Merhaba Genç Yoldaþlar; Yeni bir sayýmýzla yine sizlerle birlikteyiz. Bu sayýmýzda Mayýs ayýnýn coþkusuyla selamlýyoruz sizleri. Ýþçilerin, emekçilerin birlik, dayanýþma ve mücadele günü olan 1 Mayýs’ta, kitleler Taksim Meydaný’na, bir devrim meydanýna yürürcesine akýn ettiler. Ve haykýrdýlar sloganlarýný öfke ile, haykýrdýlar sloganlarýný korkusuz ve haykýrdýlar sloganlarýný yaklaþan devrimin inancý ile... 6 Mayýs 1972 günü Deniz Gezmiþ’i, Yusuf Aslan’ý ve Hüseyin Ýnan’ý idam sehpasýna gönderenler bir kez daha piþman oldular. Ýdamlarýnýn 40. yýlýnda Denizleþerek sokaklara çýkanlar; adý Deniz, Yusuf, Hüseyin olanlar. 6 Mayýs günü Türkiye ve Kürdistan halklarý onlar için çýktýlar sokaklara “Deniz Olunmalý” diyerek. 6 Mayýs günü “Halkýn Denizi Denizleþen Halkla” diyerek; Ankara’da mezarý baþýnda, Antep’te, Ýzmir’de, Kadýköy’de buluþtu iþçiler, emekçiler, öðrenciler, kadýnlar... Ýdamlarýn bizleri yýldýramayacaðýný ve Denizlerin bizlere devrettiði mücadelenin zafer ile taçlanacaðýný haykýrdý “Denizleþenler” her yerde... Ve 6 Mayýs ile ilgili son sözümüzü, Denizleri ifade ettiðini düþündüðümüz, Kadýköy Mitingine kendi pankartýyla katýlan birinin pankartta yazan sözleriyle bitirelim “ÖLDÜRDÜN MÜ SANDIN BENÝ CELLAT! 6 MAYISTA SAY BAKALIM... ÇOCUKLARIN KAÇI DENÝZ, KAÇI CELLAT?” Cellat Nurhak’ta da iþ baþýndaydý bundan 41 yýl önce. Nurhak daðlarýnda Sinan’ý, Kadir’i, Alparslan’ý kalleþçe katlederek aramýzdan alabileceðini zannetti. Ancak Denizler, Mahirler, Ýbrahimler gibi Sinanlar’da iþçilerin, emekçilerin, gençlerin yüreðinde yaþamaya devam etti. ODTÜ’de, Nurhak daðlarýnda hala yankýlanmakta sesleri... Bizler de onlarýn sesine ses olmak için 31 Mayýs günü sokaktayýz. Saat 12:00’de Karacaahmet mezarlýðýn’da yapacaðýmýz mezar anmasýna ve saat 20:00’de Taksim’de yapacaðýmýz Meþaleli Yürüyüþe herkesi bekliyoruz. Bir sonraki sayýmýzda görüþmek üzere... Hoþçakalýn...
GENÇLÝK MÜCADELESÝNÝN YÖNÜ NE OLMALIDIR?
D
Umut Güneþ
“Az olmamýz felaket deðil, milyonlar bizimle olacaktýr” V. I. LENÝN
Gençliði örgütlemeliyiz! Gençliði örgütleyecek devrimci araçlarýmýz ve politikalarýmýz var! 1 Mayýs ve 6 Mayýs Deniz anmalarý bunu gösterdi. Denizlerin devrimci özü Leninistlerin yaptýklarý eylemlerde kendisini gösterdi. Ama bugüne kadar yaptýðýmýz, yapacaklarýmýz için bir temel oluþtursa da artýk yeterli deðildir. Devrimci bir dönem içerisinde ise asla yapýlanlar yeterli görülmemelidir! Ajitasyon ve propaganda çalýþmalarýmýz þimdi katlanarak artmalýdýr. Gençliðin olduðu her yere, kelimenin gerçek anlamýyla bir taarruzda bulunmalýyýz. Fabrikalarda, atölyelerde en örgütsüz durumda olan, ama devrimin en savaþçý ve kararlý unsuru olan iþçi gençliði örgütlemeliyiz.
2
evrimci kitle hareketi yükseliþ içerisinde, devrimin toplumsal güçleri ayný zaman diliminde hareket halindeler. 1 Mayýs 2012 devrimin toplumsal güçlerinin buluþtuðu, güçlerini birleþtirdiði bir devrim meydanýna dönüþtü. Sömürünün aðýr zincirini kýrmak için mücadele yürüten iþçi ve emekçiler; ezilmiþliðin ve tutsaklýðýn sokaða döktüðü Kürt halký ve gençliði; yakýlarak yok edilmek istenen alevi inancýndan emekçiler, geleceksizliðin pençesinde kývranan gençlik; özgürlüklerini kendi ellerine almaya çalýþan emekçi kadýnlar; tiyatrocular, sanatçýlar vs. herkes oradaydý. Bu kadar geniþ bir kesim ayný noktaya doðru yol alýnca, iþte devrimin gerçek kitle gücünün bir yansýmasý, Taksim’de 1 Mayýs alnýnda ortadaydý. 1 Mayýs 2012 bize devrimin ne kadar geniþ bir tabanýnýn hareket halinde olduðunu ve bunun da içerisinde gençliðin büyük yer iþgal ettiðini göstermiþ olsa da, bir baþka gerçeði daha gösterdi. Katýlan milyonluk kitlenin büyük kýsmý baðýmsýz ya da çeþitli derneklerde örgütlenerek alanlara aktý. Herhangi bir sosyalist örgütlenme çatýsý altýnda deðil. Yani kitleler bir taraftan kapitalizme, onun faþist devletine karþý isyan ederken, sokaklara dökülürken; bir devrimci örgütlenme bu geniþ kesimin dikkatini çekebilmiþ, onlar için bir çekim merkezi haline gelebilmiþ deðil! Oysa devrimci kitle hareketinin yükseliþte olduðu, yýðýnlarýn ayaklanmacý bir ruh hali içerisinde olduðu bugün devrimin temel sorunu budur. Kitleler için bir devrimci odak olabilmek, onlarýn güvendiði ve bayraðý altýnda mücadele ettiði bir güç haline gelebilmektir. Çünkü nesnel koþullar uzunca bir süredir uygun ve koþullar bir devrim için giderek daha hazýr hale geliyor. Eksik olan kitlelerle canlý, sýký baðlar kurmuþ olan bir komünist parti ve gençlik örgütlenmesidir. Kitleler için devrimci bir odak haline gelebilen devrime öncülük eder.
