HRANT iÇÝN 19 OCAK’TA SOKAKLARA
Tam 7 yýl oldu! Hrant güpegündüz sokak ortasýnda, Ýstanbul’un en iþlek caddelerinden birinde katledildi. Bu katliam faþizmin ilk katliamý deðildi. Faþizm daha önce de sokak ortasýnda kadýn, çocuk ya da öðrenci katletmiþti! Katliamlara dur demek, faþizme son vermek bizim elimizde! 19 Ocak’ta, Hrnat’ýn katledildiði yerde bir araya geliyoruz. Ölümsüzleþenlerimizi anmak ve mücadelemizin devam edeceðini haykýrmak için...
Gençler, Kadýnlar; 19 Ocak’ta özgürlüðümüz için, katledilenlerin hesabý yalnýzca sokakta sorulabileceði için, sokaklara çaðýrýyoruz! Taksim’den Agos’a Yürüyoruz!
19 Ocak 13.30 Taksim Meydaný
B OZ U K D ÜZ E ND E S A Ð L A M Ç AR K O L M A Z !
FABRİKALAR TARLALAR SİYASİ İKTİDAR HER ŞEY EMEĞİN OLACAK
Sendikalar, demokratik kitle örgütleri Ankara’da “Bozuk düzende saðlam çark olmaz” diyerek miting düzenledi. Çok isabetli bir slogan bu. Özellikle de düzenin “bozuk yapýsý” böylesine ayyuka çýkmýþken! Ama bu þiarla miting düzenleyenlerin hemen hepsi, emekçileri sandýða çaðýrýyor. Bu “bozuk düzen”in kimi mevkilerinde yer almanýn öneminden bahsediyor. “Bozuk düzende saðlam çark olmaya” kalkýyorlar
Bir Ýnsanlýk Düþmaný Daha Öldü!
Tüm dünya onu Sabra-Þatilla kasabý olarak biliyor. Boðazýna kadar kana batmýþ. Ellerinde Filistinli bebelerin kaný duruyor. Acýmasýz bir katil... Ýsrail eski baþbakaný Ariel Þaron öldü. Tüm insanlýðýn zihnine kazýnan korkunç suçlarýnýn hesabý sorulamadan gitti! Halklar arasýna ektiði kin ve nefret tohumlarýnýn... binlerce Filistinlinin katlinin hesabý vermeden kaçtý kurtuldu! 2005’ten beri komadaydý, 11 Ocak itibariyle ölümü duyuruldu.
3
Ayaklanmaların Devrimci Sonuçları C.Dağlı
2
Devrimci Otorite Ýhtiyacı Taylan Işık
4
Ankara’da Emek Mitingi
En Uzun Demiryolu Grevi Bitti
KESK, DÝSK, TMMOB ve TTB’nin yaþanan yolsuzluklara karþý düzenlediði “Özgürlük, Barýþ, Demokrasi, Adalet ve Emek Mitingi” için emekçiler, 11 Ocak günü sabah saatlerinde Ankara Hipodrom’da toplandý. Türkiye’nin bir çok ilinden otobüslerle gelen emekçiler, sabah erken saatlerde Hipodrom’da toplanarak kortejlerini oluþturdular. Öðle saatlerine doðru Sýhhiye Meydaný’na yürüyüþe baþlayan kitlenin en önünde DÝSK’e ve KESK’e baðlý sendikalar, TMMOB ve TTB’ye baðlý meslek odalarý pankartlarýyla yer aldý.
Devrim İçin Daha Çok Cüret Özgür Güven
15 - 29 Ocak 2014 / S 250 / 1 TL
8
5
O Büyük Gün Geldiğinde
Ali Varol Günol
Editör
DÜZENÝN DAMINDA YANGIN
Devletin tepesinde yangýn var. Yangýnýn söneceðine dair herhangi bir emaret yok; aksine yangýn gittikçe daha geniþ alanlara yayýlýyor, devletin baþka baþka kurumlarýna sirayet ediyor. Yangýnýn yayýldýðý son Bakanlýk, Milli Eðitim oldu. Devletin/düzenin tepesindeki yangýnýn ilk kývýlcýmýnýn nasýl çaktýðýný bir hatýrlayalým: Tarih Aralýk 2013. Bir savcý yolsuzluk, rüþvet, dolandýrýcýlýk gibi suçlardan birilerinin gözaltýna alýnmasý kararýný veriyor. Polis kararý uyguluyor, gözaltýna almalar baþlýyor. Buraya kadarý burjuva tekelci düzende her zaman rastlanan bir durumdu. Dahasý, rüþvet, dolandýrýcýlýk, yolsuzluk, sahtecilik sermaye sýnýfýnýn genlerinde var; olmazsa olmazdýr. Sadece Türkiye’de de deðil, bütün kapitalist ülkelerde vaka-i adiyeden sayýlan durumlardýr.
Binlerce Güney Koreli demiryolu işçisi, emek düşmanı Başkan Park Geun-hye yönetimine karşı üç haftalık yoğn mücadelenin ardından 30 Aralık itibariyle grevlerini bitirdiler. Devlet demiryolu şirketi Korail tarihinin en uzun greviydi bu. Bu kesif sınıf çatışması şimdi iktidar ve muhalefet partilerinin bir karar vereceğ parlamentoya taşındı. Kore Demiryolu İşçileri Sendikası, 9 Aralık’ta %80 evet oyuyla başladı greve. İşçiler ve sendika, hükümetin yeniden yapılandırma planlarının demiryollarını özelleştirme tehdidi olduğnu gördüler, ki bu işsizlik, hizmet ve hak kaybı anlamına geliyordu.
9
Devlette Kıyamet Alametleri Umut Çakır
3
9
10
Gezi Güncesi Sıla Erciyes
11
2
MÜCADELE BİRLİĞİ
YAZ VE GÜZ AYAKLANMALARININ DEVRÝMCÝ SONUÇLARI
BA
ŞY A
C. Dağlı
ZI
Halk kitleleri, Haziran’da ve Güz aylarýnda, her kez, farklý bir gerekçeyle ayaklandý: Haziran’da Gezi Parký’ndaki aðaçlarýn sökülmesi, Eylül’de, ODTÜ’den yol geçmesi, Aralýk’ta ise rüþvet ve yolsuzluk gerekçesiyle, yarýn ayaklanmak için baþka gerekçeler bulunabilir. Genel durum bir devrim için olgunlaþmýþsa, halk yýðýnlarý ayaklanmak için bir gerekçe bulur. Þu ya da bu sorun -bazen çok küçük bir sorun ya da olay- ayaklanmanýn bahanesi, devrimi baþlatan bir kývýlcým rolü oynayabilir. Bu topraklarda ayaklanmak için çok neden var. Burada önemli olan devrimin gerçek koþullarýný anlamaktýr. 1. Aralýk sonlarýnda yeni bir devrimci eylemler dalgasý baþladý. Sokak gösterileri 27 Aralýk’ta en yüksek noktasýna çýktý. Taksim’de ve bir çok ilde çatýþmalý geçen gösteriler ayýn son gününe dek sürdü. 27 Aralýk öncesinde Kadýköy’de ve Adana’da aypýlan eylemler sert ve çatýþmalý geçmiþti. Uzun bir dönemdir görüldüðü gibi, birçok kentte ayný gün ya da arka arkaya baþladý. Bu durum, devrimin geliþiminde ileri bir düzey ve niteliktir. Aralýk yýðýnsal devrimci eylemleri ayaklanma boyutlarýna varmýþtýr. 2. Gösterilere büyük kitleler katýldý. Haziran’dan beri çok geniþ halk yýðýnlarýnýn ayaklanma içinde yer almasý ve bu genel baþkaldýrý günlerinde tarih yapýcýlarý olarak davranmalarý çok önemlidir. Devrimci mücadele kolay kolay böylesine büyük bir kitle gücüne ulaþamaz. Yaz ve Güz ayaklanmalarý kitle mücadelesinin bugüne dek ulaþmýþ olduðu en yüksek düzeydir. Güz ayaklanmalarý da, Haziran ayaklanmasý gibi, devrimin zaferi yolunda büyük ve yeni bir adýmdýr. 3. Aralýk’ta iktidarýnr ele geçirilmesi hedefi çok daha belirgindi. Bi rçok kentte göstericiler -daha doðrusu ayaklanmacýlar- “Halk Ýktidarý” sloganýyla eyleme geçti. Bu netlik, devrimin geliþiminde ileri bir noktadýr. Leninist Partinin sloganlarý, görüþleri, programý daha çok kitle tarafýndan benimseniyor artýk. Devrimden, iktidarýn ele geçirilmesinden, yeni bir yaþam kurulmasý hedefinden baþka hiçbir þey, kalabalýk halk kitlelerini, aylarca ayaklandýramazdý. 4. Burjuva muhalefet partileri, ulusal güçler Aralýk gösterilerine destek vermedi. Tersine engellemek için çaba gösterdi. Onlarý, verili koþullarda ve Haziran Halk Ayaklanmasýnýn deneyimiyle de hareket eden devrimci kitlelerin çok daha ileriye gideceðinin farkýndalar. Ayný burjuva güçler, Haziran’ýn daha ilk günlerinde de, kitleleri geri çekilmeye zorladýlar, fakat devrimci güçlerin giriþimleri ve ayaklananlarýn kararlýlýðýyla, amaçlarýna ulaþamadýlar. Burjuva güçler ve diðer ulusalcý güçler, belli sýnýrlar içinde hareket eden yýðýnlara dayanarak iktidara gelmek istiyorlar. Ancak, halk kitlelerinin daha ileri gitmesi, devrimde ýsrar etmesi, burjuva çevrelerin tüm planlarýný ve oyunlarýný bozuyor. 5. Proletarya ve halk, kendi koþullarýnýn farkýnda. Dahasý, koþullarý deðiþtirecek kendi gücünün ve eylemdeki devrimci birliðinin de farkýnda. Ezilen sýnýflarýnýn en bilinçli, en tutardlý ve en devrimci kesimi daha ileri gidiyor: karþýsýna çýkan partileri ve politik gruplarý toplumsal konumuna göre belli bir yere oturtuyor. Kendi safýný ve bu güçlere karþý tutumunu çok daha net olarak belirliyor. Bunun devrimci sonuçlarý bellidir: devrimci kitleler, burjuva ve küçük burjuva güçlerin engellerini daha çabuk kurtuluyor. 6. Yaz ve Güz ayaklanmalýrýna karþýn, halk kitleleri siyasi ve toplumsal hedeflerine ulaþamadý. Hedefe varmak için yeniden ve yeniden ayaklanacaklarý açýktýr. Ayaklananlar hedefine ulaþamasalar da, bugüne dek, bu topraklarda benzeri olmayan bir baþkaldýrýyla, toplum üzerinde derin bir etki yarattýlar ve büyük bir sempati topladýlar. Çünkü ayaklananlarý, insanlýðýn daima esinlendiði insanca bir gelecek için dövüþtüler. Bu kavga þimdi daha büyük kitlelerin kavgasýna dönüþüyor. 7. Bu topraklarda, egemenlerin, iþçi sýnýfý ve halk üzerindeki baskýsý, birçok baþka ülkeye göre çok daha þiddetli, aðýr ve sürekli olmuþtur. Bu yüzden, ezilen kitlelerin yönetenlere karþý öfkesi, tepkisi, isyaný ve ayaklanmasý da birçok yere göre daha þiddetli ve keskin olmuþtur. Devrimci sýnýf mücadelsi ve esilen halklarýn savaþýmý þiddetli saldýrýlar altýnda geliþti. Devrimci mücadele bu koþullarda zafere ulaþýrsa, bu zafer gerçekten büyük bir zafer olacaktýr. Devrimci sonuçlarý ve dünya devrimine etkisinin de buna göre olacaðý açýktýr. 8. Kitlelerin tarihsel giriþimleri, basit bir olay olarak yorumlanamaz. 2013’te olan þey, yýðýnlarýn kurtuluþu yolunda bir devrimin patlak vermesi, geliþmesi ve büyümesidir. Devrim, yýllardýr verilen sayýsýz eylemde geliþti. Genel halk ayaklanmasý bu süreci hýzlandýrdý, iyice olgunlaþtýrdý ve yeni bir düzleme, sonuç alýcý bir noktaya getirdi. Ancak bugünkü toplumdan kurtuluþ hedefli eylemler bu denli ýsrarlý, kararlý olur ve süreklilik gösterir. 9. Yönetenlerin Yaz ve Güz ayaklanmalarý sýrasýnda baþvurduklarý þiddetli baský ve saldýrganlýk ve bir dizi yeni baský önlemlerini devreye sokmalarý, eyleme geçen, ayaklanan, devrime giden kitlelerden ne kadar korktuklarý gösteriyor. Ýþçi sýnýfýnýn ve halklarýn kendi istekleri, kendi kurtuluþlarý yönünde ortaya koyduklarý giriþimi, açýk ve doðrudan savaþým, her an eyleme geçme yeteneði, ayaklanma tevrübelerine sahip olmalarý, egemenlerin en korktuklarý þeydir. 10. Ýktidar gücünü elinde tutanlar, devletin tüm gücünü kullanmalarýna raðmen, Haziran’da ayaklanan devrimci yýðýnlarý gerçek anlamda yenilgiye uðratamamýþ, kitlelerin mücadele azimlerini kýramamýþtýr. Halklarýn mücadele azmi kýrýlmadýðý gibi, yapýlan iðrenç saldýrýlar, mücadele azmini daha da güçlendirmiþtir. Eylül ve Aralýk’taki Güz ayaklanmalarý günlerce sürdü. Kürdistan’da halk, “çözüm süreci”ne raðmen günlerce ve defalarca çatýþtý. Türkiye ve Kürdistan’da gerçekleþen Yaz ve Güz ayaklanmalarý, birleþik devrimin bir çýð gibi büyümesi, gelen günlerin nasýl geçeceðini daha þimdiden gösteriyor. 11. Devlet güçleri 31 Mayýs’ta ve sonraki günlerde, Taksim’de ve diðer tüm alanlarda, kentlerde büyük bir güçle ayaklanan kitleleri kuþatýrken, kuþattýðý kitlelerin, kendi güçlerinden daha kalabalýk olduðunu gördü. Halk yýðýnlarýný kuþatma altýna alýrken gerçekte ise kendi güçlerinin, halk yýðýnlarý tarafýndan kuþatýldýðýný ve saldýrýya uðradýðýný anladý. Devlet güçleri, kendisinden çok daha fazla olan halk güçlerini yenemeyeceði ortaya çýkmýþtýr. Devrimci halk güçleri, burjuva kuþatmayý kýracak bilince, azime, savaþ kapasitesine ve enerjiye sahip olduðunu ayaklanma sýrasýnda kanýtlamýþtýr. 12. Proletarya ve halklar sýk sýk ayaklandýðýna göre, burada temel sorun ve temel görev devrimci mücadeleye kesin sonucuna, yani zafere götürmektir. Mücadele kesin bir karara baðlanana dek, süreklileþtirilmelidir. Bu süreçte, burjuvazinin kendi alternatiflerini geliþtirmesine fýrsat verilmemeli. Bunun yolu, devrimin zaferi hedefiyle, tekelci sermayeye ve faþizme karþý doðrudan ve açýk savaþýmý yükseltmektir. Þiarýmýz, Zafere Kadar Devrim! Olmalýdýr. Bu konuda, Latin Amerika devrimci halklarýnýn son yirmi yýl için uyguladýðý ve baþarýlý olan taktikleri örnek alýnmalýdýr.
Mülksüzlerin Mülkü Rote Flora
Rote Flora... 80’lerin bir Avrupa geleneði... Batý Avrupa’da solcu gençler, 80 sonlarýnda sahiplerinin oturmadýðý, kiraya da vermediði binalarý birer birer iþgal eder... Buralara evsizler, öðrenciler, büyük þehre göçmüþ iþsizler yerleþmiþ, binalar ayný zamanda cafe, imalathane, iþyeri, kültür merkezlerine de dönüþmüþ. Buralarda kurulan ortak ve alternatif yaþamlar, ilerleyen yýllarda turistleri de çeken tarihi mekanlara dönüþür... Ve Rote Flora... 1835’te yazlýk tiyatro olarak inþa edilmiþ, ilerleyen yýllarda balo salonu, kýr lokantasý ve sinema olarak kullanýlmýþ. 1989 Kasýmýnda iþgal edildiðinde ise Rote Flora kamuya ait terkedilmiþ metruk bir bina idi. Ýþgalin ardýndan kurulan kültür merkezi, hükümetin deðil müdahale ettiði, desteklediði bir alternatif kültür projesi haline geldi. Hamburg’un kültür haritasýnda yerini almýþ, “alternatif kent kültürünün abidesi” olarak bir taraftan turist çekerken, diðer taraftan siyasi buluþma mekaný iþlevini sürdürmüþtü... Ve bizdeki deyimle “kentsel dönüþüm” tüm þehirle birlikte artýk simgesel hale gelen Rote Flora Kültür Merkezi’ni de vurdu. Zaman içinde sermaye þehir merkezlerindeki bu metruk binalarý satýn alarak dönüþtürmeye baþladý; yoksul emekçi halk ve iþsizler gittikçe þehrin dýþýna kovulurken, bu binalar lüks yerleþim yerlerine, cafe ve restaurantlara dönüþtü. Ve Rote Flora da 2001 yýlýnda satýldý. Hükümet binayý satarken “onarým yapma dýþýna dokunulmamasý” þartýný koþarken, 2013 Aralýk’ýna gelince artýk “mülk sahibi”, mahkeme kararý ile “binanýn boþaltýlmasýný” istedi. Ya bina 20 Aralýk’a kadar boþaltýlacak ya da ayda 25 bin avro kira ödenecekti. Ve 21 Aralýk günü hükümet kültür merkezi kapýsýna kilit vurdu.
Hamburg’da ayaklanma düzeyine ulaþan eylem ve çatýþmalarý, “Olaðanüstü Hal Bölgesi” anlamýna gelen “tehlikeli bölge” ilan edilmesi de bu karar ile baþladý. Önce 21 Aralýk günü Hamburg’da dev bir miting düzenlendi protesto için, sonra binlerce kiþi polisle çatýþmaya girdi ve þehrin sokaklarý bir anda savaþ alanýna döndü... Çok sayýda polisin de içinde yer aldýðý 1000’e yakýn kiþi yaralandý. Eylemlerin katýlýmcýlarý gençlerin yanýz sýra bu “kentsel dönüþüm”le barýnacak yeri kalmayan emekçiler, iþsizler, göçmenler oldu. Eylemler kah hýzýný artýrýp kah düþürürken, 5 Ocak günü Hamburg’un belirli bölgeleri “tehlikeli bölge” ilan edildi. Bu
15 - 29 Ocak 2014
Ve Rote Flora... 1835’te yazlýk tiyatro olarak inþa edilmiþ, ilerleyen yýllarda balo salonu, kýr lokantasý ve sinema olarak kullanýlmýþ. 1989 Kasýmýnda iþgal edildiðinde ise Rote Flora kamuya ait terkedilmiþ metruk bir bina idi. Ýþgalin ardýndan kurulan kültür merkezi, hükümetin deðil müdahale ettiði, desteklediði bir alternatif kültür projesi haline geldi. Hamburg’un kültür haritasýnda yerini almýþ, “alternatif kent kültürünün abidesi” olarak bir taraftan turist çekerken, diðer taraftan siyasi buluþma mekaný iþlevini sürdürmüþtü... bölgelerde polis insanlarýn üstlerini ve eþyalarýný arayabiliyor, kimliklerini kontrol edebiliyor, bölgeden uzaklaþtýrma kararý çýkarabiliyor ve gözaltýna alabiliyor. Bunlarýn insan haklarýna aykýrý olduðunu savunan Sol Parti, Yeþiller Partisi ve Hür Demokrat Parti, bunlarýn hukuk devletine uygun olmadýðýný söylüyor. Hamburg’da yaþayan halklar ise haklarýný korumak için sokaklardan çekilmiyor.
Zaman Savaþ Zamaný Bilindiði gibi geçtiðimiz günlerde Alman devleti anti-faþistler ve anarþistlerin yýllardan beri iþgal edip kullandýklarý binayý boþaltmaya kalktý. Almanya’da bu tür iþgal binalarý gerek yaþam alaný, gerek kültürevi veya kolektif iþletme olarak kullanýlýr ve bir çok þehirde vardýr. Devletin sosyalist güçler ve mültecilere yönelik baþlattýðý operasyon, anti-faþist ve anarþistlerin güçlü iradesiyle karþýlýk buldu. Günlerce süren çatýþmalarda yüzlerce polis ve eylemci yaralandý. Alman devletinin “Gefahren Gebiet” yani “tehlikeli bölge” diye adlandýrdýðý Hamburg’un birkaç mahallesinde estirdiði terör, yoldan geçen herkese kimlik kontrolü yapmasý ve yüzlerce gözaltý, en ileri burjuva demokrasilerin bile kendine tehdit olarak gördüðü herkese, her þeye acýmasýzca saldýracaðýnýn göstergesidir. Zaten Alman faþist devlet geleneðinin bir ucu Hitler faþizmine dayanmýyor mu? Dünya genelinde son yýllarda yaþanan ayaklanmalar ve son dönemde ülkemizde birkaç aðaç diye baþlayýp, kimsenin tahmin edemeyeceði seviyeye yükselen ve hala devam eden ayaklanma, bizlere burjuvazinin iktidarý uðruna baþvuramayacaðý hiç bir þeyin olmadýðýný göstermiþtir. Buna karþýlýk bizler, yani devrimciler, iþçiler, öðrenciler, yoksullar, iþsizler, köylüler kýsaca toplumun tüm katmanlarý, bu saldýrýlara karþý yaþamýmýz pahasýna cevap vereceðimizi göstermiþ olduk. Bu durum Hamburg da ayný þekilde idi. Yani sorun aðaç veya bina deðil, irade sorunu, iktidar sorunu olarak karþýmýza çýktý. Artýk zaman ispat zamaný deðil ÝKTÝDAR zamaný. Zaman devrimci, ilerici güçlerin özellikle iþçi sýnýfýnýn devrimin tüm araç ve gereçlerini kullanýp iktidarý alma zamaný. Hamburg savaþlarý ayaklanmalar zincirinin bir halkasý olarak bizlere kendini gösterdi. ÝKTÝDAR HALKA
Almanya Mücadele Birliði Okuru
Haberleşme özgürlüğünü engellemek, çağın en önemli iletişim aracını susturmak isteyen hükümet, bir yasağa daha imza atıyor.
İnternette Sansüre Hayır diyenler, 18 Ocak günü bulundukları her yerde sokağa davet ediliyor.
Yasaklara, sansüre, varlığımızın yok sayılmasına karşı herkesi sokağa çağırıyoruz.
