþý giriþim, dünya kamuoyunun ve uluslararasý örgütlerin hep bir aðýzdan mahkum edilmesi sonucu daha fazla sürdürülemeyecek. Geçmiþ yýllarda Birleþik Devletler tarafýndan desteklenen, örgütlenen ve silahlandýrýlan darbeci yönetimlerin gerçekleþtirdiði vahþetlerin hatýrasý henüz çok taze. Ýmparatorluðun Latin Amerika’ya yönelik çabalarý Clinton döneminde atýldý. Ýzleyen yýllarda Latin Amerika’daki tüm ülkelerin Amerika Zirveleri adý altýndaki toplantýlarla Serbest Ticaret Antlaþmasý’na dahil olmalarý saðlanmaya çalýþýldý. Bölgede bir serbest ticaret antlaþmasýnýn imzalanmasý gerçekleþmedi. Dünyanýn diðer bölgelerinde ekonomik büyüme yaþandý ve bu durumdan dolarýn uluslararasý deðiþim deðeri oldukça olumsuz etkilendi. Dünya çapýnda yaþanan mali kriz ise durumu daha da karmaþýklaþtýrdý. Bu koþullar altýnda bölgedeki en yoksul ülkelerden birisi olan Honduras’da askeri darbe olayý yaþandý. Ýki hafta boyunca halkýn darbeye karþý artan direniþiyle karþýlaþan Birleþik Devletler zaman kazanmak için çeþitli manevralar yaptý. Dýþiþleri Bakanlýðý Kosta Rika Devlet Baþkaný Oscar Arias’ý Honduras’daki askeri darbeye yardým etmesi için atadý, Honduras halký tarafýndan kararlýlýkla ve barýþ içinde yapýlan baskýyý kuþatma altýna aldý. Latin Amerika’da buna benzer bir olay daha önce yaþanmamýþtý. Birleþik Devletlerin yaptýðý hesaba göre Arias’ýn Nobel ödüllü olmasýnýn belli bir aðýrlýðý bulunuyor. Gerçekte karþý karþýya olduðumuz Oscar Arias ise neoliberal bir politikacýdýr. Yetenekli ve iyi bir hatiptir, son derece kurnazdýr ve Birleþik Devletlerin sadýk bir müttefikidir. Küba Devriminin zaferinden sonra baþlamak üzere Birleþik Devletler hükümeti Kosta Rika’yý kullanarak ve maddi olarak destekleyerek kapitalizm düzeninde de sosyal geliþmelerin saðlanabileceðinin bir örneðini yaratmaya çalýþtý. Bu Orta Amerika ülkesi Küba’ya karþý korsan saldýrýlarda emperyalist bir üs olarak kullanýldý. Vahþice bir ablukaya maruz býrakýlan halkýmýzýn baðrýndan binlerce teknisyeni ve üniversite mezunu genci Kosta Rika’da yerine getirdikleri hizmetler için alýnmýþtý. Buna raðmen Kosta Rika ile Küba arasýndaki iliþkiler son dönemde düzelmeye baþlamýþtýr. Ýki ülke arasýnda bizi de memnun eden geliþmelere raðmen Amerika kýtamýz hakkýnda içinden geçmekte oldu-
ðumuz tarihi döneme dair düþündüklerimi belirtmeliyim. Esasen Kosta Rika’daki zengin ve iktidarda bulunan sýnýfýn bir mensubu olan Arias, ülkesindeki bir üniversitede hukuk ve ekonomi eðitimi aldý. Daha sonra Ýngiltere’deki Essex Üniversitesinde lisans üstü eðitimine devam ederek Siyaset Bilimi alanýnda doktorasýný verdi. Akademik alandaki unvanlarýyla dikkat çeken Arias, Ulusal Baðýmsýzlýk Partisi üyesi olan Devlet Baþkaný Jose Figueres Ferrer tarafýndan 1970 yýlýnda danýþman olarak seçildiðinde 30 yaþýndaydý. Bundan hemen sonra Planlama Bakanlýðýna atanacak, görevine Danile Oduber’in devlet baþkanlýðýnda da devam edecektir. 