Devrimci Odak Olabilmek Biz burada daha çok gençliðin örgütlenmesi meselesini iþleyeceðiz. Zira devrimin zaferini tayin edecek esas güç gençliktir. Ayrýca gençlik, özellikle de iþçi gençlik þu anda, iþçi sýnýfýnýn militan mücadelesini yürütmeye en uygun güç olmasýna raðmen, en örgütsüz durumda olan güçtür de. Bu devrimci gençlik hareketinin ve sosyalist hareketin ciddi bir eksikliðidir Öðrenci gençlik bu konuda çok daha ilerdedir. Hem örgütlenme düzeyi açýsýndan hem de mücadele ve politik düzey açýsýndan. Öðrenci gençlik yýllar yýlý devrimci mücadele içerisinde, hemen her zaman var oldu ve kitleler için verdiði cesur mücadele ile moral tazeleyici bir güç oldu. Bugünkü durumu ise daha da önemli. Hem toplum içerisinde daha fazla yer kaplýyor hem de mücadelenin yükseliþinde geçmiþe göre daha da önemli bir rol oynuyor. Mýsýr ve Tunus devrimleri bize bunu gösterdi. Devrimci odak oluþturmak devrim iddiasý olan bir komünist parti için ne kadar acil bir sorun ise; savaþçý güç gençliði örgütleyecek olan, Genç leninistler için de ayný þekilde acil bir konudur. Öyleyse 1 Mayýs’ta ve 6 Mayýs’ta sokaklara dökülen, geleceðe umutla bakmak isteyen ama kapitalizmde bunu göremeyen gençliði nasýl örgütleyeceðiz? Devrimci odak oluþturmak ne demektir? Bu sorulara acilen cevap bulmalýyýz ve pratikte bunu hayata geçirmeliyiz. Biz bu soruya tek cümle ile þu yanýtý veriyoruz: Devrimci odak oluþturmak, devrimci bir politika etrafýnda yýðýnlarý örgütlemek, yönetmek ya da yönlendirmektir. Gençliðe devrimci politikalarý götürün, görülecektir ki gençlik bu politikalar için fedakarca bir mücadele yürütecektir. Burada sorun bunun nasýl ve ne þekilde yapýldýðýdýr?
Ajitasyon, Propaganda ve Örgütlenme Gençliði örgütlemeliyiz! Gençliði örgütleyecek devrimci araçlarýmýz ve politikalarýmýz var! 1 Mayýs ve 6 Mayýs Deniz anmalarý bunu gösterdi. Denizlerin devrimci özü Leninistlerin yaptýklarý eylemlerde kendisini gösterdi. Ama bugüne kadar yaptýðýmýz, yapacaklarýmýz için bir temel oluþtursa da artýk yeterli deðildir. Devrimci bir dönem içerisinde ise asla yapýlanlar yeterli görülmemelidir! Ajitasyon ve propaganda çalýþmalarýmýz þimdi katlanarak artmalýdýr. Gençliðin olduðu her yere, kelimenin gerçek anlamýyla bir taarruzda bulunmalýyýz. Fabrikalarda, atölyelerde en örgütsüz durumda olan, ama devrimin en savaþçý ve kararlý unsuru olan iþçi gençliði örgütlemeliyiz. Liselerde, üniversitelerde, mahallelerde öðrenci gençliði örgütlemeliyiz! Derneklerde, taraftar gruplarýnda ya da baþka alanlarda gençliði örgütlemeliyiz. Gençliðin gruplaþtýðý, yan yana geldiði, birlikte hareket ettiði her yere gitmeli ve onlarla canlý, sýký baðlar kurmalýyýz! Bugüne kadar gençlik mücadelesinin temel sorunlarýný, devrimin temel sorunlarýný, görevlerini yazýnsal alanda, diðer gençlik örgütleri ile vs. tartýþtýk. Ama bu artýk miadýný doldurdu. Dün bu konularý tartýþmak gerekliydi. Dile getirmek gerekliydi. Ama artýk eskidi ve þimdi bu sorunlarý en geniþ kesimlerle tartýþma zamaný. Çünkü geniþ yýðýnlar, gösterdiði pratikle ve an’ýn görevlerini kavramada reformist ve oportünistlerden daha ilerdeler. Dahasý reformist ve oportünistler her gün yaptýklarý, söyledikleri ile kitlelerden daha geri olduklarýný, kendi umutsuzluklarýný kitlelere mal ettiklerini ve kitlelerin önünde bir set oluþturduklarýný
göstermiþ oluyorlar. Bizler devrimin sorunlarýný, devrimi yapacak olan kitle ile tartýþmalýyýz. Doðrudan onlarý bu politikalara ikna etmeye çalýþmalýyýz. Örneðin Geçici Devrim Hükumeti politikasýný üniversitelerde, fabrikalarda propaganda etmeli, tartýþtýrmalýyýz. Ajitasyon ve propaganda bir komünistin günlük çalýþmasýdýr. Süreklidir. Sürekli yapýldýðýnda, doðrudan kitleyle iliþkiye geçildiðinde, kitleleri örgütlemede, yönlendirmede çok etkili bir araçtýr. Devrimci eylemlerin kitlelerin bilincinde nasýl bir sýçrama yarattýðý Tekel iþçilerinin eylemlerinde görüldü. 2012 1 Mayýsýný anlatan bir iþçi þöyle diyor. “Ben Taksim’de devrimi hissediyorum” Temel taleplerimizi, devrimin zorunluluðunu vs. doðrudan gençlik kitlelerine götürmeliyiz. Onlarla doðrudan baðýmýzý kuracak çalýþma biçimlerini geliþtirmeli, çalýþmalar içerisinde bunlarýn sonuçlarýný mutlaka deðerlendirmeliyiz. Çünkü devrimimizin zaferi buna baðlýdýr. Bu nedenle ajitasyon, propaganda çalýþmalarýmýzýn özünü bu oluþturmalýdýr. Ve bu öze uygun örgütlenmeler oluþturma temel uðraþýmýz olmalýdýr. Þimdi tüm Genç Leninistler dikkatlerini, aþaðýda Lenin’in vurguladýðý noktalara vermelidir. Çünkü An’ýn görevi budur. “Burada söz konusu olan, tüm sosyalistlerin en tartýþmasýz ve en temel görevidir. Kitlelere devrimci durumun varlýðýný anlatmak, geniþliðini ve derinliði açýklama, proletaryanýn devrimci bilincini ve kararlýlýðýný uyandýrma, devrimci eylemlere geçme ve bu yönde faaliyetler yürütmek için devrimci duruma uygun örgütler yaratmada ona yardýmcý olma görevi.” (Lenin, Seçme Eserler 5.cilt)
