MARKSÝZMLE KAZANMAK Yeni Evrede
Başyazı
Mücadele Birliði
Marksizmin, dünya proletaryasýnýn sýnýf savaþýmýnda, proletaryanýn toplumsal devriminde oynadýðý etkin devrimci rol, reformist ve oportünist çevrelerce bilerek gözardý edilir. Oysa ki Marksizm olmaksýzýn proletaryanýn zafere ulaþmasý düþünülemez bile. Marksist teori proleter kitleler içinde derin kök salmýþtýr. Maddi yaþamý dönüþtürme gücüdür. Marksizmin devrimde nasýl sürekli ve aktif bir rol oynadýðýný çok iyi kavrayan ve söyleyenlerden biri de Fidel Castro’dur. Fidel Castro Küba Devrimi’nden sonra zaferi nasýl kazandýklarýný açýklarken Marksizmin hareket üzerindeki etkileyici gücünü bütün açýklýðýyla gözler önüne serer: “Marx’tan insan toplumunun ne olduðunu öðrendik. Bunu okumamýþ ya da kendisine bunlar anlatýlmamýþ bir insan, gece vakti ormanýn ortasýnda býrakýlmýþ gibidir. Kuzeyi, güneyi, doðuyu, batýyý bilmez. Marx bize toplumun ne olduðunu ve insan toplumunun geliþim tarihi fikirlerini öðretti. Marx olmadan, tarihi olaylarý, eðilimleri ve geliþmesini tamamlayamamýþ bir insanlýðýn konumunu tam olarak yorumlamanýzý saðlayacak bir formül oturtamazsýnýz.” Fidel ve Küba Devrimi’nin öncüleri, Marx’ýn görüþlerine dayanarak toplumu tanýr ve onun nasýl deðiþtirileceðini öðrenirler. Fidel ayný yerde, Marx ve Lenin’i okumamýþ ve kavramamýþ olsalardý Küba’da devrimi zafere ulaþtýramayacaklarýný özellikle belirtir. Fidel ve arkadaþlarý, Marx’ýn, Engels’in ve Lenin’in görüþlerine dayanmamýþ olsalardý bu denli az insanla bir devrimi nasýl baþlatýr ve götürürdü. Ayný yüzyýl içindeki tüm proletarya devrimleri ayný yolu izledi: Marksizmin devrimci teorisine dayanmak. Avrupa iþçi sýnýfý hareketi olsun, Latin Amerika emekçi halk hareketleri olsun, Asya ve Afrika’daki hareketler olsun, hepsi Marksist teorinin yol göstericiliðinde hareket etti ve devrimlere yöneldi. Marksist teori ve yöntemi temel almadan hangi iþçi sýnýfý hareketi kendisine kurtuluþu gösterecek bir program oluþturabilir? Politik özgürlük ve ekonomik kurtuluþu hiçbir bulanýklýða düþmeden açýk ve berrak olarak iþçi sýnýfýnýn önüne koyan Marksizmin devrimci teorisidir. Bütün ülkelerin iþçilerinin programlarýna koyduklarý o etkileyici eylem istemi olan “proletaryanýn toplum adýna tüm toplumsal üretim araçlarýna el koymasý”ný emekçi sýnýfa öðreten Marx’ýn fikirleridir. Denizler de týpký Fidel ve Che gibi bir avuç insanla devrimi gerçekleþtirmek için yola çýktýklarýnda onlara yol gösteren Marksizm olmuþtur. Sosyalist bilim sayesinde içinde yaþadýklarý toplumu tanýdýlar, emekçilerin mülk sahibi sýnýflar tarafýndan nasýl ezilip sömürüldüðünü bilimsel yoldan kavradýlar. Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakký ilkesini Lenin’in düþüncelerinden yola çýkarak ortaya koydular. O günden bu yana eylemden eyleme koþan devrimci hareketin sahip olduðu devrimci görüþlerin kaynaðý Marksizm-Leninizmdir. Dünya iþçi sýnýfý hareketi, dünya komünist hareketi Marksizmin devrimci ilkelerinin yerine reformist ilkelere dayanmýþ olsaydý, çaðýn etkin ve sürükleyici bir gücü haline gelebilir miydi? Bu soruya dünya proletaryasýnýn sýnýf savaþýnýn zengin pratiði yanýt verebilir: Kesinlikle hayýr! Ýþçi sýnýfý Avrupa’da 19. yüzyýlda çeþitli tarihlerde ayaklandý. Ayaklanan iþçiler bu sýrada henüz Marksizmin etkisine girmemiþlerdi. Ýþçileri etkileyen Marksizmin dýþýndaki küçük burjuva sosyalist akýmlardý. Ýþçilerin dayandýklarý görüþlerin onlarýn yenilgilerinde belli bir etkisi olmuþtur. Baþka zamanlarda da iþçi sýnýfý nesnel koþullarýn etkisiyle sermaye egemenliðine karþý ayaklanabilir, bu olanaklýdýr, ancak Marksist ilkelerin þekillendirdiði devrimci bir program olmadan hedefine ulaþamaz. 20. yüzyýlýn bütün bir sýnýflar mücadelesi tarihi göstermiþtir ki, Marksist görüþler esas alýnmadan burjuvaziye karþý, devrimci bir iþçi sýnýfý hareketi oluþamaz. Sosyal reformistler ve oportünistler de Marksizmi kabul ederler. Fakat onlarýn kabul ettikleri devrimci Marksizm deðildir. Marx’ýn burjuvalarca da kabul edilen yanlarýdýr. Burjuvazi, reformistler ve oportünistler, Marksizmi devrimci yanlarýyla deðil, onu yalnýzca bilimsel araþtýrma yanlarýyla kabul ederler. Küçük burjuva sosyalist hareketlerin kendileri
için uygun gördükleri Marksizmin lafzýdýr. Marksizmin bilimsel görüþleri çözümleme yöntemi ve devrimci ilkeleri dünya iþçi sýnýfý hareketinde öylesine kök salmýþ ve genel kabul görmüþtür ki iþçi sýnýfýný etkilemek isteyen her politik hareket onu sahiplenmek durumdadýr. Ama bu öylesine bir sahiplenmedir ki Marksizmde devrimci olan ne varsa tümünü bir kenara býrakýyorlar. Marksizm bir doðma deðil, bir eylem kýlavuzudur. Dünyayý deðiþtirmek ise geleceðin bir sorunu deðil günümüzün bir sorunudur. Sermayenin egemenliðine son verecek olan bir devrimi ilerinin sorunu olarak görenlerin, onu güncel pratiðin konusu olarak görmeyenlerin, günlük pratik olarak yapacaklarý tek þey kurulu düzeni yamamak olacaktýr. Devrimci Marksistler iþçi sýnýfýný kurtuluþa götürecek devrimci istemleri sýralayýp sonra da onlarý geleceðin bir sorunu olarak günlük mücadelenin dýþýna atmazlar. Gerçekten devrimci Marksist olanlar emekçilerin kurtuluþunu güncel politikanýn ve güncel pratiðin temel bir görevi olarak görürler. Marksist teoriyi devrimci temelde, sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasý mücadelesi temelinde kavrarlar. Proletarya devrimci Marksizmle kurtuluþa ulaþýr. Emekçi kitlelerin tekelci egemenlik sistemine karþý verdiði mücadelenin sonuç alabilmesi için bu mücadelenin devrimci çizgide sürdürülmesi gerekiyor. Emekçilerin sýnýf mücadelesi devrimci bir çizgide geliþmeden burjuvazi karþýsýnda bir üstünlük saðlayamaz ve baþarýya ulaþamaz. Reformist çizgide sürdürülen mücadele ise kitlelerin yenilgisiyle sonuçlanýr. Bugüne kadar emekçi sýnýflara zafer getiren mücadele yalnýzca devrimci çizgide yürütülen mücadele olmuþtur. Devrimci bir dönem olmadan proletarya kapitalizmin yerini alacak olan sosyalist topluma geçemez. Devrimci dönemde kitle mücadelesinin odaðýna iktidarýn emekçi sýnýf tarafýndan ele geçirilmesi hedefi var. Ýktidarýn ele geçirilmesi ve devrimci bir iktidarýn kurulmasý devrimin temel bir sorunudur. Emekçi kitleler devrim ve iktidar için mücadeleye giriþtikleri için dönem devrimci bir dönemdir. Devrimci dönem, iktidar uðruna devrimci bir çizgide sürdürülen, devrimci bir iktidarýn kurulmasýyla sonuçlanan ve proletarya diktatörlüðünün kurulmasýna kadar varan bir dönemdir. Bu, kapitalizmden komünizme geçiþ dönemidir. Devrimci dönüþümler dönemidir. Bu geçiþ her ülkede çeþitli biçimler alabilir. Ancak bir þey kesindir; kapitalizmden komünizme geçiþ devrimci çizgide yürütülen bir mücadele olmadan gerçekleþemez. Devrimci dönem genelde devrimci diktatörlük dönemini özelde ise proletarya diktatörlüðü dönemini kapsar. Marx, kapitalizmden komünizme geçiþte devrimci bir dönüþüm döneminin yeralacaðýný ve bunun politik biçiminin proletarya diktatörlüðü olacaðýný söyler. Devrimci diktatörlük, halk kitlelerinin tekelci burjuvazi üzerinde þiddet uygulamaksýzýn, burjuva egemenliði devirecek devrimci ve yýkýcý bir hareket olmaksýzýn olanaksýzdýr. Emekçilerin devrimci diktatörlüðü (Demokratik Halk Ýktidarý) zora dayalý bir mücadeleyi, devrimci nitelikte mücadeleyi zorunlu olarak gündeme getirir. Ýç savaþ þiddete dayalý mücadele olarak devrimci bir iktidarla sonuçlanmak zorundadýr. Sýnýf mücadelesi gerçeðini kabul eden iç savaþ gerçeðini de kabul etmek durumundadýr; iç savaþ gerçeðini kabul eden bu savaþýn devrimci sonuçlarýný da kabul etmek zorundadýr. Proletaryanýn Marksist ilkelere dayanarak oluþturduðu devrimci programýný yaþama geçirmesi için her þeyden önce emekçi kitlelerin devrimci enerjisini harekete geçirmesi gerekiyor. Bu noktada yaþamsal soru þudur: Hangi mücadele biçimi kitlelerin devrimci enerjisini harekete geçirebilir? Emekçi sýnýflarýn devrimci enerjisini yalnýzca devrimci bir çizgide yürüyen bir mücadele harekete geçirebilir. Bunun en iyi ikna edici pratik kanýtý geçen yüzyýlýn toplumsal devrimleridir. Bu soruya yalnýzca tarihin ürettiði pratik malzemelere dayanarak deðil, Marksizmin devrimci teorisine dayanarak da yanýtlayabiliriz. Marksizmin devrimci teorisiyle donanmýþ bir proleter devrimci hareket zafere ulaþýr. C.DAĞLI
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
3
Yeni Evrede
Kürt Açılımı
Mücadele Birliði
DEVRÝM TARÝHÝNÝN ÜÇÜNCÜ DÜÐÜMÜ YA DA DÜZEN-ÝÇÝ SON ÇIKIÞ
O
toyollar üzerindeki “köprüden önce son çýkýþ” tabelalarý gibi, 15 Temmuz hükümet toplantýsýyla hýz kazanan ve Ýçiþleri Bakanýnýn ayaklarýna karasular indiren yol haritasýnýn üzerinde de benzer bir ifade yer alýyor: “Devrimden önce son düzen-içi çýkýþ”. Hükümetin yürüttüðü bu devlet projesi -adýna “Kürt Açýlýmý” diyorlar- hýz kazandýkça; bir devlet yöneticisinin aðzýndan duymaya hiç alýþýk olmadýðýmýz barýþ-kardeþlik gibi laflar havada uçuþtukça, pek çok emekçide haklý bir kuþku oluþtu. Birbiri ardýna gelen olaylar dizisini bir kenara býrakarak, yalnýzca günlük olana bakan kýsýr kafalarýn ilk aklýna gele, bunun bir ABD planý olduðuydu. Sürecin emperyalist politika planlarýyla ilgisi elbette yadsýnamaz. Ancak, hükümetin “Kürt Açýlýmý” adýný verdiði tavizler politikasýný salt ABD planlarý ile açýklamak, iki noktada sakat bir düþüncenin sonucudur. Ýlki, Türk egemen sýnýflarýný, ABD emperyalizminin basit bir kuklasý derekesine düþürmek, sakat anlayýþýdýr. Ne yazýk ki bu cephede, böyle düþünenler hiç de az deðil ve onlara göre Türk tekelci sermayesinin hemen hiçbir konuda sýnýf iradesi yoktur. Bu bakýþ açýsý, klasik sömürgecilik iliþkilerini temel alýyor, yani henüz bir sermaye birikiminin ortaya çýkmadýðý o dönemi; bunun yanýnda, iþbirlikçilik temelindeki baðýmlýlýk iliþkilerini hiç anlamamýþ görünüyor. Oysa baðýmlýlýk iliþkilerinde, baðýmlý ülke egemen sýnýflarý, basit bir kukla olmaktan çýkmýþ; kendine ait sýnýf çýkarlarý, politik gelenekleri ve örgütleri ile, iç dinamiklerin yani ülke içi sýnýflar mücadelesinin belirleyici etkisine girmiþlerdir. Türk egemen sýnýflarýný ABD’nin basit bir kuklasý olarak görmek, bu topraklarda süre giden sýnýflar mücadelesini hiçe saymaktýr. Ýç dinamikler, baðýmlý ülke egemenlerine, emperyalist odaklardan farklý bir politik yapý kazandýrýr. Elbette bu farklýlýðýn bir sýnýrý vardýr ve emperyalizmin çýkarlarýyla çatýþan noktada biter. Yine de bu sýnýr, baðýmlý ülke egemen sýnýflarýnýn kendi politikalarýna sahip olmayacaklarý anlamýna gelmez. ABD’nin Türkiye üzerindeki planlarý bir giz deðil. Özellikle Güney Kürdistan’daki baðýmsýz devlet oluþumunu Türk egemenlere kabul ettirmek, hatta Türkiye’yi bu yeni devlete koruyucu-hami olarak atamak isteði biliniyor. ABD bu noktada Türk tekelci egemenliðini neredeyse on yýldan uzun süredir sýkýþtýrmaktadýr. Bu plan ve isteklerin tarihini, 1999 yýlýna, yani Öcalan’ýn yakalanýp teslim edilmesine dek geriye götürebiliriz. Ancak Türk tekelci sermayesinin bu ABD planýna, neden 1999’da, Irak’a yönelik iþgalin baþlayacaðý 2003’te, ya da planýn yeniden ýsýtýlýp gündeme getirildiði 2006’da deðil de, þimdi kabul edip uygulamaya koymuþtur? Süreci yalnýzca ve basitçe ABD planlarýyla açýklayanlarýn cevaplamasý gereken ilk soru budur. Bu bakýþ açýsýnýn ikinci ve daha önemli sakatlýðý, devrimin gücünü küçümsemektir. Hükümetin “Kürt Açýlýmý” adýný verdiði tavizler politikasýnýn ardýndaki devrimin yarattýðý o büyük baskýdan neredeyse hiç sözedilmiyor. Aslýnda, reformist ve oportünist çevrelerin bu hatasý, basit bir hata deðildir. Onlar, uzun zamandýr devrimin gücüne olan güven ve inançlarýný kaybetmiþlerdi. Oysa onlar, karamsarlýðýn en dibine vurdukça, devrim çok güçlü dip a-
4
kýntýlarýyla kýyýyý dövmeye baþlamýþtý bile. Tarihin cilvesi; küçük burjuva devrimciliði devrimci iktidar dýþýnda her þeyle ilgilenirken, devrim yýkmaya uðraþtýðý karþý-devrim kalesinden kaya parçalarý koparmaya baþlamýþtý. “Kürt açýlýmý” denilen bir dizi taviz hazýrlýðý, bir ilk deðildi. Özellikle son iki yýl içinde geliþen kitlesel hareketler karþýsýnda burjuvazi, ancak tavizler vererek ayakta kalabildi. Geçen yýl hükümetin sosyal saðlýk sistemini tümüyle deðiþtiren yasa tasarýsý, uzun süredir olanlardan uzak kalan milyonlarý genel bir eylemde bir araya getirince, tasarý duvara toslamýþtý. Kýdem tazminatlarýný ortadan kaldýran yasa tasarýsýný hükümet, gündeme dahi sokmaktan çekindi. Bundan sonra, ardý ardýna gelen kimi tavizler, bu konuda burjuvazinin tutum deðiþikliðine gideceðini düþündürecek kadar çoktu. Nazým’a vatandaþlýk, TRT Þeþ’in alelacele yayýna giriþi, Alevi yurttaþlara yönelik kimi açýlýmlar, hep bu zaman diliminde meydana geldi. Halka, 1 Mayýs’ýn tatil ediliþiyle devam etti ve sýra, en önemli tavizler dizisine, “Kürt açýlýmý”na geldi. Son süreci salt bir ABD planý gözüyle bakanlar, bir süredir egemen tekelci sermayenin sürdürdüðü bu tavizlerin ne anlama geldiðini sormuyorlar bile. Birleþik Devrimin Gücü Devrime en küçük güvenleri kalmamýþ olanlarýn cevaplayamadýklarý bu iki soruya biz, tek bir cevap verelim: Sözü edilen “Kürt açýlýmý”, bir süredir devam eden bir dizi tavizlerin sonunda ve on yýldan fazla bir süreden bu yana bilinen ABD planlarýna raðmen, ancak 2009 yýlýnda ciddi anlamda gündeme gelebildi, çünkü bu ülke egemenlerinin en büyük korkusu, Türkiye ve Kürdistan birleþik devriminin ayný zaman kesitinde yükseliþe geçmesidir. Olan budur. Kürt halký, 1999’da ya da 2006’da, þu anki kadar güçlü bir bilinç ve örgütlülüðe sahipti. Ancak bu, burjuvaziyi dize getirmek için yeterli olmuyordu. Çünkü bu topraklarda devrimin temel karakteri, birleþik bir devrim, iki ülke halklarýnýn mücadele birliðine dayalý bir devrim oluþudur. Bu birleþik karakter, ayný zamanda zaferin de bir garantisidir. Kimi dönemler farklýlaþan dinamikler, Türkiye ve Kürdistan devriminin birleþik karakterini geri plana çekebilmektedir. Kimi zaman biri, kimi zaman diðeri öne geçmiþtir ya da geri düþmüþtür. Her iki ülke devrimlerinin birbirine koþut ilerlemedikleri zaman, bu dengesizlik egemen sermaye sýnýfýna önemli bir politik hareket alaný saðlayabilmektedir. Ezen ve ezilen ulus gerçekliðine dayalý çeliþkiler, bu dengesizlik ortamýnda, oldukça etkin olabilmektedir. Eðer Kürdistan Devrimi ileride, Türkiye’deki devrim geride ise, bu durumdan burjuvazi þovenizmi yükseltmek yoluyla yararlanmaktadýr. Eðer tersi oluyorsa, Türkiye Devrimi ileride, ama Kürdistan Devrimi geride kalýyorsa, bu kez ezen ulus devrimcileri içinde küçük burjuva sapmalar güç kazanmaktadýr. Böylesi dönemlerde, Türkiye küçük burjuva devrimcileri, baðýrlarýndan söküp atamadýklarý ulusalcýlýk ve Kemalizm hastalýklarýna engel olamamaktaydýlar. Nitekim, 1970’li yýllarda olan budur. Henüz Kürdistan Devrimi gerideyken, Türkiye devrimi almýþ yürümüþtü.