15 - 29 Ocak 2014
“Hrant Dink’in Vurulduðu Yerde Olacaðýz”
Hrant Dink cinayeti davasý öncesinde Ýstanbul Adliyesi’nde basýn açýklamasý yapan Hrant Dink’in Arkadaþlarý, Dink cinayetinde payý olan kamu görevlilerinin yargýlanmasýný talep ettiklerini ancak bunun gerçekleþmediðini ifade etti. 19 Ocak’ta iseAgos Gazetesi önünde olacaklarýný belirtti. Ýstanbul14. Aðýr Ceza Mahkemesi’nde görülen Hrant Dink cinayeti davasý öncesi Çaðlayan’daki Ýstanbul Adliyesi’nde Hrant Dink’in arkadaþlarý bir basýn açýklamasý yaptý. “Müsamereyi Býrakýn, Asýl Sorumlularý Yargýlayýn”, “Faþizme Ýnat, Kardeþimizsin Hrant”, “Hepimiz Hrant’ýz Hepimiz Ermeni’yiz” yazýlý döviz ve pankartlar taþýndý, sloganlar atýldý. Basýn açýklamasýný yapan yazar Ahmet Ümit Hrant Dink cinayetinin üzerinden 7 yýl geçtiðini hatýrlattý. Ümit, davayý takip eden adalet arayýcýlarý, Dink ailesinin avukatlarý ve Hrant Dink’in ailesinin mahkeme salonlarýnda, mahkeme kapýlarýnda, gazete sayfalarýnda ve sokaklarda yýllarca adalet talebini dile getirdiðini söyledi. Hrant Dink’in ölümüyle ilgi-
li ihmali bulunan kamu görevlilerinin kamuya açýk bir mahkemede ve adil bir þekilde yargýlanmalarýný talep ettiklerini belirten Ümit, “Bu olmadý. Bu olmadýðý gibi yargýlanmasý istenilen kamu görevlileri terfi almaya devam etti. Devlet içinde üst makamlara kadar týrmandýlar” dedi.
Adalet talebinden asla vazgeçmeyeceklerini belirten Ümit, “Sevgili Hrant Dink’e sessleneceðiz ve ‘buradayýz ahparig’ diyeceðiz. Her 19 Ocak’ta olduðu gibi bu 19 Ocak’ta da saat 15.00’de Agos gazetesi önünde Hrant Dink’in vurulduðu yerde olacaðýz. Biz, ‘bitti’ demeden bu dava bitmez” dedi.
Bir Ýnsanlýk Düþmaný Daha Öldü!
Tüm dünya onu Sabra-Þatilla kasabý olarak biliyor. Boðazýna kadar kana batmýþ. Ellerinde Filistinli bebelerin kaný duruyor. Acýmasýz bir katil... Ýsrail eski baþbakaný Ariel Þaron öldü. Tüm insanlýðýn zihnine kazýnan korkunç suçlarýnýn hesabý sorulamadan gitti! Halklar arasýna ektiði kin ve nefret tohumlarýnýn... binlerce Filistinlinin katlinin hesabý vermeden kaçtý kurtuldu! 2005’ten beri komadaydý, 11 Ocak itibariyle ölümü duyuruldu. Utanmaz basýn tekelleri þimdi onu pirüpak göstermeye çalýþýyor. Halklarýn hafýzasýndan kazýyýp atmaya çalýþýyorlar bu katilin suçlarýný. Ama boþuna! Tarihin belleði þaþmaz. Kiþiler unutur, ama bir bütün olarak halklar ve tarih unutmaz! Bu insanlýk düþmaný kasabýn suçlarý da asla unutulmayacak. Medya tekelleri onu aklayamayacaklar! Lübnan kökenli Brezilyalý karikatürist Carlos Latuff çizdiði karikatürlerle Þaron’un yaþamýný özetledi. Ezilen halklar da durumu o karikatür kadar net çizgileriyle görüyor. Bu oyunlarýnýza kanmayacak!
3 Eylem 3 Engel
5 Aralýk Pazar günü Taksim üç eyleme tanýk oldu; ikisinde polis yürüyüþe engel olurken, üçüncüsünde polis saldýrýsý sonucu 10 kiþi gözaltýna alýndý. Önce Suriye’de El Kaide’ye baðlý çeteler tarafýndan kaçýrýlan ve 40 gündür rehin tutulan Milliyet Gazetesi foto muhabiri Bünyamin Aygün için gazeteciler eylem yaptý. Gazeteciler sloganlarla Galatasaray Meydaný’ndan Tünel Meydaný’na yürümek istediklerinde polis ablukasýyla karþý karþýya geldiler. Gazeteciler vali ile yapýlan görüþmelerin ardýndan Tünel’e yürüdüler. “Bünyamin Aygün’e özgürlük”, “Free Bünyamin Aygün”, “Free press” yazýlý pankart ve Bünyamin Aygün’ün fotoðraflarýnýn taþýndýðý eylemde, gazetecilerin Galatasaray Meydaný’ndan Tünel’e yapmak istediði yürüyüþ polisin engeline takýldý. Bunun üzerine gazeteciler, açýklamayý Galatasaray Meydaný’nda Türkçe ve Ýngilizce yaptý. Basýn açýklamasýnýn ardýndan yürüyüþ için polisle tekrar görüþme yapýldý. Bunun üzerine eylem, Beyoðlu Tünel’e yürünerek sonlandýrýldý. Eylem boyunca “Hükümet Uyuma Bünyamin’e Sahip Çýk” sloganý atýldý. Kýsa bir süre sonra da Kadýn Cinayetlerini Durduracaðýz Platformu’nun, “AKP’nin yolsuzluklarýna ve kadýn düþmanlýðýna karþý” Tünel’den Galatasaray Meydaný’na yapmak istediði yürüyüþ polisler tarafýndan engellendi. Tünel Meydaný’nda bir araya gelen kadýnlar, “Kadýnlar Ölüyor AKP Çalýyor” yazýlý pankart ve “Asla Yalnýz Yürümeyeceksin”, “Yaþamak Ýçin Rüþvet Mi Gerek” Dövizlerini Açtý. “Kadýn Cinayetlerini Durduracaðýz”, “Yaþam Hakký Kutsaldýr Dokunulamaz”, “Hýrsýzlardan Hesap Soracaðýz” sloganlarý atarak yürüyüþe geçen platform üyelerinin önüne barikat kuran sivil polisler, yürüyüþe müdahale etti, arbede yaþandý. Bu müdahaleye tepki olarak açýklama yapmayacaklarýný belirten kadýnlar, bir süre attýklarý sloganlarýn ardýndan eylemlerine son verdi. Akþam saatlerinde de Dev-Genç’in Taksim’de “Tutuklu öðrenciler için toplanma” çaðrýsýna polisin saldýrdý ve 10 kiþi gözaltýna alýndý.
Zindanlar Tabut Olmaya Devam Ediyor
Bitlis E Tipi Cezaevi’nde bulunan hasta tutsak Seyithan Taþkýran yaþamýný yitirdi. 44 yaþýndaki PKK’li tutsak Seyithan Taþkýran, yoðun bakýmda bulunduðu Van Dursun Odabaþý Týp Merkezi’nde 3 Ocak günü gece saatlerinde yaþamýný yitirdi.
18 gün önce tek kiþilik hücresinde kalp krizi geçiren ve Dursun Odabaþý Týp Merkezi’nde yoðun bakýmda yaþamýný yitiren Taþkýran’ýn cenazesi, 4 Ocak’ta yapýlan otopsinin ardýndan memleketi Amed’e gönderildi. Hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest býrakýlmasý için gösterilen çabalara hükümetin duyarsýz kaldýðýný dile getiren Van TUHAY-DER Baþkaný Ahmet Aygün yaptýðý açýklamasýnda, kamuoyunu hasta tutuklular konusunda duyarlý olmaya çaðýrdý. Adalet Bakanlýðý verilerine göre; cezaevlerinde son 13 yýlda 2300 tutsak yaþamýný yitirdi. Ýnsan Haklarý örgütlerinin verilerine göre 163 tutsak da ölüm sýnýrýnda.
Eryaman Halký Mücadeleye Çaðýrýyor
Eryaman halký Þeker Fabrikasý arazisinde Gar kompleksi adý altýnda yapýlacak olan kimyasal atýk deposuna karþý uzun bir zamandýr mücadele yürütüyordu. Ýlk eylemlerini 22 Aralýk günü yapan Eryamanlýlar, bu hafta yaptýklarý forumda sürdürdükleri hukuki mücadelenin yanýnda, eylemlerini devam ettireceklerini açýkladýlar. Ýlk olarak, henüz ÇED raporunun varlýðýnýn bile belli olmadýðý arazi için bilgilendirici bir imza kampanyasý baþlatmak istediklerini söyleyen Eryaman Halk Dayanýþmasý, Pazar gününden itibaren hafta sonlarý Gar Kompleksi yapýlacak alana bilgilendirme çadýrý açma kararý aldýlar. Sembolik bilgilendirme çadýrý için 12 Ocak günü saat 15.00’de Gar Kompleksi yapýlacak alanda toplanýlacaðýný söyleyen Eryaman Halk Dayanýþmasý, bütün Ankara halkýný mücadelelerine destek olmaya çaðýrýyor. Ayrýntýlý bilgi için: http://www.eryamandayanisma.com
E
R Ö DİT
MÜCADELE BİRLİĞİ
3
DÜZENÝN DAMINDA YANGIN
Devletin tepesinde yangýn var. Yangýnýn söneceðine dair herhangi bir emaret yok; aksine yangýn gittikçe daha geniþ alanlara yayýlýyor, devletin baþka baþka kurumlarýna sirayet ediyor. Yangýnýn yayýldýðý son Bakanlýk, Milli Eðitim oldu. Devletin/düzenin tepesindeki yangýnýn ilk kývýlcýmýnýn nasýl çaktýðýný bir hatýrlayalým: Tarih Aralýk 2013. Bir savcý yolsuzluk, rüþvet, dolandýrýcýlýk gibi suçlardan birilerinin gözaltýna alýnmasý kararýný veriyor. Polis kararý uyguluyor, gözaltýna almalar baþlýyor. Buraya kadarý burjuva tekelci düzende her zaman rastlanan bir durumdu. Dahasý, rüþvet, dolandýrýcýlýk, yolsuzluk, sahtecilik sermaye sýnýfýnýn genlerinde var; olmazsa olmazdýr. Sadece Türkiye’de de deðil, bütün kapitalist ülkelerde vaka-i adiyeden sayýlan durumlardýr. Sermaye, tekelci aþamaya gelince, üretmeden, rüþvetle, hükümet ve devletle iliþkiler kurma sayesinde, belediyeler üzerinden, yolsuzluk ve dolandýrýcýlýkla, rantla vb vb büyük servetler kazanmak para yýðmanýn baþlýca yollarý oldu. Toplumsal zenginliðin iki baþlýca kaynaðý olan artý-deðer ve topraktan elde edilen deðerler burjuva sýnýf arasýnda iþte bu yollarla paylaþýlýr oldu. Burjuva sýnýf kendi kendinden zenginlik saðlamaz ama iþçi sýnýfýnýn ve emekçilerin yarattýklarý zenginliðe el koyarak bunu gerçekleþtirir. Ama þimdi devletin tepesinde bir yangýna dönüþen ve politik krizin daha da derinleþmesine yol açan kavganýn asýl nedeni bu deðil. Kavga bir bölüþüm, pay kapma kavgasý gibi görünse de iþ bunun çok daha ötesinde. Rüþvet, yolsuzluk, nitelikli dolandýrýcýlýk gibi gerekçelerle baþlatýlan operasyon gerçekte, en azýndan tekelci sermaye sýnýfýnýn bir kýsmý ve emperyalist güçler açýsýndan, kullaným tarihi geçmiþ bir iktidardan kurtulma giriþimidir. Ýktidarýn kullaným tarihini sona erdiren baþlýca iki geliþme oldu. Birincisi, Haziran Halk Ayaklanmasý, birleþik toplumsal devrimin giderek güç kazanmakta olduðunu gösterdi. “Bu resmen devrim” sözü bir espriden çok bir toplumsal gerçeði ifade ediyor. Dinci faþist iktidarýn varlýðý devrimi engellemek bir yana güçlenmesine yol açan bir olguya dönüþmüþtü. Dinci/faþist iktidar, boðanýn önündeki kýrmýzý bez etkisi yaratmaya baþladý. Emekçi sýnýflardan önce kendileri deðiþtirmeliydi. Ýkinci geliþme, özelde Suriye’de, genelde Ortadoðu’da deðiþen güç dengeleri oldu. Emperyalistler artýk dinci faþist iktidarýn üzerinden ne Suriye’de ne de Ortadoðu’da politikalarýný, planlarýný uygulayabilir duruma düþtüler. At deðiþtirilmeliydi; deðiþtiriyorlar. Ve bu durumu daha da pekiþtiren, devrimi güçlendiren yýkýcý bir ekonomik kriz kýyýlarý dövmeye baþladý. Tepe noktalarýna kadar çürümüþ bir iktidarla bu tehlikeden korunmak; hele de Haziran Halk Ayaklanmasýnýn anýlarý kafalarda bu denli taze iken, hiç mümkün deðildi. Tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalist güçler ellerini çabuk tutmalý ve hükümet emekçi sýnýflarýn devrimci giriþimleriyle yýkýlmadan bu iþi kendi elleriyle yapmalýydýlar. Bu, onlara devleti geçici de olsa toparlama, emekçi sýnýflarý oyalama imkâný verecekti. Ancak sorun yaðdan kýl çeker gibi halledilebilecek cinsten deðildi. Recep Tayyip Erdoðan ve arkadaþlarý postu bu kadar kolay teslim etmeyeceklerini gösterdiler. Hükümeti yýkma giriþimlerine saldýrýlarla karþýlýk verdiler. Sonuçta, kendilerinin sözleriyle söylersek: Devletin çivisi çýktý, vidalarý daðýldý. Ne yasa, ne anayasa ne de bunlarý silahýn gücüne dayanarak uygulayabilecek polis, savcý, hâkim kaldý. Devletin zirvesi darmadaðýn durumda. Emekçi sýnýflarla sermaye sýnýfý arasýndaki iç savaþa, sermaye sýnýfýnýn kendi içindeki iç savaþ eklendi. Öyle bir iç savaþ ki, taraflar hasmýnýn sýrtýný yere sermek için elinde ne silah varsa kullanmaktan çekinmiyor. Devlet ve düzen çöküþ sürecinde. Bu durumun birleþik devrime güç kattýðýndan kuþku yok. Herhangi bir nedenle baþlamýþ bir gösteri, bir kitle eylemi her an büyük bir ayaklanmaya dönüþme potansiyeli taþýyor. Ancak çivisi çýkmýþ, vidalarý daðýlmýþ devletin çivilerini, vidalarýný geri yerine takma gayretkeþliðine soyunanlar da yok deðil. Sosyal reformist partiler, bazý kitle örgütleri hedef tahtasýna AKP iktidarýný gösterip orada durarak ve emekçi sýnýflarý bu hedefle sýnýrlayarak bu uðursuz role gönüllü olduklarýný ortaya koyuyorlar. AKP ve hükümeti hedef gösterip devrimden, devrimci alternatiften, bütün iktidarýn emekçi sýnýflarýn eline geçmesinin zorunluluðundan; devrimci hükümetten söz etmemek iþte bu anlama geliyor. Oysa bir toplumsal devrim için koþullar her geçen gün daha da olgunlaþýyor. Burjuva sýnýf artýk eski yöntemlerle yönetemiyor. Bu çok açýk. Kitleler emperyalistlerin ve sermaye sýnýfýnýn uykularýný kaçýracak kadar devrime istekliler. Devletin, düzenin tüm kurumlarýný saran yangýn bu isteði derinleþtiriyor. Bir devrimin zorunluluðu emekçi sýnýflara kendini her yönden hissettiriyor. Düzenin damýnda yangýn varken aþaðýdakilerin oturup seyretmekle yetineceðini kimse düþünmesin.
4
MÜCADELE BİRLİĞİ
Ta y
l an DEVRÝMCÝ Işı k OTORÝTE ÝHTÝYACI Devrimci bir bunalýmýn varlýðý artýk tartýþma götürmez. Devrimci düþünceyle az-buçuk tanýþýklýðý olanlar dahi Türkiye’de yaþananlarýn bir devrimci bunalýmýn, devrimci durumun hem sonucu hem de kanýtý olduðunu kabul edecektir. Haziran Halk Ayaklanmasý, toplumsal koþullarýn bir halk ayaklanmasý noktasýna geldiðini; emekçi sýnýflarýn, Kürt halkýnýn, gençliðin, kadýnlarýn böyle bir notada olduklarýný kör gözlere bile gösterdi. Milyonlarca insan devrim ve yeni bir iktidar umuduyla sokaklara aktý. Kitlelerin umutla baktýðý “Yeni bir iktidar” aslýnda ayaklanan milyonlarca insanýn açýk biçimde ifade edemediði, etmesinin de beklenmeyeceði Halk Ýktidarýndan, Emeðin Ýktidarýndan baþkasý deðildi. Kitleler adýný böyle koymasalar da, hükümetin istifasýný isterlerken özledikleri, istedikleri, bekledikleri þeyin bir Halk Ýktidarý olduðu açýktý. Haziran Halk Ayaklanmasý, bu sonuca yol açabilecek kadar ileri gidemedi. Bunda en büyük kusur ayaklanan halk kitlelerine deðil, onlarý daha ileri götürme ve daha yüksek hedeflere taþýma görevini üstlenmiþ devrimci örgüt ve yapýlara aittir. Onlar, ayaklanma esnasýnda kitlelerden çok daha geri bir noktada olduklarýný gösterdiler. Ancak devrimci durumun ve daha somut olarak söylersek, Haziran Halk Ayaklanmasýnýn güçlü devrimci etkisi burjuva egemenliði ve onun hükümetlerini sallamaya devam ediyor. Hükümet sallanýyor, Bakanlar peþ peþe istifa ediyor, burjuva egemenliðin dayandýðý kurumlar çatýrdýyor; kadrolar birbirine girmiþ vaziyette. Hükümetin gidici olduðu kesindir. Recep Tayyip Erdoðan ve arkadaþlarýnýn tüm çýrpýnýþý bu gidiþi geciktirmeye dönüktür. Tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalist devletler açýsýndan ise durum þudur: Ya bu hükümetin/iktidarýn halk kitlelerinin devrimci ayaklanmasýyla gidiþine seyirci kalacaklar... ya da iþler bu noktaya varmadan ellerini çabuk tutup varolaný bir baþka burjuva hükümetle deðiþtirecekler. Birinci durum kendileri açýsýndan sonuçlarýný önceden tahmin bile edemeyecekleri bir felaket olurdu. Ýkinci durumda ise, baþarmalarý halinde biraz zaman kazanacaklar, burjuva tekelci düzen bir süre daha ayakta kalabilecek. Þimdi egemen sýnýf cephesinde tanýk olduðumuz “iç savaþ”ýn arkasýnda tekelci sermaye sýnýfýnýn ve emperyalist güçlerin ellerini çabuk tutup iþte bu ikinci seçeneði yaþama geçirme isteði ile varlýk sürecinin sonuna gelmiþ her canlý gibi, hükümetin yaþama tutunma gayreti var. Emekçi sýnýflarýn, Kürt halkýnýn, yoksul Alevilerin, kadýnlarýn çýkarý birinci seçenekte: Burjuva dinci/faþist iktidara devrimci halk hareketiyle, bir ayaklanmaya son vererek devrimci bir iktidarla taçlanacak büyük devrimci geliþmelerin önünü açmak. Emekçi sýnýflara ve devrimin diðer toplumsal güçlerine sadece AKP iktidarýný hedef göstermek ve orada durmak, görüldüðü gibi, tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistlerin çýkarlarýný hiç de dýþlayan, iþçi sýnýfýnýn sýnýf çýkarlarýný her türlü sömürücü sýnýfýn çýkarlarýndan ayrý tutan bir politika deðil. Hükümetten ve onun baþýndan býkmýþ öfkeli kitlelere “hoþ” görünmek için hedef olarak sadece AKP iktidarýný ve onun baþýndaki kiþiyi göstermek, devrimci seçenekten, Halk Ýktidarý ve Geçici Devrim Hükümeti hedefinden söz bile etmemek tekelci sermaye sýnýfýnýn ve emperyalistlerin deðirmenine su taþýmaktýr. Sosyal reformist küçük burjuva sosyalistlerin ve onlarýn dümen suyunda kürek çeken oportünist hareketlerin bugün yaptýklarý tam da budur. Bu adamlarýn bugün yaptýklarý þey, sermaye sýnýfý ve emperyalistlerin deðirmeni için gerekli suyu emekçi sýnýflara, Kürt halkýna, kadýnlara, yoksul Alevilere taþýtmaktýr. Oysa devrimci bunalým, devrimci durum koþullarýnda devrimcinin görevi devrimi örgütlemek, kitleleri devrim ve devrimci iktidar hedefine yönlendirmektir. Devrimcinin bu gibi koþullarda görevi, bu koþullardan bir devrim için yararlanmaktýr. Kitleler öfkeli, kýzgýn ve bir ayaklanmaya son derece yatkýnlar. Onlar, yaþamlarýnda kendi çýkarlarý yönünde kesin deðiþiklik yapacak bir deðiþimin peþindeler. Devrim kavramýnýn onlarý bu derece heyecanlandýrmasýnýn açýklamasý bu. Ancak ayný kitleler neyi, nasýl yapacaklarýný bilmiyorlar. Bilmeleri de mümkün deðil. Ne yapacaklarýný ve nasýl yapacaklarýný devrimcilerden duymak, devrimci güçlerin bir devrim için son derece istekli ve kararlý olduklarýný görmek istiyorlar. Onlarýn ihtiyacý iþte bunlarý açýklayacak ve kendilerine önderlik edecek bir devrimci otoritedir. Haziran Halk Ayaklanmasý birleþik devrimimizin en büyük ihtiyacýnýn, dolayýsýyla eksiðinin bu otorite boþluðu olduðunu öðretti. Açýklayacaðý kýsa, öz, herkes tarafýndan anlaþýlabilir devrimci programla; propaganda ve ajitasyonuyla kitlelere güven verebilecek; iktidarý ele geçirme kararlýlýðýnda olduðuna inandýracak bir gücü ayaklanma halindeki emekçi kitleler devrimci otorite olarak kabul etmekte gecikmeyecekler. Bu fýrtýnalý dönemde birleþik devrimizin; emekçi sýnýflarýn en büyük ihtiyacý budur.
15 - 29 Ocak 2014
BOZUK DÜZENDE SAÐLAM ÇARK OLMAZ!
Ýstanbul’da bakan oðullarýnýn da tutuklandýðý yolsuzluk ve rüþvet operasyonlarý... Merkeze çekilen, sürülen polis müdürleri, valiler... Soruþturmadan el çektirilen savcýlar, savcýnýn elinden alýnan dosyalar... Baþbakan, bakanlar, bacanaklar ve oðullar... Ayakkabý kutularýnda çýkan milyonlar... Tüm yolsuzluk iddialarýnýn göbeðinde duran aile vakfý, “baþbakan beni tehdit ettirdi” diyen savcý... Yolsuzluk, rüþvet, çürüme, yozlaþma... Tel tel dökülen bu düzene karþý milyonlar “Bozuk düzende saðlam çark olmaz!” þiarýyla sokaklara akýyor. Artýk her yerde “Hükümet Ýstifa, Ýktidar Halka” sloganlarý çýnlýyor. Sendikalar, demokratik kitle örgütleri Anka-
ra’da “Bozuk düzende saðlam çark olmaz” diyerek miting düzenledi. Çok isabetli bir slogan bu. Özellikle de düzenin “bozuk yapýsý” böylesine ayyuka çýkmýþken! Ama bu þiarla miting düzenleyenlerin hemen hepsi, emekçi-
leri sandýða çaðýrýyor. Bu “bozuk düzen”in kimi mevkilerinde yer almanýn öneminden bahsediyor. “Bozuk düzende saðlam çark olmaya” kalkýyorlar! Ya miting düzenlerken ileri sürdükleri sloganý yanlýþ anlýyorlar, ya da emekçi yýðýnlardaki bilinç düzeyi onlarý böyle bir slogan ileri sürmeye zorluyor. Sadece onlar deðil, sosyalist hareketin büyük bir kýsmý da ayný þeyi yapýyor. Emekçiler “Hükümet Ýstifa, Ýktidar Halka” diye haykýrýp ve düzenin deðiþmesi gerektiðini bilince çýkarmýþken, onlar, emekçileri seçimlere yönlendiriyorlar. Bu düzen baþtan aþaðý çürümüþtür. “Bozuk düzende saðlam çark olmaz!” Düzenin kendisi havaya uçurulmalýdýr.