1 Mayýs 2012 bize devrimin ne kadar geniþ bir tabanýnýn hareket halinde olduðunu ve bunun da içerisinde gençliðin büyük yer iþgal ettiðini göstermiþ olsa da, bir baþka gerçeði daha gösterdi. Katýlan milyonluk kitlenin büyük kýsmý baðýmsýz ya da çeþitli derneklerde örgütlenerek alanlara aktý. Herhangi bir sosyalist örgütlenme çatýsý altýnda deðil. Yani kitleler bir taraftan kapitalizme, onun faþist devletine karþý isyan ederken, sokaklara dökülürken; bir devrimci örgütlenme bu geniþ kesimin dikkatini çekebilmiþ, onlar için bir çekim merkezi haline gelebilmiþ deðil! Oysa devrimci kitle hareketinin yükseliþte olduðu, yýðýnlarýn ayaklanmacý bir ruh hali içerisinde olduðu bugün devrimin temel sorunu budur. Kitleler için bir devrimci odak olabilmek, onlarýn güvendiði ve bayraðý altýnda mücadele ettiði bir güç haline gelebilmektir.
3
NURHAK’TA YANAN DEVRÝM ATEÞİ S Ö N ME Y E C E K
Zafere Dair
Korkunç ellerinle bastýrýp yaraný dudaklarýný kanatarak dayanýlmakta aðrýya. Þimdi çýplak ve merhametsiz bir çýðlýk oldu ümid... Ve zafer artýk hiçbir þeyi affetmeyecek kadar týrnakla sökülüp koparýlacaktýr... Günler aðýr. Günler ölüm haberleriyle geliyor. Düþman haþin zalim ve kurnaz. Ölüyor çarpýþarak insanlarýmýz - halbuki nasýl hakketmiþlerdi yaþamayý ölüyor insanlarýmýz - ne kadar çok sanki þarkýlar ve bayraklarla bir bayram günü nümayiþe çýktýlar öyle genç ve fütursuz... Günler aðýr. Günler ölüm haberleriyle geliyor. En güzel dünyalarý yaktýk ellerimizle ve gözümüzde kaybettik aðlamayý: bizi bir parça hazin ve dimdik býrakýp gözyaþlarýmýz gittiler ve bundan dolayý biz unuttuk baðýþlamayý...
4
Varýlacak yere kan içinde varýlacaktýr. Ve zafer artýk hiçbir þeyi affetmeyecek kadar týrnakla sökülüp koparýlacaktýr...
Bundan tam 41 yýl önceydi. Deniz Gezmiþ’in, Yusuf Aslan’ýn ve Hüseyin Ýnan’ýn idam edileceðinin haberi geldi, Nurhaklara, Sinanlara... Artýk onlara durmak yoktu. Onlarda öfke, yüreklerinde isyan vardý. Gözlerinde devrimin inancý... Denizlerin haberi gelir gelmez bir eylem planý yapýldý. Malatya Kürecikte bulunan ABD Radar Üssü’ne saldýrýlacaktý. Eylem yolundayken, bir ihbar sonucu etraflarý kuþatýldý. Çýkan çatýþmada üç devrimci, üç yiðit; Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoðan yoldaþlar kalleþçe katledildi. Cellat Sinanlarý katlederek yok edeceðini sanýyordu. Ama bilmiyordu ki Sinanlar, Denizler... Öldükçe çoðalýr, halklaþýr. Nurhak’ta bir ateþ yaktý Sinanlar ve baþlangýcý oldular büyük bir yangýnýn. Her gün, her sene çoðaldý ateþ, büyüdü yangýn. Bizler 31 Mayýs Perþembe günü sizleri bu yangýný büyütmeye çaðýrýyoruz. 31 Mayýs Perþembe günü saat:12.00’de Karacaahmet Mezarlýðý Ana Giriþ Kapýsý’nda buluþarak yapacaðýmýz anma programýna ve ayný gün saat 20:00’de Galatasaray lisesi önünden Taksim meydanýna doðru gerçekleþtireceðimiz meþaleli yürüyüþe herkesi bekliyoruz. DÖB/ DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ
ÖLÜMSÜZLEŞENLERİMİZ EMÝN DÝKER
SÝBEL SÜRÜCÜ
Emin Diker devrimci mücadele ile ilk kez Tokat’ta tanýþtý. Ýstanbul’a geldiðinde bir emekçi semti olan Esenlerde yaþamýný sürdürüyordu. Burada ayný zamanda devrimci çalýþmalarda da yer alýyordu. Parti ile baðlarýný yeni kurmuþ olmasýna raðmen, devrimci faaliyetlerde gösterdiði baþarý ve disiplini ile Esenlerdeki iþçi ve emekçilerin güvenini, sevgisini kazanmýþtý. Nisan 1996’da TKEP/L’ye yönelik yapýlan operasyonlarýn artmasýyla, proletaryanýn öncü partisinin silaha sarýlmasý, faþizme büyük korku veriyordu. 29- 30 Nisan operasyonlarýnda tutsak düþen Emin yoldaþ, düþmanýn iþkence tezgahlarýnda, bütün iþkence ve baskýlara raðmen tek bir kelime dahi söylemedi. Yoldaþý katlettikten sonra faþist devlet cesedini bir inþaata atmýþtý. Emin yoldaþ partisine ve yoldaþlarýna, devrim mücadelesine layýk bir þekilde yaþadý. Bütün proletarya savaþçýlarý gibi o da kararlýlýðý ve cesaretiyle devrim mücadelesinin yenilmezliðini tüm bir yaþamýyla ortaya koymuþtur.
