Yeni Evrede
Mücadele Birliði
ÝÞÇÝLER SERMAYE EGEMENLÝÐÝNÝ DEVÝRMEYÝ HEDEFLEMELÝ Sermaye egemenliðini devirmek, devrimci iþçi sýnýfý hareketinin, her dönem, deðiþmez görevidir. Oysa ki emekçi hareketinde, yalnýzca devrimci dönemlerde devrim için mücadele edileceðini savunan çeþitli küçük burjuva hareketler var. Proleter devrimci hareket ise her koþul altýnda devrimi hedefler ve devrim için mücadele eder. Proleter devrimci komünistler, devrime çok daha önceden hazýrlanýrlar. Daha ilk ortaya çýkýþlarýndan baþlayarak devrimi hedeflerler. Eðer daha ilk çýkýþlarýnda burjuvazinin egemenliðini devirmeyi açýkça ilan etmezlerse, varlýk nedenini açýklayamazlar. Komünistlerin, proletaryanýn kurtuluþu hedeflerini açýkça ortaya koymalarý, öncü devrimci konumlarý ve iddialarý gereðidir. Devrim (iktidar) hedefi iþçi sýnýfý partisinin programýnda ifadesini bulur. Devrim baþladýðýnda herkes, hatta en geride kalanlar bile en öne fýrlayabilir. Önemli olan, yalnýzca devrimci ayaklanma baþladýðýnda devrimci mücadeleye atýlmak deðil, en güç dönemlerde, burjuva saldýrýlarýn en aðýr koþullarý altýnda, devrimci olarak devam etmektir. Sýnýf savaþýmýnýn en çetin koþullarýnda (sýnýf savaþýmýnýn genel gidiþi açýsýndan çetin) devrimi hazýrlamaktýr. Proletaryanýn devrimine giden yol dümdüz deðildir. Ýniþli-çýkýþlý, sert ve þiddetlidir. Gerçek devrimci güçler bu sürecin her safhasýnda ve en yüksek bir kararlýlýkla devrimin zaferi için savaþýrlar. En güç koþullara ayak uyduramayanlar çekip giderken; büyük bir coþkuyla mücadeleyi sürdürenler ise devrimi yapacak konuma gelirler. Devrimci bir dönem baþladýðýnda, devrimci bir ayaklanma çýktýðýnda, sermayenin egemenliðini devirmek ve emeðin iktidarýný kurmak için, iþçi sýnýfýnýn politik hareketinin, önceden belli bir geliþme göstermesi gerekiyor. Demek ki daha önceden devrimci bir amaçla hareket ederek örgütlenen ve mücadele veren, pratiðin çelikleþtirici okulundan geçen devrimci bir örgüt olmadan devrim patlak verse de emekçi sýnýf iktidarý alacak yetkin bir politik öncüden yoksun olacaðý için ayaklanmayý sonuna dek götüremez. Bizde zaten onyýllardýr süren devrimci mücadele var. Mücadele en þiddetli süreçten, iç savaþtan geçerek bugüne geldi. Kýrk yýl süren çok sert ve çok þiddetli mücadele boyunca devrimci bir çizgi izleyen proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, sýnýf mücadelesinin her döneminde devrimi hedefleyerek ve devrim için mücadele ederek mücadeleyi baþa-
rýya götürecek yüksek bir nitelik kazanmýþtýr. Devrimci durumda sorun artýk yalnýzca devrimi hedeflemek, devrimin propagandasýný yapmak deðil, pratik olarak devrimi örgütlemektir. Devrimci dönemde bile kendilerini yalnýzca propagandayla ve eðitsel çalýþmayla sýnýrlayanlar, nesnel koþullarla politik örgütün arasýndaki iliþkiyi yani diyalektiði anlamamýþlar demektir. Devrimci durumun olgunlaþtýðý bir süreçte emekçiler ayaklanmacý bir anlayýþla iktidarý ele geçirmelidir. Ýktidara yönelmek öne geçmiþtir. Diðer tüm mücadeleler ona tabi kýlýnýr. Yýllar boyunca, kitleleri burjuva egemenliðini yýkmak için eðitmiþ, harekete geçirmiþ olan devrimci bir parti, ancak böyle bir parti devrim hedefini gerçeklik haline getirebilir. Ýþçi sýnýfý, sermaye egemenliðini devirmeyi hedeflemiyor, bu yönde eðitilmiyor ve harekete geçmiyorsa, burjuvazi tarafýndan kullanýlacak bir duruma düþer. Bunun kanýtý, sendikalarýn durumudur. Burjuva iþçi sendikalarý, hiçbir þekilde sömürücü sýnýfýn iktidarýna karþý çýkmadýlar. Bu yüzden sermayenin, sermaye devletinin ve burjuva partilerin basit birer aleti konumuna düþtüler. Onlar iþçileri kapitalist kölelikten kurtarmayý hedefleyeceðine, kapitalist egemenliðe dokunmadan, bu egemenlik sýnýrlarý içinde hareket etmeyi temel bir çizgi haline getirdiler. Burjuva sendikalarý bu yüzden yýllarca sermaye partilerinin bir eklentisi, destekçisi ve uþaðý olmaktan öteye gidemediler. Sermaye tarafýndan yedeklenen bu kurumlar, devrimci iþçi hareketine karþý ve ezilen halklarýn özgürlük mücadelesine karþý, egemen güçlerin kullandýklarý bir silah haline geldiler. Ýki sýnýfýn, iki dünyanýn birbiriyle savaþa tutuþtuðu bir yerde ya proletaryadan yanasýn, ya burjuvaziden; bunun dýþýnda bir yol yoktur. Sosyal-reformizm ve ona doðru zorunlu olarak evrimlenen oportünizm, emekçi sýnýfý burjuva düzen çerçevesinde tutmak için çaba gösterdiğinden, yaptığı, burjuva egemenliğe hizmet etmektir. Küçük burjuva uzlaþmacý hareketlerin lafta burjuva egemenliðine karþý çýkmalarý tamamen iþçi kitlelerini aldatmaya yöneliktir. Çünkü günlük çalýþmalarý reformlar uðruna mücadele çerçevesini aþmýyor. Devrimci bir görünüme bürünmeleri, onlarýn politik gerçekliðini, sýnýf iþbirlikçiliði politik gerçekliðini deðiþtirmiyor. Ýþçi sýnýfý, sermaye egemenliðini devirmeyi hedeflemediði sürece -ki sermaye egemenliðini devirmek toplumsal bir devrimdir- etkin baðýmsýz bir güç haline gelemez. Ýþçi sýnýfý, emeðin ürünlerini gasp edenlerin egemenliðine
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
Başyazı karþý mücadele vererek devrimci bir güç haline gelebilir. Ve devrimci bir sýnýf olarak amacýna ulaþabilir. Ýþçi sýnýfýnýn sermayeye karþý mücadelede dayanacaðý biricik devrimci güç, kendi sýnýf partisidir. Militan bir partide örgütlenmeden, egemen sömürücü güçler karþýsýnda bir varlýk gösteremezsin. Ýþçi sýnýfýnýn uluslararasý devrimci deneyimleri göstermiþtir ki, emekçi sýnýf kendi tarihsel devrimci görevini devrimci marksist bir parti öncülüðünde yerine getirebilir. Eðer, sermaye partilerinin bir aleti olmak istemiyorsa, kendi devrimci sýnýf partisinde örgütlenmelidir. Baðýmsýz politik bir harekette yer alarak sermaye sýnýfýna karþý devrimci bir sýnýf olarak hareket etmiþ olur. Leninist Parti, devrimci programý, devrimci politikalarý, devrimci pratiðiyle burjuvazinin emekçi kitleleri kendi oyuncaðý haline getirmesini boþa çýkarmak için, küçük burjuva hareketlerin emekçi kitleleri aldatmalarýna ve oyalamalarýna karþý kesintisiz bir mücadele veriyor. Bu çerçevede uzlaþmacý ve dengesiz küçük burjuva hareketleri teþhir etmek, onlara karþý ideolojik mücadele vermek, devrimci marksistlerin vazgeçilmez görevi olmuþtur. Bu hareketlerin kitleler üzerindeki etkisini kýrmak, iþçi sýnýfýnýn tarihi devrimci görevlerini baþarmasýnýn bir parçasýdýr. Ýþçi sýnýfý uzlaþmacý küçük burjuva hareketlerin etkisindeyken, sermaye sýnýfýný yenemez. Emekçi sýnýfýn sermayeyi yenebilmesi için öncelikle oportünizm ve reformizmden kurtulmasý gerekir. Ýþçi sýnýfý için, reformizm ve oportünizmle mücadelenin en iyi yolu, gerçek bir marksist partide örgütlenmek ve onun öncülüðünde devrimci mücadeleyi sürdürmektir. Ýþçi sýnýfý eðer kendi devrimci sýnýf partisi öncülüðünde hareket edip devrimci eylemlere yönelmemiþ olsaydý, burjuvazi ve küçük burjuvazinin etkisinden hiçbir zaman kurtulamazdý. Devrimci iþçi sýnýfý hareketinin küçük burjuva politik harekete karþý tavrý bütünlüklüdür: Bir yandan ideolojik mücadele ile onlarýn uzlaþmacý doðasýný açýða çýkarýrken, diðer yandan devrimci sýnýf mücadelesini sonuna kadar götürmesi gerekiyor. Ýþçilerin birliðinin, emekçi sýnýfýn kurtuluþuna hizmet etmesi ve onun için bir araç olma görevini yerine getirmesi için, bu birliðin sermaye egemenliðine karþý oluþmasý gerekiyor. Ýþçilerin sermaye egemenliðine karþý birliðini bir kenara býrakýp sadece bir “birlik”ten söz edenler, onu boþ bir kuruluþa dönüþtürmüþ olurlar. Burada sorulmasý gereken can alýcý soru þudur: Hangi sýnýf için birlik? Ýþçi sýnýfý için mi, yoksa sermaye sýnýfý için mi? Burjuva sendikalarý da bir “birlik”tir, ama sermaye için bir birlik. Bu birliðin emekçi sýnýfýn gerçek bir birliði olmasý için kesenkes sermayeye karþý olmasý gerekiyor. Proletarya varlýk koþullarý nedeniyle karþýtýný, yani sermayeyi ortadan kaldýrarak, kendini de ortadan kaldýrmýþ olur. C.DAÐLI
3
ÝSTANBUL AMED FAY HATTI HAREKETTE
Yeni Evrede
Çözülme
Mücadele Birliði
Hükümet ve dolayýsýyla tekelci sermaye, politik alanda bütün ipleri elinden kaçýrdý, ne zaman tekrar kazanýr bilinmez. Sermaye egemenliðini bu denli acze düþüren emekçi kitleler Ýstanbul-Amed fay hattýný harekete geçirdiler ve eðer devrimci kadrolar yeterince cesur, özverili, atak olurlarsa, burjuvazinin kaybettiði ipleri ele almak mümkündür. Devrim týpký bir gonca gül gibi, katman katman açýlýyor. Kasým ayýna Ankara, birbiri ardýna yaþanan siyasi depremlerle girmiþti. Kürt halkýnýn Silopi’den Amed’e uzanan eylemi, bu eylemin ortaya çýkardýðý ruh hali, egemenler için zaten yeterince korkutucuydu. Bir önceki yazýmýzda, devrimin bu önemli kitlesel provasýnýn, tekelci egemenlik katlarýnda nasýl bir panik havasý estirdiðini, hatta siyasal dengeleri neredeyse yeni baþtan kurgulayacak noktaya getirdiðini ele almýþtýk. Ve devrim, onu pek az düþünenlere bir mucize gibi görünen bir büyük atak daha yaptý. Bu kez Ýstanbul, dev Alevi mitingiyle, adeta Amed’e ses verdi, eþlik etti. 500 binden fazla insan, bu topraklarýn ezilen, horlanan, yok sayýlan emekçileri, Kadýköy sokaklarýna bir çaðlayan gibi aktýlar. Bir kez daha bu topraklarýn birleþik devrimi, merkezi sinir sistemlerinin yoðunlaþtýðý noktalarda, bir yanda Amed diðer yanda Ýstanbul’da kitlesel gücünü çok deðil iki hafta gibi oldukça kýsa bir aralýk içinde gösteriverdi. Ama bu kadarýna hangi tekelci iktidar ne kadar dayanabilir?!
Hacýyatmaz lar A zapta AKP’nin gücü, emperyalist tam ilhak döneminin hükümeti olabilmesinde yatýyordu. Bu sayede kadrolarý, geleneksel ve kemikleþmiþ Türk egemen politikalarýný, düzenin el verdiði ölçüde esnetme potansiyeline sahipti. Bu ülkede bir baþbakanýn “Dersim’in büyük ve tarihi acýlarýndan” sözedebilmesi, tümüyle bir tam ilhak hükümeti olabilmeleri sayesindedir. Kýsacasý AKP, týpký bir hacýyatmaz gibi, ne yöne doðru itilirse oraya yatan, ama hemen doðrulan bir karaktere sahipti. Bu hacýyatmaz karakteri sayesinde, son elli yýlýn en yüksek oy oranýyla hükümet koltuklarýný dolduran AKP, seçimlerin üzerinden henüz iki yýl geçmiþken, sokaklarýn kontrolünü tümüyle kaybetmiþ olduðunu görmekte. 2007 seçimlerinden hemen sonra, AKP’nin topladýðý %47 oy oraný karþýsýnda þaþkýnlýk ve umutsuzluða kapýlanlara inat, leninistler þu tespiti yapmýþtý: Kitleler, onu tam anlamýyla yere çalabilmek için, AKP’yi zirveye taþýmýþtýr.
4
Öyle de oldu. Tam da toplumun en önemli nefes borularýnýn AKP eliyle tekelci egemenliðin eline geçtiðinin sanýldýðý bir dönemde; tam da hükümetin, ardý ardýna verdiði tavizlerle toplumun büyük bir kesimini hareketsiz býraktýðýnýn düþünüldüðü bir kesitte, ihtiyar köstebek yerin altýndan kafasýný çýkardý ve büyük sürprizini yaptý. Yalnýzca iki hafta içinde milyonlar sokaklarý doldurdu, köstebek, doðrusu iþini çok iyi yapmýþtý. Ýstanbul ve Amed, yüzbinlerle sokaða çýkýyorsa, bu topraklarda tekelci sermaye için alarm seviyesi kýrmýzýya yükselmiþ demektir. Ýstanbul ve Amed’in ortak darbeleri sert, ani ve sersemletici oldu. Tekelci sermaye böylesi bir panik içinde, sadece emekçilerin iplerini deðil, kendi iç iktidar yapýsýna ait ipleri de kaybettiðini gördü. Ýstanbul ve Amed’in birleþik gücü, Ankara’nýn eski taþ yapýlý devlet binalarýnýn içindeki alýþýldýk düzeni, adeta hallaç pamuðuna çevirdi. Hacýyatmaz sallandýkça, içinde debelendiði tasýn dibine birikmiþ bütün tortularý harekete geçirdi, suyu busbulanýk hale getirdi. Hükümete karþý darbe planlarýnýn açýða çýkmasý, iþte bu iklimde mümkün oldu. Ama, bu daha bir þey deðildi. Hemen ertesinde, bu kez hükümetin, devlet bürokrasisinin tüm kademelerini gizlice dinlediði ortalýða saçýlýverdi. Öyle ki, Ergenekon soruþturmasýný yürüten savcýlar bile, Ergenekon þüphesiyle dinlemeye alýnmýþtý. Hükümetin genel kurmay baþkanýný görevden almak için hazýrlýk yaptýðý sözleri, bütün bu olanlarýn üzerine adeta tuz biber ekti. Söylentiler hemen yalanlandý ama, Türkiye gibi askerin iktidar üzeSokaklardan yediði darbelerle rindeki dokunulmaz aðýrlýðý gözönüne serseme dönen ve salt bu yüzden alýnýrsa, böyle þeylerin “þüyu vukunönünün alamadýðý iç kavgalarla iyice dan beterdir” nuç olarak, Kasým ayý baþýnda güçten düþen tekelci sermaye son bir AnkaSo ra’da manzara þöyleydi: Ýþliyor gayretle iþleri düzene sokmaya giriþti. görünen ittifaklar hýzla çözülüyordu, Açýlým için meclis görüþmelerinin 10 herkes herkesin ipini çekmek için son hazýrlýklarýný yapýyordu.
Kasým gibi tartýþmalý bir günde alelacele yapýlmasýnýn tek nedeni vardý. Ankara’nýn Arap saçýna dönen, tozu dumana katan karmaþasýna acil bir düzen vermek. Açýlým tartýþmalarý hýzlanýr ve bu sayede Kürt halkýnda bir beklenti havasý yaratýlabilirse, hükümet þunu ispatlamýþ olacaktý: Bir yandan kendisine yönelen darbe tehlikesini savuþturabildiðini, öbür yandan sokaklarý yeniden kontrol altýna alabileceðini... 152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
Önü A lýnamayan Çözülme Sokaklardan yediði darbelerle serseme dönen ve salt bu yüzden önünün alamadýðý iç kavgalarla iyice güçten düþen tekelci sermaye son bir gayretle iþleri düzene sokmaya giriþti. Açýlým için meclis görüþmelerinin 10 Kasým gibi tartýþmalý bir günde alelacele yapýlmasýnýn tek nedeni vardý. Ankara’nýn arapsaçýna dönen, tozu dumana katan karmaþasýna acil bir düzen vermek. Açýlým tartýþmalarý hýzlanýr ve bu sayede Kürt halkýnda bir beklenti havasý yaratýlabilirse, hükümet þunu ispatlamýþ olacaktý: Bir yandan kendisi-
Yeni Evrede
Bildiri
Mücadele Birliði
ne yönelen darbe tehlikesini savuþturabildiðini, öbür yandan sokaklarý yeniden kontrol altýna alabileceðini... Ama bu amaca ulaþabilmek için vakit çok geçti ve üstelik seçilen aygýt yanlýþtý. Çok geçti, çünkü bir yanda ekonomik buhran ve geniþ yýðýnlarýn köklü ve temel sorunlarýna sokakta çözüm arama eðilimleri, diðer yanda Kürt halkýnýn zafer havasýný soluyarak iyice kabarttýðý özlemleri, tekelci iktidarý öylesine yýpratmýþtý ki, kaçan ipleri yeniden yakalayacak ne gücü vardý ne de yeteneði... Seçilen aygýt yanlýþtý, çünkü tekelci iktidar yapýlarýnda meclis, kapýnýn mandalý bile sayýlamazdý. Evet genel kurmay karargahý felçti, adliye aygýtý cephelere bölünmüþtü, hükümet kimseye sözünü geçiremiyordu ama tüm bu aygýtlarý yeniden düzenleyip kontrol altýna alacak en son ve en umutsuz araçtý meclis. Belki bir ümit diye alelacele yapýlan 10-12 Kasým meclis görüþmeleri, Ankara’daki toz duman manzaraya tüy dikti. CHP ve MHP, hükümetin içinde bulunduðu aczin kokusunu kilometrelerce öteden alabiliyorlardý, bu yüzden bastýrdýkça bastýrdýlar. Ve bu komedinin zirve sahnesi, bu esnada yaþandý. Baþbakan’ýn meclis kürsüsünde konuþma yaptýðý sýrada, nasýl bir tesadüfse, hükümete karþý darbe planý yapan albayýn serbest kaldýðý CHP sýralarýna ulaþtý. Ve baþbakanýn bir sözünü bahane edip, apar topar meclisi terkettiler. Çünkü bu haber, tekelci sermayenin AKP eliyle resmi politika haline getirmeye çalýþtýðý tavizler politikasýna karþý, devlet aygýtlarý içindeki güçlü direniþin devam ettiðinin en açýk iþaretiydi. Böyle bir haberden sonra hiçbir güç CHP’yi mecliste tutamazdý. Tek bir mahkeme baþkanýnýn verdiði karar, meclisin havalarda uçuþan yüzlerce önergesinden daha güçlüydü halen... Böylece AKP’nin son bir gayretle, meclis eliyle iktidarýn elden kaçan iplerini yeniden ele geçirme rüyasý, bir balon gibi küçük bir fiskeyle patlayýverdi. Bundan böyle Ankara’da açýlýmdan çok, erken seçimin konuþulacaðýný tahmin edebiliriz. AKP artýk ne sokaklarý, ne devlet bürokrasini ve de meclisi yönetebiliyor. Ortalýk böylesine toz dumanken AKP hükümeti bazý üst düzey askerlerin istifasýný saðlayarak en azýndan bürokrasi bazýnda ipleri yeniden ele alabilir; ya da devrimin darbeleri karþýsýnda kar topu gibi eriyen politik iktidarý bir baþkasýna devretmek için erken seçim düðmesine basabilir. Elbette üçüncü bir seçenek de var: Hiçbir þey yapmamak, olaylarý kendi seyrine býrakmak. Ama bu üçüncüsü, Ýstanbul-Amed sokaklarýnýn kahredici darbelerine, Ankara’nýn bütün kapýlarýný açmak, savunmasýz býrakmak anlamýna gelir. Hükümetin ilk seçeneði zorlayacak ne cesareti ne de gücü var. Üçüncü seçenek olarak hiçbir þey yapmamak, tekelci sermaye için en kötüsü çünkü devlet aygýtlarý önü alýnmaz bir çözülmeye terkedilmiþ olur. Bu nedenle tekelci sermaye, eðer sokaklarýn vurduðu darbeyle henüz tüm akýl saðlýðýný yitirmemiþse, ikinci seçeneðe meyledeceðini, erken seçimi gündeme alacaðýný düþünmek yerinde olacaktýr. Ýstanbul-Amed fay hattýnýn tam ortasýndaki Ankara, her küçük-büyük sarsýntýda bataklýða biraz daha gömülüyor ve kendini kurtarmak isteyenler, çevredeki yeþil aðaçlarýn köklerine asýlýyorlar. Yoksa hiçbir güç, bir TC baþbakanýna “Dersim’in acýlarýndan” sözettiremezdi. Daha neler göreceðiz, duyacaðýz, þaþýrmayalým.
