Merhaba Genç Yoldaþlar; Yeni bir sayýmýzla yine sizinleyiz. Sýnýf mücadelesinin yükseliþe geçtiði, burjuva sýnýfýn kendi içinde kýyasýya kapýþtýðý bir dönemdeyiz. Bu sayýmýzda 100’lü günleri deviren UPS iþçilerinin kararlý eylemleri, toplu sözleþme sürecinde yaþanan týkanmayla harekete geçen Belediye iþçileri, fabrikalarýný iþgal ederek patronlarýný dize getiren Çel-Mer iþçilerinin iþgal eylemi, yine uzun süredir direniþte olan ÝSKÝ iþçileri ile dayanýþma gecesinin haberi, Türkiye ve Kürdistan’daki eylemlerin haberleri yoðun olarak yer alýyor. Ýþçiler emekçiler birçok yerde ayaða kalkmýþ ve düþmanýný dize getirmek için eylem halinde. Eylemler birbirini kovalarken emekçi halkýn kaderi “Evet” ya da “Hayýr” gibi seçeneklerle sýkýþtýrýlmaya çalýþýlýyor. Yeni anayasa için referandum 12 Eylül’de olacak. Emekçileri karþýsýna çýkarýlan bu seçenekler aslýnda tek bir þeyi ifade ediyor. O da daha fazla yoksulluk ve sefaleti emekçilere reva gören, gençliðin geleceðini gün gün karartan kapitalist sistem. Çünkü “Evet”in arkasýnda yeni koþullara uygun, kitleleri yeni koþullarda yönetmeye uygun kurallar varken, “Hayýr”ýn arkasýnda ise 12 Eylül faþizminin aðýr postallarý bekliyor. Her ikisinde de emekçiler açýsýndan, emekçilerin yaþamlarýndaki sorunlarý çözecek bir þey yok. Özgürlüðü için mücadele eden Kürt halkýnýn özgürlüðü yok. Bu nedenle aslýnda emekçiler 2 seçenekle karþý karþýyalar. O da ya bu sistemi onaylamak ya da bu sistemin köklü deðiþimi için “BOYKOT”. Sokaðýn devrimci mücadelesinden, kitlelerin düzene karþý yükselen mücadelesinden güç kazanan “BOYKOT” emekçileri, yoksul Kürt halkýnýn ve gençliðin doðru tercihidir. Emekçiler, gençlik ve Kürt halký referandumu BOYKOT etmeli, devrim için savaþmalýdýr. Devletin tepesi bu kadar karýþýk iken, onun krizini daha da derinleþtirebilen tek seçenek budur. Gençlik, Leninist Partinin 21. yýlýna girdiði bu günlerde, kendi geleceðini ellerine almak ve sosyalizm mücadelesini güçlendirmek için saflarý sýklaþtýrmalý, Leninist Partiyi enerjisi ve dinamizmiyle daha da güçlendirmelidir. Demokratik Halk Ýktidarý mücadelesini yükseltelim. Yeni bir sayýmýzda yeniden görüþmek üzere...
PARTÝ KOMÜNÝSTTEN NE ÝSTÝYOR? Başyazı
Parti komünistten, zaferi getirecek küçük ama önemli baþarýlara imza atmasýný istiyor. Parti Komünistten, 21. yýlýnda Deniz’lerin partisini halk iktidarý için mücadelede en ön mevziye getirmesini istiyor. Parti Komünistten, dikkatini tali olana deðil, esas olana yani devrimin pratik örgütlenmesine çekmesini istiyor.
2
Bir pusulanýn ibresi gibi, dikkatini sýnýf savaþýmýnýn sorunlarýna, ihtiyacýna ve devrimin geliþimine yöneltmiþ olan proletaryanýn devrimci savaþ partisi 21. yaþýnda. Hem de savaþýmýn giderek sertleþtiði, koþullarýn bir devrim için hiç olmadýðý kadar uygun olduðu zamanda. Geride býrakýlan yýllar, burjuva ve burjuvazinin halk içerisindeki ideolojik yansýmalarýna karþý verilmiþ yoðun bir ideolojik- politik savaþým, ilkelerinden taviz vermeden proletaryanýn baðýmsýz sýnýf çizgisinde mücadele etmiþ, devrimin pratik örgütlenmesini günün görevi olarak görmüþ ve bu doðrultuda mücadelesini sürdürmüþ bir kolektifin tarihidir. Bu tarihin sorumluluðunu taþýmak, daha da ileriye gitmek bizlerin birincil görevidir. Ama yaþanan süreç önümüze yeni sorumluluklar ve zorluklar çýkartýyor. Dönem artýk eskisi gibi deðil, eskisinin daha da ötesinde bir yerde duruyor ve oradan devrime yürümenin yollarýný bulmak her komünistin önünde bir ödev olarak kendisini gösteriyor. Yeni Zamanlara Yeni Ezgiler Gerek Böyle diyordu Rus atasözü. Mücadelenin gelmiþ olduðu düzey yeni ezgileri söyleyecek yeni ozanlarýn yetiþmesini zorunlu kýlýyor. Bu büyük orkestra en iyi ezgileri, halkýn bilincine ve yüreðine hitap eden ezgileri ancak böyle söyleyebilir. Ancak böyle emekçi halkýn yüreðinde bir yere sahip olabilir, onlarýn yaþantýsýnda yer alabiliriz. Peki bunun için ne gerekli? Uzun süreden beri iþçi sýnýfý eylemden eyleme koþuyor. Özellikle TEKEL iþçilerinin eyleminden sonra iþçi sýnýfýnýn yükselen mücadelesi, bilinç sýçramasýný da beraberinde getirdi. Sosyalist hareket ve emek hareketi iç içe geçmenin çok uygun koþullarýný buldu. Emekçiler komünistleri çok daha yakýndan tanýdý ve burjuva propagandalarýn etkisi eylem içerisinde tuzla buz oldu. Anladýlar ki emekçilerin gerçek dostu komünistler, devrimcilerdir. Anladýlar ki komünistler zor dönemin aranan dostlarýdýr. Anladýlar ki komünistler çýkarsýz bir þekilde insanlýðýn onurunu yüksekte tutmak ve kendi onurlarýný korumak adýna bu mücadeleye girmiþlerdi. Anladýlar ki gözlerimiz önünde olan olaylara seyirci kalmamak, çekilen acýlarý hissetmek en sade ve yalansýz bir þekilde komünistlerde kendisini gösterdi. Sýnýfla aramýzda kopmaz baðlar kurmanýn büyük olanaklarý artýk hiç olmadýðý kadar var. Bu süreç sadece sýnýfý geliþtirip örgütlemedi. Bu süreç ayný zamanda öncü komünist gücü de eðitti. Eksik ve tamamlanmasý gereken, yetkinleþtirilmesi gereken yönleri gösterdi. Her þeyden önce þu tespiti yapmak gerek, daha önümüzde yürünecek çok yol var. Bunu açýklýkla söylemeliyiz. Ama þunu da çekinmeden söyleyebiliriz ki, ileriye yürüyüþümüz saðlam adýmlarla sürüyor. Parti bayraðý her yere Parti bayraðý her eyleme sloganý hayat buluyor. Öyleyse þimdi bize gerekli olan nedir? Yeni dönemi karþýlayabilmek için bazý konulara yeniden deðinmek gerek. Aþaðýda yazýlý olan þeylerin hepsi birbirine baðlý olan ve birbirini besleyen özelliklerdir. Ama bu konuda yaþanabilecek olan eksiklikler, artýk telafisi çok zor olan eksiklikleri gündeme getirecek durumdadýr. Bunlardan ilki þudur: Komünist nerede ise parti oradadýr bilincini asla unutmamak.
O kadar hýzlý ve karmaþýk bir süreçten geçiyoruz ki, bir tek komünistin bir parti gibi hareket etmesi gerekiyor. Sürecin bütün geliþmelerini ancak böyle kucaklayabiliriz. Her direniþte, eylemde ve partiye nerede ihtiyaç varsa orada olmanýn tek koþulu budur. Bunu bir örnekle þöyle açýklayabiliriz. Ki bu konuya dair eþsiz bir örnektir. Sovyet Partizanlarý! Faþist Hitlerin ordusu Sovyetlere saldýrmýþ ve Moskova yakýnlarýna kadar ilerlemiþtir. Ama iþgal ettiði bölgelerde hiç bir Nazi askeri rahat uyuyamamakta, arkasýný kollamak zorundadýr. Çünkü merkezi komutanlýkla baðý kopmuþ olan Sovyet askerleri, milisleri görevlerinin ne olduklarýný bildiklerinden, Partilerinin onlarýn önüne koyduðu görevi bildiklerinden savaþmaya devam etmiþ ve Nazi ordusuna kök söktürmüþtür. Yýldýrým savaþý taktiði Sovyetler Birliði dýþýnda bütün ülkelerde baþarýlý olmuþ, merkezi komutanlýkla baðý kopan askerler teslim olmuþlardýr. Ama yalnýz Sovyet askerleri ve milisleri, merkezi komutanlýkla baðý kopmuþ olmasýna raðmen savaþmaya devam etmiþtir. Nedeni ise 2. dünya savaþýnda ortaya çýkan yepyeni bir savaþ stratejisidir. Parti Bilinci! Partinin direktifleri Sovyet partizanlarý için yeterlidir. Çünkü esas komuta görevin açýklanmasýdýr. Günümüzü düþündüðümüzde þunu tespit etmek çok zor deðil; her komünistin bütün dikkati yýðýn hareketinin kendisine, geliþimine ve örgütlenmenin, mücadeleyi yönetmenin inceliklerine yöneltilmeli! Her an bir yerde bir kalkýþmanýn olabileceði koþullarda olduðumuz için, her komünistin buna göre hazýrlanmasý ve hazýr olmasý gerekir. Burada ikinci önemli özelliðe geliyoruz. Derler ki savaþ önce kafada kazanýlýr. Yani mücadeleyi kazanacaðýmýza olan inanç ve kararlýlýk, kafada savaþýn her türlü koþullarýna hazýr olma durumu bize zaferi getirecek olan þeylerdendir. Ama bu nasýl olacak? Marksizm bize tarihin iþleyiþ yasalarýnýn ne olduðunu gösterdi. Sermayenin hareket tarzý, çýkmazlarý, uzlaþmaz çeliþkiler sermayenin çöküþünü kaçýnýlmaz kýlarken, sosyalizmin geleceðin dünyasý olmasýný da kaçýnýlmaz kýlýyor. Ayrýca Marksizm bize bu mücadelenin uzun soluklu bir mücadele olacaðýný da gösteriyor ve en uzun mücadelelerin en önemli silahý teorik bilinçtir. Bu nedenle her komünistin partinin programýný iyi bilmesi, güncel durumda öne sürdüðü politikalarý iyi bilmesi, sloganlarýnýn anlamýný ve Marksist düþünme yöntemini bilmek gerektiði kendiliðinden ortaya çýkar. Bu olmaz ise yalnýz kaldýðýmýz dönemde atacaðýmýz adýmlarýn nasýl olacaðý konusunda çok ciddi sorunlar yaþarýz. Karanlýkta yolumuzu bulmamýzýn tek yolu budur. Kendimizi teorik-
politik olarak geliþtirmektir. Çünkü gençlik partinin geleceðidir ve teorik çalýþma ve onun en önemli faaliyeti olan kitap okuma pratik sürecin, mücadelenin bir parçasýdýr. Bunu böyle algýlamalý ve ona göre hareket etmeliyiz. Ayrýca eylem halindeki iþçilerin, emekçilerin, gençlerin ve Kürt halkýnýn yaptýklarý eylemin etkilerini, varacaðý noktayý görebilmemiz; mücadelenin geneline ya da partinin politikalarýna dair sorular sorulduðunda, onlarý ikna etmekle bu politikalarý onlara en iyi þekilde anlatmakla yükümlüyüz. Saðlam teorik bilinç ve Marksist düþünme yöntemi bize eninde sonunda zaferin proletaryanýn olacaðýný gösterecektir. Bir baþka önemli konu da burjuvazinin ideolojik politik olarak anti-propagandalarýdýr. Bu saldýrýlarýn etkisinden korunmak ve kitleleri bu konuda aydýnlatmanýn tek yolu teorik- politik geliþkinliktir. Olaylar karmaþasý içinden doðruyu, doðru tavrý bulabilmenin, doðru politik tavrý gösterebilmenin koþulu budur. Burjuvazinin politik manevralarýný önceden görebilmek, kitlelerin bu konuda bilincini açýk tutabilmek için teorikpolitik geliþkinlik olmazsa olmazdýr. Bu ko-
Marksizm bize tarihin iþleyiþ yasalarýnýn ne olduðunu gösterdi. Sermayenin hareket tarzý, çýkmazlarý, uzlaþmaz çeliþkiler sermayenin çöküþünü kaçýnýlmaz kýlarken, sosyalizmin geleceðin dünyasý olmasýný da kaçýnýlmaz kýlýyor.
nunun bu kadar önemli olmasý ideolojik savaþýmýn sýnýf savaþýmýnýn üç biçiminden biri olmuþ olmasýdýr. Bir baþka önemli konu ise þudur; madem ki komünist tek baþýna bir parti gibi hareket etmeli, mademki komünist tek baþýna gittiði her yerde partinin temsilcisi gibi hareket etmeli, o zaman komünistin öz- disiplini, kemik gibi bir partininki gibi olmalýdýr. Yani Çelik gibi! Günlük yaþamýn her hangi bir anýnda komünist yaþamýný nasýl planladýðýný, zamanýný nasýl deðerlendirdiðini kontrol etmelidir. Bunun için en olmasý gereken þey
komünistin kendi bilinç ve samimiyetiyle yaþamýný kontrol altýnda tutmasýdýr; o yalnýz olduðunda dahi disiplinini korumalý, yaptýðý iþi ciddiye aldýðýný göstermelidir. Çünkü komünist faaliyetin özünde kiþinin kendi zevklerinden vazgeçip, toplum yararýna -ki bizim koþullarýmýzda devrim için- gönüllü bir þekilde çalýþma vardýr. Bu çalýþma komünist faaliyetin özünü oluþturur ve her komünistin doðal hali olamalýdýr. Öz-disiplin kendimizin dýþýndaki kiþiler için iyi bir örnek oluþturma adýna da gereklidir. Çünkü savaþ durumundaki bir ordunun ruh hali, disiplin anlayýþý ne ise devrimci durum ve iç savaþ koþullarýndaki devrimci bir savaþ partisi ve komünistleri içinde durum aynýdýr. Tüm bunlarý yan yana getirince þu sonuç kendiliðinden ortaya çýkýyor. Bugün yüzleri, binleri yöneten komünistler, yarýn yüz binleri, milyonlarý yönetecek. Bu nedenle çok yönlü geliþimin gerekliliði kendisini çok daha fazla dayatýyor. Kitleleri yönetmek, yönlendirmek ancak bu süreç içerisinde öðrenilecek, deneyimi kazanýlacak bir þey. Kitle eylemlerinin içerisinde olmak ve bu eylemlere yön vermeye çalýþmak her genç komünistin bilincinde berrak bir biçimde yer kapmalýdýr. Günümüzün devrimleri uzun süreli iç savaþlar biçiminde, sokak savaþlarý þeklinde gerçekleþiyor. Ve buralarda biz genç komünistlere çok iþ düþecek. Bu konuda yüksek inisiyatif sahibi olmalýyýz. Bu konuda gerekli olan þeyler pratik içerisinde öðrenmeli ve geliþtirilmelidir. Tüm bunlar bugün devrimi gerçekleþtirmek isteyen bir partinin kadrolarýnýn kesin kes uygulanmasý ve içselleþtirmesi gereken þeylerdir. 21. yýlýnda daha da ileri adýmlar atmak, mücadeleyi yükseltmenin ve Leninist Parti’yi kitlelerle daha fazla buluþturmanýn bir kaç maddesine deðindik. Çok söylenen bir deyim vardýr. Az laf çok iþ, iþte bunu pratikte uygulama vakti. Bazen bazý kiþilerde bu deyimi çok kullanmaktan dolayý, pratikte hiç bir þey yapmamak gibi bir tavýr geliþebiliyor. Ama günümüz eylem günü. Güzel sözlerin yerini devrimci eylemler aldý. Devrimi isteyen bir partinin hareket etmesi gerektiði gibi “ Partimiz bilincimiz, bilincimiz partimiz” bilinciyle hareket etmeliyiz. Parti komünistten, kitlelerle en geniþ baðlarý kurabilmek için bunlarý istiyor. Parti komünistten, zaferi getirecek küçük ama önemli baþarýlara imza atmasýný istiyor. Parti Komünistten, 21. yýlýnda Deniz’lerin partisini halk iktidarý için mücadelede en ön mevziye getirmesini istiyor. Parti Komünistten, dikkatini tali olana deðil, esas olana yani devrimin pratik örgütlenmesine çekmesini istiyor.
3
ULUSAL SORUNA LENÝNÝST BAKIÞ* Ulusal sorun ve ulusal sorunun çözümü konusundaki tartýþmalar, büyük bir yoðunluk kazandý. Ulusal sorun, devrimin önemli bir sorunudur. Ulusal sorunun bu denli geniþ, canlý tartýþýlmasý, devrimin güncelliðinin ve canlýlýðýnýn açýk bir ifadesidir. Devrimin diðer tüm konularý, ayný canlýlýkla ve hararetle tartýþýlacaktýr. Þimdiye dek, devrimin güncelliðini yadsýyanlar, onu görmezlikten gelenler, þimdi devrimin gücünün bugünkü sonuçlarýyla karþý karþýya geliyorlar. Devrim, kendi gücünü, güncelliðini ve canlýlýðýný, tüm sosyal reformistlere ve oportünistlere kabul ettiriyor. Leninist Parti, ulusal sorun tartýþmalarýna küçük burjuva hareketlere göre çok daha avantajlý giriyor. Leninist Parti, ulusal sorunda yýllar öncesine dayanan ve giderek geliþtirilen bilimsel, doðru görüþlere sahiptir. Türkiye sol hareketlerinin büyük çoðunluðu ulusal sorunda ya sosyal-þoven bir çizgiye sahip, ya da bazýlarý Kürt ulusal hareketinin söylediklerini kendi görüþleri olarak ilan etmekten baþka bir þey yapmýyor. Leninist yayýnlarda, ulusal sorunda ortaya konan görüþleri açýklamayý sürdürüyoruz. Burjuvazi Devrimin Baskýsýyla Hareket Ediyor Türkiye’nin egemen burjuva güçleri ve burjuva devletin, Kürt sorununun “çözümü”nü, bugünkü koþullarda gündeme getirmesi, devrimin açýk baskýsýndan ötürüdür. Bu konuda emperyalist güçlerin desteðini almýþ olmasý, egemen güçlere yönelik devrim tehdidinin hangi düzeye vardýðýnýn göstergesidir. Ýþbirlikçi tekelci sermaye, uzun iç savaþta hegemonyasýný yitirdi. Bu süreçte gerek Türkiye halklarý üzerinde, gerekse Kürt halký üzerinde ideolojik-politik hegemonyasýný kaybetti. Ýþçi sýnýfý ve halklarýn devrimci mücadelesinin þiddetlenerek ve yoðunlaþarak sürmesi, egemenler için iktidarlarýný, ekonomik ayrýcalýklarýný ve her þeylerini yitirmeyle karþý karþýya gelmeleri demektir. Onlar bu durumda varlýklarýnýn sürmesinin devrimci güçlerin durdurulmasýna baðlý olduðunu düþünüyorlar. Daha önce yalnýzca belli bir burjuva çevrenin kaygýsý olan bu durum, giderek, daha geniþ burjuva çevrelerin ortak kaygýsý haline geldi. Bu durum, devlete egemen olan güçlerin birlikte harekete geçmesine yol açtý. Kürdistan’da savaþan devrimci bir gücü ortadan kaldýrmak, bölgenin ilhakçý, gerici burjuva devletlerinin de iþine gelmektedir. Örgütlü ileri bir gücün tasfiye edilmesiyle kendilerini güven altýna almýþ olacaklar. Türkiye’nin egemen burjuva güçleri içeride bir savaþ sürerken bölgede ve dünyada güçlü duruma gelemeyeceklerini hesap ettikleri için içeride iç savaþýn önemli bir gücü olan Kürt ulusal hareketini tasfiye etme politikalarýna yeni bir hýz kazandýrdýlar.