1976 Tokat Niksar doðumlu Sibel yoldaþ genç yaþta mücadeleyle tanýþmýþ ve mücadele artýk O’nun yaþamý haline gelmiþtir. Devrime olan sarsýlmaz inancý, çelik disiplini ve faþizmin iþkence tezgahlarýnda ortaya koyduðu Leninist tavýr, bir komüniste yakýþýr düzeydeydi. Sibel yoldaþýn bilimsel konulara olan ilgisi, araþtýrmacý oluþu herkesçe bilinirdi. Özellikle fizik, elektronik ve uzay en ilgi duyduðu alanlardý. Bu konuda bilgisini pratiðe de dökerdi, cezaevi koþullarýnda küçük deneyler de yapardý. TKEP/L üyesi ve 13 Mart Genç Komünistler Birliði’nin Merkez Komite üyesi olan Sibel Sürücü 19 aralýk 2000’de gerçekleþtirilen katliam sonrasý, Kartal zindanýna sevk edilmiþ, burada baþladýðý süresiz açlýk grevini 30. gününde ölüm orucuna çevirdi. Ölüm orucu eyleminin 1. Ekibinde yer alan Sibel yoldaþ þunlarý söylemiþti, “ Ben ölüm orucu savaþçýsý olarak bu eyleme katýlmýþ olmayý, Leninist olmanýn doðal bir gereði sayýyorum. Yine de ölüm orucu savaþçýsý olduðumda bundan büyük bir onur duydum ama bu onur, Leninist olmanýn verdiði onurdan daha büyük deðildir.” 28 Martta zorla müdahale için Kartal Devlet Hastanesine götürüldü. 29 kiloya kadar düþmüþtü. 22 Nisan 2001’de saat 02:08’de Sibel yoldaþ ölüm orucunun 124. gününde bayraklaþtý.
Aysun Bozdoðan, lise yýllarýnda devrimci mücadeleyle tanýþtý. Ýzmir 9 Eylül Üniversitesini kazanmasýyla birlikte kavgada kesintisiz sürecek yýllara da baþlamýþ oldu. Ýzmir’de bulunduðu sürece, mücadelenin önüne çýkardýðý tüm görevleri hiç tereddütsüz, devrime olan sorumluluk bilinciyle yerine getiriyordu. Ýzmir’de geçirdiði bir yýlýn ardýndan Tokat’a geçti, burada kýsa süreliðine de olsa örgütlü çalýþmalara katýldý, verebileceði her þeyi verme isteðiyle devrimci faaliyetleri sürdürdü. Bulunduðu her alanda ayný disiplin ve sorumlulukla, ayný ilgiyle çalýþtý. 94 yýlýnýn sonbaharýnda Ýstanbul’a gelen yoldaþ burada Genç Ekin Sanat Merkezi’nin ve DÖB’ün çalýþmalarýný yürütüyordu. Çalýþkanlýðý, disiplini ile o dönemin yoðun tempolu iç savaþ koþullarýnda gençliðin her zamankinden daha hýzlý þekillenmesini saðladý. Aysun yoldaþ ayný zamanda Genç Ekin Müzik Grubunun kurucularýndandýr. 96 yýlýnda ilk defa tutuklandý ve Bayrampaþa cezaevinde
kaldý. Birkaç ay sonra tahliye oldu ve hiç aralýksýz, dört elle iþlere sarýldý. Devrimci Emek dergisinin yazý iþleri müdürlüðünü de yaptý. Daha sonra 97’de yeniden tutuklandý, Ümraniye cezaevinde kýsa bir süre kaldý. Koþullar daha fazla legal alanda mücadele etmesine olanak vermeyince illegal alana geçti. Art arda yapýlan operasyonlardan dolayý bu alanda kýsa bir süre kaldý. 99 Aralýk ayýnda Ümraniye zindanýndaydý. Ýþkencelerden baþý dimdik çýktý. 19 Aralýk 2000’de faþizm sömürülenlerin iktidara yürüyüþünü bastýrmak için katliamlara giriþti. Aysun yoldaþ bu zorlu sürecin ne gibi sorunluluklar yükleyeceðinin bilincindeydi ve zafer için ne gerekiyorsa o yapýlacaktý. Aysun yoldaþ, Leninist Parti’nin ilk ölüm orucu gönüllülerinden olmuþtur. Devrimin yenilmezliðini zindanlarda bu kez ölüm orucu eylemiyle sürdürdü. 26 Haziran’da ölüm orucunun 183. gününde ölümsüzleþti.