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
Yeni Evrede
Kürt Açılımı
Mücadele Birliði
yükselme eðilimini sürdürdü. ÝlAncak Küçük burjuva hastalýk“Kürt açýlýmý” denilen bir dizi taviz le de bir tarih vermek gerekirse, lar nedeniyle, devrimin etkisi altýnda kalan büyük kitleler için hazýrlýðý, bir ilk deðildi. Özellikle son iki yýl bu yükseliþin 97 baþýna dek sürdürdüðü söylenebilir. Ancak bu Kemalistler ve ordu, ilerici bir içinde geliþen kitlesel hareketler karþýsýnda ta rihten sonra, daha ileri gitmekmisyon yüklüymüþ gibi görünb u r j u v a z i , a n c a k t a v i z l e r v e r e r e k a y a k t a ten çekinen küçük burjuva kamekteydiler. Yükselen Kürdistan Devrimi, kitlelerin baðrýnkalabildi. Geçen yýl hükümetin sosyal saðlýk rakterli öncüler nedeniyle, Türkiye Devrimi ivme kaybetmeye daki bu hastalýðý yakýp kül edes i s t e m i n i t ü m ü y l e d e ð i þ t i r e n y a s a t a s a r ý s ý , baþladý. Çok deðil daha bir yýl cek fýrsatý henüz bulamamýþtý. Bu nedenle, kitleleri sermaye sý- uzun süredir olanlardan uzak kalan milyonlarý önce barikatlarda devrimci iktinýfý ve onun politik aygýtýna kargenel bir eylemde bir araya getirince, tasarý dar sloganlarý atýlýrken, bir yýl sonra mahkeme kapýlarýnda “aþý, devrimci bilinçle donatmakta duvara toslamýþtý. Kýdem tazminatlarýný dalet” haykýrýlýyordu. Bir yýl önbüyük eksiklikler yaþandý. ortadan kaldýran yasa tasarýsýný hükümet, ce egemenleri ezecek bir zafer1970’li yýllar, faþizmi sermaye sýnýfý ve onun devletinden deðil, gündeme dahi sokmaktan çekindi. Bundan den söz edilirken, bir yýl sonra yalnýzca “belli mevziler kazanama MHP’den ibaret sayan bir sonra, ardý ardýna gelen kimi tavizler, bu mak”tan söz edilir olmuþtu. Türkitle yarattý. Çünkü Kürdistan Devrimi, ancak ve ancak bu konuda burjuvazinin tutum deðiþikliðine gide- kiye Devriminde oldukça kaladevrim, sermayenin topyekün ceðini düþündürecek kadar çoktu. Nazým’a balýk bir grup olarak küçük-burjuva devrimciliði, kendi politik faþist karakterini açýða çýkartav a t a n d a þ l ý k , T R T Þ e þ ’ i n a l e l a c e l e y a y ý n a g i r i þ i , sýnýrlarýna gelmiþti ve daha ötebilirdi. Alevi yurttaþlara yönelik kimi açýlýmlar, hep ye geçemezdi. Kitleleri de daha Hemen belirtmeliyiz ki, Türk tekelci sermayesi, ne zabu zaman diliminde meydana geldi. Halka, ötelere taþýyamadýlar ve tornistan ettiler. Geriye düþen Türkiye man ki Türkiye ve Kürdistan Devrimi ayný çizgide yükselme- 1 Mayýs’ýn tatil ediliþiyle devam etti ve sýra, en Devrimi sayesinde tekelci serönemli tavizler dizisine, “Kürt açýlýmý”na maye, Kürdistan Devrimine oye baþlar, ancak iþte o zaman lan ca gücüyle yüklenebildi ve büyük bir korkuya kapýlýr ve pogeldi. Son süreci salt bir ABD planý gözüyle 1999’da bilinen sonuca ulaþtý, litikalarýnda ciddi deðiþimler bakanlar, bir süredir egemen tekelci UKH önderini hapsederek, bu gerçekleþtirir. 1970’li yýllarýn devrimin de ivmesini düþürdü. sonlarýna doðru, Kürt halký da sermayenin sürdürdüðü bu tavizlerin ne Tüm bunlara raðmen, birlekitlesel ve de silahlý olarak devanlama geldiðini sormuyorlar bile. þik dev rimin nesnel koþullarý orime akmaya baþladýðý andan ilanca gücüyle varlýðýný sürdürtibaren, Türk sermaye sýnýfý, büdüðü için, bu gerilemeler öznel yük bir korkuya kapýldý. Sermayeyi 12 Eylül darbesine sürükleyen fak tö re bað lý ge çi ci ka rak ter li ge ri lemeler oldu. Ve nihayet birleþik pek çok nedenin baþýnda, devrimin birleþik karakterinin güçlendev rim, 2008-2009’dan i ti ba ren ye niden ayný düzlemde, ayný anmesi yer alýr. Bu, uzun devrim tarihinin, ilk önemli düðüm noktada yükselme eðilimine girdi. Son iki yýlýn büyük olaylarýný hatýrsýdýr. layanlar, þunu rahatça görebileceklerdir: Sermayenin tüm bastýrma giriþimleri ters tepiyor, kitleler daha fazla sokaklara çýkýyor, daha Küçük Burjuva Devrimciliðinin Sýnýrlarý 1990’larýn hemen baþýnda durum oldukça farklýydý. Bu kez, korkusuz eylemlere giriþiyorlar; adeta politik zincirler tek tek kýbirleþik devrimin Kürdistan ayaðý öndeydi, serhýldanlar müthiþ bir rýlýyor. Öte yandan Kürdistan Devrimine karþý savaþan güçler, devrimci rüzgar estiriyordu. Öte yandan Türkiye Devrimi, henüz müthiþ bir moralsizlik içine girdiler. Adeta “görünmeyen” bir düþyeniden ayaða kalkmayý baþaramamýþtý. Fakat, 90-91 döneminde manla savaþmaktan bitap düþen sermaye güçleri, kitlesel þovenist Türkiye Devrimi de önemli bir yükseliþ eðilimi yakaladý. 1 Mayýs gösterilerle konumunu güçlendirmeye çalýþtýysa da, bu süreç bir noktadan sonra çözülme tehlikesi barýndýrmaya baþladý. Taksim kavgalarý, iþçilerin ve kamu çalýþanlarýnýn grev ve eylemGerçekten de, sermayenin silahlý-silahsýz bürokrasisi bir çöleri ve nihayet Zonguldak madencilerinin sarsýcý eylemi, tekelci ezülme aþamasýna doðru dolu dizgin gitmekteydi. Ýþte, birleþik devgemenliði sonsuz bir korkunun pençesine düþürdü. rimin (ne tek baþýna Türkiye Devriminin, ne de Kürdistan DevriBirleþik devrimin ayný kesitte, ayný dönemde yükseliþe geçminin yaratamayacaðý) bu muazzam baskýsý, tekelci sermayeyi mesi, 1991’de burjuva iç savaþýn patlak vermesine neden oldu. Ý- politikasýnda köklü deðiþiklikler yapmaya zorladý. Bu, birleþik lan edilmemiþ burjuva iç savaþ “topyekün mücadele” adý altýnda devrimin tarihinde üçüncü düðüm noktasýdýr. Ýlki 12 Eylül darbeuygulanmaya, bu yýlda baþlandý. Bu politika, pek çok açýdan ön- siydi ve tam bir kesinti yarattý; ikincisi, 1991 burjuva iç savaþýn cekilerden önemli bir kopuþu gerektiriyordu. O tarihten sonra so- baþlangýcýna denk geliyordu. Þimdi, üçüncü düðüm noktasýndan kak infazlarý, açýk infazlar, gözaltý kayýplarý, kentlerin bombardý- geçmekteyiz ve burjuvazi devrimi tam anlamýyla bastýracak ya da manla harabeye çevrilmesi, binlerce köyün boþaltýlmasý, geniþ dehþet içinde boðacak gücü kendinde bulamýyor; yapabildiði tek çaplý kitle katliamlarý (Sivas, Lice, Gazi) bu politikanýn ana unsur- þey, tavizlerle günü kurtarabilmek. larýydý. Önceki dönemle kýyaslanamayacak çapta ve yoðunlukta Devrim tarihinin bu üç düðümü bile, devrimin nasýl bir geliuygulanan dehþet politikalarý, birleþik devrimin önünü kesmeyi þim gösterdiðini anlatmaya yeter. Günlük olaylara takýlýp kalan hedefliyordu. deðil, ama büyük ve stratejik düþünebilenler için, apaçýk bir geliBuna raðmen birleþik devrim, 90’lý yýllarýn ortalarýna dek, þimdir bu. 146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
5
DEVRÝMÝN ZAFERÝ ÝÇÝN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ
Yeni Evrede
Güncel
G
Mücadele Birliði
eliþmeleri yakýndan takip edenler hatýrlayacaklardýr. Kýsa bir süre öncesine kadar “devlet kurumlarý arasýnda tam bir uyum, mutabakat var” denilerek baþlatýlan “açýlým” tartýþmalarý, bir anda devlet kurumlarý arasýndaki çeliþki ve çatýþmalarý daha da derinleþtiren bir sürece dönüþtü. “Devlet projesi” olarak sunulan “açýlým” sistemin içinde bulunduðu ekonomik ve siyasi krizi bir üst boyuta taþýdý. Deyim yerindeyse þiþeden çýkan cin ortalýðý öyle bir karýþtýrdý ki, Türkiye tekelci kapitalizmi ve sermaye sýnýfý kendisini daha büyük bir bunalýmýn ortasýnda buldu. Biz sorunu bugüne kadar deðiþik boyutlarýyla ele aldýk. Bu defa sorunun sermaye sýnýfý saflarýnda yarattýðý daðýlma ve çözülme açýsýndan ele almak istiyoruz. Elbette bu daðýlma ve çözülme AKP’li grup baþkaný Bekir Bozdað’ýn MHP’lilere söylediði “uluma” tartýþmalarýndan çok daha fazla belirtiyle kendisini ortaya koymuþ bulunuyor. Hükümet ve muhalefet partileri arasýnda yaþanan tartýþmalar giderek daha da sertleþiyor ama eðer sorunun kaynaðýna ineceksek burada da takýlýp kalmamamýz gerekiyor. Tüm adýmlarýn devrimin büyük baskýsý altýnda atan burjuvazi kýsa ömürlü uzlaþmalarla süreci götürmek istiyor ama bunu da baþaramýyor. Devrimci dönemlerde devrime karþý oluþturulan her mutabakat bir süre sonra yerini baþka çeliþki ve çatýþmalara býrakýyor. Bunun nedenini birilerinin niyetlerinde deðil, nesnel geliþmelerin kendisinde aramak gerekiyor. Baþbakanýn, onun amiyane tabiriyle “yýlbaþýndan önce bu iþi bitirmek istemesi”nin, aceleciliðinin altýnda yatan neden baþka bir þey olmalý. Baþbakaný bu denli sýkýþtýran, onu bu denli baskýlandýran þey nedir dersiniz? Açýk ki AB’ye tam üyelik görüþmeleri bu döneme denk geliyor. TC Hükümeti alelacele bir takým tavizlerle ulusal kurtuluþ hareketini politik çevirmeye alýp, kaþla göz arasýnda tasfiye etmeyi ve kendisini AB havuzuna atýp deyim yerindeyse devrimin hararetinden kurtulmayý planlýyor. El çabukluðu marifet “Kürt Açýlýmý”ný da “demokratik açýlým”a dönüþtürerek AB’nin gözünü boyamayý düþünüyor olsalar gerek. Zira, bu konuyu hükümet adýna çeþitli çevrelerle müzakere eden Ýçiþleri Bakaný Beþir Atalay’a TÜSÝAD ziyareti sýrasýnda TÜSÝAD Baþkaný Arzuhan Doðan Yalçýndað tarafýndan söylenen þu sözler, hükümetin telaþýnda haklý olduðunu gösteriyor. “1999 Helsinki Zirvesi sonrasý Türkiye’nin AB adaylýðýnýn resmen tesciliyle önemli bir sürece girilmiþtir. (…) Bugün sorun teþkil eden pek çok konunun Türkiye’nin yüksek demokratik standartlara ulaþtýkça anlamýný gitgide yitirecektir ve doðal bir çözüm sürecine girilecektir” ve TÜSÝAD baþkaný sorunun çözümü için toplumsal bir uzlaþmayla gerçekleþtirilecek bir “anayasa deðiþikliði” öneriyor. Yine TÜSÝAD Baþkan Yardýmcýsý Ümit Boyner de kimsenin öküz altýnda buzaðý aramasýna gerek olmadýðýný, hükümetin planýný görmek istediklerini Ekim gibi planý yüksek istiþare toplantýsýnda görüþüp görüþlerini bir raporla kamuoyuna açýklamayý düþündüklerini dile getiriyor. “Öküz altýnda buzaðýyý” kimin aradýðý da biliniyor. Son darbe planýnýn deþifre olmasýyla iyice güç kaybeden ordu ve onun genelkurmayý söz konusu olan “anayasa deðiþikliði” olursa bazý kellelerin sokaklarda yuvarlanabileceðinin sinyallerini veriyor. Ama deyim yerindeyse bu tuluat
6
artýk kimseyi korkutmuyor. En son Taraf gazetesi tarafýndan servis edilen 17 Aðustos 2009’da patlayan el bombasýyla 4 askerin ölümü olayý dahil ordu daha çok köþeye sýkýþtýrýlýyor. Elbette sermaye sýnýfýnýn kendi içindeki çatýþmalarýn yansýmasý olan bu gerilimlerin bugünden nereye evrileceðini kestirmek mümkün deðildir. Hükümet bir yandan genelkurmay baþkanlýðýnýn ortaya koyduðu “kýrmýzý çizgiler”i aþmamaya gayret ederken bir yandan da Baþbakan, “ne olursa olsun geri adým yok” diyor. “Geniþ bir toplumsal mutabakatýn desteðiyle köklü ve kalýcý bir çözümün eþiðine geldiklerini” söylüyor. Ve eklemeyi unutmuyor, “siyaset risktir, ekonomi risktir, daha ileri gidiyorum, yaþam risktir. Biz bu riskleri üstelenerek yola çýktýk ve gereðini yapacaðýz”. Baþbakanýný “gereðini yapacaðý”ndan ne anladýðý bir yana, yaþamýn risk altýnda olduðunu ima eden bu sözleri bile Türkiye ve Kürdistan’da devrim sürecinin nasýl gerilimli bir dönemden geçtiðini göstermeye yeter. Hatýrlanacaktýr daha önce de “biz bu yola çýkarken yanýmýza, iki gömleðimizi aldýk; biri bayramlýk biri idamlýk” demiþti. Yine Baþbakan konuya iliþkin AKP grubuna yaptýðý uyarýda “söz ola kestire baþý” diyordu. Eðer bir ülkenin baþbakaný böyle sözler edebiliyorsa, kim orada olaylarýn normal seyrinde geliþtiðini söyleyebilir ki. Ya da devletin tepesinde oluþtuðu söylenen mutabakatýn nasýl bir mutabakat olduðunu bu sözlerden daha iyi ne gösterebilir ki! Devletin bir diðer partisi CHP, “Kürt açýlýmý dýþ kaynaklý” diyerek, deyim yerindeyse hükümeti vatan hainliði ile suçlamaya çalýþýyor ve “sistemin muhafýzlarý”ný göreve çaðýrýyor. Ýþte devrimin geliþiminin burjuvazinin bütün kanatlarýný ve onlarýn siyasal temsilcilerini getirdiði durum budur. A. Öcalan’ýn üzerinde yoðun tartýþmalarýn yapýldýðý “yol haritasý”na dair basýnda çýkan haber, tartýþmalarýn daha da alevleneceðini gösteriyor. “Kürtler için ortak vatan hem Türkiye hem Kürdistan’dýr” diyor Öcalan, “Türklerde hem Türkiye’yi hem Kürdistan’ý ortak vatan olarak kabul edecekler.” Baþbakaný döne döne “tek dil, tek bayrak, tek millet, tek vatan” diyen bir ülkede bu sözler deyim yerindeyse gündeme bomba gibi düþüyor. Sözler, aðýrlýðýný dönemin devrimci karakterinden, egemenler arasýndaki çeliþki ve çatýþmalarýn had safhada olmasýndan alýyor. Ve baþbakan hemen cinin þiþesini kapatmaya çalýþarak, ulusa sesleniþ konuþmasýnda “mevcut anayasanýn elverdiði ölçüde” adýmlar atýldýðýn söylüyor. Böylece bir “anayasa deðiþikliði”ne cesaret edemediklerinin sinyallerini veriyor. Diðer yandan kalede açýlan gediklerden Kürt halkýnýn zafer bilinci boyatýyor. Kürt halký müthiþ bir kendine güvenle savaþýmda gelinen düzeyden daha geriye düþmek istemediðini herkese gösteriyor. Türkiye ve Kürdistan’da devrim þimdi çok daha güçlü dinamiklerle geliþiyor. Ulusal Kurtuluþ Hareketinin tasfiyesine dönük adýmlar reformistleri hayal kýrýklýðýna uðratýrcasýna bu iþin hiç de öyle sanýldýðý kadar kolay olmadýðýný gösteriyor. Devletin tepesindeki çeliþki ve çatýþmanýn bu kadar yoðun olmasý, sermaye sýnýfýnýn kendi arasýnda bir bütünlük olmadýðýný gösteriyor. Devrimi engellemek için attýklarý her adým onlarý daha çok bunalýma sokuyor. Burjuvazi artýk ne yaparsa yapsýn devrim için çalýþmaktan kurtulamýyor. Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliðinin saðlanmasý bu süreci hýzlandýracak, devrimin zaferini yakýnlaþtýracaktýr.