KESK’İN GÜCÜ KİTLESİNİN KARARLILIĞINDADIR
Eðitim emekçileri, Kapitalizm koþullarýnda yoðun bir þekilde sömürülmemiz kaçýnýlmaz. Çünkü kapitalist sistemde iktidar, sermaye sahiplerinin lehindeki politikalarý, eðitim alanýnda da uygular. Çünkü her ne kadar eðitimin ekonomik sistemden baðýmsýz olduðu birileri tarafýndan iddia edilse de, bunun böyle olmadýðý, bilakis, eðitimin mevcut sistemin iþleyiþinde etkili olduðu bir gerçekliktir. Eðitim, önceleri genel olarak devletin sorumluluðunda bir “sosyal hizmet” iken artýk çoðunlukla özelleþtirilerek sermayeleþtirilmiþtir. Devlet, bu özelleþtirme iþlemiyle hem eðitime ödenek ayýrma sorumluluðunu üzerinden atarak kendisini ve sermayesini korumak adýna orduya ve polise daha fazla ödenek ayýrmayý, hem de sermaye sahibine bir kar kapýsý açmayý amaçlamýþtýr. Böylelikle eðitim hizmetini yerine getirecek öðretmenlerin devlet kademelerinde bu hizmeti yerine getirebilmeleri sýnýrlandýrýlmýþtýr. O yüzden eðitim emekçileri iþsiz býrakýlmýþtýr. Ücretli, sözleþmeli statülerinde çalýþmaya mecbur edilmiþtir. Dershanelerde çok düþük ücretlerde ve dinlenmeye zaman býrakýlmaksýzýn çalýþmaya mahkum edilmiþtir. Kadrolu statüsündekiler de haklarý her gün biraz daha kýrpýlarak sömürülmüþtür. Çok doðaldýr ki bu sömürüye ve dolayýsýyla her gün maruz kalýnan bu uygulamalara karþý bir tepki oluþacaktýr. Yalnýz, sömürüyü azaltmak bir yana onun artan þekilde devam etmesini engellemek için bile tepkinin niteliðinin çok büyük önemi vardýr. Aksi takdirde bu tepkide ne kadar kitlesel olunursa olunsun ve tepki ne kadar zaman boyunca devam ederse etsin bir sonuç almak mümkün olmaz. Sömürü düzeyini ve hayatýmýza yansýmasýný bizi sömürenlere teþhir etmekten öteye gitmeyen, yani suya sabuna dokunmayan bir tepki anlayýþýyla hareket etmek bizi hiçbir yere götürmeyecektir. “Hak verilmez, alýnýr”, diyorsak, muhatap alacaðýmýz sermaye sýnýfý veya sermaye sýnýfýnýn lehine olan yasalarý dayatan hükümet deðildir. Muhatabýmýz bizim gibi ezilen, sömürülen emekçiler olmalýdýr. Emekçilerle muhataplýðýmýz örgütlenmek, birlikte hareket etmek yönünden önemlidir. Diðer bütün emekçiler gibi öðretmenler de yaþam düzeyi aynýlaþan sýnýfýn farkýnda olarak, emeðin kurtuluþu için, iþçi sýnýfýnýn iktidarý almasý yönünde sýnýf mücadelelerini vermek zorundadýrlar. Bilmelidirler ki emeðin kurtuluþu baþka türlü mümkün deðildir. BÜTÜN ÝK TÝDAR EMEÐÝN OLA CAK! ÝK TÝDAR DIÞINDA HERÞEY HÝÇBÝR ÞEY DÝR!
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
Dev rimci Emekçi Komiteleri (DEK)
5
KÜRT HALKI KENDÝNÝ HER YERDE SAVUNACAK
Yeni Evrede
Linç Politikası
Mücadele Birliði
Yine bir kýþkýrtma, yine bir provokasyon ve Kürt halkýna karþý bir linç giriþimi. Bu sefer, linç giriþiminin adresi Çanakkale’nin Bayramiç ilçesi oldu. Linç giriþiminin nedeni üzerinde duracak deðiliz; bunun bir önemi yok. Önce þunun altýný çizmek gerekir: Bu kaçýncý linç giriþimi oldu, sayýsýný unuttuk. Ama þu gerçek bütün yalýnlýðý ile ortaya çýkmýþ oldu: Linç, devletin bir politikasýdýr. Devlet, ihtiyaç duyduðu yer ve zamanda emniyet müdürleri, valiler, kaymakamlar aracýlýðýyla önce sivil faþistleri harekete geçiriyor, sonra da bir avuç faþistin kýþkýrtmasýna kapýlan toplumun en geri kesimlerini Kürt halkýnýn ya da devrimcilerin üzerine yürütüyor. Son dokuz yýl, devletin bu politikasýnýn sayýsýz örnekleriyle dolu. Bu saydýðýmýz mülki ve emniyet amirlerinin öncelikli görevi budur. MHP’li faþistler olsun, dinci faþistler olsun, bunlarýn kýþkýrtmasýna kapýlan toplumun en geri, en sefil unsurlarý olsun, devrimcilere, Kürt halkýna karþý bir linç giriþiminde bulunduklarýnda devletin kendilerini koruyacaðýndan emin þekilde hareket ediyorlar. Zaten bunda yanýlmadýklarýný, dahasý karakolda ya da baþka yerde sýrtlarýnýn sývazlandýðýný tecrübeleriyle öðrenmiþ bulunuyorlar. Sakarya’da, Bozüyük’te Karadeniz’de ya da baþka bir yerde karþýmýza çýkan linç giriþimlerinin tümü izah ettiðimiz þekilde geliþmiþ ve sonuçlanmýþtýr. Ta ki, Bayramiç’teki linç giriþimine gelene deðin. Burada faþist güruh ve onun peþine takýlan lümpen sürü ilk kez Kürt halkýnýn silahlý direniþiyle karþýlaþabileceðini gördü. Bayramiç’in Kürt halký, faþist linç giriþimi karþýsýnda kurbanlýk koyun gibi durmayacaðýný, kendini silahla savunacaðýný evlerden açýlan ateþlerle gösterdi. Faþistler ve peþindeki sürü bu sefer pabucun pahalý olduðunu görünce bir adým daha ileri gidemedi. Bayramiç’teki Kürt halký ise, Maraþ katliamýndan beri yapýlmasý gerekip de bir türlü yapýlmayanýn ne olduðunu devletin, faþistlerin, dinci faþistlerin linç ve katliam tehdidiyle karþý karþýya bulunan bütün kesimlere göstermiþtir. Evet, yapýlmasý gereken sivil faþist tosuncuklara ve yaðmacý lümpen sürüsüne silahla karþý koymaktýr. Maraþ halký bunu yapmadýðý, yapamadýðý için, kadýn erkek, genç yaþlý, çocuk, hamile kadýn demeden yüzlerce evladýnýn katledilmesini seyretmek zorunda kalmýþtýr. Bilinen bir olguyu tekrarlamakta yarar var: Maraþ halký olsun, Çorum halký olsun ya da Sivas’ta yakýlan insanlarýmýz olsun, bunlar kendilerini katletmeye gelen faþist sürüsüne silahla karþý koysalardý olaylar bambaþka bir mecraya akardý. 70’li yýllarýn sonlarýnda Hatay/Antakya’da Alevi halkýn bir katliamdan geçirilmesi planlarý bu þekilde bozguna uðratýldý. Bayramiç olaylarý bu düþüncemizin son somut ve çürütülemez kanýtý oldu. Kuzu postuna bürünmek, faþist çakal sürüsünü durdurmaz ama sadece iþtahýný kabartýr. Buna karþýlýk, postun pek de ucuz olmadýðýný göstermek bu sürüyü etkisizleþtirmenin tek yoludur. Çünkü onlar sadece þiddetin dilinden anlarlar. Öyleyse, bir kez daha yüksek sesle haykýrmak gerekiyor: Faþizme Karþý Silah Baþýna! Devletin ve faþist sürünün katliam ya da linç tehdidiyle karþý karþýya gelecek herkesin aklýna gelmesi gereken ilk þiar budur.
Kim Korkar Ýç Savaþtan! Son zamanlarda burjuva yazar-çizer takýmý arasýnda bir “iç savaþ” muhabbeti almýþ baþýný gidiyor. Amaç öncelikle UKH ve Kürt halkýný; bununla birlikte toplumun emekçi sýnýflarýný “iç savaþ” öcüsüyle korkutmak, böylece UKH ve Kürt halkýný mümkün olduðunca geri noktalarda bir uzlaþma çizgisine çekmek. Bu “muhabbet” Ýzmir’de bir avuç faþistin ve onlara takýlan serserinin –kelimenin gerçek anlamýnda bir avuçtular, kimse burjuva basýnýn bilinçli abartmasýna, onlarý Ýzmir’i temsil edecek kadar çok sayýda göstermeye çalýþmasýna aldanmasýn- DTP konvoyuna saldýrmasýyla baþladý, Bayramiç’le devam etti.
6
Þimdi, Kürt halkýný, UKH’ni, devrim güçlerini kanlý bir iç savaþý baþlatmakla korkutmaya ve sindirmeye çalýþýyorlar. Ýþte bakýn diyorlar, halk galeyana geliyor. Ýzmir Türkiye’nin aynasýdýr, orada olanlar Türkiye’de olacaklarýn habercisidir. Sonra biz de halký tutamayýz, yazýk olur hepinize. Akýllý olun, saðduyulu olun, size verileceklere razý olun ve þükredin. Bir daha da ayrý bir ulus havasý yaratan o Habur gösterilerini sakýn ola ki tekrarlamayýn. Dediklerinin ve demeye getirdiklerinin özü-özeti bu. Ýyi de diyoruz, Ýzmir’de ne oldu? DTP konvoyuna saldýran üç-beþ faþisti ve sefil ruhlu serseriyi bize “Ýzmir halký” diye yutturmaya çalýþacaksýnýz ve biz de yutacaðýz öyle mi? Burjuvazinin çanak yalayýcýsý baylar, efendilerinizin size tahsis etmiþ olduklarý o izbe köþelerden istediðiniz kadar uluyun, devrimin þehri Ýzmir’i üç-beþ faþistin temsil ettiðini kimseye yutturamazsýnýz. Çocuklara bile. Bu birincisi. Ýkincisi, bizi, çýkarmakla tehdit ettiðiniz o iç savaþtan asýl korkmasý gerekenin düzen sahipleri ve tabii ki onlarýn artýklarýyla geçinen sizler olduðunuzu herkes biliyor. Dolayýsýyla böyle bir korku sopasý sallamakla sadece ahmak olduðunuzu kanýtlamýþ oluyorsunuz o kadar. Buyurun faþist tosuncuklarýnýzý ve lümpen sürünüzü Kürt halkýnýn, devrim güçlerinin üstüne salýnýz, sonra bakýn bakalým düzen adýna elinizde ne kalacak! Bayramiç’in Kürt halký faþist tosuncuklarýnýzýn ve serseri sürünüzün bundan böyle nasýl karþýlanacaðýný size göstermiþ olmalý. Üçüncüsü, Türkiye’de yaþayan Kürt halkýna “rehine” muamelesi yapacaðýnýzý, Kürdistan’daki Kürt halkýnýn kendi kaderini tayin hakkýný eline almaya kalkýþmasý durumunda bunun hýncýný, Türkiye’de, Ege, Akdeniz kýyýlarýnda yaþayan Kürtlerden çýkaracaðýnýzý ima ediyorsunuz. Doðrusu, ulusal topluluk halklarýna rehine muamelesi yapmakta usta olduðunuzu kabul etmek gerek. Rum halkýna, Ermeni halkýna, Alevilere nasýl yaklaþtýðýnýzý bilmiyor olur muyuz? Ama dedik ya ahmaksýnýz! Ve her ahmak insanýn yakasýna yapýþan dar görüþlülük sizin paçalarýnýzdan akýyor. Ne aradaki farký ne de deðiþimi görüyorsunuz; bu yüzden Kürt halkýyla diðer ulusal topluluk halklarýný karýþtýrýyorsunuz. Öyleyse bizden söylemesi; Bayramiç dersini tekrar çalýþýn! Þüpheniz olmasýn, bütün linç giriþimlerinizden Kürt halký ve diðer ulusal topluluk halklarý gereken dersi devrimci sezgileriyle çýkarmýþ bulunuyorlar ve bunun sonucu olarak þimdi, örneðin, her Kürt ailesinin evinde kendini savunacak bir silah vardýr. Maraþ ya da Sivas’ta olduðu gibi insanlarýn kurbanlýk koyun gibi kafalarýný býçaðýn altýna uzattýklarý o günler tarihte kaldý; bir daha geri gelmemek üzere. Dördüncüsü, çýkarmakla tehdit ettiðiniz o iç savaþ zaten yýllardýr bu topraklarda sürüyor ve bu gerçeði sadece biz deðil MÝT eski Müsteþar Yardýmcýnýz da söylüyor. Devletinizi, ordunuzu, emniyet teþkilatýnýzý, bürokrasinizi, siyasi partilerinizi çürüten bizzat bu iç savaþýn kendisi deðil mi! Yani dememiz o ki, tehdidiniz çok komik. Ordunuz, polisiniz, özel katliam birliklerinizle Kürt halkýna ve emekçi sýnýflara karþý, devrimci güçlere karþý yýllardýr süren bir iç savaþý yürütmüyor musunuz? Daha ne olsun! Ve en önemli noktaya gelelim. Þu: ne Kürt halký, ne diðer ulusal topluluk halklarý ne de devrimci güçler 60’lý, 70’li yýllarýn halklarý ve güçleridir. Köprünün altýndan çok sular aktý. Bu halklarýn ve güçlerin arkasýnda on yýllarýn mücadele birikimi, katliamlardan çýkarýlmýþ altýn deðerinde dersler var. Devrim güçlerinde Kürt halkýný olsun, faþist katliam tehdidiyle karþýlaþacak diðer halklarý olsun asla yalnýz býrakmayacak devrimci enternasyonalist damar var. 90’lý yýllarda ilk defa “KÜRT HALKI YALNIZ DEÐÝLDÝR” þiarýný yükselten Leninistler bu sözlerimizin somut kanýtýdýr. Leninistler bundan böyle de bu þiara uygun davranacaklar. Kürt halký kendini savunurken yanýnda her zaman Leninistleri bulacaktýr!
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
UYARI GREVÝ YAÞAMI DURDURMAYA YETTÝ Grevin en geniþ katýlýmlý, coþkulu ve etkili geçtiði illerden biri de Ýstanbul’du. Onca dayatma ve tehditin iþe yaramadýðý, iktidarýn sözlü saldýrýlar ve soruþturma açma tehdidi, sermayenin iktidarýný sarsmaya yetti; sermaye sahiplerine tokat alanlardan geldi. Valilikler ve Milli Eðitim Müdürlüklerinin üzerinden gerçekleþtirilen baský ve tehditlere raðmen, yüzbinlerce eðitim ve bilim emekçisi, 25 Kasým günü onca tehdit ve baskýya karþý tercihini sokaklardan yana kullandý. Artýk hiç bir tehdit ve dayatma, emekçileri sokaklardan koparamayacak. Yer yer yaþanan gözaltý ve tehdit iþe yaramadý, yüzbinler uyarý grevi ile hayatý durdurdu. “Üreten Biziz Yöneten de Biz Olacaðýz”, “Toplu Sözleþme Hakkýmýz, Grev Silahýmýz”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarýný haykýrdý yüzbinler. Günün ilk saatlerinde taþýmacýlýk sektöründen emekçilerin iþ býrakmasýyla baþlayan grev, sabahýn erken saatlerinde tüm iþ kollarýndan onbinlerce emekçinin toplanmasýyla baþladý. Greve katýlanlarýn eylemi, %90’lara varan katýlýmla coþkulu bir þekilde baþladý. Eylem alanýna giden güzergah boyunca marþlar ve sloganlar hiç kesilmedi. Mücadele Birliði Platformu’nun “Emekçiler Saldýrýlara Karþý Ýktidar Ýçin Savaþalým” ve Devrimci Emekçi Komiteleri’nin “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” yazýlý pankartýyla destek verdiði eylemde sýk sýk “Dünya Emeðin Olacak”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Devrimci Emekçi Komiteleri”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara” sloganlarý duyuldu. Öðrenciler Boy kotta Öðretmenler Grev de Emekçi memurlarýn grevine üniversite öðrencileri boykot ile yanýt verdi. Devrimci Öðrenci Birliði üyelerinin okulu boykot etmesi, kendi geleceklerini iþçilerin ve emekçilerin yanýnda olmakta gördüklerini gösteriyordu. DÖB’lüler alanda yerlerini aldýlar. Diðer yandan Ýstanbul Üniversitesi’nde Genç-Sen ve Öðrenci Kolektifleri, Dev-lis, Ekim Gençliði de alanda yerlerini aldý, Boðaziçi Üniversitesi’nde ise greve çýkan öðretim görevlilerine, öðrenciler de destek verdi. Kampüs giriþine “Bu Ýþyerinde Grev Var” pankartý asýldý. Sabah saatlerinde Güney Kampüsü meydanýnda toplanan emekçiler ve öðrenciler, halaylarla grevi kutladý. Sýk sýk “Grev Grev Grev”, “Direne Direne Kazanacaðýz” sloganlarý atýldý. Öðrenciler “Derse Deðil, Greve Gidiyoruz” pankartý açtý. Yürüyüþ boyunca çeþitli devrimci yapýlarýn da destek verdiði eylemde, Beyazýt Meydaný’ndan içeri girdiðimizde onbinlerce emekçi, alana gelen coþkulu kortejleri karþýlýyordu. Katýlanlar arasýnda okulu boykot eden yüzlerce lise ve üniversite öðrencisi vardý. Bilim emekçileri ve öðrencilerin “Bu Ýþyerinde Grev Var, KESK” pankartý asmalarý üzerine polisler pankartý indirmek isteyince bu durum emekçiler ve öðrenciler tarafýndan engellendi ve pankart indirilmedi. Daha sonra öðrencilerin “Bu Üniversitede Boykot Var” pankartý asýldý. Alanda konuþma yapan çeþitli kitle örgütlerinin konuþmalarýndan sonra, Grup Yorum’un kýsa bir dinletisiyle alana gelen onbinler, eylemi halaylarla sonlandýrdý.