AYSUN BOZDOÐAN
5
DENÝZLE BEN DE BÝRÞEYLER SÖ
B
6
BÝR 6 MAYIS GÜNÜ
enim için 6 Mayýs günü tahmin ettiðimden çok daha farklý geçti bu yýl. Bu yýl ilk kez Ankara’da, Denizlerin mezarýnda geçirecektim 6 Mayýsý… Trende giderken ki düþüncelerim ile geri dönerken ki düþüncelerim bambaþkaydý. Þimdiye kadar ki, her 6 Mayýsý ve benzeri nice günleri yalnýz baþýma, çoðunlukla o meþum gecelere dair anýlarý okuyup aðlayarak, umutsuzluk ve ölümün verdiði o keskin çaresizlik hissiyle geçirmiþtim. Ve Ankara’da da bunlara benzer þeyler yaþayacaðýmdan kuþkum yoktu. Ankara’ya gidecek, Denizlerin mezarý baþýna varýp akþama kadar oradan kalkmayacaktým. Konuþacaktým onlarla; belki ‘ne oldu size böyle’ diyecektim, belki ‘bu ne biçim bir dünya böyle’ diye soracaktým. O sýrada birileri konuþacaktý elbet, ümit var bir þekilde. Ben onlarý yarým yamalak duyacak, hem o sözlere inanmak isteyecek, hem de kendime engel olacak, oturup sessizce yasýmý tutacaktým… ama...Hiç de öyle olmadý. Ankara’da Mart Kültür Evi’ne gittiðimde oradaki hiç kimse yas havasýnda gibi deðildi. Hayýr tam aksine, herkesin çok önemli bir sorumluluðu, bir görevi vardý sanki. Anladým ki, Denizlere karþý bir sorumluluktu bu. Bunu onlara sormanýza gerek yoktu, insanlarýn gözlerinde görüyordunuz bunu, hýzlý adýmlarýnda, sabýrsýzca titreyen seslerinde duyumsuyordunuz; elinizi uzatsanýz tutardýnýz o hissi. Sonra otobüs ile mezarlýða giderken söylenen þarkýlardaydý sorumluluk. Yas yoktu, ümitsizlik yoktu þarkýlarda. Evet, o gün herkes, her þey biraz buruktu, uçan kuþun kanadý, açan çiçeðin rengindeydi burukluk ama bizim þarkýlarýmýz teslim olmuþ deðildi o burukluða. Yol aldýk böylece, neredeyse geldik mezarlýða… Mezarlýðýn giriþinde; “Nasýl yaþarsanýz öyle ölürsünüz” yazýyordu. Deniz, Hüseyin, Yusuf nasýl yaþamýþtý? Onurla, inançla, sev-
giyle… ve böyle ölmüþlerdi; bir çocuða duyulan sevgiyle, insanca yaþamanýn onuruyla ve “güneþli güzel günlere” olan o inançla… “Nasýl yaþarsanýz öyle ölürsünüz”. Dimdik yaþayan nasýl ölsündü? Kimsenin eðdiremediði baþlarý ölüm nasýl eðdirsindi? Eðdiremedi, dedim. Böyle düþüne düþüne yürüdüm, yürüdük. Üzerinde Deniz’in resminin olduðu bir kýzýl bayrak tuttum. Ve ona bakarken, sanki her þey o kadar umutsuz olmak zorunda deðilmiþ gibi geldi. 40 yýldýr, bu onurlu insanlarý, bayraklarda dalgalandýrýyorsa inanmýþ eller, boþuna ölmüþ olamazlardý. Onurlarý, þerefleriyle adlarýný bir kere öyle belletmiþlerdi ki, bu halka, 40 yýl geçse bile aradan, ölüm bütün keskinliðiyle çýksa da karþýmýza, onlarýn adlarýyla umutsuzluk yan yana gelemezdi bir daha. Aðlamaya gelmedik, dedi yoldaþlarýmýzdan birisi. Bense aðlamaya gelmiþtim. Þimdiyse gelirken Deniz’in mezarý baþýna, alkýþlarken bizi deniz olmuþ bir halk, burnumun dibine kadar gelen hýçkýrýðý da, gözyaþýný da bütün gücümle bastýrýyordum. Bugün, onlarýn faþistlere karþý en büyük cevabý verdikleri gün; o halde aðlamak yok, yýlgýnlýk, ümitsizlik yok. Elimde Deniz’in resmi basýlý bir bayrak varken hele hiç yok! Dünya döndükçe, yeni çocuklar doðmaya, tohum çatlamaya devam ettikçe olmayacak da… Hakkým, hakkýmýz yoktu, þimdi burda, Karþýyaka mezarlýðýnda aðlamaya, dövünmeye. Çünkü onlar, “ölüm karþýsýnda aciz kalmýþ deðillerdi.” Biz ellerinde kýzýl bayraklý çocuklar, yoldaþlarý aciz deðildik. Bu bir bayrak yarýþýysa ve en uzun koþuysa devrim, iþte Denizlerin elinden yere düþmeden bayraðý alanlardýk biz ve onu daha ileriye taþýyacak olanlardýk. Denizlerden aldýðý güçle, denizler kadar sonsuz bir inançla, onlara verdiði sözle… Denizlere verdiðim sözle… Eskiþehir’den Bir DÖB’lü
ER ÝÇÝN ÖYLEMEK ÝSTÝYORUM “ San ma yýn 6 Ma yýs’ta ben öl düm. Sa yýn ba ka lým o gün den bu gü ne do ðan ço cuk la rýn ka çý nýn a dý: DE NÝZ ka çý nýn a dý: cel lat.”