4
Türkiye burjuvazisi deðiþti mi ki Kürt ulusal sorununu “çözmek” için bu denli hevesli görünüyor. Sorunu buna baðlamak isteyenler var, ama bu bir yanýlgýdan ibaret. Burjuvazi deðiþmedi, o yalnýzca devrimin yayýlmasýnýn ve zafere doðru ilerlemesinin önüne geçmeye çalýþýyor. Burjuvaziyi çeþitli politik yönelimlere iten devrimci mücadeledir, olaylarýn devrimci yönde geliþmesidir ve bu koþullarda egemenlerin sýnýfsal egemenliklerinin tehlikeye düþmesidir. Türkiye ve Kürdistan’da süren devrimci durum ve devrimin güncelliði, TC’nin UKH ile bir “anlaþma” yapmasý burjuvazinin düþündüðü gibi bir sonucun ortaya çýkmasýna izin vermez. Tersine devrim mücadelesi, yeni koþullarda daha da güçlenecek ve hýzlanacaktýr. Kürt Halkýnýn Devrim Mücadelesi Sürecektir Türkiye’nin UKH ile yapacaðý bir “barýþ”, bugün Kürt ulusal hareketi ve Türkiye’nin sol hareketinin uzlaþmacý kesimi tarafýndan ileri sürülen tezlere dayanarak yapýlmasý halinde kesinlikle “demokratik barýþ” olmayacaktýr. Çünkü, birincisi, Kürdistan’ýn ilhakýna son vermiyor; ikincisi, tam hak eþitliðine dayanmýyor; üçüncüsü, birleþmenin ön koþulu olan ayrýlma özgürlüðüne dayanmýyor. Buna “demokratik barýþ” adýný veren Türkiye’nin ortalama sol hareketi, bununla, asýl olarak Türkiye’nin egemen burjuva güçlerine karþý izlediði uzlaþmacý politikanýn üstünü örtmeye
çalýþýyor. Ýç savaþý sonuna dek, zafere kadar götürme devrimci politikasýný izlemek yerine egemenlerle toplumsal uzlaþmaya giderek uzun yýllardýr süren dünyanýn bu en þiddetli devrimci iç savaþlarýndan birini sona erdirmeyi amaçlýyor. Sosyal reformistler ve oportünistler, burjuvaziyle uzlaþmanýn bir yolu olarak düþündükleri Kürt ulusal sorununun, barýþçýl çözümünü daha da geniþleterek bu konsensüsü Türkiye ve Kürdistan’ýn en geniþ devrimci kitlelerine dek yaymak ve onlara kabul ettirmek peþindeler. TC’nin UKH’nin ileri sürdüðü þartlar temelinde bir “anlaþma” yapmasý, UKKTH’nin gerçekleþmesi olmayacak, tersine, Kürt ulusu üzerinde Türk ulusunun ulusal baskýsýný sürdürecek ve sýnýrlý haklar uðruna, egemen ulusun egemenliði pekiþecek ve bu ezilen ulus tarafýndan güvenceye alýnmýþ olacaktýr. Türk ulusunun zora dayanan ulusal egemenliði, bu kez Kürt halkýnýn gönüllü desteðine sahip olacaktýr. Artýk kendi ulusal egemenliðini eskisi gibi devam ettiremeyeceðini anlayan Türkiye’nin egemen güçleri, þimdi bu egemenliði Kürt halkýnýn kendi isteðiyle desteklemesi sonucu garantiye almayý hedefliyorlar. Böylesi bir sonuç, Türk ulusu ve Kürt ulusu arasýndaki ezen-ezilen ulus iliþkisini deðiþtirmeyecek, Kürdistan’ýn ilhakýný sona erdirmeyecek, Kürt ulusunu ezilen ulus olmaktan çýkarmayacaktýr. Bu demektir ki, Kürt halkýnýn ulusal baskýya karþý, devrimci mücadelesi, bunun koþullarý ortadan kalkmayacaðý için sürecektir. Yeni bir anayasa, Kürt halkýnýn ulusal haklarýnýn bir güvencesi olamaz. Kürt halkýnýn ulusal haklarýnýn, politik haklarýnýn ve diðer haklarýnýn güvencesi, TC’nin düzenleyeceði bir anayasa deðil, ezilen halkýn örgütlü gücü, devrim mücadelesi ve devrimin kendisi olacaktýr. Kürt halkýnýn ulusal-sýnýfsal kurtuluþu iç içedir. Klasik ulusal kurtuluþ çizgisi, Kürt halkýna zafer getiremez. Mücadele, sosyalizme yönelmelidir. Bu ise, Kürdistan iþçi sýnýfýnýn, ulusal harekete öncülük etmesi anlamýna gelir. Hareketin sýnýfsal yaný git gide öne çýkýyor. Önümüzdeki süreçte mücadelenin sýnýfsal çatýþma yönü belirgin olarak yoðunlaþacaktýr. Türkiye ve Kürdistan birleþik devrimi, Türkiye ve Kürdistan proletaryasýnýn öncülüðünde ve halklarýn mücadele birliði temelinde çok daha güçlenerek sürecektir. Leninist Parti, ýsrarlý ve kararlý olarak savunduðu Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakký ilkesinin sonuna kadar tutarlý savunucusu olacaktýr.
dayalý birlikten söz edenler ne yapacaktýr? Birlik adýna zor mu uygulanacaktýr? Ne denirse densin, Kürt ulusunun ayrýlýp, baðýmsýz devlet kurma hakkýný kabul etmeyen bir anlayýþ, sosyalþoven bir anlayýþtýr. Birleþme özgürlüðü, ayrýlma özgürlüðünü þart koþar. Eðer birleþme özgürlüðü, ayrýlma hakkýný bir ön koþul olarak kapsamazsa, bu, gönüllü, eþit haklar temelinde bir birlik olmaz, zoraki bir birlik olur. Bir de lafta UKKTH’yi savunduðunu söyleyip sonra bu ilkeyi çeþitli þartlara baðlayanlar var. Bu gruba girenler de, özünde UKKTH ilkesini reddediyorlar. UKKTH koþulsuz olarak savunulmalýdýr. Ve bunun özü olarak ezilen ulusun ayrýlma hakký öne çýkartýlmalýdýr. Bu Leninist anlayýþa uygun davranmayanlar, ezilen ulus üzerinde ulusal baskýdan baþka bir þey olmayan zoraki birliði savunmuþ olurlar. Kürt ulusunun ayrýlýp baðýmsýz devlet kurma hakkýný savunmayan her anlayýþ, sosyal-þoven bir anlayýþtan öteye gitmez. UKKTH’nin Marksist-Leninist Kavranýþý Proletarya partisi ve emekçiler için, onlarýn ekonomik geliþmesi için daha yararlý olduðundan bu konuda merkeziyetçi bir yaklaþýma sahiptir (diðer tüm þartlar eþit olmak koþuluyla). Bu birlik, halklarýn gönüllü, eþit ve enternasyonal birliði olmalýdýr. Böyle bir birliðin oluþmasý için ezilen ulusun ayrýlma, yani ayrý devlet kurma hakkýný içermelidir. Ancak ayrýlma özgürlüðünü kesin olarak tanýyan bir birleþme, gönüllü ve özgür bir birleþme olur. Bu temelde proletarya, halklarýn enternasyonal ve kardeþçe birliðinden yanadýr. Bu çerçevede ezen ulusun enternasyonalist sosyalistleri ve iþçileri, ezilen ulusun ayrýlma yani baðýmsýz devlet kurma hakkýnýn propagandasýný yapmalýdýr. Komünist enternasyonalizm anlayýþý bunu gerektirir.
Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký ve Kürdistan Sorunu Kürt ulusal sorunu, Kürdistan sorunundan ayrýlamaz. Marx, “konuþmada uluslararasý politika geçtiði ölçüde... (milliyetlerden) deðil... (ülkelerden) söz ediyorum” demiþtir. Biz de uluslararasý iliþkilerden söz ederken Kürdistan’dan söz edeceðiz. Dünyada buna birçok örnek verilebilir. “Ýrlanda sorunu”, “Filistin sorunu”, “BASK sorunu”, “Doðu Timor sorunu” vb. Kürt ulusal sorununun Kürdistan sorunundan ayrý görülmemesi, Kürt ulusu kendi iradesi dýþýnda zorla TC’nin devlet sýnýrlarý içerisinde tutulduðu (ilhak edildiði) için, devlet sýnýrUluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký larý sorununu gündeme getirir. Ýlkesinin Yadsýnmasý UKKTH ayrýlma, ayný zamanda baðýmsýz devlet kurma Kürt ulusal sorununun bir çözüm yolu olarak önerilen hakkýný içerdiði için, sýnýrlar sorununu þart koþar, yani Kürdis“tam hak eþitliði”, aslýnda UKKTH’nin özsel olarak reddedil- tan sorununu. mesine dayanýyor. Çünkü UKKTH’nin özü, ezilen ulusun, politik olarak ayrýlma hakkýný kapsar. UKKTH’nin bu politik Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký ve Federasyon içeriði kabul edilmediði için bunun yerine “tam hak eþitliði”ni Marksist-Leninistler ulusal sorunun çözümünde, demokileri sürenler, iki ulusun birliðini zorunlu bir durum olarak be- ratik merkeziyetçilikten yanadýrlar. Marx ve Lenin ulusal solirlemiþ olurlar. Ne denirse densin, Kürt ulusunun ayrýlma, ya- runda görüþ açýklarken, diðer tüm haklar eþit olmak kaydýyla ni baðýmsýz devlet kurma hakkýný inkar etmek için bu tez ileri merkeziyetçilikten yana olmuþlardýr. Ulusal sorunda, federatif sürülüyor. Kürt halký ayrýlmak isterse, o durumda eþit haklara çözümün karþýtý olmuþlardýr.
5
UKKTH “federasyon hakký”na indirgenemez. Federasyon ancak somut koþullarda ve zorunlu durumlarda bir çözüm olarak gündeme gelir. Ekim Devrimi sonrasýnda Rusya’da geçici bir çözüm olarak gündeme geldiði gibi. Federasyon halklarýn eþit, özgür, gönüllü birliðine giden yolda geçici bir çözüm olarak gündeme gelebilir. Türkiye sol hareketinde Kürdistan için federasyon önerenler, UKKTH’nin özü olan ayrýlma, yani baðýmsýz devlet kurma hakkýný yadsýmýþ oluyorlar. Anadilde Eðitim Anadilde eðitim ilkesini savunanlar, bu ilkeyi savunurken eksik davranýyorlar. Sorun sadece ezilen ulus için anadilde eðitim deðil, tüm kamu kurumlarýnda dilini özgürce kullanabilmeleridir. Resmi dil zorunluluðu kaldýrýlmalýdýr. Referandum Referandum, ulusal sorunun çözümünü karara baðlamasý yoludur. Referandum yapacak olan ezen ulus deðil, ezilen ulustur. Ezilen ulus açýsýndan referandum ancak, özgür bir ortamda, ayrýlma dahil kendi geleceðini kendisinin belirlemesi konusunda tam bir ajitasyon özgürlüðünün kullanýldýðý koþullarda gündeme gelir. Referandumu ezilen ulusun kurumlarý karara baðlayabilirler. Birleþik Devrim Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Kürdistan devrim dinamizmi ve Türkiye’deki devrim dinamizmi nesnel ve tarihsel koþullar nedeniyle ayrý ayrý geliþmiþtir. Yine, tarihsel geliþim, Kürdistan’ýn ilhak edilmesi, kapitalizmin geliþimi, yani ortak ekonomik temele baðlý olarak her iki ülkenin devrim dinamikleri ortak bir harekette birleþmiþtir. Her iki ülkenin devrimci hareketi, birleþik devrimin bileþenleri haline gelmiþtir. Proletaryanýn Sýnýf Mücadelesinin Birliði Leninist Parti yýllardýr her iki ülke proletaryasýnýn sýnýf mücadelesinin birliðini saðlamasý için mücadele etmiþtir. Her iki ülke proletaryasýnýn bütün sýnýf örgütlerinde en sýký ve mer-
6
kezi birliði için çaba göstermiþtir. Bütün uluslardan iþçilerin birliði, ezilen ulusun ayrýlma hakkýnýn tanýnmasýný gerektirir. Daha bütünlüklü söylemek gerekirse, ezilen ulusun sosyalistleri birleþmeden yana olmalýdýr, ezen ulusun sosyalistleri ise ezilen ulusun ayrýlma hakkýný savunmalýdýr. Bütün uluslardan iþçilerin birliði ancak bu gerçek enternasyonalist anlayýþ temelinde saðlanabilir. Marksistler ulusal soruna proletaryanýn devrimci bakýþ açýsýndan yaklaþýrlar. Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakký, her iki ulustan iþçilerin birliðini saðlar, kaynaþmasýný getirir, proletaryanýn kurtuluþ yolunu açar. Ulusal çeliþkilerin çözümü, toplumsal çeliþkinin çözümüne baðlanmýþtýr. Çünkü iþçilerin zaferi, bütün ulus ve ulusal topluluklara kurtuluþ getirecektir. Burjuvazinin proletarya üzerindeki egemenliðine son verin, bir ulusun diðer ulus üzerine baskýsý da sona erer. Biz yýllarca Leninist UKKTH ilkesinin tutarlý savunucusu olduk ve pratikte buna uygun davrandýk. Her iki ülke iþçi ve emekçilerini enternasyonalizm, demokrasi ve sosyalizm anlayýþýyla eðittik. Yine tüm mücadelemiz boyunca þovenizme ve sosyal-þovenizme karþý kararlý ve uzlaþmaz mücadele yürüttük. Türkiye ve Kürdistan proletaryasýnýn ve kitlelerinin toplumsal kurtuluþunu her þeyin üstünde tuttuk. Biricik marksist anlayýþ da budur. Türkiye ve Kürdistan proletaryasý uzun, ortak mücadele deneyimine sahiptir. Bütün sýnýf örgütlerinde ortak hareket etmektedir, ortak eylem yapmaktadýr. Bu birliktelik, proletaryanýn devrime öncülük etmesinin ve halklarýn kurtuluþunu saðlamasýnýn saðlam zeminlerini yaratmýþtýr. Bu konuda söylediklerimizi Lenin’in konuyla ilgili söylediði özsel anlatýmýyla bitirelim: “Uluslarýn tam hak eþitliði, UKKTH; tüm uluslarýn iþçilerinin birliði –Marksizmin tüm dünyanýn deneyiminin ve Rusya’nýn deneyiminin iþçilere öðrettiði ulusal program budur.” * Daha önce Yeni Evrede Mücadele Birliði’nin 147. sayýsýnda(16-30 Eylül 2009) yayýmlanan bu yazýyý, öneminden dolayý yeniden yayýmlýyoruz
YARIM KALAN BÝR OYUNDU ÇOCUKLUÐUM
*Bir halkýn cezaevinde büyüyen tüm çocuklarýna
Ü
lkem diyordu çocuk. Ülkem... Parçalanmýþ dizim gibiydi ülkem. Parça parça ve kan içinde. Çalýnan çocukluðum gibi ülkem. Öldürülerek büyüyen çocuklardýk. Annesine ve oyunlarýna hasret çocuklar... Ve her çocuk avucundaki toz izinden dolayý korsan bir günün suçlusuydu. Ve sýrtýmdaki ter damlasý kadar çoktu mahpusluðum. Her damla için çocukluðumdan bir yýl almýþtý devlet. Sorular, sorgular ve sargýlar içinde kalmýþtý çocukluðum. Her çocuða sorulan sorularýn bazýlarý burada da sorulurdu. Misal “Büyüyünce ne olacaksýn?” gibi. “Büyüyebilirsem eðer” dedi çocuk. Sonra yüzünü daðlara çevirdi. “Büyüyebilirsem çocukluðumun hesabýný soracaðým” dedi çocuk. Ve büyüyemedi. Dicle’nin doðusunda bir ananýn feryadý duyuldu. Köyüm, düþlerim, çocukluðum yakýldý. Adým çalýndý. Annem baþka bir adla seslendi bana, nüfusta devlet baþka ad koydu. Dilimden kelimelerim söküldü. Lal oldum ama susmadým. “Unut” dediler sonra. “Unut annenden öðrendiðin dilin bütün cümlelerini”. “Ama” dedim. “Ama ana dilini unutmak, öldürmek demektir anneni”. “Öldür” dediler. “Durma öldür anneni”. Namlusu anneme çevrili günlerdi çocukluðum. Tek fotoðrafý olan bir kýzý öldürdüler burada. Ve annesi etekliðine gömdü onu. Parça parça topladý kýzýný anne. Parçalanmýþ ülkemiz gibisin Ceylan, parçalanmýþ ülkemiz gibi. Annesinin etekliðinde gömülüyor burada çocuklar. Ve ölmeden önce makarna istiyorlar. Üç heceli, görünmez, dört parça bir ülkenin paramparça edilmiþ bir çocuðunu topluyor anne. Parçalar birleþip bir ölü olsun diye. Ve bir güvercin Ceylan’dan bir parça daha getiriyor annesine. Eksiksiz bir ölüm olsun diye Ceylan, annesi etekliðinde bir parça daha taþýyor Ceylan’ýn mezarýna. Oysa bir çocuk kimin düþmaný olabilir ki? Makarna isteyen ve hayvan otlatan minik bir kýz kimin düþmaný olabilir? Sizler tanklarýn, toplarýn kýsaca ölümlerin sahibi sizler. Ceylan sizin nasýl düþmanýnýz olabilir ki? Þimdi bana annesinin eteðine dolanan her çocuk öldürülecekmiþ gibi geliyor. Ve ben korkuyorum. Ninemin anlattýðý Tanrý-
ya mý sýðýnmalýyým? Hani sýrtýmdaki jop izi kadar ince sýratýn köprüsünün sahibi? Ve þimdi çocuklar mahpushane avlusunda mahallelerinde yarým kalan oyunlarý oynuyor. Ve þimdi kýzlar koðuþta ranza üzerinde el iþi örerken analarýna korsan bir günden kalma aþklarýný düþünüyorlar. Mahpushaneye zýrhlý araçlarla yeni çocukluk taþýnýrken, bu çocukta büyüyecekti ranza üzerinde. Annesine, onun bilmediði bir dilden mektuplar yazacaktý. Ve annesi hep birilerine okutacaktý çocuðunun mektubunu. Fotoðraf albümünde saklayacaktý mektuplarý. Çocuk boþ bir sayfaya elini koyup elinin þeklinin çizecekti. Ve annesi öyle anlayacaktý evladýnýn büyüyüp büyümediðini. Ve bu çocuðun çocukluk anýlarýnda köyüne, anasýna, kardeþlerine, aþka,oyunlara dair hiç bir þey olmayacaktý. Bu çocuk aðaçtan hiç düþmeyecekti. Ve çocukluðuna ait yaramazlýk yaralarý olmaya caktý jop izinden baþka. Meyve çalamayacaktý. Ýlk
aþký olmayacaktý. Sayý saymayý mahpushanede günlerini sayarak öðrenecekti. Bu çocuk mahpustan çýkmaya yakýn anasýnýn ölüm haberini alacaktý. Ve anasýný son defa göremeyecekti. Bu çocuðun anýlarýný da çalýnacaktý. Ve bu çocuk bir baþka büyüyecekti. Oysa koþmak istiyor Botan’da bir çocuk. Sadece koþmak. Ayaðýna yasalar takýlýyor . Koþuyor ama çocuk, durmuyor koþuyor. Ardýna kurþunlar takýlýyor ve koþuyor hala çocuk. Bir mayýn patlýyor. Bir çocukluk bin parçaya bölünüyor. Oysa sadece koþmak istiyordu çocuk. Yakýlmamýþ son ormandan bir çiçek koparmak annesine ve sevdasýna. Annesi diðer yitirilen çocuklarýn annesi gibi toprak bir damda yüzü daðlara dönük aðlýyor. “Çocuklarýnýn özgürce koþabileceði bir ülkenin” umudunu taþýyordu yüreðinde. Adana’dan bir Genç Yoldaş okuru
7
Marksizm mi Feminizm mi? 80’li yýllarla beraber Türkiye’de feminist ideoloji, sosyalizmden yana esen rüzgarýn da etkisiyle birçok burjuva ideolojinin marksist harekete dahil edilmeye çalýþýldýðý gibi marksizmin içine sýzdýrýldý ve bu burjuva ideolojisi marksizme eklemlenerek feminizmin marksizm içinde politik bir karakter kazanmasý gerçekleþti. Feminizmi tarihsel olarak uzun uzadýya incelemek, burjuva devrimlerinden bu yana feminist hareketleri derin olarak ele almak oldukça uzun bir iþ ve belki de baþka bir yazýnýn konusudur. Biz daha çok feminizm ile marksizmin ve bunlarýn sentezlenmesiyle oluþturulmaya çalýþýlan “sosyalist feminist” akýmlarýn derin ayrýlýklarýna deðineceðiz. Sapkýn Bir Burjuva Ýdeolojisi: Feminizm “Kadýnlýðý yüceltme” anlamýna gelen feminizmin bir hareket olarak ortaya çýkýþý Fransýz Devrimi’nin yaþandýðý süreçte gerçekleþmiþtir. Özellikle kapitalizmin henüz tarih sahnesine çýktýðý serbest rekabet döneminde burjuva demokratik bir akým olarak nitelendirebileceðimiz feminizm, bir burjuva ideolojisi olduðundan ve sýnýfsal ayrýlýklarý göz ardý ettiðinden ötürü, temsil ettiði sýnýf iktidara geçer geçmez nasýl hýzla gericileþmiþse, onun izlediði yol da bundan farklý olmamýþtýr. Cinsiyet çeliþkisinden yola çýkan ve ideolojik olarak cins ayrýmcýlýðý temeli üzerinden yükselen feminizm de kendi içinde çeþitli formlara bölünmüþtür. Kapitalist sistem içerisinde kadýn için birtakým “burjuva hak ve özgürlükler” arayýþýna giren liberal feminizm, Marksizmin kadýn sorununa olan yaklaþýmýný tamamen yadsýyan ve erkek düþmanlýðýný açýkça ortaya koyan
8
radikal feminizm ve sýnýf mücadelesini “sözde” sahiplenen ancak marksizmin kadýn sorununa olan yaklaþýmýný yetersiz, zaman zaman da yanlýþ gören (“marksizmin seksist yaklaþýmlarý aþamamasý” türünden getirdikleri eleþtiriler bunu açýkça gösterir) ve son tahlilde cinsiyet ayrýmcýlýðýna vurgu yaparak burjuva ideolojisine kan taþýyan sosyalist feminizm bunlarýn en bilinenleridir. Marksizm, bu akýmlarýn tam olarak karþýsýnda yer alýr.
nun anlamý þudur: Kadýn daima ezilmiþtir ve bundan sonra da ezilecektir. Bütün erkekleri yok etmeyi düþünmüyorlarsa tabii eðer! Ancak bir marksist, kadýnýn eziliþini özel mülkiyetin tarih sahnesine çýkmasýyla baþlatýr. Ataerkilliðe geçiþ ve erkek egemen sistemlerin kuruluþu özel mülkiyetin getirisi olan toplumsal bir olgudur, der.
“Kadýnlýðý yüceltme” anlamýna gelen feminizmin bir hareket olarak ortaya çýkýþý Fransýz Devrimi’nin yaþandýðý süreçte gerçekleþmiþtir. Özellikle kapitalizmin henüz tarih sahnesine çýktýðý serbest rekabet döneminde burjuva demokratik bir akým olarak nitelendirebileceðimiz feminizm, bir burjuva ideolojisi olduðundan ve sýnýfsal ayrýlýklarý göz ardý ettiðinden ötürü, temsil ettiði sýnýf iktidara geçer geçmez nasýl hýzla gericileþmiþse, onun izlediði yol da bundan farklý olmamýþtýr.