1978 yýlýnda Ulusal Baðýmsýzlýk Partisinden milletvekili olarak Temsilciler Meclisine seçilecek, 1979 yýlýnda partisinin genel sekreteri olacak, 1986 yýlýnda da ilk kez devlet baþkanlýðýna seçilecektir. Küba Devriminin zaferinden yýllar önce, geleceðin devlet baþkaný Figueres Olsen’in babasý Jose Figueres Ferrer liderliðinde yürütülen Kosta Rika’daki ulusal burjuvazinin darbe planlarý yapan orduya karþý silahlý mücadelesi Kübalýlarýn sempatisini kazanmýþtý. Batista zulmüne karþý Sierra Maestra Daðlarýnda savaþ verirken Figueres Ferrer tarafýndan kurulan Baðýmsýzlýk Partisinden silah ve cephane yardýmý almýþtýk. Buna raðmen bizden çok Yankilere yakýndý ve sonunda bizimle olan iliþkisini kopardý. Kosta Rika’nýn baþkenti San Jose’de toplanan OAS Toplantýsýnýn 1960 yýlýndaki 1.Havana Deklarasyonuna yol açtýðýný da unutmamak gerekir. Tüm Orta Amerika ülkeleri 150 yýl boyunca, maceracý haydut William Walker kendisini Nikaragua’nýn devlet baþkaný yaptýðý 1856 yýlýndan beri Birleþik Devletlerin sürekli müdahalesiyle karþý karþýya. Buna raðmen Nikaragua’nýn yiðit halký þimdi özgürlüklerini kazandýlar ve son nefeslerine kadar onu savunacaklar. Kosta Rika’nýn bu yeni durumda bile Sandinist Ulusal Kurtuluþ Cephesiyle 1979 yýlýnda dayanýþma gösterisinde bulunmasýna raðmen destek vermediðini biliyoruz. Reagan yönetiminin kirli savaþý sonucu Nikaragua kan kaybederken, Guatemala ve El Salvador da Birleþik Devletlerin müdahaleci politikasýnýn bedelini ödüyor, bu ülkeler askeri yönetimlerin altýna giriyor, okullarda Birleþik Devletlerin belirlediði doktrinizasyon egemen oluyor, kirli para ve silahlar buralara akýtýlýyordu. Daniel Ortega Yankilerin Guatemala ve El Salvador’daki devrimci direniþe son vermek için yaptýklarýný hepimize anlatýyordu. Birçok sefer Daniel, Arias hakkýnda þikayet ederken, onun, Birleþik Devletlerin sözünden çýkmayarak barýþ görüþmelerinden Nikaragua’yý nasýl dýþladýðýný belirtmiþti. Sadece El Salvador, Honduras ve Guatemala hükümetleriyle görüþerek Nikaragua’ya antlaþmalarý empoze etmek istemiþtir. Bu yüzden Vinicio Cerezo’ya minnetleri-
144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
21
Yeni Evrede
Yoldaş Fidel’in Düşünceleri ni iletmiþtir. Beþ Orta Amerika ülkesi arasýnda 7 Aðustos 1987 tarihinde Esquipulas Guatemala’da imzalanan ilk antlaþma bu çerçevede düþünülebilir. Bu konu hakkýnda daha önce hiç bir açýklama yapmamýþtým. Ancak þimdi 19 Temmuz 1979 tarihindeki Sandinista Zaferinin 30. yýl dönümünde Daniel bütün olanlarý herkesin anlayabileceði bir netlikte, televizyonlarý ve radyolarý baþýnda izleyenlere açýkladý. Konuþmasýný aynen alýntýlandýrýyorum: “Yankiler onu arabulucu olarak atadýlar. Kosta Rika halkýna sonsuz saygým var ama o zorlu dönemde Kosta Rika devlet baþkanýnýn barýþ görüþmelerine her Orta Amerika devlet baþkanýný çaðýrýp bizi çaðýrmamasýný unutamam.” “Ancak diðer Orta Amerika devlet baþkanlarý bu tuzaða düþmediler ve ona, eðer burada Nikaragua temsil edilmezse hiçbir barýþ planý olamayacaðýný bildirdiler. Tarihi gerçeklerin ortaya çýkmasý adýna bir devlet baþkaný Orta Amerika’da Yankilerin kurduðu baskýyý kýrma þansýný elde etmiþti. Devlet