Sayı - 61 - Şubat
Fiyatı 1 TL - KDV Dahil
REVOLUTIO N de içi vrim n i ler i
Denizlerden Seyitlere İdamlar Bizi Yıldıramaz ADLARI ADIMIZ KAVGALARI KAVGAMIZ
1
1982'de İdam Edilen 3 Komünist İşçi İ.Ethem Coşkun Seyit Konuk Necati Vardar Ölümsüzdür
13 MART 1982'nin 30.YILINDA "DENİZLERDEN SEYİTLERE İDAMLAR BİZİ YILDIRAMAZ" MİTİNGİ
11 MART PAZAR GÜNÜ Toplanma Yeri: Bornova Şehir Stadyumu Saat: 13.30 Yürüyüş: 14.00 Miting 15.00 BORNOVA MEYDANI facebook.com/denizlerdenseyitlere
3 Mart 1982... Üç komünist işçi... Denizlerin yoldaşları... Denizler gibi idam sephasını kendileri tekmeleyen, işçi sınıfının yiğit evlatları... Gençliğe adını veren, bayrak olan üç yoldaş... Seyit Konuk, Necati Vardar, İbrahim Ethem Coşkun! İdam edilişlerinin 30 yılında adları, bugün proletaryanın ve gençliğin sürdürdüğü mücadelede onurla anılıyor. 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğü üç komünisti idam ettiğinde, adlarının bugüne kadar anılacağını ve davalarının yükselerek devam edeceğini düşünmüyorlardı. İlk eylem İbrahim yoldaşın; devrimci Antep proletaryasının ve gençliğinin bir militanı olan İbrahim yoldaş henüz orta okuldayken THKO taraftarı olarak mücadeleye girdi. Ayrışma sürecinde THKO/MB saflarında yer alan yoldaş, lise döneminde anti- faşist mücadelede en ön safta yer aldı. Hareket tarafından İzmir'e gönderildikten sonra işçi sınıfı içerisinde çalışma yürüten yoldaş, daha sonra yoldaşlarıyla birlikte Bağımsız Birleşik Maden- İş sendikasını kurdu ve bu sendikanın başkanı oldu. Hareketin sendikalar komitesinde yer alan yoldaş daha sonra ise İzmir işçi komitesinde yer aldı ve bu komitenin sekreteri oldu. Burada yürüttüğü mücadele ile İzmir bölgesinde partinin ileri kadrolarından olan İbrahim yoldaş, MHP il sekreteri Turan İbrim'in cezalandırılmasında yer aldı ve bu eylem sonrasında yakalandı. Şube'de ve Buca cezaevinde proletaryanın temsilcileri olarak yoldaşlarıyla faşizme karşı aldıkları tutumla örnek oldular, son eylemlerine kazanacaklarına olan güvenle gittiler. Eylem sırası Seyit yoldaşa geçiyor; şanlı Tariş işçileri çocuklarına komutanları Seyit'in adını veriyor şimdi. Tariş direnişinin önderlerinden Seyit yoldaşın bir çağrısı, işçilerin eyleme geçmesi için yeterli oluyordu. Tokat'ın köylüleri Seyit yoldaşı Denizler gibi anıyor ve seviyor! Seyit yoldaş genç yaşta Tokat'da THKO/MB saflarında mücadeleye başladı ve sonrasında İzmire gönderildi. Burada THKO/MB'nin işçi komitesinde yer aldı. İzmir'de İplik-iş ve Madeniş sendikalarının kurulmasında aktif olarak yer aldı. Faşist müteahhit Nuri Yapıcı ve MHP il sekreteri Turan İbrim'i cezalandırdı. İzmir'in emekçi semtleri, büyük mücadelelerin yatağı sokaklar, üniversiteler söylüyor onun adını, daha BMC fabrikasında çalışırken sevgili komsomolumuzun aktif bir çalışanı olan Necati yoldaş, genç yaşta katıldığı mücadelede anti- faşist mücadelenin ön saflarında yer aldı. Faşist müteahhit Nuri Yapıcı'nın cezalandırılması eylemini gerçekleştiren yoldaş, son eylemine de her zaman ki neşeli ve umut dolu haliyle katıldı. Adları adımız, kavgaları kavgamız olan yoldaşlar gençliğe adlarını vererek gençliğin devrimci mücadelesinin yol gösterici oldular. Burjuvazi kavgaya davet etti bizi, davetleri Leninist Gençlik olarak kabulümüzdür. Bizler gençliğin yalnızca burjuvaziye karşı verdiği mücadele ile özgür olabileceğini biliyoruz. Tıpkı Seyit yoldaşın dediği gibi “Savaşsız sömürüsüz bir dünya için savaştık, onun için ölüyoruz, başımız devrime feda olsun” diyerek devrimin zaferine kadar mücadeleyi sürdüreceğiz. Deniz'lerden Seyit'lere İdamlar Bizi Yılıdıramaz! Yaşasın Komünizm Mücadelemiz! Leninist Gençlik
Zafere Kadar Genç Yoldaş / Aylık Sosyalist Gençlik Dergisi / Yaygın Süreli Dağıtım / Yıl: 7 / Sayı: 61 / Subat 2012 / Sahibi: Yeni Dönem Yayıncılık Bas. Dağ. Eğ. Hiz. Tan. Org. Tic. Ltd. Şti. Adına: Saime Kavak / Sofular Mah. Sofular Cad. No: 8/3 - Fatih/İSTANBUL / Tel-Fax: 0212 533 32 57 / Sor. Yazı İşl. Müdürü Saime Kavak / Baskı Yeri: Tux Matbaa&Ajans Sirinevler Mah. 1.Sok. No: 27/16 Bahcelievler İSTANBUL/ www.devrimciogrencibirligi.com - gencyoldas-2006@hotmail.com - facebook.com/devrimciogrencibirligi
Merhaba Genç Yoldaþlar; Yeni bir sayýmýzla yine sizlerle birlikteyiz. Daha önceki sayýlarýmýzda da deðindiðimiz 25-26 Þubat 1. Gençlik Buluþmasýna çok az bir zaman kaldý. Orada tartýþýlacak konularýn gençlik ve gençliðin verdiði mücadele açýsýndan çok önemli bir yerde durduðunu düþünüyoruz. Güncel, politik, pratik, teorik sorunlar üzerine tartýþýp çözümler ve sonuçlar çýkaracaðýz. Bu yüzden gençlik buluþmasýnýn öðrenci ve iþçi gençlik açýsýndan önemli bir yerde durduðunu düþünüyoruz. Çaðrýmýzý buradan da tekrarlayalým: 25-26 Þubat Gençlik Buluþmasýna sizleri bekliyoruz. Evet 2012 yýlýnýn ilk aylarýndayýz ve bunu söylemek çok yanlýþ olmasa gerek, burjuvalar için “gelen gideni” aratýyor. Bir önceki yýlýn ayaklanmalarý, devrimleri, krizleri, grevleri... bu yýlda güçlenerek devam ediyor. Ýþçi sýnýfý, gençlik ve ezilen halklar burjuvaziye dünyayý dar ediyor. Mýsýr halký Tahrir’den ayrýlmamakta kararlý, Yunanistan’ýn sokaklarý devrimin ateþiyle ýsýnýyor. Kürt halkýna yönelik baskýlar, tutuklamalar, saldýrýlar hýz kesmeden devam ediyor. Bir halký tutuklama gibi bir çabaya giren devlet ipinden kurtulmuþ gibi azgýnca saldýrýyor. Tarih bize göstermiþtir ki azgýnca saldýrýlar, baskýlar, katliamlar… iþçi sýnýfýnýn, gençliðin ve ezilen halklarýn bayramý olan Sosyalizme ulaþmalarýna hiçbir þekilde engel oluþturamayacaktýr. Baskýlarýn, katliamlarýn, idamlarýn bizleri yýldýramayacaðýnýn en güzel örneðini gösterdi. Deniz, Yusuf, Hüseyin…ve onlarý takip etti yoldaþlarý: Ethem, Necati ve Seyit… üç yiðit iþçi yürüdü idam sehpasýna korkusuz, Denizlerin yoldaþlarý yürüdü idam sehpasýna ve adlarý kazýndý yüreklere ve ölümsüzleþtiler 13 Mart 1982 günü. 13 Mart savaþçýlarý Denizlerin yoldaþlarý tarafýndan bu sene gerçekleþtirecek bir miting ile Ýzmir’de anýlacak. “Denizlerden Seyitlere Ýdamlar Bizi Yýldýramaz” þiarýyla gerçekleþecek mitinge sizleri bekliyoruz. Yazýlacak, konuþulacak ve deðinilecek bir çok olay var. Ancak onlara ileriki sayfalarda ulaþacaðýnýz için burada bitiriyoruz. Bir sonraki sayýmýzda görüþmek üzere. Hoþçakalýn…
13 MART GENÇLÝÐÝ GÖREV BAÞINA Umut Güneþ
“...þimdi en önemli olan, (iþçi sýnýfýnýn) eðitim ve örgütlendirme çalýþmasýnda esas siyasal aðýrlýðý nereye vermemiz gerektiðidir. Sendikalar ve yasal örgütlere mi, yoksa bir ayaklanmaya, devrimci bir ordu ve devrimci bir hükümet yaratma çalýþmasýna mý?”
2
D
evrim Lenin’in deyimi ile “tarihte tek tek kiþilerin bilgeliði yerine, yýðýnlarýn bilgeliðinin kendini gösterdiði anlardýr.” Yani devrim yýðýnlarýn kendi eserini ortaya koyduðu, büyük bir düzensizlik ve karmaþanýn içinden mücadele ile doðan yep yeni bir dünyadýr. Bu büyük eylemin en önemli bileþenlerinden biri kuþkusuz gençliktir. Gençliðin olmadýðý tek bir devrim gösterilebilir mi? Enerjisi ve coþkusuyla, her devrimci atýlýmýn ilk savunucusu olan gençlik, devrimin olaðanca karmaþasý içerisinde devrimin neþesidir. Bu nedenle, gençlik mücadelesi kendisini ayrý bir alan olarak var ettiði günden bu yana, komünistler bu alana özel bir ilgi duymuþ ve geliþmesi için gereken çabayý göstermiþtir. Gençlik mücadelesi bugün de dün olduðu gibi, hatta daha fazla olarak Marksistlerin ilgi alanýndadýr. Bu alanýn doðru ve iyi örgütlenmesi, iþçi sýnýfýnýn burjuvaziye karþý savaþýmýnda sonucun belirlenmesinde temel öneme sahiptir. Çünkü gençlik demek gelecek demektir. Geleceðe sahip olmak için gençliðe sahip olmak gerekir. Gençlik mücadelesinin asýl sahipleri olan genç komünistler de, gençliðin örgütlenmesi ve mücadelesi konusunda eskiden bu yana uzun süren tartýþmalarýn ve pratiklerin sonunda belli baþlý sonuçlara ulaþmýþ ve bu sonuçlar üzerinden ilerleyen gençlik mücadelesi büyük baþarýlara imza atmýþtýr. Gençlik mücadelesi denince akla ilk gelen gençliðin ideolojik- politik- pratik eðitimini saðladýðý ve mücadele deneyimi kazandýðý komsomoldur. Bu konuyu ele almamýzýn sebeplerine aþaðýda deðineceðiz, ama devam etmeden önce Türkiye ve Kürdistan’da mücadele yürüten komsomola adýný veren üç iþçiyi anmamýz gerekli. Seyit Konuk, Necati Vardar, Ýbrahim Ethem Coþkun yoldaþlar 13 Mart 1982’de 12 Eylül faþizmi tarafýndan idam edildiler. Cellatlar yoldaþlarýn adýnýn unutulacaðýný, mücadelelerinin biteceðini düþünürken, gençlik yani komsomol yoldaþlarýn adlarýný adlarý, kavgalarýný kavgalarý yaptý. 1988’de 13 Mart GKB( Genç Komünistler Birliðinin) kurulmasýyla, gençlik mücadele edeceði örgütünü yani komsomoluna sahip olmuþtu. Bu yýl yoldaþlarýn idam ediliþlerinin 30. yýlý ve 13 Mart gençliðini göreve çaðýrýrken, yoldaþlarý anmadan geçemeyiz. Týpký Denizler gibi, 13 Mart savaþçýlarý da Türkiye ve Kürdistan devriminin yolunu açmýþ, ýþýk olmuþtur. Genç iþçilere örnek olmuþtur. Genç iþçiler yaþamlarýný nasýl örgütlemesi gerektiðini bizzat kendi içlerinden çýkan ve 12 Eylül faþizminin idam ettiði ilk iþçiler olan 13 Martçýlardan öðrenmeli ve onlarýn izinden yürümelidir. Elbette bu mücadeleyi býkýp usanmadan sürdürecek olan, gençliði devrime ve sosyalizme kazandýracak olan,13 Mart gençliði diye de adlandýrýlan sevgili komsomolumuzun ve komsomolcularýn görevidir. Örgütlü Mücadele Gençliði hemen her alanda örgütlü mücadeleye sevk etmek gerek. Bu Genç Leninistlerin görevidir. Çünkü kendisine karþý mücadele ettiðimiz burjuva sýnýf o kadar zor durumda ki, ayakta tutmaya çalýþtýklarý kapitalist toplum insanlýðýn nefretini öylesine kazanmýþ ve tarih karþýsýnda, insanlýk karþýsýnda bütün geçerliliðini öylesine yitirmiþ durumda ki, ayakta kaldýðý her an insanlýðýn, doðanýn öylesine yýkýmýna yol açýyor ki, anti-kapitalist bir mücadelenin toplumsal tabaný öylesine geniþlemiþ durumda ki, devrim bugün yalnýzca kitleler içerisinde mücadele yürüten devrimci ve komünistlerin etkin ve cesur çalýþmasýna baðlýdýr. Yani devrimi göze almalarýna baðlýdýr. Biz Genç Leninistler devrimi göze alýyoruz! Peki, bu ne demektir? Her þeyden önce gençliði devrime örgütlemek demektir. Çünkü devrimin nesnel koþullarý Türkiye ve Kürdistan’da var ve her geçen gün olgunlaþmaktadýr. Ama bu bir devrim demek deðildir. Devrim için kitlelerin etkin devrimci mücadelesi ve bu mücadeleye örgütlenmesi gereklidir. Bu da devrimci- komünistlerin görevidir. Gençliðin devrime kazanýlmasý görevi de Genç Leninistlerin görevidir. Ko-
þullarýn devrim için uygun olduðu yerlerde gençliðin devrim mücadelesine etkin katýlmasý sonucu belirleyecektir. Ýþte burada temel örgütlenme komsomoldur. Ve Komsomol örgütlenmesi gençliðin devrimi göze alacak politik- ideolojik-pratik eðitimini saðlayacaktýr. Çünkü Komsomol gençliðin okuludur. Türkiye tekelci kapitalizmi yaþamýþ olduðu derin ekonomik politik krizden çýkýþ yolunu bulamýyor. Çýkmak için attýðý her adýmda ise daha sarsýcý darbeler alýyor. Suriye sorununda yaþamýþ olduðu gibi savaþ çýðýrtkanlýðý yapacak kadar kendisini kaybetmiþ, kontrolden çýkmýþ durumdadýr. Ayrýca Kürt halkýnýn yürütmüþ olduðu devrimci mücadele faþist devleti öylesine sarsýyor ki, faþizm ne yapsa elinde kalýyor. Zindanlarý dolduruyor karþýsýnda binlerce tutsak anasýný buluyor, herkes giderek daha politize oluyor ve devrimin zorunluluðunu daha fazla kavrýyor. Burada görülmesi gereken burjuvazinin kitleleri yönetememesi, onlara bir seçenek sunamýyor olmasýdýr. Kitlelerde eylemleri ile burjuvazinin iktidarý altýnda yaþamak istemediðini gösteriyor. Sonuç olarak burada sayamayacaðýmýz daha pek çok sebepten ötürü devrim biz Genç Leninistler açýsýndan pratik, somut bir olgu olarak ele alýnmalýdýr. Burada önemli olan gençliðin nasýl bir örgütlenme içerisinde olacaðýdýr. Bu nedenle de gençlik örgütlenmesinde ve gençliði örgütlemede aðýrlýðý nereye vermemiz gerektiði konusu elzemdir. Lenin’in “Ýki Taktik” adlý çalýþmasýnda söylediði gibi “...þimdi en önemli olan, (iþçi sýnýfýnýn) eðitim ve örgütlendirme çalýþmasýnda esas siyasal aðýrlýðý nereye vermemiz gerektiðidir. Sendikalar ve yasal örgütlere mi, yoksa bir ayaklanmaya, devrimci bir ordu ve devrimci bir hükümet yaratma çalýþmasýna mý?” Þimdi bu soruyu gençlik çalýþmasý için de soralým. Gençliði nerelerde örgütleyeceðiz? Toplumda arayýþ içerisinde olan, yaþamýnýn kökten deðiþimini isteyen binlerce genci nerelerde örgütlemek gerek? Yoksa bir takým düzen içi sorunlarýn çözümü ve iyileþtirmeler için dernekler, kooperatifler, sendikalar gibi örgütlenmelerde mi? Hayýr! Bu bugün için bir Marksistin vermesi gereken cevap deðildir. Tam tersine gençliðin bulunduðu her yerde ve gençliðe ulaþtýðýmýz
her yerde gençliðin sosyalist eðitimini ve örgütlenmesini ayaklanma organlarýný oluþturmaya, devrimin organlarýný oluþturmaya yöneltmeliyiz, buralarda eðitimini saðlamalýyýz. Bu bugün için Marksist olmanýn ölçütüdür. Buna göre hareket edilmelidir. Mücadelenin devrimci durum ve iç- savaþ halini aldýðý her yerde devrim somut pratik bir mesele olarak ele alýnmalýdýr. Kitlelere býkýp usanmadan çaðrýsý yapýlacak olan þey devrimin zorunluluðudur. Ve bu dönemin baþta gelen örgütlenme araçlarý ise komite konsey örgütlenmeleridir. Komite konsey örgütlenmelerinin devrimci dönemin organlarý olarak görmek gerek. Devrimci amaçlar, hedefler için mücadeleye sevk etmek gerek. Devrimci iktidarýn organlarý olarak örgütlemek gerek. Bugün kendiliðinden bir þekilde yan yana gelen ve doðal komiteler olarak hareket eden birçok oluþum var. Fabrikalarda, atölyelerde, üniversite ve liselerde gençliðin yan yana geldiði bu alanlara özel ilgi göstermek; gençliði bulunduðu her alanda öz örgütlenmesi olan komitelerde örgütlenmeye yönlendirmek bugünün devrimci görevleri açýsýndan zorunludur. Gençliði bulunduklarý her alanda örgütlenmeye ve örgütlü mücadeleye yönlendirmenin en iyi araçlarý komite konsey örgütlenmeleridir. Burada iþin esas yükü gençlik içerisinde çalýþma yürüten Genç Leninistlerde bulunuyor. Eðer sorun bu þekilde anlaþýlmaz ve böyle ele alýnmazsa, devrim bir süreliðine de olsa avuçlarýmýz içerisinden kayýp gider. “Örgütlenin, Devrim Ýçin Örgütlenin!” þiarýmýz bu olmalý! Mücadelenin sürdüðü her alanda en geniþ örgütlenmeleri oluþturmalýyýz, komiteler aracýlýðý ile sömürünün karþýsýnda olan herkesi mücadele içerisinde aktifleþtirebiliriz. Geleceðin özgür dünyasýný kurmak, savaþsýz sömürüsüz bir dünya kurmak yalnýzca, kitleler içerisinde yürüteceðimiz bu çalýþmaya baðlý! Þimdi görev 13 Mart gençliðinin! 13 Mart gençliði cesaretli ve fedakar mücadelesiyle Denizlerin, Seyitlerin baþlattýðý mücadeleyi baþarý ile tamamlayacaktýr.
3
SOSYALÝZMÝN ZAFERÝ KADINLARIN DAHA FAZLA MÜCADELEYE KATILMASINDADIR Beril Çiçek
Kadýnýn bu uzun soluklu sürece katýlmasý ayný zamanda devrimin sonunu tayin edecektir. Kurtuluþu için en geniþ kadýn kitlesini örgütlemek ve ayaklandýrmak, baþta komünist kadýnlarýn görevi olmak üzere her komünistin hissetmesi gereken bir sorumluluktur.
4
T
arihte bugüne kadar farklý ekonomi biçimleri, toplum biçimleri ve kültürler ortaya çýktý ve deðiþime uðradý: Köleci Toplum, Feodal Toplum, Kapitalist Toplum. Ancak deðiþmeyen bir þey vardý ki, o da kadýnýn köleliði idi. Bunun sebebi ise tüm bu biçimler altýnda özel mülkiyetin, erkek egemen toplum anlayýþýnýn günümüze dek devam etmesidir. Buradan yola çýkarak diyebiliriz ki, kadýn sorunu köklü, tarihsel ve toplumsal bir sorundur. Tarihin bu en eski, en uzun köleliðinin, ezilmiþliðinin günümüze dek devam etmesi elbette bir rastlantý deðil. Çünkü, hala sýnýflý bir toplumda, kapitalist toplumda yaþýyoruz. Kadýnýn hem sýnýfsal hem ulusal sömürüsünü, cinsel bir meta haline getiriliþini, evde bir anne, fabrikada bir iþçi olarak eziliþini, bilinç olarak cahil ve geri býrakýldýðýný, kocasý tarafýndan þiddete maruz býrakýldýðýný hep duyuyor, hatta bu durumu bizzat yaþýyoruz. Çünkü bu sorunlarý her gün yeniden ve yeniden üreten sistemin kendisidir. Bugüne dek düzen sýnýrlarý içerisinde ve düzene karþý kadýnlar sayýsýz mücadele vermiþtir. Kadýnýn kurtuluþu ve özgürleþmesi hedefiyle verdiði bu mücadelenin, toplumsal mücadelenin önemli bir parçasý olduðu, ondan etkilendiði ama ayný zamanda onu da etkilediði görülmektedir. Uzun yýllarý alan bu çok yönlü mücadele þüphesiz ki kadýnýn bilincine, geleceðe olan bakýþýna ve kendine güvenmesinde önemli bir faktördür. Kadýn özgürleþmek için adým atmak, harekete geçmek zorunda olduðunu süreç içerisinde kavramýþtýr. Bu süreç ise, sýnýflar mücadelesinin geliþimi ile paralellik gösterir. Kadýnýn sýnýf bilincini almasý ile artýk mücadeleye yalnýzca destekçi olarak deðil, ayný zamanda mücadelenin saflarýnda aktif olarak yer aldýðý görülüyor. Kadýnýn kendi özgürlüðünü de isteyerek attýðý bu adýmlar elbette kolay olan bir þey deðildi. Kadýnýn kavgaya atýlmasý ya da en ufak bir soruna baþkaldýrmasý için toplumsal deðer yargýlarý, aile, eþ, çocuk vb. birçok sorunu da aþmasý gerekiyordu. Ancak karþýlaþtýðý tüm zorluklara ve engellere raðmen kadýn bunu aþtý ve aþmaya devam ediyor. Bugün görüyoruz ki, hem ulusal hem de sýnýfsal kurtuluþunu gerçekleþtirmek için bu sisteme karþý mücadele edenlerin baþýný çekenler ayný zamanda emekçi kadýnlardýr. Bunun doðru olduðunu ifade etmek için günümüzden bazý kesitler verebiliriz. Kürt kadýnýnýn politik yaþama (ya da yaþam sahnesine de denebilir) adým atmalarý; kendi kimliklerinin bilincine varmalarý ev ve dar sosyal çevresinin dýþýnda baþka bir dünyanýn, özgür bir toplumun olacaðýnýn farkýna varmalarý sonucu gerçekleþti. Kürt kadýnýnýn ulusal kurtuluþ ve özgürlük mücadelesine katýlmasý, Kürt halkýndaki ulusal ve toplumsal bilincin yeþerdiði ve bununla birlikte sisteme karþý örgütlü bir mücadele vermeye baþladýklarý yýllara rastlar. O güne dek feodal baðlarýn, ataerkil toplum yapýsýnýn boðucu, köleleþtirici, darlaþtýrýcý tecrit ortamýnýn parçalanmaya baþlamasýyla kadýn için de özgürlük ufku belirginleþmiþtir. Kürt kadýný için bu baþlangýç adýmlarý 1990’lara gelindiðinde kitlesel boyutlar kazanmýþtýr ve þimdi kadýnýyla, erkeðiyle bir halkýn mücadele verdiði bir biçim almýþtýr. Gerilla ve serhýldanlardaki büyüme ile artýk kadýn kitlesel olarak kendi tarihine, geleneksel toplumsal deðer yargýlarýna baþkaldýrmýþ ve artýk toplumsal kurtuluþ mücadelesinin vazgeçilmez öznesi olduðunu ispatlamýþtýr. Kürt kadýnýnýn bu noktaya gelmesi tek bir örnek deðil. Dünyanýn pek çok yerinde, her eylemde, her grevde, sokak çatýþmalarýnda erkek ile birlikte kadýnýn da mücadeledeki yerini aldýðýný görüyoruz. Sistemin emek sömürüsüne karþý kendi çalýþtýðý fabrikalarda, atölyelerde, hastanelerde tek baþýna dahi olsa kadýn artýk eyleme giriþmekten asla geri durmuyor. Bu topraklarda geçmiþte de dahil son birkaç yýlda gerçekleþen iþçi sýnýfýnýn eylemlerini göz önüne alýrsak kadýný büyük bir özveri ile bulunduðu her yerde büyük mücadeleler verdiðine tanýk oluyoruz. Tekel eyleminde, ÝTT-Ontex eyleminde, Burger King eyleminde, Buca Belediyesi ve Konak iþçilerinin eyleminde ve daha sayýsýz pek çok grevde iþçi kadýnlar da örgütlü þekilde mücadele vermekten asla çekinmediler, çadýr eylemlerinde, polisle olan çatýþmalarda en ön safta yer aldýlar, biber gazý yediler, polis
yan, doðru bulduðu bir þeyi bile savunamayan kiþiler oluyoruz. Ama tüm bunlara raðmen tüm dünyada yaþananlar gösteriyor ki kadýnlarý mücadeleden uzak tutmak için bu sorunlar yeterli deðil. Çünkü gerçekleþen her devrimde, ayaklanmada ya da isyanda kadýnlarýn militan duruþunu görmek mümkün. Kadýnlarýn olmadýðý tek bir eylem ya da protesto gösterilebilir mi? Mýsýr’dan, Bahreyn’e, Tunus’tan Þili’ye, Yunanistan’a ve mücadelenin sürdüðü her yerde kadýnlar önündeki engelleri bir bir aþarak toplumun köklü bir dönüþümüne ve aydýnlanmasýna öncülük ettiði gibi, kendi özgürlüðünü de erkek yoldaþlarý ile birlikte kazanmaktadýr. Libya’da gericilerin iktidara gelmesi ile yaptýklarý ilk iþin çok eþliliðin kabulü olmasý gericiliðin beslendiði damarlarýn nereden geçtiðini gösteriyor. Aydýnlýðýn ve sosyalizmin yolu da kadýnlarýn daha fazla mücadeleye katýlmasý ve mücadelenin önünde yer almasýyla mümkün olacaðý ortadýr.
Kadýnýn kurtuluþu, toplumun köklü deðiþimini gerektirir. Bu ise daha ileri gidecek olan komünist devrim ile mümkün olacaktýr. Kadýný ezen, sömüren, bin bir türlü yolla baský altýna alan bu ekonomik ve toplumsal koþullarý ortadan kaldýrmak için devrim gereklidir. Ancak kadýnlar büyük kitleler halinde katýlamadan da bu devrim gerçekleþmez. Kadýnýn bu uzun soluklu sürece katýlmasý ayný zamanda devrimin sonunu tayin edecektir. Kurtuluþu için en geniþ kadýn kitlesini örgütlemek ve ayaklandýrmak, baþta komünist kadýnlarýn görevi olmak üzere her komünistin hissetmesi gereken bir sorumluluktur. Ýçinde bulunduðumuz devrimci koþullar önümüze acil olarak þu sorunu koyuyor: Kadýn olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadýn kurtulmaz. Sosyalizmin ve bunu daha ileri götürmenin baþarýsý kadýnýn vereceði devrimci mücadeleyle mümkün olacaktýr.
M YO ER LD HA A BA ŞL A R
copuyla karþýlaþtýlar, gözaltýna alýndýlar… Ýþçi kadýnlar, emekçi kadýnlar bu mücadeleye katýlýrken eþini aþmak, toplumsal baskýlarý aþmak, önüne çýkartýlan her zorluðu aþmak zorunda kaldý ve bunu yapabilmek için büyük bir irade savaþý verdi. Sorunlarýn üstesinden gelmek için her daim bu irade savaþýný vermek zorundayýz. Þimdi bile bir genç kýzýn devrimci mücadeleye atýlmasý, bir erkeðin mücadeleye atýlmasýndan daha zor. Çevre baskýsýný, aile baskýsýný bizler üzerimizde daha çok hissediyoruz. Okula gidiþ geliþ saatlerimiz, ya da çalýþýyorsak iþe geliþ gidiþimiz aile tarafýndan çok sýký þekilde denetleniyor. Eðer karþýlaþtýðýmýz bu olaylarýn temelinin bu toplum biçimi olduðunu kavramamýþsak; ailenin, çevrenin yaptýðý baský giderek bizim kendi dar dünyamýza çekilmemize, içimize kapanmamýza yol açýyor. Bunun sonucunda; artýk geleceði için tek baþýna karar veremeyen, kendine güveni olma-
B
en lise üç öðrencisiyim. Öðrenci gençliði “kukla gençlik” olarak deðiþtirmeye çalýþan eðitim sistemine karþý ben ve düþüncemi paylaþan öðrenci gençlik bu çabaya karþý mücadele etmekteyiz. Görmek zorunda kaldýklarýmýzla öðrenciliðimizi sürdürmekteyiz. Sosyal etkinlikleri bile doðru bulmayan bir sistem var karþýmýzda. Olmasý gerektiði gibi deðil de olmasýný istedikleri gibi öðrencilik hayatýmýz. Öðrenciler üzerinde yapýlan denemeler yani sürekli deðiþen eðitim sisteminden bahsediyorum. Bizler bu sýralarda gelecekte yapýlmasýný istedikleri kukla öðrenci ve insan tipinde yetiþtiriliyoruz. Geleceðimizi ancak kaygýlarla düþleyebiliyoruz. Gelecek bizim deðil devletin elinde olan bir oyuncak haline gelmiþtir. Düzenlemeler ve sýnýrlamalar öyle anlamsýz karþýmýza çýkýyor ki þaþkýnlýk duyuyoruz. Okuldaki idareciler ise bu sisteme baðlý kalmalarýný öðrencilerin sadece sunulan programa eksiksiz uyulmasýný istemekte ve bizlerin hayatýmýzda öðrencilikten baþka okuldan baþka bir sorunumuz
olmadýðýný sürekli vurgulamaktalar. Tabi ki bu düþünce yanlýþ, bir lise öðrencisi olarak; 15 yaþýnda öðrencilikten baþka sorumluluklarý olan okuldan sonra çalýþmak zorunda kalan, hasta annesine bakan, annesinin hastalýðýndan dolayý temizlik, yemek yapan ve bunun yaný sýra okumaya da çalýþan arkadaþým, hatta arkadaþlarým var. Ve bir ilk okulda uygulanan “ahlak” anlayýþýndan bahsetmek istiyorum. Daha 8-9 yaþlarýnda olan kardeþlerimize arkadaþlýðý ve paylaþmayý öðretmek yerine kýz erkek öðrenciler arasýnda 30 cm bir mesafe uygulanmakta, bu uygulamaya anlam bile veremeyen öðrenciler arkadaþlarýndan uzak durma zorunluluðu hissettiler ve velilerin durumu öðrendiklerinde bu olay basýna duyurularak çözülmesine çalýþýldý. Ýþte sistem daha eðitime yeni baþlayan öðrencilere onlara göre “ahlak” dersi verilmeye baþlanmýþ. Tabi onlarýn anlayýþý böyle... Sarýgazi’den Bir Gy Okuru
5
ÝÇ SAVAÞ VE GENÇ KADROLAR
B
ütün dünya halklarý kapitalizme karþý “%99’uz” diyerek sistemi yok etme amaçlarýný ilan ettiler. ABD’de emperyalist-kapitalist dünyanýn tam ortasýnda emekçiler ayaða kalktý. Avrupa halklarý, emperyalistleri öyle korkutuyor ki artýk teknokrat hükümetler iþ baþýna geçiyor. Bu yüzden faþistler cesaretlendirilmeye, palazlandýrýlmaya baþlandý; sermaye sýnýfý krizden çýkýþýn yolu olarak gördüðü yollardan biri olan savaþa bile girmeye cesaret edemiyor. Türkiye ve Kürdistan halklarý yýllardýr derin bir ekonomik ve politik krizle debelenen burjuvaziye sonunun geldiðini hissettirmeye baþladý. Karþý devrim ise binlerce devrimciyi tutsak ederek, savaþ hazýrlýklarýna giriþerek, karþý-devrimci propagandanýn yaygýnlaþtýrýlmasýyla vb. pek çok þeyle bizlere karþý nasýl mücadele edeceðini gösteriyor. Kendini öncü ilan eden onlarca politik hareket, burjuvazinin göz boyamalarý, sendikalar içerisinde emeðin iktidarýndan söz eden sendikacýlar... Bu kadar “seçenek(!)” var ama gerçekten emekçi sýnýfa yol gösterecek, önderlik edecek hareket hangisidir. Çünkü uzun süredir iç savaþ koþullarýný ya da iç savaþa yakýn koþullarý yaþayan Türkiye ve Kürdistan emekçileri ve gençliði, bu süreçten zaferle çýkmak için doðru politik önderlik altýnda mücadele yürütülmelidir. Ýþte bu noktada da gençliðe önderlik etmek biz genç Leninistlerin görevidir. Çünkü yaþam boþluk tanýmaz. Ýç savaþ, sýnýf savaþýnýn içinden geçmek zorunda olduðu bir evresidir. Sýnýfsal ayrýmýn ve saflaþmanýn netleþtiði ve mücadelenin keskinleþtiði bir evredir. En keskin ve sert mücadelenin sürdüðü bir dönemde genç kadrolarýn nasýl hareket etmesi ve nasýl düþünmesi gerektiði önemli bir sorun olarak kar-
6
þýmýzda durmaktadýr. Çünkü emekçiler iç savaþa okulundan geçerek mücadeleyi daha ileri noktalara götüreceðini anlar. Her gün onlarca insanýn tutuklandýðý, iþçi sýnýfý ve emekçilere yönelik en yoðun saldýrýlarýn gerçekleþtiði bir dönemde genç kadrolarýn karþý-devrime karþý ilk olarak savaþçý bir ruh haline sahip olmasý gerekir. Devrimci savaþ bizleri zafere taþýyacaktýr. Elbette bura-
Ýç savaþ, sýnýf savaþýnýn içinden geçmek zorunda olduðu bir evresidir. Sýnýfsal ayrýmýn ve saflaþmanýn netleþtiði ve mücadelenin keskinleþtiði bir evredir. En keskin ve sert mücadelenin sürdüðü bir dönemde genç kadrolarýn nasýl hareket etmesi ve nasýl düþünmesi gerektiði önemli bir sorun olarak karþýmýzda durmaktadýr. da sadece askeri mücadeleden bahsetmiyoruz. Bu iþin sadece bir yönü. Savaþçý ruh hali diye nitelendirdiðimiz aslýnda dinamik, atýlgan, inatçý, insiyatif sahibi, tek baþýna dahi iþi sonuna kadar taþýyabilen, cesur, özgüven dolu bir mücadele anlayýþýna sahip bir ruh halidir. Mücadeleyi sürükleme cüretine sahip olabilmektir. Giriþkenliktir. Savaþ azmine her geçen gün yükselen bir tempoyla sahip olabilmektir. Gençlik kadrolarýnýn her seferinde yüksek hedeflerle hareket etmesi, sonuç alýcý eylemlere ve çalýþmalara yönelmesi önemlidir. Politik mücadele sadece pratik aya-
ðý ele almaz. Genç Leninistler devrimin gelecekteki önderleri olacaklarýný bilerek kendilerini teorik olarak eðitmeleri, politik öngörüye sahip olmalarý, insanlarý yönlendirebilecek ve yönetebilecek þekilde insanlarý tanýmalarý gereklidir. Marksist-Leninist ideolojiyi özümsemeleri ve kendilerini yaþamýn entelektüel bilgisiyle olabildiðince eðitmeleri zorunludur. Fakat unutulmamasý gereken bugün eðitimin pratiðin içerisinde olacaðý ve olmak zorunda olduðudur. Disiplinli çalýþma ve yaþamýn her anýnda tüm insanlara örnek yaratabilecek bir davranýþ içerisinde olmak da önemlidir. Disiplinin olmadýðý yerde ne mücadele ilerler ne de devrime herhangi bir katýlým gerçekleþebilir. Genç Leninistlerin çalýþmada fedakar davranacaklarýný, tüm iþlerin üstesinden gelebileceklerine inanýyoruz. Fakat yoldaþlarýmýzýn mutlaka ve mutlaka kitle ile iþ yapabilme ve yeni örgütler oluþturabilme anlayýþýna sahip olmalarý devrimci ayaklanmalarýn sonucu açýsýndan tayin edicidir. Genç yoldaþlar, Leninist Gençlik önündeki tüm sorunlarý aþacak bir yeteneðe ve hareket kapasitesine sahiptir. Tüm dünya devrimlerinde olduðu gibi Türkiye ve Kürdistan birleþik devriminde de gençliðin mücadelesi belirleyici alanlardan birisi olacaktýr. Gençliðin kendisinin mücadeledeki ruh hali ve katýlýmý devrim zaferi ve geleceði açýsýndan olmazsa olmazdýr. Bugüne kadar nasýl Türkiye-Kürdistan gençliði en aktif görevleri üzerine aldýysa bugünden sonra da bu görevlerin gerçekleþtirilmesi uðruna savaþmaktan geri durmayacaktýr. Burjuvaziye karþý yürütmüþ olduðumuz devrimci iç- savaþý kazanmadan ne gençlik özgür olabilir ne de sömürü son bulur. Zafer, uðruna kan dökülen birleþik devrimimizin olacaktýr
DEVRÝMCÝ MÜCADELE VE SEVGÝ ANLAYIÞI ÜZERÝNE
G
ençlik içerisinde yürütülen devrimci çalýþma, birçok boyutuyla ele alýnmalýdýr. Ve bununla beraber þunu da belirtmek gerekir ki gençlik çalýþmasý en zorlu alanlardan biridir. Zira kapitalist sistemin yaydýðý çürüme ve yozlaþma, en çok toplumun genç kesimlerini etkiliyor. Gençlik gelecek demektir. Yani gençliðe sahip olursanýz geleceðe de sahip olursunuz. Haliyle yozlaþma ve çürümenin bu alanlarda yoðunlaþtýrýlmaya çalýþýlmasý geleceðimizin karartýlmasý anlamýna geliyor. Kapitalizm, kendi mezar kazýcýlarýný yaratýrken, onlarý çürütmek için de elinden geleni yapýyor. Bunu toplum içerisinde birçok boyutu ile görebiliyoruz. Ýnsan iliþkilerinin birçok þekli kapitalizmin yarattýðý yabancýlaþma ve çürümeden etkileniyor. Komünistlerin çalýþmasý da zorunlu olarak insanlar arasýnda yaþanan yabancýlaþma, yozlaþma ve çürümeden etkilenebiliyor. Bizler, bu sorunun aþk ve sevgi anlayýþýna etkisi ve örgütlü mücadele boyutunu ele alacaðýz. Sevgi ve aþk kavramlarý insan yaþamýnýn maddi zemininde ortaya çýkan iliþkilenme biçimidir. Genel olarak toplumun aþk ve sevgi anlayýþý da kapitalist üretimin, üretim iliþkilerinden baðýmsýz deðildir. Çünkü üretim iliþkileri, toplumun ahlak anlayýþýný ve düþünce yapýsýný etkilemektedir. Dolayýsýyla bu konuya eðilirken bu durumu zorunlu olarak sýnýf mücadelesinin içinde ele almalý ve yaklaþýmýmýzý proletarya mücadelesinin zaferine dayandýrmalýyýz. Aþk, yaþamýn maddi zemininde ortaya çýkmakla birlikte iki insan arasýnda yaþanan özel bir iliþkidir. Bu iliþki belki de insanlarýn yaþamýna yön verecek düzeyde sonuçlara neden olabilmektedir. Kapitalist toplumun içinde olduðu ahlaki ve kültürel yozlaþma gençliði de bu noktada etkilemektedir. Günü birlik yaþanan iliþkiler, belki sadece cinsellik üzerinden yürüyen, insanlarýn birbirini sadece dýþ pencereden bakarak deðerlendirdiði bir iliþki süre-
ci halinde aþk ve sevgi günümüzde. Burada belki de söylenebilecek çok þey var fakat biz bu konuya yaklaþýmýmýzý da iþçi sýnýfýmýzýn mücadelesi ile birlikte ele almalýyýz. Aþk ve sevgi özünde insanlar arasý bir iliþkidir. Aþk sevgiden farklý olarak iki insan arasýnda cinsel iliþkiyi de içerir. Devrimciler ve komünistler açýsýndan sorun toplumun devrimci deðiþimi olduðundan insanlar arasýndaki her türlü iliþkide de devrimci olmak zorundadýr. Toplumun devrimci deðiþimi, dönüþümünü önüne hedef koyan devrimciler aksi taktirde tutucu olurlar ve ilerleyen yaþam karþýsýnda geriye düþerek, gericileþirler. Bu nedenle karþýlýklý emeðin olmadýðý bir iliþki insanlarýn sadece anlýk algýlanmalarýný karþýlamaktan baþka bir iþe yaramaz. Bu yanýyla hayvani güdülerin karþýlanmasýndan ibarettir. Zaten içinde emek verme isteði olmayan bir duygunun adý sevgi deðildir. Karþýlýklý saygý, güven ve emeðe dayanan bir iliþkinin sürmediði durumlar sadece insan iliþkilerinin yabancýlaþmasýna ve çürümesine neden olacaktýr. Toplumun, özellikle gençliðin yaþadýðý süreç ele alýnýrsa ne demek istediðimiz rahatlýkla anlaþýlýr. Bu sürecin önüne belki bireysel örneklerle geçemeyeceðiz. Ama þunu da bilmeliyiz ki devrimciler, komünistler toplumun yeni insanlarý olmak zorundadýr. Ve bizler özellikle de genç devrimciler olarak bizler yaþadýðýmýz dönemin yeni insanlarý olmak istiyorsak yaþamýn her alanýnda devrimci olaný yaþamak ve yaþatmak zorundayýz. Bu Engels’in deyimi ile “duygularýn en soylusu olan” aþk için fazlasýyla geçerlidir. Örgütlü Mücadele ve Aþk Bu yazýyý okuyan pek çok insan þu sözü bilir diye düþünüyoruz; “yaþam boþluk tanýmaz.” Bu satýrlarý okuyanlar belki bu sözün anlamýný kavramýþ ve kendine göre olumlu ya da olumsuz eleþtirel sonuçlar çýkarmýþ olabilir. Örgütlü bir mücadele içinde yer alanlar açýsýndan sorunun özü þudur; biz sýnýf savaþýmýnýn ileri, öncü savaþ müfrezesinin savaþçýlarýyýz. Bu, tüm yaþa-
mýmýzda, her adýmýmýzda önemli çünkü bilinç olarak ileride yer alan genç bir komünist hem kendi iliþkisini hem de çevresinde yaþanan iliþkileri ele alýrken, çevresini etkileyeceðini bilmeli, deðiþtireceðini bir an olsun akýldan çýkarmamalýdýr. Ayný zamanda kendisi de çevresinden etkilenir. Bu karþýlýklý iliþki de ilerlemek ve sürekli devrimci kalmak için bizler sýnýf mücadelesinin ihtiyaç duyduðu karakteri özümsemek zorundayýz. Örgütlü ve mücadele eden insanlar arasýnda yaþanan aþk, uðruna mücadele ettiðimiz ve her türlü zorluða göðüs gerdiðimiz sosyalist toplum iliþkilerinin bu anlamýyla tohumlarýný ifade eder. Bu nedenle devrimci ve komünistler açýsýndan sorun sadece bir duyguyu yaþamak deðildir. Geleceðin toplumunu ve o toplumun yaþam biçimini bugünden kurmaktýr. Kuþkusuz geleceðin toplumu sadece bu duygularýn doðru yaþanmasýyla kurulamaz. Geleceðin toplumu burjuvaziye karþý( çünkü bugünün toplumu burjuvazinindir) verilecek devrimci bir mücadeleyle kurulabilir. Üstelik bu mücadele her alandadýr. Komünistler açýsýndan yýllardýr onca zorluða raðmen sürdürülen iliþkiler iþte bu büyük amaca hizmet etmektedir. Bu nedenle gençliðin örnek almasý ve geliþtirmesi gereken örnekler devrimci ve komünistlerin bugüne kadar büyük bir emekle getirdikleri ve emekçilerin yüreðinde büyük güven duygusunu doðuran iliþkilerdir. Ýnsanlar arasýndaki sevgi ve aþk konusu en karmaþýk konulardan birisidir. Fakat bu konunun sorunlarýnýn çözümü mücadele lehinde olmalýdýr. Genç yoldaþlar açýsýndan tartýþýlacak pek çok noktasý olmasýna raðmen konunun mücadeledeki yerini çizmeye çalýþtýk. Leninist gençlik bunun gibi pek çok olaya yaklaþýrken somut durumun somut tahlili ilkesini göz önünde bulundurmalýdýr. Bu ilkeyi gözettiði durumda insan olmanýn doðal seyri olan aþk da mücadele de birlikte daha üretici olabilir.
7
KORE DEMOKRATÝK HALK CUMHURÝYETÝ DEVRÝM TARÝHÝ-2
E
HB, devrimin üç aþamasýna karþýlýk gelen bir programý benimsemiþtir. Öncelikle Japonlar yenilgiye uðratýlacak ve Kore baðýmsýzlýðýna kavuþacaktýr. Daha sonra Kore’de sosyalizm ve komünizm inþa edilecek, son olarak da sosyalist ülkelerin ortak savaþýmýyla dünya emperyalizmi yenilgiye uðratýlacak, komünizm tüm dünyada hakim olacaktýr. Kim Ýl Sung, bu programla Çin’in Mançurya bölgesinde bulunan, Jilin kentine gitmiþtir. Bu büyük kentte pek çok Koreli devrimci yaþamaktadýr. Kim Jong Ýl, devrimci düþüncelerini kolaylýkla yayabilmeyi umduðu bir Orta Okula kaydolmaya karar vermiþ, EHB ismini Anti-Emperyalist Gençlik Birliði ve Kore Genç Komünistler Birliði isimleriyle deðiþtirmiþtir. Bu dönemde Kim Ýl Sung’un eylem planý þuydu: Açýk ve gizli mücadeleyi bir arada sürdürmek. Genç yoldaþlar yasal kitlesel örgütlerde eðitilecek, bu kiþiler mücadeleye katýlýp tecrübe kazandýkça gizli çalýþan örgütlere katýlacak, yeni devrimci kuþak bu örgütlere katýlan kadrolar üzerinden oluþturulacaktýr. Bu doðru taktiklerden hareket eden örgüt hýzla güçlenmeye baþlamýþ, Anti-Emperyalist Gençlik Birliði ve Kore Genç Komünistler Birliði’nin lider kadrolarý Temmuz 1930’da Kalun Konferansýnda toplanmýþlardýr. Juche fikri, ilk kez bu konferansta formüle edilmiþtir. Buna göre devrimde ve devrim sonrasýnda baþrolü halk kitleleri oynayacaktýr. Bu konferansta ayrýca, sekter gruplarýn devrimle ilgili görüþleri eleþtirilmiþtir. Bu gruplara göre devrim ya burjuvazinin mutlak hakimiyeti ile sonuçlanacak bir burjuva-demokratik devrim ya da hiçbir aþama kaydetmeden hýzla iþçi sýnýfýný iktidara getirecek bir proleter devrim biçiminde olacaktýr. Buna karþý Kim Ýl Sung devrimin geçmesi gereken aþamalarý açýk bir biçimde tanýmlar: “Kore Devriminin ilk hedefi Japon emperyalistlerini yenilgiye uðratmak, Kore’nin baðýmsýzlýðýný kazanmak, feodal iliþkilere son verecek demokratik bir devrimi gerçekleþtirmektir. Kore devriminin bu hedefleri göz önünde bulundurulduðunda ilk aþamada devrimin karakteri anti-emperyalist, antifeodal, demokratik olacaktýr.” (Tüm eserler, 1. cilt, s. 7) Baþka deyiþle bu devrim ne hemen sosyalizmi kurmayý ne de burjuva egemen-
8
liðini güçlendirmeyi hedeflemektedir. Amaç, sosyalist devrim ve sosyalist inþa koþullarýný yaratacak demokratik ve baðýmsýz bir ülke kurmaktýr. Kim Ýl Sung, bu konferansta pek çok mücadele biçimini bir arada yürütmek gerektiðini belirtirken, silahlý mücadeleye özellikle vurgu yapmaktadýr. Emperyalizmin doðasý gereði þiddet kullanmak durumunda olduðunu belirten Kim Ýl Sung, buna karþý ancak silahlý güçlerle mücadele edilebileceðini ifade etmektedir. Bu ilkenin günümüzde de terk edilmediðini görmekteyiz. Böylece 6 Haziran 1930’da Japon emperyalistlerine karþý gerilla savaþý vermek üzere Kore Devrimci Ordusu (KDO) kurulmuþtur. Gerilla birliklerinin yanýsýra kitleler içinde ajitasyon yaparak onlarý bilinçlendirecek birimler de oluþturulmuþtur. Gerilla savaþýnýn merkez üssü olarak Mançurya’nýn güneyindeki Tuman Nehri seçilmiþtir. Japonya’nýn Mançurya bölgesini tamamen denetleyecek kadar etkin olmamasý, bölge nüfusunun önemli kesiminin Japon vahþetinden kaçan Korelilerden oluþmasý ve arazi þartlarýnýn gerilla savaþýna uygun olmasý bu bölgeyi gerilla savaþý yapmak için ideal bir yer haline getirmiþtir. Bununla birlikte Eylül ayýnda Japonya Çin ve Asya’yý iþgal edebilmek için Mançurya’yý iþgal etmiþtir. Böylece Kim Ýl Sung gerilla faaliyetinin yoðunlaþtýrýlmasý emrini vermiþ, 25 Nisan 1932 yýlýnda Anti-Japon Halk Gerilla Ordusu (AHGO) kurulmuþtur. 25 Nisan günümüz Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nde Ordu Günü olarak kutlanmaktadýr. AHGO’ya eþ zamanlý olarak, kurtarýlmýþ bölgelerde Devrimci Halk Hükümetleri yönetimi kurulmuþtur. Bu hükümet Japon yanlýsý hainler ve feodal gericiler üzerinde halk diktatörlüðü uygulamýþ, topraklar halka daðýtýlmýþ, asgari ücret ve sekiz saatlik iþ günü, kadýn-erkek eþitliði kabul edilmiþ, zorunlu eðitim uygulamaya konmuþ ve ücretsiz saðlýk hizmetleri verilmiþtir. Mart 1934’te AHGO, tek bir yönetici organ halinde birleþtirilerek ismi Kore Halk Devrimci Ordusu olarak deðiþtirilmiþtir. Kim Ýl Sung isminin bir destan kahramaný gibi halk arasýnda dolaþmaya baþlamasý bu döneme rastlar. 1935 yýlýnda Moskova’da Georgi Di-
mitrov Genel Sekreterliðinde toplanan Yedinci Komintern Kongresi’nde bütün Komünistlerin merkezi hedefinin faþizme karþý birleþik cephenin oluþturulmasý ve güçlendirilmesi olduðu kararý alýnmýþtýr. Kim Ýl Sung, bu karar çerçevesinde Birleþik Cephe oluþturma çalýþmalarýna hýz vermiþ, bu amaçla 5 Mayýs 1936’da Anavatanýn Kurtarýlmasý Birliði’ni (AKB) kurmuþtur. Bu birlik ciddi bir baþarý göstererek Kore Halk Devrimci Ordusu ile kitleler arasýndaki baðý sýkýlaþtýrmýþtýr. Haziran 1937’de Kim Ýl Sung’un liderlik ettiði Pochonbo saldýrýsýnýn bu dönemde verilen silahlý mücadelede önemli bir yeri vardýr. Gerillalarca yapýlan ani baskýnla emperyalist güçler kentte vurulmuþ, düþmana önemli kayýplar verdirilmiþtir. Kim Ýl Sung bu saldýrýdan sonra, Kore ve Japonya’nýn bir olmadýðýnýn, Kore halkýnýn kendi dilini konuþmak istediðinin, Kore halkýnýn Japonya’nýn Çin’e yönelik saldýrýsýna katýlmayacaðýnýn kanýtlandýðýný söylemiþtir. Gerillanýn 1938 sonu ve 1939 baþýnda eksi kýrk derecede yaptýðý yüz gün süren Çetin Yürüyüþ, Kore halkýnýn Japon emperyalistlere karþý verdiði mücadelenin en önemli anlarýndan biridir. Sayýsýz kahramanlýk örneklerine sahne olan bu yürüyüþ Japon ordusunun manevralarýný boþa çýkarmýþ, halkla bütünleþmiþ gerillanýn yenilgiye uðratýlamayacaðýný kanýtlamýþtýr. Bugün Kore’de yaygýn olarak tekrar edilen þu slogan bu günlerde verilen mücadeleye gönderme yapmaktadýr: “Anti-Japon gerillalar gibi yaþayalým, üretelim ve çalýþalým.” Ýkinci Dünya Savaþý yayýlýnca, 1940 yýlýnda Sovyetler Birliði iki cephede birden savaþmamak için Japonya ile Tarafsýzlýk Anlaþmasý imzalamýþtýr. Bu anlaþmadan sonra Komintern Mançurya’daki gerilla birliklerinin küçültülmesi kararý alýnmýþtýr. Bu karar iki bakýmdan zorunludur: Almanya ile savaþan Sovyetler Birliði’nin iki cephede birden savaþmasýný engellemenin gerekliliði ve küçük gerilla gruplarýnýn düþman cephesinde büyük gruplara göre daha kolay hareket edebilmesi. Sovyetler Birliði Almanya’yý yenilgiye uðrattýktan sonra 9 Aðustos 1945’te Japonya’ya savaþ ilan etti. Ayný gün içinde Kim Ýl Sung Kore Halk Devrimci Ordusuna son çarpýþma için hazýr olmalarý emrini verdi. Kýzýl Ordu birlikleriyle omuz omuza çarpýþan Kore Halk Devrimci Ordusu 15 Aðustos 1945’te Japon emperyalistlerini
yenilgiye uðrattýlar. Kore’de Sosyalizmin Ýnþasý Elli yýl önce ABD Hava Kuvvetleri’nin yaptýðý acýmasýz bombardýmandan hemen sonra Pyongyang’a gidenler bu kentin bugünkü halini gördüklerinde çok þaþýrmaktadýrlar. Bugün Pyongyang dünyadaki en modern kentlerden biridir. Bununla birlikte özellikle SSCB’nin çözülüþünden sonra artan ABD baskýsý karþýsýnda büyük askeri harcamalar yapýldýðýný hatýrlarsak Kore halkýnýn sosyalizmi inþa etmek için ne kadar büyük özverilerde bulunduðunu daha iyi anlarýz. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin bu þartlarda bile sosyalizmi koruyabilmesinin en önemli nedeni diðer sosyalist ülkeleri bire bir kopya etmekten kaçýnmalarýdýr. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin en önemli politikasý kolaycýlýðý reddetmesi, ülkenin öncelikle kendi gücüne dayanmasýdýr. Japonya Kore’yi iþgal ettiðinde ülke geri kalmýþ, kapitalizmin pek geliþmediði bir ülkeydi. Sýnai geliþim Japonlarýn tekelindeydi. Ülke kaynaklarý Japon savaþ makinesini beslemekten baþka bir yere harcanmýyordu. Böylesine geri koþullarda herhangi bir ülkenin modelini bire bir taklit etmek, örneðin bu geliþmemiþ aþamada Sovyetler biçiminde örgütlenmeye çalýþmak, büyük bir hata olurdu. Parti içerisinden bir kesim ülkenin içinde bulunduðu koþullara bakmadan hemen Sovyetler biçimindeki örgütlenmeye geçilmesini savundular. Bir baþka kesim ise bu yarý-feodal, sömürge ülkenin sosyalizme geçmeden önce kapitalizmi geliþtirmek için bir burjuva cumhuriyeti kurulmasý gerektiðini savunuyordu. Kim Ýl Sung bu dönemde hem saðdan hem de “soldan” gelen bu sapmalara karþý mücadele ederek sosyalizme giden yolun Devrimci Halk Hükümetlerinden geçtiðini söyledi: “Bizim istediðimiz demokrasi batýlý kapitalist ülkelerin demokrasisinden temelde ayrýlýr; ama bizim istediðimiz demokrasi sosyalist bir ülkenin körü körüne kopya edilmesinden ibaret de deðildir. Otuz altý yýllýk Japon iþgalinden henüz kurtulmuþ ülkemizde yukarýdaki iki yoldan birini seçseydik büyük bir hata yapmýþ olurduk.Bizim demokrasimiz anti-emperyalist, anti-feodal demokratik devrim aþamasýndaki Kore gerçeðine en uygun demokrasi biçimidir.” (Bütün Eserleri, 1. cilt, sayfa 257). Ýlk hedef, sosyalizme geçiþe uygun koþullara sahip zengin, güçlü ve baðýmsýz bir toplum yaratmaktý.
ABD birlikleri Eylül 1945’te Japonya’nýn koþulsuz olarak teslim olmasýndan sonra Kore’nin güneyini iþgal ettikten sonra, yukarýda anlattýðýmýz yönetim biçimini uygulayacak olan Kuzey Kore Geçici Halk Komitesi kuruldu. Bu yapý, zaten kurulmuþ bulunan yerel halk komiteleri ile pek çok demokratik politik parti ve toplumsal örgütlerin birleþmesinden oluþmaktaydý. Bu yapýlarýn tümü iþçi sýnýfýnýn önderliðinde kurulmuþ iþçiköylü ittifakýna dayanan ulusal birleþik cephenin üyeleriydi. Kim Ýl Sung’un önerisiyle Kuzey Kore Geçici Halk Komitesi’nde görüþülen ilk konu Kore’de bir kalem fabrikasýnýn kurulmasýydý. Bu öneri, Kim Ýl Sung’un modern ve tamamýyla baðýmsýz bir ülkenin cahil bir halkla deðil, eðitimli bir halkla kurulabileceðine dair düþüncesini yansýtmaktadýr. Baðýmsýzlýðýný kazanmadan önce Kore’de hiç üniversite yoktu. 1 Ekim 1946’da feodal baðlardan kurtulan köylülerin baðýþladýklarý pirinçle kurulan Kim Ýl Sung üniversitesi ile Kore’de ilk üniversite kurulmuþ oldu. Bununla birlikte halk düzenlenen “cehalet karþýtý kampanyalara” karþýn ilk zamanlarda okuma yazmanýn önemini kavrayamamýþtýr. Ancak Li Gye San Hareketi kurulduktan sonra kitleler bu harekete katýlmýþtýr. Li Gye San eþini yitirmiþ, yýllarca sefalet içinde içinde yaþamýþ, devrimden sonra kendi topraðýna sahip olmuþ bir köylü kadýndýr. Topraðýna sahip olduktan sonra Kim Ýl Sung’a duyduðu þükraný belirtmek için Pyongyang’a gelmiþ ve kendi ürettiði
buðday ve patatesi bizzat Kim Ýl Sung’a vermek istemiþtir. 3 Aðustos 1947’de Kim Ýl Sung onu kabul etmiþtir. Kabul sýrasýnda köylü kadýna þunu sormuþtur: “Gazete okuyor musun?” Kadýnýn yanýtý olumsuzdur. Köylerinde bir okul açýldýðý halde okumanýn önemini kavramadýðý için kaydolmamýþtýr. Bunun üzerine Kim Ýl Sung ona okuma yazma öðrendiði taktirde devlet yönetimine bile katýlabileceðini söylemiþ, üç ay içinde okuma yazma öðrenip kendisine bir mektup yazmasýný istemiþtir. Gerçekten de üç ay sonra kadýn okuma yazma öðrenip Kim Ýl Sung’a bir mektup göndermiþtir. Mektup köylü kitlelerinin bulunduðu bir mitingde okunmuþ, cehalete karþý Li Gye San kampanyasý düzenlenmiþtir. Bütün ülke okuma yazma öðrenmek için seferber olmuþ, Aralýk 1947 – Mart 1948 arasýnda iki milyondan fazla kiþi okuma yazma öðrenmiþtir. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti herkesin okuma yazma bildiði ilk Asya ülkesi olmuþtur. Baðýmsýzlýk elde edildiðinde ülke nüfusunun önemli bölümünü köylüler oluþturmaktadýr. Yirmi gün içinde tüm toprak sahiplerinin topraklarý köylüler arasýnda paylaþtýrýlmýþtýr. 1946 yýlýnýn sonuna gelindiðinde yabancýlara ait aðýr sanayi kuruluþlarý ulusallaþtýrýlmýþ, demokratik reform dönemi tamamlanmýþtýr. 1946 yýlýnýn Aðustos ayýnda Kore Ýþçi Partisi kurulmuþtur. Japon iþgaline karþý savaþtan doðan saðlam yapý sayesinde demokratik devrim hýzla tamamlanmýþ, öncü parti kurulmuþtur. 1947 yýlýnýn baþýndan itibaren planlý ve
9
baðýmsýz ulusal ekonomi temelinde sosyalist devrim, sosyalist inþa aþamasýna geçilmiþtir. Geçici Halk Komitesi, Halk Komitesine dönüþtürülmüþ, bu organ sosyalizme geçiþten sorumlu hükümet kurumu haline gelmiþtir. 1947-1948 yýllarý için yapýlan bir yýllýk plan sayesinde bir zamanlar kalem bile üretemeyen Kore, elektrik motoru bile üretir hale gelmiþtir. 1948 yýlýnda Kore yapýmý ilk traktör ve gemiler üretilmiþtir. ABD emperyalizminin her türlü komplosuna karþýn, 25 Aðustos 1948 yýlýnda hem güney hem de kuzey bölgelerinde yapýlan genel seçimlerde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti tüm Kore halkýný temsil eden tek meþru devlet organý olarak kabul edilmiþtir.. Bununla birlikte ABD ve onun Kore içindeki iþbirlikçileri bunu içlerine sindirememiþ, Haziran 1950’de yeni doðmuþ sosyalist devlete savaþ ilan etmiþlerdir. Kore halký tarafýndan kýsa zaman içinde üretilen onca deðer ABD emperyalizmi ve Türkiye de dahil olmak üzere onun maþalarý tarafýndan hayvanca yok edilmiþtir. Ama Kore halký direnmiþ, Anavatanýn Özgürlüðü Savaþýný kazanmýþtýr Bununla birlikte Kore ikiye bölünmüþ, yýkýlmýþ bir ülke haline gelmiþtir. ABD yöneticileri, Kore’nin yüz yýlda bile toparlanamayacaðýný söylemiþlerdir. Hatta bazý sosyalist uzmanlar Pyongyang kenti tamamen yýkýldýðý için ayný isimde baþka bir kentin baþka bir bölgede kurulmasý önerisinde bulunmuþlardýr. Ne var ki iki emperyalist ülkeyi dize getiren Kim Ýl Sung ve yoldaþlarý ülkenin yeniden inþa gibi zor bir görevden kaçmayacaklardýr. Kim Ýl Sung, ateþkes anlaþmasý imzalandýktan bir gün sonra, fabrikalarý gezmeye baþlamýþ, iþçilere ülkeyi yeniden kurmanýn mümkün olduðunu anlatmýþtýr. Böylece aðýr sanayie öncelik veren bu arada hafif sanayi ve tarýmý ayný anda geliþtiren bir model uygulanmaya baþlanmýþ, tarýmda kolektivizasyona hýz verilmiþtir. Savaþ öncesi demokratik dönüþüm döneminde toprak sahiplerinden alýnarak köylülere daðýtýlan topraklarýn kolektif bir üretim tarzýnda iþlenmesi için acele edilmemiþti. Bununla birlikte savaþtan sonra savaþ yýkýmlarýnýn köylülerin durumunu e-
10
þit düzeye çekmesinden de faydalanýlarak hýzla (beþ yýlda) kolektivizasyona gidilmiþtir. Savaþtan zarar görmüþ burjuvaziye gelince, onlara karþý þiddet uygulamak yerine bunlara önce devlet kontrolünde ortak iþ yapan þirketler kurdurtulmuþ, daha sonra kademeli olarak bu þirketlere el konulmuþtur. Böylece Aðustos 1958’de sosyalist dönüþüm tamamýyla gerçekleþtirilmiþtir. Bu dönemde SSCB’deki “destalini-
zasyon” sürecine umut baðlayan bazý revizyonistler Kore bölünmüþ haldeyken ve savaþ tehlikesi henüz geçmemiþken Kore’de sosyalizm inþasýna devam etmenin mantýklý olmadýðý görüþünü öne sürmüþlerdir. Kim Ýl Sung ise 1955 yýlýnda yaptýðý konuþmalarda bu görüþe karþý çýkmýþ, Kore’de sosyalist inþaya hýzla devam etmenin sadece halkýn yaþam standardýný yükseltmek için deðil, ayný zamanda güneydeki devrimci harekete destek olacak güçlü bir merkezin oluþturulmasý için zorunlu olduðunu göstermiþtir. Bu konuþmalardan sonra parti içerisindeki ideolojik mücadele kýzýþmýþ, Ýþçi Partisi içinde fraksiyon yaratmaya çalýþan ve revizyonistlerden destek alan unsurlar parti liderliðine ve devlete karþý komplo yapmaya giriþmiþlerdir. Bununla birlikte bu komplolar açýða çýkarýlmýþ, komployu yap-
maya giriþenler teþhir edilmiþtir. Parti içindeki bu mücadele hemen sona ermemiþ, fraksiyoncu güçler partiye büyük zarar vermiþlerdir. Bu güçler ancak büyük çabalar sonucunda partiden temizlenebilmiþtir. Kim Ýl Sung, sosyalizmin temellerini saðlamlaþtýrmak için üç cephede birden savaþmak gerektiðini belirtmiþtir: ideoloji, teknoloji ve kültür. Teknolojiden kastedilen kapitalizmin boyunduruðundan kurtulmuþ olan halkýn yaþam standardýný yükseltme çabasýdýr. Kültür alanýnda verilen mücadele ise halkýn eðitim seviyesini yükseltip teknoloji cephesindeki baþarýyý güvence altýna almak için verilmektedir. Ýdeoloji cephesi ise toplumun devrimci geleneklere baðlý kalmasý ve Komünizm davasý için mücadele etmesi için açýlmýþtýr. Sosyalizme geçiþin kapitalizmden kalma geri fikirlerden bir anda kurtulmak anlamýna gelmediðini belirten Kim Jong Ýl ideolojik mücadelenin diðer iki cephede verilen mücadeleden daha önemli olduðu görüþündedir. Sosyalizmde kol ve kafa emeði arasýndaki, köy ve kent arasýndaki farklarýn tamamen ortadan kalkmamasý, eski üretim biçimini özleyenlerin ve emperyalist ajanlarýn varlýðý, Kore yarýmadasýnda ABD’nin asker bulundurmasý gibi nedenlere bir de baðýmsýzlýk savaþlarýný, sosyalizmi kurmak için verilen büyük mücadeleyi görmemiþ yeni kuþaklarýn meydana gelmesi ile birleþince ideolojik cephede verilen mücadele teknik ve kültürel alanda verilen mücadeleyi belirleyen temel bir unsur haline gelmektedir. Tam da bu noktada Kore’nin bu üç alanda verdiði mücadeleye örnek teþkil edebilecek üç hareketi hatýrlayabiliriz: Chollima Hareketi, Chongsan-ri Ruhu ve Yöntemi, Taean Çalýþma Sistemi. Chollima Hareketi, 1953 Anavatanýn Kurtuluþ Savaþýndan üç yýl sonra, Pyongyang yakýnlarýndaki Kangson Çelik fabrikasýnda çalýþan iþçilerin arasýnda baþlamýþtýr. Bu sýralarda ülke savaþýn yaralarýný hýzla sarmaya baþlamýþ, içerideki revizyonist politikalar yenilgiye uðratýlmýþtýr. Kim Ýl Sung Kangson Çelik fabrikasýný ziyaret etmiþ, iþçilere 80.000 deðil de 90.000
ton çelik ürettikleri taktirde ülkeye ne kadar büyük faydalarý dokunmuþ olacaðýný anlatmýþtýr. Bu çaðrýya uyan iþçiler olaðanüstü bir çalýþma azmiyle 120.000 ton çelik üretmiþlerdir. Kangson Çelik fabrikasýndaki bu olaðanüstü çalýþma örneði bir kývýlcým iþlevi görmüþ, tüm ülkeye yayýlmýþtýr. Böylece sýnai üretimde yüzde 144, tarýmsal üretimde ise ise yüzde 112 artýþ meydana gelmiþtir. Chollima, Kore mitolojisinde büyük bir hýzla yol alan kanatlý bir attýr. Kore yüz yýlda toparlanamaz diyen Amerikan emperyalistlerinin tahminlerinin aksine daha 1960 yýlýnda Kore’deki sýnai üretim ulusal ekonominin yüzde 71’ini oluþturmuþ durumdadýr. ABD’nin Vietnam’a saldýrmasýyla ulusal savunmaya daha fazla kaynak ayýrma ihtiyacý doðmuþ olsa da 1957-1970 yýllarý arasýnda sýnai üretim yýlda ortalama yüzde 19.1 oranýnda artmýþtýr. Chollima hareketi ile konut sorunu da çözülmüþ, her on dört dakikada bir ev inþa edilmiþtir. Bu dönemde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni ziyaret eden önde gelen Ýngiliz iktisatçý Joan Robinson þahit olduðu bu geliþmeler karþýsýnda duyduðu þaþkýnlýðý “ekonomide Kore mucizesi” sözleriyle ifade etmiþtir. Bu terim daha sonra çalýþan kitlelerin sömürülmesine ve yoksullaþmasýna dayalý bir kalkýnma modeli izleyen Güney Kore’ye maledilmiþtir. Chongsan-ri Ruhu ve Yöntemi ise tarým alanýnda baþlayan bir idari yapýya verilen isimdir. Burada kitleler ve parti arasýndaki çalýþma uyumuna çok güzel bir örnek görürüz. Parti görevlileri fabrikalara gider, çalýþmalarý bizzat takip eder, gördükleri eksiklikleri tamamlar, iþçilerle beraber üretimi artýrmak, alýþma koþullarýný iyileþtirmek için fikir alýþveriþinde bulunurlar. Sosyalist devrim Aðustos 1958’de tamamlanmýþ olsa da fabrikalarýn idaresinde hala bazý eski yöntemlerin uygulandýðý görülmekteydi. Fabrikalarýn idaresi çoðunlukla tek kiþinin sorumluluðundaydý. Böyle bir yönetim altýnda iþçilerin kolektif yaratýcýlýðý ortaya çýkmýyordu. Ayrýca böyle bir sistem keyfiliðe, öznelciliðe, bürokratik yozlaþmaya açýktý. Kim Ýl Sung “sosyalizmin kapitalist yöntemlerle kurulamayacaðýný” söyleyerek bu durumu eleþtirmiþtir. Bu yapýyý deðiþtirdikten sonra Kim Ýl Sung, Aralýk 1961’de Taean Aðýr Makine Fabrikasýnda on gün boyunca kalarak Taean Çalýþma Sistemini yaratmýþtýr. Buna göre iþlerin tüm idaresi fabrika parti komitesinin kolektif liderliði tarafýndan üstleniliyordu. Bu uygulama daha son-
ra tüm ülkeye yayýlmýþtýr. Böylece gerek tarým gerekse çalýþma idaresi alanýnda sosyalist yapýlar oluþturulmuþtur. Chollima Hareketi, Chongsan-ri Ruhu ve Yöntemi, Taean Çalýþma Sistemini kýsaca özetlediðimizde Kim Ýl Sung’un kiþisel gayretinin önemi hemen fark edilmektedir. Emperyalistlerin iddialarýnýn aksine bu bir “kiþi kültü” deðil, Kim Ýl Sung’un çalýþma yöntemidir. Yukarýda da gördüðümüz gibi Kim Ýl Sung sýk sýk fabrika denetimlerine gitmektedir. Buralarda bazý bürokratlarýn yaptýklarý gibi üstünkörü incelemeler sonucunda birtakým soyut, genel önerilerde bulunmamýþ, gittiði her fabrikada uzun süre kalmýþ, dikkatli bir incelemeden sonra üretimi, iþçiler arasýndaki dayanýþmayý artýracak, iþçilerin yaþam koþullarýný iyileþtirecek talimatlar vermiþtir. Her türlü bürokratizmin ve öznelciliðin önüne geçmek için iþçilerle tartýþmýþ, onlardan öðrenmiþ ve kendi önerilerini getirmiþtir. Kim Ýl Sung sadece 1961-1970 yýllarý arasýnda fabrikalara 1700 kez denetim ziyareti yapmýþtýr. Kim Ýl Sung tüm ömrünü halkýn daha iyi bir yaþam sürmesi için çalýþmaya adadýðýndandýr ki Kore halký onu “babalarý” olarak nitelemektedirler. Bunu yapmaya zorlandýklarý için deðil. Gerçekten de Kore, Sovyetler Birliðinin çökmesinden sonraki dönemde yaþanan sýkýntýlar yaþanmadan önce yiyecek, konut, giyim, iþsizlik, eðitim ve saðlýk alanýndaki tüm sorunlarý çözmüþtür. Bugün Kore Demokra-
tik Halk Cumhuriyeti’nde bir santimetrekare topraðý bile boþ býrakmayarak tüm ambargo ve baskýlara raðme kahramanca ölüm kalým savaþý vermektedir. 1946 yýlýnda ülkede kiþi baþýna 14 santimetre tekstil ürünü üretilirken bu rakam 1980’de 50 metreye, 1993 yýlýnda 76 metreye çýkmýþtýr. 1961-1969 yýllarý arasýnda 800.000 konut yapýlmýþtýr. Bugün ülkenin kentleri ve köyleri kültür merkezleri, tiyatrolar, çocuk evleri, okullar, kütüphanelerle doludur. 1956 yýlýnda ilkokul, 1958 yýlýnda ortaokul, 1975 yýlýnda ise lise zorunlu hale gelmiþtir. Hedef, herkesin üniversite okumasýný saðlamak ve böylece kol ve kafa emeði farkýný kaldýrmaktýr. Bugün Kore’de okumak isteyen herkes ücretsiz olarak eðitim görmektedir. Ýþsizlik yoktur. Ýþ kazasý nedeniyle çalýþamayacak durumda olanlara kaza geçirmeden önce aldýklarý ücretlerinin yarýsý ödenmeye devam eder. Saðlýk hizmetleri ücretsizdir. 10.000 kiþiye 27 doktor düþer. Günümüzde, Küba dýþýnda hiçbir ülke vatandaþlarýna Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti kadar iyi saðlýk ücreti vermemektedir. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti günümüzde sosyalizmin kalelerinden biridir. [Keith Bennet’in Korea: Pioneer of Communism adlý kitabýnýn Stalin Arþivi çeviri birimi tarafýndan yapýlan özet-çevirisidir. (Ekim 2006)]
11
DEVRÝM ÝÇÝN Ö Ý
nsanlýk bir sýçramanýn eþiðinde! Ýleri gitmek ya da yok olmak. Emperyalist sistem þaþkýn ördek misali oradan oraya koþturuyor. Davos’ta Dünya Ekonomi Forumu’nda kapitalistler toplumsal adalet çaðrýsýnda bulunuyorlar. Tarihin akýþý diyalektiðe uygun bir biçimde sürüp gitmektedir. Sosyalizmin zaferi, halklarýn özgürlük bayramý her geçen gün daha da yaklaþýyor. Emperyalist-kapitalist dünya, Sovyetler Birliði’nin geri düþüþü sýrasýnda ne umutlanmýþtý oysaki. Evet, baþarabiliriz! Neden olmasýn ki þu kahrolasý “komünist bela” sona erebilirdi. Fakat olmadý, insanlýðýn tarihsel ilerleyiþi, artýk yeni bir çaðýn kapýsýnýn açýldýðýný ilan ediyor. 21. yy sosyalizmin ve dünya iþçilerinin, emekçilerinin olacak. Dünya halklarý özgürlüðe bu kadar yaklaþmýþsa, kapitalistlerin ölüm marþý çalmaya baþlamýþ demektir ve bu marþý kapitalistler asla sadece seyretmedi ve seyretmeyecektir. Türkiye ve Kürdistan haklarýnýn devrim yürüyüþünün son bir yýlý bile bu gerçekliði bizlere gösteriyor. Faþist devlet, daha yakýn bir zamanda Roboski katliamýyla neleri göze alabileceðini açýkça ilan etti. Roboski katliamýyla ilgili geri adým atmalarý, soruþturmalar açmalarý bu gerçekliði asla deðiþtirmeyecektir. Zira gençliðe ve emekçilere, Kürt halkýna dönük saldýrýlara bakmak bile burjuvazinin ikiyüzlülüðünü görmeye yeter. Türkiye tekelci sermaye sýnýfý, yaþadýðý derin ekonomik-siyasi krizden ve çöküþten çýkýþ yolu olarak iplerini emperyalizme teslim etmeye karar verdi. Baþta Amerikan emperyalizmi olmak üzere emperyalistlerin isteklerini açýkça kabul ederek, emperyalizmin bölgedeki ileri karakolu olma misyonunu “korkusuzca(!)” üstlendi. Suriye’ye yönelik tehditler, bölgesel güç olma iddialarý vs. ile emperyalizmin ileri karakolu olmayý kabul eden sermaye sýnýfý ve onun devleti; bu isteklerin yerine getirilmesi için Suriye devletine karþý Suriye muhalefetini destekleme, silahlandýrma ve örgütlendirme çabalarýnýn yaný sýra, müdahale için hazýrlýk yapmaya baþladý, bunun maddi temellerini yerine getirme telaþý içindeler. Dýþ savaþýn baþlamasý, dýþ arenada sermaye sýnýfýna neler katar bilemeyiz ama halklarýn yükselen birleþik devrimini engellemek için bir fýrsat olarak kullanýlacaðý kesindir. Dýþ savaþýn bu yönü bizim açýmýzdan ele alýnmasý gereken yönlerden sadece biridir. Dýþ savaþ anlarý bir
12
boyutuyla çeliþkileri keskinleþtirmesi anlamýnda devrim için büyük bir olanaktýr. Fakat ayný zamanda tekelci sermaye devleti için de devrimi en yoðun saldýrýlarla bastýrmanýn, “ulusal birlik ve savaþ” bahanesiyle þovenizmi ve gericiliði yaymanýn, devrimi kanla boðmanýn bir olanaðýný da yaratacaktýr. En yoðun baský ve terör ortamý, emekçi sýnýflarýn en yaygýn sömürüsü ve ezilen halklarýn-iþçi sýnýfýnýn soyulmasý ve buna karþý tepki oluþturabilecek her türlü örgütlülüðün yok edilmesine olanak tanýyacaktýr. Dýþ savaþ, emekçi halklar için en derin acýlardan baþka bir þey olmayacaktýr. Ayný zamanda gençlik açýsýnsan ise doðrudan savaþa sürülme ve hayallerin süngü uçlarýnda delik deþik olmasý demektir. Gençliðin militarizme karþý mücadeleyi büyütmesi gerekir. Bu sadece faþist devlete karþý verilecek bir mücadele deðildir ayný zmanda kapitalist dünyanýn kirli planlarý içerisinde kan ve acý ile ölüme yollanan halklarýn ortak mücadelesini de ifade eder. Yani enternasyonalizmi! Dimitrov’un “gençliðe sahip olan orduya sahiptir” sözü bu mücadelenin ana hedef kitlesini gösterdiði gibi, devrimin de dayanacaðý motor gücün gençlik olduðunu ifade ediyor. Sermaye sýnýfýnýn ve faþist devletin halklara, gençliðe yönelik tek tehdidi, dýþ savaþ olmayacaktýr. Ýþçi sýnýfý ve emekçilere, gençliðe yönelik ciddi ekonomik ve sosyal saldýrýlar da burjuvazinin kurtuluþ çarelerinden biridir. Git gide daha derin bir krize batan ve freni patlamýþ bir arabayla yokuþ aþaðý çýkmaz sokaða tam gaz girmiþ haldeki sermaye, bu yýkýmýn ve yok oluþun önüne geçebilmenin yolunu emeðin sömürüsünü sonuna kadar vardýrmakta ve emekçilerin ellerindeki tüm her þeyi ele geçirmekte, yani onlarý soyup soðana çevirmekte görüyor. Emekçi sýnýflara yönelik kýdem tazminatýnýn kaldýrýlmasý, Genel Saðlýk Sigortasý’ndaki düzenlemeler, emekçilerin ellerindeki son hak kýrýntýlarýna yönelik saldýrýlar halk kitlelerinin sefaletini yaygýnlaþtýracak tarzdaki bu düzenlemeler emekçi halklarý hýzla bir yýkýma götürecektir. Tabi bu saldýrýlarýn tek sonucu deðil devamýnda ayaklanmalarý gündeme getirmesi an meselesidir. Bunun benzeri Romanya’da denendi ve halkýn þiddetli bir karþý koyuþuyla karþýlaþtý. Ýþten atmalarýn yaygýnlaþacaðý, insanlarýn hastane kapýlarýndan prim borcu vs. gerekçelerle geri çevrileceði bir süreç baþlýyor.
Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesi de tekelci sermaye sýnýfýnýn baþ belasý olarak karþýsýnda duruyor. Kitlesel tutuklamalarýn ve faþist terörün yaþandýðý Kürdistan’da, Kürt halkýna yönelik yeni bir katliam gerçekleþti. Roboski katliamý; her geçen gün artan kitlesel tutuklamalar ve faþist baskýlar da devrimin en örgütlü ve dinamik ayaðýný yok etme amacýný taþýyor. Faþist devletin baskýlarý ve saldýrýlarý her gün yeni bir biçimde devam ediyor.
“Genç savaþçýlar örgütlerimizin na daha cesaretle, geniþ ölçüde ve h an bile gecikmeksizin, yüzlerce yeni abartmýyorum. Hiç kimse böyle gen masý için ‘geç kalýndý’ demesin. Ha lýnmamýþtýr. Kanunlarýn verdiði kullandýðýmýz özgürlüðü parti örgüt mak ve güçlendirmek için kullanm ðunluk taraftarlarýnýn açýklanmasýn edilen ‘örgütlenin’ sloganý þimdi de ni örgütler kurmakta cesur bir inisi alardan asýlsýz diye vazgeçmek zoru þekillerde ve komitelerde toplantýlar de durursak, sadece kendi yeteneks Tüm bu süreçte ise özellikle üniversitelerde yaþanan faþist saldýrýlar, gençliðin devrimci dinamizmini kýrma, yaklaþan devrimde gençliði örgütsüz halde býrakmanýn ve üniversiteleri karþý-devrimci bir havaya sokmanýn çabasý. Son dönemlerde yaþanan halk devrimlerinde gençliðin atýlýmý göstermiþtir ki gençliði yýldýrmak, etkisiz hale getirebilmek sermaye sýnýfý için önemli bir avantaj saðlayacaktýr. Ama bunu baþaramayacaklar. Yaþanan tüm bu süreç aslýnda yükselen birleþik devrimimizin yarattýðý sonuçlardýr. Sermaye sýnýfý saldýrýyor çünkü baþka bir þekilde devrimi engelleyemeyeceðini düþünüyor. Katliamlar gerçekleþtiriyor çünkü halklara artýk baþka hiçbir yol geri adým attýramaz diye düþünüyor. Halklara yönelik tüm saldýrýlar faþizmin ve sermayenin aslýnda güçlü olduðunun deðil aksine devrimin
ÖRGÜTLENELÝM ne kadar ileri bir aþamaya vardýðýnýn göstergesidir. Karþý-devrimin geliþmiþlik düzeyi aslýnda onun boy ölçüþtüðü devrimin geliþkinlik düzeyini gösterir. Her devrim kendi karþý devrimini örgütler. Bu kavga tekelci sermaye sýnýfý için bir ölüm kalým savaþýdýr. Dünya emperyalizminin kalbi ABD’de bile halklar ayaða kalkmýþken bizim için devrim artýk tamamen güncel ve pratik bir meseledir. Artýk ne yapacaðýmýzý bile, pratiðin ateþten sýnavý içinde
n tümünün ve her çeþidinin saflarýhýzla alýnmalýdýr. Amacýmýz için, bir i örgüt kurulmalýdýr. Evet, yüzlerce; niþ örgütsel bir çalýþmanýn ele alýnayýr, örgütlenmek için asla geç kaözgürlüðü ve kanunlara raðmen tlerinin her çeþidinin sayýsýný arttýrmalýyýz.(…..) Ýkinci Kongre’de Çoný istedikleri, tam anlamýyla formüle erhal uygulamaya konulmalýdýr. Yeiyatif göstermezsek, öncü rolü iddinda kalacaðýz. Ulaþýlmýþ sýnýrlarda, r ve çevrelerin sýnýrlarýnda acz içinsizliðimizi kanýtlamýþ oluruz.”* bulmak ve yerine getirmek zamanýdýr Genç Leninistler Ne Yapmalý ve Politik Mücadele Hattýný Hangi Hedeflere Göre Belirlemelidir? Devrimci gençliðin ve halk kitlelerinin böylesine devrimci koþullarda sahiplenmesi ve uygulamasý gereken temel þiarlar olmalýdýr. Net ve açýk olarak anlaþýlabilen bu þiarlarýn en baþýnda iþçi sýnýfý ve emekçilerin politik iktidar sorununa vurgu yapan “Bütün iktidar emeðin olacak” þiarýdýr. Emeðin iktidarý gerçekleþmeden emekçi sýnýflarýn ve halklarýn hiçbir kazanýmlarý güvence altýnda deðildir. Kapitalizm yýkýlmadýkça ve emeðin iktidarý kurulmadýkça halklar asla özgürlük yüzü görmeyecektir. Avrupa “sosyal” devletleri bunun göstergesidir. Halklar tüm sosyal ve ekonomik haklarý için aktif bir mücadeleye atýlmak zorunda kaldýlar. Ýktidarý elinde tuttuðu sürece burjuvazi, emekçile-
re saldýrmaya devem edecektir. Türkiye ve Kürdistan halklarýný ilgilendiren en can yakýcý sorunlardan biri de Kürt ulusal sorunudur. Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesi Birleþik devrimimiz için en temel konulardan biridir. Ýki halkýn gerçek anlamdaki kardeþliði ve birlikteliði ancak iki halkýn ortak mücadelesiyle gelecektir. Türk emekçi sýnýflarýnýn ve gençliðinin Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkýný þartsýz koþulsuz kabul etmesi ve bu uðurda mücadele etmesi olmazsa olmazdýr. Eðer ezen ulus devrimcileri bu þiarý kabullenmezse iki halkýn yan yana yaþamasý da, bir arada bulunmasý da söz konusu olmayacaktýr. Devrimci gençliðin Kürt halkýna zorla kabul ettirilen bu birliðe karþý ezilen Kürt ulusunun ayrýlma hakkýný tanýmasý devrimin geleceði için temel öneme sahiptir. Aksi takdirde iki halkýn mücadele birliði ve devrimci savaþýmý hayal olacaktýr. Zindanlardaki politik tutsaklarýn özgürlüðü de devrimci gençlik için en baþta sahiplenilmesi gereken bir konudur. Ýçerideki tutsaklar emekçi halklarýmýzýn özgürlük mücadelesi uðruna savaþýrken düþman tarafýndan tutsak edilmiþ devrimcilerdir. Zindanlardaki tutsaklarýn özgürleþtirilmesi sorunu devrimci gençlik için temel þiarlardandýr. Çünkü iþçi sýnýfý ve ezilen halklarýn en ileri kesimlerinden ve önderlerindendir tutsaklar. Bu nedenle zindanlarýn yýkýlýp tutsaklarýn özgürleþtirilmesi gençliðin mücadele bayraðýnýn en baþýnda yazmasý gereken hedeflerden birdir. Devrimci iç savaþýn yoðun ve sert þekilde yaþandýðý bir ortamda gençliðin yüzünü devrimci mücadele yöntemlerine yöneltilmesi pratik mücadele hattýnýn iç savaþýn mücadele yöntemlerine uygun þekilde ele alýnmasý gerekir. Halklarýn özgürlük mücadelesinin kanla boðulmaya çalýþýldýðý bir ortamda elbette ki devrimci gençlik de mücadelesini savaþýmý ileri taþýmak anlayýþýyla örgütlemelidir. Devrimci iç savaþa uygun örgütlenme anlayýþýyla hareket etmek ve pratik örgütlülüðü buna göre þekillendirmek gerekir. Yani savaþ zamaný tüm hazýrlýklar savaþa uygun yapýlmalý. Devrimci iç savaþý, sonuç alýcý eylemlerle gençliðin mücadeleye aktif katýldýðý bir anlayýþla yürütmeliyiz. Dünya halklarýnýn devrim mücadelesi tarihi bizlere, zaferin yolunun etkin, cesur bir savaþýmdan geçtiðini göstermiþtir. Halklarýn
özgürlüðü, tüm kazanýmlarý bu temelde alýnmýþtýr. Pratik savaþçý faaliyetin öne alýndýðý, devrimin temel alýndýðý bir mücadele… “Özet olarak, yüz misli süratle geliþen hareketin, çalýþmanýn, yeni temposunu, daha özgür atmosferini ve daha geniþ faaliyet alanýný hesaba katmalýyýz. Çalýþma tamamen farklý bir amaca yöneltilmelidir.(…..) Genç savaþçýlar örgütlerimizin tümünün ve her çeþidinin saflarýna daha cesaretle, geniþ ölçüde ve hýzla alýnmalýdýr. Amacýmýz için, bir an bile gecikmeksizin, yüzlerce yeni örgüt kurulmalýdýr. Evet, yüzlerce; abartmýyorum. Hiç kimse böyle geniþ örgütsel bir çalýþmanýn ele alýnmasý için ‘geç kalýndý’ demesin. Hayýr, örgütlenmek için asla geç kalýnmamýþtýr. Kanunlarýn verdiði özgürlüðü ve kanunlara raðmen kullandýðýmýz özgürlüðü parti örgütlerinin her çeþidinin sayýsýný arttýrmak ve güçlendirmek için kullanmalýyýz.(…..) Ýkinci Kongre’de Çoðunluk taraftarlarýnýn açýklanmasýný istedikleri, tam anlamýyla formüle edilen ‘örgütlenin’ sloganý þimdi derhal uygulamaya konulmalýdýr. Yeni örgütler kurmakta cesur bir inisiyatif göstermezsek, öncü rolü iddialardan asýlsýz diye vazgeçmek zorunda kalacaðýz. Ulaþýlmýþ sýnýrlarda, þekillerde ve komitelerde toplantýlar ve çevrelerin sýnýrlarýnda acz içinde durursak, sadece kendi yeteneksizliðimizi kanýtlamýþ oluruz.”* Gün devrimci sýnýf savaþýmýný en üst düzeye çýkarmanýn emekçilerin iktidarýný kurmanýn zamanýdýr. Halklarýn özgürlüðü için savaþmanýn, geleceksizlik ve sefalet yaratmaktan baþka bir iþe yaramayan kapitalist düzeni ortadan kaldýrmaktan baþka bir çözüm yoktur. Gençlik mücadele bayraðýna devrim ve emeðin iktidarýný yazmak ve bunu sonuca ulaþtýrmakla yükümlüdür. Kapitalizm varlýðýný sürdürdükçe halklara acý ve yýkýmdan baþka bir þey taþýmayacaktýr. Tüm genç Leninistler, gençliðe “devrim için örgütlenin” çaðrýsýyla gitmeli ve devrimin pratik sonuçlarýný gençliðe, emekçilere anlatmalýdýr. Dünya emekçi sýnýflarý ve gençliði bu cüretkâr giriþimleri zafere ulaþtýracak mücadele yeteneðine ve deneyimine sahiptir. *LENÝN: YENÝ GÖREVLER ve YENÝ GÜÇLER MAKALESÝ 8 MART(23 ÞUBAT) 1905 VPERYOD SAYI:9
13
GENÇLÝK NE YAPMALI?
K
apitalizm bizden geleceðimizi istiyor, üstelik bütün yaþamýmýzý çürüterek, yok ederek, verecek miyiz? Kapitalizm emekçi çocuklarýna eðitimin kapýlarýný kapatýyor ve eðitimi elit bir tabakanýn alabileceði pahalý bir hizmet haline getiriyor, üzerimize kapatýlan kapýlarý parçalamayacak mýyýz? Kapitalist eðitim gerici, þoven ve ýrkçý. Ýnsaný bencilleþtiriyor. Bencil bireyler ise yaný baþýnda açlýk çeken insaný duymaz. Aç çocuklarýn sesine kulaklarýmýzý kapatacak mýyýz? Ýþçiler emekçiler faþizmin aðýr baskýsý altýnda iliklerine kadar sömürüye uðruyor. Sömürülen sadece onlar deðil, kapitalizm çalýþabilir durumda olan hatta çalýþamayacak durumda olan herkesten kar elde etmenin yollarýný arýyor, karþýlarýna çýkmayacak mýyýz? Faþizm insanlýðýn düþmanýdýr. Ýnsanlýðý yok etmek için kapitalistler tarafýndan kullanýlan bir virüstür. Ýnsanlýðýmýzý korumak ve insan onurunu ayakta tutmak için kavgaya atýl-
14
mayacak mýyýz? Kürt halký yok sayýlýyor, imha ediliyor ve savaþ uçaklarýyla katlediliyor. Özgürlüðünü isteyen ve bunun için her türlü bedeli ödemekten çekinmeyen Kürt halký ve cesur gençliðinin yanýnda olmayacak mýsýn? Özgür olmak senin de isteðinse, buna sessiz kalabilir misin? Þimdi faþizm seni Arap halkýnýn kanýný kapitalistler için dökmeye yollamak istiyor, kapitalizm için süngülerle kendi geleceðini, insanlýðýný delik deþik etmeni istiyor, ne yapmalýsýn? Gençlik olarak tüm bu sorunlara karþý NE YAPMALIYIZ? 25-26 Þubat’ta Devrimci Öðrenci Birliði olarak Türk, Kürt, Arap, Laz ve birçok halktan gençler olarak bir araya gelmeye çaðýrýyoruz. Sende katýl aramýza! Çünkü gençlik ne yapacaðýna karar vermelidir. Ya dünyanýn, insanlýðýn ve geleceðimizin yok edilmesi ya da Deniz’ler gibi ileri atýlýp mücadele etme zamaný! Vereceðin kararla mücadelenin gidiþatýný belirleyebilirsin! Þimdi Deniz Olmalý! DÖB/ Devrimci Öðrenci Birliði
DÝSK KONGRESÝ EYLEMLE BAÞLADI
10
Þubat Cuma günü, DÝSK 14. Genel Kurulu için Beþiktaþ Mustafa Kemal Merkezi’nde toplandý, kongrenin açýlýþý Maltepe Belediyesi iþçileri tarafýndan eylemle yapýldý. Belediyeden iþten atýlmalarýnýn ardýndan hiçbir sendikanýn kendilerine sahip çýkmamasýný protesto etmek için DÝSK’in Genel Kuruluna gelen Maltepe iþçileri, bir basýn açýklamasý yaptý. Pankartlarýyla, sloganlarýyla Genel Kurulun yapýlacaðý salonun önünde kongrenin baþlamasýna 15 dakika kala toplanan Maltepe iþçileri, basýn açýklamasý yaptýklarý sýrada Belediye Ýþ Sendikasý 2 Nolu Þube Baþkaný Nevzat Karataþ’ý teþhir etti ve istifasýný istedi. Bu sýrada Nevzat Karataþ gelerek iþçiler için “yalancý” demeye baþladý. Ýþçilerin de þube baþkanýna karþýlýk vermeleri üzerine 6-7 dakika süren bir arbede yaþandý. Arbede sendikacýlar, görevliler ve genel kurulu izlemeye gelenler tarafýndan araya girilerek ayýrýldý. Maltepe iþçileri, yaþanan arbedenin ardýndan basýn açýklamalarýna devam ettiler ve eyleme baþladýklarýndan beri dile getirdikleri 9 taleplerini yeniden sýraladýlar. Basýn açýklamasýnýn ardýndan Genel Ýþ Sendikasý Genel Baþkaný
Erol Ekici ve Ýstanbul 1 Nolu Þube Baþkaný Hikmet Aygün iþçilerle görüþerek sorunlarýný dinledi ve bundan sonraki süreçte sorunlarýnýn çözümü için görüþmek istediklerini, fikir alýþveriþinde bulunmak gerektiðini ve yardýmcý olmaya çalýþacaklarýný belirttiler. Saatler 10.00’a gelirken DÝSK Genel Kurulu baþladý. CHP Genel Baþkaný Kemal kýlýçdaroðlu da ismi okunup kürsüye davet edilenler arasýndaydý. CHP’li Belediye olan Maltepe Belediyesi’nden iþten atýlan taþeron iþçileri, Kýlýçdaroðlu kürsüye çýkarken alkýþ ve ýslýklarla protesto ettiler ve istifasýný istediler. Seçimler öncesinde “taþeronu kaldýracaðýz” sözü verek Kýlýçdaroðlu’nu protesto eden iþçilere, sendikacýlar müdahale ettiler.
ÝLAÇ TEKELLERÝ CAN ALMAYA DEVAM EDÝYOR
U
luslararasý ilaç tekellerinin yeni ilaçlarýný yoksullar üzerinde denemesi sonucu Pakistan’da 146 kiþi hayatýný kaybetti. Ýlaç endüstrisine karþý mücadele eden sivil toplum örgütleri Batý’da yasaklanan ilaçlarýn yoksul ülkelerde denendiðine dikkat çektiler. Pakistan’ýn Pencap eyaletinde kalp hastalarýna ücretsiz daðýtýlan yeni ilaç büyük bir trajediye neden oldu. Denenen yeni ilacýn hangi firmaya ait olduðu açýklanmadý. Pencap Kardiyoloji Enstitüsü tarafýndan saðlanan kalp ilaçlarýna hastalarýn tepki vermesi sonucu þimdiye kadar 146 kiþinin hayatýný kaybettiðini açýkladý. Lahor ve çevre kentlerdeki hastanelerde 300’den fazla hastanýn müþahede altýnda tutulduðu, bunlardan 30’unun saðlýk durumunun kritik olduðu belirtildi. Pencap hükümetinin hayatýný kaybeden hasta yakýnlarýna tazminat ödeyeceðini açýkladý, ancak ilacýn hangi firmaya ait olduðu açýklanmadý. Geneli yoksul hastalara daðýtýlan söz konusu kalp ilaçlarýndaki etken maddenin kemik iliði ve kandaki beyaz hücrelerin azalmasýna sebep olarak ölüme yol açtýðý açýklanmýþtý. Almanya merkezli Ýlaç Kampanyasý adlý sivil toplum örgütüne göre Batý ülkelerinde satýlmayan, piyasadan kaldýrýlan ilaçlarýn yoksul Asya ülkelerinde denendiðini söyledi. Yeni ilaçlarýn yoksul ülkelere pazarlanmamasý için mücadele eden Ýlaç Kampanyasý açýkladýðý rapora göre kimi ilaçlarýn yan etkilerinin ‘korkunç’ olduðunu belirtiyor.
Örneðin 80’li yýllarda, Schering firmasý tarafýndan üretilen Fortabol adlý bir ilaç, yetersiz beslenmeye karþý Filipinler’de satýþa sunuldu. Ne var ki Fortabol’un önemli bir yan etkisi vardý: Çocuklarda geliþmeyi durduruyordu... Yoksul ülkelere ilaç pazarlayan birçok ilaç firmasý tespit eden Ýlaç Kampanyasý, yoksul ülkelerdeki bazý saðlýk kuruluþlarýnýn büyük firmalarla iþbirliði yaptýðýný belirtiyor. Sýnýr Tanýmayan Doktorlar Örgütü de ilaç endüstrisinin yoksul ülkelerde mevcut hastalýklarýn tedavisi için gerekli araþtýrmalarý yapmadýðýna dikkat çekiyor. IMS Health adlý kuruluþa göre dünya ilaç pazarýnýn hacmi 500 milyar dolarý geçiyor. Satýþlarýn 230 milyar dolarlýk kýsmý Kuzey Amerika’da oluyor. Bunda Amerika Birleþik Devletleri’nde ilaç fiyatlarýnýn, Avrupa dahil, tüm dünya ülkeleriyle kýyaslanamayacak oranda pahalý olmasý önemli rol oynuyor. Dünyada en çok satýlan iki ilaç kolesterol düþürücüler. Bu ilaçlardan, Pfizer firmasýnýn ürettiði Lipitor’un pazar payý 10.3 milyar dolar. Ýlacýn ABD’deki satýþýndan ise 6.8 milyar dolar elde ediliyor. Onu izleyen ve Merck firmasýnca üretilen Zocor adlý ilacýn küresel satýþ hacmi 6.1 milyar dolar. Ýlacýn Amerikan piyasasýndaki payý ise 4.4 milyar dolarý buluyor. En çok satan üçüncü ilaç ise psikolojik hastalýklarýn tedavisinde kullanýlan Zyprexa. Eli Lilly firmasýnýn ürettiði bu ilaçtan tüm dünyada 4.8 milyar, ABD’de ise 3.2 milyar dolarlýk satýlýyor.
15
uz T r u l l i B in n i r e l i ç þ Ý ci… e r ü S m Eyle
Billur Tuz Ýþçileri Savaþarak Kazanacak!
i
zmir iþçi ve emekçilerin eylemleri ile gündemden düþmeyen bir il. Ýzmir Büyükþehir Park-Bahçe iþçileri, Kent A.Þ. iþçileri, UPS kargo iþçileri, Buca Belediyesi, Konak Belediyesi eylemlerini çeþitli kazanýmlar elde ederek sona erdi. Ýzmir iþçi sýnýfý ve dünya iþçi sýnýfý dur durak demeden yeni eylemlerle hareket içindeler. 2011 yýlýnda eyleme baþlayan Savranoðlu Deri iþçileri, Hugo Boss iþçilerinin eylemleri sürerken, 2012 yýlýna Billur Tuz iþçilerinin eylemi ile baþladýk. Tek Gýda-Ýþ sendikasý Billur Tuz patronu ile 30 yýlda toplam 13 Toplu iþ Sözleþmesi yaptý. Billur Tuz fabrikasý patronu 2011 yýlýnda ise yeni yasalardan yararlanarak 3 ayrý taþeron þirketi ile üretimini sürdürmeye çalýþtý. Tek Gýda-Ýþ sendikasý 3 ayrý taþeron firmasýnýn iþçilerini örgütleyerek buna son vermek istedi. 7 ay süren örgütlenme çalýþmasýnda çoðunluðu saðlanmasýna raðmen patron sendikayý kabul etmedi. Billur Tuz patronu ilk aþamada Tek Gýda-Ýþ’te örgütlü 2 iþyeri temsilcisini iþten attý. Daha sonra yoðun bir þekilde sendikalý iþçiler üzerinde baskýlarýný artýrdý. Tek Gýda-Ýþ sendikasý ve Billur Tuz iþçileri patronun baskýlarýna karþý 15 Ekim ve 27 Ekim günlerinde patronun tehditlerine ve baskýlarýna karþý boyun eðmeyeceklerini ve örgütlülüklerini koruyacaklarýna dair basýn açýklamalarý yaptýlar. Ýþçilerin örgütlülüklerindeki kararlý duruþlarý Billur Tuz patronunun pek hoþuna gitmemiþti. 2011 yýlý sonunda iþçi fazlalýðý bahanesi ile iþçilerin iþine son vereceðini duyurulmasýna karþýlýk, Tek Gýda-Ýþ sendikasý iþçileri iþten çýkardýðýnýz günü itibari ile fabrika önünde eyleme baþlarýz karþýlýðý verildi. 31 Aralýk günü 47 iþçinin çýkýþý verildi, iþten atýldý. 47 iþçinin iþten atýlmasýnýn nedeni iþçi fazlalýðý deðildi sendikalý olmalarýydý. 47 iþçi “Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn” talebiyle 2 Ocak Pazartesi günü Billur Tuz fabrikasýnýn giriþ kapýsý önünde eyleme baþladýlar. Billur Tuz iþçilerine eylem baþladýklarý günden itibaren destek ziyaretleri yapýlmaya baþlandý. Organize sanayi içindeki fabrikalardan iþçiler olsun, çeþitli sendikalar olsun, devrimci komünist hareketler olsun iþçileri yalnýz býrakmadýlar. 7 Ocak Cumartesi günü Ýzmir Sendikal Güç Birliði kitlesel bir þekilde destek ziya-
16
retinde bulundu. Sendikal Güç Birliði ile birlikte Savranoðlu Deri iþçileri de Billur Tuz iþçilerinin yanýnda yer aldý. Bizler genç iþçiler olarak Billur Tuz iþçilerini belli aralýklar içerisinde ziyaretlerde bulunduk. Eylemlerinin 9 gününde bir iþçi arkadaþ “Þimdilik barýþçýl bir eylem içerisindeyiz. Sonraki günlere bakacaðýz” diyerek iþe alýnýncaya kadar çeþitli eylemlikler yapacaklarýný duyurdular. Ýþçiler haklarý için eyleme geçtikleri günden beri bir birlerini tanýma fýrsatý buldular, dertlerini sevinçlerini bir yaþamaya baþladýlar. Ortak sorunlarýndan dolayý birlikte mücadele etmeleri onlarý birbirlerine daha da kenetlendirdi. Eylemlerinin 17. gününde olan 47 Billur Tuz iþçisine Petrol-Ýþ Aliaða Þubesi kýþlýk bot getirerek destekte bulundu. 20 Ocak günü akþam saatlerinde fabrika laboratuar bölümünde çalýþan iki sendikalý iþçi, eylemdeki iþçilere destekte bulunduklarý ve sendikadan istifa etmedikleri için iþten atýldýlar. Onurlu eylemlerinin 19. gününde 49 iþçi olarak kararlý bir þekilde mücadeleye devam edeceklerini dile getirdi iþçiler. Atýlan iki iþçi dýþýnda fabrika içinde 20’ye yakýn sendikalý iþçi çalýþýyor. Çalýþan sendikalý iþçiler vardiya deðiþikliklerinde ve öðle molalarýnda eylemdeki iþçilerin yanlarýna gelip destekte bulunuyorlar. Eylemlerinin 22. gününde 5 iþçi Billur Tuz fabrikasýnýn tepesine “Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn/Billur Tuz Ýþçileri” pankartýný açarak neler yapabileceklerini gösterdi. Fabrikanýn tepesine pankartý açan iþçiler patronun þikayeti üzerine avukatlarý ile bir-
likte ifade vermeye gitti. Ýfade veren iþçiler iþe geri alýnana kadar eylemliklere devam edeceklerini söylediler. Ayný gün içerisinde fabrika içinde çalýþan sendikalý iþçiler müdürle görüþerek eylemdeki iþçi arkadaþlarýnýn yanlarýnda olduklarýný ve atýlan iþçilerin geri alýnmasýný dile getirdiler. Billur Tuz iþçileri gün içerisinde “Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn”, “Ýþimizi Geri Ýstiyoruz”, “Baskýlara Boyun Eðmeyeceðiz”, “Adalet Yoksa Ýþgal Edeceðiz”, “Billur Tuz’a Sendika Halaylarla Girecek”, “Birleþen Ýþçiler Asla Yenilmez”, “Yaþasýn Onurlu Mücadelemiz” vb. sloganlarýný yaný sýra kulaklarý saðýr edercesine çalýnan düdükler ile seslerini duyuruyorlar. Organize Sanayi içinde olan Schneider Elektrik’te çalýþan Birleþik Metal-Ýþ üyesi iþçiler belli aralýklarla iþçilere destek ziyaretinde bulunuyorlar. Sanayi içerisindeki çeþitli fabrikalardan iþçiler Billur Tuz iþçilerini yalnýz býrakmýyor. Farklý iþ kollarýndan iþçiler, emekçi kadýnlar, üniversite öðrencileri, lise öðrencileri Billur Tuz iþçilerinin mücadelesini yükseltmek için iþçilerin yanýnda. Savranoðlu Deri iþçileri her öðlen yemeðini birlikte paylaþtýklarý Billur Tuz iþçilerini yalnýz býrakmýyor. Billur Tuz iþçilerinin onurlu eylemleri yükselerek sürüyor. Her geçen gün artan destek, iþçilerin coþkusu kararlýlýklarý mücadelelerini yükseltmeleri, iþçileri kazanmaya yaklaþtýrýyor. Billur Tuz Ýþçisi Yalnýz Deðildir Zafer Savaþan Ýþçilerin Olacak Ýzmir’den Genç Bir Ýþçi
MALTEPE ÝÞÇÝLERÝ EYLEMLERÝNÝ SÜRDÜRÜYOR
M
altepe Belediyesi’nde park bahçe iþlerinde çalýþan 2 iþçi iþten çýkarýldý. Ýþçiler bunun üzerine Belediye Baþkanlýðý önünde eyleme geçince 110 iþçiye “iþe bir ay ara veriyoruz, biz sizi çaðýracaðýz” diyerek iþçileri oyalamaya çalýþtýlar. Ama iþçiler bu durumu eylemi kýrma saldýrýsý olarak belirtiyorlar. Maltepe iþçilerine yaptýðýmýz bir ziyarette Liseli DÖB olarak, Maltebe belediye iþçilerinin mücadelesini bir röportajla liseli gençliðe anlatmaya çalýþtýk. Aþaðýda Röportajdan bir bölüm aktarýyoruz. Ýlk olarak Eyleme hangi taleplerle baþladýklarýný sorduk. Ýþçilerin günlerdir kar soðuk demeden sürdürdükleri eylemlerin talepleri: 1)Atýlan iþçiler geri alýnsýn; 2)Ýþten atýlmalara son verilsin, iþ güvencesi saðlansýn; 3)Güvencesiz çalýþmaya ve taþeron uygulamasýna son verilmeli, meclis bünyesindeki siyasi partiler bu sorunun çözümünde önerge versin; 4)Taþeron iþçilerin insanca yaþamaya dahi yetmeyen maaþlarý, belediyede ayný iþi yapan kadrolu ve sendikalý iþçilerin maaþlarýna ve diðer ek sosyal haklarýna eþitlensin; 5)Gerçekte tüm iþçilerin alýmýna ve çýkarýlmasýna karar veren, üst “iþveren” Maltepe Belediyesi’ dir. Tüm taþeron iþçiler belirsiz iþ sözleþmesiyle çalýþtýrýlsýn ve ayný zamanda kýdem ve ihbar tazminatlarýnýn ödenmesi Maltepe Belediyesi’ nin güvencesine alýnsýn; 6)Belediyede taþeron iþçilerle ayný iþi yapan kadrolu ve sendikalý iþçilerin çalýþma saatleri gibi taþeron iþçilerin de çalýþma saatleri 40 saate indirilsin ve Cumartesi günü çalýþmasýna derhal son verilsin; 7)Cumartesi günü çalýþmasýna devam edilirse, bu çalýþmalar 4857 Sayýlý Kanun gereðince de fazla mesai ücretli olarak taþeron iþçilerine ödensin; 8)Belediyede taþeron iþçilerle ayný iþi yapan kadrolu ve sendikalý iþçilerin almýþ olduklarý sosyal yardýmlar gibi taþeron iþçilerine de tüm sosyal yardýmlar (ikramiye, aile, çocuk, yakacak ve giyim yardýmý) yapýlsýn; 9)Tüm taþeron iþçilere sendikal örgütlenme hakký verilsin. Bundan sonra eylemliklerinin nasýl süreceðini sorduðumuzda, ‘taþeron sisteme karþý direniþimiz sürecek bizim burada göstermek istediðimiz iþçi sýnýfýnýn kendi gücünü gösterebilmesidir. Halklarýn, iþçilerin, öðrencilerin mücadele birliðini göstermeye çalýþacaðýz. Ankara’ya bir yürüyüþ planlýyoruz.’ diyor. Maltepe iþçileri eylemlerinin 28. gününde Maltepe Belediye Baþkaný’nýn tam yetki verdiði danýþmaný Yüksel Çiftçi ile görüþmelerinin sonunda, iþten atýlan tüm iþçilerin
geri alýnacaðýný, 45 saati aþan çalýþma sürelerinin fazla mesai sayýlacaðýný ve iþ ekipmanlarýnýn iþçilere verileceði, yýllýk izinlerin kullanýlmasýnýn saðlanacaðý ve belediye yönetimine iletilen sorunlarýn çözümlenmesine yönelik olarak bir komisyon kurularak 20 Ocak’ ta belediye binasýnda bir toplantý yapýlacaðý sözü üzerine iþçiler eylemlerini sonlandýrmýþlardý. Ancak iþçilerin 20 Ocak’ta taleplerinin kabul edilmesi bir yana 10 iþçi daha iþten atýldý. Bu durumu sorduðumuz da iþçiler, ‘bize söz verip tutmayacaklarýný biliyorduk, bunlar sadece bizi yýldýrma oyunudur. Bizden kurtulmak için bu 9 kiþinin kafatasýný sökmeleri lazým.’ Çevredeki desteði sorduðumuzda. ‘çevredeki evler yiyecek, içecek getiriyorlar, esnafýn desteði keza öyle. Minibüsçüler bize desteklerini hep kornalarýna basarak gösteriyorlar. Buradan geçen insanlar bize büyük destek gösteriyorlar, bizde çevremizdeki insanlarý bilinçlendirmeye çalýþýyoruz.’ diyor. Ýþçi arkadaþýmýz öðrenci gençliðe ise, ‘bütün öðrencilerin aileleri iþçi ve ayný zamanda hepsi iþçi adayý hepsi iþçi direniþlerini bu yüzden hep desteklemelidirler. Senin yarýnýn için uðraþanlara sahip çýkmazsan sana yarýn kimse sahip çýkmaz. Hayalini kurduklarý her þey onlarýn ellerinde. Hayallerine ulaþmak için tek yapmalarý gereken ortak bir çaba göstermek emin olsunlar ki birlikte hareket edebilirlerse dünyada güzel olan her þey onlarýn olacak’ dediler. Bu konuþmalarýn ardýndan ziyaretimiz ve iþçilerle yaptýðýmýz röportajý bitirdik. Mücadele kararlý iþçilerle herkese daha fazla umut veriyor. Liseli Devrimci Öðrenci Birliði
17
18
BU ÜLKEDE ÇALIÞMAK ÝSTEYENE ÝÞ VARMIÞ... Biz gençler geleceðe dair ileride meslek sahibi olacaðýmýz konusunda ailelerimize söz veremiyoruz. Biz söz veremiyoruz da hükümet bizim yerimize söz verebiliyor mu?
M
alum; iþsizlik oraný aldý baþýný gidiyor. Türkiye’de resmi rakamlara göre(?) 11 milyon civarý iþsiz var. Amerika’da 9 milyon iþsiz var. Almanya’da 7 milyon
MERHABA GENÇ YOLDAŞLAR...
iþsiz... Türkiye her alanda harika bir ülke. Gerek dört mevsimi birarada yaþamasýyla, üç tarafýnýn denizlerle çevrili olmasýyla tarým ve sanayisiyle iþ imkanýnýn fazla olmasý beklenirken, Türkiye ve Kürdistan’da 11 milyon civarýnda iþsiz var. Çalýþan ve iþi güzel olan insana iþsizlik oranýný söyleyince bize verilen cevap þu; “bu ülkede çalýþmak isteyene iþ var.” Mademki “çalýþmak isteyene iþ var”öðretmenliði bitirip de atamasýný bekleyen binlerce öðretmene ne demeli? Ayný þekilde; avukatlar, hemþireler vs. de var. Elinde üniversite diplomasý olup iþ bulamayan gençlere ne demeli?
Oturduðu yerden iþ bulmak kolay dememeli. Ya eðitimi olmayan insanlara ne demeli? Ayda 500 tl için günde 12 saatten fazla çalýþýp üstüne üstlük sigortasý olmayan insanlar ne yapsýn? Ev kirasý vs. derken geriye kalanla bir ay geçinmeye çalýþýyor bu insanlar. Eðitim parasýzmýþ ya hani, durmadan okuldan para isteyen biz miyiz? Ana okulundan, ilk öðretimden, liseden ve üniversiteden para isteyen biz deðil, bu devlettir. Üniversite okumak istiyoruz ama harç istiyor. Biz gençler geleceðe dair ileride meslek sahibi olacaðýmýz konusunda ailelerimize söz veremiyoruz. Biz söz veremiyoruz da hükümet bizim yerimize söz verebiliyor mu? 15 yaþýnda bir genç yoldaþ okuru
Biz görüyoruz ki neredeyse bütün dünyada öðrenciler ayakta. Ve bizim de bu sorunlarý çözmek için örgütlenmekten, mücadele etmekten baþka çaremiz yok. Bu devlete, kapitalizme karþý örgütlenelim, devrim mücadelesini yükseltmeliyiz. Çünkü öðrencilerin de iþçilerinde, emekçilerinde, tüm dünya halklarýnýn da devrimden baþka çýkýþ yolu yoktur.
B
en lise iki öðrencisiyim. Bu sene de her sene olduðu gibi bin bir zorlukla okula gidiyoruz. Yine her sene olduðu gibi birçok masrafla okula baþladýk. Kapitalist devlet her zaman ki gibi bizi sömürdü ve cebimizi boþalttý. Her sene “baðýþ” diye bizden bir ton para alýyorlar, yetmezmiþ gibi yeni þeyler üstüne ekliyorlar. Kantin zamlarý, okula alýnmak zorunda olan araç gereçler, kýyafet, kitap, defter vs. paralarýný karþýlamak zorundayýz. Çünkü herkese parasý kadar eðitim veriyorlar. Ve neredeyse her þey okul kameralarýyla gözlem altýna alýnýyor. Bu olanlara sesimizi çýkardýðýmýzda okuldan atýlmakla karþý karþýya kalýyoruz. En ufak hatamýzda disiplin kuruluna gönderilmekle tehdit ediliyoruz. Okulumuzun önünde her zaman polis araçlarý olur. Bu yüzden okullar cezaevlerinden farksýz. Bilimsel olmayan verdikleri ayrýmcý eðitimi kýsýtlamaya çalýþýyorlar. Bizlerden onca para almalarýna raðmen eðitim düzeyi en aþaðýda . Sadece bunlarla kalmýyor tabi ki de, daha okullarýn açýlmasýnýn ilk aylarý olmasýna raðmen, öðretmenler derse girmeyip o günkü derslere tabi tutuyorlar. Devletin ücretsiz saðladýðý kitaplarýmýz hala gelmediði için bu kitaplarý bizim parayla almamýzý istiyorlar.(Güya kitaplar ücretsiz) Kitap alamayan öðrencilerin notlarýndan kýrýyor-
lar. Bizden kuzu kuzu bu maliyetleri ödeyip hiçbir þey yapmamamýzý bekliyorlar. Üzerimizde epey psikolojik baský oluþturuyorlar. Biz þunu biliyoruz ki; güdülmeyi, eksik öðretim görmeyi deðil, iyi bir eðitim almayý istiyoruz. Aslýnda iyi bir eðitim istemek bizim hakkýmýz. Fakat kapitalist devletin okullarý bunun için doðru yer deðil. Kapitalist devlet bize iyi bir eðitim vermek yerine geleceðimizi kapkara, zifiri bir zindana çeviriyor. Biz onlarýn istediði gibi olduðumuz sürece onlar bizi ezip sömürmeye devam edeceklerdir. Zaten sýnavlarda çýkan þifrelerden dolayý öðrencilerin eðitim kurumlarýna güveni kalmadý. Ve bu zorlu eðitim bizlere örgütlenip, örgütlemeksen baþka bir çare býrakmadý. Biz görüyoruz ki neredeyse bütün dünyada öðrenciler ayakta. Ve bizim de bu sorunlarý çözmek için örgütlenmekten, mücadele etmekten baþka çaremiz yok. Bu devlete, kapitalizme karþý örgütlenelim, devrim mücadelesini yükseltmeliyiz. Çünkü öðrencilerin de iþçilerinde, emekçilerinde, tüm dünya halklarýnýn da devrimden baþka çýkýþ yolu yoktur. Sarýgazi’den bir DÖB’lü
19
Zamanýn Akýþ Hýzýna Yetiþelim
İ
ster Marksist olsun isterse olmasýn hepimizin bitmek bilmeyen bir sorunu var; “zaman”. Özellikle bu Lenininstler arasýnda önemli bir kavramdýr. Hepimiz zamanýn yetmediðini düþünüyoruz. Aslýnda bugün yapýlacak çok iþimiz vardýr. Ama ya bir tanesini yapmýþýzdýr ya da hiç birini yapmamýþýzdýr. Çünkü zaman kalmamýþtýr. Ýþte zaman kavramýný burada incelemek gerek. Zaman vardýr aslýnda, o hep akýp gider. Ve bizler zamanýn içine ne kadar çok þey sýðdýrabiliyorsak zaman o kadar deðerlidir. Hayatýmýzýn tamamýný lay lay lom ya da settarlýk altýnda geçirirsek yanlýþ olur. Asýl görevlerimizin yanýnda özel hayatýmýz da vardýr. Her ikisini de yerinde ve zamanýnda yapmalýyýz. Örneðin bir dinlenme ihtiyacýmýzda yapýlmasý gereken iþlerimizi aksatmamalýyýz. Bu durumda yapýlmasý gereken “þimdi dinlenecek zaman deðil” diyebilmektir. Bizim dinleneceðimiz tek yer pratik faaliyetlerin içi olacaktýr. Zamana yetiþmek o zamanýn içinde kendimize ve kolektife bir þeyler katmaktýr. Yani yaratýcý ve üretken olmaktýr. Yaratýcýlýk, kendini aþmaktan geçer ve yaratýcýlýk somut koþullarýn dayatmasýyla olur. Marks “insanlar ancak önlerine çýkan sorunlarý çözebilir” diyor. Yani bir sorun kendisini çözülmek üzere ortaya koymuþsa insanlar onun üzerine düþünecek ve mutlaka bir çözüm bulacaktýr. Zamana yetiþebilmek için de iyi bir disiplin altýna girmeliyiz. Disiplin altýna hemen giremeyiz belki ama buna karar verdiðimiz anda hemen uygulamaya geçmeliyiz. Kapitalist sistemin bize dayattýðý alýþkanlýklarý fark ediyorsak, o alýþkanlýðý o anda kesip atmalýyýz. Geliþmelerin hýzýna ayak uyduramayan, eski alýþkanlýklarý sürdürenler, ilerleyemedikleri için geri düþerler. Bu nedenle diyalektik geliþim kendi temposunu tutturamayanlarý eler. Emperyalist kapitalist sistemin her eyleminde kendini yýkacak olaylarla karþýlaþmasý, devrimci ve komünistle-
20
rin pratiklerini de yaþanan olaylara, isyanlara göre belirlemeleri gerçeðini ortaya koyuyor. Herkesin kendine þunu söylemesi lazým; her an bir kývýlcýmýn devrim ateþini körükleyeceðini bilerek, kendimizi yeni koþullara adapte etmek zorundayýz. “Düzensizliðin düzeni” diyebileceðimiz bir program çerçevesinde olaylara yetiþmek ve onlara yön vermek zorundayýz. Mesela ben bugün derginin þu yazýsýný okuyacaðým diyorsak, o yazýyý mutlaka okumalýyýz. Televizyonun burjuva aldatmacýlarýna maruz kalýp ya da internette sosyal aðlara takýlarak saatlerce zaman geçirmek ya da telefona baðýmlý hale gelmemek gerek. Elbette ki bunlar gereklidir. Televizyondan geliþmeleri takip etmek, telefonla ve internetle iletiþim kurmak ihtiyaçlarýmýzdýr. Fakat fazlasý gereksiz ve zararlýdýr. Günlük iþlerimizi öncelikle sýraya dizmeliyiz. Belli bir program dahilinde iþler, öncelik sýrasýna konulmalýdýr. Daha az önemli olan iþlerle zaman öldü-
rülmemelidir. Herkesin günün geneline iliþkin kafasýnda taslak halinde bir plan olmalýdýr. Bu plan en genel hatlarý içermeli. Yoksa günün bütününü saat saat, dakika dakika planlamak mümkün deðildir. Disiplini saðlayacak ve zaman yetiþmemizi saðlayacak olan tek þey devrimi hayatýmýzýn merkezine koyabilmektir. Devrimi iþlerimize göre deðil iþlerimizi devrime göre çekimlemeliyiz. Çünkü gençlik sosyalizmi kuracak iþçi sýnýfýnýn lokomotifidir. Yani sonuç olarak, yaþamsal sorunlar toplumda bu denli patlama tohumlarýný biriktirmiþken, emekçi sýnýflar her geçen gün daha kötü koþullara mahkum olurken, emperyalist paylaþým savaþý artýk hiç uzakta deðil burnumuzun dibinde dururken gençlik zamanýný çeþitli bahanelerle boþa harcamamalý, devrimin ihtiyaçlarýna acilen cevap olmalýdýr. Þimdi devrimi hayatýmýzýn merkezine koymamýz kendini her zamankinden daha dazla dayatýyor. Antep’ten DÖB’lü Bir Öðrenci
Gençlik Devrimin Taþýyýcýsýdýr
D
ULUSAL SORUN VE ÖÐRENCÝ GENÇLÝK
evrimci Öðrenci Birliðinin 25-26 Þubat’ta yapacaðý “Gençlik Ne Yapmalý” baþlýklý, gençlik buluþmasý Ýstanbul’da Ayýþýðý Sanat Merkezinde yapýlacak. Gençlik buluþmasýna Türkiye ve Kürdistan’dan bir çok yerinden katýlým olacak. Gençlik buluþmasýna hazýrlýk olarak 14 Ocak Cumartesi günü Ýstanbul’da Liseli DÖB Ayýþýðý Sanat Merkezinde “Ayaklanmalar Yüzyýlýnda Öðrenci Gençlik” baþlýklý bir sunum gerçekleþtirildi. Panalist “21. yüzyýlýn ayaklanmalar yüzyýlý olduðunu, bunun tespitinin burjuvazinin temsilcileri tarafýndan saptandýðýný” söyledi. Yunanistan’da öðrenci gençliðin genelde ise gençliðin kapitalist kriz dolayýsýyla yaptýklarý eylemler, Þili’deki öðrencilerin parasýz eðitim için ayaklanmalarýna, Amerika’da baþlayan ve tüm dünyaya yayýlan “Wall Street’i iþgal Et” eylemlerine vb. Ülkelerde geliþen ayaklanmalardan bahsetti. Panelist “emperyalist ülkelerin ayaklanmalarýnönüne alabilmek için muazzam yatýrýmlar yaparak, silah, iletiþim aðlarýný kontrol altýna almaya çalýþýyor.” dedi. Ayný zamanda ayaklanmalarýn Facebook, Twitter gibi sosyal paylaþým aðlarý üzerinden örgütlendiðinden bahsetti. Ayaklanmalarýn genelde genç nüfusun; öðrenciler, iþsiz gençler vs. tarafýndan baþlatýldýðýna dikkat çekti ve Ortadoðu’daki devrimlerden örnekler verdi. Soru ve cevaplarla süren sunum yaklaþýk bir buuk saat sürdü. Ayný zamanda 25-26 Þubat gençlik buluþmasýna yeniden çaðrý yapýlarak etkinlik bitirildi. Liseli DÖB
Bugün saat 13.00’de, DÖB olarak “Ulusal Sorun ve Öðrenci Gençlik” konulu bir söyleþi gerçekleþtirdik. Gençlik içine yerleþen þovengerici düþünceleri yok etmek ve buna dair yol ve yöntemler geliþtirmek temalý konuþmalarýmýzda ulusal sorunun ortaya çýkýþý, genel olarak ulusal hareketlerin karakterleri, özelde ise Kürt ulusal sorununu ve gençliðin çözümdeki rolünü konuþtuk. Yoz, gerici ve bilim dýþý bir eðitimden geçirilen öðrenci gençliðin þovenist düþüncelere boðulmasýnýn, halklarýn mücadele birliðinin örülmesindeki engelleyici rolünü ve þovenizmin halk arasýndaki etkilerinin nasýl kýrýlabileceðini konuþtuk. Konuþmamýzýn sonunda dinleyicilerin soru ve önerilerini aldýk. Þovenizme karþý birlikte mücadelenin önemini vurguladýk. Söyleþimizin ardýndan oluþturulan yuvarlak masada sýcak sohbetler devam etti. Antep DÖB
Bir Kurşunla Ölmek Sokaðýn ortasýnda kafanda bir kurþunla ölmek.. Ya da ekmek peþinde sýnýr aþarken.. 34 kez ölmek.. Her gün defalarca ölüyoruz. Farkýnda mýsýnýz? Yukarýdaki cümleler canýnýzý yaktý mý? Neden ölüyoruz, düþündünüz mü hiç? Her gün, her katledilen insanla ölüyoruz biz de. Ne yapacaðýz? Susalým mý? Canýmýzýn ne kadar yakýldýðýnýn farkýnda mýsýnýz? Susulunca canýmýz ne kadar da fazla yanýyor, ne kadar da çok ölüyoruz susunca.. Gözyaþlarý devam ediyor. Aðýtlar yükseliyor karlarýn arasýndaki evlerden. Yüreklerden alevler… Aðlýyoruz. 1 ölü.. 2 ölü.. 3… 5,10,100, 1000 ölü.. Bu sayýlarý okumak ne kadar da kolay deðil mi? Kafanýzý kaldýrýn ve etrafýnýza bir bakýn.. 35 kiþi sayýn, kendiniz de beraber 35 kiþi… Ve bir an için öldüðünüzü düþünün. Ya da en yakýnlarýnýzýn öylece öldürüldüðünü.... Babanýzýn iþ dönüþünde bombalandýðýný…
Kardeþinizin… Annenizin… Ya da siz ölüverin de ailenizi inceleyelim ha? Siz susunca ne oluyor biliyor musunuz? Avcumdaki kana bakýn. Bu kan yüreðimden akýyor. Ben öldükçe deðil siz sustukça akýyor bu kan… Sonra içtiðiniz su, kaným oluyor ölümüme sustuðunuz kadar.. Yediðiniz yemekte bombadan kavruk etim var sustuðunuz kadar.. Kýsasa kýsas… Ne kadar susuyorsanýz o kadar ölüyorum. Ne kadar susuyorsanýz, ben öldükçe o kadar insanlýktan çýkýyorsunuz. Sorgulayýn! Ben neden ölüyorum? Ve lütfen cevaplayýn: Ben ölürken, biz ölürken, siz ne kadar insan kalmýþsýnýz? Amed’den bir DÖB’lü
21
EMEÐÝN SANATTAKÝ ROLÜ…
E
meðin örgütlenmesinde sanatýn rolü nedir diye tartýþtýk, fikir alýþveriþinde bulunduk ve sanatýn emeðin örgütlenmesindeki örnekleri inceledik. Ayýþýðý Sanat Merkezinin 7. konferansýnda, sanat emeði örgütlemede, emeði geliþtirmede, emeði ileriye doðru götürmede kullanýlmasý gereken bir araçtýr. Konferansta daha çok sanatýn emekteki yansýmalarýný, emeðin üzerine býraktýðý etkiyi, emeðe sýnýf mücadelesindeki katkýsýný ele aldýk. Konferansýn son gününde ise emeðin sanattaki rolünün ne olduðu emeðin sanatta ne kadar yer aldýðýný, emekçilerin de sanat içinde kendisini ifade etmesini ve kendi sanatýný nasýl icra edebileceðini, sanatýn içinde kendilerini nasýl ifade edebiliceðini ele aldýk. Ýþçinin-emekçinin sanat içinde ortaya koyduðu somut örnekleri yeterince yoktu elimizde. Bu nedenle emekçilerin kendi sanatlarýný ortaya koymalarý yönünde yapabileceklerimizi düþünüp önümüzdeki dönemlerde bunlarý pratiðe dökmeyi hedefledik. Temmuz ayýnda yapýlan konferansýn üzerinden iki buçuk ay geçmiþti. Bu kýsa süre içerisinde Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak iþçiyi-emekçiyi sanat içerisine katarak, sanat içerisindeki rolünü, kendini ifade edebilmesini, yaþam koþullarýný sanat yoluyla ortaya koymalarýnýn güzel bir örneðini gerçekleþtirdik. 1 Eylül ve 15 Eylül tarihlerinde 154 ülkede 400 bin iþçinin greve çýkmasýnda etken olan UPS Kargo iþçileriyle ‘UPS KARGO ÝÞÇÝLERÝYLE DAYANIÞMA GECESÝ’ düzenledik. Düzenlediðimiz dayanýþma gecesinde deðineceðimiz nokta eylemde olan iþçilerle birlikte sergilenen tiyatro oyunu olacak. Eylemlerinin 166. gününde yapýlacak etkinlikte sahneye çýkacak ‘Ups Kargo Ýþçileri Tiyatro Topluluðu’ ile iþçinin-emekçinin sanattaki rolünü, sanatý gerçekleþtirmelerinin bizim için güzel bir örneðin, hazýrlýklarýnda ve sergilenmesinde bizler Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri Atölyesi olarak UPS iþçilerinin yanýndaydýk. UPS iþçileri dayanýþma gecesi aracýlýðýyla kendi çalýþma koþullarýný, çalýþma koþularýndan dolayý yaþadýklarý sýkýntýlarý, özlem duyduklarý þeylere ne kadar uzak kaldýklarýný ve sendikalý olmak için giriþtikleri mücadelede baþlarýna gelenleri ‘Bugüne Nasýl Geldik!’ tiyatro oyununda sergilerdiler. Ýþçilerin kendilerini sanat yoluyla yansýtma-
22
larý, etkinliðe gelen emekçilerin, iþçilerin öðrencilerin üzerinde býraktýðý etki ise devrimci sanatý gerçekleþtiren Ayýþýðý Tiyatro Ýþçilerinden bile daha büyük bir etki yaratmýþtý. Çünkü kitle iþçiyi emeði sahnede izliyordu ve bunu baþarabilmelerine seviniyordu. Ýþçilerle beraber oyuna hazýrlanmak onlarý oyuna hazýrlamak biz Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri Atölyesi için unutulmayacak bir olay, güzel bir aný ve yeni emekçilerle ortak çalýþmada ise bir tecrübe olarak kalacak. Öncelikle iþçiler yapabilir miyiz? Baþarabilir miyiz? diye düþündü, bazý iþçi arkadaþlar ‘ben sahnede tutulurum, oyunun kötü geçmesini istemiyorum’ diye söyleyen de oldu, ‘ben yapamam’ diyen de. Oyun için 8-10 iþçi gerekiyordu. Ýzmir de eylemde olan iþçi sayýsý 28 idi, 28 iþçiden 6 iþçi tiyatro oynamada gönüllü oldu. Tiyatro oyununda oynamada gönülü olan iþçiler arasýnda hayatýnda tiyatro izlemeyen arkadaþlar da vardý. Birkaç kez izleyen ve televizyonlardan bilenler de vardý. 6 iþçiden hiçbiri daha önce tiyatroyla ilgilenmemiþti. Gerçi biz Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri de tiyatro üzerine her hangi bir eðitim almýþ deðildik. Bunun için özelde eðitim almaya da pek gerek duymuyoruz. Sanat içerisinde bulunduðumuz pratik çalýþmalar bizi gün geçtikçe geliþtirir, dönüþtürür. Tabi burada hiç bilgi sahibi de olmayalým demiyoruz.
Sahnelenecek oyunu elimizden geldiði kadar kendimizden bir þeyler katarak ve sahnelenecek oyunu tam anlamýyla içselleþtirirsek, oyunu sergilemekte sýkýntý çekmeyiz. Konumuzun dýþýna fazla çýkmadan UPS iþçilerinin oyuna hazýrlanýþ aþamasýný anlatmaya devam edelim. Ýþçiler oyun metnini ellerine aldýklarýnda ilk baktýklarý þey verilen ezberler oldu hemen söylenmeye baþladýlar ‘yahu biz iþçiyiz bu kadar ezber bize çok gelmez mi?’, ‘benim ezberim çok bana az ezber verseniz olmaz mý?’, ‘ben bu rolü almasam þu kiþi ben olsam’ sözleriyle kýsa rolleri istemeye baþladýlar. Dayanýþma gecesine 6 gün kala iþçilerle 4 kez prova aldýk. Provalarýmýzý eylem alaný olan UPS aktarma merkezi önünde alýyorduk. Ziyarete gelenler hem þaþýrýyor hem de iþçileri kutluyorlardý. Provalar sýrasýnda, oyun içinde olmayan iþçilerin oyuna müdahil olmalarý ‘öyle olmaz bak böyle yapmalýsýnýz’ demeleri oyun içinde onlarý kýzdýrýyordu. Oyun içinde olan iþçiler ise ‘madem yol gösteriyorsun neden sen oyun içinde yoksun’ diye cevap vermeleri bazen dakikalarca gülüþmelere neden oluyordu. Bazen eylem alanýnda sloganlarla provalar bölünüyordu. Bazen de eylem alanýna gelen ziyaretçilerin, destekçilerin prova alan iþçilere selam vermeleri istemeden de provalarý bölüyor 5 dakikalýk çay molalarý veriliyordu. Ziyaretçilerin
çok olduðu günde ise yarým saatte bir mola veriyorduk. Ýþçiler prova aldýkça oyun yavaþ yavaþ yerine oturtuyorlardý. Artýk kimse kimseye ‘þimdi sýra sende’ demiyordu. Eylem alanýný toplumcu gerçekçi sanatýn iþlendiði bir alana çeviriyorduk. Oyunun oturmasýndan sonra iþçilerin kendine güveni görülmeye deðerdi. Kendi aralarýndaki þakalaþmalarda ‘Bana bir tane tiyatro gurubundan teklif geldi. Þu an hazýrlandýðýmýz bir oyun var dedim ve kabul etmedim ama bir daha ki teklifleri deðerlendireceðim’, ‘artýk ünlü oluruz UPS ’de çalýþmamýza gerek kalmaz’ þeklinde þakalaþmalar oluyordu. Oyunun sergileneceði 9 Ekim gününe gelindiðinde son hazýrlýklarý yapmaya koyulduk. Birkaç kez de oyunu sahneleneceði Ýsmet Ýnönü Kültür Merkezinde prova alarak ‘UPS Kargo Ýþçileriyle Dayanýþma Gecesine’ hazýrdýk artýk. Oyunun sahneleneceði saat yaklaþtýkça iþçilerde ve bizde heyecan artmaya devam ediyordu. Ýþçi arkadaþlarýn deyimiyle ‘benim rengim atmýþtý, yüzümde renk kalmamýþtý’, ‘heyecandan ne yapacaðýmýzý bilmiyoruz’ iþçiler bu durumda sahneye çýkmaya hazýrlanýyordu. Etkinliðe gelen insanlarda iþçilerin sergileyeceði oyunun meraký konuþmalarýnda yansýyordu. Ýþçilerin sahneye çýkma saati gelmiþti. Sahnede heyecanlarýný biraz olsun yenmiþlerdi. Bir iþçi ‘onlarda bizim gibi insan çýkýp
oynayacaðýz’ diyerek diðer iþçi arkadaþlarý motive etmesi iyi olmuþtu anlaþýlan. Oyunu hazýrladýðýmýz gibi sergiledik ve kitlenin UPS iþçilerini ayakta alkýþlamasý, coþkusu ise unutulmayacak bir an olarak kaldý hafýzalarda. Verilen emek, gösterilen çaba kitleyle birleþmiþti. Ýþçiler kendilerini anlatmýþlardý, kendilerini sanat yoluyla ifade etmiþlerdi. Emeði sanatýn içine katarak emeðin sanata neler katabildiðinin pratiðini yaþamýþ, gerçekleþtirmiþ olduk. Bizler Ayýþýðý Sanat Merkezi olarak emeðin sanat içerisinde yer almasýnýn pratiðini 7. Konferansýmýzýn ardýndan yapmýþ olmamýz ise bizler açýsýndan gelecekteki iþçi-emekçi sanatýný ileriye
Uyanan her genç, burjuvazinin boðazýna sarýlýyor. Ölmekten kurtulmaya çalýþan burjuvazi, gençliði bitirmeye çalýþýyor, birlik ve örgütlü olmasýný istemiyor. Bunun için kollarýný “elebaþlarýný” yok etmek için sývýyor. Çünkü biliyor ki o “elebaþlarý” diðerlerini de uyandýracak.
F
ýrsat buldukça haberleri izleyen bir öðrenciyim. Birgün haberlerde üniversitelerde öðrencilere yapýlan baskýlarla ilgili haber çýktý. Bir üniversitede okuyan öðrenci Yýlmaz Güney Festivali’nin afiþini asmak yüzünden okuldan uzaklaþtýrma cezasý almýþ. Baþka bir üniversitede ise, dekaný internet üzerinden eleþtiren öðrenciye 11 ay 20 gün hapis cezasý istenmiþ. Ayný þekilde sermaye uþaklarýna atýlan her yumurta için 44 ay verilen öðrenci için toplam 132 ay hapis cezasý verilmiþ. Sonra düþünmeye baþladým; bu öðrencilere neden bu kadar ceza verirler, öðrencilerin amaçlarý neydi? Ýlk sorunun cevabý basitti: Sermaye sýnýfý, beyni açýk olan, belli bir bilinç taþýyan, yavaþ yavaþ uyanan gençlikten çok korkuyor. Gençliðin her adýmýný uzaklaþtýrma, zindanlar olarak geri püskürtmeye çalýþýyor. Gençlik öyle bir kesim ki; uyanmaya ve uyandýrmaya her an hazýr, bozkýrýn ateþlenmesini saðlayacak fitil gibidir. Uyanan her genç, burjuvazinin boðazýna sarýlýyor. Ölmekten kurtulmaya çalýþan burjuvazi,
taþýma açýsýndan iyi bir dersti. Ýþçinin, emekçinin sanatýn içinde yer almasý, sanatý sergilemesi paha biçilmez bir görüntü, duygu ve histi. Emeðin sanat içinde yer almasý için, emeðin kendini sanat yoluyla ifade edebilmesi için ‘Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla’ diyerek toplumcu gerçekçi sanatý uygulamaya, birlikte üretmeye devam edeceðiz. UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA… YAÞASIN TOPLUMCU GERÇEKÇÝ SANAT... Ýzmir Ayýþýðý Sanat Merkezi/ Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri Atölyesi
DEVRÝM SAFLARINDA YER ALMALIYIZ gençliði bitirmeye çalýþýyor, birlik ve örgütlü olmasýný istemiyor. Bunun için kollarýný “elebaþlarýný” yok etmek için sývýyor. Çünkü biliyor ki o “elebaþlarý” diðerlerini de uyandýracak. Giriþilen eylemlerin amacýný ise; gençlik için önemli fakat sýnýrlý görüyorum. Çünkü eðer o eylemler akademik sýnýrlar içinde kalýrsa harcanan enerji boþa gitmiþtir. Akademik sorunun altýnda yatan sorunlarý bizler görmüyorsak, nehirde akýntýya karþý boþ kürek çekmiþizdir. O sorunlarýn kapitalist sistemden çýktýðýný, onun uzantýsý olduðunu görmeliyiz. Akademik sorunlardan daha fazla politik sorunlarla ilgilenmeliyiz. Devrim saflarýnda yer almalý, devrim için savaþmalýyýz. POLÝTÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILMADAN AKADEMÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILAMAZ! DENÝZLERÝN YOLUNDA DÖB SAFLARINA! Antep’ten bir DÖB’lü
23
Kitap Tanıtım “Devrim mücadelesi bir diyalektik akýþ içindedir: Mücadele doðuyor, geliþiyor ve ilerliyor. Geliþme, ilerleme ve dönüþüm, toplumlarýn evriminin biricik yasasý Türkiye ve Kürdistan’da da iþliyor. Varsýn kapitalist sýnýf proletaryanýn öncülerine halklarýn en iyi evlatlarýný katletmeye devam etsin, varsýn emperyalizm tüm gücü ile üzerimize çullansýn ve varsýn tüm gericilik azgýnca komünistlere saldýrsýn dursun, sermaye egemenliði yýkýlýþý ve proletaryanýn kurtuluþu ayný biçimde kaçýnýlmazdýr.”(Uður Gündüz, Türkiye’de Sýnýf Mücadelesinin Geliþimi, sf:51, Yeni Dönem Yayýncýlýk) Yukarýda alýntýsýný yaptýðýmýz broþür de dahil, toplam dört broþür Yeni Dönem yayýncýlýk tarafýndan çýkartýldý. Her biri de gençlik mücadelesinde ihtiyaç duyulan çeþitli konularý içeriyor. “Temel Eðitim Dersleri” adlý broþür mücadelenin tam da yoðun ve hýzlý olduðu bugünlerde gençliðin elinin altýnda bulunmasý gereken ve karþýmýza çýkan pek çok konuya dair hýzlý öðrenmeyi saðlayacaktýr. Ekonomi-Politik, Felsefe, Toplumlar Tarihi gibi herkesin bilmesi gereken temel bilgileri içeren broþür gençliðin Marksizm- Leninizm eðitiminde önemli bir yerde duruyor. Teorik mücadelenin önemi biliniyor. Bu nedenle sosyalizm mücadelesine gönül vermiþ, yeni tanýþmýþ herkese rehber olacaktýr. “Yeni Ýnsan” broþürü ise devrim mücadelesini sürdüren devrimci ve komünistleri ele alýrken, devrimimizin yeni insanýnýn nasýl var edileceði sorunu iþleniyor. Burjuvaziye karþý burjuva kültürle savaþýlamayacaðý için, devrimci kültürün ve bu kültürle mücadele eden devrimci ve komünistlerin devrimin yeni insanýný ele almanýn devrimin temel sorunlarýný ele almak kadar önemli olduðunu gösteriyor. Çünkü devrim insan içindir ve insanlarla yapýlýr. Yeni insanýn nasýl olacaðý ya da olmasý gerektiði bugünden tartýlýmak ve ortaya konmak zorundadýr. Burjuva kültürün yoðun bombardýmaný altýnda kalan gençliðe bu broþür savaþýmýnda rehber olacaktýr. “Halkýn Denizi Denizleþen Halkla” broþürü; Türkiye ve Kürdistan devriminin önderi Deniz gezmiþ ve yoldaþlarý Yusuf Aslan, Hüseyin Ýnan’ý ele alan broþür, Deniz Gezmiþ’in devrimci mücadelesinin anlamý ve önemi üzerine deðiniyor. Ayný zamanda Deniz Gezmiþ’in devrimci karakteri, Marksizm-Leninizmi kavrayýþý anlatýlýyor. 71 silahlý çýkýþýný yaparak reformizme en büyük darbeyi vuran Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarýnýn bugüne býraktýklarý deðerler incelikle anlatýlýyor. Burjuvazi tarafýndan içi boþaltýlarak topluma sunulan Deniz Gezmiþ; emekçilere, gençliðe onlarýn anladýklarý gibi gerçek karakteri ve içeriði ile devrimci yanýyla anlatýlýyor. Burjuvazinin kafa bulandýrma çabalarýna karþý gençlik elindeki bu broþürle burjuvazinin ve reformizmin her türlü saldýrýsýný cevaplayabilir, teþhir edebilir. “Sýnýf Mücadelesinin Geliþimi” broþürü; Türkiye ve Kürdistan’da geliþen birleþik devrimin tarihsel geçmiþini ve özelliklerini inceliyor. Gençliðin birleþik devrimimizin pek çok noktasýnda tartýþý konulara ýþýk oluyor. Sýnýflar mücadelesinin geliþimini kavramak, bu mücadeleye önderlik edecek olan genç yoldaþlarýn olmazsa olmazýdýr. Genç yoldaþlar çýkan bu broþürlerle teorik- politik anlamda pek çok konuda yararlanabilir. Tüm genç yoldaþlarýn, sosyalizme sempati duyan herkesin okumasýný tavsiye ediyoruz.
24
İDAMLARININ 40 YILINDA DENİZLERİN ADI DA KAVGASI DA YAŞIYOR! BAYRAĞI ELLERİMİZDE, ZAFERE KADAR BİZLERE YOL GÖSTERİYOR! ŞİMDİ DENİZ OLMALI! DÖB / DEVRİMCİ ÖĞRENCİ BİRLİĞİ
“
Deniz GEZMİŞ'in adı ve mücadelesi geniş kitleler içinde her geçen gün biraz daha yaygınlaşıyor. İşçiler, öğrenciler, köylüler, ezilen halklar, aydınlar, kendini onunla daha fazla özdeşleştiriyor. Adı, resimleri, konusu ne zaman geçse halk kitleleri, büyük bir sevgiyle söz ediyorlar ondan. Deniz GEZMİŞ ve yoldaşları Türkiye ve Kürdistan halkları tarafından büyük bir sevgiyle bağrına basılıyor. Onların düşünceleri ve yaptıkları, kitlelerin içinde capcanlıdır. Şairin söylediği gibi kahramanlar, sende, bende, herkeste yaşarlar. Onlar halk kitlelerine güçlü bağlarla bağlanmışlardır. ... Denizler, Türkiye ve Kürdistan topraklarında büyük bir devrimci mücadele başlattı. Bir avuç devrimcinin başlattıkları hareket bügün geniş halk kitlelerinin hareketine dönüşmüştür. Onlar başlattılar biz tamamlayacağız bu büyük devrimci eseri.“
1. GENÇLİK BULUŞMASI
GENÇLİK NE YAPMALI? 25 ŞUBAT- CUMARTESİ 12:00-13:30 13:45-15:00 15:15-16:30 17:00-18:15
/ / / /
Gençlik Hareketi Tarihi Gençlik ve Faşizme Karşı Mücadele Kapitalist Eğitim Sistemi Ulusal Sorun ve Gençliğin Tavrı
26 ŞUBAT- PAZAR 12:00-13:30 13:45-15:00 15:15-16:30 17:00-18:15
/ / / /
İşçi Sınıfının ve Öğrenci Gençlik Mücadelesinin Birlikteliği Emperyalist Savaş ve Gençliğin Tavrı Gençlik Hareketinin Genişletilmesi ve Yönlendirilmesi Gençlik Mücadelesinde Devrimci Odak Yaratmak
“Devrimci Teori Olmadan Devrimci Eylem Olmaz” V. İ. Lenin
Yer : Ayışığı Sanat Merkezi Adres : İstiklal Caddesi Rumeli Han 88/11 Kat:6 : 0212 249 44 43 Tel www.devrimciogrencibirligi.com facebook.com/denizlerinyolunda
DÖB / Devrimci Öğrenci Birliği