Yýllardýr proletaryaya ve emekçi halka devrimci politikayý taþýyan ve bundan sonra da bu görevi baþarýyla yerine getirecek olan Mücadele Birliði Dergisi’nin onbeþ günlük olarak çýkýyor olmasý üzerine birkaç söz... Mücadele Birliði Dergisi’nin yeni bir formatla gazete olarak çýkmasý bir çok konuda avantaj getirecektir. Basýmý ve daðýtýmý noktasýndaki kolaylýklarýn yanýnda daha geniþ alan olanaðýyla daha çok konuda yazý barýndýrabilecek, gençlik, emekçiler bölümleriyle kültür-sanat sayfasýyla proletaryadan haberler ve ideolojik yazýlarýyla tam bir bütün oluþturabilecektir. Okur açýsýndan da daha rahat okunabilme ve taþýnabilme imkaný yaratacaktýr. Haftalýk çýkmasý iniþli-çýkýþlý, sýçramalý ve þiddetli günlerini yaþayan ülkelerimiz gündemini yakalama; makale ve haberlerin güncelliðinin saðlanmasý konusunda da önemlidir. Gazetemizi ýþýðýn yandýðý her iþçi ve emekçinin evine taþýdýðýmýz vakit yani örgütlü kolektif bir daðýtým aðý kurduðumuz an, onbeþ günlük yayýnýn etkinliðimize yetmediðini göreceðiz. Peki, devrimci yayýnýn önemi nedir? Leninistler neden bu kadar devrimci yayýn konusuna önem veriyor ve her geçen gün mevcut yayýnlarýný deðiþtiriyor, güçlendiriyor? Her þeyden önce gazete, burjuvazi ile savaþýnda proletaryanýn ve proleter öncünün en güçlü silahlarýndan biridir. Gazete, “sýnýf mücadelesine güç vermenin aracýdýr.” Ülkelerimizde sýnýf mücadelesi yine bu mücadelenin biçimle-
rinden biri olan iç savaþ þeklinde sürüyor. Her alanda proletarya emekçi halklar ile burjuva sýnýf arasýnda þiddetli çarpýþmalar yaþanýyor. Gençlik öðrenci gençlik okul sýnýrlarýný aþýp, 68 ruhunu yakalamýþ, sýnýf savaþýnda safýný tutmuþtur. Daha kýsa bir süre önce devrimin provasý niteliðindeki Haziran Ayaklanmasý’ný deneyimledik. Ýþte proletarya ile burjuvazi arasýndaki bu “derinlikli” çarpýþmalar çok yönlü sürüyor. “Sýcak savaþýn” yanýnda teorik, kültürel, sosyal ve çeþitli yaþam alanlarýnda da savaþ var ve dönemsel yoðunlaþmalarla birlikte devam ediyor. Proletaryanýn, burjuvazinin köhnemiþ teorisi ve kültürü ile savaþýnda gazetenin büyük rolü vardýr. Yayýn bu çarpýþmanýn temel politik arenasýdýr. Gazetenin proleter parti açýsýndan kitlelere gitmenin, onlarý kolektif örgütlemenin yanýnda, proletaryanýn eðitimi noktasýnda da önemi büyüktür. Proleter parti kitlelerin devrimci eðitimi ile zafere ulaþýr. Bu yönüyle gazete en iyi kitle eðitim aracýdýr. Sýk sýk proletarya saflarýna partinin politikalarýný, güncel geliþmeler karþýsýndaki tutumunu taþýr. Parti ideolojisiyle eðitir kitleyi ve “siyasal savaþýn nasýl yürütüleceðini” öðretir. Bütün bunlarýn yanýnda Mücadele Birliði Gazetesi, hepimizin daha fazla sorumlu, giriþimci ve inisiyatifli olmasýný gerektiriyor. Mücadele Birliði Gazetesi’ni her yere taþýmak; iþte bu bizim hiçbir dönemde olmadýðý kadar ihtiyacýmýz olan gerçeðimizdir.
Leninist politikalarý daha geniþ kitlelere götürebilmek için artýk daha güçlü bir silaha, Mücadele Birliði Gazetesi’ne sahibiz. Bu silahý proletaryanýn sýnýfsavaþýnýn çýkarlarýna uygun en iyi þekilde kullanmak zorunlu sýnýf görevimizdir. Herkesi gazetemize katabilmeli, onlarý üretmeye teþvik etmeliyiz. Gazetemiz etrafýnda birleþmeli, herkesi birleþtirmeli. Þimdi proletarya ve emekçi halklarla gerçek baðlar kurma, gazetemizi her yere taþýma “Gazetemiz her yere!” sloganýný haykýrma zamanýdýr. MB Okuru
31 Mayýs’ta Taksim Gezi Parký ile baþlayan ve Bayburt hariç tüm kentlerde sokaklara, meydanlara “Hükümet Ýstifa” sloganlarýyla çýkan halk kitlelerinin yarattýðý görkemli Haziran Halk Ayaklanmasý, sadece bu coðrafyayý deðil dünyanýn pek çok ülkesini derinden sarstý. Böylesine büyük ve yaygýn, sayýsý milyonlara varan bu ayaklanma, geniþ halk yýðýnlarýnýn özlemlerinin, isteklerinin ne olduðunu ve ayný zamanda ayaða kalktýklarýnda neleri baþarabileceklerini de gösterdi. Gezi Parkýna yapýlan saldýrýyý duyar duymaz, Taksim’e çýkmak için evinden, mahallesinden, iþ yerinden çýkarak sokak savaþlarýna atýlan milyonlar, sorunun sadece “üç- beþ aðaç meselesi” olmadýðýný biliyorlardý. Sokak savaþlarý günlerce sürdü. Ve bu sürecin devam edeceðini kitleler “Bu daha Baþlangýç Mücadeleye Devam” þiarýyla sokaklarda ifade ettiler. Ayaklanma yepyeni bir süreç baþlattý. Forumlar, halk komiteleri gibi ayaklanmanýn kazanýmý olan ve yalnýzca ayaklanma ruhu ile daha ileriye gidebilecek organlar yaratýldý. Bu organlar henüz çok yeni ve tohum halinde. Ama bu organlar dahil, ayaklanmayý iktidar hedefine yöneltecek olan bir devrimci merkez ihtiyacý aciliyetini koruyor. Zira en son 17 Aralýk yolsuzluk operasyonu ile baþlayan ve 27 Aralýk’ta tavan yapan iktidar krizi bu sürecin devam ettiðini ve burjuvazinin nasýl bir kriz yaþadýðýný gösterdi. Öyleyse devrimci bir merkez, bir iktidar odaðý oluþturmak görevi hala önümüzdedir. Sendikalardan sol örgütlere, çevrecilere ve AKP karþýtlýðýnda birleþen pek çok gücü içinde barýndýran Taksim Dayanýþmasý (TD), 31 Mayýs’ta baþlayan ayaklanmayla birlikte, bir anda “merkez” haline gelmiþti. Kitleler sokakta “Hükümet istifa” derken, gözler de TD’ye çevrilmiþti. Kitlelerin gözlerinin çevrili olduðu bu yer devrim yapmaya çalýþanlarla, devrimden kaçanlarýn da kapýþtýðý bir alan oldu. Genel olarak sosyal- reformist partiler ayaklanmanýn bir an önce sona erdirilmesi için ellerinden geleni yaptýlar. Devrimci hareketlerin bir kýsmý ise ayaklanma-
Kitlelerin gözlerinin çevrili olduðu bu yer devrim yapmaya çalýþanlarla, devrimden kaçanlarýn da kapýþtýðý bir alan oldu. Genel olarak sosyal- reformist partiler ayaklanmanýn bir an önce sona erdirilmesi için ellerinden geleni yaptýlar. Devrimci hareketlerin bir kýsmý ise ayaklanmayý “direniþ” çizgisinde bir tepki hareketi olarak ele aldýlar. TD sekretaryasý ise nasýl böyle bir þeyin içine düþtüðünün þaþkýnlýðýndaydý.
mak için saatlerce tartýþýyor, zar zor aldýrýlan karar ise uygulanmak için ayrý bir uðraþý gerektiriyor. Sekretarya bu tutumu ile baþýndan beri bu ateþten gömleði giymek istemediðini ortaya koyuyor. Sonuçta Leninistler gerek TD içerisinde, gerekse de devrimci güçlerle olan toplantýlarýnda devrimci bir merkezin örgütlenmesini pratik, acil ve güncel bir görev olarak tanýmlamýþtýr. Hatta forumlarýn yaygýnlaþmasýyla birlikte TD içinde bu güçlerle birlikte yeni bir örgütlenmeye gitmek gerektiðini de ifade etmiþtir. Ama gelinen aþamada henüz böyle bir merkez oluþturulabilmiþ deðil. Bu, ayaklanmamýzýn en zayýf noktasýdýr.
GAZETEMÝZ HER YERE!
TAKSÝM DAYANIÞMASI VE DEVRÝMCÝ BÝR MERKEZ ÝHTÝYACI
yý “direniþ” çizgisinde bir tepki hareketi olarak ele aldýlar. TD sekretaryasý ise nasýl böyle bir þeyin içine düþtüðünün þaþkýnlýðýndaydý. Sadece Leninistler bu ayaklanmanýn varabileceði yerleri açýkça dile getirmekte ve ayaklanmanýn zaferi için devrimci bir merkeze olan ihtiyacý ifade etmekteydi. TD’nin o günkü þartlar itibariyle mevcut ayaklanmanýn “merkez”ine oturmasý tamamen kendi isteði ve iradesinin dýþýndadýr. Peki gelinen noktada TD bu role uygun hareket ediyor mu? Buna tartýþmasýz hayýr cevabýný vermek, yanlýþ olmaz. Ama 27 Aralýk’ta Taksim’e yapýlan çaðrý da gösteriyor ki, TD’nin bütün ikircikli tavýrlarýna, hantal yapýsýna ve kitlelerde yaratmýþ olduðu güvensizliðe raðmen gözler hala bir ölçüde TD’ nin üzerindedir. Bunun sebebi açýk. Onun yerine, ondan daha etkili bir devrimci odaðýn olmamasý, TD’yi hala etkili kýlýyor. Bu sonsuza kadar devam edecek bir süreç deðil elbette. Bugün TD’nin sokaklara olan çaðrýlarý ya da yaptýklarý iþlerin çoðunluðu büyük oranda, devrimci güçlerin ortak çabasý, forumlarýn ve sokaðýn baskýsý ile oluyor. Hatta bu TD içinde uzlaþmacý- reformist güçlerin artýk gizlenmeyen rahatsýzlýklarýna sahne oluyor. En son 27 Aralýk süreci de bunu gösterdi. Bir þey daha var ki deðinmeden geçmek olmaz, TD sekretaryasý ayaklanma koþullarýndan o kadar uzakta bir tutum içinde ki, bir tweet at-
Ne Yapmalý? Yolsuzluk operasyonlarý baþlar baþlamaz pek çok kentte kitleler sosyal medyada örgütlenerek, mahalle, semt forumlarýnda aldýklarý kararlarla sokaklara çýkarak eylemleriyle taleplerini ortaya koydular, yürüyüþler düzenlediler. Ayaklanmadan kazandýklarý deneyim ve derslerle kitleler inisiyatif alarak harekete geçtiler. Ýstanbul ile birlikte bir çok kentte yolsuzluk eylemleri için çaðrýlar yapýldý. Kitleler devletin tepesinde yaþanan krizi derinleþtirecek gücün kendisi olduðu bilinciyle sokaklara çýktý. Tam da bu süreç gerçek anlamýyla özgürlük isteyen emekçi yýðýnlarýn lehine koþullarý deðiþtirecek ortamý yaratmýþken, devrimci bir merkezin olmayýþý, bu sürecin daha da ileriye gitmesini engelledi. Devrim sürecinde yaþanacak ikinci bir halk ayaklanmasý, kendine uygun yeni ayaklanma merkezi yaratmak durumundadýr. Koþullar hiç olmadýðý kadar buna uygundur ve artýk sokaklarda politik eðitimini kazanmýþ kitleler için bu yaratýlamayacak bir þey olmayacaktýr. Bu nedenle ayaklanmayý zafere taþýyacak bir merkez yaratmak günün acil görevidir. Bunun için gerekli örgütlenme araçlarý kitlelerin yaratýcýlýðýyla park forumlarýnda ve sokaklarda yaratýlan dayanýþmayla oluþmuþ durumdadýr. Mücadele Birliði Platformu
15 - 29 Ocak 2014
Roboski’de Kanunun Emri Ýcra Edilmiþ!
Roboski katliamýnda ölen 34 Kürt için mahkeme ‘takipsizlik’ kararý verdi. Askeri savcýlýk kararýnda ‘’TSK personeli TBMM ve Bakanlar Kurulu kararlarý çerçevesinde kanunun emrini icra etmiþlerdir’’ dedi. Genelkurmay Askeri Savcýlýðý Roboski’de (Uludere) 34 kiþinin hayatýný kaybettiði hava saldýrýsýyla ilgili baþlattýðý soruþturmayý tamamladý. Soruþturmada þüpheli askerler Ýlhan Bölük, Yýldýrým Güvenç, Aygün Eker, Halil Erkek ve Ali Rýza Kuðu hakkýnda kovuþturmaya yer olmadýðýna karar verdi. Kararda þöyle denildi: “TSK personelinin bahsi geçen TBMM ve Bakanlar Kurulu kararlarý çerçevesinde kanunun emrini icra kapsamýnda kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdiklerini, görevi yerine getirirken kaçýnýlmaz hataya düþtükleri dolayýsýyla eylemleri hakkýnda kamu davasý açýlmasýný gerektiren sebep bulunmadýðý anlaþýldýðýndan soruþturma konusu bu olay hakkýnda 353 Sayýlý Kanunu’nun 107. maddesi uyarýnca þüphelilere ve müdafiler olaydan zarar görenlere ve vekillerine ve Genelkurmay’a tebliðinden itibaren 15 gün içinde askeri veya sivil askeri makamlara veya bizzat askeri savcýlýða sözlü veya yazýlý müracaatla itiraz etmeleri halinde itiraz incelemesi en yakýn Askeri Mahkeme sýfatýyla Hava Kuvvetleri Askeri mahkemesinde yapýlmak üzere kovuþturmaya yer olmadýðýna karar verildi.”
XXX
Roboski’de Gerginlik!
Þýrnak’ýn Uludere ilçesine baðlý Roboski köyünde sabah erken saatlerde sýnýr ticareti yapmak üzere Federal Kürdistan Bölgesi’ne geçen Roboskililerin önü, Kömür Ocaklarý mýntýkasýnda askerler tarafýndan kesildi. Malzemelerine el konulmak isteyen kiþiler ile askerler arasýnda gerginlik yaþanýrken, bölgeye helikopter ve zýrhlý araçlar ile çok sayýda asker sevk edildi. Yüklerine el konulmasýna tepki gösteren halka askerler gaz bombalarý ile saldýrdý. Saldýrýyý duyan diðer Roboskili aileler de bölgeye giderek askerlere tepki gösterdi; askerler ailelere de saldýrdý. Akþam saatlerinde askerler çekildi. Aileler sýnýra 1 km uzaklýkta ticarete giden gençleri almadan evlerine dönmediler.
Kadýnlarýn Eylemine Polis Saldýrýsý
9 Ocak günü Demokratik Özgür Kadýn Hareketi ve BDP Kadýn Meclisi’nin çaðrýsýyla Paris katliamýný protesto etmek için Galatasaray’da bir araya gelen kadýnlara, polis saldýrdý. Paris katliamýnýn birinci yýldönümünde Ýstanbul’daki Fransýz Konsolosluðu’na yürümek isteyen kitleye polis tazyikli su ve yoðun gaz bombasý ile saldýrdý. Bir çok kiþi biber gazýndan fenalaþtý, plastik mermi ve tazikli sudan yaralananlar oldu. Eyleme HDP Eþ Baþkaný ve Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Mücadele Birliði ve SDP destek verdi. Galatasaray Lisesi ve çevresini ablukaya alan polis yürüyüþe izin vermedi. Ellerinde pankartlarla ve “Adalet Ýstiyoruz” yazýlý siyah çelenkle Fransýz Konsolosluðu’na yürüdüler. Polis kalkanlarla kadýnlara saldýrarak daðýtmaya çalýþtý, baþarýlý olamayýnca insanlarýn üstüne gaz sýktý. Yakýn mesafeden sýkýlan gazlar nedeniyle birçok kiþi yaralandý. Barýþ Anneleri Ýnisiyatifi’nden iki kadýn fenalýk geçirdi. Her iki kadýnýn da Þiþli Etfal Hastanesi’ne kaldýrýldýðý bildirildi. Devam eden saldýrýlarda, Ýstanbul Ýl Eþbaþkaný Emrullah Bingül gazlardan dolayý nefes darlýðý geçirerek ayný hastanede tedavi altýna alýndý. Tarlabaþý’na yönelen kitlenin bir bölümü BDP il binasý önünde sloganlar atarak barikat kurdular. Polis plastik mermi, gaz bombasý ve taziykli su ile kitleye saldýrdý. Eylemler sýrasýnda 3 kiþi gözaltýna alýndý. Alýnan bilgilere göre her üç eylemci daha sonra serbest býrakýldý. Tarlabaþýnda polisin yeniden gaz bombasý ve tazikli su ile saldýrýsýna kitle taþlarla karþýlýk verdi. Kýsa süren çatýþmada insanlar ara sokaklara girerek daðýldý.
Katliam Paris’te Protesto Edildi
Paris bugün tarihi bir güne daha imza attý. 9 Ocak 2013 Çarþamba günü Paris Kürdistan Dayanýþma Merkezinde 3 siyasi devrimci militan kadýn tüm dünyanýn gözü önünde katledildiler. Bu sebeple her hafta Çarþamba günü Paris Kürdistan Ýnformation Merkezi önünde adalet istiyoruz eylemleri gerçekleþiyor. 11 Ocak 2014 sabahýnýn ilk saatlerinde Avrupa nýn bir çok ülkesinden Kürt ve diðer halklar Akýn Akýn Gare De Nord’a hareket ettiler. Onbinlerin buluþtuðu halk kitlesi saat 12.00 sularýnda yürüyüþe geçti. Yürüyüþ yaklaþýk üç saat devam etti.Aileler ön sýralarda yerini aldý. Sýk sýk sloganlarýn günün anlamýna uygun þarkýlarýn seslendirildiði bilgilendirme konuþmalarý dört koldan araçlarla yapýldý Yürüyüþ Republique Meydaný’na kadar sürdü. Burada oluþturulan anma etkinliðinde de bir cok siyasi parti, kuruluþ, dernek kendi adýna konuþmalar yaptý, ayrýca katledilen üç Kürt kadýn adýna þarkýlar söylendi. Ve 9 Ocak’ýn kadýn katliamlarýna karþý mücadele günü olmasý talep edildi. Fransa’nýn bir an önce bu katliamin arkasýndaki faillerin ortaya çýkarýlmasý söylendi. Anma yine konuþmalarýn, sinevizyonlarýn, katýlýmcýlarýn vermiþ olduðu mesajlarla son buldu. Paris’ten Bir Mücadele Birliði Okuru
Doktorlar Tam Gün Yasasýna Ýsyan Ediyor
Kamuoyunda ‘Tam gün yasasý’ olarak adlandýrýlan tasarý, geçen hafta Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. Saðlýk Bakanlýðý ve Baðlý Kuruluþlarýnýn Teþkilat ve Görevleri Hakkýnda Kanun Hükmünde Kararname ile Bazý Kanunlarda Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun Tasarýsý’nýn yasalaþmasý, saðlýk örgütlerinin tepkisini çekti. Saðlýk ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasý (SES) Genel Baþkaný Çetin Erdolu, Türk Tabipleri Birliði (TTB) Genel Sekreteri Beyazýt Ýlhan ve Ankara Tabip Odasý (ATO) Baþkaný Özden Þener açýklama yaparak yasanýn kabul edilemez olduðunu söylediler.
“Bu yasanýn kabul edilebilir bir yaný yok” diyen Beyazýt Ýlhan “Ýnsanlýk yararýna hekimlik yapýlamayacak, toplumsal olaylarda yurttaþa yardým edilemeyecek, hekimlik ruhsata baðlandý. Öðretim üyeleri pazarlandý, öðretim üyeleri üzerinden devlet kar edecek” sözleriyle yasaya tepki gösterdi. Özden Þener’e göre yasayla hekimlik yapmak suç haline getiriliyor. Þener “Evinizde komþunuz sizin tansiyonunuzu ölçebilir ama mesela þurada TBMM önünde birisinin baþý dönse de sendelese bu yasayla artýk hekim onun nabzýný tutamayacak. Deniyor ki, acil hizmet olay yerine gelene kadar hastaya bakma ‘hakkýmýz’ varmýþ. ‘Teþekkür ederiz’ Kim o acil hizmeti verecek olan peki? Yine yasaya göre acil durumlara müdahale eðitimi almýþ asker ve polis. Yani gözünden, baþýndan yaralý, bacaðý kýrýk bir yurttaþa hekim yardým edemeyecek ama týp eðitimi almamýþ bir asker ya da polis bu hizmeti verecek.” diyerek dert yanýyor. Bütün itirazlara raðmen kabul edilen tasarý ile bundan sonra, gönüllü revirlerde hizmet verecek olan hekimler cezai yaptýrýma tabi tutulabilecek. “Torba Tasarý”ya göre memurlar, mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasýnda bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamayacak. Gerçek kiþilere, özel hukuk tüzel kiþilerine veya kamu kurumu niteliðindeki meslek kuruluþlarýna ait herhangi bir iþ yerinde veya vakýf üniversitelerinde çalýþamayacak. Kamu kurum ve kuruluþlarýnda çalýþan ve yöneticilik görevi bulunmayan tabipler ile aile hekimleri, kurum ve kuruluþlarýndaki çalýþma saatleri dýþýnda aylýk otuz saati geçmemek üzere iþ yeri hekimliði yapabilecek. Ruhsatsýz olarak saðlýk hizmeti sunan veya yetkisiz kiþilerce saðlýk hizmeti verdirenler, bir yýldan üç yýla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezasý ile cezalandýrýlacak.