“...Sosyalizmi kadýnlarýn kurtuluþu için zemin olarak görmemiz, kurtuluþ perspektifimizin bir boyutunu oluþturuyor; ama feminist örgütlenmemizin önceliðinin/hedefinin sosyalizm olduðu anlamýna gelmiyor. Sosyalizmin bir ön koþul olmasýnýn bugünkü mücadelemiz açýsýndan anlamý, günümüzün politika pratiðiyle gelecek arasýnda köprüler kurma gereðinin altýnýn çizilmesidir.... Sosyalist feministler olarak örgütlenirken bizi birleþtiren güdü, feminizm anlayýþýmýz ve feminist kaygýlarýmýz. Bu nedenle, sadece erkeklerden, devletten, sermayeden baðýmsýzlýðý deðil, ayný þekilde gelecek hayalleri bizimle örtüþse bile sosyalist örgütlenmelerden de baðýmsýzlýðý mutlak þart olarak görüyoruz...” Bu alýntý “Feminist Politika” yayýnýyla sosyalist feminizmin borazanlýðýný yapan Sosyalist Feminist Kolektif”in “Neden ve Nasýl Bir Sosyalist Feminizm?” sorusuna cevabý olarak karþýmýza çýkýyor. Genel olarak sosyalist feministlerin sosyalizme bakýþýný dillendirdiði için bu alýntýyý gerekli görüyoruz. Çünkü bu cevap, diðer politik konulara olduðu gibi kadýn sorununa yaklaþýmlarýnda burjuva omurgasýzlýðý benimseyen birçok reformist ve oportünist hareketin görüþlerini de yansýt-
Feminizm salt kadýnýn özgürleþmesini savunur. Marksizmin aksine, kadýnýn ezilmesi sorununu toplumsal deðil biyolojik bir olgu olarak tahlil eder ve aslýnda tarihsel bir hataya düþer. Eðer kadýnýn eziliþi toplumsal deðil de biyolojik bir olgu ise bunun için yapýlacak çok da fazla bir þey olmasa gerek. Bu-
Sosyalist Feminizm: Eklektizmin Sefaleti
maktadýr. Çünkü bu cevap, “Patriyarkal Kapitalizm”e karþý savaþtýðýný dile getiren sosyalist feministlerimizin niçin her fýrsatta burjuva kadýnlarýn içinde bulunduðu örgütlenmelerle ilkesiz ittifak platformlarý oluþturduðuna dair kafa açýcý bir niteliðe sahiptir. Erkekleri alanlardan kovan sosyalist feministlerin, eylemlerinde burjuva kadýnlarla omuz omuza yürürken nasýl bir anti-kapitalist mücadele verdiklerini görüyoruz. “Burjuva kadýnlar da kadýn olduklarý için eziliyorlar” safsatasýndan hareket eden sosyalist feministlerin böyle ilkesiz ittifaklar kurmasýnýn asýl sebebi görüþlerinin temeline cinsiyet ayrýmcýlýðýný koymalarýdýr. Burjuva kadýnlarýn karþýlaþtýklarý sorunlarýn, emekçi kadýnlarýn her gün karþýlaþtýðý sorunlardan temelde farklý ve tali olduðunu söyleyebiliriz. Sokaklarda kendilerine yönelik gerçekleþen polis saldýrýsý esnasýnda bile kendilerine destek olmak amacýyla orada bulunan erkeklerin alandan uzaklaþmasý için çaba sarfeden bu “ne yaptýðýný bilmezler”, aslýnda kadýn ve erkek emekçilerin arasýna nifak tohumlarý ekerek burjuvaziye hizmet ediyorlar. Sýnýfsal mücadele vermedikleri gibi kadýn sorununda hedef saptýrýp sýnýf güçlerinin bölünmesi için çabalýyorlar. Kadýn-Erkek Eþitliði, Elbette! Peki Ya Kadýn-Kadýn Eþitliði? Kapitalizm, özellikle kadýn emekçilerin üzerinde daha aðýr bir sömürü ve baský uyguluyor. Onu kâr hýrsýyla yanýp tutuþarak tasarladýðý reklamlarýna cinsel bir obje olarak kullanýyor, ucuz emek gücünü sömürüyor. Kadýnýn her iki yönden ezilmiþliðine, cinsel meta haline getirilmesine, evde anne olarak, fabrikada iþçi olarak ezilmesine, þiddete maruz kalmasýna, cahil ve geri býrakýlmasýna ve tüm savaþlarda cinselliðin bir savaþ aracý olarak kullanýlmasýna özellikle vurgu yapýyoruz. Biz kadýnlarýn sadece ve sadece artý-deðer sömürüsünden muzdarip olduklarýný söyleyerek sorunu uvriyerist bir anlayýþla ele almýyoruz. Kadýnlar kapitalist sistemde çok yönlü bir þekilde eziliyor, sömürülüyor. Biz, bu sorunun gerçek çözümünün sýnýflarýn ortadan kalktýðý
“Sovyet iktidarý, ... iki yýl içinde, kadýnýn kurtuluþu için, ‘kuvvetli’ cinsi ile eþitleþtirilmesi için, bütün dünyadaki ileri, aydýn, ‘demokratik’ cumhuriyetlerin topunun 130 yýlda yaptýklarýndan daha çok þey yaptý.” (Kadýn ve Aile; Marks, Engels, Lenin, Sol Yayýnlarý, syf. 236) bir düzende saðlanabileceðini söylüyoruz. Ayrýca bu, kadýnlarýn sosyalist örgütlerden baðýmsýz hareket etmesine bir gerekçe olarak da gösterilemez. Elbette kadýn emekçilerin parti içerisinde farklý organlarý bulunabilir, örgütsüz kadýn emekçilere ulaþmak için bu organlar etkili bir araç olarak kullanýlabilir. Clara Zetkin bu konu hakkýnda þunlarý dile getiriyor: “Örgütlenme ile ilgili olan þeyler, ideolojik anlayýþýmýzdan çýkar: Komünist kadýnlarýn ayrý birlikleri yoktur. Komünist kadýnýn yeri, týpký komünist erkeðin olduðu gibi, Partide üyeliktir. Eþit yükümlülükler ve haklarla. Bu konuda hiçbir görüþ ayrýlýðý olamaz. Ancak, gerçeklere gözlerimizi kapayamayýz. Parti, özel görevi en geniþ kadýn kitlelerini uyandýrmak, onlarý partiyle bað-
lamak ve sürekli olarak onun etkisinde tutmak olan çalýþma gruplarna, komisyonlara, komitelere, kollara, ya da baþka nasýl adlandýrýlýrsa adlandýrýlsýn, organlara sahip olmalýdýr. Bunun için tabii ki, bu kadýn kitleleri arasýnda tamamiyle sistematik bir çalýþma yapmamýz gerekiyor. Uyanan kadýnlarý eðitmemiz ve Komünist Partisinin önderliði altýnda proleter sýnýf mücadeleleri için kazanmamýz ve silahlandýrmamýz gerekiyor...” (Clara Zetkin-Lenin’le Kadýn Sorunu Üzerine) Bugün Güler Sabancý’lar, Arzuhan Doðan Yalçýndað’lar kadýn-erkek demeden sömürüsünün merkezine emekçileri yerleþtirirken sosyalist feministler ideolojilerinin merkezine cins ayrýmcýlýðýný koyuyorlar. Bu da eklektik bir akým olan sosyalist feminizmin temel
9
çeliþkisini ortaya çýkartýyor. Marksizm, kadýnýn tarihte ortaya çýkan ezilmesinin ekonomik temelini açýkladý ve emek araçlarýnda özel mülkiyetin kaldýrýlmasýný kadýnýn özgürleþmesinin ve hak eþitliðinin gerçekleþmesinin önkoþulu olarak ortaya koymayý baþardý. Marksistlere göre her türlü baský ve sömürünün temel kaynaðý toplumun sýnýflara bölünmüþ olan yapýsýdýr. Bu yüzden içinde hala kapitalist toplumun kalýntýlarýný barýndýran sosyalizmde kadýn sorunu çok kýsa bir sürede tamamen çözülecek bir sorun deðildir. Lenin bunun hakkýnda þunlarý söylüyor: “...Sosyalist ülkü için uðraþýyoruz, sosyalizmin tam gerçekleþmesi için savaþmaktayýz ve burada kadýn için büyük bir etkinlik alaný açýlýyor. Þimdi zemini sosyalist kuruluþ için düzenlemeye ciddi olarak hazýrlanýyoruz; ama sosyalist toplumun gerçek kurtuluþu, ancak kadýnýn tam hak eþitliðini saðladýðýmýz zaman ve onunla birlikte bu köreltici, üretken olmayan küçük-iþten kurtulan kadýn yeni iþe geçince baþlayacaktýr. Bu, bizim, yýllar, uzun yýllar yapacaðýmýz bir iþtir. Bu, hiçbir çabuk
10
sonuç vermeyen ve hiçbir görklü etki vaadetmeyen bir iþtir... “ (Kadýn ve Aile; Marks, Engels, Lenin, Eriþ Yayýnlarý syf. 185) Ve ayný zamanda Lenin þunlarý da söylüyordu: “Sovyet iktidarý, ... iki yýl içinde, kadýnýn kurtuluþu için, ‘kuvvetli’ cinsi ile eþitleþtirilmesi için, bütün dünyadaki ileri, aydýn, ‘demokratik’ cumhuriyetlerin topunun 130 yýlda yaptýklarýndan daha çok þey yaptý.” (Kadýn ve Aile; Marks, Engels, Lenin, Sol Yayýnlarý, syf. 236) Milyonlarca kadýn bizimle birlikte devrim yürüyüþümüze katýlmadan ne emekçilerin ne de özel olarak kadýnýn kurtuluþu mümkün olmayacaktýr. Kadýn-erkek arasýndaki hak eþitliði kapitalist sistem içerisinde gerçekleþebilecek bir durum deðildir. Kaldý ki kadýn-kadýn arasýnda bir hak eþitliði saðlanamamýþken, yani sömüren-sömürülen, ezen-ezilen iliþkisi ortadan kaldýrýlamamýþken bunu hayal etmek sadece ütopik olabilir. Lenin düzeniçi bir anlayýþla hareket edenlerin eþitlik kavramýna yaklaþýmlarýný þu þekilde eleþtiriyor:
“Ezilenler ile ezenlerin, sömürenler ile sömürülenlerin “eþitliði” olamaz, yoktur ve olmayacaktýr. Kadýn için erkeðin yasal üstencelikleri karþýsýnda hiçbir özgürlük olmadýkça, sermayenin boyunduruðundan iþçinin, kapitalistlerin, mülk sahiplerinin ve tüccarlarýn boyunduruðundan çalýþan köylünün hiçbir kurtuluþu olmadýkça, gerçek “özgürlük” olamaz, yoktur ve asla olmayacaktýr. Yalancýlar ve ikiyüzlüler, beyinsizler ve körler, burjuvazi ve yandaþlarý, genellikle özgürlük, genellikle eþitlik ve demokrasi konusundaki boþ sözleriyle halký aldatmak isterler. Ýþçilere ve köylülere þunu söylüyoruz: Yalancýlarýn maskelerini kaldýrýn, körlerin gözlerini açýn. Onlara sorun: Hangi cinsin hangi cinsle eþitliði? Hangi ulusun hangi ulusla eþitliði? Hangi sýnýfýn hangi sýnýfla eþitliði? Hangi boyunduruktan ya da hangi sýnýfýn boyunduruðundan kurtuluþ? Hangi sýnýf için özgürlük?” (Kadýn ve Aile; Marks, Engels, Lenin, Eriþ Yayýnlarý syf. 188-189) Kadýn sorununa marksistlerin ele alýþ þekli kýsaca böyledir. Marksizmin içine sýzdýrýlan her türlü burjuva akýma karþý savaþmak en önemli görevlerimizden biri olmalýdýr. Temel sorunu kadýn-erkek çatýþmasýna indirgeyen ve sýnýf mücadelesini kabul etseler dahi ne kadar havada kalan bir sosyalist mücadele verdiklerini gördüðümüz sosyalist feminist akýmlarýn kadýnýn özgürleþmesi namýna hiçbir þey yapmadýklarýný ve burjuvaziye hizmet ettiklerini gördük, görüyoruz. Kadýnýn kurtuluþu için sosyalizmin örgütlenmesi bir önkoþuldur demiþtik. Dünyada daha önceki deneyimlerimler de bunu doðrulamýþtýr. Kadýnýn özgürleþme mücadelesini yükseltmek Demokratik Halk Ýktidarý’ný kurmaktan geçiyor. Kuracaðýmýz Halk Ýktidarý’nda kadýnlarýn iki kat ezilmiþliðine sebep veren, onun maddi temeli olan tekelci kapitalist sisteme aðýr darbeler indirerek sosyalizme doðru hýzla yol alýrken kadýnýn da kurtuluþu için çok büyük bir adým atmýþ olacaðýz. Ankara’dan DÖB’lü Bir Öðrenci
SOSYALÝZM YOLUNDA KARARLI YÜRÜYÜÞ Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti lideri Kim Jong Il Çarþamba günü yaptýðý açýklamada Kore Savaþýnda alýnan tarihi zaferin, Kore halkýnýn baðýmsýzlýk ve sosyalizm yolunda yürüyüþüne hiç bir kuvvetin engel olamayacaðýnýn göstergesi olduðunu belirtti. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti lideri Kim Jong Il Çarþamba günü yaptýðý açýklamada Kore Savaþýnda alýnan tarihi zaferin, Kore halkýnýn baðýmsýzlýk ve sosyalizm yolunda yürüyüþüne hiç bir kuvvetin engel olamayacaðýnýn göstergesi olduðunu belirtti. Ayný zamanda Kore Ýþçi Partisi Genel Sekreteri olan Kim Jong Il 1950-53 Baðýmsýzlýk Savaþý zaferinin 57.yýldönümü kutlamalarý kapsamýnda Pyongyang’da düzenlenen kültürel galada söz aldý. Rodong Sinmun gazetesinin haberine göre Kim Jong Il, savaþtaki tarihsel zaferin ülkenin kaderini belirleyen önemine vurgu yaparak, Kore için ölüm kalým savaþýnýn kazanýldýðýný belirtti. Kim, Kore Devlet Baþkaný Kim Il Sung’un Yankilere karþý kazandýðý zaferin sonsuza dek ülke tarihinde yer alacaðýný vurguladý.
PANAMA’DA ÝÞÇÝLER AYAKTA Panama’da iþçiler uzun süredir, yaþamlarýný gasp edecek olan yasaya karþý mücadele içerisindeler. Sendikal örgütlenmeye iliþkin zorluklar çýkartan, iþçileri tamamen güvencesiz bir þekilde çalýþmaya iten, patronlara istedikleri gibi iþçileri iþten atma hakký tanýyan 30 numaralý yasaya karþý 13 Temmuz’da yapýlan genel grevden sonra mücadele hýzýný ve enerjisini kesmeden devam ediyor. Ayrýca saðcý devlet baþkaný Ricardo Martinelli’nin kurduðu hükümette, kamuya ait kurumlar emperyalist þirketlere peþkeþ çekilirken, iþçi ve emekçilerin mücadelesini zayýflatmak içinde, grev kýrýcý iþçilere ek ödemeler yapýlmasýný içeren yasalar da çýkartýlýyor. Buna karþýn ise iþçiler mücadelelerini aralýksýz sürdürüyorlar. 29 Haziran’da 10 bin kiþinin katýldýðý ve hükümeti protesto eden bir eylem örgütlendi. Bunun yaný sýra Panama’da diðer iþ kollarýndan iþçilerde eylemlerini sürdürüyor. 2 Temmuz’da Muz Ýþçileri Sendikasý (Sitribana) üyesi 4.500 muz plantasyonu iþçisi Bocas del Toro bölgesindeki Bocas Meyve Þirketi’nde greve baþlamýþlardý. Bir baþka iþçi grubu da yollara barikatlar kurarak bir havaalanýnýn geçici olarak iþgal etmiþler, Panama Kanalý’nýn geniþletilmesi inþaatýnda çalýþan iþçiler de iþ býrakmýþlardý. Burjuvazi ise iþçilerin bu eylemliklerine sert yanýt vermiþti. Binlerce çevik kuvvetten oluþan birlikler iþçilere saldýrmýþ, 11 iþçi bu saldýrýlarda hayatýný kaybetmiþti. Bunun üzerine 13 Temmuz’da bir genel grev ilan edilmiþ, ayrýca Ulusal Ekonomik ve Sosyal Haklarý Koruma Cephesi, 16 Temmuz’da halký sokaklara çaðýran bir açýklamada bulunmuþtu. Ardýndan sendikacýlardan 30 kiþi tutuklanmýþ ve Panama Üniversitesinden de 157 öðrenci gözaltýna alýnmýþtý. Bu saldýrýlara raðmen grev baþarýlý olmuþ ve hükümet kýsmi de olsa geri adým atmýþtýr. Sendikalar yasa tamamen geri çekilene kadar eylemlerin devam edeceðini söylüyor.
SOSYALÝZMDEN GERÝ DÖNÜÞ YOK!
S
on dönemdir Küba’da yaþananlarý kapitalizme geri dönüþ olarak yorumlayan burjuva basýn ve dünyaya Raul Castro bir cevap daha verdi. Ülkede ekonominin daha iyiye gitmesi için çeþitli giriþimlerde bulunan Küba Komünist Partisi ve Devlet Baþkaný Raul Castro, burjuva basýnda yer alan Komünist Parti içerisindeki deðiþime ayak uydurmada görüþ ayrýlýklarý var gibi açýklamalara parlamentoda cevap verdi. Komünist Partinin hiç olmadýðý kadar devrim etrafýnda kenetlendiðini söyleyen Castro, Sosyalist sistemden geri dönüþ olmayacaðýný açýkladý. Ayrýca 52 “muhalif”in serbest býrakýlmasýna iliþkin ise þöyle dedi “bu kiþiler fikirleri için deðil, Amerika için çalýþarak karþý-devrimci olduklarý ve bu suçu iþledikleri için hapse atýldýlar” Ayrýca Castro; “devrim, güçlü olduðu için cömert olabilir” dedi. Bunun yaný sýra Castro 48 yýldýr Amerika ambargosu altýnda olan Küba’da ekonomiyi canlandýrmak için, yeterli derece verim alýnamayan kamu sektörü çalýþanlarýnýn iþine son verileceðini belirterek “Küba’nýn dünyada insanlarýn çalýþmadan yaþayabildiði tek yer olduðu olgusuna ilelebet son vermeliyiz” dedi.
11
GEÇÝCÝ DEVRÝM HÜKÜMETÝ
Leninist yazýnlarda sýk sýk dile getirilen Geçici Devrim Hükümeti (GDH) üzerinde durulmasý gereken bir konu. Nedir Geçici devrim hükümeti ve neden bizim tartýþma konumuz olmuþtur? Bu tartýþmaya girmeden önce bir þeyi belirtmeliyiz. Biz burada bir tanýmlama yapmýyoruz ve niyetimiz de bu deðil. Çünkü her tanýmlama bir sýnýrlamadýr ve esnekliði, esnek kavrayýþý önleyebilir. Ayrýca diyalektik yöntem ve anlayýþa göre yapýlan tanýmlamalarýn da kesin sýnýrlarla belirlenmiþ keskin sýnýrlarý yoktur. Bazý kavramlarý açýklarken ya da onun özelliklerinden bahsederken söylenenleri bu þekilde kavramak gerekir. Bu açýklamayý yapmamýzýn nedeni elbette ele aldýðýmýz konuyu daha iyi anlamak ve tartýþmayý doðru bir þekilde sürdürmektir. Bahsi geçen konunun mantýðýný kavramaktýr. Þimdi Geçici Devrim Hükümeti konusuna dönebiliriz. Geçici Devrim Hükümeti, kendisine devrimciyim diyen her partinin mutlaka ele almasý gereken bir konudur. Türkiye ve K. Kürdistan devrimci hareketi içerisinde bu sorunu ilk ortaya atan Leninist Partidir. Zamaný ise 90’lý yýllarýn ilk ortasýdýr. 89 Bahar eylemleri ile yükseliþe geçen Türkiye iþçi sýnýfý ve emekçileri, bununla birlikte Kürt halkýnýn da mücadelesinin serhýldanlar düzeyine ulaþmýþ olmasý; Türkiye tekelci kapitalizminin krizinin derinleþmeye baþlamasý, 1980 faþist darbesinin kabuklarýnýn birer birer parçalanmaya baþlamasý ile yönetememe krizinin de ayyuka çýkmasý, bu topraklarda artýk devrimci durumun tespitini zorunlu kýldý. Devrimci durum; devrimin nesnel koþullarýnýn var olmasý demektir. Nesnel olarak devrimin günün görevi haline geldiðini ifade eder. Ve devrimci bir parti bu saatten sonra, bütün gücünü güncel hale gelmiþ olan devrimin pratik örgütlenmesine harcar. Yalnýz devrimin olabilmesi için sadece nesnel koþullarýn uygun olmasý yetmez. Öznel koþullarýn da uygun olmasý gerekir ve sanýldýðý üzere öznel koþul sadece parti deðildir. Genel olarak devrimin toplumsal güçlerinin bilinç, örgütlenme ve mücadele deneyimi açýsýndan da devrimi yapabilecek kapasiteye ulaþmasý demektir. Özel olarak ise proletaryanýn bilinç, örgütlenme ve de-
12
neyim açýsýndan devrimi yapabilecek kapasiteye ulaþmasý demektir. Ve kimi zaman öncü güç olan parti ile paralel bir ilerleme gösterirken, kimi zaman biri diðerini geriden takip eder. Ama genel olarak proletaryanýn yüksek bilinç ve örgütlenme seviyesine ulaþmasý partinin de geniþ kitlelerle iliþki kurmasýný kolaylaþtýracaðý için, her devrimci yükseliþ döneminde görülen yan geliþme ve ilerlemedir.(devrimci parti açýsýndan) Devrimci durum koþullarýnda kitlelerle burjuvazi arasýnda savaþým iç savaþ halini alýr ve bu her sýnýf savaþýmýnýn zorunlu bir uðrak noktasýdýr. Ýç savaþ koþullarýnda mücadele çok daha serttir. Bu mücadele kitleleri o kadar hýzlý eðitir ki, kitleler onlarca yýllýk eksikliklerini çok kýsa dönemde kapatýrlar. “Devrimin, siyasi geliþmenin barýþ dönemlerinde inanýlmaz gibi görünen bir hýz ve derinlikte insanlarý eðittiði tartýþma götürmez bir gerçektir ve asýl önemli olan, devrimin, sadece yöneticileri deðil, ayný zamanda yýðýnlarý da eðitmesidir.” (Lenin, Ýki Taktik) Lenin’in de yukarýda bahsettiði gibi kitleler bu koþullarda olaðanüstü bir hýzla geliþir. Nesnel koþullarýn ayaklanmayý mümkün kýlmasý, kitlelerin de burjuvaziye karþý açýk mücadeleye girmesi iktidarýn alýnma olanaðýný doðurur. Ýþte Geçici Devrim Hükümeti, iktidarý alacak olan kitlelerin ayaklanma organýdýr; ikincisi bu, devrim karþýsýnda karþý-devrimi örgütleyerek gerçekleþir. Burjuvazi kaybettiði iktidarýný yeniden elde etmek için aralýksýz giriþimlerde bulunur. GDH burjuvazinin bu giriþimlerini bastýrmak ve devrimi güvence altýna almak için uðraþýr. Üçüncüsü, kitleler GDH ile yýkýlmýþ burjuva iktidarýn yerine nasýl bir devrimci hükümetin geleceðini bilmek isterler, GDH emekçilere devrimci hükümetin nasýl olacaðýný ve görevlerini gösterecektir. “Ama “geçici devrim hükümeti” diye..... devrilen iktidarýn yerini alan hükümete ve halk ayaklanmasýna dayanan hükümete derler,.....geçici devrim hükümeti devrimin hemen zafere ulaþmasý için bir mücadele organýdýr, karþý-devrim teþebbüslerini hemen ezmek için bir mücadele organýdýr....”Lenin’in söyledikleri genel olarak
GDH’nin ihtiyacýnýn nedenlerini ve görevlerini açýklýyor. GDH’yý bugünden ele alýþýmýzýn nedeni, devrimci durum ve iç savaþ koþullarýnýn derinleþmesine ve geniþlemesine yayýlmasýdýr. Bu sorunu þimdiden ele almak ve kitleleri bu konuda eðitmek, devrimci mücadelenin geleceði açýsýndan çok önemlidir. Genel olarak GDH’den bahsedildiðinde kafayý karýþtýran þeylerden biri, bunun þimdi mi ilan edilmesi meselesidir. Burada sözkonusu olan, hedeflerin, amaç ve doðrultunun açýkça ilan edilmesidir. Güncel bir sorun olarak devrim ortada duruyorken, yýðýnlarý pratik-güncel anlamda savaþýma çaðýrýrken, ne uðruna savaþýldýðý ve bunun nasýl elde edileceði, tam da GDH ve onun programýyla ortaya konabilir. Yoksa bu, birilerinin çýkýp bir “gölge hükümet” kurmasý deðildir. Bahsettiðimiz þey de GDH’nin bugün ilaný deðildir, GDH’nin gerekliliði, devrimin güncel hale geldiði dönemlerde, bu konunun da hem devrimcilerin hem de emekçilerin baþ konularýndan biri olmasýdýr. Bu aydýnlatýlmalýdýr.