GURURLA YÜRÜDÜK
Kamu Emekçileri
Bugün herkesin yüzü gülüyordu. Onca tehdide onca gözdaðýna karþý emekçiler cephesinden her þey karara baðlanmýþtý. Devlet artýk sözü geçmez, kimsenin ciddiye almadýðý bir kurum haline geldi. Dün tehdit kaðýtlarýnýn yýrtýlmasý, emekçilerin artýk 1 Mayýs’tan ve diðer grevlerden alýþkýn olduðu “yaparsanýz þöyle olur, katýlanlar yasadýþý bir iþ yapmýþ olur, haklarýnda iþlem yapýlacaktýr da...” sözleri fayda etmedi. Emekçiler adeta gülüp geçti. Zaten þu anda devlet açýsýndan yasal þeyler yapan ne kadar insan var ki!.. Sabahýn erken saatlerinde okullarýndan, hastanelerinden, bürolarýndan çýkan emekçiler gerçekten de coþkulu görünüyorlardý. Biz alana zabýtalarla ayný anda girdik. Çevik kuvvet polislerinin zabýtalara bir bakýþý vardý þaþkýn þaþkýn, görülmeye deðerdi. Sanki kafalarýndaki bazý imajlarda sarsýlmalar olmuþ gibiydi. Bizler Mücadele Birliði pankartýný açýp yürüyüþe geçtik. Trafik tek kelimeyle felç durumdaydý. Hiçbir þey hareket edemiyordu. Öfkeli arabalar da vardý, sürekli kornaya basan. Bazýlarýysa eylemcilerin gazabýndan korktuklarýndan hastam var gibi yalanlarla geçmeye çalýþýyorlardý. Ancak izin verilmiyordu. Eylem giderek kalabalýklaþmaya baþladý. Ve gördük ki dershanelerden, duran trafik sýrasýnda tramvaydan inenler, otobüslerden inenler eyleme katýlmaya baþladý. Binlerce emekçi, desteðe gelen iþçiler, grevdeki iþçiler, okullarýný boykot eden öðrenciler... muhteþem bir görüntüydü. Yürüyüþün bir kolu Laleli’den yukarý çýkarken bizim pankart Yusuf Paþa’daydý hala. Ve bir o kadar da arkamýzda uzayýp gidiyordu kortej. Laleli kýsmý ise bizim görebildiðimiz idi. Yüksek ihtimal o sýra yürüyüþün baþý varmýþtýr Beyazýt Meydaný’na. Ayrýca bir bu kadar da Sirkeci’den, Gülhane’den yürüyerek Beyazýt Meydaný’na geldi. Alan týklým týklým doluydu. Saðdan soldan turistler çok ilgili ve her birinde bir makine bol bol fotoðraf çekiyorlardý. Alanda coþkulu konuþmalar yapıldı, ardýndan marþlar söylendi, sonra davul zurna eþliðinde halaylar çekildi. Ayrýca Beyazýt-Laleli çevresindeki faþist tipli kiþiler yanýmýza yaklaþmaya, hatta göz ucuyla bizlere bakmaya dahi cesaret edemiyorlardý. Göðsümüz kabara kabara yürüdük. Sonuç olarak moral motivasyonu yüksek, gerçekten etkili olan bir grevdi. Söylendiðine göre 40 yýldýr yapýlan en büyük grevmiþ. Süreç öyle gösteriyor ki çok daha büyükleri yaþanacak, çünkü emekçiler sonuç alamazlarsa 3 günlük bir grev düþündüklerini söylüyorlardý. Bir Mücadele Birliği Okuru
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
7
GREV MANZARALARI
Kamu Emekçileri
ANKARA’DA GREV
25 Kasým’da emekçiler ülke çapýnda grevdeydi. Ankara’da da grevdeki emekçiler, saat 10:30’da Ziya Gökalp Caddesi’nde toplanmaya baþladýlar. 1969’dan beri ilk defa genel greve giden emekçilerin coþkusu görülmeye deðerdi. KESK, Türk-Ýþ, TMMOB, TTB, Eðitim-Sen ve birçok sendika eylemdeydi. Demokratik kitle örgütlerinin ve partilerin desteklediði eylemde platformdan katýlan ve destek veren tüm yapýlarýn adý okundu ve teþekkür edildi. CHP temsilcisinin ismi okuduðunda kitle yuhalamaya baþladý. Bu sýrada SSK Ýþ Haný’nýn yüksek bir balkonuna “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak-Mücadele Birliði Plt” ve “Ýktidar Dýþýnda Her Þey Hiçbir Þeydir-DÖB” yazýlý pankartlar asýldý. DÖB’lü öðrenciler eylem esnasýnda kuþlama, bildiri daðýtýmý ve dergi satýþý yaptý. Otobüs duraklarýna “Yaþasýn Emekçilerin Mücadele Birliði” ve “Dünya Emeðin Olacak-DÖB” yazýlamalarý yapýldý. Platformdan Ankara’nýn dört bir yanýnda süren grev ve eylem haberleri duyuruluyordu. ODTÜ’lü öðrencilerin yolu kapatarak eylem alanýna doðru yürümekte olduklarý, tren garýnda süren grevde emekçilere polisin saldýrdýðý ve emekçilerin direnmekte olduklarý söylendi. Platformun üstündeki köprüye pankart asan ve bayrak açanlar polis tarafýndan uyarýldý, aþaðý inmeleri söylendi. Uyarýlardan sonra aþaðý indirilenler tekrar köprüye çýkmak için merdivenlerde toplanmaya baþladýlar. Merdivenlerin üstüne barikat kuran polis aralarýnda DÖB’lü öðrencilerin de bulunduðu kitleye biber gazýyla müdahale etti. Giderek kalabalýklaþan kitle öfkeyle polisin üzerine taþ ve sopalarla saldýrdý, barikata yüklendi. Zor durumda kalan polisler kendilerini korumak için barikatýn arkasýna sindiler. Olaylar sýrasýnda gruplar þu sloganlarý attýlar: “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”. Bunun dýþýnda þu sloganlar da duyuldu: “Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Denizlerin Yolunda Leninist Saflara”, “Faþizme Karþý Devrimci Þiddet”. Bu esnada sendika görevlileri ve bazý reformist çevreler polisle eylemcilerin arasýna girdi, kitleyi durdurmaya çalýþtý. Polise karþýlýk verenlerle, onlarý durdurmaya çalýþanlar arasýnda ufak çaplý bir arbede yaþandý. Sendika görevlileri platformdan polisin provokasyonunu teþhir etti ve saldýrýyý kýnadý. Bunun sonrasýnda emek ve demokrasi adýna ölümsüzleþenler için saygý duruþu yapýldý. Bu esnada DÖB’lü öðrenciler þiir okudular. Saygý duruþunun ardýndan yapýlan basýn açýklamalarýnda þu noktalara deðinildi: “...Bugün Türkiye’nin her yerinde hizmet üretiminden gelen gücümüzü kullanýyoruz. Bugün Türkiye’de eðitim verilmiyor, temel ulaþým hizmetleri verilmiyor, acil durumlar dýþýnda saðlýk hizmeti verilmiyor. Vergi toplanmýyor, iþlem yapýlmýyor. Bugün kamu emekçi-
8
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
leri yýllardýr birikmiþ sorunlarý karþýsýnda hala emekçileri görmeyen, onlarý sefalete iten, ülkeyi krizden krize sürükleyen neoliberal politikalara karþý seslerini bir kez daha yükseltiyor ...Yükselen demokrasi talepleri karþýsýnda, kitle gösterilerinde polis gücünü acýmasýzca kullandýnýz. 1 Mayýs’ta, IMF gösterilerinde Ýstanbul’u savaþ alanýna çevirdiniz. Gösterilere katýldýklarý için yaþlarýndan fazla ceza istemiyle yargýlanan çocuklarý cezaevlerine doldurdunuz. Cezaevi koþullarýnda ölümcül hastalýklarýn pençesinde kývranan insanlarýmýza duyarsýz kaldýnýz. Demokratik açýlým projesini ortaya attýnýz, bunun gereði olarak somut tek bir adým atmadýnýz. Ne Kürt Sorunun eþitlikçi bir temelde çözümü konusunda ne de Alevilerin, azýnlýklarýn, ayrýmcýlýða uðrayan toplumsal kesimlerin sorunlarýnýn çözümü konusunda net bir tutum almadýnýz... ...Daha dün Ýzmir’de mitinge giden konvoya yönelik saldýrý konusunda idari olarak üzerinize düþeni yapmadýnýz. Vatandaþlarý dakikalarca linççilerin, çapulcularýn insafýna býraktýnýz. Herkesten onca görüþ topladýnýz, somut öneriler topladýnýz; yine bildiðinizi okudunuz... ...Sayýn Baþbakan, sermaye yanlýsý politikalarýnýzla ülkeyi krize soktunuz. Sizin þaibeli rakamlarýnýzla %15, gerçekte %25 iþsizliðe siz yol açtýnýz. Krizin etkisiyle 1 milyon 300 bin emekçi iþini kaybetti. Her ay 150 bin emekçi iþini kaybediyor. Zaten istihdamdan dýþlanan kadýnlarý iþsizlikle bir kez daha vurdunuz. Ýþsizlik artýþýný kriz karþýsýnda kadýnlarýn iþ aramaya baþlamasýyla açýklamaya kalkýþtýnýz. Kriz karþýsýnda bir sürü önlem paketi hazýrladýnýz. Bunlarýn bir tanesinde bile emekçileri koruyan, iþsizleri koruyan, yoksullarý koruyan bir þey yapmadýnýz. Bu paketlerde bizzat krize yol açanlara teþvik üzerine teþvik yaðdýrdýnýz. Dolaylý vergileri arttýrarak, maaþlardan keserek sanki almýyormuþ gibi yaptýðýnýz katký paylarýyla enerji ve ulaþým zamlarýyla krizin bedelini emekçilere ödettirmeye çalýþtýnýz... ...Siz bu grevi hakettiniz! Buradan siyasi iktidara bir kez daha sesleniyoruz. 25 Kasým Grevi emekçilerin sizlere yönelik uyarýsýdýr. Yanlýþlýðý defalarca kanýtlanmýþ politikalarýnýzý terketmeniz için yapýlan bir uyarýdýr... ...Ýktidar kamu emekçilerinin bu uyarýsýný da dikkate almaz, hak gasplarýna devam eder, sermaye yanlýsý politikalarýnda inat edecek olurlarsa bilmelidir ki emekçiler için daha geniþ ve kapsamlý bir mücadele dönemi baþlayacaktýr. Mücadele edenler her zaman kazanamayabilir, ancak kazananlar daima mücadele edenler olmuþtur. Yaþasýn emek, barýþ ve demokrasi mücadelesi! Yaþasýn KESK!”
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
Yeni Evrede
Kamu Emekçileri
Mücadele Birliði Eylem þarkýlarla, marþlarla son buldu. Ankara’dan DÖB’lü Öðrenciler
KADINLAR ÞÝDDETE KARÞI EYLEMDEYDÝ
25 Kasým’da Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Uluslararasý Mücadele Günü olmasý sebebiyle KESK’li kadýnlar ve çeþitli siyasetlerin kadýn kollarý üyeleri YKM’nin önünde toplandýlar. Yüksel Caddesi’ne yürümek ve burada bir basýn açýklamasý gerçekleþtirmek istediler. Polisin burada kuþatmaya aldýðý kadýnlar Yüksel Caddesi’ne yürümek için polis barikatýný zorladýlar. Polis gruba biber gazýyla müdahale etti. Arbede esnasýnda bazý “sosyalist” feminist kadýnlar onlara destek olmak için orada bulunan erkekleri alanda istemediklerini ve onlara alaný boþaltmalarýný söylediler. DÖB’lü öðrenciler buna tepki gösterdiler. Bir burjuva ideolojisi olan feminizmin, emekçileri nasýl birbirinden ayýrdýðý ve emekçilerin mücadelesini baltaladýðý bir kez daha ortaya çýktý. “Sosyalist” feminist kadýnlarýn bu tavrý üzerine bir de garda direnen BTS’ye baðlý emekçilerin destek çaðrýsý gelince DÖB’lü öðrenciler vakit kaybetmeden gara doðru harekete geçtiler.
ANKARA GARINDA EMEKÇÝLER DÝRENÝÞTEYDÝ
Garýn önünde 7 büyük polis otobüsünün oluþu içerideki direniþin kararlýlýðýnýn belirtisiydi. DÖB’lü öðrenciler gara girdiðinde, grev nedeniyle 5 saattir harekete geçemeyen trenin etrafýnda yüzlerce polis, barikat oluþturmuþtu. Polisler raylara yaklaþan emekçileri gözaltýna almakla tehdit ediyordu. Sendika kendi insiyatifiyle, yolcularý daha fazla maðdur etmemek için, trenin hareket etmesine izin verdiðini açýkladý. Trenin geç hareket etmesi yüzünden birkaç yolcunun çirkin tepki göstermesine iþçiler sloganlarla karþýlýk verdi. Trenin hareket etmesinden sonra daðýlmak için çýkýþ kapýlarýna yönelen emekçiler, polis tarafýndan ablukaya alýndý. Emekçilerin burada gösterdiði kararlý tavýr sonucu, polis emekçilerin önünden çekilmek zorunda kaldý. Barikatýn kaldýrýlmasýyla beraber çýkýþlara yönelen emekçiler coþkuyla þu sloganlarý attý: “Hak Verilmez Alýnýr, Zafer Sokakta Kazanýlýr”, “Birleþe Birleþe Kazanacaðýz”, “Biz Çocuklarýmýza Onurlu Bir Gelecek Býrakacaðýz, Ya Siz?”. Kitlenin daðýlmasýyla beraber, garda yaþananlarla ilgili bir emekçiyle röportaj yaptýk, þunlarý söyledi: “Dün gece yarýsýndan beri Türkiye çapýnda tüm banliyo trenleri hareket etmedi. Merkezi tren istasyonlarýnda trenler çalýþtýrýlmadý. Bugün grev olduðunu bile bile sefer konulmasý yolcularýn maðdur olmasýna neden oldu. Sabah 10:00’da kalkmasý gereken tren, makinistlerin grevde olmasý nedeniyle hareket edemedi. Biz de sendikalý emekçiler olarak bugün çalýþmadýðýmýzý, dýþarýdan makinist getirerek treni hareket ettirebileceklerini söyledik. Bunun üzerine bir depo þefini makinist olarak getiren polisler treni hareket ettirmeye çalýþtýlar. Bizler de yolcularýn can güvenliðini tehlikeye atmalarýna izin vermedik, 15-20 metre ilerleyen tren raylarý kapattýðýmýz için durmak zorunda kaldý. Bu esnada polisle de arbede yaþadýk. Bunun üzerine polis, kim olduðu bilinmeyen birisinin kontrolünde treni hareket ettirdi. Aslýnda iki makinistin olmasý gereken lokomotifin tek kiþiyle yola çýkmasý yolcularýn can güvenliðini hiçe saymaktýr.”
Emekçiler bugün yaptýklarý eylemlerle, kararlýlýklarýyla devrimci durumun olmadýðýný söyleyenlere gerekli mesajý sokakta verdi. “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak-Mücadele Birliði Platformu” yazýlý pankart eylemden saatler sonra bile yerinde duruyor, emekçilere hedeflerini gösteriyordu. Bütün polislerin grev eylemlerinde görevli olmasý sebebiyle normalde Kýzýlay’da akþam 21:00’de açýlan iþporta tezgahlarýnýn bugün, öðlen saatlerinden beri açýk olmasý ilginç bir ayrýntýydý.