MÜCADELE BİRLİĞİ
gü z Ö
5
en DEVRÝM ÝÇÝN v ü r G DAHA ÇOK ÖRGÜTLENMEK DAHA ÇOK CÜRET
Mayýs sonunda baþlayýp, Haziran’da devam eden genel ayaklanmadan bu yana mevzi ayaklanmalarýn yaþandýðý yoðun devrimci bir dönemdeyiz. Dönemin devrimci karakteri, Leninist Partinin tüm küçük burjuva demokratik akýmlardan, örgütlerden özellikle ayrý durmasýný; aralarýndaki farklýlýðý, devrimci olanla reformist olan arasýndaki bu farklýlýðý net çizgilerle ortaya koymasýný gerektiriyor. Bunu gerçekleþtirebilmek, Leninist Partinin parti örgütleri arasýndaki baðý güçlendirmesiyle, parti ve çevre örgütlerini çoðaltmasýyla mümkündür. Burada öncelikle Leninistlerle diðer devrimci-demokratik çevreler arasýndaki küçük burjuva hareket arasýndaki çizgi ayrýmýnýn geniþ kesimler tarafýndan net olarak anlaþýlmasý için gerekenler yapýlmalý; bu ayrýlýk ve nedenleri, özellikle proletarya, ezilen ulus ve ulusal topluluklarýn yaný sýra diðer emekçi yýðýnlar için de anlaþýlýr kýlýnmalýdýr. Bu ayrýlýk esas olarak devrimin BÝRLEÞÝK KARAKTERÝNDE; birleþik devrimin DEMOKRATÝK ÝÇERÝÐÝNDE ve küçük burjuvazinin DEVRÝM KORKUSUNDA ifadesini buluyor. Bu ayrýlýk uzun iç savaþta kitlelerin devrimci mücadeleyi, devrimci iç savaþý yükseltmesiyle birlikte daha da belirgin olarak açýða çýkýyor. Uzun iç savaþ, Kürt halkýna yönelik saldýrýlarla, linçlerle, KCK operasyonlarýyla Roboski’de bombalarla parçalanan canlarla, zindanlarda tecavüze uðrayan Kürt çocuklarýna yapýlan zulümle, baskýyla, iþkenceyle sürüyor. Bu savaþ Haziran ve Eylül ayaklanmalarýnda, iþçi, memur, öðrenci eylemlerinde, kentsel dönüþüm projelerinde, gecekondu yýkýmlarýnda, HES inþaatlarýnýn, maden þirketlerinin doðayý ve doðal yaþam alanlarýný yok etmelerine izin vermeyen emekçi yýðýnlarýn baþeðmez tutumlarýnda, kendi yaþamlarýný ve yaþam alanlarýný savunmak için yükselttikleri mücadelelerinde sürüyor. Ýç savaþýn böylesine sert geçtiði, devrimin böylesine canlý ve somut olduðu bir yerde, devrimci kitle mücadelesinin büyük ivme kazandýðý bir yerde ve süreçte, yakýn politik görevlerin saptanmasýyla, acil hedeflerin gösterilmesiyle yetinilemez. Bu dönemde kendisine Marksist-Leninist diyenlerin en baþta yapmasý gereken devrimin temel görevlerini ön plana çýkartmaktýr. Yapýlmasý gereken anayasal çözüm hayalleriyle, barýþ, uzlaþma söylemleriyle kitleleri olmayacak þeylerin peþinden koþturmak deðil; Leninist Partinin somut olarak ortaya koyduðu gibi politik iktidarýn fethi görevini en baþa almak, UKKTH sorunun çözümünü, zindanlar ve tutsaklarýn özgürlüðü sorununu, diðer politik özgürlük taleplerini ve halklarýn yaþadýðý bütün acil sorunlarýn çözümünü de bu temel hedefe, politik iktidarýn fethi hedefine baðlý olarak ele almaktýr. Çünkü devrim, bütün toplumsal yapýnýn büyük bir hýzla altüst olduðu, þiddetli çarpýþmalarýn hem mümkün hemde zorunlu olduðu, Leninistler dýþýnda pek çok çevre için “beklenmedik” olan büyük tarihsel olaylarla kendini ortaya koyuyor. Egemen burjuva sýnýfýn tamda burada, reformlardan, barýþtan, barýþçýl çözümden bahsetmesi onlar açýsýndan kaçýnýlmaz bir durumdur. Zira reformlar burada burjuva sýnýfýn can simitidir. Burjuva sýnýf ekonomik ve politik iktidarýn elinden tutmak, ayrýcalýklarýný sürdürmek kaydýyla pek çok taviz verebilir. Bu tavizleri verirken amacý, proletaryanýn, ezilen ulus ve ulusal topluluklarýn, diðer emekçi yýðýnlarýn isyan ve ayaklanmalarýný bastýrmak, devrimi ezmektir. Tekelci burjuva sýnýfýn önemli bir bölümünün yaný sýra UKH ile ittifak halindeki sosyal reformistlerin önemli bir bölümde þimdi barýþ zamaný diyor. Oysa “barýþ” her birinin aðzýnda baþka bir anlam taþýyor. Kürt halkýnýn dilinde barýþ; ulusal demokratik taleplerinin karþýlýk bulmasý, ezilen ulus durumunun asimilasyonun sona ermesi, zorunlu göçün, iþkence katliamlarýn bitmesi, uzun yýllardan beri her an ölümle yüzyüze daðlarda yaþayan en yiðit evlatlarýnýn evlerine dönmesi, onlarca yýldan beri zindanlara kapatýlan tutsaklarýn özgürleþmesi demektir; eþit, özgür bir ulus olmak demektir. Sosyal reformistlerin aðzýnda barýþ; toplumsal uzlaþma, kapitalizm koþullarýnda kimi iyileþtirmeler, nasýl olacaðý bilinmeyen insani ve demokratik kapitalizm demektir. Tekelci sermayenin barýþý; temellerinden sarsýlan ve yýkýlmak üzere olan ekonomik ve politik egemenliðinin daha güçlü bir þekilde yeniden kurulmasý, Kürdistan’ýn ilhakýnýn sürmesi, artý deðer sömürüsünün ve sermaye birikiminin devam etmesi demektir. Daha öteye gitmeye bile gerek yok, sadece 2013 Mayýs sonundan 2013 Aralýk sonuna kadar geçen 6 aylýk sürece bakmak, bunun nasýl bir barýþ olduðunu görmeye yeter. Haziran-Eylül ayaklanmalarý, hemen sonrasýnda Nusaybin’de Rojava sýnýrýna örülen duvara karþý yapýlan eylemler; Aralýk baþýnda gerilla mezarlarýnýn tahrip edilmesiyle baþlayan, Gever ve Çolemerg’den sonra bütün Kürt kentlerine yayýlan ve metropollere sýçramaya baþlayan ayaklanma, bu barýþýn ne mene bir barýþ olduðunu ele veriyor. Uzun iç savaþýn bugün gelip dayandýðý sýçramalý geliþme sürecinde ayaklanmalarý bastýramayan, devrimi yenemeyen tekelci sermaye, bunu þiddet yoluyla baþaramadýðýný, baþaramayacaðýný görüp anladýktan, bu sefer ayný þeyi, þimdilik gündemden çýkmýþ gibi görünse de “yeni bir anayasa” yoluyla, “barýþ” yoluyla ve “sivil” yollarla baþarmaya çalýþýyor. Buna izin verilemez, bu kabul edilemez. Bütün bu ayaklanma sürecinde, çatýþmalarýn en yoðun olduðu yerlerde ön saflarda yer alanlar hep kadýnlar ve gençler oldu. Bu hem Türkiye’de hem de Kürdistan’da böyleydi. Çünkü Türkiye tekelci kapitalizmi en çok kadýnlarý ve gençleri eziyor. Kadýn cinayetleri, taciz, tecavüz aldý baþýný gidiyor, sistem ayakta kalabilmek için bir destek de buradan alýyor. Biliyor ki, hemcinsini ezen bir halk, ezen bir sýnýf özgür olamaz. Emperyalist kapitalist sistemde kadýnlarý ve gençleri bekleyen tek gelecek, geleceksizlik, özgür olamama, baský ve sefalettir. Þimdi Leninistler açýsýndan cesaretle ilerleme zamaný. Bütün ezilen, sömürülen sýnýflardan, katmanlardan, ulus ve ulusal topluluklardan özellikle gençlere ve kadýnlara gidin, saflarýnýza çaðýrýn. Yüzlercesini, binlercesini Leninistlerin saflarýna, devrimin saflarýna kazanmak için elinizden gelen her þeyi yapýn, örgütlenmenin harikalarýný yaratýn. Bugüne kadar yaþanan süreç hem Türkiye’de hem de Kürdistan’da Leninistlerin temel tezlerini, dönemi karþýlayan devrimci þiarlarýný tekrar tekrar doðruladý, haklý çýkardý. Þimdi kadýnlarý, gençleri ve geleceksizleri örgütleyin, örgütlü mücadeleye kazanýn. Kazanýn ki, ayaklanmanýn devrimci ruhu Kürdistan ve Türkiye’nin genç, coþkun, savaþkan ruhu Leninist partiyi ataða kaldýrsýn, teorik olarak hak ettiðini çoktan kanýtladýðý öncülüðü pratik olarak da kazandýrsýn. Þimdi devrim için, devrimin zaferi için cüretle, cesaretle ileri…
6
15 - 29 Ocak 2014
MÜCADELE BİRLİĞİ
Erdoğan, Japonya imparatoru Akihito'yla imparatorluk olayları nasıl oluyor şimdi?''
Aktör ölürse film biter. Sahneye yenisi konur. Bu böyle gider!.. Oysa, sokakta "hayalet dolaşmaya" devam ediyor. Ona beden ver. Renk ver, coşkunu ve enerjini ver! Sen egemenleri bir kez daha sarsacak bu kavgada, kurduğun barikatların üzerinden yükselen bir seçenekle; "oyunu sokağa ver!" #oyumsokağa
(zaytung)
Yeni Yılda da Çocuk Tutuklularýn Hesabýna Düþen DAYAK, ÝÞKENCE ve SÜRGÜN!
Cezaevlerindeki hak ihlalleri ve iþkenceler yýllar geçtikçe artýyor, azalmýyor. Ülkenin bakanlarý ve baþbakanlarýnýn çocuklarý halkýn alýn terini çalýp çýrparken, emekçilerin çocuklarý ceza evlerinde baský, iþkence ve tecavüze maruz kalýyorlar... En son iþkenceleri rapor haline getiren ÝHD, bir basýn toplantýsýyla raporunu 5 Ocak günü açýkladý. Raporda yer alan düþünceler çocuk tutuklulara iþkencenin devam ettiðini söylüyor. Ayrýca hýrsýzlýðýn sadece devletin üst tabakasýnda deðil, en alttaki memurlara kadar iþlediðini gösteriyor. Zira sürgünlerle Þakran ile Maltepe Çocuk ve Gençlik Cezaevi’ne sürgün edilen çocuk tutuklularla görüþen ÝHD yetkililerine çocuklar, gardiyanlarýn paralarýna el koyduðu yönünde bilgi vermiþ durumdalar.
Cezaevinde, Sürgünde ve Geldikleri Yerde ÝÞKENCE! Pozantý’dan Sincan ceza evine sürgün edilen çocuk tutuklular, Sincan’da da iþkenceye maruz kalýnca, saldýrýya uðrayan 12 çocuk tutuklunun 8’i Þakran ile Maltepe Çocuk ve Gençlik Cezaevi’ne sürgün edildi. Saldýrýlar sürgün sýrasýnda ve üst aramalarýn yapýldýðý sýrada da devam etti. ÝHD Ýstanbul Þube Sekreteri Av. Gülizar Tuncer ve Çocuk Haklarý Komisyon üyesi Av. Tülay Bingöl ile görü-
ceza Pozantý evinde yaþanan tecavüz olaylarý ile gündeme gelen tutuklu sürgüne çocuklar, gönderildikleri ceza evlerinde de ayný baskýlara maruz kalýyorlar.
þen 4 çocuk tutuklunun yaþadýklarýný þöyle anlattýlar: 17 yaþýndaki Adnan Doðan’ýn vücudunun deðiþik bölgelerinde morluk, sol ayak bilekte þiþme, yüzünde kýzarýklýlýklar, sað el iþaret parmaðýnda yara izleri fark edilmiþ olup bitkin ve halsiz olduðu gözlenmiþtir. 17 yaþýndaki Kamil Þen’in vücudunun deðiþik bölgelerinde yara izlerinin olduðu, bileklerinde kelepçe izleri olduðu görülmüþ olup saldýrý sonrasý kendisine ters kelepçe takýlýp kolunun kýrýlacak gibi bükülerek arkadan kývrýldýðýný, Bahattin isimli infaz koruma memurunun yönlendirmesiyle kafasýnýn yere yüzükoyun yatýrýlarak
Çocuk Ýþçi Parmaklarýný Kaybetti
Bir çocuk iþçi daha iþ kazasý geçirdi ve yaralandý. Parmaklarýný kaybeden çocuk iþçinin durumunun þimdilik “iyi” olduðu söylense de iþ cinayetleri, kazalarý bitmek bilmiyor. Alýnmayan önlemler onca çocuðun, genç iþçinin hayatýna mal oluyor, Ýnegöl’deki olayda olduðu gibi...
Ýnegöl’deki bir plastik fabrikasýnda 16 yaþýndaki Ýbrahim Beþirov, enjeksiyon makinesinde çalýþtýðý sýrada makinenin kapaðýný açýp kapatýrken sol elini makineye kaptýrdý. Gencin bir parmaðý koparken, 3 parmaðý da ezilerek hasar gördü. Beþirov, fabrikadaki arkadaþlarý tarafýndan otomobille Ýnegöl Devlet Hastanesine götürüldü. Burada ilk müdahalesi yapýlan Beþirov’un Bursa’ya sevk edilmesine karar verildi. Fabrika sahipleri Beþirov’u otomobile alarak Bursa’ya hareket etti. Bir süre sonra buzlukta muhafazaya alýnan kopan parmak parçalarýnýn acil serviste unutulduðu fark edildi. Telefon ile Bursa’ya doðru giden otomobildekiler aranarak, geri dönülmesi istendi. Otomobil geri dönerken, kopan parmaklar da alýnarak tekrar Bursa’ya hareket edildi. Bursa’da kaldýrýldýðý hastanede ameliyata alýnan Ýbrahim Beþirov’un saðlýk durumunun þimdilik iyi olduðu öðrenildi.
yerlerde sürüklendiðini ve zorla kendisine Ýstiklal marþý söyletilmeye çalýþýldýðýný belirtmiþtir. 17 yaþýndaki Bivar Kuday’ýn sol el bilek kemiði yerinden çýkmýþ olup Bivar ile yine 17 yaþýndaki Beþir Duyan’ýn vücutlarýnýn deðiþik bölgelerinde yara izleri ve þiþlikler tespit edilmiþtir. Paralarýna El Konuldu! Çocuklardan Beþir Duyan ile Kamil Þen, Sincan Çocuk ve Gençlik Cezaevi’ne yeni gelen ailelerinin ayrý ayrý emanete 200’er TL yatýrdýklarý halde Sincan’dan Maltepe Çocuk Ve Gençlik Cezaevi’ne getirilirken 100’er TL’lerine el konulduðunu ve yalnýzca
Polisler Lisede
Liselerde polisler, sözde uyuþturucuya ve “teröre” karþý liseli öðrencilere sunum yapmaya geliyorlar. 6 Ocak Pazartesi günü Ankara Lisesi’ne gelen EGM görevlisi “Suç Deðil Sevgi Ýþleyin” adý altýnda bir sunum yaptý.
Sunumlarýnda terör örgütlerinin öðrencilere, özellikle de lisede okuyan öðrencilere yönelik çalýþmalarda bulunduðunu söyleyen polis, aileleri kullanarak acýndýrmalarda ve kara propagandalarda bulundu; “Siz örgütün içine girdiðinizde aslansýnýzdýr, kaplansýnýzdýr sizden iyisi yoktur; çýktýðýnýzda ise en çürük eleman sizsinizdir.“ dedi. Sunumun ardýndan polislerin yanýna giden bir öðrenci “Dün, kafasýndan gaz kapsülüyle yaralanan ve aylardýr uykuya mahkum edilen Berkin Elvan’ýn doðum günüydü. Buradan onun doðum gününü kutlamak ister misiniz?” diye sordu. Soru karþýsýnda þaþkýna dönen polisler “Biz bunlar olsun istemedik, onlarca polisimiz yaralandý. Adana’da bir polis hayatýný kaybetti. Asýl siz bu konuda ne düþünüyorsunuz?“ dedi. Öðrencilerle polis arasýnda bir süre devam eden tartýþmanýn sonunda polislerden biri “Sizin siyasi görüþlerinize hiçbir þey demiyoruz. Solcu musun? Git TKP’ye, Ýþçi Partisi’ne, CHP’ye oranýn gençlik kollarýnda örgütlen. Ama terör örgütlerine bulaþmayýn.“ dediler. Tartýþmanýn ardýndan öðrencilerle el sýkýþmak isteyen polisin eli havada kaldý. Ankara’dan DÖB’lü Bir Öðrenci
100’er TL paralarýnýn verildiðini söyledi. Ayrýca kötü ceza evi koþullarýnýn burada da devam ettiðini söyleyen çocuk tutuklular; hücrede bulunan lavabolarýn týkalý ve kullanýlamaz halde olduðunu belirten çocuklar, banyo yapacak yer de olmadýðýný, bazýlarý bir hafta-10 gündür banyo yapmadýklarýný, daha da önemlisi içecek su verilmediðini söylediler. Ayrýca her gün hücrede tek baþlarýna tutulduklarý halde, sayým için ayaða kalkmaya ve gardiyanlar karþýsýnda saygý duruþunda bulunmaya zorlandýklarýný belirten çocuklar, “Bunu asla kabul etmeyeceðiz” dediler.
ÝHD Ankara Þube Sekreteri Fatma Güneþ’in yaptýðý açýklamaya göre Sincan’da saldýrý þöyle gerçekleþmiþ; “Çocuklarýn anlatýmýna göre, olay C-10 koðuþunda 1 Ocak günü yapýlan sayým esnasýnda hasta olan bir çocuðun yattýðý yerden kalkmak istememesi ve gardiyanýn ‘sen aþaðý inene kadar gitmiyorum’ demesi üzerine baþlamýþtýr.” Daha sonra hücrede arbede çýkmýþ ve gardiyanýn telsizle haber vermesi üzerine 40 kadar gardiyan hücreye girmiþ ve “C-10 koðuþunda kalan 4 çocuðu teker teker döverek dýþarý çýkarmýþlar, koridorda da dövmeye devam etmiþler. Görüþme yaptýðýmýz çocuklardan bir tanesinin kafasýnýn defalarca duvara vurulmasý sonucu 4 cm’lik yüzünde yayýlmýþ ekimoz oluþmuþtur.” dedi. C-10 koðuþunda olan olaylarý duyan C-12 koðuþundaki çocuklarýn arkadaþlarýný merak edip görüþmek istediklerini söylediklerinde ise gardiyanlarýn kapýlarý kapattýklarýný ve bunun üzerine çocuklarýn kapýlarý yumruklayarak slogan attýklarýný belirten Güneþ, þunlarý ifade etti: “Bu geliþmelerden sonra sürekli tehdit altýnda olan C-12 koðuþundaki çocuklar saldýrý olabileceði için merdivenlerin önüne masalarý koyarak, saldýrýyý engellemeye çalýþmýþlardýr. Masalar nedeniyle yukarýya çýkamayan gardiyanlar yukarýya tazyikli su sýkmýþtýr. Müdür ve gardiyanlar alt kattan çocuklara inmelerin söylemiþler, çocuklar arkadaþlarýný görmeden inmeyeceklerini söylemiþler. Çocuklar aþaðý inmeyince koðuþa sarý renkli bir gaz sýkýlmýþtýr. Gaz nedeniyle etkisiz hale gelen çocuklarý hem odadan çýkarýrken hem müþahadeye götürürken sürekli dövmüþlerdir.” Bu saldýrýlarýn plansýz olmadýðýný söyleyen Çocuklarýn düþüncelerini ise Güneþ þöyle ifade etti: “C-12 koðuþu bundan bir hafta önce ceza evi müdürü tarafýndan tehdit edilmiþtir. Milletvekillerinin ceza evine gitme taleplerinin sürekli reddedilmesi de bu anlamda manidardýr.”
Özgürlük Yazarlarý
Özgürlük Yazarlarý, 2007 yapýmý, bir Amerikan gençlik drama filmidir. 9 Mart 2007’de Türkiye’de de yayýnlanmýþtýr. Filmde Long Beack, Kaliforniya’da Woodrow Wilson Clasical Hing School öðrencileri ve öðretmenleri Erin Gruwell’in Freedom Writers Diary isimli kitabý konu alýnmýþtýr. Filmin yönetmeni Richard Logravenese’dir.... Filmde ilk olarak, 1992 Los Angeles olaylarý yer alýr. Peki nasýl doðdu bu ayaklanma? 29 Nisan 1992 tarihinde ABD’nin Los Angeles kentinde Afrika kökenli Siyahi Amerikan vatandaþý, Rodney King’i darp etmekten suçlanan dört Los Angeles polisinin mahkemede suçsuz bulunarak salýverilmesi üzerine baþlayan toplumsal olaylar. Los Angeles bölgesinde binlerce insan, 6 gün boyunca ayaklanarak kararý protesto etmiþ ve toplumsal düzen alt üst olmuþtur. Benzer olaylar ABD genelinde ve Kanada’da küçük çaplý olarak yaþanmýþtýr. Olaylar sýrasýnda yaðmalama, saldýrý kundaklama ve cinayet olaylarýna rastlanýrken 53 kiþi hayatýný kaybetmiþtir. Binlerce kiþi yaralanmýþ ve 1 milyar dolarýn üzerinde maddi hasar yaþanmýþtýr. Sonraki süreçlerde filmin de konusunu oluþturan olaylarýn çözümü için eðitim alanýnda oluþturulan Entegre Sistemi geliþtirilir. Siyahi ve beyazlar ayný sýnýflarda eðitim görmektedirler. Okullarda Clas’lar oluþturulur. Tesadüfe bakýn ki, 1. sýnýflarda (bu sýnýfý en
zekiler oluþturur) hep Beyazlar, alt sýnýflarda (burada zeka olarak geri olanlar yer alýr) Siyahiler yer alýr. Bu bir aþaðýlama mýdýr ve Entegre Sisteminin özü asimilasyon mudur? Erin Gruweel yeni mezun olmuþ bir öðretmen, daha önce Beyaz olup Siyahilerin özgürlük kavgasýna katýlmýþ bir babanýn kýzýdýr ayný zamanda. Erin 1992 olaylarýnýn yaþandýðý kentte bulunan bir okula atanmýþtýr. Erin alt sýnýflarýn, Siyahilerin öðretmeni olacaktýr. Erin baþta iletiþim kurma noktasýnda çok sorun da yaþasa sonrasýnda bunu baþarabilmiþtir. Erin’in sýnýfýnda tamamý Siyahi olup bir Beyaz bulunmaktadýr. Farklý ýrk ve toplum katmanlarýndan gelen öðrenciler için okul, sadece yaþlarý gereði orada bulunmaya katlanmalarý gereken bir yerdir. Erin dersler dýþýnda ýrkçýlýðýn anlaþýlmasý üzerine (bu öðrencilerin dayatmasý ile olmuþtur ) öðrencilerinin toplumsal hayattaki yaþayýþlarýný düzenlemeye çalýþmýþtýr. Bunun bir yöntemi ola-
rak Erin, öðrencilerinden yaþadýklarýný yazmalarýný istemiþtir. Erin öðrencilerine “Sizler olmayacaksýnýz belki ama yaþadýklarýnýz hep dünyada kalacak ve herkes bilecek” demiþtir. Erin tüm bunlarý yaparken okul yönetimi tarafýndan sürekli uyarýlýr ve engellenmeye çalýþýlýr. Yalnýz tüm bu baskýlar ne Erin öðretmeni ne de renginden ve ýrkýndan dolayý özgürlüklerinden mahrum býrakýlmýþ bu gençleri yýldýracaktýr. Kýsa zaman içerisinde Siyahi öðrenciler kendi hayatlarýnda olduðu gibi baþka ülkelerin ezilen ýrklarýný ve kültürlerini anlatan kitaplar okumuþ geliþmiþlerdir. Artýk kendileri de bir hikayedir ve bunlarý Erin öncülüðünde yazacaklardýr. Yazdýlar! O kitabýn adý “Özgürlük Yazarlarýnýn Günlüðü” oldu. Film bu kitaptan alýntýlarla oluþturulmuþtur. Bu filmi izlediðinizde kapitalizmin ezilen uluslarý sömürmek, aþaðýlamak, asimile etmek için baþvurmayacaðý yol yöntem olmayacaðýný göreceksiniz...
