ÞUBAT 2011
-
SAYI 18
-
www.barikatgazetesi.com
-
FÝYAT 2.5 TL
KIB-TEK "Özelleþmedi ama özerkleþti"; Peki ama "özerkleþmek" nedir? Kurtuluþ mudur?
ÖZELLEÞTÝRME'YE HAYIR HAYIR VE...
YÝNE HAYIR!
n Telekomünikasyon Dairesi "özelleþtirilecek" yani peþkeþ çekilecek..! Bunu neden önleyemedik?
n Örgütler Toplumsal Varoluþ n Biz devrimciler Hareketi'ni oluþturdular; neden halen daha peki bu hareketin hedefi "saðlam bir "sadece hükümeti devirip birliktelik içerisinde baþka bir partiyi göreve olamýyoruz" ve getirmekle sýnýrlý kalýrsa ülkemizde sýnýfsal eðer" emekçi'ye faydasý ne? temelde bir blok Veya þuanki ilkeleri toplumu oluþturamýyoruz? kurtarýr mý?
2
GÜNDEM
ÞUBAT 2012
Kuðulu Park'ta Sessiz Direniþ KIB-TEK ve Telekomünikasyon Dairesinin özelleþtirilmesi giriþimlerinin ardýndan bir kez daha eylem organize örgütler, Kuðulu Park'ta buluþtular.. 23 sendika, 35 üretici örgütü ve meclis içi ve dýþý muhalefet partileri CTP-BG, TDP, DP, BKP, YKP'den oluþan Toplumsal Varoluþ Hareketi geçtiðimiz ay özelleþtirme dayatmasýnýn ardýndan kurulduðunu ilan etmiþti. Sendikalarýmýzýn daha önceden almýþ olduklarý Toplumsal Varoluþ Mitingi kararý doðrultusunda, 30 Ocak günü bir miting yapýlacaðý haberleri gündeme gelmiþti. Ancak, daha sonra yapýlan açýklamalar, yapýlacak olan eylemin, bir çadýr eylemi olarak kalmasý ve Kuðulu Park'ta yapýlmasýna yönelikti. Daha önceleri Toplumsal Varoluþ Mitingi adý altýnda yapýlan kitlesel eylemler göz önünde bulundurulacak olursa, 30 Ocak sabahý Kuðulu Park'ta varlýðýný gösteren kitlenin sayýsý daha azdý. Barikat'ýn da sadece "pankart açarak" ama Toplumsal Varoluþ Hareketi'nin kuruluþ manifestosundaki 12 maddenin altýna imza koymayarak fiili katýlým gösterdiði eylem alanýnda genellikle örgütlerden temsilciler katýldýlar. Örgütümüz Barikat , eylem alanýnda "Sen Kimsin? Ülkeme, Emekçilerime Dokunasýn?" ve "Ülkemize, Emeðimize, Onurumuza, Sahip Çýkalým. Özelleþtirmeye Hayýr!" pankartlarýný açarken, göze çarpan diðer pankartlar ise "Govcala Halil Bey'i" ve "Çare = Birleþik Kýbrýs" pankartlarý oldu. KGP (Kýbrýslý Gençlik Platformu) nin de destek olduðu eylemde polis, meclis önünde güvenlik önlemleri alarak, elçilik ile meclis arasýnda barikat oluþturdu. Sendika temsilcilerinin bazýlarýnýn söz aldýklarý basýn açýklamasýna geçilmeden önce çadýrlar kurularak, ateþ yakýldý. Ardýndan geçilen Toplumsal Varoluþ Hareketi adýna hazýrlanmýþ olan ortak basýn açýklamasý, Zeytin ve Zeytin Üreticileri Birliði Baþkaný Ýrfan Çelik tarafýndan okundu. Ýrfan Çelik'in yaný sýra TÜRK-SEN Genel Baþkaný Arslan Býçaklý ve Esnaf ve Zanaatkarlar Odasý Baþkaný Hürrem Tulga da birer konuþma yaptýlar. Ortak basýn açýklamasýnda, hareketin baþta ekonomik, sosyal ve kültürel deðerler olmak üzere toplumsal tüm varlýklara sahip çýkmak amacýný taþýdýðý belirtildi. Toplumsal zenginliklerin tabana yayýlmasýnýn teþvik edilmesi, varlýklarýn deðerlerinin korunmasý ve Kýbrýslý Türkler'in mutlu olabilecekleri bir sosyokültürel yapýnýn oluþturulabilmesinin yolunun Kýbrýs Sorunu'nun çözümünden geçtiði vurgulandý. Hareketin ortak basýn açýklamasýný basýna okuyan Çelik, ülkede yýllardýr uygulanan yanlýþ politikalara dur demek, ülke ekonomisinin, kendi ayaklarý üzerinde durabilmesi için yeniden yapýlandýrmak, sosyal, kültürel deðerler ile kendi kendini yönetme hakkýna sahip çýkmak için bu hareketin oluþturulduðunu ifade etti. Hareketin, baþlýca hedefinin çözüme katký koyabilmek adýna mücadele etmek olduðunu ifade eden Çelik, hareket devam ettikçe mücadelesini verecekleri hedefleri maddeler þeklinde açýkladý: 1. Toplumsal Varoluþ Hareketi Kýbrýslý Türklerin demokratik, ekonomik ve sosyal haklarýný koruma ve geliþtirme, Kýbrýslý Türklere ait sermaye ve varlýklarýn peþkeþ çekilmesini durdurma amacýyla kurulmuþ bir hareket olup bu amaçlara giden yolda toplumun kendi kendisini yönetmesini hedefler. 2. Toplumsal Varoluþ Hareketi, Kýbrýslý Türklerin iradeleri ile seçecekleri ve kendi iradeleri doðrultusunda yönetilecekleri
Örgütsel farklýlýklarýn mücadelemizin zenginliði olduðu gerçeði göz ardý edilmemelidir. Tüm ilerici-devrimci, emek yanlýsý örgüt ve yapýlanmalarýn bu zemini yakalayabilmeleri için çalýþýlmalý ve mücadeleye bu þekilde bir ivme kazandýrýlmalýdýr. Bu bizim, tüm emek yanlýsý örgütlerin elindedir.
demokratik bir yönetim sistemi oluþturmak için baþlatýlmýþtýr. 3. Türkiye ve Kýbrýslý Türkler arasýndaki iliþki, saygýya dayalý, siyasi eþitler düzeyinde olmalýdýr. Buyuran-emir alan, mantýðýna dayalý iliþkiye son verilmelidir. 4. Kýbrýslý Türklerin kendi kurumlarýný yönetebileceði bilgi, beceri ve potansiyeli vardýr. Bu gerçekten hareketle Merkez Bankasý, Sivil Savunma Teþkilatý, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlýðý'nýn yönetimi Kýbrýslý Türklere devredilmeli, polis ve itfaiye sivil yönetime baðlanmalýdýr. 5. Bakanlar Kurulu gibi çalýþan ve siyasal iradeyi gölgeleyen yardým heyetinin fonksiyonu deðiþtirilmeli ve AB standartlarýnda denetim yapan teknik bir kurula dönüþtürülmeli, ülkemiz için yatýrýmý öngörülen projelerin ihaleleri Kýbrýs'ta açýlmalý, mali destek projeler bazýnda uygulanmalý ve kaynaklar yerel makamlar aracýlýðý ile aktarýlmalýdýr. 6. Özelleþtirme adý altýnda Kýbrýslý Türklere ait kamusal varlýklarýn peþkeþ çekilmesi uygulamalarýndan derhal vazgeçilmelidir. Kurumlarýn yönetsel yapýlarý ve gelecekleri ile ilgili kararlar ekonomimizin yeniden yapýlandýrýlmasý çerçevesinde çalýþanlarýn da katýlýmý ile toplumsal bütün kesimler tarafýndan karara baðlanmalýdýr. 7. Ülkemizdeki sosyal, ekonomik ve kültürel dokuyu bozan, Kýbrýslý Türklerin siyasi iradesini ortadan kaldýran geliþigüzel vatandaþlýk daðýtma uygulamalar derhal durdurulmalýdýr. Ülkedeki kaçak nüfusun geri dönüþü saðlanmalý, muhaceret yasasý bu baðlamda deðiþtirilmeli, ülkeye giriþler kontrol altýna alýnmalýdýr. 8. Yaþamýný sürdürmek için ülkemizde çalýþmakta olan fakat gayri insani koþullarda çalýþtýrýlanlarýn çalýþma koþullarý iyileþtirilmeli, ILO kurallarýnýn ülkemizde hem kamuda hem de özel sektörde uygulanmasý saðlanmalýdýr. Kimse güvencesiz, sendikasýz çalýþtýrýlmamalýdýr. 9. Vergi adaleti saðlanarak, ekonomide kayýtdýþýlýk, yaðma, kayýrma, yandaþ dönemi yerine þeffaf, objektif bir yönetim oluþturulmalýdýr. 10. Amacýmýz baþta ekonomik, sosyal ve
kültürel deðerþerimiz olmak üzere toplumsal tüm varlýklarýmýza sahip çýkarak, toplumsal zenginliklerimizin tabana yayýlmasýný teþvik ederek ve varlýklarýmýzýn deðerlerini koruyarak Kýbrýslý Türklerin mutlu, sýhhatli ve güvenli bir yaþam sürmelerine olanak saðlayacak sosyo-kültürel yapý ile kendi kendine yeterli, dünya ile rekabet edebilen sürdürülebilir bir ekonomik yapý ve siyasi bir güce kavuþmaktýr. 11. Kendi ayaklarý üzerinde duran sürdürülebilir bir ekonomik yapý için Planlý Ekonomik Kalkýnma programýmýzý kendi irademizle yapabileceðimizi vurgularýz. 12. Kýbrýslý Türkler olarak dünyanýn saygýn bireyleri ve Kýbrýs Türk halký olarak uluslararasý camianýn saygýn üyesi olabilmek için Kýbrýs sorununun çözümünü önemser ve çözümü en önemli temel hedefimiz olarak kabul eder, bunun için mücadele etmeyi görev biliriz". Maddelerin okunmasýnýn ardýndan Çelik, konuþmasýný, kendi ayaklarý üzerinde duran ekonomik yapýlandýrma çalýþmasýný bizzat kendilerinin de yürütebileceklerini sözlerine ekleyerek sonlandýrdý. Hürrem Tulga, Kýbrýs Türk Halkýnýn toplumsal varlýklarýna peþkeþ çekilme politikalarýnýn devam ettiðini ve buna dur denmesi gerektiði için burada bulunduklarýný dile getirirken söz alan bir diðer sendikacý Arslan Býçaklý, halkýn desteðini beklediklerini, halkýn desteði olmadan hiçbir mücadelenin baþarýya ulaþmayacaðýný ifade etti. Eylemde dikkat çeken bir baþka olay eylem öncesinde aralarýnýn açýldýðý iddia edilen iki sendikanýn iliþkisine yönelikti. TEL-SEN ve TÜRK-SEN sendikalarýnýn biribirinden uzak oluþu gözlerden kaçmadý. Bu geliþme, birlik ve beraberliðe en çok ihtiyaç duyulan bu günlerde eylemin olumsuz yaný olarak gözlerden kaçmadý. ELSEN ve TÜRK-SEN üyeleri ise eylem boyu bir aradaydý. Bu noktada kitlesel bir mitingden söz edilirken, gerçekleþtirilen eyleme, katýlýmýn az olmasý üzücü bir tablodur. Çözüm, emeðin kurtuluþu mücadelesinde emekçilerin "ortak sýnýfsal iradelerini" beraberce koymalarýndan geçmektedir. Sömürenler de patronlar da, emekçiler için karþý cephededir.
BARÝKAT Neden 12 Madde'lik Manifesto'ya imza koyamýþtýr? Geçmiþte gerek sendikal platformla, gerek farklý farklý sendikalar ve örgütlerle birçok konuda eylem birliðine varýlýp ortak bildirilere imza attýk. En son yapýlan çaðrýdaki esaslarda açýklanan birçok madde bizlere "sadece UBP hükümetini eleþtirip, yerine birbaþka partiyi getirtmek istercesine uygulanan" bir ilkeler dizisi þeklinde gelmiþtir. Siyasal içerik olarak da bu maddeler tamamen çeliþkilidir. Örneðin: "Bakanlar Kurulu gibi çalýþan ve siyasal iradeyi gölgeleyen yardým heyetinin fonksiyonu deðiþtirilmeli ve AB standartlarýnda denetim yapan teknik bir kurula dönüþtürülmeli, ülkemiz için yatýrýmý öngörülen projelerin ihaleleri Kýbrýs'ta açýlmalý, mali destek projeler bazýnda uygulanmalý ve kaynaklar yerel makamlar aracýlýðý ile aktarýlmalýdýr." Herþeyden önce bugün en basit örneði ile Telekomünikasyon Dairesinde yaþanan "özelleþtirme" dayatmasýnýn bile "AB'ye uyum yasalarýndan" dolayý geldiði zaten Bakan Ersan Saner tarafýndan bile BRTK'da yapýlan bir programda açýklanmýþ, saðýr sultanýn bile bildiði bir gerçektir. Bir taraftan "özelleþtirmeye hayýr" denirken öbür taraftan "AB ye uyum saðlanma" propagandasý ile yola çýkýlmasý bizce tamamen yanlýþ ve yersiz bir karardýr. Maddelerin geneli incelendiðinde aslýnda temelde "birçok örgüt tarafýndan sahiplenilsin ve nasýl olursa olsun orta nokta bulunsun!" diye imzalanmýþ olduðu gözler önündedir ama bugün ülkemizdeki emekçilerin temel sorunu bu mudur? Bizce bu birliktelik BMBP gibi kýsa ömürlü bir birliktelik olacaðýdýr. Bizler emekçilere her zaman desteðiz; sendikalarýmýza ve demokrasi kavgasý veren sivil toplum örgütlerimize desteðiz; ama "günübirlik çýkarlarý gözetip hükümetçilik oyunlarýna emekçilerin oyuncak edilmesine" taraf deðiliz ve olmayacaðýz. Bizler çadýr eylemine fiilen katýlýp "destek" olduk. Pankart açtýk ve aynen yukarýda yazdýðýmýz gibi þunlarý pankartlarýmýza yazdýk: "Sen Kimsin? Ülkeme, Emekçilerime Dokunasýn?" ve "Ülkemize, Emeðimize, Onurumuza, Sahip Çýkalým. Özelleþtirmeye Hayýr!" Ve orada biz bu mesajlarý aslýnda kimler için yazdýðýmýz ortadadýr..! Ne Toplumsal Varoluþ Hareketi içerisinde hükümete gelmek için bir þeyler kopartmaya çalýþanlara; nede UBP'nin eskiden yanýnda olup þimdi de fýrsat kollayýcýsý olmaya çalýþan birliklere..! Eylemlere de örgütsel olarak katýlmaya devam edeceðiz. Ne kadar da çadýr eyleminin bu gibi "özelleþtirme yasasý" gibi ciddi yasalara karþý mücadelede bir þey getirmeyeceðini vurgulasak bile, bizler emekçileri yalnýz býrakmamaya kararlýyýz Her zaman da onlarýn olduðu heryerde olmaya devam edeceðiz. Hemde hiç kimsenin "kuyrukçuluðunu" yapmadan ve kendi siyasetimizi ortaya koyarak !
ÞUBAT 2012
GÜNDEM
3
KIB-TEK Ve Telekomünikasyon Dairesi Emekçileri Grevdeydi Geçtiðimiz ay "özelleþtirme yasasý" kapsamýnda hükümetin ilgili yasa tasarýsýný meclise sunmasý üzerine Kýbrýs Türk Elektrik Kurumu ile Telekomünikasyon Dairesi'nde grev vardý. Sendikal Platform, bazý parti ve sivil toplum örgütlerinin destek verdiði grev nedeniyle EL-SEN ve TEL-SEN üyeleri Teknecik Elektrik Santralý'nda biraraya geldi. Güneþli ancak soðuk havaya raðmen santral önündeki alanda toplanan yüzlerce çalýþan, marþlar ve sloganlar eþliðinde direniþlerini sürdürdüler. Basýn toplantýsýnda iki sendika adýna TEL-SEN Baþkaný Tamay Soysan yazýlý açýklamayý okurken; EL-SEN Baþkaný Tuluy Kalyoncu, sendikalarýn baðlý olduðu TÜRKSEN Federasyonu Genel Baþkaný Arslan Býçaklý ve Sendikal Platform adýna DEV-ÝÞ Genel Baþkaný Mehmet Seyis açýklamalar yaptýlar. Açýklama'nýn tam metni þuydu: Biz Direnmeye Karar Verdik Dayanýþma Ýçin Yanýmýza Çaðýrýyoruz! "EL-SEN ve TEL-SEN sendikalarýnýn yönetici ve mensuplarý olarak varoluþumuza kasteden bu hükümetin kararlarýna karþý direniþe karar verdik. Baþlattýðýmýz grev, bize baþka çare býrakýlmadýðý içindir. Baþlattýðýmýz grev, tüm uyarýlarýmýza karþýn hükümetin telekomünikasyon ve elektriði özelleþtirme yolunda adým atmayý sürdürmesi nedeniyledir. Baþlattýðýmýz grev, Kýbrýs Türk Halkýnýn elinde kalan son reel varlýklara halkýmýz adýna sahip çýkmak içindir. Baþlattýðýmýz grev, maaþlarýmýza artýþ yapýlmasý veya izin haklarýmýzýn artýrýlmasý için deðil, hükümetin, sendikalarýmýzý yok sayarak "ben yaparým olur" anlayýþýna karþý direnmek içindir. Baþlattýðýmýz grev, halkýmýzýn iletiþim veya elektrik ihtiyacýnýn karþýlanmamasý için deðil, hükümetin, bizim grev yapacaðýmýzý bile bile attýðý adýma bu þekilde cevap vermekten baþka seçeneðimiz kalmamasýndandýr. Baþlattýðýmýz grev, Kýbrýs Türk Halký'na dayatýlan paketlere karþý olanlar; "biraz baðýrýrlar, bir iki miting yaparlar, biz de bildiðimizi yaparýz" anlayýþýna karþý, güçlü bir direniþ ortaya koyma mücadelesidir. Bu mücadele, sadece telekomünikasyon ve elektrik çalýþanlarýnýn deðil, tüm halkýmýzýn mücadelesidir. Bu mücadele; "böyle geldi ancak böyle gitmeyecek" diyenlerin mücadelesidir. Bu mücadele týrnaðýmýzla, diþimizle, meþru her yolla hükümetin özelleþtirme giriþimine karþý varoluþ mücadelesidir. Bu mücadelemizde duyarlý her kiþi ve kuruluþu, bizlerle dayanýþma içeresinde olmaya davet ediyoruz. Kiþi, dernek, sendika, birlik veya parti olmasýna bakýlmaksýzýn sözde "ekonomik reform" adý altýnda bizi yok etme politikalarýna karþý omuz omuza mücadele etmeye davet ediyoruz. Biz mücadelede kararlýyýz. Bedel ödememiz gerekecekse ödenecek, yarýnlar kurulurken veya yarýnlarýmýz yok edilirken herkesin yerini nasýl aldýðý hep bilinecektir." KIB-TEK Artýk "Özerk" Ama..! EL-SEN yetkilileri bunun üzerine grevin yasaklanmasý kararýna uyacaklarýný ancak "çalýþmama haklarýný" kullanarak iþbaþý yapmayacaklarýný bildirdiler.. Bu doðru bir karardýr ve her þekilde bilinmelidir ki meþrudur. Kapitalist bir devlet kendi burjuva ideolojisini ve sermayedar kesimleri korumak için "grev yasaklarýný" iþçilere dayatmak isteyebilir. Bu baskýcý bir dayatmadýr. Ama ayni oranda iþçilerin de iþ yavaþlatma, sivil itaatsizlik veya çalýþmama gibi haklarý vardýr ve bu hak her türlü grev yasaðýna karþý kullanýlmalýdýr.
Ýþçiler dondurucu soðuk demeden, ateþler yakýp çadýrlar kurdular. Günlerce ve gecelerce Teknecik Santralýnda direndiler ve hem soðuk havaya hem hükümetin dayatma grev yasaðýna karþý mücadele ettiler. Sonra hükümetle sendikalar masaya oturdu ve kurumun "özerkleþtirilmesine" dair bir karar çýktý. Yeni süreç ise "özerkleþmenin" gireceði yasal þeklin ne olacaðý konusunda "nasýl adýmlar atýlacaðý" sürecidir Ama bilinmesi gereken bir þey vardýr. "Özelleþtirme" bir dayatmadýr ve bir sermayedarýn iþçileri yönetmesi ve þirketleþme demektir. "Özerkleþme" ise o kurumun yine bir þirket gibi kapitalist þartlarda yürürken özel þirket gibi hareket etmesi ama idari mekanizma olarak "özel þirketten daha demokratik bir ortamda kendini sistem içinde var etmesi ve yürümeye çalýþmasý" demektir. Yani günün sonunda "özerkleþme" de iþçilerin temel kurtuluþu deðildir. Çünkü "þirket" gibi hareket etmek kurtuluþ deðildir. "Kötü'nün iyisi midir?" Evet "kötü'nün iyisidir" ama unutmamak lazým ki mesele "kötü'nün iyisi olmak" deðil her daim en iyi þartlarda yaþayabilmek demektir. Umarýz ki herþey EL-SEN'in yani KIBTEK emekçilerinin istediði þekilde olur ve tekrardan ayni sýkýntýlarý emekçiler yaþamaz. Uygulanmaya çalýþýlan "özelleþtirme yasasý" günün sonunda zaten amacý belli bir tasarýdýr. Ülkemizi parsel parsel sattýrmak için bu yasa T.C. Devleti tarafýndan dayatýlmýþtýr. Ýþbirlikçi UBP ise bu yasayý meclisten geçirmiþ; emekçilere baltayý vurmak için hergün farklý bir strateji belirlemektedir. Bundan sonraki hükümet politikasý da muhtemelen AKSA'yý güçlendirip, KIBTEK'e gelen tüm gelir ve artýlarýn kesilmesi adýmý olacaktýr. Bu adým bu sistemde "meþru" zemine bütün hükümetlerce oturtulabilir. Kapitalizm tam da bu iþ için ekonomik bir zemin taþýr. Ülkemizde ne kadar da tekelci bir kapitalist sistem yoksa da günümüz geliþen kapitalizminde bile ortak "düzen partilerinin" duruþu bu iþgal rejiminde bu olacaktýr. CTP (ki özellikle Elektrik Kurumu eylemlerinde en çok göz önündeki parti
olarak görünmeye çalýþtýysa bile) hükümete gelir gelmez birkaç icraat sonrasý ilk yapacaðý iþ elbette ki AKSA'nýn önünü açmak olacaktýr. CTP hükümeti zamanýnda AKSA'nýn sözleþmesinin uzatýldýðýný unutturmadan hatýrlatýrsak sanýrýz yanlýþ bir þey söylemiþ olmayýz..! Kýsacasý kapitalist kuþatma varken kimse kimseyi kandýrmasýn Özelleþtirmeye karþý mücadele "günübirlik" bir iþ deðildir. Hele de "özelleþtirmeye karþýyým!" deyip, el altýndan "ben sadece özelleþtirmenin zamanýna ve yöntemine karþýyým" demek tam bir ikiyüzlülüktür ki bunu da bu dönem yaþadýk. KIB-TEK Emekçisi yoldaþlarýmýz bu günlerce süren direniþlerini artýk daha da ileri bir boyuta taþýyýp sorunun sistem sorunu olduðunu mutlaka anlayacaktýr. Bu süreç çok uzak bir süreç deðildir. Biz bu yoldaþlarýmýzýn yanýnda onlara hep desteðiz ve mücadelelerinde onlarla beraberiz. Hem iyi hem de kötü günde..! Telekomünikasyon Dairesi Emekçisi'nin Yanýndayýz..! 19 Ocak sabahý "süresiz" greve gitmiþti Telekomünikasyon Dairesi emekçisi. Sonra Bakanlar Kurulu'nun "grev yasaðý" ile susturuldu..! Günlerce emekçiler kurum önünde soðuk havada þartlarýnda eylem yaptý; grev çadýrý kurdu ve mücadele etti. Haklý bir grevdi ve onurlu bir yaþam için kavga veriyordu emekçiler. Hükümet ile defalarca masaya oturuldu ve sonuç alýnamadý. Bugün Telekomünikasyon Dairesi emekçileri yarýnýný bilmez bir þekilde hayatlarýna devam ediyor. Nitekim devlet onlarý ekmeksiz býrakacak. Türk-Telekom burayý satýn aldý. Peki Türk-Telekom kim ? T.C. Devleti tarafýndan Arap ve Ýtalyan Sermayedarlarýna peþkeþ çekilen bir firma..! Týpký bizlerin kendi içinden çýkýp geçen aylarda K-PET'e el atan Hacý Ali gibi bir firma..! Yani "özelleþtirmenin", "peþkeþin" her zaman söylediðimiz gibi "yerlisi veya yabancýsý" yok. Nitekim KIB-TEK'in özerkleþmesinin ardýndan farklý bir süreç baþladý ve TEL-SEN ve TÜRK-SEN'in yollarý ayrýldý. TEL-SEN yetkilileri; yolda yürürken TÜRK-SEN tarafýndan yalnýz býrakýldýðýný söylediler.
Barikat'ýn Logo'su Ve Ýçeriði Deðiþmiþtir.. Örgütümüz içerisinde bulunduðu dernekleþme süreci içerisinde birçok yeniliklere daha imza atýyor. Logo'su bir yoldaþýmýz tarafýndan yeniden tasarlanmýþ olup, gazetemizin içeriði ve tasarýmýna da tamamen profesyonel bir dizgi ile bundan sonra karþýnýzda olacaktýr. Siyasi-ideolojik içerik olarak zaten Barikat'ýn duruþu ortadadýr. Ýrademiz ideolojik duruþumuzu pratiðe sokarken daha da ileri adýmlarý daha saðlýklý ve güzel atabilmektir. Yazý dilimizde de belli baþlý deðiþiklikler yapma gayretindeyiz. Bizler insanlarýn bizden çekinmesi için veya sadece belli baþlý gruplarýn bizleri takip etmesi için bir yayýn organý çýkartma peþinde deðiliz. Biz bir sýnýf gazetesiyiz. Kendimizi bu þekilde deðerlendirip, buna yönelik adýmlarý atmaya çalýþmaktayýz. Bu da "zaman" alacak olan bir unsurdur ama bu konuda da elimizden gelen gayreti gösterip iþçi sýnýfýna yaraþan bir örgüt ve yayýn organý olma yolunda yürüyüþümüze devam ediyoruz. Bugünkü koþullarda tamamen hedeflediðimiz kadar iyi pozisyonda deðiliz. Bunun ekonomik sebeplerden, kadro sýkýntýsýna kadar birçok sebebi vardýr. Hepsini zamanla ve mücadeleyle aþacaðýz. Barikat büyüyor..! Daha da büyümeli..!
