FHKC 46. MÜCADELE YILINDA
Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi’nin 46. mücadele yýlý Ýstanbul’da yapýlan bir etkinlikle kutlandý. Etkinlik TMOBB Mimarlar Odasý Ýstanbul Büyükkent Þubesi’nde yapýldý. Etkinliðe siyasi parti temsilcileri, Mücadele Birliði Platformu ve Filistin Halkýyla Dayanýþma Derneði katýldý. Enternasyonal Marþý ile baþlayan etkinlikte, önce devrim þehitleri için saygý duruþu yapýldý. Kötü hava koþullarý nedeniyle Ýstanbul’a gelemeyen FHKC Siyasi Büro Üyesi Leyla Halid, etkinliðe video konferans aracýlýðýyla seslendi. Filistin’in baðýmsýzlýðý için verilen uzun mücadelede yaþamýný yitiren tüm devrim savaþçýlarýný anarak sözlerine baþlayan Halid, Siyonist zindanlarýnda ömrünü geçiren ve hala tutsak olan FHKC Genel Sekreteri Ahmad Sedat baþta olmak üzere tüm kadýn ve erkek yoldaþlarýný da selamladý. 12
MERKEZ ÜS ÇÖKÜYOR
FABRİKALAR TARLALAR SİYASİ İKTİDAR HER ŞEY EMEĞİN OLACAK
18 Aralık 2013-1 Ocak 2014 / S 248 / 1 TL
Devrimci İrade Teslim Alınamaz
Tüm devrimci tutsakların tek bir bedene dönüştüğü, kimi az, kimi çok, ama hepsi bir bütünün parçası olarak, biriktirdiği, yeşerttiği ne varsa hepsini ortaya sunar... Zindanlar savaşında pek çok deneyim ve bilgi sahibiydik. Onlarca yıllık deneyim 19-22 Aralık günlerini şekillendirdi.
Suriye’de akan kanýn asýl sorumlularýndan olan, boðazýna kadar bu kana batmýþ olan devlet ve iktidar bir kere daha suçüstü yakalanmýþtýr. Halklar nezdinde suç yaftasý boyunlarýna asýldý çoktan. Þimdi artýk dinci faþist çetelerin aðababasý bu suç þebekesine, bu insanlýk düþmaný köhne devlet ve iktidara, “suçlu ayaða kalk” deme zamaný. Halklarýn devrimci mahkemesinde tüm bu þebekenin yargýlandýðýný göreceðimiz günler uzak deðil. 3
Ýstanbul Sokaða, Kavgaya!
Kent Hareketleri, Forumlar Arasý Kentsel Dönüþümler Mücadele Çalýþma Grubu Ve Kuzey Ormanlarý Savunmasý Ýstanbul Mitingi Ýçin Ortak Çaðrý Yapýyor; tüm Ýstanbul halkýný 22 Aralýk Pazar Günü Kadýköy’e çaðýrýyor.
“Kavgamýz Ýnsanca Yaþam Mücadelesidir”
Ýþten atýlan Enerji-Sen üyesi BEDAÞ iþçileri 9 Aralýk Pazartesi günü BEDAÞ Genel Müdürlüðü önünde çadýr kurarak direniþe baþlamýþlardý. 11 Aralýk Çarþamba günü ise Çaðlayan’da çalýþan 3 iþçi daha iþten atýldý. Bunun üzerine Çaðlayan’daki tüm iþçiler iþ býrakarak iþten atmalarý, sürgünleri ve usulsüz açma ve kesme yaptýrýlmasýný protesto ettiler.
8
Halk Ayaklanması ve Özgür Yerel Yönetimler
C.Dağlı
2
Yeni Dönem Yeni Görevler Özgür Güven
4
Gazi Mahallesi'nde Gever Protestoları
Editör
İki haftadır Pazar günleri, Gever'de 3 kişinin katledilmesinin ardından protesto için sokaklarda. 8 Aralık günü Eski Karakol'da toplanan Gazi halkı, sloganlarla Karakol'a doğru yürüyüşe geçti. Polisin yürüyüşe engel olmak için saldırması üzerine caddede barikatlar kuruldu. Gençler polisin attığı gaz bombası ve plastik mermilere taş ve havai fişekler ile karşılık verdiler ve çatışmaları ara sokaklardaki barikatlara taşıdılar. 15 Aralık Pazar günü de “Gever Faşizme Meza Olacak BDP Sultangazi” pankartı açan Küert gençleri, yüzlerce kişi ile yürüyüşe geçti. Kitle karakola yönelince, polisin panzer ve akreplerle saldırıya geçmesi uzun sürmedi. Kısa sürede Gazi Mahallesi gaz bulutu içinde kalırken, gençler de polise havai fişek ve taşlarla karşılık verdi, çatışmalar mahalle sokaklarına yayıldı.
Devrimci Durum ve Devrim Durumu 5 Umut Çakır
Zindanda Yatarken Bile Asla Yalnız Kalmamak Ali Varol Günal
10
Gezi Günlüğü Sıla Erciyes
Toplumun tüm sınıfları arasındaki güç dengesinde ve ilişkilerinde derin değişikliklere yol açan Haziran Halk Ayaklanması politik yapıların üzerinde de derin etkilere yol açtı. Bu etki kaçınılmazdı. Haziran Halk Ayaklanması, politik hareketlerin politik çizgilerini yaşamın, pratiğin sınavından geçirdi; aynı ya da benzer olanları yağ tanecikleri gibi bir araya getirdi, birbirlerine yaklaştırdı. Farklı olanı ise iyice ayırıp diğerlerinden uzaklaştırdı. Bu süreç devam ediyor. Önce şu objektif gözlemin altını çizelim: Haziran Halk Ayaklanması süreci dalgaların su üstündeki yabancı nesneleri bir araya getirip kıyıya sürüklemesi gibi, benzer politik yapıları bir araya getirdi.
3
11
Kiev Önlerinde Taylan Işık
12
2
18 Aralık 2013 - 1 Ocak 2014
MÜCADELE BİRLİĞİ
SÜRGÜN NOTLARI...
BAŞYAZI C. Dağlı
Halk Ayaklanması Ve “Özgür Yerel Yönetýmler”
Devrimci bir bakýþ açýsýna sahip deðilsen, olaylarý, süreçleri bu bakýþla deðerlendirmiyorsan, devrimci bir halk ayaklanmasýný bile olduðundan geri gösterirsin. Buradan bir devrime varamayacaðýný söylersin. Devrimci komünizm dýþýnda, halk ayaklanmasý ya geri bir düzeyde deðerlendiriliyor, ya da basitleþtiriliyor. Her iki yaklaþým da, 31 Mayýs’ta patlak veren halk ayaklanmasýnýn devrimle baðýný kuramadýðý için, en sýradan sonuçlara varýyor. Haziran ve genel olarak bugüne dek süren yýðýnsal devrimci mücadele, kitlelerin devrimci olgunluk derecesini yeterince tanýtlamýþtýr. Bu, devrimci bir düzeydir. Gezi, yýðýnlarýn devrimci düzeyini daha ileriye götürmüþtür. Bugüne kadar öne çýkarýlan, devrimci bir iktidar yoluyla yeni bir toplum yeni bir hayat kurma hedefi, yýðýnlarýn koþullarý bugünden devrimcileþtirmeye giriþtiði anlamýna gelir. Çünkü açýklanan hedefler, devrimci koþullarda gerçekleþir. Türkiye ve Kürdistan emekçi halklarý, devrimi, daha doðrusu birleþik devrimi gerçekleþtirme olgunluk düzeyine, ve kararlýlýðýna sahiptir. Yýðýnlarýn ileri devrimci düzeyine karþýn, geri politik taktikler savunulabiliyor. Ýyileþtirmeci istemler ileri sürmek, reformlardan yana olmak ve öne çýkarmak, yýðýnlarýn, devrimi gerçekleþtirme olgunluðuna ulaþamadýklarý düþüncesinden hareket etmek demektir. Ayaklanmadan sonra, yalnýzca devrimci kitleler deðil, en geniþ kitleler de, bugünkü koþullarýn deðiþebileceðini, devrimin baþarýya ulaþabileceðini gördü ve ikna oldu. Uzlaþmacý ve geri küçük burjuva sosyalist çevreler, yýðýnlarýn tüm dikkatini, düþüncelerini, enerjisini ve çabasýný devrim üzerinde yoðunlaþtýracaklarýna, onlarý, iyileþtirmeler, düzenlemeler, reformlarla oyalýyorlar. Böylece devrimci krizi atlatmak isteyen burjuvaziye yardým etmiþ oldular yalnýzca. Burjuva toplum, bütünsel bir sistemdir. Devrim, eski toplumsal sistemden daha yüksek bir toplumsal sisteme geçiþi saðlar. Eski sistem, kýsmi, sýnýrlý, yerel önlemlerle aþýlamaz. Olsa olsa, proletaryanýn ve yýðýnlarýn bütünsel devrimci görevlerini yerine getirmesini engeller. “Özgür yerel yönetim” anlayýþý tam da böyle bir amaç taþýr. Bazý ana çizgileri üzerinde duralým: 1. Fabrikalar, toprak, ulaþým vb. sermayenin elinde oldukça, ya da baþka bir anlatýmla, üretim araçlarý sermaye niteliðine sahip oldukça, “özgür yerel yönetim”in yapacaklarý son derece sýnýrlýdýr, hareket alaný dardýr, burjuva sýnýrlarý aþamaz. Halka söz verilen istekler, ya da yýðýnlarýn istekleri yerine getirilemez. Bu koþullarda, kitlelerin isteklerini yerine getirileceðini söylemek, onlarý aldatmaktýr. Ayný koþullarda, kentlerin yerinde yönetimi ve kendi kendine yeterlilik bir saçmalýktan baþka bir þey deðildir. 2. Üretim araçlarý kendi ortak denetiminde olmadýkça, “yurttaþlar meclisi”, “Halk Meclisi” vb. belediye yönetimine ancak, sýnýrlý önerilerde bulunabilirler. Ayný yönde hareket eden, örneðin sosyalist belediyelerin, daha doðrusu sosyalist yönetimli belediyelerin, kendi aralarýnda, dayanýþma içinde olmasý ve ortak birlikler kurmasý, belirttiðimiz nesnel gerçeði deðiþtirmez. 3. Kitlelerin geliþmesinde bir kaldýraç rolü oynayan, bütünlüklü ve merkezi, bilinçli olarak örgütlenebilen bir ekonomik yapý olmadýkça, kendine yeterlilik dar bir yaklaþýmdan öteye gitmez. Ve baþka ülkelerdeki geliþmelerin sürekli gerisinde kalmak demektir. Çünkü baþka ülkelerdeki geliþmeler durmuyor. 4. Burjuva egemenliði altýnda “Katýlýmcý belediyecilik” de boþ bir laftan baþka bir þey deðildir. Ancak, üretim araçlarýnýn ortak mülkiyetinde, bireyler, özgürce biraraya gelen insanlarýn oluþturduðu bir toplumda, sadece seçimlere deðil, günlük yönetime de özgür katýlým saðlar. Ancak bu koþullarda, iþ Komün’ün özerkliðiyle baþlar. Üretim koþullarýnýn baþkalarýnýn mülkiyetinde olduðu, iþçinin emeðinin, iþçiye yabancýlaþtýðý, emekçinin kendi etkinliði üzerinde denetimde bulunmadýðý, insanlarýn iþbölümüne kölece baðýmlý olduðu bir toplumda, bireyler kendi yaþamlarýný özgürce düzenleyemezler. 5. “Ekolojik belediyecilik”de, kapitalizmin, doðayý, sadece belli olaylarda deðil, tüm yeryüzünde tahrip etmesi, çoraklaþtýrmasý karþýsýnda fazla etkili olmaz. Sorun, belli bölgelerin insanlarýnýn doðayla uyum saðlamasý olmayýp, daha bütünsel ve genel olarak doðayla uyumlu bir toplum biçimi kurma sorunudur. Toplumsal ekoloji ancak bu koþullarda uygulanýr. Gerçek anlamda toplumsal ekoloji, doðanýn sosyalist denetimi demektir. Doðanýn tahribatýný, yýkýmýný yaratan proletarya deðildir; proletaryayý da doðayý da tüketen kapitalizmdir. Dolayýsýyla kapitalizm yýkýlmadan ne emekçiler kurtulabilir, ne de doða rahat nefes alýr. 6. Belediyelerin, halk örgütlenmelerine dayanmasý; bu örgütlerin kendi içinde, doðrudan demokrasiyi gerçekleþtirmesi, en ileri demokrasinin örneði olmalarý, burjuva devletin anti-demokratik, bürokrat, despotik uygulamalarýný engelleyemediði gibi, güncel burjuva devlet ezilen sýnýflarýn geneli üzerindeki baskýlarýný devam ettirir. Burada yýðýnlarýn hedefi þaþýrtýlýyor. Yýðýnlarýn dikkati burjuva devlet aygýtýnýn devrim yoluyla yýkýlmasýna çekileceðine, tersine doðrudan demokrasinin sýnýrlý uygulamalarýna -o da toplumun gerisinde gerçekleþen- yöneltilerek, emekçi sýnýf tarihi devrimci görevinden uzaklaþtýrýlýyor. 7. Devrimci iþçi komiteleri ve devrimci halk örgütleri, belediye organlarý deðildir. Bunlar, birer mücadele ve ayaklanma araçlarýdýr. Amaçlarý, en geniþ topluluklarý iktidarýn ele geçirilmesi için harekete geçirmek, devrimci iktidarýn dayanaklarý rolünü üstlenerek, toplumu dönüþtürmektir. Küçük burjuva hareketlerin siyasal yolu, yýðýnlarýn hedefini, bakýþýný, yönelimini daraltýp, sýnýrlayýp güdükleþtirerek, sömürücü sýnýfla uzlaþma yoludur. Bu anlayýþ, bu düzey devrimci marksizm tarafýndan aþýlmýþtýr. Yýllarca süren devrimci mücadele tarafýndan aþýlmýþtýr. En son Haziran ayaklanmasý tarafýndan pratik olarak aþýlmýþtýr. Taksim’de baþlayan halk ayaklanmasý, proletaryanýn, yýðýnlarýn burjuvaziye karþý verdiði mücadelenin genel bir nitelik kazandýðýný göstermiþtir. Yýðýnlar amacýna, ancak genel düzeye çýkmýþ devrimci kavgayla ulaþabilirler.
Biliyorsunuz bu üçüncü sürgünüm. Alýþtým artýk sürgünlere. Galiba ben her þeyi böyle hýzlý yaþýyorum, zindan süreci de böyle oldu. Saat 15.00’te gelip, ‘21.00’de Tekirdað 2 Nolu F Tipi’ne gidiyorsun’ dediler. Tabi bir þok oldu bizim için. Hemen toparlandýk, ne bulduysak paketledik. 37 kiþi Mardin’den, Batman’dan da 18 arkadaþ bindik uçaða... 12.00’de havalandýk. Ýstanbul, kavganýn baþkenti, yukarýdan ne kadar da güzel... Gerçi geceydi, ama yine de güzeldi... Güzelliðini kimden aldýðýný söylemeye lüzum yok sanýrým. Buraya giriþte belli noktalarda sýkýntý yaþadýk. Ama çok da önemli deðildi. Baharda -kitap meselesiyaþananlardan sonra tavýrlar deðiþmiþ. Buradaki arkadaþlar öyle dedi. Ciddi
bir sorun yaþamadýk yani. Sabah saat 09.00 gibi hücrelerimizdeydik. Tabii ki hiçbir þeyimiz yok. Ranza, yatak, duvarlar ve biz. Ýlk baþta çok garip geldi. Hani Kürdistan zindanlarýnda 2,5 yýlýn ardýndan böyle küçük bir yerde, hiç bir þey yokken ve hele 3 kiþiyken... Doðal olarak farklý geldi bize. Bir hafta tv, semaver, kitap, gazetesiz bir ortam düþünün. Ne yalan söyleyeyim bol bol düþünmeye fýrsatým oldu. Ne mi düþündüm? Sizleri. Sonra Murat’ý, Sibel’i, Aysun’u... Ve sonra öyle oldu ki, hücre; duvarlar anlamsýzlaþmaya baþladý. Tüm samimiyetimle söylüyorum, E ve D tiplerinde duvarlar daha çok geliyor üstüne insanýn. Oysa ölümsüzlerimiz öyle anlamsýz kýlmýþlar ki bu hücreleri, duvarlarýný... ‘Kendimizi ölü hissedelim’ diye yapýlmýþ tavan, þimdi sadece ‘diriliþ’i andýrýyor. Muratýmýzýn yýldönümü geliyor bu arada. Keþke o da aramýzda olsaydý. Ama eminim, o çok mutlu þimdi, nasýl mutlu olmasýn ki, Haziran Ayaklanmasýnda halklar onun adýný verdiler barikatlarýna... Sizlere bir
Ýzmir’de Gezi Tutsaklarý Serbest
Ýzmir’de Haziran Ayaklanmasý sonrasýnda yapýlan operasyonlarda tutuklananlardan Kaldýraç dergisi, DHF ve Partizan okurlarýnýn ikinci duruþmalarý, 3 Aralýk sabahý Bayraklý Adliyesinde baþladý. Üç ayrý duruþma þeklinde görülen davalar sonucunda 14 Gezi tutsaðý serbest býrakýldýlar. Ýzmir’de Akgün Irgat, Hakan Polat, Cem Barýþ Çakýl, Ali Hüseyin Ahirci, Sait Özdemir ve Çaðlar Korkut, Elif Kaya, Ýbrahim Kaya, Ýzzet Uysal, Kubilay Ýyit, Erhan Ýnal, Ozan Adýyaman, Vedat Yeler, Orhan Öztürker tahliye edildi... Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük! Mücadele Birliði-ÝZMÝR
Fadime Ana Uğurlandı!
Normal günlerde çocuklar babalarını gömermiş, savaş zamanlarında da babalar çocuklarını... Bu topraklarda analar onlarca yıldır ağlıyor, Haziran Ayaklanması'nda da bu analara yenileri eklendi. Mehmet Ayvalıtaş'ın annesi Fadime Ayvalıtaş, oğlunun yokluğuna çok fazla dayanamadı. Aylardır oğlunun kavgasını devam ettiren, her yerde oğlunun adını yaşatmaya çalışan anne Ayvalıtaş'ın kalbi bu mücadeleye daha fazla devam
þey söyleyeyim mi canlar, galiba her zaman onlarýn yoldaþlarý olmanýn saygýnlýðýný ve onurunu taþýyacaðýz. Bunu yaþadýðým için söylüyorum. Nereye gitsem, ‘onlar da geliyor benimle. Bir tanýyanýmýz çýkarsa, hemen Murat’tan, Sibel’den, Aysun’dan bahsediyorlar. Ve onlarýn adlarý kadar saygý ve güven duyuyorlar. Ah, bir anlatabilsem bu ne müthiþ bir duygudur! Yarattýklarý deðerler önünde saygýyla eðiliyorum... Dedim ya, buraya geldiðimizde, hiçbir þey yoktu. Sonradan iki kitap bulduk dolaplarýn birinde. Biri Enver Gökçe, ne kadar iyi deðil mi? :) Bir de “Direnme Savaþý” Saygon zindanlarý üzerine. Bir hafta boyunca yanýmdaki dostlara Enver Gökçe okuyup durdum. Sizlerle de bir þiirini paylaþayým istedim. Eminim çok defa okumuþsunuzdur, bir defa da benimle okuyun. “Panzerler / üstümüze / kalkar / armut / çiçeðindeyiz / meðer / sokakta / düþenler / var / ve / okulda / gösteride / iþkencede / ve / maðarada / kýþta / karda / kýyamette / silahlý / silahsýz / ve / yalnýz”
Ýzmir’de “Gezi Tutsaklarý” Konuþuyor
7 Aralýk Cumartesi günü Gezi tutsak aileleri yine YKM önündeydi. Sloganlarla birlikte Kemeraltý giriþine kadar yürüyen tutsak yakýnlarý, bir basýn açýklamasý yaptýlar. Basýn açýklamasýnda tutsaklarý sahiplenmeye devam edeceklerini söyleyen ve zindanlardaki baský ve tecride deðinen aileler, “Gezi Direniþinin Yargýlanamayacaðýný” belirttiler. Geçtiðimiz hafta görülen duruþmalarda tahliye edilen tutsaklarýn da katýldýðý eylemde tutsaklar söz alýp konuþma yaptýlar. Önce Akgün Irgat, ardýndan Elif Kaya, Ozan Adýyaman, Kubilay Ýlyit tutsaklara sahip çýkýlmasýnýn onlarý mutlu ettiðini ve zindanlardaki tutsaklardan selam getirdiklerini söylediler. “Bu Daha Baþlangýç Mücadeleye Devam” dediler. Mücadele Birliði - ÝZMÝR
edemedi, 12 Aralık'ta kalp krizi geçireatmaya başladılar. "Anaların Öfkesi rek ertesi gün hayatını kaybetti. Katilleri Boğacak", "Faşizmi Döktüğü Artık herkesin annesi olmuş FadiKanda Boğacağız", "Her Yer Taksim me ananın cenazesi için erken saatlerHer Yer Direniş", "Bu Daha Başlangıç de yüzlerce kişi 1 Mayıs Mahallesi'nde Mücadeleye Devam" sloganlarını hayCemevi'nde toplanmaya başladı. Cekıran binlerce kişi, cenaze aracının arnazeye İkrar, Mustafa Sarısülük ve kasında "Anaların Öfkesi Katilleri Sayfi Sarısülük de katıldı. Cemevi öBoğacak", "Fadime Ayvalıtaş Ölümnünde artan kalabalık, başbakanın "asüzdür" pankartları açarak önce oğul nalar ağlamasın" sözüne karşılık Ayvalıtaş'ın katledildiği yere yürüdü. “Önce biz anaları öldürsünler ki evlatBurada yapılan saygı duruşunun ardınlarımızın öldüğünü görüp ağlamayadan kitle cenaze evine yürüyüşe geçti. lım” diyen Fadime ana için Tabutu karanfillerle süslenen FaCemevinde biraraya geldi. Bahçeye dime Ana kadınların omuzunda taşınsığmayan binler sloganlarla caddede dı ve uzun bir süre de evinin önünde bekledi. sloganlarla beklendi. Saatler 15.00'i Saatler 14.00'e geçerken Fadime ananın cenazesi gelirken, törenin arÇekmeköy Mezarlığına uğurlanın" dından kitle cenaze- "analar ağlamas dı hep birlikte. Mezarlığa gelinsözüne karşılık yi omuzlarına aldı ve diğinde yine öfkeli sloganlar arı al an z bi e nc 1 Mayıs Mahalleyükseldi. Fadime ana gözyaşları “Ö ev ki r le ün rs si'nde Ümraniye'ye ile son yolculuğuna uğurlandı, öldü çıkan caddeyi trafiğe oğlunun yanında defnedildi. latlarımızın öldü ğünü görüp kapatarak sloganlar ağlamayalım”
18 Aralık 2013 - 1 Ocak 2014
MÜCADELE BİRLİĞİ
KARŞI DEVRİMİN MERKEZ ÜSSÜ ÇÖKÜYOR
Türkiye’nin Suriye politikasý tel tel dökülüyor. Onca savaþ çýðýrtkanlýðý, onca mezhep kýþkýrtmasý, onca insanlýk düþmaný çeteye yardým ve yataklýk... bizzat o çetelerin oluþmasýný saðlamak, o çetelere “komutan” göndermek... hemen her tür silah sevkýyatý, ve hatta kimyasal silah temini... Tek sözle Türkiye bölge gericiliðinin ana üssü haline getirilmek, hem içerde hem bölgede yükselen devrimlere azgýnca saldýrýnýn merkezi yapýlmak isteniyordu. Bu dinci faþist iktidarýn bütün dýþ politikasý bu minvaldeydi. Gazetelerde çarþaf çarþaf yayýmlandý vahþi çetelerin röportajlarý. Türkiye’deki kamplarý bir bir sayýp döktüler. Hangi yollardan Suriye’ye girip çýktýklarýný anlattýlar. Ambulanslarla sadece yaralý deðil ayný zamanda silah taþýndýðýný defalarca söylediler. Yetmedi, Adana sarin gazý davasýnda olduðu gibi, kimyasal silah yapýmýnda kullanýlan malzemelerin de Türki-
ye’den götürüldüðü ortaya çýktý. Sýnýrýn hemen bu tarafýnda dinci faþist çeteler, bizzat devlet/hükümet eliyle örgütlenip Suriye halklarýnýn üzerine salýnýyordu. Tüm bunlar hükümet yetkilileri tarafýndan hep yalanlandý. Ýnsanlýk suçlarý yüzlerine vurulduðunda “bunlar iftiradýr, siz müfterisiniz, hani belge” diye bir de üste çýkýyorlardý. Sonunda en açýk belgeler çýktý ortaya. Gazeteci Tolga Tanýþ, BM raporlarýnda yer alan rakamlardan yola çýkarak Haziran-Ekim arasýnda Suriye’ye 47 ton silah ve mühimmat gönderildiðini ortaya çýkardý. Tabloda da görüldüðü gibi, TÜÝK (Türkiye Ýstatistik Kurumu) verilerinde ay ay sýralanmýþtý bu bilgiler. Konya’dan yola çýkan týrda yakalanan roket ve havan mermileri iþte bu türden sevkýyatýn bir parçasýydý sadece. Zaten
aracýn þoförü de ifadesinde bunu itiraf etmiþti. Defalarca faþ edilen bu “sýr” þimdi devletin resmi istatistikleriyle inkar edilemez þekilde açýða çýkmýþ oldu. Suriye’de akan kanýn asýl sorumlularýndan olan, boðazýna kadar bu kana batmýþ olan devlet ve iktidar bir kere daha suçüstü yakalanmýþtýr. Halklar nezdinde suç yaftasý boyunlarýna asýldý çoktan. Þimdi artýk dinci faþist çetelerin aðababasý bu suç þebekesine, bu insanlýk düþmaný köhne devlet ve iktidara, “suçlu ayaða kalk” deme zamaný. Halklarýn devrimci mahkemesinde tüm bu þebekenin yargýlandýðýný göreceðimiz günler uzak deðil.
