s147

Page 1



Yeni Evrede

Başyazı

Mücadele Birliði

ULUSAL SORUNA LENÝNÝST BAKIÞ Ulusal sorun ve ulusal sorunun çözümü konusundaki tartýþmalar, büyük bir yoðunluk kazandý. Ulusal sorun, devrimin önemli bir sorunudur. Ulusal sorunun bu denli geniþ, canlý tartýþýlmasý, devrimin güncelliðinin ve canlýlýðýnýn açýk bir ifadesidir. Devrimin diðer tüm konularý, ayný canlýlýkla ve hararetle tartýþýlacaktýr. Þimdiye dek, devrimin güncelliðini yadsýyanlar, onu görmezlikten gelenler, þimdi devrimin gücünün bugünkü sonuçlarýyla karþý karþýya geliyorlar. Devrim, kendi gücünü, güncelliðini ve canlýlýðýný, tüm sosyal reformistlere ve oportünistlere kabul ettiriyor. Leninist Parti, ulusal sorun tartýþmalarýna küçük burjuva hareketlere göre çok daha avantajlý giriyor. Leninist Parti, ulusal sorunda yýllar öncesine dayanan ve giderek geliþtirilen bilimsel, doðru görüþlere sahiptir. Türkiye sol hareketlerinin büyük çoðunluðu ulusal sorunda ya sosyal-þoven bir çizgiye sahip, ya da bazýlarý Kürt ulusal hareketinin söylediklerini kendi görüþleri olarak ilan etmekten baþka bir þey yapmýyor. Leninist yayýnlarda, ulusal sorunda ortaya konan görüþleri açýklamayý sürdürüyoruz.

Kürt ulusal sorununun bir çözüm yolu olarak önerilen “tam hak eþitliði”, aslýnda Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký’nýn özsel olarak reddedilmesine dayanýyor. Çünkü Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký’nýn özü, ezilen ulusun, politik olarak ayrýlma hakkýný kapsar. Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký’nýn bu politik içeriði kabul edilmediði için bunun yerine “tam hak eþitliði”ni ileri sürenler, iki ulusun birliðini zorunlu bir durum olarak belirlemiþ olurlar. Ne denirse densin, Kürt ulusunun ayrýlma, yani baðýmsýz devlet kurma hakkýný inkar etmek için bu tez ileri sürülüyor. Kürt halký ayrýlmak isterse, o durumda eþit haklara dayalý birlikten söz edenler ne yapacaktýr? Birlik adýna zor mu uygulanacaktýr? Ne denirse densin, Kürt ulusunun ayrýlýp, baðýmsýz devlet kurma hakkýný kabul etmeyen bir anlayýþ, sosyal-þoven bir anlayýþtýr.

Burjuvazi Devrimin Baskýsýyla Hareket Ediyor Türkiye’nin egemen burjuva güçleri ve burjuva devletin, Kürt sorununun “çözümü”nü, bugünkü koþullarda gündeme getirmesi, devrimin açýk baskýsýndan ötürüdür. Bu konuda emperyalist güçlerin desteðini almýþ olmasý, egemen güçlere yönelik devrim tehdidinin hangi düzeye vardýðýnýn göstergesidir. Ýþbirlikçi tekelci sermaye, uzun iç savaþta egemenliðini yitirdi. Bu süreçte gerek Türkiye halklarý üzerinde, gerekse Kürt halký üzerinde ideolojik-politik hegemonyasýný kaybetti. Ýþçi sýnýfý ve halklarýn devrimci mücadelesinin þiddetlenerek ve yoðunlaþarak sürmesi, egemenler için iktidarlarýný, ekonomik ayrýcalýklarýný ve her þeylerini yitirmeyle karþý karþýya gelmeleri demektir. Onlar bu durumda varlýklarýnýn sürmesinin devrimci güçlerin durdurulmasýna baðlý olduðunu düþünüyorlar. Daha önce yalnýzca belli bir burjuva çevrenin kaygýsý olan bu durum, giderek, daha geniþ burjuva çevrelerin ortak kaygýsý haline geldi. Bu durum, devlete egemen olan güçlerin birlikte harekete geçmesine yol açtý. Kürdistan’da savaþan devrimci bir gücü ortadan kaldýrmak, bölgenin ilhakçý, gerici burjuva devletlerinin de iþine gelmektedir. Örgütlü ileri bir gücün tasfiye edilmesiyle kendilerini güven altýna almýþ olacaklar. Türkiye’nin egemen burjuva güçleri içeride bir savaþ sürerken bölgede ve dünyada güçlü duruma gelemeyeceklerini hesap ettikleri için içeride iç savaþýn önemli bir gücü olan Kürt ulusal hareketini tasfiye etme politikalarýna yeni bir hýz kazandýrdýlar. Türkiye burjuvazisi deðiþti mi ki Kürt ulusal sorununu “çözmek” için bu denli hevesli görünüyor. Sorunu buna baðlamak isteyenler var, ama bu bir yanýlgýdan ibaret. Burjuvazi deðiþmedi, o yalnýzca devrimin yayýlmasýnýn ve zafere doðru ilerlemesinin önüne geçmeye çalýþýyor. Burjuvaziyi çeþitli politik yönelimlere iten devrimci mücadeledir, olaylarýn devrimci yönde geliþmesidir ve bu koþullarda egemenlerin sýnýfsal egemenliklerinin tehlikeye düþmesidir. Türkiye ve Kürdistan’da süren devrimci durum ve devrimin güncelliði, TC’nin UKH ile bir “anlaþma” yapmasý burjuvazinin düþündüðü gibi bir sonucun ortaya çýkmasýna izin vermez. Tersine devrim mücadelesi, yeni koþullarda daha da güçlenecek ve hýzlanacaktýr. 147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

3


Yeni Evrede

Başyazı Kürt Halkýnýn Devrim Mücadelesi Sürecektir Türkiye’nin UKH ile yapacaðý bir “barýþ”, bugün Kürt ulusal hareketi ve Türkiye’nin sol hareketinin uzlaþmacý kesimi tarafýndan ileri sürülen tezlere dayanarak yapýlmasý halinde kesinlikle “demokratik barýþ” olmayacaktýr. Çünkü, birincisi, Kürdistan’ýn ilhakýna son vermiyor; ikincisi, tam hak eþitliðine dayanmýyor; üçüncüsü, birleþmenin ön koþulu olan ayrýlma özgürlüðüne dayanmýyor. Buna “demokratik barýþ” adýný veren Türkiye’nin ortalama sol hareketi, bununla, asýl olarak Türkiye’nin egemen burjuva güçlerine karþý izlediði uzlaþmacý politikanýn üstünü örtmeye çalýþýyor. Ýç savaþý sonuna dek, zafere kadar götürme devrimci politikasýný izlemek yerine egemenlerle toplumsal uzlaþmaya giderek uzun yýllardýr süren dünyanýn bu en þiddetli devrimci iç savaþlarýndan birini sona erdirmeyi amaçlýyor. Sosyal reformistler ve oportünistler, burjuvaziyle uzlaþmanýn bir yolu olarak düþündükleri Kürt ulusal sorununun, barýþçýl çözümünü daha da geniþleterek bu konsensüsü Türkiye ve Kürdistan’ýn en geniþ devrimci kitlelerine dek yaymak ve onlara kabul ettirmek peþindeler. TC’nin UKH’nin ileri sürdüðü þartlar temelinde bir “anlaþma” yapmasý, UKKTHnýn gerçekleþmesi olmayacak, tersine, Kürt ulusu üzerinde Türk ulusunun ulusal baskýsýný sürdürecek ve sýnýrlý haklar uðruna, egemen ulusun egemenliði pekiþecek ve bu ezilen ulus tarafýndan güvenceye alýnmýþ olacaktýr. Türk ulusunun zora dayanan ulusal egemenliði, bu kez Kürt halkýnýn gönüllü desteðine sahip olacaktýr. Artýk kendi ulusal egemenliðini eskisi gibi devam ettiremeyeceðini anlayan Türkiye’nin egemen güçleri, þimdi bu egemenliði Kürt halkýnýn kendi isteðiyle desteklemesi sonucu garantiye almayý hedefliyorlar. Böylesi bir sonuç, Türk ulusu ve Kürt ulusu arasýndaki ezen-ezilen ulus iliþkisini deðiþtirmeyecek, Kürdistan’ýn ilhakýný sona erdirmeyecek, Kürt ulusunu ezilen ulus olmaktan çýkarmayacaktýr. Bu demektir ki, Kürt halkýnýn ulusal baskýya karþý, devrimci mücadelesi, bunun koþullarý ortadan kalkmayacaðý için sürecektir. Yeni bir anayasa, Kürt halkýnýn ulusal haklarýnýn bir güvencesi olamaz. Kürt halkýnýn ulusal haklarýnýn, politik haklarýnýn ve diðer haklarýnýn güvencesi, TC’nin düzenleyeceði bir anayasa deðil, ezilen halkýn örgütlü gücü, devrim mücadelesi ve devrimin kendisi olacaktýr.

4

Mücadele Birliði

Bir de lafta Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký’ný savunduðunu söyleyip sonra bu ilkeyi çeþitli þartlara baðlayanlar var. Bu gruba girenler de, özünde Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký ilkesini reddediyorlar. Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký koþulsuz olarak savunulmalýdýr. Ve bunun özü olarak ezilen ulusun ayrýlma hakký öne çýkartýlmalýdýr. Bu Leninist anlayýþa uygun davranmayanlar, ezilen ulus üzerinde ulusal baskýdan baþka bir þey olmayan zoraki birliði savunmuþ olurlar. Kürt ulusunun ayrýlýp baðýmsýz devlet kurma hakkýný savunmayan her anlayýþ, sosyalþoven bir anlayýþtan öteye gitmez. Kürt halkýnýn ulusal-sýnýfsal kurtuluþu iç içedir. Klasik kurtuluþ çizgisi, Kürt halkýna zafer getiremez. Mücadele, sosyalizme yönelmelidir. Bu ise, Kürdistan iþçi sýnýfýnýn, ulusal harekete öncülük etmesi anlamýna gelir. Hareketin sýnýfsal yaný git gide öne çýkýyor. Önümüzdeki süreçte mücadelenin sýnýfsal çatýþma yönü belirgin olarak yoðunlaþacaktýr. Türkiye ve Kürdistan birleþik devrimi, Türkiye ve Kürdistan proletaryasýnýn öncülüðünde ve halklarýn mücadele birliði temelinde çok daha güçlenerek sürecektir. Leninist Parti, ýsrarlý ve kararlý olarak savunduðu Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakký ilkesinin sonuna kadar tutarlý savunucusu olacaktýr. Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký Ýlkesinin Yadsýnmasý Kürt ulusal sorununun bir çözüm yolu olarak önerilen “tam hak eþitliði”, aslýnda UKKTH’nin özsel olarak reddedilmesine dayanýyor. Çünkü UKKTH’nin özü, ezilen ulusun, politik olarak ayrýlma hakkýný kapsar. UKKTH’nin bu politik içeriði kabul edilmediði için bunun yerine “tam hak eþitliði”ni ileri sürenler, iki ulusun birliðini zorunlu bir durum olarak belirlemiþ olurlar. Ne denirse densin, Kürt ulusunun ayrýlma, yani baðýmsýz devlet kurma hakkýný inkar etmek için bu tez ileri sürülüyor. Kürt halký ayrýlmak isterse, o durumda eþit haklara dayalý birlikten söz edenler ne yapacaktýr? Birlik adýna zor mu uygulanacaktýr? Ne denirse densin, Kürt ulusunun ayrýlýp, baðýmsýz devlet kurma hakkýný kabul etmeyen bir anlayýþ, sosyal-þoven bir anlayýþtýr. 147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

Birleþme özgürlüðü, ayrýlma özgürlüðünü þart koþar. Eðer birleþme özgürlüðü, ayrýlma hakkýný bir ön koþul olarak kapsamazsa, bu, gönüllü, eþit haklar temelinde bir birlik olmaz, zoraki bir birlik olur. Bir de lafta UKKTH’yi savunduðunu söyleyip sonra bu ilkeyi çeþitli þartlara baðlayanlar var. Bu gruba girenler de, özünde UKKTH ilkesini reddediyorlar. UKKTH koþulsuz olarak savunulmalýdýr. Ve bunun özü olarak ezilen ulusun ayrýlma hakký öne çýkartýlmalýdýr. Bu Leninist anlayýþa uygun davranmayanlar, ezilen ulus üzerinde ulusal baskýdan baþka bir þey olmayan zoraki birliði savunmuþ olurlar. Kürt ulusunun ayrýlýp baðýmsýz devlet kurma hakkýný savunmayan her anlayýþ, sosyal-þoven bir anlayýþtan öteye gitmez. UKKTH’nin Marksist-Leninist Kavranýþý Proletarya partisi ve emekçiler için, onlarýn ekonomik geliþmesi için daha yararlý olduðundan bu konuda merkeziyetçi bir yaklaþýma sahiptir (diðer tüm þartlar eþit olmak koþuluyla). Bu birlik, halklarýn gönüllü, eþit ve enternasyonal birliði olmalýdýr. Böyle bir birliðin oluþmasý için ezilen ulusun ayrýlma, yani ayrý devlet kurma hakkýný içermelidir. Ancak ayrýlma özgürlüðünü kesin olarak tanýyan bir birleþme, gönüllü ve özgür bir birleþme olur. Bu temelde proletarya, halklarýn enternasyonal ve kardeþçe birliðinden yanadýr. Bu çerçevede ezen ulusun enternasyonalist sosyalistleri ve iþçileri, ezilen ulusun ayrýlma yani baðýmsýz devlet kurma hakkýnýn propagandasýný yapmalýdýr. Komünist enternasyonalizm anlayýþý bunu gerektirir. Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký ve Kürdistan Sorunu Kürt ulusal sorunu, Kürdistan sorunundan ayrýlamaz. Marx, “konuþmada uluslararasý politika geçtiði ölçüde ..... (milliyetlerden) deðil ...... (ülkelerden) söz ediyorum” demiþtir. Biz de uluslararasý iliþkilerden söz ederken Kürdistan’dan söz edeceðiz. Dünyada buna bir çok örnek verilebilir. “Ýrlanda sorunu”, “Filistin sorunu”, “BASK sorunu”, “Doðu Timor sorunu” vb. Kürt ulusal sorununun Kürdistan sorunundan ayrý görülmemesi, Kürt ulusu kendi iradesi dýþýnda zorla TC’nin devlet sýnýrlarý içerisinde tutulduðu (ilhak edildiði) için, devlet sýnýrlarý sorununu gündeme getirir.


Yeni Evrede

Başyazı

Mücadele Birliði

UKKTH ayrýlma, ayný zamanda baðýmsýz devlet kurma hakkýný içerdiði için, sýnýrlar sorununu þart koþar, yani Kürdistan sorununu. Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký ve Federasyon Marksist-Leninistler ulusal sorunun çözümünde, demokratik merkeziyetçilikten yanadýrlar. Marx ve Lenin ulusal sorunda görüþ açýklarken, diðer tüm haklar eþit olmak kaydýyla merkeziyetçilikten yana olmuþlardýr. Ulusal sorunda, federatif çözümün karþýtý olmuþlardýr. UKKTH “federasyon hakký”na indirgenemez. Federasyon ancak somut koþullarda ve zorunlu durumlarda bir çözüm olarak gündeme gelir. Ekim Devrimi sonrasýnda Rusya’da geçici bir çözüm olarak gündeme geldiði gibi. Federasyon halklarýn eþit, özgür, gönüllü birliðine giden yolda geçici bir çözüm olarak gündeme gelebilir. Türkiye sol hareketinde Kürdistan için federasyon önerenler, UKKTH’nin özü olan ayrýlma, yani baðýmsýz devlet kurma hakkýný yadsýmýþ oluyorlar. Anadilde Eðitim Anadilde eðitim ilkesini savunanlar, bu ilkeyi savunurken eksik davranýyorlar. Sorun sadece ezilen ulus için anadilde eðitim deðil, tüm kamu kurumlarýnda dilini özgürce kullanabilmeleridir. Resmi dil zorunluluðu kaldýrýlmalýdýr. Referandum Referandum, ulusal sorunun çözümünü karara baðlamasý yoludur. Referandum yapacak olan ezen ulus deðil, ezilen ulustur. Ezilen ulus açýsýndan referandum ancak, özgür bir ortamda, ayrýlma dahil kendi geleceðini kendisinin belirlemesi konusunda tam bir ajitasyon özgürlüðünün kullanýldýðý koþullarda gündeme gelir. Referandumu ezilen ulusun kurumlarý karara baðlayabilirler. Birleþik Devrim Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Kürdistan devrim dinamizmi ve Türkiye’deki devrim dinamizmi nesnel ve tarihsel koþullar nedeniyle ayrý ayrý geliþmiþtir. Yine, tarihsel geliþim, Kürdistan’ýn ilhak edilmesi, kapitalizmin geliþimi, yani ortak ekonomik temele baðlý olarak her iki ülkenin devrim dinamikleri ortak bir harekette birleþmiþtir. Her iki ülkenin devrimci hareketi, birleþik devrimin bileþenleri haline gelmiþtir.