ANTEP SOKAKLARINDA GREV COÞKUSU
25 Kasým Türkiye genelinde kamu emekçilerinin gerçekleþtirdikleri 1 günlük uyarý grevi Antep’te coþkulu ve kitlesel bir þekilde gerçekleþti. Grevin örgütleyicisi olan KESK Þubeler Platformu'nun bileþenleri sabah saatlerinde iþyerlerinin önünden pankart açarak Kýrkayak Parký'na doðru yürüyerek bir araya geldiler. Kýrkayak Parký'nda halaylar ve sloganlar eþliðinde gelenleri selamladý emekçiler. Saat 12:00 civarýnda Kýrkayak Parký'ndan Eski Adliye önüne yürüyüþe geçildi. Uzun bir kortej oluþturuldu. Yolun bir tarafýný trafiðe kapatarak ilerleyen emekçiler sloganlar, alkýþlar, eþliðinde ilerlediler. Bizler de MÜCADELE BÝRLÝÐÝ olarak “Dünya Emeðin Olacak, MÜCADELE BÝRLÝÐÝ” pankartýmýzla emekçileri Yeþilsu önünde DÜNYA EMEÐÝN OLACAK sloganýyla ve Deniz bayraklarýmýzla karþýladýk. “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak”, “Ýktidar Dýþýnda Her Þey Hiçbir Þeydir”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam” sloganlarýný gür bir þekilde attýk. Daha sonra kortejdeki yerimize alarak sloganlarýmýza devam ettik. Emekçiler hep bir aðýzdan “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Direne Direne Kazanacaðýz”, “Parasýz Saðlýk Parasýz Eðitim” þeklinde sloganlar atarak alana giriþ yaptýlar. Alana girildikten sonra sloganlar devam ederken herkes yerini alýyordu. Herkesin alana girmesiyle birlikte KESK dönem sözcüsü ALÝ ERSÖNMEZ basýn açýklamasýný okudu. “Bugün Türkiye’nin her yerinde hizmet üretiminden gelen gücümüzü kullanýyoruz. Bugün Türkiye’de eðitim verilmiyor, temel ulaþým hizmetleri verilmiyor, acil durumlar dýþýnda saðlýk hizmeti verilmiyor. Bugün kamu emekçileri yýllardýr birikmiþ sorunlarý karþýsýnda hala emekçileri görmeyen, onlarý sefalete iten, ülkeyi krizden krize sürükleyen neo-liberal politikalar karþý seslerini bir kez daha yükseltiyor. Buradan taleplerimiz karþýsýnda bir duyarsýzlýk abidesi gibi duran siyasi iktidara sesleniyoruz. …mücadele edenler her zaman kazanamaya bilir, ancak kazananlar daima mücadele edenler olmuþtur” diyerek sözlerini “Yaþasýn Emekçilerin Birliði, Yaþasýn Mücadelemiz Yaþasýn KESK” diyerek bitirdi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan emekçiler davul zurna eþliðinde halaylar çekti. Halaylarýn ardýndan eylem sonlandýrýldý. MÜCA DELE BÝRLÝÐÝ/ANTEP
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
9
ÝZMÝR’DE 25 KASIM GREVÝ
Yeni Evrede
Kamu Emekçileri
Mücadele Birliði
Bugün KESK’in Türkiye genelinde örgütlediði bir günlük iþ býrakma grevi saat 11.00’de Ýzmir Büyükþehir Belediyesi’nin önünde gerçekleþtirildi. Farklý bölgelerde toplanarak Büyükþehir Belediyesi’nin önüne gelen emekçiler, sloganlarla alana girdi. Çok sayýda sendikanýn, demokratik kitle ve sivil toplum örgütünün, iþten atýlan Kent AÞ. iþçilerinin ayrýca devrimci kurumlarýn da destek verdiði grev coþkulu bir havada baþladý. Katýlýmýn geniþ olduðu grev basýn açýklamasý þeklinde yapýldý. “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak”, “Toplu Sözleþme Hakkýmýz Grev Silahýmýz”, “Ýnsanca Bir Yaþam Ýstiyoruz”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “KESK’li Tutsaklar Onurumuzdur” sloganlarý atýldý. Daha sonra KESK Ýzmir Þubeler Platformu adýna Eðitim Sen 3 No’lu þube baþkaný basýn açýklamasýný okudu. Basýn metninin okunmasýndan sonra KESK’e yönelik operasyonda tutuklanan ve
yeni serbest býrakýlan bir emekçi de yaþadýklarýný, duygularýný aktardý. Ayrýca Kent AÞ. iþçilerine de deðinilerek KESK’in bu eylemi desteklediði ve iþçilerin mücadelelerinde yanlarýnda olacaklarý dile getirildi. Bazý sendikacýlarýn da yaptýðý konuþmalardan sonra müzik dinletisine geçildi. Müzik dinletisinin ardýndan grev sona erdirildi. Bizler de Mücadele Birliði Platformu olarak bu greve destekte bulunduk. “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak” pankartýmýzý açarken “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Emekçilerin Mücadele Birliði”, “Emekçiler Birleþin Devrim Ýçin Savaþýn”, “Kent A.Þ. Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarýný attýk. Dergi daðýtýmýmýzý gerçekleþtirdikten sonra grevin de bitmesiyle alandan ayrýldýk.
BU KENTTE GREV VAR
2009 yýlý Aðustos ayýnda hükümet ile yetkili sendikalar, memurlarýn 2010 yýlý maaþlarýný belirlemek üzere “Toplu Ýþ Görüþmesi” yapmýþtý. KESK, daha önceki yýllarda da yaptýðý gibi 2009 yýlýndaki toplu görüþme masasýna oturmamýþ ve Uluslararasý Çalýþma Örgütü (ÝLO) sözleþmelerine imza atan Türk devletinin bu yasalar çerçevesinde “Toplu Ýþ Sözleþmesi (TÝS)” hakkýný istemiþ, TÝS hakkýnýn verilmemesi durumunda, “TÝS yoksa GREV var” sloganý ile Aðustos 2009’da GREV yapacaðýný bildirmiþtir. 25 Kasým 2009 Çarþamba günü Tekirdað’da da GREV vardý. “TÝS YOKSA GREV VAR” sloganýyla aylardýr greve hazýrlanan KESK Þubeler Platformu üyeleri, “Bu Kentte Grev Var” pankartý açtý ve iþ üretmeyerek pankartta yazýlaný pratikte gerçekleþtirdi. Greve katýlanlar sabah iþyerlerine giderek sabah saat 10:30’a kadar iþyerlerinde grevin propagandasýný yapmak suretiyle beklediler. Bu saatten sonra Eðitim Sen Lokalinde buluþularak davul zurna eþliðinde saat 13:00 civarýnda yürüyüþe geçildi. Eðitim Sen lokali önünden baþlayarak, Peþtemalciler Caddesi üzerinden devam eden yürüyüþe halkýn yoðun ilgisi, coþkuyu daha da artýrdý. Yürüyüþ boyunca “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” gibi sloganlar atýlarak basýn açýklamasýnýn yapýlacaðý Tuðlalý Park’a gelindi. Buradaki basýn açýklamasýna DÝSK üyesi iþçiler de yürüyerek geldiler ve alkýþlarla karþýlandýlar. Basýn açýklamasýna TTB Baþkaný Abdullah ÖNEN’in konuþmasýyla baþlandý. Daha sonra DÝSK Genel Ýþ Trakya Þube Baþkaný Aladdin ÖZTÜRK ve KESK Þubeler Platformu adýna Eðitim Sen Þube Baþkaný Behçet ATLI basýn açýklamasý yaptýlar. Yaþanýlan sosyal hak gasplarý, Genel Saðlýk Sigortasý yasalarý ve son yaþanan ekonomik kriz nedeniyle teþvikler ve primlerle sermayeden yana ve sermaye sahiplerini koruyan gözeten bir tavýr sergilendiði söylendi. Ýþsizlerin, emeklilerin, öðrencilerin ve toplumun diðer yoksul kesimlerinin yaþamdan uzaklaþtýrýldýðý belirtilen basýn açýklamasý halaylarla sonlandýrýldý.
10
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
Ýz mir Mücadele Birliði
“Kan Emici Kapitalistler Ýnsanca Çalýþma Koþullarýný Yaratamazdý Hiçbir Zaman”
Karkamýþ-Antep ve Karkamýþ-Akçakale yük tren seferleri durduruldu. Doðuya giden bir yýðýn malzeme ulaþamadý oralara ve Antep’e gelen zen gin le re hizmet amaçlý madenler intikal ettirilmedi. Ýstasyon þefi ve çalýþan memurlar iþi býraktýlar. Ýstasyonun ýþýklarý hiç yanmadý gece boyu, makinistler uðramadý ve manevralarýný makasçý yapmadý trenlerin. Alanlar Pazar günü kapalý olan dükkânlara dönüþtü. Ne insan vardý alanlarda ne de kravatlý beyler. Ýþ býrakýlmýþ grev yapýlmýþtý. Emeðin talan, hakkýn gasp edildiði düzen içersinde haklý hakkýný alamazdý. Ýnsanca ve onurluca çalýþma imkânlarý sunulamamýþtý çalýþanlara. Kan emici kapitalistler insanca çalýþma koþullarýný yaratamazdý hiçbir zaman. Onun için onurlu grevimiz bu amaçla yapýldý. Grev hakkýmýzdýr; hakkýmýza, onurumuza, emeðimize ve alýn terimize sahip çýktýk. Burjuva kan içiciler þunu bilmelidirler ki gasp edilen emeðin hesabý mutlaka sorulacak. Daraðacýnda asýlanlarýn býraktýðý miras ve bu uðurda verilen bedeller unutulmayacak hiçbir zaman. BÝRLEÞÝK TA ÞIMA CILIK SENDÝKA SINDAN BÝR EMEK ÇÝ
Yeni Evrede
Sağlık İşçileri
Mücadele Birliði
DÝRENÝÞÝN 45. GÜNÜNDE ÝÞÇÝLER KAZANDI
Okmeydaný Eðitim ve Araþtýma Hastanesi’nde Dev Saðlýk-Ýþ’e üye olduklarý gerekçesiyle iþten atýlan 18 taþeron saðlýk iþçisi, iþe geri alýnma ve sendikal çalýþma amacýyla baþlatýklarý direniþin 45. gününde hastane yönetiminin ve taþeron þirketin iþçilerin taleplerinin kabul etmesiyle zaferi kazandýlar. Saðlýk iþçileri taleplerinin kabul edilmesiyle, 18 Kasým Okmeydaný Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi önünde saat 12:30’da iþ arkadaþlarýyla birlikte bir basýn açýklamasý yaptýlar. Eylem sýrasýnda sýk sýk “Direne Direne Kazandýk”, “İþçiyiz Haklýyýz Kazandýk”, “İnadýna Sendika İnadýna DİSK” sloganları atýldý. Dev Saðlýk-Ýþ genel baþkaný basýn metnini okuyarak “Okmeydaný Hasta-
nesi’nde iþçilerin sendikalarý ile kararlý duruþlarý,dayanýþmayý esirgemeyen kurum ve kiþilerin destekleri,taleplerin haklýlýðý ve meþruluðu taþeron iþçilerin en temel haklarýný kazanmalarýný saðlamýþ,iþçiler iþlerine geri dönmüþtür. Okmeydaný Hastanesinde yaþananlar ülkemizin yüzlerce hastanedeki yüzbinlerce taþeron saðlýk iþçisinin geleceðini belirleyecek niteliktedir. Taþeron saðlýk iþçileri ‘güvenceli iþ, insanca ücret’ taleplerinde ýsrarlý olacaklar, dayanýþma ve örgütlen-
melerini artýrarak ülkemizin her tarafýnda haklarýna sahip çýkma kavgasýný sürdürmekten geri durmayacaklar. ‘iþimize ve geleceðimize sahip çýkacaðýz, saðlýkta taþeronu süpüreceðiz’ diyen iþçilerin kararlýlýðý, saðlýk sendikalarýyla, tabip odalarýyla dayanýþmasýný sürdürecek, saðlýk hakkýna sahip çýkan ilerici, devrimci kurumlarýn ‘parasýz saðlýk’ talebiyle bütünleþmeyi saðlayacaktýr” dedi. Uzun bir mücadeleden sonra büyük bir moral bulan iþçilerin kazanmaktan duyduklarý mutluluk, yüzlerinden okunuyordu. Basýn açýklamasý, akþam saat 19.30’da yapýlacak olan etkinliðe tüm devrimci ve ilerici kurumlar davet edilmesiyle sona erdi.
DEV-SAÐLIK ÝÞÇÝLERÝ KAZANDI
Okmeydaný Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi’nde Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý’na üye olduklarý gerekçesiyle iþten atýlan 18iþçi, eylemlerinin 45. gününde kazandýlar. 18.11.09 çarþamba günü iþçiler bu kazanýmý kutlamak için saat 20.00’de bir gece, düzenlediler. Mücadele Birliði okurlarý ve Emeðe Ezgi Müzik grubu olarak iþçilerin bu sevinçli günlerinde birlikte olduk. Etkinlik Çaðlayan’da Figaro Salonu’nda yapýldý. Sinevizyon gösterimi ile baþlayan gecede “Krize Karþý Tek Yol Sýnýf Mücadelesi” pankartý açýldý. Etkinlik boyunca iþçilerin yüzlerindeki sevinç hiç eksilmedi etkinlik boyunca “Direne Direne Kazandýk” sloganýný sýk sýk attýlar. Kartal Koþuyolu Yüksek Ýhtisas Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi’nde çalýþan Dev Saðlýk-Ýþ üyesi taþeron saðlýk iþçileri salona, “Okmeydaný Ýþçisi Yalnýz Deðildir!” sloganlarýyla girdi. Daha sonra tüm iþçiler hep bir aðýzdan “Direne Direne Kazandýk” sloganýný attýlar. Etkinlikte, hala grevde olan Sinter Metal iþçileri vardý. Mücadele Birliði’nin ve Devrimci Ýþçi Komiteleri’nin destek mesajlarý okundu. Mesajda, “‘O halde artýk kendimize sefalet kapitalistlere servet
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
biriktirmeyeceðiz’ diyerek ayaða kalkmalýyýz; bir devrimle iktidarý ele geçirmek için mücadeleyi büyütmeliyiz. Ýktidar dýþýnda elde edeceðimiz her þeyin, aslýnda hiçbir þey olduðunu bilerek ‘Bütün Ýktidar Emeðin Olacak’ þiarýyla mücadeleyi sürekli kýlalým. Yarýn Bizimdir...” denildi. Mesajın okunmasından sonra salondan “Fabrikalar Tarlalar Siyasi İktidar Herşey Emeğin Olacak” sloganı yükseldi. Etkinlik boyunca yanýmýza gelen iþçilerle sýcak uzun sohbetler ettik. En çok iþçilerin bundan sonra nasýl davranacaklarýný merak ediyorduk. Ýþçilerin sohbetlerinden onlar için mücadelenin bitmediðini, asýl zorluklarýn þimdiden sonra baþlayacaðýný bilince çýkartmýþ olmalarý bizi de sevindirdi. Eylem öðreticidir ve Okmeydaný iþçileri de çok þey öðrenmiþ olduklarýný her fýrsatta gösteriyorlardý. Hilmi Yarayýcý, Grup Emeðe Ezgi, Beþik Halkoyunlarý Topluluðu, Fevzi Kurtuluþ etkinlikte sahne aldýlar. Ýþçiler ve aileleri sanatçýlarýn çaldýðý parçalarla halay çekti, horon tepti. 45 gündür direniþte olan iþçilerden Nail ve Süleyman birer þiir okuyarak geceye renk kattýlar.
11
DEVRİM ÇATLAĞ Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
Bütün bunlardan sonra devletin “Ordumuz bu savaþý kaybetna dönmüþ vaziyette. miþtir.” Bu sözler bize deðil, bir Neden? Tekelci sermaye sý“açýlým” politikasýnda neden bu burjuva yazara; yýllarca devletin nýfý ve emperyalistlerin politikadenli ýsrar ettiðini daha iyi tepe noktalarýnda bulunmuþ, baþlarýnýn gerçek içeriðinin anlaþýlaan la ya bi li yo ruz. Ser ma ye sý ný fý bakanlýðý döneminde Tansu Çilbilmesi için bu sorunun yanýtý ler’e “baþdanýþmanlýk” yapmýþ bir çok net verilmelidir. Öncelikle olsun, devlet olsun, emperyalist þahsa ait. Söz konusu edilen ordu nun altýný çizmekte yarar var: devletler olsun þu gerçeði anlamýþ þu ise, Papua Yeni Gine ordusu deðil, Tekelci sermaye sýnýfý ile ordu ave kabul etmiþ görünüyorlar: Özel rasýnda, politik iktidar üzerindeki þu bizim bildiðimiz Türk Ordusu. Bu, bir burjuva kalemin aðzýn- olarak Kürt özgürlük hareketi, ge- etki konusunda öteden beri bir dan yapýlmýþ bir itiraf olduðu kakiþme, bir “iç mücadele” vardý. nel olarak iki ülkenin birleþik dev- çe dar bir saptamadýr da. Bu tespit ve TC’nin kuruluþ sürecinin özelrimi salt baský, zor ve þiddet itiraf baþka veri ve olgularla deslikleri nedeniyle ordunun politik teklenmeseydi belki de “bir yazaiktidar üzerinde, baþka kapitalist yöntemleriyle yenilgiye rýn kuruntusudur” denilip geçilebidevletlerde olmadýðý kadar bir etuðratýlamayacaktýr. Aksine son lirdi. Ama öyle olmadýðýný, birçok kiye ve güce sahip olduðu bilinige liþ me ler, bu yön tem le rin bir le þik veri ve olguyla desteklendiðini biyor. Bilinen bir baþka gerçek, teliyoruz. Onun için üzerinde durulkelci sermaye sýnýfýnýn özellikle devrimin savaþ kapasitesini maya deðer. Çünkü devletin tepeyýllarda emperyalistlerin de geliþtirirken karþý devrim güçlerini son sinde süren kargaþalýðýn, üzerinde desteði ile bu etkiyi kýrmaya; en daðýttýðýný, yenilgiye doðru fýrtýnalar estirilen “açýlým”ýn, devazýndan minimum düzeye indirletin, tekelci sermaye sýnýfýnýn, me ye çalýþtýðýdýr. sürüklediðini ikna edici biçimde emperyalistlerin son dönem politiNe var ki, tekelci sermaye sýgös ter miþ tir. “A çý lým” po li ti ka sý bu kalarýnýn içeriði bu tespit ve itirafnýfý, toplumsal devrim korkusunsürecin önünü kesme ihtiyacýnýn bir dan dolayý, bu devrime karþý en ta saklý. Önce bir soru: Ordu, sonunda büyük güvence olarak gördüðü ürünü olarak gündeme gelmiþtir. yenildiði bu savaþý kime karþý yüorduyu yýpratmadan, hedefine urütüyordu? Halka karþý. Yani ordu laþmaya çalýþýyordu. Generaller Bu, geçerken sorulmuþ bir soruydu ve arhalkla, emekçi sýnýflarla yýllardýr süren týk üzerinde durmak zaman kaybýndan de, Kürt halkýnýn özgürlük savaþýna ve bir savaþ halindeydi. Yayýnýmýzý izleyen- baþka anlama gelmez. birleþik devrime karþý düzenin, sermaye ler hatýrlayacaktýr, ayný tespitin MÝT Devam edelim. Her þey gözlerimizin sýnýfýnýn en büyük güvencesinin ordu olMüsteþarlýðý eski yardýmcýsý Cevat Öneþ önünde olup bitiyor. Þu son aylarda, Ge- duðunun farkýndaydýlar ve bu farkýndalýtarafýndan yapýldýðýný yine bu sayfalarda nelkurmay’a söylenmedik laf kalmadý. ða dayanarak politik iktidar üzerindeki aktarmýþtýk. Hatýrlatmak için bir cümley- Ýstifaya çaðrýdan tutalým da her türlü ha- etkilerini korumaya, hatta güçlendirmeye le aktaralým: “Silahlý Kuvvetler büyük karete kadar her þey söyleniyor. Yakýn çalýþýyorlardý. Tekelci sermaye sýnýfý ile gücüne raðmen kendi vatandaþlarýyla sü- zamanlarýn o kudretli, her sözü yasa gü- ordu arasýndaki pek çok çekiþmede iþler rekli çatýþan bir güç olmayý artýk daha cünde olan Genelkurmay’ýnýn yerinde kopma noktasýna doðru ilerleyince serfazla kaldýramazdý.” Ýþte bu kadar. yeller esiyor. Generaller deseniz daha be- maye sýnýfýnýn geri adým atmasýnýn ve Þimdi, burada geçerken sosyal refor- ter durumda. Gün geçmiyor ki onlarý kü- “orduyu yýpratmayalým” mealinde talimist partilere ve oportünist hareketlere çük düþürecek bir belge yayýnlanmasýn, matlar vermesinin nedeni buydu iþte. Öbir soru sormanýn zamaný. Sorumuz þu: bir olay ortaya çýkarýlmasýn, bir ifade ga- zetle, Kürt halkýnýn özgürlük savaþýna, Bir devlet ordusu ve aslýnda bütün milita- zetelerde yer almasýn. Kýsacasý ordu, te- birleþik devrime karþý düzenin güvencesi rist güçleri ile o toplumun halkýna, emek- kelci sermaye sýnýfýnýn daha düne kadar olmasý orduyu tekelci sermaye sýnýfý ve çi sýnýflarýna karþý bir savaþ yürütüyorsa “kutsal inek” muamelesi yaptýðý, toz kon- emperyalistlerin gözünde “kutsal inek” bu savaþýn politik literatürdeki adý nedir? durmadýðý bu kurum þimdi þamar oðlaný- mertebesine çýkarmýþtý. “Ýç savaþ”tan baþka bir adý olabilir mi? Ancak bu durum özel olarak Kürt
12
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
ĞI BÜYÜTÜYOR Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