bu n a ü ug ün y n b ü z Bi mün b u g di. . n ü , e lsu in öl z k i itm yao b lar yin’ y o r u arý dar m e i l l a s ka a sel , Hü r b i dav ene a l f , le rým usu B i z edi eyi ö a l c þ lm , Y z. lda eniz o r u esi ö üþün imde o ý devr l n a “ Y a D muy ünc bu d k t d kýzýl ra ý tu düþ iler stleri i þ a F . sýn larýn rimc acaðýz ð o b v on de ýz.” z Bi acað oldukr a v t n öradüze þa ulmay eraber i ð re n ç b b u n p b o e s a h ý bir bebaþýnd lerin varlýð lenler i n i z n i y E t e e . þ l k v z e her e re eni “ Bu d nmek g nutmayalým lerin D e i r c ð m ö i ý r u Ve may ça dev çin yay e edebiliriz. meliyiz. i k ” a . r ý m yap ver cakt im.” er eld devrim ir þeyl canýmýzý bile mayý yeðler b r i n b a r be zam eli yaþa “ Bera ncak o l ödem rlu bir gün a e , d i l e e b m onu kirse gütlen ktansa . G e re r a ý d m r a a þ n ya deli v bin gü z Fa þiz me, bað naz lý ða, ge ri ci li ðe kar þý De niz ler ve tüm dev u s r u On rim ci ler bir leþ me li. De niz le ri mi zi say gýy la a ný yo rum.
“ Me rhab a Ye n yer a Bugün i Ýnsan; miti lacak n birli k ya sýnýz. Tý gde bulu rý p þ nizle r, M a n d a o l a c k ý b u g ü n t u k , y a r ak ýn lard zlum o a lar d . Daha d lduðu g s a f ý m ý z zama n biri. i o Þ i m d ðacak. a çoðala bi bugü d a ný… B nkü ca i De ” n i z e n d e , s e k . Ye n i n olup D s o k a de, o da eo klar a a k nk e m r ö m g ’i a “ e ð e r D e n iz ne ü z ü y k ö g is ti y o r sa n gökyüzüde bak çünkü .” b ir D e n iz ’d ir
7
þAN’mý N Ý a n vasý iz / Da ý 3 fidan. “ n e D ý sýld çýnd ibi hýr lleþçe a g a z k i ý n h e a d “ Kara / 6 Mayýs sab n tý Asla
yaðýy o r, y a ð m u r lü r ü g k ö g , a y ýs n iz le r … “ Bugün 6 M in a ð lý y o r d e ç i r le iz n e d n iz yor… Çünkü r ‘Ö l m e d i D e o y ý r ý k y a h e rv e n iz le r G ö k g ü r lü y o a y k ý r ý y o r, D H … r o y ý r ý yk le r ’ d i y e h a .. . ð a la c a k d i y e o ç D e n iz e v r o y lý a çoð e doðan kaç n ü g u b n e ’d 2 er gün doðuh 6 M a y ýs 1 9 7 r le iz n e D i te r i y o r k oldu. Bu gös niyor…” o r v e ö r g ü t le y lý a ð o ç r, o y
“ bir d evrimc i g e re k i yorsa ö n a s ý l ö l m e s i yle ölm e l i d i r. “
“ De niz Ol duk A sýl dýk Ok ya nus Ol duk Ge li yo ruz.!”
e la l n x w e þý k u d le a w e h ü m e “ h d i b ý ji a ti n . B ý ji a z a h r e x ý b n . û h ý r a ti y a g e la n b ji ý B . n a d se r h ýl hela n n a b e . E y a w e h e b n a y Jý g e le k jý b o te e m e te w a le D e n iz . S e r h ýl d a n a ýn d ý b e w x e can e y e h e w a l. ” se r h ýl d a n a m
“ Ben bur a y a Ýs ta n b u l’ d a n g e l d im . S o s y al p a y la þý m si te si n d e ç o k fa z la A h m e t K a y a . D e n iz G e z m iþ üzerine y a z ý la n p a r ç a la r v e Kürtçe parç ala r d in le d im . Ve b a n a d in le m e d i y e n le r e k a r þý y i n e d e d in le d im v e h a la b u p a r ç a la r ý d in le m e y i ç o k se viyorum. An te p ’t e D e n iz le r le il g i li b ir e t k in li k olduðunu du ydum ve gel d im . B u a n m a y a k a tý l m a k ta n b ü y ü k b ir m u t lu lu k duydum. Ya þa sý n H a lk la r ýn K a r d e þ li ð i! Ya þa sý n Ö z g ü r lü k ! “
i dalyem n a s r ktile ýzýn çe s n a , i eld k vakti g urada bitece m a d i b dým “ Artýk rlar her þey enim a b i k o ý y ý San rlar m ilmiyo . “ “ Bize kazan b a m A d ýr d ýk la r ý m þ i m z e ücadeG le y i d e v a m e Deniz t ti r e c e ð iz . D e n iz ’i n b iz le r e d e v r e t ti ð i d e v r im mücad e le si b u g ü n K ü r d is ta n c o ðrafy a sý n d a k ý z ýl b ir m e þa le g i b i y a n ý y o r. B ü tü n O r ta d o ð u ’y u ayd ýn la tý y o r. V e o n la r h e r d e v r im c i n in y ü re ð in d e y a þa m a y a devam e d e c e k ti r. B e n Vi r a n þe h ir ’d e n g e l d Geldiðime d im . e ð e r b ir m i ti n g i le k a r þý la þ tý m . B ü tü n y o l d a þ la r ý m ý se la m la r ým . D e v r im c i m ü c a d e le y e d e v a m .”