15 - 29 Ocak 2014
MÜCADELE BİRLİĞİ
Bilgisayarın ayarlarıyla oynayacağıma, sokakta federallerle oynarım :)) #DNSyiDeğiliktidarıDeğiştir
u m U
Ekvator Anti-Emperyalist Gençlik Buluşması
Ekvator’da ismi protesto hareketi ile anlam bulan Başkan Correa’nın 2006’da seçilmesinin ardında örgütlenme, direniş ve mücadele dolu yıllar var. Onun seçilmesi neoliberalizmin halkoyuna sunulmasıydı ve Correa kazanarak onun üstesinden geldi. Correa’nın seçilmesinden sonra ABD onu safdışı etmek için çabaladı durdu. Ekvator polisine gaz verdi sonuçta onlar da Correa’yı kaçırdılar. Fakat halk sokaklara döküldü ve o polislere karşı savaşarak başkanlarını kurtardılar ve CIA’in kıçına tekmeyi bastılar. Başkan Correa bir anti-emperyalist koalisyonun lideri. Venezuela’da, Bolivya’da, Nikaragua‘da ve Latin Amerika’nın başka ülkelerinde olanlara benzer şeyler oluyor Ekvator’da. Bu hükümetler ABD, İngiliz, Fransız veya başka yerlerden kapitalistlerin baskılarından kurtulma mücadelesi veren antiemperyalist hükümetler. “Bolivarcı Süreç” denen şey, çalışan sınıftan milyonların yaşamlarında büyük bir ilerlemedir.
Ekvator’da parasız diş sağlığı hizmetlerini gördük. Dişçiler çadırlarda hizmet veriyordu. Herhangi bir diş sorununuz varsa o çadırlara gitmeniz yeterli oluyordu, orada hemen sizi bakıma alıyorlardı. Hiçbir sağlık sigortası olmayan insanlar bugün Kübalı doktorların çalıştığı halk sağlık merkezlerine giderek tedavi olabiliyorlar. Yokluk yüzünden körlüğe mahkum fakirler, Kübalı doktorların yaptığı parasız ameliyatlar sayesinde bugün tekrar görebiliyorlar. Ekvator baskı altındaki ülkelerle ve Rusya, Çin, Küba, Kuzey Kore ve İran ile ticaret yapmakta. Bu ticaret karşılıklı yarar ilkesine dayalı. Ekvator’da kapitalizm varlığını korumaktayken, işçi sınıfı hareketi gelişiyor, emperyalistler geriletiliyor.
Tüm bu hareketler Fidel Kastro ve Che Guevara gibi marksist-leninist devrimci önderlerden ilham alıyor. Dünya Gençlik ve Öğrenci Festivali 1997’de ağırlıklı olarak Kübalılar tarafından tekrar canlandırıldı. O günden beri her dört yılda bir genç komünistler bir hafta süreyle bir araya gelip emperyalizmle savaş ve kapitalizmi alaşağı etme mücadelesini tartıştılar. İşçi Dünyası Partisi1 delegasyonu olarak dünya genelinde 20’den fazla komünist gençlik organizasyonunda gençlerle bir araya geldik. Bunlardan en çok sosyalist ülkelerdeki buluşmalar esin verici oldu. Küba Genç Komünistler Birliği’nin iki üyesi bir hafta boyunca bizimle çalıştı. Bu resmi görüşmelere ek olarak çokça yemek vb. sosyal ortamda bir araya geldik. Küba’da evsiz gençler için durumun ne olduğunu sorduk. Hükümetin, tüm yurttaşların, özellikle de gençliğin asla evsiz olmamasını, yeterli konutlara sahip olmasını garanti altına aldığını öğrendik.
Küba’nın dürüstlüğü esin kaynağı oldu. Küba’da kadın haklarını, lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel insanların haklarını sorduk. Küba’nın hala ataerkillik ve erkeğin ailenin reisi olduğu düşüncesiyle mücadele ettiğini söylediler. Yakın dönemde LGBT bireyler için eşitlik kampanyası düzenlenmiş, LGBT karşıtı şiddet geriletilmeye ve safdışı edilmekteymiş. [Söylediklerine göre] hala problemler var. Eğer gençler LGBT olur aileleri onları evden kovarsa, Genç Komünistler Birliği olaya müdahale ediyor, aileyle
birlikte çalışarak onların gençleri kabul etmesini sağlıyorlar. Kübalıların ABD’deki eğitime dair soruları oldu. Onlara okullarda polislerin olduğunu ve öğrencileri tutukladıklarını söylediğimizde dehşete düştüler.
Vietnam ve Kore Gençliği ile Görüşmeler Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nden Kim İl Sung Gençliği ile buluştuk. KDHC delegasyonu gerçekten festivalin yıldızıydı. Çok güzel devrimci Küba ve Kore şarkıları söylediler. Yeryüzünün en mutlu insanları gibi görünüyorlardı. Duyurularını okurken veya duruma dair bilgi verirken çok ciddiydiler. Fakat birbirlerine karşı sevgi ve tutkunluklarını görebilirdiniz. ABD işçilerinden değil, faşist emperyalist ABD hükümetinden nefret ettiklerini söylediler. Vietnam Ho Chi Minh Genç Komünistler Birliği ile özel buluşma bizi çok heyecanlandırdı. İşçi Dünyası Partisi Los Angeles örgütünden Vietnam kökenli bir yoldaş çevirmenlik yaptı. Vietnamlılar onyıllar süren savaşın ülkelerinde yarattığı yıkımın onarılmasının 300 yıldan fazla süreceğini anlattılar. Henüz Küba ve KDHC gibi sosyalist bir ülke olmadıklarını ama sosyalizm doğrultusunda ilerlediklerini söylediler. Gençler Vietnam’da hala kapitalizmin olduğunu ama onu denetleyen, yöneten ve düzenleyenin Parti olduğunu söylediler. Tıpkı Sovyetler Birliği’nde Lenin’in Yeni Ekonomi Politikası‘nda olduğu gibi Parti’nin sosyalist ekonomik altyapısını oluşturmak için kapitalizmden faydalandığını belirttiler. Tüm çocuklara parasız sağlık hizmeti verildiğini ve cehaletin üstesinden gelindiğini ifade ettiler. İşçi Dünyası Partisi olarak, ABD hükümetinin, işlediği suçlardan dolayı Vietnam halkına tazminat ödemesini talep ettiğimizi söyledik Vietnam delegasyonuna. http://workers.org’dan çevrilmiştir
ne ü tG
ş
#DNS’Ý DEÐÝL ÝKTÝDARI DEÐÝÞTÝR
7
Burjuvazi gençlikten intikam alýyor! Hem de öyle büyük bir intikam ki, ayaklanmanýn tüm izlerini silerek ve gençliði sessiz bir kuþa çevirerek rahat bir nefes alabilir burjuvazi. Gençliðe dönük son saldýrý ise internet yasaklarýna yenisini eklemek oldu. Öyle ki internet ortamý gençliðin kendi düþüncelerini (hatta düzen sahipleri dýþýndaki herkesin) özgürce ifade edebileceði, yaratýcýlýklarýný herhangi bir kýsýtlama olmadan gerçekleþtirebileceði en geniþ alan. Ýlk önce üniversiteler polis getirmek istediler (sanki içinde yokmuþ gibi), sonra kýzlý-erkekli ayný evde kalýnmaz dediler ve þimdi de internete gelen yasaklamalar. Bunlar ne anlama geliyor? Ýnternet ortamý sokakta söz söyleyemeyenden tutun da, sokaðýn sesini daha güçlü örgütlemek isteyene kadar hemen herkesin eleþtirilerini korkusuzca ifade ettiði bir alan. Son dönemin bütün büyük gösterilerine, ayaklanmalarýna ve devrimlerine bakýn internetin kullanýlmadýðý bir yer; sosyal paylaþým sitelerinin etkin olmadýðý bir alan var mý? Hele de koþullarýnýn devrimci olduðu ve patlamaya hazýr bir halk, faþizmin bütün baskýsýna ve dayatmalarýna isyan etmiþ bir gençlik var ise... Bu koþullar bizde var ve 31 Mayýs’ta bunun etkisini çok iyi gördük. Bir anda milyonlara varan tweetler, sokaklara insanlarýn dolmasýndan, sokaklarda olan biteni herkese yayan araç da internetti. Modern toplumda iletiþim olanaklarý çok geliþti. Ýnternet bu alanýn baþýný çekiyor. Yýllar önce ilk olarak emperyalistler askeri amaçlar için kullanýlmýþtý, þimdilerde baþka amaçlar için kullanýlýyor... Halkýn kendilerini sömürenlere karþý savaþýnda kullanýlýyor. Kitlelerin ve gençliðin bedel ödeyebileceði tek gerçek savaþ için!.. Bu savaþýn alaný dünyanýn ayak basýlan her topraðýný kapsýyor. Öyle ki yan sokaðýnýzdaki yoldaþlarýnýzla, Yunanistan ya da Þiilideki yoldaþlarýnýz arasýndaki mesafe bir telefon uzaklýðýnda olabiliyor... Mýsýr halký Tahrir’de devrim yapmaya baþladýðýnda, Taksim’in artýk Tahrir olduðunu söyledik. Oldu da, 31 Mayýs’ta baþlayan ayaklanma Tahrir’den ve dünyanýn diðer merkezinden coþkuyla selamlandý. Deneyimler ve dersler aktarýldý. Hem de büyük medya tekellerinin olan biteni göstermemek için verdikleri onca çabaya raðmen. Ýþte bu, bugün burjuvaziye karþý çoðunlukla gençlik tarafýndan çok etkili kullanýlan bir silahla, internetle yapýlýyor. Evet modern sýnýf savaþýmlarýnda en etkili silahlar arasýna internet ve sosyal paylaþým siteleri çoktan girdi bile. Ve burjuvazi dünyanýn her yerinde yükselen devrim hareketini engellemek adýna, internet yasaklarýna daha fazla baþvuruyor. Ama bu önlemler burjuvazinin sonunu engelleyemiyor, engelleyemez de. Çünkü internet bir iletiþim aracý olarak, kitlelerin sanal alemde iliþki kurmasýný saðlýyor. Ama kitleleri sokaða döken nedenler ekonomik ve politiktir. Yasaklar sorunlarý ortadan kaldýrmaz. Çünkü sorunlar canlý yaþamýn içinde apaçýk ortada. Ama bu gerçekler internet aracýlýðýyla en geniþ kitlelere duyuruluyor; kapitalizmin zeka yüklü eleþtirileri yine bu araçla milyonlara ulaþýyor; deyim yerindeyse düzen sahipleri dünya aleme bu araç sayesinde rezil ediliyor. Sonuç internet kýsýtlanýyor. Gerçekler bugünün dünyasýnda artýk daha fazla gizlenemiyor. Ýþte bu nedenle internet yasaklarýna baþvuruyor burjuvazi ama nafile... Zira bu yasaklar normal þartlar altýnda sokaða adýmýný atmayacak bir kitlenin dahi tepkisini çekiyor. Ve sokaða çýkýyorlar. Öyleyse þu an iktidarý sallanan dinci faþist yönetimin, genç beyinlerin kafasýnda uyanan, büyüyen yaratýcý ve devrimci fikirler için “içeride kalsýn” emri de boþa düþmüþ oluyor. Nasýl düþmesin ki, bu fikirlerin maddi bir temeli var ve bu fikirler yaþamda karþýlýk buluyor. Buna karþý gelmeye çalýþmak, bunu engellemeye çalýþmak tam anlamýyla baðnazlýk ve gericiliktir. Dinci faþist iktidarý bu kadar baðnaz ve gerici yapan þey, ona devrimi engelleyecek baþka bir yol görünmeyiþinden de kaynaklýdýr. Her þeye sahip olma, her þeye hakim olma, kendi iradesi dýþýnda bir iradeyi yok saymak baþka türlü açýklanamaz. Bu bir dönemin ve düzenin sonunu ifade etmektedir. Ama o sonu kendi gözlerimizle görmek ve havasýný solumak için yapmamýz gereken çok þey var! Öncelikle bu dinci faþist iktidar ayakta kaldýkça, demokrasi laflarý arasýnda yasaklar birbirini izlemeye devam edecek. Gençlik yozlaþtýrýlmaya ve gericileþtirilmeye çalýþýlacak. (Dindar bir nesil yetiþtireceðiz çýðlýklarý) Ýkincisi; toplumu yönetemeyen burjuvazi ve onun dinci faþist hükümeti yasaklamalarla kontrolü yeniden saðlamak istiyor. Ama bunun iþe yaramadýðýný on yýllardýr süren devrimci mücadele ve 31 Mayýs ayaklanmasý göstermiþtir. Gençlik en son internet yasaklarýna karþý þiarýnda da ne yapýlmasý gerektiðini bildiðini açýk ve net bir þekilde göstermiþtir. Gençliðin þiarý haline gelen #DNS’yiDeðilÝktidarýDeðiþtir hastagý sorunun kaynaðýný ve çözümün yolunu gösteriyor. Sorun bu iktidarda, hem de yalnýzca AKP’de somutlaþan dinci gerici iktidarda deðil, burjuva sýnýfýn iktidarýndadýr. Çözüm de burjuva sýnýfýn iktidarýnýn devrilmesinde, sosyalizmin yani emeðin iktidarýnýn kurulmasýndadýr. Çünkü burjuvazinin demokrasisi, emekçi sýnýflar ve gençlik için bir diktatörlüktür. Oysa sokaðýn en geniþ kitlelere sunduðu özgürlüklerde ise burjuvazi kendi sonunu görüyor. Biz devrimci gençler, tarihin bu en alçak sýnýfýný korktuklarý sonla buluþturalým. Ýþte o gün bizim günümüzdür!
8
Emeğin Dünyası
MÜCADELE BİRLİĞİ
Ankara’da Emek Mitingi
KESK, DÝSK, TMMOB ve TTB’nin yaþanan yolsuzluklara karþý düzenlediði “Özgürlük, Barýþ, Demokrasi, Adalet ve Emek Mitingi” için emekçiler, 11 Ocak günü sabah saatlerinde Ankara Hipodrom’da toplandý. Türkiye’nin bir çok ilinden otobüslerle gelen emekçiler, sabah erken saatlerde Hipodrom’da toplanarak kortejlerini oluþturdular. Öðle saatlerine doðru Sýhhiye Meydaný’na yürüyüþe baþlayan kitlenin en önünde DÝSK’e ve KESK’e baðlý sendikalar, TMMOB ve TTB’ye baðlý meslek odalarý pankartlarýyla yer aldý. Konfederasyon ve Odalarýn arkasýnda da demokratik kitle örgütleri ve devrimci örgütler yerini aldý. Taraftar gruplarý da kortejlerde yerini alarak renkli görüntüler oluþturdu. En önde sendikalar “Bozuk Düzende Saðlam Çark Olmaz” ve “Yaðmaya Talana Soyguna
Geçit Yok” pankartlarý açtýlar. Yürüyüþ ve miting esnasýnda “Bu Daha Baþlangýç Mücadeleye Devam”, “Her Yer Rüþvet Her Yer Yolsuzluk”, “Çal Çal Nereye Kadar Bitti Buraya Kadar”, “Hükümet Ýstifa” sloganlarý sýk sýk atýldý. Kürdistan bölgesinden gelen KESK’e baðlý emekçiler Roboski’de katledilenleri anmak için kefen giydiler. 34 kiþi, göðüslerinde katledilenlerin isimlerini taþýyarak mitingde yerlerini alýrken, 128 gündür eylemde olan Fen Ýþ iþçileri de kortejde dövizleriyle yerini aldý. Saat 12.00’ye doðru Sýhhýye Meydaný’na ulaþmaya baþlayan emekçiler arama noktasýný geçti. Devrimcilerin arama noktasýndan geçiþi sýrasýnda ise arama yapýlmadý. Yürüyüþ güzergahý boyunca “Oyum Sokaða Sokaðýn Ýktidarýna”, “Ýktidarý Alacaðýz Oyum Sokaða” gibi yazýlamalarla Ankara duvar ve caddeleri donatýldý.
Miting alanýna çýplak ayak gelen Karayolu taþeron iþçileri ayakkabýlarýný havada tutarak “Kadro Hakkýmýz Söke Söke Alýrýz” sloganýyla tüm ilgileri üzerlerine çekti. Mitingin ilk konuþmasýný KESK Genel Baþkaný Lami Özgen yaptý ve “Hangi taþý kaldýrsak altýndan yolsuzluðun, kokuþmuþluðun, kirliliðin sahipleri AKP ve Cemaat çýkýyor. Çürüyen düzen kurumlarý bir bir dökülüyor. Anayasa ve yasalar rafa kaldýrýlýyor. Bütün devlet kurumlarý tek kiþinin iki dudaðý arasýndan
Direniþ Alanýnda Ýþçi Forumu
156 gündür iþe dönme mücadelesi veriyorlar.
Kýdem Tazminatý Dayanýþmasý Punto Deri iþçilerinin 156 gündür verdikleri sendikalaþma mücadelesinde iþten çýkartýlan iþçilerle forum gerçekleþtirdi.
2 Ocak günü Kýdem Dayanýþmasý öðle saatlerinde Punto Deri iþçilerinin Zeytinburnu’nda bulunan ana binasý önünde bir araya geldi. 156 gün önce fabrikada sendikal faaliyet yürüttükleri için parça parça iþten çýkarýlan, 46 iþçi ile eylemlerini sürdürdükleri yerde “Direniþ Alanýnda Ýþçi Forumu” baþlýðýyla bir forum gerçekleþtirdi. Forumda kýdem tazminatý baþta olmak üzere asgari ücret, sendikal haklar gibi birçok sorun üzerine konuþmalar yapýldý. Kýdem Tazminatý Dayanýþmasý çaðrýsýyla gerçekleþtirilen etkinlikte iþçilerle birlikte “Sendika Hakkýmýz Engellenemez”, “Yaþasýn Onurlu Direniþimiz”, “Punto Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Punto’ya Sendika Girecek Baþka Yolu Yok”, “Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn” sloganlar atýldý. Punto iþçilerinden Ramazan Aygün forumdan önce yaptýðý konuþmayla 156 günlük Punto Deri direniþini anlattý. Dik duran insanlarýn iþten çýkarýldýðýný söyleyen Aygün, iþçilere enerji haplarý verildiðini, tatilleri olmadýðýný, günde 16 saat çalýþtýrýldýðýný, aðýr þartlarda iþ yaptýklarýný söyledi. Ayrýca Punto Deri patronunun
asgari ücret belirleme komisyonunda yer aldýðýný, hükümete güvendiði için ilk önce kendilerini küçümsediði ifade eden Aygün, “ilk defa patron yýl baþýný burada geçirdi ve kararlýlýðýmýzý anladý” dedi. Ýþçilerin coþkusu görülmeye deðerdi. Forum Kýdem Tazminatý Dayanýþmasý adýna söz alan Kenan Aktaþ’ýn konuþmasýyla baþladý. Aktaþ; sermaye sýnýfýnýn iþçi sýnýfýna dönük saldýrýlarý ve hak gasplarýnýn tartýþýlmasý gerektiðini, bu saldýrýlara en iyi cevabýn direnen iþçiler olduðunu belirterek forumu baþlattý. Söz alan diðer bir konuþmacý ise “Ayakkabý kutularýnda milyon dolarlarý saklýyorlar, bize gelince kýdem tazminatý hakkýmýzý bile elimizden almaya çalýþýyorlar. Onlar haklarýmýza saldýrýyorlar ama bundan 7 ay önce Gezi direniþi yaþandý, devam ediyor. Artýk hiçbir þey eskisi gibi olmayacak.” Forumda yer alan Emeðe Ezgi grubunun bir üyesi sözünü Çaw Bella marþýyla söyledi. Herkesin birlikte söylediði marþ iþçilerin coþkusunu daha da arttýrdý. Yapýlan kýsa konuþmalarýn ardýndan forum slogan ve þarkýlarla sona erdi.
çýkan talimata göre harekete geçiyor. Bir iktidar ortaklýðý çatýrdarken yeni ittifaklar dizayn ediliyor” diye konuþtu. Konuþma sýrasýnda “Her Yer Rüþvet Her Yer Yolsuzluk” sloganlarý yükseldi.
Ardýndan DÝSK Genel Baþkaný Kani Beko söz aldý. “Tepemizdeki her çete savaþýnda gasp edilen bizim alýnterimizdir” diyerek konuþmasýna baþlayan Beko sözlerini “Onlar bizim geleceðimizin, bizim haklarýmýzýn üzerinde tepiþmektedir. Onlarýn kavgasý içinden milyonlar çýkan ayakkabý kutularý kimin olacak kavgasýdýr. Bizim kavgamýz ise bizden çalýnanlarý geri alma kavgasýdýr. (...)Geçtiðimiz sonbaharda leþ kargalarý 13 milyonun üzerinde iþçinin kýdem tazminatýna da göz koymaya kalktýlar. Sandýlar ki herkes susacak, biat edecek, teslim bayraðý çekecek. Ama fena halde yanýldýlar. Çünkü DÝSK’i hesaba katmadýlar. Çünkü Haziran ayýndan beri bu halkýn eski halk olmadýðýný kavrayamadýlar.” diye konuþtu. TMMOB Yönetim Kurulu Baþkaný Mehmet Soðancý da TMMOB’un yetkilerini kýsýtlayan ve bakanlýklara TMMOB’a baðlý odalarý denetleme yetkisi veren kararnameleri hatýrlattý. TTB Merkez Konsey Baþkaný Prof. Özdemir Aktan 2013’ün savaþ çýðýrtkanlýklarýyla geçtiðini belirterek, savaþlarýn Türkiye’ye bulaþýcý hastalýklar getirdiðini vurguladý. Hekimlerin halk saðlýðýna zararlý olan savaþlara karþý çýktýðýný belirten Aktan, savaþ deðil barýþ istediklerini söyledi. Miting, halaylarla son buldu.