Proletaryanýn Sýnýf Mücadelesinin Birliði Leninist Parti yýllardýr her iki ülke proletaryasýnýn sýnýf mücadelesinin birliðini saðlamasý için mücadele etmiþtir. Her iki ülke proletaryasýnýn bütün sýnýf örgütlerinde en sýký ve merkezi birliði için çaba göstermiþtir. Bütün uluslardan iþçilerin birliði, ezilen ulusun ayrýlma hakkýnýn tanýnmasýný gerektirir. Daha bütünlüklü söylemek gerekirse, ezilen ulusun ayrýlma hakkýnýn tanýnmasýný gerektirir. Daha bütünlüklü söylemek gerekirse, ezilen ulusun sosyalistleri birleþmeden yana olmalýdýr, ezen ulusun sosyalistleri ise ezilen ulusun ayrýlma hakkýný savunmalýdýr. Bütün uluslardan iþçilerin birliði ancak bu gerçek enternasyonalist anlayýþa göre saðlanabilir. Marksistler ulusal soruna proletaryanýn devrimci bakýþ açýsýndan yaklaþýrlar. Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakký, her iki ulustan iþçilerin birliðini saðlar, kaynaþmasýný getirir, proletaryanýn kurtuluþ yolunu açar. Ulusal çeliþkilerin çözümü, toplumsal çeliþkinin çözümüne baðlanmýþtýr. Çünkü iþçilerin zaferi, bütün ulus ve ulusal topluluklara kurtuluþ getirecektir. Burjuvazinin proletarya üzerindeki egemenliðine son verin, bir ulusun diðer ulus üzerine baskýsý da sona erer. Biz yýllarca Leninist UKKTH ilkesinin tutarlý savunucusu olduk ve pratikte buna uygun davrandýk. Her iki ülke iþçi ve emekçilerini enternasyonalizm, demokrasi ve sosyalizm anlayýþýyla eðittik. Yine tüm mücadelemiz boyunca þovenizme ve sosyal-þovenizme karþý kararlý ve uzlaþmaz mücadele yürüttük. Türkiye ve Kürdistan proletaryasýnýn ve kitlelerinin toplumsal kurtuluþunu her þeyin üstünde tuttuk. Biricik Marksist anlayýþ da budur. Türkiye ve Kürdistan proletaryasý uzun, ortak mücadele deneyimine sahiptir. Bütün sýnýf örgütlerinde ortak hareket etmektedir, ortak eylem yapmaktadýr. Bu birliktelik, proletaryanýn devrime öncülük etmesinin ve halklarýn kurtuluþunu saðlamasýnýn saðlam zeminlerini yaratmýþtýr. Bu konuda söylediklerimizi Lenin’in konuyla ilgili söylediði özsel anlatýmýyla bitirelim: “Uluslarýn tam hak eþitliði, UKKTH; tüm uluslarýn iþçilerinin birliði – Marksizmin tüm dünyanýn deneyiminin ve Rusya’nýn deneyiminin iþçilere öðrettiði ulusal program budur.” 147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Kürdistan devrim dinamizmi ve Türkiye’deki devrim dinamizmi nesnel ve tarihsel koþullar nedeniyle ayrý ayrý geliþmiþtir. Yine, tarihsel geliþim, Kürdistan’ýn ilhak edilmesi, kapitalizmin geliþimi, yani ortak ekonomik temele baðlý olarak her iki ülkenin devrim dinamikleri ortak bir harekette birleþmiþtir. Her iki ülkenin devrimci hareketi, birleþik devrimin bileþenleri haline gelmiþtir.

5


Yeni Evrede

Kürt Açılımı

“KÜRT AÇILIMI” VE “DEMOKRATÝK BARIÞ”

ýnýflý toplumlarýn tarihi, sýnýf savaþýmý tarihidir. Ancak kapitalizm koþullarýnda sýnýf savaþlarýnýn yanýnda, sermayenin daha çok pazar ve egemenlik alaný elde etmek için sürdürdüðü savaþlar da var. Emperyalist savaþlarda Birkaç tekelin, daha geniþ biçimde doðal kaynaklara ulaþmak, kendi egemenliði altýna almak, daha geniþ pazarlarý ele geçirmek uðruna, daha çok kar ve daha çok egemenlik uðruna halklarý birbirine boðazlattýklarý bu savaþlarda barýþ istemi kitleler tarafýndan emekçi sýnýflar tarafýndan dile getirilir. Oysa iç savaþlarda barýþ istemi emekçi sýnýfýn istemi deðildir.

S

6

Marksizm Leninizm bilimi açýsýndan Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký’nýn anlamý, Lenin’in söylemiyle 1848’den beri ayrýlýp ayrý devlet kurma hakkýdýr. Sorun böyle kavrandýðýnda þurasý açýkça anlaþýlacaktýr; burjuvazi ulusal sorunu çözemez. Olsa olsa bazý reformlarla biraz hafifletebilir. Unutulmamalýdýr ki, reformizmin özü kötülüklerin azaltýlmasýdýr, yoksa onlarý ortadan kaldýrmak deðil. Kaldý ki burjuva sýnýfý bu reformlara zorlayan sadece kendi iradesi deðil, devrimin baskýsý olabilir. Sermayenin amacý Kürt sorununu çözme görünümü altýnda kendi egemenliðini yeniden ve daha güçlü olarak tesis etmek; Kürdistan’ýn ilhakýný Kürt halkýna gönüllü olarak kabul ettirmek; böylelikle birleþik devrimin temel ayaklarýndan birisini tasfiye ederek devrimin baskýsýndan kurtulmak, ekonomik ve politik ayrýcalýklarýnýn devam etmesini saðlayarak kendi ömrünü uzatmaktýr. Þu son 40 yýl boyunca Türk tekelci sermayesi her ne yaptýysa devrimin baskýsý altýnda, devrim korkusuyla yaptý. 12 Mart ve 12 Eylül’de iki kez askeri faþist darbe, parlamento eliyle uygulanan faþizm, sýkýyönetim, olaðanüstü hal uygulamalarý... Yani bu 40 yýlda hatta daha öncesi de dahil olaðan dönemler, olaðanüstü dönemlerden daha az. Bu topraklarda 40 yýldan beri olaðan olan asker-polis baskýsý, idamlar, uzun yýllarý kapsayan en aðýr koþullarda zindanlara kapatmalar, iþkenceler vb. oldu -ki daha öncesi de hiç farklý deðildi. Bütün bu baský yöntemlerinin hiç biri sermaye sýnýfýna devrim karþýsýnda bir üstünlük saðlamadý, baþarý getirmedi. Aksine, her baský, her katliam, devrim cephesinde kýsa bir gerileme yaþatsa da, nesnel ve öznel koþullar kýsa sürede devrimin yeniden ve daha güçlü olarak sermayenin karþýsýna dikilmesini getirdi. Burjuva sýnýf, þimdi yeni bir manevrayla birleþik devrimin baskýsýndan kurtulmayý amaçlýyor ve elbette burada da olabilecek en güdük reformlar karþýlýðýnda kendisi için en elveriþli, en iyi sonucu almaya çabalýyor. Bilinen bir gerçektir. Politika her za147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

Mücadele Birliði

man sermayeyi bir adým geriden takip eder. Sermayenin önde gelen kesimleri bir süreden beri çeþitli zamanlarda bu sorunun “çözülmesi” gerektiðine dair yönelimlerini ifade ediyorlardý. Yani sermaye resmi politikanýn deðiþimini istiyordu. Ýþte þimdi yapýlan da bu. Resmi politika sermayenin egemenliði için vardýr. Eðer bu egemenliði saðlayamýyor, görevini yerine getiremiyorsa deðiþtirilir. Bu deðiþim için hükümetin bir süre önce harekete geçtiði de her kesim tarafýndan görüldü. Her ne kadar resmi politikanýn deðiþimi için harekete geçilmiþ olsa da, devlet içinde halen eski politikada ýsrar eden kesimler var. Bu kesimler, bürokrasi içinde olduðu gibi, orduda ve siyasi partilerde de var. Bunlarýn varlýðý ve ayak diremesi, sürecin kendi geliþim seyrinde pürüzler yaratacaðýndan ya kýsa sürede “ikna” edilecek ya da tasfiye edilecekler. Böylelikle yeni politikanýn yolu açýlacaktýr. Hükümetin iki numaralý adamý Bülent Arýnç’ýn 1 Eylül’de verdiði demeçte söylediði “çok yorulduk” sözü öylesine söylenmiþ bir söz deðil, ciddi bir itiraftýr. Ordu, bu uzun iç savaþtan yorgun düþmüþtür. Yorgun bir ordu, savaþ yorgunu, ekonomik terör vurgunu bir halk. Þurasý açýk, yorgun savaþçý savaþamaz. Türkiye burjuvazisi bu savaþý artýk sürdüremez. Bu süreç bir kez baþlamýþtýr artýk buradan geriye dönüþ olmaz. Burada þunu da eklemek gerekiyor, ordu henüz son kozunu oynamadý. Bilinen gerçek, ordu, sermayenin, devrim karþýsýnda ayakta kalan tek güvencesidir. Üstelik 40 yýldan beri. Ne var ki, ordu uzun yýllar tam yetkiyle, istediði her türlü olanak saðlanarak doðrudan iþ baþýnda kaldýðý halde uzun iç savaþý kazanamadý. En son gerçekleþtirdiði Güney’e sefer ise tam bir fiyasko oldu. Bu, TSK’nýn bu iç savaþý kazanamayacaðýnýn tesciliydi. Zaten uzun bir süredir genelkurmay baþkanlarý emekli olduktan sonra resmi politikayý bir kenara býrakýp, kendi “kiþisel görüþleri” olarak bu savaþý kazanamayacaklarýný açýkça itiraf ediyorlardý. Þimdi bu durum, devlet içinde geniþ bir kesim ta-


Yeni Evrede

Kürt Açılımı

Mücadele Birliði

rafýndan da açýkça kabul edilmiþ durumda. Elbetteki bu “Kürt açýlýmý” sadece Türk tekelci sermayesinin istemiyle deðil, emperyalist sermayenin de oluru ve katkýsýyla gündeme gelmiþtir. Türk tekelci sermayesi, sadece tek bir emperyalist merkezle deðil, çok yönlü çýkar iliþkileriyle pek çok emperyalist merkezle baðýmlýlýk iliþkileri içindedir. Bu gerçek, Türkiye sermayesinin attýðý her adýmda göz önüne alýnmalýdýr. Yoksa sermayenin ne ekonomik ne de politik yönelimi anlaþýlamaz. Þimdi ABD olsun AB olsun bütün emperyalist merkezler Türk tekelci sermayesine bu süreçte etkin destek verirken, onlar da Türk tekelci sermayesinin birleþik devrimi yenmesini, tasfiye etmesini istemekte, beklemektedirler. “Kürt açýlýmý”nda ya da yeni söylemleriyle “demokrasi açýlýmý”nda bundan sonraki süreç açýsýndan kesin þeyler söylemek için henüz erken. Hükümet cephesinden sürece dair söylenen hiçbir þey yok. Eski söylemler aynen tekrarlanýyor. Biz þimdi hükumet cephesi çok konuþup hiçbir þey söylemediði için, ulusal hareketin yaklaþýmýna deðineceðiz. Ulusal hareket bir süreden beri “demokratik barýþ” kavramýný kullanýyor. Nedir bu demokrasi? Her þeyden önce demokrasi de bir devlet biçimidir. Bu anlamýyla da bir sýnýfýn diðer sýnýflar üzerinde örgütlü zorundan, yani bir sýnýf diktatörlüðünden baþka bir þey deðildir. Þimdi, demokrasi sýnýflar üstü bir þey olmadýðýna göre günümüzde iki sýnýftan birinin, ya

burjuvazinin ya da emekçi sýnýfýn diktatörlüðüdür. Bunlardan ilki, yani burjuva demokrasisi bu topraklarda hiçbir zaman yaþanmadýðý gibi, tarihsel olarak da aþýlmýþtýr. Burjuva demokrasisi tekelcilik öncesi döneme aittir. Bunun gerçekleþmesi, tekelciliðin ekonomik, politik ve toplumsal alanlardaki egemenliði koþullarýnda imkansýzdýr. Kaldý ki, günümüz koşullarında burjuva demokrasisini istemek tarihsel olarak aþýlmýþ olaný, geri olaný istemektir ve bu anlamýyla da gericiliktir. Ýkincisi proletaryanýn demokrasi anlayýþýdýr. Ya da bu topraklara özgü olan şekliyle devrimci demokratik halk iktidarý; halk demokrasisi. Bunun gerçekleþmesi Türkiye ve Kürdistan’da bir dizi toplumsal dönüþüm demek olan toplumsal bir devrimle olanaklýdýr. Zaten böyle bir devrimin gerçekleþmesi durumunda derhal ve hiç koþulsuz Kürt ulusuna kendi kaderini tayin hakký teslim edilecek ve böylelikle halklar arasýnda yaþanabilecek gerçekten demokratik bir barýþýn koþullarý da doðacaktýr. Þimdi de barýþ kavramýna bir göz atalým. Bunu anlamak için önce karþýtýna, savaþ kavramýna bakmak gerekiyor. Marx’ýn dediði gibi, sýnýflý toplumlarýn tarihi, sýnýf savaþýmý tarihidir. Ancak kapitalizm koþullarýnda sýnýf savaþlarýnýn yanýnda, sermayenin daha çok pazar ve egemenlik alaný elde etmek için sürdürdüðü savaþlar da var. Emperyalist savaþlarda birkaç tekelin, daha geniþ biçimde doðal kaynaklara ulaþ147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

mak, kendi egemenliði altýna almak, daha geniþ pazarlarý ele geçirmek uðruna, daha çok kar ve daha çok egemenlik uðruna halklarý birbirine boðazlattýklarý bu savaþlarda barýþ istemi kitleler tarafýndan emekçi sýnýflar tarafýndan dile getirilir. Oysa iç savaþlarda barýþ istemi emekçi sýnýfýn istemi deðildir. Burada barýþ istemi orta sýnýfýn, konumlarý sarsýlan, burjuvazi ile proletarya arasýnda gidip gelen küçük burjuvazinin istemidir. Türk tekelci sermayesi açýsýndan bu savaþ bir pazar ve egemenlik savaþýdýr. Oysa Kürt halký açýsýndan bu savaþýn anlamý çok farklýdýr. Kürt halkýnýn savaþý, emperyalist-kapitalist sistemin kendisinde verili olan egemenlik, pazar, yaðma savaþý deðil, ezilen bir ulusun, ulusal baskýya karþý, ilhaka karþý isyaný, baþkaldýrýsýdýr; haklý bir savaþtýr. Kürt halkýnýn kendi özgürlüðünü kazanmak, kendi istediði bir yaþamý kurmak için sürdürdüðü bir savaþtýr. Bu savaþ, bu topraklarda süren birleþik devrim mücadelesinin bir parçasýdýr, bu bir iç savaþtýr. Ýç savaþ sýnýf savaþýnýn zorunlu ve kaçýnýlmaz bir aþamasýdýr. Proletarya, ezilen uluslar ve ulusal topluluklarýn ve emekçi sýnýflarýn yaþamsal sorularýnýn toplumsal çeliþki ve çatýþmalarýn üst üste binmesinin, belirli bir birikiminin kaçýnýlmaz olarak gündeme getirdiði; ezenlerle ezilenlerin, sömürenlerle sömürülenlerin, egemenlik altýna alanlarla egemenlik altýna alýnanlarýn savaþýdýr. Çýkarlarý birbirine karþýt olan iki sýnýfýn en otoriter, en acýmasýz araçlar ve silahlarla birbirlerine kendi iradelerini kabul ettirmek üzere sürdürdükleri savaþtýr. Burada ezilen emekçi sýnýfýn, proletarya ve ezilen ulusun talebi barýþ deðil, zaferdir. Burada barýþ, iki karþýt sýnýf arasýndaki ezenlerle ezilenler arasýndaki barýþ, bir tek anlama gelir. Bu da ezilenlerin, sömürülenlerin ezilmeye ve sömürülmeye boyun eðmeleridir. Bu sýnýf uzlaþmacýlýðýdýr. Burada barýþ, bu iki sýnýfýn ezenlerle ezilenlerin birbirlerini yenememeleri demektir; nihai savaþý geleceðe erteleme demektir. Bu da geçici bir durumdur. Karþýt sýnýflar güçlerini toparlar toparlamaz yeniden mücadeleye atýlacaklardýr. Ýç savaþlarda ezilenlerin talebi barýþ deðil, zafere kadar devrim belgisiyle mücadeleyi yükseltmektir.