KOLEKTÝFÝN AHENGÝNÝ SAÐLAYAN ARAÇ; DÝSÝPLÝN Emperyalist –kapitalist sistemin dünyanýn birçok yerinde insanlara yaþattýðý acýlarý, yýkýmý, yoksulluðu ve sefaleti çoðunluk kazanýyor. Bunun tarihsel olarak kaçýnýlmaz olduðunu da biliyoruz. Emperyalist –kapitalist sistem bir gün mutlaka tarihin eski eserler müzesine kaldýrýlacak. Lenin’in dediði gibi, bir gün çocuklarýnýz, torunlarýnýz bu sömürü sisteminin kalýntýlarýna þaþýrarak bakacaklar… Her þeyin bu kadar bol olduðu dünya da insanlarýn nasýl olup ta aç kaldýklarýna, evsiz-barksýz kaldýklarýna, üzerlerine giyecek bir þey bulamadýklarýna hayret edecekler. Þimdi tarih bu yöne hýzla akýyor. Ancak, kapitalizmin yýkýlýþý kendiliðinden olmayacaktýr. Kapitalizme son vermek için proletarya ve emekçi sýnýflarýn mücadelesi yüzyýllardýr devam ediyor. Bu mücadele salt niyetlerle sürdürülen bir mücadele deðildir… Kapitalizme karþý savaþýmýnda proletaryanýn örgütten baþka silahý yoktur. Ancak kolektif olarak kaynaþmýþ bir sýnýf bu mücadeleyi baþarýyla sürdürebilir ve kendisiyle birlikte tüm ezilen ve sömürülenleri kurtarabilir. Emperyalist –kapitalist sisteme karþý mücadele daðýnýk, baþýboþ, biçimsiz gruplarla verilemez. Sýnýflar mücadelesinin örs ve çekici arasýnda dövülmemiþ, sýnamalardan geçerek çelikleþmemiþ bir kolektifin bu mücadeleye önderlik edebilmesi mümkün deðildir. Sýnýflar arasý savaþýmýn ciddiyet gerektiren bir konu olduðunu biliyoruz. Bu savaþýmda proletarya ve onun devrimci sýnýf partisi disiplinli olmak zorundadýr. Gevþek bir örgütlenmeyle burjuvazinin alt edilemeyeceði ortadadýr. Her gün her saat bir devrimin korkusuyla yaþayan burjuva sýnýfýn kendi mezar kazýcýlarýna karþý ne kadar acýmasýz olduðunu tarihe bakarak görmek
mümkündür. Elbette bunu söylemek burjuvazinin gücünü abartmak anlamýna gelmez, gelmemelidir; ama sýnýf düþmanlarýmýzý hafifsemenin de yenilgilere neden olabilecek sonuçlar yarattýðýný gözden ýrak tutmamak gerekir. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, yaþanmýþ olan deneyimlerin birikimine sahip olarak disiplin konusundaki hassasiyetini korumak ve yetiþtirmek zorundadýr. Proleter disiplin kolektif içinde tam anlamýyla oturabilmesi, kolektifin tüm parçalarýnýn bu konuda yetkinleþtirilmesi için yoðun çaba göstermek gerekiyor. Devrimin geliþimi üzerimizdeki sorumluluklarý arttýrýyor. Bunun bilinciyle hareket etmek ve gerçek bir savaþ kolektifi yaratmak zorundayýz. Bugüne kadar önemli bir mesafe kaydettiðimiz yadsýnamaz ama kolektifimizi bir güç örgütü haline getirebilmek, bugünkü sýnýflar mücadelesini yönlendiren, yöneten bir güç olarak öne çýkarabilmek için bu konuda daha çok çaba göstermemiz gerekiyor. Proletarya sýnýf olarak disiplin sahibidir. Üretim içerisinde sahip olduðu konum onu toplumun diðer sýnýflarýndan farklý olarak disiplinli olmaya zorlar. Bu durum onun tüm yaþamýna yansýr. Lenin, “ aydýn kesimi üzerine” de proletarya ile aydýn kesimini karþýlaþtýrýrken þunlarý söylüyor: “proletarya tek baþýna bir birey olarak hiçbir þeydir. Bütün gücü, ilerlemesi, tüm umut ve beklentileri örgütten, arkadaþlarýyla birlikte sistemli eylemden türemiþtir. Büyük ve güçlü bir örgüte dahil olduðu zaman kendisini büyük ve güçlü hisseder. Bu örgüt onun için temel þeydir. Bununla karþýlaþtýrýldýðýnda bireyin pek az anlamý vardýr. Proleter kiþisel ayrýcalýklar ya da kiþisel þan ummaksýzýn atandýðý herhangi bir görevde tüm duygu ve düþüncele-
rini kapsayan gönüllü bir disiplinle görevini yaparak, adsýz kitlelerin bir parçasý olarak en yüksek baðlýlýkla savaþýr.” Aydýnýn durumu ise tamamen farklýdýr. Aydýn, güç araçlarýyla deðil, tartýþmayla savaþýr; silahlarý kiþisel bilgisi, kiþisel yetisi, kiþisel inançlarýdýr… Herhangi bir konuma kiþisel nitelikleri yoluyla ulaþabilir. Bu nedenle, bireyselliði için en büyük hareket özgürlüðü adýna baþarýlý etkinlik için birincil koþul gibi görünür. Bir bütüne baðlý bir parça olmaya güçlükle razý olur ve o zamanda bunu hevesinden deðil, yalnýzca zorunluluktan yapar. Disiplinin gereði sadece kitleler için kabul eder, seçkin kafalar için deðil. Ve kuþkusuz kendisini de bu sonuncular arasýnda sayar. Babuþkin proletaryanýn disiplin anlayýþýna iyi bir örnektir. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu için mücadeleye ilk katýldýðý yýllardan Çarlýk otokrasisi tarafýndan katledildiði yýla kadar Bolþevik partinin saflarýnda durup dinlenmeden çalýþtý; gruplar örgütledi, onlarý savaþýma yönlendirdi. Lenin’in ve Bolþevik partinin talimatlarýný eksiksiz yerine getirdi; “ tüm duygu ve düþünceleriyle” her zaman Bolþevik partiye baðlý kaldý, hiçbir zaman kiþi olarak öne çýkma heveslisi olmadý. Bugün proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin her kadrosunun Babuþkin gibi çalýþkan ve disiplinli olmasý gerekiyor. Küçük burjuva aydýn hastalýklarýnýn saflarýmýza sýzmasýna izin vermemeliyiz; eðer bir þekilde bu tür hastalýklarýn belirtilerini üzerimizde, yanýmýzda, yöremizde hissediyor, görüyorsak hemen önlemlerini almalý ve yoldaþça eleþtiri ve özeleþtiri ile bunun üstesinden gelmeliyiz. Hayatýmýzýn her anýnda sýnýf disiplinine uygun davranmamýz bizleri yenilmez birer komünizm savaþçýsý durumuna
13
getirecektir. Proletarya þimdi böyle savaþçýlara ihtiyaç duyuyor. Kendisinin de örnek olabileceði, peþinden tereddütsüz gidebileceði, devrime, sýnýfa ve kolektife baðlý, kararlý ve disiplinli kadrolarý bekliyor. Bizim sahip olmamýz gereken disiplin öncelikle kolektif disiplindir. Bir kolektif içerisinde olmanýn gerektiði kurallara uyulmadan disiplinli olunamayacaðý açýktýr. Bir kolektifin parçasý olmak her þeyden önce kolektif olarak belirlenmiþ kurallara uymak, uyulmasýný saðlamakla mümkündür. Kolektif disiplin ise öz disiplinle geliþir. Öz disiplin, genelin bir parçasý olarak vardýr; ondan kopuk ele alýnamaz. Öz disiplin kolektifin bir parçasý olan bir kiþinin kendi üzerindeki denetimidir. Bu, sanýlanýn tersine denetimlerin en zorudur. Bunun nedeni insanýn kendi kendine karþý hoþgörüsünün fazla olabilmesidir. Kiþinin kendi kendisini eleþtirmesi, bunu yaparken zorlanmamasý sýk rastlanýlan bir durum deðildir. Burada eleþtiriden kaçýþ kolay olabilmektedir. Bazen çeþitli bahaneler bulunarak, bazen iþ þakaya dökülerek özeleþtirinin gereksizliðine inanmak, kendini buna inandýrmak mümkün olabiliyor. Ýþte öz disiplinin aþýnmasý tam da burada baþlýyor. Ve bir kez ipin ucu kaçýrýldý mý bir daha toplamak kolay olmuyor. En sonunda iþ kolektif disiplinin de ihlal edilmesine kadar gidebiliyor. Aslýnda öz disiplin kolektife baðlýlýðýn en önemli ölçütlerinden biridir. Kiþi kendi baþýna kaldýðý zamanlarda ne düþünüyor, ne yapýyor yatma kalkma saatlerinden tutalým, kitap okumaya kadar zamanýný nasýl deðerlendiriyor; gününü nasýl programlýyor? Bunlarýn hepsi öz disiplinle ilgilidir ve baðlýlýðýn yeterince güçlü olup olmadýðýný bir ayna gibi yansýtýrlar. Her þeyin olduðu gibi zamanýnda sadece kendimize ait olmadýðýný düþünmememiz, onun kullanýmý konusunda daha hassas olmamýzý getirecektir. Devrimin görevleri en somut haliyle önümüzde dururken baþka þeylere ne kadar zaman ayýrýyoruz? Bizi oyalayan, yapmamýz gereken iþlerden alýkoyan þeylere ne kadar prim veriyoruz? Düþüncelerimizi devrimden baþka konular üzerinde mi daha çok yoðunlaþtýrýyoruz yoksa devrim üzerinde mi? Kendimize bu sorularý sormalý ve cevaplarýmýzda samimi olmalýyýz. Devrimin geliþtirilmesi ve zafere ulaþmak için nelerden feragat ediyoruz? Nazým, Gabriel Peri’yi anlattýðý þiirinde, “yaktý aydýnlýða götürmeyen bütün gemilerine/muzaffer çýktý nefsin ýstýrabýndan” diyor. Ýyi bir komünist olma yolunda bizler nelerden vazgeçebiliyoruz? Alýþkanlýklarýn gücü’nden kendimizi ne ölçüde kurtarabiliyor ya da kurtaramýyoruz? Bu tür sorularý çoðaltmak mümkün. Bunlarý devrim içindeki yerimizi ve kendi gerçekliðimizi görmek için cevaplamamýz gerekiyor.
14
þýlaþýldýðýnda koþullarý, deðiþimi hesaba katmak yerine, en katý kalýplarý ileri sürme, onisiplini kaybetmiþ bir kolektifin larý geçerli kýlma çabasýdýr. Disiplinli olma sýnýflar mücadelesinde zafere adýna insanlarý sýkboðaz etme; yapamayacaulaþmasý mümkün deðildir. ðý þeyleri onlardan isteme; “genel doðruCiddi bir savaþ kolektifinde baþýbozuk lar”a, kalýplara uymayan hiçbir þeyi kabul davranýþlara, liberalizmin uç vermesietmeme, her þeye doktriner yaklaþmadýr. ne izin verilmez. Böyle bir kolektifin “Disiplinli olayým” derken gerektiði kadar kadrolarý her þeyden önce devrimi hehoþgörü ve esnekliði de gösterememedir. defleyen kiþilerden oluþur. Devrime önToptancý bir mantýkla her þeyi “iyi” ya da derlik kolaylýkla kazanýlacak bir þey “kötü” diye sýnýflandýrmak, gereksiz yere deðildir. Nasýl ki, proletarya hegemonkeskinlik yapmaktýr. Bunun tam tersi ise yasýný devrim süreci içerisinde kurup, büyük bir disiplinle iktidara yürüyecek, “býrakýnýz yapsýnlar, býrakýnýz geçsinler” didiðer emekçi sýnýflarla halk iktidarýný yen liberal anlayýþtýr. Herkesi kendi haline kuracaksa proletaryanýn devrimci sýnýf býrakan, sanki herkes yalnýzca kendinden sopartisi de öz disipline sahip kadrolarýyrumluymuþ, kolektifi ilgilendiren bir þey la, kolektif disiplini daha da geliþtirecek yokmuþ gibi davranmaya özendiren anlayýþve proletaryanýn baðýmsýz sýnýf çizgisini týr liberalizm. Ve bir kolektif içerisinde proöne çýkaracaktýr. leter disiplin kökleþip yer etmesinde en büyük engeli teþkil eden iþte bu anlayýþtýr. Proletaryaya kesinlikle yabancý olan, kendiÖz disiplin yaþamýn her anýna yer etme- sini “özgür düþünce” maskesi ardýna gizlesi gereken bir þeydir. Koþullardan baðýmsýz yen liberalizm, proletaryanýn devrimci sýnýf olarak, bir komünistin yaþamýnýn düzenlen- partisinin saflarýnda kendisine hiçbir zaman mesi için öz disiplin sürekli korunmalýdýr. yer bulamamalýdýr. Proletaryanýn devrimci Her zaman kolektif olarak karar almak sýnýf partisinin yaratýcý düþünceye, kolektif mümkün olmayabilir ve zaten öz disiplin a- ve örgütlü tartýþmaya hiçbir zaman kapalý lýnan kararlara uymanýn da ötesinde bir þey- deðildir, ama bu herkesin kendi bildiðini odir. Kolektif disiplin uyulmasý ve kumasý, uluorta her þeyin tartýþýlmasý, dileuygulanmasýnda da öz disiplin önemlidir. Öz yenin dilediði gibi davranmasý anlamýna disiplini güçlü olan insanlar kolektif disipligelmez. Disiplini kaybetmiþ bir kolektifin sýne uymakta güçlük çekmezler. Kolektif dinýflar mücadelesinde zafere ulaþmasý mümsiplin bir kolektifin çelikleþmesinde, öz kün deðildir. Ciddi bir savaþ kolektifinde disiplin de kiþinin çelikleþmesinde önemli yer tutar. Ýkisi birbirini geliþtirip güçlendiren baþýbozuk davranýþlara, liberalizmin uç verfaktörlerdir. Birisi olmadan diðeri eksiktir. mesine izin verilmez. Böyle bir kolektifin Kolektif disiplin hiçbir zaman cesur inisiya- kadrolarý her þeyden önce devrimi hedefletifin ortaya çýkabilmesi, yaratýcý düþüncenin yen kiþilerden oluþur. Devrime önderlik kopratik bir deðer kazanabilmesi için kolektif laylýkla kazanýlacak bir þey deðildir. Nasýl ki, disiplin daha geliþkin olabilmelidir. Tekdü- proletarya hegemonyasýný devrim süreci içeze, kalýplaþmýþ bir disiplin anlayýþý doðru de- risinde kurup, büyük bir disiplinle iktidara ðildir. Bu da koþullarýn geliþimi ile birlikte yürüyecek, diðer emekçi sýnýflarla halk iktiele alýnmalýdýr. Ancak kendisine söylendi- darýný kuracaksa proletaryanýn devrimci sýðinde ve söylenen kadarýný yapan biri, me- nýf partisi de öz disipline sahip kadrolarýyla, mur zihniyetine sahiptir ve bu hem kolektif disiplini daha da geliþtirecek ve proyaratýcýlýðýn hem de inisiyatifli olmanýn kö- letaryanýn baðýmsýz sýnýf çizgisini öne çýkarelmesine neden olur. racaktýr. Disiplin konusunu ele alýrken dikkat eAncak disiplinli çalýþan bir kolektif dilmesi gereken þey, uç yaklaþýmlardan sa- devrime önderlik edebilir; ancak disiplinli kýnmaktýr. Kimi zaman sekterlik uç yaþayan, tüm faaliyetlerini öz disiplin içinde verebileceði gibi kimi zaman da liberallik yapan bir kadro proletaryanýn devrimci sýnýf kendini gösterebilir. Böyle durumlarda vakit partisine layýk olabilir. geçirmeden eleþtiri –özeleþtiri mekanizmaDevrim bizleri her yönden olgunlaþtýrsýný çalýþtýrmak, bu tür yaklaþýmlarýn önünü maya devam ediyor. Kolektif birikimimiz almak gerekir. Sekterlik, koþullar ne olursa günden güne daha da artýyor. olsun, koþullardaki farklýlaþmalar hesaba katýlmadan, her zaman geçerli “doðru” lar araBu yazı.1MÜCADELE BÝRLÝÐÝ’nde ma düþüncesidir. Bir þeyin her zaman ve her SAYI:17, 2-16 EKÝM 2002’de koþulda ayný olmasý gerektiðini düþünme, Yayınlanmıştır “genel doðrular”a uymayan bir durumla kar-
D
Harç Parası İçin İnşaatta Çalışan Üniversite Öğrencisi Hayatını Kaybetti
MEKTUP 1 eylül 2008’de “Dünya Barýþ Günü’’ mitingine katýlmak için evden çýktýðýmda, o günün yaþamýmý,yaþayýþ biçimimi, düþüncelerimi, ve geleceðimi derinden etkileyecek bir gün olduðunu düþünmemiþtim. 16 yaþýndaydým ve içimdeki devrimci duygular yeni yeni filizleniyor, harekete geçmek istiyordu. Deniz, Yusuf, Hüseyin ,Mahir ,Ýbrahim ve daha nicesinin isimleri, yaþayýþ biçimleri, sonunda ölüm olsa da sýmsýký sarýldýklarý, yeri geldiðinde celladýn yüzüne bir yumruk gibi inen o güzel, onurlu düþünceler, “kýsacýk’’ ömürlerine sýðdýrdýklarý ölümsüz anýlar ve hatýralar içimdeki devrimci duygularý körüklüyor, beni bir adým daha ileri taþýyordu. 1-2 yýldan beri bir çok eyleme, mitinge katýldým. 2008’de ilk 1 mayýs’ýmý yaþadým. Hepsinde örgütsüzdüm, yalnýzdým yani yaptýðým tek þey baðýrmaktý. Kýsacasý henüz devrimci deðil çevresindeki olaylara duyarlý bir gençtim. 1 eylül 2008’de de “Dünya Barýþ Günü’’ne örgütsüz biri olarak katýldým ve kendime birlikte yürüyebileceðim bir kortej aradým. Birden karþýma elinde “denizlerin bayraðý’’ný havada dalgalandýran biri çýktý ve istersem onlarla birlikte yürüyebileceðimi söyledi. Aslýnda benimde beklediðim buydu. “Davet’’. Bana bir bayrak uzattý ve birbirimizi tanýdýk. Sloganlar atýlmaya baþlandý. Bayraðý daha yukarý kaldýrdým, dalgalandýrdým ve sloganlara bende eþlik etmeye baþladým. “ Fabrikalar, tarlalar, siyasi iktidar, her þey emeðin olacak’’. Sloganýný atmaya baþladýklarýnda, bende söylemeye çalýþtým. Çalýþtým diyorum çünkü, ilk söylemeye çalýþtýðýmda baþaramamýþtým. Slogan çok uzun ve atýlmasý zordu. Ama oradakiler o kadar inançlý ve tek bir aðýz bu sloganý haykýrýyorlardý ki, etkilenmemek elimde deðildi. 2, 3 derken artýk sloganlara uyum saðlamýþtým ve çekingenliðimi yavaþ yavaþ üzerimde atýyordum. “Kürdistan’da ya devrim ya ölüm’’ sloganý atýldýðýnda biraz þaþýrmýþtým. Hayatýmda ilk kez baðýra baðýra, polislerin gözünün içine baka baka, “Kürdistan’’ demiþtim. Ýçimde bin bir türlü heyecan vardý korku, sevinç, cesaret, umut… yürüyüþ sýrasýnda “Leninist Parti’’ ile ilgili sloganlar atýlmaya baþlandý. Böyle bir partiyi ilk kez duyuyordum. Partinin 18. yýlýymýþ ve sloganlar hep birlikte, sanki tek bir aðýzdan çýkarmýþcasýna gürce atýlýyordu. Ýnsanlar bu sloganlarý atarken gözlerinde coþku, cesaret, umut vardý. Bende bayraðý veren arkadaþa “Leninist Parti’’nin ne olduðunu sordum. Uzunca anlattý. Her soruma cevap bekliyordum. O ise hiç sýkýlmadan benim sorularýmý cevaplýyordu. Yürüyüþ bittiðinde tekrar görüþmek üzere ayrýlmýþtýk ve ben eve dönene kadar uzun uzun düþündüm. 1 eylül 2008 günü Denizlerin yoldaþlarýyla tanýþmýþ, onlarla birlikte yürümüþ, onlarla birlikte slogan atmýþtým. Hayatýmda yeni bir pencere açýlmýþtý. 1 eylül 2008 günü ben bir “DAVET’’ bekliyordum. 1 eylül 2010 günü yani leninist partinin 21. yýlýnda bu “DAVET’’ size.
Muğla Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nde okuyan 2. sınıf öğrencisi Ömer Çetin (20) harç parasını çıkarmak için çalıştığı inşaatın üçüncü katından düşerek hayatını kaybetti. Ağrı'nın Tutak İlçesinden İstanbul'a çalışmaya gelen Ömer Çetin'in, okul masraflarını çıkarmak için vasıfsız işçi olarak günlük 30 TL ye çalıştığı belirtildi. Ömer Çetin'in arkadaşları, Çetin'in para biriktirebilmek amacıyla geceleri de inşatta kaldığını ve daha önceki senelerde de okul masraflarını karşılayabilmek amacıyla çalışmak zorunda kaldığını söylediler. Çetin'in cenazesi Tutak'ta toprağa verilecek.
GREV ÖNCESİ SON UYARI Belediye işçileri bir süredir, toplu sözleşme görüşmelerinin tıkanmasından bu yana eylemdeler. AKP’li belediyelerle görüşmelerin tıkanmasından sonra grev öncesi son uyarı eylemini dün saat 18:00’de Belediye- İş binası önünde toplanarak İBB’ye kadar yürüyerek yaptılar. İBB önünde açıklamayı yapan Serdar Özkul, İBB yönetiminin ve ilçe yönetimlerinin Hak-İş’e destek verdiklerini söyledi. İşçiler “Kapsam dışılığa, düşük ücret ve taşeronlaştırmaya karşı mücadele edeceğiz” yazılı pankartla İBB önünde açıklamalarını yaptılar. İşçiler sabahın ilk saatlerine kadar İBB önünde kaldılar.