Gazi MOBESE Ýstemiyor
Gazi Mahallesi’nde Eski Karakol bölgesinde Gezi ayaklanmasý sýrasýnda gençler tarafýndan sökülen MOBESE, polis tarafýndan yeniden takýlmak istendi. MOBESE kameralarý takan polis ile gençler arasýnda çatýþma çýktý. Polis yoðun bir þekilde gaz bombasýyla kitleye saldýrdý, gençler ara sokaklara barikatlar kurdu. Gazi Mahallesinde 5 Aralýk günü öðlen 13.00’ten beri devam eden çatýþmada biri ayaðýndan biri baþýndan olmak üzere iki kiþi yaralandý. Eylem 2boyunca kitle “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Gazi Faþizme Mezar Olacak” sloganlarý atýldý. Mahalle sakinlerinden biri “Mahalleyi BBG evine dönüþtürmeye çalýþan devletin MOBESE’leri hýrsýzlarý, uyuþ-
turucu satýcýlarýný göstermezken, devrimciler demokratlar sokaða çýktýklarýn da hepsi bir cümle çalýþýr vaziyette oluyor! Amaç belli. Gazi halký bunu istemiyor amaçlarýna ulaþamayacaklar.” dedi.
Agos Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine iliþkin açýlan davanýn görülmesine, Ýstanbul 14. Aðýr Ceza Mahkemesi’nde devam ediliyor. 2 Aralýk günü Çaðlayan’daki Ýstanbul adliyesi önünde duruþma öncesi Hrant’ýn Arkadaþlarý tarafýndan basýn açýklamasý yapýldý. Eylemde “Faþizme Ýnat, Kardeþimizsin Hrant”, “Müsamereyi Býrakýn, Asýl Sorumlularý Yargýlayýn” ve “Adaletin Bugün De Ýçi Geçecek Mi? – Hukuk Kolektifi” yazýlý pankartlar açýlýrken cinayeti ve yargýlamayý protesto eden “Katilleri Koruyan Cinayete Ortaktýr”, “Hepimiz Hrant’ýz Hepimiz Ermeniyiz”, “Faþistler Vuruyor AKP Koruyor” yazýlý dövizler taþýndý. Gazeteci Bülent Aydýn konuþma yaparak Hrant Dink için gerçeðin ve adaletin takipçileri olacaklarýný “Müsamereyi býrakýn asýl sorumlularý yargýlayýn demek için” geldiklerini belirtti. Basýn açýklamasýný ise Sermiyan Midyat okudu. Midyat açýklamasýný “Biz bitti demeden bu dava bitmez” diyerek bitir-
di. Eylemde “Kürt, Türk, Ermeni, Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði”, “Öldür Diyenler Yargýlansýn”, “Katilleri Koruyan Cinayete Ortaktýr”, “Faþizme Ýnat Kardeþimsin Hrant” sloganlarý atýldý.
Faþizme Ýnat Kardeþimsin Hrant
Gev e r K a tlia mı K ad ı k ö y ' de P r o t e s t o E d i l d i
Yoğurtçu ve Abbasağa Forumları’nın çağrısı ile Kadıköy’de yüzlerce kişi bir araya gelerek Yüksekova’da yaşanan katliamı protesto etti. Forumlar 14 Aralık akşamı için herkese Kadıköy Boğa Heykeli’nde toplanma çağrısı yapmıştı. Çağrı üzerine yüzlerce kişi Gever katliamını protesto etmek için Altıyol'da pankartlarıyla yerini aldı. Eylemde, birkaç saat önce toprağa verilen Fadime Ayvalıtaş da anıldı. Altıyol Boğa Heykeli'nde toplanan kitle önce Gezi Ayaklanmasında ve Gever'de ölümsüzleşenleri temsilen heykel etrafına ayakkabılar bıraktıktan sonra, sloganlarla Bahariye üzerinden adını Mehmet Ayvalıtaş Meydanı olarak değiştirdikleri Eski Havuz'a yürüdü.
“Dün Her Yer Lice Her Yer Taksim, Bugün Her Yer Gever Her Yer Direniş” pankartının açıldığı yürüyüşte “Kürdistan'da Kurşunlar Havaya Sıkılır Ama İnsana İsabet Eder” pankartı da asıldı. Meydan'a ulaşıldığında Mehmet Ayvalıtaş için mumlar yakıldı, Fadime Ayvalıtaş için “Rahat Uyu Ana Evlatların Nöbette” pankartı asıldı. Gever’deki katliamı anlatan performans gösterisi ve saygı duruşunun ardından, Fadime Ayvalıtaş için de bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Yüzlerce kişi tekrar sloganlarla Altıyol'a yürüyerek eylemi sonlandırdı.
3
EDİTÖR
Güç Biriktirme Zamanı
Biri hariç: Leninist Parti. Mayıs-Haziran süreci, programatik yapısı, politik çizgisi ve güncel politikaları gereği yaptığı önerilerle, ortaya koyduğu yaklaşımlarla Leninist Partiyi ayırdı ve ayrı bir yere yerleştirdi. Başka bir ifadeyle, o büyük günlerin güçlü çalkantıları aynıları aynı yere, ayrı olanı ayrı yere koydu. Devrime pratik politika açısından yaklaşan Leninist Parti ayaklanan ve hükümetin istifasını en öne koyan işçilerin, emekçilerin, gençliğin önüne politik iktidarın bir devrimle ele geçirilmesi, geçici devrim hükümeti meselesinin ele alınması hedeflerini koydu. O büyük günlerin güçlü çalkantılarının bir bulamaç gibi bir araya getirdiği oportünist, sosyal reformist parti, hareket ne varsa hepsi “gerçekçilik”, “ayağı yere basma” adına bu düşünce ve önerileri “uçuk”, “ayakları havada” sözleriyle karşıladılar. Leninist Partinin düşünce ve önerileri ortalama sol ile değil ama ayaklanan ve asgari isteği hükümetin istifası olan ayaklanmacıların ruh hali, istekleri ve özlemleriyle uyum içindeydi. Bu gerçeğin Leninist Partiye politik yönden büyük bir güç kattığından kuşku yok. Çünkü bir partinin devrimci olup olmadığının kıstası, o partinin politik çizgisinin, düşüncelerinin, sloganlarının, öne sürdüğü taleplerin ayaklanan ya da ayaklanmacı ruh hali taşıyan kitlelerin nabzıyla uyumlu olup olmadığıdır; kitlelerin politik yönden en geri kesimlerinin değil. Ancak devrimci sürecin Leninist Partiyi, onun politik çizgisinin devrimci niteliğini, sloganlarını göze batacak kadar öne çıkarması bir şeydir, bu durumun maddi bir güce dönüştürülmesi başka bir şeydir. Şimdiki temel görev, sürecin Leninist Partiye kattığı değerlerin maddi bir güce dönüştürülmesidir. Politika, hele de devrimci politika bir güç biriktirme sanatıdır. Maddi bir güce, kitle gücüne dayanmayan devrimci bir parti ne programını ne de politikalarını yaşama geçirme, toplumu ve dünyayı o programa, o politikalara dayanarak değiştirme gücünü kendinde bulabilir. Buradan çıkarılacak ilk pratik sonuç, Haziran Halk Ayaklanmasının Leninist Partiye kattığı değerleri, politik gücü maddi bir güce dönüştürmek üzere ileri atılmaktır. Burada belirleyici gücün Leninist Partinin genç, kadın-erkek işçi ve öğrenci militanlarının, sempatizan ve taraftarlarının olacağını belirtelim. Çünkü büyük bir özveri, cesaret ve ileri atılım ruhuyla yürütülebilecek böylesi bir devrimci çalışmanın başını gençlik çekebilir; çekmelidir. Her büyük toplumsal ayaklanma, toplum üzerinde olduğu gibi politik hareketlerin yapıları üzerinde de dağıtıcı bir etki bırakır. Bu, işin doğası gereğidir. Toplum alt üst olurken politik hareketlerin, partilerin yapılarının hiç bir şey olmamış gibi olduğu gibi durması beklenemez. Mesele, ayaklanmanın bu etkisini kısa zamanda giderecek bir çaba içinde olmaktır. Leninist gençlik, kadını erkeği ile; işçisiyle, öğrencisiyle bu gerçeğin bilincinde olarak hareket etmek ve yüzünü güç toplamaya, güç biriktirmeye çevirerek yoluna devam etmek durumundadır. Oportünist hareketler ve sosyal reformist partiler yaklaşan yerel seçimlerde, belediye başkanlığı, il meclis üyeliği hesapları peşine düşerek Haziran Halk Ayaklanmasının yarattığı devrimci değişimi yasal bir “zafer”in basamağı olarak kullanma çabasındalar. Çünkü küçük burjuvazinin de içinde yer aldığı orta sınıflar için “yasal zafer” her şeydir gerisi hiç bir şeydir. Yoksul sınıfların acılarını ise sadece devrimci zaferler dindirebilir. Tam da bu nedenle Leninist Parti, yaklaşan seçim ortamından devrimin, devrimci bir zaferin, propagandası için; yeni bir ayaklanmaya öncülük edecek gücü biriktirmek için yararlanacak. Bunun yolu, işçi ve öğrenci gençliğin belirleyici olacağı yeni bir atılım ruhunu kuşanmaktan geçiyor. Sosyal reformist partiler, rüşvet, rant ve başka her türlü arpalığın merkezi durumundaki belediye başkanlıkları, il meclis üyeliği için kendilerini paralarken Leninistler, bütün enerji ve çabalarını ilk sonuçlarını 8 Mart ve 1 Mayıs’ta göreceğimiz yeni bir devrimci atılım için kullanacaklar. Şimdi tüm dikkatleri güç biriktirmeye çevirmiş halde devrimci atılım zamanı.
Gezi Parký’nda Doktorlara Saldýrý
Hükümet, Gezi eylemlerinde yaralýlar için “acil müdahale revirleri” kuran doktorlara karþý yasa çýkarýyor. Cezalandýrma baskýsýyla doktorlara geri adým attýrmak, ayaklanma güçlerini sindirmek istiyor. 8 Aralýk günü Ýstanbul Tabip Odasý üyesi doktorlar çýkartýlmak istenen yasayý protesto etmek istediler. Merdivenlerde toplanan hekimlere çevik kuvvet polisleri kalkanlarý ile saldýrarak Taksim Meydaný’na doðru sürükledi. Doktorlar, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarý attýlar. Saldýrý sýrasýnda görüntü almaya çalýþan ETHA muhabiri Emrah Ýlingi tartaklanarak gözaltýna alýndý. Hekimler, polis saldýrýsýnýn ardýndan “Týp Etiði ve Hekim Sorumluluðu” panelini düzenleyecekleri Taksim Hill Otel önüne geçti.
Odunlu Nöbete Baþladýlar
Çanakkale Yenice köyde TEÝAÞ tarafýndan projelendirilen yüksek gerilim hattýnýn meyve bahçelerinden geçecek olmasý köylüleri isyan ettirdi. Yenice köyde enerji iletim hattýnýn ilk projede yer alan kýraç alandaki güzergahtan geçmesini isteyen köylüler, köy giriþinde ellerinde odunlarla nöbete baþladý. Köylüler ayrýca köye araç girmemesi için yolu traktörle kapattý. Köy muhtarý Ali Balta, “Yüksek gerilim hattý daha önce Çamlýk mevkiinden geçiyordu. Madenci bir firma orasýný iþgal ettiði için güzergâh deðiþtirilerek meyve bahçelerinden geçirildi. Bizler tarlalarýmýz kýsýtlý olduðu için buna karþýyýz. Ne gerekiyorsa yapacaðýz ve köye sokmayacaðýz. Ýlerleyen yýllarda ikinci ve üçüncü hat da geçecek. Hizmete karþý deðiliz, kýraç araziden geçsin. Enerji iletim hattýnýn geçeceði alaný deðiþtirerek maliyeti ucuzlatmak adýna köylüyü ölüme itiyorlar” dedi. Recep Danacý ise kýraç arazideki 100 dönümlük tarlasýný hibe ettiðini ifade ederek, “Köy içerisinden geçen bir dönüm yerimize dokunmasýnlar” dedi.
4
MÜCADELE BİRLİĞİ
YENİ DÖNEM YENİ GÖREVLER ÖZGÜR GÜVEN
Yok olduðunu düþünmekle, yok saymakla hiçbir þey yok olmuyor. Bugün devam eden ekonomik, politik ve toplumsal kriz, yeni evrenin yol açtýðý konjonktürle, Türkiye tekelci kapitalizminin geliþiminin kesiþtiði noktada kaçýnýlmaz olarak ortaya çýktý. Tekelci burjuvazi, artýk eski alýþýldýk yöntemlerle egemenliðini sürdüremez, sürdüremiyor. Yaþanan halk ayaklanmasý, bu topraklarda varolan durumu temellerinden sarsmýþ, deðiþtirmiþtir. Türkiye ve Kürdistan birleþik devrimi, Haziran ayaklanmasýyla yeni bir aþamaya sýçradý. Bu yeni aþama proletaryanýn ve devrimci sýnýf partisinin önüne yeni görevler koydu. Daha önceki çalýþma biçimleri bu yeni dönemin ihtiyaçlarýna cevap vermiyor. Örgütlenmede olsun mücadelede olsun yeni döneme daha uygun ve daha elveriþli yollar, yöntemler bulmak gerekiyor. Leninist Parti, bu yeni duruma uygun araçlar yaratamazsa, yeni dönemin görevlerini de yerine getiremez. Tekelci burjuvazi ve faþist devlet açýsýndan hiçbir þey devrim ve iktidar hedefini baþa alan, devrimci sloganlarla devrimci araçlar uðruna mücadeleyi sürdüren, dahasý her geçen gün yeni yeni güçlerle etki alanýný geniþleten bir komünist partisi kadar tehlikeli ve nefret edilesi deðildir. Bu nedenle, genel olarak devrimcilere ve özel olarak da Leninistler’e yönelik baskýlar, kovuþturmalar, tutuklamalar hiç eksik olmuyor. Ancak þimdiye kadar dünyanýn hiçbir yerinde bu yöntemler sonuç vermedi. Bizde de burjuva sýnýfýn hiçbir baskýsý, terörü devrimi durduramadý. Özellikle Haziran ayaklanmasýnda ortaya çýkan kitlesel kahramanlýk ve milyonlarca insanýn katýlýmýyla yaþama geçen devrimci kitle mücadelesi devrime yürüyen proletarya ve emekçi yýðýnlarýn büyük bir atýlýmý olarak tarihe geçti. Sermaye ve hükümeti bunu unutturabilmek, halklarýn hafýzasýndan silmek için ne kadar çaba gösterse de bu deneyimi ve kazanýmý halklarýmýzýn elinden alamaz. Haziran ayaklanmasý Türkiye’deki bütün ezilen ve sömürülen sýnýflara, yok sayýlan ezilen ulus ve ulusal topluluklara devrimci kitle mücadelesi yapabilme yeteneðini kazandýrdý, kitlelerin özgüvenini arttýrdý. Egemen sýnýfýn ne dinci gericiliði öne çýkarma çabalarý ne eli palalý sopalý faþist sürülerini sokaða salmasý, ne baský ve terörü, ne de nefreti ve küçümsemesi onlarýn istediði sonucu vermedi. Eylül’de oldu gibi bundan sonra da emekçi yýðýnlarýn, halklarýn tepkisi, öfkesi hiç beklenmedik biçimlerde ve hiç beklenmedik zamanlarda açýða çýkacak, ayaklanmalar, devrim zafere ulaþýncaya kadar tekrar tekrar sokaklarý ele geçirip sermayeye sonunun geldiðini haykýracaktýr. Leninist Partinin büyük deðer biçtiði bu halk ayaklanmasý yeni bir durum yarattý. Yeni bir durum yeni görevler demektir. Bu görevlerinin üstesinden gelebilmeleri için Leninistler’in yapmasý gerekenler var. Bunlarýn baþýnda, güçlerin yeniden organize edilmesi var: Tek bir yumruk halinde birleþmek, kararlý ve hedef bilinçli adýmlar atmak var. Ancak Leninistler’e kýlavuzluk eden mekanizmanýn acil olarak çok hýzlý, canlý ve pratik iþlerliði saðlanamazsa ne yeniden organizasyon ne de diðer görevler yerine getirilebilir. Çünkü faaliyetin düzeyinin yükseltilmesi de verimin arttýrýlmasý da saðlýklý bir yol göstericilik olmadan baþarýlamaz. Kýlavuzlar bu konuda örnekler yaratmayý da bilmelidir. Leninistler’in bu dönemde sürdürecekleri faaliyet, temel olarak iki þeyi baþarmalý. Biri yeni evre ve tam ilhak politikalarýnýn açýða çýkarýp olgunlaþtýrdýðý tüm çeliþkileri, devrimci bir sýnýf olan proletaryanýn sýnýfsal çýkarlarýna uygun deðerlendirmek olmalý. Diðeri ise proletaryayý, ezilen ulus ve ulusal topluluklarý, tüm ezilen, sömürülen sýnýf ve katmanlarý yeni ayaklanmalara olduðu kadar, açýk devrimci mücadeleye de hazýrlamak olmalýdýr. Leninistler’in daha önce ortaya koyduðu üç temel talep ve bu taleplerin somutlandýðý sloganlar Haziran ayaklanmasý sürecinde bizzat hayatýn kendisi tarafýndan doðrulandý. Þimdi bu hedeflerin ulaþýlabilirliði, bu taleplerin gerçekleþmesi çok daha yakýn. Leninistler, devrimi amaçlar ve yöntemlerden ödün vermeksizin, proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin güçlenmesi, her kesimde ve her yerde etkisinin yayýlmasý için þimdi dünden daha avantajlý. Bu faaliyeti baþarýyla sürdürmek, proletaryanýn tarihsel görevini yerine getirmesinde proletaryaya yardým etmek anlamýna gelecektir. Ki bu, her komünist partinin temel görevidir. Leninistler bu bilinçle yeni alanlara açýlmalý, emekçi yýðýnlarla buluþup bütünleþmenin yeni yol ve yöntemlerini yaratmalý, proletaryanýn devrimci sýnýf partisini yeni baþarýlarla tanýþtýrmalýdýr.