7


Yeni Evrede

Kapitalizmin Felaketi

Mücadele Birliði

DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝLER KATLÝAMI PROTESTO ETTÝ Kapitalizmin felaketleri insanlýðý tehdit etmeye devam ediyor. En basit doða olaylarýnýn, kapitalist sistemin kar hýrsýndan dolayý insanlýk için katliamlara dönüþtüðüne daha önce de defalarca tanýk olduk. Depremler, kasýrgalar, sel felaketleri... önceden alýnacak önlemlerle önüne geçilebilecek yüzlerce, binlerce insanýn ölümü... 8 Eylül’ü 9 Eylül’e baðlayan gece ve sabah süren yaðýþlar, Ýstanbul’u yeniden bir felaketin eþiðine getirip býraktý. Bir “metropol” olan ve on milyonun üzerinde iþçi-emekçinin yaþadýðý þehir, saatler içinde sel baskýnýna uðradý. Yoðun yaðýþ, Ýstanbul’un dere yataklarýný dereye çevirdi. Sabahýn ilk saatlerinden itibaren su basan ev ve iþyerleri, sularda yüzen araçlar, sürüklenen týrlar, otobüsler, çatýlarda kurtarýlmayý bekleyen insan görüntüleri TV ekranlarýndan evlerimize hücum etti. Bu görüntüler her ne kadar izleyenleri rahatsýz edip dehþete düþürmüþse de asýl dehþeti yaþayanlar, buralarda bulunan iþçi ve emekçiler olmuþtu. Akþam saatlerinde ise bilanço ortaya çýktý. 9’u Trakya’da olmak üzere 31 kiþinin boðularak ölümlerini haber aldýk, ve hala kayýp olan 8 kiþiyi... Bu ölümlerden kuþkusuz herkesin tüylerini diken diken edeni, 7 kadýn tekstil iþçisinin “servis araçlarý” içinden kurtulamayarak boðulmalarý idi... Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK), bu konuyla ilgili 10 Eylül günü, 7 iþçi kadýna mezar olan Pameks Tekstil önünde bir basýn açýklamasý düzenledi. Ýkitelli-Halkalý giriþinde bulunan tekstil atölyelerine giden yollar, sularý çekilmiþ olmasýna karþýn, hala selden dolayý hasarlý ve trafiðe kapalýydý. Atölye ve fabrikalarýn bulunduðu bölgeye ulaþýldýðýnda ise, her yerde selin izleri görülüyordu. Bölge neredeyse hayalet þehir gibi... atölyelerin birçoðunda iþ durmuþ, hasar tespiti yapýlýyor ve kullanýlabilecek durumdaki her þey kurtarýlmaya devam ediyordu. Su basan gecekondulardan eþyalar dýþarý taþýnmýþ, insanlar ortaklaþa çýkýþ yolu bulmaya çalýþýyorlar... Pameks Tekstil önüne gelindiðinde de durum benzerdi. Atölyenin arka tarafýnda su boþaltýlýyor, ön tarafta bahçede iþçiler çamurlar içinde hasarý gidermeye çalýþýyorlar. Devrimci Ýþçi Komiteleri, basýn açýklamasý

8

yapmak için “Yedi Kadýn Ýþçinin Katili Kapitalizmdir” yazýlý pankartýný, döviz ve bayraklarýný açtýðý zaman, birkaç kişi müdahale etmek istedi. Ýçlerinden bazýlarýnýn güvenlik görevlileri ve güvenlik amiri olduðunu öðrendiðimiz bu Pameks Tekstil çalýþanlarý, Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin basýn açýklamasý yaparak iþyerinin ve patronun teþhir ve protesto edilmesine izin vermeyeceklerini söylediler. Güvenlikle dakikalarca tartýþan devrimci iþçiler, onlarýn da iþçi olduklarýný ve çýkarlarýnýn ortak olduðunu, ölen iþçilerin kendi arkadaþlarý olduðunu ve patronlara karþý mücadele etmeleri gerektiðini anlattýlar. Konuþmalar tartýþmaya dönerken, etrafta biriken iþçiler öfkelerini saklamýyorlardý. Müdahale eden kişilere kýzan kadýn iþçiler onlarýn “yalakalar” olduðunu söylüyorlar ve “belki maaþýnýza zam yaparlar, “terfi edersiniz” diye söyleniyorlardý. Sorularý onlara yönelttiðimizde de susmadýlar. Uzun yýllardýr burada çalýþan iþçiler olduklarýný ve tazminat hakký vb. kaygýlarýndan dolayý iþten atýlmak korkusuyla gerekli tepkiyi veremediklerini söylüyorlar. “Bekçi köpekleri” diyorlardý diðerlerine. Onlar da burada dýþarýdaki güvenlik kulübesinde yakalanmýþlardý sele, ancak kurtulmayý baþarmýþlardý. “Ölenler onlarýn da arkadaþý, hepimiz ölebilirdik, onlar nasýl kurtulmuþlar acaba, keþke onlar ölseydi” diyorlardý kendileriyle dayanýþmaya gelen devrimci iþçilere müdahale eden arkadaþlarýna. 147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

Devrimci Ýþçi Komiteleri engel olan bu kişilerle kavga etmeyerek yolun karþýsýna geçti ve dövizlerini açarak konuþmaya baþladý. Konuþma yapan iþçi, kendisinin de tekstil iþçisi olduðunu ve iþyerinin bu yakýnda olduðunu ama selden dolayý iki gündür tatil olduðunu belirterek bu katliamýn sorumlusunun daha fazla kar isteyen sistem olduðunu vurguladý. Okuduklarý basýn açýklamasýnda “Sel baskýnlarý olacaðý önceden biliniyordu ama önlemler alýnmadý. Üstelik felaket sonrasýnda bile kurtarma faaliyetleri için hazýrlýk yapýlmamýþtý. Kapitalist sistemin ve siyasi iktidarýn insan hayatýna verdiði deðer bu kadardýr” denildikten sonra “7 iþçi ‘servis arabasý’ demeye bin þahit istenecek bir aracýn içinde boðularak can verdi. Yine iþçilerin yaþamý hiçe sayýldý. Týpký daha önce Bursa’da tekstil fabrikasýnda yanarak can veren kadýn iþçiler gibi, týpký Davutpaþa’da patlamada ölen iþçiler gibi, týpký Tuzla’da kum torbasý yerine kullanýlarak ölüme gönderilen iþçiler gibi... Ýþçileri, ‘servis aracý’ diye bir yük taþýma aracýna dolduran kapitalistler ölümlerden doðrudan sorumludur. “Doðal felaketler her zaman olabilir; ama yeterli altyapý ile zarar en aza indirilecektir. Oysa kapitalistlerin kar hýrsý ve siyasi iktidarlarýn vurdumduymazlýklarý yüzünden insanlar bile bile ölüme gönderiliyor. Kapitalizmin gerçek yüzü, iþte budur! Hiçbir maskenin gizleyemeyeceði bu katliamcý yüzü görün ve unutmayýn!” dediler. Basýn açýklamasýný, herkesi felakete uðrayan insanlarýn yanýnda olmaya çaðýrarak bitirdiler.


Yeni Evrede

Sel

Mücadele Birliði

KENDÝ KOLLARIMIZLA

Ý

nsan tüm bu görüntülerin ardýndan nasýl bir ülkede yaþýyoruz diye düþünmekten alamýyor kendini... 31 kiþi öldü ve hala kayýp insanlar var. Günler öncesinden tahmin edilebilecek bir sel için hiçbir önlem alýnmýyor. Belediyeler aymazlýk içerisinde resmen elini sallayýp “amaaan” demiþ. Orhan Veli’nin þiiri gibi... “Bir elinde cýmbýz bir elinde ayna umurunda mý dünya!” Peki öncesinden bilindiði halde sel için önlem almadýlar da, felaket patlak verince birþeyler yaptýlar mý? Bir eylem, bir yürüyüþ olduðunda onu engellemeye 5 dk içinde gelen polisi, jandarmasý... týpký Sivas’ta aydýnlarýmýz, sanatçýlarýmýz yanarken saatlerce izledikleri gibi izlediler seli. Peki sonra? Her þey bitmiþ, ölen ölmüþ kalan kalmýþ. Ortada acil bir þekilde müdahale edilecek bir þey kalmamýþ gibi “koskoca devlet” bir-iki botla, üç-beþ görevli, bir de yardýma diye yola çýkýp aðaçta kalan itfaiyecisiyle ne kadar kocaman olduðunu gösterdi. Ýnsanlar can pazarý yaþadýðý sýrada yardým gönderilmezken suyun içinde yüzen silahlar ve ev eþyalarýný alan insanlara müdahale için polis gecikmedi. Önce asayiþ!! Bir polis suyun içinden eþya toplayan insanlarý itekleyip bir de baðýrýyor: “Ýnsanlar orada can derdinde siz burada eþya yaðmalýyorsunuz. Ayýp deðil mi?” Ben de þöyle diyorum: Ahlaký, terbiyeyi toplum sizden mi öðrenecek! Ama tabii, iþkenceleriniz, tecavüzleriniz, katliamlarýnýzla nasýl onursuz, ahlaksýz olunur, ona iyi

ir kutu erzak için ezilmeyi göze alanlar; bir çift bedava ayakkabý için uzayýp giden kuyruklar; bin kiþilik iþ için on bini aþkýn baþvuru; bir günde binlerce kiþinin cep telefonunun, cüzdanýnýn, arabasýnýn, evinin soyulmasý... tüm bunlar artýk doðal! Hatta cüzdaným çalýndý diye panikleyip karakola gidiyorsanýz artýk polis sizi gülerek karþýlýyor “siz bugün bilmem kaçýncýsýnýz” diye! Peki Cumartesi-Pazarlarý Taksim’de bir günde kaç yürüyüþ kaç basýn açýklamasý oluyor? Ya da sadece Ýstanbul’da bir günde çok çeþitli konularda ve yerlerde onlarca irili ufaklý eylem olduðunu biliyor musunuz?

B

örneksiniz. Ayrýca yaðma dediðiniz þey selde kullanýlmaz hale gelen mallarýn toplanmasýdýr. Ýnsanlar, maðazalar basýp, zorla girip, mal kaçýrmadýlar. Tüm bunlar yaðmalama olmamasýna karþýn, insanlarýn ölümleri karþýsýnda dahi 3-5 parça kýrýk dökük eþya için neden bellerine kadar suya girdiðini merak ediyorsanýz... Ekmek kuyruklarýna, karton toplayanlara bakýn... her 50 metrede bir camide, bir köþebaþýnda, üstgeçitte dilenenlere bakýn. Akþam trafiðinde ýþýklarý bekleyen ve uzayýp giden trafikte çiçek, su, yiyecek, selpak, þarj aletleri satan ve araba camlarýný silmek için birbiriyle yarýþanlara bakýn. Selpak satan çocuklara bakın. Cevizlibað-Bakýrköy; 147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

Zeytinburnu-Merter arasý köprü altýnda yaþayan ailelere bakýn. Aksaray’da altgeçide ne zaman baksanýz hep birileri yatýyor. Ya Taksim sokaklarý? Sokakta yaþayan onlarca insan var. Kadýköy’e ne demeli? Tren yolunun altý dolu, geçitlerin altý dolu. Peki ya Kadýköy’ün ara sokaklarý?.. Daha vakit geceyarýsý olmadan onlarcasý sokaklarda, parklarda, banklarda yatmaya baþlýyor. Otogarlarý söylemeye gerek bile yok. Orayý evi barký belleyen aileler var. Bir kutu erzak için ezilmeyi göze alanlar; bir çift bedava ayakkabý için uzayýp giden kuyruklar; bin kiþilik iþ için on bini aþkýn baþvuru; bir günde binlerce kiþinin cep telefonunun, cüzdanýnýn, arabasýnýn, evinin soyulmasý... tüm bunlar artýk doðal! Hatta cüzdaným çalýndý diye panikleyip karakola gidiyorsanýz artýk polis sizi gülerek karþýlýyor “siz bugün bilmem kaçýncýsýnýz” diye! Peki Cumartesi-Pazarlarý Taksim’de bir günde kaç yürüyüþ kaç basýn açýklamasý oluyor? Ya da sadece Ýstanbul’da bir günde çok çeþitli konularda ve yerlerde onlarca irili ufaklý eylem olduðunu biliyor musunuz? Dönelim sele... Ankara Büyükþehir Belediye Baþkaný Melih Gökçek, Ankara’da beklenen yaðýþlara istinaden þu “uyarýlarda” bulunuyor: “Alt katlarda yaþayanlar üst kattaki komþularýna çýksýn, orada kalsýn. Izgaralarýn üstündeki yapraklarý temizleyin, arabalarýnýzý ýzgaralarýn üstüne park etmeyin, yüksek yerlere park edin.” Ýþte “büyük devlet”in “koca yetkilisi”nin açýklamasý!.. Bir gün önce 31 kiþinin öldüðü kayýplarýn hala bulunamadýðý bir sel felaketinin ardýndan “sýra Ankara’da” deniyor ve Belediye Baþkaný bu açýklamayý yapýyor! Bu, devletin ekonomik-siyasal iflasýnýn yaný sýra sosyal olarak da bittiðinin, aymazlýk içinde olduðunun açýk ifadesidir. Baþka ülkeler þiddetli depremler, koskoca kasýrgalar yaþarlar. Ama Türkiye’deki kadar hayatý ucuz olan var mý? Doða ve toplum artýk kapitalist sistemi bünyesinde taþýyamýyor. Ekonomik durum zaten ortada. Sýra tüm bu eldeki güçlü araçlarla bu köhnemiþ koca yapýyý yýkmakta ve sosyalizmi kurmakta. Artýk aðlamak, sýzlanmak yok, belediyelere kýzmak, valileri istifaya çaðýrmak yok! Devlete sövmek yok, “hukuk devleti” istemek yok! Unutmayalým ki “bizi kurtaracak olan kendi kollarýmýzdýr!” Bir Mücadele Birliði Okuru

9


Yeni Evrede

Sel

Mücadele Birliði

DOÐAL FELAKET YIKTI GEÇTÝ, SIRA TOPLUMSAL FELAKETTE

SEL GAZÝ’NÝN EMEKÇÝLERÝNÝ DE VURDU

lara fabrika yaptýrmaya izin veriyorlar da, neden altyapýyý yaptýrmýyorlar. Bizim hayatýmýz ucuz”. Ben öyle güzel cümleler kuramam belki, ama orada konuþan iþçi kadýnlara þunu söyledim: “Bizim için ölüm olan bu yaðmur zenginler için camdan izlenen bir romantizm.” Kimi “ramazan ramazan yazýk oldu” diyordu, kimi “bunlara oy verenlerin Allah belasýný versin”. “Geçen sene de sel basmýþtý buralarý, göz göre göre... bu kadar da olmaz ki!” Küçük esnaf da çok öfkeliydi. “Kaçtýr mallarýmýz heder oldu” diyorlardý. Kimi dizlerine vura vura þaþkýnlýk içinde aðlýyordu. Bir iþçinin annesi ta sanayiye kadar koþup gelmiþ, “oðlum burada çalýþýyor, gördünüz mü, birþey olmuþ mu” diyordu. Tüylerim diken diken oldu. Dönüþümde, ki kimse çalýþacak gücü ve morali kendinde bulamadý, koca bir otobüs yas yeri gibiydi. Sanki bu sessizlik baþka birþeyleri haber veriyordu. Bugün beni en çok teselli eden þuydu. Devlet deðil, belediyeler deðil, ama insanlar birbirlerine yardým etmek için çabalýyordu. Kimin kim olduðu fark etmiyordu. Mesela Halkalý Azeri bölgesidir, Ýkitelli’de Kürtler ve Aleviler vardýr, kimi yerlerinde Karadenizliler de vardýr. Ama kimse kimin ne olduðuna bakmadan don-paça birbirlerini kurtarmaya çalýþýyorlardý. Polisi, patronlarýn fabrikalarýný, iþyerlerini, Lewis’ý falan yaðmalamasýnlar diye bekçi yapmýþlar. Þerefsiz medya ise iþçiler can pazarý yaþarken, hep bizi böyle gösteriyor. O selde bile 3-5 ev eþyasý çalýnmasýn diye iþyerlerine koþuyor, polisi bekçi dikiyorlar. Ýþçiler ölüyor, kurtarmaya gelen yok. Öyleyse bu devlet, bu polis kimin, çok açýk ortada.

azi Mahallesi’nde gece 01.00’da baþlayan saðanak yaðýþ sele yolaçtý. Birçok emekçi ailenin evini su bastý. “Felaket” bir defa daha yoksul insanlarýn kapýsýna dayandý. Sabah erken saatlerde gecekondu mahallesindeki emekçi ailelerin evlerine yardým için gittik. Dere yataðýnda bulunan evlere gittiðimizde, bir çok ailenin evlerindeki suyu tahliye etmeye çalýþtýklarýna tanýk olduk. Bazý evler sel suyunun þiddetiyle yýkýlmýþ, içindeki eþyalarla birlikte sürüklenmiþti. Ýnsanlar tedirgin. Televizyonlar yaðýþlarýn hafta sonuna kadar etkili olacaðýný söylüyor. Emekçilerse ne yapacaklarýný düþünüyorlar. Belediyenin yardým için gelmediði mahalle sakinlerinin bir kýsmý belediyeye gitti. Fakat biz bölgeden ayrýldýðýmýzda hala belediye ekipleri gelmemiþti. Halk bu nedenle çok tedirgin ve ayný zamanda öfkeli. Gazi’nin merkezi yerlerine doðru ilerledik. Bazý sokaklardaki bodrum katlarýnýn tamamen sular altýnda kaldýðýný gördük. Buralarda da “felaket” en yoksul kesimi vurmuþtu. Baþlarýný sokabildikleri bir evi olduðu için kendilerini þanslý sayýyorlardý belki bugüne kadar. Ve iþte o baþlarýný soktuklarý ev de sular altýndaydý. Tüm eþyalar kullanýlmaz halde... Tek avuntu, can kaybý olmamasý! Altyapý yok buralarda. Olan da yetersiz. Gazi’nin yoksul emekçi insanlarý, zaten kýt kanaat geçinmeye uðraþýrlarken, þimdi de bu sel yüzünden binlerce liralýk zarara uðradýlar. Bir yandan öfke, bir yandan çaresiz hissetmenin yarattýðý umutsuzluk... Ama umut var! Umut kendi ellerimizde.