Feniþ Ýþçileri Eylemlerine Devam Ediyor Kocaeli’nin Gebze ilçesinde Feniþ Alüminyum A.Þ. fabrikasý patronu Sedat Aloðlu’nun, iflas ettiði gerekçesi ile 638 iþçiyi kýdem ve tazminat haklarýný vermeden iþten çýkarmasý üzerine baþlayan eylem sürüyor. 9 Eylül 2013’ten beri fabrikada eylemde olan iþçiler, kýdem tazminatý haklarý ve alamadýklarý maaþlarýnýn ödenmesi için mücadele veriyorlar. 120 günü aþkýn süredir eylemde olan iþçiler sadece fabrika önünde deðil, patronun evi önünde, Taksim’de, TÜSÝAD önünde ve bir çok yerde eylemler yapýp seslerini duyurdular. En son 5 Ocak günü patronlarý Sedat Aloðlu’nun Ulus’taki evinin önünde eylem yapan iþçiler, “Birleþe Birleþe Kazanacaðýz” pankartý açarak sloganlar attýlar. Çelik-Ýþ Gebze Þube Baþkaný Þerafettin Koç burada yaptýðý konuþmada “Bizler üç aylýk maaþlarýný ve tazminatlarý verilmeden çalýþtýðýmýz Feniþ fabrikasýndan atýlan iþçileriz. 6 Eylül tarihinde Sedat Aloðlu üretimi durdurduðunu açýkladý ve 9 Eylül tarihinde 418 iþçinin iþine son verdi. O tarihten beri fabrikayý terk etmiyoruz, hakkýmýzý alana kadar da fabrikadan çýkmayacaðýz” dedi. TÜSÝAD’ýn Ýstanbul Taksim’de bulunan binasý önünde de açýklama yapan iþçiler, emeklerini çalan Aloðlu’nu koruyan TÜSÝAD’ýn da sorumlu olduðunu dile getirdiler. Feniþ iþçileri gasp edilen maaþlarý ve kýdem haklarý için mücadelelerini sürdürmekte kararlýlar.
15 - 29 Ocak 2014
Ýþçilerden Taþeron Piyangosu
Binlerce insan yeni yýlda zengin olmak umuduyla Milli Piyanogo bileti alýrken, taþeron iþçiler Nimet Abla giþesi önünde “Kadro” için piyango çekiliþi yaptý. Her ay belirli günlerde ve özellikle yeni yýla girerken binlerce kiþi zengin olmak hayaliyle Milli Piyango bileti alýyor. Bu yýl bir piyango çekiliþi de taþeron iþçiler yaptýlar. Taþeron Ýþçileri Dayanýþma Ve Yardýmlaþma Derneði (TAÞÝÞDER), Ýþçi Dayanýþma ve Yardýmlaþma Derneði (ÝÞÇÝDER) ve Güvenlik-Ýþ Sendikasý”na baðlý bir grup taþeron iþçi, Eminönü”nde bulunan Nimet Abla Piyango Giþesi önünde taþeron iþçiliði protesto etmek için eylem düzenledi. Eminönü’nde yapýlan eylemde çevredekilere üzerinde “KADRO” yazýlý biletler daðýtan iþçiler temsili olarak çekiliþ de düzenlendi. Taþeron iþçiler bir basýn açýklamasý da yaparak taþeron iþçilerin sorunlarýna dikkat çekti. Laborant olarak çalýþan saðlýk iþçisi Güneþ Cengiz, taþeron iþçilerin de kadrolu iþçi ve memurlarla ayný iþi yapmalarýna raðmen ayný uygulamalara tabi olmadýklarýný belirterek “Bizler kamuda, hastane, adliye, belediye, PTT, ilkokul ve lise binalarýnda, özelde, alýþveriþ merkezlerinde, inþaat iþlerinde taþeron þirketler aracýlýðýyla çalýþtýrýlan taþeron iþçileriz. Kamuda iþ güvencesi, kadrosuz çalýþma bundan 20 yýl önceye dayanýyor. Kadrolu iþçi ve memurlar emekli oldukça yerine taþeron iþçi alýnmýþtýr. 2011 yýlý sonunda sigortalý çalýþan taþeron iþçi sayýsý 1 milyon 611 bin 204 kiþidir. Taþeron sistemle iþçiler asgari ücretle çalýþtýrýlmakta, yasalarda var olan haklarý gasp edilmektedir” dedi.
Taþeron iþçileri için meslek hastalýklarýna karþý önlem alýnmasý gerektiðinin altýný çizen Cengiz, taþeron iþçilerin haftada 45 saat çalýþtýrýlmasý gerektiðini, keyfi mesai uygulamasý yaptýrýlamayacaðýný belirtti. Doðum izni olarak iþçiye 6 ay ücretsiz izin verirken, devlet memuruna 24 ay ücretsiz izin hakký verildiði söyleyen Cengiz “Ýþçiler anne deðil mi?” diye sordu. Kamu iþçisi ile taþeron iþçi arasýndaki en büyük farkýn “iþ güvencesi” olduðunu söyleyen Cengiz “Kamu iþçisi olduðunuz zaman iþ güvencesine sahip oluyorsunuz. Ýþten çýkarýlmama garantiniz var. Taþeron iþçi olarak çalýþtýðýnýz zaman 1 aydan baþlayýp 12 aya kadar, iþ sözleþmeleriyle her gün çýkartýlma riski ile karþý karþýyasýnýz” dedi. Bir diðer farkýn da “ücret” olduðunu belirten Cengiz “Taþeron iþçi olduðunuz zaman þartnamede maaþýnýz ne kadar yazýyorsa o kadarýný alabilirsiniz. Yüzde 8090 insan, 803 lira asgari ücretle çalýþýyor” dedi. Hasta bakýcý olarak çalýþmakta olan Cemal Bilgin ise farklý firmalara ait kimlik kartlarýný göstererek, taþeron firmalarýn 3 ayda bir ihale alarak yeni kimlik kartý tahsis ettiðini belirtti. ÝSKÝ iþçisi Tamer Balta ise kadrolu olarak çalýþmasý durumunda iþ güvencesi ve maaþýnýn deðiþeceðini ifade etti. 15 yýldýr çalýþtýðýný ifade eden Balta, “Maaþýmý 10 yýldýr gününde aldýðýmý hatýrlamýyorum. 2 kat fazla çalýþýyoruz, maaþýmýzýn yarýsý yatýyor. ‘Ýþine gelirse çalýþ, iþine gelmezse kapý orda’ deniliyor. Korku içerisindeyiz” dedi. Ýþçiler eylemlerini sloganlarla sonlandýrdý.
Tümtis Sendikasý DHL Kargo Þirketinde TÝS görüþmelerine baþladý. Ýki seneye varan çalýþma ve örgütlenme sonucunda sendikalaþma yetkisi alan TÜMTÝS Sendikasý, DHL yönetimiyle TÝS görüþmeleri için masaya oturdu. TÜMTÝS yönetimiyle yaptýðýmýz görüþmelerde kýran kýrana geçen TÝS görüþmelerinde anlaþmaya varýlmadýðýný söylediler. Bu görüþmelerde tüm iþçilerin onayýný alýp TÝS taslaðý hazýrlayan sendika yönetimini þimdi zorlu ve çetin bir görüþme süreci bekliyor. Çünkü iþten çýkarýlan iþçiler ve çalýþan iþçileri kapsayan bir sözleþme olmasý bekleniyor. Sü-
re uzayabilir, DHL yönetimi sendikanýn hazýrladýðý taslaðý çok büyük olasýlýkla kabul etmeyecektir. Sendika yönetimi ise çalýþan ve ayný zamanda iþten atýlan iþçiler için savaþmak zorunda. Bütün iþçileri kapsayan TÝS görüþmelerinde ücret artýþý ve sosyal haklar üzerinde anlaþma nasýl bir yol izlenecek zaman gösterecek.
Tümtis DHL’de TÝS Görüþmeleri Baþlattý
Lüks Sitede Ýþçi Sesleri
Haklarýný alamadan iþten atýldýklarý için aylardýr eylemde olan Feniþ Alüminyum iþçileri, Ulus’ta patronun evi önünde eylem yaptý.
5 Ocak’ta Ulus’taki lüks sitede “Her Yer Feniþ Her Yer Direniþ!” sloganlarý yükseldi.
Ýþ Durdu Taþeron Kayýp!
Eskiþehir’de TOKÝ tarafýndan yapýmýna baþlanan 33 bin kiþilik stadyum inþaatýnda çalýþan iþçiler, 3 aydýr paralarýný alamadýklarýný söyleyerek 9 Ocak itibariyle iþi durdurdu.
Yaklaþýk 50 Feniþ Alüminyum iþçisi, 5 Ocak günü patronlarýnýn Ulus’ta oturduðu lüks sitenin önüne geldi. Sabah saatlerinde sitenin önüne gelen eylemciler, “Her Yer Fen Ýþ, Her Yer Direniþ” sloganlarý ile patronlarý gelene kadar eyleme devam edeceklerini söylediler. Pazar sabahý lüks sitelerinde, dünyadan yalýtýlmýþ evlerinden çýkan site sakinleri için de büyük bir sürprizdi iþçi eylemi. Ýþçiler adýna basýn açýklamasý yapan Çelik Ýþ Gebze Þubesi Baþkaný Þerafettin Koç, “Bizler iþten atýlan iþçileriz. 638 iþçi, aileleriyle birlikte maðdur edildi. Haklarýmýz verilmedi. Biz de bu malikanenin önüne geldik. Haklarýmýzý verene kadar peþini býrakmayacaðýz” dedi. Ýþçiler uzun süre bekleyiþi sloganlarla sürdürdü Eskiþehir’de Sazova Mahallesi’nde 23 Aðustos 2013 tarihinde temeli atýlan stadyumda yaklaþýk 200 iþçi çalýþýyor. Ýþçiler taþeron firmanýn kendilerine 3 aydýr para vermediðini öne sürdü. Ýnþaattaki çalýþmayý durdurduklarýný ifade eden iþçiler taþeron firma yetkisinin de kayýplara karýþtýðýný söyledi. Ýþçiler: “Stadyumun temel kýsmý bitmek üzere ama biz 3 aydýr paramýzý alamýyoruz. Taþeron ortada yok. Bugün gelecek, yarýn gelecek diyorlar ama gelmiyor. Stadyum inþaatýnda 200 kiþi çalýþýyoruz. Taþeronun kaçtýðý söyleniyor. Çay içecek paramýz bile yok. Paralarýmýzý alana kadar çalýþmayý durdurduk. Yetkililerden bu konuda bize yardýmcý olmalarýný istiyoruz.”
15 - 29 Ocak 2014
Emeğin Dünyası
GoodYear iþçileri, fabrikanýn kapatýlýp iþçilerin de iþten atýlmasýna karþý eyleme geçtiler ve üretim müdürü Michel Dheilly ile insan kaynaklarý müdürü Bernard Glesser’i rehin aldýlar. 6 Ocak günü Fransa’nýn Amiens kentindeki Goodyear Lastik Fabrikasý’nýn iþçileri, iki müdürün ofislerinin kapýsýna traktör lastiði yerleþtirip dýþarý çýkmalarýný engellediler. Fransa’nýn en büyük sendikasý CGT de rehin alma olayýný doðruladý.
Ýþçiler, müdürleri 30 saat sonra serbest býraktý; bu kez fabrikayý iþgal edeceklerini duyurdu. Valilik, polisi iki müdürü almak için görevlendirdi ve eylemcilere karþý operasyonu reddetti. Europe 1 kanalýna konuþan Amerikan lastik üreticisi Titan International patronu Maurice Taylor, bu alýkoyma eylemine hakaretle karþýlýk vererek “korsan” ve “kaçýklar” dedi. Polisin iþçilere müdahale etmemesine de tepki gösteren Taylor, “ABD’de buna alýkoyma denir ve bu insanlar tutuklanýrdý. Bu çok ciddi bir suçtur. Ömür boyu hapis riski var. Ama Fransa’da, sizin hükümetiniz bir þey yapmýyor, bu delilik” dedi. CGT sendikasý lideri Mickhael Wamen daha sonra yönetim üzerinde yeni bir baský oluþturmak için fabrikanýn iþgal edileceðini duyurarak, “Fabrikadan çýkma primine karþýlýk fabrikanýn kendisini müzakere edeceðiz” dedi. CGT delegesi Mickael Mallet de, “Amacýmýz onlarý bir hafta tutmak deðil, Valilik, Devlet ve Goodyaer yönetimi ile bir toplantý yapýlmasý için bir anlaþmaya varmaktý” dedi. Amien-Nord’daki fabrikada çoðunlukta olan ve Fransa’nýn birinci sendikasý olan CGT, son aylarda fabrikanýn kapatýlmasýnýn durdurulmasý ve 1.173 iþ biriminin ortadan kaldýrýlmasýný engellemek için birçok adli prosedür baþlatmýþ, ancak bu giriþimlerden baþarý saðlayamayýnca eylemlere giriþmiþti. Goodyear yetkilileri, fabrikanýn 31 Ocak’ta kapanacaðýný açýklýyor.
ÖNCE REHÝN SONRA ÝÞGAL
Fabrikanýn kapatýlýp iþsiz býrakýlmalarý üzerine eyleme geçen GoodYear iþçileri fabrikanýn üretim müdürü ve insan kaynaklarý müdürünü rehin aldý.
CGT Amiens-Nord bölgesi baþkan yardýmcýsý Frank Jurek, Fransýz Haber Ajansý’na (AFP) yaptýðý açýklamada, CGT’nin sabah saatlerinde fabrika yöneticileri ile randevusu olduðu, hafta sonu çalýþan iþçilerin de yönetime baský oluþturmak için geldiðini söyledi. “Müzakere masasýna dönmek istiyoruz” diyen Jurek, gönüllü gidiþ planý ya da bir alýcýnýn bulunmasýný istediklerini de belirtti. Alýcýnýn bulunmamasý durumunda da iþçilerin yüklü bir tazminatla ayrýlmasýnýn da talepleri arasýnda yer aldýðýný sözlerine ekledi.
Güney Kore’de En Uzun Demiryolu Grevi Bitti
Binlerce Güney Koreli demiryolu işçisi, emek düşmanı Başkan Park Geun-hye yönetimine karşı üç haftalık yoğn mücadelenin ardından 30 Aralık itibariyle grevlerini bitirdiler. Devlet demiryolu şirketi Korail tarihinin en uzun greviydi bu. Bu kesif sınıf çatışması şimdi iktidar ve muhalefet partilerinin bir karar vereceğ parlamentoya taşındı. Kore Demiryolu İşçileri Sendikası, 9 Aralık’ta %80 evet oyuyla başladı greve. İşçiler ve sendika, hükümetin yeniden yapılandırma planlarının demiryollarını özelleştirme tehdidi olduğnu gördüler, ki bu işsizlik, hizmet ve hak kaybı anlamına geliyordu. Kore Sendikalar Konfederasyonunun (KSK) etkileyici desteğni alan grev hızla gelişerek yakın geçmişin en keskin işçi-hükümet kapışması haline geldi.
Aramýzdan Kimsenin Eksilmesini Kabul Etmiyoruz
Hürriyet Daily News’te çalýþan 20, Radikal’de çalýþan 15 kiþinin iþten çýkarýlmasý üzerine, iki gazetenin emekçileri bir manifesto yayýmladýlar, aralarýndan kimsenin eksilmesini kabul etmediklerini söylediler. “Dayanýþma içinde, evrensel iþçi haklarýnýn bizlere sunduðu tüm mücadele yöntemlerine, yönetimin bu kararýndan geri dönmesi için baþvurmaktan geri kalmayacaðýmýzý arz ederiz. Kahrolsun baðzý dönüþümler!” dediler.
Korail firması 9 Aralık’ta 4 binden fazla işçiyi kovdu ve 660 grev kırıcısını işe alacağ1nı duyurdu. Avustralya’da, Japonya’da, Endonezya’da, Brezilya’da destek ve dayanışma gösterileri, yürüyüşler vb. oldu. Bu eylemlerden biri
de San Fransisco’da Taşıma İşçileri Dayanışma Komitesi tarafından örgütlendi. Başkan Park grevi ekonomiye zarar verdiğ iddiasıyla kınamakla yetinmedi, ayrıca 16 Aralık’ta, Kore Demiryolu İşçileri Sendikası genel merkezinin yüzlerce özel harekat timi polisi tarafından basılması ve 10 sendika yöneticisinin gözaltına alınması emrini verdi. Fakat polisler saldırı esnasında sendika liderlerini bulamadılar. Park, 1979’da bizzat kendi gizli polisinin suikastıyla öldürülene kadar 18 yıl boyunca ülkeyi yöneten eski Güney Kore diktatörü Park Chung-hee’nin kızıdır. Mevcut başkan Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne karşı duruş, emek düşmanı politikalar ve ilerici muhalefet partilerinin yasadışı ilan edilmesi politikalarıyla tanınmaktadır. KSK bu sendikasızlaştırma saldırılarını protesto etmek için 27 Aralık’ta genel grev çağısı yaptı. Başkent Seul’de özelleştirmenin durdurulması ve Başkan Park hükümetinin istifası talebiyle 100 bin kişi gösteri yaptı. Üç günün ardından siyasi partiler arasında anlaşma olunca grev sona erdi. Hükümet ve Korail hala ağır disiplin soruşturmaları, suç duyuruları ve mala zarar davalarıyla sendika ve grevci işçilere yükleniyor. KSK facebook sayfasında Konfederasyon bu mücadeleyi ilerletmek için 9 ve 16 Ocak tarihlerinde genel grevden tutun da diğr miting ve araçları kullanacağını ilan etti. workers.org’dan çevrilmiştir
181 Ýþçiye Ýþten Çýkarma Hediyesi
Ayla Bilmez Kazandý
Þeker Piliç, yeni yýlýn ilk gününde Kamuyu Aydýnlatma Platformu’na yaptýðý açýklamada 181 iþçinin iþine tasarruf gerekçesiyle son verdiðini ilan etti. Açýklamada “Þirket yönetimimiz tasarruf tedbirleri gereði çalýþan 181 personeli 31.12.2013 itibariyle tüm haklarý saklý kalmak kaydýyla iþten çýkarmýþtýr.” denildi.
Silifke Devlet Hastanesi önünde çadýr kurarak eylem yapan Ayla Bilmez, eyleminin 93. gününde tüm haklarýný geri aldý. Ayla Bilmez, 2 Ocak saat 12.00’de bir basýn açýklamasý yaparak, Silifke Devlet Hastanesi Poliklinikler önünde bulunan direniþ çadýrýný kaldýrdý ve hastanede mesaisine baþladý. Silifke Devlet Hastanesi’nde 11 yýldýr temizlik iþçiliði yapan Ayla Bilmez, %54 engelli. Bilmez bu yýllar içerisinde karþýlaþtýðý hak ihlalleri karþýsýnda hakkýný arayýnca iþten çýkarýlmýþtý. Ayla Bilmez hastane önünde bir direniþ çadýrý kurarak sesini duyurmayý baþardý ve haklarýný elde etti.
MÜCADELE BİRLİĞİ
O BÜYÜK GÜN GELDÝÐÝNDE
Al
iV
ar ol
Gü n
9 al
Bir toplum alt üst oluþ sürecine girmiþse, geliþmeler hýzlý bir deðiþimi zorunlu kýlýyorsa, artýk hiç bir iradi güç bu süreci tersine çeviremez. Ýsterse bütün toplum mühendisleri geceli gündüzlü mesaiye kalsýnlar, isterse sermayenin baský ve zor aracýndan baþka bir þey olmayan devlet aygýtý, bütün kuvvetleriyle saldýrýya geçsin, sonuç deðiþmeyecektir. “Tarihsel sýçrama aný” geldiðinde, her þeyin devrimin yasalarý tarafýndan belirlenmeye baþlayacaðý bilinen bir gerçektir. Þimdi biz tam da bu bilinen gerçeði yaþýyoruz. Devletin tepesinde günden güne büyüyen çatlak, egemen sýnýfý ve onun temsilcilerini güçten düþürüyor; adeta ne yapacaðýný bilemez halde, son bir gayretle saða sola saldýrmalarýna neden oluyor. Yolsuzluk soruþturmasý adýyla baþlayan kriz, adeta tüm kýlýçlarýn çekildiði ve herkesin herkesi biçtiði bir boðazlaþmaya dönüþüyor. Kýsa süre öncesinin prestijli simalarý, þimdi birer karikatüre dönüþüyor. Hükümetle Fetullah Gülen cemaati arasýnda baþlayan kavga, yeni þekiller alarak devam ediyor. Taraflarý uzlaþtýrma çabalarý sonuçsuz kalýyor. En son Fetullah Gülen tarafýndan cumhurbaþkanýna gönderilen “uzlaþma arayýþý” olarak yansýtýlan mektup, býrakýn uzlaþmayý, kavgayý daha da büyütmüþ görünüyor. Bu sýrada Baro baþkanýnýn Ergenekon ve Balyoz davalarýnýn yeniden görülmesi için baþlattýðý “görüþme trafiði”, yeni krizlere vesile oluyor. Baro baþkaný, çivisi çýkmýþ “devletin çivilerini yeniden çakmak”tan bahsediyor. Devlet katýnda tam bir keþmekeþin hakim olduðunu görmek için, bunlara bakmak yeterli; ancak uluslararasý iliþkilerinde TC devletinin prestijinin yerlerde süründüðünü de eklemek gerekiyor. Bir süredir “özgüvenimiz tam” teranesiyle herkese caka satan devlet yetkililerinin en önemli uluslararasý geliþmeler karþýsýnda sus pus oluþu, bunun en önemli kanýtý; çünkü ne zaman aðýzlarýný açacak olsalar yeni bir kriz yaratýyorlar. Ve kelimenin gerçek anlamýnda uluslararasý iliþkilerde þamar oðlanýna çevrilmiþ durumdalar. Ýþte bu koþullarda hükümetin aðýr toplarýndan Ahmet Davutoðlu, NTV’de canlý yayýna çýkýyor ve belki de laf kalabalýðý arasýnda yitip giden çok önemli iki þey söylüyor. Birincisi, durum tespitidir ve þöyle: “Hepimizin þunun farkýnda olmamýz lazým. Bu gemi su alýrsa bu devinim öyle bir þekle dönüþür ki, herkes bundan olumsuz anlamda nasibini alýr.” Açýkça tehlikeye dikkat çekiyor. Onun “devinim” dediði þey, aslýnda devrimin kendisi .Ýkincisi, durumu nasýl kurtarabileceklerine dairdir: “200 yýlllýk modernleþme tarihimizin en önemli kazanýmý nedir derseniz, bu milletimizin sandýða olan güveni, itimadý” Davutoðlu devrimin önünü ancak seçimlere giderek kesebileceklerini bütün çýplaklýðýyla ortaya koyuyor. Hal böyle olunca, devrim için mücadele edenlere ya da hala böyle olduklarýný söyleyenlere þu soruyu sormak kalýyor: Burjuvazinin kendini kurtarmak için tek yol olarak gördüðü sandýða gitme konusunda biz ne yapacaðýz? Halkýmýza, iþçi ve emekçilere seçimler karþýsýnda nasýl bir tutum almalarýný salýk vereceðiz? Sorunun kendisi ve verilecek cevaplar hiç abartýsýz turnusol özelliði taþýyor. Ya çözümün sandýkta olmadýðýný ve tüm dikkatimizi, gücümüzü ve enerjimizi sokaða, ayaklanma ve devrime dikmemiz, varolan bunalýmdan bir devrim için yararlanmamýz ya da ezilen ve sömürülen, siyasi iktidara karþý sokaklara dökülen insanlara, bir kez daha zaman kaybetmeleri için, sandýða gitmeleri çaðrýsý yapmak ve “devrim”in adýný bir daha aðza alamayacak þekilde sistemin stepnesi durumuna gelmek. Sorun artýk böyle kesin ve amansýzca ortaya konmak zorundadýr. Çünkü o büyük gün geldiðinde, yani milyonlarca iþçi ve emekçi, siyasi iktidara karþý bir devrim için ayaða kalktýðýnda kimin gerçekten devrimci olduðunu, kimin devrimin sadece lafýný ettiðini, ancak buna bakarak karar vereceklerdir. Devrim dönemlerinde yýðýnlara devrimci politika götüremeyenler, kitlelere önderlik edemezler. Devrimci politikanýn sahipleri ise ancak, büyük bir kararlýlýkla kitlelerin önüne geçtiklerinde devrime önderlik edebilirler. Þu anýn en yakýcý sorunu da budur.
BASK’LI YÜZBÝNLER SOKAKTA
Artýk dünyanýn her yerinde halklar, her bahanede yüzbinlerle sokaða dökülüyor. Geçtiðimiz haftalarda bu Güney Kore’de tren yolu iþçi grevi idi, bu hafta dünyanýn öbür ucunda Ýspanya’da ETA tutsaklarý oldu. Yüzbinler Bilbao’da tutsak ETA’lýlar için caddeleri doldurdu. Ýspanya ve Bask halký, tutsaklarýna sahip çýkýyor ve onlarýn sesini tüm dünyaya taþýyor. 11 Ocak akþamý yapýlan eylemlerde öncelikle mahkemenin, ETA tutsaklarýnýn, kendi memleketleri olan Bask bölgesindeki hapishanelere taþýnmasý talebini reddetmesi protesto edildi.
10
B
MÜCADELE BİRLİĞİ
aþlýk bize ait deðil; en çok satan gazete olmakla övünen pespaye Posta’nýn manþeti. Dersaneler tartýþmasýyla patlak veren, 2004 MGK belgeleriyle alevlenen ve nihayet hükümetin dört bakanýnýn baþýný yiyen kara-para aklama operasyonuyla toplumu sarsan boyutlara ulaþan bu kavganýn altýnda yatan nedenler nedir ? Sonda söylenecekleri en baþta dile getirelim: Öteden beri beklenen “Saray Darbesi”nin en kritik adýmlarý atýlýyor. Her büyük halk devriminin gayrý-meþru çocuðudur saray darbeleri. Çarlýk sarayýnda Rasputin ve ekibini bir gecede boðazlayanlar, Kayzer Willhelm’i devirip Almanya’yý alelacele bir cumhuriyete kavuþturanlar, Ýran Þahý’ný, Tunus’da Bin Ali’yi, Mýsýr’da Mübarek ve Mursi’yi baþkanlýk koltuðundan kafeslere atanlar, hep ayný amacý hedeflediler: Egemen sýnýfý öldürücü darbelerden kurtarabilmek. Bazýlarý baþarýlý oldu, bazýlarý ise devrimin fýrtýnasýnda kayboldu. Emperyalizme baðýmlýlýðý tam ilhak düzeyine ulaþan Türkiye, son on yýlýný Ortadoðu’nun karþý-devrim merkezi olmak lüksüyle yaþadý. Bu amaçla Türkiye’ye trilyonlarca dolarlýk kredi ve sýcak para akýþý saðlandý. Fakat, gelinen aþamada durum tersine döndü. Haziran’da baþlayan ayaklanma sonrasý bu topraklarda devrim, tüm dünyada olduðundan çok Ortadoðu halklarýnýn esin kaynaðý haline geldi. Bir zamanlar RTE’nin vaazlarýna umutsuzca alkýþ tutan bölge halklarý, þimdi bizzat RTE’yi hedefe koyan bir ayaklanmayý sempati ve umut dolu izlediklerini ifade ediyorlardý (Bkz: TESEV’in Ortadoðu raporu). Sermaye dünyasý bir süre AKP hükümetinin devrim fýrtýnasýný dindirebilecek kapasiteyi ve manevra yeteneðini gösterebileceðini bekledi. Fakat Ekim ayýnda açýklanan “demokrasi paketi”, çok daha öfkeli isyanlarýn tohumunu attý. Ve o tarihten itibaren saray darbesinin adým adým örülmesine baþlandý. AKP hükümeti çevresinde politik esnemeyi olanaksýz kýlan bir sermaye bloðu birikmiþti. Ýthalat-ihracat tekelleri, dev inþaat þirketleri, enerji daðýtým ihalelerinden yaðlý kemiði sýyýranlar, deðerli madenlerin ticari imtiyazlarýna konanlar, döviz ve altýn spekülatörleri, kara para aklama ve arazi yaðmalarýnda palazlananlar… Bunlarýn hepsi, hükümet ve bürokrasi içindeki en ufak bir deðiþimi bile kaldýramayacak, kuyruklarý birbirine baðlý vahþi çakal sürüsü gibi devlet bütçesinin, muazzam miktarlara ulaþan faiz ve rant havuzunun baþýna çöreklenmiþti. Bu yüzden emperyalist-kapitalist sistem için Türkiye ve Kürdistan’ý bir devrim belasýndan kurtarmak hedefiyle basit bir saray darbesi yeterli deðildi. Öncelikle hükümete yapýþmýþ bu sermaye bloðu daðýtýlmalýydý. Ve buna birbirine iyice dolanmýþ zincirin en zayýf halkasýndan, yani Gülen cemaatinden baþlandý.
Paralel Devlet Mi Dediniz?
Gülen cemaatinin neden bu blok içindeki en zayýf halkayý oluþturduðu ve þimdi açýða çýkan tüm çeliþki ve çýkar ayrýlýklarýnýn nerelere dayandýðýna gelmeden, bir baþka konuya açýklýk getirmekte yarar var. Konuya dair sol-sosyalist yazýnýn çoðunluðu þu fikri iþlemiþti; Cemaat AKP döneminde devlete sýzmýþ, paralel bir devlet kurmuþ ve þimdi iktidar paylaþýmýnda anlaþmazlýða düþmüþtü, vs. vs. Tam anlamýyla “ þeyh uçmaz, müritleri uçurur” durumu… Bugün “paralel devlet” ifadesiyle karþýmýza çýkan söylemin 70’li yýllardaki versiyonu, kontr-gerilla’ydý. O zamanýn Ecevit hükümeti faþist katliamlarýn sorumluluðundan hem kendini hem burjuva devleti aklamak için kontr-gerilla söyleminden öyle ustaca yararlanmýþtý ki, 90’lý yýllarýn iç-savaþ hükümetleri ayný lafý aðýzlarýndan düþürmediler. Þimdi benzer aklama fýrsatýna AKP “paralel devlet” lafýyla sarýlýyor. Öyle ki, bu sözü sol-sosyalist yayýnlardan çok daha cevval biçimde hükümet yanlýsý gazeteler sahipleniyor. Oysa TC en baþýndan beri din devletidir. Bu niteliðini yalnýzca devasa bütçeli Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn varlýðýna borçlu deðildir. Ötesi var. Gerici burjuva cumhuriyeti olarak doðan TC, ihtiyaç duyduðu idari ve askeri kadrolarý, burjuva sýnýfýn çocuklarýndan karþýlayamazdý. Zaten alabildiðine zayýf ve birikim için devlete ihtiyaç duyan burjuva sýnýfý egemenliðini yürütebilmek için yoksul halk çocuklarý arasýndan bir seçme yapmak zo-
DEVLETTE KIYAMET ALAMETLERÝ
15 - 29 Ocak 2014
Öteden beri beklenen “Saray Darbesi”nin en kritik adýmlarý atýlýyor. Her büyük halk devriminin gayrý-meþru çocuðudur saray darbeleri. Çarlýk sarayýnda Rasputin ve ekibini bir gecede boðazlayanlar, Kayzer Willhelm’i devirip Almanya’yý alelacele bir cumhuriyete kavuþturanlar, Ýran Þahý’ný, Tunus’da Bin Ali’yi, Mýsýr’da Mübarek ve Mursi’yi baþkanlýk koltuðundan kafeslere atanlar, hep ayný amacý hedeflediler: Egemen sýnýfý öldürücü darbelerden kurtarabilmek. Bazýlarý baþarýlý oldu, bazýlarý ise devrimin fýrtýnasýnda kayboldu.
Adına “devlet teamülleri” denen ve yazılı olmayan ama değişmez bir kural, onyıllar boyunca devlet kadrolarının yerleşimine yön verdi. Kural şuydu; Dışişleri üniversitelerden, içişleri Aydınlar ve Türk Ocakları'ndan. Sözü edilen ocakların en gerici, dinci ve ırkçı odaklar tarafından kurulan ve cemaatlerce beslenen bir “bürokrasi karteli” olduğu herkesce bilinir. rundaydý. Ýþte bu seçimin eleme, yetiþtirme merkezlerinden biriydi cemaatler. Adýna “devlet teamülleri” denen ve yazýlý olmayan ama deðiþmez bir kural, onyýllar boyunca devlet kadrolarýnýn yerleþimine yön verdi. Kural þuydu; Dýþiþleri üniversitelerden, içiþleri Aydýnlar ve Türk Ocaklarý’ndan. Sözü edilen ocaklarýn en gerici, dinci ve ýrkçý odaklar tarafýndan kurulan ve cemaatlerce beslenen bir “bürokrasi karteli” olduðu herkesce bilinir. Ve bu yazýlý olmayan devlet teamülüne, AKP hükümetinden bile çok, 70’li yýllarýn Ecevit hükümetleri riayet etmiþtir. O zamanlar Ýçiþleri Bakanlýðý’na getirilen Korkut Özal’ýn ve yýllarca polis teþkilatýnýn baþýnda bulunan Abdülkadir Aksu’nun hangi cemaatlere baðlý olduðunu bilmeyen kaldý mý ? ABD kendi yönetici elitini, pahalý üniversitelerde kurulan “Skulls and Bones” türü gizli klüplerde yetiþtirdi. TC’nin klüpleri ise cemaatlerdi. Her bir cemaat kendine ayrýlan koltuklara, içlerinde yetiþen en gerici, sermayeye en kul-köle unsurlarý rahatlýkla oturtabildi. Onlar, AKP hükümetinden de önce, devletin kritik kademelerinde yer tuttular. Ve faþist devletin, þuna buna paralel deðil, ama organik-bileþik bütününü oluþturdular. Paralel devlet laflarýnýn geçersizliðine deðindikten sonra þimdi tüm o cemaatler ve iktidar bloðu içinde Gülencilerin, neden zayýf halka olduðunu, derin çýkar çatýþmalarýnýn nerelere dayandýðýný açýklayabiliriz.
Susurluk, 28 Þubat, vs...
Tüm dünyanýn bildiði, ama bu topraklarda ona en fazla karþý çýkanlarýn bile özenle sakladýðý cemaat gerçeðine bakalým. Gülen tayfasýnýn, bütün o imanlý aðlak vaiz
maskesinin altýnda yatan gerçek yüzü, bu cemaatin uluslararasý karapara aklama ve kaçakçýlýk operasyonunun bir parçasýný oluþturmasýdýr. 1991 yýlýnda daðýlan Sovyetler Birliði, devlet içinde saðlam koltuklara sahip bu Nakþibendi cemaate, rüyasýnda bile göremeyeceði bir fýrsat yarattý: Karapara transferinde uluslararasý oyunun bir parçasý olmak. Nakþibendiliðin tarihi merkezleri olan Tataristan ve Özbekistan’da Gülenciler onlarca okul açtýlar. Rusya ve eski Sovyet cumhuriyetleri karapara aklamasýnda biçilmiþ kaftandý, çünkü buralarda nakit para akýþýný bankalar kantrollerine alamamýþlardýr. Böylece, CIA’in kontrolünde, uyuþturucunun altýn üçgeni denen Afganistan-Pakistan-Tayland’dan baþlayýp eski Sovyetlerden geçerek Türkiye’ye gelen ve oradan Ýsrail duraðýna yolculuða çýkan bir karapara aklama hattý kuruldu. Ne var ki, Gülencilerin deðerlendirdiði bu fýrsat, bir baþka cemaatler koalisyonunun, Milli Görüþçülerin hevesini kursaklarýný býraktý. 70’li yýllardan bu yana bu memleketin en büyük altýn kaçakçýsý olduðu bilinen Erbakan’ýn baþýnda bulunduðu “Milli Görüþçüler”, bu uluslararasý karapara trafiðini Afgan savaþ aðasý Hikmetyar (dizinin dibinde RTE ile poz veren o þahsý hatýrlayýn) ve Ýran üzerinden Avrupa’ya taþýmayý hayal etmiþlerdi. Ve bu hayalin önünü açan, Tansu Çiller’in 1995’te tek taraflý imzaladýðý Avrupa Gümrük Birliði anlaþmasýydý. Afganistan-Ýsrail hattýna yeni bir rakip çýkmýþtý: Afganistan-Romanya... Susurluk kazasý, muazzam paralarýn döndüðü bu para trafiðini kontrol eden güçler arasýnda patlak veren kavganýn bir sonucuydu. Susurluk kazasýnýn hemen ardýndan, Bursalý bir simsar öldürüldü, adý Nesim Malki’ydi, Ýsrail vatandaþlýðý vardý ve öldürüldüðü gece trilyonlar el deðiþtirdi. Ama Ýsrail, kara para iþinde kaypettiði pasta diliminin peþine düþtü, bu fýrsata , 28 Þubat darbesi ile yeniden kavuþtu. Darbeyi yapanlar bizzat Erbakan’a Ýsraille stratejik anlaþmalar imzalattýlar. Ortalýk yatýþýr görünse de, ok yaydan bir kez çýkmýþ, kan dökülmüþ, çatýþmanýn yeni süikastlere gebe olduðu anlaþýlmýþtýr. 28 Þubatçýlarý caný gönülden alkýþlayan Gülen, CIA tarafýndan Amerikaya çekilerek korumaya alýndý. Geriye Fettullah’ýn 28 Þubat zulmüne dayanamayýp gittiði efsanesi kaldý. Kavganýn ilk raundunun sonucu biliniyor. Avrupalý kara para merkezlerine sýrtýný dayayn milli görüþçüler arenedan yenik ayrýldýlar. Ta ki 2001 krizinden sonra RTE’nin Washington’a koþup, “Beni kullanabilirsin” dediði güne kadar.
11 Eylül, MASAK, vs... 11 Eylül provokasyonundan sonra ABD, bir süredir çatýþtýðý AB ile pek çok konuda uzlaþma zemini buldu. Uzlaþma konularýndan biri, uluslararasý karapara trafiðini sistemin içine monte etmek, bu trafiði bizzat merkez Bankalarý ve finans devleri üzerinden yürütmekti. Bu uzlaþý sayesinde RTE, Milli Görüþ ile farklý cemaatleri ayný rant paylaþýmýnda biraraya getirme fýrsatýný buldu. Geçmiþteki çatýþmalar unutuldu. ABD’nin 11 Eylül’den sonra tüm para trafiðini kontrol eden mekanizmalarý devreye girdi. Anlaþmayý ihlal etmeye kalkýþanlar, hükümetler üstü bir komisyon olan MASAK (Mali Suçlarý Araþtýrma Komisyonu) tarafýndan denetlenir oldu.
daðýttýklarý rüþvet çarkýný ve para trafiðini belgelemeyi ihmal etmediler. Çantalarla taþýnan 500’lük Eurolarýn Avrupa’da adý “Bin Ladin” parasýdýr. Üstelik, ABD en son 1946’da bastýðý 1000 dolarlýk banknot destelerini yalnýzca para transferi için kullanýr ve her destede küresel tespit cihazý bulunduðunu bilen bilir. Haziran ayaklanmasý, pek çok konuda olduðu gibi, kara para trafiði çevresinde toplaþan çýkar iliþkilerini de temelden sarstý. Yakýn zamana dek Ortadoðu’nun karþý-devrim merkezi olan Türkiye, yeni devrim giriþimlerine esin kaynaðý haline gelmiþti. AKP hükümeti artýk bir “topal ördek”ti ve o günlerde Washington’da kaleme alýnan pek çok raporda yazdýðý gibi “stratejik planlamalarda bir ortak olarak düþünülemezdi.” Türkiye’nin bölgede yarattýðý boþluðu dengelemek için emperyalizm Ýran’la iliþkileri normalleþtirmeye giriþti. Bu giriþimin yan hasarlarýndan biri, karapara, trafiðinin artýk rüþvetle çalýþan aracýlara gereksinim duymamasýydý. Kuþkusuz ABD, Ýran’la yaptýðý anlaþmanýn, AKP çevresinde kümelenmiþ sermaye blokunu darbeleyeceðini biliyordu. Uluslararasý dengelerin bir sonucu olan Ýran anlaþmasý, Ankara’da ýsýtýlan ve giderek yakýcý bir ihtiyaç haline gelen saray darbesinin kilometre taþlarýndan biri olacaktý. Enseye Þaplak Deðil, Satýr Ýniyor. Buraya kadar yazýlanlardan anlaþýlacaðý gibi, cematle hükümet arasýnda bir kavgayla baþlayan ve giderek emperyalist merkezlere kadar uzanan büyük sarsýntýnýn, sadece bir cemaatin iktidarý ele geçirme çabasýyla ilgisi olmadýðý, ama devrimin önüne geçecek bir saray darbesi olduðu açýktýr. Bir saray darbesi için uygun zemin, egemen sýnýf içinde her zaman varlýðýný sürdüren özel çýkar çatýþmalarýnda rahatlýkla bulunabilir. Dingin zamanlarda bu özel çýkar çatýþmalarý, gürültüsüz, patýrtýsýz yürütülebilirdi. Fakat devrim, toplumu temelinden sarsan bu deprem, tepedeki her çatlaðý aþýlmasý güç bir uçuruma çevirmiþtir. Çünkü artýk tepedeki çatýþmada yenik düþen, yeni bir fýrsatý kollayabileceði bekleme odasýna alýnmýyor. Haziran ayaklanmasýndan bu yana, tepeden aþaðýya yuvarlanan herkes, devrimci yýðýnlarýn öfkesini dindirmek için törenle gömülecek birer kurban adayýdýr. Her çýkar kavgasýný bir ölüm kalým savaþýna dönüþtüren þey, egemen sýnýfýn ensesine düþen devrim gölgesidir. Açýk ki o gölge, enseye þaplak deðil, satýr indiriyor. Bu korku, bu paranoya, devrim karþýsýnda güçten düþseler
70’li yýllardan bu yana bu memleketin en büyük altýn kaçakçýsý olduðu bilinen Erbakan’ýn baþýnda bulunduðu “Milli Görüþçüler”, bu uluslararasý karapara trafiðini Afgan savaþ aðasý Hikmetyar (dizinin dibinde RTE ile poz veren o þahsý hatýrlayýn) ve Ýran üzerinden Avrupa’ya taþýmayý hayal etmiþlerdi. Ve bu hayalin önünü açan, Tansu Çiller’in 1995’te tek taraflý imzaladýðý Avrupa Gümrük Birliði anlaþmasýydý. Afganistan-Ýsrail hattýna yeni bir rakip çýkmýþtý: Afganistan-Romanya... Susurluk kazasý, muazzam paralarýn döndüðü bu para trafiðini kontrol eden güçler arasýnda patlak veren kavganýn bir sonucuydu.
Bu mutlu mesut ortaklýðý bozan ve karapara trafiðinde Ýsrail’i bir kez daha oyun dýþý býrakan geliþme, Ýran’a uygulanan ambargoydu. Bu ambargo, bir petrol devi olan Ýran’ý, karaparanýn yeni merkezlerinden biri haline getirdi. Ayný günlerde -ne tesadüfgerçekleþen Mavi Marmara olayý, Ýsrail trafiðini kesmek için uygun havayý yarattý. Gülen cemaati rahatsýzlýðýný dile getirse de, bizzat ABD ve Ýngiliz bankalarýnýn perde arkasýndan yönettiði, Milli Görüþçü kadrolarýn inanýlmaz derecede nemalandýðý Ýran trafiðine dur diyemezdi. Ama bu trafiði yönetmek üzere MÝT’in baþýna getirilen Hakan Fidan’a her fýrsatta “Ýran ajaný” suçlamasý getirmekten kaçýnmadý. Reza Zarraf gibi vitrin mankenleri, Londra-Tahran arasýnda kurulan karapara ve altýn akýþýnýn rüþvet daðýtma ofisini iþlettiler ve zamaný gelince harcanacak kiþilerdi. Perdenin ardýnda HSBC, Citibank gibi devler vardý, ve bunlar zamaný gelince kartlarýn yeniden daðýtýlmasý için, bizzat
bile egemenlerin büyük kavgalardan neden kaçýnamadýklarýný yeterince açýklar. Leninistler geliþmelere, oportünizme hakim olan basit bir iktidar paylaþýmý mantýðýyla bakamaz. Hele ki, “Yesinler birbirlerini” kayýtsýzlýðýna girmezler. Aksine, devrim dönemlerinde tepede oluþan her çatlaðýn arasýndan yeni yeni kitlelerin, yarýgönüllü ve kararsýz kalmýþ pek çok kesimin sýzýp devrim saflarýna katýlacaðýný, egemenleri güçten düþüren her kavganýn ayaklanmacýlara moral ve cesaret aþýlayacaðýný hesap eder. Ayaklanan kitleler de tepedeki bu kavgayý yakýndan izliyor ve “Bu kez düþürebiliriz” hesabý yapýyor. Öncülere düþen, emekçilerin güçlü bir sezgiyle kavradýðý politik gerçekleri, berrak bir siyasi hedefe dönüþtürüp, ayaklanmanýn olgunlaþan zafer koþullarýný cesaretle açýklamak, kavratmak ve eyleme dönüþtürmektir.