8
D e n iz le r te k b a þý n a d e v r im d ir. O n la r si d e le n in si m g la h lý m ü c a e le r i d ir le r. Ý y i k i, v a r la r. O O n la r ý ç o k se n la r ö l m e d i. v i y o r u z . Ve sö z veriyoruz, b i d a l g a la n a D e n iz le r g i c a ð ýz g ö k y ü z ünde… Ö lü m ü n so ð u k is y a n ý D e n iz le r le ü l k e o l d le r d e . Ve ç a ð u kimi yerla y a n o lu p d e n iz le re a k a h ir le r in ö n ü n c a k o la n n e ü a ç a n ö lü m sü z d e v r im c i y o se la m la r ým . l d a þ la r ý m ý Ö lü m b e d e n e d ü þe n b ir iz lü m sü z k ý la n i se , a d la r ý ö d ü þü n c e le r d ir. S a v a þ y e n v a þa d e v a m . i b a þ la d ý, sa ölüTek bir cüm le: “De niz, hep ya ný mýz da!” nsanýn in i r i b iç im ð i m i d z e i t s b ek i lar güs ö y l e m þ e y. A m a o n Deniz’ m i n unu bu n e B r i . e, r b “ B a l r ý i o ç d z i y i i sa es y ü r e ð i Yu s u f ’ a , H ü is e d m ç t n i i e h g k ý e seyin’e n n p den ba m boþa yatlarý larý düþünü Kýzýld r k a a ý l h y n i o a d r um. e re n i n ins an ken s u a n B i y . r n dý zim tü ý i l ü b a b r m a n p l nü i ya r. O n eleþtir iþlerdi m e m bir öz t e kabul t ý l a r. ” ölümü ýz için savaþ m rýnlarý dý ðý m ýz ra ha t u yu . Bi z le r ya þa n, sa in m ði di n ze ö ne G ü lü þü ca k sý ný z. ha t u sü re ce siz le r de ya þa ya þu na ya þa ya n la r! .. Ra bo Ya . di e m öl na þu O n la r bo y ni m iz de si ni z! se yu yu n ka l bi m iz de , be yo l da þý ný m . A m a cý m nç ge en n ni se n be þ, De ni z yo l da ýz av ra dý e sa hi p ol m ak . A na m m lü ö r bi iz m te r da n ni n ka da þ la rý m ý zý a sa n la r da l yo t ði yi r ðe di ve ni di tü m m ýz ol su n ki , se ca ðý z. Bu sö z le ri m þim ra so p sa he de l ki þe en a ðý r ya k ba s m ýþ ’d e bu to p ra k la ra a ye ki r Tü ve n ta s Se di K ür n he p a ra m ýz da sýn . se m zi ni De r. di ri le z ge nç li ði n sö ni n ge nç yo l da þýn . De niz ler öl dü ðün den bu ya na si ga ra i çi yo rum. O be nim K im se sa n m a sýn , si zi ev la dým, öl me di. (Ad nan Am ca) n m ü ca de le ni z so na er m iþ tir. Bi z si Hiç kar þý lýk bek le me den ö lü me kor ku suz ca gi den dev zi n de v ri m ci ru hu nu zu , m ü ca de le ni rim ci in san lar. Bun la rý hal ký nýz i çin yap tý nýz. Hal ký nýz zi , m i ra sý ný zý ta þý ya ca ðý z. Bu ül ke da kor ku suz ca si zin dü þün ce le ri ni zi ya þa ta cak söz! de e þit ha k la r, de v ri m o la na ka da r De ni z le r be ni m i çi n ay siz le re sö zü rý bi r ö ne m e sa hi p tir m üz va r. . A m a cý m on la r gi bi ne hi r le re ak m ak týr. Bi ji Bý ra ti ya Se ni se vi yo ru z. De ni z G el la n. le ri n yo lu n da yý z, so nu na ka da r… m na baba Biz ler i çin De niz is yan de mek tir. On lar D e n iz b a iras m ir b ýþ öl dük le ri gün bi le tek bir a ðýz la ba ðýr dan kalm ð re n ö la n dý lar. Ya þa sýn Kürt ve Türk Kar deþ li ði u n g i b i, o y i. e m ü r ü y e di ye. Biz ler de bu yol da git me ye söz d im d e n i z re n d i ð im ð ö ver dik on la ra. Hep be ra ber, tek bir a a 5 y a þ ýn d ný y a n ü g bu ðýz la ba ðý ra ca ðýz: Ya þa sýn Kürt ve Türk D e n iz le . Kar deþ li ði di ye, Ya þa sýn Dev rim ve Sos y a þ t a y ým ya lizm di ye. (Da rý ca Genç lik) Ý yi ki , do ð m uþ su n. Ý yi ki se ni o ku m uþ , se ni öð re n m i þim , ve e ve t, se ni o ku ta ca k, se ni öð re te ce ði m ço cu k la ra , ço cu k la rý m a…
9
Baba,
Mektup elinize geçmiþ olduðu zaman, aranýzdan ayrýlmýþ bulunuyorum. Ben, ne kadar üzülmeyin desem, yine de üzüleceðinizi biliyorum. Fakat, bu durumu metanetle karþýlamaný istiyorum. Ýnsanlar doðar, büyür, yaþar ve ölürler… Önemli olan çok yaþamak deðil, yaþadýðý süre içinde, fazla þeyler yapabilmektir.
DENÝZ OLMALI
Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karþýlýyorum. Ve kaldý ki, benden önce giden arkadaþlarým, hiçbir zaman ölüm karþýsýnda tereddüt etmemiþlerdir. Benim de etmeyeceðimden þüphen olmasýn.
Oðlun, ölüm karþýsýnda aciz ve çaresiz kalmýþ deðildir.
Bu yola bilerek girdi. Sonunda da bu olacaðýný biliyordu.
Seninle düþüncelerimiz ayrý ama, beni anlayacaðýný tahmin ediyorum. Sadece senin deðil, (…) anlayacaðýný inanýyorum. Cenaze için, avukatlarýma gerekli talimatý verdim. Ayrýca savcýya da bildireceðim. Ankara´da 1969´da ölen arkadaþým Taylan Özgür´ün yanýna gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi Ýstanbul´a götürmeye kalkma.
Annemi teselli etmek sana düþüyor. Kitaplarýmý küçük kardeþime býrakýyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamý olmasýný istiyorum. Bilimle uðraþsýn ve unutmasýn ki, bilimle uðraþmak da bir yerde insanlýða hizmettir.