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
S
GENÇ YOLDAÞ SÖYLEÞÝLERÝ:
KRÝZ VE ULUSAL SORUN
on dönemin en çok tartýþýlan konularýndan ikisi kriz ve ulusal sorun. Gündemin temel maddeleri durumunda. Genç yoldaþlar bu iki konuyu ele aldýlar söyleþilerinde. 23 Aðustos’ta Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde tartýþýldý konular. Canlý, zengin tartýþmalarla geçti saatler. Krizin ele alýndýðý ilk bölüm yaklaþýk iki saat sürdü. Kriz tanýmýyla baþladýk. Ve ardýndan tarihsel bir olgu olarak iktisadi krizleri ele aldýk. Meta ekonomisi ile kriz arasýndaki baðýntý konuldu ortaya. Kapitalizmin genetik yapýsýnýn krizi nasýl kaçýnýlmaz kýldýðý üzerinde duruldu. Krizi ilk dile getiren Marx deðildi. Çeþitli iktisatçýlar, Fourier gibi sosyalistler krizin dinamikleri üzerine kafa yormuþlardý. Klasik iktisatçýlardan sonra gelen burjuva iktisatçýlar, tipik mazeretçiler olarak, her türlü bilimsel kaygýyý bir kenara attýklarýndan, kapitalizm ve kriz iliþkisini tamamen gözlerden saklamaya çalýþtýlar. Marx, kapitalist ekonominin nasýl kaçýnýlmaz olarak krizi ürettiðini bütün açýklýðýyla ortaya koydu. Söyleþimiz, Marx’ýn bu görüþlerinin ana hatlarýnýn ele alýndýðý tartýþmalarla devam etti. Kapitalist ekonominin çeþitli dinamikleri ve bunun nasýl krizlere yol açtýðý ortaya konuldu. Kapitalizm potansiyel olarak krizi baðrýnda taþýr ve diðer birçok çeliþkisi ile birlikte hýzla kendi kaçýnýlmaz çöküþünü hazýrlar. Ama sadece hazýrlar. Çünkü kriz; eskinin devam edemediði ama yeninin de eskinin yerini alamadýðý bir süreci ifade eder. Yeninin egemen olmasý için öznel bir müdahale gereklidir. Aksi taktirde çürüme her þeyi kaplayarak sürer. Kriz konusundan sonra, yaklaþýk 1 saatlik bir ara verildi. Ýnsanlar arada da kriz konusunu konuþmaya devam ettiler. Söyleþinin ikinci bölümü baþladý. Bir önemli konudan bir baþka önemli konuya, yani; ulusal sorun konusuna geçildi. Anlatýcý bir arkadaþýmýz ilk önce ulusun ne olduðunu anlatarak baþladý konusuna. Sonrasýnda ise u-
Söyleşi
lusal sorunun özünde ne ifade ettiðini anlattý. Genel olarak ulusal sorun tarihsel evrimi içinde ortaya konuldu. Burjuvalarýn kendi ulusal pazarlarýna hakim olma sorunu olduðu söylendi. Haliyle bu bir burjuva sorunudur. Kapitalizmin ilk dönemlerinde Avrupa’da ve dünyanýn pek çok bölgesinde bu sorun çözülmüþtü. Ama kapitalizmin emperyalist aþamasýndan ve özellikle 1917 Ekim Devrimi’nden sonra, bu sorunun çözümü de proletaryanýn sýrtýna yüklenmiþ oldu. Bu konuda proletaryanýn ilkeli ve tutarlý tavrýnýn UKKTH (Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký) ilkesini savunmak olduðu belirtildi. Hatta bu konuda doðru tavrý sergilemek için komünist olmak dahi gerekmiyor, tutarlý demokratizmin ulusal sorun konusunda doðru tavrý takýnmak için yeterli olduðu söylendi. Sonrasýnda Kürt ulusal sorununun tartýþýlmasýna geçildi. Kürdistan’ýn statüsüyle baþlayan tartýþma, güncel politik durum ve olasýlýklarýn ele alýnmasýyla devam etti. Ýkinci bölüm yaklaþýk 2,5 saat sürdü. Böylece iki temel konu, ne yazýk ki sýnýrlý bir süre içerisinde anlatýlmaya ve kafadaki soru iþaretleri çözülmeye çalýþýldý. Gelen her kes açýsýndan verimli geçen bir gündü. Öðretici ve eðitici idi. Ulusal sorun konusu da verilen kýsa arada tartýþýlmaya devam edildi. Kýsa aradan sonra sahneye çýkan Ayýþýðý Müzik Topluluðu, verdiði kýsa dinleti ile günün son etkiliðini de gerçekleþtirmiþ oldu. Bir sonraki söyleþinin duyurusu yapýldýktan sonra etkinlik sona erdi. Genç yoldaþlar için son derece verimli bir gündü. Eylül ayýnda yapýlacak olan söyleþinin konusu ise; gençlik örgütlenmesi ve mücadelesi; gençliðin örgütlenmesi önündeki sorunlar ve çözümler olarak belirlendi. Bir sonraki söyleþimizde görüþmek dileði ile...
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
DÖB / Devrimci Öðrenci Birliði Genç Yoldaþ Dergisi
7
PROLETARYANIN KÜRESEL BAÞKALDIRISI
Sınıf Savaşımı
S
on yýllarda proletaryanýn eylemlerinde küresel çapta bir yükseliþ ve sýçrama yaþanýyor. Asya kýtasýnda, Ýran’dan Güney Kore’ye ve diðer tarafta da Bangladeþ’e kadar bir çok ülkede proletaryanýn devrimci eylemleri gerçekleþiyor. Proletarya, eylemlerini devrimci kararlýlýkla sürdürüyor. Ýran’da iþçiler sýk sýk grev ve iþgal yapýyor, yürüyüþ yaparak, lastik yakarak ana yollarý kapatýyor. Çok yaygýn iþkencelere, tutuklamalara raðmen iþçiler eylemlerini sürdürüyorlar. G. Kore’de proletaryanýn devrimci bir mücadele geleneði olduðu biliniyor. Haziran ve Temmuz aylarý boyunca Ssangyong Fabrikasý’nda yaþanan iþten atýlmalara karþý süren iþyeri iþgali savaþ görüntüleriyle sürdü. Polisle çatýþmalar oldu. Sermayenin özel timlerle ve savaþ araçlarýyla havadan, yerden yaptýðý saldýrýlara proletarya büyük bir kararlýlýkla karþý koyarak savaþtý. Proletaryanýn devrimci kararlýlýðýný ve devrimci bir savaþ sürdürme yeteneðini sergileyen bir örnek yaþandý. Bangladeþ’te yaþananlar da, kýtadaki devrimci yükseliþin bir örneði. Grevi kazanan iþçilerin üç önderinin grev sonrasý iþten atýldýðý iþyerinde iþçiler, iþ býrakýp iþverenlerin ikisini dövüyorlar, yollarý kapatýyorlar. Polisin ve yandaþý çeteler Astarlarýn saldýrýsýyla iki iþçi ölünce, bölgede iþçiler ayaklanmaya baþlýyorlar. Baþkent Dakka’nýn sanayi bölgesindeki bu ayaklanma, iþçilerin öldürüldüðü fabrikanýn basýlmasý, makinalarýn, depolarýn yakýlmasý, Ansarlarýn kulübelerinin yakýlmasýyla sürüyor. Bu sürede bir iþçi daha katlediliyor. Ayaklanma günlerce sürüyor. Ýþe devam eden fabrikalar basýlýyor, depolar ve fabrikalar yakýlýyor. Ayaklanmaya katýlanlarýn sayýsý yirmi bini buluyor. Ayaklanmalar Haziran sonu ve Temmuz baþýna denk geliyor. Burada iþçi sýnýfýnýn sýnýf refleksiyle gösterdiði tepki önemli. Saldýrýlar karþýsýnda giderek yayýlan katýlýmla, topyekün bir ayaklanma oluyor. Baský ve cinayetlere verilen tepkiyle burjuvazinin kurumlarýný, yasalarýný tanýmayarak, sýnýflar savaþýmýnýn yasalarýna uygun eylemler geliþtiriyorlar. Burjuva güçlere karþý proleter öfkeyle, kinle savaþýlýyor. Bangladeþ proletaryasý-
8
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
nýn eylemleri, sýnýf kurtuluþunu gerçekleþtirme amacýna uygun olarak sert biçimlerle sürüyor. Sýnýf mücadelesinin gereði olarak sýnýfýn, eylemlerde mücadele birliðini gerçekleþtirmesi, hep birlikte ayaklanmalarý iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu yolunda ileri bir geliþmedir. Bu eylemlerin sendika inisiyatifi dýþýnda geliþmesi hareketin devrimci yükseliþinin süreceðinin bir göstergesidir. Afrika kýtasýnýn bir ucu olan Mýsýr’da iþçi eylemleri, son yýllarda, küçük çaplý ayaklanmalara, devlet güçleriyle çatýþmalara varan devrimci bir yükseliþ içinde. Cezayir’de yaz aylarýnda demir-çelik iþçileri greve çýktý. G.Afrika’da yetmiþ bin maden iþçisi greve çýktý. G.Afrika’da yaþanan grev, kýta iþçileri açýsýndan önemli. On yýllar boyu faþist Apartheid rejimine karþý büyük bir savaþ yürüterek tüm dünya halklarýnýn sempati ve desteðini alarak zafer kazanmýþlardýr. G.Afrika emekçileri greve çýkýp çatýþmalara giriyor. Bu eylemleriyle sýnýfsal özgürlüðünü de kazanma yolunda olduðunu gösteriyor. Güneyde 1990’lý yýllarda faþist Apartheid rejimini yýkan G. Afrika’nýn proletaryasý, Kuzeyde ise 1960’larda sömürgeciliðe karþý devrimci savaþý zafere taþýyan Cezayir’in proletaryasý þimdi sýnýf mücadelesini yükselterek gündeme geliyorlar. Sermaye sýnýfýnýn egemenliðine karþý bir zafer kazanýlmasý zorunluluðu bu geliþmelerde kendini gösteriyor. Afrika kýtasýndaki devrimci geliþmeler, yüzyýllarý bulan en aðýr sömürüye, köleleþtirmeye, katliamlara uðramýþ halklardan, proletaryanýn aðýr sömürü ve kölelik zincirlerini bir daha hiç bir biçimiyle yaþamayacak þekilde tarihin çöplüðüne atma kararlýlýðýný gösteriyor. Avrupa’da son süreçte iþçiler sýk sýk rehin almalarla, patlayýcý ve yanýcý maddelerle iþyeri iþgalleri yapýyor. Kapitalizmin ilk ortaya çýkýp geliþtiði, proletaryanýn da sýnýfsal kurtuluþ mücadelesini ilk baþlattýðý kýtada son on yýllar boyu proletaryanýn sýnýf savaþýmýnda önemli bir sýçrama olmadý. Þimdi ise büyük bir sýçrama sürecine girildi. Proletarya alýþýlmýþ sendikalist, düzen içi yöntemleri aþmaya baþladý. Fransa’da iþten atýlmalar karýsýnda yöneticilerin rehin alýnmasý ve iþyeri iþgali artýk çok sýk 146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
görülen bir eylem oldu. Yine iþten atýlmalara karþý yanýcý patlayýcý vs. malzemeler kullanýlarak iþyerlerini iþgal eylemleri yaþanýyor. Devletle çatýþmaya hazýr olarak ellerindeki her türlü aracý bir silaha dönüþtürüyorlar. Almanya’da emekçiler sendikalara raðmen sokaklara çýkýyorlar. Lüksemburg’daki bir emperyalist tekelin merkezi deðiþik ülkelerden gelen iþçilerin baskýn ve kuþatmasýna uðruyor. Birçok ülkede proletarya sýk sýk devlet güçleriyle çatýþmalara girmeye baþladý. Avrupa ülkeleri genelindeki iþçi eylemleri geçen yýllara göre daha sert eylemlerdir. Þimdi çalýþan iþçiler bir kaç yýl önce hiç bilmedikleri eylemleri yapýyor, bu eylemlerin önderleri olmaya baþlýyorlar. Bu geliþmelerin AB ülkelerinde olmasý ayrýca önemlidir. Emperyalistler kendi merkezlerinde emperyalist sömürüden aldýklarý güçle kendi ülkelerinde proletaryanýn mücadelesini hep geri bir çizgide tutmaya çalýþýyorlardý. Þimdi artýk emperyalizmin merkezlerinde de proletaryanýn mücadelesi yükseliyor. Bu yükseliþ sendikalarý ve reformizmi aþarak gerçekleþen devrimci bir yükseliþtir. Avrupa’da artýk proletaryanýn yükselen kavgasý öne çýkýyor ve bu kavga tüm emekçiler üzerinde devrimci bir etki yapýyor. Kuzey Amerika’da ABD ve Kanada’da iþçi grevleri, eylemleri daha sýk görülmeye baþlandý. Emperyalist merkezlerde proletaryanýn mücadelesinde görülen yükseliþ buralarda da yaþanýyor. Grevler hem yaygýnlaþýyor hem de daha sýk görülüyor. Latin Amerika, her gün çatýþmalarýn, grevlerin olduðu bir kýta. Yerküre üzerinde devrimci yükseliþin en yaygýn ve en ileri düzeyde olduðu kýtada iþçiler ve emekçiler her gün bir ülkede ayaða kalkýp sokaklarý, alanlarý zaptediyor. Çatýþmalar, ölümler, yaralanmalar, yoðun gözaltýlar, tutuklamalar, iþkenceler yaþanýyor. Bu yöntemler, her türlü baský yöntemi artýk sonuç veren yöntemler olmaktan çýkmýþ. Faþist darbeler sokaklarý ele geçiren halk tarafýndan durduruluyor, püskürtülüyor. Ne faþist darbeler ne de faþist devletlerin baskýlarý halký durduruyor. Emekçilerin grevleri, ey-
Yeni Evrede
Sınıf Savaşımı
Mücadele Birliði
lemleri çoðu zaman çatýþmalara dönüþüyor. Sermaye sýnýfýnýn her saldýrý politikasý karþýsýnda emekçilerin ayaklanmalarýný buluyor. Büyük bir devrimci birikime sahip olan L.Amerika proletaryasý geniþ emekçi yýðýnlarla birlikte sermaye sýnýfý karþýsýnda giderek daha fazla etkili oluyor, sermaye iktidarlarýný etkisizleþtiriyor. Kanlý çatýþmalarýn sýk sýk yaþanmasý, devrimci yükseliþi, sýnýflar savaþýmýnýn boyutlarýný gösteriyor. L.Amerika’da bazý ülkelerin proletaryasý sosyalizmi kurma yolunda büyük bir yol kat etmiþ durumda. Sosyalizmi kurma yolundaki ülkelerde sermaye sýnýfý ile iç çatýþmalar sürüyor. Ancak proletarya güçlü bir konum elde etmiþ durumda. Ýçinden geçtiðimiz süreçte L. Amerika proleterleri dünya proletaryasýnýn bayraktarlýðýný yapýyor, en önde sosyalizme yürüyor. Dünya çapýnda, proletaryanýn emekçilerin eylemlerinde yükseliþ, sýçrama görülüyor. Eylemlerdeki yükselme ve sertleþme ayný zamanda bilinçlerde etki yapýyor. Proletaryanýn sýnýf savaþýmýndaki yükseliþi uzlaþmaz devrimci bilinci de yaygýnlaþtýrýyor.
Bütün ülkelerde mücadelenin ayný biçimlerde ve ayný düzeyde geliþmesi beklenemez. Çeliþkiler her ülkede farklý düzeyde yaþanýr. Her ülkede tarihsel, toplumsal, yapýsal vs. nedenler ve kapitalizmin eþitsiz geliþiminin ortaya çýkarttýðý farklýlýklar çeliþkilerin farklý düzeylerde olmasýna yol açar. Þimdi deðiþik ülkelerde sýnýf savaþýmýnýn düzeyinde geçen yýllara göre farklýlýk var. Bu farklýlaþma, birincisi proletaryanýn eylemleriyle sýnýf savaþýmýnda daha ileri çýkmasý; ikincisi, proletaryanýn daha ileri politik düzeye ulaþmasýdýr. Tüm kýtalarda bu farklýlaþma görülüyor. Avrupa’da hiç deneyim yaþamamýþ yeni kuþak proleterlerin öne çýkmasý, hýzlý bir bilinçlenme sürecinde olmasý, Afrika’da sýnýf mücadelesini öne çýkaran eylemlerin yükselmesi, Asya’da sýnýf eylemlerinin sertliði ve yaygýnlýðý, L. Amerika’da sermaye iktidarlarýný yýkmaya yönelen eylemlerin büyüyüp yaygýnlaþmasýnda bu özellikler görülüyor. Kimi yerlerde sendikalar aþýlmýþ, pasif, alýþýldýk yöntemleri aþýlmýþ, kimi yerlerde de bunlar aþýlmaya baþlanmýþtýr. Ýþçilerin devrimci eyleme geçmek için burjuva sendikacýlarý ve sendikalist anlayýþý aþma-
larý gerekiyordu. Bu süreçte bu gerçekleþiyor. Burjuva sendikalara raðmen iþçiler eyleme geçiyor, sokaklara çýkýyor, iþ býrakýyorlar. Zora dayalý devrimci mücadele yöntem ve araçlarýný kullanýyorlar ve bu yaygýnlaþýyor. Proletaryanýn sýnýf eylemi her yerde giderek daha sertleþiyor. Dünyanýn deðiþik ülkelerinde yaþanan devrimci eylemler proletaryanýn mücadelesinin daha ileri ulaþmasýný saðlýyor. Bir ülkede gerçekleþen ileri örnekler diðer ülkelerde mücadele eden proletaryaya örnek oluyor. Mücadelenin küresel çapta yükseliþ içinde olduðu bu süreçte bir ülke proletaryasýnýn ortaya koyduðu devrimci nitelikli eylemler diðer ülkelerin proletaryasýnca coþkuyla benimseniyor. Proletarya geçmiþin birikimlerini taþýmanýn yaný sýra yaþanan canlý örneklerle mücadeleyi zenginleþtiriyor. Sistemin küresel bunalýmý proletaryanýn dünyayý kaplayan eylemleriyle daha da derinleþiyor. Proletarya yükselen eylemleriyle sistemin küresel bunalýmýný küresel yýkýma ve sistemin yok oluþuna götürecektir.
ANTEP’TE POLÝS TERÖRÜ
21 Aðustos Cuma günü sabaha karþý saat beþ sýralarýnda Güzelvadi ve Vatan mahallesinde polis terör estirdi. 7 kiþinin evleri basýlarak gözaltýna alýndý. Tutuklanan 7 kiþinin isimleri ise söyle; Hasan Özmen, Ramazan Özmen, Yahya Gengeç, Ýdris Atilla, Nuh Taþ, Ömer Özmen, Rýdvan Baðrýyanýk. Göz altýna alýnanlar emniyete götürülerek iþkenceye maruz býrakýldý. Konuya iliþkin ÝHD’de 28 Aðustos’ta bir basýn açýklamasý yapýldý. Basýn açýklamasýnda ev baskýnlarýnda gözaltýna alýnýp tutuklanan 7 kiþiden 3’ünün çocuk yaþta olmalarýna raðmen cezaevinde kötü muamele gördüðü, adli tutsaklar arasýna konulduðu bildirildi. Tutuklananlardan birside kanser hastasý” olduðu bildirildi. “Çocuklara dayak atýldýktan sonra adli suçlu büyüklerin koðuþuna konulmuþ. Koðuþta da dayak yiyen çocuklar, durumu gardiyanlara bildirdikleri için gardiyanlardan ayrýca hakaret iþitmiþler. Aileleri ile yaptýklarý görüþme sýrasýnda yaþadýklarý ile ilgili bilgi” verdikleri söylendi. ÝHD baþkanýnýn okuduðu metinden sonra aileler Kürtçe konuþarak baskýnlarý anlattýlar. Bir tutuklu annesi olayý söyle anlattý: “saat beþ sýralarýnda geldiler. Kapýmýza vurdular. Kocamý da iþyerinden getirdiler.
Evimizde arama yaptýlar, her þeyimizi, sandýklarýmýza kadar aradýlar. 5 çocuðum da korktuklarý için baþlarýný battaniyeyle kapattýlar. Sonra ben çocuðumun görüþüne gittim. Çocuða iþkence etmiþler. Çocuðum aðlamaya baþladý. Çocuðumu adlilerin yanýna koymuþlar. Ben bunu kabul etmiyorum. Siyasilerin yanýna koysunlar. Ben müdürden þikayetçiyim. Çocuðumu oradan çýkarsýnlar, kabul etmiyorum.” Çocuðu kalp hastaný olan Ýdris Atilla’nýn anne ise “saat beþte geldiler. Ben onlara çocuðun kalp hastasý olduðunu söyledim, dövmesinler diye; ama çevik kuvvet polisleri çocuðun kafasýný duvara vurarak kelepçelediler. Sonra emniyete götürdüler oradan da adli suçlularýn yanýna koymuþlar. Bunu kabul etmiyorum, ben emniyet müdüründen, savcýdan, hakimden þikayetçiyim” dedi. Bir yandan devlet “Kürt açýlýmý” diyerek Kürt halkýný kandýrýrken, bir yandan da her türlü baský ve zoru kullanarak insanlarý tutukluyor, iþkenceler yapýyor. Kürt halkýna umut gibi görünen açýlým paketinden ise her zamanki gibi iþkence, gözaltý, tutuklama ve katliamdan baþka bir þey çýkmýyor. KÜRT HALKI DEVRÝMLE ÖZGÜRLEÞECEK Antep / Mücadele Birliði Platformu
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
9
Yeni Evrede
Sokaklar
AGÝT YOLDAÞ MEZARI BAÞINDA ANILDI
B
Mücadele Birliði
“Yaþayanlar Görecek, Ve Ýþler Yürüyecek, Ve Ýþler Yürüyecek!..”
u sene de Agit’imiz Yaþar Bulut’u anmak için 26 Aðustos Çarþamba günü mezarý baþýndaydýk. Öümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþu ile baþladý anmamýz. Agit’imizin yaþamýný ve mücadelesini anlattý bir arkadaþýmýz. Yaralý olarak ele geçtiðinde, iþkencecilere boyun eðmediðini, son nefesine kadar “Yaþasýn Partim TKEP/Leninist” sloganýný haykýrdýðýný söyledi. Her zaman, Leninist Parti’nin ilk ölümsüzleþen gerillasý olmak istediðini söyleyen ve bunu baþaran Yaþar Bulut için iki arkadaþýmýz þiir okudu. “Hiç görülmüþ mü öldükten sonra da savaþmadýðýmýz! / Ölüp ölüp dirilip yaþar olduk / Ýþte þimdi hazýr ol düþman / Etse et... kansa kan! / Açtýk iþte kanatlarýmýzý. / Hadi dizil sýraya duvar duvar, / Ýstersen dað dað dizil / Ama ölmeye hazýr-
lan!” dedi. Müzik grubundan bir arkadaþýmýz ise, Yaþar Bulut adýna yazýlmýþ bir parçayý söyledi bize. “Agit için söyleyecek sözü olan var mý?” sorusuna karþýlýk bir öðrenci arkadaþýmýz söz aldý ve “bu yalnýzca sembolik bir anma deðil, daha derin bir anlam taþýyor. Bunun önemini görmek için (etrafta bizi kameralarý vb ile izleyip taciz etmeye çalýþan polisleri gösteriyor) etrafa bakmamýz yeterli. Onlar, Agit’in son kuþununa kadar savaþtýðýný biliyor, ve onun kararlýlýðýný bizim gözlerimizde de görüyorlar. Biz de bunun farkýnda olarak hareket etmeliyiz” dedi. Sýk sýk “Agit Yoldaþ Ölümsüzdür”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”, “Agit Yoldaþ Yaþýyor Leninistler Savaþýyor” sloganlarý atýldý sýk sýk. Agit’imizin mezarý baþýndan ayrýlýrken, son sözler aklýmýzda idi, onun gibi olmak ve onun kararlýlýðýna sahip olmak!
HAREKET ETMEYEN ZÝNCÝRLERÝNÝ FARK EDEMEZ!..
Y
eni insan… Kimdir “yeni insan”? Neye göre yenidir, özellikleri nelerdir, bu kavramý ilk duyduðum zaman bu sorularý sýkça sordum kendime. Sorularýmýn cevabýný yaþam laboratuvarýnda bulmak üzere gözleme baþladým. Yeteri kadar gözlem yaptýktan sonra deneye baþlayacaktým. Ve baþladým da… Denek olarak kendimi öne sürdüm. Eski “ben”i yýkýp yeni bir “ben’ iþlemiydi bu. ‘Hareket etmeyen zincirlerini fark edemez”. Yeni Ýnsan’ý tanýmlarken kapitalist sistemden kopuþu saðlamýþ, özgürlüðe doðru bir adým ilerleyebilmiþ olan insan yeni insan adayýdýr diyoruz. Ve bizler o adýmý attýðýmýz an bizi baðlayan baðlarýn farkýna varýyoruz. Kiþinin çevresi, ailesi vb. olgular ile bunlarýn yanýnda düþünme tarzý, yaþam biçimi gibi þeyler bizi þekillendirmeye baþlýyor. Bu alýþkanlýklar, köhnemiþ düzenden sýyrýlmaya çabaladýðýmýz
10
an bizi yakalýyor ve geri çekmeye çalýþýyor. Yeni dünyanýn yeni insan adaylarý olarak bizlerin amaçlý kararlýlýðý çok önemlidir. Burada kendimize Che yoldaþý örnek almalýyýz. Che yoldaþýn bu kopuþu saðlayabilmiþ olmasý, eski topluma ait alýþkanlýklarý aþabilmesindeki amaçlý kararlýlýðýdýr. Bu sistemin yýkýlmasýnýn zorunluluðunu bilimsel temellere oturtmak, sistemin on yýllarca bize yüklediði kariyerizmi, bencilliði, konformizmi vb. alýþkanlýklarý yýkma kararlýlýðýna sahip olmak yolun yarýsýdýr. Diðer bir yarýsý ise pratiðimizdir. Kiþi tek baþýna bir birey olarak bu sorunlarý “kendince” yorumlayabilir ama deðiþtirme iþine gelince bir örgütlülüðün içinde bulunmak zorundadýr. Her toplumsal sistem bir sonraki sisteme devrilirken yeniyi kurma mücadelesi verenler yeninin yapýlanmasýna göre bir yöntem, bir anlayýþ belirler. 146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
Ýçinde bulunduðumuz dönemde insaný, insanýn yarattýðý tüm deðerleri sömüren kapitalist-emperyalist sisteme karþý alternatif olabilecek sistem sosyalizmdir. Kapitalist-emperyalist sistemin çöküþü ve sosyalizmin öngünlerinde yeni insan günün sorunlarýna kaþý pratik olarak müdahale edebilen insandýr. Bunun diðer bir yönü ise kolektif içerisinde kendi ‘ben’ini eritebilendir. Kariyer sahibi olmayandýr, “yüzünü bile görmediði insanlar için ölebilendir”, yaþamayý çok sevdiði halde yaþamak uðruna bedenini açlýða yatýrandýr. Yeni Ýnsan’ýn bir tarifi bir reçetesi yoktur. Duraðan olmayan; yüzü ileriye dönük olan, deðiþim-dönüþüm ve hareket halinde olan Yeni Ýnsan’ýn kendisidir. Yeni Ýnsan’ýn durduðu bir nokta yoktur, sürekli ilerlemek, kendini aþmak zorundadýr. Che’nin dediði gibi ‘tamamlanmamýþ bir eser’dir. Ýzmir’den Mücadele Birliði Okuru
Yeni Evrede
DEVRÝMCÝ BASIN SUSTURULAMAZ
Sokaklar
Mücadele Birliði
D
evrimci ve sosyalist basýna yönelik baskýlar sürüyor. Gazete ve dergi bürolarýna yapýlan baskýnlar, gözaltýlar, tutuklamalar, toplatmalar, yayýn durdurma cezalarý, bunlarýn yaþanan örnekleri. Son olarak, aralarýnda Kýzýl Bayrak Ankara muhabiri Eda Ünalan’ýn da bulunduðu üç BDSP’linin tutuklanmasý üzerine protesto için Taksim Tramvay duraðýnda bir basýn açýklamasý yapýldý. “Devrimci-sosyalist basýn susturulamaz” pankartýnýn açýldýðý eylem saat 19.00’da baþladý. Basýn açýklamasý, Kýzýl Bayrak, Atýlým, Devrimci Demokrasi, Devrimci Hareket, ÝþçiKöylü, Mücadele Birliði, ODAK, Proleterce Devrimci Duruþ, Ürün Sosyalist Dergi, Barikat, Kaldýraç tarafýndan ortak yapýldý. Alýnteri ve Yürüyüþ dergilerinin yanýsýra Emekli-Sen ve Yapý Yol Sen de destek verdi. Basýn açýklamasý sýrasýnda sembolik olarak Mücadele Birliði, Kýzýl Bayrak, Devrimci Duruþ, Alýnteri, Devrimci Demokrasi gazeteleri de taþýndý. 2005’te yürürlüðe giren TCK ve aðýrlaþtýrýlan TMY’den sonra tüm baskýlarýn arttýðýnýn belirtildiði açýklamada: “Atýlým gazetesi bürolarýna arka arkaya yapýlan baskýnlarla gazetenin birçok çalýþaný gözaltýna alýndý, tutuklandý. Mücadele Birliði Dergisi bürosu ve çalýþanlarýnýn evlerine yapýlan baskýnlar sonucunda 6 kiþi tutuklandý. Devrimci Hareket Dergisi çalýþaný Mehmet Yeþiltepe, Orhan Yýlmazkaya’nýn Bostancý’da katledilmesinin ardýndan baþlatýlan operasyonlar kapsamýnda tutuklandý. Yürüyüþ dergisi üste üste yayýn yasaklarýyla karþýlaþtý, çalýþanlarý tutuklandý. Yine pek çok devrimci basýn yayýn organý TMY terörü üzerinden kapatma ve yayýn yasaklarýyla karþýlaþtý. ÝþçiKöylü gazetesinin 45. sayýsý hakkýnda toplatma ve 1 ay süreyle yayýn durdurma kararý verilirken Erzincan’da yapýlan ev baskýnla-
rýyla gazete çalýþanlarý tutuklandý. Devrimci Demokrasi gazetesine 2 aylýk kapatma cezasý verildi. Proleterce Devrimci Duruþ dergisinin çeþitli sayýlarýna “örgüt propagandasý” yapmaktan dava açýlýrken ODAK Dergisi de toplatma ve 15 günlük yayýn cezasý ile; eski ve yeni yazý iþleri müdürlerine, yayýn yönetmenlerine verilen hapis ve para cezalarýyla karþýlaþtý. Kürt günlük basýnýna birbiri ardýna kapatma cezalarý verilerek yayýnýn çýkarýlmasý engellenmeye, yetmediðinde ise sansür uygulanmaya çalýþýldý. Geçtiðimiz günlerde Ýzmir’de, ‘Topraðýn Sesi’ adlý çiftçi gazetesini daðýtan dört genç, polis tarafýndan gözaltýna alýnarak tutuklandý. Son olarak tüm bu yoðun saldýrý dalgasýna aralarýnda Kýzýl Bayrak gazetesi Ankara muhabiri Eda Ünalan’ýn da bulunduðu devrimcilerin gözaltýna alýnmasý ve tutuklanmasý eklendi” denildi. Sýk sýk “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Devlet Terörüne Son”, “Devrimci Basýn Susturulamaz”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm” sloganlarý atýldýðý açýklama, “Egemenlerin tüm saldýrýlarýna karþýn devrimci-sosyalist basýn geleneði sözünü söylemekten geri durmadý, bundan böyle de durmayacaktýr. Bugüne kadar gazete binalarýnýn bombalanmasýna, çalýþanlarýnýn kaçýrýlmasýna-katledilmesine, sansüre, yayýn yasaklarýna, ekonomik zorlanmalara raðmen geri adým atmayan devrimcisosyalist ve ilerici basýn, iþçi ve emekçilere gerçekleri açýklamaya, çürümüþ ve kokuþmuþ düzeni ve devleti teþhir etmeye, devrimin ve sosyalizmin sesini kitlelere taþýmaya devam edecektir” denilerek bitirildi.
ÖÐRETMENLER EYLEMDE
Ýzmir’de 24 Aðustos Pazartesi günü 17.30’da KESK’li “Atamasý Yapýlmayan Öðretmenler Platformu” tarafýndan basýn açýklamasý gerçekleþtirildi.
Konak YKM önünde toplanan iþsiz eðitim emekçileri, Eski Sümerbank’a doðru “Ücretli Köle Olmayacaðýz” pankartýyla yürürken, yürüyüþ sýrasýnda sýk sýk “Sermayeye Deðil Eðitime Bütçe”, “Vur Vur Ýnlesin Çubukçu Dinlesin”, “Ücretli Köle Olmayacaðýz”, “Susma Haykýr Köleliðe Hayýr”, “Sermayeye Köle Olmayacaðýz” sloganlarý atýldý. Katýlýmýn ve ilginin yoðun olduðu basýn açýklamasýnda Eski Sümerbank önüne gelindiðinde basýn metnini okuyan Nizam Coþkun þunlara deðindi: “Onbinlerce öðretmenin girmek zorunda kaldýðý KPSS, güvenirliði tartýþýlan ve neyi, nasýl ölçtüðü bilinmeyen bir sýnav olma özelliðini hala 146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
koruyor… Bakanlýðýn son açýklamasýna göre öðretmen alýmý 15 bin ile sýnýrlý tutulmakta, bu rakamýn 10 bini sözleþmeli 5 bini kadrolu olarak açýklanmaktadýr… Yarýnlara umutla bakan bir ülkenin var olmasýnýn bir koþulu da öðretmenlerin kadrolu ve güvenceli istihdamýdýr. Onurlu bir meslek olan öðretmenliði sürdürmek ve bu ülkenin geleceðine sahip çýkmak için mücadelemiz kararlý bir þekilde devam edecektir”. Daha sonra bulunduklarý boþ alana tebeþirler atýldýktan ve 29 Aðustos’ta Ankara’ya düzenleyecekleri yürüyüþün çaðrýsý yapýldýktan sonra basýn açýklamasý sona erdirildi. Ýzmir Mücadele Birliði
11
Gündem
PROLETARYANIN DEV 20. MÜCADE
Yýkýlmaya yüz tutmuþ her sistemin kaçýnýlmaz kaderi, egemen sýnýflarýn kendi aralarýndaki çeliþki ve çatýþmalarýn artmasýdýr. Dünya kapitalist sisteminin gelebileceði son sýnýra gelmiþ bulunuyor. Kapitalist bunalým günden güne derinleþiyor. Emperyalistler arasý çeliþki ve çatýþmalar yoðunlaþmýþ, her bir emperyalist güç, artýk ancak diðerlerinin mahvolmasý sayesinde ayakta kalabilecekleri bir noktaya gelmesine neden olmuþtur. Emperyalistlerle baðýmlý ülkeler ve onlarýn emekçi halklarý arasýnda artan çeliþki ve çatýþmalar sürecin bir baþka yönünü oluþturmuþtur. 12
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Dünyanýn komünist bir devrime duyduðu ihtiyaç bugün her zamankinden daha fazladýr. Emperyalist-kapitalist sistem, içinde bulunduðu Yeni Evre’de sýçramalý çöküþünü engelleyebilmek için korkunç bir yýkým savaþýný dünyanýn her tarafýna yayýyor. Bu durumda insanlýðý bu yýkým savaþýndan, doðayý ve kültürleri tahribattan koruyabilecek yegane geliþme bir komünist devrim olabilir. Dünyayý ve insanlýðý kapitalizmden, onun azgýn sömürüsünden ve vahþetinden kurtaracak olan bir komünist devrim!.. 20. yüzyýlý boydan boya bir proleter devrimler çaðý haline getiren devrimlerin ilk olan Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, Lenin’in önderliðindeki Bolþevik Parti’nin insanlýða en büyük armaðanýydý. Kapitalizmin emperyalist aþamasýnýn yaþandýðý bir dönemde Ekim Devrimi, emperyalist zinciri en zayýf halkasý olan Rusya’dan kýrmayý baþarmýþ, bir “halklar hapishanesi” olan Rusya’yý özgürleþtirmiþ, uluslarýn kendi kaderlerini tayin hakkýný özgürce kullanabilmeleri için gerekli koþullarý oluþturmuþtu. “Lenin’in Partisi”, üstün yaratýcý örgütlenme yeteneði ile bir devrimin nasýl zafere ulaþtýrýlacaðýný tüm dünyaya göstermiþti. Daha sonra dünyanýn birçok yerinde proletarya ve emekçi halklar Bolþeviklerin izinden yürüyerek yeni devrimleri zafere ulaþtýrmýþlardý. Bir profesyonel devrimciler örgütünün milyonlarca ezilen ve sömürülen insaný ayaða kaldýrýp kapitalizme karþý savaþtýrabileceðini, insanlar, kendi koþullarýnda devrimci pratik yoluyla kendi deneyimleriyle öðrenmiþlerdi. Kapitalizm periyotlarý sýklaþan krizlerle her an çökebileceði korkusuyla ayakta kalmaya çalýþýrken dünyanýn üçte birinde sosyalizm muzaffer olmuþ, insanlýða yeni bir dünyanýn ve yeni bir yaþamýn kapýlarýný açmýþtý. Dünya Sosyalist sisteminde küçük burjuva karþý-devrimcilerin yarattýðý tahribatlar sonucu yaþanan geri düþüþler sonrasý kapitalizm geçici bir süre soluklanma þansý bulsa da bu süreç fazla uzun sürmemiþ ve daha kapitalizm sevinç çýðlýklarý atarken, sevinci kursaðýnda kalmýþtý. Çünkü içerebileceði bütün geliþme dinamiklerini hýzla tüketen kapitalist sistem için ölüm çanlarý bu kez daha güçlü bir þekilde çalmaya baþlamýþtý. Çürüme ve asalaklýk aþamasýnda bulunan kapitalist sistem bunu tüm dünyaya yaymýþ, emperyalist-kapitalist sistemin entegrasyonu bir yandan da çöküþ sürecinin küreselleþmesinin koþullarýný yaratmýþtý. Yýkýlmaya yüz tutmuþ her sistemin kaçýnýlmaz kaderi, egemen sýnýflarýn kendi aralarýndaki çeliþki ve çatýþmalarýn artmasýdýr. Dünya kapitalist sisteminin gelebileceði son sýnýra gelmiþ bulunuyor. Kapitalist bunalým günden güne derinleþiyor. Emperyalistler arasý çeliþki ve çatýþmalar yoðunlaþmýþ, her bir emperyalist güç, artýk ancak diðerlerinin mahvolmasý sayesinde ayakta kalabilecekleri bir noktaya gelmesine neden olmuþtur. Emperyalistlerle baðýmlý ülkeler ve onlarýn emekçi halklarý arasýnda artan çeliþki ve çatýþmalar sürecin bir baþka yönünü oluþturmuþtur. Ve tabii en temelde de kapitalist sistemlerin kendi içlerinde yaþanan emeksermaye çeliþkisini yoðunlaþmasý proletarya ve emekçi sýnýflar ile burjuvazi arasýnda iç savaþa varan çatýþmalar, kapitalist sistemin eðreti direklerini birer birer sarsmýþ ve sistemin kendi üzerine çökmesinin koþullarýný oluþturmuþtur. Ve 21. yüzyýl daha ilk on yýlý dolmadan ayaklanmalarla açmýþtýr perdesini. Dünya üzerinde yaþanan artýk bir küresel iç savaþtýr ve emperyalist-kapitalist sistemin son dünya kriziyle bu daha hýzlý dinamiklerin üzerine oturmuþtur. “Ekono146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
VRÝMCÝ SINIF PARTÝSÝ ELE YILINDA Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Gündem
mik Kriz” olarak ifade edilen þey aslýnda kapitalist sistemin ölümcül hastalýðýdýr. Kapitalizmin artýk bu yataktan kalkamayacaðýný anlamak için müneccim olmaya, hele hele iyimser yorumlarla ölmüþ eþeði diriltmeye çalýþan burjuva ekonomi-politikçisi olmaya hiç gerek yoktur. Sermaye geliþmesinin belli bir aþamasýnda kendi kendisinin engeli olmuþtur. Ve þu anda yaþanan kelimenin tam anlamýyla bir sýçramalý çöküþtür. Bu çöküþün ne kadar zaman alacaðý, insanlýk üzerinde ne kadar tahribat yaratacaðýný þimdiden kestirmek mümkün deðildir. Ama sürece ayný zamanda sosyalizmin sýçramalý yükseliþinin eþlik edeceði açýktýr. Ýnsanlýk yeniden sosyalizmin bir dünya sistemi haline geldiðini görecektir. Lenin’in partisinin 20. yüzyılda yaptýðýný 21. yüzyılda “Denizlerin Partisi”, Leninist Parti yapmaya adaydýr. Bu büyük bir iddiadýr kuþkusuz ama 19 yýllýk mücadele deneyimi ve birikimi Leninist Partinin bu iddiayý ortaya koyabilmesini saðlýyor. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi saðlam ideolojisi, doðru öngörüleri ve pratiðe geçirdiði doðru politikalarýyla daha þimdiden bu iddianýn boþ olmadýðýný göstermiþtir. Sermaye sýnýfý kendi içindeki çeliþki ve çatýþmalardan dolayý en güçsüz dönemini yaþarken, ekonomik ve siyasi krizin sonucu olarak sermaye sýnýfýnýn saflarýnda aðýr tahribatlar yaþanýrken, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin yapmasý gereken tek þey, iddiasýna uygun bir tarzda iþçi sýnýfý ve emekçiler arasýnda çalýþma yürütmek, onlarý kendi kýzýl bayraðý altýnda örgütlemek, örgütlemektir... Sermaye sýnýfýnýn kendi arasýndaki çeliþki ve çatýþmalar üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda had safhaya ulaþmýþtýr. Dorukta yaþanan çatlaklarý büyütecek olan iþçi sýnýfý ve emekçilerin eylemleridir. Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi ile bu süreç hýzlanacaktýr. Yaþanan tüm toplumsal olaylar, üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda öznel faktörün güçlenmesine neden oluyor. Nesnel devrimci durumun geliþimi öznel faktörü sürece daha fazla oranda dahil ediyor. Bu durumda yapýlmasý gereken proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin kitlelerin yanýnda ve içinde olmasýdýr. Bugüne kadar ideolojisi ve politikasýyla yarattý etkiyi pratik olarak da göstermesidir. Yeni Evre’nin yeni Leninist Partisi olarak proletaryanýn devrimci sýnýf partisi “Denizlerin Partisi” olduðunu dosta düþmana göstermek zorundadýr. Az sayýda ama kararlý insanýn devrimi zafere ulaþtýracaðýna dair Jose Marti’nin yaptýðý belirlemeyi haklý çýkarýrcasýna “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” þiarýyla yoluna devam edecektir. Ölümsüzleþen tüm yoldaþlarýn anýsýyla, tam bir çözülme ve daðýlma süreci yaþayan uluslarasý sermaye sýnýfý ve onun yerli iþbirlikçileri tekellere karþý demokratik halk devrimini baþarýya ulaþtýrabilmek için Leninist Parti þimdi tam bir özgüvenle kitlelere gitmeli ve devrimi büyütmelidir. BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK! KURT ULUSUNA KENDÝ KADERÝNÝ TAYÝN HAKKI! ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
13
Yeni Evrede
Zindanlar
ZERE ÝÇÝN KARAR VERÝLMEDÝ
Mücadele Birliði
K
anser hastasý devrimci tutsak Güler Zere’nin durumunu görüþmek üzere toplanan Adli Týp Genel Kurulu Zere’nin görmekte olduðu radyoterapiye iliþkin evraklarýn temin edilmesi için kararý ileri bir tarihe erteledi. Adli Týp Kurumu’nun bu kararý sonrasýnda artýk geleneksel hale gelen Cuma yürüyüþlerine bir yenisi daha eklendi. 28 Aðustos’ta saat 19:00’da yine Taksim Tramvay Duraðý’ndan Galatasaray Meydaný’na bir yürüyüþ gerçekleþtirildi. Güler Zere’ye özgürlük istemini yansýtan pankart ve dövizler ile Ýstiklal Caddesi’ni kaplayan yürüyüþ korteji oluþturulurken tüm Devrimci tutsaklarýn özgürleþtirilme isteði de “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur” sloganlarý ile dile getirildi. Yürüyüþün sonunda basýn açýklamasý yapýlarak Adli týp kurumunun Güler Zere’nin durumunu görüþmek üzere toplandýðý, ancak herhangi bir karar alýnmadan bitirildiði ve kararýn ileri bir tarihe ertelendiði anlatýldý. Açýklamada þu ifadeler yer aldý: “Adli Týp Genel Kurulu’nun Güler Zere’nin durumunu görüþeceði günler öncesinden bilinmesine karþýn Zere’nin görmekte olduðu radyoterapiye ait evraklarýn kurul önündeki saðlýk dosyasýnda bulunmamasý Adli Týp Kurumu’nun nasýl çalýþtýðýný, daha doðrusu çalýþmadýðýný göstermiþtir. (…)
Onlarca hasta tutsaðýn hapishanelerde yahut hastanelerin mahkûm hücrelerinde ölümü beklemesine neden olan Adli Týp 3. Ýhtisas Kurulu raporlarýnýn bilimsel gerçekliði bulunmadýðý ve tamamen keyfi bir þekilde hazýrlandýðý bir kez daha açýða çýktýðýndan bu raporlar derhal iptal edilmelidir. Adli Týp Kurumu’nun, karar sürecini uzatarak Güler Zere’yi öldürmesine izin vermeyeceðimizi bir kez daha ilan ediyoruz. Güler Zere, hakkýnda hazýrlanmýþ hekim raporlarý göz önüne alýnarak, bürokratik hiçbir gerekçe öne sürülmeden derhal serbest býrakýlmalýdýr.”
DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR ONURUMUZDUR!
Zindanlarda devrimciler katledilmeye devam ediliyor. Devletin zindan politikasýnýn parçasý olarak çeþitli hastalýklara yakalanan devrimci tutsaklar, tedavileri yapýlmayarak ölüme mahkum ediliyor. Son 6 ayda ölümsüzleþen 6 tutsak buna çarpýcý bir örnek. Kanser hastasý olup hala tedavi olamayan Erol Zavar da bu konuda sembolleþmiþ bir isim. Odak dergisi yazý iþleri müdürü Erol Zavar için yýllardýr çeþitli kampanyalar da sürüyor. 18 defa ameliyat olup, vücudundan 50 parça kist alýnmýþ olan mesane kanseri Erol Zavar adýna kurulmuþ olan “Yaþam Hakký Koordinasyonu”, 16 Aðustos günü Ankara’da 5 günlük bir açlýk grevi baþlattý. Erol Zavar’a Yaþam Hakký Koordinasyonu, Ýstanbul’da da 18 Aðustos günü bir basýn açýklamasý düzenledi. “Ankara Erol Zavar’a Yaþam Hakký Koordinasyonu Açlýk Grevinin 3. Gününde, Hasta Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn” pankartý açan koordinasyon üyeleri; zindanlar sorununa deðinerek baþladý basýn açýklamasýna. Ve “Ankara Erol Zavar’a Yaþam Hakký Koordinasyonu olarak arkadaþlarýmýz, olasý ölümlerin önüne geçmek, kamuoyunu bilgilendirerek ve hasta tutsaklarýn serbest býrakýlmasýný saðlamak için, 5 gün süreli açlýk grevini baþlatmýþlardýr. Bilinmelidir ki, Erol, Güler, Samet ve tüm hasta tutsaklarýn tah-
14
liyesi saðlanýncaya kadar mücadelemize devam edeceðiz. Gün dayanýþma günüdür. Tüm duyarlý insanlarý, ilgili çevreleri, aydýn ve sanatçýlar ile emekçi halkýmýzý; haklý mücadelemize destek vermeye çaðýrýyoruz” dediler. Sýk sýk atýlan sloganlarýn ardýndan basýn açýklamasý, dayanýþma çaðrýsý ile sona erdi.
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
Yeni Evrede
Röportaj
Mücadele Birliði
“ÝÞÝMÝZE GERÝ DÖNENE KADAR DÝRENÝÞTEYÝZ” 100 gündür Karþýyaka Belediyesine ait Örnekköy þantiyesinde direniþte olan Kent AÞ. Ýþçileri, Karþýyaka Belediye baþkaný Cevat Durak’ýn Ýzmir Valiliði’ne dilekçeyle yaptýðý baþvuru sonucu saldýrýya uðramýþtý. 600 çevik kuvvet, 3 panzer, 40 kadar sivil polis ile birlikte direniþte olan Kent AÞ. iþçilerine saldýrmýþlardý.
S
aldýrý ilk olarak sabah saatlerinde sivil ekiplerin þantiyede sayým yapmasý ile baþladý. Daha sonra çevik kuvvet ekipleri þantiye binasýna gelerek çöp arabalarýný çýkarmak istedi. Bunun üzerine iþçiler kararlý bir direniþ gösterdiler. Daha sonra sivil polis amirlerinin iþçi analarýna, eþlerine küfür etmesi üzerine tartýþmalar baþladý. Polisin; “iþçi arkadaþlar biz bugün siz ne yaparsanýz yapýn bu araçlarý çýkaracaðýz, canýnýzýn yanmasýný istemiyoruz, karþýlýk vermeyin, kimsenin caný acýmadan buradan çöp arabalarýný çýkarýp gidelim” demesine, iþçiler “buradan canýmýzý almadan araç falan çýkaramazsýnýz” cevabýný verdiler. Bunun üzerine saat 13.00’te polisle iþçiler, eþleri ve çocuklarý çatýþmaya baþladý. Ýþçiler þantiye kapýsýna çöp konteynýrlarýndan barikat kurdu. Çatýþma yaklaþýk olarak 16.30’a kadar sürdü. Ýþçilerin kararlý direniþi faþist kolluk güçlerini geri püskürttü. Bu esnada 8 iþçi yaralanarak hastaneye kaldýrýldý. Yaralanan iþçilerden Bülent isimli iþçinin elmacýk kemiði kýrýldýðý için ameliyata alýndý. Bir iþçi anasýnýn kolu kýrýldý, bir iþçi bacaðýndan keskin bir alet ile yaralandý. Bir iþçi eþinin kolu darbe sonucu zedelendi. Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) olarak oradaydýk. Þimdi saldýrý sonucu iþçilerle ve eþleriyle yaptýðýmýz röportajý sizlerle paylaþmak istiyoruz.
DÝK: Merhaba bize ilk saldýrý nasýl oldu kýsa bir þekilde anlatýr mýsýnýz? Ýþçi Mehmet: Öðle saat bir sýralarý polislerin hepsi buraya geldiler. Yaklaþýk olarak 900 polis vardý. Ondan sonra burada bir arbede yaþandý küçük bir arbede, akabinde buradan arabalarý çýkaracaklar onun pazarlýðýný yapmaya baþladýlar, en son iþçiler burada inisiyatif koydular. “Ya ölürüz ya da buradan arabalar çýkmaz” dediler. DÝK: Peki sendikanýn tutumu ne oldu burada? Ýþçi Mehmet: Sendikanýn tutumu da bizimle ayný oldu, daha sonra yaklaþýk olarak 15 dakika içeride kendi aralarýnda konuþtular, sonra araçlarý arka arkaya sýraladýlar. Kapýnýn önüne doðru geldiler. Tam o sýrada çatýþma baþladý kavga etmeye baþladýk. Sonra bir taraftan gaz bombasý attýlar, diðer taraftan da araçlarý çýkardýlar. Daha sonra 5 araç çýkardýlar, üçünün önüne geçtik, iki tanesi arka Dallas yoldan kaçmaya çalýþtýlar, gittik tabii biz de arkalarýndan. Onur Mahallesi’nde araçlarý yakaladýk, þoförler býrakýp kaçtýlar, biz iki tanesini tekrar içeri getirdik ama iki tanesi tekrar kaçtý. DÝK: Çatýþma sonucu kaç kiþi yaralandý? Ýþçi Mehmet: 6 tane bizde yaralý vardý 3 tane onlardan yaralý vardý. 146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
dý?
DÝK: Peki çocuklar ne durumday-
Ýþçi Mehmet: Çocuklarý ilk önce biz çadýrlara soktuk daha sonra polisler birkaç iþçi arkadaþla birlikte bizi ablukaya aldýlar. DÝK: Sonra neler oldu? Ýþçi Ergün: Biz bir þeyler sezinlemiþtik ama böyle, bu kadar yüklenileceðini tahmin etmemiþtik. Tam öðlen yemek sofrasýna oturduðumuz zaman arkadaþlarýn baðýrýþýyla dýþarý çýktýk ve en az 300’e yakýn çevik kuvvet, minibüslerle otobüslerle gelip kapýnýn önüne yýðýldýlar ve bizden araçlarý istediler. Biz de buradan istedikleri gibi aracýn çýkarýlmayacaðýný söyledik onlara. Onlar da kendilerine verilen emrin böyle olduðunu söylediler. Neticede biz burada 50–60 kiþi ile 300 tane çevik kuvveti, geçenlerde yaptýðýmýz gibi geriye püskürttük. Orada bir tek þunu söyleyebilirim, bellerinde silah cop, kelepçe, gaz bombasý ve göz yaþartýcý spreyi olan polislerin kalkanýn arkasýnda tir tir titremelerine ben birebir þahit oldum. Biz 96 gündür buradayýz. Burada 8 tane yaralýmýz var. Gerekirse biz buradan ölü çýkacaðýz, ama bu araçlar buradan çýkmayacak. Ýlk direniþe baþladýðýmýz günden bu yana söylediðimiz bir þey var ‘iþimize geri dönene kadar direniþteyiz’. Ýzmir Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK)
15
Yeni Evrede
KENT AÞ. ÝÞÇÝLERÝNE TEKRAR SALDIRI!
Röportaj
Mücadele Birliði
Aðustos günü devletin kolluk kuvvetleri 600 kadar polisle gelip þantiye içerisindeki araçlarý çýkarmak istemiþ bunun üzerine iþçilere saldýrmýþtý. Ýþçiler saldýrýya direniþle karþýlýk verince 8 iþçi ve aileleri yaralanmýþ ve kararlý bir direniþ sonucu kolluk kuvvetleri iþçiler tarafýndan geri püskürtülmüþtü. Bu saldýrýdan 4 gün sonra polisler, bu kez 7 Aðustos günü þantiyeyi yaklaþýk olarak 3 su püskürtme aracý, 2 panzer ve 1200’e yakýn çevik kuvvetle sabah 06.00’da basarak iþçileri uyku esnasýnda ablukaya alarak araçlarý çýkarmýþtýr. Saldýrý sonrasý iþçilerle ve eþleriyle yapmýþ olduðumuz röportajý sizlerle paylaþýyoruz… DÝK: Nasýl oldu sabah saldýrý, bize anlatýr mýsýnýz? Ýþçi eþi: Biz geldiklerini görür görmez kapýnýn önüne yýðýldýk, hepimiz tam toplu haldeyken bizi ablukaya aldýlar, halka gibi beþer sýra arka arkaya oluþturdular çevremize, bütün çadýrlarýn önünde yirmiye yakýn polis koydular, biz hiçbir þey yapacak durumda deðildik, etrafýmýzý sarmýþlardý. DÝK: Peki bu savaþ bitti mi? Yoksa asýl savaþ yeni mi baþlýyor sizce nasýl olacak? Ýþçi Eþi: Bundan sonra asýl savaþ baþlayacak, yani arabalarý çýkardýlar diye bitmiþ zannetmesinler bu direniþi, hiçbir þey bitmiþ deðil daha asýl savaþýmýz þimdi baþlýyor. Ama yazýklar olsun ki o araçlarý çýkaran adamlara suratlarýna peçe takýp da bindiler o araçlarýn üstüne, bundan sonra da ben adamým diye sokaða çý-
kýp da dolaþmasýnlar. Bu peçe takýp da araçlarý kullanan arkadaþlar bizimle birlikte 15-20 gün direndiler, daha sonra ALTAÞ firmasýna yani taþerona gittiler çalýþmaya, þimdi direniþi kýrmak için baþýna peçe takýp da erkek diye karþýmýza geçip araçlarý çýkardýlar yazýklar olsun sokakta da dolaþmasýnlar ben adamým diye. Ýþçi Eþi: 60 tane iþçiye 1200 polis geliyorsa helal olsun onlara 60 iþçi kadar yürekleri yok onlarýn, kahretsin ki hazýrlýksýz yakalandýk hiçbir þeyimiz yoktu ya sadece yumruklarýmýz vardý o Cevat Durak keþke þu çocuklar kadar yürekli olsaydý. DÝK: Siz ne diyorsunuz bu saldýrý hakkýnda? Ýþçi Eþi: Ne diyeceðim polis amirleri bize hep ses etmeyin ses etmeyin deyip durdular ses etmedik de ne oldu, ben biliyordum bu devlete güven olmaz diye hep söyledim ama kimse dinlemedi beni. DÝK: Cevat DURAK bir burjuva temsilcisi ve ancak faþist devletin kolluk kuvvetlerine güvenir bu ve bu gibileri. Sizin savaþýnýz artýk sokaklarda olmalý diyor ve bize vakit ayýrdýðýnýz için teþekkür ediyoruz. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! ZAFER SAVAÞAN KENT AÞ. ÝÞÇÝSÝNÝN OLACAK! ÝÞÇÝLER BÝRLEÞÝN DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞIN! Ýzmir / Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK)
ÝZMÝR TEZ-KOOP ÝÞ BASIN AÇIKLAMASI DÜZENLEDÝ
gerçekleþtirildi. Basýn açýklamasýnda “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek”, “Ýþçiyiz Haklýyýz Kazanacaðýz” sloganlarýnýn ve dövizlerinin yaný sýra “Ömer Karakul Ýþe Geri Alýnsýn” dövizi de açýldý. Daha sonra basýn açýklamasý Tez-Koop Ýþ baþkaný tarafýndan okundu. Basýn metninde “Tüm dünyayý etkisi altýna alan kapitalizTez-Koop Ýþ Sendikasýna baðlý, E- min küresel krizinin etkileri ile boðuþtulektrik Mühendisleri Odasý (EMO) Ýzmir ðumuz bu zor günlerde, ülkemizde krizin Þubesi’nde Elektrik-Elektronik Mühendi- bedeli iþçi sýnýfýna, emekçilere ödettirilsi olarak teknik görevli kadrosunda çalý- meye çalýþýlmaktadýr… Ömer Karakul’un þýrken haksýz suçlamalar ile iþine son ve- görevlerini yerine getirmesi için gerekli rilen Ömer Karakul’un iþten çýkarýlmasýy- olan yetkileri alýnmýþ, kurumun kullandýla ilgili, iþe iade davasýnýn açýlacaðý 24 A- ðý otomasyon yazýlýmýnda yer alan yetkiðustos Pazartesi günü saat 15.00’de EMO leri önemli ölçüde kýsýtlanarak, iþini yaÝzmir Þubesi önünde bir basýn açýklamasý pamaz duruma düþürülmüþtür. Son aylar-
16
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
da hayatýnýn olaðan akýþýna aykýrý olarak, Ömer Karakul’a onlarca yazý yazýlmýþ, yerine getirilmesi mümkün olmayan talepleri karþýlamasý beklenmiþtir. Ömer Karakul’un iþ akdinin sonlandýrýlmasýný meþrulaþtýrmak amacýyla hazýrlanan, Ömer Karakul’a iliþkin yazýþmalar ve savunmalarýn yer aldýðý ‘kalýnca klasör’, iþten çýkarýlma kararýnýn aylar öncesinde þekillendirildiði izlenimi doðurmaktadýr… Tez-Koop Ýþ aracýlýðýyla Ömer Karakul, görevine iade edilmesi için yargýya baþvurmuþtur. Bugün (24 Aðustos 2009) açýlan dava sonunda Ömer Karakul’un iþine iade edilmesi” talebi dile getirildi. Basýn metninin okunmasýndan sonra dava açýldýðýna dair evrak basýna gösterildi. Sloganlar bir daha atýldýktan sonra basýn açýklamasý sona erdirildi.
Ýzmir Mücadele Birliði
SÜRECÝN GEREKTÝRDÝÐÝ CÝDDÝYET S Yeni Evrede
Okur
Mücadele Birliði
orumluluk kiþinin aldýðý iþi ciddiyetle ve büyük bir bilinçle yerine getirmesidir. Sorumluluk demek yalnýzca alýnan iþin yapýlmasý demek deðildir. Dünyanýn bir yerinde bir insan açlýktan, önlenebilir hastalýktan dolayý ölüyorsa bundan da bir rahatsýzlýk duymalýyýz. Kapitalist sistem, bu sorumluluk bilincini insana vermez. Sistem insaný iþin hep en zahmetsiz kolay yönünü bulmaya çalýþýr. Zoru gördüðünde ise hemen yelkenleri indirir ve teslim bayraðýný çeker. Hep ‘etinden, sütünden’ yararlanacaðý, sömüreceði bir gözle insanýna bakar. Beynini kullanamayan, bilinçsiz bir asalaklar sürüsü yetiþtirir. Olabildiðince de bireyciliði kanýna enjekte eder. “Her koyun kendi bacaðýndan asýlýr” diye bir sözü de sýk sýk hatýrlatýr. Ya da ‘Bana dokunmayan yýlan bin yýl yaþasýn’ der. Bu sistemin yetiþtirdiði kiþi, menfaati olmadýðý sürece hep üç maymunu oynar. Oysa biliyoruz ki durum böyle deðildir. Asýlacak koyun kalmadýðýnda sýra bize de gelecek ve yýlan er geç mutlaka bize de dokunacak. Harekete geçmek için o günü beklemeye gerek var
mý? Tabii ki hayýr… Þimdi çok zorlu bir dönemden geçiyoruz. Kapitalizmin rahatýna düþkün ve sorumluluk almaktan korkan yönü bizde bir parça olsun varsa, biran önce onu çýkarýp atmalýyýz içimizden. Bu dönem bir devrim dönemidir. Þimdi bir devrimcinin yapmasý gereken; sistemin yok edilmesi için daha çok sorumluluk almak, daha çok çalýþmaktýr. Kimi zaman sorumluluk alma konusunda çekingenlik gösterilebiliyor. Bunu biraz da kiþinin kendisine yeterince güvenememesine baðlayabiliriz. Sorumluluðu yerine getirememe korkusu kiþiyi giriþkenlik konusunda pasif býrakýyor. Böyle bir durumu bir devrimcinin, bir Leninistin asla yapmamasý gerekiyor. Leninistler sorumluluk alma konusunda kendilerine güven duymalýlar. Çünkü hedef nettir ve politika saðlamdýr. Hedef iktidardýr, devrim yapmaktýr. Leninist politikayý benimseyen kiþi sorumluluk alma konusunda bir korku duymamalýdýr. Bu durumda bize düþen kendimize büyük bir özgüvenle hareket etmektir. Bu güven ayný zamanda kolektife de duyulmalýdýr. Giriþken
olmalý hep, giriþken olmalýyýz. Devrim bizden durmadan çalýþmamýzý bekliyor. Sorumluluk aldýkça yaratýcýlýðýmýzýn da geliþtiðini göreceðiz. Bu sorumluluklarý bir memur zihniyetiyle yerine getirmeliyiz. Yoksa bir anlamý olmaz yaptýklarýmýzýn. Bunlarý tüm içtenliðimizle, benliðimizle yerine getirmeliyiz. Kendimizi devrim yolunda aldýðýmýz bu sorumluluklara adamalýyýz. Dediðimiz gibi sorumluluk; yalnýzca alýnan görevleri kapsamaz. Dünyadaki her olumsuzluktan bir insan olarak sorumluluk duymalýyýz. Bu bizde yaptýðýmýz iþi daha çok bilince çýkarýr. Çünkü karþý olduðumuz þeyin sonuçlarýný görmek önemlidir. Þimdi tarih bize büyük bir görev yüklemiþtir. Devrim yapma sorumluluðu olabildiðince tüm aðýrlýðýyla omuzlarýmýzdadýr. Bu sorumluluðu ayný zamanda kafamýza, yüreðimize yerleþtirmeliyiz. Bu bilinç biz de var olduðu sürece hiçbir güç bizi yolumuzdan döndüremez. Zafer yakýndýr ve zafere kadar daima. Ýzmir’den Mücadele Birliði Okuru
SARIGAZÝ FAÞÝZME MEZAR OLACAK 29 Aðustos günü dinci-gerici belediye tarafýndan Sarýgazi festival alanýnda yapýlmak istenen Sarýgazi Þenlikleri adý altýndaki gece daðýtýldý. Daha önce de 2005 yýlýnda dinci-gerici belediye tarafýndan düzenlenen festivalin daðýtýlmasýnda yer alan leninistler, dün gece de yine ayný yerde düzenlenen þenlikleri daðýtarak, Sarýgazi’de faþist örgütlenmelere hiç bir zaman izin vermeyeceðini birkez daha haykýrdý. Yaklaþýk 50 kiþilik bir grup tarafýndan gerçekleþtirilen eylem sonrasý yapýlan ajitasyonla halký bu mücadeleye çaðýran leninistler, sloganlarla Demokrasi Caddesi üzerinde yapýlan yürüyüþ sonrasý eylemi bitirdi. Sarýgazi’den Leninistler
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
17
Sermaye Dünyası
S
SÝSTEMÝN CANSÝMÝDÝ: NARKO-EKONOMÝ
on haftalarda Türkiye’ye giriþ yaptýðý açýklanan yaklaþýk 19 milyar dolarlýk döviz rezervi kaynaðý tartýþýlýyor. Bu para sayesinde Türkiye, 2001 benzeri bir krize düþmekten, dahasý uluslararasý borç iflasýna (moratoryum) düþmekten kurtuldu. Hükümet ve sermaye çevreleri, beklendiði gibi “üzümü ye, baðýný sorma” tavrý içindeydiler. Konuyu akademik bir merakla araþtýranlar ise, ne denli dar kafalý olduklarýný kanýtlarcasýna, bu paranýn halkýn “yastýk altýnda yatan” parasý olduðunu ileri sürdüler. Her nedense o para, yastýk altýndan faizlerin %18 olduðu bir zamanda deðil, %8 olduðu bir zamanda ortaya çýkýyordu. Bu akademisyenler para sahiplerini kendileri kadar budala sanýyor olmalý! Kimileri ise bu paranýn kayýt-dýþý kaynaklardan geldiðine dair, þöyle bir dokunup geçtiler. Çünkü konu alabildiðine el yakýyordu. Olayýn üzerindeki bütün pasý-süsü kazýsalar, ortaya sergiledikleri manzaranýn inanýlmasý güç rezaleti sergileyeceðini biliyorlardý.
Sistemin Ýþleyiþi Neydi bu gerçek? Özetleyelim: sözü edilen yaklaþýk 19 milyar dolar, doðrudan uyuþturucu ve diðer yasadýþý kaçakçýlýk faaliyetleri alanýndan sisteme giriþ yapan paradýr. Ve bunlar, hiç de öyle çantalarda gizlenmiþ biçimde, kuryelerin zulalarýnda gümrüklerden geçmiyordu. Ýþin içinde merkez bankalarý, hazineler, bankalar, büyük tekelci gruplar, mafya örgütlenmeleri hatta dinsel cemaatler bulunuyordu. Evet, bunca “saygýn, resmi ve kutsal” kurumun, uyuþturucu gibi iðrenç bir faaliyetle iç içe görünmesi, kapitalizme dair sona kalan o saf inanç kýrýntýsýný da sarsacak denli güçlü bir rezaletti. Bu nedenle, kimse 19 milyarýn ardýndaki gerçeðe uzanmayý istemedi burjuva dünyasýnda. Yayýný sürekli takip eden okur, narko-ekonomiyle, kapitalizmin hangi mekanizmalarla iç içe geçtiðini ayrýntýlarýyla betimlediði yazýlarýmýzý anýmsayacaktýr. Kýsaca tekrar edelim. Uluslararasý bankacýlýk sektörünün halihazýrda yarattýðý finansal aygýt, dünya çapýnda yaratýlan her çeþit (ister yasal ister yasa-dýþý) deðiþim deðerini ayný havuzda toplayýp, karýþtýrýp iç içe geçirecek þekilde kurulmuþtur. Bu sayede, yýllýk cirosu dünya üretiminin –kimi hesaplamalara göre- dörtte birine varan her türlü yasadýþý faaliyet (fuhuþ, uyuþturucu ve nükleer madde kaçakçýlýðý karaborsa, vb.) en az yasal ve “saygýn” sermaye kadar pirüpak biçimde sisteme entegre olabilmektedir. Sonuçta hangi paranýn yasal hangisinin yasadýþý kaynaktan geldiðinin hiçbir öneminin bulunmadýðý bir dünyada yaþýyoruz. (Uyuþturucu baronlarý için adeta bir cennet! Yaralý Yüz Tony Montana bile bu kadarýný hayal edemezdi!) Yeter ki borsalar yükselsin, tahviller alýcý bulsun, paranýn nereden geldiðini kimse sormaz, sorsa da iþleri takip edemez. Narko-ekonominin en yoðun biçimde sisteme entegre edildiði yerler, ABD ve AB’dir. Günlük alýþveriþlerde hemen hiç kullanýlmayan 1000 dolarlýk ve 500 Euro’luk banknotlar sýrf bu amaç-
18
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
la dünya piyasalarýnda dolaþýp durmaktadýr. Paranýn ilk yaratýldýðý yer ABD ve AB Merkez Bankalarýdýr. Fakat bu paralarýn kendilerini bir “meta” da ifade ettikleri coðrafyalar bambaþkadýr. Bunlar Afganistan- Pakistan- Tayland “Altýn Üçgeni” ile Kolombiya’dýr. ABD ve AB merkez bankalarý uzun yýllardan bu yana, uyuþturucunun bu merkezlerinden tüm dünyaya yayýlan narko-ticaretin paralarýný, bütçe açýklarýný kapatmak için kullanmýþtýr. Dahasý, pek çok diðer ülke merkez bankalarý da, narko-ekonomi de yaratýlan paralarý “sýfýr faiz” ile borç almakta, bütçe açýklarýný ve cari açýklarýný kapatmak için kullanmaktalar. Bu paralar, interbank denilen, uluslararasý bankacýlýk mekanizmalarýndan geçerek sisteme sokulmakta, fakat bankalar ve diðer kurumlara ait bu hesap parasý niteliði olmadýðý için, karþýlýðýnda bir faiz ödemesi yapýlmamakta. Oldukça dolambaçlý ve karmaþýk bir dizi transferin ardýndan, merkez bankalarý sýfýr maliyetli önemli bir kaynaða kavuþurken, uyuþturucu ticaretinden para kazananlar bu paralarý devlet tahvilleri ve hazine bonolarý yoluyla temizlemiþ ve yasallaþtýrmýþ oluyorlar. Alan memnun, veren memnun .
Rezaletin Resmi ve Kutsal Failleri Bu para iliþkisi bize, ABD ve AB emperyalizminin, Irak’ý bir kenara býrakýp, niçin özellikle Afganistan ve Pakistan’daki savaþa önem verdiklerini de açýklýyor. NATO, Afganistan’ýn kaybýný bir “varlýk-yokluk sorunu” olarak görürken, coðrafi ve zenginlik açýsýndan çok daha önemli görünen Irak terk edilebiliyor. Çünkü, son üç yýlda alabildiðine hýzlanan ekonomik kriz, hükümetlerin bütçe açýklarýný adeta patlattý. Altýn-üçgende ekimi yapýlan uyuþturucu, petrolden bile önemli hale geldi. Ne de olsa petrolden elde edilen paralarý ancak faizle borç alýnabiliyor. Aslýnda bu yeni bir hikaye deðil. Ýngiltere-Çin arasýnda 1840’larda patlak veren “Afyon savaþlarý”na kadar uzanan bir geçmiþi var. Ýngiltere-Afganistan ve Hindistan’da yetiþen afyonu dev Çin pazarýnda serbestçe satabilmek adýna, Çin Ýmparatorluðuna savaþ açmaktan dahi geri durmamýþtý. O yýllardan bu yana, bölgede uyuþturucu ticaretinin faili, resmi açýk kurulardan özel kiþilere, gizli servislere, mafya gruplarýna ve de dinsel cemaatlere geçti. Vatikan’da papalýk katýnda kabul gören bir cemaatin özel olarak narko-ekonomiyle ilgilendiði, dünyada pek çok kiþinin bildiði en gizli sýrlardan biridir. P-2 locasý denilen bu kardinaller meclisi, uzun yýllar boyunca uyuþturucu faaliyetlerine papalýk diplomasisinin kutsal dokunulmazlýðýný kazandýrdý. Yine de, bunca karmaþýk iþlere, resmi kurumlarýn gizli yardýmlarý olmadan giriþmek, amatör iþi sayýlýr söz konusu camiada. Dissident Voice’den Joshua Frank, 25 Ocak 2008 tarihli yazýsýnda, FBI’dan istifa eden Sibel Edmonds’un itiraflarýna yer veriyor ve þöyle diyordu: “Edmonds, Pakistan, Ýsrail, ve Türkiye istihbarat servislerinde ABD içinde dokunulmaz bir þekilde faaliyet yürütme imkaný ve-
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
Yeni Evrede
Sermaye Dünyası
Mücadele Birliði
ren kaçakçýlýk halkasýna Grossman’ýn (eski Türkiye büyükelçisi Marc Grossman) doðrudan dahil olduðunu iddia ediyor. Atom bombasý ticaretinde suç ortaðý olan ABD hükümeti, Edmonds’a göre, bu yabancý ülkelerin ABD’deki varlýðýnýn yarattýðý geniþ çaplý suç eylemlerinden haberdardý: Bunlar arasýnda uyuþturucu kaçakçýlýðý, casusluk ve kara para aklama gibi her tür yasa dýþý faaliyet bulunuyor.”
Pasta da, Kavga da Çok Büyük Adý geçen Sibel Edmonds’un birkaç hafta önce gazete manþetlerine yeni itiraflarý düþmüþtü. Susurluk kazasý örtbas edilmiþti çünkü ABD’nin büyükelçileri, kazada açýða çýkan elçiyle birlikte Orta Asya’da pek çok siyasal karýþýklýk yaratmakla kalmamýþ, çok geniþ bir kaçakçýlýk trafiði oluþturmuþtu. Bu geniþ trafik PakistanAfganistan’dan baþlýyor, Orta Asya ülkelerini ve Azerbaycan’ý katediyor, Türkiye üzerinden Kýbrýs ve Ýsrail’e doðru yoluna devam ediyordu. Susurluk kazasýyla birlikte kaçakçýlýk trafiðinde bir dönüþüm yaþandý. Ýþin içine, o zamana dek bu trafik yolu üzerinde pek çok okul açmýþ bulunan Gülen cemaati ile, Romanya üzerinden yeni bir yol açan ve Rusya-Ukrayna baðlantýlý gruplar girdi. Ortada milyar dolarlar dönüyordu, kavga da büyük olacaktý. Kazanýn yaþandýðý günlerde, inanýlmaz miktarda bir para, Ýsrail’e çalýþan Nesim Malki’den, Romanya üzerinden çalýþan gruba geçti. Sonrasý tam bir karmaþa… Susurluk kazasýndan bir süre sonra gündeme gelen 28 Þubat süreci ile Gülen cemaatinin yolun dý-
þýna itilmesi, trafiðin yeniden Ýsrail’e çevrilmesi, ancak Papa ile görüþen ve Washington’da güçlü dostlar edinen Gülen cemaatinin sonraki yýllarda oyuna yeniden dâhil olmasý… Bütün bunlar, kamuoyunda hep pek kutsal yüzüyle gündeme gelen bir grup insanýn nasýl rezalet içinde büyüdüklerine iþaret eder ve ilk bakýþta pek çok kiþiye inanýlmaz gelebilir. Nasýl ki yasal-resmi kapitalist ekonomi, sessiz sedasýz biçimde narko ekonomiyle içiçe geçtiyse, burjuva dünyanýn kutsallýk örtülerine gömülü en ‘saygý deðer‘ kurumlarý da, bu gibi yasadýþý mafyöz iliþkilerin sessiz bir ortaðý haline gelmiþtir. Son bir yýlda, öncesinde hiç olmadýðý ölçüde, yaklaþýk 19 milyar dolar döviz, “kaynaðý belirsiz” yollardan Türkiye’ye giriþ yaptý ve ekonomiyi bir iflasýn eþiðinden, adeta ipin ucundan çekip aldý. Ve söz konusu kaynaklar, diyetlerini istiyorlar. Yoksa siz hala, Gülen cemaatinin örgütlenme kabiliyeti ve gizli stratejisinden kaynaklandýðýný mý düþünüyordunuz? Çalýklarýn, Rixos Otel sahiplerinin, milyarlýk yatýrýmlar yapan Azeri “iþadamlarý”nýn, yönetici elit katýnda bunca hüsnü kabulünü uyuþturucu kullanýmýnýn artýk ilkokula dek inmiþ olmasýný, uluslararasý fuhuþ þebekelerinin bunca cirit atmalarýnýn gizini çözmek isteyen, Afganistan’dan baþlayýp ABD Merkez Bankasý’nda son bulan labirentin ipuçlarýný takip edebilir. Kapitalizm çürüyüp döküldükçe, önceden kalýn örtüler altýnda gizlenebilen daha nice iðrenç yönlerini görmeye devam edeceðiz. Midesi saðlam olana, ibretlik bir öyküdür bu.
2009 yýlý kamu çalýþanlarý iþçileri toplu iþ sözleþmesi kapsamýnda, Türk-Ýþ’e üye sendikalarýn bulunduðu iþ yerlerinde yaklaþýk 270.000 iþçiyi ilgilendiren toplu iþ sözleþmelerinin ilk ayaðýnda uzlaþmazlýk olunca, Türk-Ýþ grev de dahil olmak üzere bir takým eylemliliklerle hükümeti bu süreçte sýkýþtýrmaya çalýþmýþtý. Tüm iþyerlerinde 1 saatlik “Çalýþmama Hakkýný Kullanma’’ eylemini 81 Ýl’de yaklaþýk 100.000 kiþinin katýlýmýyla gerçekleþtirdi. Hükümet bu “grev tehdidi” karþýsýnda, “bu durum iþimize gelir” diyerek “lokavt tehdidi” yaptý. Karþýlýklý bu restleþmeler sonunda % 3+5,5 olmak üzere toplamda %8,5’lik zam önerisi TürkÝþ tarafýndan kabul edilmiþti. 270.000 kiþinin grev yapmasý demek, çeliþki ve savaþýmýn böylesine sert olduðu koþullarda, üstelik kapitalizmin küresel bunalýmýnýn sürekli derinleþtiði ortamda, Türk-Ýþ ve sermaye sýnýfý açýsýndan sonunun nereye varacaðý belli olmayan bir eylem demektir. Ýstenmeyen durumdur. Eylem, hem sermaye sýnýfýný hem de burjuva sendikacýlarý korkutmuþtur. Karþýlýklý göstermelik tehditler savuran taraflar, kýsa sürede uzlaþmýþlardýr. Türk-Ýþe baðlý sendika üyeleriyle bire bir görüþmelerimizde Türk-Ýþin bu tutumu çok sert bir þekilde eleþtirilmiþtir. Telekom çalýþanlarýnýn geçmiþ grevlerini örnek gösteren iþçi arkadaþlar, Telekom emekçilerinin fiber optik kablolarýný keserek nasýl hayatý felç ettiklerine iþaret ettiler. ÝMKB de dahil olmak üzere iletiþim baðlantýlarýný keserek tüm bir akýþý durdurmasýnýn, emekçilerin
kendi güçlerinin bilincinde olmasý demek olduðunu göstermektedir. TEDAÞ çalýþanlarý, þalterlerin indirilip benzer bir durumun oluþturulabileceðini söyleyerek grev kararýnýn bu yöntemler doðrultusunda uygulanmasý gerektiðini belirtmiþlerdir. Aðustos ayý içerisinde sözleþme imzalayacak olan kamu emekçilerine gelince... Yetkili sendika Memur-Sen, hükümet ile toplu görüþme masasýna oturacaktýr. Öte yandan Türkiye devleti ÝLO (Uluslararasý çalýþma Örgütü) üyesidir ama bu örgütün çalýþma ve örgütlülük koþullarýný kabul etmemektedir. Yýllardýr kamu emekçileriyle “toplu sözleþme” deðil “toplu görüþme” yapmaktadýr. Emekçilerin diþe diþ zorlu mücadeleleriyle kurduklarý KESK’in Merkez’i ise, günü savuþturmak için kitlesel olmayan miting ve basýn açýklamalarýyla yetiniyor ve zevahiri kurtarmak için “toplu görüþme masasýný terk etme eylemi” (sadece terk etmek, baþka alternatif oluþturmamak) yapýyor. Sonuç olarak; kamu emekçileri ile kamu iþçileri sendikal barikatlarý parçalamak, üretimden gelen güçlerini birleþtirerek ilerlemek zorundalar. Proleter savaþým, iþçi ve emekçilerin özgürleþmesi mücadelesi, ancak bu temelde yükselebilir. Ekonomik kazanýmlar ve çeþitli reformlar, ancak bu temel savaþýmýn yan ürünleri olarak ortaya çýkacaktýr. Mücadele, bu temel üzerinden yükseltilmelidir. Aksi halde hiçbir kalýcý kazanýmýmýz olmayacak. DEK’li Bir Emekçi
TOPLU ÝÞ SÖZLEÞMESÝ
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
19
KAZANACAÐIZ!
Yeni Evrede
İşçi - Eylem
Mücadele Birliði
O
kmeydaný Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi 19 Ağustos 2009’da eylem baþlattýk. Bir dizi nedeni var bunun. Çalýþan saðlýk emekçilerin paralarýn gecikmesi, þirket sorumlularýnýn “bugün vereceðiz, yarýn vereceðiz” türünden yalanlar söylemesi ve aylýklara bir takým patron yandaþlarý tarafýndan el konup kaçýrýlmasý... Sonunda bunlar bardaðý taþýrmýþtýr. Kime çalýþtýðýmýz belli deðil. ARC mi, Megapol mü, Saðona mý hangi taþerona çalýþtýðýmýzý bilmediðimizden, hastane baþhekimine yürüdük ve içeriye kadar gittik. Çalýþan bütün arkadaþlarýn canýna taketti bu durum. Baþhekimden bir açýklama istedik. Türlü türlü sözler, yalanlar söyledi. Bize kongre salonunda, 21 Ağustos 2009 saat 16.00’da kendisinin talimatý üzerinden paramýzýn verileceðini söyledi. Buna inandýk ama boþ bir vaat olduðunu gördük. Tüm çalýþanlar olarak o söze inandýk ve yalan olduðunu yaþayýp gördük. Vadettiði günde ve saatte gelmeyince, bizler saðlýk çalýþanlarý olarak o þirketin satýlmýþ proje müdürünün yanýna indik. Bizlere yalan söyleyerek “para gelecek bekleyin” dediler; ama bir türlü para gelmek bilmiyordu. Bekledik. Akþam saat 7’ye kadar beklettiler. Sonunda bir yalan daha! Hastanenin yönetiminden üç görevli sahtekar, taþeronun þirketin bürosuna gittiðini söylediler. Sözde getirdikleri parayý yüzer milyon elliþer milyon daðýtacaklarmýþ! Sorumlu hemþire ve taþeron proje müdürü olan üç kaðýtçýlar tarafýndan yalanlar söylendi. Biz emekçi saðlýk çalýþanlarý olarak bu talebi kabul etmedik ve anladýk ki hiçbirinin yanýmýzda deðil. Hiç bir yönetimin bizim yanýmýzda olmadýðýný anladýk. Biz saðlýk kuruluþu altýnda çalýþtýðýmýz halde, ne taþeron ne hastane sahip çýkmadýlar. Ve anlayacaðýnýz ortada kaldýk. Yani tutunacak hiçbir dalýmýz yok. Ne yapacaðýmýzý þaþýrdýk. Sendika dedik hep bir aðýzdan. 21 Ağustos 2009 Okmeydaný Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi’nin önünde acilen tüm saðlýk çalýþanlarý olarak toplandýk ve sendikacý arkadaþlar geldi. Hastane kantininin arkasýnda basýn açýklamasý yaptýlar ve nasýl hareket edeceðimizi ve nasýl gruplaþma yapacaðýmýzý anlattýlar. Nasýl bu devletin köleleþtirdiðini ve taþeron firmanýn, bir takým devlet yöneticileri çýkar meselesi yüzünden bütün çalýþanlarý köleliðe mahkum ediyorlar. Bizler saðlýk çalýþanlarý olarak kölelikten sendikalaþmaya, özgürce çalýþmaya ve hiçbir baský altýnda kalmamak üzere sendikaya üye olmaya karar verdik. Bütün çalýþanlar olarak, bütün çalýþan, emek sarf eden, emeðinin gücüyle hakedenlere sesle-
20
niyorum. Köleliðe artýk son verin. Taþeron firmaya boyun eðmeyin, hakkýnýzý arayýn. Tüm emekçi ve alýnteriyle çalýþanlar, fýrsatçýlara fýrsat vermeyelim. Bütün Türkiye’ye sesleniyorum; el ele verip sömürücü taþeronlarý yaþatmayalým! Onlar yaþadýkça bu ülkede hiçbir iþçi ayakta kalamaz. Hakkýmýzý arayalým. Tüm emekçi kardeþlerime sesleniyorum, omuz omuza verin sizleri hiçbir güç korkutamaz. Bir çalýþan arkadaþýmýz proje müdürünün yanýna gidiyor izin almak için, çocuðunun cenazesine; izin vermiyor! Böyle bir þey olabilir mi! Bir yönetim böyle bir þey diyebilir mi! Bu insanlýk mý insanlýk dýþý mý size býrakýyorum. Kimi arkadaþlarýn bir sorunu oluyor izin istediler miydi izin vermiyorlar. En yakýný vefat etse yakýný saymýyorlar bu insanlýk dýþý deðil mi; sizlere çalýþan arkadaþlara söylüyorum. Kýzýnýn düðünü oluyor yine de izin verilmiyor ve arkadaþlar istirahat almak sorunda kalýyorlar bu ne demektir biliyor musunuz acýmasýzca kölece yaþamak ve taþeron fýrsatçýlarýna ön vermektir. Ve sigortalarda üç kaðýtçýlýk yapýldýðýný öðrendik. Ayda bir girdi çýktý yapýldýðýný öðrendik ve senelik izinleri verilmedi. Tüm haklarýmýz yokolup gidiyor. Bunlarýn sebebini sorsak neden böyle yapýyorsunuz desek, iþten çýkarmakla tehdit ediyorlar. Siz çalýþan emekçi kardeþlerimize sesleniyorum, gaspçýlarý durduralým! El ele verip mücadele edelim. Saygýlar, tüm çalýþan emekçilere. Kazanacaðýz! Okmeydaný Eðitim ve Araþtýrma Hastanesinden Bir Saðlýk Emekçisi
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
ANLATILAN SENİN HİKAYENDİR
Yeni Evrede
Sokaklar
Mücadele Birliði
30 Aðustos 2009
sözleþme istiyoruz”, “Genel grev genel di. Patron ise, hemen jandarma gelmeden direniþ”, “AKP zammýný al baþýna çal”, ölen iþçinin çalýþtýðý iskeleyi ve kablolarý ESENYURT BELEDÝYE ÝÞÇÝLERÝ “Direne direne kazanacaðýz” sloganlarýy- deðiþtirdi. SENDÝKAL HAKLARI ÝÇÝN la yüzde 5 zammý protesto ederek grev uYÜRÜDÜLER AYZÝ MODA ÝÞÇÝLERÝ EYLEMDE yarýsýnda bulundular. Belediye-Ýþ Sendikasý’ndan istifa etÝkitelli’de kurulu bulunan Ayzi Momedikleri için iþten atýlan Esenyurt Beleda Tekstil Fabrikasý’ndan kriz bahanesiyATAMASI YAPILMAYAN diyesi iþçileri, sendikal haklarýna saygý le iþten atýlan iþçiler, 20 Aðustos’ta direÖÐRETMENLER EYLEMDE gösterilmesi talebiyle yürüyüþ düzenledi. niþe baþladýlar. Yeni bir patrona devrediEyleme, Mehterçeþme pazarcýlarýnýn yalen Ayzi Tekstil’in önünde iþçiler beklený sýra Türk-Ýþ, DÝSK ve KESK’e baðlý meye devam etti. 28 Aðustos günü sabah sendikalar da katýldý. saatlerinde yeni patron, polisle birlikte Belediye-Ýþ Ýstanbul 2 No’lu Þufabrikaya geldi ancak patronun makinebe’nin çaðrýsýyla Esenyut Meydaný’nda leri polis eþliðinde kaçýrma giriþimi iþçitoplanan iþçiler, “Sendikal örgütlenmeler tarafýndan engellendiler. Fabrikanýn imizden dolayý iþten atmalara karþý mücaçinde ve dýþarýda kurduklarý barikatlarla, dele edeceðiz” yazýlý pankartla yolun tek tek güvenceleri olan makineleri koruduþeridini trafiðe kapatarak belediye binalar. Ýþçilerin kararlý duruþu sonucu polis sýna yürüdüler. geri adým atmak zorunda kaldý. 29 Aðustos 2009
Atamasý Yapýlmayan Öðretmenler Platformu’ndan Türkiye’nin çeþitli illeKESK YÝNE SOKAKTA, rin den gelen ücretli, sözleþmeli ve iþsiz EYLEMDE öðretmenler de 29 Aðustos günü Ankara’da “kadrolu, güvenceli” öðretmenlik talebi ile Baþbakanlýða yürüdüler. Sayýlarý 750’yi aþan atamasý yapýlmayan öðretmenlere KESK Genel Merkezi ve Eðitim-Sen yöneticileri ve üyeleri katýlarak destek verdiler. Öðretmenler yaptýðý açýklamada, sayýlarý 250 bini bulan iþsiz ve güvencesiz öðretmenlere derhal kadro verilemesini, ücretli öðretmenliðin kaldýrýlmasýný, KPSS’nin kaldýrýlmasýný ve bu sistemin yerine güvenilirliKESK, 15 Aðustos’ta baþlayan toplu ði ve geçerliliði yüksek olan bir yönteme görüþme masasýna karþý, toplu sözleþme geçilmesini istedi. Ve bu talepler yerine masasý kurulsun talebiyle yine eylemdey- getirilmez ise daha büyük ve etkili eydi. Her yýl olduðu gibi, bu yýl da “Toplu lemlere devam edeceklerini söylediler. sözleþme için toplumla sözleþme” diyen KESK’li emekçiler, hükümetin toplu gö- 28 Aðustos 2009 rüþmeye yüzde 5 lik zamla gelmesini TERSANELERDE protesto ettiler. ÝÞ CÝNAYETLERÝ SÜRÜYOR 29 Aðustos günü Ankara’da Ereðli’de Ustaoðlu Gemi Tersane12.30’da Mithatpaþa Köprüsü’nde topla- si’nde bir taþeron iþçisi elektrik çarpmasý narak ellerinde flamalarla ve “TÝS yoksa sonucu hayatýný kaybetti. Coþkun Gemi var” dövizleriyle Yüksel Caddesi’ne yü- firmasýnýn iskelesinde çalýþan 33 yaþýnrüyen emekçiler, “Sadaka deðil toplu daki Hüseyin Aytaç’a elektrik çarptý ve sözleþme”, “Toplu görüþme çöpe toplu iþçi kaldýrýldýðý hastanede yaþamýný yitir146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009
ÝZMÝR KENT AÞ. ÝÞÇÝLERÝ BAYKAL’I PROTESTO ETTÝ
CHP’li Ýzmir Karþýya Belediyesi bünyesinde bulunan Kent AÞ’den iþten çýkarýlan iþçiler, 78. Ýzmir Enternasyonal Fuarý’nýn açýlýþýna katýlmak üzere Ýzmir’e gelen CHP Genel Baþkaný Deniz Baykal’ýn Adnan Menderes Havalimanýna gelmesinden önce, çýkýþ yapacaðý VIP kapýsý önünde eylem yaptý. Ýþçiler Baykal’ýn otobüsünün önünü kesti ve iþçi düþmaný politikalarýný protesto etti. Polisin iþçilere biber gazý ile saldýrmasý üzerine Baykal’a su þiþesi fýrlatan iþçiler “Baykal dýþarý” diyerek otobüsten inmesini istediler. Ancak Baykal iþçilerle görüþmeden hýzla otobüsle Havaalanýndan uzaklaþtý.
21
Yeni Evrede
Sokaklar
Mücadele Birliði
26 Aðustos 2009
ÝÞTEN ÇIKARILAN ÝÞÇÝLER SANTRALÝ BLOKE ETTÝ Afþin-Elbistan B Termik Santrali’nin temizlik iþlerini yapan taþeron firmada çalýþan yaklaþýk 100 iþçi, temizlik ihalesini baþka firmanýn almasý üzerine iþten çýkarýldýlar. Ve uzun süre maaþlarýný, haklarýný almayan, iþsiz kalan 100 iþçi eylem yaptý. Ýþçiler ise iþleri geri verilene kadar aileleriyle santralden ayrýlmayacaklarýný söylediler ve yola oturarak beklemeye baþladýlar. Giriþ, çýkýþlarý da 3,5 saat süreyle engelleyen, santrali iþleyemez hale getiren iþçiler ve aileleri jandarmanýn saldýrýsýna maruz kaldýlar. 100 kadar iþçi ve aileleri, jandarma tarafýndan zorla yoldan kaldýrýlmaya çalýþýlýrken iþçilerden yaralananlar oldu, 5’ten fazla iþçi de gözaltýna alýndý. Yapýlan görüþmelere karþýn ikna olmayan iþçiler, gece 00:00’da terminal yolunu tekrar kesti. Gece yarýsý termik santralin önüne gelen iþçiler, santral yolu üzerinde oturma eylemi baþlattý. Ancak jandarmanýn bölgeye gelerek iþçilere tekrar müdahale etmesi üzerine yine gerginlik yaþandý. Ýþçiler jandarma müdahalesine raðmen eylemlerini sürdürerek, jandarmanýn bölgeden ayrýlmasýnýn ardýndan eylemlerine son verdi. Eylem gece saat 02:30’a kadar devam etti. 25 Aðustos 2009
KESK’TEN ÝÞ BIRAKMA EYLEMÝ KESK, 25 Aðustos günü, toplu görüþmeleri protesto etmek ve toplu sözleþme hakkýna sahip çýkmak için tüm Türkiye’de 1 saatlik iþ býrakma eylemi gerçekleþtirdi. Ankara’da saat 11.00-12.00 arasý gerçekleþen iþ býrakma eyleminin ardýndan, KESK’e baðlý sendikalar, farklý kollardan yürüyüþle Sakarya Meydaný’nda buluþtu. Tüm-Bel-Sen’lilere müdahale eden polisler nedeniyle basýn açýklamasý yarým saat gecikmeyle yapýldý. Yapýlan basýn açýklamasýnýn ardýndan, KESK’liler herkesi 27 Aðustos Perþembe günü yargýlanacak olan SES Ankara Þube Yöneticisi Seher Tümer’in duruþmasýna katýlmaya, ona destek olmaya çaðýrdý. Ýstanbul’da ise Çapa Týp Fakültesi önünde 1 saatlik iþ býrakma eylemi yapýldý. Saat 11.00’de Monoblok önünde toplanan kamu emekçileri hastane içinde bir yürüyüþ yaptýlar. Adana’da KESK Adana Þubeler Platformu Ýnönü Parký’nda buluþarak Ýl Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Binasý önüne kadar “TÝS yoksa Grev var” pankartýnýn arkasýnda sloganlarla yürüdü. SGK Binasýnýn önünde bir basýn açýklamasý yaptýlar.
noktalarýndan sayýlan Fas’ýn tarihi ve turistik kentlerinden Casablanca’da uçuþlarýn aksamasý nedeniyle havalimaný otele dönmüþ oldu.
KIBRIS’TA PÝLOTLARDAN UYARI GREVÝ KKTC`de Kýbrýs Türk Hava Yollarý (KTHY) pilotlarýnýn örgütlü olduðu Kýbrýs Türk Havacýlýk Çalýþanlarý Sendikasý (Uç-Sen) 24 Aðustos günü bir günlük uyarý grevine gitti. Uç-Sen`den yapýlan açýklamada, grevin iki aydan fazla bir süredir sendika üyesi pilot ve uçuþ harekât uzmanlarýnýn KTHY`deki özlük haklarý ve maaþlar konusundaki sorunlarýnýn çözümüne yönelik giriþimlerinden hiçbir sonuç alýnmamasý nedeniyle yapýldýðýna iþaret edildi.
MEKSÝKA’DA VOLKSWAGEN GREVÝ SONA ERDÝ Volkswagen iþçileri 18 Aðustos Salý günü baþladýklarý grevi, þirket yönetiminin %3 ücret artýþý ve bir defalýk nakit ödeme talebinin kabul edilmesiyle 22 Aðustos Cumartesi günü sona erdi. Meksika’nýn en büyük otomobil üreticilerinden biri olan fabrikada çalýþan iþçiler, 18 Aðustos Salý günü ücret konusunda anlaþmazlýk yaþanmasý üzerine greve gitmiþlerdi. Þirket yönetimi iþçilerin talebini küresel krizin otomotiv sektörünü vurmasýný gerekçe göstererek geri çevirmiþti. MISIR’DA OTOBÜS ÞOFÖRLERÝNÝN GREVÝ SONA ERDÝ Kahire ve Giza bölgelerinde bulunan 19 otobüs garajýnýn 14’ünde çalýþan ve 22 Aðustos’tan beri grevde olan yaklaþýk 10 bin otobüs þoför, biletçi ve teknisyen çalýþma koþullarýnýn iyileþtirilmesini talep ediyordu. Hükümetin %8 ücret artýþý, þoförlerin bazý trafik cezalarýndan muaf tutulmasý, aylýk gýda ödeneði ve saðlýk tazminatý düzenlemelerini gerçekleþtirmesi üzerine grev sona erdi. Ýþçilerin 1984 yýlýndan veri ücret artýþý almadýðý ifade ediliyor.
ABD’DE MÝLYONLAR YÜRÜYOR ABD’li hekimler 1 Ekim tarihinde “saðlýk reformu”na karþý, ABD tarihinin en büyük eylemine hazýrlanýyor. “The Million Med March” sloganý altýnda yürütülen eylem hazýrlýklarýnda bütün ABD’li hekimlerin Washington’a taþýnmasýný planlýyorlar. ABD’li Hekimler, 1. Hasta baþý yapýlan ödemelerin azalmasý sonucu artan iþletme giderleri nedeniyle gün içinde daha fazla hasta bakmak zorunda kalmamak ve hastalara daha fazla zaman ayýrmak; 2. Hizmet baþý ödeme sisteminin kalkmasý; 3. Paranýn çoðunun sigorta þirketleri ve idari giderler için deðil, hasta bakýmý ve araþtýrma için harcanmasý; 4. Hastalarýn jenerik ilaçlar alabilmeleri; 5. Sadece avukatlarýn çýkarýna olan týbbi malpraktis yasasý24 Aðustos 2009 nýn deðiþtirilmesi; FAS’TA HAVAYOLU ÇALIÞANLARI GREVDE 6. Sürekli eðitim giderlerinin karþýlanmasý; Casablanca’daki 5. Muhammed Havalimanýnda Fas Krali7. Ýdarecilerin kendilerini köleleþtirmelerine izin vermeyeyet Hava Yollarý çalýþanlarýnýn 20 gündür süren grev ve iþ ya- cekleri; vaþlatma eylemleri nedeniyle günlük uçuþlar 7 saat ile 1,5 gün istemlerinde bulunuyorlar. arasýnda rötarla yapýlmak zorunda kalýyor. ABD’li hekimler, dünyadaki en muhafazakar ve yönetimAfrika-Avrupa arasýnda uluslararasý ulaþýmýn en önemli lere en yakýn hekim grubu olarak biliniyor.
22
146. Sayý / 2 - 16 Eylül 2009