21.YILINDA LENÝNÝST SAFLARINA
15
“Devrimimizi en dikkatli ve etraflý bir biçimde incelemek, yýðýnlara onun savaþým biçimlerini, örgüt biçimlerini vb. tanýtmak, halk arasýnda devrimci gelenekleri güçlendirmek, biraz önemli ve sürekli olan iyileþtirmelerin yalnýzca ve tamamen devrimci savaþým aracýlýðýyla baþarabileceðine yýðýnlarý inandýrmak ve toplumsal ortamý “anayasal” kölelik, ihanet ve molþalinizm mikrobu ile kirleten o kendini beðenmiþ liberallerin kesin alçaklýðýný sistemli olarak sergilemek, kuþkusuz Rus komünistlerinin görevidir.” Lenin
BOYKOT DEVRÝMCÝ BÝR KOPUÞ ÇAÐRISIDIR Devrimin genel çýkarlarýnýn, devrimci bir partinin görevlerinin, temel ve ana hedeflerinin günlük çalýþmanýn peþi sýra sürüklenen “sol hareket” tarafýndan sürekli üstü örtülüyor, bir tarafa itiliyor. Yaþam devrimci harekete deðiþik konularda çeþitli sorular soruyor, karþýlýðýnda doyurucu yanýtlar bekliyor. Böylesi bir anda devrimci partilerin takFarklý ve birbirleri ile tik þiarlarýnýn deðerlendiriliþi için bol bol yeni malbaðlantýlý olaylarýn konu e- zeme saðlayan olaylara ayak uydurmak çok dildiði siyasal tartýþmalarýn, zordur. Bu “zorluðu” turnusol kaðýdý görevi iþleçekiþmelerin, çatýþmalarýn yen sürecin hata kabul etmeyen atmosferinde göbir bakýma yorumcusu ol- rüyoruz. mak sýfatý ile bulunuyoruz. Sol, genel olaný tekrarlayýp durmamak ve Elbette bu kadarý ile sýnýrlý güncele yanýt verebilmek adýna, gündelik olayladeðil. Ýþin teorik ve kendi ra karþý fazlasýyla “duyarlý” olabiliyor. Haliyle bu cephemizden süreci örecek durum onun açýsýndan övünç kaynaðý! Kitlelerin pratik bir boyutu var. Ama sorunlarý ile ilgilenen bir sol ancak kitlelerle bað iþte yorumculuk tam da bu- kurabilirdi deðil mi(?) rada devreye giriyor. Ýþin Farklý ve birbirleri ile baðlantýlý olaylarýn koaslý süreci yaratan deðil, yanu edildiði siyasal tartýþmalarýn, çekiþmelerin, çaratýlan süreci yorumlayan durumundayýz. Bu iyi bir týþmalarýn bir bakýma yorumcusu olmak sýfatý ile þey deðil elbette! Çok kötü bulunuyoruz. Elbette bu kadarý ile sýnýrlý deðil. Ýbir durum da deðil. Fakat þin teorik ve kendi cephemizden süreci örecek prakötüye meyil verebilecek bir tik bir boyutu var. Ama iþte yorumculuk tam da durum! Yorum, üretimi þart burada devreye giriyor. Ýþin aslý süreci yaratan dekoþuyor. Politik üretim, teo- ðil, yaratýlan süreci yorumlayan durumundayýz. rik karþýlayýþý ve pratik du- Bu iyi bir þey deðil elbette! Çok kötü bir durum ruþu saðlam bir zemin da deðil. Fakat kötüye meyil verebilecek bir duüzerinde var ediyor. Genel rum! Yorum, üretimi þart koþuyor. Politik üretim, ortalama sol hareketin krizi teorik karþýlayýþý ve pratik duruþu saðlam bir zebu noktada açýða çýkmakta. min üzerinde var ediyor. Genel ortalama sol hareBir üretim sorunu var. Üre- ketin krizi bu noktada açýða çýkmakta. Bir üretim temeyen sürükleniyor! sorunu var. Üretemeyen sürükleniyor! Anayasa tartýþmalarýný da bu mevcut durumun yansýmalarýna maruz kalarak yaþýyoruz. Anayasanýn getirecek olduðu kaðýt üzerindeki deðiþiklikleri “demokrasi mücadelesinde” olumlu kabul edip “yetmez ama ...” ile ortaya çýkarak sýtmaya razý olan “evet”çiler bir tarafta, “AKP devleti ele geçirecek” paniði içerisinde devleti AKP patentli ele alan “hayýr”cýlar diðer tarafta boy gösteriyorlar.
16
Komünistler bir kez daha “gerici, oportünist, hareketi geri çekme, hedeflerini küçültme, þiarlarýný karartma giriþimleri ile uðraþmak zorundadýrlar.” Lenin böylesi giriþimlerin sahiplerine karþý komünistleri göreve çaðýrýyordu. “Bu sanki tarihin bir ironisidir” diyerek ekliyordu; “polemik anýn emri haline gelmiþtir ve bu muazzam pratik bir önem kazanmaktadýr” Evet, bu tarihin ironisidir ve sokakta iz bulacak bir polemik anýn emridir! Deðirmenine Su Taþýyanlar! Evetçilere söyleyebilecek fazla bir sözümüz yok! Onlar ufuklarýný tam anlamý ile burjuvazinin sýnýrlarý ile sýnýrlandýrmýþ durumdalar. Buna itirazlarý da yok gibi. Bu yakýþtýrmayý haklý kýlabilecek tutarlý bir yollarý var. Onlar bugünlerde TV kanallarýnda, kendi deyimleri ile niçin “evet” denmesi gerektiðinin gerekçelerini ortaya koyuyorlar. Çeliþkili cevaplarýn mahcup çocuklarý olmak durumundalar. Sermaye için, “solcular bile ‘evet’ diyor” düþüncesini bir topluma yaymak ve bu konuda örnek ikonlar olabilmek için muazzam Hint kumaþýdýrlar. Halk düþmaný Menderes ve devrimci önder Deniz Gezmiþ’i eylemlerde yan yana getirebilecek, üstüne “bir daha asla” diyerek iþin insani tarafýný okþayabilecek kadar piyondurlar! Referandum oyununda bu rolü ilk olarak meclis kürsüsünden Erdoðan baþlattý. Necdet Adalý ve Erdal Eren’i timsah gözyaþlarý içerisinde aðzýna alarak “sol” kitleye neden evet denilmesi gerektiðini anlattý. Haliyle sol liberallerimizin de bu davranýþ karþýsýnda yürekleri sýzladý. Þimdi ayný kulvarýn koþucusudurlar. Ýþin en garibi “yetmez ama evet”çilerin kendi tabirleri ile “Kürt illerinde” BDP’yi destekleyecekleridir. Yani bu bir boykot politikasýný kabullenmekle eþ anlamlýdýr. Peki, mesele demokrasi gediðinden içeri girmek ve orayý zorlamaksa “batýnýn” demokrasi kriterleri ile “doðunun” demokrasi kriterleri birbirinden farklý mýdýr? Ya da referandum bölgesel olacaktýr da bizim mi haberimiz yoktur? Kürt illerinde çýkan istatistiki oran Kürtlerin kendi kaderini mi belirleyecektir? Bu po-
litikasýzlýðýn, kuyrukçuluðun, nereye çekersen oraya gidersin durumunun en bariz örneðidir. Gökkuþaðý solcularýndan baþka ne beklenebilir? Peki hayýrcýlar? Hayýrcý cenah öncelikle boykot politikasýnýn karþýsýnda bir savunma ve kendi durumunu aklama içerisinde. Bu ruh hali bütün düþünceleri ve bu konuda söyledikleri ile açýða çýkýyor. Boykot politikasýna saldýrýyor, onu tarihsel anlamý, geçmiþ devrim deneyimlerindeki taktiksel yerinden soyutlayarak küçük görüyor. Kendi tabanýný þu yeni yetme yorumlamalarý ile tatmin ediyor. Hayýrcýlara göre boykot politikasýnýn temel noktasý; “bu onlarýn kavgasý, bu kavgada iþçi sýnýfý ve emekçilerin yeri yoktur, yesinler birbirlerini” demekten öteye geçemiyor. Boykot politikasý söz söylemiyor, kayýtsýz kalýyor! Bu düþünceyi en çok fason TKP yazarlarýnýn kalemlerinde görüyoruz. TKP’nin açýktan söyleyemediklerini söylettiði Yurdakul Er þahsiyeti Murat Bardakçý tadýnda tarihçiliði ile boykot politikasýný dünya devrim tarihinden silmeye kalkýyor. Sonunda da tumturaklý sözlerle “Kapitalizm boykot edilmez, kapitalizme hayýr denilir ve yýkýlýr” diyor. Yurdakul Er’in aðzýndan bal damlýyor sanki! Keþke kapitalizme hayýr demekle çözülebilseydi bu sorun. Keþke bu iþ bu kadar kolay olabilseydi. Marksist önderler onca kitabý boþa yazmýþlar. Gerçekleþmiþ devrimler gereksiz bir yolun izleyicisi olmuþlar(!) Öyle ya! Kapitalizme hayýr denilir ve yýkýlýr. Bu kadar! Hayýrcýlar meseleye küçük burjuva dünya görüþleri ile bakýyorlar. Çýkýþ noktalarýný toplumun tümü oluþturuyor.“Toplumun hali ne olur, ne yaparýz?” kaygýsý evet’in karþýsýna hayýrcý seçenek olarak çýkýyor. Halbuki komünistler meseleye sýnýfýn, proletaryanýn perspektifinden bakmak durumundalar. Baðýmsýz sýnýf politikasý boþ bir sözcük deðil çünkü. Mahir Sayýn, “oligarþinin” iki gücünün evet ve hayýr ayrýþmasýndan bahsediyor, karþýsýnda “oligarþiye karþý” iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz sýnýf politikasýndan dem vuruyor ve yanýtýný “hayýr”dan yana koyuyor. Sosyalist Parti’nin yayýn organý büyük puntolarla “Kapitalizm krizde, devrim yüklü bulutlar yoðunlaþýyor” diyor, onun en yetkili aðzý referandumu konu alan hayýr içerikli konuþmasýnda bir kere devrimin genel çýkarlarý diyemiyor! Evet, “devrim yüklü bulutlar yoðunlaþýyor(!)” ve buna raðmen “boykot’un koþullarý var olamýyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turþusu! Devrim kelimesi genç yürekleri tavlamanýn en etkili aracý bugünlerde... Nasýl olsa “demagog devrimcilerimiz” var.
Boykot Sadece Sandýða Gitmemek mi-
Boykot; iþçilerin, gençlerin, emekçi kadýnlarýn sermayenin oyunlarýna karþý kendi “Hayýrcý” mantýk boykot politikasýný e- sýnýf tavrý, benliði ve iradesi demektir. le alýrken meseleyi sadece sandýða gidip gitBoykot; kendisini tekrardan üretebilme meme üzerinden algýlýyor. Bu baðlamda telaþý içerisinde kafasýný bir duvardan diðer boykotu kayýtsýz ve “utangaç evetçi” olarak nitelendiriyor, “hayýr”ý ise müdahaleci göre- duvara vuran ve sýçramalý bir çöküþü yaþabiliyor. Bu durum ufkunun ne kadar dar oldu- yan kapitalizmin karþýsýna kelimenin yaþamðunun göstergesidir. “Boykot giden bir hayýr sal karþýlýðý ile bir “devrim” ile çýkma gayreti oyu demektir!” Mesele onun için budur. içerisindekilerin savunusudur. Hayýrcý cenah için; “hayýr”, daha yakýn Boykot; hareketliliktir. Edilgenliðin, yeve somut olandýr. deklenmenin, pasifizmin karþýsýndadýr. HaYakýn ve somut olan nedir? “AKP’nin yýr, sürecin bir parçasýdýr. Boykot, sürecin istediði olmasýndýr!” Çünkü “toplum” böyle karþýlayýcýsýdýr. düþünmektedir! Süreci karþýlayacaðýz! Anayasal aldatPeki, ezilen bir ulusun, onun gençlerinin ma la rýn karþýsýndayýzdýr çünkü. Yedeklenkendi topraklarýnda yükselttikleri özgürlük sesleri yakýn ve somut deðil midir? Þehre so- meyeceðiz. Baðýmsýz sýnýf tavrýnýn emek kulmayan bir askeri güç yakýn ve somut de- cephesine taþýyýcýsý olan bir anlayýþýn tarafðil midir? Kürt gençlerinin kendi savaþ tarý olacaðýz. inisiyatifleri ile aldýklarý özerk bölge kararý Ne çok þey söylüyormuþ deðil mi Boyyakýn ve somut deðil midir? Bu yazý kaleme kot? Sadece “yiyin birbirinizi” demek deðilalýnýrken Þýrnak’ta bir caminin hoparlörün de “hernepeþ” marþý çalmaktaydý. Ve bu politi- miþ sermayenin kendisine! Evetçi ve Hayýrcýlarýn Savunduklarý ka, o hoparlörde çalan bir marþa dahi kulak Bur ju va Egemenliðidir! vermekteydi. Eðer birileri bir kayýtsýzlýk arayacaksa, Komünistler, sömürülenleri, Kürt halkýezilen bir ulusun yükseltmiþ olduðu özgürlük ný, gençleri, savunmamaya çaðýrýyor. Evet, sesini duymazlýktan gelen kendilerinde bu savunmuyoruz! Savunmadýðýmýz burjuva kayýtsýzlýðý aramalýdýr. Boykot tam da bu idüzenin, yarýnýmýzý elimizden alanlarýn bir çeriðiyle de Kürt halkýnýn yükseltmiþ olduðu tuzak olarak önümüze attýklarý sözde anayakavgaya dair söylenmiþ bir sözdür. Boykot, iþçi ve emekçi halklarýn kendi sal güvencelerdir. Savunmadýðýmýz; hayýrcý kürsüsünü kurabileceði, özlemlerini, istekle- cenahýn 12 Eylül Anayasasýna sarýlan müdarini dile getirebileceði, yarýna bugünden ses- faacý mantýðýdýr. Savunmadýðýmýz, tüm elenebileceði bir sestir. mekçi halklarý, yoksullarý, ezilen uluslarý, Boykot, gündemin kendisinden dolayý yaþamýn dýþýna eten, sömürücü sýnýf ve onun politize olan, anayasal içerikli söylemlere duegemenliðidir. yarlý olan emekçi kitlelere giderken komüKarþýsýna dikiliyoruz. Boykot politikasý, nistlerin “niçin boykot?” denmesi gerektiðini sö mü rülenleri, yarýnlarý ellerinden alýnanlarý net bir biçimde vurgulayabileceði bir araçtýr. Ýþçi ve emekçilerin kendi ellerinde yük- bir kürsü etrafýnda birleþmeye, sermayenin selebilecek bir demokratik halk iktidarýnda karþýsýna dikilmeye çaðýrýyor. Yedeklenen, var olabilecek bir anayasada neler yazacaðý- sermayenin deðirmenine su taþýyan cephený anlatabileceðimiz bir politikadýr! nin karþýsýnda bu kürsü sömürülenlerin kaBir ironi deðil, bir gerçekliktir. Evet di- pitalizme karþý ortak mücadele çaðrýsý yen “kararsýz kitlenin” özlemi de yeni bir aolacaktýr. Bu kürsü devrimin kürsüsüdür. nayasadýr, hayýr diyen kararsýz bir kitlenin de. Genç komünistler, þimdi bu kürsünün eEvet diyen kafasý karýþýk bir kitle de darbelemek çi mahallelerine, direniþ bölgelerine, are karþýdýr, hayýr diyen de! Devrimciler, tarihin onlara verdiði göre- tölyelere, kentlerin “arka bahçelerine” vi yerine getirmelidir. Boykot, bir devrimin taþýyýcýlarý olmalýdýr. Buralar kürsülerin kuemekçi yýðýnlara neler verebileceðini anlata- rulacaðý yerlerdir. Boykot yazýlamalarý, bilbilmek için bir fýrsattýr. dirileri, afiþleri, ev toplantýlarý, sokak Boykot; esaretin kalelerini ateþ toplarý ieylemleri kürsünün farklý biçimi olacaktýr. le döven Kürt ulusuna “Kürt Ulusuna Kendi Ne iki kere hayýr(!), ne sýtmaya razý olan Kaderini Tayin Hakký” demektir. Boykot; darbelere karþý olan, darbe bir evet! Ciðerleri patlatan bir seste, net ve maðduru olan bir kitleye “Darbeleri devrim yalýn bir boykot! Burjuvazinin duraðýnda önler” demektir. beklememek ve yola devam etmek için! dir?
17
TÜRKÝYE- KÜRDÝSTAN’DAN ÝÞÇÝ EYLEMLERÝ
1) Tersane iþçisi Zeynel Kýzýlaslan Betesan Elektrik þirketindeki iþinden “performans düþüklüðü ” bahanesiyle atýldý. 11 aðustos tarihinde direniþ çadýrýný kurarak eyleme baþladý. 2) Diyarbakýr Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi’nde iþten atýlan 75 iþçi 14 Aðustos tarihinde direniþe baþladý. 15 Aðustos’ta iþe geri baþlayan taþeron iþçilerin durumunun ne olacaðý belirsiz. 3) Hicret Ambarý adlý firma önünde Nakliyat-Ýþ sendikasýna üye 150 iþçi eylem yaptý. Zeytinburnu Nakliyat sitesindeki firma kaçak iþyeri olup, kaçak iþçi çalýþtýrdýðýný söyleyen sendikacýlar bu durumun Toplu Ýþ Sözleþmesi (TÝS) sürecinde sendikalarýný ve iþçileri yýldýramayacaðýný söyledi. 4) 10 Aðustos günü Belediye-Ýþ’e üye iþçiler ve sendikacýlar Büyükþehir Belediyesi’ne yürüyerek TÝS sürecinden sonuç alýnmamasýný protesto etti. Daha önce de çeþitli eylemliliklerde bulunan iþçiler belediyenin karþýsýndaki parkta oturma eylemi yaptý. 5) Ýzmir’de Gediz TEDAÞ’ta, 5 Aðustos günü iþçiler, emekçiler özelleþtirme saldýrýsýna karþý iþyerini terk etmeme eylemi yaptýlar. TES-ÝÞ, ESM sendikalarý ve TMMOB- EMO tarafýndan örgütlenen eylemde enerji sektöründeki özelleþtirmenin tüm emekçilerin ortak sorunu olduðu vurgusu yapýldý.
18
6) Kocaeli Çayýrova ilçesinde bulunan ÇEL-MER Çelik A.Þ ‘de Birleþik MetalÝþ’te örgütlendikleri için 16 Temmuz’da iþlerine son verilen ve direniþte bulunan 23 iþçi ve fabrikada çalýþmaya devam eden iþçiler 2 Aðustos’ta fabrikayý iþgal etti. 4 gün süren iþgal eylemi iþçilerin iþe geri alýnmasýyla son buldu. 12 iþçinin geri alýndýðý fabrikada yeniden bazý iþçilerin iþine son verildi.
7) 16 Temmuz günü TESCO/KÝPA firmasýnda çoðunluk saðlayan fakat firmanýn yetki itirazýnda bulunduðu TEZ KOOP–ÝÞ sendikasýnda örgütlü iþçiler Ýzmir Balçova KÝPA’nýn önünde bir eylem yaptý. 8) Ýstanbul Kadýköy Belediyesi’nde çalýþan iþçiler TÝS sürecinin kesintiye uðramasý üzerine grev yapmaya baþladýlar. Grev 19 Temmuz’da baþlamýþtý. 26 Temmuz tarihinde de çok fazla bir þey kazanmadan sona erdi.
9) Tekirdað’da DÝSA Otomotiv önünde eylem yapan iþçiler, iþten atýlan arkadaþlarýnýn iþe geri alýnmasýný istediler. 10) Ýstanbul Beykoz’da bulunan Paþabahçe Devlet Hastanesinde taþeron firmada çalýþýrken iþten atýlan Türkan Albayrak 9 Temmuz’da direniþe baþladý. 11) Türk Metal sendikasýnda örgütlü 5 iþçinin iþten çýkarýlmasý üzerine 12 Temmuz günü Çerkezköy’de bulunan Hema fabrikasý önünde yüzlerce iþçinin katýldýðý bir eylem yapýldý. Ýþçiler arkadaþlarý iþe dönene kadar protesto eylemlerine devam edeceklerini söylediler.
12) Ýzmir Büyükþehir Belediyesi’ne baðlý ÜNÝBEL firmasýna baðlý emekçiler 9 Temmuz günü greve baþladý. Toplu sözleþmenin imzalandýðý 21 Temmuz tarihinde emekçiler haklarýný alarak eylemlerine son verdi.
13) 7 Temmuz günü aylardýr alamadýklarý maaþlarýný yaptýklarý bir eylemle talep eden TOKÝ iþçileri “eylemden rahatsýz olan” TOKÝ idaresinin talebi üzerine polis saldýrýsýna uðradý. Ýþçilerin gözaltýna alýnmasýna neden TOKÝ idaresi, kendilerinin bu konuyla ilgisi olmadýðýný, sorumlunun taþeron firmasý olduðunu söylediler. 14) Tekel iþçileri 2 Temmuz günü tekrardan Ankara’ya geldiler. Ve Türk-Ýþ sendikasýna girmek istediler. Fakat daha önceki süreçlerden ders çýkaran polis iþçileri darp ederek ve geniþ güvenlik önlemleriyle karþýladý. Mustafa Kumlu ile görüþmek isteyen iþçilere izin verilmemesi üzerine iþçiler Ankara’dan Kumlu ile görüþmeden gitmeyeceklerini belirten iþçiler çadýr kurmaya çalýþsalar da polis engeliyle karþýlaþtýlar. Eylem yaptýklarýnda da polis saldýrýsýna uðrayan iþçilere müdahale gerekçesi eylemin yasal olmamasýydý. Yürüyüþ yapan iþçiler Tek Gýda-Ýþ sendikasýna gittiklerinde de kimseyle karþýlaþmadýlar. Sendikanýn terk edildiði izlenimi vardý.(?) Daha sonraki günlerde (5Temmuz günü) iþçiler Ankara’daki bekleyiþlerine son vererek geri döndüler.
15) DÝSK/EMEKLÝ-SEN’e üye emekliler 1 Temmuz tarihinde bir eylem yaptý. SGK Baþkanlýðý’nýn orada yapýlan eylemde emekliler kendilerini zincirlediler. Polisin müdahale ettiði eylemde zinciri kesen polis bir emekliyi gözaltýna aldý. Gözaltýna alýnan emeklinin serbest býrakýlmasýndan sonra emekliler eylemlerine son verdi. 16) PTT emekçileri 30 Haziran tarihinde Ankara’da bir saatlik iþ býrakma eylemi yaptýlar. Çalýþma sürelerinin fiili olarak 9 saate çýkarýldýðýný, PTT’nin ekonomik kayba uðratýldýðýný, akþam servislerinin kaldýrýlmaya çalýþýldýðýný belirten emekçiler mücadeleyi büyüteceklerini söylediler.
17) Kartal Koþuyolu Hastanesinde 26 Mayýs eylemine katýlma gerekçesiyle 27 Mayýs’ta iþlerine son verilen ve 8 Haziran’da eyleme baþlayan iþçiler 30 Haziran günü iþe geri alýndýlar. 18) DÝSK/Dev Saðlýk-Ýþ 24 ve 25 Haziran‘da taþerona karþý kazandýklarý haklarý korumak ve çalýþma þartlarýnýn iyileþtirilmesi için eylem yaptýlar. 24 Haziran‘da SGK ve 25 Haziran’da da Saðlýk Bakanlýðý önünde eylem yapan iþçiler kazanýmlarýnýn takipçisi olacaklarýný söylediler. 19) Kot taþlama iþçileri 23 Haziran’da Ankara’ya gelerek taleplerini haykýrdýlar. 3 gün sonunda Ankara’dan ayrýlan 60 kadar iþçi meclisten kendilerine bir katký gelemeyeceðini söyleyerek Ekim’de tekrar burada olacaklarýný söylediler. 20) Kibar Holding’e baðlý Balýkesir’de kurulu Assan Gýda’da çalýþan iþçiler sendikal çalýþmaya karþý yapýlan baskýlarý ve 41 iþçinin atýlmasýný protesto için firmanýn genel merkezi önünde Ýstanbul Karaköy’de 23 Haziran günü bir basýn açýklamasý yaptýlar. Ýþçiler eylemlerinin ardýndan Balýkesir’e geri döndüler. 21) Adana Çukurova Üniversitesi Balcalý Hastanesi iþçileri hastanede yapýlan ihaleyi engelledi. Dev Saðlýk-Ýþ üyesi 15 iþçinin kapýlarý tutarak yaptýðý eyleme SES ve Dev Saðlýk-Ýþ üyesi 50 iþçi de destek verdi. Ýhale yapýlmadan salonu terk etmeyen iþçiler ihalenin süresiz iptal edildiðini öðrendikten ve taþeron firmalarýn daðýldýðýný gördükten sonra eylem alanýndan sendika temsilciliðine yürüyerek eyleme son verdi. 22) Çorlu’da bulunan Yeþil Kundura fabrikasýnda çalýþan iþçilerin sendikalaþmaya baþlamasý üzerine 27 Mayýs’ta 3 kadýn iþçi iþten atýldý. Bunun üzerine direniþe baþlayan iþçiler 3 Haziran günü “üretimi engelledikleri” gerekçesiyle gözaltýna alýndýlar. Ayný gün serbest býrakýlan iþçiler eylemlerine devam ediyorlar. 78 gün direniþi sürdüren iþçiler patronun kendilerini geri almayý kabul etmesi üzerine 12 Aðustos tarihinde direniþlerine son verdiler. 23) Bursa-Gürsu Sanayi Bölgesi’nde bulunan Desiteks Tekstil adlý bir fabrikada iþçiler ücret alacaklarý nedeniyle 5 Temmuz günü iþ durdurarak direniþe geçti. Fabrikanýn kapanabileceði tehdidine karþý eyleme geçen iþçiler patron ve iþyeri yönetimi tarafýndan “fabrikayý iþgal ettiler” iddiasý ile karþý karþýya kalmýþ ve emniyette ifade vermiþlerdi.