Baþkanlarýnýn Nikaragua’lý meslektaþlarýyla temasý engellenmiþ bir þekilde Nikaragua Devriminin çökertilmesi için askeri çözümler masaya yatýrýlýrken bu cesaretli adýmý atan kiþi Guatemala Devlet Baþkaný Vinicius Cerezo oldu. Olayýn gerçek hikayesi budur.” Ardýndan hemen ekledi: “Yankiler hemen Devlet Baþkaný Oscar Arias’ý aramaya giriþtiler, çünkü onu tanýyorlardý! Biraz zaman kazanmak istiyorlardý, bu yüzden darbeciler kabul edilemez þartlar öne sürmeye baþladýlar. Halkýn anayasal haklarýný gasp etmek için darbe yapanlarýn yine o halkla pazarlýk yaptýðý nerede görülmüþtür? Bu haklar pazarlýk konusu edilemez, devlet baþkaný Manuel Zelaya görevine iade edilecek. Aynen ALBA, Rio Grubu, SICA,OAS ve Birleþmiþ Milletler Genel Kurulunun talep ettiði gibi.” “Ülkelerimizdeki sorunlara barýþçýl çözümler istiyoruz. Bugün Honduras halký tarafýndan yürütülen kavga þiddetin reddedildiði bir kavgadýr, Honduraslýlarýn çektiði acýlarýn artmamasý için bu yol tercih edilmiþtir.” Daniel burada sözlerine son veriyor. Bana o dönemi anlattýðýnda Reagan tarafýndan baþlatýlan kirli savaþýn Birleþik Devletlere gönderilen uyuþturucu paralarýyla finanse edildiðini belirtti. Bu savaþta 60.000 kiþi hayatýný kaybetti ve 5.800 kiþi sakat kaldý. Reagan’ýn kirli savaþý sonucunda 300 okul ve 25 saðlýk merkezi çalýþmaz hale geldi; 150 öðretmen öldürüldü. Savaþýn maliyeti ise 10 milyar dolar seviyesindeydi. Nikaragua’nýn nüfusu sadece 3.5 milyon kiþi. Sovyetler Birliði’nden gelen yakýtýnýn da
22
Mücadele Birliði
kesilmesiyle beraber ekonomi çöküþün eþiðine geldi. Seçimlere gidildi ve halkýn kararýna saygý duyuldu. Devrimin kazanýmlarýna tutunma umudunu kaybetmiþ halkýn isteðine uyuldu. 17 yýl sonra ise Sandinistalar yeniden zafer kazanarak iktidara geldiler, sadece iki gün önce ilk zaferlerinin 30. yýl dönümünü kutladýlar. 18 Temmuz Cumartesi günü Nobel ödüllü arabulucu kiþisel olarak ortaya sunduðu barýþ hamlesiyle 7 madde öne sürdü. Öne sürülen maddeler Birleþmiþ Milletler ve OAS kararlarýnýn aksi istikametteydi ve Manuel Zelaya’nýn reddetmesi halinde ona karþý beslenen sempatinin ve halk desteðinin azaltýlmasýný amaçlýyordu. Anayasal devlet baþkaný darbecilere heyeti aracýlýðýyla bir ültimatom göndererek 19 Temmuz Pazar günü herhangi bir yolla Honduras’a döneceðini açýkladý. Pazar günü öðle saatlerinde Sandinistalar tarafýndan muazzam bir gösteri düzenlendi ve Birleþik Devletlerin izlediði politikalar mahkum edildi. Orada dile getirilenler çok önemli gerçeklerdi. ABD için iþin kötü tarafý ise darbeci hükümet için yapmakta olduðu zaman kazandýrýcý manevra alanýnýn sonuna gelinmiþ olmasý. Ancak hala Birleþik Devletler Dýþiþleri Bakanlýðýnýn Micheletti’ye sert bir mesaj göndererek somut bir adým atmasýný ne zaman isteyeceði merak ediliyor. Ayný merak ordu komutanlarýnýn Birleþik Devletlerin atacaðý adýmlarý önceden bilip bilmediði konusunda da sürüyor. Olaylarý biraz yakýndan takip edenler için gerçek olan þey Micheletti’nin Pazartesi günü barýþa karþý olduðudur. San Jose’deki görüþmelerdeki temsilcisi