Son anda, yaptýklarýmdan en ufak bir piþmanlýk duymadýðýmý belirtir seni, annemi ve kardeþimi devrimciliðimin olanca ateþiyle kucaklarým… Oðlun Deniz Gezmiþ
“YAÞASIN TÜRKÝYE HALKLARININ BAÐIMSIZLIÐI, YAÞASIN MARKSÝZMÝN – LENÝNÝZMÝN YÜCE ÝDEOLOJÝSÝ, YAÞASIN KÜRT VE TÜRK HALKLARININ BÝRLÝKTE MÜCADELESÝ, KAHROLSUN EMPERYALÝZM!”
DENÝZ GEZMÝÞ
10
Deniz olunmalý dedik Deniz kalýnmalý Berrak, masmavi olmalý Tüm denizleri kendine katýp Okyanuslara akmalý Gökteki kýzýl yýldýzý Mavi bulutu Ýhtiþamlý güneþi Yalýnayak çocuðu Eli ekmek kokan nineyi Zafere bakan tutsaðý Alýn terini çaldýran emekçiyi Hayatýn tüm renklerini Ýçine katýp okyanus olmalý Herkes Deniz gibi olmalý. … Eðer açsa ekmekçinin uþaðý Eðer tütmüyorsa kömürcünün ocaðý Eðer susuyorsa ressamýn tablosu Eyvallah! Beyler
Çýplaksa ayakkabýcýnýn ayaðý Aðlýyorsa bir þekilde çocuklar, durmadan Ve süt bulamadýðý için ölüyorsa bebekler Eyvallah! Beyler, Paþalar Bakmayýn eyvallah dediðime Ne size Ne Kapitalizminize Yok eyvallahýmýz Haklýyýz savaþacaðýz KAZANACAÐIZ!!!
sevgili babacýðým,
bu mektubu aldýðýn zaman ben ebediyen bu dünyadan göç etmiþ olacaðým. ne kadar sarsýlacaðýný tahmin ediyorum. bir-buçuk seneden beri benim yüzümden nasýl üzüntü içinde olduðunuz malûm. bu son olayý da metanetle karþýlamanýzý sadece dileyebiliyorum.
babacýðým bu olaydan da annemin ve yücel’in senin tesellilerine ve desteklerine ihtiyaçlarý çok. bunun için ne kadar metin olursan, hem senin saðlýðýn için hem de onlar için o kadar iyi olur. elbette ki, yýllarca emek verip yetiþtirdiðin bir oðlun, bir günde öldürülmesi kolay göðüslenecek bir olay deðildir. fakat siz benim ne için, kimlere karþý mücadele verdiðimi biliyorsunuz. ben bu açýdan rahat ve vicdan huzuru içinde gidiyorum. sizlerin de bu bakýmdan rahat ve huzur içinde olduðunuzu ve olacaðýnýzý biliyorum.
babacýðým, annemin ve yücel’in senin desteklerine muhtaç olduklarýný yukarýda söylemiþtim. onlarý rahat ettirmek için bütün gücünü kullanacaðýndan zaten eminim. babacýðým, burada þunu ilave edeyim ki, yücel’in hastalýðýndan kendini sorumlu hissediyorum. yücel için her þeyinizi ortaya koyacaðýnýz konusunda da kuþkum yok. ablamlar için söyleyeceðim; fazla üzülmesinler, olayýn sarsýntýlarý geçtikten sonra normal hayatlarýný devam ettirsinler. mehtap’a ne diyeyim... benim için her zaman bol bol öpün. babacýðým, cezaevinde kalan arkadaþlarý arasýra yoklarsan, hallerini hatýrlarýný sorarsan çok memnun olurum. herbirisi oðlun sayýlýr. dýþarda bizler için uðraþan dostlarýmý ve dostlarýný unutmayacaðýný biliyorum. mektubum burada biterken sizi, annemi, yücel’i, ablamý, aziz abiyi, mehtap’ý hasretle kucaklarým babacýðým... saðlýcakla kalýn.
“BEN HALKIMINBAÐIMSIZLIÐI VE MUTLULUÐU ÝÇÝN ÞEREFÝMLE BÝR DEFA ÖLÜYORUM. SÝZLER, BÝZÝ ASANLAR, ÞEREFSÝZLÝÐÝNÝZLE HER GÜN ÖLECEKSÝNÝZ. BÝZ HALKIMIZIN HÝZMETÝNDEYÝZ. SÝZLER AMERÝKA’NIN HÝZMETÝNDESÝNÝZ. YAÞASIN DEVRÝMCÝLER, KAHROLSUN FAÞÝZM!”
Babama , Anneme , Kardeþlerime ve Akrabalarýma,
YUSUF ASLAN
Söyleyecek fazla söz bulamýyorum.
Bir insanin sonunda karsilasacagi tabii sonuç bildiginiz sebeplerden dolayý erken karþýma çýktý. Üzüntü ve acýlarýnýzý tahmin ediyorum. ilerde dururmu çok daha iyi anlyacagýnýz inancýndayým. Metin olunuz. Üzüntü ve acýarýnýzý unutmaya çalþýnýz. Bütün varlýgýmla hepinize kucak dolusu selamlar, sevgiler !... Yazýlacak çok þey var, fakat hem mümkün degil, hem de sýrasý degil... Candan selamlar...
“BEN ÞAHSÝ HÝÇBÝR ÇIKAR GÖZETMEDEN, HALKIMIN MUTLULUÐU VE BAÐIMSIZLIÐI ÝÇÝN SAVAÞTIM. BU BAYRAÐI BU ANA KADAR ÞEREFLE TAÞIDIM. BUNDAN SONRA BU BAYRAÐI TÜRKÝYE HALKINA EMANET EDÝYORUM. YAÞASIN ÝÞÇÝLER, KