GERÇEK DEVRÝMCÝ ÖNDERLÝK Ý
C.Dağlı
þçi sýnýfýnýn sýnýf savaþý, uzun, sancýlý, zorlu ve çatýþmalý bir süreçten geçerek bugün daha ileri bir aþamaya, tayin edici noktaya, iktidar mücadelesine gelip dayanmýþtýr. Mücadelenin bu kritik momentinde, savaþan iþçi ve emekçi kitlelerin kendilerine öncülük edecek güçlerin desteðine her zamankinden daha fazla gereksinimi vardýr. Emekçi sýnýf bu mücadeleyi yüksek bir deneyim ve öncülük yeteneðine sahip bir gücün önderliðinde kazanabilir. Kapitalizmin yýkýlmasý, sýnýflarýn ortadan kaldýrýlmasý, yani iþçi sýnýfýnýn tam kurtuluþu, son derece köklü bir toplumsal dönüþümdür. Bu dönüþümü saðlayan komünist devrim, bugüne kadar olan devrime göre daha boyutlu bir devrimdir. Ýþçi sýnýfýnýn tam kurtuluþu bu nedenle sancýlý ve zorlu bir süreçtir. Böylesine zorlu bir süreç öncü güçlerin askeri ve politik desteði olmadan baþarýya ulaþamaz. Ýþçi kitlelerinin devrimci bir öncüye olan ihtiyacý tamamen sýnýf mücadelesinin, tam kurtuluþ mücadelesinin mantýðýndan ileri geliyor. Ýþçiler içinde bulunduklarý koþullar nedeniyle, savaþý kazanacak ideolojik, politik ve askeri deneyim ve birikime yeterince sahip deðiller. Emekçi kitlelere bu desteði verecek öncü, bu konuma sahip olan marksist güçlerdir. Ýþçi sýnýfýnýn nasýl bir politik gücün desteðine gereksinimi vardýr? Yardýmýný istediði güç oportünist ve oportünizmin olgunlaþmýþ hali olan sosyal-reformizm olamaz. Çünkü oportünizm küçük burjuva uzlaþmacýlýðý demektir. Küçük burjuva uzlaþmacý sol hareketler, emekçi kitlelere marksizmi götürdüklerini söyleseler de, gerçekte marksizmi götürme adý altýnda kitlelerin kafasýna doldurduklarý küçük burjuva kavramlardýr ve anlayýþtýr. Ýþçi sýnýfý, uzlaþmacý bir politik ve ideolojik çizgiyle hiç bir biçimde baþarýya ulaþamaz. Emekçi kitleleri zafere götüren, iþçi sýnýfýnýn uzlaþmaz devrim-
ci çizgisidir. Sermayenin mülksüzleþmeyi toplumun gitgide geniþ bir kesimine dayatmasý, kapitalin tekellerde birikmesi ve merkezileþmesi, sömürünün tekelci kapitalizm koþullarýnda daha da artmasý ve yoðunlaþmasý, emekçi kitlelerin yaþamýnýn iyice aðýrlaþmasý beraberinde uzlaþmaz sýnýf çeliþkilerinin geliþmesini ve keskinleþmesini getirmiþtir. Bunun bir sonucu olarak iþçi sýnýfýnýn ekonomik ve politik mücadelesi de yoðunluk kazanmýþ ve þiddetlenmiþtir. Biz bu þiddetli mücadeleyi, bu topraklarda on yýllardýr yaþýyoruz. Ýþçi sýnýfýnýn sonal ekonomik kurtuluþ için bir araç olan politik kurtuluþ mücadelesi, iktidarý alma kavgasý devrimci bir politik gücün önderliðini gerektirir, hem de sonuna dek tutarlý devrimci bir gücün önderliðini. Emekçi sýnýfýn desteðini istediði güç, bilimsel sosyalizmle donanmýþ bir güçtür, devrimci nitelikli bir komünist partisidir. Ýþçi kitlelerine tam kurtuluþ hedefini ve buraya nasýl bir anlayýþla ve mücadeleyle varýlacaðýný gösteren bilimsel teori, marksizmin devrimci teorisidir. Marksizme, onun devrimci özüne, yaþayan marksizme dayanan bir güç, iþçi sýnýfýný uzlaþmaz devrimci bir çizgiyle hedefine kavuþturur. Marksist bir güç, enternasyonal proleter sýnýf mücadelesinin deneyimlerine dayanýr ve bu deneyimleri güncel sýnýf mücadelesine uygular. Ýþçi sýnýfýnýn desteðe davet ettiði güç, devrimci marksist bir güçtür; yalnýzca devrimci marksist bir gücün iþçi kitlelerine öncülük etmeye yeteneði var. Savaþta yetkin, yönlendirici, yönetici, öncü bir güce sahip olmak, savaþan tarafa avantaj saðlar. Kapitalist sýnýfýn ne denli iyi örgütlendiði, kitleleri yönetme tarihi tecrübesine sahip olduðu ve nasýl bir politik gücü elinde tuttuðu düþünülürse, karþýt gücün, iþçi sýnýfýnýn amacýný gerçekleþtirmek için, kapitalistleri yenmeleri için devrimci bir gücün önderliðine nasýl ihtiyaç duyduðu ve bunun bir zorunluluk olduðu kendiliðinden anlaþýlýr. Ýþçi kitleleri, teorik, politik, pra-
tik savaþým kapasitesine ve yeteneðine sahip Leninist Parti’nin önderliðinde hareket ederek, son derece iyi örgütlenmiþ ve deneyimli egemen güçler karþýsýnda, ileri bir noktadan savaþý sürdürmüþ olur. Devrimci önderlikle, savaþýn sonucunu tayin eder. Sýnýf savaþýmýnda, devrimin sürükleyici güçlerini ortaya koymak kendi baþýna yetmez. Devrimci güçlerin hedefini de saptamak gerekiyor. Devrimin sürükleyici güçlerinin hangi hedefe yürüyeceði ve neyi çözeceði, nasýl çözeceði, ne yapacaðý belirlenmezse, kitleler önünü göremeyeceði için, savaþýmýn sonuca baðlanmasý beklenemez. Peki kitleleri kurtuluþa götürecek devrimci bir hedefi kim ortaya çýkarabilir? Bu, her þeyden önce, bilimsel ciddi bir çalýþma ister. Güçler mevzilenmesini, doðru olarak belirleyecek olan Leninist Parti’dir. Çünkü; bilime dayanýr ve ciddi irdelemelerden sonra sonuca ulaþýr. Çünkü o, bugüne kadarki devrim deneyimlerini somut koþullara, yani gerçeklere uygular. Baþarý, gerçekliðin doðru kavranmasýndan geçer. Görüldüðü gibi marksizmin devrimci önderliði, iþçi sýnýfýnýn geleceði belirleyecek savaþýmýnda yaþamsal önemdedir. Türkiye ve Kürdistan gerçekleri yýllardýr neyi gösteriyor? Bu topraklarda sömürünün çok yoðun olduðu, bunun sonucu olarak, emekçi halklarýn yoksulluðunun, sefaletinin çok derin olduðu, yaþamýn dayanýlmaz olduðu, toplumun iç çeliþkilerinin ileri derecede keskinleþtiði, bu temeller üzerinde yýllardýr süren bir iç savaþ olduðu, mevcut toplumun çok derin bir kriz içinde bulunduðu, devrimci durumun gün gün olgunlaþtýðý, kitlelerin faþizme ve sermayeye karþý baþkaldýrýlarýnýn daha sýklaþtýðý ve yaygýnlýk gösterdiði, elle tutulur nesnel gerçeklerdir. Oportünist hareketler bu gerçekleri ifade edebiliyor mu? Hiç de deðil. Onlar sahip olduklarý küçük burjuva anlayýþ nedeniyle gerçekleri bütün yönleriyle ve derinliðiyle ortaya koyamazlar. Henüz var olan durumu, sýnýflar
3
Somut koþullara yönelik yapýlan teorik deðerlendirme yalnýzca bir “çözümleme”yle sýnýrlý deðildir. Konan politika ve taktiði pratiðe, yaþama geçirmediðimiz sürece, her zaman teori ile pratik arasýnda bir kopukluk, bir ayrýlýk olacaktýr. Bugüne deðin, süregelen egemen sýnýflarýn anlayýþýnda teori ile pratik birbirinden kopuk olmuþtur. Proletarya ise toplumu ve sýnýflar mücadelesini teorik olarak ele alýr, bundan politik ve eyleme yönelik sonuçlar çýkarýr ve eylem programýný hayata uygular. Devrimci pratik, teorinin ortaya çýkardýðý sorunlarý çözer. Bir sorunu yalnýzca ortaya koymak yetmiyor, onu pratik yolla çözmek gerekiyor. Ýþçi sýnýfý, önüne çýkan sorunlarý, gerçek devrimci bir konuma sahip marksist bir partinin yönlendiriciliðinde hareket ederek çözer.
Komünistler her koþulda iþçi sýnýfý hareketinin çýkarlarýný temsil ederler ve kurtuluþu için mücadele verirler. Hareketin, örgütlü devrimci mücadelenin sürekliliðini koruyarak, onu devrimin zaferine deðin götürürler. Devrimin iradesini temsil ettiklerini, kapitalizmden komünizme geçiþ iradesini temsil ettiklerini, hareketin bütün dönemlerinde sergiledikleri devrimci teori-pratikle gösterirler. Sýnýf mücadelesinin koþullarý ve iþçi sýnýfýnýn mücadele gereksinimi sürekli deðiþim içindedir. Ýþçi kitlelerinin mücadele sürecinde gereksindiði desteði ona vermek için, her mücadele biçimini karþýlayacak yetenekte olmak gerekiyor. Kitlelerin devrimci mücadelesine öncülük eden gerçek devrimci gücün, bu potansiyeli taþýmasý gerektiði açýktýr.
mekçileri, “Dergimiz kapaðýnda yer alan ‘Zafer Birleþik Devrimimizin Olacak’ sloganý ve kullanýlan Kürt halkýna iliþkin fotoðraflar, ve ayný adlý gündem yazýsý; ‘Devrimci Mücadelenin Geliþimi Doðru Kavranmalýdýr’, ‘Uzun Ýç Savaþýn Finali mi’ baþlýklý makaleleri ve ‘Operasyonlar, Saldýrýlar Kürt Halkýný Yýldýramayacak’ baþlýklý haber yazýsýný gerekçe gösteren mahkemece, ‘terör örgütlerinin propagandasý yapýldýðý ve suçlularýn övüldüðü’ söylenerek dergimiz toplatýlarak yayýný durduruldu. BuYeni Dönem Yayýncýlýk tarafýndan nun yasal gerekçesi de basýn kanununun çýkartýlmakta olan 15 günlük sosyalist 25/2 ve 3713 sayýlý yasanýn 6/son maddergi Yeni Evrede Mücadele Birliði’nin, desi. “terör örgütlerinin propagandasýnýn yaLenin’in 1915’te yazýp yayýnladýðý, pýldýðý ve suçlularýn övüldüðü” gerek- Türkiye’de de Sol Yayýnlarý tarafýndan çesi ile toplatýlarak 1 ay süreyle yayýn çýkarýlan ve 1980’den beri yasaksýz-topdurdurma cezasý almasý üzerine, 27 Ey- latmasýz olarak yayýnlanan, daðýtýlan lül 2011’de ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde bir ‘Sosyalizm ve Savaþ’ adlý broþüründen basýn açýklamasý yapýldý. yapýlan alýntý da dergimizde yayýnlan21 Eylül – 5 Ekim tarihli Yeni Ev- dýðý için ‘suç’ olmuþtur” diyerek son rede Mücadele Dergisi yeni sayýsý, 25 yýllarda iyice yükselen devrim dalgasýnEylül 2011 tarihinde, Ýstanbul 12.Aðýr dan faþizmin ne kadar korktuðunu; son Ceza Mahkemesi’nin 2011/1823 sayýlý aylarda yüzlerce kiþinin tutuklanmasý, kararýyla toplatýlarak yayýnýnýn 1 ay sü- en ufak olayda ve eylemde vahþice salreyle durdurulmasýna karar verilmiþti. dýrýlmasý, onlarca kiþinin sokak ortasýnSaat 12.00’de ÝHD’de açýklama ya- da katledilmesinde görüldüðünü pan Y.E.Mücadele Birliði Dergisi e- söylediler ve saldýrganlýkta hýzýný hiç
kesmeyen faþizmin, Pazar günü bile yoðun mesai yaparak apar topar hakiminesavcýsýna bir dergi için toplatma ve yasaklama çýkarttýrabildiðini söylediler. Mücadele Birliði emekçileri ayrýca “her fýrsatta demokratikleþmeden bahseden devlet, bir taraftan dýþarýda baþka uluslarýn emekçi halklarýný ezmek için savaþa hazýrlanýrken, diðer tarafta kendi emekçi halkýna yönelik yeni sömürü yasalarý çýkarýp bunlarý uygulamak için iþçilere, emekçilere, köylülere, öðrencilere ve Kürt halkýna sýnýrsýz bir baský, terör uyguluyor. Saldýrýyor, tutukluyor, öldürüyor. Taþerona karþý çýkan iþçilere 27 yýl hapis veriyor, taþ atan çocuklarý onlarca yýl hapsediyor, öðrencileri uzun aylar hiç mahkemeye çýkarmadan hapsediyor, basýna saldýrýyor. Daha birkaç hafta önce Halkýn Günlüðü’nü kapatan devlet, bugün Y.E.Mücadele Birliði’ni kapatýyor, tüm sosyalist devrimci basýn yazý iþleri müdürlerini her yazý için onlarca yýl hapis cezasýyla yargýlýyor. Yayýnýmýzý durdurmak, devrimci-sosyalist basýný susturmaya yetmeyecektir. Baskýlar, yasaklamalar ,ne devrimin sesini susturmaya, ne devrimin gerçekleþmesine engel olabilecektir” dediler.
gerçeðini kavrayamayanlar, emekçi kitlelerin hedefleri için ne söyleyebilirler ki? Yapacaklarý ve yaptýklarý þey, kendi ufuksuzluklarýný, kendi sýðlýklarýný kitlelere taþýmaktýr yalnýzca. Küçük burjuva hareketler, var olan toplum gerçeðini, uzlaþmaz sýnýfsal çeliþkilerin geliþme ve keskinleþme düzeyini ve sýnýflar savaþýnýn þiddetlenmesini kavrayamadýklarý için sürekli oportünist görüþler ileri sürüyorlar. Bu nedenle sýnýf mücadelesinin geliþimini karþýlayacak bir görüþ ortaya koyamýyorlar. Yaptýklarý þey, ekonomik ve toplumsal gerçekleri çarpýtmaktýr. Gerçekleri çarpýtmak kaçýnýlmaz olarak kitlelerin hedefinin çarpýtýlmasý sonucunu verir. Böylesi bir güç, böylesi bir anlayýþ iþçi, emekçi kitlelerinin devrimci mücadelesine destek deðil, engel olur.
SOSYALÝST BASIN SUSTURULAMAZ!
4
TÜRKÝYE’NÝN KARÞI DEVRÝM MÝSYONUNDA REVÝZYON
Ýmralý müzakerelerine dair iyimser bir hava esiyorken, þimdi gelinen duruma pek çok kiþi anlam veremiyor. Ardý ardýna Kandil’e hava saldýrýlarý, kara operasyonu için geri saymalar, Ýmralý’ya tecrit, BDP ve DTK’ya yönelik tutuklama furyasý… Bu kopuþ neden yaþandý? Þerafettin Elçi’ye göre Ýmralý’da uzlaþýlan protokole baþbakan son anda onay vermekten kaçýndý, çünkü baþýndan beri amaç oyalamaktý, imhaydý vs… Sermayenin amacýnýn devrimci güçleri imha ve Kürt halkýný oyalamak olduðunu söylemek, kediye kedi demektir ve baþka bir açýklama gücü yoktur. Sermaye sýnýfý bir barýþ arzulandýðý için deðil, ama imhaya gücü yetmediði için, yaþamsal çýkarlarýný tehlikede gördüðü için, Kürt halkýnýn temsilcileriyle pazarlýk masasýna oturmuþtu. Niyet ise hiçbir zaman deðiþmedi. Bu nedenle, tekelci sermayenin bugünkü politikasýný ve ruh halini anlamak için, konuya niyetler perspektifinden deðil, ama daha geniþ bir perspektiften, hem bölgesel hem de dünyadaki güç dengeleri açýsýndan bakmak gerekir. Ýþte o zaman, Türk tekelci sermayesinin bugünkü saldýrganlýðý, sadece Kürt halkýna deðil, bölgedeki tüm komþu ülkelere neden böyle kýlýç salladýðýný kavramak mümkündür.
Emperyalist Enkazýn Hurdacýsý Ardý ardýna gerçekleþen halk devrimleri ve yýkýlan iktidarlar, kýtasal ölçeklerde yaþanan ayaklanmalar, dünya iþçi sýnýfýnýn militanlaþan mücadelesi, tüm bunlara eklenen küresel ekonomik buhran, emperyalist kapitalist sistemi tam bir ölüm kalým sorunuyla karþý karþýya býraktý. Burada söz edilen yalnýzca ABD’nin hegemonyasýný kaybetmesi deðil, sistemin topyekûn çöküþe
sürüklenmesidir. Bu çöküþ dinamikleri, emperyalizmin –ekonomik olduðu kadar- siyasi diplomatik ve nihayet askeri güç kullanýmýný sýnýrlandýrýyor, yýpratýyor. Düþmanýn bu güçten düþmesini gören ezilen halklar ve emekçi sýnýflar ise her geçen gün mücadele kapasitelerini artýrýyor, daha büyük isyanlar için cesaret buluyor, zafer umutlarýný devrimci atýlýmlara dönüþtürüyor. Kýsacasý, yalnýzca Türkiye ve bölgede deðil, tüm dünyada sýnýflar savaþýmýnýn dengesi, çýplak gözle görülebilir hýzla emekçiler lehine çevriliyor. Asýrlarýn yönetim tecrübesine sahip dünya burjuvazisi ve onun yöneticileri emperyalistler, dünya çapýnda bu gidiþi çok önceden gördüler, önlemeye çabaladýlar, olmadý. Bu süreçte en çok siyasi ve diplomatik yaptýrým gücü erozyona uðrayan emperyalizm, kimi baðýmlý ülkeleri kendi enkazýnýn hurdacýsý, bölgesel karþý devrim merkezi olarak hazýrlamaya giriþti. Bu ülkelerden biri elbette Türkiye’dir. Bizzat emperyalizmin desteðiyle, Türkiye’ye hem Kafkaslar’da hem de Ortadoðu’da askeri, siyasal ve diplomatik misyonlar yüklendi. Fakat 2008’deki Gürcistan provokasyonuna çok sert tepki veren Rusya karþýsýnda misyonunu yerine getirmekten çekinen Türkiye bu tarihten sonra tüm enerjisini Ortadoðu’ya verdi. Ýpliði Ýthal Diplomasi Türkiye’nin bölgedeki misyonu, Ýran’ý nükleer pazarlýkta masada tutmak ve bölgedeki etkisini sýnýrlandýrmak, Suriye’nin iþbirlikçi konumunu yükseltip sermayesini palazlandýrabilmek için ticari kanallar açmak, Ýsrail ile giriþilen danýþýklý dövüþ eþliðinde Hamas ve Hizbullah’ý yanýna çekmekti. Misyonun askeri boyutunu ise Füze Kalkaný
projesi halledecekti. Fakat lafla peynir gemisi yürümez. Bu yüzden emperyalizm, tüm bu siyasi diplomatik misyonunu güçlendirebilmek için Türkiye’ye adeta limitsiz kredi imkâný sundu. Onmilyonlarca dolar tutarýnda kredi-para, Türkiye ekonomisine pompalandý. Evet, borsa oynak, faizler yüksek ve kurlar alabildiðine dalgalý, yani kýsa sürede büyük kazançlar elde etme olanaðý var. Ama dýþ ticaret açýðý yüz milyar dolara dayanan, borcu sürekli katlanan bir ekonomiye böylesine muazzam miktarlarda kredi-para pompalamanýn, iktisadi bir mantýðý yok. Açýktý ki, bunca para Türkiye’nin bölgesel karþý devrim misyonunu sürdürebilmesi amacýyla ona açýlan bir kredidir. Ne var ki, iki önemli geliþme, bu þenlikli düðün alayýna, kurt sürüsü misali daldý, daðýttý. Birincisi, bölgesel dengeleri alt üst eden devrimler ve bir türlü bastýrýlamayan isyanlardý. Ýkincisi ise bizzat Kürdistan’da açýða çýkan ikili iktidar durumuydu .Bunlar Türkiye’nin misyonunu zora soktu, ipliði pazara çýkan ikiyüzlü diplomasiyi adeta çökertti, ticari kanallarý týkadý. “Büyük Türkiye” masallarýnýn kofluðunu kanýtladý. Bu durumda Türkiye’nin misyonunu sürdürebilmesi için bir askeri güç gösterisine ihtiyacý vardý. Kürt Hilali Korkusu Bu konuda en kritik geliþme, Suriye’nin isyancý kitlelerinin Türkiye’ye sýrtlarýný dönmesiyle baþladý. Hatay’daki mülteci çadýrlarý yarý yarýya boþaldý, üstelik Esad yanlýlarý da Þam büyükelçiliðini kuþattý. Açýkçasý Türkiye’nin bölgesel karþý devrim misyonu neredeyse tümüyle kopmak üzere idi. Bu kritik an, ayný zamanda DTK’nýn bölgesel özerklik ilan ettiði ve hükümetin
5
6
Asýrlarýn yönetim tecrübesine sahip dünya burjuvazisi ve onun yöneticileri emperyalistler, dünya çapýnda bu gidiþi çok önceden gördüler, önlemeye çabaladýlar, olmadý. Bu süreçte en çok siyasi ve diplomatik yaptýrým gücü erozyona uðrayan emperyalizm, kimi baðýmlý ülkeleri kendi enkazýnýn hurdacýsý, bölgesel karþý devrim merkezi olarak hazýrlamaya giriþti. Bu ülkelerden biri elbette Türkiye’dir. Bizzat emperyalizmin desteðiyle, Türkiye’ye hem Kafkaslar’da hem de Ortadoðu’da askeri, siyasal ve diplomatik misyonlar yüklendi. Fakat 2008’deki Gürcistan provokasyonuna çok sert tepki veren Rusya karþýsýnda misyonunu yerine getirmekten çekinen Türkiye bu tarihten sonra tüm enerjisini Ortadoðu’ya verdi.
Ýmralý protokollerini iptal ettiði andýr. Alel acele kotarýlan Kandil hava operasyonundan hemen sonra bir hükümet sözcüsü “Bu sadece örgüte deðil, bizimle oyun oynamaya kalkýþan tüm komþu güçlere bir gözdaðýdýr” diyordu. Bölgesel karþý devrim misyonunu kaybetme riski, iki nedenden ötürü Türk sermayesini oldukça korkuttu. Ýlki, limitsiz kredi-para akýþýnýn durmasýyla ortaya çýkacak ekonomik felaket ve ikincisi Türkiye’nin yarattýðý boþluðu bölgenin baþka güçleriyle, örneðin burjuva Kürt liderliði ile doldurma niyetlerinin açýða çýkmasý. Nitekim ayný günlerde yabancý basýnda, Doðu Ýran’dan baþlayýp Hatay’a dek uzanan 40 milyonluk bir Kürt coðrafyasýnýn Talabani-Barzani önderliðinde birleþtirilmesi fikri uzun uzun iþlendi. Özellikle Ýsrail, baþ düþmanlarý Ýran ve Suriye’ye diz çöktürecek böyle bir projenin el altýndan pazarlanmasýna giriþmiþti. Barzani bile, onyýllar sonra ilk kez, dört parçada Kürt halkýnýn birliðinden söz ediyordu. Ýran kokuyu hemen aldý ve Kandil’e kara harekâtýna giriþti. Neredeyse iki yýldýr silah sýkmamýþ PJAK’a karþý gerçekleþen bu operasyona pek çok kesim bir anlam vermekte güçlük çekti. Oysa durum apaçýk: Türkiye’nin karþý devrim misyonu kendi kapasitesini tüketince, bundan sonra ancak “40 milyonluk Kürt halký”ile bu misyon tahkim edilebilir.
Misyona Revizyon Mümkün mü? Emperyalist merkezlerde Türkiye’ye iliþkin konsensüsün bozulduðuna dair iþaretler ardý ardýna gelmeye baþladý. Bir dizi “sýzdýrma” haber, Türkiye’nin eski misyonuna son verip, bir revizyonla devam etmesi için ortam hazýrladý. Ýlk sýzdýrma, BM’nin Mavi Marmara raporu oldu; bu, Türk diplomasisinin itibarýný adeta sýfýrladý. Ýkinci sýzdýrma Füze Kalkaný anlaþmasýnýn imzalandýðýna dairdi. Bu da Ýsrail karþýtý siyasi söylemlerin ikiyüzlülüðünü kanýtlamaya yetti. Nihayet, MÝT-PKK
görüþmelerinin bant kayýtlarý, Kandil üzerinden yürütülen askeri güç gösterisinin altýný boþalttý. Baþka ve daha güçlü iþaretler de var. Ýlki, bir Amerikan þirketinin Doðu Akdeniz’de Kýbrýs Cumhuriyeti adýna doðal gaz aramaya baþlamasýdýr. Bu arama sahanlýðý, Ýsrail’in Gazze abluka þeridine neredeyse komþu ve Ýskenderun-Mersin limanlarýnýn Suriye’yle olan iliþkisini engelliyor. Ama bitmedi. Son birkaç ayda büyük enerji ihalelerini alan Türk þirketleri, þimdi emperyalist merkezlerden kredi bulamadýklarý için, ihaleler teker teker iptal ediliyor. Ve Merkez Bankasý’nýn son tahvil ihracýna yeterli talep gelmedi. Oysaki, daha geçen ay tahviller emperyalist metropol bankalarýnca kapýþ kapýþ ediliyordu. Tüm bunlar, limitsiz kredi-para musluklarýnýn yavaþ yavaþ kapanmakta olduðuna dair çok ciddi iþaretler. Ýþte bu ardý ardýna patlayan sýzdýrmalarýn ve kredi-para cenderesinin gölgesinde, hükümetin baþý Obama’yla görüþmeye gidiyor. Masada, Kürt halkýna hamilik rolüyle revize edilmiþ yeni bölgesel karþý devrimin misyonu olursa, kimse þaþýrmasýn. Türk tekelci sermayesi açýsýndan, kolera ile veba arasýnda bir seçimdir bu. Kabul etmezse, kredi musluklarý kesilecek bir buhranýn ortasýnda kalacak. Kabul ederse, birleþmiþ 40 milyonluk bir Kürt nüfusu ile karþýlaþacak. Emperyalizm, Kürt halkýna da benzer bir seçim dayatýyor. Bir yanda ilhakçý ve gerici üç ülkenin amansýz baskýlarý, öbür yanda Ortadoðu halklarýnýn devrimci dinamiklerinden kopartýlmýþ ve Türkiye’nin hamiliðine verilmiþ bir birlik. Sermaye dünyasýnýn hesaba katmadýðý gerçek ise þu: Kürt halký bölgenin en ileri devrimci dinamiklerini baðrýnda taþýyan bir halktýr. Ve bu dinamikler onlarý ne bölge gericileriyle ne de emperyalizmle ittifaka deðil, ama isyanlarla dünyayý alt üst eden, sermayenin tüm hesaplarýný bozan ayaklanan halklarla ittifaka hazýrlýyor.
KÜRT HALKINA YÖNELÝK SALDIRILAR PROTESTO EDÝLÝYOR
22 Eylül:
22 Eylül Perþembe günü sabah saat 05.00 sularýnda 6 ilde eþ zamanlý yapýlan baskýnlardan Ýzmir’de en az 30 kiþi gözaltýna alýndý. Bayraklý, Buca, Bornova, Karabaðlar, Gaziemir, Çiðli, Aliaða, Doðanlar BDP ilçe yöneticileri, MKM çalýþanlarýnýn evlerine ve BDP Siyaset Akademisi’ne yapýlan baskýnlarda bilgisayar, CD ve kitaplara el konuldu. Ayrýca BDP Ýzmir Ýl yöneticisi Emine Aslan ve BDP PM üyesi Ahmet Demiroðlu da diðer gözaltýna alýnanlarla beraber Bozyaka Emniyet Müdürlüðü’ne götürüldü. Ýzmir BDP Ýl yönetimi 6 ilde eþ zamanlý yapýlan bu baskýnlarý protesto etmek amacýyla bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Basýn açýklamasý saat 12.00’de BDP Ýzmir Ýl binasýnýn önünde yapýldý. BDP Ýl Baþkaný Yusuf Kaya yaptýðý açýklamada; “Son Ýki yýldýr sýnýr tanýmaz bir þekilde demokratik mücadelemize karþý baþlatýlan hukuk dýþý, pervasýz ve keyfi saldýrýlar son günlerde boyutlandýrýlarak bugün sabahýn erken saatlerinde baþlatýlan polis operasyonlarýyla ilimiz Ýzmir’e taþýnmýþtýr. Karþý karþýya kaldýðýmýz bu saldýrý dalgasý, özellikle 2009 yerel seçimlerinden sonra demokratik mücadelemize karþý baþlatýlan kapsamlý tasfiye politikalarýnýn devamýdýr” dedi. BDP Ýl Baþkaný Yusuf Kaya ayrýca KCK operasyonlarý sonucu bugüne kadar içlerinde belediye baþkanlarýnýn da olduðu üç bin dolayýnda üye ve yöneticilerinin gözaltýna alýndýðýný ifade ederken, operasyonlarýn hukuki dayanaðýnýn olmadýðýný dile getirdi. Kaya, gözaltýna alýnan ve tutuklanan arkadaþlarýnýn serbest býrakýlmasýný, operasyonlarýn durdurulmasýný istedi. Barýþ ve Demokrasi Partisi Ýzmir Ýl Baþkanlýðý önünde yapýlan basýn açýklamasýnýn ardýndan, 5 dakikalýk oturma eylemi yapýldý. Oturma eyleminin ardýndan basýn açýklamasý sona erdirildi.
“Güneþimizi Karartamazsýnýz Özgürlüðü Özgürlüðümüzdür Tutsaklýðý Tutsaklýðýmýzdýr” pankartýnýn açýldýðý eylemde açýklama yapan Sebahat Tuncel ilk önce, “Eðer siz demokratikleþme konusunda adým atarsanýz, Kürt halkýný tanýrsanýz, Kürt halkýnýn kendi kendini yönetme hakkýný tanýrsanýz, yine statü talebini kabul ederseniz, bu konuda siyasi reformlar yaparsanýz, anayasal uyum sürecinde bunun sözünü verirseniz zaten barýþ ortamý kendiliðinden gelir…” dedi. Açýklamanýn yapýldýðý sýrada ellerinde Türk bayraklarý olan faþist bir grup, “Þehitler Ölmez Vatan Bölünmez” sloganýyla BDP’lilere saldýrmaya kalkýþtý. Buna karþýlýk faþist grubun saldýrýsýný engellemek gerekçesi ile çevik kuvvet polisleri BDP’lileri ablukaya aldý. Açýklama bu abluka altýnda devam etti, faþistler de bir süre sonra alandan ayrýldý. BDP milletvekili Sebahat Tuncel bununla ilgili olarak þunlarý söyledi; “…Bir þey daha ifade etmek istiyorum. Bakýn burada çok kalabalýk bir grup deðiliz, yürümek istedik. Dediler ki Muzaffer beyden haber bekliyoruz. Þimdi biz Muzaffer beyi anladýk ki muzaffer bir grup organize ediyormuþ. Þimdi buraya geldik bu muzaffer grup da iþte bizim karþýmýza geti24 Eylül: BDP’li yöneticilere 22 Eylül’de Ýzmir’de yapýlan baský- rildi. Burada bir problem var, bizim karþýmýza milliyetçi bir ný protesto etmek amacýyla BDP Ýzmir Ýl Baþkanlýðý, 24 Ey- grubu getirip çatýþtýracaðýnýza bu ülkede barýþ için gelin adým atýn…” lül Cumartesi günü bir eylem gerçekleþtirdi. Polisin yoðun ablukasý altýnda devam eden açýklama, Konak’ta bir alýþveriþ merkezi önünde toplanarak Ýzmir Baþbakan’ýn Ortadoðu’yla ilgili gösterdiði hassasiyete tepkiyValiliði’ne doðru yürümek isteyen BDP’lilere polis önce izin vermedi. Polisle yapýlan tartýþmalardan sonra yürüyüþe izin le devam etti. Sebahat Tuncel Baþbakan’ý bu konuda eleþtireverildi. BDP Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in de des- rek, “Gerçek anlamda Ortadoðu’da eðer barýþ istiyorsanýz tek verdiði eylemde Valilik binasý önünden sloganlarla yürün- önce Kürdistan’da barýþ, Türkiye’de barýþ, Ortadoðu’da badü ve Ýzmir Büyükþehir Belediyesi önünde Basýn Açýklamasý rýþ yaklaþýmýný dikkate almak zorundasýnýz. Aksi taktirde ne Ortadoðu’ya barýþ gelir ne Kürdistan’a ne de Türkiye’ye…” yapýldý.
7
dedi. Yapýlan baskýnlarla ilgili de tepkilerini dile getiren Sebahat Tuncel ayrýca “Baþbakan gelip hepimizi tutuklayabilir. Bütün BDP’lileri tutuklayabilirsin. Ama Baþbakan 20 milyon Kürt’ü tutuklayamazsýn. Bugün biz gideriz diðerleri gelir. Bir gider bin geliriz, bunu tarihte gösterdi bugün günümüz de gösteriyor” diyerek, son olarak Ýzmir’deki Siyaset Akademisi’ne de yapýlan baskýnla ilgili “Anladýk ki iyi bir yoldayýz. Siz bize baský uyguladýkça biz ne kadar doðru bir yolda olduðumuzu görüyoruz. Sadece Kürt halký açýsýndan deðil Türkiye halklarý açýsýndan da biz bu yolun doðru olduðunu ifade ediyoruz” dedi ve açýklamasýný bitirdi.
28 Eylül:
28 Eylül Çarþamba günü saat 12.00’de BDP Ýzmir Ýl Örgütü baskýnlarla, tutuklamalarla, operasyonlarla ve cezaevindeki tecritle ilgili yürüyüþ ve basýn açýklamasý yapmak için Basmane Meydaný’nda toplandý. Saat 11.45’te toplanan kitle Eski Sümerbank’a kadar yürümek istedi. BDP yöneticileri ile emniyet arasýnda yaþanan uzun tartýþmalara raðmen kitlenin Eski Sümerbank önüne yürümesine izin verilmedi. Basmane Meydaný’nda tellerle ablukaya alýnan kitle alkýþlarla ve “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganýyla tepkilerini dile getirdi. Kitlenin etrafýný tellerle çeviren ve basýn açýklamasýnýn ablukada yapýlmasýný dayatan polis, “Hiç tereddütünüz olmasýn, rahatça eyleminizi yapýnýz güvenliðinizi aldýk” sözleri ile Kürt halkýnýn eylemlerine yönelik tahammülsüzlüklerini sergilemekten çekinmedi. Basýn açýklamasýný bulunduklarý yerde yapmalarý dayatýlmasý üzerine BDP’liler, yürüyüþ engelini protesto etmek için basýn metnini okumadý ve BDP Ýl Binasý önüne çevik kuvvet kortejiyle ve sloganlarla yürüdükten sonra daðýldý. BDP Ýzmir Eþbaþkaný Yusuf Kaya, yapýlan dayatmaya iliþkin “Bu halkýn vergileriyle maaþ alanlar bizi burada tecrit
8
ediyor. Bize diyorlar ki, ‘biz sizin güvenliðinizi aldýk’. Etrafýnýza bir bakýn panzerler, tel örgüler, bunlarla mý güvenlik aldýnýz. Siz bizden uzak olun. Muðla’da öldürülen Þerzan Kurt’u vuran polis kurþunu deðil miydi?” dedi. Polisin hukuksuzluk yaptýðýný, kendi yasalarýný çiðnediðini belirten Kaya “Emniyetin tavrýný protesto etmek için basýn metnini okumuyoruz” dedi. Konuþmanýn ardýndan kitle olaysýz bir þekilde daðýldý. Bizler de Mücadele Birliði olarak Kürt halkýnýn yaþadýðý bu saldýrýlara karþý her zaman yanýndaydýk, bundan sonra da her zaman yanýnda olacaðýz.
1 Ekim:
Ýnsan Haklarý Derneði (ÝHD) Ýzmir Þubesi, ÝHD Urfa Þube Baþkaný Cemal Babaoðlu ve ÝHD Þube Yöneticisi Müslüm Kýna’nýn tutuklanmasýný protesto etti. ÝHD Ýzmir Þubesi, yapmayý duyurduðu “Kayýp eylemi”ni Urfa’daki dernek yöneticilerinin tutuklanmasý nedeniyle deðiþtirdi. ÝHD’liler, Urfa Þube Baþkaný Cemal Babaoðlu ve ÝHD Urfa Þube Yöneticisi Müslüm Kýna’nýn tutuklanmasýna tepki gösterdi. 1 Ekim günü Konak eski Sümerbank önünde saat 13.00’te bir araya gelen insan haklarý savunucularý adýna açýklamayý ÝHD MYK Üyesi Necla Þengül okudu. Þengül, Yasal ve meþru faaliyet yürüten demokratik kitle örgütü temsilcilerinin bu þekilde gözaltýna alýnmasýný kýnayarak, “Yetkili savcýlýðýn gizlilik kararý aldýrmasý nedeniyle yapýlan bu hukuksuzluðun hangi gerekçeye dayandýrýldýðýný bilmiyoruz. Ancak belirtelim ki 29 Mart 2009 Yerel Seçimlerinden sonra yapýlan yaygýn gözaltý ve tutuklama operasyonu devam ediyorken, 22 Haziran 2011 Genel Seçimlerinden sonra ikinci bir yaygýn gözaltý ve tutuklama operasyonu ile karþý karþýyayýz. Bu durum açýkça bu operasyonlarýn hükümet tarafýndan planlandýðýný ve özel yetkili savcýlýklar-mahkemeler eliyle uygulandýðýný göstermektedir. Bu tür otoriter yöntemlerden derhal vazgeçilmelidir. Bu uygulamalar hukuk adý altýnda tanýmlanamaz. Olsa olsa otoriter rejimlerde görülen anti-demokratik uygulamalardýr” dedi. Ýnsan Haklarý Derneði’nin 1986’dan bu yana Türkiye’de insan haklarýna dayalý bir demokrasinin tesis edilmesi mücadelesinde ‘kritik’ bir role sahip olduðunu kaydeden Þengül, derneklerine yönelik baskýlarýn kabul edilemez nitelikte olduðunu vurguladý. Þengül, demokrasi ve insan haklarýna saygýnýn tesis edilebilmesinin ancak insan haklarý savunucularýnýn korunmasýyla mümkün olduðuna vurgu yaparak, “Yetkili makamlarý, evrensel hukuk kurallarýna uymaya, BM Ýnsan Haklarý Savunucularýnýn Korunmasý Bildirgesi’ne uygun davranmaya davet ediyor ve gözaltýnda tutulanlarýn tümünün serbest býrakýlmasýný talep ediyoruz” þeklinde konuþtu. Açýklamanýn ardýndan 5 dakikalýk oturma eylemi yapan ÝHD’ye Mücadele Birliði de destek verdi. Oturma eyleminin ardýndan açýklama sona erdi.
Mücadele Birliði/Ýzmir
MSF’DEN ÝZLENÝMLER
Mezopotamya Sosyal Forumu ilk gün akþam yapýlan yürüyüþle baþladý. Binlerce insa nýn katýldýðý yürüyüþ Darkapý Meydaný’nda baþladý. Polis tomalarla yolu kesti. Yürümekte kararlý olan kitle parkýn içinden geçerek tekrar anayolda bir araya geldi ve yürüyerek sloganlarla forumun yapýldýðý Sümer Park’a geldi. Burada çekilen coþkulu halaylarla yürüyüþ sona erdi. Yürüyüþe Mücadele Birliði okurlarý da katýldýlar ve Deniz bayraðý açtýlar. Daha sonra Sümer Park içindeki konser alanýnda yapýlan konuþmalar ve Grup Bandista’nýn da katýldýðý bir konserle forum baþlamýþ oldu. Mezopotamya Sosyal Forumu’na yine Avrupa’dan Asya’ya Kuzey Afrika’dan Güney Kürdistan’a yüzlerce kiþi katýlýyor. Sümer Parkýn içinde çadýrlar kurulmuþ durumda. Bazý oturumlar bu çadýrlarýn içinde yapýlýyor. Ayný zamanda kitap vb stantlarý da açýlmýþ durumda. Stantlara ilginin yoðun olduðu gözleniyor. Deniz Gezmiþ’in Kürt Halkýnýn gönlünde nasýl taht kurduðunu görmek için burada olmak ve insanlarýn Denizlerin resimlerini gördüklerinde verdikleri tepkiyi görmek gerekiyor. Forum, Kuzey Afrika Devrimleri, Filistin’de yaþanan süreç, yeni yönetim deneyimleri vb konularda yapýlan oturumlarla devam ediyor.
MSF’de Deneyimler Ve Alternatif Yaþam Arayýþlarý Mezopotamya Sosyal Forumu devam ediyor. MSF’nin birinci gününde Ortadoðu’da Halklarýn Baþkaldýrýsý’ndan Deneyimler ve Alternatif Yaþam Arayýþlarýna kadar bir çok konuda söyleþiler yapýldý. Yabancý konuklarýn yoðun katýlým gösterdiði oturumlarda geliþtirici tartýþmalar oldu. Bu oturumlara dinleyici olarak katýldýk ve görüþlerimizi kýsaca da olsa sunma þansýný bulabildik. Oturumlarýn baþladýðý 22 Eylül gününde daha çok Ortadoðu-Filistin ve Arap Baharý üzerine düzenlenmiþ olan oturumlara katýldýk. 1. gün yapýlan “Deneyimler Ve Alternatif Yaþam Arayýþlarý” baþlýklý oturumda “komünsel yaþam” tartýþýldý. Bu oturumda, kapitalizmin doðayý yaþanmaz hale getirdiði vurgulandý. “Kapitalizm metropoller yapmýþ ve insanlar bunun içine sýkýþtýrýlmýþtýr. Kapitalizm, bunu, toplumun kendi sorunlarýyla baþ baþa kalýp politikadan uzaklaþmasý için yapýyor. Biz buna karþý alternatif bir yaþam öneriyoruz“ denildi. Sur Belediye Baþkaný Gülbahar Örnek, yaklaþýk 25 aile ile bir mahallede baþladýklarý çalýþmayý örnek verdi. Bu ailelerin kendi mahallelerinde tandýr ekmeði yaptýklarýný ve bu þekilde kim ne kadarýna ihtiyaç duyuyorsa paylaþtýklarýný söyledi, Þikefta Köylüleri ise kendi örneklerini anlattýlar. Köylerinde “özgürlük evi” yaptýklarýný belirttiler. Axu Av komünü ise köylerde evi olmayanlara toprak ve sudan ev yaptýklarýný anlattý. Burada herkesin çalýþmak zorunda olduðunu vurguladý. Brezilya MST’den Igor Felipe Santos, Brezilya’da kendilerinin büyük toprak sahiplerinin topraklarýný nasýl iþgal ettiklerini ve nasýl kendi tarýmlarýný kendileri kolektif olarak yaptýklarýný anlattý. Kapitalizme karþý bir model oluþturmaya çalýþtýklarýný vurguladý. Toplantýnýn moderatörlüðünü yapan Metin Yeðin ise “Biz Yel Deðirmenlerine karþý savaþýyoruz” dedi. Toplumsal hayatýn gözeneklerinden baþlayan dönüþümden bahsetti. Bu oturumda soru sormak için söz alan Mücadele Birliði temsilcisi, eðer kýsa sürede kapitalist sistem tarihin çöp sepetine gönderilmezse, dünyanýn canýna okuyacaðýný, dünyayý ve insanlýðý kurtarmak için bir komünist devrimin zorunlu olduðunu,kapitalizm altýnda baðýmsýz adacýklar oluþturmanýn mümkün olmayacaðýný, bugün oluþturulsa bile yarýn bunlarýn savaþ, iþgal vb ile ortadan kaldýrýlabileceðini vurguladý. Bu tür oluþumlarýn önemsiz olmadýðýný ama sonu sonuna kapitalizm yýkýlmadan bunlarýn da uzun ömürlü olamayacaðýnýn altýný çizdi.
Komünistler Halka Adaletsizliðe Ve Eþitsizliðe Karþý Çýkma Gücü Veriyor
Lübnan Komünist Partisi Gençlik Federasyonu’ndan Raed Atuya ile MSF’de son yaþananlar üzerine kýsa bir söyleþi yaptýk. Mücadele Birliði: Ýlk sorumuz “Arap Baharý” hakkýnda olsun. “Arap Baharý”ný nasýl deðerlendiriyorsunuz? Geliþmeleri bir devrim olarak adlandýrabilir miyiz? Raed Atuya: Arap Devrimi; ama Arap Baharý ile ilgili problem var; çünkü bu Arap Devrimi organize deðil ve pragmatik. Tüm insanlar Arap Baharý’na katýlýyorlar, kendi renkleriyle katýlýyorlar. Homojen deðil. Mücadele Birliði: Bu geliþmelerin Lübnan’a, Filistin’e yansýmalarý nasýl olacak sizce? Raed Atuya: Ýyi bir etkisi var. bu devrimlerin Lübnan ve Filistin halkýyla iliþkisi var. ilk defa Mýsýr halký Ýsrail büyükelçiliðine saldýrdý. Lübnan’da bu devrim, gençliði olumlu yönde etkiliyor. Fakat diðer insanlar için ayný þeyi söyleyemeyiz. Mücadele Birliði: Türk hükümetinin Ortadoðu’da daha aktif rol alma isteðini nasýl deðerlendiriyorsunuz? Raed Atuya: Kesinlikle negatif bir rol oynuyor. Çünkü Türk hükümeti iyi bir geçmiþe sahip deðil. Türk hükümetinin ilgisi, buradaki kendi çýkarlarýyla ilgili. Ortadoðu’daki sünnileri destekliyorlar ve kendilerine Ortadoðu’da daha büyük bir rol istiyorlar. Özellikle uluslararasý emperyalizmler olan iliþkilerine dayanýyorlar. Ve ABD ile olan anlaþmalarýna dayanarak bölgeye müdahale etmek istiyorlar. Örneðin Füze kalkaný... Örneðin Suriye’deki Halk Hareketine müdahale ediyorlar. Ayný anlayýþ emperyalist ülkelerin Ortadoðu’daki hegemonyalarýnýn yeniden tesisi için çalýþýyor. Mücadele Birliði: Türkiye-Ýsrail arasýnda görünürde yaþanan gerginlik hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Raed Atuya: Tam bir yalan. Arap halkýnda yanlýþ bir imaj yaratmaya çalýþýyor. Bu planlarý Ýsrail hükümeti ile yapmalarý mümkün deðil. Türk hükümetiyle gerçekleþtirmek istiyorlar. Erdoðan tüm Arap halkýna bir kurtarýcý gibi gösterilmek isteniyor. Fakat tam bir yalancý Mücadele Birliði: Geliþmelerin, dünyada yeni bir devrimci durum ve kapitalizmin sýçramalý çöküþ evresine denk geldiðini söyleyebilir miyiz? Raed Atuya: Evet, kesinlikle. Bundan sonra sosyalizm yeniden gündeme gelecek. Arap Baharý’na iliþkin en önemli deðerlendirmelerimizden biri, komünistlerin rolünün bu süreçte artacaðý, insanlar tarafýndan yeniden onurlandýracaðýmýz günler gelecek. Çünkü onlar halka adaletsizliðe ve eþitsizliðe karþý çýkma gücü veriyor ve kendilerine olan güveni biriktiriyorlar, deðiþim istiyorlar.
9
“Asýl Umudu Veren Gerçeði Bulma Ýsteði”
10
MSF’nin birinci gününde Arjantin’den gelen ve yaptýklarý eylemlerle bütün dünyada tanýnan, insanlarýn yüreðinde ve bilincinde yer edinmiþ, Plazo de Mayo annelerinden biriyle, Nora De Cortinas ile bir röportaj gerçekleþtirdik; Mücadele Birliði: Sizi burada görmekten ve sizinle tanýþmaktan mutlu olduk. Bize biraz oðlunuzdan, nasýl ve ne zaman kaybedildiðinden bahseder misiniz? Nora De Cortinas: Oðlumun adý Carlos Gustavo Cortinas. 1977’den beri kayýp. Kaybedildiðinde 24 yaþýndaydý. Bu tarihten beri hiç kimse bir açýklama yapmadý. 1977’den 1983’e kadar (Arjantin’de Askeri Dikta dönemi) 30 bine yakýn insan kayboldu. Buna iliþkin ne bir özür dileme ne de bir yargýlama yapýldý. Mücadele Birliði: Hikayesini biraz anlatýr mýsýnýz. Nora De Cortinas: Oðlum, politik bir militandý. Peronistti. Kapitalizm ve diktatörlüðe karþý önemli mücadeleler verdi. Oðlum, önce Ulusal Hükümet Enstitüsü’nde çalýþýyordu. Sonra özel bir kurumda çalýþmaya baþladý. Sabah. iþe gitmek için evden ayrýldý ve bir daha geri dönmedi Mücadele Birliði: Siz kaç yaþýndasýnýz? Nora De Cortinas: Þimdi 81 yaþýndayým. Oðlum kaybedildiðinde 47 yaþýndaydým. 34 senedir arýyorum oðlumu. 24. yýlýnda bir arama çalýþmasý yapýldý. Nehirde ya da toplu mezarlarda olabileceði söylendi; ama bir kimlik araþtýrmasýna girmediler. Çok kayýp olduðunu kimin kim olduðunu tespit etmenin mümkün olmadýðýný söylediler. Bunun üzerine kampanyalar yaptýk. Katolik olduðum için kiliseye de baþvurdum; polise, askeriyeye, siyasetçilere, hepsine baþvurdum. Kilise diktatörlüðü tanýyor. Onlarýn toplama kamplarýnda olduðunu bildikleri halde kýllarýný bile kýpýrdatmadýlar. Kilise de iki türlü: Fakirlerin ve zenginlerin kilisesi. Destek veren kiliseler daha çok yoksullara ait olanlar. Mücadele Birliði: Hiç umutsuzluða düþtüðünüz oldu mu? Umudunuzu ne ayakta tuttu? Nora De Cortinas: Asýl umudu veren gerçeði bulma isteði... Bu, 30 bin insan nerede? Gerçeði bulma, hesap sorma, adalet bulma isteði... Mücadele Birliði: Plazo de Mayo Anneleri tüm dünyaya örnek oldular. En çok da Kürt ve Türk analarýna... Cumartesi Annelerini tanýyorlar deðil mi? Nora De Cortinas: Daha önceki yýllardan tanýþýyoruz. Bizim acýlarýmýz, kayýplarýmýz birbirine o kadar çok benziyor ki! Bizi birbirimize yakýnlaþtýran bu acýlarýmýz. Ben burada olmasam da onlarýn acýlarýný içimde taþýyorum. Biz de her Perþembe eylem yapýyoruz. Mücadele Birliði: Son bir soru: Gerçeði aramaya devam edecek misiniz? Nora De Cortinas: Bütün gerçekler, bütün doðrular ortaya çýkana kadar devam. Tüm çocuklar için devam edeceðim. Sadece Arjantin’dekiler için deðil, bütün dünyadaki bu kýrýmlar bitene kadar. Tüm çocuklar için, tüm analar için... Kýsmi adalet istemiyorum. Herkese adalet istiyorum! Oðullarýmýn hayalini gerçekleþtirene kadar mücadele edeceðim, yoksulluk, adaletsizlik, ayrýmcýlýk son bulana kadar.. Yaþam hakký, saðlýk hakký,toprak hakký(kendi kaderini tayin hakký) elde edilene kadar... Çocuklar sokaklarda el açýp dilenmeyene kadar... Mücadele Birliði: Teþekkür ederiz. Sizi çok seviyoruz. Muços Grassias Nora De Cortinas: Ben de sizleri çok seviyorum. Oh! Muços Grassias.
Ayný Duygularý, Ayný Deðerleri Ve Ayný Bakýþý Sahipleniyoruz
Mezopotamya Sosyal Forumu’na Tunus’tan katýlan þair ve müzisyen Moez El Hamdi ile yaptýðýmýz röportajý yayýnlýyoruz: Mücadele Birliði: Merhaba sevgili El Hamdi, Mezopotamya Sosyal Forumu’na Tunus’tan katýlan birisini görmek bizleri mutlu etti. Moez El Hamdi: Ben de burada olmaktan dolayý mutluyum. Mücadele Birliði: Ýlk sorumuzla baþlayalým: “Arap Baharý”ný nasýl deðerlendiriyorsunuz? Bu geliþmeleri “devrim” olarak deðerlendirebilir miyiz? Moez El Hamdi: “Arap Baharý”nýn devrimci hareketinin ortasýna doğduğunu düþünüyorum. Gelecekte daha da güçlü olacaðýný düþünüyorum. Arap Ayaklanmasý ayný zamanda gelecekte Arap devletlerini kimin yöneteceðine de etkide bulunacak. Politik rejimler Arap Dünyasýnda deðiþimlere neden olduðunda ayný zamanda Ortadoðu’daki rejimleri de etkileyecek. Arap Devrimleri, bölgede bir kapý açacak ve ayný zamanda evrensel deðerlere de bir kapý açacak. Ulusal ideolojilerin ve ülkelerin çöküþünden sonra tüm dünyada yeniden bir çok insanýn üzerinde hemfikir olduðu deðerler, örneðin Barýþ, insan olmanýn temel öðeleri, onur vb yükselecek. Tunus þimdi herkesin üzerinde yoðunlaþtýðý, barýþ ve adaleti yükseltecek,ve bazý insanlarýn marjinalleþtirilmesini, ötekileþtirilmesini engelleyecek. Tunus Devrimi, yeniden özgürlüðü, onuru (Arapçada “karama”) saðlayacak. Mücadele Birliði: Bu devrimler, bize dünya tarihinde yeni bir döneme girildiðini gösteriyor mu? Buna “Yeni Evre” diyebilir miyiz? Moez El Hamdi: Tabii ki, devrimle birlikte geliþmeler Arap dünyasýna yayýldý. Protestolar, burayla da sýnýrlý kalmadý, Asya ve Latin Amerika’ya da yayýldý. Bu bize mutluluk veriyor. Bilinçli insanlar tüm dünyada günden güne artýyor; çünkü kaderleri kendi ellerinde. Tunus iktidarý halkýn kendi kaderini tayin hakkýný tanýyor. Tunuslu bir þairin (Ebu Kasým Þebbi) dediði gibi: Eðer bir gün insanlar hayat isterse Kader ona yardým edecektir Mücadele Birliði: Tunus Devrimi þu an hangi aþamada? Moez El Hamdi: Tunus Devrimi þimdi geçiþ dönemini inþa ediyor. Yeni bir dönem. Gerçek demokrasi ve eþitlik ve ulusal kaynaklarýn adil daðýtýmý. Ayný zamanda tüm her yerde düþünme ve açýklama özgürlüðü, ekonomik, sosyal, kültürel deðiþimler... Þu andaki dönüþüm, yeni gerçekleri ortaya çýkaracak. Sosyalizm tarihte baþarýsýz oldu ama Tunus Devrimi, yeni ekonomik sosyal alternatifler yaratacak. Mücadele Birliði: Tunus Devrimi’nin bundan sonra izleyeceði yol nasýl olabilir? Moez El Hamdi: Þu anda seçimler için, ulusal konsey için hazýrlanýlýyor. Yeni Anayasa hazýrlýklarý var. Bu yeni anayasa Tunus Halký tarafýndan seçimle ve genel oyla, referandumla yapýlacak. Bu yeni anayasa politik ayrýlma hakkýný koruyacak; sivil toplumdaki örgütlenmeler aracýlýðýyla, örneðin sendikalar vb ile sivil eylemleri geliþtirecek. Mücadele Birliði: Türkiyeli ve Kürdistanlý devrimcilere vermek istediðiniz bir mesaj var mý? Moez El Hamdi: Kürt ve Türk devrimcileri özgürlük istiyor. Sadece devrimle insanlar onurlarýný ve geleceklerini koruyabilirler. Ayný duygularý, ayný deðerleri ve ayný bakýþý sahipleniyoruz. Kapitalizmin yýkýldýðý günlerde yaþýyoruz. Alternatif bir sistem bir gün mutlaka kurulacak. Mücadele Birliði: Bu duygu ve düþünceleriniz için ve bizimle röportaj yapmayý kabul ettiðiniz için teþekkür ederiz. Moez El Hamdi: Ben teþekkür ederim.
KESK BASKI VE GÖZALTILARI PROTESTO EDÝYOR
Antep:
Son dönemde KESK’e ve özellikle Eðitim-Sen þubesine yönelik yoðunlaþan ve artan saldýrý, gözaltý ve tutuklamalara karþý Eðitim-Sen Antep Þubesi Yeþilsu Parký önünde bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Basýn açýklamasý 29 Eylül akþamý 18.15 te “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “KESK’e Uzanan Eller Kýrýlsýn” , “Baský, Sürgün Deðil insanca Yaþamak Ýstiyoruz” sloganlarýyla baþladý. Basýn açýklamasýnda demokratikleþme söylemlerinin arttýðý bir dönemde bu topraklarýn birçok bölgesinde örgütlü olan KESK’e yönelik saldýrýlarýn açýklamasýnýn olamayacaðý, böylesi bir yöntemin demokratik ülkelerde deðil ancak baskýcý otoriter iktidarlarýn olduðu ülkelerde rastlanýldýðý, sendikamýzýn yürüttüðü mücadeleden duyulan rahatsýzlýðýn sonucu bu yönetim altýnda da bu tür saldýrýlarýn þaþýrtýcý olmadýðý ve her ne olursa olsun mücadelelerinden vazgeçmeyecekleri belirtildi. Gözaltýna alýnan öðretmenlerin de serbest býrakýlmasý için her türlü adýmý atacaklarýný belirterek eylem tekrar sloganlarla sonlandýrýldý.
Ýzmir:
29 Eylül Perþembe günü saat 18.00’de Urfa’da gözaltýna alýnan 5 Eðitim Sen yöneticisi ve üyesi ile ilgili basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Basýn açýklamasý Konak Sümerbank önünde “KESK Ýzmir Þubeler Platformu” pankartýnýn açýlmasýyla baþladý. “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Onurlu Mücadelemiz”, “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði” sloganlarýnýn atýldýðý eylem, basýn açýklamasýnýn okunmasýyla devam etti. BTS Ýzmir Þube Baþkaný’nýn okuduðu basýn metninde KESK’li emekçilere yönelik yapýlan gözaltý ve tutuklamalara deðinilirken “Türkiye’de son dönemde emek ve demokrasi mücadelesi yürüten kesimlere özellikle sendikamýz þubelerine yönelik yoðun polis baskýsý ve gözaltý uygulamalarý yapýlmaktadýr…” denildi. Açýklamada ayrýca, “Eðitim Sen olarak öðretmenlerimizin yaþam hakkýný, temel hak ve özgürlüklerini ortadan kaldýran alýkonulma-kaçýrýlma durumuna derhal son verilmesini ve öðretmenlerimizin salýverilmesini, son olarak Urfa’da gözaltýna alýnan arkadaþlarýmýz olmak üzere gözaltýndaki tüm üye ve yöneticilerimizin serbest býrakýlmasýný istiyoruz. Kürt sorununda son dönemde artan þiddetin sonlandýrýlmasýný ve sorunun demokratik, barýþçýl çözümü için baþta siyasal iktidar olmak üzere herkesi sorumluluða davet ediyoruz” denildi. Genç-Sen’in kapatýlmasýný protesto etmek amacýyla gerçekleþtirilecek basýn açýklamasýna çaðrý yapýlarak eylem bitirildi.
BTS Emekçilerinin Davalarý Sürüyor
Birleþik Taþýmacýlýk Çalýþanlarý Sendikasý (BTS)’na üye kamu emekçileri, 25 Kasým 2009 tarihinde “Toplu Sözleþme Yoksa Grev Var” diyerek 1 günlük uyarý grevi yapmýþlardý. Özellikle demiryollarýnda trenler durmuþtu. Bu grev nedeniyle BTS Baþkaný, þube yöneticilerinden, temsilci ve üyeleri toplam 16 kiþi gözaltýna alýnmýþtý.
Ýþten uzaklaþtýrýlan 16 kiþinin tekrar görevlerine baþlatýlmasý için 15/16 Aralýk 2009 tarihinde Dayanýþma Grevi yapýlmýþtý. Haydarpaþa Garýnda zorla gözaltýna alýnan BTS 1 nolu þube baþkaný Hasan Bektaþ, üye Ahmet Tuna ve toplam 5 kiþi hakkýnda dava açýlmýþtý. 21 Eylül günü Kadýköy 1. Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek dava ile ilgili kamu emekçileri saat 10.00’da Adliye önünde bir basýn açýklamasý yaptý. Açýklamayý yapan BTS Genel baþkaný Yavuz Demirkol; “oysa yapýlan grevler yasal olup, Türkiye’nin altýna imza koyduðu uluslararasý sözleþmelerden Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi teyit etmiþ, Danýþtay kararý vardýr. Açýlan bu davayla üyelerimiz ve kamu emekçileri üzerinde baský kurulmak ve arkadaþlarýmýz cezalandýrýlmak istenmektedir” dedi. Açýklamadan sonra duruþma salonuna geçildi. Duruþma, 12 Mart 2012 tarihine ertelendi.
Ýzmir’de Yeni Evrenin Devrimleri Paneli
18 Eylül Pazar günü Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde “Yeni Evrenin Devrimleri” konulu bir panel düzenlendi. Panelin ilk bölümünde “Yeni Evre nedir?” konusu anlatýlýp tartýþýldý; ikinci bölümde ise “Devrimler” konusu ele alýnarak günümüzde üzerinde sýkça durulan önemli noktalar üzerine önemli vurgular yapýldý. Devrim nedir? Ortadoðu’da yaþanýlanlar devrim midir? Türkiye’de devrimin güncelliði ne derecededir? Arap baharý, Yasemin devrimi gibi örneklerde olduðu gibi burjuvazinin yaratmak istediði kavramlar karmaþasý, yeni dönemin gerektirdiði yeni görevler üzerinde durulan konularýn baþlýcalarýydý. Ortadoðu’da domino etkisi yaratan ve ard arda patlak veren devrimlerin bir süreç olduðunun, bu devrimlerin aniden ortaya çýkan olaylar dizgesi olmadýðýnýn bize örneklerle açýldýðý panelde, Türkiye’de de yýllardýr bir devrim sürecinin yaþandýðý vurgulanarak devrimin eþiðine yakýnlýðýmýz bir kez daha anýmsatýldý. Kapitalizmin son aþamaya gelmiþ olduðunu ve artýk kendi kendini üretemediðinden yeni bir evreye, çöküþ evresine girmiþ olduðunu bir çok örnekte görmekteyiz. Bugün Yunanistan ve birçok ülkenin iflasýn eþiðine varmasý ve bu ülkelerin kendi içinde irili ufaklý eylem ve ayaklanmalarýn patlak vermesi ve bunun dünya geneline yayýlmasý, sadece Ortadoðu’yu deðil Türkiye de dâhil olmak üzere tüm dünyayý devrimin eþiðine getirmiþ bulunmaktadýr. Bunlarýn konuþulup tartýþýldýðý panel soru-cevap bölümünden sonra sona erdi. Mücadele Birliði/Ýzmir
11
ZİNDANDA 1 EYLÜL KUTLAMASI
12
“1 Eylül… Proletaryanýn Devrimci Sýnýf Partisi Leninist Parti’nin kuruluþ yýldönümü. Yýllarýn devrimci pratiði içinde çelikleþmiþ Leninist Parti, mücadele dolu bunca yýlda yarattýðý devrimci mücadele, saygýnlýk, samimiyetle halklarýmýzýn, proletaryanýn bilincine adýný kazýmýþtýr. Bundan olsa gerek Leninist Parti’nin kuruluþ gününü herkes heyecanla, coþkuyla, zafere olan inancýyla selamladý. Bugün de daha bir bütünleþerek, daha fazla O olarak karþýlandý. Mücadele, inanç, irade ve zafer sözü vererek… 1 Eylül Urfa Cezaevi’nde de coþkuyla karþýlandý, her þey o güne hazýrlanmýþtý sanki. Her þey Leninist Parti’yi karþýlamak için coþku ve heyecan dolmuþtu. Etkinlik, ölümsüzleşen devrim savaşçıları için yapılan saygý duruþuyla baþladý. Türkiye ve Kürdistan’ýn tüm ölümsüzleşen devrim savaþçýlarý için yapýlan salgý duruþunun ardýndan 1 Eylül Leninist Parti’nin kuruluþunun 22. yýlý için çýkarýlan bildiri bulunduðumuz yerdeki tüm odalarda okundu. Alkýþlar ve ýslýklar eþliðinde sonlanan bildirinin ardýndan bir arkadaþýmýz PKK tutsaklarý adýna söz aldý ve Leninist Parti’nin kuruluþunu kutladý. Daha sonra TKEP/L adýna söz alan arkadaþ ise günün öneminden, Leninist Parti’den, Denizlerden ve devrimci örgütler arasýndaki mücadele birliðinden kýsaca bahsederek anmaya desteklerinden dolayý PKK’li tutsaklara teþekkür ederek konuþmasýný sonlandýrdý. Islýk ve alkýþlarla karþýlanan konuþmalarýn ardýndan marþlar ve türkülere baþlandý. Kutlama marþlar ve türkülerle devam etti. Leninist Parti’nin devrimci pratik özünün ve kýsa geçmiþinin anlatýldýðý bildiride þunlara deðinildi. ‘Merhaba Deðerli Yoldaþlar, Bugün 1 Eylül… Proletaryanýn Devrimci Sýnýf Partisi TKEP/Leninist’in kuruluþunun 22. Yýlý. Selam olsun eskinin içinden güneþ gibi doðana! Selam olsun devrimin tarihini yazana! Selam olsun proletarya partisine! Selam olsun TKEP/Leninist’e!
Böylesi devrimci bir süreçte Denizlerin Partisi Leninist Parti’nin 22. yýlýný selamlýyoruz. Leninist Parti; Deniz, Yusuf, Hüseyin yoldaþlarýn devrimci içeriðinin, geleneðinin devamýdýr. Onlarýn partisidir. Leninist Parti halklarýmýzýn tek kurtuluþu olan devrimin tutarlý savunucudur. Deðerli Dostlar, Leninist Parti, mücadele dolu geçmiþinde Türkiye ve Kürdistan halklarýyla hýzlý bir etkileþime girmiþ ve güçlü baðlar kurmuþtur. Bu 21 yýllýk geçmiþinde dost da, düþman da TKEP/Leninist’i tanýmýþ ve onun berrak özüne, ideolojik, politik saðlamlýðýna tanýk olmuþtur. Bütün teori ve pratiðinin ölçüsünü proletarya ve yoksul, ezilen halklarýmýz ve onlarýn kurtuluþunu –Devrim- olarak koyan TKEP/L, bu ölçütten hiçbir þartta taviz vermemiþtir. Deðerli Dostlar, Kürt halkýnýn ve ezilen diðer haklarýn kurtuluþlarý ancak –ayrýlma hakký da dahil- kendi kaderini tayin hakkýný elde etmekle mümkündür. Leninist Parti her dönem bu devrimci teorinin tutarlý savunucusu olmuþtur. Tarih bize göstermiþtir ki, bu hakký halklara toplumun en devrimci sýnýfý proletarya ve proletarya iktidarý verebilir. Leninist Parti, proletarya iktidarý hedefiyle savaþýr. Leninist Parti bunun dýþýnda Kürt halkýnýn ve halklarýn önüne hedef koyan reformizm ve oportünizmle mücadele eder. Leninist Parti ezilen, sömürülen halklarýn faþizme, kapitalizme karþý mücadelelerinde birlikten yanadýr. UKKTH’ný devrim programýna koyan Leninist Parti, UKKTH temelinde bütün ülkelerin yoksul halklarýnýn devrimci birliðinden yanadýr. Halklarýn mücadele birliðinin örülmesi hayatidir. Deðerli Yoldaþlar, 1-Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak! 2- Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakký! 3- Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük! temel þiarlarýyla Leninist Parti halklarýmýza sýnýflarýn, sömürünün, savaþýn olmadýðý yeni bir dünyanýn anahtarýný vermektedir. Leninist Parti yýllar süren devrimci komünist mücadelesini halklarýn kurtuluþunun gerçek anahtarý olarak görmektedir. Yaþasýn Partimiz TKEP/Leninist! Yaþasýn Devrimci Dayanýþma!’ Devrimci örgütler arasý mücadele birliðine 1 Eylül Dünyaya Barýþ Kapitalizme Savaþ gününün kutlanmasýna deðinen bildiri tüm Türkiye ve Kürdistan’ýn ölümsüz devrim savaþçýlarýnýn adlarý okunup mücadele sözü verilerek sonlandý. Coþkunun, heyecanýn dorukta olduðu kutlama ‘Devrim için ölmekle, yaþamak arasýnda fark görmüyorum’ diyen Sibel Sürücü, Aysun Bozdoðan yoldaþlara verilen mücadele sözüyle sonlandýrýldý.” Urfa Cezaevi’nden Leninist Tutsak
ZÝNDANDA YATARKEN BÝLE ASLA YALNIZ KALMAMAK
Geçen hafta gönderdiðimiz açýklamayý aldýðýnýzý umuyoruz. Ne kadar uzun bir sorun ve çözüm! listesi olsa da o açýklamada yazdýklarýmýz bugün tüm düþman gerçekliðiyle sorunlarý daha da artýrarak kendini göstermiþtir. Saldýrýlar sýklaþmýþ, yaklaþýmlarýyla cezaevi yönetimlerinin maskesi düþmüþtür. Zaten böyle olacaðýný tahmin etmek bizim açýmýzdan pek de zor olmasa gerek. Geliþen devrimci durum ve iç savaþ koþullarýnda sermayenin bu uþaklarýnýn “asli görevi” de devrimcilere saldýrmak oluyor. Ama o açýklamada da belirttiðimiz gibi, tabi ki devrimcilerin bu saldýrýlara karþý tepkisi kaçýnýlmazdý. Bu hafta içinde alanýmýz C-18 odasýndaki arkadaþlarýmýz, cezaevindeki ve dýþarýdaki emperyalist ve faþist saldýrýlara karþý odalarýný ateþe vermiþlerdi. Bu tepki, faþist devletin ve onun cezaevi yönetiminin saldýrýlarýna karþý birikmiþ bir öfkenin dýþa vurumudur. Bu eylemde oda kullanýlamaz hale gelirken, hiçbir arkadaþýmýzda bir sýkýntý olmadan baþarýyla gerçekleþti. Daha sonra hücreye alýnan (Cuma günü) arkadaþlarýmýz odalara daðýtýlmayýnca temsilci arkadaþýmýzýn yönetiminde görüþ talebi boþa çýkarýlýnca bütün olarak kapý vurma eylemi gerçekleþtirildi. Uzun süre devam eden kapý vurma eyleminden sonra hücrelerdeki arkadaþlarýmýz odalara daðýtýldý. Bütün bu eylemler bundan sonraki tavrý açýk net gösterir nitelikteydi. Diyeceksiniz ki, bu aralar hiç mi iyi þeyler yok. Tabi ki var. Ýnsanýn moralini yükselten devrimci durumun dýþýnda bu hafta içinde Leninist Parti’nin kuruluþ yýldönümünü halklarýmýz ve biz tutsaklar olarak selamladýk. Bütün bu olanlarý sizlerle paylaþmak istiyoruz. Daha önce derginize gönderdiðimiz haberde tutsaklarýn sorunlarýndan uzunca bahsetmiþtik. Cezaevlerinin devrimci tutsaklara karþý tutumunu, saldýrýlarýný analiz etmiþtik. Özel olarak ise Urfa E
Tipi Kapalý Cezaevinin sorunlarýný yazmýþtýk. Bu saldýrýlara tarihinin hiçbir döneminde sessiz kalmayan devrimci tutsaklarýn da her ciddi tepki, eylemlilikle cevap verebileceðini belirtmiþtik. Ýþte 03.09.2011 tarihinde Urfa E Tipi Kapalý Cezaevi’nde cezaevlerininsaldýrýlarýna, tüm saldýrýlara cevap olabilmek adýna C-8 odasý ateþe verildi. Sloganlarla ateþe verilen oda kullanýlmaz hale gelirken odadaki tutsaklar tahliye edilip hücrelere konuldu. Cezaevi yönetimi cephesinde büyük korkuya sebep olan yangýn uzun süre devam etti. Cezaevi savcýsý tarafýndan ifadeleri alýnan devrimci tutsaklar “Eylemi son süreçte cezaevinin faþist uygulamalarýna, saldýrýlarýna, TC’nin ve Ýran’ýn Kandil’e saldýrýlarýna, canlý kalkan eyleminde halka askerin saldýrýsýna ve þehit düþen Yýldýrým Ayhan yoldaþ adýna, Ýmralý ile görüþmelerin engellenmesine yönelik yapýldýðýný” belirttiler. Bunun yanýnda aralarýnda akciðer kanseri devrimci tutsak Özcan Özalp’in de bulunduðu tutsaklarýn 2 gün hücrede tutulmasýna tepki gösteren tutsaklar “Derhal arkadaþlarýnýn odalara yerleþtirilmesini” idareden talep etti. Çeþitli bahanelerle talepleri savuþturulan tutsaklar 05.09.2011 tarihinde buna tepki olarak kapý dövme eylemi gerçekleþtirdi. Uzun süre vurulan kapýlarda maddi hasara yol açan eylemin ardýndan hücredeki tutsaklar odalara yerleþtirildi. E Tipindeki devrimci ve yurtsever tutsaklar olarak bu saldýrýlar devam ederse tepkimizin daha da sertleþeceðini belirtiyoruz. Hediye Aksoy, Özcan Özalp gibi birçok devrimci tutsaða pervasýzca saldýran devlet bilmeli ki, baskýlar bizi yýldýramaz, devrimci tutsaklar teslim alýnamaz. Kahrolsun Faþizm!
Çaðdaþ Hukukçular Derneði üyesi avukatlar, “Avrupa’nýn en büyük adalet sarayý” Çaðlayan Adliyesi’nde avukatlarýn da aramaya tabi tutulmasýnı protesto ettiler. Çaðlayan Adliyesi önünde saat 13.00’da toplanan avukatlar “Avukatlar Mesleklerine Yönelik Saldýrýlara Yargýnýn Siyasallaþmasýna, TBB Vesayetine, Adaletin Ticarileþtirilmesine Karþý Direniyor” yazýlý pankart açarak adliyenin avukatlarý giriþi kapsýnda açýklama yaptýlar. ÇHD adýna açýklamayý okuyan Aycan Çiçek; “Baðýmsýz savunmayý korumak için yani sözün özü adalet için bugün bir kez daha karþýnýzdayýz. Avukatlar, sadece kendi haklarý için deðil her þeyden önemlisi halkýn adalete ulaþmasýný saðlamak için direnmeye devam ediyor. Adliyeye avukatý sokmayan, kanunsuzluða karþý çýkan avukatlarýn önüne özel güvenlikten barikat kuran, dahasý tehdit eden, saldýran, fiþleyen adaleti dýþarý atan çevik kuvveti içeri alan polis devleti anlayýþýna karþý mesleðimizi savunmaya devam edeceðiz” dedi. Çiçek daha sonra “Varlýðýmýz sömürülen- ezilen insanlýðýn, yok edilen doðal güzelliklerin mücadelesi ile özdeþleþtikçe güçlenecek, savunma hakkýnýn ve baðýmsýzlýðýn, adil yargýlamanýn son sözünü biz söyleyeceðiz” diyerek sözlerini tamamladý. Açýklamadan sonra topluca Adliyeye arama yaptýrmadan giren
avukatlar, “Direne Direne Kazanacaðýz” şeklinde slogan attýlar. Güvenlik bu defa müdahale etmedi, avukatlar kendilerini aratmadan içeri girdiler. Avukatlar daha önce de bu uygulamayý protesto etmek için basýn açýklamasý yapmýþ, aranmadan Adliye’ye girmek istemiþlerdi. En son 27 Eylül günü yaptýklarý protesto eyleminde Adliye’ye girmek istediklerinde sýrasýyla özel güvenlik, sivil polisler ve çevik kuvvet polislerinin müdahalesiyle karþýlaþmýþlardý. O gün açýklama yapan avukatlar, “aðýr cezayý gerektiren suç halleri dýþýnda, yasal olarak üstlerinin aranamayacaðýný” söyleyerek, Ýstanbul Cumhuriyet Baþsavcýlýðý ve Adalet Bakanlýðý’nýn hukuk dýþý davrandýðýný; kendilerine saldýranlar hakkýnda suç duyurusunda bulunacaklarýný söylemiþlerdi.
Urfa Cezaevi’nden Leninist Tutsak
AVUKATLAR HAKLARINI SAVUNUYOR
13
GÜNÜN ACÝ
ÝKTÝDAR ODAÐ T
14
Yoðun bir propaganda kampanyasýyla yaratýlmaya çalýþýlan Türkiye’nin bir “dünya devleti”, Erdoðan’ýn ise bir “dünya lideri” olduðu safsatasýna karþý gerçek durum þudur: Türkiye þimdi Kýbrýs’tan Ýran’a; Suriye’den Ermenistan’a kadar kendini çevreleyen tüm ülkelerle çatýþmalý bir haldedir. Arap halklarýnýn tarihten gelen “Türkiye güvenilmez bir ülkedir” yargýsý, Türk hükümetinin Libya, Suriye, Ýran karþýsýnda izlediði politikalarla perçinlenmiþtir. Bu koþullar, içerdeki bunalýmý derinleþtiriyor, devrimin geliþimini hýzlandýrýyor. Yapýlmasý gereken þey, emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn önüne bir iktidar odaðý koymaktýr. Günün acil görevi budur.
arihin Türkiye ve Kürdistan devrimci komünistlerinin önüne getirip koyduðu günün acil görevi, harekete geçmiþ, devlet güçleriyle çatýþan kitlelerin önüne güvenebilecekleri, uðruna dövüþebilecekleri, kendilerini kurtuluþa götürebilecek bir iktidar odaðý koymaktýr. Bu görev gökten düþen elma misali komünistlerin kucaðýna düþmedi. Aksine Türkiye ve Kürdistan’ýn tüm siyasal, tarihsel, ekonomik geliþmesinin hazýrlayýp önümüze koyduðu bir görevdir bu. Türkiye’de iktidar boþluðu doðmaya baþlamýþtýr ve bu süreç giderek derinleþmektedir. Tekelci basýnýn, medyanýn ve benzer propaganda araçlarýnýn Türkiye’nin “bir dünya devleti” olmaya baþladýðýný öne sürdüðü bir sýrada nasýl oluyor da iktidar boþluðundan söz edilebiliyor diye sorulabilir. Hele de Erdoðan’ýn “Arap dünyasý”nda bile “lider” kabul edildiði bir sýrada.. Tekelci basýnýn gürültülü propagandasýna aldanmak, onun etkisi altýnda düþünmek devrimci komünistlerin iþi olamaz. Devrimci komünistlerin, Leninistlerin –bu ikisi bir ve ayný anlamdadýrgörevi görünenin arkasýnda saklý duraný bulup ortaya çýkarmak, emekçi sýnýflarýn gözü önüne sermek, onlarý devrime hazýrlamaktýr.
Boþluðun Belirtileri Öne sürdüðümüz “iktidar boþluðu doðuyor” düþüncesinin somut kanýtlara dayalý olarak ispatlanmasý gereken bir iddia olduðunu biliyoruz. Birinci kanýtýmýz, devletin en önemli organý olan ve o olmadan “devlet var” diyemeyeceðimiz ordunun düþtüðü durumdur. Devlet denince akla ne gelir? Devlet denince akla önce ordu gelir, sonra polis, zindanlar, mahkemeler, memurlar ordusu gelir. Bütün bu zincir içinde ne önemli olaný ordudur. Türk ordusunun çözülme halinde, moralsiz, savaþamayacak, daðýnýk durumda olduðunu bizzat devlet yetkilile-
rinin açýklamalarýndan öðreniyoruz. Ýstifa eden Genelkurmay eski Baþkaný’nýn internete düþen ses kayýtlarý tartýþma götürmeyecek bir kanýttýr. Ordunun çözülme halinde olduðunun ikinci kanýtý, tekelci sermaye sýnýfýnýn ve emperyalistlerin orduyu silbaþtan yenileme kararlarý ve bunun sürecidir. Bu süreç bir süredir “Ergenekon”, “Balyoz” vb davalar adý altýnda, en üst rütbeli askerlerin tutuklanmasýyla devam ediyor. Bu süreci AKP’nin, dincilerin “orduyu ele geçirme süreci” olarak okumak, böyle anlamak eksik ve yanlýþtýr. AKP, dinci-faþist bir parti olarak, özellikle de Kürdistan’da en büyük desteði askerlerden almaktadýr. Ýster son genel seçimlere, ister 2007 genel seçimlerine ait sonuçlar hakkýnda basit bir araþtýrma bu gerçeðin görülmesine yetecektir. 12 Eylül faþizminin dinci gericiliði yayýp güçlendirmek için nasýl çabaladýðýný herkes biliyor. Öyleyse birinci sonuç: sözünü ettiðimiz süreçlerin AKP ile Ordu arasýnda dinci ideoloji üzerindeki anlaþmazlýktan kaynaklandýðý düþüncesi bir safsatadýr. Ýkinci sonuç: orduda yaþanan tasfiye süreci, otuz yýllý aþan bir iç savaþtan morali bozuk, daðýnýk, savaþma iradesi kýrýlmýþ olarak çýkan üst düzey askerlerin emperyalistlerin de onayý ile tasfiye edilme süreçleridir. Asýl mesele iç savaþýn kazanýlmasý meselesidir. Ve tekelci sermaye sýnýfý olsun emperyalist güçler olsun mevcut orduyla bu savaþýn kazanýlamayacaðýný, giderek kaybedilmekte olduðunu kesin biçimde anlamýþlardýr. Kürdistan’da askerin yerine “özel harekât” polislerinin ikame edilmesi, paralý askerlik biçiminin temel alýnmasý, bunun sonucudur. Kokan Balýk Balýk baþtan kokar. Devletin en temel kurumu koktuktan sonra diðer kurumlarýnýn saðlýklý kalmýþ olmasý düþünülemez bile. Üniversitelerden söz etmeye gerek görmüyoruz. Türkiye’nin üniversiteleri,
ÝL GÖREVÝ:
ÐI YARATMAK artýk bir sýnavý bile doðru dürüst yaptýramaz haldedir. Sadece öðrencileri deðil ama hocalarý da cahil; aydýnlanmanýn deðil cehaletin ocaklarý haline gelmiþlerdir. Devletin bütün kurumlarý gibi mahkemeler de bu cehalet yuvalarýndan çýkan kadrolarla doludur. Mahkemeler, sýkýyönetim dönemlerini aratan yöntemlerle çalýþýyor. Burjuva hukukun tüm temel kurallarý artýk bir kenara atýlmýþ durumda, yargýlamalar tamamen keyfi ve hâkimin, savcýnýn yorumlarýna dayalý olarak yapýlýyor, tutuklamalar ayný “norm”lara göre yapýlýyor, kararlar ayný þekilde veriliyor. Tekelci sermaye sýnýfýný bu noktaya zorlayan olgu iç savaþýn kendisidir. Ýç savaþta temel olan þey, savaþýn kazanýlmasýdýr. Bu nedenle iç savaþ koþullarýnda –týpký dýþ savaþlarda olduðu gibi- haklar yerini zor ve þiddet alýr. Tekelci sermaye sýnýfýnýn egemenliðini daha çýplak hale getiren, üstündeki “burjuva demokratik” örtünün geri kalan tüm kalýntýlarýný da çekip alan olgu aynýdýr: iç savaþ. Ancak tekelci sermaye sýnýfýnýn, egemenliði çýplak hale getirme pahasýna kurumlarýný iç savaþýn kazanýlmasý amacýna uygun þekilde düzenlemesi bu kurumlarý daðýtýyor, çürütüyor ve çözüyor. Yargý kurumlarýnýn baþýna gelen de budur. Emekçi sýnýflar ve özellikle Kürt halký geçmiþte “adalet daðýtan kurumlar” þalýyla örtülü olan bu kurumlarýn gerçek sýnýf karakterini en yalýn haliyle görebiliyorlar artýk. Ve Meclis! Zaten iþe yaramaz olan bu kurum artýk tümden devre dýþý býrakýlmýþtýr. Hükümet sadece yürütme gücünü deðil yasama, yani kanun çýkarma gücünü de kendinde toplayarak Meclis’in iþe yaramazlýðýný alenen ilan etmiþtir. Gerçekte yürütme gücüyle birlikte yasama gücünü elinde toplayan hükümetin tümü de deðil, baþta R.T. Erdoðan olmak üzere onun etrafýndaki birkaç kiþidir. Yürütme ve yasama gücü þimdi bunlarýn elindedir. Zaten bir hiç olan Meclis’in hiçliði þimdi resmen ilan edilmiþtir. Bu durum iç savaþýn doðasýna uygun olandýr. Sýnýf savaþý þiddetlendikçe ve bu-
na uygun olarak devrimci durum derinleþtikçe tekelci sermaye sýnýfýnýn egemenliðinin birkaç kiþinin elinde toplanmasý, haklarýn yerine zor ve þiddetin geçirilmesi, burjuva demokrasisine ait geçmiþten arta kalan ne varsa tümden ortadan kaldýrýlmasý iç savaþýn kazanýlmasý amacýna, mantýðýna uygun olandýr. Demek ki, iç savaþta tayin edici çarpýþmalar yakýnlaþtýkça tekelci sermaye sýnýfý üstündeki tüm aðýrlýklardan, elini kolunu baðlayan, onu bir mengene gibi sýkan dolambaçlý yollardan kurtulmak için ne gerekiyorsa onu yapýyor. Ama tam da bu durum, iki tarafý keskin bir býçak gibi bir yandan onun daha rahat, daha serbest hareket etmesini saðlarken, devletin, iktidarýn en temel kurumlarýnýn çözülmesine, daðýlmasýna; bir iktidar boþluðunun doðmasýna da yol açýyor.
Boþluða Dolgu Meclis’in iþe yaramazlýðýnýn ilaný burjuva muhalefetin, burjuva muhalefetle birlikte Meclis’e bel baðlamýþ sosyal reformist partilerin de gereksizleþtiklerinin ilanýdýr. Ýþte bu koþullarda BDP’li milletvekillerin Meclis’e dönme kararlarý Kürt halkýnýn mücadelesine nasýl bir katký saðlar? Hiçbir katký saðlamaz. Bunu anlamak için uzun deðerlendirmeler ve tartýþmalar yapmaya gerek yok. BDP’lilerin kararlarý üzerine hükümet ve AKP’lilerin nasýl sevindiklerine bakmak yeterlidir. Tersinden de bakýlsa ayný sonuç görülür: BDP’lilerin Meclis’e gitmeme tavýrlarýnýn devleti temsil eden kadrolarý ve hükümeti nasýl endiþelendirdiðini tehdit, çaðrý ve açýklamalarýndan anlamak pekâlâ mümkün. Telaþlýydýlar çünkü Meclis’in boykot edilmesi, bu Meclis hiçbir iþe yaramýyor olsa da, Kürt halkýnýn devrimci kitle eylemlerini desteklemek anlamýna geliyor, halkýn devrimci ruh halini geliþtiriyor, devrimci çözümlere olan eðilimini derinleþtiriyordu. Ýçinde bulunduðu durumun farkýnda olan hükümet BDP’lilerin Meclis’e dö-
nüþlerinin Meclis’in halkýn gözündeki meþruiyet sorununu bir ölçüde çözeceði umuduyla derin bir nefes aldý. Bunu açýklamalarýndan anlamak mümkün. Ama bu gerçekte tsunamiye yakalanmýþlarýn saman çöpünden medet ummalarýndan baþka bir anlama gelmiyor. Þimdi iki ülkenin halklarý, içinde BDP’nin de bulunduðu bu Meclis’in bir hiç olduðunu daha çabuk kavrayacak. Hükümet, emekçi sýnýflarý ve Kürt halkýný aldatmak için, Baþbakaný öne çýkaran bir kampanya ile Ýsrail ve emperyalist devletlere karþý bol bol demeç veriyor. Ama Ýsrail hakkýnda atýp tutan hükümetin Ýsrail’i korumak amaçlý radar üssünü kendi topraklarýnda kurma anlaþmasýný bir gecede imzaladýðýný emekçi sýnýflar da, Kürt halký da, Arap halklarý da biliyorlar. Ayný hükümetin emperyalistler hesabýna Libya’da, Suriye’de nasýl uðursuz bir rol üstlendiðini de biliyorlar. Bütün bunlarýn emekçi sýnýflarla Kürt halkýnýn gözünden kaçtýðýný, halklarýn kolayca aldatýldýðýný ve bu aldatmanýn sürgit devam edeceðini sadece ahmaklar düþünebilir. Sadece ahmaklar emekçi sýnýflarýn, Kürt ve Arap halklarýnýn kendileri gibi olduðunu düþünebilirler. Yoðun bir propaganda kampanyasýyla yaratýlmaya çalýþýlan Türkiye’nin bir “dünya devleti”, Erdoðan’ýn ise bir “dünya lideri” olduðu safsatasýna karþý gerçek durum þudur: Türkiye þimdi Kýbrýs’tan Ýran’a; Suriye’den Ermenistan’a kadar kendini çevreleyen tüm ülkelerle çatýþmalý bir haldedir. Arap halklarýnýn tarihten gelen “Türkiye güvenilmez bir ülkedir” yargýsý, Türk hükümetinin Libya, Suriye, Ýran karþýsýnda izlediði politikalarla perçinlenmiþtir. Bu koþullar, içerdeki bunalýmý derinleþtiriyor, devrimin geliþimini hýzlandýrýyor. Yapýlmasý gereken þey, emekçi sýnýflarýn ve Kürt halkýnýn önüne bir iktidar odaðý koymaktýr. Günün acil görevi budur.
15
SAVRANOÐLU DERÝ ÝÞÇÝLERÝ EYLEMÝ SÜRDÜRÜYOR
47. Gün Ýzmir’in Menemen Ýlçesi’nde bulunan Savranoðlu Deri’de 2 iþçi Deri-Ýþ’e üye olduklarý için iþten çýkarýlmýþtý. Ýþçiler, iþlerine dönmek için 3 Aðustos’tan itibaren fabrika önünde eyleme baþlamýþtý. Savranoðlu deri iþçileri eylemlerinin 47. günü olan iþçileri 17 Eylül Cumartesi günü yine eylemdeydi. Saat 12.30’da fabrika önünde “Birleþen Ýþçiler Asla Yenilmez”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Savranoðlu Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarýný atarak eylemlerini baþlattýlar. Ýzmir Deri-Ýþ Þube Baþkaný Makum Alagöz süreci deðerlendiren kýsa bir konuþma yaptýktan sonra Türk-Ýþ bölge temsilcisi Mustafa Kundakçý, Türk-Ýþ Bölge Temsilciliði Baþkan Yardýmcýsý Tuncay Kireçkaya da Savranoðlu iþçilerine desteklerini bildirdi. Tek Gýda-Ýþ Genel Baþkan Danýþmaný Gürsel Köse ise iþçilerin birlikte hareket etmesi durumunda kazanacaklarýný, emek güçlerinin,sosyalistlerin mücadeleyi yalnýz býrakmamasý gerektiðini, bu mücadele bütün toplumun mücadelesi olduðunu belirterek Tekel eylemini hatýrlattý ve iþçileri yalnýz býrakmayacaklarýný söyledi. Konuþmalardan sonra fabrikanýn yanýndaki arsaya geçilerek açýk hava toplantýsý yapýldý. Toplantýda desteðe gelen siyasi parti, demokratik kitle örgütleri ve devrimci kurumlardan temsilcilerin eyleme iliþkin düþüncelerini dile getirmelerinin ardýndan halaylar çekildi. Savranoðlu Deri iþçilerine çeþitli siyasi partiler, Mücadele Birliði Platformu, Ege-Çep, Tek Gýda-Ýþ Sendikasý, Türk-Ýþ bölge temsilciliði ve Menemen halký destek verdi. Ayrýca iþçilerin eþleri, çocuklarý ve akrabalarý da eylemde yer aldýlar. Ýþçilerin mücadelelerinde kararlý olduklarýný, patronlarýnýn ayak oyunlarýna gelmeyeceklerini, mücadeleyi kazanmak için her türlü zorluklarýn üstünden geleceklerini belirtmelerinden sonra eylem bitirildi.
16
55.Gün Savranoðlu Deri iþçileri direniþlerinin 55. gününde de Cumartesi eylemlerindeydiler. 24 Eylül Cumartesi sabahý iþçiler aileleri, Deri-Ýþ Sendikasý’ndan yöneticiler
ve dostlarýyla geniþ bir kahvaltý sofrasý kurarak güne baþladýlar. Kahvaltý sonrasýnda Deri-Ýþ Sendikasý Ýzmir þube baþkaný Makum Alagöz iþçilere ve ailelerine seslendi. Eylemin geldiði noktayý ve bundan sonra ki sürecin nasýl geliþebileceðine dair düþüncelerini aktardý ve 30 Eylül’de patronun fabrikayý Ýstanbul’a taþýma giriþimine karþý iþçilerin de Ýstanbul’a gitme hazýrlýðý hakkýnda bilgi verdi. Alagöz’ün konuþmasýnýn ardýndan da iþçiler Ýstanbul’a gitme ve mücadeleyi sonuna kadar sürdürme konusunda kararlýlýklarýný belirttiler ve aileleriyle birlikte halay çektiler. Bu arada Savranoðlu Deri Fabrikasý patronunun büyük boyutlarda “KÝRALIK FABRÝKA” yazýsýný asmýþ olmasý da dikkat çekti. Yapý Yol-Sen, Eðitim-Sen 2, 3, 6 no’lu þubeler saat 13.00’te “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak”, “Savranoðlu Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarýyla Savranoðlu Deri iþçilerini ziyarete geldiler. Ýþçileri ziyarete gelen KESK Ýzmir þubelerinden Yapý Yol-Sen Þube Baþkaný Servet Ertaþ eylemdeki iþçileri selamlayarak, “Ýnsanlýk tarihinin en haklý ve onurlu mücadelelerinden birini yürütüyorsunuz. Kararlýlýkla mücadelenizi sürdürürseniz kazanacaðýnýza inanýyoruz. Siz kazanýrsanýz iþçi-emekçi sýnýflar kazanacak. Hukukun ve kanunun güçlüden yana olduðunu biliyorsunuz. Ama buna raðmen mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceðiz. UPS Kargo Ýþçileri eylemi bütün kamuoyunun dayanýþmasý ve dostluðuyla kazandý. Savranoðlu Deri Ýþçileri
de dayanýþmayla kazanacak. Unutmayýn ki iþveren az iþçiyle çok iþ; az maliyetle çok kar hedefler. Bu yüzden emeðe yönelik saldýrýlarýný çok yönlü olarak sürdürür. Ayrýca sizleri, eylemdeki iþçileri bölmek, eylemini zayýflatmak için bir sürü yol, yöntem deneyecek. Özellikle iþçileri TürkKürt, alevi-sünni, saðcý-solcu diye bölmeye çalýþýr. Bu oyuna iþçiler asla gelmemeli, birlikte mücadelelerini sürdürmelidir. Ayrýca sizleri 8 Ekim’de Ankara’da KESK-DÝSK-TMMOB-TTB’nin yapacaðý mitinge davet ediyoruz. Sizleri ve mücadelenizi yürekten selamlýyoruz ve her zaman yanýnýzda olacaðýmýzý bilmenizi isteriz” dedi. Ardýndan KESK Ýzmir þubelerinin kendi aralarýnda topladýklarý maddi yardýmý iþçiler adýna Deri-Ýþ Þube Baþkanýna verdi. Eðitim-Sen Menemen ilçe temsilcisi ve Eðitim-Sen 6 No’lu þube yöneticisi de kýsa konuþmalarla iþçilerin mücadelelerini selamladýlar. Deri-Ýþ Þube Baþkaný Makum Alagöz sendika ve toplu sözleþme hakkýný ve de iþçi saðlýðý, iþçi güvenliði, çevre saðlýðý haklarýný kazanýncaya kadar mücadelelerini sürdüreceklerini dile getirdi. Ayrýca 30 Eylül’de iþçilerle Ýstanbul’a gideceklerini; bu konuda da herkesten destek ve dayanýþma beklediklerini dile getirdi. Ýçilen çaylar ve yapýlan sohbetlerden sonra sloganlarla 55. gün sona erdi. Savranoðlu Deri Ýþçileri Ýstanbul’a Uðurlandý Ýzmir Menemen’de kurulu Savranoðlu Deri Fabrikasý’nda çalýþan Deri-Ýþ üyesi iþçiler, patronun sürgün saldýrýsýna birbirlerine daha fazla kenetlenerek cevap veriyorlar.
Ýþçilerin sendikalaþmasýna karþý fabrikayý kapatmayý tercih eden, iþçileri sürgüne göndermek isteyen patronun oyununa gelmeyen iþçiler, “ya iþten çýkarsýnýz ya da Ýstanbul’daki fabrikada iþbaþý yaparsýnýz” dayatmasýna karþý, Savranoðlu Ailesi’ne ait Kampana Deri’nin Tuzla’daki fabrikasýnda 3 Ekim günü iþbaþý yapmak üzere Tuzla’ya doðru yola çýkacaklar. 2 Ekim akþamý Ýzmir’den yola çýkan Savranoðlu iþçileri, TÜMTÝS, Petrol-Ýþ Aliaða Þubesi, Tek Gýda Ýþ Genel Baþkan Danýþmaný, Tek Gýda Ýþ 7 Nolu Þube Baþkaný, Belediye Ýþ 6 Nolu Þube Baþkaný, Tes-Ýþ 1 Nolu Þube Baþkaný, Hava Ýþ Þube Baþkaný, Eðitim Sen, Schneider Ýþçileri, Deri 2000 Ýþçileri ve Mücadele Birliði’nin de aralarýnda yer aldýðý ilerici ve devrimciler tarafýndan uðurlandýlar. 3 Ekim sabahý erken saatlerde Kampana iþçileriyle buluþacak olan Savranoðlu iþçileri, Savranoðlu’nda yürüttükleri mücadeleyi Tuzla’da iþten atmalara karþý direnen Deri-Ýþ üyesi Kampana iþçilerinin mücadelesiyle birleþtirecekler.
Menemen’de Yürüyüþ 2 Ekim akþamý saat 19.00’da Menemen Belediyesi’nin önünde toplanan iþçiler ve onlarý desteðe gelenler Menemen Parký’na yürüdüler. Sivil polislerin, yürüyüþe engel olma çabalarýna engel olan iþçiler ve destekçiler “Savranoðlu iþçisi yalnýz deðildir!”, “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek!”, “Birleþe Birleþe Kazanacaðýz!” sloganlarýný attýlar. Ýþçiler yürüyüþ sýrasýnda “Ýþçiler Sürgünde Anayasal Hak Nerede -Savranoðlu Deri Ýþçileri-Deri-Ýþ Sendikasý Ýzmir Þubesi” pankartýný taþýrken “Menemen Ýþçine Sahip Çýksana”, “Susma Sustukça Sýra Sana Gelecek”, “Birleþen Ýþçiler Asla Yenilmez”, “Savranoðlu Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Sürgünler Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn sýnýf Dayanýþmasý”, “Susma Haykýr Sendika Haktýr”, “Hak Verilmez Alýnýr Zafer Sokakta Kazanýlýr” sloganlarýyla Menemen sokaklarýný inlettiler. Yürüyüþ sýrasýnda Menemen halký iþçileri alkýþlar ve ýslýklarla karþýladý. Tuzla’ya gidecek otobüsün bulunduðu alanda yapýlan basýn açýklamasýndan önce Deri-Ýþ Ýzmir Þube Baþkaný Makum Alagöz bir konuþma yaptý. Direniþe baþladýklarý ilk gün, “Anayasal hakkýmýz olan sendika hakkýmýza saygý gösterin. Yoksa biz buradan haklarýmýzý alana kadar ayrýlmayacaðýz” dediklerini hatýrlatan Alagöz,
Savranoðlu patronunun, iþçileri sürgün yoluyla pes ettireceðini düþündüðünü ancak yanýldýðýný söyledi. Þube baþkaný, onurlu mücadelelerine Ýstanbul’da devam edeceklerini dile getirdi. Basýn metninin okunmasýnýn ardýndan iþçiler eþyalarýný otobüse koymak üzere otobüsün yanýna gittiler. Burada da sloganlar haykýrýlmaya devam etti.
Ýþçiler Tuzla’ya Gidiyor Deri-Ýþ Sendikasý’na üye 45 iþçinin uðurlandýðý eylemde Türk-Ýþ adýna konuþan Petrol-Ýþ Sendikasý Aliaða Þube Baþkaný Ýsmail Doðan þunlarý söyledi; “Kardeþlerim, ekmek dediðimiz þey namus gibi bir þeydir. Arkadaþlarýmýzý Ýstanbul’a gönderiyoruz, onlarýn çocuklarý bize emanet. Ankara’da Tekel iþçilerine Ankara halký nasýl sahip çýktýysa Menemenliler de böyle sahip çýkmak zorundadýr… Bu kavga sizin deðil sadece, alýn teriyle yaþayanlarýn kavgasý. Savranoðlu’nun iþbirlikçileri onlar bilsinler ki bugün nasýl halay çekerek Ýstanbul’a gidiyorsak yarýn halay çekerek ya Savranoðlu’na gireceðiz ya gireceðiz. Bu mücadele asla bitmeyecek… aðýz dolusu kahkahayla gideceðiz aðýz dolusu kahkahayla geri döneceðiz”. Savranoðlu iþçileri, desteðe gelenlerin alkýþ ve sloganlarý eþliðinde otobüslerine binerek Ýstanbul’a hareket ettiler. Sabah 07.00 sýralarýnda Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’nde olmalarý beklenen Savranoðlu iþçileri, Kampana iþçileri ve Deri-Ýþ üyesi binlerce iþçi tarafýndan karþýlanacaklar.
Kampana Ve Savranoðlu Ýþçileri El Ele Ýzmir’den halaylarla Ýstanbul’a uðurlanan Savranoðlu Deri iþçileri, 3 Ekim sabahý Ýstanbul Deri Organize Sanayi’de bulunan Kampana Deri Fabrikasý’nda iþbaþý yaptýlar. Kampana Deri Fabrikasý’nda sendikalý olduklarý için iþten çýkartýlan iþçiler de, fabrikanýn önünde 200 günü aþkýn süredir kurduklarý çadýrda eylemdeler. Eylemci iþçiler, patronun Deri Ýþ Sendikasýný tanýmasý ve çýkartýlan iþçilerin iþe geri alýnmasý talebindeler. Kadýn iþçilerden Dilek, iki yýldýr burada çalýþtýðýný, ilk zamanlarda tuvalete bile gidemediklerini anlatýp, “200-250 dereceye varan sýcaklýðýn içerisinde çalýþýyorduk. Bazý arkadaþlarýmýz derilerin üstünde kullandýðýmýz
kimyasal maddelerden kaynaklý astým oldular. Onlardan biri de benim. Yemekler berbattý, her þey çok kötüydü, iþ güvence-
miz de yoktu. Taþeron firmaya ait iþçileriz, içeride bu koþullarýn düzeltilmesi için örgütlenmeye baþladýk. Deri-Ýþ’e ben ve bir kadýn arkadaþým daha sendikalý olduk, diðer iþçi arkadaþlarýmýza sendikanýn ne olduðunu anlata anlata bir yýlda çoðunluðu yakaladýk. Toplu Ýþ Sözleþmesi için bekledik, bu kez patron iþçileri iþten çýkarmaya baþladý. Ýlk beni çýkardýlar sonra bir kadýn arkadaþýmýzý, daha sonra 14 kiþi olduk. Biz de burada çadýrlarýmýzý kurduk” dedi. Ýzmir’den gelen Savranoðlu iþçilerini karþýlayan Kampana iþçileri, ayný kaderi paylaþýyorlar, Ýki ayrý fabrikanýn patronu ayný kiþi ve iþten çýkarýlma sebepleri de hemen hemen ayný: sendikal örgütleneme faaliyeti ve iþ koþullarýnýn düzelmesi için fabrika içinde eylemler yaptýklarý için, iþ sözleþmesinin 25. maddesiyle iþten çýkarýlmýþlar. Kampana iþçileri Ýzmir’den gelen iþçi arkadaþlarýný coþkulu bir þekilde karþýladýlar. Sabah saatlerinde bine yakýn iþçi, Kampana Fabrikasý önünde toplanarak, 200. günü aþkýndýr eylemde olan iþçi arkadaþlarýnýn iþe geri alýnmalarýný ve sendikanýn tanýnmasýný isteyen sloganlar attýlar. Deri Ýþ Sendikasý, Kampana iþçilerine destek olmak için 1,5 saat boyunca örgüt-
17
EMEKÇÝLER 8 EKÝM MÝTÝNGÝNE ÇAÐRI YAPIYOR
18
lü olduðu fabrikalarda üretimi durdurmuþtu, iþçiler de Kampana Fabrikasý önüne geldiler. Polis, çevik kuvvet ekipleri ve 4 tane panzerin olmasý da dikkat çekti. Ýþçiler ise bu duruma “polisleri buraya yýðarak psikolojik baský yapmak istiyorlar. Sanki bizim amacýmýz baþka bir þey yapmak olsa bile sanki onlarýn karþýlarýnda yapamayacaðýz” diye cevaplandýrdýlar. Ýþçiler iþ durdurma eyleminden sonra Savranoðlu iþçileriyle birlikte halaylarla fabrikada iþbaþý yaptýlar. Öðle saatinde iþçiler fabrikadan çýkarak, çadýrdaki arkadaþlarýyla sohbet ettiler. Eylemin 200. gününde iþçiler 200 günü nasýl aþtýklarýný hatýrlayamadýklarýný, günlerin çadýrda, sohbetleri, sendika ve siyasi partilerin ziyaretleriyle sürdüðünü söylediler. Deri Ýþ Genel Baþkaný Musa Selvi; patronun 200 aþkýn giren eylemde bir görüþme talebi ile bile gelmediðini söyledi, Ýzmir’den gelen iþçiler için de; “gelen iþçiler için barýnma sorununu yasal anlamda, bunu patronun karþýlamasý gerekir, o iþçi arkadaþlarýmýz patronun iþbaþý yapýn talebini kabul ettiler, patron da o arkadaþlarýmýza iþ kanunlarý gereðince barýnma sorununu karþýlamak durumunda, bugün bunu patrona dayatacaðýz, iþ çýkýþý saatinde göreceðiz, eðer bunu karþýlamazsa, bizim de yapacaðýmýz bir takým eylemler olacaktýr” dedi. Evlerini, ailelerini, memleketlerini býrakýp gelen Savranoðlu iþçileri, akþam mesai bitiminde, patronun kendilerine kalacak yer göstermemesi nedeniyle fabrikayý terketmediler. Ýlerleyen saatlerde patronun gelmesi üzerine, durumlarýný aktaran iþçiler, ikamet taleplerini yinelediler ve kalacak yer saðlanana kadar fabrikayý terk etmeyeceklerini açýkladýlar. Deri Ýþ Sendikasý yöneticileri geceyarýsý bir açýklama yaparak iþçilerin bu taleplerinde yanlarýnda olduklarýný vurguladýlar. Çevik kuvvet polislerinin çekildiðini, ancak olasý bir saldýrý durumunda sabaha, örgütlü olduklarý tüm iþyerlerinde üretimi durduracaklarýný açýkladýlar. Deri İş Sendikası, ertesi gün yeniden Savranoğlu-Kampana işçilerinin yanındaydı. Mesai bitimi İzmir’den sürgün gelen işçilerin yanına gelerek, kalacak yer temin edeceklerini söyleyerek fabrikayı terk ettiler.
Ýzmir: 27 Eylül Salý günü saat 12.00’de Ýzmir’de Konak YKM önünde toplanan DÝSK, KESK, TMMOB, TTB sendikalarý bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. YKM’den Kemeraltý giriþine yürüyen kitle “Eþit Özgür Demokratik Bir Türkiye Ýçin/ Emekçilerin, Ezilenlerin Sokak Meclisi Ýçin 8 Ekim’de Ankara’dayýz/ DÝSK, KESK, TMMOB, TTB” imzalý pankartý taþýrken “Hak Verilmez Alýnýr Zafer Sokakta Kazanýlýr”, “Kýdem Hakkýmýz, Grev Silahýmýz”, “Kýdeme Uzanan Eller Kýrýlsýn” sloganlarý atýldý. Kemeraltý giriþinde okunan basýn metninde; 8 Ekim Ankara’da düzenlenecek mitinge çaðrý yapýldý. Basýn açýklamasýnda, þu dönemde iþçilere, kamu emekçilerine yönelik saldýrýlarýn yoðunlaþtýðýný ve son olarak kýdem tazminatýna yönelik büyük bir saldýrýnýn geldiðini, bu saldýrýlara karþý iþçilerin, emekçilerin, alanlara çýkmasý gerektiðini vurguladýlar. Ayrýca ayný gün sabah saatlerinde Urfa’da basýlan EðitimSen, Haber-Sen ve ÝHD emekçilerinin yalnýz olmadýðý ve baskýlarýn kýnandýðý kýsa bir açýklama yapýldý. Yapýlan açýklama sýrasýnda “Yaþasýn Ýþçilerin Birliði Halklarýn Kardeþliði” sloganý atýldý. Antep: 27 Eylül Salý günü sendikalar (DÝSK, KESK, TMMOB, TTB) Balýklý Parký önünde emekçilerin haklarýna saldýrý niteliðindeki kararnameleri ve çalýþanlarýna yönelik saldýrýlarý protesto etmek ve 8 Ekim’deki Ankara mitingine çaðrý yapmak için bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Basýn açýklamasýnda kýdem tazminatýnýn kaldýrýlarak fona devredilmek istenmesi, esnek ve güvencesiz çalýþmanýn yaygýnlaþtýrýlmasý, düþük ücret dayatýlmasý, saðlýk ve eðitim baþta olmak üzere kamu hizmetlerinde ticarileþtirmenin hýzlandýrýlmasý, örgütsüzleþtirmenin yaygýnlaþtýrýlmasý gibi konulara deðinilirken emekçilerin buna karþý birleþik bir mücadele yürütmesinin önemi vurgulandý. Ayrýca Van, Þýrnak ve Urfa’daki Eðitim-Sen þubelerine yönelik saldýrýlara deðinerek bu tür anti demokratik uygulamalarýn, baskýlarýn, saldýrýlarýn karþýsýnda duracaklarýný belirttiler ve gözaltýna alýnan üye ve þube yöneticilerinin serbest býrakýlmasýný istediler. Ve en sonunda düzene karþý insanca yaþamý savunmak, Ankara’da Kýzýlay Meydaný’ný zaptederek ortak taleplerini haykýrmak için 8 Ekim’de Ankara mitingi için çaðrý yapýldý. Eylemlerin 8 Ekim’e kadar devam edeceði söylenerek eylem sona erdirildi. Ýstanbul: KESK, DÝSK, TTB, TMMOB, Ankara 8 Ekim mitingi için Galatasaray Lisesi’den Taksim Tramvay Duraðý’na kadar yürüyüþ düzenlediler. Yürüyüþe Mücadele Birliði Platformu da bayraklarýyla katýldý. 28 Eylül akþamý Galatasaray Lisesi önünde saat 19.00’da meþaleler yakýldý, dövizler havaya kaldýrýldý, önde “Temel Haklarýmýz Ýçin Ýnsanca Yaþamý Savunuyor, Eþit, Özgür, Demokratik Bir Türkiye Ýstiyoruz!” yazýlý pankart açýldý. “Ýnsanca Yaþam Demokratik Türkiye”, “8 Ekim’de Ankara’dayýz”, “Kýdem Hakkýmýz Gasp Edilemez” sloganlarýnýn atýldýðý eylemde Taksim Tramvay Duraðýna gelindiðinde, SES Aksaray Þube Baþkaný Ersoy Adýgüzel yaptýðý konuþmayla bütün ötekileþtirilenleri, ezilenleri, yoksullarý, iþsizleri, kadýnlarý, gençleri, çevrecileri “eþit, özgür, demokratik Türkiye’yi yaratmak için” 8 Ekim’de yapýlacak olan mitinge çaðýrdý.
SAÐLIK EMEKÇÝLERÝNÝN EYLEMLERÝ SÜRÜYOR
Hükümetin Saðlýkta Dönüþüm Programý kapsamýnda, hastanelerin döner sermaye yönetmeliklerinde yapýlan düzenlemelerde adlarýnýn geçmemesine raðmen ücretlerinden kesinti yapýlmasýna tepki gösteren Saðlýk ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasý (SES) Þiþli Þubesi’ne baðlý saðlýk emekçileri Taksim Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi’nde bir basýn açýklamasý yaparak kesintileri protesto etti. 22 Eylül günü Taksim Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi Baþhekimlik önünde saat 12.00’de bir araya gelen saðlýk emekçileri “Alýnterimizi Çalan Yönetmeliðe Hayýr” yazýlý pankart açarak ellerinde “Adaletiniz Bu Mu?”, “Kadroya Geçtik Böyle Mi Olacaktý?”, “Cebimize Uzanan Eller Kýrýlsýn”, “Ýnsanca Yaþanacak Ücret Ýstiyoruz” yazýlý dövizlerle kendilerinden 150-200 TL alýnmasýný protesto etti. Saðlýk emekçileri adýna basýn açýklamasýný okuyan SES Þiþli Þubesi Ýþyeri Temsilcisi Hatice Avan, yýllardýr saðlýk hizmeti veren ekiplerin bir parçasý olduklarýný hatýrlatarak saðlýk hizmetlerinin bir ekip hizmeti anlayýþýyla verilmesi bilinciyle hizmet ürettiklerini, bugün ise yapýlan deðiþiklikler ve düzenlenen yönetmeliklere bu anlayýþý yaralayan ve saðlýk çalýþanlarý arasýnda gelir adaletsizliðini arttýran, birinin cebinden alýnýp ötekinin cebine atýlan bir uygulamayla karþý karþýya olduklarýný ifade etti. Saðlýkta Dönüþüm Programý adý altýnda hastanelerin özelleþtirilmesiyle birlikte yaþanmaya baþlayan sorunlara deðinerek, yapýlan deðiþikliklerde mevcut yardýmcý saðlýk personelinin adýnýn bulunmadýðýný, deðiþiklikle birlikte kalite ve performans arttýrmak hedeflendiði halde yardýmcý saðlýk personelinin motivasyonunun dikkate alýnmadýðýný belirten Hatice Avan, yapýlan deðiþiklikle birlikte asistanlar arasýndaki eþitlik saðlanýrken, uzman hekimlerin katsayýlarý arttýrýlýrken yardýmcý personelin hiçe sayýldýðýna da dikkat çekti. Avan, Saðlýk Bakanlýðý’na seslenerek yapýlan deðiþikliðin eþitlikçi bir anlayýþla düzeltilmesi talebinde bulunduklarýný ifade etti.
Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý tarafýndan konuya iliþkin yazýlý açýklama yapýlarak “Öncelikle ve çok net olarak bilinmelidir ki, sendikamýzýn ve üyelerimizin Adana Balcalý Hastanesi’nde tutumlarýna dayanak oluþturan önceki mahkeme ve Bakanlýk kararlarý dikkate alýndýðýnda, ihale karþýsýndaki tutumlarý hukukidir… Kendi çalýþma koþullarý, çocuklarýnýn geleceði ve bir bütün olarak Taþeron çalýþtýrma biçiminin vicdansýzlýðýna karþý gösterdikleri tepki meþrudur… Tüm bu gerçeklere raðmen hukuku yok sayan iþveren-patron sýfatýyla Üniversite Rektörlüðü, baðlý olduðu YÖK - Baþbakanlýk ve biber gazlý müdahale ile iþçileri darp eden polislerden sorumlu Ýçiþleri Bakanlýðýnýn iþçi düþmaný sermaye-patron yandaþý tutumuna karþý gösterdiðimiz ve göstereceðimiz tepkilerimiz demokratiktir…” denildi.
Ýzmir SES’ten Basýn Açýklamalarý
Ege Üniversitesi Týp Fakültesi
Balcalý Saðlýk Ýþçilerine 27 Yýl Hapis Cezasý
Adana’daki Çukurova Üniversitesi Balcalý Hastanesi’nde taþeron iþçi çalýþtýrýlmasý ve ihalelerde usulsüzlüðü protesto ederek eylem yapan saðlýk iþçileri ve Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý üyelerine 27’þer yýl hapis cezasý istendi. Uzun süredir Balcalý Hastanesi’nde verdikleri mücadele sonucunda taþeron iþçi çalýþtýrýlmasýnýn kaldýrýlmasýný saðlayan Dev Saðlýk-Ýþ Sendikasý’na üye olan saðlýk emekçileri, Bakanlýk kararlarýna raðmen ihalelerin sürdürülmesini protesto etmek için 22 Aðustos 2011 tarihinde sabah saatlerinde ihalenin gerçekleþtirileceði salon önünde eylem yapmýþlardý. Saðlýk iþçileri ve sendika yöneticileri hakkýnda açýlan dava Adana 1. Aður Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 25 kiþi hakkýnda her bir ihaleden 12’þer yýl olmak üzere 2 ihaleden 24’er yýl, polislere görevlerini yaptýrmamak suçundan ise 3’er yýl olmak üzere toplam 27’þer yýl hapis cezasý isteniyor.Hakkýnda ceza isteminde bulunulanlar arasýnda Devrimci Saðlýk-Ýþ Merkez Yöneticisi Mustafa Hotlar ve Çukurova Bölge Þube Baþkaný Bülent Kara da yer alýyor.
29 Eylül Perþembe günü saat 11.30’da SES Ýzmir Þubesi bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Basýn açýklamasý, dekan atamasýnda yapýlan haksýz uygulamayý protesto içindi. Geçen haftalarda 20 ayrý fakültede yapýlan dekan atamasýnda Ege Üniversitesi Týp Fakültesi’ne Prof. Dr. Kamil Kumanlýoðlu atanmýþtý. Yapýlan atamada 420 oyun kullanýldýðý ve bu oylarýn 261 tanesini, Ege Üniversitesi Týp Fakültesi’ne çalýþma ekibiyle beraber emek harcayan ve büyük katkýlarý olan Serhat Bor almýþ; geri kalan 126 oyu da Prof. Dr. Kamil Kumanlýoðlu alarak oylamada ikinci sýraya düþmüþtü. Buna raðmen YÖK tarafýndan dekanlýða Prof. Dr. Kamil Kumanlýoðlu getirilmiþti. Bu atamanýn demokratik olmadýðýný ve kabul edilemeyeceðini belirten Týp Fakültesi öðrencileri ve öðretim üyeleri bunu protesto ettiler. Basýn metni okunduktan sonra konuþmalar yapýlýp eylem sona erdirildi.
19
ATANAMAYAN ÖÐRETMENLER EYLEMDE
20
Tepecik Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi Ýzmir’de 29 Eylül Perþembe günü Tepecik Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi’nde çalýþan saðlýk emekçileri döner sermaye adaletsizliðine karþý eylemdeydi. Saðlýk ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasý (SES) Tepecik Ýþyeri Temsilcilði tarafýndan gerçekleþtirilen basýn açýklamasýnda, hekim dýþý saðlýk çalýþanlarýnýn isyan noktasýnda olduðu dile getirildi. Üç dönemdir Saðlýk Bakanlýðý yapan Recep Akdað’a, “Bu çýðlýða kulak ver. Yýllardýr sorunlarýmýzý görmezden geldiniz. Artýk yeter diyoruz” diyerek seslenen SES üyesi emekçiler, hekim dýþý saðlýk çalýþanlarýnýn döner sermaye katsayýsýnýn düþürülmesine tepki gösterdiler. “Artýk Yeter Çalýþanlar Arasý Eþitsizliðe ve Ýþ Barýþýný Bozan Performans Sistemine Son/SES” pankartýnýn açýldýðý eylem basýn metni okunarak devam etti. Okunan metinde hekim dýþý saðlýk çalýþanlarýnýn talepleri þöyle sýralandý: “- Ek ödemede; eþit, adil ve emekliliðe yansýyacak bir düzenlemenin ivedilikle yapýlmasýný istiyoruz. - Performans, denge tazminatý vb. adlarla ücretlendirme sisteminden vazgeçilmeli, eðitim, kadro, hizmet yýlý, iþ riski vb. deðiþkenler gözetilerek ücret skalasý oluþturulmalý, tüm çalýþanlara yýlda iki kez net ücreti kadar ikramiye verilmelidir. - Temel ücret insanca yaþayacak seviyeye yükseltilmelidir. Bu tutar 4 kiþilik bir aile için Temmuz 2011 tarihi itibariyle, kira, elektrik, su, yakýt, çocuk ve aile yardýmý hariç hesaplanmalý, alýnan tüm ücretler emekliliðe yansýtýlacak þekilde ödenmelidir.” Basýn metninin okunmasýnýn ardýndan bordro yakma eylemi yapýldý. Eylem böylelikle sonlandýrýldý. Mücadele Birliði iki eyleme de destek verdi. Mücadele Birliði /Ýzmir
Ýstanbul: Atanmalarý yapýlmayan öðretmenler Taksim Meydaný’nda bir eylem daha gerçekleþtirdiler. 2011 Genel Seçimleri öncesinde AKP hükümetinin 55 bin öðretmen atamasý yapýlacaðý yönünde söz vermesine raðmen sadece 11 bin öðretmen atamasý yapýlmýþtý. 18 Eylül günü Taksim Tramvay duraðýnda saat 11.30’da bir araya gelen öðretmenler, Galatasaray Lisesi’ne doðru yürüyüþ yaptýlar ve yol boyunca kara tahta taþýdýlar. Ellerinde de “KPSS Mezara Öðretmenler Kadroya”, “Atama Yoksa Ýsyan Var” yazýlý dövizler vardý Galatasaray Meydaný’nda sonlandýrýlan yürüyüþ, Milli Eðitim eski Bakaný Nimet Çubukçu ve þu andaki bakan Ömer Dinçer’in maskeleriyle sergiledikleri skeçte, bakanlarýn atama için verdikleri sözleri hatýrlatarak, onlarýn yalan balonlarýný patlattýlar. Açýklamada “Ders çalýþacaðýz diye yaþamayý erteliyor, ama bunun sonunda da emeðimizin karþýlýðýný alamayýnca 70-80-90 puanlarla atamamýz yapýlmayýnca, hayattan vazgeçecek duruma geliyoruz. Biz bunlarýn daha fazla yaþanmamasý için buradayýz. Daha fazla genç hayat sönmesin, daha fazla öðretmen intihara sürüklenmesin istiyoruz. Bunun için bizim hayata tutunma çabalarýmýza kulak verilmelidir. Öðretmen açýðý 150 bin diye açýklanmýþ ve 80 bin ücretli öðretmen çalýþtýrýlýrken, yani aslýnda 230 bin öðretmen ihtiyacý bulunmaktayken, 2011 yýlý 11 bin atama ile kapatýlmaz, bu atama sayýsý öðretmenlerin de eðitimin de yaralarýný sarmaya yetmez. Bunun için Kasým’da 44 bin atama yapýlmalý, yapýlan atamalarda tüm branþlara adil kadro daðýlýmý saðlanmalýdýr” denildi. Ýzmir: 18 Eylül Pazar günü saat 13.00’te resmi kurumlarýn 150 bin dediði, sendikalarýn araþtýrmalarýna göre 250 bin dediði atanmayý bekleyen, 100 bin aþkýn ücretli öðretmenlerle birlikte 300 bini aþkýn olduklarýný dile getiren atanamayan öðretmenler Sümerbank önünde basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Atanamayan öðretmenler basýn açýklamasý okunmadan önce KPSS sýnavlarýna hazýrlandýklarý test kitapçýklarýný ortaya koyarak kule yaptýlar. Kitaplar “Kitaplar Yýkýldý Öðretmenler Ayakta” sloganý eþliðinde üst üste kondu. “Ücretli Köle Olmayacaðýz/Atamasý Yapýlmayan Öðretmenler Platformu Ýzmir” pankartý açýlýrken, “Ücretli Bakan Ýstiyoruz”, “Kadrosuz Dediler Kýz Vermediler”, “Çýlgýn Atamalar Bekliyoruz”, “Bir Kenara Atmayýn Atayýn”, “1 Öðretmen=3 Ücretli Öðretmen” dövizleri taþýndý. “Bizler; ilköðretim, lise ve üniversite sýralarýnda yýllarca dirsek çürütenler, binlerce derse girip yüzlerce kitap bitirenler; kendi üniversitelerinde aldýklarý eðitim yeterli deðilmiþ gibi KPSS illetine itilenler. Öðrencilerine kavuþmak için her engeli aþýp atama sistemiyle engellenenler, kadrosuz güvencesiz çalýþma koþullarýna, iþsizliðe, dersanelerde sömürülmeye itilenler, ücretli köleliðe mahkum edilenler; Öðretmenler. Bizler öfkeliyiz ve artýk yeter diyoruz… Artýk sözün bittiði yerdeyiz. Atamasý yapýlmayan 24 öðretmen geçtiðimiz günlerde yaþamýna son verdi. Ýntiharlarýn ardý arkasý kesilmiyor. Daha kaç öðretmenin ölmesi gerekiyor” denilen basýn açýklamasýnda, son olarak yaþamýný yitiren Gaye öðretmen adýna “Gaye Öðretmen Sýnýflarda Yaþýyor” sloganý atýldý ve ölümünün 3. yýlýna giren Þafak öðretmen için de slogan atýldý. Basýn açýklamasýnda son olarak “Aldýðýmýz eðitimi yeterli görmeyip KPSS illetini baþýmýza salanlara karþý bitirdiðimiz hatmettiðimiz kitaplardan kule yapýyoruz. Bizler bugün sokaktayýz ve tüm öðretmenlere kadrolu güvenceli atama koþullarý saðlanýncaya kadar sokakta olmaya devam edeceðiz” denildi. Yapýlan basýn açýklamasýnda Uþak ilinden atanamayan öðretmenler de yer aldýlar.
EMEKÇÝLER EYLEMDE
Ýzmir TMMOB, 19 Eylül 1979 Eylemini Selamladý
iþ güvenliði, yerel yönetimler, tarým, gýda, yapý, enerji, çevre ve kýrsal çevre, Ar-Ge, kamu ihaleleri düzenlemeleri bunlardan yalnýzca bazýlarýdýr… Eðer AKP, TMMOB’ye karþý savaþ açmýþsa çok iyi bilmelidir ki, bizler mimar, mühendis ve þehir plancýlarý olarak aklýn ve bilimin devrimci özünde cephemizi almýþ bulunuyoruz. 19 Eylül’ün tarihsel anlamýyla herkesin huzurunda, ortak kurtuluþumuzun yegâne güzergâhý olan bu sokaklardan ve Türkiye’nin her yerinden güçlü bir þekilde haykýrýyoruz: ‘Bilimin ve tekniðin aydýnlattýðý yolumuzda kararlýlýkla, yýlmadan ve usanmadan mücadele ederek örgütümüzü ve mesleðimizi savunacaðýz” denildi. Eyleme Ýmece-Der ve çeþitli siyasi partiler destek verdi. Mücadele Birliði/Ýzmir
Bundan 31 yýl önce, 19 Eylül 1979 Çarþamba günü, 49 il ve 443 iþyerinde mühendis ve mimarlarýn yaný sýra; iþçi, teknik eleman, memur, saðlýk görevlisi ve teknik eðitim gören öðrencilerin de aralarýnda yer aldýðý 100 bini aþkýn çalýþanýn katýldýðý eylem, ayný zamanda çalýþanlarýn ortak mücadelesi açýsýndan da bir örnek oluþturmuþtu. TMMOB, “Mimar, mühendis ve þehir plancýlarýnýn tarihe not düþtükleri o büyük günün mücadele ve dayanýþma ile özdeþleþmiþ anlamýný, bugünün mücadelesi üzerinden geleceðe taþýmak için, 19 Eylül’ü ‘TMMOB Mühendis, Mimar ve Þehir Plancýlarý Dayanýþma Günü’ olarak kutluyoruz” diyerek, 19 Eylül eyleminin yýldönümü olan 19 Eylül Pazartesi günü saat 18.00’de bir eylem düzenledi. Karayollarýnýn Özelleþtirilmesi TMMOB Ýzmir Ýl Koordinasyon Kurulu, Konak YKM önünden Eski Sümerbank önüne yürüyüþ gerçekleþtirildi. YüProtesto Edildi rüyüþ sýrasýnda “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Mühendisler Mimarlar Susmadý Susmayacak” sloganlarý atýldý ve Eski Sümerbank önüne gelindiðinde basýn açýklamasý okundu. TMMOB Ýzmir ÝKK Sekreteri Ferdan Çiftçi okuduðu basýn açýklamasýnda: “…Ülkemizin son 30 yýlý emperyalizmin tahakkümü altýnda yeni bir sömürü düzeninin kademeli olarak inþa edilmesi süreci olarak þekillenmiþtir. Özal ile baþlayan özelleþtirme ve piyasalaþtýrma süreçleri kesintisiz olarak günümüze kadar uygulanarak ve ‘devlet, planlama, kontrol, düzenleme’ kavramlarýna savaþ açýlarak piyasacý düzenin alt yapýsý inþa edilmiþtir. Dünya Ticaret Örgütü anlaþmalarýndan biri olan Hizmet Ticareti Genel Anlaþmasý (GATS) ile mühendislik hizmetleri dahil enerjiden suya, saðlýktan eðitime, sosyal güvenlikten ulaþýma kadar tüm toplumsal hizmetler uluslararasý ticarete açýlmýþtýr. AKP Ýktidarý döneminde, emperyalizmin ve yerli iþbirlikçilerinin istekleri doðrultusunda ekonomik sosyal yaþam, kamu idari yapýsý, personel rejimi ve emek süreçYapý-Yol Sen ve Yol Ýþ Sendikalarýnýn örgütlü olduðu kaleri neo-liberal politikalar temelinde yeniden düzenlenmiþ, bu rayollarý iþletmelerinde emekçiler, özelleþtirmeleri protesto yönde birçok yasa çýkarýlmýþ, mevzuat baþtan baþa deðiþtiril- etmek için Fatih Sultan Mehmet Köprüsü giþelerinde protesmiþtir. Doðrudan yabancý yatýrýmlar, iþ yasalarý, iþçi saðlýðý ve to eylemi gerçekleþtirdiler. Karayollarý iþçileri ve emekçileri, giþelerdeki karayollarý binasý önünde pankart ve dövizler ile taleplerini yinelediler. Yol Ýþ Sendikasý 1 Nolu Þube baþkaný Nizamettin Orhan yaptýðý açýklamasýnda; “Önce Tüpraþ, Petkim, Ereðli Demir Çelik, Telekom, Tekel fabrikalarý ve Þeker fabrikalarý gibi üretim merkezlerini elden çýkaran hükümet, ardýndan elektrik iþletim hakkýný özelleþtirdi. Doðalgaz daðýtým iþletmesi hakkýný özelleþtirdi ve faturalar halka katmerli oldu” diyerek özelleþtirmelerle zengin ve yandaþlara peþkeþ çekildiðini vurguladý. Ulaþtýrma Bakaný 11 Aðustos 2011’de yazdýðý bir yazý ile 17. Bölge Müdürlüðü’nce yürütülen tüm hizmetleri 1. Bölge Müdürülüðü’ne devretmiþti. Gerekçe olarak da Boðaziçi köprülerinin yapýmýnýn tamamlanmasýný sorumluluk alanýndaki yollarýn büyük bir kýsmýnýn belediyelere devredilmesini ve
21
yakýnda gerçekleþtirilecek özelleþtirmeyi göstermiþti. “Krizlerin faturasýný her zaman yoksul halklar ve emekçiler ödüyorlar. Biz çalýþanlar biliyoruz, iki bölge müdürülüðünün bir araya gelmesi çalýþanlar açýsýndan bir çok olumsuzluklar doðuracaktýr. Personelin uyumu sorunu per-
yýllarca yürütülen mücadelenin zaferine sendika aðalarý konacaktý. 1 Mayýs kürsüsünden sendika bürokratlarýnýn bir kesimini silip süpüren TEKEL, ÝSKÝ, Ýtfaiye iþçileri iþçi sýnýfýnýn duygularýný temsil ediyordu” açýklamasýnda bulundu. Arslan son olarak; “Bizler, Türk-Ýþ baþta olmak üzere sendikalarýn tümüne sirayet etmiþ olan bürokratikleþmeye karþý tabandan mücadele etmekte kararlýyýz, sendikalarýn bürokrasisini aþmak gerektiðine inanýyoruz” dedi. Ardýndan 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruþmaya girildi.
Kýdem Tazminatýmýza Dokunan Yanacak
sonel fazlalýðý ve kadro sorunu gibi bir çok olumsuzluklar yaratacaktýr” denilen açýklama, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” sloganlarý ile sona erdi.
Kumlu’nun Hedef Gösterdiði Tekel Ýþçileri Mahkemede
22
2010 1 Mayýs’ýnda Tekel iþçileri, Ýski, Ýtfaiye iþçileri ortak hazýrladýklarý basýn açýklamasýný kürsüden okumak istemiþlerdi. Ýþçiler açýklama yapmak için sahneye çýktýklarýnda, Türk Ýþ Genel Baþkaný Mustafa Kumlu ve korumalarý arasýnda tartýþma çýkmýþtý. Mustafa Kumlu korumalarýyla birlikte sahneyi terk etmiþ, AKM’nin camlarýný kýrýp içeriye sýðýnmýþlardý. 1 Mayýs’ta Türk Ýþ Konfederasyonu adýna konuþma yapmak isteyen Kumlu, yüzbinlerce iþçi- emekçi tarafýndan yuhalanarak konuþturulmamýþtý. Tekel iþçilerinin eylemine ve daha önce Türk Ýþ Konfederasyonuna baðlý iþ kollarýnda örgütlü iþçilerin örgütlemek istediði grevleri yerine getirmediði için emekçiler O’na tepki göstermiþlerdi. Ankara Tekel Çadýr eylemi sýrasýnda da iþçiler Mustafa Kumlu’yu istifaya davet etmiþlerdi. AKM’nin camlarýný kýran Mustafa Kumlu’nun korumalarý, Kültür ve Turizm Bakanlýðý tarafýndan, Maliye Bakanlýðý tarafýndan yazý yazdý ve istihkak talep etti. Bu da Kumlu’dan talep edildi. Kumlu para ödememek için kürsüde olan onlarca iþçi ve sendikacýdan iki tane Tekel iþçisini hedef gösterdi. Metin Arslan ve Yüksel Yapar “Zorla sendikal faaliyeti engellemek, görevi yaptýrmamak için direnme, kamu malýna zarar verme, inanç düþünce ve kanaat hürriyetini engellemek”le yargýlanýyorlar. 27 Eylül günü duruþma için Çaðlayan Adliyesi’ne gelen Tekel iþçileri “AKP-Türk-Ýþ Ýttifaký 1 Mayýs’ý ve Tekel Ýþçilerini Yargýlýyor… Geçit Vermeyelim” yazýlý “Tekel Ýþçileri, Pir Sultan Abdal Derneði, Sivil Havacýlýk, Deri, Tekstil, Büro, Gýda Metal Ýþkollarýndan Temsilci ve Ýþçiler” yazýlý pankart açarak konuya iliþkin bir basýn açýklamasý yaptýlar. Tekel iþçisi Metin Arslan; “1 Mayýs2010 mitingi iþçilerin kürsüye çýkmasýyla gerçek sahiplerine kavuþmuþtu. Eðer Tekel iþçileri Ankara direniþlerini Taksim 1 Mayýs kürsüsüne taþýmamýþ olsaydý, Taksim’de 1 Mayýs mitingi yapýlmasý için
Tümtis, Deri Ýþ, Hava Ýþ, Kristal Ýþ, Basýn Ýþ, Tek-Gýda Ýþ, Belediye Ýþ, Petrol Ýþ ve Türkiye Gazeteciler Sendikalarý Kýdem Tazminatýnýn kaldýrýlmasýna karþý 1 Ekim günü Galatasaray Lisesi önünde toplanarak bir yürüyüþ yaptý. Saat 12.00’da baþlayan yürüyüþe beþyüze yakýn iþçi ve sendikacý katýldý. Eyleme Mücadele Birliði Platformu da destek verdi. Sendikal Güç Birliði Platformunun ortak organize ettikleri eylemde “Kýdem Hakkýmýz Alamazsýnýz”, “Kýdem’e Uzanan Eller Kýrýlsýn”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” sloganlarý atýldý ve iþçiler ellerinde dövizler taþýdýlar. Ýþçi ve emekçiler “Kýdem Tazminatý Kazanýlmýþ Bir Hak Dokundurmayacaðýz” pankartýyla Taksim Tramvay duraðýna doðru yürüdüler. Sendikal Güç Birliði Platformu adýna açýklamayý okuyan Hava Ýþ Genel Baþkaný Atilla Ayçil; Kýdem tazminatýnýn çalýþanlarýn iþ güvencesine olumlu katký yapan, iþsizlik sigortasý, emekli ikramiyesi, emeðin yýpranma bedeli, ücretin ödenmeyen kýsmýnýn karþýlýðý, yaþlýlýk sigortasý gibi nitelikler taþýyan bir hak olduðunu vurguladý. Ayçil, “Kýdem tazminatýnýn, hangi biçim altýnda olursa olsun, fona devredilmesine kesinlikle karþýyýz. Çünkü, Fon demek, kýdem tazminatý ödeme yükümlülüðünden kurtulan iþverenlerin daha kolay iþçi çýkarabilme imkanýna kavuþmasý demektir” diyerek kýdem tazminatýna neden karþý çýktýlarýný belirtti. Son olarak Ayçil; “Hükümeti buradan bir kez daha uyarýyoruz: Ateþle oynuyorsunuz. Milyonlarca emekçinin hakkýna gözünüzü dikmekten vazgeçin. Kýdem tazminatýmýza dokunmayýn. Dokunan yanacak” dedi ve Türk Ýþ’i göreve davet etti.
“Füze Kalkaný”na Karþý Eylemler
24 Eylül: Malatya Kürecik’te kurulmasý planlanan “Füze Kalkaný”, Ýstanbul’da eylemlerle protesto ediliyor. 24 Cumartesi günü Galatasaray Lisesi’nde saat 17.00’da toplanan Nato ve Füze Kalkan Karþýtý Birlik, “Emperyalizme Kalkan Olmayacaðýz”, “Emperyalistler Ýþbirlikçiler 6. Filoyu Unutmayýn” sloganlarýyla Dolmabahçe’ye yürüdü. Dolmabahçe’de Platform adýna açýklama yapan Esin Yýldýz; Nato’nun ABD patentli “füze kalkaný” projesinin tüm dünya iþçi, emekçilerini ve ezilen halklarýný tehdit ettiðini, Ortadoðu halklarýna doðrultulan namlularýn bir ucunun Türkiye ve Kürdistan’dan Avrupa’ya, Asya’dan Latin Amerika’ya dünyanýn diðer bölgelerindeki ilerici ve devrimci mücadeleleri hedef aldýðýný belirtti. Yýldýz; “iþçilere, emekçilere, ezilen haklara kölece çalýþma koþullarý ile baský ve sömürüden baþka bir þey sunmayan emperyalist- kapitalist sistemi alaþaðý edene dek, mücadelemizi kararlýlýkla sürdüreceðiz” dedi. Açýklamanýn ardýndan Adalýlar Müzik Grubu’nun söylediði marþlarla eylem sona erdi.
25 Eylül: Malatya Kürecik Dernekleri de 25 Eylül günü, Ýstanbul Taksim Tramvay duraðýnda bir araya gelerek “füze kalkaný” projesini protesto ettiler. Ýstanbul’da yaþayan Kürecikliler, saat 14.00’da “Kürecik’te Füze Kalkaný Ýstemiyoruz” pankartý açarak yaptýlar eylemlerini. Eylemde basýn açýklamasýný okuyan Kürecik Yardýmlaþma Dayanýþma Derneði baþkaný Ýbrahim Duman, Ýsrail’e karþý olduðunu söyleyen hükümetin, Ýsrail’in korumalýðýna soyunduðunu ve bunun için çekincesiz olarak topraklarýmýzý kullanýma açtýðýný ve ABD’ye, NATO’ya bu denli baðýmlý olan bir devletin Ýsrail’e kafa tutuyor görünmesinin, halklarýmýzý aldatmaya yönelik bir yalandan ibaret olduðunu söyledi. Duman; “Kürecik halký bu geliþmelere sessiz kalmamaktadýr. Tepkisini ortaya koymak için bölgede ge-
niþ katýlýmlý toplantýlar düzenlemektedir. Füze Kalkanýna karþý 2 Ekim’de Kürecik’te miting yapmaya karar vermiþtir. Bu mitinge tüm duyarlý demokratik çevrelerin katýlýmýný, kamuoyu desteðini bekliyoruz” dedi. Açýklamadan sonra Galatasaray Lisesi’ne kadar yürüyen Kürecikliler, Galatasaray Lisesi önüne geldiklerinde 2 Ekim’de Kürecik’e yapýlacak yürüyüþü tekrar hatýrlatarak daðýldýlar. 2 Ekim: Malatya’nýn Kürecik Ýlçesi Karahan
Geçidi’nden radar üssüne yürüyen on bini aþkýn kiþi, Kürecik’e füze kalkaný kurulmasý giriþimlerini protesto ederek, “ABD ve Ýsrail’e kalkan olmayacaðýz” dedi. 1 Ekim akþamý çeþitli kentlerden yola çýkan binlerce kiþi Kürecik halký ile birlikte 2 Ekim Pazar günü sabah saatlerinde, Karahan Geçidinde toplandý. “Emperyalistler, Ýþbirlikçiler, 6. Filoyu Unutmayýn”, “Emperyalist Savaþa Ve Ýþbirlikçilerine Hayýr”, “Kürecik’te Füze Kalkaný Ýstemiyoruz” Ve “Füze Kalkanýna Karþý Tek Yumruk Tek Barikat” pankartlarýnýn yaný sýra, Sinan Cemgil, Ýbrahim Kaypakkaya, Deniz Gezmiþ, Mahir Çayan ve Mazlum Doðan’ýn fotoðraflarýnýn bulunduðu “Unutmadýk, unutmayacaðýz” pankartý da açýldý. Kürecik merkezinde de füze kalkanýný protesto eden pankartlar asýlýydý. Köylülerin traktörleriyle katýldýðý eylemde her yaþtan on bini aþkýn kiþi, “Füze Yapma Boþuna, Yýkacaðýz Baþýna”, “Katil ABD, Ýþbirlikçi AKP”, “Katil ABD, Ortadoðu’dan Defol” sloganlarý attýlar. Polisin kurduðu barikat önünde CHP Milletvekili Mahmut Tanal, bir konuþma yaptý. Ardýndan mitingde ilk olarak Kürecik halký, muhtarlýðý ve dernekleri adýna konuþma yapýldý ve olasý bir savaþ durumunda köylerinin tahrip edileceðini belirterek, “Füze kalkanýna karþý mücadele etmekte kararlýyýz” denildi. Miting, konuþmalarla sürdü.
Emek, Eylem, Kadýn
25 Eylül Pazar günü saat 14.30’da EKA (Emekçi Kadýnlar) Emek, Eylem, Kadýn baþlýklý bir söyleþi gerçekleþtirdi. Söyleþi farklý eylemlerde yer almýþ kadýn iþçilerin fotoðraflarýndan hazýrlanan slayt gösterimiyle baþladý. Slayt gösterimi sýrasýnda kadýnýn mücadeledeki yeri, tarihsel süreci anlatýldý. Slayt gösteriminin ardýndan Buca Belediyesi önünde 56 gün eylem yaptýktan sonra 84 günde CHP Ýl binasýnýn önünde eylemine devam eden ve eylemini kazanýmla sonuçlandýran Batýgül Tunç’la devam etti söyleþi. Eyleme baþlamadan önce yaþadýklarýný anlatarak baþladý söyleþiye Batýgül Tunç ve eylem sürecini, deneyimlerini, yaþadýklarýný ve bugün içinde bulunduðu konumu da paylaþtý bizlerle. Batýgül Tunç’un anlatýmlarýndan sonra söyleþi sona erdi. Mücadele Birliði/Ýzmir
23
Yýkýmý Durdurma Kararýna Raðmen Yýkým! Zeytinburnu’nda bulunan Küçük Otomotiv Sanayi Sitesi’nde 140 dükkanýn yýkýmýný yapmak üzere 21 Eylül 2011 günü sabahýn erken saatlerinde belediye ekipleri sanayi sitesine girerek yýkýmý baþlattý. Yýkýmýn yasal olmadýðýný, kendilerine yýkým için tebligat dahi gönderilmediðini belirten dükkan sahipleri ve iþçiler malzemelerinin yýkýlan dükkanlarda kaldýðýný, dükkanlarýný boþaltmalarý için süre daha tanýnmadýðýný belirttiler. Belediye ekiplerine durdurma kararý bulunduðunun söylenmesine raðmen “Biz yýkalým siz dava açýn” diyerek dükkanlarýn yýkýlmaya devam edildiðini belirten iþyeri sahipleri ve iþçiler yýkýma engel olmak istedi. Belediye ekipleri ile birlikte gelen çevik kuvvet esnaf ve iþçilere biber gazý sýkýldý. Ýþyeri sahipleri ve iþçiler dükkanlarýn bulunduðu alanýn vakýf arazisi olduðunu ve vakfýn kiracýlarý olduklarýný, belediyenin dükkanlar konusunda herhangi bir yetkisi bulunmadýðýný, üstelik yaklaþýk iki ay kadar önce belediyenin kendilerine çevre düzenlemesi yapýlmasý gerektiðini bildirmesi üzerine her esnafýn yaklaþýk 3 bin lira harcadýðýný ve çevre düzenlemesi yapýldýðýný belirtiyorlar. Sanayi sitesindeki esnaf ve çalýþanlarýn konuya iliþkin aktarýmlarý þöyle: “Burasý kooperatife ait biz belediyenin kiracýsý deðiliz. Bizim belediye ile hiç kira kontratýmýz yok. Biz vakýflarýn kiracýsýyýz. Vakýf bizi tahliye etmeden belediye tahliye etmeye çalýþýyor. Biz yýkým olacaðýný duyduðumuz için geceden burada beklemeye baþladýk. Sabaha karþý yýkým ekipleri ve çevik kuvvet geldi. Yýkým sýrasýnda biz yýkým yasal olmadýðýný durdurma kararý olduðu söylememize raðmen yýkým yapýlmaya çalýþýldý. Engellemeye çalýþtýk polis herkese biber gazý ile müdahale etti. Elimizde yýkýmý durdurma kararý olduðu halde bunu gündeme getirmediler.” Yýkýlan oto boya atölyesinde çalýþan bir iþçi ise “Çalýþtýðým dükkaný yýktýlar. Eþyalarýmýz içerde kaldý. Yýkým sýrasýnda ben biber gazý yedim. Bir, iki saat kendime gelemedim. Ambulans istedik ambulans gelmedi. Elimizde mahkeme kararý var ona raðmen yýkýmý yaptýlar. Yýkýmdan sonra belediyenin önüne gittik muhatap bulamadýk.” Boya atölyesi yýkýlan iþyeri sahibi belediyenin kendilerine alternatif bir alan dahi sunmadan yýkýmý gerçekleþtirdiklerini söyleyerek “Belediyenin yýkým kararýný durdurma kararý olma-
ANTEP EKA’DAN FÝLM GÖSTERÝMÝ
24
sýna raðmen yýktýlar. Bize bir alternatif sunmadýlar. Dükkanlarýmýz boþaltmamýza dahi müsaade etmediler. Geçenlerde burada bir ay önce toplantýmýz vardý. Güvence veriyorlar. 2 ay önce her dükkan üç bin lira harcama yaparak çevre düzenlemesi yaptýk. Belediye çevre düzenlemesi yapýn dedi. Planlarý projeleri çizdiler, güzel bir þeyler yaptýk. Buna raðmen yýkým yapýldý.” Dükkanlarýn yýkýmýna iliþkin hukuki süreci takip eden Avukat Ayþegül Bölük “Tapuda burasý Harami Vakfý adýna kayýtlý. Biz vakfýn kiracýsýyýz. Aylýk kira bedeli ödüyoruz, 20 yýldýr kiracýyýz, 20 yýlý aþkýn bir süredir yasal hakka dayalý oturuyoruz. Burasý belediyenin bir malý deðil hazinenin bir malý deðil. Hazinenin kiracýsý, belediyenin kiracýsý deðil. Öncelikle belediye burada kaçak inþaat olgusunu öne sürdü. Biz buna itiraz ediyoruz. Burasý küçük el sanatlarý diye geçiyor imar durumunda ve tapu kaydýnda. Belediyenin istediði þu bizi buradan tahliye ederek burayý kiralamak. Biz burada kiracýyýz yasal hakka dayalý olarak oturuyoruz. Mahkeme kararýna istinaden bu taþýnmaza ne vakýflar nede belediye yýkým hakkýna sahiptir. Ya bu kararý kaldýracak Ya da baþka mahkeme kararý getirecek. Onlar mahkeme kararý getirmeden, ben dün (20 Eylül 2011) saat 16.50’de onlara teblið ettim. Bu karara raðmen yýkým yapamazsýnýz dediðim halde, dilekçe sunduðum halde, o yýkýmý gerçekleþtirmeye çalýþtýlar, baþarýlý oldular” dedi.
le getirdi. Kadýnýn köleliðini mubah sayan ve erkek egemenliðinin koruyucusu olan dini ele alan film ile ilgili de kýsa bir konuþma yaptýktan sonra film gösterimine baþlandý. Filmde Süreyya’nýn taþlanma (recm) sahnesinde birçok izleyici, er24 Eylül Cumartesi günü saat 14.30’da Ayýþýðý Sanat kek arkadaþlar da dahil, sinirlerine hakim olamadýlar. Ve en son film bitiminde bir arkadaþýn “kendime ne diMerkezi’nde Emekçi Kadýnlar tarafýndan “Soraya’yý Taþlayeceðimi bilemiyorum. Orada taþlanan Soraya deðil kadýnmak” filminin yer aldýðý bir film gösterimi gerçekleþtirildi. Gösterime baþlamadan önce EKA’lý bir kadýn kýsa bir lýðýn kendisiydi” sözleri, bu filmle birlikte bir gerçeklikle konuþma yaptý. Konuþmasýnda bu etkinliðin Antep’te emek- yüzleþtiðinin ifadesi oluyordu. Film bitiminden sonra çaylaçi kadýnlarýn düzenlediði ilk etkinlik ve baþlangýç olduðunu, rýmýzý içerek etkinlik hoþ sohbetlerle sonlandýrýldý. bundan sonra da emekçi kadýnlarýn ailede ve toplumda özgür EMEKÇÝ KADINLAR/ ANTEP bireyler haline gelene kadar faaliyetlerini sürdüreceklerini di-
Ayhan’ý Öldürdünüz, Ali’yi Ne Yaptýnýz? Her hafta Galatasaray Meydaný’nda gözaltýnda kaybedilen yakýnlarýný arayan Cumartesi anneleri, bu kez 90’lý yýllarda onlarca devrimciye yapýlan iþkencelerle ve gözaltýnda kaybedilmelerle öne çýkan Gayrettepe Siyasi Þube binasý önündeydiler. 22 Eylül Perþembe günü saat 20.00’de Gayrettepe Siyasi Þube binasý önünde bir araya gelen kayýp yakýnlarý, “Ayhan’ý Öldürdünüz, Ali’yi Ne Yaptýnýz?” yazýlý Ayhan ve Ali Efeoðlu’nun fotoðraflarý bulunan pankart açarak ellerinde Efeoðlu kardeþlerin fotoðraflarýný taþýdýlar ve yere mumlarla “Ayhan’ý Ýstiyoruz” yazdýlar. ÝHD Ýstanbul Þubesi Gözaltýnda Kayýplara Karþý Komisyon adýna açýklama yapan Sebla Arcan, Yýldýz Teknik Üniversitesi öðrencisi Ayhan Efeoðlu’nun 6 Ekim 1992 tarihinde polisler tarafýndan gözaltýna alýnarak önünde bulunduklarý iþkence merkezi Ýstanbul Terörle Mücadele Þubesi’ne getirildiðini, fakat tanýklýklara raðmen polislerin “Bizde yok” dediðini aktardý. Arcan, Ayhan’ýn kaybedilmesinden iki yýl sonra, 5 Ocak 1994 tarihinde aðabeyi Ali Efeoðlu’nun gözaltýna alýnarak ayný binaya getirildiðini belirtti; “Bu binaya getirilen onlarca genç, Ayhan gibi, Ali gibi bir daha geri dönemediler. Hepsinin hayattan izleri silindi. Onlarýn izleri devletin güvenlik güçlerince, devlet eliyle silindi” dedi. Oturma eyleminde konuþan kayýp yakýnlarý da Ayhan ve tüm kayýplar bulunana kadar mücadeleye devam sözü verdi. Ýlk sözü gözaltýnda kaybedilen Rýdvan Karakoç’un kardeþi Ramazan Karakoç aldý. “Ýþkence gördüðüm bu binada hangi hücrede iþkence gördüðümü, hangi bölümde zorla ifade alýndýðýný gösterebilir, krokisini çizebilirim” diyerek 14 gün boyunca iþkenceli sorgudan geçtiðini belirtti. “Sesimizi okyanusun ötelerinden dahi duydular, ses verdiler ama burada kimse görmedi, duymadý, kayýplarýmýzla ilgili bir cevap alamadýk” diyen Karakoç kardeþinin cenazesine ýsrarlý ve yoðun çabalar sonucu ulaþtýklarýný, kayýplarýný bulamayanlara göre kendilerini þanslý saydýklarýný belirterek tüm kayýplar bulununcaya kadar mücadeleyi sürdürecekle-
rini belirtti. Nurettin Yedigöl’ün kardeþi Muzaffer Yedigöl ise aðabeyi Gayrettepe’de gözaltýnda tutulurken 13-14 yaþlarýnda olduðunu, aðabeyine para verebilmek, hakkýnda bilgi alabilmek için binanýn önünde beklediklerini anlattý. “Buralardan her geçiþimizde acýlarýmýzý tekrar yaþýyoruz, 80 yaþýndaki annem hala oðlunu arýyor” dedi. Eþinin Gayrettepe’de olduðunu öðrenip geldiði halde kendisine ikinci gününde “Burada yok” denildiðini belirten Haným Tosun, “Bana bu adam kaybolacak diye söylemiþlerdi. Onu kaybetmek için almýþlardý” dedi. “Burada yapýlan iþkenceleri, bunlarý yapanlarý lanetliyorum ve kýnýyorum, Artýk yeter. Nasýl vicdan azabý çekmiyorsunuz?” diyerek eþinin ve kayýplarýn hesabýný sormaktan vazgeçmeyeceklerini, kendi ömürleri yetmese bile çocuklarýnýn ve torunlarýnýn bunun hesabýný sormaya devam edeceklerini belirterek sözlerini tamamladý. Hasan Ocak’ýn aðabeyi Hüseyin O-
cak ise Gayrettepe Siyasi Þube de onlarca devrimcinin çok aðýr iþkencelerden geçirildiðini ve öldürüldüðünü hatýrlatarak, “bu acýlarýn bitmesini istiyorsak, demokrasi olsun istiyorsak bizlere güç verin arkamýzda durun ki, kayýplarýmýzýn hesabýný sorabilelim, geçmiþle yüzleþelim, geçmiþiyle yüzleþmeyen bir toplum demokrasiye ulaþamaz” diyerek kamuoyuna kayýplara karþý duyarlý olma çaðrýsýnda bulundu. Sonuç alýncaya kadar mücadelenin sürdürüleceði belirtilerek basýn açýklamasý bitirildi.
MEHMETÇÝK LÝSESÝ’NDE POLÝS TERÖRÜNE SON
Sarýgazi Mehmetçik Lisesi öðrencileri, okuldaki polis baskýsýný 5 Ekim günü yaptýklarý bir eylemle protesto etti. Okul kapýsýnda buluþan 100’den fazla öðrenci ve veli Sarýgazi Meydaný’na yürüyüþ yaptý. “Katil Polis Liselerden Defol”, “Polis Ýdare Ýþbirliðine Son”, “Eþit, Parasýz, Bilimsel, Anadilde Eðitim” sloganlarý atýldýðý yürüyüþün ardýndan Demokrasi Caddesi giriþinde basýn açýklamasý yaptý. Mehmetçik Lisesi Öðrencileri olarak yapýlan basýn açýklamasýnda “Okul idaresi polisle iþbirliði halinde öðrencileri koyun gibi gütmek istiyor ama izin vermeyeceðiz. Polis terörüne son” ve “Polisin güvenlik adý altýnda Mehmetçik Lisesi öðrencilerine ve yereldeki halka yaptýðý baskýlarý engelleyeceðiz” denildi. Okuldaki kameralarý, kapýda bekleyen polisleri ve okul yönetiminin polisle iþbirliði tavrýnýn protesto edildiði bu eylemde Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) de yerini aldý.
25
“Kýdem Tazminatý Alýnterimizdir”
26
Kýdem Tazminatý’nýn fona dönüþtürülerek gasp edilmesine karþý yüzlerce iþçi, Kartal E-5 yolu üzerindeki köprüden Kartal Meydaný’na yürüdü.. DÝSK’e baðlý Genel Ýþ Sendikasý’nýn çaðrýsý üzerine eyleme KESK’e baðlý Eðitim-Sen, DÝSK’e baðlý Limter-Ýþ Türk-Ýþ’e baðlý Yol-Ýþ, TÜMTÝS, Harb-Ýþ, Yol-Ýþ, Maltepe Taþeron Belediye iþçileri, siyasi örgütlenme ve partiler, demokratik kitle örgütleri katýldý. E-5 Karayolu üzerindeki Kartal Köprüsü altýnda iþçilerin bir araya gelmesiyle birlikte saat 18.00’e doðru “Kýdem Tazminatý Güvencemizdir, Geleceðimizdir. Güvencemizi Yok Ettirmeyiz, Emeðimizi Gasp Ettirmeyiz, Geleceðimizi Çaldýrmayýz” yazýlý dev pankart Genel-Ýþ Sendikalý iþçiler tarafýndan köprüye asýldý. Yüzlerce iþçinin köprünün altýnda ve üstünde bir araya gelerek kortejler oluþturmasý ve yürüyüþün baþlamasý üzerine pankart kitlenin önüne geçirildi. E-5 Karayolu ve Kartal Köprüsü üzerine çevik kuvvet yýðýnaðý yapýlmýþtý. Onlarca otobüs ve panzerlerle polis barikatlar oluþturarak ayrý kortejlerdeki iþçilerin bir araya gelmesini önlemeye çalýþmasý üzerine iþçiler sloganlarla tepki gösterdiler. Barikatlarýn kaldýrmasý için sendikacýlar uzun süre polisle konuþtular. Konuþmalar sýrasýnda polisle iþçiler ve sendikacýlar arasýnda bir arbede yaþandý. Sonrasýnda Genel-Ýþ Sendikasý Anadolu Yakasý 1. Bölge Þube Baþkaný Veysel Demir’in baþýndan yaralandýðý ve kanlar içinde kaldýðý görüldü. Polisin dipçikle vurmasý sonucu yaralandýðý Veysel Demir’in yaralandýðý bilgisi verildi. Bunun üzerine iþçiler ýslýklarla ve “Faþizmi Karþý Omuz Omuza”, “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganlarýyla durumu protesto ettiler. Polisin tüm engellemelerine raðmen köprü üzerinde uzun bir kortej oluþturan yüzlerce iþçi iki grup halinde yürümeye baþladý. Polisin sendikaya ait ses aracýnýn geçirilmesine izin vermemesi üzerine iþçiler yolu tamamen trafiðe kapatarak köprü üzerinde zaman zaman oturma eyleme yaparak yürüyüþlerini sürdürdüler. Yürüyüþün ilk anlarýnda polisin barikatlar kurarak iþçilerin ilerlemesini ve yolu kapatmasýný önlemeye çalýþarak gerginlik yaratmasýna raðmen iþçiler sloganlarla ve pankartlarýný açarak ve trafik akýþýný engelleyerek yürüdüler. Yüzlerce iþçi alkýþ ve ýslýklar eþliðinde “Kýdem Hakkýmýz Gasp Edilemez”, “Taþeron Ýþçisi Köle Deðildir”, “Tazminata Uzanan Eller Kýrýlsýn”, “Kahrolsun ABD Ýþbirlikçi AKP”, “Susma Sustukça Sýra Maaþa Gelecek”, “Susma Haykýr Yeni Yasaya Hayýr”, “Susma Haykýr Taþerona Hayýr”, “Direne Direne Kazanacaðýz”, “Hak Verilmez Alýnýr Zafer Sokakta Kazanýlýr”, “Kavga Bitmedi Daha Yeni Baþlýyor”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Ýþçi Memur El Ele Genel Greve”, “Yýlgýnlýk Yok Direniþ Var”, “Zam Zulüm Ýþkence Ýþte AKP”, “Ýþ Ekmek Yoksa Barýþ da Yok”, “Ýþçilerin Birliði Sermayeyi Yenecek”, “Genel Grev Genel Direniþ” sloganlarý attý. Sloganlarla Kartal Meydaný’na gelindiðinde Genel-Ýþ Sendikasý Anadolu Yakasý 1. Bölge Þube Baþkaný Veysel Demir konuþma yaptý. Kýdem tazminatýnýn patrona bir yük olarak tanýmlandýðýný belirten Demir “Kýdem tazminatý iþçilerin geleceðidir, emeklilik ikramiyesi, güvencesidir, kýsacasý her þeyidir” dedi. Hükümetin emek gücü maliyetlerini düþürmek için, emek gücüne yapýlan sosyal ödemeleri sýfýrlamaya çalýþtýðýný, iþçi sýnýfýnýn güvencesini tümüyle ortadan kaldýrmaya çalýþtýðýný belirterek “Ýþçinin emek gücünü tümüyle bir mal haline getirip iþçiyi köleleþtirmeye çalýþýyor” dedi. Demir, iþçi sýnýfýnýn 72 yýl önce kazandýðý Kýdem Tazminatý hakkýný gasp ettirmemek için mücadele edeceklerini vurgulayarak “Kýdem Tazminatý alýnterimizdir, onurumuzdur, ekmeðimizdir. Vurgunculara, hýrsýzlara vermeyeceðiz” diyerek konfederasyonlarý ve meslek örgütlerini 8 Ekim’de Ankara’da yapýlacak “Sokak Meclisi” eylemine katýlmaya çaðýrarak konuþmasýný tamamladý. Sloganlar atýlarak eylem sona erdi.
Taylan Özgür Beyazýt’ta Anýldý
1968 Türkiye Halk Kurtuluþ Ordusu kurucularýndan, Deniz Gezmiþ’in yoldaþý, Taylan Özgür katledildiði yerde karanfiller býrakýlarak anýldý. 1969 Aðustos ayýnda Ýstanbul Üniversitesi Talebe Birliði’ni (ÝÜTB) ele geçirmek için Ankara’dan devrimci öðrenciler Ýstanbul’a kongreye gelir. Devrimci öðrenciler hazýrlýklýdýr, çünkü Ýstanbul Beyazýt’a yapýlacak kongrede faþistler de vardýr. ODTÜ Öðrenci Birliði’nden Mustafa Taylan Özgür, Mehmet Sait Kozacýoðlu, Mustafa Yalçýner, Alpaslan Özdogan, Halil Çelimli, Hüseyin Ýnan, Þükrü Iþýk, Tuncer Sümer, Yusuf Aslan, Fehmi Erbaþ, Ruhi Koç, Ýlhami Aras ve Deniz Gezmiþ basta olmak üzere Ankara Üniversitesi ve ODTÜ’ye baðlý bir grup devrimci öðrenci, otobüsle Ýstanbul’a gelir, ITÜ Gümüþsüyü Yurdu’nda kalýr. Ankara’dan gelenler arasýnda çýkan bir anlaþmazlýk nedeniyle Hüseyin Ýnan, Þükrü Iþýk, Yusuf Aslan, Mustafa Yalçýner, Halil Çelimli ve Alpaslan Özdoðan, Ankara’ya geri döner. ÝÜTB Kongresi, 23 Eylül 1969 Salý günü, Ýstanbul Üniversitesi Merkez binada baþlar. Beyazýt Kampüsü’nün merkez binasý bahçesinde Taylan Özgür’ün yanýnda Ankara’dan Dev Genç’li Mehmet Sait Kozacýoðlu vardýr. Ýddiaya göre bilinmeyen bir noktadan ateþ edilerek Taylan Özgür vurularak katledilir. Mehmet Sait Kozacýoðlu daha sonra polis tarafýndan yakalanýr. Taylan’ýn yoldaþlarýndan Sinan Cemgil, Taylan’nýn öldürüldüðünü duyan devrimci öðrenciler bahçede toplanýr. Sinan Cemgil öðrencilere hitaben bir konuþma yaparak “Mustafa Taylan Özgür için iki dakikalýk saygý duruþunda bulunulmasý”ný ister. Bu sýrada ODTÜ Rektörlük damýna yerleþtirilen siren 2 dakika çalýnýr. Atatürk Anýtý önünde toplanan kalabalýða, polis tarafýndan aranan Sinan Cemgil, hitap ederek þunlarý söyler: “Bir devrimci kardeþimiz polis kurþunu ile kahpece öldürülmüþtür. Devrimci þehitlerin matemini tutacak zamanýmýz yoktur. Devrimcilerin postunu ucuza satmayacaðýz. Gün gelecek Türkiye’nin baðýmsýzlýðý ve kurtuluþu için gerekirse hepimiz vurulacaðýz. Bunlar bizi korkutmuyor, üzmüyor ancak kinimiz bileniyor. Taylan Özgür’ün ardýndan matem tutmayacaðýz, mersiyeler düzmeyeceðiz. O, 24 saatini devrime adamýþ bir kiþiydi. Yapýlacak çok islerimiz vardýr, bunu korku deðil varacaðýmýz þerefli bir nokta olarak kabul ediyoruz. Taylan, Kommer ‘in arabasýný yakarak devrim için ilk kývýlcýmý atmýþtý. Bu kývýlcým devam ettirilecektir. Türkiye’de CIA artýk bir adam temizleme kampanyasý açmýþtýr. Yýlmýyoruz, korkmuyoruz.” 23 Eylül 2011 günü Taylan Özgür’ün katlediliþinin 42. yýldönümünde ablasý Hale Kýyýcý, arkadaþlarý ve dostlarý, öldürüldüðü yerde eskiden Beyazýt merkez binasý önü olan þimdi Mithatpaþa Caddesi giriþi olan noktada bir araya gelerek Taylan Özgür’ü andý. Ablasý Hale Kýyýcý; Taylan’ýn faillerini bulacaklarýndan hala umutlu olduðunu, bunu yapanlarýn þimdi General olduðunu vurguladý. Sadece bu olayla ilgili bir polisin yargýlandýðýný ve sonra beraat ettiðini hatýrlattý. Taylan Özgür’ün vurulduðu yere karanfiller býrakýlarak anma sonlandýrýldý.