TEL-SEN Genel Sekreteri Zafer Can'ýn ve TÜRK-SEN Örgütlenme Sekreteri Hasan Güneþlier, TÜRK-SEN yönetim kurulundan istifa ederler. Detaylý açýklamalar yapýlmadý ama herkesçe artýk bu iki sendikanýn arasýnda uçurumlar olduðu bilinir. Orta bir yol bulunmasý bizlere göre þarttýr. Ülke yangýn yeri gibidir. Eðer ortada bir "ihanet" varsa bunun hesabýný sormak tabi ki gereklidir ama eðer yoksa da ülkenin bugünkü koþullarýný unutmadan, beraberce hareket etmenin en acil iþimiz olduðu unutulmamalýdýr. Çünkü olan gene emekçiye olacaktýr..! Sendikalar arasýndaki tartýþmalar emekçiye asla zarar vermemelidir. Bu anlamda ileriki süreçte geliþmelerin olumlu olmasýný umuyoruz ve bu anlamda da elimizden gelen her þeyi yapmaya da hazýrýz. Akça; "Zamansýz Öten Horoz" Misali..! T.C. Devleti Lefkoþa Büyükelçisi Halil Ýbrahim Akça, "elektrik konusunda yaþananlarýn Kuzey Kýbrýs'taki idarelerin sorun çözme konusunda pek güçlü olmadýklarýný gösterdiðini" belirterek, varýlan mutabakatýn sorunu çözmeyeceðini söyledi. Bunun üzerine halktan ve muhalefetten tepkiler geldi. Hükümet ise bu kadar "aþaðýlanmasýna" raðmen tek bir kelime etmeden iþbirlikçi icraatlarýna devam etti. Akça "özelleþtirme yasasýnýn çalýþanlarýn haklarýnýn korunmasýdýr" diye basýna beyanat vererek adeta bir yalan makinesini andýrdý. Bu da yetmedi "Türkiye'nin dayatmasý" tabirinin çok kullanýldýðýný ama bunun çok iyi ifade edilmiþ bir tabir olmadýðýný belirten Büyükelçi Akça, Türkiye'nin kendi yaptýklarý, yaþadýklarý ve bilgi birikimiyle KKTC'nin daha da kalkýnmasý için önerilerde bulunduðunu, fakat bunlarý þekillendirip zamanlamasýný KKTC Hükümeti'nin yapacaðýný dile getirdi. Þimdi sorumuz þudur? Hangi muhalefet partisi T.C. Devleti'nin bu dayatmalarýna "dur" diyecek iradeye sahiptir? Biz böyle bir muhalefet partisi göremiyoruz. "T.C. Devleti'ne uzak görünüp AB ve BM'ye yakýn görünenlerin de zaten" T.C. Devleti'ne yakýn olanlardan mantýk olarak bir farký yok. Çünkü günün sonunda hem sistemin baþýna geçip hem T.C.Devleti'nin yarattýðý sistemde ona karþý duracak olamazlar. Dursalar bile ayni özelleþtirme politikalarýný "AB'ye uyum" adý altýnda kendileri geçirtecekler..! Bundan kaçýþlarý yok çünkü zamanýnda kurduklarý veya "direkt veya dolaylý olarak destekledikleri" sistem böyle..! Peki biz emekçiler bu durumda ne yapmalýyýz? Bilmeliyiz ki; Akça gibi adamlar bu düzen var oldukça daha çok istedikleri gibi at koþturtacaklar. BM'ye, AB'ye, sözde "garantör" devletlere; bizim ülkemize barýþ getirsin diye "avuç" açan partilerin ve örgütlerin emekçilere asla bir faydasý olmadý ve olmayacak. Bizler "özelleþtirmeye karþý" mücadelede sýnýfsal bir temelde kavga etmeliyiz.! Her daim birlik olmalýyýz ve bu mücadelede her zaman birlik olmalýyýz ! "Özelleþtirme yasasýný kaldýrana kadar" diye mücadeleye baþlamýþsak eðer, o yasa kalkana kadar kavgayý sürdürmeliyiz. Hem de "pasif" eylemlerle deðil, toplumsal eylemlilik, sýnýfsal duruþ ve anlayýþla bunu gerçekleþtirmeliyiz. Hemde sadece "özelleþtirme yasasýný" yok etmekle kalmamalý; düzeni deðiþtirmeliyiz ve kendi düzenimizi kurmalýyýz. Ýþte o zaman Akça gibiler bu ülkede barýnamayacak ve ülkemizde asýp kesmeye meydanlarý olmayacak. O günleri hep beraber getireceðiz; getirmeliyiz.
4
GÜNDEM
ÞUBAT 2012
"Herþeye Zam Greentree'de Ýki Günlük Tatil VarAsgari Ücret'e Zam Yok..!" Geçtiðimiz günlerde Derviþ Eroðlu, Hristofyas ve Ban Ki-mun; Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun düzenlediði toplantýda, Ýþveren ve devlet temsilcileri bir araya geldi ve yine çalýþanlarýn emeðini hiçe sayan bir karar aldý. Bu karara göre asgari ücret yenilenmeyecek. Ýþveren temsilcileri asgari ücretin artýrýlmamasý yönünde 10 oy kullanýrken, HÜR-ÝÞ'in ise karþý yöndeki 5 oyuyla alýnan kararla, asgari ücret 2010 yýlýndan beri yine yenilenmemiþ oldu. HÜR-ÝÞ Baþkaný Yakup Latifoðlu'na göre, ekonomik krizin faturasý iþçilere çýkarýldý, iþveren kesiminin asgari ücretin yenilenmemesi yönünde tavýr takýndýðýný, devletin ise bu karara destek verdiðini belirtti. Ýþverenlerin asgari ücret yenilenirse, iflasýn olacaðýný, iþsizliðin artacaðýný ve iþçilerin ihtiyat sandýklarýný yenileyemeyeceklerini düþündükleri için asgari ücretin yenilenmesine karþý çýktýklarýný söyledi. Latifoðlu ayrýca tüm iþçilerin sendikalarda örgütlenmesi gerektiðini, ama örgütlenme istemeyen iþverenlerin, çalýþanlarý kapý önüne koyacaðýný, bunun örgütlenmenin önünde en büyük engel olduðunu belirtti. Zorla sendikaya üye yapmak gibi bir dertlerinin olmadýðýný, ama bir yol bulunursa sendikaya yönlendirme yapýlabileceðini ifade etti. Öte yandan iþçi ve memur sendikalarý yaptýklarý açýklamalarla hükümeti protesto ettiler. Hükümeti insan yaþamýna deðer vermemekle suçladýlar. DEV-ÝÞ bir basýn açýklamasý yaparak, UBP hükümetini kýnadý. Hükümet'in aldýðý kararla çalýþanlarla dalga geçtiðini, esas amacýn entegrasyon olduðunu, asgari ücretin aþaðýya çekilerek Türkiye'deki ücretle sabitlemeye çalýþtýklarýný ifade etti. Özel sektör iþçilerinin örgütlenmesinin önündeki engellerin ortadan kaldýrýlmasý talep edildi. KTAMS ise yayýnladýðý yazýlý açýklamayla asgari ücretin artýrýlmamasýný kýnadý. Çalýþanlarýn maðdur edildiðini, yoksulluk sýnýrýna itildiði savunuldu. Gerçekleþen enflasyon ve hiçbir artýþ yapýlmamasýndan dolayý bugün için 1131 TL net maaþ alan bir asgari ücretlinin 166.48 TL maaþ kaybýný kimin nasýl karþýlayacaðý soruldu. KTAMS çalýþanlarýn hakkýný gerileten bu uygulamalara karþý birlik olmaya ve sendikalarda örgütlenmeye çaðýrdý. Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantýsýna neden sadece HÜR-ÝÞ katýldý? Bu toplantýya neden diðer sendikalar katýlmadý? Toplantýya katýlan HÜR-ÝÞ ise, ikili hareket etti. Alýnan karara karþý çýkarmýþ gibi göründü ve iþçilerin maðdur edilmesine göz yumdu. Ýþçilerin sendikalarda örgütlenmesi gerektiðini lafta savunan, ama pratikte çaba göstermeyen HÜRÝÞ, iþverenleri ve hükümeti karþýsýna almaktan korkmaktadýr. Onlarla arasýný bozmadan, çýkar iliþkileri kurmuþtur. Çýkarlarý gerektirdiðinde, hükümetle, iþverenlerle birlikte hareket etmektedir. Öte yandan iþçi sendikalarý ve diðer sendikalarýmýz bu karara ciddi bir tepki göstermemiþtir. Örgütsüz olan özel sektör çalýþanlarý sokaða çýkamamýþtýr. Tepkisizlikten cesaret alan iþbirlikçi hükümet, istediði kararý almakta, istediði yasayý geçirmektedir. Sorunun kökenine ne yazýk ki inilmemektedir. Sorunun esas kaynaðý olan TC Devleti ile hesaplaþmak þu an için kimileri tarafýndan göze alýnmamaktadýr. Evet iþçilerimiz sendikalarda örgütlenmelidirler. Biz sivil toplum örgütleri ve sendikalar olarak bu iþin peþinde olmalýyýz.! Onlarý "hükümetlerin" ve "sarý sendikalarýn" iradelerine býrakmamalý, biz sahip çýkmalýyýz..! Özel sektör emekçisi de kamu ve kurum emekçileri de asgari ücretten tutun da tüm yasal düzenlemelerde bu düzende madur..! Bu patronlar düzeni ayakta kalýrsa ve yýkýp kendi düzenimizi kurmazsak, birileri bizlerin hayatýyla oynamaya devam edecek.! Kurtuluþ bizim elimizde..!
Bir Zirve Daha "Hüsranla" Sonuçlandý! heyetleri ve eþleri ile beraber Greentree'de üçlü görüþme için tekrardan bir araya geldi. Beraber yenilen akþam yemeði sonrasý ise yapýlan açýklamada "üçlü görüþmelerde ilerleme saðlanamadýðý" açýklandý Açýkçasý bu sonuç bizim için hiç de büyük bir sürpriz olarak algýlanmadý. Zira toplumlararasý görüþmelerin, 1968 yýlýndan günümüze kadar devam etmesi hatýrlanacak olursa, taraflarýn "kalýcý ve adil" bir çözüm hedefi üzerindeki samimiyetsizliðini net bir þekilde gözler önüne sermektedir 44 yýllýk müzakere süreci sanýrýz hiç de küçümsenecek bir süre deðil Kýbrýs Halklarý'nýn "en derin yarasýna" yani "Kýbrýs Sorununa" çözüm bulmaya yönelik arayýþlar, taraflarýn birbirlerine karþýlýklý suçlamalar yönetmesi ile her zamanki gibi tamamlanmýþ oldu. Üçlü zirve sonrasýnda yine hiç de rastlantý sayýlmayacak bir sonuç ile karþý karþýya kalýndý ve süreç bir sonraki tarihe ertelenerek ilerleyen günlerde uluslararasý bir konferansýn gerçekleþebileceði açýklamasý yapýldý Eroðlu, Güney Yönetimini; Greentree görüþmesine gelinmeden önce Kýbrýs Rum Ulusal Konseyi'nin Greentree görüþmesine iliþkin bir takým kýsýtlayýcý karar aldýðý gerekçesi ile eleþtirirken ayni þekilde Hristofyas da Kýbrýs Kuzey'deki yönetimi; mülkiyet konusunda anlaþýlan süreçte gerekli bilgileri sunmadýðý þeklinde eleþtirdi Grentree Zirvesini böylesine karþýlýklý suçlamalar ile geçiren taraflar iki günde toplamda 6 saat görüþme yaptý ve bunun adýný da "yoðunlaþtýrýlmýþ görüþler" olarak adlandýrdý Arabuluculuða ve hakemliðe "hayýr" diyen "Hristofyas ve Heyeti" iç meseleler çözümlenmeden çok taraflý üst düzey toplantýlara katýlmayacaðýný açýklarken, deyim yerindeyse "Eroðlý ve heyetinin" ekmeðine bal sürmüþ oldu. Ýki tarafýn müzakere heyetlerinin ve sürecinin temel amacý "masadan kalkan taraf biz olmamalýyýz" olduðundan dolayý müzakere süreci ise devam etmektedir Haziran ayýnda ise adamýzýn güneyindeki burjuva devleti "AB Dönem Baþkanlýðýný" devralacak; bunu mazaret göstererek süreyi uzatacak, arkasýndan da cumhurbaþkanlýðý seçimlerine girecektir. Bu süreçler devam ederken ve ettikten sonra da adamýzýn kuzeyindeki devlet de farklý farklý arayýþlarý zorlayacak "tanýnma" talep edecek ve bölünmüþlüðü kalýcýlaþtýrýcý iþleri zorlayacaktýr. Yýllardýr söylediðimiz bir gerçek vardýr. BM Parametreleri zemininde AB üyesi federal ve iki bölgeli kalýcý ve adil bir çözümün saðlanmasý iþte bu yüzden yine görüldüðü üzere sadece boþ bir söylemdir. Boþ umutlar ile adamýzda barýþ isteyen kesimlerin umutlarýný tüketenler bunu bilinçli bir þekilde yapmaktadýr Emperyalizm bizlere
"çözümsüzlüðü" dayatmakta ve bu durumdan her türlü rantý saðlamaktadýr Ancak ve ancak emperyalist güçler; ortak bir noktada fikir birliðine varmalarý ve burjuva çýkarlarýna uygun düþecek bir zemin hazýrlamalarý halinde bir çözüm bulmak isterlerse ve durumu adada yaþayan halklara dayatýlýrsa burjuva temelde bir çözümü bizlere bunlar getirebilirler. Ama getirecekleri çözümde bilmemiz gerekir ki "aynen 1960'lý yýllarda bizlere içten içe yaptýklarý gibi veya Ýngiliz sömürgesinde bizlere yaþattýklarý gibi; her istediklerinde düðmeye basýp ada halklarýný biribirlerine düþürebilecekleri bir zeminde" bir çözümü bizlere getirtmek derdinde olabilirler ancak Kýbrýs Halklarý çözüm umutlarýný tüketenlere karþý hem kuzeyde hem güneyde ortak bir kavga vermelidir. Böylelikle 44 yýlý aþkýn bir süredir karþýlýklý oyunlarla devam eden samimiyetsiz bir sürecin de sonunu getirmelidir. Aksi halde, biz bu ülkenin kardeþ halklarý ve emekçileri; kaybedenler olmaya devam edeceðiz ve hiç þüphesiz hüsranla sonuçlanacak daha çok Lahey'ler, Cenevre'ler ve Greentree'ler göreceðiz Barýþ bizim ellerimizdedir. Barýþý biz ortak mücadelemizle getirmeliyiz. Bizlere kimseler "barýþ" ithal etmeyecek. Bu süreci biz hep birilerinden "beklediðimiz" için adamýz halen daha bölünmüþ ve iþgal altýnda..!
Halil Yoldaþ Serbest! Halil yoldaþýmýzý hapishaneye atan zihniyet yalnýzca Halil'i deðil, onunla birlikte ülkenin düþünce ve ifade özgürlüðünü de mahkum etmiþtir Halil Yoldaþýmýz, geçtiðimiz günlerde askeri mahkemenin almýþ olduðu karar doðrultusunda 10 günlük hapis cezasýna çarptýrýlmýþtý. 15.01.2012 tarihinde tutukluluk süresini tamamlayýp serbest býrakýlan Karapaþaoðlu, hapishane çýkýþýnda sevenleri ve ülkenin ilerici kesimleri tarafýndan yalnýz býrakýlmadý Halil Yoldaþ'ýn hapishanede kaldýðý süre boyunca ona destek vermek için her gün saat 17.00'de Hamitköy Spor Kulübü önünden baþlayýp askeri hapishaneye kadar yürünerek eylemler gerçekleþtirildi. Yapýlan eylemler 15 Ocak tarihinde Halil'in hapishaneden çýkýþý ve yapmýþ olduðu basýn açýklamasý ile son buldu Karapaþaoðlu basýn açýklamasýnda; "Bizler ister istemez askere gidiyoruz belki ilerde de gideceðiz. Bunu þu an bilemiyoruz. Ama þu gerçek ki, bizler ne hakarete uðramak, ne aþaðýlanmak ne de þiddete maruz kalmak için askere gidiyoruz. Bizler günde 10 saat nöbet tutarken, güneydeki Kýbrýslý Elen askerlere doðru bakmýyoruz. 10 saat kuzeye bakýyoruz sadece. Çünkü gerçek tehlike içimizdedir ve onlar hala rütbeleri alýnmayýp, hayatý boyunca ne paylaþmasýný bilmiþ, ne sevmesini bilmiþ ne de bir vicdana sahip olabilmiþ komutanlardýr" diye konuþtu
Kuþkusuz Halil Yoldaþýmýza kesilen bu utanç dolu ceza ülke demokrasisinin gerçek yüzünü daha net bir þekilde gözler önüne serdi. Halil Karapaþaoðlu'nun tek suçu askerlik görevini yaparken tanýk olduðu þiddet ve adaletsizlik dolu davranýþlarý gazeteden insanlara anlatmak istemesiydi. Onun sessiz kalmayarak çirkinliklerle dolu ülke demokrasisini deþifre etmeye çalýþmasý hepimiz tarafýndan örnek alýnmasý gereken bir davranýþtýr. Zira sessiz kalmak, böylesi haksýzlýklarýn devamýna davetiye çýkartmakla eþanlamlý olup ayni þekilde bu durumun sürekliliðini saðlamaya katkýda bulunmak demektir Halil yoldaþýmýzý hapishaneye atan bu zihniyet yalnýzca Halil'i deðil, onunla birlikte ülkenin düþünce ve ifade özgürlüðünü
mahkum etmek istemiþtir. Arkadaþýmýz maruz kaldýðý insanlýk dýþý davranýþlarý dile getirdiði için cezalandýrýlmýþtýr. Bu tutum bizlere yaþadýðýmýz bozuk düzenin en somut özelliklerinden biri olan "düþünce ve ifade özgürlüðünün ihlal edilmesini" ülkemizde yine yaþatarak sessiz kalmamamýz gerektiðini hatýrlatmýþtýr Barikat Gazetesi olarak, Halil kardeþimizi göstermiþ olduðu duyarlý davranýþtan dolayý yürekten desteklediðimizi belirtmek isteriz. Zira haklý mücadelemizde her zaman Halil gibi yürekli ve duyarlý insanlara ihtiyaç vardýr Ne yazýk ki içinde yaþadýðýmýz düzenin anti-demokratik yapýsý yüzünden 10 günlük süre ile hapis cezasýna çarptýrýlan Halil Karapaþaoðlu'nun baþýna gelenler bu sistem devam ettikçe ne ilk nede son olacaktýr. "Düþünce ve ifade özgürlüðü mevcut sistemin tamamýyla deðiþmesi" ile son bulacaktýr Sistemin ürünü olan "insanlýk dýþý uygulama ve dayatmalara karþý" seyirci kalmamak gerektiðini hepimizin anlamasý gerekmektedir. Gerçek "suçlular" dýþarýda elini kolu sallayýp dolaþýrken, Halil ve onun gibi birçok kardeþimizi demir parmaklýklar ardýna atan zihniyete karþý özgür bir ülke yaratmak, mücadeleye hep birlikte destek vermekten geçer Unutmamalýyýz ki; ancak bu bilincine sahip çýkarak yaþanýlabilir bir dünya inþa edebiliriz
ÞUBAT 2012
PARTÝDEN
5
Geçmiþteki sayýlarýmýzda Kýbrýs Komünist Partisi 'ne ait belgelerin bir kýsmýný bireyler ve belli baþlý örgüt/örgütlerin kütüphanesinden elimize geçirdiðimizi söylemiþtik. Bunlarý sizlere aktarmamýz o günkü koþullardan bugüne gerçekten zaman aldý. Maddi sýkýntýlar ve birçok aksilikle karþý karþýya kaldýk. Tercüme masrafý ve yaþayan insanlarýn birçoðunun hayatýný kaybetmesi bizleri bu meselede ciddi anlamda zorladý. Söz verdiðimiz tarihte gecikmeler yaþadýk. Nitekim birinci kitabýmýzýn tercümesini bitirmeyi baþardýk. "Salt Kýbrýs Komünist Partisi tarihinin ilk yýllarýný anlatan" bir kitapla karþýlaþtýðýmýzý söyleyemeyiz. Ama en azýndan o dönemin koþullarý hakkýnda ve parti'nin ilk yýllarý hakkýnda belli baþlý olaylarýn geniþ çaplý irdelendiðini bu kitapta gördük. Kitabýn yazarý kitabýn ortalarýna doðru AKEL'in bilinmeyen tarihinden ve AKEL'in faaliyetlerinden bahsetti. Biz bunlarý da yayýnlamak istedik. Sebebi de bugünkü AB'ci, Kilise'ci, emperyalizmin kuyrukçusu AKEL'in KKK'nýn "birleþik cephe" hedefi ile ne kadar alakasýz iþlerle uðraþtýðýný ve tarih içerisinde ne derece deðiþimler yaþandýðýný sizlere anlatmak istememizdir. Ayni veya farklý örgtü ve bireylerden elimize geçirttiðimiz birdüðer Kýbrýs Komünist Partisi'nin geçmiþini, doðuþunu ve ilk yýllarýný anlatan bir baþka ktiabýn tercümesine daha baþladýk. En yakýn zamanda, maddi olanaklarýmýz el verdiðince sizlere bu kitabý da aktaracaðýz. KAYNAK: Mihailis Poimpoiris Deneyimler (Tamamen Barikat Gazetesi'nin maddi kaynaklarý tarafýndan çevrilmiþtir. Kitabýn Türkçe baskýsý piyasada yoktur.Ýstenildiði takdirde Barikat Gazetesi'nden kitap temin edilebilir.) Geçtiðimiz yüzyýlýn ilk yýllarýnda toplum cehalet, kayýtsýzlýk, yoksulluk ve sefalet içinde yaþýyordu. Kýbrýs'ýn milli servetini yaðmalayan, kesintisiz devam eden toplumsal baskýnýn sorumlusu olan sömürge rejimi mevcuttu. Ulusal sembolleri istismar eden, fakirleri aðýr sömürüye maruz býrakan, çiftçileri yok eden tefecileri koruyan bir seçkin sýnýf varlýðýný koruyordu. Anlattýklarým, Kýbrýs'ta süregelen zorlu yýllarýn ve mücadelelerin ardýndan gelen sürecimin hikayesidir. 28 Kasým 1919 yýlýnda Marathovouno(Ulukýþla)'da doðdum. Marathovouno bölgenin önemli tarým merkezlerinden biriydi. 1974 iþgalinin baþladýðý sýralarda nüfusu 3000'e ulaþmýþtý. Annemin anlattýðýna göre, 1974 yýlý Aðustos ayýnda ikinci Türk istilasýnda, köye ayak basan Türk askeri, herkesi topladý ve üstü açýk bir arabaya yerleþtirdi. Toplananlarýn büyük çoðunluðu yaþlýlardan oluþuyordu. Askerler onlarý Türk köylerinden geçirdiler. Türkler onlarýn yüzüne tükürdüler ve çürük limon fýrlattýlar. Gipsu'ya gidene kadar susuz kaldýlar. Orada onlara bir dilim kuru ekmek ve biraz da zeytin verdiler. Dört ay kadar sonra, birçok giriþimden sonra iþgalciler, Kýzýl haç aracýlýðýyla yüzlerce esiri serbest býraktýlar. O yýllarda neler olup bittiðinin farkýnda deðildim. 1920-1930 yýllarý benim için hafif bir dönemdi. Ayný zamanda hayatýn acý gerçekleriyle tanýþtým. Tefecilerden aldýðýmýz borçlar nedeniyle haciz tehlikesiyle karþý karþýya kaldýðýmýz yýllardý. Bu yýllarda ben, babam ve kardeþlerim borçlarýmýzý ödeyebilmek yoðun bir þekilde çalýþýrdýk. Biz malýmýzý tefecilere kaptýrmamak için tahsilimizi yarým býrakmak zorunda kalmýþtýk. Büyük kardeþim öðretmen yerine çamur taþýyýcýsý oldu, ben ise lisede olmam yerine mevsimlik çoban ve inþaatlarda kalfa oldum. Lise eðitiminden bizi mahrum býrakan bu geliþme, bizim seçimimiz deðildi. Sadece sefil toplumsal koþullarýn ve dünyayý yok etmeye çalýþan tefecilerin oburluðunun bir sonucuydu. Karanlýk Dönem Bu dönemde toplumsal boyun eðmenin ve yabancýlarýn topraklarýmýzý yönetmesinin ne anlama geldiðini anlamaya baþladým. 1930'lu, 1940'lý yýllardan bahsediyorum. O zamana kadar büyüklerimiz, Ýngilizler tarafýndan yönetilmemizin Tanrýnýn bir isteði olduðunu söylerlerdi. Hatta uygar bir ülke olan Ýngiltere bizi yönettiði için çok þanslýydýk. Marathovunos'un ilk komünisti Stillis Georgios'du. Onun gibi birkaç kiþi daha vardý. Bunlara göre sömürgeciler koyduklarý aðýr vergilerle halký eziyorlar ve milli serveti çalýyorlardý. 1931 yýlýnýn sonbaharýnda, kerpiçten bir evin inþaatýnda çalýþýrken, Lefkoþa'dan hükümet konaðýnýn ateþe verildiði haberi geldi. Halkta huzursuzluk baþ gösterince, bazý kiþiler dolaplarýndan Yunan bayraklarýný çýkardýlar. Köyün sözü geçen gençlerinden biri bundan böyle Ýngilizlerin bir þey yapamayacaðýný, istenmedikleri taktirde Kýbrýs'tan gidecekleri görüþünü yaydý. Aradan 48 saat geçmeden halký isyana teþvik eden kiþiler ortadan kayboldular ve köye gelen Ýngilizler, silah hýrsýzlýðý yaptýklarýný düþündüklerini tutukladýlar ve onlara iþkence yaptýlar. Ayný þey diðer þehirlerde ve köylerde de oldu.