Carlos Lopez Contreras, Arias teklifinin görüþülemeyeceðini açýklarken Zelaya’nýn göreve iade edilmesini içeren ilk maddenin tartýþýlamayacaðýný belirtti. Darbeyle baþa geçen hükümet kendisini rolüne o kadar kaptýrmýþ ki Zelaya’nýn aslýnda Kosta Rika devlet baþkanýnýn teklifini kabul ederek oligarþiye hiçbir zorluk çýkartmayacak þekilde ve siyasi olarak bir maðlup olarak ülkeye döneceðini öngöremedi. Ayný gün yani 19 Temmuz Pazar günü, Arias görüþmelerdeki son durumu aþabilmek için bir 72 saat daha isterken Bayan Clinton telefon ile Micheletti ile görüþüyordu. Görüþme Bakanlýk sözcüsü Philip Crowley tarafýndan “zorlu” bir görüþme olarak nitelendirilen görüþmede neler konuþulduðunu elbet bir gün öðreneceðiz ama Micheletti’nin yüzünü 20 Temmuz Pazartesi günkü darbeci hükümet toplantýsýndan sonra 144. Sayý / 5 - 19 Ağustos 2009
görmek yetti: Anaokulunda öðretmeni tarafýndan haþlanmýþ bir anaokul öðrencisinin suratý vardý. Bu görüntüleri ve konuþmayý Telesur aracýlýðýyla izleme þansý buldum. Diðer yayýnlarda ise OAS temsilcilerinin konuþmalarý ve Çarþamba günü açýklama yapacak olan Nobel ödülü sahibi arabulucunun beklendiðini dair haberler vadý. Acaba Bayan Clinton’un Micheletti’ye ne söylediðini biliyorlar mýydý, bilmiyorlar mýydý? Belki biliyorlardý, belki de bilmiyorlardý. Belki bazýlarý biliyordu, hepsi deðil. Ýnsanlar, kurumlar ve kavramlar Washington politikalarý için birer araç haline döndü. OAS bünyesinde bugüne kadar yapýlan hiçbir konuþma Venezuela Elçisi Roy Chaderton’un kýsa ama onurlu konuþmasý kadar etkili olmamýþtýr. Yarýn Oscar Arias’ýn taþtan görüntüsü belirecek, þiddetin etkilenmesi için þu çözümleri hazýrladýðýný bu planlarý yaptýðýný ilan edecek. Bence Arias bile Dýþiþleri Bakanlýðýnýn kurmuþ olduðu tuzaða düþmüþ durumda. Yarýn ne yapacaðýný göreceðiz. Ne olursa olsun son sözü söyleyecek olan Honduras halkýdýr. Halk örgütlerinin temsilcileri ülke içinden veya dýþýndan hiçbir tarafýn maþasý deðil. Halkýn ihtiyaçlarýnýn ve sorunlarýnýn farkýndalar, duyarlýlýklarý ve sayýlarý katlanarak artýyor. Baþta ilgisiz olan birçok vatandaþ þimdi kavgaya katýlmýþ durumda. Geleneksel partilerin özgürlük, adalet ve insan onuruna inanan dürüst tabaný, partilerinin liderlerini bu tarihi anda takýndýklarý tavýrlara göre deðerlendirecek. Yanki ültimatomuyla karþýlaþtýðýnda ordunun ne yapacaðýný hala bilmiyoruz, üst yönetimin subaylara ne emir vereceðini de. Ancak yurtsever ve onurlu olanlarýn tek bir referans noktasý vardýr: Gaz bombalarýna, þiddete ve kurþunlara karþý kahramanca ayaða kalkan Honduras halkýna sadakat. Ýmparatorluðun son kaprisinin ne olduðunu kimse bilemiyor; son görüþmelerden çýkacak sonuca göre Zelaya ülkeye yasal olarak veya yasadýþý yollardan mý giriþ yapacak bilinmez ama hiç þüphe yok ki Honduras halký onu gelir gelmez baðrýna basacak. Sokaklarda ve caddelerde verdikleri kavga sýrasýnda bu onlarý kazandýðý bir zafer oldu zaten. Honduras halkýnýn kendi tarihini kendisinin yazacaðýndan kimsenin þüphesi olmasýn! Fidel Castro Ruz 21 Temmuz 2009 20:55