24) Ýstanbul- Güneþli’de bulunan Doðan Tekstil’de iþçiler üç aydýr alamadýklarý ücretleri için iþ býraktýlar. 10 Temmuz’da direniþe geçen 40 iþçi haklarý için sonuna kadar direneceklerini bildirdiler. 25) Karabük Demir Çelik(KARDEMÝR) fabrikasýnda 29 iþçinin sendikaya üye olma gerekçesiyle iþten çýkarýlmasý üzerine iþçiler 18 Haziran günü eylem yaptý. 700 Kardemir iþçisinin Türk Metal sendikasýndan fabrikaya doðru yaptýðý yürüyüþte fabrika önündeki barikatý aþan iþçiler, genel müdürlüðe 200 metre kala polis saldýrýsýna uðradý. 10 iþçinin yaralandýðý saldýrý sonrasýnda bir iþçi 100 metre yüksekliðindeki bir direðe çýkarak intihar etmek istedi.
Türk Metal sendikasýndan Çelik-Ýþ sendikasýna geçmeleri istenen Kardemir iþçileri bunu protesto etmek için servislere binmeme eylemi yapýyorlardý. 5 Temmuz tarihinde Özel Güvenlik Birimlerinin iþçileri servislere bindirmeye çalýþmasý ve iþçilerin kabul etmeyip oturma eylemi yapmasý üzerine ÖGB iþçilere saldýrdý. Biber gazý ve cop kullanýlmasýndan dolayý yaralanan iþçiler hastaneye kaldýrýldý. 8 Temmuz günü 1300 Kardemir iþçisi ve ailesi fabrikadan Karabük þehir merkezine bir yürüyüþ düzenlediler. Ýþçilerin Türk Metal sendikasýna üye olmasýna karþýn yapýlanlar protesto edildi. 26) 7 Temmuz günü Çorlu’da inþaat iþçileri paralarýnýn ödenmesi talebiyle çatýya çýkarak eylem yaptý. Yukarýdaki kiremitleri aþaðý atan iþçiler 460 bin lira alacaklarýnýn olduðunu söylediler. Ýlçe emniyet müdürü iþçilere inþaat sahipleriyle görüþtürme sözü vererek iþçileri ikna etti. Ýþçiler inþaat önünde beklemeye koyuldular bu söz üzerine.
19
27) Malatya’da organize sanayi bölgesinde bulunan çorap fabrikasýnda çalýþan iþçiler 30 Haziran günü iplik olmadýðý gerekçesiyle ücretsiz izne çýkarýldý. Bu durumdan yararlanan patron makineleri çýkararak fabrikayý kapattý. 3-4 aydýr maaþlarýný alamayan iþçiler bu durumu protesto etmek için AKP’ye yürüdüler. Kýdem tazminatlarýný ve maaþlarýný alamayan iþçiler bu duruma engel olacak yetkililerin olmasý gerektiðini söyleyerek bu durumu protesto ettiler. 28) Gebze Numarine tersanesinde çalýþan iþçilerden ikisi sendikalaþtýklarý gerekçesiyle iþten atýldýlar. 17 Haziran’da direniþe geçen iki iþçi ve destek vermeye gelen Limter-Ýþ yöneticileri de iþçilere destek vermek için iþçilerin yanýnda bulunuyor. Ýþçilerden “rahatsýz olan” patronun þikâyeti üzerine iþçiler ve Limter-Ýþ baþkaný polis tarafýndan gözaltýna alýndý. 27 Haziran’da uyarý direniþini bitiren Limter-Ýþ sendikasý iþe iade davasý açacaklarýný ve patronun zorbalýklarý hakkýnda suç duyurusunda bulunacaklarýný söyledi. 29) Kýrýkkale Makine Kimya Endüstri (MKE)’de 15-20 yýldýr çalýþan iþçilerinin iþ akdinin feshedilmesinin kararý üzerine MKE Hurda Ýþletmesinde çalýþan iþçiler gerekirse Ankara’ya yürüyeceklerini söylediler. 91 iþçinin çalýþtýðý iþletmedeki iþçiler basýn açýklamasý yaparak bu durumu protesto ettiler. 30) Mersin Üniversitesi’nde(MEÜ) hastane inþaatýnda ve yerleþke içindeki bakým, onarým iþlerinde çalýþan iþçiler 9 aydýr maaþlarýný alamamýþlar ve iþlerine de son verilmiþti. Ýþçilerin Çiftlikköy Kampusünde 7 Aðustos tarihinde yaptýðý basýn açýklamasýnda iþçiler iþe geri alýnmayý ve alamadýklarý maaþlarýný talep ettiler. 31) Bursa Orhangazi’de kurulmuþ Faurecia Polifleks firmasýndan atýlan 11 iþçi iþe geri alýndý. Petrol-Ýþ sendikasýna üye olduklarý için 23 Temmuz’da iþten atýlan ve ardýndan direniþe geçen 11 iþçi direniþlerinde kazaným saðladýlar. 32) 20 Ekim 2009 tarihinden bu yana direniþte olan Azim Kargo iþçileri 251 gün sonra kazandýlar ve iþlerine geri döndüler. TÜMTÝS’e üye olduklarý için iþten atýlan 4 iþçi Ýstanbul Kartal’da bulunan iþyeri önünde direniþe geçmiþti. 15 Temmuz günü iþçiler iþbaþý yaptý. 33) 12 Haziran günü Ýzmir’de bulunan Habaþ Demir Çelik fabrikasýnda 30’a yakýn iþçi “kadro hakký tanýnmasý” talebiyle iþ yavaþlatma eyleminde bulundu. 34) 25 Mayýs günü Adana’nýn Mercimek Belediyesi iþçileri 14 aydýr alamadýklarý maaþlarý için direniþe geçtiler. 26 iþçinin iþ
20
býraktýðý eylem sürecinde iþçiler sendikaya da tepkili. Avukatý bile iþçilerin kendisi tutmuþ durumda. Belediyenin eylemlerin yayýlmasýndan korktuðu unutulmamasý gereken bir gerçek olarak vurgulanmalý. 12 Temmuz günü iþçilerin alacaklarýnýn bir kýsmýný ödeyen belediyenin bu adýmýna karþý iþçiler de iþbaþý yaptý. 35) ODTÜ’de çalýþan taþeron iþçiler yýllýk izinlerinin kullandýrýlmamasý üzerine iþçiler geçen yýldan beri devam eden eylemlerine halen devam ediyorlar. 36) Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan Cihan Deri iþçilerinin dördü sendikalaþtýklarý gerekçesiyle iþten atýldý. 3 Aðustos’ta iþten atýlan iþçiler 19 Aðustos’ta eylem yaparak bu durumu protesto etti. 37) Ýzmir’de bulunan Göktepe Plastik iþçileri 45 günlük ikramiyelerinin ödenmemesi üzerine 5 Temmuz günü iþ býrakma eylemi gerçekleþtirildi. Petrol-Ýþ üyesi 150
iþçinin katýldýðý eylemde iþçiler haklarýný alana kadar direniþi sürdürmeye kararlýlar. 38) Ýstanbul Bilgi Üniversitesi’nde çalýþan emekçilerden üçü 4 Mayýs’ta iþten atýlmýþtý. 82 günlük oturma eyleminin sonunda 2 Aðustos günü emekçilerden ikisi iþe geri alýndý. Fakat iþveren diðer emekçinin geri alýnmasý konusunda herhangi bir adým atmamýþtýr. 39) 20 Nisan gününden beri direniþte olan UPS Kargo iþçileri Eylemlerine Ýstanbul ve Ýzmir’de devam ediyor. Birçok eyleme imza atan direniþçilere yeni iþçilerin de iþten atýlmasýyla katýlýmlar gerçekleþti. 20 Aðustos tarihiyle direniþin 117. gününde. Uluslar arasý destek de alan eylem yeni dönemde iþçilerin hareketi açýsýndan da önemli. Ýþçiler birçok iþçi eylemine de destek vererek iþçilerin birlikteliðine güzel bir adým atmýþlardýr. Çalýþan UPS iþçilerinden de destek alýyorlar.
ÝSKÝ ÝÞÇÝLERÝ ÝLE DAYANIÞMA GECESÝ YAPILDI 6 aðustos günü La Bella düðün salonunda direniþlerinin 150. gününe giren ÝSKÝ iþçileri ile dayanýþma gecesi yapýldý. Etkinliðe direniþte olan diðer iþçiler; UPS iþçileri, iþgal ederek kazanan Çel-Mer iþçileri, Atýk kaðýt iþçileri de katýldýlar. Etkinlikte taþeronlaþmaya deðinildi ve taþeronlaþmaya karþý mücadele edileceði söylendi. Direniþlerinin 150. gününe giren ÝSKÝ iþçileri, bu direniþten çok þey öðrendiklerini ve bu yanýyla bu mücadeleyi kazandýklarýný söylediler. Referanduma da deðinilen etkinlikte, “Evet” ya da “Hayýr” gibi bir oy kullanmayacaklarýný, referandumu boykot edeceklerini söylediler. Etkinliðe katýlan kurumlarýn destek mesajlarý da okundu. Etkinliðe Devrimci Öðrenci Birliði de katýldý ve destek mesajý okundu. Mesajda þunlara deðinildi: “…öðrenci gençliðin kurtuluþunun iþçi sýnýfýnýn kurtuluþ mücadelesinin zaferi ile mümkün olduðunu düþünen Devrimci Öðrenci Birliði siz ÝSKÝ iþçilerinin mücadelesini destekler… Kapitalizm insanlarýn umutlarýný yok etmek istiyor, oysa eylem umudun aynasýdýr derler, ve siz direniþte olan iþçiler, UPS iþçileri, zafer kazanan Çel-Mer iþçileri umudun kendisi oluyorsunuz. Zafer Savaþan Ýþçilerle Gelecek Halk Ýktidarý Ýçin Mücadele Edelim Umudunuzu Yitirmeyiniz Umut sizsiniz” Etkinlik tiyatro gösterimi ve müzik gruplarýnýn çýkmasýyla sona geç saatlerde sona erdi.
Eylem Umudun Anasýdýr!
Bilindiði üzere iþçi sýnýfýnýn ve emekçi kesimlerin bilinç sýçramasý eylem alanýnda olur. Ýþçiler onlarca sayfada anlatýlaný eylem alanýnda birkaç saniyede öðrenirler ve çok hýzlý bir þekilde deðiþirler, dönüþürler. Eylemin bu deðiþtirici ve dönüþtürücü etkisini, örgütlenmekte olan bireylerde de gözlemleriz. Özellikle de gençliðin verdiði enerjiyle genç insanlarýn deðiþmesi ve dönüþmesinde eylem alanýnýn, eylemin ve pratiðin etkisi çok büyüktür. Burada sizlere Ankara’dan bir Genç Leninist, Leninistleþme sürecini anlatacak; “ Merhaba Yoldaþlar, Ben Ankara’dan bir yoldaþýnýzým. Bu yýl yaþanan iþçi eylemlerinin ardýndan Ankara’daki deðiþimleri gözlemlediðimde kaçýnýlmaz olarak kendime de dönüp baktým. Ve kýsa bir sürede kendimdeki ilerlemenin özellikle iþçi eylemlerinde sýçradýðýný gördüðümde, bunu Genç Yoldaþ Dergisi’ne yazmak istedim. Ben Devrimci Öðrenci Birliði ve Mücadele Birliði Platformu ile Ankara Üniversitesi’ne baþladýðýmda kampüste bir yoldaþýmýz vasýtasýyla tanýþtým. O dönem sosyalizmin gereði konusunda çok fazla bilgim olmamasýna raðmen dünyanýn var olan kapitalist
düzenle geleceðinin olamayacaðýný düþünmeye baþlamýþtým. Bunda özellikle öðrenci profilini büyük burjuvalarýn küçük burjuva çocuklarýnýn oluþturduðu lisemin çok fazla etkisi oldu. Burjuva ailelerin iliþkileri, onlarýn yaþam biçimleri benim gibi emekçi bir ailenin çocuðu için çok garip ve tiksindirici gelmiþti. O insanlarýn arasýnda kendime yer göremiyor ve yalnýzlaþýyordum. Tam da bu sýrada benim gibi emekçi çocuklarýyla yakýnlaþmaya baþladým ve lise de o arkadaþlarýmýn büyük bir çoðunluðunun Kürt olmalarý, benim o zamanlarda kafamda þekillendirdiðim Kürt insaný tiplemesini yýkýp geçmiþti.
Annemin babamýn emekçi olmasýna raðmen faþist ideolojiyle donanmýþ olmalarý benim kafamý çok karýþtýrýyor, Kürt ailelerinin yaþadýklarýný dinledikçe ailemi, faþizmi ve var olan düzeni sorgulamaya baþlýyordum. Sorgulama dönemimde ise etrafýmda hep reformist partileri buluyor, onlarýn duruþlarý ve düþünüþleri ile kafamda oluþturduðum devrimci tiplemesini baðdaþtýramýyor ve iyice bir cendereye atýlmýþ buluyordum kendimi. Ýnternetten de bir yandan Deniz Gezmiþ’leri okuyor, komünizmi vikipediadan öðrendiklerimle savunuyordum. Özellikle ÖSS’ye hazýrlanmaya baþladýðým dönemde sisteme olan
21
öfkem daha da kabarýyor ve kendimi dünyada daha da yalnýz hissetmeye baþlýyordum. Herkese bir þeyler anlatmaya çalýþýyordum ama etrafýmda “solcu” gördüðüm kiþilerin söylemleri kafamý karýþtýrýyor, tartýþtýðým insanlara verecek cevap bulamýyordum. Üniversiteyi kazanmýþtým, ailemin ekonomik durumunun el vermeyiþinden dolayý içimde her zaman ukte kalacak olan Ýstanbul’a gidememiþ, Ankara’da ailemin yanýnda okumaya baþlamýþtým. Okula gittiðimde, ayný okulu kazandýðýmýzý öðrendiðim ilkokul arkadaþýmla oturmaya, konuþmaya baþladým. Söz eninde sonunda devrim ve devrimciliðe gelmiþti. Ben de yoldaþa devrimci olmak istediðimi ve öðrenmek istediðimi söylemiþtim. O da beni diðer yoldaþlarla tanýþtýrmýþtý. Yoldaþlarý tanýmaya çok yeni baþladýðým, DÖB adýna pek fazla bir þey bilmediðim, bir komünist nasýl davranýr sorusunu yanýtlayamadýðým bir dönemde Ankara’ya Kent AÞ iþçilerinin geldiðini öðrendim yoldaþlardan. Bundan öncede ÝMF ve DB toplantýlarý sýrasýnda yaþanýlanlarý dinliyordum. Ýçimde bir kýpýrtý olduðunu hissettim. Ýçimde bir ses “hayýr gitme baban duyar tvlere çýkarsýn senin ne iþin olur gözaltýna alýnýrsýn” diyor, bir ses de “madem devrimci olmak istiyorsun gideceksin, o yolu yürüyeceksin” diyordu. Gittim. Onlarca km yürümüþ iþçileri gördüm.
O 6 saatlik yürüyüþ bir laboratuvar gibiydi. Herkesi, her þeyi gözlemliyordum. Elime sigarayý aldýðýmda, bir yoldaþýn yanýma gelip, “yoldaþ, içme. Hava sýcak, yürüyorsun ve iþçilerin yanýnda yürüyorsun, yürüyüþ disiplinini Ankara’ya Kent AÞ iþçilerinin geldiðini öðrendim yoldaþlardan. Bundan öncede ÝMF ve DB toplantýlarý sýrasýnda yaþanýlanlarý dinliyordum. Ýçimde bir kýpýrtý olduðunu hissettim. Ýçimde bir ses “hayýr gitme baban duyar tvlere çýkarsýn senin ne iþin olur gözaltýna alýnýrsýn” diyor, bir ses de “madem devrimci olmak istiyorsun gideceksin, o yolu yürüyeceksin” diyordu.
bozmamalýsýn” dediðinde çok garip olmuþtum. Bir aðaçtan yaprak kopardýðýnda bir yoldaþ, diðer yoldaþlarýn ona nasýl kýzdýðýný görmüþtüm Her þey, herkes bambaþkaydý. Benim þimdiye kadar gördüðüm insanlar gibi deðildi kimse. Ýyiydi herkes, gerçekten iyiydi. Daha sonra iþçilerin eylemi için Abdi Ýpekçi Parký’na geldik. Onlarca yoldaþ bir aradaydýk. Ankaralý yoldaþlar bana, “var ya sen ne þanslýsýn, Ankara’da böyle günler nadir olur” dediðinde çok heyecanlanmýþtým. Daha sonra bir ay boyunca her gün Abdi Ýpekçi’de iþçilerle yoldaþlarla bir aradaydým. Her gün
Merhaba Genç Yoldaþ Okurlarý;
Ben gazi mahallesinde oturan bir DÖB’lüyüm. Geçen gün gazi mahallesinde bir çalýþma esnasýnda yaþamýþ olduðum bir olayý-sohbeti paylaþmak istiyorum. Öðle saatleriydi. Dergi daðýtýmýnda teker teker esnaflara giriyorum. Dergi daðýtýmýn sonlarýna doðru bir soðan iþçisinin yanýna gittim soðan kabuklarýný ayýklýyordu.
22
yeni bir þey öðreniyor, bin bir soruyla yoldaþlarýn -tabiri caizse- “kafalarýný þiþiriyordum”. Ýþçiler gitmiþti bir ayýn sonunda. Hüngür hüngür aðlayarak yollamýþtýk iþçileri. Sonraki dönemde her an yeni þeyler öðreniyor, öðrendiðim her þeyi herkese anlatýyordum. Tam durgun bir dönem diye düþünürken Mücadele Birliði’nde bir haber gördük: Tekel iþçileri geliyor... Geldiler, AKP binasýnýn önünde iþçi seli vardý, tekrar anlatmak istemiyorum, zaten hepimiz her þeyiyle biliyoruz. Ama o çadýrlar sökülüp iþçiler gittikten sonra, artýk ekim baþýndaki ben deðildim. Her þey deðiþmiþti. Bazý yoldaþlarýn dediði gibi, kiþilerin 2 – 3 yýlda ulaþtýðý noktaya 2 iþçi eylemi sýçratmýþtý beni. Sadece beni deðil elbette her þeyi ve herkesi ileriye fýrlatan bir eylemdi Tekel süreci. En azýndan sol cenah, yok dediði iþçi sýnýfýný görmüþ, bir iþçiyle nasýl tokalaþýlýr onu öðrenmiþti. Devrimcileþmek güzel bir þey, örgüt içinde erimeye baþlamak gurur verici. Artýk hayatýmýn gerçek bir anlamý var. Bugün evrendeki bu küçücük nokta da atacaðým ufacýk bir adýmýn gelecekte nelere sebep olacaðýný düþünmek bile çok güzel. Aðacý içten kemiren bizler, aðacýn etrafýný sarmýþ sizleri, aðacý devirene kadar bekleyeceðiz. Kendi baþkentimizde, kendi ülkemizde, kendi dünyamýzda zafere kadar daima! Ankara’dan Genç Bir Leninist
Benimde zamaným vardý. Dergimi verdikten sonra bende soðan kabuklarýný ayýklayýp çalýþmaya baþladým. Birden iþçiyle sohbete baþladýk. Normalde dergi daðýtýmlarýnda çok az karþýlaþtýðýmýz bir olaydýr bu bir esnafta çalýþmak, iþçilere yardým etmek. Bilirsiniz, kapitalist sistemde devlet köþeye sýkýþtýðý anlarda ya da halklarýn iþçi-emekçilerin sistemden umudunu kesip sokaklara akmasý durumunda devlet insanlarý iþçi-emekçileri seçim oyunuyla oyalamaya çalýþýr. Devletin buradaki tek amacý, halkýn iþçi-emekçilerin devrimcilerin yanýna sokaða akmamasýdýr. Sözümona referandum yeni anayasa düzenlemesi halka refah özgürlük getirecek ( ki bunlarýn oyun, halklarý oyalamaktan baþka bir þey olmadýðýný hepimiz iyi biliyoruz ) diye insanlarý sandýða yönlendirmeye çalýþýyorlar evet ve ya hayýr oylarý ile. Boykot her zaman için devrimci bir tavýrdýr. Boykotla ilgili o soðan iþçisiyle hem çalýþýp hem de sohbetimizi ettik. Ýþçi boykotu destekledi katýlacaðýný ve bu devlete asla güvenmediðini dile getirdi. Yoldaþlar, böylesi çalýþmalar her zaman etkilidir. Devamlý bu þekilde hareket etmeliyiz. GAZÝ MAHALLESÝ / DÖB’lü Bir Öğrenci
Merhaba Genç Yoldaþ Okuyucularý…
Geride býraktýðýmýz uzun süreç oldukça hareketli ve bu hareketliliðe büyük kitlelerin katýldýðý bir dönem oldu. 1 Mayýs’ta Taksim’i dolduran yüz binler, 6 Mayýs’ta Denizlerin Anmasý ve 8 Mayýs’ta Kadýköy’de gerçekleþtirilen Denizleri Anma mitingi… Kapitalizm kendi mezar kazýcýsýný bu günlerde sýk sýk alanlarda, meydanlarda, iþ yerleri önünde görmeye baþladý. Ýþten çýkarmalar, güvencesiz çalýþtýrma, iþsizlik bunun sonucunda oluþan grevler, direniþler ve buna insanlarýn tepkisi: Sokaklara dökülen yüzlerce iþçi, emekçi, öðrenci… Bu, iþçi ve emekçileri iliklerine kadar sömürüp onlarý yaþamýn dýþýna iten iþbirlikçi
kapitalistlere saplanan bir býçak adeta… Daha öncesinde tepkisini sadece kendi kendine ya da çevresindekilere yansýtarak gösteren insanlar, þimdi daha geniþ çevrelerde; evlerinde, iþyerlerinde, okullarýnda iþçi sýnýfýný konuþur, tartýþýr oldu. Bunun doðal sonucu kitlelerde yaþanan bilinç sýçramasý oluyor. Özellikle yakýndan takip etme imkaný bulduðum lise öðrencilerine deðinmek istiyorum. Bulunduðum çevrede öðrencilerin çoðu gerici zihniyetin içinde büyümüþ olsa da, yaþam koþullarý tüm gerçekliði ile karþýlarýna dikildiði an, olanlarý sorgulamalarý hiç de zor olmuyor. Ýþçi ve emekçilerin eylemlerini
sýk sýk tv’lerden takip eden öðrenciler, bunun etkisiyledir ki yaþadýklarý sorunlarý daha rahat dile getirmeye baþladý. En küçük bir sorunda dahi karþýt fikirlerin çatýþtýðýný sýk sýk görüyorum. Kýþýn, bir ara okulda kaloriferler yanmayýnca eylem yapmayý, bunun ancak bu þekilde ortadan kalkacaðýný dile getiren öðrencilerin konuþmalarýna tanýk olmuþtum… Her ne kadar çözüm sistem içi olarak düþünülse de, politik olmayan bu insanlar için bu durum ileri bir adýmdýr. Daha öncesinde iþçi sýnýfý, burjuva, kapitalizm gibi kelimelere yabancý olanlar, bugün bu sorularý kendilerine sýk sýk sorar oldu. Vatan, millet, bayrak anlayýþýna sýkýþýp kalan kemikleþmiþ zihniyet, kimi zamanlarda sorunlara gerçekçi yaklaþýmlarýný engellese de, yaþananlar zamanla sorunun ne ýrk, ne renk, ne de din sorunu olmadýðýný anlatýyor onlara. Kimisi okuldan sonra çalýþýyor, onlar sömürülmenin acýmasýzlýðýyla daha yakýndan karþýlaþtýklarý için geliþmeleri daha iyi kavrayabiliyor. Kimileri ise ailesinin ekonomik koþullarýndan dolayý yaþadýðý problemleri tartýþýyor: Eðitim, saðlýk, ulaþým niçin parayla, parasý olmayan ne yapacak, nasýl okuyacak?... Her ne kadar da sorunlarý geçici çözümlerle ortadan kaldýrmayý düþünseler de zamanla bunu aþmalarý zor olmayacak. Ýþte bu noktada çözümün politik özgürlük kazanýlarak elde edeceði gerçeðiyle hareket eden devrimci düþünce, bu adýmý hýzlandýracaktýr... Ýstanbul’dan Genç Yoldaþ okuru
GENÇ YOLDAÞLA TANIÞTIKTAN SONRA… Ýnsanlar hayatlarýnda neyle karþýlaþacaklarýný bazen tahmin edemezler ama amaç; sýnýfsýz, sömürüsüz, paylaþýmcý bir yaþam tarzý olunca doðru politikalara bir þekilde ulaþýlýyor. Bunlara ulaþmadaki en büyük etkenlerden biri de yayýnlardýr. Ben de ilk doðru ve gerçekçi politikalarý Genç Yoldaþ Dergisiyle tanýþtýktan sonra öðrendim. Birçok yayýnda öðrenci gençliðin sorunlarýndan bahsediliyor. Fakat çözüm aþamasý o kadar basite alýnýyor ki bireyi baðlamýyor. Genç Yoldaþ’ ta so-
runu materyalist bir bakýþ açýsýyla ele alýyor, çözüm aþamalarýný da ona göre belirliyor. Bu da olaylara çözüm koyarken net ve kararlýlýk getiriyor. Genç Yoldaþla tanýþtýktan sonra hayatýmda birçok þeyin deðiþtiðinin farkýna vardým. Kiþiliðimin yerine oturmaya baþladýðýný fark ettim. Yaþam alaným geniþledi ve artýk sadece kendi yaþamýmý deðil, yaþadýðým ülkeyi deðil, dünyayý yorumlamaya baþladým. Yani Genç Yoldaþla tanýþtýktan sonra ufkum açýldý. Örneðin; sürekli okuya-
rak teorimin geliþeceðini düþünürken, teoriðinin pratiksiz bir iþe yaramayacaðýný öðrendim. Öðrendiklerimi pratik içinde en iyi þekilde öðrenebileceðimi öðrendim. Ben Genç Yoldaþ’ta birçok þey kazandým ve daha çok þey kazanacaðýma inanýyorum. Bana bu karmaþýk düzende yol gösteren Genç Yoldaþ dergisine ve çevresine teþekkür ederim. Bir dahaki sayýyý sabýrsýzlýkla bekleyeceðim… Adana’dan Genç Yoldaş Okuru
23
BÝR EÐÝTÝM YILI NASIL GEÇER?
Ezbercilikle, þovenizmle anlatýlan derslerle dolu bir öðretim yýlýna daha baþlýyoruz. Tarih dersinde çýkan bir tartýþma sýrasýnda komünizmde devletin var olduðunu ileri süren bir tarih öðretmeniyle, yýllarca felsefe eðitimi almýþ ama bilimsel sosyalizmin atomun parçalanmasý ile parçalandýðýný iddia eden geri kafalý bir felsefe öðretmeniyle, yýllýk çýkan okul dergisinin hemen her sayýsýnda hep ayný konuya iliþkin –kutlu Türk tarihiyazý yazmaktan býkmayan bir sanat tarihi öðretmeni ile, Mem ü Zin destanýný benim derste yaptýðým sunumla öðrenen bir
edebiyat öðretmeniyle, derste evrim teorisinin tartýþýlmasýna fýrsat vermeyen bir biyoloji öðretmeniyle, her beden eðitimi dersinde “ne mutlu Türküm diyene” dedirtip bahçeyi turlatan beden eðitimi öðretmeniyle, biz devrimci gençler ve öðrenci gençlik; yalan- yanlýþ, eksik anlatýlan tek dersin “tarih” olmadýðýný, ayný zamanda her dersin þovenizm zehrini pompalamak için kullanýldýðýný öðrenmekten baþka ne öðrenebiliriz ki? Evet, 250- 300 öðrencinin bulunduðu küçük bir Anadolu lisesinde, bizlere öðretim vermeleri için gönderilen öðret-
menler iþte bu tür öðretmenlerden ibaret… Sistem kendi uysal kölelerini daha sýký baðlarla –eðitimle- kendisine baðlamak için elinden geleni yapýyor. Sistemin övdüðü ve kabul ettiði eðitim sistemi, önce o eðitimi verecek olan öðretmenleri yetiþtiriyor. Aslýnda bütün bir toplumda bu tür bireyler yetiþtirmek istiyor. Ellerine verilen, bilinçlerine kazýlmaya çalýþýlan anti- komünist, þovenist, gerici bir müfredatla atanýrlar okullara! Sonrasýnda yukarýda bahsettiðim olaylar yaþanýr, yaþadýðýmýz coðrafyanýn birçok yerinde. Peki bu durumu nasýl deðiþtirebiliriz? Ben az önce bir güzel betimlemeye çalýþtýðým lisede okuyan bir DÖB’lü olarak; müfredatýn deðiþmesi, hocalarýn deðiþmesi vs. sunmayacaðým tabi ki. Her zaman dediðimiz gibi “sorun sistemde” dir. Kapitalist eðitim sisteminin kendisi ancak kapitalizm yýkýlarak ortadan kaldýrýlabilir. Bu nedenle, bu sistem alaþaðý edilmeden biz ne Osmanlý imparatorluðunun gerçek yüzünü, ne de Ahmede Xenini Cigerxwin’in o güzel eserlerini, þiirlerini yüksek sesle okuyacaðýz koridorlarda, bahçede… Ýstanbul’dan bir DÖB’lü
KÜBA YENÝ BÝLÝMSEL PROJELERE YATIRIM YAPIYOR Havana, 19 Temmuz (Prensa Latina) Küba’daki Moleküler Ýmmünoloji Merkezi, ilaç ve týbbi malzeme üretimine yapýlan yatýrýmlar sonucunda üretim gücünü ikiye katlamayý hedefliyor. Yatýrýmcý Carlos Ernesto Jova’nýn Trabajadores dergisine verdiði demeçte, yatýrýmlar kapsamýnda 2011 yýlý içerisinde Havana’da yeni binalarýn yapýlacaðýný, bu sayede mevcut merkezlerde daha fazla çalýþma mekaný yaratacaklarýný söyledi. Jova, yaratýlan yeni iþlikler sayesinde ultramikroanalitik ekipmanlarýn üretilebileceðini, bu ekipmanlarýn AIDS, hepatit B ve C, çocuklardaki hipotiroid ve hamile kadýnlardaki Alfa-fetoprotein problemlerinin (AFP) tanýsýnda yardýmcý olacaðýný ekledi. Yapýlan yatýrýmlarýn ayný zamanda kandaki glikoz yoðunluðunu ölçmede kullanýlan biyosensor ve glukometre üretimini de içerdiðini söyledi. Küba’ya bu alandaki teknoloji yatýrýmý ilk olarak Çinli Sinocare þirketi ile Fidel Castro tarafýndan 1987’de kurulan Moleküler Ýmmünoloji Merkezi arasýnda yapýlan anlaþma aracýlýðýyla gerçekleþti. Jova, bir yýldan az bir sürede, kurulan yeni laboratuvarda ülke genelindeki ihtiyacý karþýlayacak düzeyde biyosensor ve glukometre üretimi gerçekleþtirebileceðini belirtti. Ñico Lopez Tugayý’nýn gönüllü çalýþmalarý sayesinde inþa faaliyetinin belirtilen tarihte hatta öncesinde bitmesi hedefleniyor.
24
Öðrenci Gençlik Ýþçi Sýnýfýnýn Yanýnda
Kurtköy UPS iþçileri ilk günkü gibi direniþlerinde canlý ve kararlýlýkla mücadelelerini büyütüyorlar. Tuzla-Gebze yataðýnda iþçi sýnýfýnýn yoðun bölgede direniþte olan iþçiler, çevrelerinde olan direniþlerle her zaman dayanýþmada bulunuyor. Ayný þekilde direniþte olan iþçiler de UPS iþçilerini ziyaret ediyor.
18 Aðustos günü de UPS iþçileri, Deri Ýþ’in Cihan Deri patronunun sendika karþýtý tutumunu protesto etmek amacýyla iþyeri önünde yaptýklarý basýn açýklamasýna katýldý. UPS iþçileri Mahmutbey ve Kurtköy’den ve direniþte olan Rimaks kot iþçileri de sýnýf arkadaþlarýnýn yanlarýndaydý. Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) de UPS Kurtköy’ün önünde direniþ çadýrýný ziyaret etti. Devrimci öðrenciler, iþçilerle referandum ve 1 Eylül’de 154 ülkedeki UPS iþçilerinin dayanýþma eylemleri üzerine sohbetler ettiler. Ayný zamanda iþçilere Mücadele Birliði dergisinin “Boykot” baþlýklý sayýsý ulaþtýrýldý. Eylemdeki iþçiler, UPS Aktarma Merkezi’nin arkasýna mola veya vardiya deðiþim sýrasýnda dinlemek için gelip oturan çalýþan iþçi arkadaþlarýna, megafonla, sendikaya üye olma, içeride yaþanan ciddi sorunlarýn ancak birlikte mücadele edilmesinden geçtiði, dýþarýda direnen iþçi arkadaþlarýna sahip çýkýlmasý gerekliliði ve direniþte yaþanan olaylar ve yapýlacak olan eylemleri anons ederek bilgilendirme de yapýyorlar. ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERLE GELECEK ÝSTANBUL DÖB’lü Öğrenciler
Devrimci Öðrenciler UPS Ýþçilerinin Yanýnda
ÝÞGAL ZAFERLE SONUÇLANDI
30 Temmuz günü direniþlerinin 94. günündeki UPS iþçilerini Ýzmir DÖB olarak ziyaret ettik. Aralarýna iþten atýlan yeni 4 iþçi arkadaþ daha katýlmýþtý. Þu anda toplam 16 iþçinin devam ettiði eylem ayný kararlýlýk ve inançla devam ediyor. Ziyaretimizde iþçi arkadaþlarla yaptýðýmýz sohbetten sonra onlara Ýstanbul’da eylemde bulunan iþçilerden getirdiðimiz mesajlarý okuduk. Ýþçilerin birlikteliðini ve kararlýðýný anlatan mesajlar iþçi arkadaþlarý çok mutlu etti. Olumlu tepkiler aldýðýmýz iþçi arkadaþlara daha sonra bir öðrenci arkadaþýmýzýn iþçilere katký amaçlý yaptýðý pilavý daðýttýk ve birlikte yedik. Ýþçi arkadaþlarla yaptýðýmýz sohbetten sonra UPS iþçilerini selamlayarak alandan ayrýldýk. Bizim ayrýlmamýzdan sonra alana Tez-Koop Ýþ’e baðlý ve KÝPA’da örgütlenen iþçiler destek ziyaretine geldi. Ýþçilerin karþýlýklý eylem süreçlerinden bahsetmesinden sonra tüm iþçiler alandan ayrýlarak eyleme bugünlük son verildi. Ýzmir DÖB
17 Aðustos’tan beri direniþte olan Çel-Mer iþçileri, 2 Aðustos’ta fabrikayý iþgal etmiþti. Ýþgal eylemi sonuç verdi ve iþçilerin tüm talepleri kabul edildi. Ýþgalin 3. gününde yani 5 Aðustos’ta Çel-Mer patronu iþçilerin taleplerini kabul etti. Böylece iþyerinde sendika özgürlüðü saðlanmýþ oldu, çýkarýlan 12 iþçi iþe geri alýndý. Ýþçiler iþgal sonrasýnda aileleri ile fabrika önünde fotoðraflar çektirirken morallerinin yüksek olduðu görüldü.
25
UPS Ýþçilerine DÖB Ziyareti
D
evrimci Öðrenci Birliði olarak, direniþlerinin 75. gününde olan UPS iþçilerine destek ziyaretine gittik. DÖB flamalarýmýz, “Ýþçiler Özgürleþmeden Öðrenciler Özgürleþemez”, “UPS Ýþçisi Yalnýz Deðildir” pankartlarýmýz ve “ Ýþçi Öðrenci El Ele Örgütlü Mücadeleye”, “ Emekçiler Birleþin Devrim Ýçin Savaþýn” , “UPS Ýþçisi Direniþin Simgesi” sloganlarýmýzla 2.Sanayideki UPS iþçilerini karþýladýk, iþçiler de sloganlarýmýza katýldý. Daha sonra iþçilerle sohbete geçildi. DÖB’lü arkadaþýmýz “ artýk iþçi sýnýfý hareketinde buzun kýrýlýp yolun açýldýðýný, her iþçi eyleminin geniþ bir etki alaný yarattýðýný, UPS direniþinin de bu noktada olumlu bir etki yarattýðýný ve Devrimci Öðrenci Birliði’nin mücadelenin her alanýnda iþçilerle beraber iktidar hedefini gerçekliðe dönüþtürmek için mücadele ettiðini” belirterek UPS direniþini selamladý. Daha sonra sözü TÜMTÝS örgütlenme sorumlusu Cafer baþkan aldý. Söze bizlere teþekkürle ve “sizleri burada görmek azmimizi arttýrýyor” diyerek baþladý. Genel anlamda eylemin gidiþini, etki alanýnýn geniþlediðini, 75. günkü iþçilerle eylemin ilk baþladýðý günkü iþçilerin arasýnda fark olduðunu artýk olaylarý daha iyi deðerlendirdiklerini ve artýk bir sýçramanýn kaçýnýlmaz olduðundan bahsetti. Ýçeride çalýþan iþçilerin de artýk eyleme uzak kalamadýðýný belirterek sloganlarýmýza katýldýklarýný söyledi. Mücadelenin oraya da yayýldýðýný anlattý. Diðer iþçilerle de sohbet ettikten sonra, sloganlar atýlarak ziyarete son verildi. ÝZMÝR / DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ (DÖB)
Ups İşçisi’nin Kararlı Mücadelesi UPS Kargo iþçileri 89 gün önce baþladýklarý direniþlerini kararlýlýkla sürdürüyorlar. Sendikalý olmalarý nedeniyle iþten çýkarýlan UPS Kargo çalýþanlarý Mahmutbey Aktarma Merkezi önünde sürdürdükleri direniþlerindeki kararlýlýklarýný iþçi ve emekçilere, kamuoyuna bir kez daha göstermek amacýyla 31 Temmuz 2010 Cumartesi günü saat 18.00’de Taksim Tramvay duraðýnda bir basýn açýklamasý yaptýlar. UPS iþçileri, aileleri, Tümtis Sendikasý emekçileri, devrimci demokrat kurumlar ve siyasi partilerin katýldýðý eylem Tramvay Duraðýnda sloganlar atýlarak Galatasaray Lisesi önüne kadar yapýlan yürüyüþle baþladý. Galatasaray Lisesi önünde UPS Kargo çalýþanlarýnýn mücadelesine deðinen Tümtis Sendikasý Baþkaný basýn açýklamasýný okuduktan sonra, Direniþteki Ýþçiler Platformu’u adýna bir iþçi de UPS Kargo çalýþanlarýnýn mücadelesine deðinerek, tüm direniþteki iþçilerin, iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu için birlikte mücadele etmesi gerektiðini belirterek. “Biz direniþteki iþçiler olarak diyoruz ki, hak verilmez alýnýr, zafer sokakta kazýnýlýr.” diyerek sözlerini tamamladý.
26
Yürüyüþ ve basýn açýklamasý sýrasýnda kitlesel olarak sýk sýk “UPS’ye Sendika Girecek Baþka Yolu Yok”, “UPS Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Zafer Savaþan Emekçinin Olacak”, “Kurutuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Ýþçiler Birleþin
Devrim Ýçin Savaþýn”, “Gün Gelecek Devran Dönecek UPS Ýþçiye Hesap Verecek” sloganlarý atýldý. Eylem yürüyüþ sýrasýnda çevreden katýlanlarýn ýslýklarý , alkýþlarý ve sloganlara katýlýmlarýyla desteklendi. Basýn açýklamasýndan sonra sloganlar tekrarlanarak eylem alanýndan ayrýlýndý.
ÝNSAN OLMAK ve OLABÝLMEK
Üç bin yýllýk tarihinin hesabýný yapamayan insan günü birlik yaþayan insandýr. Goethe
Ýnsan, ortaya çýktýðý günden bu yana pek çok deðiþim geçirdi. Geliþti, ilerledi, duraksadý. Ýnsan evrimi düz bir çizgi gibi ilerlemiyor. Bugün yaþadýðýmýz toplumda da böylesine bir durumla karþý karþýyayýz. Bir tarafta insanlýk tarihinin gördüðü en ileri olanaklar, teknolojik seviye ve bir tarafta da açlýktan ölen insanlar. Ne kadar uç bir durum, deðil mi? Peki bu zýtlýk sadece bu alanda mý varlýðýný sürdürüyor? Elbette deðil. Ýnsanlýðýn varolduðu her yerde bu durum söz konusu. Belki de tek tek bireylerin kendilerine þu soruyu sormalarý doðru olacaktýr: Ben kimim ve ne için yaþýyorum? Bir birey ve insanoðlunun bir parçasý olarak þu koskoca dünyada varlýk nedenimiz nedir? Biz insanoðlu nereden geldik ve nereye gidiyoruz? Yaþamý yaratanlar; bizler iþçiler, emekçiler ne kadar bir þeyleri sorguluyoruz ve bir þeyler yapmayý düþünüyoruz? Nasýl bir yaþama sahibiz? Sabah kalk, iþe git, kapitalistlere -doðrudan veya dolaylý- kâr kazandýr, eve dön -belki de eve iþ taþý- televizyon izle, çok sýradan birkaç sohbet ve uyu tekrardan. Ýnsanlýðýn yaþamý bu mu sadece? Belki kimi insanlar biraz farklý þeyler yapýyor olabilirler ama özü itibariyle insanlarýn yaþamý bu þekilde. En son ne zaman bizi ve çevremizi manevi düzlemde ileri taþýyacak bir þeyler yaptýk ki? Düþünce sýnýrlarýmýzý ve ufkumuzu ilerleten kitap okuma ve sorgulama sürecini bile çok az yapýyoruz. Yaþamýmýzda sürekli ayný þeyi tekrar mý etmeliyiz? Belki de þunu da sormalýyýz: Yaþamak için mi ça-
lýþýyoruz, yoksa çalýþmak için mi yaþýyoruz? Ýnsan olmanýn ölçütü ne olmalýdýr? Sürekli kendini tekrar etmek, bir þeyleri sorgulamamak, düþünmeden varlýðýný sürdürmek mi? Tabii þunu söyleyecektir birileri bize: Biz düþünmüyor muyuz? Elbette düþünüyorsunuz, ama neyi? “Ben bu ay, bu maaþla ihtiyaçlarýmýzý nasýl karþýlarým?” Ya da “Þu kiþi þöyle de, falanca böyle, ben sana gösteririm, þunun bir defterini dürelim,ayaðýný kaydýralým.” Bunlar yaþamýn su anki ”gerçekleri”. Düþünme sürecinden þunu anlamalýyýz bizlere göre: “Üç bin yýllýk tarihinin hesabýný yapamayan insan günü birlik yaþayan insandýr.”(Goethe) düþünme iþte budur. Düþünme kendini ve çevrendekilerin yeniden geniþletilmiþ üretimini yapabilmektir. Kendi özümüze dönebilmektir. Hýzla birer robot haline gelen insanlarýn bu konumlarýndan doðru konumlarýna doðru ilerlemesidir. Yasadýðýmýz “gerçek” yaþamlarýmýz elbette ki bir sonuçtur. Bizleri “özgür” köleler ve belki de artýk robotlar – sadece yapmasý gerekeni yapan- haline getiren kapitalist sistemdir. Eðitimden kültürüne, medyasýndan sanatýna pek çok alanda bizleri insanlýðýmýzdan uzaklaþtýran bir ekonomik toplumsal sistemde yaþýyoruz. Ýþte buna karþýlýk bizlerin atabileceði ilk adým belki de sadece birkaç aylýk süreçte yaptýklarýmýzý sorgulamak ve þunu sormaktýr:”Ben kimim, nasýl biri olmalýyým?” zaten gerisi de bu süreçle baþlayacaktýr.
27
Ölümsüzleşen Savaşçılarımız Aysun Bozdoðan: (Bahar)
19-22 Aralýk zindan savaþlarýndan sað çýktýktan sonra ölüm orucuna baþlayan Aysun Bozdoðan, Leninist bir kültür-sanat emekçisiydi. Yaþamýný iþçi ve emekçilere devrime adamýþtýr. Devrimci bir sanat emekçisi olan Aysun Bozdoðan burjuvazinin tüm baský, iþkence ve katletme politikalarýna karþý taviz vermeden, inandýðý yoldan yürümeye devam etmiþtir. Açýk gözlülüðüyle, zapt edilemez yüreðiyle, bilinciyle ve Leninist tavrýyla iþçilere, emekçilere ve bizlere her zaman örnek olmuþtur. Aysun Bozdoðan, burjuvazinin tüm baskýlarýna raðmen yöneticiliðini yaptýðý Genç Ekin Sanat Merkezi’nde sanat çalýþmalarýný yapmýþtýr. 19 Aralýk zindan katliamlarýndan sonra baþladýðý ölüm orucundan sonra 26 Haziran 2001 de ölümsüzleþti. Onun açtýðý yoldan “Umudumuz Kavgada, Kavgamýz Sanatýmýzla” þiarýyla yürüyoruz. Ayýþýðýmýz karanlýkta mücadele yolumuzu ve bilincimiz aydýnlatýyor.
28
Tarýk Ziya Yýldýrým (Cihan Yoldaþ) : “Bizim yaþantýmýz eylem” diyen ve öyle de yaþayan bir Leninistti Cihan yoldaþ. Yaþamýný devrime adamýþ örnek bir savaþçýydý yoldaþýmýz. Ölümsüzleþmeden önce hep iþçilerin arasýnda olan onlarla sohbet eden ve onlarla birlikte çalýþan örnek bir komünistti. Bunu kendisine bir yük olarak görmüyordu aksine bunu yaþamýna içselleþtirmiþ bir Leninistti Cihan yoldaþ. Yoldaþýmýz, yoldaþlarý ve iþçiler için; “Sýradan insanlarýn yaþantýsýndan ne kadar farklý bir yaþantýmýz var. Gerçekte adýný dahi bilmediðimiz, geçmiþteki yaþantýlarý hakkýnda hiçbir fikre sahip olmadýðýmýz insanlarýn yanýndayýz. Ama ayný yolda yürüyor olmanýn sýcaklýðý müthiþ. Aslýnda beraber ölüme gidecek kadar tanýyoruz birbirimizi. Yýllarca süren tanýþýklýktan çok daha farklý bu.” diyordu yoldaþýmýz. Yoldaþýmýz mücadelenin ne denli zorlu olduðunu ve her türden fedakârlýða hazýr olmanýn bilincindeydi. Ýþte sýrf bu nedenle yoldaþýmýz devrimci mücadelenin ve yaþamýn önemini kavramýþ ve kavratmýþtýr. “Farkýnda olmadýðýmýz veya bizim için doðal, sýradan gelen ne çok þey yaþýyoruz. Örneðin, ölümle o kadar haþýr neþiriz ki, biz bile farkýnda deðiliz. Sadece zorlu geçen eylem saatlerinde ölümü ihtimaller arasýna katýyor insan. Oysa savaþ öyle bir boyutta ki, hiç ummadýðýmýz bir anda, hiç ummadýðýmýz yerde ölümle karþýlaþmak mümkün. Gecenin bir vakti kaldýðým yeri basabilirler örneðin. Düþmana nasýl teslim olmayacaðýmý biliyorsam, oradan sað çýkmayacaðý o kadar biliyorum. Ama yine de bir sokak çatýþmasýnda ölmeyi tercih ederim. Ýnsan savaþýrken özgür olmalý. Yani biz, her an tetikte olmak zorunda kalan askerleriz. Sadece eylem saatlerimiz deðil, eylem dýþýndaki saatlerimizde planlý disiplinli olmak zorunda. Bu sadece biz gerillalarýn deðil, mücadelenin herhangi bir alanýnda faaliyet yürüten, savaþan insanlar için de ayný derecede önemli. Çünkü düþman sadece silahla saldýrmýyor. Yani demek istediðim, devrim uðruna savaþan bir insanýn yaþamýnýn her aný düþmanla yüz yüze savaþmanýn bir parçasý. Sadece silahlý eylemler deðil söz konusu olan, en sýradan iþlerimizde de küçümsenemeyecek boyuttadýr savaþ. Yani kýsacasý bizim yaþantýmýz eylem.” Yoldaþýmýz tam da dilediði gibi ölümsüzleþti. Bakýrköy’deki bir korulukta çýkan çatýþmada yaralandý ve götürüldüðü hastane de ölümsüzleti.
Yaþar Bulut (Agit): Agit yoldaþ bir Kürt olarak Leninist saflarda örgütlenmiþ, sýnýfsal bir bakýþ açýsýyla halklarýn birlikte mücadelesini savunmuþ ve bu uðurda savaþmýþ bir komutandý. Yaptýklarý ve yaþamýyla bizlere örnek olan ve mücadelemize ýþýk tutan bir yoldaþýmýzdý. Devrim yolunda bayraklaþma, yoldaþlarýna örnek olma konusunda “ilk olmak” büyük bir onurdur. Agit yoldaþ bu büyük onura tesadüfen ulaþmadý. Kendini adamýþlýðýyla, uzlaþmaz savaþçýlýðýyla, devrimci cüretiyle öne geçti ve bu büyük onuru tamamýyla hak etti. Vakti zamanýnda bacaðýndan ameliyat olan yoldaþýmýzýn bacaðýna platin takýlýr. Bacaðýnýn zamanla iyileþmesi üzerine takýlan platin onun canýný acýtmaya baþlar. Bu nedenle tekrar ameliyat olmasý gerekir. Ama bunun için yüklü bir paraya ihtiyaç olur. Bulunan her parayý yoldaþýmýz hemen kolektifin ihtiyaçlarýna harcanmasýný istemiþ, bacaðýnýn daha sonra iyileþtirilebileceðini dile getirmiþtir. Kendi ihtiyacýndan önce kolektifin ihtiyacýna öncelik vermiþtir hep. Kehanette bulunurcasýna ve büyük bir inançla “ilk ölen ben olacaðým” derdi. Bununla birlikte, “eylem rekoru kýracaðým” sözü ona aitti. Bu sözleri kendini devrime adama iddiasýnýn onda nasýl bir tutku düzeyine yükseldiðini, onun nasýl büyük bir yaþam iddiasýna sahip olduðunun göstergesidir. Sürekli yeni ve etkili eylem planlarý yapan ve bunlarý anlatýrken de yaþayan bir kiþiliðe sahipti. Tüm olanaksýzlýða raðmen kendisine gelen görevleri itiraz etmeden kabul etmiþtir. Düþmanla girdiði çatýþmada son ana kadar mücadele etmiþtir Yaþar Bulut. Özel timler kaldýðý gecekondunun etrafýný sarýp “teslim ol” çaðrýsýna ateþ ederek cevap verir ve asla teslim olmayacaðýný gösterir. Vücuduna 14 kurþun isabet eder. Bu nedenle çoðunlukla baygýn bir haldeydi, komadaydý. Hastanede kedine geldiði anlarda düþmanýn onun yaralarý ile oynadýðýný görür ve onlara karþý parti sloganýný haykýrýyordu. O halde bile düþmana teslim olmayacaðýný gösteriyordu ve öylede ölümsüzleþti.
Aynil ve Rasim Oktar: (Berfin-Şiar) Bu kavgada yüreklerini, bedenlerini, kolektife, ortak üretime ve dostça, yoldaþça yaþama adayan iki devrim savaþçýsýdýr Rasim Oktar ve Aynil Oktar. Rasim ve Aynil Oktar 1993’te tanýþtýklarý mücadeleyi büyük bir coþku ve fedakârlýkla yürütürken açýk alanda çalýþýyor olmalarýna raðmen örgütsel kimlik ve iliþkilerini gizli tutmayý baþarmýþlardý. Çanakkale’de olan yoldaþlarýmýz 1996, 1 Mayýs’ýnda “Yaþasýn Marksizm ve Leninizm” pankartýyla yürümüþlerdir. Bir ÝHD ve sendika çalýþaný olarak yaþanan tüm baskýlara devrimci cevap vermekten kaçýnmamýþlardýr. Rasim Oktar iki dönem Çanakkale ÝHD baþkanlýðý yaptý, Aynil Oktar ise Çanakkale Tüm Bel Sen Þube Baþkanlýðý yapmýþtýr.
Halký, 1996 Ölüm Orucu sürecinde ölümsüzleþen Ayçe Ýdil Erkmen’in cenazesine katýlmasý için belediyenin hoparlöründen anons yaptýðý için Sakarya Cezaevinde 2 ay tutuklu kalýr Aynil Oktar.
Rasim Oktar ise ÝHD içerisindeki çalýþmalarýyla, pratikleriyle Çanakkale halkýnýn sevgisini kazanmýþtýr. Rasim ve Aynil Oktar 23 Eylül 1996’da Ezine yakýnlarýnda geçirdikleri trafik kazasýnda ölümsüzleþtiler.
29
Ýmam Ateþ: Dersim doðumlu olan Ýmam Ateþ, Antalya da yürütüyordu mücadeleyi. Antalya da Genç Emekçiler Birliði çalýþmalarýna katýlýr ve oradaki önemli çalýþmalarý ve yetenekleri nedeniyle mücadeleye önemli katkýlarý olur. Devrimci kiþiliðiyle kendisini kabul ettiren Ýmam Ateþ 1981 de parti kararýyla ile Ortadoðu’ya gönderildi. Burada Filistin Eðitim Kamplarý’nda askeri eðitim gördü. Ayný zaman da Parti Eðitim Örgütü (PEÖ) üyesi olarak, ideolojik politik eðitim veren Ýmam Ateþ Beyrut’u kuþatýrken, Mustafa Çetiner ile birlikte Güney Lübnan’da bulunan El-Nabakiye bölgesinde Amon Kalesinde uçaksavar baþýnda, Mustafa Çetiner ve Filistinli yoldaþlarýyla birlikte ölümsüzleþtiler.
Mustafa Çetiner: Antalya Gazipaþa’lý olan Mustafa Çetiner, THKO/MB ile örgütlü mücadeleye Gazip a þ a ’ d a baþladý. Genç Emekçiler Birliði’nde mücadele veren Mustafa Çetiner, daha sonra bölge örgütlenmesinde yer aldý. Teorik alanda sahip olduðu birikim nedeniyle THKO/MB örgütlenmesine bu alanda da katkýda bulundu. Örgütçülük, teorisyenlik ve militanlýk yeteneklerini üzerinde topladýðýndan, her bakýmdan öncü bir kadro niteliðindedir. 1981’de Parti kararýyla Ortadoðu’ya gönderilir. Filistin Eðitim Kamplarý’nda askeri eðitim alan yoldaþýmýz, PEÖ’ nün de üyesiydi. Bir süre sonra PEÖ sekreteri olan Mustafa yoldaþ, örnek davranýþlarýyla yoldaþlarý üzerinde önemli etkilerde bulunuyordu. 1982 de yapýlan parti kongresinden sonra yoldaþlarýyla birlikte Güney Lübnan’a geçen Mustafa Çetiner, Ýmam Ateþ ile birlikte savaþtý ve uçaksavar bataryasýnýn baþýnda birlikte ölümsüzleþtiler
30
Cevat Saim Çelen (Teðmen Ali): Antalya Gazipaþalý olan yoldaþýmýz THKO/MB saflarýna katýldýktan sonra yine bulunduðu yerde çalýþmalara katýlýr. Yoldaþýmýz burada birçok eylemde yer alýr. Sessiz, alçak gönüllü ve kararlýlýðýyla bilinen yoldaþýmýz militanlýðý ve cesaretiyle de öne çýkmýþtýr. Sonraki dönemde Ýzmir Ýl Örgütüne katýlýr. 12 Eylül faþist darbesi döneminde 13 Mart Savaþçýlarýnýn tutsak olduðu dönemde partiyle olan baðlantýsý kopar. Ancak yine kendi çabalarýyla parti çalýþanlarýna ulaþýr. Bu onun partisine olan baðlýlýðýnýn bir göstergesidir. 1981’de parti kararýyla Orta-Doðu’ya gönderildi. Filistin Eðitim Kamplarýnda kalan ve askeri eðitim alan yoldaþýmýz, ayný zaman da Parti Eðitim Örgütü üyesi oldu. Askeri alandaki yetenekleri nedeniyle Teðmen Ali, askeri eðitim vermeye de baþladý ve bu yüzden kendisine Teðmen Ali demeye baþlar yoldaþlarý. Filistin de yer almasý ve orada gönüllü olarak çalýþmalar yapmasý onu enternasyonal savaþçýlar arasýna soktu. Filistin halkýyla çok çabuk kaynaþmasý nedeniyle yoldaþlarý ona; “Teðmen, sen Filistin’lisin” derlerdi. Onun en çok istediði þey, Lübnan’a gidip orada Ýsrail’e karþý savaþmaktý –ki bu isteði gerçekleþir. Bir çatýþma sýrasýnda ayaðýna þarapnel parçalarý isabet eder ve ayaðýna platin takýlýr. Buna raðmen yoldaþýmýz yine Lübnan da savaþmaya devam eder. Yoldaþýmýz, Filistin mevzilerine karþý Ýsrail uçaklarý tarafýndan yapýlan bombardýman sýrasýnda uçaksavar topunun baþýnda birlikte savaþtýðý ve çok sevdiði iki Filistin’li fedai ile birlikte ölümsüzleþir. Bugün mezarý Suriye’nin baþkenti Þam’daki Filistin Yermuk þehitliðinde bulunmaktadýr.
MARKSÝST- LENÝNÝST SÖZLÜK
Marksist Reform Anlayýþý Kelime anlamý olarak reform, yeniden düzenleme, varolan düzeni yeniden yapýlandýrma anlamýna gelir. Reformistler, reformlarý nihai amaç olarak görürler. Kapitalist sistem içerisinde birtakým iyileþtirmeler yaparak, sistemin bozuk olan yönlerini yamayarak yol almaya çalýþýrlar. Burjuvazinin belirlediði, onun icazet verdiði sýnýrlar içerisinde politik faaliyet yürüten, çoðu zaman legal çalýþma alanýný mutlaklaþtýran ve legal çalýþma olanaklarýný da araç olarak deðil; amaç olarak gören reformistler ücretli emek düzeninin köklerine dokunmazlar. Reformlarý mutlak görerek salt reformlar uðruna verilen mücadele, içi boþ, günlük ve nihai olarak burjuvaziye hizmet eden bir mücadeledir. Buradaki temel niyet burjuva toplumunun yarattýðý sosyal sýkýntýlarý ortadan kaldýrmak ve kapitalist sistemin kalýcýlýðýný saðlayabilmektir. Reformistler, sistemin ayakta kalmasýný saðlayan temel problemleri dile getirmeye cüret gösteremezler. “Onlarýn düþündüðü asla ancak devrimci yolla olabilecek burjuva üretim iliþkilerinin ortadan kaldýrýlmasý deðildir, onlarýn düþündüðü, bu üretim iliþkileri zemininde uygulanacak, yani sermaye ile ücretli çalýþma arasýndaki iliþkide hiçbir þeyi deðiþtirmeyen, olsa olsa burjuvazinin egemenliðinin bedellerini azaltýp devlet bütçesini basitleþtirecek yönetsel düzenlemelerdir.”* Burjuva icazeti altýnda dahi kendisini devrimci olarak adlandýran reformizmin bir baþka hastalýðý ise kitlelere sevimli görünmek adýna günlük politikada devrimci söylemlerden uzaklaþmalarý, içi boþ, hatta komik gelebilecek sloganlarla öne çýkmalarý ve taleplerini yumuþatmalarýdýr. Kullandýklarý dil ve üslup ilk bakýþta anlaþýlacaktýr ki kesinlikle komünistlere ait deðildir. Yaptýklarý tek þey kitlelerin kafasýný bulandýrmaktýr. Bunlardan biraz farklý olarak asýl tehlikeli olan ise kendisine devrimci
Devrim-reform iliþkisini bir reformistten farklý olarak ele alýr. Elbette ki iþçi sýnýfýnýn, ezilenlerin günlük hayatlarýnda biraz olsun nefes almalarýný saðlayacak olan düzenlemeleri sekter bir anlayýþla reddetmez. Fakat reformlar için mücadeleyi her þey haline getirenlere karþý devrimci mücadeleyi esas tutar. Reformlar uðruna mücadele ile toplumsal devrim mücadelesi arasýndaki baðlarý diyalektik olarak yorumlar.
söylemlerle makyaj çeken reformizmdir. Öyle ki devrimden konu açýlýnca herkesten daha devrimci görünen bu sinsi reformistlerin günlük sorunlara yaklaþýmlarý, gündelik politikalarý, önlerine koyduklarý talepleri ve sloganlarý onlarýn da aslýnda katýksýz birer reformist olduklarýný açýða çýkartýr. Devrim onlar için de belirsiz bir geleceðin sorunudur. Bir marksist-leninist ise bu aldatmacalarýn tümünü elinin tersiyle iter ve kapitalist üretim iliþkilerinin zora dayalý bir devrimle ortadan kalkmasý için mücadele eder. Sistemin her gün yeniden doðurduðu sorunlarla tek tek uðraþarak zaman ve enerji kaybetmeyi reddeder. Devrim-reform iliþkisini bir reformistten farklý olarak ele alýr. Elbette ki iþçi sýnýfýnýn, ezilenlerin günlük hayatlarýnda biraz olsun nefes almalarýný saðlayacak olan düzenlemeleri sekter bir anlayýþla reddetmez. Fakat reformlar için mücadeleyi her þey haline getirenlere karþý devrimci mücadeleyi esas tutar. Reformlar uðruna mücadele ile toplumsal devrim mücadelesi arasýndaki baðlarý diyalektik olarak yorumlar. Tarihe bakýldýðý zaman gerçekleþen reformlarýn da ancak devrimci bir mücadele yoluyla kazanýldýðý
görülecektir. Tarihsel ilerleyiþte kitlelerin gösterdikleri devrimci zor, egemen sýnýflarý iktidarlarýndan olma korkusuyla birtakým sosyal reformlar yapmaya zorlamýþtýr. Böylesi durumlarda burjuvazi, kendi iktidarý dýþýnda her þeyi elleriyle teslim etmeye hazýrdýr. Bu yüzden reformlar, devrimlerin yan ürünleri olarak ortaya çýkar. Ancak bir marksist-leninist bu devrimci mücadeleyi, kullandýðý zor yöntemlerini burjuvaziden koparacaðý birkaç hak kýrýntýsý olan kazanýmlar, reformlar saðlamak amacýyla asla kullanmaz. Verilen mücadele ile iktidara emin adýmlarla yaklaþýlýrken, gerçekleþen reformlar sadece iktidar mücadelesinin bir getirisi olarak yorumlanýr. Karl Marx, “Ücret, Fiyat ve Kâr” adlý yapýtýnda bu konuya iliþkin olarak þu satýrlarý yazar: “...Ýþçi sýnýfý, ücretli iþ sisteminin kapsadýðý genel kulluðu tamamen bir tarafa býrakalým, bu gündelik mücadelelerin kesin sonuçlarýný gözünde büyütmemelidir. Sonuçlarý doðuran nedenlere karþý deðil, sadece sonuçlara karþý mücadele etmekte olduklarýný; kendi aþaðý doðru düþüþ hareketlerini geciktirdiklerini, fakat yönünü deðiþtirmediklerini, sadece geçici çareler uygulamakta, fakat hastalýðý iyi edememekte olduklarýný unutmamalýdýrlar. Þu halde, sermayenin arasýz saldýrýlarýnýn ve piyasa deðiþikliklerinin durmadan doðurduðu bu kaçýnýlmaz çarpýþmalarýn, bütün vakitlerini almasýna kendilerini býrakmamalýdýrlar. Anlamalýdýrlar ki, yürürlükteki düzen onlarý ezen bütün sefaletleriyle birlikte toplumun ekonomik dönüþümü için gerekli olan maddî þartlarý ve sosyal biçimleri de meydana getirir. Muhafazakârlarýn parolasý olan “âdil bir iþ günü karþýlýðýnda adil bir ücret” yerine bayraklarýna “Sömürge düzeninin kaldýrýlmasý” devrimci parolasýný yazmalýdýrlar.” Reformlarla ilgili marksist-leninist düþünüþ tarzý kýsaca bu þekildedir.
31
Kitap Tanıtım Gençlik Ne Yapmalı Günümüzde öğrenci gençlik, daha etkin bir politik güç haline gelememişse ve sınıflar mücadelesinde proletaryanın yanında daha etkili bir rol oynamıyorsa, bunun başlıca nedenlerinden birisi, öğrenci gençlik içinde azımsanmayacak bir etkiye sahip olan küçük- burjuva politik akımlardır. Küçük burjuvazinin düşünüş tarzına, kararsızlığına, uzlaşmacı karakterine ve politik dar görüşlülüğüne sahip olan politik akımlar, bu özelliklerini öğrenci gençliğe taşıyarak adeta onların ayağına pranga vurmuş, oluyorlar. Marksizm adına hareket bu grupların bir- iki kırıntı uğrana kopardıkları kuru gürültünün yarattığı toz duman içinde sorunun Marksist konuluşu yitip gidiyor. Tümüyle sistem içinde sıkışmış, kapitalizmin dar çeperlerine bile varmayan taleplerle piyasaya çıkan küçük burjuva politik formasyon, genel söylemdeki keskinlik ve “Marksistliği”ne karşın, sınıf mücadelesindeki derinleşmeye paralel bir şekilde teorik açıdan sefaleti ve politik açıdan iflası yaşıyor. Güncel görevler açısından tüm alanlardaki sağa çark ediş, burada da açıkça görülüyor. Öğrenci gençlik hareketinin devrimci gelişimini sağlamak için, eleştirisi pratik yaklaşımın kendisi tarafından yapılan küçük- burjuva politik dar görüşlülüğün teorik olarak da eleştirilmesi ve aşılması; Marksist tutumun apaçık ortaya konması gerekiyor. Devrimci dönüşüm sürecinin en önemli unsurlarından olan gençlik, ihtiyaç duyacağı teorik silahı bu kitapta bulacaktır.
Ulusal Soruna Leninist Bakış “Kürt sorunu” Türkiye’nin burjuva güçleri arasýnda hararetli bir þekilde tartýþýlýyor. Bu tartýþmaya katýlmayan burjuva çevre kalmadý. “Kürt sorunu” üzerine burjuva tartýþmalar, genel deðerlendirme aþamasýndan çýkýp “çözüm” aþamasýna gelmiþtir. “Çözüm” gündeme gelince, her burjuva çevre kendi önerilerini ortaya koymaya baþladý. Çeþitli burjuva kesimler, kendi aralarýnda “çözüm” konusunda henüz ortak bir sonuca ulaþmýþ deðil. Aralarýndaki gürültü bundan kopuyor. Burjuvazi “Kürt sorunu”nu çözebilir mi? Türkiye burjuvazisinin amacý Kürt ulusal sorununu çözmek deðil Kürdistan’ýn devrimci hareketini tasfiye etmektir. Birleþik devrimin baskýsýndan kurtulmaktýr. Ulusal sorunun özü, ezilen ulusun ayrýlýp baðýmsýz devlet kurma hakkýný kapsar. Türkiye’nin egemen güçleri, ulusal sorunun tam da bu politik özünü yadsýyorlar. Onlar sadece, devrimin sonuca doðru ilerlemesini önlemek için sýnýrlý, güdük ve denetimli ödünler vermekle yetiniyorlar. Daha sonra güçler dengesi kendi lehlerine deðiþir deðiþmez, verdikleri ödünleri geri almak üzere. Böylelikle, verecekleri tavizlerin kendi egemenliklerini güven altýna almaya yönelik olduðu açýða çýkýyor... ...Leninist Parti’nin, ulusal sorundaki bakýþ açýsý, Leninist UKKTH ilkesine ve bu ilkenin somut koþula uyarlanmasýna dayanan devrimci enternasyonalist sosyalist bakýþ açýsýdýr.
32