halkýnýn özgürlük savaþý, genel olarak birleþik devrimin sürekli güç kazanmasý sonucu deðiþmeye baþladý. Uzun süren iç savaþ sonucu, gerçi Kürt halký ve Türkiye emekçi sýnýflarý mücadelelerini iktidarla taçlandýracak þekilde bir zafer elde edememiþlerdi ama yenilmemiþlerdi de. Ordu ise, kesin bir yenilgiye uðramamýþtý ama tekelci sermaye sýnýfýnýn ondan beklediði zaferi, o üstün teknik ve askeri gücüne raðmen, elde edememiþti. Dahasý elde edemeyeceði, saflarýnýn giderek bozulmaya baþladýðý, yer yer devrim güçleri karþýsýnda bozguna uðradýðý (Zap bozgunu gibi) görülmeye baþlandý. Aktütün ve Daðlýca baskýnlarý, Zap bozgunu, Güney Kürdistan’dan arkasýna bakmadan çekilmesi karþý-devrimin bütün katlarýnda bu ordunun zafer kazanmayacaðý kanaatini pekiþtirdi. Bütün bu geliþmeler, ineðin “týlsýmýný” bozdu; tüm “kutsallýðýný” yitirmesine yol açtý. Dahasý var. Uzun iç savaþ, doðasý gereði devrim saflarýnda, emekçi halk kitlelerinde, ezilen halklarda bilinç, devrimci ruh hali yaratýrken karþý-devrim saflarýnda ise, karýþýklýk, bozulma, daðýlma gibi etkilere yol açar. Gerici iç savaþ kitlelerde bilinç yaratmaz. Çünkü halk kitlelerinin yaþamsal çýkarlarýyla çeliþen bir savaþý yine toplumun bir kýsým güçlerine dayanarak yürüten sermaye sýnýfý, savaþtaki gerçek amaçlarýný gizlemek zorundadýr. Devrimci iç savaþ ise, bunun aksine kitlelerde devrimci bir bilinç, ileri atýlma, kendini feda isteði uyandýrýr. Çünkü bu savaþ tümüyle emekçi sýnýflarýn, ezilen halklarýn yaþamsal çýkarlarýyla uyum içinde, bu çýkarlarý temel alan bir savaþtýr. Þimdi gerici iç savaþýn karþý-devrim saflarýnda nasýl bir karýþýklýk, bozulma ve daðýlmaya yol açtýðýna bakalým. Burjuva gazeteler haber veriyor, dokuz uzman çavuþ özlük haklarý iyileþtirilmedi diye Kürdistan’da operasyona çýkmayý reddetmiþler. MÝT Müsteþarý eski yardýmcýsý a-
çýklýyor, uzun iç savaþ devlette bozulma ve çürüme yarattý diye. Burjuva gazetelerin makale yazarlarý generallerin askerlik sanatýndan çok darbe ve suikast planlarýyla, hükümete kaþý komplo iþiyle iþtigal ettiklerini yazýyorlar. Genelkurmay karargâhý, savaþ planlarý, askerlik sanatý gibi iþlerle deðil, ýslak imza, dinleme, köstebek yakalama, gazeteler hakkýnda suç duyurusu yapma gibi iþlerle meþgul. Ve nihayet, Osmanlý’nýn Yeniçeri Ordusu nasýl daðýtýldýysa bu ordunun da daðýtýlmasý, yerine Nizam-ý Cedit benzeri bir ordunun kurulmasý önerisi ufak ufak dile getirilmeye baþlandý. Elbette henüz böyle somut bir giriþim ya da plan yok. Elbette tarih tekerrür etmeyecek. Devrim bu kadar güçlüyken tekelci sermaye sýnýfý içinden Yeniçeri’yi topa tutan bir II. Mahmut gibisi çýkmayacak. Ama zaten burada önemli olan bu deðil. Burada önemli olan nokta, faþist devletin en temel kurumlarýnýn, düzeni ayakta tutan zor araçlarýnýn nasýl bir çürüme, bozulma, daðýlma içinde olduðunu göstermektir. Devrimci proletarya açýsýndan, örgütlü devrimci güçler açýsýndan önemli olan budur. Bu manzara faþist devletin bütün kurumlarýný derin bir devrimci bunalýmýn sardýðýný yeterince gösteriyor. Biz burada sadece ordunun durumunu kýsaca ele aldýk. Bu, devletin diðer kurumlarýnýn bu çürüme, yozlaþma, daðýlma sürecinin dýþýnda kaldýklarý anlamýna gelmiyor. Ordunun durumunun öne çýkarýlmasý, karþý devrim cephesi açýsýndan teþkil ettiði önemden kaynaklanýyor. Yoksa buna Polis, Yargý, Yürütme gibi kurumlarý da rahatlýkla ekleyebiliriz. Bütün bunlardan sonra devletin “açýlým” politikasýnda neden bu denli ýsrar ettiðini daha iyi anlayabiliyoruz. Sermaye sýnýfý olsun, devlet olsun, emperyalist devletler olsun þu gerçeði anlamýþ ve kabul etmiþ görünüyorlar: Özel olarak Kürt 152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
özgürlük hareketi, genel olarak iki ülkenin birleþik devrimi salt baský, zor ve þiddet yöntemleriyle yenilgiye uðratýlamayacaktýr. Aksine son geliþmeler, bu yöntemlerin birleþik devrimin savaþ kapasitesini geliþtirirken karþý devrim güçlerini daðýttýðýný, yenilgiye doðru sürüklediðini ikna edici biçimde göstermiþtir. “Açýlým” politikasý bu sürecin önünü kesme ihtiyacýnýn bir ürünü olarak gündeme gelmiþtir. “Açýlým” politikasý, ya da sermaye sýnýfý açýsýndan en doðru tanýmýyla “milli birlik projesi” devrimin önünü kesebilir mi? Günübirlik geliþmeler açýsýndan deðil ama tarihsel süreç açýsýndan baktýðýmýzda bu soruya yanýtýmýz “hayýr kesemez” þeklinde olacaktýr. Kapitalizmin krizi ve uzun iç savaþýn Kürt halký ile emekçi sýnýflar üzerinde yarattýðý derin etkiler birleþik devrimi hýzlandýrýyor. Tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devletin devrimin önünü kesmek üzere attýklarý her adým devrimci geliþmelere yol açmaktan baþka bir iþe yaramýyor. Habur’da yaþananlar bunun son örneðini oluþturdu. Faþist devlet, Osmanlý’nýn son dönemine benzer bir dönemden geçmektedir. Temel kurumlar felç olmuþ,devletin tepesi birbirine girmiþ, herkes bir diðerinin kuyusunu kazýyor vs. Bütün bunlardan, devrimin “mukadder” olduðu, devrimci öncünün izleyeceði politikalarýn bir öneminin kalmadýðý sonucunu çýkarmamak gerek. Aksine, bu koþullarda devrimci öncünün devrimci politikalar izlemesinin önemi çok daha fazla artmýþ, yaþamsal önem kazanmýþtýr. Burjuva egemenlik, koþullar ne denli devimci olursa olsun, onu yýkacak güçler ortaya çýkmadýkça, kendiliðinden yýkýlmayacaktýr. Ama bu güç Türkiye ve Kürdistan’da vardýr ve Kürt halký ile emekçi sýnýflara bayraðýnýn üzerine yazdýðý “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” þiarýyla devrimci hedefi göstermektedir.
13
Yeni Evrede
Ölümsüzlüğe Uğurlama
EYÜP BAÞ ÖLÜMSÜZDÜR
23 Eylül 2009 tarihinde hastaneye kaldýrýlan Halk Cephesi temsilcisi Eyüp Baþ, 47 gündür tedavi gördüðü Çapa Týp Fakültesi Hastanesi’nde 9 Kasým akþamý yaþamýný yitirdi. Eyüp Baþ’ýn cenazesi 10 Kasým’da Küçükarmutlu Cemevine getirildi. K.Armutlu Cemevi’nde toplanan kitle tarafýndan omuzlarda taþýnan tabutu, mahalle içinde dolaþtýrýldý. Yürüyüþ sonrasý cenaze aracýna konuldu ve ölümsüzlüðe uðurlanacaðý Gazi Mahallesi’ne getirildi. Burada da yürüyüþ yapýldý. Cenaze camiye götürüldükten sonra da yürüyüþ devam etti. Gazi Mahallesi boyunca mezarlýða doðru yürünerek ‘’Eyüp Baþ Yoldaþ Ölümsüzdür’’, ‘’Devrim þehitleri ölümsüzdür’’ sloganlarý atýldý. Mezarlýða gelindi ve Eyüp Baþ’ýn bedeni ölümsüzlüðe uðurlandý. Daha sonra Tecride Karþý Sanatçýlar adýna Ruhan Mavruk bir konuþma yaptý. Mücadele Birliði Platformu temsilcisi yaptýðý konuþmada “Eyüp Baþ’ý zindanlardaki ölüm orucu eyleminden ve yýllardýr sürdürdüðü mücadelesinden tanýyoruz...yaþasýn siper yoldaþlýðý...devrim savaþçýlarý ölümsüzdür” dedi. Mezarlýkta tören bittikten sonra kortej oluþturularak eski karakola kadar yürüyüþle eylem bittirildi.
KATÝLLER ÝÞBAÞINDA!
Devlet 19 Kasým günü bir sosyalisti daha katletti. Polisler, Esenyurt’ta saat 21.00 civarýnda “dur ihtarýna ateþle karþýlýk verdiði” gerekçesiyle sokak ortasýnda Alaattin Karadað’ý infaz etti. Görgü tanýklarýnýn ifadesine göre, polisin ateþ açmasý sonucu yaralanan Alaattin Karadað’a, baþka bir polis gelerek yakýn mesafeden yeniden ateþ etmiþ ve gece saat 02.00’ye kadar olay yerinde bekletilerek hastaneye kaldýrýlmasý engellemiþtir. Bu sýrada mahalle sakinleri olay yerinden uzaklaþtýrýlmýþtýr. 1978 Antakya doðumlu Alaattin Karadað’ýn 10 yýlý aþkýn süredir TKÝP üyesi olduðu, 2001 yýlýnda Ýzmir’de tutuklandýðý ve Ölüm Orucu Eylemi’nde 6. ekipte yer aldýðý, CMK 399/2 maddesi uyarýnca tahliye edildiði bildirildi. 21 Kasým günü, Alaattin Karadað, katledildiði yerde anýldý. Esenyurt Depo Duraðý’nda saat 15.30’da bir araya gelen Alaattin Karadað’ýn dostlarý ve yoldaþlarý, saat 16.00’da pankart ve kýzýl bayraklar açarak olay yerine kadar sloganlarla yürüdüler. “Alaattin Yoldaþ Ölümsüzdür!”, “Katil Devlet Hesap Verecek!”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma!”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz!”, “Devrimciler Ölmez
14
Mücadele Birliði
Devrim Davasý Yenilmezdir!”, “Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm!” sloganlarý atýldý. Alaattin Karadað’ýn katledildiði yerde saygý duruþu yapýlarak bir basýn açýklamasý okundu. BDSP adýna yapýlan açýklamada, yaþanan katliamýn son olmadýðýný Ferhat Gerçek’i sýrtýndan vuranýn, Engin Çeber’i iþkencede katleden iki hafta önce Avcýlar’da Özkan Gerçek ve Ömer Adýgüzel isimli iki devrimciyi vuran ve Sabra patronunun silahlý saldýrýlarýnýn ve ardýndan yaþananlarýn sermayenin gerçek yüzünü gösterdiði belirtildi. Bu katliamlarýn hesabýný iþçi ve emekçilerin kokuþmuþ düzenden soracaðý belirtildi. Açýklamanýn ardýndan þiirler okunarak sloganlarla yüründü ve eylem sona ererken Alaattin Karadað’ýn cenazesi için de çaðrý yapýldý.
BÝR SOSYALÝST DAHA KATLEDÝLDÝ
19 Kasým 2009 tarihinde saat 21.00 sýralarýnda Ýstanbul Esenyurt ilçesi Saadetdere Mahallesi’nde devletin kolluk güçleri tarafýndan, Alaattin Karadað isimli sosyalist katledilmiþtir. Bu katliamý protesto etmek amaçlý Ýzmir’de BDSP (Baðýmsýz Devrimci Sýnýf Platformu) tarafýndan saat 12.30’da ÝHD’de bir basýn toplantýsý gerçekleþtirildi. Basýn toplantýsý ÝHD baþkanýnýn konuþmasýyla baþlarken daha sonra BDSP’den bir arkadaþ sözü aldý. Alaattin Karadað’ýn yaþamýnýn kýsa bir özetini anlattýktan sonra O’nun mücadele hayatý üzerinde duruldu. Bunun ardýndan yapýlan katliam ve Alaattin Karadað’ýn yaþamýnýn hazýrlandýðý metin basýna okundu. Metnin okunmasýndan sonra basýn toplantýsý sona erdirilerek, akþam Konak Sümerbank önünde yapýlacak olan basýn açýklamasýna çaðrý yapýldý. Ayný gün akþam saat 17.00’de Konak Sümerbank önünde BDSP, DHF, Partizan, ESP, Alýnteri ve Mücadele Birliði Platformu’nun imzacý olduðu bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Basýn açýklamasý Alaattin Karadað’ýn ölümüne iliþkin ÇHD’nin deklare ettiði otopsi raporunun okunmasýyla baþladý.“Alaattin Karadað Ölümsüzdür” pankartýnýn açýldýðý basýn açýklamasýnda “Devrimciler Ölmez Devrim Davasý Yenilmez”, “Faþist Baskýlar Sökmeyecek”, “Alaattin Karadað Ölümsüzdür”, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atýldý. Daha sonra basýn metni okundu. Okunan metinde Alaattin Karadað’ýn yaþamýna yer verilirken ayrýca þunlara deðinildi: “Alaattin Karadað’ýn alçakça infaz edilmesi ne ilk ne de son olacaktýr. Sermaye devleti on yýllardýr iþçilerin, emekçilerin, kürt halkýnýn kanýný dökerek; daðlarda, zindanlarda, sokak aralarýnda katlederek saltanatýný sürdürmeye çalýþmaktadýr. Ferhat Gerçek’i sýrtýndan vuran, Engin Çeber’i iþkencede katleden sermaye devleti, daha birkaç hafta önce benzer bir gerekçeyle yine Avcýlar’da Özkan Gerçek ve Ömer Adýgüzel isimli iki devrimciyi vurmuþ ve tedavilerini engelleyerek yaralý halde tutuklamýþtýr…” Sloganlar tekrar atýldýktan sonra basýn açýklamasý sona erdirildi. Ýz mir Mücadele Birliði
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
Yeni Evrede
Devrimci İzmir
Mücadele Birliði
ÝZMÝR DEVRÝMÝN ÞEHRÝDÝR, DEVRÝMCÝDÝR
Burjuva basýnda son günlerde Ýzmir üzerine bir tartýþmadýr gidiyor. Ýzmir faþist mi deðil mi! Tartýþma DTP Eþbaþkaný Ahmet Türk’ün DTP konvoyuna saldýran birkaç faþist tosuncuða “sivil faþist” demesinden sonra baþladý. Güya, Ahmet Türk Ýzmir için “faþist Ýzmir” nitelemesini kullanmýþ. Ahmet Türk’ün açýklamasýndan böyle bir anlam çýkarmak için ya ebleh ya da son derece kasýtlý olmak lazým. Bu tartýþmayý yürüten burjuva yazarlarýn tümünün budala olduðunu düþünmek için bir neden yok, gerçek de deðildir. Gerçi sýnýflarýnýn muzdarip olduðu dar görüþlülük hastalýðýndan yakalarýný kurtarmýþ olduðunu kimse iddia edemez. Hatta bu konuda önlerindeki çukuru göremeyecek derecede miyoplaþtýklarýný da söylemek yerinde bir tespit olur. Yine de tümüyle akýlsýz ya da budala deðiller. Öyleyse Ahmet Türk’ün sözlerini niye böyle yorumlayýp Ýzmir üzerinde bu eksende bir tartýþma yürütüyorlar? Bu soruya dört baþý mamur bir planla karþý karþýya olduðumuzu söyleyerek yanýt vereceðiz. Evet, burjuva yazarlar, bilerek, bilinçli þekilde “Ýzmir faþist mi, deðil mi” tartýþmasý yapýyorlar. Ve daha önemlisi, bu tartýþmanýn her iki tarafý da ayný oyunun oyuncularý durumunda. Birbirlerini tamamlýyorlar. Burada Ahmet Türk’ü savunma durumunda deðiliz, onun böyle bir savunmaya ihtiyacý yok. Amacýmýz, tekelci basýnýn bu tartýþmayý yürütmekteki gerçek amacýný ortaya koymaktýr. Çocuklar bile bilir ki, Türkiye’nin her þehrinde, her köþesinde en azýndan birkaç faþist tosuncuk bulunur. Üstelik bu tosuncuklar, Ýzmir’de, örneðin bir Yozgat’la, bir Kayseri’yle kýyaslanmayacak derecede azlar. Bu tosuncuklar, örnek olsun, Ýstanbul’da, Ankara’da, Adana’da sürüsüne bereket denecek miktarda mevcutlar. Diyarbakýr’da dahi, numune kabilinden de olsa, birkaç faþist tosuncuða rastlamak kabildir. Yine de Ýstanbul’un, Ankara’nýn, Adana’nýn faþist olup olmadýðýný tartýþmak
kimsenin aklýna gelmez. Burjuva yazarlar güruhu buna dâhildir. Neden? Yanýt oldukça basit: çünkü bu normal bir durumdur. Hiçbir yerleþim birimi, hele de nüfusu milyonu geçen bir yerleþim birimi tümüyle devrimci-demokratlardan ya da sivil faþistlerden oluþmaz. Yozgat, Kayseri Gümüþhane gibi yerlerden devrimciler, demokratlar çýkacaðý gibi, devrimin kaleleri durumundaki büyük sanayi kentlerinden de faþistler çýkacaktýr. Bu durumda sorumuz orta yerde durmaya devam ediyor: Neden burjuva yazarlar güruhu, üstelik söylenmemiþ bir sözü söylenmiþ gibi kabul ederek, Ýzmir’in faþist olup olmadýðýný tartýþýyor? Hemen söyleyelim, burjuva yazar-çizer takýmý, yani tekelci basýn, böyle bir tartýþma ile Ýzmir’i devrim cephesinden koparmaya çalýþýyor. Ýzmir’in emekçi halkýnýn “faþist” olduðunu iddia edenlerle “faþist deðil ama milli duygularý güçlü” bir halk olarak tanýtmaya çalýþanlar aslýnda ayný amaca hizmet ediyorlar: Türkiye ve Kürdistan emekçi sýnýflarýnda Ýzmir halkýna karþý bir önyargý geliþtirmek, Bir nefret oluþturarak bu kentin halkýný karþý devrim saflarýna itelemek. Oysa Ýzmir’in bütün tarihi ve bugünkü politik yapýsý Ýzmir Halkýnýn devrimci-demokrat, devrimden yana bir halk olduðunu olgularla kanýtlýyor. Ýzmir, her þeyden önce, 70’li yýllarda burjuva sýnýfa kâbus dolu günler yaþatan “Tariþ Direniþi”ni yaratan bir kenttir. Bir þehir ayaklanmasýna dönüþen ve silahlý çatýþma biçiminde günlerce süren “Tariþ Direniþi” söz konusu yýllarýn devrimci dalgasýnýn en önemli dönüm noktalarýndan biriydi. Ýzmir iþçi sýnýfý, baðrýndan Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun, Necati Vardar gibi, idam sehpasýnda bile faþizme boyun eðmeyen, devrim ve komünizm davasýna baðlýlýðýný haykýran yiðit komünistler çýkarmýþ bir sýnýftýr. 90’lý yýllarda “Ölüm Yürüyüþü” eylemiyle sýnýf mücadelesine yeni bir kilometre taþý koymuþ bir sýnýftýr. Ýzmir halký, devrim için yaþamýný feda eden, burada adýný anamayacaðýmýz kadar 152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
çok sayýda yiðit devrimciyi baðrýndan çýkarmýþ bir halktýr. Ve þimdi, efendilerinin sofra artýklarýndan beslenen çapulcu burjuva yazarlar, böyle bir halkýn “faþist” olup olmadýðýnı tartışma cüretini gösteriyor. Dahasý var. Ýzmir halký, tarihi boyunca sivil faþist harekete yüz vermeyen ender þehirlerimizden biridir. MHP’li faþistlerin olsun, dinci faþistlerin olsun bir türlü tutunamadýklarý, bu yüzden de kuyruk acýsý duyduklarý yerdir Ýzmir. DTP konvoyuna saldýracak üç-beþ faþistin bulunmuþ olmasý bu gerçeði deðiþtirir mi? Deðiþtirmez. Üç-beþ faþistin bulunmuþ olmasý, bu þehrin tarihini, devrimci-demokrat yapýsýný, sivil faþist harekete yüz vermediði gerçeðini ortadan kaldýrýr mý? Kaldýrmaz. Bu þehrin Kürt halký baþta olmak üzere bütün ulusal topluluk halklarýný baðrýnda yaþatarak þoven duygu ve düþüncelere prim vermediði gerçek bir olgu deðil mi? Üç-beþ kiþi bayrak astý diye, Kadifekale’nin Ýzmir’in göbeðinde, Kürt halkýnýn yoðun olarak yaþadýðý bir semt olduðu gerçeði deðiþiyor mu? Devlet de Ýzmir halkýnýn devrimci- demokrat yapýsýný, devrime yatkýn karakterini biliyor. Bunu bildiði için istihbarat elemanlarýnýn, MÝT’in, polisin cirit attýðý bir kent haline çevirmiþ. Ýzmir’den, Ýzmir halkýndan korktuðu için güvenliði bir an olsun elden býrakmýyor. Ýzmir’in devrimci, komünist hareketlere her zaman yataklýk yaptýðýný bildiði için ajanlaþtýrma faaliyetlerini en üst düzeyde tutuyor. Bunlar somut olgulardýr, tartýþýlmasý bile abesle iþtigaldir. Þimdi Ýzmir’i kontrol altýna alma ve mümkünse faþistleþtirme planlarýna burjuva basýn da katýlmýþ bulunuyor. Fakat bütün çabalarý boþuna. Ýzmir her zaman devrimin þehri oldu ve böyle kalacak. Bunu bir temenni olarak deðil, somut olgulara dayanarak söylüyoruz. Devrimci komünist hareketin gün geçtikçe güçlenmesi en saðlam kanýtýmýzdýr. Öyleyse þimdi daha yüksek sesle söylemenin zamaný: Ýzmir devrimin þehridir; Ýzmir bizimdir.