Kasým’da 128 Ýþ Cinayeti
Ýstanbul Ýþçi Saðlýðý ve Ýþ Güvenliði Meclisi Kasým 2013 iþ cinayetleri raporunu açýkladý. Rapora göre 23’ü düþme nedeniyle olmak üzere 31 inþaat iþçisi, 18 tarým emekçisi, 13 þöför, 13 tekstil-deri iþçisi,12 ticaret-büro iþçisi 10 maden iþçisi iþ cinayetleri sonucunda yaþamýný yitirdi. * Trafik kazalarý adý verilen iþ cinayetleri nedeniyle 49 iþçi, ezilme/göçük nedeniyle 35 iþçi ve düþme nedeniyle 26 iþçi can verdi... * Resmi olarak hiçbir mesleki kanser tanýsý olmayan ülkemizde deri iþçisi Yýlmaz Pehlivan Ýstanbul Zeytinburnu’ndaki tabakhanelerde çalýþýrken yakalandýðý akciðer kanseri sonucu can verdi... * Tekstil sektöründe iki toplu iþçi katliamý yaþandý. 5 Kasým’da Þanlýurfa’nýn Bozova Ýlçesi’nde tekstil iþçilerini taþýyan minibüsün devrilmesi sonucu 7 iþçi can verdi... 7 Kasým’da Gaziantep’te trikotaj ve konfeksiyon üretimi yapýlan 3 katlý Hacý Büyükbeþe Ýþ Merkezi’nde çýkan yangýnda ise 5 iþçi can verdi. Elektrik Mühendisleri Odasý’nýn ön raporuna göre binada yangýn merdiveni, söndürücüleri ve a-
cil durum çýkýþý yoktu, bina üretim yapýlmasýna uygun deðildi... * 8 yýldýr atamasý yapýlmayan 33 yaþýndaki öðretmen Alim Koç, Aydýn’da intihar etti. Alim, kapitalist sistemin eðitim/istihdam politikalarý sonucu atamasý yapýlmayýp aramýzdan ayrýlan 37. öðretmenlerden biri. * Direniþçi FENÝÞ iþçisi Nizamettin Önelge, yaþamýný sürdürebilmek için günlük yevmiye alarak çalýþtýðý inþaatýn 5.katýndan düþerek can verdi... Nizam’ýn ölümü üzerine FENÝÞ direniþçisi arkadaþlarý Ýstanbul ve Kocaeli’nde birçok protesto eylemi düzenledi... * 10 kadýn iþçi can verdi... 13 Kasým’da 42 yaþýndaki ev iþçisi Rukiye Þimþek Ýstanbul Bostancý’da 4.katta cam silerken düþerek can verdi... * 4’ü Suriyeli ve 1’i Çinli olmak üzere 5 göçmen iþçi can verdi... Hacý Mehmet Dolihammor, Bilal, Üveysi Derihamar, Vaisa Dail Hamiossa ve Qighu Li... * 13 yaþýndaki Orhan Sürer Diyarbakýr’ýn Bismil Ýlçesi’nde çalýþtýðý
inþaatýn 7. katýndan düþerek, 16 yaþýndaki Hasan Bakdur Þanlýurfa’nýn Akçakale Ýlçesi’nde pamuk tarlasýndan eve dönerken jandarma akrebinin ezmesi sonucu, 14 yaþýndaki Muharrem Dursun ve 17 yaþýndaki Salih Eroðlu Gaziantep’te konfeksiyon atölyesinde çýkan yangýnda ve 17 yaþýndaki Gökhan Örüç Konya Selçuklu da inþaatýn 11. katýnda balkona mermer döþerken düþerek can verdiler... * 13 ölüm Ýstanbul’da; 12 ölüm Þanlýurfa’da; 6’þar ölüm Gaziantep ve Kocaeli’nde; 5’er ölüm Adana, Bursa, Konya ve Muðla’da; 4’er ölüm Ankara, Eskiþehir, Kayseri, Ordu ve Zonguldak’ta; 3’er ölüm Antalya, Ýzmir, Manisa ve Nevþehir’de; 2’þer ölüm Aksaray, Ardahan, Bartýn, Bitlis, Bolu, Kahramanmaraþ, Kütahya, Samsun, Tokat ve Yozgat’ta; 1’er ölüm ise Aydýn, Bingöl, Burdur, Çorum, Denizli, Diyarbakýr, Düzce, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kýrklareli, Malatya, Mersin, Niðde, Sakarya, Þýrnak, Tekirdað, Trabzon ve Belgrad’da yaþandý...
Antep’te 7 Aralýk Cumartesi günü KESK, TMMOB, DÝSK, TTB tarafýndan Suriye’ye yönelik emperyalist müdahaleye karþý bir miting düzenlendi. Bölge mitingine Osmaniye, Adana, Maraþ, Adýyaman, Urfa, Malatya, Elazýð, Diyarbakýr, Mardin, Batman, Adýyaman Þýrnak ve Hatay illerinden emekçilerde katýldý. Mitinge, BDP, HDP, ÖDP, ESP, Mücadele Birliði, EMEP, ÝHD, Sosyalist Yeniden Kuruluþ Partisi (SYKP) ve Zeugmadi LGBT oluþumu temsilcilerinin yaný sýra KESK Genel Baþkaný Lami Özgen, DÝSK Genel Baþkaný Kani Beko, TTB Merkez Konsey üyesi Dr. Osman Öztürk katýldý. Saat 12.30’da Kýrkayak Parký’nda toplanan kitle saðanak yaðmur altýnda yeni çarþý yolu üzerinden Demokrasi Meydaný’na doðru “AKP Elini Suriye’den Çek”, “Savaþa Hayýr Barýþ Hemen Þimdi”, “Susma Haykýr Barýþ Hemen Þimdi”, “Rojava Halký Yalnýz Deðildir”, “Katil ABD Ortadoðu’dan Defol” sloganlarý ile yürüyüþe geçti. Demokrasi Meydaný’na gelindiðinde ilk olarak sözü KESK Antep Þubeler Platformu Dönem Sözcüsü Ömer Faruk Koç alarak, Ortadoðu halklarýnýn kendi geleceklerine kendilerinin karar vermesi gerektiðini belirterek, sözü DÝSK Genel Baþkaný Kani Beko’ya býraktý. Kani Beko 1 Mayýs 1977 katliamý baþta olmak üzere, Roboski ve bu topraklarda yaþanan pek çok katliamýn faillerinin bulunup yargýlanýncaya kadar mücadele edeceklerini belirtti. Ayrýca dýþta savaþ politikasý yürüten AKP’nin içeride de bir savaþ yürüttüðünü söyleyerek mil-
yonlarca iþçiyi etkileyen kýdem tazminatý hakkýnýn gaspýna deðindi. Kýdem tazminatý hakkýnýn gaspýna karþý mücadele edeceklerini belirtti. Ardýndan KESK Genel Baþkaný Lami Özgen ortak basýn metnini okudu. Açýklamaya “Bugün, emperyalistlere ve iþbirlikçilerine köle olmayacaðýmýzý haykýrmaya geldik! Bugün çete üsleriyle, savaþ uçaklarýyla, ölüm füzeleriyle gelenlere bir kez daha ‘Geçit Yok’ demeye geldik! Bugün Gezi Direniþi’nde yitirdiklerimizin mücadele bayraklarýný elimize alarak geldik! Bugün Gaziantep’te ‘Emperyalizmin Taþeronluðuna Hayýr. Ýçte ve Dýþta Savaþa Hayýr’ demeye geldik! Bu sesi önümüzdeki günlerde de yükseltemeye devam edeceðiz” sözleri ile baþlayan Lami Özgen, AKP Hükümetinin emperyalist güçlerle yaptýðý iþ birliðiyle yurt içi ve yurt dýþýnda savaþ çýðýrtkanlýðý yaptýðýný, Su-
riye sýnýrlarýný çetelere teslim ederek sýnýrdan Kürt, Alevi ve diðer gayrimüslim halkýn geçiþini engellediðini dile getirdi. Özgen son olarak “Yüksekova’da yaþanan olaylar sonrasý 2 insanýmýzýn hayatýný kaybetmesi kabul edilemez” diye konuþtu. Ve en son olarak Türk Tabipler Birliði Merkez Konseyi Üyesi Osman Öztürk ise Yüksekova’da yaþanan olaylarýn ardýndan özel harekatçý polislerin hastaneye baskýn yaptýðýný ileri sürerek “Bu yaþanan olay savaþta bile olmaz. Savaþta bile bir hastaneye saldýrýlmaz. Savaþýn bile bir hukuku vardýr. Zulmün bile bir hukuku vardýr. O saldýrýyý yapanlar bir an önce bulunarak cezalandýrýlmalýdýr” diye konuþtu. Konuþmalarýn ardýndan miting sona erdi.
Antep’te Bölge M i t i n g i
Antep LGBT’den ÝHD’de Basýn Toplantýsý
Van Üşüyor
Taksim Meydanı'nda Vanlı depremzedelere destek olmak için çıplak eylem yapıldı. Van'da dondurucu soğukla başbaşa kalan depremzedeler için dört bir yanda yardım kampanyaları örgütlenirken, bir taraftan da soğuğa dikkat çekmek için kar soğuğunda Van için soyunarak eylemler yapılıyor. Bir eylem de 15 Aralık'ta Tak-
sim Meydanı'nda yapıldı “Van Ölüyor” sloganı atarak kıyafetlerini çıkaran Behlül Ocak'ın bedeninde de kırmızı harflerle “Van'da Çocuklar Ölüyor”, “Van Üşüyor” yazıyordu. Yaklaşık on dakika Taksim Meydanı'nda eylem yapan Ocak, polis tarafından darp edilerek gözaltına alındı. Birkaç saat gözaltında bekletilen Ocak, daha sonra serbest bırakıldı.
18 Aralık 2013 - 1 Ocak 2014
Antep’te 5 Aralýk günü saat 17.30’da LGBT bireyleri bir basýn toplantýsý düzenledi. 1 buçuk yýl önce Diyarbakýr’da eþcinsel olduðu için babasý ve amcalarý tarafýndan öldürülen Roþin Çiçek’in davasýnýn görüleceði 5 Aralýk
Mücadele Birliði / Antep
günü Türkiye’nin birçok yerinde basýn açýklamalarý gerçekleþtirildi. Antep’te de bir araya gelen LGBT bireyleri ÝHD’de bir basýn toplantýsý düzenleyerek Roþin Çiçek davasý sürerken nefret cinayetlerinin devam ettiðini ve nefret cinayetleri ile ilgili net bir yasanýn olmamasýndan kaynaklý bu tür cinayetlerin son bulmayacaðýný dile getirdiler. Ve bu durumdan cesaret alanlarýn sokaklarda lezbiyen, gey, biseksüel, trans bireyleri öldürmeye devam edeceklerini dile getirdiler. Ve Roþin Çiçek davasýnýn görüldüðü bugün de de yeni savcý ve mahkeme heyetinin aldýðý tutumdan davanýn daha da uzatýlmak istendiði aktarýldý. En son olarak 10 Aralýk Ýnsan Haklarý Günü’nün yaklaþtýðý bugünlerde hak ihlallerinin artmasýnýn bütün insanlýk için utanç verici bir olduðu ve bu duruma karþý anayasaya “Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliði” ibarelerinin eklenmesini ve LGBT lilere yöenlik neftret suçlarýný kapsayacak yasalar istediklerini belirterek açýklama sona erdirildi. Mücadele Birliði/Antep
18 Aralık 2013 - 1 Ocak 2014
Van’da Açlýk Grevinin 100. Gününde
Van’da 23 Ekim ile 9 Kasým tarihlerinde meydana gelen depremlerden sonra depremzedelerin barýnmalarý için 34 kent konteyner kurulmuþtu. Konteyner kentler kademeli olarak kaldýrýldý. Fakat bazý konteyner kentlerde kiracý olan 500 aile için sabit kalacak ev verilmediðinden dolayý aileler baþlattýklarý açlýk grevinin 100. günündeler. Ýpekyolu Caddesi’nde bulunan Anadolu konteyner kentte zor koþullar altýndaki yaþam mücadelesi veren 110 aileden 30’u, 28 Aðustos’ta açlýk grevine baþladý. 100 gündür açlýk grevinde bulunan depremzedeler, kendilerine kalýcý konut verilene kadar eylemi sürdüreceklerini söyledi. Havalarýn soðumasýyla birlikte Anadolu konteyner kentte kalan depremzedeler zor günler geçiriyor. Elektrikleri kesik olan depremzedeler, tek ýsýnma kaynaklarý olan katalitik soba ile ýsýnýyor. Çamaþýrlarýný dýþarýda yýkayýp, yemeklerini ise taþ ocaklar üzerinde yapan depremzedeler, çok zor þartlarda yaþadýklarýný belirterek yardým eli bekliyor. Grev sözcüsü Ali Ahi; “Biz açlýk grevine bizim açýmýzdan kalýcý bir çözüm olmasý için girdik. Grevimizin 100. günündeyiz. Konteynerlar da hayat çok zor, havalar çok soðudu. Çocuklarýmýz hasta. Buna raðmen kalýcý bir sonuç alýncaya kadar açlýk grevimize devam edeceðiz, bir avuç insanýz burada bir çözüm yok mu?” diye haykýrýyor Yaþadýklarýnýn devlet tarafýndan görülmediðini haykýran
Gewer’de Katledilenler Ýçin Protestolar Sürüyor
8 Aralýk Pazar günü Ýzmir’de HDP’nin çaðrýsýyla Gewer’de yapýlan katliam protesto edildi. BDP Ýl binasý önünden baþlayan yürüyüþ Basmane Meydaný’nda sona erdi. Yürüyüþ esnasýnda sýk sýk “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Katil Devlet Kürdistan’dan Defol”, “Kürdistan Goristan Jý Bo Faþizan”, sloganlarý atýldý. Basmane Meydaný’na gelindiðinde basýn metni okundu. Okunan basýn metninde “Ýki gün önce Hakkâri’nin Gewer ilçesinde PKK Gerillalarýnýn mezarlarýnýn bulunduðu Orman Mahallesi’ndeki mezarlarýn tahrip edilmesine karþý MEYADER öncülüðünde yapýlan basýn açýklamasýnýn ardýndan, ilçe merkezinde polis gruba müdahale etmiþtir. Müdahale sonucunda, Þemdinli yol güzergâhýnda özel harekât timleri tarafýndan gruba ateþ açýlmýþ ve amca Mehmet Reþit Ýþbilir ve yeðen Veysel Ýþbilir yaþamýný yitirmiþtir. Bu saldýrýlar halkýmýza yönelik ilk saldýrý deðil maalesef ki tanýk olduðumuz il katliam deðil. Yüksekova’da yaþananlar, Kürt halký onuruyla yaþamaya karar verdiði günden bu yana coðrafyamýzýn her metrekaresinde, her sokaðýnda, her mezrasýnda tanýk olduðumuz vahþetin bir parçasýdýr. Bizle buradan hükümete sesleniyoruz. Kürt halký sindirilmeyi, teslim alýnmayý ve sessiz kalmayý asla kabul etmeyecektir. Biz bu katliamlarý asla unutmayacaðýz ve sessiz kalmayacaðýz. Bu katliamý yapanlarý ve yaptýranlarý lanetliyoruz. Bu olayýn derhal aydýnlatýlmasý ve sorumlularýn yargýya havale edilmesi þarttýr. Aksi taktirde bundan sonra yaþananlardan sizler sorumlu olacaksýnýz” dendi. Eyleme Mücadele Birliði okurlarý da katýldý ve “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Kürdistan’da tek çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Faþist TC Kürdistan’dan Defol” sloganlarý okurlarýmýz tarafýndan sýk sýk haykýrýldý. Mücadele Birliði-ÝZMÝR
Vanlý depremzedeleri hallar gördü. Türkiye ve Kürdistan’ýn dört bir yanýnda “Vanlý Depremzedeler Soðuktan Ölmesin” diyerek kampanyalar baþlatýldý. Devletin artýk yardýmýna güvenmeyen halklar, hemen her yerde yardým toplama merkezleri belirleyerek battaniye, mont gibi sýcak tutacak malzemeler ve temel ihtiyaç maddeleri toplamaya baþladýlar. Bu sýrada Van’da da belediye konterynýr kente elektrik verilmesini saðlamak için TEDAÞ ile anlaþma yaptý; valilik ise elektriðin verilmesini engelliyor.
Yüksekova’da Cenazeye Polis Saldýrýsý
Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde gerilla mezarlýklarýnýn tahrip edilmesine karþý yapýlan protesto gösterisinde iki kiþi polis tarafýndan katledilmiþti. Katliamýn ardýndan cenazelerin bulunduðu hastaneye katledilenlerin yakýnlarý akýn edince, yüzlerce özel harekât polisi tarafýndan ablukaya alýndý, içeriye gaz bombalarý atýldý ve hastanenin camlarý silah dipçikleri ile kýrýldý. Duruma tepki gösteren halk ile emniyet yetkilileri arasýnda uzun süreli tartýþma yaþandý. Hakkari Valiliði ise, Yüksekova’da polisin iki kiþiyi katletmesiyle ilgili açýklamasýnda polisi akladý; halkýn polisi tahrik ettiðini iddia etti. Cenazeler, Van’da yapýlan otopsinin ardýndan bu sabah alýndý ve binlerce kiþinin katýldýðý törenle Yüksekova’ya gönderildi. Hakkari ve ilçeleri de Mehmet Reþit Ýþbilir ve Veysel Ýþbilir için bugün kepenklerini açmadý. Konvoy ile Yüksekova Cengiz Topel Caddesi’ne getirilen cenazeler, on binlerce kiþi tarafýndan karþýlandý. Sloganlarla cenazeyi alan kitleye polis gaz bombalarý ile saldýrýnca, gençler de taþ ve molotof kokteyli ile karþýlýk verdi. Kýsa süren çatýþmanýn ardýndan aralarýnda BDP Genel Eþ Baþkaný Selahattin Demirtaþ, HDP Eþ Genel Baþkaný Sebahat Tuncel ve BDP’li milletvekillerinin bulunduðu heyet kitleye katýldý ve cenazeyi camiye götürmek üzere yürüyüþe geçildi. “Þehit Namirin”, “Ýntikam”, “HGP Ýntikam”, “Veysel, Reþit Yoldaþ Ölümsüzdür” ve “Ýsyan” sloganlarý atýldý. Cenaze, yoðun polis ablukasýnda sürdü.
lu açmasýyla mezarlýða ulaþabildi. Mezarlýða ulaþan kitle özgürlük mücadelesinde yaþamýný yitirenler anýsýna saygý duruþunda bulundu. Ardýndan cenaze öfke ve dualar eþliðinde topraða verildi. Cenazenin topraða verilmesinin ardýndan ilçe merkezine yürüyen gençlere polis gaz bombasý ve plastik mermi ile saldýrdý.
5
DEVRÝMCÝ DURUM VE DEVRÝM DURUMU UMUT ÇAKIR
Yüksekova’da Öfke Dolu Cenaze
Yüksekova’da polis kurþunu ile katledilen Bêmal Tokçu, yoðun kar yaðýþýna raðmen 12 Aralýk günü binlerce kiþi tarafýndan topraða verildi. Hakkari Yüksekova’da polis tarafýndan katledilen amcayeðen Mehmet Reþit Ýþbilir ve Veysel Ýþbilir’in 7 Aralýk’taki cenaze töreninin ardýndan polisin kitleye saldýrmasý sonucu baþýna aldýðý kurþunla aðýr yaralanan ve kaldýrýldýðý Van’daki hastanede 11 Aralýk günü yaþamýný yitiren Bemal Tokçu’nun cenazesi yoðun kar yaðýþýna raðmen binlerin katýlýmý ile son yolculuðuna uðurlandý. Binlerce kiþi Kýþla Mahallesi’ndeki Eski Merkez Camisi önünde bir araya geldi. “Halk Devrimine Hazýrýz”, “Topyekûn Ýmhaya Karþý Topyekun Direniþ” pankartlarýnýn taþýndý. Bêmal Tokçu’nun ailesi yoðun kar yaðýþý nedeniyle yolu kapanan Adaklý (Alekana) köyünden, yolun belediye araçlarý tarafýndan açýlmasý ile törene katýlabildi. 2 kilometre uzaklýktaki Orman Mahallesi’nde bulunun mezarlýða doðru yürüyüþe geçen kitle belediye araçlarýnýn yo-
MÜCADELE BİRLİĞİ
Haziran’da baþlayan ayaklanma uzun döneme yayýlan iç savaþta bir sýçrama anýný temsil etse de, ayaklanmaya katýlanlarýn gözünde, bu bir devrim baþlangýcýydý. Olaylarýn yaygýnlýðý ve þiddeti, tarihsel geliþimi, Haziran öncesi ve sonrasý biçiminde ayýrmaya olanak tanýyacak denli keskin dönüþümler yarattý, buna kuþku yok. Geniþ yýðýnlarýn sokaklarda sýkça dile getirdikleri “Bu bir devrim” fikrinin doðruluðundan, ancak iflah olmaz oportünistler kuþku duyabilir, ya da yalnýzca kendi öncü faaliyetinden baþka bir devrim tanýmama dar kafalýlýðýna sahip olanlar. Kitlelerin zihniyet ve eyleminden böylesine keskin bir dönüþümü, bizim ortalama sol diye ifade ettiðimiz uzlaþmacý ve oportünist siyasetler, hemen hiç anlamamýþ görünüyor. Haziran ve Eylül ayaklanmalarýnýn savurduðu toz bulutu henüz yere inmeden, hepsi eski rutin ve insaný hayattan bezdirecek denli sýkýcý çalýþma ve propagandalarýna geri döndüler. Bir kýsmý ise –nihayet!- devrimci durum ifadeleri kullanmaya cesaret etti. Fakat artýk, böyle bir tespitte bulunmak bile kimseyi ortalama sol güruhtan ayýramaz. Þimdi yaþanan, koþullarýn devrim durumuna dönüþtüðü bir tarihsel kesittir. Bu iki durum arasýndaki farka dikkat çekerek konuyu açalým. Lenin, II. Enternasyonal’in çöküþü baþlýklý çalýþmasýnda devrimci durumun üç ana özelliðine dikkat çeker. Yayýnlarýmýzda bu konu öylesine çok iþlendi ki, yeniden yazmaya gerek yok. Ayný çalýþmada Lenin, devrimci durumun tek tek gruplar, partiler ve hatta sýnýflarýn iradesinden baðýmsýz karakterine dikkat çekerek, bunun her zaman bir devrimle sonuçlanamayacaðýna iþaret eder ve ekler: “… Çünkü, her devrimci durumdan deðil, ancak yukarýda sayýlan nesnel deðiþikliklerin yaný sýra bir öznel deðiþikliðin olduðu zaman, yani devrimci sýnýf, kriz dönemlerinde bile ‘düþürülmezse’ kendiliðinden ‘düþmeyecek’ olan eski iktidarý ezmek (ya da sarsmak) amacýyla devrimci kitle eylemleri için yeterince güçlü olabildiði zaman bir devrim ortaya çýkar.” Kendisi bir devrimin baþlamasýna tek baþýna iþaret etmediði halde, devrimci durumun tespit edilmesi neden önemlidir? –Yine Lenin’den özetlersek- çünkü bir devrim baþladýðýnda onu uzlaþmacýlar, hatta devrim düþmanlarý bile kabul etmeye hazýrdýr, elbette onu dolandýrabilmek için. Leninistler ise devrim henüz baþlamadan önce onu öngörme avantajýyla, kitlelere devrimin kaçýnýlmazlýðýný ve zorunluluðunu kavratýr, yol ve yöntemlerini açýklar. Peki ya þimdilerde ‘devrimci durumu’ tespit etme bilgeliðine eriþmiþ çevreler bunu yaparak en geniþ kitleler tarafýndan dile getirilen bir devrimin baþlamýþ olduðuna mý iþaret ediyorlar? Hayýr. Bizdeki oportünist çevrelerin talihsizliði uzun iç savaþ boyunca devrimci yönlerinin de bozulmaya uðramýþ olmasýdýr. Bu nedenle, baþlamýþ olan devrimi kabule yanaþmadýklarý için devrimci durum tespitleriyle hem kendilerini hem de kitleleri en geri konumlara sürüklüyorlar. Devrimci bir durumla, bir devrimin baþlamasý arasýndaki farký Lenin yukarýda alýntýlanan sözlerinde açýklanmýþ: Eski iktidarý ezmek (ya da sarsmak) amacýyla ayaða kalkan ve bu güce eriþebilen devrimci kitle eylemi. “Ya da sarsmak” ifadesini Lenin, elbette 1905 yýlýný hesaba katarak cümlesine ekliyor. Bilinir ki, 1905’te baþlayan bir devrimdi ama Çarlýk iktidarýný ezemeyen sadece temelinden sarsan bir devrim. Ama çarlýk yýkýlmadý diye, kimse 1905’in devrim olmadýðýný söylemeye cesaret edemez. Haziran-Eylül ayaklanmalarýnda yaþanan budur. Henüz iktidarý ezememiþ fakat onu derinden sarsacak kadar büyük enerji ve öfkeyle alanlarý ele geçiren milyonlar söz konusudur. Ýktidarýn bu eylemlerde hiç sarsýlmadýðýný söyleyecek aklý baþýnda tek insan bulamazsýnýz. Bu yüzden artýk yaþanýlan dönemi, devrimci durumun nesnel ölçütleriyle deðil, bir “devrim durumu”nun öznel ölçütlerini de içine alan karakteriyle ifade etmek, kitlelere yol gösteren öncüler olabilmenin vazgeçilmez koþuludur. Bundan böyle, devrimci durum koþullarýnda yapýlmasý gerekli olan bir devrimin zorunluluðunun ve kaçýnýlmazlýðýnýn propagandasý ile yetinilemez. Baþlayan devrim son ve tayin edici savaþ için milyonlarý pratikte hazýrlamayý ve devrimin olgunlaþtýðý en doðru aný hesaplamayý, öncülerin sýrtýna yüklemiþtir. “Burada kendimize, sadece, devrimci sýnýfýn öncüsünü ikna edip etmediðimiz sorusunu deðil, ayný zamanda bütün sýnýflarýn, söz konusu toplumun mutlaka bütün sýnýflarýnýn tarihsel bakýmdan etkili güçlerinin, istisnasýz, tayin edici savaþ için koþullarýn gerçekten olgunlaþtýðý tarzda mevzilenmiþ olup olmadýklarý sorusunu da sormamýz gerekir, öyle ki; 1-Bize düþman bütün sýnýf güçleri yeterince daðýnýklýk içinde olsun, yeterince birbirine düþmüþ olsunlar, güçlerini aþan bu mücadeleyle yeterince güçten düþmüþ olsunlar. 2-Bütün yalpalayan, güvensiz kararsýz ara gruplar yani küçük burjuvazi, burjuvaziden farklý olarak küçük burjuva demokrasisi halkýn gözünde yeterince teþhir olmuþ olsun, iflasýyla pratikte kendilerini yeterince rezil etmiþ olsun; 3-Proletarya içinde, burjuvaziye karþý en kararlý, en yürekli, en devrimci eylemden yana bir kitle haleti ruhiyesi ortaya çýkmýþ ve güçlü bir þekilde yükseliyor olsun. Eðer durum böyleyse o zaman vakit devrim için olgunlaþmýþtýr. O zaman zaferimiz –yukarýda göz önüne alýnan, kýsaca özetlenen koþullarý doðru deðerlendirdiysek ve aný doðru seçtiysek – kesindir” (Sol Radikalizm. Bir Çocukluk Hastalýðý, Seçme Eserler 10, sf. 154) Bir devrimci durum ile devrim durumu arasýndaki fark burada iyice belirginleþiyor. Kitlelere devrimin zorunluluðu ve kaçýnýlmazlýðýný anlatan propaganda dönemi aþýlmýþ, geride kalmýþtýr. Kitleler bizzat devrime giriþerek bu dönemi kapatmýþtýr. Þimdiden sonra devrimci kitlelere, son ve tayin edici bir savaþta zaferin kazanýlmasý için hangi koþullara gereksinim olduðunu kavratmak, milyonlarýn bu koþullara uygun mevzilenmesini hýzlandýrmak ve hiç ertelemeden bunun pratiðe geçmesini örgütlemek gerek. Yaþanan olaylar, bir devrimin olgunluðuna iþaret eden koþullarý ortaya çýkarmaya baþlamýþtýr. Devrimin düþmanlarý, ulusal sorun, anayasa, dershaneler vb. pek çok meselede, hükümet partisini parçalamanýn eþiðine getiren bir kavgadan kendilerini alamýyorlar. Devrimin gönülsüz, kararsýz yol arkadaþlarý, ayaklanmalara seçim sandýklarýný göstererek; bir ayaklanma hiç yaþanmamýþ gibi sýkýcý gündeme dönerek, kendi kendilerini yeterince teþhir ediyorlar. Ve üçüncü koþul sonuna kadar gitmeye kararlý bir emekçi kitle gücü, organlarýný baðýþlayýp kavgaya koþan Haziran-Eylül ayaklanmacýlarý içinde filizleniyor. Devrim nihai zafer için gerekli koþullarý olgunlaþtýrmaya baþlamýþtýr.