9 Eylül 2009 Küçükçekmece’den Bir Kadýn Ýþçi

9 Eylül 2009 / Gazi Mahallesi’nden Mücadele Birliði Okurlarý

Ben 15 yýllýk iþçiyim. Þu anda Ýkitelli Keresteciler Sanayi Sitesi’nde çalýþmaktayým. 9 Eylül günü, yani bu sabah yaþanan sel felaketiyle þöyle karþýlaþtým. Normalde belediye otobüsü ile gidiyorum iþe. Ýlk belediye otobüsünü kaçýrmýþtým, kaçýrmasam þimdi ölmüþ olabilirdim. Ýkinci belediye otobüsünü býrakmamýþlar. Ben de dolmuþa bindim. Yenibosna, Halkalý ve Ýkitelli’yi baðlayan yolda (Ekspres yolunda) arabalar sular üstünde yüzüyordu. Ýnsanlar arabalarýn içindeydi ve sular götürüyordu arabalarý. Bazý insanlar otobüslerin üstüne çýkmýþtý. Kuyumcukent sýrasýndaki maðazalarýn yarýsý su içindeydi. Sel aniden bastýrýnca insanlar ne yapacaklarýný bilememiþ. Millet birbirine yardým ediyordu. Pameks Tekstil’in (Halkalý) önünden geçerken dolmuþçu “burada birþey olmuþ herhalde” dedi. Ciddi bir kalabalýk vardý. Meðer 7 tane kadýn tekstil iþçisi kilitli minibüsün içinde kalmýþlar ve boðularak ölmüþler. Ýnanabiliyor musunuz, ben orada çalýþtým. O minibüs normalde kumaþ, bitmiþ iþler, yük vb. taþýr. Ve o yük minibüsüne ben de çoðu kez binmiþtim. Bir an içim ürperdi. Daha önce o tekstili 3 kere daha sel basmýþtý. Ama iþte en sonunda 7 kadýn iþçi öldü. Normalde bu yaðmur yaðýþta kimse evinden çýkmaz. Bizse hala iþ için can veriyoruz. Ben sýradan bir kadýn iþçi deðilim. Sýnýf bilincim var ve bu olay benim duygularýmý çok yoðunlaþtýrdý. Pameks Tekstil’deki kadýn iþçilerin boðulmasýný 8 Mart’a benzettim. Yanarak deðil boðularak. Ölen ben de olabilirdim ya da benim, benim sýnýfým. Sadece Yenibosna’dan Ýkitelli tarafýna 6 saatte varabildik. Ýþyerimdeki iþçi arkadaþlarýn çoðu iþe gelememiþti. Duyduðuma göre Ýkitelli’de oturan arkadaþlarýmýn evlerini su basmýþ. 1-2 kiþi dýþýnda iþe gelebilen yoktu. Bu arada benim çalýþtýðým iþyerini de su basmýþ, ama ciddi bir hasar yoktu. Dolmuþtaki kadýnlar diyordu ki, “bura-

10

147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

G


Yeni Evrede

Röportaj

Mücadele Birliði

SÖZLER VERÝP GÝTTÝLER MB: Merhaba. Bize yaþadýklarýnýzý anlatýr mýsýnýz? Laye: Bu 1, 2 defa olmadý, her yýl ayný olaylarý yaþýyoruz. Buraya bir ambulans bile gelmedi. MB: Baþka ülkelerde de afetler oluyor ama insanlar bu kadar maðdur olmuyorlar. Örneðin Küba’da böyle bir durum yaþanmadan önce hava raporlarýna göre tedbir alýnýyor ve gerekirse yerleþim bölgeleri boþaltýlýyor. Afet sonrasýnda ise insanlarýn zararlarý devlet tarafýndan telafi ediliyor. Laye: Bu ülkede ise insanlar çaresizlik içinde. Ýþimiz yok, evimiz yok. Eðer biz bu ülkenin vatandaþý deðilsek bizi sürsünler buradan gidelim. Bizim kalacak bir evimiz yok. Sadýk: Ýnsanlarýn gözünü festivallerle boyuyorlar. Ýhtiyaçlar karþýlanamýyor. Laye: Daha koltuklarýmýzýn taksitleri bile bitmemiþti. Ama þimdi onlarý çöpe atýyoruz. MB: Meteoroloji günler öncesinden yaðýþlarýn nasýl olacaðýný bilebiliyor. Sizlere herhangi bir uyarý yapýlmadý mý? Murat: Hayýr, hiçbir uyarý yapýlmadý. Sadýk: Seçim sonrasý belediye baþkaný buraya gelip bu dereyi ýslah edeceðine dair söz verdi. Sonra bir kepçe buraya geldi 1 saat çalýþýp gitti. Belediyeye gidip sorduk, yaptýk dediler. Bu mu sizin namus sözünüz? Buraya bize yardým etmesi için belediye görevlileri gönderildi. Ama hepsi 60 – 70 yaþýnda insanlar. Bu insanlar ne kadar yardýmcý olabilirler ki? Bu çekyatý kaldýrabilirler mi? Bu iþleri yapabilmek için genç insanlar gerekli.

MB: Bu bölgedeki bir tekstil fabrikasýnýn bir cezaevi aracýný andýran, pencereleri bile olmayan servis aracý içerisindeki 7 kadýn iþçi selden dolayý hayatýný kaybetti. Ölen 7 iþçi için ne diyorsunuz? Murat: Haberim var. Ben de oradaydým. Vali geldi, helikopterden indi, sadece baþsaðlýðý diledi ve gitti. Baþka hiçbir þey yapýlmadý. Sadýk: Bakan buraya geldi, 100-200 metre ilerden baktý ve gitti. Çamura yaklaþmadý bile. Bize her þeyden önce konut lazým. Yaþayacak bir eve ihtiyacýmýz var. Bütün bu evlere ve fabrikalara inþaat iznini veren de belediye idi. Madem böyle bir felaket durumu vardý, neden buralara ruhsat verildi? MB: Burada her yýl ayný felaket yaþanýyor. Devlet yetkilileri de sürekli gelip bunu düzelteceklerine dair söz veriyorlar. Ama bir þey yapmýyorlar. Bunun için nasýl bir çözüm üretilebilir sizce?

Sadýk: Buradan hakkýmýzý aramak için toplanýp belediyeye yürüsek bizi vatan haini ilan edecekler. Üstüne bir de coplayacaklar. Burada çocuklar çamurlarýn içinde dolaþýyorlar. Saðlýklarý tehlikede. Devlet yetkilileri bizleri çekyatla, dolapla kandýrmasýnlar. Bizim sorunlarýmýzýn çözümü bunlar deðil. 2010 kültür baþkenti diyorlar. Bu mu baþkent? Bize verdikleri sözü tutsunlar. Onlara oy verdiðimiz için piþmanýz. Bizim yapmamýz gereken birlik olmak, onlara karþý durmak. Devlet görevlisi iki kiþi ellerinde kalem kaðýtla hasar tespiti yapmak için geldiler. Burada Azeri komþularýmýz vardý. Onlara hiçbir yardým yapmayacaklarýný söylediler. Sonuçta onlar da insan. Ama onlar öyle görmüyorlar. Canlý yayýnlara çýkýp yardým gönderdiklerini söylüyorlar. Öyle bir þey yok. Çocuklarýmýzla birlikte hayatta kaldýðýmýz için kendimizi þanslý sayýyoruz.

147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

MB: Kaç yýldýr burada oturuyorsunuz? Perihan: 10 yýldýr. MB: Bu sel baskýnlarý sürekli oluyor mu? Perihan: Her sene oluyor. Bizim daha saðlýklý evlere ihtiyacýmýz var. Her þeyden önce bunun saðlanmasý gerekiyor. MB: Devletten ve bu sistemden memnun musunuz? Perihan: Devlet nerde? 2 gündür çamurun altýndayýz. Devlet bizim için hiçbir þey yapmadý. Yardým getireceklerini söylediler ama kimse gelmedi. MB: Ne kadardýr burada oturuyorsunuz? Çetin: 30 senedir. MB: Her yýl su baskýný oluyor mu burada. Çetin: Evet. Her sene oluyor. MB: Peki Sizin ihtiyacýnýz nedir? Çetin: Bizim konuta ihtiyacýmýz var. Bu derenin ýslah edilmesi gerekiyor. MB: Devlet yetkilileri buraya gelip sözler vermiþler ama tutmamýþlar. Siz onlara güveniyor musunuz? Çetin: Baþka çaremiz olmadýðý için güvenmek zorunda kalýyoruz. Evde giyecek bir eþyamýz bile kalmadý. Evimizin onarýlmasýný ve bu derenin ýslah edilmesini istiyoruz. Bir an önce bu dere kenarýndan ayrýlýp daha saðlýklý bir yere taþýnmak istiyoruz. Burasý yaþanacak bir yer deðil. Ama mecburiyetten dolayý oturuyoruz. Bu bölgeye bugüne kadar ne çöp konteynýrý konuldu ne de çöpçü geldi. Hiçbir þey yapýlmadý. Her gelen politikacý sözler verip gitti. Ama hiç biri yerine getirilmedi.

11


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

KÜRESEL EYLEM G

zellikle üniversite gençliði. Eðitim görmekte olan yeni nesil, uydu yayýnlarý ve internet aracýlýðýyla, dünyanýn dört bir yanýyla karþýlýklý bir etkileþim içinde bulunuyorlar. Küresel ve ruhsal þekillenme itibariyle, ulusal dar sýnýrlarý aþma eðilimdeler. Bu nedenle özellikle gençlik, üniversite gençliði içinde kampanyayý yoðunlaþtýrmak, onlarý küresel eylemin Ýstanbul duraðýna çaðýrmak, çaðrýlarýmýzý küresel sýnýf kimliði üzerinden inþa etmek, onlarýn bu eðilimleriyle uyumlu olacaktýr. Anti-emperyalizmin dar bir yorumu olan ulusalcý söylemlerle ve jargonla, IMF-DB toplantýlarýný protesto edenler de olacaktýr kuþkusuz.

Ö

12

eliyorlar… karanlýðý korkunçlaþtýran zombiler gibi, kan içici vampirler gibi geliyorlar. Dünya proletaryasýnýn ve milyarlarca emekçinin sofrasýndaki son lokmayý kapmak için geliyorlar. Özel jetleriyle, limuzinleri, beþ tonluk zýrhlý araçlarýyla, silahlandýrýlmýþ helikopterleriyle, þekere üþüþen sinekler gibi toplanacaklar Ýstanbul’da. Kavgamýzýn baþþehrini onlarýn soluklarýyla, sözleriyle, ayak izleriyle kirletmeyeceðiz. Onlarý orada, -kuþkusuz- binlerce polis koruyacak. Devriye helikopterleri, savaþ uçaklarý ve hücum botlarla, Harbiye’nin kongre vadisinde kilometrelerce geniþ bir çember içinde korunacaklar. Hiç korunmadýklarý kadar korunacaklar. Çünkü Ýstanbul’a, 40 yýldýr devrimin ve iç savaþýn sýnýflar mücadelesine damgasýný vurduðu, devrimci militanlýðýn her köþeye sindiði bir þehre geliyorlar. Eðer onlarý, toplantýlarý baþlamadan iptal etmek zorunda kaldýklarý Cancun kadar, helikopterle otel teraslarýndan kaçarak kurtulduklarý Seattle kadar, sokak gösterilerinin büyük tantanasý altýnda ne için toplandýklarýný dahi unuttuklarý Cenova kadar rahatsýz etmez isek; onlara bu topraklarda 40 bin cana mal olan devrimin mücadele azmini, örgütlenme kapasitesini, kitleleri yönlendirme ustalýðýný göstermezsek, onlar bu beceriksizliðimizden, iddiasýzlýðýmýzdan, gözümüzün önünde gerçekleþen bir olayýn önemini anlayamayan kavrayýþsýzlýðýmýzdan büyük cesaret alacaklar ve dünya halklarýnýn baþýna daha korkunç çoraplar örmek için daha büyük istek duyacaklar. Dünyanýn Spot Iþýklarý Altýndayýz IMF-DB toplantýlarýnýn Ýstanbul’da yapýlacak olmasý, bizler açýsýndan, devrimimiz açýsýndan kaçýrýlmayacak önemde büyük bir þanstýr. 6-7 Ekim 147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

günleri, Türkiye ve K. Kürdistan birleþik devriminin, dünya halklarýnýn önünde sahneye çýkýp, spot ýþýklarý altýnda tüm ihtiþamýyla parýldadýðý ve kendini kanýtladýðý günler olmalýdýr. Sürece bu iddia ile hazýrlanmak gerek. Daha azýný hak etmiyor, ne bizim devrimimiz, ne de küresel devrim dalgasý… Ola ki, içimizden kimileri IMF-DB toplantýlarýný protesto etmek bu topraklardaki mücadeleye ne katacak diye düþünüyor olsun. Onlara cevabýmýz kýsa ve kesin olacaktýr: Dünyanýn tüm ezilenleri köklü bir iç seziyle kendilerine ortak bir düþman olarak nasýl ki IMFDB’yi görüyorsa, bu kurumlara karþý en direþken, en yaratýcý, en yýpratýcý ve kahredici eylemleri gerçekleþtirenlere de hakkettikleri deðeri verecektir. Dünyanýn ezilen halklarýnýn sempati duygularýný kazanmýþ bir devrim yenilmez! Týpký Siyonist ölüm makinesi Ýsrail devletine karþý, taþ ve sopayla direnen Filistin devrimi gibi. Türkiye ve Kürdistan devriminin uluslararasýlaþmasý açýsýndan son derece önemli bir fýrsatla karþý karþýyayýz. Birleþik devrimimiz bugüne dek dünyanýn devrimci halklarýnýn büyük sempatisini kazanacak pek çok þey yaptý. Zindan savaþlarýnda olduðu gibi, dünyada yaygýn bir kahramanlýk örneði oluþturabildik. Þimdi bu yaratýlmýþ deðerleri, katýksýz bir enternasyonalizmle taçlandýrabiliriz. Bugüne dek, kendi devrimimiz için çok þey yaptýk, çok aðýr bedeller ödedik. Ve þimdi, bizzat dünya devrim süreci için, bu süreci ileri taþýmak için göstereceðimiz çabayla, bizi yenilmez kýlacak dünya halklarýnýn sempatisini kazanmalýyýz. Günah Keçileri Yaratmadan IMF-DB toplantýlarý her zaman dünya sermayesi için önemli olmuþtur. Gerçi pek çok reformist çevrede, bizzat kapitalist sistemin kendisini deðil de, bu sistemin birer teknokrat örgütü olarak


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

M ÝSTANBUL’DA hizmet eden IMF-DB gibi kurumlarýný þeytanlaþtýrmak ve esas hedef haline getirmek yönünde güçlü bir eðilim bulunmakta. Adeta hacda þeytan taþlar gibi IMF-DB kurumlarý tu kaka ilan edilmekte; öte tarafta tüm kötülüklerin, ýzdýrabýn, baskýnýn, savaþlarýn, sefaletin ve de sömürünün kaynaðý olan kapitalist sistem gözlerden kaçýrýlmakta. Dünya Sosyal Formu içinde çöreklenmiþ ATTAC gibi reformist çevrelerin yapmaya çalýþtýklarý þey tam da budur. Ve bunun karþýsýnda, en baþta Leninistler, asýl hedef olan kapitalist- emperyalist sistemin hedeften kaybolmasýna fýrsat vermemekle beraber, IMF-DB gibi kurumlarýn kapitalist egemenlik içindeki yerlerini vurgulamayý unutamazlar. IMF-DB kurumlarý ve onlarýn yöneticileri, dünyayý aralarýnda paylaþmýþ finans-oligarþisini oluþturan 40 bin ailenin ve onlarýn hakim olduðu birkaç yüz dev tekelin yanýnda, elbette fazla bir þey ifade etmezler. Ama böyle kurumlarýn, dünya halklarý ve proletaryasý gözünde bir simge deðeri vardýr. Küresel kapitalizme karþý küresel devrimci eylem yürüten emekçiler için IMF-DB benzeri kurumlar ortak bir hedef, bir simge olmuþtur. Simgesel önemin yanýnda, IMF-DB toplantýlarý, dev finans baronlarýnýn yoksul ve baðýmlý ülkelere, dünya emekçilerine yeni sömürü ve sefalet koþullarý dayatmanýn baþlýca yoludur. Bu yol bazen geri tepebiliyor. Hatýrlanacaðý üzere, 90’lý yýllarýn sonunda, MAÝ adý verilen tam ilhak koþullarý, baðýmlý ülkelere IMF-DB toplantýlarýnda dayatýlmýþtý. Fakat bu anlaþmaya karþý geliþtirilen küresel eylem bu planý bozmuþtu. Ancak finans baronlarý MAÝ’nin içerdiði pek çok hükmü, baðýmlý ülkelere tek tek kabul ettirtme yoluna gittiler ve bazen kazandýlar. Baðýmlý ülkeler, kapitalist sistem içinde kaldýklarý sürece, IMF-DB kurumlarý olmasa bile, kor-

kunç sefalet ve sömürü koþullarýný yaratmak zorunda kalacaklardýr. Ölüyü Canlandýrmayalým Son on yýldan bu yana, IMF-DB, dünya halklarýnýn gözünde iyice teþhir olmanýn yanýnda, uluslararasý planda çok büyük prestij kaybýna uðradýlar. IMF son yýllarda kendi reçetelerini kabul edecek ülke bulmakta zorlanýyordu. Özellikle bu reçeteleri uygulayan bir dizi ülkenin adeta devrimin eþiðine gelmesinden sonra, bu konuda daha büyük zorluk çekti. Bu yýpranmýþlýktan, Dünya Bankasý da nasibini aldý. Bir önceki baþkan Wolfowitz’in karanlýk kişiliği, zaten güçten düþmüþ bankaya adeta ölümcül darbe indirmiþti. Ancak son küresel buhran, burjuva çevreleri yeni kurtuluþ reçeteleri aramaya itti. Kendi ülke sýnýrlarý içinde gerçekleþtirdikleri mali operasyonlarla buhraný karþýlayamadýlar. Küresel buhran’a, küresel çapta bir mücadele zorunluluðu, zaman geçtikçe güç kazandý. Bu nedenle çok deðil birkaç yýl önce mezarlarý kazýlan IMF-DB kurumlarý yeniden önem kazanmaya baþladý. Ýstanbul toplantýsý, bir anlamýyla, IMF-DB gibi kurumlarý eski ihtiþamlý günlerine geri döndürme çabalarýna sahne olacak. Ve eðer biz, Ýstanbul’u küresel devrimin ve küresel eylemin merkezi haline getirmezsek, onlarý kendi korkularýnýn gaz kokusunda boðmazsak, bu ölü kurumlara yeniden hayat öpücüðü verilmiþ olacak. Konunun önemini anlatmaya sayfalar yetmez. En temel olanlarý vurgulamakla yetinelim. Gençlik Kesimlerine Odaklanalým IMF-DB Ýstanbul toplantýlarý için, baþlý baþýna bir kampanya yürütmek gerekecek. Özellikle, böyle bir eylemin toplumun hangi kesimlerine odaklanarak örgütleneceðine bakalým. 147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

Bu soruya tereddütsüz cevabýmýz, gençlik olacaktýr. Özellikle üniversite gençliði. Eðitim görmekte olan yeni nesil, uydu yayýnlarý ve internet aracýlýðýyla, dünyanýn dört bir yanýyla karþýlýklý bir etkileþim içinde bulunuyorlar. Küresel ve ruhsal þekillenme itibariyle, ulusal dar sýnýrlarý aþma eðilimdeler. Bu nedenle özellikle gençlik, üniversite gençliði içinde kampanyayý yoðunlaþtýrmak, onlarý küresel eylemin Ýstanbul duraðýna çaðýrmak, çaðrýlarýmýzý küresel sýnýf kimliði üzerinden inþa etmek, onlarýn bu eðilimleriyle uyumlu olacaktýr. Anti-emperyalizmin dar bir yorumu olan ulusalcý söylemlerle ve jargonla, IMF-DB toplantýlarýný protesto edenler de olacaktýr kuþkusuz. Biz ise çaðrýlarýmýzý “küresel devrimin bir parçasý olmak, küresel eylemin merkezinde bulunmak” üzerinde inþa etmeliyiz. Hedefin ve eyleme çaðrýlan kitlelerin genel özellikleri göz önüne alýndýðýnda, buna en uygun modern örgütlenme biçimleri ön plana çýkartýlmalýdýr. Küresel eylemin Ýstanbul günlerini, Seattle ve Cenova eylemlerinde gördüðümüz tarzlarda örgütleyebiliriz. Konunun önemli yanlarýný “Ýnternet Çaðý Devrimleri” yazýsýnda ele almýþtýk. Denilebilir ki 6-7 Ekim Ýstanbul günleri internetin etkin olarak kullanýma sokulduðu ilk eylem olmalý; bu geleceðin tarzýný ilk kez bu eylemde kullanýp deneyim kazanmýþ olmalýyýz. Teknolojinin getirdiði olanaklarý, çaðýn modern iliþkilerini þekillendirdiði yeni örgütlenme ve eylem tarzlarýný görmezden gelip, eski tarzlarda ýsrar etmeyi býrakmalýyýz. Bu yeni eylem tarzýnda, kampanyanýn hedefini özetleyen tek bir sözcükten oluþan bir slogan bu kampanyaya özgü bir logo saptanmalýdýr. Slogan ve logo, geniþ kitlelere bir özdeþleþme nesnesi sunacaktýr.

13


Yeni Evrede

Zindanlar

Mücadele Birliði

ZÝNDANLAR YIKILMADAN DEVRÝM KAZANILAMAZ

D

propaganda yöntemini kullanarak askeri, polisleri, helikopterleri, en geliþmiþ makineli tüfekleri, iþ makineleri kanunlarý ve bombalarýyla 20 zindanda birden kalleþçe saldýrýya geçti. Ama planlarý daha ilk anda bozuldu; zindandaki komünist ve devrimci tutsaklar, canlarý, kanlarý pahasýna sert bir savaþa tutuþtular. Onlar dört gün süren bu büyük savaþta yalnýz deðillerdi. Türkiye ve Kürdistan proletaryasý ve emekçi yýðýnlar, öncüsüne sahip çýktý. O güne deðin rastlanmadýk ölçüde yaygýn ve kitlesel eylemlerle bunu gösterdiler. Devrim ve iktidar için mücadelede ne kadar kararlý olduklarýný bir kez daha ortaya koydular. Dört gün savaþlarý ve yedi yýl süren zindanlardaki Ölüm Orucu savaþý, komünist ve devrimci tutsaklarýn teslim alýnamadýðýnýn, alýnamayacaðýnýn ve devrim davasýnýn daha da güçlenerek sürdüðünün en açýk kanýtý oldu. Dört gün savaþlarý devrimin politik zaferidir. Dört gün savaþlarý ve yedi yýl süren Ölüm Orucu savaþý, proletaryayý, emekçi kitleleri, ezilen ulus ve ulusal topluluklarý devrim mücadelesine çaðýran manifesto oldu. Komünist ve devrimci tutsaklarýn F Tipi zindanlara doldurulmalarýndan dokuz yýl sonra, bugün de bu çaðrý sürüyor, bu manifesto iþlevini yerine getirmeye devam ediyor. 40 yýllýk bu iç savaþýn açýkça gösterdiði gibi, zindanlarda süren mücadele, devrim mücadelesinin bir parçasýdýr. Bugün tekelci sermayenin kapsamlý saldýrýsýnýn zindan ayaðý olan F Tipi saldýrýsý halen devam ediyor; tecrit politikalarý her gün biraz daha katýlaþtýrýlarak sürdürülüyor. F Tipi zindanlarda emek koyu bir tecrit demektir. F Tipi zindanlar, mimari yapýsýyla, ziyaretçiler ve avukatlarla görüþme, iliþki kurma koþullarýyla, mektuplaþmadan gazete ve TV’ye dek iletiþim-haberleþme koþullarýyla, bu zindanlarýn iþleyiþine dair hazýrlanmýþ olan tüzük, yönetmelik, genelge vb. Tüm yasal mevzuatýyla, bütün uygulamalarýyla sistemli ve tam bir tecrit esasýna göre planlanmýþ, yapýlmýþtýr. Bu nedenle tecride karþý mücadelenin baþarýya ulaþmasý ya da tecridin kalkmasý için F Tipi zindanlar kapatýlmalýdýr. Dün olduðu gibi bugün de F Tipi zindanlarýn kapatýlmasý talebi günceldir. Hem devrimin nesnel koþullarý hem de öznel koþullar nedeniyle F Tipi zindanlara karþý on yýldýr süren bu mücadelenin sonuç almasýnýn, F Tipi zindanlarýn kapatýlmasýnýn koþullarý bugün her zamankinden daha uygundur. Emekçi yýðýnlar ve halk kitleleri on yýldan beri F Tipi denen bu baský ve iþkence merkezlerine karþý mücadele veriyor.

14

147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

ünya yeni bir komünist devrim dönemine giriyor. Dünyanýn dört bir tarafýnda iþçi sýnýfý ve emekçiler, emperyalist-kapitalist sisteme karþý ayaktalar. Kapitalizmin bu yeni evresinde sýnýflar savaþý daha da kýzýþmýþ durumda. Bu artýk öyle bir evredir ki, kapitalizm, geliþmesinin son sýnýrýna gelip dayanmýþtýr. Bundan sonra onu sýçramalý bir çöküþ bekliyor. Dünyanýn dört bir tarafýnda süren küresel iç savaþ bizi tarihin dönüm noktasýna getirmiþ bulunuyor. Olaylarý bütünlüklü deðerlendirmek gerekiyor. Dünya üzerinde geliþen devrimci süreci görüp, Türkiye ve Kürdistan’da yaþanan devrimci geliþmeleri görmemek, ikisini birbirinden kopuk ele almak, olsa olsa ortalama sol bir mantýðýn baþarýsý olabilir! Türkiye ve Kürdistan’da sýnýflar mücadelesi 40 yýla yakýn bir süredir ya iç savaþ ya da iç savaþa çok yakýn bir çizgide sürdü. Ve bu savaþýn en sert çarpýþmalarýndan biri zindanlar cephesinde yaþandý. Türkiye tekelci kapitalizmi ve onun devleti, bu uzun iç savaþ boyunca, her dönem komünistleri, Kürt halkýnýn savaþçýlarýný, devrimcileri tutsak alýp zindanlara kapatmak suretiyle devrim mücadelesini engellemeyi, devrimin geliþimini durdurmayý ve baþarabilirse geriletmeyi amaçladý. Politik tutsaklarý, proletarya ve emekçi halklarýmýzýn mücadelesinin karþýsýnda deyim yerindeyse rehin olarak tuttu. Ne zaman iþçi sýnýfý ve emekçilerin mücadelesi yükselse, Kürdistan’da serhýldanlar yaþansa faþist devlet, zindanlardaki komünist, devrimci ve yurtsever tutsaklara saldýrdý. Bu saldýrýlar karþýsýnda 90’lý yýllar boyunca hem zindanlardaki komünist ve devrimci tutsaklarýn verdiði mücadele, hem de proletarya ve emekçi sýnýflarýn yükselttikleri devrim, iç savaþ boyunca devam etti. Bu uzun iç savaþ boyunca Türkiye tekelci kapitalizmi, birleþik devrimimizi yenemedi. Uluslararasý emperyalist devletlerin desteði olmadan yenemeyeceðini de bildiði için onlardan yardým istedi. F Tipi zindanlar, emperyalistlerin aktif desteðiyle gündeme getirildi. Ve F tipi zindan saldýrýsýyla burjuvazi, burjuva iç savaþý daha da týrmandýrdý. F tipi zindan politikalarýný gündeme getirerek faþist devlet, devrimci öncüyü F tipi hücrelere kapatýp tecrit etmeyi, proletarya ve emekçi yýðýnlarla onun arasýndaki baðý koparmayý, böylece öncünün yönlendiriciliðinden mahrum kalan proletarya ve emekçi yýðýnlarý devrim ve zafer yolundan saptýrmayý ve bu þekilde devrimi engellemeyi amaçladý. 19 Aralýk 2000 tarihinde Türk tekelci sermayesi, faþist medyanýn desteði, üniversite ve diðer kurumlarýn yol göstericiliðinde, her tür

Bu koþullar altýnda F Tiplerinin kapatýlmasý hem zindanlarda hem dýþarýda güncel devrimci pratiðin bir konusu olarak ele alýnmalý ve mücadele daha da ileriye taþýnmalýdýr. Türkiye ve Kürdistan gibi uzun iç savaþýn yaþandýðý, devrimcilerin ve komünistlerin en aðýr koþullarda ve çok uzun süre zindanlarda tutulduðu bu topraklarda politik tutsaklarýn özgürleþtirilmesi, devrimci halk kitlelerinin en önemli hedeflerinden biridir. Bu talep, yükseliþ içinde olan devrim mücadelesiyle de sýký sýkýya baðlýdýr. Politik tutsaklarýn özgürlüðü kazanýlmadan iþçi sýnýfýnýn, emekçi kitlelerin, ezilen ulus ve ulusal topluluklarýn da özgürlüðü kazanýlamaz. Devrimci tutsaklarýn mücadelesi, devrim mücadelesinin bir parçasýdýr. Bu politik tutsaklarýn özgürlüklerinin kazanýlmasýyla, proletarya, emekçi sýnýflar, ezilen ulus ve ulusal topluluklarýn özgürlüðünün kazanýlmasýnýn doðrudan doðruya baðlý olduðunun bir ifadesidir. Zindanlar yýkýlmadan devrim kazanýlamaz. Bu nedenle devrimci halk kitlelerinin temel taleplerinden biri olan politik tutsaklarýn özgürleþtirilmesi talebi, devrimci kitlelerin güncel pratiðinin bir konusu olarak ele alýnmalýdýr. Zindanlarda süren dört gün savaþlarý, Ölüm Orucu savaþý gibi büyük mücadeleler hiçbir zaman zindanlarla sýnýrlý kalmadý, kalmaz. Bu büyük mücadeleler proletarya ve emekçi yýðýnlara moral ve esin kaynaðý olarak onlarý durmadan politik mücadeleye çaðýrýr, kitlelerin devrim mücadelesine kazanýlmasýnda etkin bir iþlev görür. Baðýmlý bir ülke olan Türkiye ve Kürdistan’da emek-sermaye temel çeliþkisi üzerinde yükselen ulusal-sýnýfsal tüm çeliþkiler derinleþmiþ, proletaryanýn, emekçi kitlelerin, ezilen ulus ve ulusal topluluklarýn en temel yaþamsal talepleri onlarca yýldan beri zorla, þiddetle ezilip baský altýna alýnmýþ, birikip üst üste binmiþtir. Proletarya ve diðer geniþ kesimler bu sorunlarýnýn çözümü uðruna kendi istedikleri bir yaþamý kurma uðruna sürdürdükleri uzun iç savaþta ne kadar kararlý olduklarýný gösterdiler. Uzun yýllara yayýlan bu sert sýnýf savaþýnýn sürdüðü, proletarya ve emekçi yýðýnlarýn sürekli olarak sermayenin egemenliðine karþý mücadeleye atýldýðý bu koþullarda tekelci sermaye, deðil F Tipi zindanlarla, her ne yaparsa yapsýn devrimi yenemez. Zindanlarda bulunan komünist ve devrimci tutsaklar, devrimden aldýklarý güçle, ölümsüzleþen yoldaþlarýmýzýn ve siper yoldaþlarýmýzýn bizlere devrettikleri bayrakla savaþýmý zafere kadar sürdüreceklerdir. Gelinen aþamada devrim, uðruna yaþamýný feda etmiþ yüzlerce devrimci tutsaðýn kararlýlýðýyla yenilmez bir güce ulaþmýþtýr. Bundan sonra devrim yürüyüþü, ayný kararlýlýkla sürdürülecektir. Ve er ya da geç kazanan devrim ve komünizm olacaktýr. Þimdi bize düþen, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” þiarýyla devrim ve iktidar mücadelesini yükseltmektir.