15
GENÇLÝK PANELÝ
Devrimci Öğrenci Birliği
Genç Yoldaþ dergisinin aylýk düzenlemiþ olduðu söyleþinin ikincisi 22 Kasým Pazar günü gerçekleþtirildi. Söyleþide 3 konu ele alýndý: “Toplumsal Mücadelede Gençliðin Önemi”, “Nasýl Bir Gençlik Örgütü ve Programý Olmalý”, “Gençlik Örgütlenmesi Önündeki Sorunlar ve Çözümler.” Yaklaþýk 5 saat süren söyleþi 3 oturumda gerçekleþtirildi. Birinci oturumda, toplumsal mücadelede gençliðin önemi üzerinde duruldu. Konuþmacý, “gençlik nedir?” sorusuyla konuþmasýna baþladý. “Gençliði kendi içinde iþçi gençlik ve öðrenci gençlik olarak ikiye ayýrabiliriz. Öðrenci gençlik de kendi içinde bir bütünlük taþýmaz. Öðrenci gençliðin içinde iþçi-emekçi çocuklarý olan öðrenciler de vardýr; küçük burjuva ve burjuva aile çocuklarý olan öðrenciler de. Bir baþka deyiþle; öðrenci gençlik, içinde farklý sýnýflardan olan bireylerin bulunduðu toplumsal bir kategoridir” dedi. Ýþçi gençliðin ve öðrenci gençliðin, dinamik, atýlgan bir yanýnýn var olduðu, öðrenci gençliðin, öðrenci olmasýndan kaynaklý aydýnlanma imkânlarýnýn fazla oluþu da ayrýca vurgulandý. Öðrenci gençliðin aydýnlanma imkânlarýndan (okuyabilme, boþ zaman, ekonomik kaygý çok fazla yok) kaynaklý teorik olarak bilgilenmesinin çok daha kolay olduðu ve bu yüzden iþçi sýnýfýna bilincin taþýnmasýnda önemli bir rol oynadýðýna deðinildi. Proletaryanýn devrim mücadelesini sonuna kadar götürebilecek tek sýnýf olduðunu vurgulandýktan sonra, genç iþçilerin proletaryanýn mücadelesindeki önemine deðinildi. Öðrenci gençliðin tüm sorunlarýnýn çözümü için proletaryanýn yanýnda yer almasý gerektiði vurgulanarak Kent AÞ iþçilerinin eylemindeki DÖB’lülerin edinmiþ olduðu deneyim örnek verildi. Öðrenci gençlikle iþçi sýnýfýnýn birlikte mücadele aðýnýn örülmesinin devrim için olmazsa olmaz olduðunun altý çizildi. Bunlarýn yaný sýra gençliðin tarihsel olarak mücadele içerisinde yapmýþ olduklarý ve yapmasý gerekenler üzerine duruldu. Ýkinci oturumda “Nasýl bir gençlik ör-
16
gütü ve programý olmalý” konusu üzerinde duruldu. Bu bölümde konuþmacý þunlara deðindi: “Gençlik hem iþçi sýnýfý için hem de burjuvazi için önemlidir. Ýþçi sýnýfý için devrim mücadelesinin atýlganlýðýnda önemli bir güçtür. Kapitalizm de eðitilmiþ bir emek gücüne ihtiyaç duyar ve bu nedenle öðrenci gençliði kullanmak ister…” Öðrenci gençlik 20. yüzyýl baþlarýnda devrim mücadelesinde önemli bir güç haline gelmiþti. Komünistler önemli bir bölümünü nasýl kazanacaklarý konusunda tartýþmaya, akýl yormaya baþladý. 1920’lerin baþýndaki komünist partileri kuranlarýn çoðu gençliktir. I. Enternasyonalin þoven çizgisi karþýsýnda yeni kurulan komünist partilerin kurucularýnýn da gençlik olduðu vurgulandý. Gençliðin toplumsal konumdaki yerini tespit ederek, buna uygun bir örgütlenme tarzý yaratmak gerektiði belirtildi ve buna Komsomol örnek gösterildi. Bunun yaný sýra örgütsel olarak baðýmsýz olmasý gerektiði ancak politik olarak bir öncünün bayraðý altýnda toplanýlmasý gerektiði önemle vurgulandý. Çünkü gençliðin önündeki tehlikeleri daha önceden görmesi ve bunu aþmasýnýn önemli koþulu olarak ideolojik bir öncülük gerekmektedir denildi. Konuþmacý; gençliðin mücadelesinin antikapitalist, anti-emperyalist ve anti-faþist olmasý gerektiðini, ezen ulusun, ezen ulus olma durumunun ortadan kaldýrýlmasý için mücadele edilmesi ve ezilen ulus gençliði ile birlikte mücadele aðýnýn örülmesi gerektiðinin kaçýnýlmaz bir gerçek olduðunu dile getirdi. Konuþmacý son olarak; “öð152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
renci gençlik politik özgürlük için mücadele etmelidir. Ýþçi sýnýfý kurtulduðu zaman öðrenci gençlik kurtulabilir. Bunun için salt kendi sorunlarýyla kendisini sýnýrlayan bir anlayýþta olmamalýdýr. Öðrenci gençlik politik özgürlüðü kazanmak istiyorsa buna uygun bir mücadele anlayýþý ve örgütsel bir araca ihtiyacý vardýr. Tek bir mücadele anlayýþýna baðlý kalmadan, özgün, sürecin gerekliliklerini yerine getirebilecek araçlar ortaya çýkarýlmalýdýr” diyerek konuþmasýný sonlandýrdý. Son oturumda gençlik örgütlenmesi önündeki sorunlar ve çözümler konusu tartýþýldý. Konuþmada; “gençliðin önündeki en önemli sorunlardan biri akademist bakýþa saplanýp kalmasýdýr. En ciddi temel sorunlardan birisidir. Kampüs duvarlarýný aþmayýp, salt kendi eðitim sorunlarýna yönelen bir mücadele devrime deðil, kapitalizme hizmet vermektir. Öðrenci gençliðin yegâne kurtuluþu iþçi sýnýfýnýn iktidarýdýr. Dolayýsýyla iþçi sýnýfýyla iç içe olmadan, temel soruna inilemez ve bu nedenle en köklü çözümler elde edilemez, devrim gerçekleþmez. Akademizm bir kafa karýþýklýðý yaratýr. Temel sorunun görülmesine engel olur ve bu da yetmezmiþ gibi gençliðin içindeki militan ruhu da öldürmektedir. Öðrenci gençliði bu buhrandan çýkarmak için güç örgütü olmalý ve onlara doðru politikalar götürülmelidir. Ancak böylelikle onlara güven verilebilir. Güç örgütü olmayla, öðrenci gençliðin kampüs sýnýrlarýný aþýp sýnýfa yönelmesinin yolu açýlýr. Bunlarýn yaný sýra güç örgütlülüðü anti-faþist mücadelede caydýrýcý bir rol oynar” dedi. Konuþmasýnýn sonlarýnda gençliðin aileleriyle yaþadýklarý sorunlara deðinildi. Bu sorunlar karþýsýnda neler yapýlmasý gerektiði ve özellikle de ailelerin örgütlenmesi gerektiði vurgulandý. Son olarak da ,devrimci bireylerin kendi teorik geliþimlerine önem vermesi gerektiði ve bunun için tüm gayreti göstermesi ve proleter disiplini taþýmasý gerektiði vurgulandýktan sonra söyleþi sonlandýrýldý.
Yeni Evrede
Eylemler
Mücadele Birliði
KENT AŞ ÝÞÇÝLERÝ CHP BÝNASINI ÝÞGAL ETTÝ!
18 Kasým 2009’da sabah saat 09.00 civarýnda direniþlerine 1 Mayýs’ta baþlayan ve sendika tarafýndan yalnýz býrakýlan Kent AÞ. Ýþçileri, Ankara Ölüm Yürüyüþü ve Abdi Ýpekçi direniþinden sonra sendikanýn aldýðý kararla Ýzmir’e dönmüþlerdi. Kent AÞ. iþçileri Ankara sürecinden bu iþin arkasýný býrakmayacaklarýný yaptýklarý eylemle tekrar gösterdiler. Ankara dönüþünden hemen sonra iþçiler kendi aralarýnda toplanýp komite oluþturdular. Eylemin sendika tarafýndan bitirildiðini ancak kendilerinin daha söyleyecekleri sözleri olduðunu dile getiren iþçiler, çalýþmalarýna süreklilik kazandýrdýlar. Ýlk önce Ýstanbul’da yapýlan ve yüzbinlerce kiþinin katýldýðý Alevi Mitinginde sendikadan baðýmsýz olarak ilk eylemlerini yaptýlar. Bu eylemle iþçiler bu iþin sonuna kadar arkasýnda olduklarını herkese göstermiþ oldular. Genel Ýþ’e baðlý 5 Nolu þubenin iþçilere “gelin bu tohumu yeniden yeþertelim” demesiyle beraber iþçiler kendi aralarýnda bir durum deðerlendirmesi yaptý. Sendikanýn iþçilere vereceði birþey kalmadýðýný, bunu Ankara’da gördüklerini, aslýnda sendikanýn amacýnýn iþçilerin aldýðý kararlarý pasifize etmek olduðunu kýsa sürede anlayan iþçiler, sendikanýn içinde olmadýðý bir eylem yapma kararý aldýlar. Ýþçiler sendikanýn kendini aklama politikasý yaptýðýný da belirttiler “Ýlk önce bizi yarý yolda býraktýlar, sonra bizimle beraber olduklarýný söylüyorlar, bunlarýn hepsi yalan. 7 ay bunlarla boþuna zaman harcadýk. Maddi manevi olarak çok fazla yýprandýk. Bundan sonra biz iþçiler kendi iþimizi kendimiz yapacaðýz” dediler. Ankara dönüþü süreç böyle geliþirken, 1 Mayýs’tan beri direniþ ve eylemde olan Kent AÞ. iþçileri 18 Kasým 2009 sabahý Ýzmir CHP il binasýný eþleri ve çocuklarýyla beraber iþgal ettiler. Ýþçiler kendi kurduklarý komite aracýlýðýyla, CHP il baþkanýnýn genel sekreteri ile kýsa bir görüþme yaptýlar. Kendi aralarýnda kýsa bir deðerlendirmeden sonra komite iþçilere 1 hafta daha beklemelerini, ancak bu þekilde karþý tarafýn niyetini anlayabileceklerini belirtti. Eðer yine bir adým atýlmaz ise daha farklý eylemliliklerinin olacaðýný dile getirdikten sonra iþgali sona erdirdiler. Komite de sonraki süreç üzerine konuþmak üzere toplantýya çekildi.
FABRÝKA NAZÝ KAMPI GÝBÝ
3. Organize Sanayi’de bulunan Çimen Tekstil Fabrikasý’na grev kararý asýldý. Uzun zamandýr sendikalaþma mücadelesi veren Çimen Tekstil iþçileri, çoðunluðu saðlayarak toplu sözleþmeye gitmek isteyince, patronun örgütsüzleþtirme engeliyle karþý karþýya kaldý. Bunun üzerine her türlü yasal yola baþvuran iþçiler, toplu sözleþme konusunda patronun masaya oturmamasý sonucu grev kararýný fabrikaya astýlar. 17 Ekim 2009 günü yaptýðýmýz görüþmede durumu deðerlendiren DÝSK/Tekstil Ýþçileri Sendikasý Genel Baþkan Yardýmcýsý Muzaffer SUBAÞI, “Antep 3. organize sanayi bölgesinde bulunan Çimen Tekstil fabrikasýnda 250 iþçi çalýþmaktaydý. Ýþçiler DÝSK/Tekstil Ýþçileri Sendikamýzda örgütlendiler. Biz bakanlýktan yetki istedik, bakanlýk DÝSK/Tekstil
Ýþçileri Sendikasý çoðunluða sahiptir diye yetki verdi. Buna karþýlýk iþveren mahkemeye itiraz etti. Mahkeme de sendikanýn yetkili olduðuna karar verdi. Ýþveren bu kez de Yargýtay’a itirazda bulundu. Yargýtay da yetkimizi onadý. Ýþvereni toplu sözleþmeye çaðýrdýk gelmedi, bakanlýk çaðýrdý iþveren gelmedi, resmi arabulucu tayin etildi bu toplantýya da iþveren katýlmadý. Ve biz sendika olarak yasal prosedürü tamamlayarak 12 Kasým 2009 Perþembe günü vardiyalarýn giriþ çýkýþ saati olan 15:00’da iþçilere hitaben bir konuþma yaparak grev ilanýný fabrikaya astýk. Ýþveren 250 çalýþana karþý ilerde yapacaðýmýz grevi kýrmak amacýyla fabrikaya 250 iþçi daha aldý, sayýyý 500’e çýkardý. Fabrikayý bir Nazi kampýna dönüþtürmeye yönelik baský, tehdit ve sendikalý iþçileri yýldýrmak için her türlü çabayý sarf ediyor” dedi. SUBAÞI “Bayramdan sonra bu fabrikada bu grevi fiili olarak baþlatacaðýz. Bu iþverenin esas amacý iþçilerin sendikalý olmasýný hazmedemediðinden ve sendikal harekete karþý olduðundandýr. Ýþçiler grevde haklýlýklarýný ve güçlerini göstertecektir” sözleriyle konuþmasýný tamamladý. Antep Mücadele Birliði
ANTEP’TE SAÐLIK EMEKÇÝLERÝ BASIN AÇIKLAMASI YAPTI
SES’li emekçiler 17 Kasým günü Devlet Hastanesi Poliklinikler önünde, 19 Kasým’da ise Baþtabiplik önünde bir basýn açýklamasý yaptýlar. Saðlýk emekçileri “Saðlýkta katký paylarý ve muayene ücretlerinin iptal edilmesi için 25 Kasým Çarþamba günü grevdeyiz, Toplu sözleþmeli, grevli, sendika hakkýmýz için grevdeyiz” pankartlarýný açarak basýn metnini okumaya baþladý. Basýn açýklamasý sýk sýk “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “AKP Elini Cebimizden Çek”, “Katký Payý Ýptal Edilsin”, “Toplu Sözleþme Hakkýmýz Grev Silahýmýzdýr”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz” sloganlarý atýldý. Basýn metninde “AKP hükümeti iktidara geldiðinden beri IMF ve Dünya Bankasýnýn halkýmýzý ve emekçileri daha fazla yoksulluða ve açlýða mahkum eden, saðlýk ve sosyal güvenlik hakkýný elinden alan saðlýkta dönüþüm, bizce yýkým dedikleri politikalarýn sonuçlarý artýk iyice su yüzüne çýkmaya baþladý. SSGSS yasasýyla herkesin saðlýk ve güvenlik hakký kapsamýna alýnacaðý yalaný ortaya çýkmaya baþladý. … Muayene ücretleri %650 arttý. Saðlýk ocaðý – Aile hekimliði 2 lira, devlet hastaneleri 8 lira, özel hastaneler 15 lira oldu. Parasý olanlar ‘lüks sýnýf’ hastanelerde lüks odalarda yatarken parasý olmayanlar ‘9. hariciye koðuþuna’ mahkum edildi. Bizler ses olarak KESK’e baðlý tüm sendikalarla birlikte Bu uygulamalarýn son bulmasý, herkese saðlýk güvenli gelecek için … toplu sözleþme hakkýmýz var demek ve kullanmak için 25 Kasým Çarþamba günü grevdeyiz” diyerek Antep halkýna da greve katýlma çaðrýsýnda bulunularak basýn açýklamasý sloganlarla bitirildi. Antep Mücadele Birliði
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
17
Yeni Evrede
Devrimci Emekçiler
Mücadele Birliði
KESK’ÝN GÜCÜ YASALLIÐINDA DEÐÝL KÝTLESÝNÝN KARARLILIÐINDADIR
Kamu emekçileri 25 Kasým’da grevdeydiler. Daha önceki grevlerden önemli derecede farklý bir grev süreci yaþýyoruz. Ýþ yeri bütünlüðü her geçen gün daha da parçalanýyor ama iþ yerindeki çalýþanlarýn çýkarlarý birbirlerine daha fazla yaklaþýyor. Eðitim alanýnda kadrolu, sözleþmeli, ücretli öðretmenler, saðlýkta kadrolu, sözleþmeli, taþeron çalýþanlar, farklý meslekler arasýndaki ayrýmlar kapitalizmin sýçramalý çöküþüyle birlikte bir bir siliniyor. Ancak KESK bütün bu emekçileri kendi çatýsý altýnda toparlayamýyor. Önümüzdeki süreçte de toparlayamazsa kadrolularýn sayýsýnýn erimesiyle sembolik eylemler yapmaktan istese de kurtulamayacak. Ayný iþyerinde çalýþanlar ayný eylemde birleþtirilemezse grev nasýl yapýlabilir. 25 Kasým grevi de kadrolularýn bir kýsmýnýn iþ býraktýðý ama iþlerin büyük ölçüde yürüdüðü sembolik bir “iþ býrakma” dan ibaret. KESK’in küçülmesi nasýl bu noktaya geldi. Bundan on yýl önce tüm ülkede tek baþýna hayatý durdurabilen KESK bugün sayýsýz “uyarý”larýna birini daha ekliyor. KESK’in yasallaþma süreci devletin dayattýðý tüzükle kendisini sadece kadrolu çalýþanlarý örgütlemekle sýnýrlandýrmasý ve ana dilde eðitim anlayýþýný tüzükten silmesi ile sonuçlandý. Buna karþýlýk devlet, sendikalýlarýn aidatlarýný ödemeye baþladý. Aidatlar maaþlarýmýza yatýyor oradan da otomatik ödemelerle sendika kasalarýna giriyordu. KESK’li sendika yöneticilerinin memur maaþlarýný almak üzere sendika çalýþmalarýnda bulunmasý hakký verildi. Aslýnda kazanýmmýþ gibi görülen tüm bu ve benzeri kayýplar KESK’i bu güne getirdi. Üye aidatlarýnýn elden toplandýðý belki son derece ilkel yöntem sayesinde yöneticiler en az ayda bir kez üyelere gidiyor onlarýn tepkilerini ve taleplerini görüyorlardý. Aidatlarý toplayanlar olarak iþyeri temsilcilerinin ve aktivistlerin sendika üzerinde önemli güçleri vardý. Uzaktan aidat toplama yöntemiyle sendika ile üyeler, hatta çalýþanlar arasýndaki baðlar koparýldý. Sendika yöneticileri iþ yerlerinde çalýþmaya devam ederek belki çok zaman kaybediyorlardý ama çalýþanlarla sýký baðlarý ve ortak sorunlarý yaþýyorlardý. Kadrolu sendikacýlýk týpký iþçi sendikalarýnda olduðu gibi yöneticileri çalýþma hayatýndan koparmakla kalmadý onlarý kitlenin yaþantýsýndan da kopardý. Tüm bu sürecin önemli bir sonucu da KESK’le diðer devlet sendikalarýný aynýlaþtýrmýþ olmasýydý. KESK’i devlet sendikalarýndan ayýran söylemlerdeki farklýlýklar deðil onun sýnýfýn ya-
18
nýndaki saðlam duruþudur. KESK’e, sýnýf tarafýndan bedellerle yaratýlmýþ bir sendikaya, devlet tarafýndan yaratýlmýþ ve yaþatýlan bir sendika giysisi giydirildi. Sokakta kazanýlan masada kaybedildi. Yasallýðýn tatlý rahatlýðý ve kaybetme korkusu, onu, basýn açýklamalarýyla sýnýrlayan bir kimliðe büründürdü. KESK içindeki hakim anlayýþ, reformizm, yasallýðý öyle bir sahiplendi ki “fiili eylem” korkusunu bastýrmak için kitleleri eylemlerin gerisine çekti. Kitlenin kontrolden çýkmasý korkusu pek çok eylemin yöneticiler bazýnda sembolik eylemler haline dönüþmesine neden oldu. Gerekçe ise zaten tabanýn katýlýmýnýn olmadýðýydý. Pasifizmin bahanesi yine tabanýn pasifliðiydi. Ýþyeri temsilcilikleri için yeni tüzük “þube tarafýndan atanma” zorunluluðu getiriyordu. Oysa KESK’in seçimle gelen temsilcilik sistemi onun demokratik merkeziyetçiliðinin en önemli dayanaðýydý. Yine temsilcilikler eski usulle “seçilseler” de þube, tüzüðe uygun olarak kitlenin seçiminin altýna imza atarak seçimin üstündeki bürokrasiyi hile yoluyla da olsa yaþatmaya devam etti. Týpký iþyerlerimizde hiçbir onay almadan astýðýmýz afiþlerimizi indirttirmemek için verdiðimiz savaþýn “idare nasýl olsa onaylýyor uðraþmaya ne gerek var” mantýðýyla barýþa baðlanmasý gibi. Bütün bu ayrýntýymýþ gibi görünen ve KESK’in bugünkü yalnýzlaþmasýna, güven kaybetmesine neden olan zincirler reformizme son derece uygun yöntemlerdi. KESK içindeki devrimcilerin tasfiyesi süreci de benzer uygun yöntemlerle gerçekleþti. 25 Kasým grevi tüm bu sürecin geldiði nokta. Devlet tarafýndan ilk kurulan sendika olan, faþizmin tabaný tarafýndan örgütlenen ve KESK içinde birçok devrimcinin tutuklanmasýna, sürgüne gönderilmesine ve ceza almasýna sebep olan Kamu-Sen ile sýrf düþmanlar ortak diye tabanýný barýþtýrmaya ne KESK’in ne de faþizmin gücü yeter. Devrimcilerin düþmanlarý sýnýfýn düþmanlarýdýr. Bugün iktidarda olsun ya da olmasýn. Herhangi bir sýnýf düþmaný ile günlük çýkarlar için birlik oluþturmak reformizme yakýþýr. KESK iþkolu içindeki tüm çalýþanlara kapýsýný açarak içinde bulunduðu darlýðý aþabilir yoksa dýþýndaki sýnýf düþmanlarýna açarak deðil. KESK kendi gücüne güvenerek greve çýkar, bu grev kararýna iþyerlerinde bu sendikanýn tabanýndakiler, taraflarýnýn farkýna vararak katýlýrsa buna kimsenin diyeceði bir þey olmaz. Ancak KESK, Kamu-Sen’le birlik kararýyla za152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
ten geri adým atmýþ ve bu sýnýf düþmaný sendikayý kitlelere deklere etmiþ oluyor. “Grev içeriði dýþýnda hiçbir pankart vb.”nin açýlmayacak olmasý KESK’in içindeki devrimci unsurlarýn üstünü örtme, saklanma davranýþýndan baþka bir þey deðil. Eðer KESK yönetimi kitlesiyle baðlarýný kaybetmemiþ olsaydý devletin sendikasýyla birlik oluþturacak duruma düþmezdi. Ya da baþka bir deyiþle zaten KESK yukarýda bahsettiðimiz süreçlerde tabanýyla baðlarýný kaybetmemiþ olsaydý bu sendikalar tabela sendikasý olarak kalýrlardý. Onlar güçlerini KESK’in zayýflamasýndan alýyorlar. Bu durumda Devrimci Emekçiler KESK içerisinde süreci aydýnlatarak reformizme karþý mücadelelerini sürdürmeliler. Sendikalar içerisinde KESK’in yönelimlerini sezinleyen, tepki duyan geniþ bir kesim var. Bu kesimi Devrimci Emekçi Komiteleri’nde toplayarak ortak tavýr belirlemek gerekir. Reformizmin sýký sýkýya sarýldýðý yasallýk, grup çýkarlarýndan baþka bir þey deðildir. Bizim saklanmak için bir þemsiyeye ihtiyacýmýz yok. Devlet sendika aidatlarýný ödemekten vazgeçti. Þimdi KESK her ileri adým atýþýnda tehditlerle karþýlaþacak. Daha önce de olduðu gibi. Yasallýk bu demek deðil mi zaten. Yasalarýn çizdiði sýnýrlarý kabul etmek. “Kabul etmiyor musunuz? Sizin için açtýðýmýz þemsiyeyi kapatýrýz.” Eðer bu ve benzeri tehditler iþe yarasaydý, kamu emekçileri ya da sýnýf mücadelesi ne baþlayabilir ne de sürebilirdi. KESK’te reformizmle mücadele aslýnda örgütlülüðün gidiþatýna müdahaledir. Devrimciler tarafýndan devrimci ilkelerle kurulmuþ, bu nedenle hala devrimci kesimleri etrafýnda toplayan sendikalarýmýz bizim en önemli araçlarýmýzdan biri olarak varlýðýný koruyor. Ancak bugün tükenmekte olan reformizmin ve onun politikalarýnýn oradan uzaklaþtýrýlmasý þart. Sendikalar eðer devrimcileþmezlerse devrimin önünde engel olacaklardýr. Devrimin genel çýkarý için de sendikalarýn devrimci emekçi komitelerince devrimin araçlarý haline getirilmesi þarttýr. KESK yönetimi þunu yapmalýdýr diyemiyoruz. Tarihten ve günümüzden biliyoruz ki reformizmin bir adým ileri gitme kabiliyeti yoktur. Devrimci Emekçiler, KESK’in tabanýnýn gücüne dayanarak onu ileriye, devrim için kalkýþan kitlelerin yanýna taþýyabilirler. Bunun için daha önce olduðu gibi devletin tüzüðünü deðil mücadelenin evrensel yasalarýný çalýþmalarýnda esas almalýdýrlar. DEK’li Emekçiler
KAPÝTALÝZMDE SALGIN
Yeni Evrede
Sağlık
Mücadele Birliði
Saðlýkta özelleþtirme oldukça sýk iþlenen bir konu. Oysa kapitalizmde programlý, insaný ve doðayý gözeten bir saðlýk sistemi olmasý beklenemez. H1N1, yani bildiðimiz adýyla “domuz gribi” salgýnýyla birlikte tartýþmalar iyice gün yüzüne çýktý. Aslýnda yýllardýr yazýlýp çizilen bu konu kitlelerin tartýþma gündemine girdi. Týpký depremde hepimizin deprem uzmaný olmamýz ve fay hatlarýný tartýþmaya baþlamamýz gibi hepimiz H1N1 virüsünü ve aþýnýn etki ve yan etkilerini tartýþmaya baþladýk. Konunun uzantýlarý çok eskilere dayanýyor aslýnda. Saðlýk sistemine güvensizliðin hat safhaya geldiði bu günler birden doðmadý. Özde sisteme güvensizlik, özelde saðlýk sistemine güvensizlik her gün yaþadýðýmýz ya da tanýk olduðumuz pek çok olayýn birikimi. Gayet iyi biliyoruz ki bizim canlarýmýzýn, yedek iþ gücü bulabildiði sürece, kapitalizmin kar hýrsýnýn yanýnda hiçbir deðeri yok. On binlerce ya da milyonlarca insanýn hasta olmasý ilaç hesaplarýný, tedavi giderlerini yeniden hesaplamayý gerektirir, bu durumda bir grup ilaç tekeli büyük karlarla çýkar bazýlarý da üretimin yönünü ihtiyaçlara göre deðiþtirir o kadar. Doktorun yazacaðý ilaçtan, bilimsel çalýþmalarýn yorumlarýna kadar her þey tekellere baðlýdýr. Ýlaç tekellerinin desteðini almadan bir doktorun mesleðinin gerektirdiði geliþmeleri takip etmesi, ulusal ya da uluslar arasý yayýn yapmasý, 400–500 Euro deðerindeki kitaplarý edinmesi çok zordur. Bütün bu zorluklarý tek baþýna göðüslemeye çalýþan hekimler yok deðil. Ama sayýlarý gitgide azalýyor. Hastalar da bu hekimlere ulaþabilmek için yakýnlarýndaki saðlýkçýlardan bilgi almaya çalýþýrlar. “Hangi doktor iyidir?” sorusunun arkasýnda iki soru vardýr. Birincisi insaný her þeyin önünde tutan, gözünü para hýrsý bürümemiþ, demokrat ya da devrimci bir doktor mudur? Ýkincisi mesleðinde yetkin midir? Ama bu ikisi birbiriyle çok zor örtüþür. Çok uzun yýllara dayanan birikim gerektiren hekimlik mesleðinin saygýnlýðýný yitirmesi ilaç tekellerine baðýmlýlýðýnýn sezinlenmesinden gelir. Sosyalizmde saðlýk politikasýnýn temelinde “koruyucu hizmetler”’in sürekliliði vardýr. Bunlar hem daha az gider hem de daha uzun bir saðlýk demektir. Oysa bu görüþ kapitalizme aykýrýdýr. Özel hastanelerde dönen saðlýksýzlýðý onun bir minyatürü olarak görebiliriz. Hasta ne kadar uzun tetkiklerden, ne kadar çok iþlemden geçerse o kadar kar edilir. Bu nedenle gereksiz ameliyatlar, sonu gelmeyen tedaviler hekimin orada olmasýnýn koþuludur. Bu süreci uzatan hekim iyi, kýsaltan hekim kötüdür. Hekimler açýsýndansa hastaya biraz daha film çektirmenin ya da biraz daha fazla tetkik yapmanýn sakýncasý olmadýðý gibi hastalarýn birçoðu da bu muameleden memnun olur. Hele dolu bir reçete hekimin bilgisinin ne kadar çok olduðunun göstergesidir. Oysa birçok hekim yazdýðý ilaç sayýsýyla o firma tarafýndan “ödüllendirilir.” Burjuva basýna bile çýkmýþ olan bu ödüllendirmeleri burada sayýp dökmek istemiyoruz. Bütün bu yanlýþlar silsilesinden hekimden ya da hastanelerden daha da karlý çýkan ilaç-týbbi malzeme üreten tekellerdir. Tekeller herhangi bir ilacý piyasadan silebilir ya da bir salgýný tetikleyebilirler. Bir tekelin ilacý piyasaya girdiðinde elimizdeki ucuz olan ilacýn piyasadan bir anda yok olmasý ve diðer ilaca baðýmlý olmamýz da bundandýr. Birden bir ilacýn yan etkilerinin büyüteç altýna alýnmasý da. Ýlaçlarýn içindeki prospektüslere baktýðýmýzda, birçoðunu anlayamadýðýmýz uzun komplikasyonlarý vb. adý altýnda yan etkileri karþýmýza çýkar. Bazen týp, bu yan etkilerden de yararlanýr. Bazý ilaçlarýn uyku yapmasýnda olduðu gibi. Oysa bu ilaçlarýn birçoðunu yanlýþ bir biçimde, yalancý bir güvenle kullanýp dururuz. Ýlaç araþtýrmalarýnda da ayný firmalar tarafýndan araþtýrmalarýnýn sponsorluðu yapýlan hekimlerden olumlu sonuçlar beklenir. Bazý hekimler o kadar ileri gitmiþ-
lerdir ki ilaç tekellerinin medya yoluyla ünlendirdiði temsilcileri haline gelmiþlerdir. Medyada ünlenen hekimlerin fiyatýnýn artmasý onun yan kazancýdýr. Ýnsaný temel alan hekimler bu kýskaç altýnda hem mesleki geliþimlerinin zorunluluðunun, hem diðer meslektaþlarýnýn, hem daha fazla kar isteyen hastane yönetimlerinin, hem de ilaç firmalarýnýn baskýsý altýnda sürekli bir mücadele içinde olmak zorunda kalýrlar. Bunca çarpýklýk içinde saðlýða ulaþmak neredeyse imkansýz hale gelir. Hastane enfeksiyonlarýndan korunmak için yapýlmasý gereken harcamalar yük olarak görülür ve karþýmýza baþka bir hastalýktan yatarken enfeksiyondan ölen insanlarýn yakýnlarýnýn isyaný çýkar. Saðlýk çalýþanlarý hasta ya da yakýnlarýnýn saldýrýsýna uðrarlar. Muayene ücretleri, ilaç katký paylarý, protez ve malzeme farklarý derken sosyal güvencelerin karnelerden ibaret bir gösteri haline gelmesi, üstelik bu güvencenin güvenli bir saðlýk hizmetine ulaþtýrmýyor olmasý bireysel patlamalarýn zeminini oluþturur. H1N1 salgýnýnda da karþýmýza çýkan karmaþa ve güvensizlik tüm bu zemin üzerinden patlak verdi. Bir yandan virüsün insandan insana bulaþma kabiliyeti “kazandýrýlmýþ” bir virüs olduðu, diðer yandan doðal olarak kabiliyet kazandýðý açýklandý. Ýlk defa bir aþý, yani korunma yöntemi tartýþýlmaya baþlandý. Hem de devletin en üst yetkililerinin aðzýndan. Bir salgýn anýnda yapýlabilecek en kötü þey çeliþki yaratmaktýr. Tartýþmalar, salgýný týrmandýrmaktan baþka bir iþe yaramaz. Oysa daha Nisan ayýnda salgýnýn baþladýðý günlerde Tabipler odasý, mikrobiyoloji ve enfeksiyoncular birliði gibi ciddi kurumlar hükümete neler yapýlmasý gerektiðini sýralamýþlardý. Buna göre; sebze ve meyve fiyatlarý ve temizlik malzemeleri fiyatlarý hýzla aþaðý çekilmeliydi. Acilen tüm toplum aþýlanmalý, gerekli ilaçlar stoklanmalý, antibiyotik ve dezenfektan kullanýmý sýnýrlanmalýydý. Bunlarýn hangisi yapýldý. Yetmiþ milyon diye anýlan nüfus için iki buçuk milyon aþý geldi. Zaten pek azý aþý olmayý kabul etti. Antibiyotikler bol miktarda tüketildi, temizlik malzemelerinin fiyatlarý tavan yaptý hatta pek çok “dezenfektan” piyasayý fahiþ fiyatlarla doldurdu. Salgýnda binlerce insanýn ölümü bekleniyordu. Milyonlarca insan tedavi olmak zorunda kalacak kadar aðýr grip geçirecekti. Bu durum ilaç tekelleri için hem ilaç hem de dezenfektan satýþýnda yüksek karlar demekti. Aþýnýn yan etkileri mercek altýna alýndý. Ama kimse grip olduðumuzda kullanacaðýmýz ilaçlarýn yan etkilerinden bahsetmedi. Aþý için kullanýlan “adjuvanýn” her an tükettiðimiz baþka hangi ilaçlarýn üretiminde kullanýldýðý ise sýrdý. Kapitalizm için alýp verip piyasaya can vermeye devam etmenin bir tehlikesi de salgýn yönetiminde gösterilen basiretsizlik oldu. Herhangi bir salgýn ya da afet durumunda alýnmasý gereken zorunlu önlemler keyfi “özgürlük” alanlarý olarak “deðerlendirildi.” Kavramlar bozuldu. Dezenfeksiyon sürdürülünce anlamý olan bir iþlemken anlýk bir iþlem haline geldi. Toplu yaþam alanlarý dezenfekte edildi ve ilk giren insanla birlikte bozuldu. Aþýnýn maliyeti tartýþýldý ama dezenfektanlarýn sorumsuzca kullanýlmasý, mikroplarýn direnç kazanmasý sorgulanmadý. Salgýn týpký diðer afetler gibi insanlar için büyük bir yýkýmdýr. Bu yýkýmý ancak örgütlü bir toplum engelleyebilir. Sosyalizmin tüm örnekleri bu tip yýkýmlar karþýsýndaki baþarýlarla doludur. Kapitalizm baþýmýza gelen en büyük felakettir ve baþýmýzda olduðu müddetçe felaketler peþimizi býrakmayacak. Kapitalizm Öldürür Kapitaliz mi Öldürün
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
Dev rimci Saðlýk Emekçisi
19
Röportaj
Yeni Evrede
“Bir Arkadaþýmýz İþten Atýlýrsa, Bu Hepimizin Direniþi Olacaktýr”
Merhaba Mücadele Birliði Okurlarý; Okmeydaný Eðitim ve Araþtýrma Hastanesinde iþten atýlan ve 45 gündür eylemde olan saðlýk iþçileriyle yaptýðýmýz röportajý sizinle paylaþmak istiyoruz. Mücadele Birliði: Bize biraz 45 gün boyunca verdiðiniz mücadeleden bahseder misiniz? Ýþçi: Biz iki buçuk ay ücret almamýþtýk. Bunun sonucunda sendikalý olmaya karar verdik. Arkadaþlarla birlikte Dev-Saðlýk Ýþ Sendikasý’na üye olduk. Sendikalý olduktan sonra, o kalan iki buçuk aylýk ücretimizi bir gün içinde aldýk. Baþhekimle görüþme yaptýðýmýzda, kesinlikle iþten çýkarmayacaklarýný söylemiþlerdi. Kendisinin de sendikalý olduðunu ve bir tane arkadaþýmýzý bile iþten çýkarmayacaklarýný özellikle söylemiþti. 190’a yakýn saðlýk iþçisi arkadaþýmýz sendikalýydý. Biz de arkadaþlarla sendika faaliyetlerinde bulunuyorduk. Siz de bilirsiniz, sendikasýz çalýþmak, sigortasýz çalýþmak anlamýna geliyor, ayný anlamý taþýyor. Hiç bir sosyal hakkýn yok, hiç bir güvencen yok, iþten çýkartýlýyorsun. Ben 5 senedir buradayým yýllýk iznimi iki defa, bir haftalýk izin yaparak kullandým. Bunun nazarýna bizi iþten çýkarmaya baþladýlar. Cep telefonuma gelen mesajlarla ve evi arayarak, “yarýn iþe gelmeyeceksin” diyerek, iþten çýkarma politikasý uyguladýlar. Biz de burada 45 gün direnip mücadele ettik ve örgütlenerek kazandýk. Mücadele Birliði: 45 gün boyunca yönetimin veya polisin baskýsý oldu mu? Ýþçi: Her zaman burada otobüslerle polisler, çevik kuvvet ve müfettiþler var zaten. Bize “burada duramazsýnýz, yapamasýnýz, biz size iþ buluruz, yeter ki siz buradan gidin” dediler. baþhekim bir kaç defa toplantý yaptý. Bizi de çaðýrarak, “buradan çýkýn gidin artýk, burada durmanýzý istemiyoruz” dedi. Bizi gözaltýna da alsalar, ne olursa olsun geri çekilemezdik. 45 gün içerisinde her þeyi göze almýþtýk. 45 gün direndik, yaðmurunda, çamurunda. Ama onurlu bir mücadeleydi. Onurlu bir kazanýþ ve herkese diyorum; özellikle taþeronda çalýþan arkadaþlara diyorum, dirensinler kazanacaklardýr. Biz kazandýk onlar da kazanacaklardýr. Mücadele Birliði: Hukuksal olarak kazandýnýz. Ýþçi arkadaþlarýnýzla birlikte mutlusunuz þu an, peki tekrar öyle durumlarla karþýlaþacaðýnýzý düþünüyor musunuz? Ya da þimdiden bunun için önlemleriniz olacak mý? Ýþçi: Zaten bu iþbaþýlar baþhekimlik sayesinde oldu. Eðer bundan sonra böyle birþey olursa, daha çok eylemler olacaktýr. Böyle söyleyeyim, çünkü ben zannetmiyorum, cesaret edemezler. Biz hastaneye girdiðimizde temizlik iþçisinden tutun, herkese bizi çok farklý karþýlýyor. Göðsümüz kabararak dolaþýyoruz, telefonlarýmýz gecelere kadar susmuyor. Bunu bütün hastane gördü bunu, bütün Ýstanbul, bütün Türkiye gördü, her yerde yayýnlanýyor. Onurlu bir mücadele, onurlu bir kazaným diyorum . Mücadele Birliði: Ýþinize geri döndükten sonra sermayenin bu tip saldýrýlarýna karþý arkadaþlarýnýzla birlikte alacaðýnýz bir tavýr olacak mý?