Umut Çakır
Ekin Sanat
15 - 29 Ocak 2014
Nazým Hikmet 112 Yaþýnda Ezberimizde deðil belki ama içimizde ondan bir dize taþýmayan kaç kiþi var? Evet, dünyada kaç kiþi vardýr ki Nazým onun duygularýna, düþüncelerine hitap eden þiirler yazmamýþ olsun; kaç kiþi vardýr ki onun þiirlerinde kendini bulmasýn. “Yeni bir dünya için” mücadele edenler, açlar, yoksullar, evsizler, sevdalýlar, ayrýlmýþ olanlar, kavuþmuþ olanlar, hasretin en hasýna düþmüþ olanlar, hapistekiler, özgürlüðüne daha yeni kavuþmuþ olanlar, “bütün halklarý dünyanýn”, köylüler, þehirliler, umutsuzlar, umudu tükünmeyenler, içi boþ bir ceviz gibi fýrlatýlýp atýlmýþ olanlar, yüreði delinip akmadan, cennetini kaybetmeden yaþayanlar, korkaklar, cesurlar, çocuklar, büyükler, türküler gibi hilesiz olanlar, komünistler gibi ant içenler, direnenler, proleterler, memleketini satanlar, burjuvalar, davaya ihanet edenler, bir gülüþün ateþiyle ölümün önünde cigarasýný yakanlar, yazarlar, þairler, Asyalýlar, Afrikalýlar, Hoca Nasreddin gibi aðlayanlar, Bayburtlu Zihni gibi gülenler, akrep gibi olanlar, güneþin sofrasýnda sarhoþ olanlar, karanlýkta yaðan karýn altýnda özgürlük nöbeti tutanlar, kurþuna dizilenler, çýplak elleriyle arpa yolanlar, akarsu gibi i-
yimser olanlar, kötümserler... Ýnsanlýk nehrinin içerisinde yýkanan herkes! O yalnýzca insanlar deðil, uçarken kýskanýlan kuþlar ve bakýr, mensucat ve neredeyse doðuracak olan toprak ve ateþ ve demir, zaman, madde, en yalnýz dalganýn üzerinde boþ bir konserve kutusu, mumdan gemilerle geçilen ateþten denizler, sularýn aynasý, ölü yýldýzlar, kýrk günlük yerde kýpýrdayan yaprak, gözler, eller, ayaklar, týrnakla sökülüp koparken zafer, toprak kokan bakýr sakallar, en þanlý elbisesi, iþçi tulumuyla dolaþacak olan hürriyet, sosyalizm, kosmos, makinalar, yýldýzlar, rüzgar, su, baþüstünde bir gemici korosu, ipek halýlar, hep beraber sulardan çekilen að, oya gibi iþlenen demir, bahçesinde hanýmeli açanlar, en uzak yýldýzla birlikte atan kalpler, kayalardan kayalarla kopan kartallar, atlýlar -atlýlar kýzýl atlýlar- atlarý rüzgar
YAÞAMAYA DAÝR
kanatlýlar, harikulade yemiþler verecek olan aðaçlar, boylu boyunca hayat... Yani yaþama dair olan her þey... Ve hepsi bir uyum içinde, mükemmel bir orkestranýn mükemmel bir senfoniyi çalýþý gibi çaðýl çaðýl akar Nazým’ýn þiirlerinde. “Gözleriyle çocuk” elleriyle genç olan bu mavi gözlü dev, adeta her þeyi yutarcasýna bal yoðuran beynine kaydetmiþ ve bir arý gibi yahut bir nakkaþ gibi titizlikle çalýþarak insanlýðýn önüne ölümsüz eserler olarak sermiþtir. Nazým o kadar büyük bir sanatçýdýr ki, þiirleri yýllarca kendi dilinde yasaklanmýþ, en koyu sansürle gizlenmeye çalýþýlmýþ olmasýna raðmen, güneþin karabulutlarýn arasýndan kendine doðacak boþluk bulup ortaya çýkmasý gibi, insanlýða gülümsemeyi bilmiþtir. Onun sözlerindeki gücü, hiçbir baský yasasý engelleyememiþ, mýsralarýnýn insanlarýn yüreðine iþlemesine hiçbir güç engel olamamýþtýr. O taze bir kaynak suyu gibi, üzerine ölü topraðý serpilse taþ da kapatýlsa, gün yüzene çýkmanýn bir yolunu bulmuþtur. Þiirinin gücü, söz söylemedeki ustalýðý, kendini her fýrsatta göstermeyi bilmiþtir. Nazým, en güzel þiirlerini hapishanede yazmýþ, ömrünün en güzel yýllarýný hapishanede geçirmesine, “kuyunun dibindeki taþ gibi” yalnýz býrakýlmasýna raðmen yýlmamýþ usanmamýþ türküsünü söylemeye devam etmiþtir. Nihayet sesi bütün insanlýk tarafýndan duyulmuþtur. Ýyi ki varsýn, iyi ki bizimlesin Nazým...
Genco Erkal’ýn oynadýðý, uyarladýðý ve yönettiði oyunun turnesinin Ýzmir ayaðýný izlerken böyle bir coþku ve duygu selini nasýl yazýya dökeriz diye uzun süre düþündük. Nazým Hikmet þiirlerinden oluþan oyunlarý onlarca kez seyretmiþ olmamýza raðmen Genco Erkal bize tekrar ve tekrar bambaþka bir haz yaþattý. Genco Erkal’ýn o muhteþem yorumu ile nasýl mest olduðumuzu belirterek baþlamak istiyoruz. Fazýl Say ve Zülfü Livaneli’nin de bestelerini içeren ve bir violansel ve piyanonun eþlik ettiði oyun; genel olarak Nazým Hikmet’in Bursa Cezaevinde hissettikleri ve elbette saat 21-22 þiirleri ile bizi bizden alan eþi Piraye’ye duyduðu aþký konu alýyor. Sonrasýnda sürgün ediliþine ve vatan hasretine þahit oluyoruz ustanýn. Nazým’ýn yaþamý algýlayýþýný 80 dakika boyunca gösteriyor bize. Bize daha önce sorsalar þahsi hayraný olarak kimseyi Genco Erkal’ýn yanýnda sahneye yakýþtýramam. Hatta Fazýl Say’ý bile kabullenmekte güçlük çektiðimi itiraf etmeliyim. Ama Nazým’ýn eþi Piraye’yi oynayan Tülay Günal bu hislerimi bir kalemde silip attý.
Cezaevinde geçen aslýnda durgun ve sýkýcý olmasýný beklediðimiz oyunda bir an bile baþka bir yöne bakmaya fýrsatýmýz ve dahasý isteðimiz olmadý. Yaþamaya dair, vatan haini gibi artýk hayatýmýzda bile yer etmiþ satýrlarý ve elbette Bursa Cezaevi mektuplarýndan da birkaç satýrý içerdi bu güzel eser. Erkal, tabureye zýpladý koþtu, durdu ve uzandý. Son derece spontane gelen tavrý ve yaþýndan beklenmeyecek bir dinamizm ile coþkusuna coþku kattý. Böylece seyircinin bir kýsmýndan þiir mýrýltýlarý duymak mümkün hale geldi. Oyunun içindeydik. Nazým’la yaþadýk. Özellikle “ben bir ceviz aðacýyým” derken o gözlerinin parýltýsý inanýyoruz ki en arka sýradan gayet net
görülebiliyor ve hissedilebiliyordu. Elbette Tülay Günal’ýn muhteþem sesi ve oyunculuðundan bahsetmeden geçmemek gerekiyor. Ranzalara týrmandý merdivenlerden koþtu ve bize “Tahir
olmanýn da Zühre olmanýn da ayýp olmadýðýný” söyledi. Oyun sona erdiðinde sanki birkaç dakika ancak geçmiþ gibi hissedildi. Her birimiz hiç tereddüt etmeden ayaða kalkýp öyle alkýþladýk muhteþem gösteriyi. Bir gösteriyi, oyunu, filmi veya müzikali deðerlendirmenin yolunun biraz daha salon içinde oyalanýp seyircilerin tepkilerini dinlemek olduðu söylenir. Biz de öyle yaptýk. Bizi oldukça þaþýrtan ve tebessüm ettiren þey ise gözü yaþlý olmayan kimsenin olmamasýydý. Müzisyenlerden birisinin ailesi olduðunu zannettiðimiz çift anladýðýmýz kadarýyla beþinci kez seyrettiði oyunda tekrar aðladý. Elbette ki bu ortak yüreðe biz de dahildik.
Bize bu hazzý yaþattýðý ve günlerce ayaklarýmýzýn bulutlarda olma hissini korumayý baþardýðý için öncelikle Genco Erkal’a sonra Tülay Günal’a ve elbette tüm sahne arkasý görevlilerine minnettarýz. Teþekkür Ederiz…
MÜCADELE BİRLİĞİ
GEZÝ GÜNCESİ SILA ERCİYES
KOMÜN BÜYÜYOR
Slogan kitlenin düþüncesidir. Büyük kitlelerin düþüncesini attýklarý sloganlardan anlamak mümkündür. 31 Mayýs’la birlikte baþlayan tarihe Haziran Ayaklanmasý olarak geçen ayaklanma günlerinde kitlenin büyük oranda sahip çýktýðý slogan “Hükümet Ýstifa” oldu. RTE’nin dediði gibi, Üç beþ aðaç meselesi deðildi sorun. Üç beþ aðaç için verilen mücadele ve ona karþý gösterilen faþizmin azgýn saldýrýsý toplumun harekete geçmesini saðladý, bu doðru. Ama sokaða çýkar çýkmaz dilindeki sloganý gerçeklik haline getirmek istedi. Bunun için uðraþtý, bunun için bedeller ödedi. Sloganlar netleþtikçe, kitlenin kararlýlýðý ve kendine güveni arttýkça, ve hareket, sistemin temellerine yöneldikçe, ilk günlerde hareketin içinde yer alan sermayenin deðiþik gruplarý, nasýl bir yanlýþlýðýn içinde olduklarýný anlayýp hemen ayaklanmacýlardan uzaklaþtýlar. Kýlýçdaroðlu, ‘Taksim Meydaný’nda CHP’lilerin toplandýðý söyleniyor. Hayýr. Eylemleri CHP’liler yaptý deniyor, Hayýr.” diyerek bu olaylarýn ardýndan sürüklendiðini itiraf etti ve CHP’lilere oradan çekilin mesajý verdi. MHP: “Gezi parký eylemlerinde MHP’lilerin yer almayacaðýný.” açýkladý. Ama bu açýklamalarýn bir önemi yoktu. Halk bir bütün olarak oradaydý ve onu kimse oradan kolay kolay çýkaramayacaktý. Onlar bu açýklamalarý yaparken, Hatay’da gencecik bir fidan Abdullah Cömert “Devrim için alanlardayým. Gerekirse öleceðiz.” notunu arkasýnda býrakarak ölümsüzler kervanýna katýldý. Siz ne derseniz deyin, biz buradayýz ve bir yere gitmiyoruz, diyerek ne kadar duru bir bilince sahip olduklarýný dosta da düþmana da göstermiþ oldular. Ayaklanmacýlarýn dili “Hükümet Ýstifa”, ölümsüzleþenlerimizin yüreði devrim derken günler ilerledi. Taksim Komünü yeni katýlanlarla daha da büyüdü. Yeni sokaklar, yeni barikatlar, yeni pankartlar açýldý Taksim’de. “Her þeye raðmen yeryüzünde þarkýlar söyledik” diyen Kazým Koyuncu vardý aramýzda. Hrand Dink’in adýný taþýyan bir cadde açýldý Gezi Parkýnda. Komün büyüdükçe ihtiyaçlarýmýz artýyordu. Bu ihtiyaçlarý karþýlamak için güvencemiz yine kendimizdik. Ýhtiyaç listesi asýldý aðaçlara: “Kaliteli gaz maskesi, yaðmurluk, polar battaniye, 3 adet sedye, meyve suyu, bolca su...” diye uzayýp giden. Kimse kimseye sen þunu bul demedi. Listeyi gören kendine görev edindi eksikleri tamamlamayý. 5 Haziran yoðun mu yoðun bir gün oldu. Ýþçi ve emekçiler fabrikalarý, atölyeleri, bürolarý, Lise ve üniversite öðrencileri sýnýflarýný, sýnavlarýný býrakarak Taksim’e doðru hareket geçti her yandan. Günler ilerledikçe ayaklanmacýlarýn yorulup meydaný terkedeceðini umanlar her gün biraz daha büyüyen hareket karþýsýnda ne yapacaklarýný þaþýrdýlar. Taksim Komünü günler ilerledikçe yalnýzlaþmýyor, tam aksine yeni güçlerle çoðalýyordu. Faþizmin hiçbir saldýrýsý karþýsýnda gerilemeyen, gitgide güçlenen bu hareketi durdurmak ve bölmek için baþka bir yola ihtiyaç vardý. Görüþmeler bu mantýðýn bir sonucu olarak devreye sokuldu. Bülent Arýnç Taksim Platformu’nu görüþmeye çaðýrdý. Görüþmeye Taksim Platformu üyeleri, Taksim Dayanýþmasýnýn taleplerini içeren maddeleri sundu. Neydi bu maddeler? Özetlersek: 1- Gezi parký park olarak kalmalýdýr. 2- Topçu kýþlasý projesinin iptal edildiði açýklanmalýdýr. 3- AKM’nin yýkýlmayacaðý açýklanmalýdýr. 4- Olaylardaki sorumlular yargýlanmalýdýr. 5- Gaz bombasý kullanýmý yasaklanmalýdýr. 6- Gözaltýndaki yurttaþlarýmýz derhal serbest býrakýlmalý ve haklarýnda hiçbir soruþturma açýlmamalýdýr. 7- Ýfade özgürlüðünün önündeki engeller kaldýrýlmalýdýr. Önerilere karþý Arýnç’ýn teklifi referandum oldu. Soralým bakalým herkes sizin gibi mi düþünüyor? Ertesi gün çýkan beþ gazetenin manþeti (Sabah, Star, Haber Türk, Türkiye, Yeni Þafak ve Zaman) aynýydý: Demokratik Taleplere Can Feda... Görüþmenin amacý bu manþette gizliydi. Ayaklanmanýn iyi çocuklarýyla, kötü çocuklarýný birbirinden ayýrmak... Umduklarýný bulamadýlar. Ayaklanmacýlar “tek yürek çapulcular” olarak mücadeleye devam dedi. Bilimsel gerçekler referandum ile deðiþtirilemez, diyerek referandum önerisini reddetti. Arýnç’ýn giriþimi baþarýsýz olmuþtu. Þimdi sýra RTE’deydi.
“Ayaklanma Üzerine Notlar” “Ayaklanma Üzerine Notlar” devrimci güçlerin, iþçi sýnýfýnýn, toplumun diðer ezilen ve sömürülen kitlelerinin kaçýnýlmaz ayaklanmayý zafere taþýyabilmeleri için Haziran Halk Ayaklanmasýndan gerekli dersleri çýkarmalarýna yol açma, katkýda bulunma amacý taþýyor. Yazarýn da belirttiði gibi, “Ayaklanma Notlarý” Haziran Halk Ayaklanmasýnýn dolaysýz etkisi altýnda yazýldý. Henüz sürmekte olan olaylar dizisi hakkýnda yazmak yazar açýsýndan bir “risk” içermekle birlikte, ayaklanma sonrasý geliþmeler “Ayaklanma Üzerine Notlar”ý neredeyse kelimesi kelimesine doðrulamýþtýr. Haziran Halk Ayaklanmasý, egemen sýnýfýn tüm kurum ve kadrolarýnda büyük bir korkuya yol açarken toplumun ezilen, sömürülen geniþ kitlelerinde derin bir devrimci deðiþim yarattý. Bu devrimci deðiþim birleþik devrim için güçlü bir kaldýraç olacaktýr. Ancak bunun gerçekleþtirilebilmesi için daha pek çok engelin aþýlmasý gerektiði Haziran Halk Ayaklanmasý sýrasýnda ve sonrasýnda bir kez daha ortaya çýktý. Varlýklarýyla ve çabalarýyla emekçi sýnýflar baþta olmak üzere, devrimin tüm toplumsal güçlerinde kafa karýþýklýðý yaratmaya çalýþan sosyal reformist partiler ve onlarýn peþindeki oportünist hareketler bu engellerin baþýnda geliyor.
11
Bu kesimler, ayaklanmanýn devrimle baðýný kopararak, gücünü ve etkisini küçümseyerek ayaklanmayý bir tepki hareketi olarak görüp öyle göstererek ayaklanan emekçilerin daha ileri gitmesini engellemeye, onlarý düzen sýnýrlarý içinde tutmaya çalýþýyorlar. “Ayaklanma Üzerine Notlar” bu tehlikeye dikkat çekiyor ve “resmen devrim yapýyoruz” diyen kitlelerin bilincinin gerisinde kalan küçük burjuva politik akýmlarýn geriye çekici çabalarýna karþý iþçi sýnýfýný, devrimci güçleri, devrimin toplumsal güçlerini uyarýyor.
ÇIKTI
Ayaklanmayla oynanmaz. Ayaklanmaya karar verenler düþmanýn sýrtýnýn yere serileceði son noktaya kadar, yani politik iktidarýn ele geçirileceði aþamaya kadar gitmeliler. Politik iktidarýn ele geçirilmesi, tam özgürlüðe, gerçek demokrasiye giden yolu ardýna kadar açacaktýr. Ayaklanmanýn devrimci niteliðini gizleyerek onu bir “tepki hareketi”, bir “direniþ” olarak göstermeye çalýþanlar gerçekte emekçi sýnýflar için iþte bu yolu kesmeye çalýþýyorlar. Haziran Halk Ayaklanmasý’na dair “Notlar”, devrimin toplumsal güçlerinin dikkatini böyle bir çaba içinde olanlara çekiyor ve onlarý olasý tehlikelere karþý uyarýyor. Yeni bir ayaklanma kapýda. Haziran Halk Ayaklanmasýndan sonra ortaya çýkan irili ufaklý sayýsýz eylem, yeni güçlü ve çok daha sarsýcý, düzen için yýkýcý bir ayaklanmayý hazýrlýyor. Ayak sesleri her geçen gün daha güçlü duyulan bu ayaklanmaya Haziran Halk Ayaklanmasýndan çýkarýlan dersler ýþýðýnda hazýrlanmak zaferin temel koþuludur. “Ayaklanma Üzerine Notlar” bize bu konuda güçlü bir referans sunuyor.
MÜCADELE BİRLİĞİ
Yeni Evrede Mücadele Birliği Dergisi Sayı: 250 / 15 - 29 Ocak 2014 Yaygın Süreli Dağıtım Sahibi: Yeni Dönem Yayıncılık Basın Dağıtım Eğitim Hizmetleri Tanıtım Org.Tic.Ltd. Şti. Adına: Sami TUNCA
Adres: Sofular Mah. / Sofular Cad. No: 8/3 Fatih - İSTANBUL / Tel-Fax: 0 (212) 533 32 57 / Sor. Yazı İşl.Müdürü: Sami TUNCA / Baskı Yeri: Yön Basım Yayın, Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1.kat N:366 Topkapı - Zeytinburnu - İSTANBUL
Devrimin Kartallarý
www.mucadelebirligi.com mucadelebirligi@hotmail.com / info@mucadelebirligi.com / mucadelebirligi@gmail.com www.facebook.com/mbirligi / www.twitter.com/mbirligi
5 Mart 1871 yýlýnda doðan Rosa, hayatýný iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu mücadelesine adadý. Genç yaþta girdiði mücadelede ilkeli ve devrimci duruþuyla hep öne çýktý. 1. Emperyalist Paylaþým Savaþý’nýn daha arifesinde sosyalist hareket içinde esen milliyetçi þoven dalgaya karþý aldýðý tavýr iþçi sýnýfýnýn mücadelesinde tarihi bir önemde oldu. Alman Sosyal Demokrasisi’nin savaþ bütçesini onaylamasý karþýsýnda, onlarýn artýk “kokuþmuþ ceset” olduðunu ilan etmekte bir an olsun tereddüt etmedi. Yalnýz kalma pahasýna da olsa 1914 yýlýnda SPD’den ayrýlarak, onun gibi iþçi sýnýfýnýn savaþta almasý gereken tavrýn burjuvazinin ve burjuva vatanýn savunulmasý deðil, kendi iktidarýný kurmak olduðunu ve komünist ilkeleri savunan yol arkadaþý Karl Liebknecht ile birlikte önce Enternasyonal Grubunu, daha sonra (1916) Spartaküstler Birliðini kurdu. Spartaküstler
Lenin’in deyimiyle, dünya devriminin kartallarý Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg’u anma yürüyüþüne katýlmak için Berlin’e gittik.
Karl Liebknecht 13 Aðustos 1871’de doðdu ve 15 Ocak 1919’da 5 Mart 1871 doðumlu Rosa Luxemburg ile birlikte öldürüldü Savaþýn baþlamasýyla esen milliyetçi rüzgar, SPD’nin de milliyetçi eðilime yönelmesine neden oldu, ki bu Luxemburg’un fikirleri ile tamamen tezatlýk oluþturuyordu; bu sebeple partiyle olan tüm iliþkisini kesti. 5 Aðustos 1914’de Karl Liebknecht ile beraber Internationale grubunu kurdu. 1 Ocak 1916’da grubun adý Spartaküs Birliði (Spartakistler - Almanca Spartakusbund) oldu. Grubun devlete karþýt tutumu yüzünden 28 Haziran 1916’da Luxemburg hapis cezasýna çarptýrýldý. 1918 Kasým’ýnda Luxemburg hapisten çýktý. Faaliyetlerine devam etti ve Liebknecht ile birlikte Alman Komünist Parti’sini kurdu. 15 Ocak 1919’da Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve Wilhelm Pieck, Freikorps (gelecekteki nazi SA’larýn öncülü olan faþist çeteler) tarafýndan tutuklandýlar, Pieck kaçmayý baþarýrken Luxemburg ile Liebknecht yedikleri darbelerle bilinçlerini kaybettiler. Ayný gün,
Luxemburg ölene kadar dövülmüþ ve ölü vücudu nehre atýlmýþ, Liebknecht de baþýndan yediði kurþunlarla öldürülmüþtü Her sene Almanya’daki tüm halklardan devrimcilerin düzenlediði bu iki yiðit militan ve teorisyen devrimcileri anma yürüyüþüne Mücadele Birligi okurlarý olarak biz de katýldýk. 10 bine yakýn kitlenin katýldýðý yürüyüþ, eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti tarafýndan anýt mezara dönüþtürülen Alman devrimcilerinin mezarlýðýnda bitirildi. Çeþitli Alman devrimci kurumlaýnýn yaptýðý konuþmalar ve sloganlarla anma eylemi bitirildi.. Almanya’dan Mücadele Birliði Okurlarý
Devrimin Kartallarý Anýldý
Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht Berlin’de anýldý. Her yýl Ocak ayýnýn ikinci Pazar günü gerçekleþen yürüyüþ ve anma etkinlikleri, bu yýl da yoðun bir katýlýmla gerçekleþti... Anmaya on bini aþkýn insan katýldý. Yürüyüþüyle baþlayan etkinlikler, gün boyunca anýt mezarýn on binlerce kiþi tarafýndan ziyaret edilmesiyle devam etti. Bir çok ülkeden devrimci ve komünistin yaný sýra, Almanya’da yaþayan emekçilerin ve gençliðin de katýlým gösterdiði etkinliklerle Anýt Mezar bu yýl da bayraklar ve karanfillerle kýzýla kesti... Taþýdýklarý Almanca “Zafere Kadar Devrim TKEP/L” pankartýyla Leninistler de yürüyüþ ve anmada yerlerini aldýlar.
Yaþasýn Proleterya Enternasyonalizmi! Zafer Kadar Devrim!
Birliði’nin kapitalist Alman devletine karþý aldýðý tavýr Rosa’nýn bir kez daha tutuklanmasýný getirdi. 1918 yýlýnda serbest kaldýðýnda Karl Liebknecht’le birlikte Almanya Komünist Partisi’ni kurdu. Burjuvazi bu cesur ve ilkeli kadýný yolundan çevirmek için defalarca tutukladý.Ama Rosa her seferinde düþüncelerinden daha emin ve iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu için ne yapmasý gerektiðinin daha bilincinde olarak yoluna devam etti. 1919 yýlýnýn 15 Ocak’ýnda karþý devrimciler tarafýndan öldürülen Rosa ve Karl, bugün hala büyük bir saygý ve tarihte takýndýklarý önemle anýlmaktadýr. Her yýl mezarlarý baþýnda yüzbinlerce insan tarafýndan ziyaret edilmesi sosyalizmin gücünden baþka nedir ki? Lenin’in deyimiyle “O bir kartaldý ve kartal olarak kalacaktýr.”