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

ADANA’DA 12 EYLÜL YÜRÜYÜÞÜ

12 Eylül Askeri-Faþist darbesinin 29. yýlýnda, Cumartesi günü, saat 12.30’da, 5 Ocak Meydaný’ndan Ýnönü Parký’na askeri darbeyi protesto etmek için bir yürüyüþ gerçekleþtirildi. Çeþitli kitle örgütlerinin organize ettiði yürüyüþ “12 Eylül Darbecileri Yargýlansýn” pankartýnýn açýlmasýyla baþladý. Kortej boyunca 12 Eylül faþist darbesinde ölümsüzleþen devrimcilerin de fotoð-

raflarý taþýndý. Çakmak Caddesi boyunca sýk sýk sloganlar atýldý ve 400’ü aþkýn kitle hep bir aðýzdan Gündoðdu Marþý’ný okudu. Atýlan sloganlara çevrede bulunan insanlar da alkýþlarýyla destek verdiler. Bizler de Mücadele Birliði Platformu olarak yürüyüþteki yerimizi aldýk. Necati Vardar, Seyit Konuk ve Ý. Ethem Coþkun yoldaþlarýn fotoðraflarýnýn olduðu ve “Adlarý Onur Adlarý Adýmýz” yazýlý dövizimizle saflardaydýk. Yürüyüþ Ýnönü Parký’nda ÝHD Adana þube baþkanýnýn okuduðu basýn açýklamasýndan sonra sona erdi.

FAÞÝZMÝ DÖKTÜÐÜ KANDA BOÐACAÐIZ Mücadele Birliði Platformu/Adana

YEÞÝLPINAR DEFNE FESTÝVALÝ’NDEYDÝK

B

u sene altýncýsý düzenlenen Antakya Yeþilpýnar Defne Kültür ve Sanat Festivali’ne Adana Mücadele Birliði Platformu olarak katýldýk. 3 gün süren festivalin ilk günü etkinliklerin az olmasý sebebiyle katýlým düþüktü. Bizler festivalin ilk günü standýmýzý kurarak Mücadele Birliði bayraklarýmýzý festival alanýna astýk ve Deniz tiþörtlerimizi giydik. Tiþörtlerimiz ve bayraklarýmýz daha ilk günden büyük ilgi çekmiþti ve bu ilgi, festivalin bizler açýsýndan güzel geçeceðinin de bir iþaretiydi. Standýmýz Mücadele Birliði, Genç Yoldaþ ve Önsöz dergilerinin yaný sýra kitaplarýmýz, kartlarýmýz ve posterlerimizle görsel açýdan zengindi ve yoðun ilgi çekmekteydi. Festivalin ilk günü Adana Ayýþýðý Sanat Merkezinde çalýþmalarýný sürdüren Bahara Ezgi müzik grubu standýn önünde küçük bir dinleti gerçekleþtirdi. Festivalin ikinci günü sabah erken saatlerden itibaren Yeþilpýnar, Gümüþgöze ve Harbiye beldelerinde evlere ve esnaflara dergi daðýtýmý yaptýk. Kapýsýný çaldýðýmýz her evde bizi sýcak gülümsemeleriyle insanlar karþýlýyordu. Oturmaya davet edenler, sýcak bir çay eþliðinde sohbet etmek isteyenler oldukça fazlaydý. Kapýsýný çaldýðýmýz her ev ve girdiðimiz her esnaf dergimizi aldý ve bizleri yine bekleyeceklerini söyleyerek uðurladýlar. Ýkinci gün festivalde yerel müzik gruplarý ve Hakan Yeþilyurt sahne aldý. Hakan Yeþilyurt sahne aldýðýnda “Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm, Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” sloganlarýný gür bir þekilde attýk. Sloganlarý-

mýzdan sonra festivale katýlan insanlar gür bir þekilde alkýþlýyorlardý bizleri. Konser alanýnda Deniz tiþörtlerimizi giyerek dergi ve kart daðýtýmlarý gerçekleþtirdik. Festivalin üçüncü ve son günü standýmýzý açarak festivaldeki yerimizi aldýk. Son gün kapanýþ konuþmalarý gerçekleþti ve ardýndan Ferhat Tunç sahne aldý. Festivale gelen neredeyse herkesin elinde standýmýzdan bir ürün bulunmaktaydý. Festival boyunca bölge insanlarýyla çok sýcak diyaloglar geliþtirdik ve sýký baðlar kurduk. Ve festival boyunca bizleri yalnýz býrakmadýlar. Festival bitiminde hepimizin üzerinde mutlu bir yorgunluk vardý. Mücadele Birliði Platformu/ Adana 147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

KARDEÞCHE BÝR MAÇ

4 Eylül Cuma günü, Adana 5 Ocak Stadyumu’nda, halkýn takýmý olarak anýlan Adana Demirspor’la, Ýtalya Komünist Partisinin kurulduðu þehrin komünist takýmý olarak bilinen ve dünyaca da bu þekilde anýlan Livorno takýmý, özel bir maçta karþý karþýya geldiler. Maçtan bir gün önce Adana’ya gelen Livorno takýmýný taraftarlar orak çekiçli kýzýl bayraklarla karþýladýlar. Tüm kent devrimcilerin etkisi altýna girdi. Büyük bir gövde gösterisiydi bu. Gerçek bir güç gösterisi!.. Maç günü stadyum adeta bir miting alanýydý. Her yerde kýzýl bayraklar, sloganlar... Biz de DÖB’lü öðrenciler ve Mücadele Birliði okurlarý olarak Deniz tiþörtlerimiz, DÖB ve Mücadele Birliði bayraklarýmýzla oradaydýk. Daha maç baþlamadan insanlarýn yoðun bir ilgisi vardý bayraklarýmýza. Stadyuma girdiðimizde sahanýn her köþesinde dalgalanmaya baþladý bayraklarýmýz. Bayraklarýmýza olan yoðun ilgi, polislerin de dikkatini çekti. DÖB bayraðýmýzý almaya çalýþtýlar. Güya bize iyilik yapýyorlardý:“Bayraðý verin ve rahat bir þekilde maçý izleyin!” Bize, Denizlerin yoldaþlarýna böyle söylüyorlardý!! Bunun üzerine yoldaþlarýmýz, “biz maçý izlemeye deðil düþüncelerimizi haykýrmaya geldik ve ne olursa olsun bayraðýmýzý vermeyeceðiz” dediler. Bayraðý alma giriþimi sýrasýnda yaþanan arbede de bayraðýmýzý kirli ellerden çekip aldýk. Polisin sindirme giriþimi geri tepti. Bizim için olumlu geçen maçta birçok insanla bað kuruldu. Stadyum adeta eylem alanýydý. Sýk sýk polisle irili ufaklý çatýþmalar yaþandý. Maç sýrasýnda Halk Cephesi “Güler Zere Serbest Býrakýlsýn” pankartýný açar açmaz, çevik kuvvet polisleri coplar ve biber gazlarýyla müdahale etti. Müdahale sonucu 3 kiþi gözaltýna alýndý. Maç boyunca stadyum görülmeye deðerdi. Her tarafta CHE bayraklarý ve kýzýl bayraklar dalgalanýyordu. Özellikle Sovyetler Birliði, Küba, Filistin ve CHE bayraklarýnýn bir arada bulunduðu dev bir bayrak görülmeye deðerdi. Mücadele Birliði/Adana

15


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

BASKINLAR PROTESTO EDÝLDÝ

8 Eylül günü saat 18.00’de Ýzmir Kemeraltý giriþinde ESP, kendisine yönelik Türkiye çapýnda yapýlan operasyonla ilgili bir basýn açýklamasý düzenledi. Basýn açýklamasýnda “Umut Dimdik Ayakta TMY Çöpe Ezilenlerin Sosyalist Platformu, Ýzmir Sosyalist Gençlik Derneði” dövizleri açýlýrken “Kahrolsun Faþist Diktatörlük”, “TMY Çöpe Özgürlük Ýstiyoruz”, “ESP Susmadý Umut Dimdik Ayakta”, “Gözaltýlar Tutuklamalar Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Kutsiye Bozoklar Kavgamýzda Yaþýyor”, “Bize Gücünüz Yetmez Biz Kazanacaðýz”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atýldý. Daha sonra basýn metni okundu. Okunan metinde þunlara deðinildi: “…yine 8 eylül, yine TMY

baskýnlarý. TMÞ polisleri bu sabah sosyalistlerin evlerine ve ESP bürolarýna baskýn düzenledi. TMY terörünün, komünist yazar ‘Iþýk Kutlu’nun cenazesine katýlmak’ gerekçesiyle yapýldýðý öðrenildi. 30’u aþkýn sosyalist gözaltýnda. Bugün sabah saatlerinde Ýstanbul, Ýzmir, Ankara, Bursa, Çanakkale, Dersim, Amed ve Malatya’da sosyalistlerin evlerinde ve ESP bürolarýnda baskýnlar yaþandý. Avukatlardan aldýðýmýz bilgiye göre; polis baskýnlarýnýn Ankara’dan bir mahkeme kararý ile yapýldýðý öðrenildi. Gözaltýna alýnanlarýn Ankara’ya götürüleceði belirtiliyor…”. Basýn metninden sonra Demokrat radyo çalýþaný bir arkadaþ da “hep demokratikleþmeden bahsediliyor ama demokratikleþme adýna bir þey yaþanmadý… Ayrýca Demokrat radyo’dan kardeþliðin ve barýþýn sesi yükselmeye devam edecek” dedi. Daha sonra basýn açýklamasý sona erdi. Bizler Ýzmir Mücadele Birliði olarak basýn açýklamasýna destek verdik ve yine haykýrýyoruz ki; devletin hiçbir baskýsý, gözaltý, tutuklamalarý bizleri yýldýrmadý ve yýldýramayacak. Mücadele Birliði Platformu/Ýzmir

AYIÞIÐI SANAT MERKEZÝ EMEKÇÝLERLE BULUÞUYOR

Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden umut iþçilerine kucak dolusu sevgiler... Maddi yaþamýn üretiminde olduðu gibi manevi deðerlerin üretiminde de emeðin rolü büyüktür. Buna karþýn var olan kültür ve sanat burjuvazinin egemen olan kokuþmuþ yoz kültürüdür. Burjuvaziye karþý baþlatýlan mücadeleye Ayýþýðý Sanat Merkezi “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” þiarýyla sanat cephesinden katýlmýþtýr. Ayýþýðý’nýn kültürü iþçi sýnýfýnýn devrimci kültürüdür. Bu ilkeden yola çýkarak sizlere Ýzmir’in emekçi semtlerinden biri olan Narlýdere’den sesleniyoruz.

16

Etkinliðimiz Ayýþýðý Sanat Merkezi’nden bir arkadaþýmýzýn açýlýþ konuþmasýný yapmasýyla baþladý. Ardýndan þiir dramatizeleri ve þiirler sunuldu. Mahallenin çocuklarýndan oluþturulan tiyatro grubu ‘Aðustos Böceði Ol Sen’ þiirinin dramatizasyonuyla sahnede yer aldý. Daha sonra müzik dinletisine geçildi. Müzik dinletisinden sonra program sonlandýrýldý. Dýþ etkinlik olarak gerçekleþtirdiðimiz bu etkinliðimize ilgi yoðundu. Mahalleden ayrýlýrken insanlar yanýmýza gelip bu etkinliði gerçekleþtirdiðimiz için bizlere teþekkür ettiler. Ayýþýðý Sanat Merkezi/Ýzmir 147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

GÜLER ZERE’YE ÖZGÜRLÜK Ýzmir Tecrite Karþý Mücadele Platformu, Adli Týp Kurumu’nun Güler Zere hakkýnda 27 Aðustos’ta açýklamasý gereken kararý ertelemesini bir basýn açýklamasýyla protesto etti. Basýn açýklamasý Konak Kemeraltý giriþinde saat 18.00’de baþladý. “Güler Zere’ye Özgürlük Hasta Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn” pankartýnýn açýldýðý basýn açýklamasýnda okunan metinde “Hemen herkes tanýyor bu fotoðrafý artýk; kanser hastasý devrimci tutsak Güler Zere… Ölüme çok yaklaþmýþ olmasýna raðmen hala Çukurova Üniversitesi Balcalý hastanesinin mahkûm koðuþunda tutuluyor. Konuþamaz, yiyip içemez halde olduðuna bakýlmadan ellerinde kelepçelerle radyoterapiye götürülüyor… Bir ülkenin nasýl yönetildiðini görmek için hapishanelerine bakmak yeterlidir. 19 Aralýk 2000’de katliamlarla açýlan F tipi hapishaneler zulmün en koyusunun yaþandýðý yerler olmuþtur… Devlet yýllardýr hasta tutsaklarýn tedavilerini yapmayarak sessiz imha yöntemiyle katlediyor. Þu anda hastanelerde kronik ve ölümcül hastalýklar nedeniyle ölüme her geçen gün biraz daha yaklaþan 20’ye yakýn tutsak var… Katliamlarýna bilimsel, hukuksal kýlýf uydurmaya çalýþan siyasi iktidar, Adli Týp kurumunu devreye sokmuþtur. Adli Týp Kurumu ise, siyasi iktidarýn tecritle öldürme politikasýnýn aklayýcýsý durumundadýr… Adli Týp kurumunun verdiði birçok raporun þaibeli olduðu ortaya çýkmýþtýr… Kanser hastasý olan ve artýk ölümün kýyýsýna getirilmiþ olan Güler Zere için 27 Aðustos’ta açýklamasý gereken kararý açýklamadý. Gerekçe olarak, kurulda bulunmasý gereken onkoloji uzmanlarýnýn gelmemesi, dosyasýnda eksiklikler gösterilmiþtir… Haftalardýr her yerde Güler Zere ve tüm hasta tutsaklara özgürlük diye haykýrýyoruz. Biz, Gülerlerin, Erollarýn, Sametlerin sesiyiz, insanlýðýn sesiyiz. Ýnsanlýðýný yitirmemiþ olanlar sesimize ses veriyor…” denildi. Hasta tutsaklarýn serbest býrakýlmasý ve cezaevlerinde uygulanan sessiz imha uygulamalarýna son verilmesi talebi dile getirildikten sonra 10 dakikalýk oturma eylemine geçildi. Eylem “Güler Zere’ye Özgürlük”, “ Hasta Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn”, “Tecrit Öldürür dayanýþma yaþatýr”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atýlarak sonlandýrýldý. Mücadele Birliði Platformu/Ýzmir


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

TZP KURDÝ BASIN AÇIKLAMASI 6 Eylül Pazar günü saat 14.00’te TZP Kurdi anadilde eðitimle ilgili basýn açýklamasý düzenledi. Basýn açýklamasý Konak Pier önünden Eski Sümerbank önüne kadar yürüyüþle baþladý. Zýlgýtlarýn ve sloganlarýn gür bir þekilde atýldýðý yürüyüþ sýrasýnda “Edi Bese, Em Perwerdehýye Bý Zýmane Xwe Dýhwazýn! TZP Kurdi (Yeter Artýk Biz Dilimizin Özgürlüðünü Ýstiyoruz!)” pankartý açýldý.

ÝZMÝR’DE 12 EYLÜL MÝTÝNGÝ 12 Eylül Cumartesi günü, 12 Eylül 1980 askeri faþist darbesinin 29. yýlýnda, Ýzmir’de KESK’in düzenlediði miting yapýldý. Basmane Fuar kapýsý önünde saat 18.00’de toplanýldý. Genel katýlýmýn çok düþük olduðu mitingde 18.30’da yürüyüþe geçildi. Konak Sümerbank önüne kadar yapýlan yürüyüþ sýrasýnda Mücadele Birliði olarak “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Şey Emeðin Olacak” pankartýný taþýrken “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Şey Emeðin Olacak”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Kahrolsun Faþizm Yaþasýn Mücadelemiz”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz” sloganlarýmýzý haykýrdýk. Konak Sümerbank önüne gelindiðinde basýn metninin okunmasý sýrasýnda baþlayan yaðmurun þiddetli yaðmasý, mitingin çabuk bitirilmesine sebep oldu. Kitlenin daðýlmasýyla birlikte miting sona erdi.

Sýk sýk “Zimane me hebuna me ye”, “ziman beyi perwerdahi azad nabe”, “jiyan bi kurdi xweþ e, kurdi bi azadi xweþ e!”, “be ziman jiyan na be!”, “Zimanýme rumeta meye” sloganlarý atýldý. Daha sonra basýn metni okundu. Kürtçe hazýrlanmýþ olan metinde “…Her halk için dil en önemli deðer ve hediyedir. Kürtçede bir söz vardýr derler ki, her kuþ kendi dilinde öter. Doðrudur bir halk kendi diliyle vardýr, dili olmadan halk varlýðýný koruyamaz. Bir doðru daha vardýr ki, bulunduðumuz bu dönemde her halk ve millet dilini eðitimle korur ve ilerletebilir. Bu yüzden eðitim hakký dil için en önemli maddedir. Bu sebeple Kürt halký dilini, kültürünü ve varlýðýný koruyabilmesi için kendi diliyle eðitim hakkýný istiyor. Bu isteðimizi her zaman tekrarlýyoruz ve diyoruz ki, Kürtçe bölgede resmi dil olsun, eðitimde de ana okuldan üniversiteye kadar Kürtçe eðitim dili olarak kullanýlsýn. Son dönemlerde Kürt sorunuyla ilgili çözüm söyleniyor, çözüm içerisinde dil hakký en önemli ve en baþta gelen þeydir. Fakat devlet yetkililerinin açýklamalarýnda Kürtlerin varlýðý kabul edilmemekte ve dil hakký da kendi ellerindeymiþ gibi düþünülmektedir. Devlet yetkilileri Türkiye’nin kýrmýzý hatlarý olduðunu söylüyor, bilmeliler ki Kürtlerin de bazý kýrmýzý hatlarý vardýr. Eðitim hakký ve Kürt halký varlýðýnýn kabul edilme hakký Kürtlerin kýrmýzý hatlarýdýr. Kürt halký hiçbir þekilde elini eðitim hakkýndan çekemez…” görüþlerine yer verildi. Basýn metninin okunmasýndan sonra basýn açýklamasý sona erdi. Mücadele Birliði Platformu/Ýzmir

ÖĞRETMENLER EYLEMDE

Mücadele Birliði Platformu/Ýzmir

14 Eylül pazartesi günü Ataması Yapılmayan Öğretmenler Paltformu tarafından bir basın açıklaması düzenlendi. Eylem saat 13.00’de Basmane tren garı önünde toplanılarak başladı. Saat 14.00’te AKP binası önüne doğru yürüyüşe geçildi. “Ücretli Köle Olmayacağız” pankartının açıldığı basın açıklamasında “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “Öğretmenler İşsiz Okullar Öğretmensiz”, “Diyanete Değil Eğitime Bütçe”, “Zafer Direnen Öğretmenin Olacak”, “İnsanca Bir Yaşam İstiyoruz” sloganları atıldı. AKP binası önüne gelindiğinde kısa bir tiyatro oyunu sergilendi, daha sonra basın metni okundu. Basın metninde 14 Eylül’de MEB’in yapacağı 15 bin öğretmen ataması protesto edilerek “15 bin atanan, 235 bin işsiz öğretmen” olduğu açıklandı. Basın metni okunduktan sonra beş dakikalık oturma eylemi yapıldı. Daha sonra basın açıklaması sona erdirildi. Mücadele Birliði Platformu/Ýzmir

147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

17


Yeni Evrede

Eylemler

Mücadele Birliði

20. YILINDA PARTÝ BAYRAÐI DAHA YÜKSEKLERE 1 Eylül 2009 günü, Kadýköy’de, Dünya Barýþ Günü için düzenlenen mitinge, Leninistler olarak, biz de dünyada gerçek barýþýn egemen olmasý için mücadele eden Leninist Parti’nin 20. yýlýný kutlamak ve selamlamak için katýldýk. Gerçek barýþ ancak, kapitalizm yeryüzünden sökülüp atýldýðýnda mümkün olur. Leninist Parti, 19 yýllýk mücadelesinde, iþçi ve emekçilere, Kürt halkýna iktidarýn yolunu göstererek, bunun nasýl olacaðýný göstermiþtir. Leninist Parti, Denizlerden, 13 Martçýlardan aldýðý bayraðý onur ve gururla taþýyor, daha yükseklere çýkarýyor. 19 yýllýk çetin mücadele günlerinde, O’nun bayraðý bize güven ve gurur verdi. Çünkü Leninist Parti bayraðý, Kürt halkýnýn yýllardýr beslediði özlemlerinin gerçekleþmesinin yolunu gösteriyordu. Çünkü Leninist Parti’nin bayraðý iþçi ve emekçilere sömürüden, açlýktan, yoksulluktan çýkýþ yolu-

nu gösteriyordu. Çünkü Leninist Parti’nin bayraðý, kapitalizmin burçlarýna, kýzýl bayraðý dikmeden, emekçilerin özgür olamayacaðýný söylüyordu. Ve bugün proletaryanýn devrimci sýnýf partisi 20. mücadele yýlýna giriyor.

*Elimize posta yoluyla geçen bu haberi haber biteliğinden dolayı yayınlıyoruz

BARIÞ DEVRÝMLE KAZANILACAK!

UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ 20. YILINDA

“Umudumuz Kavgada Kavgamýz 20. Yýlýnda” þiarýyla Sarýgazi’de sokak konseri düzenledik. Konser baþlamadan önce gerek sivil gerekse resmi polisler tarafýndan konser sabote edilmek istendi, ama konser komitesinin ve halkýn tavrý polisleri geri çekilmeye itti. Resmi faþistlerden amir olan geri dönerken, “buraya 150 kiþi yýðacaðým” diyerek tehditler savuruyordu. Bu olaylarýn yaþanmasý halk tarafýnda büyük bir tepkiyle karþýlandý. Ve konser yoðun bir katýlýmla baþladý. Konser þair bir arkadaþýmýzýn þiiriyle baþladý. Daha sonra baþka bir arkadaþýn okuduðu þiirle konserimiz devam etti. Mahalleye asýlan dev Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan’ýn resimlerinin bulunduðu pankart, tüm halkýn dikkatini çekiyordu. Daha sonra sahneyi Ayýþýðý Müzik Topluluðu aldý. Kendi besteleriyle baþladýlar performanslarýna. Ardýndan kitleyi iyice canlandýrdýlar. Konserin sonlarýn doðru müzik grubunun halay þarkýlarý artýk herkesi harekete geçirdi. Halay büyüdükçe büyüdü ve kitle sloganlarla halaylara devam etti. Son olarak da “Çavbella” marþý dört ayrý dilde söylenerek dinleti bitirildi Sarýgazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi

18

Leninist Parti’nin 20. yýlýný kutlamak için, bizler, Kadýköy’de yürüyüþ güzergahý boyunca, “20. Yýlýnda Parti Bayraðý Daha Yükseklere, TKEP/L”, “20. Yýlýnda TKEP/L Saflarýna” yazýlamalarý yaptýk. Sonra da “Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist”, “Devrim Ýçin TKEP/L Saflarýna”, “Yaþasýn 13 Mart Genç Komünistler Birliði”, “Gençlik Partiye, TKEP/L Saflarýna” sloganlarý atýldý. Yürüyüþ sýrasýnda ayrýca, Leninist Parti’nin 20. yýlýný selamlayan konuþmalar yapýldý. Daha sonra da, Kadýköy Meydaný’na girildiðinde, “TKEP/L” pankartý açýldý. Meraklý ve ilgili gözler içinde, pankart alanda dolaþtýrýldý. Ve sonra düzenli biçimde daðýlýndý. Ýstanbul’dan Leninistler

1 Eylül Dünya Barýþ Günü için emekçiler yine sokaklarda, alanlardaydý. Bu yýl Dünya Barýþ Günü “açýlým”larýn ortalýða saçýldýðý, sermaye dünyasýnýn “açýlýmlar”la, “çözümler”le sahte umutlar daðýtmak istediði bir döneme denk geldi. Mitinglere damgasýný vuran da bu oldu. Ýstanbul mitingi Kadýköy’deydi. Katýlým, umulanýn altýndaydý. Hafta içine denk gelmesi de bunda etkili oldu. Tek bir yürüyüþ kolunun planlanmýþ olmasý da hazýrlýklarýn düþük katýlýma göre yapýldýðýnýn göstergesiydi. Çeþitli demokratik kitle örgütlerinin ve sosyalist çevrelerin destek verdiði miting öncesi katýlýmcýlar Tepe Nautilus önünde toplandý. Kürt halký yöresel kýyafetleri ve çocuklarýyla eylem alanýndaydý. Yine kadýnlar ön safta ve çoðunluktaydýlar. Zýlgýtlarý, sloganlarý ve coþkularýyla, zafer iþaretleri ve kararlýlýklarýyla yürüyüþün baþýný çekiyorlardý. “Barýþ” þiarý yükseliyordu. Ama sermayenin hayalini kurduðu türden bir dileme deðil, zorla koparýlýp alýnacak bir istemdi yükselen. Bir zafer, bir kazaným... Açýlan pankartlar, atýlan sloganlar bunu dile getiriyordu. “Devlet Þaþýrma, Bizi Daða Taþýrma” en sýk atýlan sloganlardan biriydi. Yaðan yaðmura raðmen yürüyüþ esnasýnda kortejlere yeni katýlýmlar coþkuyu artýrdý.

147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009


Yeni Evrede

Mücadele Birliði

PERDE AÇILDI!

28 Eylül – 7 Ekim tarihleri arasýndaki toplantýlarýný Ýstanbul’da yapacak olan IMF ve Dünya Bankasý’na, Ýstanbul’u dar etmek, toplanmalarýna engel olmak için kurulan IMF ve Dünya Karþýtý Birlik, ilk eylemini 13 Eylül günü Taksim’de yaptý. Saat 17.30’da Taksim Tramvay duraðý’nda toplanan IMF ve Dünya Karþýtý Birlik, “IMF ve Dünya Bankasý Defol” pankartý etrafýnda toplandý. Mücadele Birliði, Demokrasi Ýçin Birlik Hareketi, Halk Cephesi, Baðýmsýz Devrimci Sýnýf Platformu, Partizan, Demokratik Haklar Federasyonu, Emek ve Özgürlük Cephesi, Alýnteri, Ezilenlerin Sosyalist Platformu, Özgürlükçü Sol Hareket, Çaðdaþ Hukukçular Derneði, Kaldýraç, Devrimci Hareket, YDÝ Çaðrý Dergisi, Odak, Köz, Proletaryanýn Kurtuluþu, Otonom, Sosyalist Umut’un katýldýðý eylemde sýk sýk “Kahrolsun Emperyalizm, Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm”, “IMF’ye Karþý Sokak Savaþý”, “IMF Defol”, “DB Defol”, “IMFciler Ýþbirlikçiler Altýncý Filoyu Unutmayýn”, “Kahrolsun Emperyalizm, Yaþasýn Mücadelemiz”, “IMF Defol Bu Memleket Bizim” sloganlarý atýldý. Galatasaray Lisesi önüne kadar flamalarý, sloganlarý ve ýslýklarý ile coþkuyla gelen kitle, burada basýn açýklamasýný okudu. “Onbinlerce insanýn küresel eylemle karþýlamaya hazýrlandýðý IMF ve DB toplantýlarý, dev finans baronlarýnýn yoksul ve baðýmlý ülkelere, dünya emekçilerine yeni sömürü ve sefalet koþullarý dayatmasýnýn baþlýca yoludur. Bu toplantýnýn gündemini

küresel kriz oluþturuyor. 1929 Buhraný’ndan sonra en büyük buhranla karþý karþýya olan emperyalist-kapitalist sistem, krizden nasýl çýkacaðýnýn yol ve yöntemlerini araþtýrýyor. 6 milyar insanýn kanýný emenler, dünya halklarýnýn ensesinde boza piþirenler, þimdi yeni savaþ, yýkým ve iþgal planlarý hazýrlamak, milyonlarca iþçi ve emekçinin sofrasýndaki son lokmayý kapmak için geliyorlar. (...) Bu nedenledir ki, IMF ve Dünya Bankasý nerede bir toplantý vb. yapacak olsa, büyük protestolarla karþýlanmaktadýr. Bir çok yerden daha bavullarýný bile toplayamadan, binalarýn tepelerinden helikopterlerle kaçýp gitmek zorunda kalmýþlardýr. Ezilen ve sömürülen, katliama uðramýþ insanlarýn kýzgýn soluðu, onlarý yerin yedi kat altýna da girseler yalnýz býrakmamýþtýr. (...) Þimdi yine bi-

Eylemler

ze düþen, daha önce Cenova’da Seattle’da, Cancun’da olduðu gibi, bu eli kanlý katillere karþý eylemleri yükseltmektir. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarý onlara dar etmektir. “IMF ve Dünya Bankasý Defol” þiarýyla sokaða çýkmak, isyan ateþini körüklemektir. 28 Eylül’de hazýrlýk toplantýlarýyla baþlayacak olan bu zirveyi daha baþlamadan bitirtmek için, tüm güçlerimizi birleþtirelim. Bu topraklarýn mücadele ruhunu ve geleneðini emperyalist-kapitalist baronlara ve yerli iþbirlikçilerine bir kez daha gösterelim. Buradan bir kez daha herkesi, 28 Eylül-7 Ekim tarihleri arasýnda yapacaðýmýz eylemlere katýlmaya, iþçi ve emekçi halklarýmýzý ekmeðine ve onuruna sahip çýkmaya çaðýrýyoruz” denilen basýn açýklamasý, yapýlacak eylemlere çaðrý ile son buldu.

MUNZUR ÖZGÜR AKACAK! Tunceli Dernekleri Federasyonu (TUDEF) ve Munzur Koruma Kurulu, Munzur’da yapýlmak istenen Uzunçayýr Barajý’ný protesto etmek için 13 Eylül günü saat 16.00’da bir basýn açýklamasý düzenledi. Tünel Meydaný’nda toplanan “Munzur Dostlarý”, sloganlarla Taksim Meydaný’na yürüdü. “Munzur Faþizme Mezar Olacak”, “Munzur Özgürdür, Özgür Akacak”, “Munzur Onurdur Onuruna Sahip Çýk” sloganlarý atýldý. Meydana ulaþtýðýnda pankartlarýný daire olarak açan yüzlerce kiþi, oturma eylemi yapmaya baþladý. Sembolik tabutlarý meydana koyan kitle, barajýn kurulma sürecini anlattýktan sonra “Munzur’a sahip çýkmak için her türlü eylemlilikle haklarýmýzý sonuna kadar savunacaðýmýzý þimdiden ilan ederiz” dediler. 147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

19


Yeni Evrede

İşçi-Emek

ÝLK RAUND BÝZÝM

Tekrar merhaba arkadaþlar… Daha önce sizlere Okmeydaný Eðitim ve Araþtýrma Hastanesinde çalýþan iþçiler olarak yaþadýðýmýz sorunlardan bahsetmiþtim. En son ödenmemiþ 2,5 aylýk maaþlarýmýzýn ödenmesi için Baþhekim söz vermiþti. Fakat ödeme yapýlmamasý üzerine Okmeydaný Hastanesi Baþhekimi ile DÝSK’e baðlý Dev Saðlýk-Ýþ sendika baþkaný bir görüþme yaptý. Verilen sözler tutulmadý, Baþhekimden beklememize raðmen hiçbir açýklama gelmedi. Verdiðimiz on günlük süre doldu. Bunun üzerine bizler de iþ býrakma eylemine baþladýk. 07.09.2009 sabah 07.00 de kartlarýmýzý bastýk ve iþbaþý yapmadan hepimiz Baþhekimlik önünde toplanmaya baþladýk. Çalýþanlar olarak hastane yönetiminden açýklama bekledik. Saatler geçmesine rað-

‘DEVRÝMÝN KOMUTANI’ YAÞAMINI YÝTÝRDÝ

20

Mücadele Birliði men hiçbir açýklama yapýlmadý. Duyduk ki Baþhekim sabah geldiðinde gizlice bodrumdan kendi makamýna geçmiþ. Neden habersiz ve gizlice geçtiðini biliyor musunuz yoldaþlar? Artýk söyleyebileceði yalanlar bitti. Biz çalýþanlarýn bütün oyalama çabalarýna kanmayacaðýmýzý ve kararlý duruþumuzu gördüler. Okmeydaný Hastanesi önünde kararlý bir þekilde sloganlarýmýzla beklemeye devam ettik. Dev Saðlýk-iþ sendikamýzýn daha önce duyurduðu saatte, 12:30’da basýn açýklamasýna baþladýk. Sendika baþkanýmýz basýn-yayýn organlarýnýn canlý yayýnýyla basýn açýklamasýný yaptý. Basýn açýklamasýnda; bir taþeron firmasýnýn ne þekilde çalýþtýðý, kölelik sisteminin dayatýldýðý insanlarý insan olarak görmeyen bir anlayýþýn eseri olduðu, insanlarýn insanca yaþayamadýklarý, saðlýk alanýndaki bu tür uygulamalarýn çok ciddi, alanýna özgü sorunlarý doðuracaðý vb. yeraldý. Hükümetin bu fýrsatçý Mega-let gibi taþeron firmalarýnýn tamamen ortadan kalkmasý için derhal çalýþmalara baþlamasý gerektiði vurgulandý. Basýn açýklamasý ve eylemimiz boyunca`, “Taþeronlaþmayý Ýstemiyoruz”, “Saðlýkta Taþeron Olmaz”, “Gasp Edilen Haklarýmýzý Ýstiyoruz”, “Güvencesiz Çalýþmayacaðýz”, “Sadaka Kültürüne Hayýr”, Kölelik Düzenine Hayýr” vb. sloganlarýmýz sýk sýk yükseldi.

K

üba Komünist Partisi’nin (PCC) verdiði bilgiye göre Küba Devrimi kumandanlarýndan Juan Almeida Bosque Cuma günü Havana’da kalp ve solunum yetmezliði sonucu 82 yaþýnda yaþamýný yitirdi. Almeida ayný zamanda PCC Siyasi Büro üyeliði ve Devlet Konseyi Ýkinci Baþkaný görevlerini yürütüyordu. Bir devrimci, yazar, müzisyen, asker... Çok yönlü bir komünist. Devrimin en önemli komutanlarýndan biriydi. Fidel’in grubuyla birlikte 26 Temmuz 1953’te Moncada Kýþlasý’na düzenlenen baskýnda yer alan Almeida, baþarýsýz olan bu eylemde Fidel’le birlikte tutuklandý. O tarihten sonra kaderini Fidel’le ve Küba Devrimi’yle kopmaz biçimde birleþtirdi. Meksika sürgününde Fidel’in yanýndaydý. Granma’da o da vardý. Çýkarma yaptýktan hemen sonra yakalandýklarý baskýndan sað kurtulmayý baþaran 12 gerillacýdan biriydi. Almeida, Moncada Kýþlasý döneminden beri silah arkadaþlarýnýn takdir ettiði gözüpekliðini, gerilla yýllarýnda da gösterdi. Baþkumandan Fidel, Raúl Castro’yu Ýkinci Doðu Cephe147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

Kararýmýz kesindi. 2.5 aydýr verilmeyen paralarýmýzý gasp eden taþeron firmasý paralarý verene kadar; paralar çalýþanlarýn eline geçene kadar saðlýk çalýþanlarý olarak iþe baþlamayacaktýk. Ve kararlýydýk, baþhekimlikten saat 15:30’a doðru paralarýn hastane müdüriyeti tarafýndan verileceði söylendi. Bizler beklemeye devam ettik. Ve paralar hastane müdür yardýmcýsý eliyle daðýtýlmaya baþlamasýyla eylemi bitirdik. Hep birlikte 15 00-23 00 vardiyasýnda ki arkadaþlara yardým ederek birikmiþ iþleri bitirdik. Bizler iþleri bitirdiðimizde para daðýtýmý hala devam ediyordu ve akþam geç saatlere kadar sürdü. Eylem öncesinde, sýrasýnda ve sonrasýnda da bizleri destekleyen, bizlerle birlikte olan örnek bir dayanýþma gösteren doktor, hemþire ve diðer saðlýk çalýþaný arkadaþlarýmýza teþekkür ederiz. Bundan sonraki süreçlerde de saðlýk çalýþanlarý olarak her hangi bir olumsuz geliþmeye karþý ayný tutumla, karlýlýkla ve ayný kenetlenmeyle mücadelemiz devam edecek. Buna kararlýyýz yoldaþlar. Okmeydaný saðlýk çalýþanlarý, doktoru olsun, hemþiresi olsun tüm baskýlara karþý direniþimiz sürsün... Yeni kazanýmlarla görüþmek üzere… Kazandýk ve kazanacaðýz… Okmeydaný SSK Hastanesinden Bir Ýþçi

si’ni kurmakla görevlendirirken, Üçüncü Doðu Cephesi’ni kurma görevini de Juan Almeida Bosque’ye verdi. 5 Aralýk 1993’ten ölümüne dek Küba Devrimi Savaþçýlarý Derneði’nin baþkanlýðý görevini yürüten Almeida, Ramiro Valdés Menéndez ve Guillermo García Frías’la birlikte “Devrim Komutaný” unvanýna sahip üç kiþiden birisiydi.


Yeni Evrede

Küresel Eylem

Mücadele Birliði

IMF VE DÜNYA BANKASI KARÞITI BÝRLÝK PROGRAMINI AÇIKLADI Tüm dünya halklarýnýn ezilme, sömürülme, açlýk ve yýkýmýnýn en büyük aracý olan IMF ve Dünya Bankasý, 28 Eylül – 7 Ekim tarihleri arasýndaki zirvelerinden birini de Ýstanbul’da yapýyor. Emperyalist kapitalist sistemin en büyük finans kuruluþlarýný Ýstanbul’da barýndýrmamak, toplanmalarýna engel olmak amacýyla, IMF VE DÜNYA BANKASI KARÞITI BÝRLÝK kuruldu. DEMOKRASI ÝÇÝN BÝRLÝK HAREKETÝ, HALK CEPHESÝ, BAÐIMSIZ DEVRÝMCÝ SINIF PLATFORMU, PARTÝZAN, DEMOKRATÝK HAKLAR FEDERASYONU, EMEK VE ÖZGÜRLÜK CEPHESÝ, ALINTERÝ, EZÝLENLERÝN SOSYALÝST PLATFORMU, ÖZGÜRLÜKÇÜ SOL HAREKET, ÇAÐDAÞ HUKUKÇULAR DERNEÐÝ, KALDIRAÇ, DEVRÝMCÝ HAREKET, MÜCADELE BÝRLÝÐÝ, YDÝ ÇAÐRI DERGÝSÝ, ODAK, KÖZ, PROLETERYANIN KURTULUÞU, OTONOM, SOSYALÝST UMUT tarafýndan oluþturulan birlik, kuruluþunu, amaç ve programlarýný açýklamak için 11 Eylül günü TMMOB’da bir basýn açýklamasý düzenledi. IMF VE DÜNYA BANKASI KARÞITI BÝRLÝK yaptýðý açýklamada kýsaca, “Bizler bu ülkenin onurlu insanlarýnýn Ýstanbul’da yapýlacak ve fakat tüm dünya halklarýnýn geleceði hakkýnda emperyalistlerin karar alacaðý toplantýlara bir itirazýnýn olduðunu düþünüyoruz. Bu itiraz 13 Eylül’den itibaren sokaklarda kendisini gösterecektir. Halklarýmýza yýkým ve zulüm politikalarýný reva gören emperyalizm ve yerli iþbirlikçileri düþmanýmýzdýr ve onun kurumlarýna asla hoþgörülü davranmayacaðýz. (...) ÝMF VE DÜNYA BANKASI KARÞITI BÝRLÝK çatýsý altýnda birleþen bu ülkenin devrimcileri demokratlarý, iþçisi, iþsizi, emekçisi, öðrencisi olarak herkesi ÝMF ve Dünya Bankasý toplantýlarýný Ýstanbul’da yaptýrmamaya çaðýrýyoruz. Topraklarýmýzda bizim ve dünya halklarýnýn kaderini belirleyecek kararlar almalarýný engellemeye çaðýrýyoruz. Bu ülkenin onurlu insanlarýný sokaða çaðýrýyoruz. Özellikle sendikalarýmýza, meslek örgütlerimize sesleniyoruz. 28 Eylül-7 Ekim tarihleri arasýnda hayatý durduracak eylemler örgütlemeye çaðýrýyoruz. Bu ülkenin ilerici sendikalarý, meslek odalarý nýn omuzlarýnda büyük sorumluluk olduðunu düþünüyoruz. Ýþte her zaman yoksulluðumuzun, açlýðýmýzýn, iþsiz kalýþýmýzýn sorumlusu olarak gösterdiðimiz ÝMF ve Dünya Bankasý Ýstanbul’a geliyor. Düþmanýmýz burnumuzun dibinde. Dünyanýn deðiþik yerlerinde olduðu gibi hayatý durdurarak emperyalistlere ve onlarýn bürokratlarýna Ýstanbul’da dünya halklarýnýn kaderini tayin etme hakkýný vermeyelim. Böylesine tarihsel bir sürecin ve sorumluluðun eþiðindeyiz. 6-7 Ekim toplantýlarýnda bizim hakkýmýzda karar alýnacaksa o toplantýlara katýlmak gibi bir hakkýmýzda vardýr. Biz bu hakký kullanacaðýz sendikalarý ve meslek örgütlerini de bu haklarýný kullanmaya kendi üyelerinin geleceklerini sahiplenmeye çaðýrýyoruz” dedi. Ardýndan da IMF VE DÜNYA BANKASI KARÞITI BÝRLÝK olarak “Karþýlama Programý” açýklandý: - 13 Eylül saat 17:00’de, Taksim Tramvay duraðýndan Galatasaray Meydaný’nda IMF ve Dünya Bankasý Defol Yürüyüþü, - 17 Eylül saat 13:00’te, Merkez Bankasý Unkapaný binasýnýn önünde ve 24 Eylül’de saat 13:00’te, Dünya Bankasý ofisinin bulunduðu Kanyon AVM önünde basýn açýklamalarý - 28 Eylül Saat 10:00’da, Hilton Oteli önünde, basýn açýklamasý -1 Ekim tarihinde Taksim’de sendika ve meslek örgütlerinin yapacaðý yürüyüþ -1-7 Ekim tarihleri arasý Taksim ve çevresinde alternatif çeþitli etkinlikler - 6-7 Ekim’de ÝMF toplantýsýnýn yapýlacaðý salona gidiþ. Basýn açýklamasý, baþta sendika ve meslek örgütleri olmak üzere tüm devrimci demokratik kurumlarý ve halkýmýzý bu programý sahiplenmeye IMF ve Dünya Bankasý toplantýlarýný yaptýrmamaya davet ederek sona erdirildi 147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

21


Yeni Evrede

Okur

Mücadele Birliði

TARÝHÝN PRATÝÐÝNE YÖN VERMEK Birikim sahibi olmak ömür boyu sürecek bir faaliyettir. Bu yüzden yazý yazma iþi geliþmenin her anýnda yapýlmalýdýr. Yazý yazarken hangi konularda eksik olduðumuzu fark edebilir, kendimizi bu konularda geliþtirmek üzere yönelebiliriz. Birikimlerimiz artýkça bu yazýlarýmýza da yansýyacaktýr. Daha verimli yazýlar yazacak, ayný zamanda kendimizi geliþtirmiþ ve kendimize emek harcarken kolektifimizi de geliþtirmiþ olacaðýz.

B

izler sýnýflý toplumlarýn en vahþisi ve teknik anlamda en geliþmiþi olan kapitalist toplumu ortadan kaldýrmak üzere silahlarýmýzýn namlusunu bu düzenin tam kalbine yönlendirmiþ kişileriz. Geliþtiðimiz ve beraber ayný yolda yürüdüðümüz yoldaþlarýmýzýn geliþmesine katký sunduðumuz düzeyde, yani her birimiz birer devrim haline geldiðimiz ve bütünsel oranda bir devrim olabildiðimiz sürece bizleri namlularýnýn ucunda kurþuna dizmeye hazýr olan bu düzen, daha kýsa sürede tarihin çöplüðündeki yerini alacaktýr. Bu noktada mücadelenin her yöntemini en verimli þekilde kullanmak bizim görev ve sorumluluðumuzdur. Ezen ve ezilenin uzlaþmaz savaþýmýdýr bu. Uzlaþmayacaðý için en nihayetinde bir sýnýfýn diðer sýnýfa olan üstünlüðü ile sonuçlanacak bir savaþým. Ama bir sýnýfýn; proletaryanýn tarihsel haklýlýðý varken, egemen olan sýnýfýn böyle tarihsel bir haklýlýðý kalmamýþtýr. Ve egemen sýnýf olan burjuvazi kendi varlýðýný olabildiðince uzatabilmek adýna egemenliðini her türlü yönde kullanacaktýr, kullanýyor da. Her türlü ajitasyon ve propaganda aracýný, teknolojiyi, basýný ve medyayý... Oysa “yaþam için ölümü ku-

22

þanan” bizlerin bu kadar imkâný maalesef yoktur. Ýþçilere, emekçilere, ezilen halklara ulaþmak; çözümün örgütlü mücadeleyle geleceðini ifade etmek için elimizdeki imkânlarý en iyi þekilde deðerlendirmeliyiz. Yazý yazmak ve yazdýklarýmýzýn okunmasýný saðlamak bu imkânlarýn bir parçasýný oluþturuyor. Yazý yazmak hem kolektifimizi besleyen, büyüten ve bu sayede devrimi büyüten bir pratik sorumluluktur, hem de kitlelere ulaþmanýn yoludur. Yazý yazmak kolektifi nasýl besler? Bireysel yaþamdan vazgeçmiþ, toplumsal mücadeleye adým atmýþ kiþilerin artýk yaþamlarýnda sadece kendilerine mal edebilecekleri þeyler yoktur. Baþardýklarý her zafer kolektif emekle saðlandýðý gibi kazandýklarý her deneyim de kolektife aittir. Her bireyin deneyimleri, bir araya getirildiðinde kolektif birikim ortaya çýkacaktýr. Ama yaþadýðýmýz her deneyimi bütün yoldaþlarýmýza anlatmak ya da onu hiç unutmadan yýllarca hafýzamýzda tutmak gibi bir imkânýmýz yoktur. Ýþte bu noktada yazý yazmanýn önemi ortaya çýkmaktadýr. Yazý yazarak, yazdýklarýmýzýn okunmasýný saðlayarak tecrübelerimizden yoldaþlarýmýzýn da yararlanmasýný saðlayabiliriz. Fakat kolektif birikimimize sadece deneyimlerimizi yazarak katký saðlayamayýz. Sýnýf savaþýmýna dair bir gözlemimiz, düþünce olarak pratiðe yön verebileceðini düþündüðümüz her konuda yazýlabilir. Bu bazen yerine getirilmeyen bir sorumluluk ile ilgili de olabilir. Yazý yazýlmasý gereken bir konuyu ele alýrken baþka birilerinin de bu konuyla ilgili yazacaðýný düþünerek “nasýl olsa yazan biri bulunur” gibi tembelliðin teorisini yapan, Oblomov’cu bir yaklaþýmla o konuyu yazmak savsaklanmamalýdýr. Hepimiz yaþam olarak kapitalizmin içinden gelmiþ olsak da hepimiz farklý birer dünya gibiyizdir. Bir olayda gözlemleyeceðimiz yönler baþka 147. Sayý / 16- 30 Eylül 2009

birinin gözlemlerinden çok farklý olabilir. Baþkasýnýn fark edememiþ olduðu açýlarý biz fark edebiliriz. Böylece ayný olayda farklý açýlar yakalanýr ve okuyucuya daha geniþ bir bakýþ sunulur. Bu da okuyucularý geliþtirir. Onlarýn da olaylarý farklý düzlemlerde de tartýþtýrmalarýný ve geliþmelerini saðlar. Yazý yazmak pratik bir faaliyet olduðu kadar, teorik bir faaliyettir ayný zamanda. Çünkü birikim olmadan yazýlan yazýlar okuyucunun sadece kafasýný yoran ya da “yoramayan” , verimliliði olmayan yazýlardýr. Ne kadar birikimli olunursa o kadar etkili, verici, okuyucuyu doyuran yazýlar yazýlýr. Ama yazý yazmak için de birikim sahibi olunmasý beklenmemelidir. Birikim sahibi olmak ömür boyu sürecek bir faaliyettir. Bu yüzden yazý yazma iþi geliþmenin her anýnda yapýlmalýdýr. Yazý yazarken hangi konularda eksik olduðumuzu fark edebilir, kendimizi bu konularda geliþtirmek üzere yönelebiliriz. Birikimlerimiz artýkça bu yazýlarýmýza da yansýyacaktýr. Daha verimli yazýlar yazacak, ayný zamanda kendimizi geliþtirmiþ ve kendimize emek harcarken kolektifimizi de geliþtirmiþ olacaðýz. Her sokakta, her adým baþýnda iç savaþýn yaþandýðý bir dönemde yaþýyoruz. Her dakika yaþamdan kovulan kitlelerin sayýsý artýyor, insanlar katlediliyor ya da yaþayan ölüler haline getiriliyor. Bizim yerine getirmediðimiz ya da yerine getirmekte geciktirdiðimiz her sorumluluk kapitalizmin ömrünü uzatýyor. Yazý yazarken deneyimlerimizin dünyayý deðiþtirme eyleminde faydalý olabilmesi için elimizden geleni yapmalý, pratiðe yön vermek üzere( ki devrimci demek var oluþuyla ve yaptýðý her eylemiyle tarihe yön veren demektir) bütün çabalarýmýzý yoðunlaþtýrmalýyýz. Mücadele Birliði okuru / Ýzmir




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.