20
Mücadele Birliði
Ýþçi: Burada haksýz bir yere bir arkadaþýmýz iþten atýlýrsa, bu hepimizin direniþi olacaktýr. Çünkü biz içeride örgütlüyüz, sendikamýzla örgütlüyüz. Onun için güçlüyüz, herkes de bunu biliyor . Mücadele Birliði: Son olarak Mücadele Birliði okurlarýna birþeyler söylemek ister misiniz? Ýþçi: Hepsine çok teþekkür ediyorum. Bizi yalnýz býrakmadýlar. Eylemlerde yanýmýzdaydýnýz, çok teþekkür ediyoruz, çok saðolun. 2. Ýþçi: Ben sadece iki kelime bir þey söylemek istiyorum. Türkiye’de özellikle taþeron þirketlerde çalýþan iþçilere söylüyorum, örgütlensinler ve mücadelelerini sürdürsünler, devletin kolluk güçlerinden yýlmasýnlar veya herhangi bir göz caydýrýcý bir þeyden yýlmasýnlar. Mücadelelerini içeriden ve dýþarýdan sürdürsünler.
Mücadele Birliði: Bize nasýl iþten çýkarýlmak istendiðinizi anlatýr mýsýnýz? Onur: Merhaba adým Onur, bu ayýn 12’sinde sað elimden ameliyat olmak için yataklý serviste yattým. Ameliyat olduktan sonra vize kaðýdýný almak için taþeron þirketine gittim. Þirketten bana söylenen sadece þu oldu, “sen artýk bizim için verimli deðilsin, onun için çalýþamazsýn” dediler. “Peki” dedim, “neden verimli olamýyorum”. “Ameliyat olduðun için” dediler. “Sýrf ameliyat olduðum için mi beni iþten çýkarýyorsunuz” dedim. “Evet” dediler, “bunun için”. Ben de “hayýr” dedim, “sýrf sendikalý olduðum için beni iþten çýkartýyorsunuz”. “Peki, raporlu birini iþten çýkarmak suç deðil mi” dedim, onlar da hiçbir þey demediler. Ben de sendika uzmanýmýz Kamil vardý. Sorunumu anlatýktan sonra haksýz bir þekilde iþten atýldýðým için olayý mahkemeye verdikten sonra, burada hastane önünde direniþte olan arkadaþlarýmýn yanýnda oldum. 12’ sinden beri direniþimize devam ettik. Mücadele Birliði: Bundan sonra sistemin bu saldýrýlarýna karþý arkadaþlarýnýzla nasýl bir tutum alacaksýnýz? Onur: Ben size þöyle bir þey söyleyeyim. Pazartesi günü 5 tane arkadaþýmýz hastanede iþbaþý yaptý. O beþ arkadaþýmýz sendikalý olmayan kiþileri sendikada örgütlemeye çalýþýyorlar. Diyelim ki eðer, 10 kiþi alýrlar, diðer arkadaþlarýmýzý almazlarsa, o zaman karþýlarýnda daha güçlü bir tepki görecekler, çünkü serviste çalýþan iþçiler korkuyorlardý. Hani biz de katýlsak, bizim de sonumuz böyle olur diye yanaþmýyorlardý. Ama þimdi kazandýðýmýz için, içeride çalýþan iþçilerde bir korku olduðunu sanmýyorum artýk. Sistemin bir saldýrýsý olduðu zaman hem içeriden, hem dýþarýdan bize destek vermeye gelecekler. Ve þunu unutmasýnlar, bu kazanýmdan sonra daha büyük bir kitleyle ve daha örgütlü bir güçle karþýlaþacaklar. Mücadele Birliði: Son olarak söylemek istediðiniz bir þey var mý? Onur: Ben Mücadele Birliði ve Genç Yoldaþ’ý takip ediyorum, okuyorum. Bize destek verdikleri için, bizi yanýz býrakmadýklarý için ve Ayýþýðý Sanat Merkezi’ne çok teþekkür ediyorum.
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
AYIÞIÐIMIZ ÝZMÝR’DE 7. YILINDA
Yeni Evrede
Ekin - Sanat
Mücadele Birliði
Denizin üstünde ala bulut yüzünde gümüþ gemi içinde sarý balýk dibinde mavi yosun kýyýda bir çýplak adam durmuþ düþünür Bulut mu olsam, gemi mi yoksa Balýk mý olsam,yosun mu yoksa?.. Ne o, ne o, ne o. Deniz olunmalý, oðlum, Bulutuy la, gemisiy le, balýðýy la, yosunuy la. NA ZIM HÝK MET Bizler de yaþamý kucaklamalýyýz böylesine, “Denizlere” bakarak derinlikli düþünüp ne olacaðýmýza, ne yapacaðýmýza, nasýl yaþayacaðýmýza dair soru sorup sonra cevabýný vermeliyiz. Nazým Hikmet’in dediði gibi Deniz olmalýyýz. Çünkü Denizler de birer Deniz oldular ve tüm yaþamý gözden geçirerek kucakladýlar hayatý tüm derinliðiyle ve gittiler, birer çaðlayan olarak atýldýlar tüm kötülüklerin, çirkefliklerin, yozluklarýn üstüne. Ýnsanlýðýn emeði ve hazinesiyle dolu olan bu yaþamý içinde bulunduðu bataklýktan çýkarabilmek için bizler de “Denizler” olmalýyýz. Ýnsanlarýn insanca, çocuklarýn çocukça yaþayabilmeleri için, kirletilmiþ tüm güzellikleri gerçek deðerlerine ulaþtýrabilmek için ve bu sistemin yoz burjuva sanatýna karþý, sanatýn, gerçek devrimci özüne uygun üretilebilmesi için... hepimiz birer Deniz olmalýyýz. Deniz’i Deniz yapan tüm özellikleriyle kimimiz bulut, kimimiz gemi, kimimiz yosun, kimimiz balýk olmalý ve silmeliyiz yeryüzünden tüm kötülükleri. Ve bizler Ayýþýðý Sanat Merkez’i olarak Denizlerin, 40 sene önce açlýða, yoksulluða, sefalete ve insanýn insanca yaþamasýna engel olan burjuva sisteme karþý çevirmiþ olduklarý silahlarýný, yoz burjuva sanatýna karþý tiyatromuzla, müziðimizle, þiirimizle çevirdik. 20 yýldýr sanat alanýnda zor-
lu bir mücadele yürütüyoruz. Ýzmir Ayýþýðý’nýn 7. yýlýna girmesi dolayýsýyla bir etkinlik düzenledik. Etkinliðimiz ilk önce Ayýþýðý çalýþaný bir arkadaþýmýzýn “Annemin sesi ölüm oluyor uykumda” þiirini okumasýyla baþladý. Ardýndan devrim mücadelesinde ölümsüzleþenler þahsýnda saygý duruþuna geçildi. Saygý duruþu bitiminde sahneye çaðrýlan bir arkadaþýmýz Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin bugüne dek yaptýðý üretim ve faaliyetlerine deðinerek bu üretim ve faaliyetleri hangi amaç temelinde gerçekleþtirildiklerini belirten bir konuþma yaptý. Açýlýþ konuþmasý sonrasýnda, Ekin Su Þiir topluluðunun hazýrlamýþ olduklarý þiirler dinlendi. Þiir topluluðu içinde bulunan emekçi bir anamýz okuduðu “Güneþi Ýçenlerin Türküsü” þiiriyle herkesi coþturdu. Þiir dinletisinin ardýndan sahneye Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri Atölyesinden arkadaþlar çýktý. Bizlere Ayýþýðý Sanat Merkezi’nin 3 aylýk yayýn organý olan Önsöz dergisindeki “Kendileri Küçük Ýdealleri Büyük Dev Yürekli Çocuklar” yazýsýndan hazýrlanmýþ “Dev Yürekli Çocuklar” adýný taþýyan kýsa bir oyun sergilediler. Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri Atölyesi’ne yeni katýlan arkadaþlarýmýzýn kimilerinin iþçi olmasýndan, kimilerinin de okulundan kaynaklý bin bir emek ve büyük çabalarla bir hafta gibi kýsa bir sürede hazýrlandý. Oyun herkes tarafýndan büyük bir beðeniyle izlenildi. Özellikle oyunun sonlarýna doðru orak ve çekicin çýkmasýyla beraber alkýþlar kopmaya baþladý. Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri “ Dev Yürekli Çocuklar” adlý çocuk oyunundan sonra ikinci bir oyunu “tersane”yi sergilediler. Ve sahneye son olarak müzik dinletisi için Ayýþýðý’ndan bir arkadaþýmýz ve Ayýþýðý dostlarýmýzdan bir arkadaþ çýktý. Söyledikleri türkülerle etkinliðe renk kattýlar. Etkinliðimizi izlemeye gelenler arasýnda hala eylemde olan Kent AÞ iþçilerinden arkadaþlar ve Ocak ayýnda taþeronlaþtýrmaya karþý açlýk grevi eylemi yapan ve 19 Mart’ta eylemlerini bitiren Park-Bahçe iþçilerinden arkadaþlar da katýldý.
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009
İzmir Ayışığı Sanat Merkezi
21
Emeğe Ezgi
EMEÐÝN EZGÝLERÝ
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Ayýþýðýmýz’da bir aradaydýk yine. Sanat Merkezimizin güçlükle adým atýlacak kadar dolu olma sebebi, çalýþmalarýna hýz vermiþ olan müzik grubumuzdu. Albüm çalýþmalarý süren Emeðe Ezgi, albümlerinin tanýtýmýný yapmak ve destek saðlamak için konser veriyordu. Ayýþýðý Sanat Merkezi adýna kýsa bir konuþma yapan Songül Yücel, 20 yýldýr kültür sanat alanýnda mücadele verildiðini ve bu alanda bir çok insanýn emeðinin olduðunu ve bugünlere öyle gelindiðini söyledi. Emeðe Ezgi’nin doðuþunun Genç Ekin Müzik Grubu ile gerçekleþtiðini ve onun kurucularýndan birinin de Aysun Bozdoðan olduðunu dile getirdi ve böylelikle Aysunumuzu da bir kez daha anmýþ olduk. Müzik grubunun Antep’te Denize Ezgi, Adana’da Bahara Ezgi ve Ýstanbul’da da Emeðe Ezgi olarak çalýþmalarýný sürdürdüðünü anýmsatarak sözü müziðe býraktý. Emeðe Ezgi sahneye gelirken, fonda Aysunumuzun sesi geliyordu: “Ama inan ki sevgilim/ Zulüm yýldýramaz bizi/ Ýþkencede zindanlarda/ Kýramaz direncimizi”. Genç Ekin Müzik Grubu parçayý bitirdiðinde Emeðe Ezgi devam etti parçaya. Ýzleyicilere “hoþgeldiniz” dedikten sonra aslýnda gruplarýnýn sahneye çýkmayan ü-
yeleri olduðunu anlattýlar. Aþýk Veysel’le baþladýklarý dinletide art arda, batýdan doðuya herkesin sevdiði parçalarý Türkçe ve Kürtçe olarak söylediler bize. “Ýnsanlar yaptýklarýyla anýlýr ve yaptýklarýyla yaþarlar. Baþta Denizler olmak üzere, insan olma mücadelesinde en önce gidenlerimiz için söyleyelim” diyerek kendi parçalarýný da söylemeye baþladýlar. “Sen hep gülmek zorundasýn yoldaþým” dediler, “Yarýnlara giden yolda, Yürekler kenetleniyor, Alanlarda türkülerle, Emekçiler direniyor, Haydi Gel” dediler, “Vurulup Düþmüþsün” dediler, “Duyan duysun, bilen bilsin, Böyledir bizim sevdamýz” dediler.
Halay parçalarýna baþladýklarýnda, salona sýðmayan ve koridorlarda duran herkes, bunun avantajýný kullanarak koridor ve iç salonda halay çekmeye baþladý ve artýk salonda hiç kimse kalmamýþ, herkes dýþarýdaki halaya katýlmýþtý. “Ben bir sonbahar akþamýnda, Üç kurþun sesiyle doðdum, Ve kavgasýz geçen günlerimde, Neþesiz oldum” dediler izleyiciler salona geri döndüðünde. Ara verildikten sonra dostumuz, yoldaþýmýz Ruhan Mavruk sahnedeydi ve daha yeni yazmýþ olduðu bir þiirini paylaþtý bizimle. Mücadele Birliði Platformu da Emeðe Ezgi’ye bir çiçek buketi ile teþekkür etti. Müzik grubu, gerek ilk kez dinleyenleri ve gerekse uzun bir süre aradan sonra dinleyen herkesi son derece etkilemiþti. Güçlü, özgün duruþlarý ve herkesin ruhuna hitap edebilmeleri ile herkesi sarýp sarmalamýþlardý. Daha sahnede iken izleyiciler birbirlerine sahnedeki grubu ve artýlarýný anlatýyor, telefonlarla görüntülüyorlardý. Konseri gelenekselleþmiþ bir biçimde, “Söz Veriyoruz” marþý ile sonlandýrdýlar: “Ellerimizde Kýzýl bayraklar, Gözlerimizde umut dolu yarýnlar, Yýkacaðýz bu düzeni, Kuracaðýz sosyalizmi, Söz Veriyoruz yoldaþlar!”
Fotoðraf Sergisi: Ýnsan ve Doða
15 Kasým Pazar günü Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde “Ýnsan ve Doða” adlý fotoðraf sergisi düzenlendi. Serginin baþlangýç saati 14:00 olmasýna raðmen saat 13:00’dan itibaren insanlar gelmeye baþladý. Sergiye fotoðraf sanatýyla ilgilenenlerin, dostlarýmýzýn yaný sýra basýnýn da yoðun bir ilgisi vardý. Sanatçý dostumuz Mehmet Özgöz’ün fotoðraflarýndan oluþan serginin baþlýðý “Ýnsan ve Doða”ydý. Ýþçilerin, emekçilerin, yoksullarýn, ezilen halklarýn fotoðraflarýndan oluþan serginin emektarý Mehmet Özgöz, “ben yoksulluðun fo-
toðrafýný çekiyorum” diyerek sanattaki ve yaþamdaki tavrýný da ortaya koyuyordu. Bu sergi ayný zamanda Ayýþýðý Sanat Merkezi Fotoðraf Atölyesi’nin de ilk ürünüydü. Bu sergiyle birlikte fotoðraf atölyesi çalýþmalarýna baþladýðýný da duyurmuþ oldu. Sergi bir hafta boyunca sanat merkezinde açýk kalacak. Adana Ayýþýðý Sanat Merkezi, yeni üretimleriyle yoluna devam ediyor…
DEĞİŞİKLİK:
A dana A yýþýðý Sanat Merkezi
Y AY INEVİMİZİN TELEFON VE FAKS NUMARALARI DEĞİŞMİŞTİR. Y ENİ NUMARAMIZ AŞAĞIDAKİ GİBİDİR
TEL-FAX : 0 212 533 32 57 E-POSTA: info@mucadelebirligi.com, mucadelebirligi@hotmail.com
22
152. Sayý / 2 - 16 Aralık 2009