6
18 Aralık 2013 - 1 Ocak 2014
MÜCADELE BİRLİĞİ
# TOMA'ya yer var, öğrenciye oda bile yok
Daha önce gazetemiz sayfalarýnda röportajlarý ve yazýlarýyla gördüðünüz, taraftar grubu Ya Basta Viva Göztepe’nin gazetemize yolladýðý, yeni yýla dair düþünce ve duygularýnýn dile getirildiði çaðrýlarýnda taraftarlarýna þöyle seslendiler....
NEDEN YA BASTA VÝVA GÖZTEPE? “Merhaba öncelikle. Mücadele Birliði Gazatesi ile daha önceden röpörtajlar yaptýk, beraber faaliyetler gerçekleþtirdik. Bizlere ses olan gazeteniz aracýlýðýyla 2014 yýlýnda taraftarlarýmýza bir çaðrýmýz var... Dünyanýn dört bir yanýnda zulme uðrayan, ezilen, yok sayýlan, yalnýzlaþtýrýlan, yoksullaþtýrýlan insanlarýn çýðlýðýyýz biz. Ve bizim bu çýðlýðýmýz, Babil kulesinin inadýna farklý dillerde ama ayný tonla çýkýyor. Ve her türlü zulme, adaletsizliðe, sömürüye, baskýya, ötekileþtirmeye, ayrýmcýlýða ve þiddete hep bir aðýzdan diyoruz ki; “Artýk Yeter!, Enough Is Enough!, Edi Bese!, Ya Basta!” Bizler, bu çýðlýðý atarken baktýðýmýz her yerden, her sokaktan, her tarladan, her fabrikadan, her tribünden ayrý bir algý yaratýyoruz. Bu þiarýmýzla en sevdiðimiz oyunu; futbolu ve taraftarlýðý yeniden tarifliyoruz… Futbol Nedir? Bizler futbolun dünyanýn en basit oyunu olduðuna inananlarýz. Futbol oynayabilmek için iki tane taþ bir tane top
yeterlidir. Bu oyuna olan sevgimiz sokaða olan sevgimizle aynýdýr; çünkü sokaðýn her yerinde futbol oynanabilir. Bir mahalle arasýnda, yýkým kararý verilmiþ bir gecekondu mahallesinde, bir sitenin güvenli bahçesinde, bir kolejin spor salonunda veya bir taþra okulunun beton sahasýnda... Ne federasyonlar, ne bahis þirketleri, ne mafyatik kulüp patronlarý, ne de cafcaflý amigolar futbolun sahibi deðildirler. Futbolun sahipleri bu oyunu sevenlerdir. Bu oyunu sevmek, tuttuðun takýmý sevmenin dýþýnda sokak arasýnda top oynayan çocuklarýn oynadýðý oyunu da sevmektir. Ve futbol bizler için hayattýr; çünkü bizler, hayatýn sokakta olduðunun farkýnda olanlarýz. Futbolun da gerçek yeri sokaklardýr. “Bizler, Baþka Bir Hayatýn Mümkün Olduðuna Ýnandýðýmýz Gibi Baþka Bir Futbolun Da Mümkün Olduðuna Ýnanýyoruz.” Çünkü hayatýn da, futbolun da bize öðretilenlerin dýþýnda baþka bir seçeneðinin olduðunu biliyoruz. Ve hayatý da, futbolu da deðiþtirmek için varýz. Tribün Nedir? Tribünler þahit olma alanlarýdýr. Azme, umuda, umutsuzluða, mutluluða, mutsuzluða þahit olduðumuz yerlerdir tribünler. Sokaða baktýðýmýz yerde nelere þahit oluyorsak futbola baktýðýmýz yerde de ona þahit oluyoruz. Bizler için tribün; bir aþkýn örgütlenmesidir, bir dayanýþmanýn, bir imecenin var edilmesidir. Tribünün içinde olmak yalnýz-
GENÇLİK laþmamaktýr ve çözümsüz kalmamaktýr. Yaþam þahitliðimizde nasýl ki dayanýþan bir dünya hayal ediyorsak, yýkýlan bir gecekondunun tuðlasýysak veya mendil satan bir çocuðun alýnteriysek, bir grev halayýnda atýlan zýlgýtsak futbol þahitliðimizde böyledir bizim... “Evet, Tribün Þahitliðimizdir Bizim Ve Bizim Þahitliðimiz Sadece Bakmaktan Ýbaret Deðildir; Gördüðümüze Müdahale Etmektir. Tribün; Yalnýz Kalmamak Ve Yalnýz Býrakmamaktýr.”
# LeMan dergisi bu ay LeVan ismiyle satışta. Tüm geliri Van'a gidecek bu özel sayıyı alarak destek olabiliriz
la mücadele edenleriz. pitalizmin iþKa Taraftar Nedir? gal ettiði (etmeðe çalýþtýðý), endüstriBizler taraftarlýða, adýnda geçtiði yel leþ tirmeye çalýþtýðý futbolun da gibi taraf olmak mantýðý ile bakarýz; ikkar þý sýn dayýz. tidarlarýn karþýsýnda taraf olmak. Bu ik3. Tüm tribünlerin ve maalesef ki tidar devlet de olabilir, despot bir tribün Göztepe’mizin tribünlerinin de arma amigosu da; hükümetler de olabilir futsevdasý dýþýnda grup ve tayfa sevdasýna bol federasyonu da. Bizler, zalimin kardönüþtüðünün farkýndayýz. Hatta öyle þýsýnda mazlumun tarafýnda olanlarýz. ki, kulübün ambleminden daha büyük Ölümün karþýsýnda hayatý savunanlagrup amblemlerini görmek canýmýzý arýz... cýtýyor bizim. Efsane futbolcularýn isimVe biz, aþktan yana taraf olanlalerini unutup tribün abilerinin isimlerini rýz. Göztepe’mize duyduðumuz his hafýzalarýndan çýkartmayanlara karþý aþktýr bizim.. gerçek bir Göztepe sevgisini örgütle1. Bizler dünyanýn herhangi bir yemek için varýz; karþýlýksýz ve hiyerarþirinde herhangi bir bireyiz, herhangi bir Göztepe tribününün tek siz. tribünde herhangi bir taraftar… Futbokurtuluþunun koþulsuz ve dayatmasýz la ve taraftarlýða böyle baktýðýmýz için bir sevgi olduðunu biliyoruz ve bunu ýrkçýlýða, erkek egemenliðine, heteroörgütlemek için biraraya gelmiþ buluseksistliðe ve sýnýfsal farklýlýklara karnuyoruz. þýyýz. 4. Bizler futbolu ve Göztepe’yi ha2. Biz YA BASTA! Diyenler, iktiyattan farklý tanýmlamadýðýmýz için radarlarla her alanda mücadele ettiðimiz kip olmayý da hayattan farklý gibi futbol alanýnda da her türlü iktidarta ným la mý yo ruz. Futbolu nasýl sokakta top oynayan çocuklar üzerinden algýlýyorsak, rakip taraftarý da sokakta top oynayan yan —Peki, bunlar ihtiyaç deðil mi? Elini sallayýp duruyordu. Aydýn: mahallenin çocuk—Ýhtiyaç tabi. —Ne diyorsun buna, Haydar? larý olarak görüyo—Kitap, gazete, dergi… Okumaz mýsýn? —Ama benim eþim çalýþmýyor ki! ruz. Ve çocuklar Aydýn diðerlerine döndü. —Nasýl yani? Patronlar eþi çalýþana ayrý, çalýþarasýndaki rekabe—Sorunun özünü ortaya koydu galiba Haydar. mayana ayrý maaþ mý verecekler? Düþün. Ýki iþçi var. tin içinde nasýl düþHakan konuþmaya baþladý. En gençleriydi. Ko- Ayný iþi yapýyorlar. Biri evli, diðeri bekar. Biri farkmanlýk, þiddet ve nuþurken heyecanlanýyor, sýk sýk iki gözünü birden lý, diðeri farklý maaþ alýyor! Olabilir mi böyle bir öfke yoksa bizim yumup açýyordu. þey? rakiplerimiz olarak —Haydar abinin anlattýklarýndan… Ben þunu —Olmaz tabii. O zaman nasýl olacak bu “asgördüðümüz takým anladým. Bir iþçinin maaþý, onu ve ailesini… Rahat gari geçim indeksi?” veya taraftar grupettirecek kadar… Yani bir ay dertsiz tasasýz yaþata—Ona bir þey olmayacak! O, hane geliridir. Ve la rýna karþý da hiscak kadar olmalý. Ancak o zaman “insanca ücret” o- 4 kiþilik bir ailenin asgari geçim düzeyine ulaþmasý set tiðimiz þeyde lur. için, yaklaþýk 3500 lira gerekiyor. Unutmayýn. Bu, öf ke yoktur. HissiAydýn baþýyla onayladý. bugünkü þartlarda böyle. Yarýn artar veya düþer. ya tý mý zýn tek ismi —Bravo, Hakan. Güzel anlamýþsýn. Ama...dü—Artmasýný anladýk da, düþüþü nasýl olacak? gururdur. þünelim, ayda 10 bin lira alan, 100 bin lira alan, 1 —Fiyatlar düþerse veya diyelim saðlýk, eðitim, 5. Hayattan milyon lira alan… Böyle sýralayýn iþte… yok mu? ulaþým gibi kalemlerde iþçiler için parasýz hizmet vePeki þimdi onlarýn “insanca ücret” almýyor mu? rilirse falan. Böyle olmaz mý, Faruk? baðý kopmamýþ bir Hakan düþündü. Sonra; —Ohoo… Bu ülkede bu… Mümkün deðil. tribün kurguladýmýz —Kralca ücret alýyorlar! Güldü Aydýn. için bizim faaliyet Herkes güldü. Aydýn: —Tamam. Biz yine konumuza dönelim. 4 kialanýmýz sadece —Güzel söyledin! Yani arkadaþlar “insanca üc- þilik aile için 3500 lira gerekiyor. Hem kadýn hem stadyumlar deðildir ret” muðlak bir kavram. Doðru bir kýstas deðil. Hay- erkek çalýþabilir aktif nüfustur. Ýþgücüdür. ve tribünde tezahüdar’ýn sayýp döktüklerine bakýn. Ne görüyorsunuz? —Yani 3500 lirayý ikiye böleceðiz, öyle mi? ratýný yaptýðýmýz, Abdülrezzak baðýrdý: —Öyle de diyebiliriz. Ama aslýnda sendikalar pankartýný açtýðýmýz —Ýnsanca deðil, asgari gerekleri saydý Haydar. tek iþçi üzerinden ayrý bir hesaplama yapýyorlar. Asher þey de futbolla Kim ne kadar kazanýrsa ona göre hayat sürer. 1 mil- gari ihtiyaçlar üzerinden tabii. Bugün için bunu da alakalý deðildir. Bir yon kazanan gider yalýda oturur. Gelip pazardan alýþ- yaklaþýk 1600-1700 lira olarak hesaplýyorlar. Yani iþçi direniþi, bir baveriþ yapmaz herhalde. Gider havyar yer. yoksulluk sýnýrýnýn neredeyse yarýsýna denk geliyor. rýþ mitingi ve bir Yine gülüþtüler. Aydýn aldý sözü. Dilerseniz kolaylýk olsun diye öðrenci eylemi bi—Tam üstüne bastýn, Abdül. Haydar’ýn saydýkDinleyenler “doðru” diye onayladý. Aydýn: zim için tribün olalarý, asgari gerekler, asgari ihtiyaçlar. Bakýn. Sendi—Demek ki, iþçiler, çalýþabilmek için asgari ihrak içinde kalar sýk sýk “açlýk sýnýrý”, “yoksulluk sýnýrý”, “asgari tiyaçlarýný karþýlamak zorunda. Ve sadece kendileribu lu nul ma sý geregeçim indeksi”… diye araþtýrmalar yapar. nin deðil, ailelerinin ihtiyaçlarýný da. Bu, her ülke
Abdülrezzak Ekonomi - Politik Öğreniyor
Abdülrezzak terli omuzlarýna aldý kabanýný. Atkýsý ve beresi elindeydi. Kapý aðzýnda durdu. Soðuk soðuk esiyordu rüzgâr. Atkýyý sýkýca sardý. Bereyi geçirdi baþýna. Servise doðru yürüdü hýzlý adýmlarla. “Yine gecikeceðim toplantýya” diye geçirdi aklýndan. Aslýnda bir an evvel eve kapaðý atýp, televizyon karþýsýna uzanmayý istiyordu. Ýstiyordu ya… Toplantýya gitmesi gerekiyordu. Sobanýn çevresinde halka olmuþ on iki iþçi, çaylarýný yudumluyordu. Aydýn, yanýndakilerle hoþbeþ söyleþiyordu. Abdülrezzak girdi. Yetiþmiþti! Tek tek selamlaþtý. Boþ sandalyeye geçti. Arif, ona da çay getirdi. Aydýn gözleriyle taradý iþçileri. Her þey tamam gibi görünüyordu. — Hazýrýz sanýrým? — Evet, hazýrýz. — Pekâlâ… konumuz nedir, Abdül? Abdülrezzak sandalyeye yerleþti iyice. —Bölümde toplandýk. Maaþlar düþük. Ne yapalým? Ben, “emeðimizi sömürtmeyelim. Ýnsanca ücret isteyelim. Furkan’ý tanýyorsunuz. ‘Ýnsanca ücret nedir? Ne kadardýr?’ diye sordu. Anlattým bir þeyler ama... Ýþte toplandýk burada. Sustu. Aydýn þöyle bir taradý. Gözü Haydar’a takýldý. —Ne dersin, Haydar? Nedir bu “insanca ücret?” Anlat hele. Haydar gözlerini kýstý. -“Ýnsanca ücret”, kimseye muhtaç olmadan yaþayabileceðimiz ücrettir. Þöyle ki… Benim bir oðlum bir de kýzým var. Yani toplam 4 kiþiyiz. Ev kira. 650 lira. Elektrik, su, telefon… 120 lira civarýna geliyor. Etti 670 lira. Haftalýk Pazar alýþveriþi kabaca 75 lira. Ayda eder 300 lira. Bir o kadar da market… þu halde 600 lira ekleyeceðiz. Evet, 1250 lira. Çocuklarýn ihtiyaçlarý oluyor. Giyimdir, þudur, budur. 200 lira da öyle diyelim. Etti 1450 lira. Oðlanýn okul masraflarý, kýzýn saðlýk harcamalarý, hanýmla benim kendi masraflarýmýz… 300 lira da buna diyelim. Benim aylýk belli oldu iþte. —Mutfak tüpü? —Isýnma giderleri, ulaþým giderleri? —Eþe dosta elin boþ gidemezsin. —Çocuðun cebine harçlýk? —Acil durumlar için elinin altýnda tutman gereken? Ardý ardýna sorular geliyordu iþçilerden. Haydar: —Hadi 350 lira da onlara diyelim. Yuvarlak hesap olsun. Eder 2100 lira. Aydýn gülüyordu. —Sen hiç eþinle sinemaya, tiyatroya, bilmem nereye gitmez misin? —Nerdee…
Asgari Ücret
—Hah! Ýþte Haydar’ýn sayýp döktüðü, bu “asgari geçim indeksi” 4 kiþilik bir ailenin bir aylýk asgari giderleri. Deðil mi, Aydýn abi? —Evet, Abdül. Aynen öyle! Ama Haydar insaflý çýktý! Patronlara acýdý herhalde! —Niye Aydýn abi? —Sendikalar yaklaþýk 3500 lira civarýnda hesaplýyorlar 4 kiþilik ailenin “asgari geçim indeksi”ni. Yani yoksulluk sýnýrý denilen rakam, bugün için 3500 lira. Sen 2100 lira çýkardýn! Yine gülüþmeler oldu. Aydýn: —Bu indekse göre, senin ailenin 3500 liraya ihtiyacý var, Haydar. —Öyleyse benim maaþým 3500 lira olmalý. —Emin misin? —Ýyi ama hesap ortada deðil mi, Aydýn abi? —Peki, ama eþin çalýþtýðýnda n’olacak? Abdülrezzak yine sesini yükseltti: —N’olacak, sýnýf atlayacak! Ayda en az 3500 lira koyacaklar kenara! Veya araba alacak, tatile gidecek…
için farklýdýr kuþkusuz. Diyelim Almanya’da 1500 Euro olur da, bizde 600 Euro, diyelim Bangladeþ’te 400 Euro olur. (Yeri gelmiþken söyleyeyim ki, kapitalizm, tüm dünyada bu asgari ücreti eþitleme eðilimi taþýr. Tabi genelde bu ücretleri “yoksullukta eþitleme” eðilimindedir. Neyse, konumuz þimdilik bu olmadýðýndan, devam edelim.) Her ülke için farklý olsa da, herhangi bir ülkede ne kadar olduðu hesaplanabilir. Zaten sendikalarýn hesaplarý iþte bunu ifade ediyor. Þimdi… Bu asgari ücret neyi ifade ediyor? Abdülrezzak tereddütlü konuþtu: —Emek-gücümüzün karþýlýðýný. Çünkü çalýþmaya devam etmemiz için neye ihtiyacýmýz varsa, onlarýn toplamýný ifade ediyor. Aydýn gülümsüyordu. —Çok güzel, Abdül. Þu halde, vasýfsýz emek açýsýndan konuþtuðumuzu tekrar hatýrlatýyorum, bu asgari ücret “emek-gücümüzün deðeridir” diyebilir miyiz? —Diyebiliriz.
ken yerlerdir. Tribünün sorununu sokaða, sokaðýn sorununu tribüne taþýyabilmek için beraber olanlarýz bizler. Kýsacasý tarafýz ve taraftarýz. 6. Bizim dýþýmýzda, futbolun egemenleri tarafýndan çirkinleþtirilmiþ ve kiþiliksizleþtirilmiþ futbol dünyasýnda dayatmalara ve cezalara karþý omuz omuza mücadele edeceðiz. Ceza alan ve tribününden (yaþam alanýndan) koparýlmýþ her taraftar hangi takým taraftarý olursa olsun bizim gündemimizdir. Çünkü biz “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz” sloganýna sahip çýkanlarýz. 7. Kulüp sevgisinden uzak tüccar baþkanlarýn, bizi müþteri olarak görmesine izin vermeyeceðiz. Çünkü Göztepe’miz için baþkanlarýn, þirketlerin, yöneticilerin gelip geçici olduðunun ve tek kalýcý þeyin biz taraftarlar olduðunun farkýndayýz. Tribünü doldurmayý sadece bilet fiyatlarýna endeksleyen ve arma aþkýný “store”larda ki afilli kreasyonlarýyla etiketleyenler, bizim için Göztepe sevgisinin maddi bir karþýlýðýnýn olmadýðýnýn farkýnda bile deðiller. “Bizler Müþteri Deðiliz, Bu Kulübün Gerçek Sahipleriyiz.” Ve yine bizler, baþkanlar ya da yöneticiler tarafýndan tutulan deplasman otobüsleri veya verilen maddi desteklerle satýn alýnabilecek, yönlendirilebilecek insanlar deðiliz. Çünkü bizler, karþýlýksýz ve hesapsýz þekilde bir sevginin peþinde koþanlarýz. Biz Göztepe’mizi, bizi satýn alamayacaklarýný unutmayarak ve unutturmayarak seviyoruz. Ve bizler, hiçbir zaman, hiçbir koþulda “Makul Taraftar Olmayacaðýz!..” Neden SOLAÇIK ? Bizler, yukarýda anlattýðýmýz sebeplerden dolayý futbola, taraftarlýða, tribüne ve Göztepe’mize farklý bir açýdan bakýyoruz. Ve sizde eðer bizim gördüðümüz ve hissettiðimiz ruhu hissedebiliyorsanýz, bizleri “açýk tribünün en solunda” bulabilirsiniz... Derdimiz, tribünlere gelmeyen futbol ve arma sevdalýlarýnýn, kentli yurttaþlarýn da futbolun þenlik alaný stadyumlara çekilmesidir. Ve bizler diyoruz ki futbol, hayat ve ekmek ve özgürlük ve aþk ve emek bizim gündemimizden hiç düþmeyecektir. Baþka bir dünya, baþka bir futbol ve baþka bir Göztepe mümkün.2014’ün Devrimler Yýlý Olmasý Umuduyla!!!” Ya Basta! Viva Göztepe
Çocuk Tutsaklara Dayak ve Sürgün
Ýnsan Haklarý Derneði (ÝHD) Mardin Þubesi, Mardin E Tipi Kapalý Cezaevinde kalan çocuk tutsaklara dayak atýldýðý ve bazý çocuklarýn yaralandýðýný açýkladý. Geçen hafta Mardin Cezaevi’nde siyasi suçtan kalan çocuk tutsaklara yönelik cezaevi tarafýndan þiddet uygulandýðýný belirten ÝHD Mardin Þubesi Baþkaný Erdal Kuzu, çocuk tutsaklara uygulanan þiddet sonucunda bazý yaralananlar olduðunu belirterek, “Çocuklar bu halleri ile tecrit altýna alýndýktan sonra bir kýsmý Midyat Cezaevi’ne nakledilmiþtir. ÝHD olarak çocuklara yönelik þiddeti kýnýyoruz. Çocuklara yönelik þiddet baþvuran görevliler hakkýnda derhal soruþturma baþlatýlmasýný talep ediyoruz” dedi. Onlarca çocuðun tutuklu olduðu Türkiye’de hiçbir þeye olmadýðý kadar gaddarca davranýlan çocuk tutuklular, geleceklerini cezaevinin kasvetli duvarlarýnýn arasýnda hayal etmeye çalýþýyor. Çocuk tutuklulara yapýlan tecavüzler, baskýlar ya da dayak aslýnda kapitalizmin nasýl hastalýklý bir toplum yarattýðýnýn ve suç denen olgunun bizzat zindanlarýn sahipleri tarafýndan iþlendiðinin bir göstergesidir. Çocuk tutuklularý yalnýz býrakmayalým. Onlarýn bizlere ihtiyacý var...