Vali Stors yayýlan isyaný önlemek için sert önlemler alýr. Onun yerine geçen Palmer, daha sert önlemler alýr ve bu dönem 10 yýl devam eder. Bu dönemde, Kýbrýs Komünist Partisinin "Neos Anthropos" gazetesi yasadýþý ilan edildi, yayýný durduruldu ve liderleri sürgüne gönderildi. Beþten fazla kiþinin toplanmasý ve hükümeti eleþtirmek'te yasaktý. 1938 yýlýnda 8 aylýðýna Skouriotissas'ýn maden ocaðýnda çalýþtým. Madendeki çalýþma koþullarý, çok zor ve saðlýksýzdý. O zamanlar organize edilmiþ hiçbir durumla temasým olmadý. 1930'lu, 1940'lý yýllarda, Lefkoþa'da inþaatlarda çalýþýrken, ilk defa greve karar vermemiz için toplantýya çaðrýldým. Ýlk defa nüfuzlu kiþilerin konuþmalarýný dinledim. Ýlk defa Lefkoþa Askeri hastanesi çevresinde
çalýþan yasadýþý KKK(Kýbrýs Komünist Partisi) ye üye olmanýn ne kadar zor olduðunu anlayamamýþtým. Bu durum 1941 yýlýnýn Nisan ayýnda AKEL'in kuruluþundan sonra ortaya çýktýðýnda, KKK'nin geçici üyesi olduðumu söylediler ve beni AKEL'in üyesi olarak kaydettiler. Artýk benim için yeni bir yaþam baþladý. 1940-1950 yýllarý anti sömürgeci hareketin yükseldiði yýllardý. Sömürge yönetimi endiþeleniyordu. Kýbrýs halkýna self determinasyon hakkýnýn saðlanmasýný talep eden hareketin üstesinden nasýl geleceðini düþünüyorlardý. O zamanlarýn Kýbrýs Valisi Gulley'in 1944 yýlý Aðustos ayýnda, kendi ülkesinin hükümetine karþý çýkardýðý gizli raporunda, AKEL'in yasadýþý ilan edilmesi için alýnan karara raðmen, bu kararýn uygulanmasýndan kaçýnýldý. Çünkü sömürge yönetimi, Kýbrýs'ta yükselen Ulusal
baþarýyla gerçekleþtirilen bazý grevlerde yer aldým. Yine de bu dönemde temel amacým hayatta kalmaktý.
Kurtuluþ Hareketi'nin, sömürge sisteminin çökmesine neden olan, küresel anti sömürgeci hareketin belirleyici olduðunu, bu mücadelenin baþýnda AKEL'in bulunduðunu saptadýlar. Sömürgeciliðe karþý mücadelelerle yoðun bir on yýl geçti. On yýl boyunca Palmer'in baskýcý önlemlerinin tamamen kaldýrýlmasýný talep eden bir mücadele geliþtirildi. 1947-1948 yýllarýnda, Marathovunos ve Lefkonuk arasýnda AKEL komitesi bölge sorumlusu olmuþtum. Strongilos köyüne AKEL'i kurmaya gittim. Ýlk toplantý evde gerçekleþti. Mekan küçük olduðu için bir sonraki toplantýnýn, kullanýlmayan bir kahvede yapýlmasýna karar verildi. Toplantý yapýlýrken konuþmaya baþladýðým sýrada, silahlý polisler içeri girdiler ve bizi yokladýlar. Yaklaþýk 25 kiþiydik. Beni yasadýþý toplantý yapmaktan tutukladýlar. 1931 yýlýnda çýkarýlan Yeniden Diriliþ Yasasýna" göre, beþten fazla kiþiyle toplantý yapmak yasaktý. Mahkemeye sevk edildim ve avukatýmýn
Bir Mücadele Sürecinin Baþlangýcý 1940-1950 yýllarý, çok önemli iç ve dýþ olaylarýn, büyük geliþmelerin olduðu bir dönemdi.Bu dönemde toplumun sömürenler ve sömürülenler olarak sýnýflara ayrýldýðýný anlamaya baþladým. En güzel yýllarýmý herkesin iyiliði için mücadele etmeye adadým ve faaliyete geçtim. 1940 yýlý Ekim ayýnda, "Marathovunos gençleri" isimli kültür derneðinin genel kurulunda, komiteye aday oldum ve üye seçildim. Komitenin kendi içinde düzenlediði ilk oturumda, beni veznedar seçtiler. Bir derneðin yaklaþýk yüz üyesiyle birlikte ekonomik yönetimi, sýnýrlý gelirlerin olduðu kadar benim için de büyük bir sorumluluk anlamýna geliyordu. Komitenin üyesi ve veznedarý seçildiðim zaman o yýllarda köyde çekirdek olarak
yardýmýyla az bir para cezasýyla kurtulana kadar mahkemem ertelendi. Bu on yýlýn ilk yýllarýnda olaylarýn bir diðer nedeni, atama sisteminin sona erdirilmesi ve vatandaþlara þehirlerin konsey üyelerini ve Belediye baþkanlarýný gizli oyla seçme hakkýnýn saðlanmasý idi. Aþýrý milliyetçiler, bu konuda, sömürge yetkilileri konsey üyelerini belediye baþkanlarýný kendi sýnýflarýndan atadýklarý ve onlardan bazýlarýný da Ýngiltere'de sunulan hizmetlerle ilgili Sir ünvanýyla ödüllendirdikleri için AKEL'i suçladýlar. Halk bu atama sistemine karþýydý. Ses getiren olaylarýn en önemlileri, 1944 yýlý Aðustos ayýnda gerçekleþtirdikleri miting þeklini alan bölge toplantýlarýydý. O günlerde sömürge hükümetinin üst düzey yetkililerinden Sir Kosmo Parkinson Kýbrýs'ta bulunuyordu. Bu fýrsatla AKEL, Kýbrýs'ýn Ulusal yapýlanmasýný yani sömürge baðlarýndan kurtulmasýný talep eden on binlerce kiþinin yer aldýðý kitle toplantýsý düzenlemiþti. Diðer birçok toplantýlar savaþýn bitmesinden sonra Atlantik'in halklarýn özgürlüðü hakkýndaki bildirisinin uygulanmasý talebiyle gerçekleþtiriliyordu. Bu on yýl içerisinde Hitler faþizmine karþý verilen mücadelede AKEL'in önemli bir katkýsý olmuþtur. Dünya, Sovyetler Birliði, ABD, Ýngiltere, Fransa ve diðer küçük ülkelerin katýldýðý anti-faþist koalisyon grubu ve Almanya, Ýtalya ve Japonya'nýn katýldýðý faþist grubu olmak üzere iki gruba bölünmüþtü. 1940 yýlý Ekim ayýnda Yunanistan Benito Mussoli'nin faþist yönetimindeki Ýtalya tarafýndan iþgal edildi. Yine 1944 yýlý sonunda Yunanistan'ýn kurtuluþuna katkýda bulunmak için Kýbrýs Komünist Partisi lideriyle, Yunan Halk Kurtuluþ Ordusu ELAS birlikte kahramanca mücadele ettiler. Bir destan yazdýlar. Kýbrýs'ýn Ýngiliz sömürgeciler tarafýndan iþgal edilmesine raðmen, þerefli bir mücadele yolu seçildi ve koalisyon güçlerinin bir kýsmýyla ittifak kuruldu. Dünyanýn çeþitli yerlerinde verilen anti faþist mücadelede daha aktif olmak için AKEL liderleri, destekçileri ve üyelerinin davet edilmesi üzerine 16 Haziran 1943'te AKEL merkez komitesi bir karar aldý. Bu karara göre 28 Haziran 1943'te eðitildikten sonra Ýtalya, Avrupa'nýn diðer ülkeleri ve Afrika'daki çeþitli cephelere nakledilen 700'ün üzerinde gönüllü ile Amerika, Ýngiltere ve Fransa da bulunanlarý da kapsayan yaklaþýk 28-30 bin yurttaþýmýz silahlý koalisyon güçleriyle birleþtiler ve Hitler faþizminin yýkýlmasýna küçük bir katký koydular. Bunlardan 600 veya daha fazla kiþi öldü, birçoðu esir düþtü. Kýbrýslý gönüllülerin büyük çoðunluðu, taþýmacýlýk, katýrcýlýk vs bölümlerinde hizmet veriyorlardý. Kýbrýslý gönüllüler savaþýn bitiminden sonra, sömürgecilerin zulmü altýnda inleyen Kýbrýs halkýnýn kurtuluþ mücadelesinde öncü olan AKEL'e eþlik etmeye devam ettiler. Kýbrýslý Gönüllülerin Kovuþturmasý ve PSE(Kýbrýs Sendika Komitesi) nin Yasadýþý Ýlaný Sömürge liderleri AKEL'i yasadýþý ilan etmek için bahane arýyorlardý.Bunun sonucunda, Kýbrýs Ýþçi Federasyonu(PEO) nun bir önceki þekli olan PSE(Kýbrýs Sendika Komitesi) yi yasadýþý ilan ettiler. Aralarýnda AKEL'in yöneticilerinin de bulunduðu 18 kiþi tutuklandý. Faaliyetleri nedeniyle, 12 ile 18 ay arasýnda hapis cezasýna çarptýrýldýlar. 25 Mart 1945 tarihinde AKEL'in Lefkonuk'ta düzenlediði mitingi basan polis 3 kiþiyi öldürdü. Ölenlerin ikisi AKEL'in yerel üyeleriydi. Sömürge yönetimi böylece kana susamýþ, otoriter ve baskýcý yüzünü göstermiþti. Savaþýn bitmesinden sonra
6 tutumlarý sertleþmiþti. Askerliðin itaat anlamýna geldiðini hatýrlattýlar. Bir bahane aradýklarý belliydi. Savaþýn sona ermesinden birkaç ay sonra, Kýbrýs dýþýnda bir yere götürüleceðimizi öðrenmiþtik. Ben dahil yüzlerce kiþiyi zorla gemilere doldurdular ve bizi Mýsýr'a götürdüler. Hatatpa kampýna kapattýlar. Yüzlerce mücadelecimizin askeri mahkeme tarafýndan mahkum edilip, Mýsýr hapishanelerine gönderilmeleri önemlidir. Solcu gazeteler ve AKEL haricindekiler bu olaya kayýtsýz kaldýlar. Hýzlý Geliþme Ýþçi sýnýfý partisinin yasal canlýlýðý ve enerjisi, iþçi sýnýfý eðitim ve organizasyonunda ifadesini bulmuþtu. Binlerce kadýn ve erkek iþçi sendika hareketinin çizgilerini oluþturuyorlardý. Hemen hemen her köyde kurucularýn desteðiyle, bütün mesleklerin þubelerin kuruyorlardý. 1940-1950 yýllarýnýn bir diðer özelliði, büyük mücadeleler sonucunda, iþçi sýnýfýnýn ve halkýn bazý kazanýmlar elde etmiþ olmasýdýr. Bende bir kurucu olarak birkaç eylemde yer aldým. Ýþverenler uzlaþmazdýlar. Grev kýrýcýlarý silah olarak kullanýyorlardý. Örneðin 1948 yýlýnda gerçekleþen "Amiantoruholarýn" eyleminde, uzlaþmaz olan iþveren tarafýnýn, çiftçiler arasýnda Marathovunos'un saðcý kuruluþlarýndan olan grev kýrýcýlarý taþýmýþtý. Grev kýrýcýlarýný durdurmak için, iki parti kuruluþunun bulunduðu büyük bir meydanda bir miting düzenledik ve megafonla iþçilere grev kýrýcýlarýný durdurmalarý için çaðrý yaptýk. Mitingde polis sadece solculara þiddet uyguladý.Polisle aramýzda, suçlamalar ve çatýþmalar oldu. Bizi halka açýk yerde izinsiz gösteri yapmak ve olaylara sebebiyet vermekle suçladýlar. Sonunda toplumsal huzuru bozmaktan mahkemeye sevk ettiler. Ama saðcý liderlerden hiçbiri mahkemede bulunmadý. Avukatýmýzýn çabasýyla suçlama geri çekildi ve hakim bizi serbest býrakmak zorunda kaldý. O yýllarda "metalloruhon" grevi gibi, baþka bir çok grev yapýldý. 1940-1950 yýllarýnýn muazzam önemi,Solcu hareketin hýzlý ve fýrtýnalý geliþimi, sosyal ve kültürel hayatýn tüm alanlarýný kapsamaktaydý. Tefecilerden ve büyük bakkal sahiplerinden çeken halk, AKEL'in ve diðer ilerici kiþilerin yardýmýyla Kooperatif Bakkaliye, Kooperatif Kredi Þirketleri, Kooperatif Tasarruf Sandýðý vs. oluþturdular.Kooperatif Bakkaliyeler, süper marketler tarafýndan batýrýlana kadar, birkaç yýllýðýna düþük fiyatlarla tüketicilere büyük bir hizmet sunuyordu. Sömürge rejiminin iþbirlikçileri ve toplumdaki egemen sýnýfýn ayrýcalýklý konumu, emekçilerin eðitim ve kültürel koþullarýnýn çok kötü olmasýna neden oldu. AKEL bu toplumsal yaraya kayýtsýz kalmadý. Kuruluþunun ilk günlerinden beri, kültür ve tiyatro derneklerinin kuruluþuna öncülük etti ve yardýmcý oldu. Kumar oyunlarýndan kaynaklanan kavgalarýn ve yolsuzluklarýn giderilmesi için, konferanslar yaptý, kurslar açtý ve karþýlýklý tartýþmalarla emekçilerin ve sýradan insanlarýn eðitim ve kültür düzeyini yükseltmek için uðraþtý. Bir tiyatro oyunun ilerici ve sosyal içerikli olmasý için yoðun bir emek harcanýrdý. Oyunlarýn çoðu aþk, vatanseverlik ve milliyetçilik üzerineydi. Halk oyunlarý kaçýrmýyordu. Partinin bu alandaki faaliyetleri halkýn partiye olan güvenini yükseltmiþ ve halkýmýzýn kültürel seviyesinin yükselmesine yardýmcý olmuþtu. Kültürel etkinliklere ek olarak, AKEL spor kulüpleri kurulmasýna ve spor etkinlikleri oluþturulmasýna öncülük etmiþti. Bu spor kulüpleri solcu sporcularý, Yunanistan'daki iç savaþ durumuna karýþmaya ve KKK den vazgeçirmek isteyen saðcý lidere karþý kurulmuþtu. Futbolcular ve diðer solcu sporcular kendi spor kulüplerini kurma yoluna gittiler. 1948 yýlýnda, Omonia, Salamina, Alki, Orfeas, Andeos takýmlarýný ve baþka birçok spor kulübü kurdular. 1940-1950 yýllarýnda halk hareketinin yükseliþiyle ilgili bir baþka belirleyici unsur ise, saðcý liderin her keyfi otoriter ve keyfi davranýþýna karþý, solcu güçlerin kararlý ve mücadeleci olmasýydý. Bu dönemde her þey adaya gelen sömürgecilere hizmet eden saðcý egemen sýnýfýn kontrolü altýndaydý. Yunanistan'da iç savaþ devam ederken, orta eðitimdeki solcu öðrencilerin varlýðýna tahammül edemiyorlardý. Onlarý eziyor ve KKK'den vazgeçmelerini istiyorlardý.
PARTÝDEN Reddederlerse onlarý sýnýr dýþý ediyor ve eðitimden yoksun býrakýyorlardý. 21 Mart 1950 tarihinde, ulus karþýtý eylemden dolayý 5 öðrenciyi sonsuza kadar okuldan uzaklaþtýrmýþlardý. 16 Haziran'ýn Uzantýlarý 16 Haziran 1943 yýlýnda parti tarihinde oldukça önemlidir. Bu kararla; AKEL'in halkýn kaderine ilgisiz kalmadýðý pratikte ispatlandý. 1936 yýlýnda, Ýspanya'da demokrasinin faþist müdahalelerden dolayý tehlikeye girdiði zaman, Kýbrýslý komünistler Ýspanya'ya gittiler ve demokratik güçlerin yanýnda savaþtýlar. Bunlardan 14 kiþi hayatlarýný kaybetti. 1943 yýlýnda da 700 ve daha çok AKEL'ci Hitler faþizmine karþý savaþmýþtý. Bu durum AKEL'in KKP'nin mirasçýsý olduðunu pratikte ispatladý ve Kýbrýs halkýnýn uluslar arasý itibarýný yükseltti. Halkýn sömürge rejimi tarafýndan ezildiði ve self determinasyon hakkýnýn ihlal edildiði koþullarda alýnan bu karar, Kýbrýs'ýn sömürge
baðlarýndan kurtuluþuyla ilgili mücadelede önemli bir katký teþkil ediyordu. Son olarak partinin güçlenmesinde ve büyümesinde belirleyici etkisi olmuþtur. geniþ halk tabanýyla ve etkisiyle çekirdek partiden kitle partiye dönüþtürülmesine katkýda bulunan temel noktalarýn bence iki sebebi vardýr: a) Büyük halk hareketlerinin bir sonucu olan iþçi mücadeleleriyle baðlantýlý olarak Kýbrýs'ýn sömürge yönetiminden kurtulmasýyla ilgili on yýllýk(19401950)mücadeleler. Bu mücadelenin baþý AKEL idi. O halk tabaný üzerinde, partiyi güçlendiren önemli bir faktördü. b) 16 Haziran 1943 yýlýnda Halkýn anti-faþist mücadelesine aktif katýlým için, AKEL Merkez Komitesinin çaðrýsý.Hemen hemen bütün askeri birimlerde AKEL'in bulunmasý, problemlerin çözümünde öncü rolü, geliþtirdikleri eðitimle baðlantýlý olarak savaþ alanýndaki örnek davranýþý ve ahlaký, binlerce kayýtsýz askere sosyalist ideolojiye yönlenmeleri için katkýda bulunmuþtu. Kýsacasý, AKEL gönüllülerinin aktif çalýþmalarý sayesinde, yaklaþýk 25 bin Kýbrýslý askerin büyük çoðunluðu, kýsa sürede AKEL'in politikasýný ve ideolojisini kabul etmiþti. Derin Sulara Dalýþ 1950-1960 yýllarý, 1955 yýlýnda baþlayan ve 1959 yýlý baþlarýna kadar süren EOKA'nýn silahlý mücadele dönemi olarak bilinir. Silahlý mücadelenin ilk günlerinden itibaren Ýngiliz sömürge yönetimi, Kýbrýs halkýnýn kendi aralarýndaki anlaþmazlýðýna
Türkiye'yi dahil ettiler ve zaman geçtikçe tehlikeli boyutlara ulaþan, toplumsal çatýþmanýn ilk iþaretleri görülmekteydi. Baskýcý önlemler çerçevesinde, Makarios'u Þeysel adalarýna sürgüne gönderdiler. AKEL'e ve solcu yasadýþý örgütlere bunu ilan ettiler. Parti gazetesinin yayýnýný yasakladýlar ve 135'den fazla parti yetkilisini tutukladýlar. O yýllarda ülkemiz iþçi sýnýfý mücadelesi için zorlu bir dönem mevcuttu. Silahlý mücadele baþladýktan sonra Grivas'ýn talimatlarýný uygulayan aþýrý saðcý unsurlar, solcularýn aleyhinde,iþçi sýnýfýnýn partisi AKEL yetkililerine, destekçilerine ve üyelerine zarar verme, cinayet iþleme gibi suçlar iþlediler. Parti tezlerine ve ilkelerine istikrarlý baðlýlýk, sabýr ve inat gerektiren zor bir mücadele oldu. Halkýn bilgilendirilmesi için, parti çizgisindeki birlik ve beraberliðin korunmasý için, yetkililer halkla birlikte temaslarda bulundular. Parti yetkilileri AKEL'in tezlerini
anlattýlar ve halký aydýnlattýlar. Parti Kýbrýs halkýnýn kendi kaderini tayin etme hükmünün saðlanmasý için günlük kitlesel gösteriler organize ediyorlardý. Tutukevlerinde 14 Aralýk 1955'te sömürge yönetimi AKEL'i ve PEO hariç bütün halk örgütlerini yasa dýþý ilan etti. AKEL'in "Yeni Demokrasi" gazetesinin yayýný yasaklandý. o zamanlarýn Genel Sekreteri Ezekias Papayoannis'in de bulunduðu 135'ten fazla yetkiliyi tutukladýlar ve tutukevlerine gönderdiler. Sömürge yönetimine göre AKEL, güya Kýbrýs Sorununun çözümüne engel teþkil ediyordu. Bunun akabinde AKEL kara listeye alýndý. Sömürge yönetiminin olaðanüstü baskýcý önlemleri uyguladýðý ilk günden itibaren, bilgileri saðlama alma çalýþmalarýnda, saðcýlarýn malikanelerine ve köylerine gece baskýnlarý düzenlediler ve yazýhanelerin çekmecelerini açarak, içine suçlayýcý delilleri koyup kilitlediler. Hedefleri, suçluyu tutukladýktan sonra, her zaman olduðu gibi, ona iþkence yapmak ve onun bilgilerini almaktý. Kahvehanelerde ve baskýnda, sorumlularýn yokluðunda malikanelerde soruþturma yapýlmamasý gerektiði sonucuna vardýklarý görüþmeler yaptýlar. AKEL'in 9. Kurultayý 1959 Eylül ayýnda, AKEL'in 9. Kurultayý yasadýþý ilan edildiði koþullar altýnda yapýldý. Kýbrýs sorununa yeni bir boyut kazandýran Londra-Zürih anlaþmasýnýn imzalanmasý ile 9. Kurultayýn yapýlmasý zorunlu olmuþtu. Bu þartlar 1959 Þubat ayýnda imzalandý, ayný zamanda toplama kamplarý kaldýrýldý, siyasi mahkumlar affedildi ve aranan kiþiler hakkýnda çýkarýlan kararnameler iptal edildi.
ÞUBAT 2012 Tüm bunlara raðmen, AKEL'in ve diðer solcu kuruluþlarýn kara listeye alýnma kararý yürürlükte kalmaya devam ediyordu. Bu koþullar altýnda parti lideri, AKEL'in yasallaþtýrýlmasýyla ilgili giriþimlerde bulunuyordu ve kurultayýn gerçekleþtirilme yollarýný arýyordu. Partinin üst düzey organlarýnýn toplantýlarýndan birinde, kurultayýn 28, 29 ve 30 Aðustos'da Lefkoþa'da gerçekleþtirilmesi kararý alýndý. Þubat-Aralýk 1959 geçiþ döneminde bir tür ikili yönetimin olduðunu bilmek gerekiyor. Bir yandan, önemli kararlarýn alýnmasýnda sözü geçen sömürgecilerin valisi Sir Hugh Foot oldu, diðer yandan ise Cumhurbaþkaný Makarios ve Baþkan Yardýmcýsý Küçük ile Geçici Hükümetin yerine Geçici Komite geçti. Ýngiliz sömürgeciler, Türk-Rum çatýþmasýnýn çözümünde kendileri ve Kýbrýs halký arasýndaki anlaþmazlýklarý giderdikten sonra, Türkiye'nin (ve inanýyoruz ki Yunanistan'ýn da) tepkilerinin arkasýna sýðýnarak AKEL'i yasadýþý tutmaya devam ettiler. Partinin üst düzey organlarý toplandýlar ve Kurultayýn yukarda belirtilen tarihlerde, yani 28, 29, 30 Aðustos tarihlerinde açýk bir þekilde bir tiyatroda gerçekleþtirileceði kararýna vardýlar. Fakat vali AKEL yasadýþý olduðu için AKEL'in kurultayýnýn yapýlmasýný yasakladý. Bunun üzerine AKEL merkez komitesi kurultayýn ertelenmesine karar verdi. 9. Kurultayýn Maraþ'ta yapýlmasý kararý alýndý. Kararýn ana noktasý, yýl sonunda yapýlan Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde AKEL'in pozisyonu ve Zürih anlaþmasýnýn imzalanmasýyla þekillenen koþullarda partinin yeni siyasi çizgisinin belirlenmesi idi. 9. kurultayýn tarihi öneminin sadece, Zürih anlaþmasýnýn verilerinin ortadan kaldýrýlmasýyla bölgenin baðýmsýzlýðýnýn tamamlanmasýný öngören Partinin, Kýbrýs Sorununun çözümüyle ilgili yeni bir çizgi belirlemesi deðildi. Aslýnda, Ýngiliz sömürgeciler tarafýndan uygulanan 5 yýllýk süreçteki yasa dýþýlýk ve baskýcý önlemler, solculara karþý iþlenen cinayetler ve saldýrýlar, aþýrý saðcýlar tarafýndan parti liderliðine ve özellikle de Papayoannos'a karþý ortaya atýlan olaðanüstü iftiralara raðmen, 9. kurultayýn baþarýyla toplanmasý, AKEL'in mücadele becerilerinin ve dinamizminin apaçýk bir kanýtýný teþkil ediyordu. Hüzünlü Anýlar Kýbrýs trajedisinin baþlamasýnda karanlýk günler olarak kayda geçen, 15 ve 20 Temmuz deðildir. Maðusa, Güzelyurt ve diðer bölgelerin sakinleri için korkunç bir gün daha vardýr. Ýkinci Türk istilasý sýrasýnda yurtlarýndan koparýlanlarýn ve sürgün edilenlerin tamamlanmasýna damgasýný vuran 16 Aðustos'dur. AKEL Maðusa resmi bir mitinge katýlmak için ikinci kez davet edildi. Birincisi resmi bir anlaþmanýn imzalanmasýndan ve geçici hükümetin oluþumundan hemen sonra, mitinge katýlmam ve konuþma yapmam için davet ettiler. Saðcýlarýn yeni kurulan Partisi olan EDMA'nýn(Birleþik Demokratik Yeniden Yapýlanma Cephesi) temsilcisi de davet edildi. EOKA mücadelesinin bitmesinden sonra bu mitingin yapýlmasýnýn nedeni, güvenlikle ilgili bir anarþinin hakim olmasýydý. Her kýrsal bölgede devlet yerine geçen silahlý gruplar vardý. Aslýnda çeþitli bahanelerle, siyasi nedenlerle ilgili solculara karþý bir yýldýrma ortamýný devam ettirmeye çabalýyorlardý. EDMA'nýn temsilcisinden sonra beni kürsüye davet ettiler. Þu an hepimizin uymasý gereken yeni bir durumun olduðunu, bazýlarýnýn yasayý ellerine almalarýnýn düþünülemez olduðunu, bu nedenle yasalar çerçevesinde adil ve tarafsýz hareket ettiðimiz takdirde polisin çalýþmalarýna destek vermeye hazýr olduðumuzu söyledim. Ondan sonra öðrendiðimize göre, ben ayrýldýktan sonra AKEL temsilcisinin davet edilmesi konusunda yoðun tartýþmalar yaþandý, bu tartýþmayý açanlar kesinlikle Ýngiliz ve Türklerden oluþuyordu. Yani bunlar Ýngilizlere karþý savaþmayan, onlara ajanlýk yapan, hem toplumlararasý yakýnlaþmayý destekleyen hem toplumlararasý çatýþmalarý körükleyen hem de Türklerle iþbirliði yapanlardý. Bu, bazýlarýnýn karanlýk beyinlerinde hakim olan bir anlayýþtý. O gün Zürih anlaþmalarýyla Kýbrýs'a
ÞUBAT 2012 çýkmaya hak kazanan Türk Askeri Alayýnýn resmi geçidini hatýrlýyorum. Ne herhangi bir denetleme kabul edildi ne de tehditlere, kanunlara ve kararlara uyuldu. Zürih anlaþmasýnýn ciddi bir dezavantajýnýn Türkiye'nin, Kýbrýs'a askeri kuvvetleriyle ve müdahale hakkýyla dönmesine olanak tanýdýðýný açýklamamýn ardýndan AKEL yandaþlarýna karþý taþlama ve darp olaylarý baþladý. Bu askeri kuvvetler 14 yýl sonra CIA'nýn emriyle çifte suç iþleyeceklerdi. Kesinlikle iki askeri birlikle ilgili karar, Kýbrýs halkýnýn iradesi olmadan, çok önceden Zürih anlaþmasýyla alýnmýþtý. Fakat Türk askerinin Kýbrýs'a geldiði gün 16 Aðustos 1960'dýr. 1970 Parlamento Seçimleri ve Sampson -1970 yýlýnda ikinci parlamento seçimleri yapýldý. O yýllarda Parlamento seçimleri Zürih-Londra anlaþmalarýnýn mimarlarý tarafýndan hazýrlanan- yani Ýngiltere, Yunanistan, Türkiye- çoðulcu seçim sistemi temelinde yapýlýyordu. Bu seçim sistemiyle AKEL'i Meclis dýþýnda tutmaya çalýþýyorlardý, bilindiðine göre, hiçbir bölgede çoðunluk yoktu. Bu çaða uymayan gerici sistem, saðcýlara da hizmet ediyordu.Temsilciler Meclisi, partilerin adil bir temsiliyetine izin veren nispi seçim sistemine oy vermiþti. 1960,1970 ve 1976 yýllarýndaki üç seçimde, çoðulcu seçim sistemi yürürlüðe girdikten sonra, AKEL her seçimde seçim anlaþmasý yapmak zorunda kaldý. 1960 seçimlerinde, Saðcýlarýn tamamýný temsil eden Yurtsever Cephe'yle anlaþma yaptýlar, 5 koltuk boþ býrakýlarak 35 koltuða 30 aday yerleþtirildi ve seçilen adaylar arasýndan da 5'i AKEL'den idi. Bölge seçim sistemine karþý çoðulcu seçim sistemi çalýþmaya devam ettiði zaman, AKEL, Demokratik Hareketle anlaþma yaptý, ancak daha çok adaya sahip olma niyeti olduðunu ifade etti. AKEL bilerek 35 aday koymaktan kaçýnýyordu, çünkü böyle bir faaliyet, komünizmi öcü olarak gösteren aþýrý saðcý güçlere yardým etmiþ olurdu, 5 milletvekili olsa bile seçimi zorlaþtýrýyordu. Demokratik Hareket Liderliði sadece 7 aday koymak için ýsrar ederken, AKEL 9 koydu. 1970 seçimlerinde, Demokratik Hareketin adaylarý arasýnda Glafkos Kleridis'in, gazetesiyle ona küfreden, fanatik rakibi ve düþmaný olan Sampson'da bulunuyordu. Nikos Samson o yýllarda Sovyetler Birliði'nin yakýn dostu, bir anti emperyalist olarak görünüyordu. Samson milletvekili seçildi. Fakat AKEL'in seçmenleri içi boþ laflara kapýlmadýlar. AKEL liderlik vizyonunun bir sonucu olarak 1970 seçimlerinde büyük bir baþarý saðladý. Oylarýn yaklaþýk %32'sini aldý ve iki adayý da milletvekili seçildi. Sampson, EOKA-B ve halkýn nefretini kazanmýþ cunta tarafýndan Kýbrýs Cumhuriyeti'nin daðýlmasý için bir kukla gibi kullanýldý. Güvenilmezlik seviyesini kýnayarak, iktidardaki 8 günlük yasa dýþý varlýðý, sadece bugün halkýn hala daha acýsýný çektiði bütün trajik sonuçlarýyla birlikte Türk istilasýný getirdi. AKEL ve Güney Cephesi 1946 yýlýnda terhis olup, Marathovounos'a geri döndüðümde, kuraklýk ve su sorunu probleminin geçmiþe göre, daha büyük olduðunu gördüm. Ýçme suyu problemini çözmek için sömürge hükümetine karþý giriþimlerde bulunmaya baþladýk. Bu giriþimler 1953 yýlýnda artmýþtý. Yaklaþýk 500 Marathovounos'lunun Maðusa Ýlçe Ýdaresi önüne gelmesi ve genel bir grev yapmasýyla, sömürge hükümetini sadece Marathovounos için deðil ayný zamanda Mesarya'nýn diðer 7 köyü için Kefalovriso Kithreas'tan 3 yýl içinde içime suyu taþýyarak problemi çözmesi için zorladýk Bu problem sadece Mesarya bölgesinin problemi deðildi. Bu problem Maraþ sakinlerine de eziyet çektiriyordu. 1955-1960 döneminde, Grivasçýlar tarafýndan solculara yapýlan saldýrýlar, toplumlararasý çatýþmalar ve sömürge yönetiminin baskýlarý bu sorunu gölgeliyordu. Bu nedenle su sorunu ilk sýralarda yer almýyordu. Fakat baðýmsýzlýðýn ilk yýllarýndan itibaren çok deðiþik þekillerde ortaya çýkýyordu. Maraþ sakinleri her yýl su yetmezliðiyle karþý karþýya kalýyorlardý. Maraþ ve diðer bölgelerin sakinleri tarým alanlarýnýn sulanmasýyla ilgili problemle karþý karþýya kalýyorlardý ve daha derin kuyular için devletten yardým talep ettiler.
PARTÝDEN 1962 yýlýnýn yaz ayýnda, Parti milletvekili Hampis Mihailidis ve EKA Sekreteri Kiryakos Tsiettis'le birlikteyken, Frenaros'ta çiftçilerin bir mitingine katýldýk. Konu, yeraltý su rezervlerinin azaltýlmasýndan ve yeraltý rezervlerine deniz sularýnýn tuzlarýnýn sýzmasýndan dolayý patates tarlalarýnýn ve aðaç bahçelerinin tehlikede olmasýydý. Durumun ciddiyetini belirten görüþmeler yaptýlar. Bazýlarý, kökten bir çözüm bulmak yerine, üreticilere durmadan suyu boþa harcamamalarýný, kolokas gibi çok miktarda suya ihtiyaç duyan ürünleri tarlalarýna ekmemeyi tavsiye eden hükümeti suçladýlar. Çiftçilerin toplantýlarý ve mitingleri farklý köylerde de gerçekleþtirildi. Fakat onlarýn esas istekleri, derin kuyular konusunda hükümetin bir düzenleme yapmasý gerektiðiydi. Diðer çiftçilerin de baþka bölgelerden suyun taþýnmasý konusunu konuþtuklarýný göz ardý etmeden, denize akýp kaybolan Güney Trodos Daðlarýnýn yüksek miktarda suyunun taþýnmasýyla ilgili talebin öncüsü Vasilis Petinarisdi.Bu talep 1962 yýlýnda gerçekleþti. 1962 ve 1970 yýlýna kadar geçen süreçte, AKEL milletvekilleri çeþitli konuþmalarda sorunu dile getirdiler. Ama bu süreçte projenin ilerlemesini zorlaþtýran dramatik olaylara vasýta olduklarýný eklemek gerekir. AKEL milletvekilleri,1963-1964 toplumlararasý çatýþmalar, tüm trajik sonuçlarýyla birlikte 1974 yýlýnda iki suça neden olan EOKA-B ve Cunta'nýn yýkýcý faaliyetlerine alet oldular. 1976 ve 1977 yýllarýnda, konunun araþtýrýlmasý tekrarlandý ve hazýrlýðýyla ilgili gerekli koþullar saðlanmaya baþlandý. Kouris barajýnýn ilk aþamasý ve Güney boru hattýnýn inþaatý 115 metre küp su kapasitesiyle ve 110 kilometre uzunluðuyla 1984 yýlýnda baþladý ve 1994 yýlýnda tamamlandý. Daha sonra barajýn kapasitesinin artýrýlmasýna katkýda bulunan Diorizos nehri sularýnýn Kouris'e doðru yönünü deðiþtirme çalýþmalarý yaptýlar. Dýþ müdahaleler tarafýndan korkunç zorluklara raðmen, Kýbrýs halkýnýn onuruna, 1974 yýlýnýn korkunç suçundan birkaç yýl sonra, büyük bir baþarýya neden olan bu etkileyici kalkýnma projesini tamamlamayý baþardý. Göçmen Problemlerinde AKEL'in Rolü 1974 yazýndaki Türk müdahalesi sonucunda Kýbrýs'ta yaþayan on binlerce insanýn evlerinden kopartýlmasýna ve göçmen durumuna düþmesine neden olan süreçte bu insanlarýn karþý karþýya kaldýðý sorunlarýn çözümünde AKEL'in önemli bir rolü olmuþtur. Sorun yalnýzca 50 bin kadar ailenin evlerinden kopartýlmasý deðildi on binlerce kiþinin iþsiz kalmasý,ülke ekonomisinin ciddi zarar görmesi,hayatlarýný kaybedenler ve kayýplar ve gelecekle ilgili belirsizlikti Maðusa ,Güzelyurt ve baþka bölgelerdeki insanlarýn göçmen durumuna düþmesine yol açan ikinci Türk müdahalesinden sonra konut problemini çözme görevi zorunlu olarak AKEL'in önüne gelmiþti.Ayný zamanda 1974 sonbaharýnda zorunlu olarak yurt dýþýnda bulunan Makarios'un ilan ettiði yeni politikanýn þekillenmesinde yani iki kesimli iki toplumlu federasyon çizgisi AKEL belirleyici rol oynamýþtýr. Kýbrýs Göçmen Komitesi(PEP) in 1974 Aðustosu sonrasýndaki kuruluþ aþamasý görüþmelerinde AKEL yetkilileri yer aldýlar. 1974 'ü izleyen ilk 2-3 yýl süresince en önemli sorunlar konut ve yiyecek sorunlarý idi. Bazýlarý hükümet tarafýndan Türklerin terk ettiði evlere,okullara ve kamu binalarýna geçici olarak yerleþtirilmiþti ama binlerce insan köprü altlarýnda, çinko barakalarda, yýkýk evlerde vb. Yerlerde konaklamak zorunda kalmýþtý. Konut ve yiyecek sorunlarýnýn çözülmesine Kýbrýs halkýnýn dayanýþmasý yanýnda yurt dýþýnda yaþayan Kýbrýslýlarýn da büyük katkýlarý olmuþtur.Dost ülkelerden özellikle Yunanistan'dan gelen yardýmlar da çok etkili olmuþtur.Son olarak devletin kendi ayaklarý üzerinde durmayý baþarmasý ve Bakým Hizmetini kurmasý ile yiyecek daðýtýmý düzene girmiþ,göçmen kimliklerinin çýkarýlmasý için göçmenlerin kayýt altýna alýnmasý saðlanmýþtýr. Sadece ilk yýllarda deðil daha sonra da bunlarýn hepsinden daha önemli olan faktör PEP olmuþtur çünkü gerekli finansmaný saðlamada ekonomik ve sosyal politikanýn saptanmasýnda etkili olmakla kalmamýþ göçmenlerin çadýrlarý olumsuz hava
þartlarýndan etkilendiðinde, baþta AKEL'ciler olmak üzere yardýmlarýna koþmuþtur.Daha sonra göçmenler için yapýlan konutlarda,terk edilmiþ Türk arazilerinin daðýtýmýnda PEP ve AKEL yetkilileri devlete karþý etkili olmayý baþardýlar ve kriterlerin belirlenmesini saðladýlar.AKEL,Eþit Daðýtým Kurumunun kuruluþunu ve faaliyetlerini desteklemiþtir. Ýttifaklarýn Politikasý Faaliyetlerinin seksen yýlý boyunca AKEL ittifaklarýn politikasýný ve halkýn birliðini odak noktasý yaptý.1931-1941 yýllarý arasýnda parti yöneticileri Hitler faþizminin tehlikelerine karþý üyelerini ve yandaþlarýný silahlý müttefik güçlerin yanýnda yer almaya çaðýrdý. 1946 yýlý Baþpiskoposluk seçimlerinde AKEL liderliði yer almayý baþardý.Daha sonraki yýllarda emekçi sýnýflarýn ve Kýbrýs'ýn çýkarlarýna hizmet etmeyi hedeflemiþtir. Baðýmsýz bir Kýbrýs'a karþý emperyalist devletlerce yapýlacak müdahalelerin üstesinden gelmeyi hedefliyordu.Daha spesifik olarak federal bir temelde Kýbrýs'ýn yeniden birleþmesini ve dýþ müdahalelerden ve iþgalden korunmasý hedefleniyordu.Ýttifaklarýn politikasý anti emperyalist ve yurtsever olmuþtur.Bu politikanýn uygulanmasýnda liderlik halka dönük bir politikanýn güvencelerini ve partinin ideolojik konumunu ve baðýmsýzlýðýný saðlamaya özen gösteriyordu. Fakat Marksist-Leninist bir parti olan AKEL'in koþullar gerektirdiðinde merkez partilerle ve kilise ile iþbirliði içinde hareket etmesi baþka ülkelerin komünistleri tarafýndan hayretle karþýlanmýþtýr. Kýbrýs Komünist Partisi(KKP) de bazý durumlarda AKEL'in tutumuna benzer politikalar sergilemiþtir. Parti Ekonomisi -Ekonomi parti programýnýn uygulanmasýnda ve tarihi misyonunu gerçekleþtirmede her zaman belirleyici olmuþtur. Kurulduðu ilk yýllardan itibaren partinin kaynaðý üyelerinin yardýmlarý ve halktan toplanan baðýþlar olmuþtur.Yardým kampanyalarýnýn hedefe ulaþmasý için herkese çaðrý yapýlýyor ve kendi rollerini ve politikalarýný deðerlendirip halka sunma yöntemi uygulanýyordu.Geniþ emekçi sýnýflarý da parti liderliðinin halka hitap edip maddi yardým istemesinin zorunluluðuna inandýklarý için zaman içinde yardým kampanyasý ekonomik amaç olmaktan çýkýp siyasi bir karaktere dönüþtürüldü. AKEL karþýtlarý uzun bir süre partinin köklerinin yurt dýþýnda olduðu ve dýþarýdan para saðladýðý yönünde suçlamalarda bulunmuþlardýr.Fakat bu durum pratikte ekonomisine nereden para saðladýðýný gören parti üyeleri ve yandaþlarýnýn tepkisine neden olarak daha da çok inatlaþmalarýna yol açmýþtýr.Örneðin Maðusa-Maraþ bölgesinde yardým kampanyasýna partililer ve yandaþlarý tarafýndan giderek artan yoðun bir ilgi ve katýlým gözlemlenmiþtir. Kondea,Prastio,Angastina.Trikomo,Engomi gibi kýrsal yerleþim bölgelerinde her yýl balolar düzenlenip gelirlerinin bir kýsmý partiye baðýþlanmaktaydý.Derinya, Paralimni gibi köylerde her yýl pulya þenlikleri,bazý köylerde karpuz þenlikleri düzenlenmekte ve gelirlerinin bir kýsmý yardým kampanyasýna baðýþlanmaktaydý.Mesarya köylerinde hafta sonlarýnda inþaatlarda gönüllü çalýþmalarýn gelirleri,Karpaz köylerinde odun ve kömür den elde edilen gelirler ,özellikle gönüllü balýkçýlýktan elde edilen gelirler yardým kampanyasýna baðýþlanýyordu.Aya Napa turistik bir yer olmadan önce partili balýkçýlarýnýn tüm gelirlerini yardým kampanyasýna baðýþladýklarý bir yer olmuþtur.Bazý yerlerde ise patates gibi tarým ürünlerinden elde edilen gelirlerden yardým kampanyasýna baðýþlar yapýlmaktaydý.Kiþisel servetlerini de baðýþlayan partililer ve yandaþlarý görülmüþtür. Bugün herkesin zevkini çýkardýðý halk kazanýmlarý ve yardým kampanyalarý arasýnda da sýký bir iliþki bulunmaktadýr.Þöyle ki AKEL'i, PEO'yu yaptýklarda grevlerde çocuðunun nafakasýndan kesip destekleyen solcularýn katkýlarý olmadan hiçbir ekonomik ve sosyal mücadele baþarýya ulaþamazdý.Otomatik Maaþ Endeksi olarak adlandýrýlan büyük halk kazanýmlarýnýn ardýnda.Sosyal Güvenlik Kurumunun ,tüm iþçi ve halk kazanýmlarýnýn ardýnda binlerce AKEL üyesinin ve yandaþýnýn katkýlarý bulunmaktadýr.
7 KKP-AKEL'in iþçi sýnýfýnýn ve halkýn ihtiyaç ve problemlerinden doðduðu ve büyüdüðü söylenmektedir.Zaman içinde bu doðrulanmýþtýr.AKEL,haksýz zenginleþmeye ve çýkar gütmeye karþý tutumunu sürdürmektedir. Yetkililer AKEL'de yetkilinin ilerlemesi ve geliþtirilmesine büyük önem verilmektedir.Bu ayný zamanda topluluklarýn katýlýmýný saðlamada büyük bir sorumluluk anlamýna gelmektedir.Bu da partinin önemli kararlarý almasýnda yetkililere ortak ve bireysel sorumluluklar yüklemektedir.Yetkili ayný zamanda kendi görüþünde ýsrarcý olmamalý ve diðer görüþleri de dinlemeye hazýr olmalýdýr. Milliyetçi Dernekler Ve Halkçý Kuruluþlar Birincisi milliyetçi,saðcý ve tutucu kiþileri ikincisi solcu ve ilerici kiþilerin yetiþtirildiði veya bulunduðu yerleri kastetmektedir.Bunlar Kýbrýs toplumunun iki konusunu oluþturmaktadýr,saðcýlar ve solcular. Halkçý kuruluþlar Kýbrýs'ta ilk olarak 1926 yýlýnda Kýbrýs Komünist Partisi,sonradan PEO olarak adlandýrýlan sýnýfsal sendikal hareket olarak ortaya çýktý.1940 yýlýna kadar halk kuruluþlarý yok denecek kadar azdý.1941 yýlýnda AKEL'in kurulmasýyla yasallaþtýrýldýktan sonra halkçý kuruluþlar hýzla artmaya baþladý.Bu faaliyet toplum çýkarlarýna karþýlýk veren bir hareket olmakla kalmamýþ ayný zamanda halkýn mücadeleye ve haklarýna sahip çýkmaya hazýrlýklý olmalarýný saðlamýþ.Bu nedenle o yýllarda sosyal,siyasal ve iþçi mücadeleleri sonucunda büyük halk kazanýmlarý elde edildi. Bu büyük faaliyet partinin güçlenip geliþmesine de katký saðladý. Son olarak bu kuruluþlar ,Ýkinci Dünya Savaþý koþullarýnda sömürgeci güçlere karþý partiye kalkan teþkil ettiler.KKP yasadýþý ve kovuþturmacý durumda olmasýna karþýn ideolojik ve örgütsel ilkelerin AKEL tarafýndan benimsendiði gözlemlenmektedir. Saðcý kuruluþlar daha önceden ayný çatý altýnda toplanmýþ olan dini kurumlar,kulüpler ulusal birlikler vb. þeklindeydi.Saðcý kuruluþlarýn kurulma süreçleri sadece solcu kuruluþlarýn ortaya çýkma süreçleriyle ilgili deðildi ayný zamanda siyasette kimin egemen olacaðý ile ilgili rekabetle de ilgiliydi. 1940-1950 yýllarý arasýnda grevin komünist bir hile ve iþçi bayramýnýn bir Yunan karþýtlýðý olduðu söylendi .Tüm bunlar halkçý kesimlerin tepkisini vurguladý.Baðýmsýzlýktan sonra Kýbrýs bayraðýna aþýrý saðcýlar bir bez parçasý olarak baktýlar. Bunun aksine halkçý kuruluþlar törenlerde, iki milli bayram dýþýnda,Kýbrýs bayraðýný kullandýlar ve renkleri de kýrmýzý ,mavi ve yeþil idi. Ayia Napa Topraklarý Ve Lenin Avrupa'da bir turizm merkezi olarak bilinen Ayia Napa 1974 öncesi sakinleri tarým bahçecilik,pulya yetiþtiriciliði vb. Ýþlerle uðraþan basit bir köydü ve her aile dedelerinden kalan topraklarý iþlemekteydi. Bir gün geldi her aile kendine ait olduðunu sandýðý topraðýn kendinin olmadýðýný anladý.Kilise de köylülerden kira bedeli toplamaya baþladý.Bunun sebebinin ise Türk egemenliði döneminde topraklarýnýn Osmanlý paþalarýnýn eline geçmesini önlemek için köylülerin topraklarýný kiliseye devrettikleri söylenir. 1940 yýlý civarlarýnda Baþpiskopos köy muhtarýndan o güne kadar toplanan kira bedelini talep etti. Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda halkýn dikkati sömürgeciliðe karþý mücadelelere çevrildi.Savaþtan sonra AKEL'in bu köydeki çiftçi üyeleri ve diðer ilerici çiftçiler Baþpiskopos'tan atalarýndan kalan topraklarýn kendilerine hediye olarak geri verilmesini gündeme getirdiler. Cumhuriyet'in ilan edilmesinden sonra köylüler AKEL'in desteklediði toplantý ve mitinglerle topraklarýnýn geri verilmesi için mücadele ettiler.Baþpiskopos,topraklarýn iadesi için makul bir meblað talep edince bunu kabul eden köylülerle diðerleri arasýnda anlaþmazlýk çýktý ve bunlardan biri Lenin'in ''topraklarýnýn geri verilmesi için mücadele edilmesi gerektiði ''yönündeki sözlerini hatýrlatýnca ortam iyice gerildi.Ancak sonuç olarak köylüler talep edilen miktarý ödeyip topraklarýný geri almayý baþardýlar
RÖPORTAJ
8
TEL-SEN Röportajý: Barikat Gazetesi: Bugün grevin 5. günü eylem ile ilgili genel deðerlendirmelerinizi alabilir miyiz? TEL-SEN Genel Baþkaný Tamay SOYSAL: Þu an eylemin 5. günü ve daire de kimse çalýþmýyor. Ýþ yerimizin birilerine peþkeþ çekilmemesi için direniyoruz. Bu yasa ile toplu çalýþma düzeni alt üst edilecektir. Bu bir realitedir, bunun önüne geçilmedir ve kurumumuza sahip çýkýlmalýdýr. Ama ne yazýktýr ki diðer sendika ve sivil toplum kuruluþlarý yeteri kadar bizlere destek belirtmiyorlar. Dilerim destek verirler. Çünkü özelleþtirme yasasýnýn 26. ve 47 maddesi ile oluþturulacak durum tüm kamu ve sendikal yasamý alt üst edecektir. Barikat Gazetesi: Peki þu an da muhalefetteki siyasi partiler size destek belirtiyor. Ama geçmiþte bu partiler de özelleþtirme yasasýna destek belirtmiþlerdi. Kýsacasý muhalefeti size karþý samimiyetli buluyorsunuz? Tamay SOYSAL: Bana göre en samimi görüþ eylemdir. Eylemlerde adeta ruh çaðýrýr gibi bir grev yasaðý çaðýrdýklarýna göre muhalefetin eylemi sadece gözdedir, hava cývadýr. Bu çok pasif bir davranýþtýr. Sadece laf yapmaktadýrlar. Bir eyleme anýnda o gün o saat destek verilmelidir. Politik oyunlar oynayýp zaman kaybederek eylem kazanýlmaz. Mesela bugün günlerden Pazartesi ve grevin 5. günü ve gelen pazartesine eylem koyuyorlar. Böyle olursa bu insanlar kamu görevlileri yasasýna haiz olduðu için katýlým gösteremez. Bu saatlerde Bakanlar Kurulu toplanýyor ve büyük ihtimalle grev yasaðý alacaklardýr. Muhtemelen TEL-SEN' e düzenleme getiriliyor ve çalýþanlarýn eylem yapma haklarýný ellerinden alacaklardýr. Zira amirlerine karþý gelmeleri suç sayýlacaðýndan eylemi sonlandýrmak zorunda kalacaklardýr. Elektrik Kurumu'nda da ayni þekilde yeni bir düzenleme ile iþe gitmeme kararýný ortadan kaldýracaklardýr. Bana göre pazartesi günü yapýlacak eylem sadece UBP' ye karþý yapýlacak bir eylemdir. Oysa bize bunu dayatan AKP'ye ve Ýslami sermayeye karþý bir eylem olmayacak ve bize hiçbir kazaným saðlamayacaktýr. Bu noktada eskiden söylenen bir söz vardýr onu hatýrlatmak isterim: "Hýyarýn fiyatýna muhalefet ederek muhalefet edilmez düzene karýþý muhalefet olunarak muhalefet yapýlýr." Barikat Gazetesi: Þu anda grevin 5. günündeyiz ve sendikal platform ve diðer sivil toplum kuruluþlarý eyleme tam destek belirtiyor, peki bu noktada halktan gelen destek nasýl? Beklediðiniz oranda mý? Grevdeki bir yoldaþ: Açýkçasý egemen kontrolündeki medyanýn tüm kara propagandasýna raðmen halkýn katýlýmý hiç de küçümsenecek bir
ÞUBAT 2012
oranda deðil. Ama yeterli midir? O tartýþýlýr. Sonuçta medya aracýlýðý ile kurumlara yönelik çok ciddi bir karalama kampanyasý var bu çok tehlikeli ama insanlar yinede buraya gelip bizi dinliyorlar. Ayrýca þunu da biliyorlar ki buraya bir özel sektör geldiði zaman artýk hiçbir þey eskisi gibi olmayacaktýr.
oranda kâr saðlamasý amaçlamaktadýr. Ülkemizde örgütlenmenin yüzde 95'i kamudadýr. Özel sektör de ise örgütlülük sýfýr denecek kadar azdýr. Bu þekilde özel sektördeki çalýþanlar adeta bir köle gibi çalýþtýrýlmak istenmektedir. Yerli sermayeyi tercih etmenin bir önemi yok anlayýþ baþtan sona yanlýþ.
Barikat Gazetesi: Peki insanlara bizim aracýlýðýmýz ile vermek istediðiniz temel mesaj nedir? Grevdeki bir yoldaþ: Görüþleri, fikirleri ve ideolojileri ne olursa olsun, insanlar kendilerine ülkelerine akrabalarýna sahip çýksýnlar. Çünkü ne yapacaksak bu ülkede yapacaðýz. Sadece ve sadece emperyalistler ve onun yerli uþaklarýnýn deðiþtirilmesi ile baþarýlý olunamaz. Ýnsanlar kendilerine da sahip çýkmalýdýr
Barikat Gazetesi: Peki hükümetin, "kurumlarý yabancýya deðil de yerli sermayeye sattýk" imajý vermesi hakkýnda çalýþanlar ne düþünür? Erkan Birer: Hükümet mi? Hükümetin bu güne kadar verdiði tüm sözler büyük bir yalandan ibaret. Bu saatten sonra bize süt beyazdýr deseler dahi inanmayýz. Eskiden babalarýmýz övünürdü atalarýmýz mücadele etti ve bizler hayatta kaldýk diye merak ediyorum biz çocuklarýmýza ne söyleyeceðiz diye
Barikat Gazetesi: Þu ana kadar grevin genel gidiþatý ile ilgili deðerlendirmeniz nedir? TURK-SEN Eski Genel Sekreteri Erkan Birer: Açýkçasý eylem 1. günden daha azimli bir þekilde sürüyor. Hükümetin diktatör gibi bir tutum izleyerek grevi bu þekilde algýlamasý bizleri hiç þaþýrtmadý. Þu an bizler bu deðerleri sattýrmamak için ve gelecekte çocuklarýmýza miras býrakabilmek için korumaktayýz. Bana göre bunu yapmak isteyenler "vatan hainidir." Hükümet bunu sýrf cebini para doldurabilsin diye yapmaktadýr. Her ne pahasýna olursa olsun mücadelemiz devam edecektir. Hükümet kanadýnýn ne düþündüðünü bilemiyorum. Ama hakkýmýzda pek de hayýrlý düþünmediklerini tahmin edebiliyorum. Hükümet çalýþanlar ile bir düzenleme yapýlacaðýný ya da yasanýn geri çekmesine yönelik bir adým da atýlacaðýný sanmýyorum. Sadece talip olan þirket ya da þirketlere en ucuz þekilde peþkeþ çekme niyetindeki bir hükümet ile karþý karþýyayýz. Çalýþanlarýn hiçbir geleceði olmadan nasýl yaþayacaklarýna dair bir kaygýlarý yok. Sadece parayý ceplerine nasýl koyacaklar diye düþündükleri inancýndayým. Yalnýzca bu yasalarý uyguladýklarý taktirde Anakara'dan kaynak bulacaklardýr. Türkiye'den gelen baskýlar yüzünden bugün böylesine bir haldeyiz. Herhalde Ocak ayý sonu maaþlarýný Anakaradan almak için bu yasayý geçirmeyi planlýyorlar. Elektrik kurumundaki arkadaþlarýmýz ile birlikte eylemlere devam edeceðiz. Diðer sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve sendikalarýn desteði ile eylemlerimiz devam edecek. Pazartesi günüde büyük çaplý bir eylem gerçekleþeceði düþüncesindeyim. Barikat Gazetesi: Yabancý sermayeye peþkeþ çekildiði hakkýnda konuþtunuz. Peki, sizce sermayenin yerlisi ya da yabancýsý olur mu? Erkan Birer: Öncelikle belirtmek isterim ki sermayenin dini, dili, ýrký yoktur. Sermaye sermayedir ve çalýþaný sömürmek temel amaçtýr. Sermaye sadece çalýþaný sömürerek kâr elde etmeyi amaçlayan bir yapýlanmadýr. Sermaye hiçbir çalýþanýn özlük hakkýný korumak için uðraþmaz. Sadece þirketin en yüksek
Barikat Gazetesi: Konu ile ilgili olarak, TC devletinin pozisyonu hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Erkan Birer: T.C Devleti hiç sakýnmadan burasý ile ilgili düþünceleri açýkça söylüyor. "Bizim istediðimiz yasalarý geçirmezseniz size yardýmcý olmayacaðýz" mesajý veriliyor. Geçirtmeye çalýþtýklarý yasalar ile ülkemizdeki hayatý sonlandýrmaya yönelik bir tutum izlemektedirler. Ya yapmýþ olduklarý protokoller ile buradaki hayatý düzeltmeye yönelik çalýþmalar yapmaktadýrlar ya da bu ülkenin ayakta durmasý için olmazsa olmaz konumundaki kurumlarýmýzý yok ederek toplumun ortadan kalkmasýna yönelik giriþimlerde bulunuyorlar. Ortada çok büyük bir çeliþki var ve temel amaç bizleri ortadan kaldýrmaktýr. Barikat Gazetesi: Son olarak Barikat Gazetesi aracýlýðý ile vermek istediðiniz mesaj nedir? Erkan Birer: Halktan istediðimiz þey sabýrlý olmalarý. Yapýlan eylemler bir þekilde yaþamlarýný olumsuz etkileyebilir. Yalnýz þunu unutmasýnlar bütün sorumluluk hükümete aittir. Bizlere hükümetlik edenler bile bile yatýrým yapmayarak insanlarým maðdur olmasýna sebebiyet vermiþtir. Dairelerin içerisindeki çalýþma düzenini bile kasýtlý bir biçimde bozarak zarar etmemizi amaçlamaktadýrlar. Ama gerçek þu ki kurum çalýþanlarý en özverili þekilde çalýþarak verimi en üst seviyede tutmayý amaçlamaktadýrlar. Aslýnda hükümet kanadý izlemekte olduðu politika ile bir bakýma baþarýlý da olmuþturlar. Bazen halktan bir takým þikâyetler alýyoruz ama iþin aslý çalýþanlara gerekli alet ve donaným saðlanmayan hükümetin tamamýyla bunu bilinçli bir þekilde uygulamasýdýr. Amaç halký bezdirerek "satýn gitsin" demesini saðlamaktýr. Bu noktada böylesine bir kurumu alacak olan ciddi bir de talibin olmasý gerekmektedir. Bana göre çoktan kapalý kapýlar ardýndan onu da belirlemiþlerdir.
ÞUBAT 2012
TEKNECÝK ELEKTRÝK SANTRALI'NDA YAPTIÐIMIZ RÖPORTAJLAR: Barikat Gazetesi: Eylem hakkýndaki düþünceleriniz nelerdir? Eyleme katýlan bir çalýþan: Bu mücadele bizim için artýk ulusal bir davadýr ve her ne pahasýna olursa olsun mücadelemizi vereceðiz. Kararlý olursak kazanacaðýmýzdan eminiz. Bu süreçte bizler her þekilde haklýyýz zaten gazetelerde ve televizyonlarda açýklamalar da yaptýk. Burada bulunan herkes haklý mücadelemize destek vermek için gelmiþtir. Hükümet istediði kadar vurdumduymaz olsun ne isterse yapsýn biz vazgeçmeyeceðiz ve kararlýlýðýmýzý sonuna kadar göstereceðiz. Birkaç kiþinin mevki ve çýkar uðruna memleketi satýp peþkeþ çekmesine alet olmayacaðýz. Biz bu hükümete inanmýyoruz, bizi temsil etmiyorlar. Böyle yönetim olmaz Mademki hükümet üretimdeki bir kuruluþu zararý olmadýðý halde peþkeþ çekmeye çalýþýyor, hepimiz buna karþý durmalýyýz. Bu kurum büyük zarar vermekte ve devletin sýrtýnda büyük bir kambur olsaydý, hükümetin tutumu haklý olabilirdi. Ama kurumun çalýþmalarýnda bir zarar söz konusu olmadýðýndan dolayý böylesine bir uygulama tamamýyla yanlýþtýr. KIB-TEK bizimdir, halkýndýr hepimizindir. Kýbrýs halkýnýn malýdýr ve kimse bu kurumu kalkýp ta T.C þirketine satamaz. Çünkü yabancý sermaye buraya geldiði zaman, örneðin bizlere elektriði 100 lira verirken artýk 300 liraya verecek ve buna kimse engel olamayacak. T.C deðil de herhangi bir sermaye olsa yine fark etmezdi. Eðer bu kuruluþ batakta ise hükümet bunu gelip özelleþtirsin ama böyle bir þey söz konusu deðil. Barikat Gazetesi: Eylemin genel bir deðerlendirmesini yapabilir misiniz? Eyleme katýlan bir çalýþan: Devlet bunu bilinçli olarak yapýyor. Yüksek miktarda elektrik borcu olan kurumlara da ödeme yaptýrtmýyor. Haliyle bu þekilde ödeme zorunluluðunda kalmayan kurumlarda ödeme yapmýyor. Hükümet onlarýn ödeme yapmalarýna engel olarak bizim sonumuzu hazýrlýyor. Hükümetin üst düzey yöneticileri ki bunlar genellikle bakanlardýr bu duruma yardýmcý oluyor. Zarar beyannamesi gösteren þirketler vergiden kaçmaya çalýþýyor. Kesinlikle bu durum bunun tam tersidir. Zarar beyan eden þirketlerin, neredeyse hepsi yüzde yüz kardadýr. Hükümet bunu bilinçli yapýyor ve bizi zarara
RÖPORTAJ
geçiriyor. Buradaki makineler, halkýn parasý ile alýnmýþtýr. Siz bu halkýn malýný kime satacaksýnýz? Bunlar halkýn cebinden çýkmýþtýr. Buraya kim gelirse gelsin buradan ekmeðini kazanmak için gelmektedir. Ülkemizin tek yegane kurumu KIB-TEK kalmýþtýr ve bunu da kaybedersek artýk elimizde hiçbir þey kalmayacaktýr. Eðer bunu kaybedersek son kalemizi de kaybetmiþ
olacaðýz. Halkýn elinde üç ciddi kurum vardýr. Bunlar ulaþým, haberleþme ve üretimdir Ulaþýmý verdiler, haberleþmeyi verdiler þimdide üretimi vermeye çalýþýyorlar. KTHY gitti. Telefon dairesi gitti. Þimdi sýra KIB-TEK'tedir. Faþizme geçit vermemeliyiz. Tamamýyla mahalle aðasý misali yönetiliyoruz. Barikat Gazetesi: Eylemin genel gidiþatý itibarý ile görüþleriniz nelerdir? Bunun yanýnda hükümet yapmýþ olduðu bir açýklamada, "KIB-TEK'ten adam çýkarýlarak yerine baþka istihdam yapýlabilinir" dedi ve kýsaca bir çeþit misilleme yaptý. Deðerlendirmeniz nedir? Eyleme katýlan baþka bir iþçi yoldaþ: Konunun bu þekilde gündeme gelmesi özelleþtirme yasasýnýn meclise gidip resmi gazetede yayýnlamasý yüzündendir. Bizler bu þekilde bir yol izlendiði taktirde süresiz greve gideceðimizi önceden açýklamýþtýk. Son alýnan kararlar yüzünden dün ve bir önceki gün yetkililer ile bir takým diyaloglarýmýz oldu ve tekrardan görüþlerimizi bildirdik. Bu sayede Baþbakana isteklerimizi yeniden ilettik. Kendilerine iki seçenek sunduk: "Ya özelleþtirme yasasýný geri çeksinler ya da bu yasayý bir ay süre ile askýya
9
alsýnlar" dedik. Bizler de grevi yalnýzca bu þekilde askýya alacaðýmýzý belirttik ve diðer örgütler ile de bunu koordineli bir þekilde yaptýk. Önerilerimizi bu þekilde vererek görüþmeden ayrýldýk. Þu ana kadar da herhangi bir açýklama yapýlmadý. Tabi ki bu yanlýþtýr ve kabul edilemez. Yapýlanlar anayasa maddelerine de aykýrýdýr. Eðer böylesine bir durum ile karþý karþýya kalýnýrsa asla seyirci kalmayacaðýz. Halkýmýza vermek istediðim mesaj þudur: "Bu gün böylesine bir durum yaratýlmýþsa eðer, buna Telekomünikasyon Dairesi çalýþanlarý deðil hükümet sebep olmuþtur." Çünkü bu çalýþanlar ekmek yedikleri yere ihanet etmez. Biz geçimimizi bu iþten saðlýyoruz. Ama eðer bu ülkedeki sermaye bizim kurum ve kuruluþlarýmýzý ele geçirmeye çalýþýyor ise varsýn 1-2 gün elektriksiz ve telefonsuz kalalým. Sonuçta bir düzenleme getirilecekse eðer bunu bizim istediðimiz gibi þekillendirmemiz gerekmektedir ve bunu bize kimse zorla yaptýrmamalýdýr. Barikat Gazetesi: Þu an EL-SEN'in grevi devam ediyor genel bir deðerlendirme yapabilir misiniz? Bunun yanýnda hükümet son attýðý adýmla yasadýþý istihdama olanak saðlamýþ oluyor ve kýsacasý bir çeþit ile misilleme yapýlýyor. Ne düþünüyorsunuz? Eyleme katýlan bir sendikalý emekçi: Biz süresiz grevi son çare olarak gördük. Bizler özelleþtirme yasasýnýn tamamýna karþý deðiliz ama bazý maddelerin deðiþmesini istiyoruz. Zira bu yasa tasarýsý ile bizler kamu görevlisi olmaktan çýkarak iþsiz kalacaðýz. Týpký diðer özelleþtirilen kurumlar gibi biz buna imkân vermeyeceðiz. Tüm görüþ ve önerilerimizi hükümet ve bakanlarýna iletmemize raðmen sessiz kaldýlar. Bugün üzerinden 5. gün geçti. Umarým hükümet sesimizi duyar ve önerilerimizi dikkate alýr. Þu an iþ yapmýyoruz ve bir ortak noktada çözüme ulaþýlmazsa bu þekilde iþ býrakma eylemine devam edeceðiz. Biz buna þiddetle karþý geleceðiz. Emekçinin baltalanmasýna geçit yok! Halk bizi anlayýþla karþýlamalý bu yapýlanlar bizim deðil hükümetin izlemiþ olduðu yanlýþ politikalar sonucunda yaþanmaktadýr. Biz isteklerimizi yetkili mercilere belirttik. Artýk bizim yapabileceðimiz hiçbir þey yok. Bizlere destek olunmalýdýr. KTHY gibi olmak istemiyoruz. Ýþsiz kalmak istemiyoruz. Çünkü bu kurum bizden sonraki nesillere de bir ekmektir. Çalýþtýðýmýz yerin özleþtirilmesini istemiyoruz.
Yazýiþleri Müdürü ve Sahibi: Görkem Eylem Adres: Akkavuk Celaliye Sokak No.67 Lefkoþa KIBRIS Ýletiþim +90 548 878 4001 Matbaa: Comment Grafik ve Yayýncýlýk Ltd. Daðýtým: YAYSAT Web: http://www.barikatgazetesi.com E-mail: info@barikatgazetesi.com
10
DÜNYA
ÞUBAT 2012
Unutmadýk, unutmayacaðýz! "Osmanlý'da oyun çoktur." Karadeniz kýyýlarý, Osmanlý'da bu oyunun son perdesine tanýklýk etti 1921 Ocak'ýnýn 28'ini 29'una baðlayan gecede. Son nefesini tarihe býrakmaya hazýrlanan o köhne devlet, kendi ardýlýna hileci, komplocu, kanlý geleneðini Trabzon'da devretti. "ta ata aa ta ta ha ta tta ta/ tarih/ 1921/ Kânunisani 28/ karadeniz/ burjuvazi/ biz/ on beþ kasap çengelinde sallanan/ on beþ kesik baþ/ on beþ arkadaþ/ yoldaþ/ bunlarýn sen isimlerini aklýnda tutma fakat/ 28 Kânunisânîyi unutma/..." (Nâzým Hikmet, Moskova 1923) "Osmanlý'da oyun çoktur." Karadeniz kýyýlarý, Osmanlý'da bu oyunun son perdesine tanýklýk etti 1921 Ocak'ýnýn 28'ini 29'una baðlayan gecede. Son nefesini tarihe býrakmaya hazýrlanan o köhne devlet, kendi ardýlýna hileci, komplocu, kanlý geleneðini Trabzon'da devretti. Esir alýnmýþ, zemheri ayazýnda aç-susuz yollara sürülmüþ 17 komünist, Trabzon sýnýrlarý içerisine girdiðinde sahne hazýrdý. Kayýkçýlarýn baþý Yahya, emre amade gazeteler, kýþkýrtýlmýþ linç kýt'alarý, polisjandarma birlikleri Sonrasý Karadeniz derinlikleri, karanlýk sular, süngü, ölüm Kurtuluþ mücadelesine katýlmak için Anadolu topraklarýna doðru adým attýðýnda, "Cevat yoldaþ! Bizim meslek derviþlik. Gideceðiz!" diyerek yola çýkan Mustafa Suphi'nin 39 yýllýk yaþamýnýn baþladýðý ve bittiði yerdir Trabzon. 1882'de Giresun'da doðmuþtur Suphi ve Giresun o zamanlarda henüz Trabzon'a baðlýdýr. Yolu son kez Mustafa Kemal önderliðindeki Ankara Hükümetinin hazýrladýðý komplo sonucu düþer Trabzon'a. Ortaokul yýllarýný geçirdiði Erzurum'a ise yýllar sonra bir komünist önder olarak yoldaþlarýyla döndüðünde sokulmamýþtýr. Ýstanbul'da hukuk fakültesini bitirir, Paris'e giderek siyasal bilimler üzerine tez hazýrlar. O yýllarda Paris dönemin Türk burjuva aydýnlarýnýn sürgün merkezidir. Jön Türkler, Ýttihat ve Terakki'nin kadrolarý Paris'tedir. Paris'te Tanin gazetesinde çalýþýr. Rusya'daki 1905-'07 burjuva demokratik devrimi Suphi'yi etkiler. 1908 yýlýnda ilan edilen ve Türk burjuvazisinin padiþahla iktidarý paylaþtýðý II. Meþrutiyet'in ilanýnýn ertesinde Ýstanbul'a döner. Ýttihatçýlarla baþladýðý siyaset yaþamý, Ferit Tek ve Yusuf Akçura ile birlikte kurduðu Milli Meþrutiyet Fýrkasý'yla devam eder. Fýrkanýn Ýfham adlý gazetesinin baþýna geçer. ÝTC'nin politikalarýný eleþtirilerinin odaðýna koyar. M. Suphi'nin yaþamýnýn son bulduðu Karadeniz, ayný zamanda O'nun yaþamýnýn yeni bir baþlangýcýna kulaç attýðý yerdir de. 23 Ocak Babýali darbesi ile iktidarý alan Ýttihatçýlarýn baþa geçirdiði Sadrazam Mahmut Þevket Paþa'nýn bir suikast sonucu öldürülmesi, M. Suphi'nin yaþamýnda da yeni bir sayfa açar. Ýttihatçýlar, bu suikasttan sonra yüzlerce kiþiyi tutuklar ve sürgüne yollar. Ýttihatçýlarýn sýký bir muhalifi olan M. Suphi de Sinop Kalesi'ne sürgün edilenler arasýndadýr. 1914 yýlýnda dokuz arkadaþýyla birlikte bir balýkçý teknesiyle firar ederek Karadeniz'e açýlýr. Kýrým'a ulaþýr, Çarlýk Rusya'sýna siyasi sýðýnma hakký için baþvurur. Fakat emperyalist paylaþým savaþýnýn baþlayýp da Osmanlý ve Rusya savaþ tutuþtuðunda, O, artýk Rusya'nýn 'düþmaný'dýr. Tutuklanýr, yeniden sürgün yaþamý baþlar. Savaþ esiri olarak önce Kaluga'ya, ardýndan Ural'a sürgün edilir. Ural bölgesinde diðer savaþ esirleri gibi M. Suphi de fabrikalarda çalýþtýrýlýr. Bu dönem, M. Suphi'nin Marksist bir devrimci olarak þekillendiði dönemdir. Tatar iþçilerin yardýmlarýyla Bolþeviklerle bað kurar. M. Suphi, Marksist klasikleri, Lenin'in kimi eserlerini okuma þansý bulur. Bolþevik Parti'nin strateji ve taktiðini inceler. 1915 yýlýnda RSDÝP üyesi olur. O, artýk sarsýlmaz bir komünist savaþçýdýr. Kimi zaman Denikin ve Kolçak karþý-devrimci ordularýna karþý savaþan Kýzýlordu saflarýnda bir partizan, kimi zaman Türk savaþ esirleri ve iþçileri arasýnda faaliyet yürüten bir ajitatör, kimi zaman Anadolu'ya dönecek savaþçýlarý hazýrlayan bir örgütçüdür. Sürgün yaþamýna, 1917'deki Ekim Devrimi son noktayý koyar. 1918'de Moskova'ya giden M. Suphi, Ýslam Komiserliði yöneticilerinden Þerif
Manatof ile tanýþýr. Amacý bu komiserliðin Türk þubesini açmak ve geniþ yýðýnlara seslenecek, Türkiyeli komünistleri etrafýnda toplayacak bir gazete çýkarmaktýr. Bunun için destek ister. Manatof ile birlikte birkaç kez Stalin ile görüþür. 27 Nisan 1918'de Yeni Dünya adlý haftalýk ilk Türkçe komünist gazete Moskova'da yayýn hayatýna baþlar. Daha sonra 1923 yýlýnda verdiði bir mülakatta þunu söyleyecektir Manatof: "Ýslam Komiseri ve Stalin yoldaþ yalnýz Suphi'yi tanýyor ve O'na güveniyorlardý. Bu nedenle Türk Þubesi ve Yeni Dünya, hep Suphi'nin kiþiliðine güvenden dolayý oluþmuþ ve O'nun kiþiliðiyle ayakta duruyordu." Kýrým, Taþkent ve Bakü'de yayýna devam eden Yeni Dünya, toplam 67 sayý çýkar. Bütün bu dönem ayný zamanda TKP'nin kuruluþunun da mayalandýðý dönemdir. M. Suphi, 1918 Haziran'ýnda Kazan'da Türk Savaþ Tutsaklarý Sosyalist Örgütleri Temsilcileri Kurultayý'ný toplar. 22 Temmuz'da Moskova'da Türk Sosyalistleri Konferansý'ný örgütler. Bu konferansta birkaç sosyalist grup birleþir, Suphi baþkanlýða seçilir. Bu örgütler daha sonra TKP'de kaynaþacaklardýr. M. Suphi, Doðu Halklarý Komünist Örgütleri Merkez Bürosu'nda aktif faaliyet yürütür, Orta Asya'da çalýþýr. Türkistan Cephesi Politbürosu'nda çalýþmalarda bulunur. Gönüllü Kýzýlordu kümeleri kurar. Fransýzca, Almanca ve Ýngilizce bilen M. Suphi, önemli politik dergileri, MarksistLeninist klasiklerden bazýlarýný, Komünist Manifesto'yu Türkçe'ye çevirir. M. Suphi, Mart 1919'da 3. Enternasyonal'in ilk kongresine katýlýr. Kongre'de þunu söyler: "Burada, Moskova'da bütün dünyanýn geleceðini deðiþtirecek olan 3. Enternasyonal'in büyük kongresinde konuþmak, ezilen Türk köylüsü ve iþçi sýnýfý adýna konuþmak, kurtuluþ, özgürlük ve eþitlik, kardeþlik için konuþmak, emperyalist canavarlardan çekmediði kalmayan Türkiye'nin halký adýna konuþmak, en büyük kývanç, en büyük bir mutluluktur." M. Suphi mayýsta Bakü'ye gelerek kuruluþ kongresinin hazýrlýklarýna baþlar. 1 Eylül 1920'de Bakü'de toplanan I. Doðu Halklarý Kurultayý'nda Baþkanlýk Kurulu'na seçilir. Sovyet topraklarýnda bulunduðu süreçte karþý-devrimle giriþilen iç savaþta tereddütsüz bir biçimde yer alan M. Suphi, savaþ esirleri olan Türk iþçileri örgütler ve eðitir. Daha sonra partizan savaþý için iþgal altýndaki Anadolu'ya geçen bu iþçiler, Ýstanbul ve Anadolu'daki komünist birliklerle baðlar kurar, Yeni Dünya Gazetesi'nin de daðýtýmýný yapar.
10 Eylül 1920'de toplanan kongreyle Türkiye Komünist Partisi (TKP) kurulur. Kongreye, 51'i Türkiye ve Kürdistan kentlerinden olmak üzere 71 delege katýlýr. TKP'nin kuruluþu Bakü'dedir, ancak kökleri Anadolu'dadýr. Anadolu'daki ilk komünist gruplar 1918 yýlýnda belirmeye baþlar. Örneðin, 1919 yýlýnda Ýstanbul'da Ýþçi Çiftçi Sosyalist Partisi kurulur, Ethem Nejat kurucularý arasýnda yer alýr. Sevr Antlaþmasý'nýn ilanýndan sonra Ýstanbul'da yapýlan en büyük gösterilerden birini
tertipleyenlerden biri de Ethem Nejat'týr. E. Nejat, kongrede TKP Sekreteri olacaktýr. Yine, 1920'de Kütahya'da kurulan gönüllü halk alayýndan söz edilebilir. Alayýn komutaný Topçu Ýsmail Hakký'dýr. Yeþilordu'nun bir kolu olan alay, Kýzýlordu'nun savaþ yöntemi ve disiplinini uyguluyordu. Ýsmail Hakký daha sonra TKP MK üyesi oldu, Karadeniz'de yoldaþlarýyla birlikte katledildi. M. Suphi önderliðindeki TKP, daha kuruluþunun ilk anýndan itibaren, Anadolu'da emperyalistlere karþý proletarya ve yoksul köylülük adýna ulusal kurtuluþ savaþýmýnýn içine dalmak, ulusal kurtuluþu toplumsal kurtuluþla birleþtirmek iddiasýný taþýr. Hýzla dönüþ hazýrlýklarý baþlar. M. Suphi ve MK üyelerinden Ethem Nejat, Hilmioðlu Hakký, Nazmi ve Ýsmail Çitoðlu'nun da aralarýnda bulunduðu 17 kiþilik ilk grup, 28 Aralýk'ta Kars'a gelir. Kars'ta Kazým Karabekir, Suphi ve yoldaþlarýný
törenle karþýlar. Bu andan itibaren katliam planý adým adým uygulamaya sokulur. M. Kemal sürecin doðrudan örgütleyicisi ve yöneticisidir. Komünistler, 18 Ocak'ta Erzurum'a doðru yola çýkarýlýr. Erzurum Valisi Hamit'in organize ettiði linç gruplarý hazýrdýr. Grup, kente sokulmaz, Trabzon'a yönlendirilir. 28 Ocak Cuma günü Maçka'dan Trabzon'a doðru yola çýkarýlýrlar. Sovyetlerin Trabzon Konsolosu Bagirov karþýlama hazýrlýklarý yapar. Ancak grup doðrudan iskeleye yönlendirilir. Kayýkçýlarýn kaptaný Yahya ve ekibi tarafýndan Trabzon'da da linç saldýrýlarýna maruz kalýrlar. Ýþkence edilirler. Motora bindirilen komünistler arkalarýndan yola çýkan silahlý birlikler tarafýndan açýkta katledilerek Karadeniz'e atýlýr. Katledilen komünistlerin sayýsý, kaynaklara göre 14 ile 17 arasýnda deðiþkenlik gösterir. Sovyet Konsolosu Bagirov, Trabzon Valisi Sabri'ye 29 Ocak tarihli bir mektup yazar ve komünistlerin akýbetini sorar. Vali Sabri'nin bir gün sonra verdiði yanýt, rejimin kontrgerilla karakterini ve komploculuðunu dýþavurur. Söylenenlerin uygulama açýsýndan bugün bile güncel olduðunu gösterir niteliktedir. Þöyle der Sabri: "Cuma günü akþamý Erzurum'dan biri kadýn 16 arkadaþýyla Trabzon'a gelen Samsun sakini Mustafa Suphi, Bakü'de yaþayan Türk vatandaþý görünüyor. Onlar ne suretle, nerden, niçin geldiler? Valilik hiç bir þey bilmiyor. Yalnýz o biliniyor ki, onlar Sibir'den, Türkistan'dan Bakü'ye gelip vatana dönmek isteyen Türk harp esirlerini tutukladýlar, eziyet ettiler ve idam ettirdiler. Bu durum hakkýnda halka, vatana dönen bir esir tarafýndan haber verilmiþti. Ve bundan dolayý infial olmuþtu... Halkýn bu infial ve heyecanlý vaziyetini bilen valilik katliamý önlemek için oraya asker, polis ve jandarma göndermiþtir. Vaziyeti anlayan Mustafa Suphi ve arkadaþlarý, burada kalmak istemediler ve orada bir motor kiralanarak sað salim Rus sahillerine gönderildiler..." M. Suphi'nin kýsa komünist yaþam özeti, ayný zamanda TKP'nin kuruluþ sürecinin de özetidir. Bolþeviklerle tanýþtýðý andan itibaren attýðý her adýmda komünistleri birleþtirmeyi hedefleyen, güçlü bir savaþ örgütünün temellerini atarak Anadolu'daki emperyalist iþgale karþý partizan savaþýna girmek için yanýp tutuþan M. Suphi ve yoldaþlarý, bütün risklere raðmen ölümle sonuçlanan bu yolculuða çýkmakta tereddüt etmedi. O, önderi olduðu TKP'nin varlýk ve önderlik hakkýný emperyalizme karþý vereceði savaþta alacaðýný düþünüyordu. Onlarýn anýlarý önünde saygýyla eðiliyoruz Kaynak: Atýlým
Belçika'da Genel Grev Belçika'da sendikalar, hükümetin ekonomi planlarýna tepki olarak son 20 yýlýn en büyük grevini düzenledi. Grev, tüm Avrupa liderlerinin euro krizini görüþmek için Brüksel'de toplandýðý bir günde düzenlenmesi açýsýndan da ayrý bir önem taþýyor. Belçika'da seçimlerden 541 gün sonra, geçen ay kurulabilen 6 partili koalisyon hükümeti, 2012 yýlýnda bütçe açýðýný AB kriterlerine uygun þekilde yüzde 3'ün altýna çekebilmek için 11,3 milyar avroluk kemer sýkma önlemlerini hayata geçirme kararý almýþtý. Faturanýn kendilerine ödetilmesine karþý çýkan Belçikalý emekçiler ise 1 günlük genel grev kararý almýþtý. AB destekli olarak uygulanmaya çalýþýlan kesintiler için kamu ve özel sektörden emekçiler genel greve gitti. Genel grev nedeniyle tren ve otobüs seferleri dururken karayollarýnda uzun kuyruklarýn oluþtuðu görüldü. Posta, eðitim ve saðlýk hizmetlerini de etkileyen grevde Brüksel-Londra arasýndaki Eurostar ve Brüksel-Paris-Köln ve Amsterdam arasýndaki Thalys hýzlý tren seferleri de yapýlamýyor. Hemen tüm fabrikalarda üretim dururken Anvers, Zeebrugge ve Gent limanlarý da kullanýlmamakta.Belçika'dta grev nedeniyle uçak seferleri de aksýyor; ülkenin en büyük havalimanlarýndan Charleroi ise tamamen kapalý. Pek çok okul ve iþyerinin de kapalý olduðu, Audi, Volvo ve Coca Cola fabrikalarýnda üretimin durduðu belirtiliyor. Anvers, Charleroi, Namur ve Liege kentlerinde ve Almanya sýnýrýnda bazý ana yollarý birkaç saat boyunca trafiðe kapatan protestocular, krizin sorumlusunun bankalar olduðunu ve bedelinin kendilerinden tahsil edilmesini kabullenmeyeceklerini haykýrdý.
Belçika'da 2005 yýlýndan bu yana ilk kez genel grev ilan edildi. Bugünkü grev ayrýca, 1993'ten bu yana ülkenin en büyük üç sendikasýnýn birden katýldýðý ilk eylem olma özelliði taþýyor. Belçika hükümeti, vergileri arttýrarak ve kesintiye giderek 11,3 milyar dolarlýk (14,84 milyar ABD Dolarý) bir tasarruf yapmayý planlýyor. Hükümet ayrýca, Avrupa Komisyonu'nun baskýsý altýnda yýl baþýnda 1,3 milyar Euro harcama kesti. Kaynak: Kýzýl Bayrak
ÞUBAT 2012
DÜNYA
11
Yunanistan'ýn AB'den Aldýðý Usta Þair Nazým Hikmet'in 110. Doðum Günü Bu yýl, Nâzým Hikmet'in Para Silaha Gidiyor doðumunun 110. yýlý.
Avrupa Birliði, Yunanistan'ýn köylülere yaptýðý 425 milyon avro civarýndaki yardýmlarý AB kanunlarýna aykýrý olduðu gerekçesiyle geri istiyor. Yunanistan, kriz gerekçesiyle ABD ve IMF'den aldýðý yardýmlarý ise silah alýmýna harcýyor. Avrupa Birliði'nin Yunanistan hakkýndaki yeni kararý, Yunan hükümetinin 2009 yýlýnda köylülere yaptýðý yardýmlarýn geri istenmesi oldu. Avrupa Komisyonu sözcüsü yapýlan yardýmlarýn AB kanunlarý ile uyumlu olmadýðýný söylerken, 425 milyon avro civarýndaki paranýn ne zaman geri alýnacaðýnýn Komisyon'un resmi açýklamasýnýn ardýndan kararlaþtýrýlacaðýný belirtti. Sözcü, paranýn köylülerden nasýl alýnacaðýnýn da Yunan hükümetine baðlý olduðunu söyledi. Yunan köylüleri, 2009 yýlýnýn baþýnda yaptýklarý traktör eylemleri ile hatýrlanýyor. Bulgaristan sýnýrýný ve Atina'ya giden yollarý traktörlerle kapatan ekonomik kriz maðduru köylüler, vergi indirimi ve devlet yardýmý talebinde bulunmuþ ve o zamanki saðcý Yeni Demokrasi hükümetine istediklerini kabul ettirmiþlerdi. Köylülerin talepleri yerine getirildiðinde, ana akým medyada devlet yardýmlarýnýn AB yasalarýna uygun olup olmadýðý sorulmuþ, dönemin Tarým Bakaný Sotiris Hatzigakis AB ile herhangi bir sorun bulunmadýðýný söylemiþti. Yunan tarýmý ulusal ekonomide, diðer AB ülkelerine göre daha fazla yer kaplýyor. Ancak özellikle son on yýlda tarýmda ciddi bir çöküþ yaþandý. Öte yandan, Yunanistan'ýn AB ve IMF'ye olan 5 milyar avroluk borcunun geçtiðimiz Aralýk ayýnda ödenmesi gerekiyordu. Avrupa Komisyonu, borcun Mart ayýna ertelendiðini duyurdu. Mart'ta ödenmesi gereken 10 milyar avroluk borç da Haziran ayýna ertelendi. Yunanistan'ýn parasý silaha gidiyor! Yunanistan borç içinde yüzerken silahlanma harcamalarý ise tam gaz devam ediyor. Yakýn zamanda, uçak için 3,9
milyar avro, savaþ gemisi için 4 milyar avro, devriye gemisi için 400 milyon avro, Apaçi helikopterleri alman U-botlarý için ise 2 milyar avro harcama yapýlmasý bekleniyor. Yunanistan'ýn ithalat yapacaðý ülkeler ise ABD, Fransa ve Almanya. Eðer Yunanistan Mart ayýnda AB'den verilmesi beklenen 80 milyar avroluk borcu alýrsa, bu borcun önemlice bir bölümü silah ithalatýna gidecek. Avrupa Birliði, Yunanistan'ýn bütçesine tümüyle el koyma hazýrlýklarý yapýyor. Öte yandan ekonomik krizdeki Yunanistan üzerinde AB boyunduruðu giderek aðýrlaþýyor. Son olarak, bir süredir konuþulan Yunanistan bütçesinin AB kontrolüne verilmesi ihtimalini Almanya Ekonomi Bakaný doðruladý. Alman Bakan Philip Roesler, Almanya'nýn Yunanistan'ýn bütçesinin kontrolünü AB kurumlarýna devretmesine yönelik bir plan hazýrladýðý yönündeki haberleri teyit etti. Roesler yaptýðý açýklamada, "Eðer Yunanistan, Euro Bölgesi kurtarma tedbirlerinde öngörülen reformlarý uygulayamýyor ise bütçe politikasýnýn kontrolünü AB kurumlarýna devretmeli" dedi. Bu görev için de bir Alman bürokratýn düþünüldüðü ifade ediliyor. Kaynak: Sol Haber
Hrant Dink Anýldý Agos Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni Hrant Dink öldürülüþünün 5. Yýlýnda Taksim'de on binlerce kiþi tarafýndan anýldý Taksim'den Agos gazetesi önüne yürüyen binlerce kiþi, Hrant Dink'in gerçek katilleri bulunana kadar, "bu davanýn bitmeyeceðini" haykýrdý. Anmada, mahkeme kararýna ve AKP hükümetine tepki öne çýktý. Halklarýn kardeþliði mesajý verildi. Hrant'ýn dostlarýnýn çaðrýsýyla saat 13.00 de Taksim'de toplanan onbinlerce kiþi, 13.30'da Hrant Dink'in eþi Rakel Dink ve ailesinin gelmesiyle Agos gazetesine doðru yürüyüþe geçti. Kortejin önünde, Hrant Dink'in ailesiyle beraber, yakýnlarýný siyasi cinayetlerde kaybetmiþ ailelerin oluþturduðu " Toplumsal Bellek Platformu" üyeleri yürüdü. On binlerce kiþi, "Hepimiz Hrantýz,Hepimiz Ermeniyiz" ve "Unutmadýk Unutmayacaðýz" pankartlarýnýn arkasýnda yürüdü. Yürüyüþte, Dink'in fotoðraflarý taþýnýrken, Türkçe, Kürtçe, Ermenice yazýlý binlerce "Hepimiz Hrantýz hepimiz Ermeniyiz" dövizi açýldý. Yol boyunca "Faþizme inat kardeþimsin Hrant", "Bu dava böyle bitmeyecek", "Faþistler vuruyor AKP koruyor" ve "Yaþasýn Halklarýn kardeþliði" sloganlarýný atan on binlerce kiþiye yol boyunca binlerce kiþi daha katýldý. Agos önüne ulaþan onbinlerce kiþiyi, burada bekleyen binlerce kiþi karþýladý. Agos gazetesinin camlarýna Dink'in fotoðrafýnýn bulunduðu " 5 Deðil, 95 Yýl Geçse de Bu Dava Böyle Bitmez" yazýlý pankartý asýldý. Vurulduðu noktaya "Hrant Dink burada öldürüldü" yazýldý. Dink'in öldürüldüðü noktaya gelen yurttaþlar, mumlar yaktý, karanfiller býraktý. Daha sonra ortak konuþmayý gazeteci Karin Karakaþlý yaptý. Karakaþlý konuþmasýnda, "19 Ocak'ýn sýradan bir anma olmadýðýný, geçmiþten günümüze bu coðrafyada yaþanmýþ acýlarýn, kendilerini buluþturduðunu belirtti. Hrant Dink'in bir kez öldürülmediðini, Sabiha Gökçen ile ilgili haberinden dolayý, devlet birimlerinin ona açtýðý davalarla, medyanýn geliþtirdiði linç kampanyalarýyla onun zaten öldürüldüðünü ifade etti. Mahkeme kararýna tepki gösteren Karakaþlý, devlete cinayeti aydýnlatmasý ve gecikmiþ bir adaletin saðlanmasý için çaðrý yaptý. Bu cinayet tüm gerçekleriyle ortaya çýkarýlana ve katiller cezalandýrýlana kadar, mücadelenin bitmeyeceðini belirten Karakaþlý, bu "insanlýk ayýbýný" düzeltmenin herkesin görevi olduðunu söyleyerek" konuþmasýný tamamladý. Yürüyüþe katýlan BDP Ýstanbul milletvekili Sýrrý Süreyya Önder, "Dink davasýnda alýnan kararýn
temyize gitmesinin önemi olmadýðýný,cinayeti devletin iþlediðini, katilin devlet olduðunu belirtti. Bu kararýn halkýn vicdanýnda mahkum olduðunu" ifade etti. Hrant Dink davasýný deðerlendiren TC Cumhurbaþkaný Abdullah Gül'ün, Hrant Dink'i kastederek, "yabancý uyruklu" demesi hayeretle karþýlandý. Hrant Dink Davasýnda Alýnan Karar Neydi? Polis muhbiri Erhan Tuncel, cinayetin azmettiricisi olarak müebbet hapis cezasýna çarptýrýlan Yasin Hayal'i yönlendiren kiþi olduðu ortaya çýkmasýna raðmen dava sonucunda tahliye edilmiþti. Dink davasý sanýklarýnýn birçok devlet görevlisiyle temaslarý ortaya çýkmýþken,Kararý deðerlendiren hakim Rüstem Eryýlmaz, davada örgüt suçlamasýndan beraat kararý verdiklerini, ama bunun örgüt yok anlamýna gelmediðini, yeterli delil bulamadýklarýný söyledi. Eryýlmaz, arka planý aydýnlatamadýklarýný, ama davanýn daha fazla uzamasýný istemedikleri için bu kararý aldýklarýný belirtti. Hrant Dink cinayeti ne ilk cinayettir, ne de son cinayet olacaktýr. Devlet kimliðine, ýrkýna, milliyetine ve siyasi çizgisine bakmadan farklý olan, eleþtiren, eleþtirmekle kalmayýp aydýnlýk bir ülke için mücadele herkesi ya öldürmektedir, ya da adaletin olmadýðý mahkemelerinde yargýlayarak büyük hapis cezalarý vermektedir. Böylece mücadele edenler toplumdan soyutlanmaktadýr. Devletin hizmetine girmeyi kabul edenler olursa bu koþullar ortadan kaldýrýlýyor, etmeyenler için devlet baskýsý ömür boyu devam etmektedir. Hrant Dink ve benzeri cinayetler, farklýlýklarýn zenginlik olarak kabul edildiði, bilimsel ve özgür düþüncenin egemen olduðu bir toplumsal düzen kurulana kadar devam edecektir.
Komünist þair Nazým Hikmet, doðumunun 110. yýlýnda Nâzým Hikmet Kültür Merkezi'nin on yýldan bu yana düzenlediði okuma tiyatrosu ile anýlýyor. Son 10 yýldýr her doðum yýldönümünde ustayý, kaleme almýþ olduðu bir oyununu, okuma tiyatrosu formunda sahneye taþýyor Nâzým Hikmet Kültür Merkezi. Bu yýl da gelenek bozulmayacak ve 16 Ocak Pazartesi günü saat 20.00'da Beyoðlu Ses Tiyatrosu'nda Nâzým, 'Kafatasý' adlý oyunu ile bir kez daha selamlanacak. 'Kafatasý', yatýrýmýný sanatoryumlara yapmýþ olan sermaye sahiplerinin veremin aþýsýný bulmak üzere olan bir araþtýrmacý doktorun, buluþunu engelleme giriþimi ve doktorun bu süreçte yaþadýklarýnýn hikâyesi üzerinedir. Nâzým Hikmet bu ana izleði, doktorun hasta kýzý ile þair sevgilisi arasýnda geliþen bir yardýmcý öyküyle beslemiþtir. Ýlk sahneleniþinin üzerinden geçen 80 yýlýn ardýndan oyun, dramaturgi ve yönetmenliðini Yýlmaz Onay'ýn, yardýmcý yönetmenliklerini Metin Coþkun ve Orhan Aydýn'ýn, yönetmen asistanlýðýný ise Serpil Özcan'ýn üstlendiði geniþ bir kadro ile tekrar sahneleniyor. Kafatasý'nýn oyuncu kadrosu Gülsen Tuncer, Metin Coþkun, Orhan Aydýn, Levent Ülgen, Cezmi Baskýn, Ender Yiðit, Recep Yener, Ayþegül Alpak, Mustafa Kýrantepe, Müge Saut Süs, Merve Daðlý, Cansu Fýrýncý, Nevzat Süs, Halil Ersan, Serkan Durak, Mehmet Esatoðlu, Bilgesu Ataman ve Beran Soysal'dan oluþuyor. Orhan Aydýn: 'Kafatasý', tiyatromuz için bir ýþýk olarak algýlanmalý Ustanýn 'Kafatasý' adlý oyununu, oyunun yardýmcý yönetmenliðini üstlenen sanatçý Orhan Aydýn þu sözlerle anlatýyor: "Kafatasý, Nazým Hikmet'in Rusya'da geçirdiði dört yýldan sonra ülkeye dönüþte yazdýðý ilk oyundur. 1932'de yayýnlanýr. Yazarýn Rusya'da olgunlaþan dünya görüþünü olduðu kadar seyrettiði oyunlardan edindiði tiyatro birikimini ve sanat anlayýþýný da yansýtýr. Oyun, yayýnladýðý tarih olan 1932'de, Darülbedayi 'de Muhsin Ertuðrul tarafýndan sahneye taþýnýr. Doktor Dalbenezo rolü Muhsin Ertuðrul oynanmýþ ayrýca, Ý. Galip Arcan, Talat Artemel, Hüseyin Kemal Gürmen, Behzat Budak, Hazým Körmükçü, Neyyire Neyir, Bedia Muvahhit, Þasize Moral gibi dönemin ünlü oyuncularý da rol almýþlardýr. Daha ilk oyunda izdiham yaþanýr. Seyirci salonu terk etmez ve Nazým omuzlar üstünde
sokaða kadar taþýnýr. 1 aylýk biletleri 2 gün içinde tükenen oyun, 3. gösteriminden sonra hükümet tarafýndan yasaklanýr. Gerekçe ise "Veteriner mesleðinin gülünç bir þekilde teþhir edilmesi" olarak duyurulur. Gazetelerde geniþ yer bulan haberlerden anladýðýmýz üzere, Muhsin Ertuðrul oyunun tekrar gösterilmesi ve yasaðýn kaldýrýlmasý için demeçler verir, giriþimlerde bulunur ancak sonuç alamaz. Yasaklanma gerekçesinde, "oyunun anlattýklarýnýn tehlikeli olmasý" gerçeði ise hep gizlenmiþtir. Oyunda; Anamalcý toplum düzeninde çýkar kaygýsý, ün tutkusu, insani duygulara, hatta aþka egemen olmuþ, adalet, bilim, insan sevgisi bu düzüne yenik düþmüþtür. Böyle bir toplum düzeninde iyi niyetli, akýllý, çalýþkan, hatta dahi olmak yeterli deðildir. Paranýn karþý konulmaz gücünün korkunç boyutlarýný anlayabilmek için ekonomi bilgisi gerekir. Bilgisiz iyi niyet, bilinçsiz umut kiþiyi ve toplumlarý düþ kýrýklýðýna ve yenilgiye uðratýr. Aradan 80 yýl geçmesine karþýn tüm güncelliðini koruyan bu içerik bugün de ayný sistem tarafýndan 'sakýncalý' görülmektedir. Kafatasý, 'oyun metni sýkýntýsý çekildiði' söylenen tiyatromuz için bir ýþýk olarak algýlanmalý ve Nazým Hikmet Tiyatrosu'nun bir kez daha üstünde konuþulmayý, tartýþýlmayý gerektiren bir zenginlik içerdiði bilinmelidir." Yýlmaz Onay, Nazým'ýn oyun yazarlýðýný anlattý Oyunun yönetmenliðini üstlenen Yýlmaz Onay, Nâzým'ýn doðum gününü neden "Kafatasý" izleyerek kutlamamýz gerektiðini ve Usta'nýn oyun yazarlýðýný anlattýðý bir yazý kaleme aldý. Onay, yazýsýnda "Nazým Hikmet'in oyunlarý üstüne ülkemizde tuhaf bir önyargý" olduðunu belirtiyor. "Nâzým'ýn oyunlarýna bir kez de þiirlerinden ayrý olarak bakmaya çalýþýn diye neredeyse yalvarmaktan dilimizde tüy bitti" diyen Onay sözlerine þöyle devam ediyor: "Çünkü, diyoruz yýllardýr, Nâzým'ýn þairliði ve þiirleri, dünyada birkaç kiþi ile karþýlaþtýrýlýyor ancak. O düzeyde olmasa onlara da kötü deyip geçecek miydiniz yani? Yoksa Nâzým, madem ki þiirlerinin düzeyine eriþemiyor (yani diyelim, dünyada en önde gelen birkaç þairden biri olduðu gibi, en önde gelen birkaç oyun yazarýndan biri konumuna eriþememiþ), o halde yazdýðý oyunlar kötüdür; oyun yazmaya bu kadar önem vermesini geçtik, keþke hiç yazmasaydý, mý diyorsunuz?" Kaynak: Sol Haber
12
GENÇLÝK
ÞUBAT 2012
Gençlik: BM "Ara Bölgeyi Ýþgal Etti" Bir süredir gençlerin ara bölgede sürdürmekte olduklarý "Ara Bölgeyi Ýþgal Et" eyleminin engellenmesine yönelik BM harekete geçti. Lokmacý sýnýr kapýsýnýn hemen ardýnda, BM'nin iþgali altýnda bulunan bölgede çadýrlý eylem yapan adanýn dört bir yanýndan gelen gençler, bir süredir çadýrlý eylemlerini sürdürmektedirler. 13 Ocak günü adamýzýn güneyinde basýna yansýyan haberler, BM'nin eylemcilerin tahliye edilmesine yönelikti. UNFICYP'nin yaptýðý açýklamada tahliye edilmelerine yönelik gerçek dýþý ifadeler kullanýldý. Eylemcilerin tahliyeleri için ileri sürülen gerekçeler arasýnda eylemcilerin güvenliðine ve kamu saðlýðýna yönelik atýfta bulunuldu. Bölgede bulunan gösterici gençler gerçek dýþý bu iddialarý yalanladý ve direneceklerine yönelik açýklamalarda bulundular. Basýna yansýyan haberlere göre, BM tarafýndan eylemcilere imzasýz bir mektup gönderilerek gerçekleþtirilen etkinliklerin baltalanacaðýna yönelik mesaj verildi. BM 'den gelen iddialara göre, eylemcilerin ara bölgedeki bazý binalarý kullandýklarý ve bu binalar içerisinde ateþ yaktýklarý ileri sürüldü. UNFICYP sözcüsünün, göstericilere verilen gayrý resmi mektubu teyit ettiði de basýna yansýrken, UNFICP sözcüsünün, BM yetkililerinin ara bölgenin güvenliðinden sorumlu olduklarýný söylediði belirtildi. Son olarak, UNFICYP basýn bürosunun, göstericilerin ara bölgedeki eyleminin þikayet konusu olup olmadýðýna dair bir soruya ise olumlu yanýt verdiði kaydedilirken, bölgede saðlýk sorunlarý olan vatandaþlarýn yakýlan ateþten olumsuz etkilendiklerini ve bunun durdurulmasýnýn gerektiðine yönelik açýklamalarda bulunulduðu belirtildi. Basýn-yayýn organlarýnýn büyük çoðunluðu olayý gündemlerine taþýmaktan çekinirken, gençler, tahliye edilme sebeplerini reddederek, direniþ göstereceklerini dile getirdiler. Daha sonra BM görevlileri ve bir grup Türk askeri olay yerine giderek, eylem alanýnda sözde incelemelerde bulundular. Bir süre önce ateþ yakýldýðýný iddia eden yetkililer, gençlerin ihtiyaçlarýný karþýlayabilmek için eylem yerine taþýdýklarý jeneratörlerine el koydular. Böylelikle, mevcut koþullarý ortadan kaldýrarak, kendilerinin iddia ettikleri, eylemcileri bulunduklarý yerden tahliye edebilmek adýna ileri sürdükleri koþullarýn geçerli olmasýna yönelik giriþimde bulundular. Böylelikle eylemci gençlerin eylemine son verebilmek adýna bir sebep yaratmak amacýnda olan iþgalci konumundaki emperyalist güçler, varlýklarýný bir kez daha hissettirdiler Olayýn ardýndan eylemci gençler, konuya yönelik bir yazýlý basýn
açýklamasý yayýnladýlar. Yayýnlanan açýklamada gençler baþlarýndan geçen olaylarý samimiyetle anlatmýþ ve konuya gereken açýklýðý getirmiþtirler. Gençlerin yayýnladýðý açýklama þu þekildedir: "Ara Bölge'den selamlar, Geçen haftanýn tartýþmalý olaylarýndan sonra, 13 Ocak 2012 tarihinde 5 Birleþmiþ Milletler 'Barýþ' Gücü görevlisi Ledra/ Lokmacý geçiþ noktasýnda gerçekleþtirmekte olduðumuz iþgal alanýna gelerek bizlere "Derhal alaný boþaltýn!" uyarýsý yaptýlar. Bizler, BM görevlilerinin bizlere vermiþ olduðu ihbarnamenin gerçekleri ve genel durumu yansýtmadýðýna inanmaktayýz. BM'nin bizlere 25 Kasým 2011 tarihinde vermiþ olduðu uyarý Ara Bölge'de gerçekleþtirilecek olan etkinliklerin 28 gün önceden BM'ye bildirilmesi ve onay alýnmasý gerektiði yönündeydi. Buna karþýn, bizim Ara Bölge'de bulunuyor oluþumuz kesinlikle BM onayý gerektiren 'iki toplumlu bir etkinlik' deðildir. Ara Bölge'yi Ýþgal hareketi adanýn bölünmesini meþrulaþtýran sýnýrlara ve uygulamalara karþý gelen politik bir eylemdir. Bizim iþgalimiz ada üzerinde karþýlaþmakta olduðumuz sorunlarýn sembolü durumunda olan ölü Ara Bölge'nin sýnýrlarýn ötesinde kültür ve eðitim üretimine olanak saðlayan verimli bir ortama dönüþtürülmesi çabasýdýr. Ara Bölge, tüm katýlýmcýlar arasýnda farkýndalýk geliþtirerek yeni bað ve arkadaþlýklarýn oluþabileceði bir alandýr. Adamýzýn huzuru için tüm bunlarýn BM düzenlemelerinden daha deðerli olduðuna inanmaktayýz. BM, burada bulunmamýzýn Lefkoþa Master Planý çerçevesinde yapýlan restorasyonu engellediðini iddia ediyor. Restore edilen bina ve yapýlar inþaat perdeleriyle güvenlik kurallarýna uygun þekilde sýnýrlandýrýlmýþtýr. Ara Bölge'yi iþgal hareketi bu sýnýrlarýn dýþýnda gerçekleþmekte olup hareketimizce mesai saatlerinde herhangi bir müdahalede bulunulmamýþtýr. Bunun yanýnda, çevreyi kirlettiðimiz iddia ediliyor. Ýþgal edilmiþ alanda, günlük olarak boþaltýlan çöp ve geri dönüþüm kutularý mevcuttur. Ýþgal hareketimiz, etkinlik merkezimizde yakýn zamanda gerçekleþmiþ sürdürülebilirlikle ilgili atölye çalýþmalarýndan da anlaþýlabileceði üzere çevre dostu ve sürdürülebilir olmaya özellikle önem göstermektedir. Gece geç saatte gürültü yaptýðýmýz ve ateþ yakýp duman çýkardýðýmýz için 'çevre sakinlerinin' BM'ye þikayette bulunduðu iddia ediliyor. Ýþgal hareketimize doðrudan sunulan þikayetler ciddiyetle ele alýnmakta ve kýsa sürede deðerlendirilmektedir. Bu güne kadar yalnýzca bir kez yüksek sesten
dolayý dikkatimize gelen þikayet hemen karþýlýk bulmuþ, ve ses azaltýlmýþtýr. Bu olaydan sonra hareketimize baþka herhangi bir þikayet ulaþmamýþtýr. Benzer þekilde, dumanla ilgili olarak bize sözlü veya yazýlý herhangi bir þikayet ulaþmamýþtýr. Sadece hava sýcaklýðýnýn önemli ölçüde düþtüðü ve Ledra kapýsýnda geçiþlerin azaldýðý gece geç saatlerde tek bir ateþ yakýlmaktadýr. Plastik ve benzeri malzemeleri deðil, yakacak odun kullanýlan bu ateþ, sohbetlere de zemin hazýrlamakta ve hatta kapýdan geçiþ yapanlarýn da uðradýðý bir durak olmaktadýr. Ýhbarda bahsi geçen 'yabani' ya da 'baþýboþ' köpekler ile neye atýfta bulunulduðunu anlamamakla birlikte, buradaki köpekler ya sahibi olan, ya da bizim terkedilmiþ bulup bakýmýný üstlendiðimiz toplam 4 köpektir. Oyun oynamak isteyen köpekleri geçiþ yapanlara karþý bir 'tehdit' olarak ifade etmek ise acýnasý bir denemedir. Dünyadaki çeþitli hayvan haklarý hareketlerinden esinlenerek þekillendirdiðimiz hayvan özgürleþmesi ve refahý ile ilgili duruþumuz onlarýn da özgürlük hakký olan hisli varlýklar olduðu ve engellenebilir ýzdýraba maruz kalmamalarý gerektiði prensiplerine dayanýr. BM'den izinsiz olarak boþ binalarý iþgal etmemiz politik bir duruþtur. Programlarýmýzda görüleceði üzere bu binalarda çalýþtaylar, etkinlikler, tartýþmalar yapýlmaktadýr ve kültürel ve eðitsel amaçlar için kullanýlacak bir kütüphane kurulmuþtur. Bahsi geçen alanlar geçmiþte iki toplumlu etkinlikler için kullanýlmýþtýr ve bu hareket de þu anda bu yerleri çok-toplumlu ve barýþçýl amaçlarla kullanmaktadýr. Bu binalarda yakýldýðý iddia edilen ateþlerle ilgili olarak belirtmek isteriz ki, iþgal hareketi bu yerlerde hiç ateþ yakmamýþtýr. Ýþgal hareketimiz bina zeminindeki izleri orada bulmuþtur, bu izlere sebep olmamýþtýr. Bu binalarda ýsýnmak için sadece Kýbrýs toplumunca yaygýn olarak kullanýlan gazlý sobalar kullanýlmaktadýr. Bu sobalar, iþgal hareketinin destekçileri tarafýndan baðýþlanmýþtýr. Bizler, yukarýda sýraladýðýmýz noktalarýn yeterince geçerli ve dayanaklý argümanlar olduðuna inanmaktayýz. Ayrýca BM'nin asýlsýz iddialarýnda var olan çeliþkilere de dikkat çekmek isteriz. Geçtiðimiz hafta, orduda þiddete karþý gelen ve hapse atýlan aktivist Halil Karapaþaoðlu ile dayanýþmamýzý gösteren, üzerinde "Orduda iþkenceye hayýr! Halil, yanýndayýz!" yazýlý pankartýmýz BM tarafýndan 'rencide edici' olduðu gerekçesi ile sökülmüþtür. Ayrýca, gazetelerde yer alan ve BM sözcüsünün iddia ettiði gibi barýþa yönelik etkinliklerin destekleniyor olmasý bir yana, BM hiç bir zaman aktif olarak bizim iþgal hareketimizi desteklememiþtir. Örnek vermek gerekirse, BM yardým talep etmiþ olmamýza raðmen
jeneratörümüzü Kýbrýslýtürk askerlerinden geri almamýz için bizlere yardýmcý olmadý. Jeneratöre el konulduðu akþam, Kýbrýslýtürk askerler askersizleþtirilmiþ olduðu ileri sürülen bölgede gayri-yasal olarak bulunmaktaydý. BM, askerlerin jeneratöre el koymasýna izin vererek, yasal sahibine iade edilmesini önlemiþ bulunmaktadýr ki bu da eðitsel ve kültürel aktivitelerin sýnýrlandýrýlmasý anlamýna gelmektedir. Sonuç olarak bizler tutarsýz ve gerçek dýþý suçlamalar yoluyla buradan çýkarýlmak istenmekteyiz. Ýþgalimiz barýþa ve adanýn yeniden birleþtirilmesine yönelik katký saðlamaya devam edecektir. Bu nedenle destek ve dayanýþma çaðrýmýz ada üzerinde yaþayan tüm toplumlaradýr." Ülkemizde belli kesimlerin günümüz koþullarýnda hala daha BM zemininde, AB üyesi, iki toplumlu federal bir yapýlanmanýn kurulacaðý hayali ile yaþayanlar ve bunun için mücadele ettiklerini ileri süren kesimler için, emperyalist aktif politikalarýný sürdüren kesimlerin barýþa hizmet etmediklerinin kanýtý bir kez daha ortaya konulmuþ oldu. Ülkemizde "BM temelinde ve AB üyesi iki toplumlu federal bir çözüme" hizmet ettiðini iddia etmekte olan kesimler, halklarýn iradelerine deðil, emperyalist çýkarlara hizmet etmektedirler. Ara bölge diye adlandýrýlan ülkemizin iþgal konumundaki bu bölgesinde gençlerin gerçekleþtirdiði aktiviteler, aralarýndaki mevcut baðlarýn daha üst seviyelere taþýnmasý bakýmýndan etkili olmuþ ve buradaki paylaþým gençleri birbirlerine daha da yakýnlaþtýrmýþtýr. Bu noktada, bireysel iliþkilerden yola çýkarak, halklarýn kardeþliðinin örneðinin sergilenmesi adamýzdaki tüm insanlara örnek olmuþtur. Ancak, mevcut aktivite ve eylemlerin, tam anlamýyla sýnýrlarý ortadan kaldýrabilecek ve gerçek hedefe ulaþýlmasý için tek yol olduðuna yönelik bir izlenim, gençler tarafýndan benimsenmemelidir. Ülkemizde bugün, sýnýrlarýn ortadan hala kaldýrýlamamýþ olmasýnýn ardýndaki güçlerin doðru tespit edilmesi gerekmekte ve buna yönelik bir duruþun sergilenmesi gerekmektedir. Ülkemizdeki sýnýrlarýn temsilcisi olan güçler doðru tespit edildiði taktirde örgütlü mücadelenin anlam ve önemi daha iyi kavranacaktýr. Ses getirebilecek nitelikte gerçekleþtirilen eylemlerin radikal bir boyut kazanmasý ve toplumun ihtiyaçlarýna karþýlýk vermekten uzak bir noktaya gelmesi, mücadeleye belli bir süre içerisinde gereken katkýyý koymaktan uzak kalacaktýr. Bu noktada, gençlerin örgütlü mücadeleye kazandýrýlmasýna ve sorunlarýn temelindeki emek-sermaye çeliþkisinin, emperyalizm olgusunun nasýl vurgulanacaðýna yönelik yollarýn aramalarý gerekmektedir.
GENÇLÝK
ÞUBAT 2012
13
UMUT ÜZERÝNE...
Sýcak akdeniz akþamlarýna sonbahar yaðmurlarýyla veda ederken; soðuk kýþ günlerini yasýyoruz simdi. Bu soðuk günlerde içimizi ýsýtacak en koyusundan tavþan kaný bir çaydan yada çýplak bir bedenin sýcaklýðýndan ziyade, ýsýnmaya en çok ihtiyacý olan zihinlerinimizin ve yüreklerimizin aylýk yayýmlanmasý düþünülen bu gazeteyle ýsýnacaðýný umut ederek baþlamak gerek galiba. Mevzu bahis umut olunca söylenecek o kadar çok söz varken, içlerinden en deðerli olanlarý ayýklamak biraz zor olacak. Böyle nedeni hayatta umut edilecek çok fazla þeyin olmasý olabilir lakin; saçma sapan, içi boþ hayallerin
gerçekleþmesini umut etmek yerine aslýnda mutluluðu arayan varlýklar olarak insanoðlunun mutluluðu daha gerçekçi temellerde arýyor olmasýnýn onu daha mutlu kýlacaðý inancýndayým. Amaç mutluluðu bulmakken þüphesiz yardýma ihtiyacýmýz olacaktýr. Bunun için bize yardýmcý olacak kiþi elbette ''Alaaddinin Sihirli Lalambasýndan Çýkan Cin''olmayacaktýr.Düþündümde bu iþ için en uygun kiþi sen ve senden arta kalan herkes olabilir.Anladýðýn üzere mutluluðu bulmak için benim de sana ve senden arta kalan herkesin yardýmýna ihtiyacým var. Ve ben umut ediyorum ki yardýmcý olacaksýn ve olacaklar.
TARHANA VE NANE Bir varmýþ bir yokmuþ, kktc ülkesinde bir hükümet varmýþ, bu hükümetin de bir bakaný varmýþ. Bu bakan, eðitim bakanýymýþ. Bu bakanýn soyadý, biz öðrencilerle dalga geçercesine, ''dürüst''müþ. Bu devletin anayasasýnda, devletin amacýnýn sosyal bir devleti gerçekleþtirmek olduðu yazarmýþ. Sosyal bir devlette eðitim; demokratik, bilimsel ve parasýz olurmuþ; ancak bu ülkenin eðitim bakanýnýn baktýðý yerlerde, kamusal eðitime ve hukuka aykýrý bir þekilde, ve hatta ''Doða''ya aykýrý bir þekilde peþkeþ çekilen Doðu Akdeniz Üniversitesi'nin üniversite öncesi kurumlarý varmýþ; bu bakanýn baktýðý yerde, hukuksuz bir þekilde ve bilimsel eðitimi zedeleyici bir þekilde açýlan ilahiyat bölümleri, fakülteleri varmýþ; bu bakanýn baktýðý yerdeki özel okullarda, kamusal bir hak olan saðlýk hakkýnýn sömürüsü, staj sömürüsü, yurt sömürüsü ve yemekhane sömürüsü varmýþ; bu bakanýn baktýðý yerde, hukuksuz bir þekilde sýnýrdýþý edilen Kürt öðrenciler, ama öte yandan ellerini kollarýný sallaya sallaya, býçak ve satýrla dolaþan ülkücü 'öðrenciler' varmýþ; bu bakanýn baktýðý yerdeki devlet okullarýnda, kayýt, baðýþ ve kaðýt parasý adlarý altýnda gerçekleþtirilen öðrenci sömürüsü varmýþ; bu bakanýn baktýðý yerdeki devlet okullarýnda öðretmen eksikliði yaþayan ve gelecek hedeflerini sýrf bu yüzden zora giren öðrenciler varmýþ; bu bakanýn sorumlu olduðu Türkiye'de okuyan kktc vatandaþý öðrencilerin, tüzüðe aykýrý bir þekilde geç ve düzensiz yatan burs haklarý ve öðrencilere altýndan kalkýlmasý zor maddi yükler yükleyen sigorta meselesi varmýþ; bu bakanýn baktýðý yerde, Türkiye'de eðitim görmek için kktc vatandaþý öðrencilere verilen kontenjanlar, hiçbir araþtýrma yapýlmadan, mesleki ihtiyaçlar belirlenmeden, sadece keyfiyete ve bazen de torpile dayalý bir þekilde belirlenirmiþ; bu bakanýn baktýðý yerde milliyetçi, nefret dolu, þovenist tarih kitaplarý, ders kitaplarý varmýþ; bu bakanýn baktýðý yerde zorunlu din dersleri varmýþ ve bu din dersleri, öðrencilerin kendi seçimlerini yapmasýna olanak saðlayacak þekilde her dini ve ahlak öðretisini tarafsýz ve eþit bir þekilde öðretmek yerine, Sünni Ýslam'ýn propagandasýný yaparmýþ; bu bakanýn baktýðý yerdeki okullar tel örgülerle hapishanelere dönüþtürülürmüþ, üniversitelerde öðrencilerden çok polisler görünür olurmuþ, ve öðretmen eksiði ile hademe eksiði sorunu için kýlýný kýpýrdatmayan bakan, polis fazlasý için elinden geleni yapýyormuþ; bu bakanýn baktýðý yerdeki okullarda, okullarýn en önemli öznesi olan öðrencilerin, karar alma mekanizmalarýnda hiçbir yeri yokmuþ, üniversitelerin öðrenci konseyleri ise okul yönetiminin kendi çýkarýna göre ve öðrencilerin iradesine ihtiyaç duyulmaksýzýn oluþturulurmuþ; ve bu masal ülkesi, demokratik bir ülkeymiþ; bu bakanýn baktýðý yerde, güneyde okuyan kktc vatandaþý öðrenciler, kuzeyde okuyan öðrenci arkadaþlarýndan farklý olarak, A-Level ile Türkiye'deki üniversitelere baþvurma hakkýndan mahrum býrakýlýp, kabul edilmez bir ayrýmcýlýða tabi tutuluyormuþ. Peki ama bu bakan nereye bakýyor ? Atalarýmýz, bakarsan bað olur, bakmazsan dað olur derler; ve biz öðrenciler, bakmasýný beceremeyen bakanýn karþýsýna bir dað gibi dikiliyoruz bugün; çünkü bu masal, bu ülkede yaþayan öðrencilerin hoþuna hiç gitmezmiþ. Öðrenciler bakmýþlar ki bu eski masalýn sona ermesi için, bakanýn kafasýna üç tane elma düþeceði yok, onlar da eski masalý sona erdirmek ve kendi masallarýný kurmak için derslerine çalýþmaya baþlamýþlar, derslerinin adýný ''isyan'' koymuþlar ve dersin konusu da ''dürüst'lük'' olmuþ. Bugün burda, Kýbrýs'ta eðitim gören öðrenciler ve Türkiye'de eðitim gören Kýbrýslý Türk öðrenciler olarak, öðrencilerin sorunlarýndan baþka her þeyle ilgilenen; ve bu ilgilendiði þeylerin hepsi sorunlarýmýza sorun katan bakana ''Yeter, fazla oldun!'' demeye geldik. Eylemimiz, sadece bu alanda ve bu anda toplanan insanlarýn isyanýndan ibaret olmayacak, eðitim bakaný sorumluluklarýnýn farkýna varýp, baktýðý yeri öðrenene kadar yükselerek devam edecek, haklý taleplerimizi, anayasal haklarýmýzý, yasalardaki ve tüzüklerdeki kazanýlmýþ haklarýmýzý elde edene kadar gerek alanlarda, gerek farklý yollarla devam edecek, bakan nefesimizi hep boynunda hissedecektir. ÖÐRENCÝ ÝNSÝYATÝFÝ
Bütün bu düþünceler zincirinde, olaylara ve insanlarýn bu olanlar karþýsýnda ki erdemli duruþunun psikolojisini anlamaya çalýþtýðý süre zarfýnýn iki saati geçtiðini; normal de hiç duymadýðý ama odanýn sessizliðinden dolayý fark edebildiði duvar saatinin týk týklayan saniyesine gözü iliþtiðinde anladý. Kafasý ilk defa duyduðu bu terimlerle çok karýþmýþtý. KAPÝTALÝZM, SOSYALÝZM, BURJUVAZÝ, DEVRÝM... Beyninin aðýrlaþtýðýný ve gözlerinin mayýþtýðýný hissetti. Daha önce hiç böyle kitaplar okumamýþtý. Genelde okuduðu kitaplar Milli Eðitim Bakanlýðý'nýn100 temel eserleri arasýndandý. Okuduðu þeyler ona, o kadar sýra dýþý ve o kadar aðýr geliyordu ki alýþýlagelmiþin dýþýnda okuduðu kitabý sýkýlarak kapattý. Derin bir nefes çekti. Bir an düþündü. Arkadaþý ona bu kitabý ne diye vermiþti ki... Kitaba daha sonra tekrar devam etme kararý almýþ olacak ki kaçýncý sayfa da kaldýðýný unutmamak için elindeki ayracý en son okuduðu sayfanýn üzerine koyup kitabý kapattý Adil. Acýkmýþtý. Bir an ne piþirsem diye düþündü ve daha sonra böyle düþünmesinden dolayý kendine alaycý bir ses tonuyla güldü. Çünkü bir öðrencinin bu koþullar altýnda piþirebileceði iki yumurtave bir tas çorbadan baþka ne olabilirdi ki? Yine de o iki seçenekten ikincisi üzerine kanaat kýldý ve mutfaða gitti, sonrasýnda dolabý açtý. Annesinin kendi elleriyle öðüttüðü ve naneyle karýþtýrýp poþete koyduðu tarhanadan da ancak bir yemeklik kalmýþtý zaten. Tencereye yeterli miktarda sukoyduktan sonra ocaðýn altýný ateþledi. Bunlarý yaparken ayný zamanda aklý okuduklarýnda kalmýþtý. Okuduðu kavramlarý kafasýnda bir türlü þekillendiremiyordu. Bir kaç saniye sonra bunlarý düþünmektensýkýlýp iþine odaklanmak istedi. Güzel kokulu naneyle karýþtýrýlmýþ tarhana taneciklerini suyun içine boþaltý. Tam o sýra
da daha önce dikkatini çekmeyen bir þeyi fark etti. Poþetteki nane ve tarhana karýþýmýný suya boþaltýrken tarhana taneciklerinin suya atýlýr atýlmaz nane tozundan ayrýlýp tencerenin dibine çöktüðünü ve nane tozununise suyun üstünde kaldýðýný gördü. Bu görsel olarak hoþuna gitmiþti. Daha sonra çorbayý karýþtýrmaya baþladý. Çorbayý karýþtýrdýðý sýrada tarhana tanecikleri suya rengini vermeye baþladý ve nane tozlarý da suyun üzerinde kaþýðýn çorbanýn içinde ki dairesel hareketiyle büyük okyanuslarda vuku bulan bir girdapþeklini aldý. Ýþte tam bu sýrada Adil, çorbanýn içindeki tabiri caizse bu küçük girdaba bakarken birdenokuduklarýný düþünmeye baþladý ve çok tuhaf bir þekilde, okuduðu esnada bu yeni duyduðu bu terimlereanlam veremezken okuduklarýný çorbayla özdeþleþtirmeye baþladý. Bunu bilinçli olarak yapmýyordu. Tamamenokuduklarýnýn bilinçaltýna yansýmasýydý. Ayný koþullarda öðütülen nane ve tarhananýn suya atýldýðý
andanitibaren tarhananýn tencerenin dibini boylayýp nanenin ise suyun üstünde kalmasý ona kitapta okuduðusýnýf tabakalarýný anýmsattý. Tarhana ezilen iþçi sýnýfý hoþ kokulu nane ise sermayenin gücüyle ezen kapitalist güçlerdi. Asýl film çorbanýn kaynamasýyla koptu. Uzak bir hayal olduðunu düþündüðü fikri,tarhana taneciklerinin tencerenin dibinden gelip, balonlar oluþturup, kýzgýn bir þekilde üstteki naneleri alabora etmesiyle özdeþleþtirdi. Ýþte bu bir DEVRÝMDÝ. Tencere bir dünyaydý, nane ve tarhana taneciklerinin ayrý tabakalarda olmasý sýnýf farklýlýðýydý. Bütün bu okuduklarýnýn en basitinden bir çorbanýn gerçekliðinde görmüþken okuduðu þeylerinde en az hissettiði açlýk kadar gerçek olduðuna inandýAdil arkadaþ. Öyle anlaþýlýyor ki; Bu sistemin adaletsiz bir sistem olduðunu görmek çok zor olmasa gerek!... Ayþe Gürtaç
KÜLTÜR-SANAT
14
ÞUBAT 2012
Fikret Demirað'ýn 72. Doðum Günü Etkinliklerle Kutlandý gününde sevgiyle anarken daha güzel günler için çabalarýmýzý birleþtirme kararlýlýðýmýzý bir kez daha belirtmek istiyoruz.
1940 yýlýnda Lefke 'de doðan Fikret Demirað ilk ve orta öðrenimi burada tamamladýktan sonra, Ankara Gazi Eðitim Enstitüsü ( Gazi Üniversitesi) Türkçe Bölümünü bitirip Kýbrýs'ta Türkçe Öðretmeni olarak çalýþmýþtýr. Þiirleri Kýbrýs ve Türkiye'de yayýmlanan yazar, geçtiðimiz yýl hayata gözlerini kapatmýþtýr . Geçtiðimiz ay, 2010 'da kaybettiðimiz Þair Yazar Fikret Demirað'ýn 72. Doðum Günü Etkinlikleri Çerçevesinde Rýdvan Arifoðlu tarafýndan tasarlanan Anýt Mezar'ýnýn açýlýþý yapýldý. Mezarýna þairin '' Þiirin Vaktinde Mezmur'' adlý þiiri bir kaya üzerine yazýlarak, mezarýna zeytin aðacý figürü ve þiir dinletisi konsepti içinde çiçek bahçesi ve ziyaretçilerin oturacaðý bank yerleþtirildi. Kýbrýs Türk Sanatçý ve Yazarlar Birliði tarafýndan düzenlenen açýlýþ törenine þairyazarýn ailesi, yakýn dostlarý katýlarak, tasarlanan çiçek bahçesine yasemin ve nergis ektiler.Törende Kýbrýs Türk Yazarlar Birliði adýna Neþe Yaþýn ve etkinlikler çerçevesinde adada bulunan Türkiye Yazarlar Sendikasý Yönetim Kurulundan C. Hakký Zariç birer konuþma yaptýlar. Öte yandan etkinlikler çerçevesinde Kýbrýs Yazarlar Birliði Ve K. T. Sanatçý ve Yazarlar Birliði 1993'ten beri sürdürdükleri ve bu yýl beþincisini düzenledikleri gençlere yönelik "Ýki Toplumlu Þiir ve Öykü Yarýþmasý" ný bu yýl her iki toplumdan iki þairin ilk þiir kitabý dosyasý ''Fikret Demirað Þiir Ödülü '' vererek sürdürmeyi kararlaþtýrmýþlar. Baþvurularýn deðerlendirilmesi sonucu Senem Gökel ve Maria Sakalli'nin þiir dosyalarý ödüle laik görülmüþlerdir. K. T Sanatçý ve Yazarlar Birliði raporuna göre oluþturulan jüri Senem
ÞÝÝRÝN VAKTÝNE MEZMUR -boþlukta gezinen en eski ozan sesidirBir þiir akarken damarlarýnda vaktin ve sular uyurken yataklarýnda ve rüzgâr geçerken ýlgýnlardan biraz mezmur biraz mesih sesiyim topraðýn üstüne su gibi sýzan yaralý bir lirin sevda þarkýsýyým otlar kýmýldanýrken ovasýnda þafaðýn ben yukarda parlak sabah yýldýzýyým Gökel'in "Jülide" adlý þiir dosyasýný þiirde kurduðu özgün atmosfer , dize , ses, ve sözcük hakimiyeti, içtenlik, imge iþçiliði, ironi, þiirsel zeka, tematik zenginlik ve imgesel çeþitlilik açýsýndan baþarýlý bularak Fikret Demirað Ödülü'ne layýk görülmüþtür. Fikret Demirað'ýn Doðum Günü Etkinlikleri çerçevesinde bir araya gelen Türkiye Yazarlar Sendikasý Kýbrýs Yazarlar Birliði ve Kýbrýs Türk Sanatçý ve Yazarlar Birliði adýna ortak bildiri imzalanmýþtýr. TYS , K.T SANATÇI VE YAZARLAR Birliði VE KIBRIS YAZARLAR BÝRLÝÐÝ ORTAK BÝLDÝRÝSÝ Geçtiðimiz yýl yitirdiðimiz Kýbrýs'ýn deðerli þairi Fikret Demirað'ýn doðum günü etkinlikleri için bir araya gelen üç yazar örgütü olarak eski TYS baþkaný Aziz Nesin döneminde baþlayan dayanýþma ve
LEFKOÞA TÜRK BELEDÝYESÝ 'NÝN DÜZENLEDÝÐÝ '' 3. LEFKOÞA MÜZÝK GÜNLERÝ'' BAÞLADI... Lefkoþa Türk Belediyesi tarafýndan 3. düzenlenen Lefkoþa Müzik Günleri, 1 Þubat Çarþamba akþamý Lefkoþa AKM 'de Can Sözer yönetimindeki Lefkoþa Belediye Orkestrasý Kýbrýs Halk Müzikleri ve Danslarý konseri ile açýlýþý yapýldý. SOS Çocuk köyü yararýna düzenlenen gecede açýlýþ kokteyli sonrasýnda HASDER , FOLK-DER , FOGEM ve Gençlik Merkezi sahne aldý. . LTB yetkilileri tarafýndan yapýlan basýn açýklamasýnda, düzenlenen 3. Lefkoþa Müzik Günleri'nin 10 hafta süreceðini açýklanarak, gelirin katýlým gösteren kurumlara baðýþlanacaðýný ifade edildi. 3. Lefkoþa Müzik Günleri Proðramý l 8 Þubat Çarþamba : AKM Lefkoþa'da Kýbrýs Türk Özel Eðitim Vakfý yararýna LTB Latin Orkestrasý ve Fame Dans Grubu. l 15 Þubat Cuma : AKKM YDÜ'de Sosyal Riskleri Önleme Vakfý yararýna Unutulmayanlardan Unutulmayanlar Konseri. Solistler; Mustafa Tozaký, Sadýk Sabit, Hüseyin Yücelten, Arif Ýþgüzar, Yýltan Taþçý. l 22 Þubat Çarþamba : AKM Lefkoþa'da Kýbrýs Türk Çocuk Esirgeme Kurumu yararýna LTB Pop Orkestrasý Konseri. Solister; Serdar Kavaz, Salih Çiçek ve Ebru Aydýn. l 29 Þubat Çarþamba : AKM Lefkoþa'da Kýbrýs Türk Ortopedik Özürlüler Derneði yararýna, konuk þef Oskay Hoca yönetiminde LTB Oda Orkestrasý Konseri. Konuk solistler Demet Alkan James ve Faran Suyolcu. l 7 Mart Çarþamba : AKKM YDÜ'de Kanser Hastalarýna Yardým Derneði yararýna, Cem Kafkas yönetiminde LTB Türk Sanat Müziði topluluðu konseri. l 14 Mart Çarþamba: AKM Lefkoþa'da Lefkoþa Baþkent Kulübü yararýna, Hasibe Aksaç yönetiminde LTB Çocuk Korosu konseri. l 21 Mart Çarþamba: AKM Lefkoþa'da Kemal Saraçoðlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaþ Vakfý yararýna, Can Sözer yönetiminde Lefkoþa Belediye Orkestrasý solistler konseri. Solistler; Bahar Gökhan, Cem Kafkas, Umut Albayrak. l 3 Nisan Salý: AKM Lefkoþa'da KKTC Diyabet Derneði Yararýna, Hasibe Aksaç yönetiminde LTB Türk Halk Müziði konseri. Solistler Ýlker Dölek ve Mehmet Çakmak. l 11 Nisan Çarþamba: AKKM YDÜ'de Kýbrýs Türk Ortopedik Özürlüler Derneði yararýna, Ýsmail Kýrmýzý yönetiminde Milonga Tango Grubu ve Türkiye'den gelecek Tango Rama.
iþbirliðimizi sürdürmeye kararlý olduðumuzu ülkelerimiz kamuoylarýna duyurmak istiyoruz. Yazarlar olarak bölgemizin içinde bulunduðu sorunlara, her türlü þiddet, zulüm, tahammülsüzlük ve fanatizme karþý kendi yapýtlarýmýzda gösterdiðimiz duyarlýlýðýn yaný sýra yazar örgütleri olarak eþitliðe, karþýlýklý anlayýþ ve saygýya dayalý bir dostluk ve iþbirliði örneði sunmak niyetinde olduðumuzu belirtiriz Yeryüzünün tarifsiz kederlerinin bir tesellisidir edebiyat. Acýlý tarihlerimizin her birimizin ruhlarýnda açtýðý yaralarý bir miktar iyileþtirmek için edebiyatýn dokunuþuna her zamankinden fazla ihtiyacýmýz var. Bu buluþmaya neden olan, þiirleriyle ülkesinin barýþýna katký koymaya çalýþmýþ dostumuz Fikret Demirað'ý 72. Doðum
bir þiir akarken damarlarýnda vaktin Bir kadýn çay koyarken gazocaðýna bir çocuk ekmeðini banarken bala bir asker soðuk gece nöbetinden dönüp düþ-kadýnýný alýrken kucaðýna ben yukarlarda dünya izleyicisiyim ve sular kýmýldanýrken yataklarýnda ve insanlar uyanýrken yataklarýnda bir þiir akarken damarlarýnda vaktin Ve narin bir aðaç açarken dallarýný þafaða sabahýn koyunlarýna kaval sesiyim ince keçi çýngýraklarý yayýlýrken ovaya "ve rýzýklar ve kýsmetler daðýtýlýrken" ve þiirler patlarken damarlarýmda ve sesimin kapaklarýný açarken yüreðim Hayat'ýn dünyaya ilk fýsýltýsýyým bir þiir akarken damarlarýnda vaktin (Lefkoþa,20.11.1986)
"Savaþ Ýkinci Perdede Çýkacak" Oyunu Seyirci Ýle Buluþmaya Devam Ediyor Bazý duygular vardýr insanlar doðduklarýndan itibaren içlerinde hisseder. Kimileri için bir arzu, kimileri için bir hedef bir umut olur yaþ ilerledikçe o duygular Bazen peþinden koþarsýn o duygunun yakalamaya çalýþýrsýn içinden uçup gitmeden; bazense en derinlerine gömersin kimse duymasýn, görmesin diye. "Hayat seçimlerden ibarettir, önemli olan doðruyu seçmen deðil seçtiðinde mutlu olabilmendir." deriz hep Ýzlediðimiz "Savaþ Ýkinci Perdede Çýkacak" adlý Oldrich Danek'in yazdýðý ve Yücel Erten tarafýndan Türkçeye çevrilen oyunda; Vladimir Bendlbu düþüncelerimin ne kadar doðru ama bir o kadarda zaman zaman güç olabileceðini hatýrlamama sebep oldu. Yýllarýn darbelerini yüzünde ve beyninde taþýyan bu yaþlý adamý gördüðümüz andan itibaren bizi gençliðini düþünmeye iten bir açýlýþ ile karþýlaþýyoruz önce Genç bir adam ve içinde onun kadar genç bir
tiyatro yapma arzusu Kendi makyaj masasýna sahip olmanýn zorluðunu bilen ama bir gün olacaðýna inanan, bu savaþa tüm benliði ile girmiþ bir genç adam. Yakýþýklýlýðý ve komediden kendine diktiði kýyafetiyle sahnede hemen parlayan bu adam, alkýþ seslerini duyduktan sonra kendi doðru yolunda olduðunu anlýyor. Hýzla týrmanan kariyerinde aþkla tanýþýyor. Bu aþk hiç bir zaman onun için tiyatro aþkýnýn önüne geçecek bir aþk olmayacaktý ama onun heyecanýný kaybetmemesi için iyi bir silah olacaktý. Kariyerinde kendine yeni hedefler belirlemesi kaçýnýlmaz bir durumdu onun için; o kendi tiyatrosunu açmak, kendi istediði rollere bürünmek istiyordu. Artýk onun için baþkalarýnýn çaldýðý flüt olmak deðil flütü çalan olmak vardý!.Bendl'a dur demek çok zor olurdu çünkü o dur demek ne demektir henüz tanýþmamýþtý. Para ve yanýnda getirdiði karþý konulamaz þehvet, ihtiras. Sahip
olunmak istenilene ulaþmanýn en kolay yolu, paraya kolay yoldan ulaþmaktan geçer diye düþünen Bendl parayý zengin bir Yahudi'nin eþiyle sýrnaþarak bulup kendi tiyatrosuna sahip olur ama bedelini sevdiðini kaybetmekle öder, Anna yoktur artýk. Gururlu bir kadýndýr o.. Ýkinci Dünya savaþý sonunda arkadaþlarýný kimliklerini ele vermek ile suçlanan, tiyatrosuz kalan, gidecek kapý bulamayan bir tiyatro aþýðý Bir tiyatrocu için daha kötü ne olabilirdi ki Tiyatrocuyu alkýþlar yaþatýr, Bendl ölmek için henüz çok gençti, o en verimli zamanýndaydý Sahne tozunu tekrar yutmak için sabýrlýydý; sahne arkasýnda ýþýkçýlýktan bile baþlayabilir, kendi adýný kullanmadan tekrar küçük roller ile tiyatroya atýlabilirdi. Denedi, yaptý Ustasýnýn verdiði öðütleri kullandý, öne çýktý, ýþýkta durdu ama ne çare dönem onun dönemi deðildi artýk Oyun 2011-2012 sezonunda,her Cuma ve Cumartesi akþamlarý saat 20: 00 ' de seyircisiyle buluþan oyunda , Osman Ateþ, Barýþ Refikoðlu , Kýymet Karabiber, Erol Refikoðlu, Hatice Tezcan, Cem Aykut, Döndü Özata , Melek Gözükeleþ, Özgür Oktay , Zeliþ Þenol ve Melihat Melis Beþe rol aldý . Kostüm Tasarým'da Özlem Deniz Yetkili görev alýrken, Iþýk Tasarýmýný Fýrat Eseri ve Salih Kanatlý üstlendi. Efekt Mehmet Eseri , kostüm uygulamasýný ise Tijen Aydýn Erbolay yapmýþtýr. Oyunuda yer alan müzikleri ise , Cahit Kutrafalý, Kadir Evre ve Ersen Sururi tarafýndan desteklenmiþtir. Oyun biletleri hafta içi hergün mesai saatlerinde temin edilebilir.
ÞUBAT 2012
GENÇLÝK
15
Tekdüze Eðitime SBS Damgasý Geçtiðimiz ay, kamuoyunda geniþ yanký uyandýran gündemlerden birisi de kolejlere yönelik öðrenci seçme sýnavlarýnda, Seviye Belirleme Sýnavlarýnýn rolünün ne olacaðý konusu oldu...
"KURU PANTOLONLA BALIK TUTULMAZ" MIÞ Cervantes demiþ ki; "kuru pantolonla balýk tutulmaz."
Hepimiz biliriz böyle sözleri Bu söz gibi daha nice sözler vardýr. Atasözleri gibidirler aslýnda Ama kimin söylediði belli olduðu için özdeyiþ adýný alýrlar. Doðru kabul edilirler genelde ve raðbet gördükleri de olur sýk sýk. Kendilerini bilgili, havalý ya da entel göstermek için kullananlar olur böyle sözleri Hepimiz denk gelmiþizdir illa ki. Ýþte bu sözlerdendir "kuru pantolonla balýk tutulmaz" sözü. Cervantes yaþadýðý zamanda emek verilmeden bir þeylerin olmayacaðýný anlatmak istemiþtir. Ve bu söz raðbet de görür þimdi bile ve doðru kabul edilir hep Çeþitli söyleyiþler alýr zamanla Örneðin; "emek olmadan yemek olmaz" gibi Ama bu sözün günümüzde deðeri hiç mi hiç kalmamýþtýr. Zira artýk emek olmadan yemekte olabilmektedir. Bir kýsým insan doðru düzgün hiçbir emek vermeden baþkalarýnýn emeði üzerinden geçinmektedirler. Ýþi daima baþkasý yapar ama bu insanlar her zaman onlardan daha fazla para kazanýr ve daha fazla yerler, içerler, gezerler, yaþarlar... Bunu hepimizde biliriz aslýnda. Ýþte en basit ve gerçek örneði, fabrikalar Ýþçiler fabrikada çalýþýr, üretir, yapar; patron ise iþçinin yaptýðýnýn 10'da birini bile yapmadan, neredeyse fabrikadaki tüm iþçilerin kazandýðýndan daha fazla kazanýr. Günümüzde þöyle bir gerçeklik söz konusu aslýnda. Bu bilimsel de bir gerçek. Ýþçiler bir fabrikada ya da bir atölyede üretimi yaparlar. Emek güçlerini satarlar ve bir þeyler üretirler. Sattýklarý emeklerinin karþýlýðýnda ise her iþçi günde bir ekmek alýr. Tüm iþi yapan iþçiler olmasýna raðmen, patron ise iþçilerin günde bir ekmeðine karþýlýk, her iþçiden bir ekmek alýr. Yani fabrikada 100 iþçi çalýþýp üretim yapýyor ise, 100 iþçi, iþi kendilerinin yapmasýna raðmen 100 ekmek alýrken, patron tek baþýna o iþçilerin emeði sayesinde 100 ekmek alýr. Ekmek burada bir örnektir sadece Cervantes bu sözü söylemiþtir E peki, hani bunun gerçekliði ve doðruluðu. Cervantes'in yaþadýðý zamanda insanlar bu kadar acýmasýz hale gelmemiþ halde olabilirler, ayrým bu kadar keskinleþmemiþ olabilir ama yine de o zamanda da Avrupa'da söz konusudur bu sistem. Ve Cervantes bunu görememiþse bu onun halký iyi bilmeyen bir romancý olduðunu da göstermez mi? Bu konuda bir diðer husus da, bu sözün kullaným þeklinin deðiþmesidir bence. Yani Ortaçað'da ya da Yeniçað'ýn baþlarýnda bu durumun geçerliliði söz konusu olabilecekken günümüzde de geçerli kýldýrmaya çalýþmýþlardýr. Örneðin, patronlar, iþçileri çalýþmaya teþvik etmek ve aralarýndaki uçurumu kabul ettirebilmek için yapmýþlardýr bunu. Yani, "sen iþçisin emek vereceksin ki karnýn doysun, kuru pantolonla balýk tutulmaz, biraz bir þeyler vereceksin ki iþ yürüsün" demiþlerdir. Bunu derken kendisi hiçbir þey vermemektedir ve iþçilere bunu mümkün olduðunca sezdirmemeye çalýþýr Aslýnda iþçiler durumun böyle olduðunu her zaman için bilirler ve görürler. Ve bir þeyler yapmak isterler. Durumu deðiþtirmek, artýk birazda kendileri insan gibi yaþamak isterler. Bir adým atmak isterler, birleþirler Ama patron kendi çarkýný döndürmek ve buna mahal vermemek için bin bir türlü "Ali Cengiz" oyununa gider ve birleþen iþçileri bölmek için elinden geleni yapar. Ama iþçiler yine de bunu bilirler Gerçekten birlik olduklarýnda önlerinde kimse duramaz! Çaðdaþ Cem
Geçtiðimiz yýldan beri çalýþmasý sürdürülen sýnav konusunda basýna yansýyan açýklamalar, daha önceden sendikalarýn da karþý çýktýklarý SBS'nin gerçekleþtirileceðine yönelikti. Milli Eðitim Bakanlýðý'nýn yaptýðý açýklamalar, yapýlacak olan sýnava farklý bir boyut kazandýrmaya yönelik olmakla birlikte, kolej eðitimi almak isteyen öðrencilerin, %25 aðýrlýðýndaki puanýn bu sýnavdan alýnmasý yönündeydi. Bakanlýk, yaptýðý açýklamalarda sýnava girmeyen öðrencilerin bu %25'lik orandan mahrum kalacaklarýný da ayrýca dile getirmiþti. Henüz ilkokul çaðlarýnda öðrenim görmekte olan çocuklarýn, istedikleri eðitimi alabilmeleri için birer yarýþ atý gibi sýnavlara sokulmasýný ön gören düzenleme, yalnýzca sendikalar tarafýndan deðil, veliler tarafýndan da tepkilerle karþýlanmýþtý. Her ne kadar gelen açýklamalar, velileri uyutmaya yönelik olsa da müfredata uygun olarak düzenlenen soru kitapçýklarýnýn daha önceden deneme amaçlý öðrencilere daðýtýlmýþ olmasý, ezberci eðitim anlayýþý politikalarýnýn en açýk göstergesi olmuþtu. SBS'nin gündeme ilk kez getirildiði aylarda, KTÖS'ün tutumu sýnavýn yapýlmamasý için sonuna kadar direneceði yönünde olmuþ ve örgütlü öðretmenlerin sýnavda görev almamasýnýn gerektiði vurgulanmýþtý. Son olarak Sýnav öncesi ayný çaðrýyý bir kez daha yapan KTÖS Genel Sekreteri Þener Elcil, sýnavýn yapýlmasýnýn planlandýðý gününün öðretmenin mesai saatlerinin dýþýnda olduðunu buna raðmen dayatmadan
ayýrmayan, ders kitaplarý ve müfredatlar konusunda hiçbir çalýþma yapmadýðý için çareyi Kolej Giriþ Sýnavlarý'ný Seviye Belirleme Sýnavý adý altýnda yapmakta bulduðu" vurgulanmýþtý. Türkiye'de bile mahkeme kararýyla yasaklanan sýnav, dayatýlmýþ ve uygulamaya sokulmuþtu. Sýnavý öðrenciler için bir cinayet olarak nitelendiren KTÖS, sýnav arifesinde yayýnladýðý 20 maddelik bir basýn açýklamasý ile söz konusu çarpýklýklarý dile getirdi. Yalnýzca mevcut bozuk sistemi dile getirmekle kalmayan sendika, sorunlarýn ortadan kaldýrýlabilmesi için nelerin yapýlmasý gerektiðine de 5 madde ile þu þekilde basýn açýklamasýnda yer verdi: "1- Kolejler amacýna uygun öðrenci yetiþtirmelidir. 2- Kolejlere giriþ için insani olmayan ve hasta nesiller
ibaret olan bu sýnavýn yapýlabilmesi için okul müdürlerine dahi baský uygulandýðýný, üstelik bakanlýðýn belirlediði %25'lik oranýn tamamen bir tehdit unsuru olduðunu dile getirmiþti. Sendikanýn kararlý tutumuna raðmen bir sonraki gün gelen açýklamalar, sýnavýn kýsa süre içerisinde yapýlacaðýnýn haberini vermekteydi. Milli Eðitim Bakanlýðý'ndan 28 Ocak günü gelen haberler, sýnavýn 35 farklý merkezde yapýlmak suretiyle gerçekleþtirileceðine yönelikti. Resmi kaynaklara dayandýrýlan rakamlara göre, 35 farklý merkezde yapýlacak olan sýnava katýlým gösterecek olan 4. ve 5. sýnýf olmak üzere 7.272 öðrencinin katýlacaðý belirtilmiþti. Bir dayatma niteliðinde yapýlacaðý belli olan bu sýnavdan birçok velinin geç haberi olduðu ve bundan rahatsýzlýk duyduklarý da basýna yansýmýþ ve konu açýldýðý günden geçtiðimiz aya kadar sendika gündeminden düþmemiþti. KTÖS, sýnavýn yapýldýðý gün benzer bir yazýlý açýklamayla, ortaya koyduðu haklý tepkisini sürdürmüþ, "Milli Eðitim, Gençlik ve Spor Bakanlýðý'nýn eðitime yeterince bütçe
yetiþtirmesine neden olan seçmeci giriþ sýnavlarý yapýlmamalýdýr. 3- Ýhtiyaç analizi yapýlarak çocuklarý eðitim süreci içinde deðerlendiren, objektif, çaðdaþ, insani yöntemlerle öðrenciler kolejlere alýnmalýdýr. 4- Tüm okullarda Ýngilizce eðitimine aðýrlýk verilmeli, üçüncü ülkelere gidecek öðrencilere yönelik olarak ortaokuldan baþlamak üzere hazýrlýk sýnýflarý oluþturulmalýdýr. 5- Öðrenciler belirlenen kriterlere göre kolejlere ve diðer okullara yatay geçiþ yapabilmelidir." KTÖS bu açýklamalarý yaparken bir diðer açýklama da KTOEÖS'den geldi. Sýnav öncesi sendikanýn yaptýðý yazýlý açýklamada "okullarda huzur ve güven ortamýnýn kalmadýðý" vurgulanarak, 28 Ocak'ta yapýlacaðý açýklanana SBS'nin "eðitimi alýnýp, satýlan bir meta, öðrenciyi de müþteri olarak gören" zihniyetin ürünü olduðu dile getirildi. Bu yaptýrýmlarýn hiçbir þekilde bir parçasý olmayacaðýný belirten sendika, eðitimde atýlan hatalý adýmlarýn toplumun geleceðini hatalý bir þekilde oluþmasýna sebep olacaðýný ifade etti. Her ne kadar sendikalarýmýzýn, velilerin ve toplumun büyük bir
çoðunluðunun onaylamadýklarý ortada olsa da sýnav, UBP hükümetinin dayatmasý niteliðinde gerçekleþtirildi ve toplum iradesinin hükümet tarafýndan hiçe sayýldýðýnýn bir örneði daha böylelikle sergilenmiþ oldu. Daha ilkokula giden küçük çocuklar, ezberci, tekdüze eðitimin bir parçasý haline yýllardýr getirilmekteydi. Bu uygulamalarla bu daha da kalýcýlaþmaktadýr. Mevcut sistem içersinde özel sermayelere hizmeti kendilerine baþlýca görev edinen hükümetler, devlet okullarýndaki eðitim anlayýþýný olabildiðince baltalamak ve böylelikle özel dershanelere, özel derslere ve özel okullara; gençleri yönelmesini hedeflemektedirler. Bunun önüne geçilebilmesinin yolu yalnýzca sendikalarýmýzýn ýsrarla sürdürmekte olduklarý mücadele deðildir. Bu noktada, eðitim bir baþka bacaðý olan velilerin de kendi aralarýnda örgütlenerek, sendikalar ile iþbirliði içerisinde ortak bir mücadele vermeleri gerekmektedir. Ýleridevrimci, emekten yana mücadele etmekte olan tüm kesimlerin, sendikalarýmýzýn bu duruþunu desteklemesi ve sorunun temelindeki özel sektör anlayýþýný vurgulamalarý gerekmektedir. Bugünün koþullarýnda ortaya konulan çarpýk uygulamalar, bazý kesimler tarafýndan UBP hükümetine özgü yaptýrýmlar olarak nitelendirilmeye çalýþýlsa da, sorunun temelinde yalnýzca UBP hükümetinin olmadýðý açýkça ortadadýr. Eðitim, bir bireyin yaþadýðý topraklarda bedel ödemeksizin giderebileceði temel ihtiyaçlarýndan birisidir. Ancak, fýrsat eþitliði adý altýnda, yalnýzca parasý olana verilen eðitim, birçok genci hedefinden uzaklaþtýrmakta, yeteneklerini köreltmekte ve yozlaþtýrmaya çalýþmaktadýr. Bu anlamda yaþadýðýmýz düzende egemenlerin amacý, sorgulamayan, sistem içerisindeki bu uygulamayý zorla kabullenmiþ ve sisteme hizmet edecek niteliklere sahip genç nesiller yetiþtirmektir. Toplum olarak bu gerçekleri görebilmemiz gerekmektedir. Evlatlarýmýzýn, yarýnlarýmýzýn bu þekilde harcanmasýna izin vermeyelim. Öðretmen sendikalarýmýzýn bugünkü haklý çaðrýlarýna kulak verelim çünkü gelinen süreçte en doðru noktayý yukarýda yaptýklarý açýklamalarda da görüldüðü gibi yine onlar söylemektedir ve geleceðimize sahip çýkmaktadýrlar. Müþteri ve yarýþ atý deðil; öðrenciyiz biz! Paramýz olsa da olmasa da; eðitim hepimizin hakkýdýr. Geleceðimizle birilerinin oynamasýna asla izin vermeyelim.