18 Aralık 2013 - 1 Ocak 2014
MÜCADELE BİRLİĞİ
# Unutursak kalbimiz kurusun! 28 Aralık Roboski Katliamını Unutma!
GELECEK
Liseli, üniversiteli öðrenciler! Büyük bir ayaklanma yaþadýk. Faþizme ve bütün baskýlara karþý sokaklardaydýk; meydanlarý ele geçirdik; bizimle beraber sokaða çýkan gencecik dostlarýmýz ölümsüzleþti. Madem ki Gezi ilk perdeydi, bir baþlangýçtý, mücadeleye devam ediyoruz; gelin ikinci perdeyi, zaferi nasýl kazanacaðýmýzý tartýþalým ve birlikte mücadele edelim. Birlikte Denizlerin açtýðý yoldan, onlarýn düþünü gerçeðe çevirelim diyen devrimci öðrenciler, gençliði yeni ayaklanmalar öncesi ayaklanmanýn derslerini ve ödevlerini tartýþmaya çaðýrýyor… Devrimci Öðrenci Birliði/Ankara
Ankara Gençlik Buluþmasý
Dünya Gençliği Ukraynalı Neo-faşistleri Kınadı
Editörün notu: Svoboda örgütünden faşistler Kiev'deki gösterilerde giderek daha aktif rol oynamakta. Aşağıdaki değerlendirme 10 Aralık'ta Ukrayna Lenin Komsomolu (Genç Komünistler) Merkez Komitesi tarafından yayımlanmıştır. 18. Dünya Gençlik ve Öğrenci Festivali, Ekvator'un başkenti Quito'da, 110'dan fazla ülkeden delegelerin katılımıyla 7-13 Aralık tarihleri arasında yapıldı. Ukrayna Lenin Komsomolu tarafından temsil edilen Ukrayna'lı gençler ve öğrenciler, 8 Aralık'ta Kiev'de faşist vandalların Lenin heykelini tahrip etmeleriyle ilgili dünya gençliğini bilgilendirmektedir. Dünyanın ilerici gençliği, [bu vandalizm karşısında duyduğu] öfkeyi belirterek, kapitalizme ve neo- faşizme
karşı mücadelesinde Ukrayna'lı komünistler ve Komsomol ile dayanışma içinde olduğunu açıkladı. Bu konuda, Ukrayna Komsomolu, Festival'de, Ukrayna'daki duruma vurgu yapan geniş çaplı bir bilgilendirme kampanyası düzenledi. Dünya gençliği, Komsomol'un bu faşist yağmacıların adalet karşısına çıkarılması çağrısıyla yaptığı mitinge aktif ve gönüllü bir katılım sergiledi. Tüm ülkelerden temsilciler, bin-
Mersin Üniversitesi’nde EðitimSen ve Ýletiþim Fakültesi öðrencilerinin katkýlarýyla “Bir Gazeteci Nasýl Öldürülür” baþlýklý Hrant Dink’in avukatý Fethiye Çetin’in konuk olduðu bir söyleþi düzenlendi. Siyasi cinayetler ve özelde Hrant Dink cinayetinin tartýþýldýðý söyleþide Fethiye Çetin bu topraklarda Osmanlý Döneminden itibaren siyasi cinayetlerin egemenlerin kullandýðý bir yöntem olageldiðini söyleyerek, bu cinayetlerden yargýlanýp ceza alanýn olmadýðýnýn altýný çizdi. Ayrýca þimdiye kadar yapýlan bütün siyasi cinayetlerde benzer özelliklerden bir diðerinin hemen hemen bütün siyasi cinayetlerde ortaya çýkan isimlere bakýldýðýnda mutlaka bir devlet görevlisi ya da devlete baðlý bir istihbarat görevlisi olduðunu söyledi. “Genel anlamda siyasi cinayetleri suç var ama fail yok bazen faili bulunsa da ceza yok þeklinde özetleyebiliriz” dedi.
Ayrýca cezasýzlýðýn sadece siyasi cinayetlerde deðil, kamu görevlerinin karýþtýðý bütün suçlarda geçerli olduðunu ifade etti. Hrant Dink’in öldürüleceði bilindiði halde polisin bunun önüne geçmediðini ve sonrasýnda birkaç ay süren basit yargýlamalar dýþýnda polisin yargýlanmadýðýný, ayrýca cinayetin iþlendiði yerin etrafýndaki tüm görüntülerin karartýldýðýný; yargýlama sürecinin çok yavaþ ilerlemesinden kaynaklý zaman aþýmý tehdidiyle karþý karþýya kalýndýðýný söyledi. Konuþmasýný “Bütün bunlardan çýkardýðým sonuç; dokunulmazlýk ve cezasýzlýk kamu görevlilerine inanýlmaz bir keyfi alan saðlýyor. Öyle bir keyfi alan ki bu yeni ihlaller için onlarý cesaretlendiriyor. Eðer geçmiþte ciddi cezalar almýþ olsalardý, bu kadar cesaretli davranmýþ olmayacaklardý. Toplumda da þöyle bir algý oluþuyor, devlet
lerce delege, Lenin heykelinin onarılması, UNESCO Dünya Mirası Alanı kapsamına alınarak, neo-faşist saldırılara karşı korunması ve saldırının sorumlusu faşist vandalların cezalandırılması için tüm uluslararası topluma çağrıda bulunma fikrini destekledi. Ukrayna gençlik delegesi ayrıca Ukrayna'daki toplumsal sorunların ve politik krizin çözümünde komünistlerin konumu ve durumu konusunda tüm delegeleri günlük olarak bilgilendirdi. Tüm delegasyon Ukrayna'daki durumla yakından ilgilendi. Dünya gençliği Ukrayna'da gelişen anti-komünizmi, vandalizmi, neofaşizmi lanetledi. Bunların Ukrayna halkına en ufak bir faydası dokunmayacak, dedi. (Workers World'den çevrilmiştir)
Bir Gazeteci Nasýl Öldürülür
Ege Üniversitesi’nde Faþist Saldýrýlar
görevlilerine dokunulmaz, güvenlik ve istihbarat görevlileri asla cezalandýrýlmaz, hesap sorulamaz onlardan diye bir algý oluþuyor. Bu da aslýnda adalet sistemine güvensizliði oluþturuyor” sözleriyle sürdürdü. Ve Hrant Dink’i aslýnda ülkedeki zihniyetin öldürdüðünü, Ermeni düþmanlýðýndan kaynaklý onun korunmadýðýný söyleyerek sözlerini sonlandýrdý. Sorularýn cevaplanmasýyla birlikte söyleþi sonlandýrýldý. Mersin Üniversitesi/ DÖB
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Alperen Ocaklarý’na baðlý olduðu iddia edilen 30 kiþilik faþist bir grup fakülte önünde oturan yurtsever demokrat öðrencilere satýr ve sopalarla saldýrdý. Yurtsever- demokrat öðrenciler ile faþistler arasýnda arbede yaþanýrken, kampüse çevik kuvvet polisleri girdi. Faþistler olay yerinden ayrýldýktan sonra, yurtsever- demokrat öðrencilerin sýðýndýðý Edebiyat Fakültesi’nin içerisine polis TOMA ile gazlý su sýktý ve çevik kuvvet polisleri de fakülteye girdi. Faþist saldýrýda 4 öðrenci yaralanýrken, 5 kiþi de polis tarafýndan gözaltýna alýndý. Öðrenciler, saldýrý sonrasý Rektörlüðe doðru sloganlarla yürüyüþe geçti. Haberi alan Dokuz Eylül Üniversitesi öðrenciler de Ege Üniversitesi’ne desteðe gelerek, yurtsever- demokrat öðrencileri yalnýz býrakmadý. Ege Üniversitesi/ DÖB
7
2013'den Bize Miras Kalan; Bir Ayaklanma, Bir Devrim... Umut Güneş
“Doğada ve tarihte mucize yoktur, fakat her devrim, tarihin her ani dönemeci gibi öyle zengin bir içeriğe sahiptir, mücadele biçimlerinin ve mücadele eden güçlerin karşılıklı ilişkisinin kendine özgü bileşimlerini o kadar beklenmedik biçimde ortaya çıkarır ki, birçok şey darkafalı beyinlerde mucize olarak görünmek zorundadır.” (Lenin, Seçme Eserler Cilt 6, Uzaktan Mektuplar, Birinci Mektup)
2013 yılı tam da böyle oldu. Öyle olaylar yaşandı ki, mucizelerin eseridir diyenlerden, “demek ki ayaklanma böyle oluyormuş” diyenlere kadar, son derece çeşitli yorumlara imza atıldı. Oysa toplumun üzerinde durduğu topraklar çeşitli şiddetlerde sarsıntılar geçiriyor, toplumun bir şeylere gebe olduğu, kahredici bir sessizlik havasında hissediliyordu. Ve son Mayıs'la birlikte o kahredici sessizlik bir çığlığa dönüştü. Artık politika adına, devrim adına söylenecek sözler ayaklanmanın ve ayaklanmanın yarattığı politik etkinin gerisine düşemez. Ancak üzerine eklenebilir. Ancak ayaklanmanın ötesi kitlelere anlatılabilir, tabi olanları mucize olarak değerlendirmiyorsanız... 2013 yılı adına yapılacak bir değerlendirme elbette ayaklanmadan ve onun sonuçlarından ibaret olamaz ama ayaklanmanın önüne geçecek bir değerlendirme de mevcut değil. Burada uzun uzun olanları sıralamak artık gereksiz, fakat birleşik devrimimizin zaferi için mücadele yürüten güçlerin safları genişledi, güçlendi. Devrimin toplumsal güçleri içindeki ön yargılar hissedilir ölçüde kırıldı, şovenizm zehrinin panzehirinin sokaklarda verilen mücadele olduğu kanıtlandı. 2013 yılında yüz binlerce atıl kitle politik yaşama uyandı. Politika yeni bir dil ile canlılık kazandı. Duvarlar herkesin dili, duygularını ifade ettiği yegane yerler oldu. Medya tekelleri onca gücüne rağmen kitlelerin haklı bir davayı savunmasının önüne geçemedi. Gerçekleri gizleyemedi. Sosyal medya tekellerin yalan makinesini olan görsel ve yazılı medyayı alt etti. Kitlelerin Taksim kızıl meydanda başlattığı park forumları kısa sürede birçok yere yayıldı. Nihayetinde sokaktaki mücadele taze güçlerle tanıştı ve bu uyanış, siyasetin sürekli gündeminde olacak, mutlaka dikkate alınacaktır. 2013 Gençliğin Yılı Oldu! 2013 gençliğin yılı oldu. Dinci faşist iktidar ayaklanan güçler geriye çekilir çekilmez gençliğe saldırdı. Kızlı erkekli meselesi ile başlayan ve daha bir dizi saldırıyla devam eden süreç gençliği zincirlemenin, gericileştirmenin hazırlığıdır. Toplumun en geri duygularına hitap ederek gençliği gericileştirmeye çalışmak, dinci faşist iktidarın çaresizliğini ortaya koyuyor. Geleceği olmayan bir iktidar geleceği olmayan toplumsal değerlere sarılarak hayatta kalmaya çalışıyor. Fakat işin gerçeği şu ki; ayaklanmayı doğuran koşullar olduğu yerde duruyor. Üstelik dinci faşist iktidarın varlığı ve başbakanda bütünleşen hükümet gençlikte, kitlelerde öfkeyi sürekli kılıyor. Sonuçta değişmesini istediğimiz bu düzen, gençliğin enerjik, militan ve cesur mücadelesiyle zafere ulaşacak. Öyleyse ne yapmalı? Gençlik bir sonraki ayaklanmaya nasıl hazırlanmalı? Bu sorular bugün doğru sorulardır, zira doğru soruları sormak, doğru cevapların kapısını aralar. *Yeni mücadele yılında gençliğin dikkatini burjuvazinin ve küçük burjuvazinin yaptığı gibi seçimlere değil, ayaklanmaya ve ayaklanmanın hazırlığına yöneltmeliyiz. *Devrimci gençliğin kadroları okulları, üniversiteleri, fabrikaları, atölyeleri mesken eylemeli ve en geniş kitle bağlarını örmelidir. Esnek ve çabuk hareket edebilen örgütlenmeler buralarda mücadelenin dayanacağı organlar olacaktır. *31 Mayıs ayaklanmasının deneyimleri hala taze, bu deneyimlerden çıkacak dersler büyük önemdedir. Zira bir sonraki ayaklanmanın başarısı büyük ölçüde çıkarılan derslerin hayata geçirilmesi ile mümkündür. *Gençliğe doğru politik sloganları götürmek, devrimci döneme uygun örgütlenme araçlarını götürmek ve ortaya çıkan yeni güçleri iktidar mücadelesine yönlendirmek elzemdir. Yeni dünya eskimiş ve çürümüş olan dünyaya karşı zafer kazanacaktır, ve bu zaferde gençliğin rolü belirleyici olacak!
8
MÜCADELE BİRLİĞİ
“Kavgamýz Ýnsanca Yaþam Mücadelesidir”
Cengiz-Kolin-Limak Ortaklýðý’nýn BEDAÞ ihalesini almasýnýn ardýndan iþten atmalar, sürgünler ve kölece çalýþma koþullarý son hýz devam ediyor. 5 iþçinin iþten atýlmasýnýn 28. gününde BEDAÞ Genel Müdürlüðü önünde çadýr kurarak eylemi sürdüren enerji iþçileri 11 Aralýk’ta yaptýklarý bir yürüyüþ ve basýn açýklamasý ile iþten atmalarý, sürgünleri, usulsüz iþlem yaptýrýlmasýný protesto ettiler. Çaðlayan’dan atýlan üç iþçiden birisi esnafýn toplanarak kesme yapmasýný engellemesi nedeniyle, iþi yerine getirmediði gerekçesiyle, bir diðeri kesme yapmaya gittiði evde diyaliz makinesine baðlý hasta bulunmasý nedeniyle kesme yapmadýðý için, bir diðeri ise hasta olup rapor aldýðý için haklarýnda tutanak tutularak iþten atýldýlar. BEDAÞ’ýn sýk sýk uyguladýðý yöntemlerden birisi ise “kahve yakalamasý”
adýyla iþçiler hakkýnda bölgelerde kahvelere gittikleri gerekçesiyle tutanak tutularak sürgün ya da iþten çýkarmalara gidilmesi. Enerji-Sen olarak özelleþtirmeye karþý mücadele verdiklerini belirten Duman, bugün özelleþtirmenin tüm sonuçlarýyla karþýlaþtýklarýný, taþeron çalýþtýrma, iþten atma, sürgün, usulsüz iþlem yaptýrma, kölece çalýþma koþullarýyla karþý karþýya olduklarýný belirterek, insanca yaþam ve çalýþma koþullarý için mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti. Basýn açýklamasýný iþten atýlan iþçilerden Erhan Kaya yaptý. 1 Aðustos’ta kazandýklarý direniþten sonra iþyerlerinde ve çalýþtýklarý bölgelerde özellikle zor iþlerin yaptýrýlmaya baþladýðýný belirten Kaya, “Bunun iki tane sebebi var. Birincisi bizleri yýldýrmak, ikincisi ise çalýþkan olmamýz. Bir yandan emeðimiz ve bilgimiz avantaja çevrilerken, öte
Emeğin Dünyası
Enerji –Sen üyesi BEDAÞ iþçileri, iþten atmalarýn, sürgünlerin sona erdirilmesi için meþaleli yürüyüþ ve basýn açýklamasý yaptý.
yandan iþçiler arasýnda kanaat önderi olmaya baþladýðýmýzda baskýcý tutanaklarla ya sürülüyor ya da iþten atýlýyoruz” dedi. Enerji-sen üyeleri olarak BEDAÞ ile yaþadýklarý sorunlarý aktaran Kaya son süreçte tutanaklar tutularak sürgün ve iþten atmalarýn yoðunlaþtýðýna da
HACETTEPE ÝÞÇÝLERÝ EYLEMLERÝNÝN MEYVESÝNÝ ALIYOR
H
a cet tepe Üniversitesi Yönetimi 6 Kasým’da iþ yavaþlatma eylemine katýldýklarý gerekçesiyle 51 iþçiyi iþten çýkardý. Eyleme destek veren onlarca iþçinin ise maaþlarýnda kesinti yaptý. O günden beridir çadýrlarýný kurarak eyleme geçen iþçiler seslerini duyurmak için farklý zamanlarda farklý eylemler gerçekleþtirdi. 9 Aralýk günü eylemlerinin 28. gününde yol kapatma eylemi yapan iþçiler, üst geçide Dev Saðlýk Ýþ imzalý “Hacettepe Yönetimi Sorumluluðunu Yerine Getirsin” pankartý astýlar. Ýþçiler adýna konuþan Dev Saðlýk-Ýþ Örgütlenme Uzmaný Ethem Akdoðan “Yýllardýr emeðimizle çalýþtýðýmýz hastaneden hakkýmýzý istediðimiz için iþten atýldýk. Ancak þunu bilsinler ki; Hacettepe iþçileri direnmeye devam edecek ve kazanan biz olacaðýz. Hakkýmýzý alana kadar direnmeye devam edeceðiz” dedi. 10 Aralýk günü ise Hacettepe Hastanesi önünde toplanan iþçiler, rektörlük binasýna yürüdü. Rektörlük önüne gelindiðinde iþten çýkarýlan iþçiler bina önünde oturma eylemi baþlatýrken, maaþlarýndan kesinti yapýlan iþçiler ise rektörlüðün hizmet binasýna giderek kesintilerin neden yapýldýðý konusunda bilgilendirme taleplerinin olduðu dilekçeleri iletti. Ýþçilerin rektörlük önündeki oturma eylemi devam ederken konuþma yapan Dev Saðlýk-Ýþ Örgütlenme Uzmaný Ethem Akdoðan “Herkes görsün; 29 gündür soðuk havaya, kar yaðýþýna aldýrýþ etmeden haklarýmýzý aramak için buradayýz, yarýn da burada olacaðýz daha sonraki günlerde de. Ýþten atýlsýn atýlmasýn bütün iþçiler olarak birliðimizi ve beraberliðimizi asla bozamayacaklar. Eninde sonunda bu hastanenin kapýsýndan alnýmýz açýk, baþýmýz dik þekilde gireceðiz” dedi. Hacettepe Üniversitesi Týp Fakültesi Hastanesi’nde 11 Kasým’dan beri süren 51 saðlýk iþçisinin eylemleri zafere doðru ilerliyor. Üniversite yönetiminin bir ayý aþkýn süredir eylemde olan 51 saðlýk iþçisini üniversitenin iþçisi olarak iktisadi iþletmeden iþe baþlatýlma önerisi direniþ çadýrýnda kabul gördü. Bugün yapýlan görüþmeler sonrasý iþe dönüþ süreci baþladý. Dev Saðlýk Ýþ Sendikasý’nda örgütlü 51 saðlýk iþçisi 35 gündür süren direniþi kazanýyor. 13 Aralýk Cuma günü Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý Genel Baþkaný Arzu Çerkezoðlu, direniþteki iþçilerin temsilcileri, üniversite yönetimi arasýnda yapýlan ve milletvekilleri ile Saðlýk Bakanlýðý temsilcilerinin katýldýðý bir görüþme gerçekleþti. Görüþmede iþten çýkartýlan sendika üyesi iþçilerin üniversitenin iþçisi olarak iktisadi iþletmeden iþe baþlatýlmasý önerildi. Rektörlüðün önerisi direniþ çadýrýnda gerçekleþtirilen toplantýda olumlu karþýlandý. Bugün itibariyle tüm iþten çýkarýlan iþçilerin hak kaybý yaþamadan iþe baþlamasý süreci baþlatýldý. Bugüne dek 7 gün 24 saat açýk kalan direniþ çadýrý tüm direniþçiler iþe baþlayana dek açýk kalacak.
18 Aralık 2013 - 1 Ocak 2014
Antep’te Bir Ýþçi Ölümü Daha
6 Aralýk akþam saatlerinde 4 katlý Sanko Park AVM’de yýlbaþý süslemesi yapan Ýsmail Aksoy (55) tavan ýþýklandýrmasý çalýþmasý yürütürken yere düþerek hayatýný kaybetti. Ýsmail Aksoy, bastýðý kartonpiyer zeminin kýrýlmasý sonucu 4. kattan aþaðýya düþerek hayatýný kaybetti. Haberi alarak olay yerine gelen Aksoy’un yakýnlarý ise fenalaþtý. Uzun bir süre Sanko Park içerisine insanlar alýnmadý. Mücadele Birliði/Antep
dikkat çekti. Kaya sözlerine Yýlmaz Güney’in bir þiiriyle devam ederek “Bizim kavgamýz 3 kuruþun kavgasý deðildir. Bizim kavgamýz insanca yaþam mücadelesidir. Ýþte bu yüzden de Yataðan’da direnen hiç tanýmadýðýmýz iþçilerin derdi bizim de derdimizdir” diyerek Yataðan iþçilerini verdikleri
mücadeleyi de hatýrlattý. Kaya, sözlerini “Çok iyi biliyoruz ki yaþamak direnmektir. BEDAÞ iþçilerini artýk tanýdýysanýz, bizler çocuklarýmýzýn geleceðini sizlere yedirmeyiz. Bir kez daha haykýrýyoruz. Direne direne kazanacaðýz” diyerek sloganla tamamladý.
10 Aralýk Salý günü KESK (Kamu Emekçileri Sendikasý) saat 18.00’da Ýzmir Konak Sümerbank’ta yaptýðý bir basýn açýklamasý ile greve gideceðini duyurdu. KESK Ýzmir Þubeler Platformu adýna BES Ýzmir Þube Baþkaný Ramis Saðlam’ýn yaptýðý basýn açýklamasýnda “Bugünden itibaren TBMM Genel kurulunda görüþülmeye baþlanacak olan 2014 yýlý merkezi yönetim bütçesi, tüm yükün yine emekçilerin omuzlarýna yýkýldýðý, emekçilerin ve halkýn deðil, savaþýn, rantýn, sermayenin, muhafazakarlýðýn bütçesidir. Savaþýn, sömürünün, gerici düzenine karþý mücadelesinden bir an bile geri adým atmayan emekçiler olarak bugün buraya bu düzenin bütçesine karþý sesimizi yükseltmeye geldik” dedi. KESK açýklamasýnda 31 Mayýs Halk Ayaklanmasýna deðinerek “AKP iktidarýnýn rejimini sürdürmede en fazla endiþe ettiði konulardan biri de gezi direniþi ile halk arasýnda yeniden büyüyen birlik ve dayanýþmadýr. Ortak talepler etrafýnda sarsýlmaz bir saðduyu ve direnme gücüyle kenetlenen farklý toplumsal kesim-
lerin bir arada hareket etme duygusunu parçalamaya dönük, toplumsal muhalefeti sindirmeye ve yok etmeye yönelik izlediði tek yol daha fazla þiddeti arttýrmaktýr” dedi. KESK’liler açýklamanýn devamýnda “Ödediðimiz her kuruþ vergi, bizlere ‘daha fazla savaþ, toma, gaz, gözaltý, baský ve ölüm’ olarak dönmektedir. AKP hükümeti kamu emekçilerinin haklý taleplerine hala olumlu cevap vermezse 19 Aralýk 2013 Perþembe günü AKP hükümetini uyarmak için grevde olacaðýz. Tüm kamu emekçilerini haklarýmýz ve geleceðimiz için mücadelemize güç vermeye çaðýrýyoruz” dedi. Mücadele Birliði / Ýzmir
KESK Greve Gidiyor
Hazar Forumu’nda Ýþçi Protestosu
Enerji-Sen üyesi iþçiler masa baþýnda strateji tartýþmalarý ile halklarýn ve enerji iþçilerinin geleceði hakkýnda kararlar almaya çalýþanlarý protesto etti. 5 Enerji Sen üyesi iþçi Hazar Strateji Enstitüsü tarafýndan düzenlenen “enerji” gündemli Hazar Forumu’nun yapýldýðý Çýraðan Sarayý’na “Çocuklarýmýzýn geleceðini CengizKolin-Limak’a yedirmeyiz, BEDAÞ’tan atýlan içiler geri alýnsýn DÝSK Enerji-Sen” imzalý pankartEnerji-Sen üyesi 5 iþçi HASEN (Hazar Stra- la girmek istedi. “Bakan Taner Yýlteji Enstitüsü) tarafýndan 5Aralýk’ta Çýraðan dýz’la görüþmek için geldik” diyen iþçilerin içeriye girmesini, Çýraðan Sarayý’nda düzenlenen enerji forumunu Sarayý’nýn özel güvenlikleri engelprotesto etti ledi. Sarayýn bahçesine kadar giren
iþçileri güvenlikler dýþarý çýkartmak isteyince iþçiler oturma eylemi baþlattý. Taner Yýldýz içeride konuþma yaparken, kapýda görüþme için bekleyen iþçiler gözaltýna alýnarak karakola götürüldü. Ýþlemlerin ardýndan serbest kalan iþçiler, direniþlerini sürdürdükleri BEDAÞ önündeki nöbetlerine geri döndü. Hazar Forumu ilk olarak geçen yýl Aralýk ayýnda Ýstanbul’da 35 ülkeden bakanlar, hükümet yetkilileri ve sermaye temsilcilerinin katýlýmýyla; ikincisi de Eylül ayýnda, ABD’nin New York kentinde gerçekleþmiþti.
UPS’de TÝS Ýmzalandý
Uluslararasý kargo þirketi UPS’de, 2. Dönem Toplu Ýþ Sözleþmesi’ni imzalandý. Türkiye Motorlu Taþýt Ýþçileri Sendikasý (TÜMTÝS) ile uluslararasý kargo þirketi UPS (United Parcel Service) arasýnda bir süredir devam eden ikinci dönem toplu iþsözleþmesi görüþmeleri tamamlandý. 2 bin 400 Tüm-
tis üyesi adýna imzalanan TÝS ile ekonomik, sosyal ve idari maddelerde yeni kazanýmlar elde edildi. Tümtis tarafýndan yapýlan açýklamaya göre 09.12.2013 tarihinde imzalanan ikinci dönem TÝS ile toplam ücretlere net olarak %22 ile % 42 arasýnda deðiþen oranlarda zam alýndý.
Emeğin Dünyası
18 Aralık 2013 - 1 Ocak 2014
MÜCADELE BİRLİĞİ
Hava-İş Kongresinin Ardından
Hava-Ýþ Sendikasý’nýn 27. Genel kurulu 7-8 Aralýk’ta Holiday Ýnn Otel’de yapýldý. Ýki gün boyunca çevik kuvvet ablukasý altýnda bir Genel Kurul yaþandý. “Sanmayýn ki yenilen tarafýz biz Paradan baþka bir þey Kaybetmeyen tarafýz biz Yolda baþý dik hayatý boyunca gururla Yaptýðýný hatýrlayýp yüzünde huzurla Küçük bir gülümseme olacak olan Dost, arkadaþ, kader ortaðý, Eþ, sevgili... Herþeyi kazanan tarafýz biz!” Evet bu þiir THY grevindeki iþçi arkadaþa ait. Ne güzel özetlemiþ yaþadýklarýný deðil mi, kongreden sonraki ruh halini... Hava-Ýþ kongresi yapýldý. 300 delegesi olan sendikanýn seçimleri 211 delegenin katýlýmýyla yapýldý ve Hava-Ýþ Sendikasý’nýn baþkanlýðýný Reform hareketi kazandý. Hava-Ýþ Sendikasý’nýn 27. Genel kurulu 7-8 Aralýk’ta Holiday Ýnn Otel’de yapýldý. Ýki gün boyunca çevik kuvvet ablukasý altýnda bir Genel Kurul yaþandý. Sonunda hükümet amacýna ulaþtý ve Hava-Ýþ Genel Baþkanlýðý’ný yü-
rüten Atilay Ayçin’i indirip kendi adamlarýný baþkanlýk koltuðuna oturttu. Genel kurul sonunda duygusal anlar yaþandý. Grevdeki ve iþten atýlan iþçiler eski genel baþkanlarýný gözyaþlarý ve sloganlarla uðurladýlar. Peki bu durum nasýl ortaya çýktý bir de ona bakalým. 300 delegenin bulunduðu bu iþ kolunda 211 delege oy kullandý. Diðer 89 delege nerde? Ýki baþkan arasýnda 50 oy farký varken nasýl bir düþünce ile 89 delege oy kullanmaz! .Ýþte burada Gökkuþaðý ekibinin uðursuz rolü çýkýyor ortaya. Tek amaçlarýnýn mevcut sendika yönetimini indirmek olduðunu kanýtlamýþ oldular. Açýkça koltuðu hükümetin adamlarýna teslim ettiler. Rakiplerini alaþaðý etmek için þeytanla ortaklýk yapmaktan çekinme-
Yataðan Ýþçileri Açlýk Grevine Baþladý
Muðla’daki Yataðan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin özelleþtirilmesine karþý çýkan enerji ve maden iþçileri açlýk grevine baþladý. 29 Aralýk’ta miting yapmayý planlayan iþçiler, 10 kiþilik 2 gün dönüþümlü yapacaklarý açlýk grevini mitinge kadar sürdürecekler. Amaçlarýnýn seslerini duyurmak olduðunu söyleyen Türk Maden Ýþ Sendikasý Yataðan Þube Baþkaný Süleyman Girgin, “Açlýk grevi ölümü göze alan ama ölümü istemeyen bir eylem biçimidir” dedi. Muðla’da Yataðan Termik Santrali’nin özelleþtirilmesine karþý 82 gündür direnen iþçiler, gelecek kuþaklara daha yaþanabilir bir ülke býrakma mücadelesi verdiklerini söylediler. Santral önüne kurulan direniþ çadýrýnda iþçiler,
tüm baskýlara raðmen 82 gündür direndiklerini, özelleþtirmeye karþý bedenlerini siper etmeye dahi hazýr olduklarýný ifade ettiler. Ýþçiler, mitingden sonra da Milas’ta ve Ankara’da büyük mitingler yapacaklarýný söylediler. Ýþçiler özelleþtirmenin geri alýnmasýný istiyorlar, yoksa burada çalýþan 5 bin iþçinin aileleriyle birlikte toplamda 15 bin kiþinin maðdur olacaklarýný söylüyorlar.
diler. Gerçekten tutarlý olmak istiyorlarsa seçime girmeleri, kendi adaylarýný desteklemeleri gerekirdi. Kazansýn ya da kaybetsinler, baðýmsýz tavýrlarýný göstermiþ olurlardý. Kendi ayaklarý üzerinde durmuþ olurlardý. Ama Gökkuþaðý ekibi bunu yapmadý. Böylelikle kongrenin asýl kaybedeni onlar oldu. Sonuçta onlara ne tür vaadler verilmiþ olursa olsun, iþçilerin gözünde sendikayý hükümete teslim eden grup oldular. Genel olarak sendikalar, býrakýn sýnýf sendikacýlýðýný, iþçi sýnýfýnýn zorlu kavgalarýnýn güçlü araçlarý olmasýný... her tür burjuva ayak oyunlarýnýn döndüðü, kiþisel çýkarlar uðruna alabildiðine yozlaþtýrýlmýþ yapýlara dönmüþ durumda. Ki bunun bedelini sýnýfýn çok geniþ kesimlerinden uzak, kelimenin gerçek
Aile Hekimleri İş Bıraktı
Binlerce Aile Hekimi, TBMM gündeminde olan Torba Yasa ile Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanlarının hastane acillerinde nöbet tutmaya zorlanması ve hazırlanan yeni yönetmeliklerle çalışanların ücretlerinin düşürülmesine karşı 4 Aralık günü birçok ilde iş bıraktı Eylemlerin merkezi İstanbul Zeytinburnu’ydu. İstanbul Aile Hekimliği Derneği’nin (İSTAHED) çağrısıyla çeşitli illerden gelen Aile Hekimleri, sabah saatlerinde Cevizlibağ’da toplanarak, İstanbul İl Halk Sağlığı Müdürlüğü’nün bulunduğu Zeytinbur- nu’ndaki Merkez Efendi Meydanı’na kadar yürüdü. İstanbul Tabip Odası da eyleme destek verdi.
Kurulacak Dünya Ýþçi Sýnýfýnýn Elinde Þekillenecek
31 Mayýs Taksim Ayaklanmasý’nýn duru gökte çakan þimþek olmadýðýnýn herkes tarafýndan bilindiðini umut ederek baþlamak istiyorum yazýma. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da yýllarca süren baský, þiddet ve sömürünün karþýsýnda verilen devrimci bir mücadele var. Ensonu, 1 Mayýs’ta Taksim’de yaþanan kapýþma var. Taksim ayaklanmasý böyle bir süreçte ortaya çýktý. Baþarýya ulaþmýþ olsun ya da olmasýn her devrimin bir genel bahanesi olmuþtur .Bizim ayaklanmamýza da Taksim Gezi Parký bahane oldu. Gezi Parký’na hoyratça müdahale, aðaçlarýn sökülmesi, bunu engellemeye çalýþan bir avuç insana vahþice saldýrý bardaðý taþýran damla oldu. Bu saldýrýlarý durdurmak için binler Taksim’e
akmaya baþladý. Bunu önlemek için polis barikatlarla halký karþýladý. 31 Mayýs gününü Haziran’a baðlayan gecede Taksim’in her sokaðýnda çatýþmalar yaþandý. Yüzlerce insan yaralandý fakat Taksim’in kuþatmasý kaldýrýlamadý. 1 Haziran günü nihayet Kýzýl meydan halklar tarafýndan özgürleþtirildi. Devletin kolluk kuvvetleri Taksim’i terk etmek zorunda kaldýlar. Bütün bu yaþananlardan sonra Taksim direniþ, isyan diyenlere sormak gerekir: Direnen biz miyiz burjuvazi mi? Sokaða çýkan halklarýn bir birinden farklý nedenleri olur. Bazýlarý ekonomik, bazýlarý politik, bazýlarý da sosyal yaþam biçimlerine müdahale vb. gibi nedenlerdir. Sonuçta tüm bunlar, devleti ve sistemi karþýya alan bir hareketin saikleridir. Milyonlar, örneðin “hükümet istifa” þiarýnýn ardýnda durmuþtur. Bu, eksik bir adýmdýr, ama ileridir. Leninist Parti bu eksikliði fark ederek tamamladý. “Hükümet Ýstifa Ýktidar Halka” þiarýyla ilk elden yapýlmasý gerekeni ortaya koymuþ oldu. Halklar bunu benimsedi. Ufuklarý burjuva sýnýrlarý aþamayanlar telaþa kapýldý. Çünkü iktidar halka talebi Halk Devriminin taleplerinden biridir. Onlarsa yalnýzca burjuva muhalefet çizgisinde ýsrarlýydýlar. Bu çevrelerin iktidar perspektifi olmadýðýndan, devrim onlar için geleceðin uzak
anlamýnda bir avuç kalmakla ödüyorlar. Geçmiþi hiç parlak olmayan bu sendikal yapý, þimdi tam manasýyla siyasal iktidarýn militan araçlarýna dönüþtürülmek isteniyor. Hava-Ýþ’teki durum, iktidar için “ayrýk otlarýndan” arýndýrýlýmþ bir mevzi elde etmek oldu. Üstelik “bir dünya markasý” olan THY’deki grev hala baþ aðrýtýyorken, ondan kurtulma imkaný da elde etmiþ olacaktý. Gökkuþaðý ekibinin muazzam katkýlarýyla kendi militanlarýný Hava-Ýþ’in baþýna geçirdiler. Seçimi kazanan Reform Hareketi tam anlamýyla dýþardan yönetilecek bir sendika olarak tarihe geçecektir. Yeni yönetimin ilk icraatý THY grevini bitirmek olacaktýr. Muhtemeldir ki yeni sendika yönetiminin güçlenmesi için iktidar ve THY yönetimi bir “ara çözüm”e yatacaktýr. 560 gündür Hava-Ýþ Sendikasý’nda grevdeki iþçiler ve iþten atýlan 305 iþçi, 10 Aralýk akþamý Sendikaya bir pankart astý. “305 Ýþçi Ýþe Geri Alýnana Ve Grevdeki Thy Ýþçileri Kazanýncaya Dek Mücadeleye Devam” pankartý asan iþçiler, kongre sonrasýnda bu iþin daha bitmediðini, bitmesine izin vermeyecekkadar kararlý olacaklarýný gösterdi.
Satış Sözleşmesini Kabul Etmiyoruz
sürdürülen direniþin ve grevin bir þekilde sona ermesi, bir “uzlaþý” ile bitmesi hem patronun hem sendika yönetiminin iþine gelecek bir durum olacak. Peki bundan sonra ne olacak? Grevdeki ve iþten atýlan iþçiler geri döndüklerinde iþler o kadar kolay olmayacak. Çünkü iþveren tandanslý bir sendikayla yürümeye çalýcaklardýr. Tabi ki bunu deðiþtirmek için daha fazla çalýþýlacak ya da teslim olunacaktýr. Çünkü bu mücadelenin yegane kahramanlarý iþçilerin ta kendileridir. Diþi ve týrnaðýyla bu mücadeleyi buraya kadar getiren onurlu iþçilerdir. Bundan sonra da sürdürecek yine iþçilerdir. Çünkü artýk beraber yürüyecek sendika olmayacaktýr. O zaman bundan sonraki görev iþe dönüþte iþçileri arkadan vuran veya sýnýfýn karþýnda duranlardan hesap sormaktýr .
Madenler Yine Mezar Oldu!
Büro emekçileri 4 Aralık 2013 Çarşamba günü saat 12.30'da İzmir BES'te yaptığı basın açıklamasında taleplerini dile getirdi. Büro emekçileri, "Kayıplarımızın telafisi için her kamu emekçisinin maaşına en az 300 lira zam yapılmasını, herkese iş ve ücret güvencesi sağlanmasını, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını, maaşlarımızın vergi artışından etkilen- memesini, kadın emekçilere pozitif ayrımcılık uygulanmasını, baskı, tutuklama ve sürgüne son verilmesini İSTİYORUZ! Bizler; savaşın, rantın, sermayenin, muhafazakarlığın bütçesine hayır diyoruz." dedi. Emekçiler ayrıca taleplerin karşılanmaması durumunda 19 Aralık Perşembe günü AKP hükümetini uyarmak için grevde olacaklarını duyurdular.
bir tarihi olduðundan, bu ayaklanmayý da anlamadýlar. Kýzýl Meydan kazanýldýðý andan itibaren bir merkezi koordinasyona bu ayaklanmayý yönetecek Kurmay’a ihtiyaç olduðunu ýsrarla dillendirdik. Namazda gözü olmayanýn ezanda kulaðý olmazmýþ! Ayaklanmadan köþe bucak kaçanlar, onun kurmaylýðýný, bu ateþten gömleði giyecek deðillerdi ya! Her devrimci partinin ayaklanmanýn baþarýsý için çalýþmasý, bunun için taktik ve strateji geliþtirilmesi gerekir. Fakat bizde iþler tersten iþliyor. Koca koca adlarý olan siyasi çevreler, daha ilk günden ayaklanmayý sönümlendirmek, devlet için kabul edilebilir sýnýrlara çekmek amacýyla yoðun bir çaba harcadýlar. Halklarýn taleplerini ve istemlerini daha ileri götüreceklerine mevcut durumdan da geri talepler ileri sürdüler. Öyle ki halkalar kendiliðinden bilinciyle “hükümet istifa” derken onlar iþi çevre düzenlemesi ve parkla sýnýrlý tutmak için ellerinden geleni yaptýlar. Taksim Ayaklanmasý çok önemli bir araç daha ortaya çýkardý; belki hala nüve halinde fakat ilerleyen süreçte yeni ayaklanmalarýn organlarý olacak forumlar oluþtu. Dediðimiz gibi henüz nüve halinde yine de geliþme ve yaygýnlaþma gösterebildiler. Bu forumlarý, ilerleyen zamanda komite, meclis (ismi çok önemli deðil) biçimiyle halk temsilcilerini seçerek bir halk meclisine dönüþtürmek
9
Zonguldak’ta kaçak maden ocaðýnda gazdan zehirlenen 3 madenci hayatýný kaybetti, TTK’daki iþ kazasýnda ise 1 kiþi öldü, 1 kiþi yaralandý. Zonguldak’ta Kýrat mevkiinde kaçak iþletildiði iddia edilen maden ocaðýnda 5 Aralýk günü açýða çýkan gazdan etkilenen madenciler Mustafa Özalpuðan, Yaþar Özerdoðan ve Ýsmail Altun yaþamlarýný yitirdi. Maden ocaðýndan çýkartýlan cenazeler, Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi morguna kaldýrýldý. Kömür ocaðýnýn sahibi Ý.K’nin “kamu malýna zarar vermek” suçundan cezaevinde olduðu, olaydan 3 gün önce kaçak kömür ocaðýnýn açýlmasý talimatýný verdiði söylendi. TTK Gelik Ýþletmesi maden ocaðýnda da kömür taþýnan vagonlarý çeken lokomotifin devrilmesi sonucu madenciler Azmi Kara ve Hakký Gebeþ yaralandý. Kara, Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesine kaldýrýlýrken yolda hayatýný kaybetti. Diðer madenci Gebeþ ise Bülent Ecevit Üniversitesi Saðlýk Uygulama ve Araþtýrma Merkezinde tedavi altýna alýndý.
gerekir. Bütün ayaklanmalar bu meclisin kurmaylýðý ile büyütülüp bir halk devrimine ve halk iktidarýna ulaþtýrýlabilir. Bundan sonrasý için de beklememek gerekir. Ýþçiler, emekçiler, yoksul halklarla daha fazla iliþki kurmanýn gerekliliðiyle örgütlemeli, insanlara devrimdeki çýkarlarý somut anlatýlmalý. Ýdeolojik ve pratik hazýrlýklar yapýlarak iki ayaklanma arasýndaki zamaný kýsaltmak için çaba harcamalýyýz. 31 Mayýs Taksim Ayaklanmasý’na hazýrlýksýz yakalandýk ve daha sonradan müdahalelerle ileri taþýmak için çaba ve emek verdik. Bunlardan dersler çýkardýk. Ýkinci ayaklanmanýn mimarlarý olmalýyýz. Bir daha hazýrlýksýz yakalanmanýn hiçbir geçerli nedeni olamaz. Bizler Leninistler olarak, bu ayaklanmalarý öngören hareket olarak pratik hazýrlýðýmýzý da buna uygun yapmalýyýz. Burada daha fazla görev biz devrimci iþçilere düþmektedir. Artýk daha fazla okumalý, yazmalý ve daha donanýmlý olmalýyýz. Çalýþtýðýmýz iþ yerlerinde, oturduðumuz semtlerde iþçilerle kurulacak iliþkilere; önümüzdeki süreçte politikalarýmýzýn ete-kemiðe bürünmesi için çok ihtiyacýmýz var. Bu gerekliliklerle kurulan her komitenin, kurulan her dostluðun, tanýþýlan her ailenin önemi olacak. Eksik kalmamak için bu günden bunlarý saðlamak gerekir. Mücadele Birliği Platformu Temsilcisi / Gezi Tutsaðý Ali Ekber Sever
10
MÜCADELE BİRLİĞİ
Zindanda Yatarken Bile Asla Yalnız Kalmamak Ali Varol Günal
19 Aralık Katliamının üzerinden 13 yıl geçti...13yıl boyunca devrimci tutsaklar, duvarları kan boyalı F Tipi zindanlarda tutuluyorlar. Duvarları kan boyalı; çünkü 19 Aralık 2000 tarihinden bugüne yüzlerce insan F Tipi zindanlara karşı verilen mücadelede hayatını kaybetti. Duvarları kan boyalı; çünkü 19 Aralık Katliamı sonrasında F Tipi zindanlara götürülen insanlar, üzerlerindeki kanlar kurumadan, bu zindanlarda işkenceyle karşılandılar. Duvarları kan boyalı; çünkü o duvarlara sıçrayan devrimcilerin kanlarının izleri ne yıkamayla ne de kat kat boyayla silinebilir! 19 Aralık 2000 tarihinde, 20 zindanda bulunan devrimci tutsaklara karşı başlatılan katliama, faşist devlet, alçakça bir ironiyle “Hayata Dönüş Operasyonu” adını vermişti. Güya içerideki tutsaklar, örgütlerin baskısıyla Ölüm Orucu'na sokuluyorlar, devlet-i ali de onları operasyonla kurtarıyor ve hayata döndürüyordu! Bilanço: 28 ölü, yüzlerce ağır yaralı... Ve hayatta kalmayı başaranlara uygulanan, günlerce süren işkenceler! Belli ki, faşist devletin korkusu başından aşmıştı. Yoksa zindan savaşlarının en kanlı perdelerinden birini böylesine pervasızca açmaya yürekleri yetmezdi. Zindanlarda süren devrimci mücadele, egemen tekelci sınıfın uykularını kaçırıyor, yaşadığı ekonomik ve siyasi krizin etkisiyle, içerideki tutsaklara kelimenin gerçek anlamında rehine politikası izliyordu. Dışarıda süren, sınıflar mücadelesinin en keskin hali olan iç savaşın gelişimine göre, tekellerin faşist devleti de elinin altındaki rehineleri katlederek, toplumu sindirmeye, adeta “devrimci yönde attığınız her adımda, içerideki önderlerinizi, savaşçılarınızı katledeceğim” mesajı veriyordu. Buca’da, Ümraniye’de, Diyarbakır'da ve en son Ulucanlar'da yaptığı katliamlarda bu konuda sınır tanımayacağını göstermişti. Emperyalist devletlerin kapılarında borç dilenen başbakanlar, içeride devrimci tutsaklara karşı adeta aslan kesiliyorlar, esip gürlüyorlardı. 19 Aralık Katliamı'nda başbakan olan Bülent Ecevit “içeride düzen sağlanmadan dışarıda düzen sağlanamayacağı”ndan bahsediyor ve hazırlandıkları katliamın gerekçesini ortaya koyuyordu. Zindanlarda o kadar imkansızlığa rağmen, devletin bütün saldırıları karşısında süren mücadele, işçi sınıfı ve emekçilere büyük bir güven vermiş, zindanlar adeta Türkiye ve Kürdistan devriminin moral kaleleri olmuştu. Buralarda dalgalanan kızıl bayrakları indirmeden, tekelci burjuva sınıfın ve onun devletinin, devrim korkusundan kurtulması mümkün değildi; çünkü içerideki mücadele dışarıya da ilham kaynağı oluyor; toplumsal bir devrim, günden güne mayalanıyordu. Giriştikleri vahşice katliama rağmen, devrim heyulasından kurtulamadılar; çünkü devrimci tutsakların, bu tarihin gördüğü en eşitsiz savaşımda gösterdikleri yiğitlik ve cesaret, baş eğmezlik, egemenlerin korkusunu daha da artırdı. Burjuva yazarların “ideolojiler için ölme dönemi geçti” vaazlarının ortalığı kapladığı bir dönemde devrimci tutsaklar, tek kişilik hücrelerde Ölüm Orucu eylemini yükselttiler. Gelecek özgür günler için, devrim ve sosyalizm için hayatlarını hiç çekinmeden ortaya koydular. Bütün dünya, devrimcilerin, komünistlerin teslim alınamayacağını, baş eğmeyeceğini bir kez daha gördü. Tarih, kitlesel kahramanlığın en büyüklerinden birine tanık oldu. Türkiye ve Kürdistan devrim tarihinin en kızıl sayfaları bugünlerde yazıldı. Sınıflar mücadelesinin sürdüğü her yerde ve her zaman, zindanlar mücadelesi de aynı yoğunlukta sürmüştür ve sürecektir. Devletlerin katliam politikalarını şu ya da bu partiye, şu ya da bu kişiye bağlamak doğru değildir. 19 Aralık Katliamı, o dönemde tekelci sermayenin hangi partisi iktidarda olsa, onun tarafından yapılacaktı. Zaten dönemin bütün burjuva partileri, katliamı desteklediler; bütün sosyal reformist partiler de, doğrudan desteklemeseler bile, tüm tutumlarıyla devrimcilerin katledilmesine adeta çanak tuttular. Elbette tarihin hafızası güçlüdür ve bunları kaydetmiştir. Bu ülkenin zindanlarında insanlar, sadece ve sadece koyu sessizliği bozabilmek için kendilerini yaktılar. Bugün F Tipi zindanlarında baskılar ve işkenceler sürüyor. Bunların çok azı kalın duvarları aşarak insanlara ulaşabiliyor. İçeride devrimci tutsakların sürdürdüğü mücadeleyi susku fesadıyla boğmaya çalışma hala devam ediyor. İçerideki tutsaklara rehine politikası uygulamak, tecrit sistemi hala sürüyor. Devrimci tutsaklar, daha sinsi yöntemlerle teslim alınmak isteniyor. Zindanların yıkılıp tutsakların özgürleştirilmesi de devrimimizin ana hedeflerinden biri olmaya devam ediyor. Zindanlarda süren savaşla dışarıda süren iç savaş, birbirini doğrudan etkileyerek sürüyor. Sermaye sınıfının devrim mücadelesi verenleri zindana atmakla tehdit etmesi de sürüyor. Ve sınıflar mücadelesinin gelişimi içinde yeni 19 Aralıklarla karşılaşmamamız için hiçbir neden yok. Ve tarihin yeni kahramanlıklara tanık etmesi de kimseyi şaşırtmayacaktır. Devrimci tutsakların özgürlüklerine kavuşacağı günler ise sanıldığı kadar uzakta değildir. Devrim mücadelesi geliştikçe, yaşayanlar o günleri de görecekler. Büyük devrimci, büyük önder Amilcar Cabral'ın dediği gibi, “Gerçek özgürlük” ise, “en son tutsak özgür olduğunda başlayacak”. Ve biliyoruz ki, özgürlükler ancak ve ancak mücadele edilerek kazanılacak.
18 Aralık 2013 - 1 Ocak 2014
Murat Yaþadýðý Gibi Gidendir
Yine Aralık ayındayız. kalemlerimiz bir kez daha 19 Aralık günlerine ayarlı. (...) O günlere dair çok þeyler yazýldý, çok þeyler anlatýldý. Onlarca teori üretilip büyük tespitlerde bulunanlar oldu, ancak o günden geriye kalan tek bir gerçek vardý o da direnenlerin, bedel ödemeyi göze alanlarýn tarih yazdýðýdýr. Tarih böyle yazýlýyor ve yazýlan tarih içinde yaþanan hiçbir þeyin unutulmamasý gerekiyor. Karanfilleþenlerde bunlarýn baþýnda geliyor. O gece geldiler. Kurþunlar, bombalar, gazlar, kimyasallar arasýnda can istediler… Altý kadýn ve 6 erkek kurþun ve feda yürekleriyle Bayrampaþa’da ölümsüzleþtiler. Onbir tutsak dýþýnda bir tek Murat vardý uðurlananlar içinde. Yüzünde tebessümü eksik olmayan her daim gülümseyip espriler yapan emekçiliðiyle öne çýkan bir Murat düþüyor yüreðe. Þüphesiz düþleri, idealleri, yüreðinde geleceðe dair taþýdýðý nice þeyler de vardýr. Onu yoldaþlarý anlatýyordur ama biz sýnýrlý zamanlarda ya da böylesi kuþatma anlarýnda yan yana bulunmanýn sýcaklýðýný paylaþmýþ olacaðýz. O gece maltadayýz. Operasyon baþladýðý an þebekeye doðru koþanlar içindeyiz. Ýlk yaralanmalarý böyle bir anda yaþýyoruz. Aðýr yaralýlarý sýrtýmýzda hafif olanlarýn kollarýna girerek, kimimiz seke seke korunaklý yerlere geçiyoruz. Kurþun, bomba, gazlar ve oluk oluk akan kanlar maltayý sarýyor. Kadýnlar koðuþunun kapýsý en yoðun yer oluyor ve baðlantýnýn kopmasýna neden oluyor. Sonra daha saðlam bir yere kadar “set” oluþturuyoruz. Ölüm Orucu direniþçileri bizim koðuþlar yoðun þekilde kuþatýlýp ateþ altýnda olduðu için daha korunaklý diye Muratlarýn kaldýðý 12. koðuþun merdiven boþluðunda müzik eðitimi-çalýþmasý için yapýlmýþ stüdyoyu andýran küçük bir odada toplanýyorlar. (...)Yer dar, sayýmýz fazla. Murat ile göz göze geliyoruz. Çuvallarý gösteriyor, yer açalým diyoruz. Bir çuvalý kaldýrýyor “Bu ne?” diyor. Giysilerin olduðunu anýmsýyoruz. Herkes üstündeki çok ýslak olanlarý hýzla deðiþtiriyor. Çuvallara yakýn olduðu için Murat açýp eþyalarý çýkarýyor. Eþyalar 17 Aðustos depremi sonrasý ihtiyacý olan depremzedelere gönderilenlerden geriye kalanlardý. Ýlk parti gönderilmiþ, sonrasý için bekleniyordu ki, süreç yaþandýðý ve dýþarýdan ihtiyaçlar karþýlandýðý için düzenli bekletiliyordu. Þimdi bize ihtiyaç oluyor… Murat çuvaldan çýkardýðý ilk kazaðý elinde tutup “Bu tam da sana göre” deyip bana uzatýyor. Bu durum gülüþmelere yol açýyor. O kazak tesadüfen bana aitti. Bir kazak daha çýkarýyor. “Bu da bana göre” esprisi yapýyor ancak üzeri ýslak olmadýðý için deðiþmeyecek olsa da espriye devam ediyor. “Mustafa Yýlmaz burada mý, sonra eþyalarý karýþtýrýyoruz, izinsiz alýyoruz diye bizi eleþtirmesin” diyor. Her þeyin iç içe yaþandýðý o an ölümü de, yaþamý da paylaþýyoruz, espriler de bunun bir parçasý oluyor. Mustafa özgür tutsaklarýn ana komüncüsüdür. Komüncü olan Murat’la paylaþýmlarý yoðundur. Bir ihtiyaç olduðunda birbirlerini bulur onlarýn onayý ve bilgisiyle ihtiyaçlar karþýlanýrdý. Murat’ýn esprisi de bunun içindir. Alaný daraltan eþya vb. koðuþ içine attýðýmýzda tam karþýda üst çatýlarda yoðun atýþlar yapýlýyor, kaldýðýmýz tavan delinmeye baþlýyor. Biraz sonra ne olacaðý belli deðil. Belli olan baþýmýz dik karþýlayacaðýz her þeyi. Hani þair diyor ya “Yaþam da ölüm de delikanlýca olsun” diye. O misal “gayrý yeter” deyip çýkýyoruz halay çekmek için havalandýrmaya… Kafesteki güvercinleri salýyoruz. “Mitralyözle vur ha vur” derken ayaklarýmýz yeri, sesimiz göðü sarsýyor. Biliyoruz Ayþe Ýdil de bizimle… Tahammül edemiyorlar bu tabloya. Yo-
Biraz sonra ne olacaðý belli deðil. Belli olan baþýmýz dik karþýlayacaðýz her þeyi. Hani þair diyor ya “Yaþam da ölüm de delikanlýca olsun” diye. O misal “gayrý yeter” deyip çýkýyoruz halay çekmek için havalandýrmaya… ðun gaz atýþý, taramalar arasýnda içeriye geçenler dýþarýda kalanlar ile direniþ devam ediyor. Murat’la dýþarýda kalanlar içindeyiz. Ölüm Orucu direniþçileri nefes almakta zorlanýyorlar. Ýçeriye geçmememiz için kapý tarafýný tarýyor, yoðun gaz atýlýyor. “Ýçeriye girerseniz vururuz” diye anons ve çaðrýlar
yapýlýyor. Dýþarýdayýz ancak soluk almak zor. Ölüm Orucu direniþçileri kötüleþiyor. “Ýçeriye gireceðiz” diyoruz. Önde üç kiþiyiz. Murat ile kol kola… Diðerleri ayný þekilde arkadan birbirlerine kenetlenerek yürüyoruz. Murat ve diðer arkadaþýn yarasý aðýr, benim ise hafif. Kemiði parçalanan arkadaþa tampon-turnike yapýyoruz Murat bacaðýma doðru uzanmýþ… “Nasýlsýn?” diyebiliyorum. Yara yerine baktýðýmýzda tampon ve turnike ile müdahale edilebilecek bir yer deðil. Kan oluk oluk akýyor. Üstümüzde temiz bir giysiden bir parça kesip tampon yapýyoruz, ancak kan azalsa da akmaya devam ediyor. Yapacak tek þey var, o yeri elle tutup avuç ayasý ile bastýrmak. Öy-
le yapýyorum. Kan akýþýný durduruyoruz. Kucaðýma uzanmýþ þekilde göz göze geliyoruz. “Öyle tutacak mýsýn?” diyor. “Evet, istersen býrakayým” diyorum. Gülümsemeye devam ediyor. Kan kaybýndan dolayý rengi biraz solgun, dudaklarý kuruyor, ancak hiçbir acý, sýzý belirtisi göstermiyor… Öyle ki, o an herkes kendi yarasýný býrakmýþ birbirinin yarasýný sarmaya, acýsýný hafifletmeye çalýþýyor. “Sen nereden yaralandýn?” diyor. “Önemli deðil, girip çýkmýþ” desem de “Ayaðýný sar” diye ýsrar ediyor. Bir arkadaþ tampon yapýyor, içi rahatlýyor. Koðuþtakiler bizi merak ediyor. Biz ise onlarý… Yaralýlarýn isimlerini iletiyoruz. Aðýr yaralý olan Murat ve diðer arkadaþ, “Yoldaþlarý içeride, merak etmeyin” diyoruz. Murat ise “Ne aðýrý?” diye fýsýldýyor. Çok geçmeden 15. koðuþun altý yoðun þekilde taranmaya baþlýyor. Kapýya çarpan kurþunlar sekip merdiven altýna yönelip, yoðun yaralanmalara yol açýnca Mustafa “Bu kapý kapanmalý” diye doðrulup önünde durduðunda vuruluyor. Peþ peþe Mustafa’nýn, Ali’nin, Cengiz’in isimleri slogan olarak bize ulaþýyor. Biz de dýþarýdan katýlýyoruz. Yaralýlar da fazla… Murat’ýn gözleri yoldaþlarýnda… Yaralý olanlar dýþarýdakiler geliyor. Tampon için temiz malzeme ve uygun þeyler ile müdahale devam ediyor. Murat’a “Ýyi olacaksýn” deyip hemen yanýmýzda boylu boyunca uzanan Mustafa, Cengiz, Ali’nin yanýna geçip alýnlarýndan öpmeye gidiyorum. O an Murat’ýn elimi sýkýca tuttuðunu hissediyorum. “Benim için de öpersin” der gibi bakýyor. O an sadece gözle konuþuyor. Hani bazý anlarda gözler her þeyi anlatýr derler ya öylesine bir andýr yaþananlar… Renkler solup, dudaklar kurusa da aðýzdan sözler zor çýkacak olsa da gözler her þeyi anlatýyor. Ki Aþur giderken bu nedenle “Gözlerim arkada kalmayacak” diyerek kanatlanýyordu. Duvarýn delinmesine izin verip acilen sedyelerin getirilmesini istediðimizde zaman akýp gidiyor. En azýndan Murat’lar aðýr yaralý olanlar bu tarihin gazileri olup sonrasýnda ona layýk þekilde yaþarlar düþüncesindeyiz. Elbette bu bir oldu bittiyle olmuyor. Orada bulunan yapýlarýn temsilcileriyle bir deðerlendirme yapýlýp maðrur þekilde tarihi düþeceðimiz gerçeðiyle birlikte talepler iletiliyor. Her þey kabul diyorlar. Önce aðýr olanlar hastaneye kaldýrýlacak. Öyle de oluyor. Sonra da biz düþeceðiz yollara. Gitmek istemesek de kendi yaralarýmýzý da kendimiz saracaðýz bilinciyle diðer yaralýlarla kucaklaþarak, ambulanslara taþýnýyoruz. Murat giderken soluk alýyordu. Onu en son böyle anýmsýyorum. Hastanede karþýlaþýrýz ümidimiz yok deðil. Ancak onun gibi Seyhan, Özlem, Gülser ve Nilüfer’in haberini de hastanede alýyoruz. Yürek bir kez daha kabýna sýðmaz oluyor. 28 yürekle çýkýlan yolda 122’ler olarak tarihe geçiyor büyük direniþ. (...) Gayrý sözün özü Murat yaþadýðý gibi gidendir. Sevgiyle… Siper Yoldaşının Kaleminden
“HAYATA DÖNÜŞ” İÇİN AİHM'DEN BİR CEZA DAHA
19 Aralık katliamını Çanakkale zindanında yaşayan kadın tutsakların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yaptıkları başvuru 10 Aralık günü sonuçlandı, devlet tazminata mahkum edildi. 4 kişinin ölümsüzleştiği ve onlarca tutsağın yaralandığı Çanakkale Zindanı'nda AİHM'e başvuran 20 kadın tutsaktan 6'sı için AİHM karar verdi. “Türkiye’nin yaşam hakkı ve işkence yasağıyla ilgili soruşturma yükümlülüğünü ihlal ettiğine” karar veren A-
İHM, Elif Vural Yaş, Meral Kıdır, Leyla Alp, Süreyya Bulut, Filiz Uyan ve Gülay İncesu için toplam 36 bin 200 Euro tazminat ödenmesini istedi. Operasyon sonrasında Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi’nde 154 tutsak ve 563 jandarmaya dava açılmıştı. Tutsaklar hakkında 7 yıl süren dava 2008’de zamanaşımına uğramıştı. Jandarmalar ise “Bu suçları işlediklerine dair mahkûmiyetlerine yeter, kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediği” için beraat etmişti. Bu dava, Türkiye'nin Hayata Dönüş Operasyonu ile ilgili mahkum olduğu ilk dava değil, Türkiye'nin daha önce de AİHM’de birçok kez mahkumiyeti var.
Ekin Sanat
18 Aralık 2013 - 1 Ocak 2014
MÜCADELE BİRLİĞİ
GEZİ GÜNCESİ
"Kendinizi Güvende Hissediyor Musunuz?
"Mockinpotti Koppinbocki Mottinbrok! Adın önemli değil, önemli olan ne işin var bu saatte burada?" "Derdini merkezde anlatırsın! Yürü!" "Diyorlar ki, sen düzeni bozmuşsun!" "Elli benim avukatlık ücretimi, elli de kefalet parasını yatırdın mı, anında serbestsin, garantili!" "Benim artık senin bir kocam yok!
Sarıgazi Ekin Sanat Derneği’nde 19 Aralık Anması
Sarıgazi Ekin Sanat Derneği 19 Aralık 2000 yılında cezaevlerine yapılan operasyonda katledilen devrimcileri anmak için etkinlik düzenledi.
F tipi hücre saldırısını hayata geçirmek için, 19 Aralık 2000 yılında 20 cezaevine birden düzenlenen saldırının üzerinden 13 yıl geçti. Adına “Hayata Dönüş” denilen operasyonda ateşli si-
k ı Ç
Kendime yeni bir hayat kurmak istiyorum!" "Hapishanede miydiniz? Ama iş yerini izinsiz terk etmek iş sözleşmesinin feshini gerektirir! Kovuldunuz!" "Korkma, doktor içinde çürümüş ne varsa kesip atacak ve sen kendini daha iyi hissedeceksin!" "Bazı şom ağızlılardan çıkan endişe verici uyarılara rağmen ortada endişelenecek bir durum yok, meğer ki biz çizdiğimiz yolda, birlik içinde ve kararlı adımlarla yürüyelim sevgili vatandaşım!" "Dünyaya her inişimde öyle mutlu oluyorum ki.. Burada her şey ne kadar mükemmel yahu!" "Neden bazen sakin sakin ayakta dururken yere düşüyorum aniden? Ve neden oturmaya kalktığımda altımdaki sandalye yok oluyor yerinden? Ve ben, niye adam gibi sandalyede oturmak varken kıç üstü çamurun içinde buluyorum kendimi birden?" * Sevgili Bay Mockinpott, özgürlükten söz eden her cümlenin "ama" ile başlayan bir başka cümle tarafından
lahlarla, kurşunlarla katledilen devrimci tutsaklar için Sarıgazi Ekin Sanat Derneği’nde anma etkinliği düzenlendi. Cezaevlerinde katledilen devrimciler şahsında bir dakikalık saygı duruşunun ardından dernek temsilcisi konuşma yaptı. “Devletin, devrimcileri zindanlara kapatarak, toplumdan yalıtmaya çalıştığını” belirti. Katliamların devrimcileri teslim alamadığının altını çizen temsilci, devrimci tutsaklar özgürleşmeden emekçilerin özgürleşemeyeceğinin altını çizdi. Etkinliğe
r o ıy
Kahramanlık çağının kapandığını söyleyenler, 31 Mayıs’a ve Haziran’a baksınlar. Yoğun saldırılar altında barikatlara, sokaklara koşanlar, bu çağın sürdüğünü gösterdiler. Barikatlar orada burada toplanan derme çatma malzemeler üzerinde değil, başkaldıranların cesareti üzerinde kuruluydu. Gösterileri sürdürmek, kent merkezlerine, alanlara yürümek için ortay konan yürekli davranış, toplum üzerinde derin bir etki yarattı. Ortaklaşa ve insanca bir gelecek, halk kitlelerinin yürekli davranışları, kahramanca girişimleriyle kurulacaktır.
yok edildiği herhangi bir ülkede, her hangi bir zamanda göz altına alındınız, mahkemeye çıkabilmek ve adalet meleğinin lütfuna mazhar olabilmek için son paranızı kaptırdınız, karınız beş parasız kaldığınızdan dolayı sizi evinizden kovdu, patronunuz sizi kapı dışarı etti, hastanede organlarınızın bir bölümünü kaybettiniz, devletin yüksek katları sizi dinlemeye bile katlanamadı ve "yüce makam"dan da eli boş döndünüz... Oysa siz de diğer "Mockinpott"lar gibi, kurulu düzenin "sadık" ve "örnek" bir yurttaşı olarak yaşamınızı tüketiyordunuz ve kendinizi Güvence Altında hissediyordunuz... Öyle mi?.. Gerçekten güvende miydiniz?"** Çalışmalarını Yücel Çelikler yönetiminde sürdüren Omd Oyuncuları, Peter Weiss'ın "Bay Mockinpott Acılarından Kurtulacak Mı?" adlı oyunuyla, 26 - 27 Aralık tarihlerinde Ankara 75. Yıl Sahnesinden izleyicileriyle buluşuyor.
*Oyun Metninden Alınan Parçalardır ** Yazı Yücel Çelikler Tarafından Kaleme Alınmıştır.
katılanlar arasında katliamı yaşayanlar da vardı. Haziran Ayaklanmasında tutuklanan Mücadele Birliği Platformu Ali Ekber Sever’in gönderdiği mektup etkinlikte okundu. Ardından bir sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi. Etkinlik Emeğe Ezgi'nin dinletisi ile devam etti. Devinim Tiyatrosu’nun hazırladığı “Sevim Taşan Kim?” isimli oyun bu kez de Sarıgazi'de sahnelendi. Gezi ayaklanmasına göndermede bulunan oyun, ilgiyle izlendi.
SILA ERCİYES
Küfürle Deðil Ýnatla Diren
Ayaklanmaya adýný veren 31 Mayýs günü yaþadýklarýmýzý anlatmaktan, hatýrlamaktan hiç vazgeçmeyecek ve hiç unutmayacaðýz. “Bundan sonra hiçbir þey eskisi gibi olmayacak” dedirten gündü 31 Mayýs... Çünkü kapitalizmin yalnýzlaþtýrdýðý, güçsüzleþtirdiði insan, büyüklüðünün ve çoðulluðunun o gün farkýna vardý. Ayný özlem ve talepleri taþýyan ne çok insan olduðunu gördü. Taksim’e doðru ilerlerken saðýnda solunda birbirine kenetlenmek için sabýrsýzlanan yürekleri hissetmemek mümkün deðildi. Daha bir kararlýydý adýmlar. Taksim bu duygunun coþkusuyla özgürleþtirilmiþti o gün. Tüm bunlarýn yanýnda 31 Mayýs gününe dair hatýrladýðýmýz bir þey var ki eleþtirmeden geçmek mümkün deðil: KÜFÜR Güven içinde dolaþtýðýnýz kalabalýðýn arasýndan yükselen kitlesel küfür karþýsýnda ne yapacaðýnýzý þaþýrýyorsunuz. Þunun farkýndasýnýz, bu trans halinin önüne geçmek mümkün deðil, o an için belki gerekli de deðildi. Küfür denilince akla erkekler gelir, ama hiç öyle olmadýðýný o gün görmüþ olduk. Hemcinslerimizin sesi de epey gür çýkýyordu küfürler edilirken. Söylenen her küfür üzerimizde gaz bombasý etkisi yapýyordu. Gazdan gözlerimiz yaþarýyor, küfürden yüzümüz kýzarýyor, ruhumuz eziliyor... Transa geçmiþ öfke halinden ürküyorsunuz. Çünkü küfürlerin çoðu kadýn bedenine, cinselliðe dönük. Öfkenin hedefindeki isim deðiþiyor; kimi zaman Tayyip, kimi zaman medya, kimi zaman ise polis oluyor ama hepsinde ortak olan yan kadýn ve kadýn bedenine saldýrý... Farkýna olunmayan þey tam da buydu. Yanýnda, saðýnda solunda, önünde arkasýnda yürüyen birine çarptýðýnda özür dileyen insanlar, ayný anda dönüp “anaavrat” küfrediyordu. Ayaklanmacýlarýn arasýnda güvenle dolaþýrken, bu güvenli ortamý, polisi meydandan kovarak yaratmýþken, küfürlerde neyin nesi, diye sormadan, düþünmeden edemiyorsunuz. Dizginsiz öfkenin yarattýðý bir gerçeklik... Deðiþtirilmesi gereken kültürel bir özellik... Erkek egemen kültürün somut göstergesi... Tüm bunlarý biliyorsunuz, bir yere oturtuyorsunuz, sosyolojik psikolojik nedenlerini biliyorsunuz ama Nazým ustanýn dediði gibi “Ama bu yürek / o, bu dilden anlamaz pek” Bizim yüreðimizde bu dilden anlamýyor, böyle de olmaz ki diyor. O gün duyduðumuz küfürler havanýn görünmez yollarýndan daðýlýp gittiler. Ama izleri ruhumuzda ve duvarlarda kaldý. Ertesi gün kadýnlar bu izleri silmek için kollarý sývadý. “Küfürle deðil inatla diren” sloganlarý dillerinde, ellerinde fýrçalar ve spreyler kapattýlar küfürlü, cinsiyetçi sloganlarýn üzerini... Kimse de bunu özgürlük alanýna saldýrý olarak algýlamadý. Ayaklanmacýlar birbirlerinden öðrenmeye devam ediyordu. Kitlesel eðitim denilen þey bu olsa gerekti.
Van İçin Sanatçılardan Eylem!
aþk ve umut ki kar’a kýþ’ta bile bahar’dýr…
Adı Bahar
11
çekilmiþken bayraklar yas kara’sý ve kar’a kýþ’a teslim olmuþken.. sular kurumuþ bulutlar göçmüþken takýlýp göçmen kuþlarýn kanatlarýna uzak yollara.. sonra karanlýða yitirmiþken bir yanýmý.. iþte böyle her bitimde hep yeniden dirilten aydýnlýk gül’üþlü bir umut doðar.. büyür içimde.. en derinde adý bahar…
çıktı... Avaþîn..
Vanlı depremzedelerin konteynırda elektrik ve sularının kesilmesi sanatçılar tarafından protesto edildi. Sanatçılar soyunarak tepkilerini ortaya koydu. 14 Aralık'ta Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen Alternatif Sanatçılar Van Üşüyor yazılı pankart açtılar. Ellerinde Bendir ve Sazlarıyla Van’da elektrik ve suları kesilen depremzedeler için bir araya geldiler. Sık sık “Van Üşüyor” sloganını attılar. Eyleme Ferhat Tunç, Agirê Jîyan ve birçok sanatçı katıldı. Vanlı depremzedelerle dayanışma için yapılan eylemde sanatçılar ceket ve kazaklarını çıkardılar. Basın açıklamasını okuyan Ferhat Tunç; “Bine yakın ölü, binlerce yaralı ve enkazın ardından şimdi de birden fazla anlamıyla ‘üşüyen’ bir gerçekle karşı karşıyayız. ‘Gerçek’ diyoruz; çünkü kaderin, ilahi adaletin değil; olup bitenleri, en başata kar hırsının tezahürü sayıyoruz.” Basın açıklamasından sonra Vanlı depremzedelerle dayanışma için türküler söylediler. Eylem Van Üşüyor sloganıyla sona erdi.
MÜCADELE BİRLİĞİ Venezüela:Bolivarcý Devrime Devam!
Venezüella’da 8 Aralýk günü yapýlan yerel seçimlerin galibi Maduro’nun partisi Birleþik Sosyalist Parti (PSUV) oldu. Venezüella Birleþik Sosyalist Partisi (PSUV) toplam geçerli oylarýn % 58.92’sini aldý. Yapýlan seçimlerde Venezüella Birleþik Sosyalist Partisi PSUV 12, MUD 8 eyalet valiliði kazanýrken, 257 belediyeden 196’sý PSUV’un oldu. Baþkent Caracas’ý da PSUV kazanýrken, ülkenin ikinci ve üçüncü en büyük eyaletleri Maracabio ve Valencia’yý ise muhalif blok kazandý. Venezüella Ulusal Seçim Konseyi, PSUV’un 5.111.336, MUD’un 4.435.097 oy aldýðýný açýkladý. 2013 yerel seçimleri, Chavez’in ölümünden sonra PSUV’un Nicolas Maduro önderliðinde girdiði ilk seçim olmasý açýsýndan önemli. Uluslararasý karþý-devrim bir kere daha kaybetti. Venezuela halký Chavez’in izinden gitmeye devam etti.
7.25 Do lar la Ya þa ya ma yýz!
ABD’de McDonald’s, Burger King, KFC, Wendy’s ve Taco Bell fast food yemek þirketlerinde düþük ücretle çalýþan iþçiler 24 saatlik grev ve protesto gösterileri düzenledi. 6 Aralýk günü, iþçiler düþük ücretlerin yükseltilmesi ve sendikalaþmalarýnýn önündeki engellerin kaldýrýlmasý için ABD’nin birçok eyaletinde protestolar yaptýlar. ABD’de 100’e yakýn þehirde fast food iþçileri protestolar düzenledi ve saati 7.25 dolar olan ücretlerinin yükseltilmesi talebinde bulundu. Düþük ücretlerle çalýþan diðer sektörlerdeki emekçiler de protestolarý destekledi ve McDonald’s, Burger King, KFC, Wendy’s ve Taco Bell gibi zincir restoranlarýn önlerinde ortalama 8,94 dolar olan saatlik ücretlerinin 15 dolara yükseltilmesini istediler.
KÝEV ÖNLERÝNDE TAYLAN IŞIK
1943’te Moskova önlerine kadar geldikten sonra tarihi bir bozgunla Berlin’e kadar kovalanan Almanlarý yeni bir bozgun mu bekliyor? Ukrayna’dan ve bu eski Sovyet ülkesini yutmak için, arkalarýna AB ülkelerini alarak, büyük bir iþtahla hareket eden Alman emperyalistlerden sözediyoruz. Guido ( isteyen bunu Guydo diye de okuyabilir, yanlýþ olmaz) Westerwelle, Alman Dýþiþleri bakaný, daha önce hiç rastlamadýðýmýz þekilde, Ukrayna’da hükümeti devirme amaçlarýný açýkça ilan etmiþ “muhaliflerin” arasýna katýlýp Kiev sokaklarýnda dolaþabiliyor. Küstahlýk mý, kartlarýn açýkça oynanmasý mý yoksa çaresizlikten her
Fast food çalýþanlarýnýn bu eylemleri öncesinde Walmart isimli alýþveriþ merkezinde çalýþanlar bir günlüðüne çok yüksek indirimlerin yapýldýðý Black Friday gününde dikkatleri düþük ücretlere çekmek istemiþlerdi. ABD’de fast food iþçileri genellikle 20 yaþýn üzerinde, ailesi ve bakmasý gereken çocuklarý olan ve yüzde 68’i ailedeki öncelikli para kazanan kiþiler. Uluslararasý Servis Ýþçileri Sendikasý’nýn desteklediði bu eylemlerde birçok grup bir araya geldi. Eylemlerde göze çarpan en önemli slogan ise “7.25 dolarla yaþayamayýz” oldu. Detroit, Chicago, New York gibi önemli merkezlerde düzenlenen gösterilerle birlikte asgari ücretlerin yükseltilmesi için mücadeleye devam edileceði belirtildi. türlü perdeleme çabasýna son verip sahaya bizzat inme mi demeli? Ne olursa olsun Alman Dýþiþleri Bakaný’nýn bizzat göstericiler arasýna katýlmasý Almanya’nýn bu ülkeyi yutmak için nasýl bir gözüdönmüþlük içinde olduðunu gösteriyor. Avrupa Birliði bayraðý altýnda Almanya’nýn manipüle, finanse ve organize ettiði gruplar iki haftayý aþan bir süre Ukrayna’nýn sokaklarýný neden iþgal ettikleri biliniyor. Özetle, Ukrayna devlet baþkaný Yanukoviç, ülkesini Almanya’nýn midesine indirecek anlaþmayý, Rusya’nýn devreye girmesiyle imzalamaktan son anda vazgeçince emperyalistler “demokrasi ve özgürlük” adýna düðmeye bastýlar. Euro, salam ve sarýmsaklý sucukla ayarttýklarý, biri boksör eskisi “muhalefet” liderleri, özgürlük, adalet ve Avrupa Birliði aþkýna adamlarýný sokaklara saldýlar. Göstericilerin, yani Almanya’nýn öfkesi büyüktü çünkü
Yeni Evrede Mücadele Birliği Dergisi / Sayı: 248 / 18 Aralık 2013 - 1 Ocak 2014 / Yaygın Süreli Dağıtım / Sahibi: Yeni Dönem Yayıncılık Basın Dağıtım Eğitim Hizmetleri Tanıtım Org.Tic.Ltd. Şti. Adına: Sami TUNCA / Adres: Sofular Mah. / Sofular Cad. No: 8/3 Fatih - İSTANBUL / Tel-Fax: 0 (212) 533 32 57 / Sor. Yazı İşl.Müdürü: Sami TUNCA / Baskı Yeri: Yön Basım Yayın, Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1.kat N:366 Topkapı - Zeytinburnu - İSTANBUL www.mucadelebirligi.com / mucadelebirligi@hotmail.com / info@mucadelebirligi.com / mucadelebirligi@gmail.com /www.facebook.com/mbirligi / www.twitter.com/mbirligi
Mücadele Birliği Platformu’nun FHKC’nin 46. Kuruluş Yıldönümüne ilettiği mesaj
F H KC 4 6 . M Ü C A D E L E Y I L I N DA
Leyla Halid, uzun yýllardýr ABD emperyalizminin yarattýðý ve dayattýðý tek kutuplu dünyanýn son dönemlerine þahit olunduðunun altýný çizdi FHKC’nin çalýþmalarýndan söz eden Halid, bütün zorluklara raðmen birinci kongrelerini gerçekleþtirdiklerini aktardý; baþta gelen en büyük zorluðun da iþgal olduðunu hatýrlattý. Halid, “Halkýmýz tüm müdahalelere raðmen ayaklandý. ABD ve siyonistler bu hareketten korktu. Arap baharý denilen süreci kendi çýkarlarýna çevirmeye çalýþtýlar” diyerek emperyalistlerin Suriye’yi kendi çýkarlarý için parçalayarak yýkmak istediklerini söyledi. FHKC olarak daha ilk günden itibaren herkesi bölünmeyi bitirmeye ve yeniden mücadele hattýna sarýlmaya çaðýrdýklarýný vurgulayan Halid, “Oslo barýþ görüþme süreçlerine karþý çýktýðýmýz gibi, þu anki müzakere süreçlerine de karþý çýkýyor ve muhataplarý bu süreci bitirmeye çaðýrýyoruz. Herkesi, milli müzakere sürecinden çýkan sonuçlarý uygulayarak Filistin halký direniþini yeniden diriltmeye, Filistin Kurtuluþ Örgütü yeniden inþa etmeye ve iþgalciye karþý direniþimizi yükseltmek için milli bir stratejiyi yeniden ortaya koymaya çaðýrýyoruz” dedi. FHKC Genel Sekreteri Ahmad Saadat’ýn cezaevinden gönderdiði mesajý ileten Leyla Halid, Saadat’ýn isteði üzerine tüm salonu Nelson Mandela için saygý duruþuna çaðýrdý. Halid, Ýsrail zindanlarýnda tutsak olan FHKC Genel Sekret e r i Ahmet Saadat’ýn gönderdiði þu mes a j ý okudu: “Tür ki ye halk la rý, sizinle
Ukraynayý, yani bu eski ve önemli Sovyet ülkesini emperyalist iþkembeye tam indi-inecek derken Rusya adeta onlarýn kursaðýndan çekip aldý. Bu, Avrupalý emperyalistlerin, yani Almanya’nýn bu ülkeyi ele geçirmek için yaptýðý ikinci hamleydi. Ýlk hamleye “turuncu devrim” adýný verdiler. Gösteriler ve seçim hileleriyle baþa getirdikleri, yüzü köstebek yuvasýna dönmüþ Viktor Yuþçenko ile dolap çevirmede Çariçeleri aratmayan Yuliya Timoþenko’nun iktidar ömrü bir seçim dönemi sürdü. Yýkýlýp gittiler. Tarihin komünizme akýþýnýn hýzlandýðý bir süreçte sosyalizmin tüm izlerini Ukrayna’dan silmek üzere yola çýkanlarýn baþarý þansý sözkonusu olamazdý; olmadý. Emperyalistler de, hegemonyalarýnýn sarsýlýp yýkýldýðý bir sürece, yani tarihin iniþ çizgisine geçmiþken komünizme karþý kalýcý bir zafer kazanamazlardý; kazanamýyorlar. Ancak kýsa ömürlü ve geçici baþarýlar el-
birlikte sürdürdüðümüz mücadele ile zafere ulaþacaðýz. Dayanýþmanýzla halkýmýzýn haklarýný elde edeceðiz. Karanlýk otoriteyi ve iþgali bitirmeye doðru yolumuza devam ediyoruz.” Alkýþlarla uðurlanan Leyla Halid’den sonra sözü HDP Eþ Baþkanlarý Ertuðrul Kürkçü ve Sebahat Tuncel konuþtu. Tuncel “Kürtler ve Filistinliler olarak çok benzer þeyler yaþadýk. Biz de öldük, zindanlara düþtük. Ortadoðu halklarýnýn kaderi ortak. Ama bir ortak yanýmýz daha var, diz çökmedik. Asla diz çökmeyeceðiz. Önemli olan devletler, sýnýrlar deðil, insanlardýr. Kürt halký ve Filistin halký özgür olmadan Ortadoðu, Ortadoðu halký özgür olmadan Türkiye halklarý özgür olmaz” dedi. Türkiye Filistinliler Topluluðu Derneði Baþkaný Ziyad Deliz’in ardýndan Hasan Tahvari, FHKC’nin yýldönümü dolayýsýyla yayýnladýðý bildiriyi okudu. Tahvari, “Filistin’in devrimci halk seçeneðini benimseyen FHKC olarak, her zaman olduðu gibi halklarýn özgürlük ilkelerini benimseyenlerin arkasýnda duracaðýmýzý ve dünyadaki özgürlük hareketlerinin dayanýþmalarý ile gurur duyduðumuzu bir kez daha vurguluyoruz” dedi. Etkinlikte, Filistin halkýnýn mücadelesine destek vermek, Ýsrail’in katliamlarýný kýnamak için Türkiye sosyalist hareketinin dayanýþma eylemlerinin görüntülerinden hazýrlanan bir sinevizyon gösterimi yapýldý. Ardýndan FHKC’nin 46 yýldýr verdiði mücadeleyi anlatan “Kýzýl Dev: bitmeyen bir hikaye” adlý si ne viz yon gösterimi ger çek leþ ti rildi. Etkinlik, müzik dinletisi ile sona erdi.
de edebiliyorlar. Ukrayna, bunun örneði. Putin ve iktidarýnýn komünizmi temsil etmediði açýk. Rusya halklarý emperyalistlerin sarhoþ köpeði Yeltsin yerine Putin’i Rusya’yý emperyalist akbabalara karþý korumak üzere iktidara taþýmýþlardý. Çünkü Rusya halklarý vatanlarýný ve sosyalizme dair elde ne varsa korumak istiyorlardý. Putin, halklarýn omuzlarýna yüklediði bu tarihsel misyona sadýk kaldý. Her ne kadar kendisi bir komünist deðilse de kendi halklarýnýn baskýsý altýnda, emperyalistlere karþý topraklarýný, ulusunun güvenliðini ve sosyalizmin kazanýmlarýný korumak zorunda kalýyor. Bu baðlamda emperyalistlerin, Rusya’yý kuþatma-yutma hamlelerine etrafýnda eski Sovyet Cumhuriyetlerinden oluþan bir çember oluþturma planýyla karþýlýk verdi. Ukrayna’daki çatýþma temel özelliði kapitalizmden komünizme geçiþ olan çaðýmýzda tüm büyük, sarsýcý
Filistin Ortadoğu’nun söndürülemeyen devrim ocağıdır. Bugüne kadar bu devrim ocağını harlı tutabilmek için sayısız savaşçı hayatlarını ortaya koydular. İsrail siyonizmine karşı savaşırken ölümsüzleşen bütün devrim savaşçılarını buradan bir kez daha anıyoruz. Onların anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Filistin halkının yakından tanıdığı Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yoldaşları olarak Filistin’in özgürlük mücadelesi bize her zaman ilham kaynağı olmuştur. Yine Filistin’de İsrail siyonizmine karşı savaşırken ölümsüzleşen Teğmen Ali (Cevat Saim Çelen), İmam Ateş ve Mustafa Çetiner yoldaşlar, yürünecek yolun ne olması gerektiğini bizlere gösterdiler. Filistin Devriminin yanında olmak, “Benim kanım bir tutam yağ, yakar özgürlüğün ateşini” diyen Filistin’in yiğit savaşçılarının yanında onlar gibi savaşmakla mümkündür. Bugün İsrail siyonizmi Filistin’de katliamlarına devam ediyor. Gazze’de sürdürdüğü kuşatmayla Filistin halkını özgürlük mücadelesinden vazgeçirmeye çalışıyor. Ve içerde gerici Arap burjuvazisine dayanarak bu savaşı sürdürüyor. Filistin Devrimi Ortadoğu halklarının ilham kaynağıdır. Filistin Devriminin gerçek dostları dinci gericiler değil, devrimciler ve komünistlerdir. Bugüne kadar Filistin’de devrim mücadelesinin temsilcisi ne Hamas, ne de İslami Cihad gibi dinci gerici yapılar olmuştur. Filistin Devriminin öncüsü hiç kuşku yok ki, FİLİSTİN HALK KURTULUŞ CEPHESİ’dir. Ulusal-sınıfsal kurtuluş mücadelesinde Filistin halkını birleştirecek ve emperyalizme ve kapitalizme karşı devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltecek olan FHKC’dir. 46 yıldır süren mücadele bunun en önemli göstergesidir. FHKC tüm dünya gericiliğini olduğu gibi Arap burjuva gericiliğini de karşısına alarak mücadelesini bugüne kadar getirdi ve uluslararası devrimci ve komünist hareketten bu konuda her zaman destek aldı. FHKC’nin bu mücadeleyi bundan sonra da uluslararası dostlarıyla birlikte başarıyla yürüteceğine inanıyor, Filistin Devriminin zafere ulaşacağından kuşku duymuyoruz. Biz Denizlerin yoldaşları olarak, bu mücadelede üzerimize düşen görevleri başta Türkiye ve Kürdistan olmak üzere, Ortadoğu’da devrim mücadelesini yükselterek yerine getireceğimizi buradan bir kez daha tüm dünyaya duyuruyoruz. Selam Olsun Filistin Devrimi İçin Savaşırken Ölümsüzleşenlere!
geliþmelerin arkasýnda komünizmle kapitalizm arasýndaki çeliþki ve çatýþmanýn yattýðýný gösteriyor. Bu çeliþki her zaman kendini bütün yönleriyle ve bütün açýklýðýyla göstermese de bütün çatýþmalarýn, savaþlarýn, altüst oluþlarýn kaynaðýdýr. Bu çeliþkide güçlü olan ve giderek güçlenen taraf komünizmdir. Zayýf olan ve giderek çözülen taraf ise kapitalizm ve burjuva sýnýftýr. Bu nedenle emperyalistler artýk hiçbir yerde ileri gidemiyorlar, kalýcý, uzun ömürlü zaferler elde edemiyorlar. Ukrayna buna örnektir. “Turuncu devrim” adýný verdikleri karþý devrimle Ukrayna halklarý için kýsa ömürlü de olsa bir trajedi yarattýlar. Tekrar etmeye çalýþtýklarý ayný sahne komedi biçiminde son bulacak. Baþka zamanlarda kibirli Alman Dýþiþleri Bakaný’nýn yanýna bile yaklaþtýrmayacaðý bir boksör eskisinin baþrolü oynadýðý bir komedi; Kiev komedisi.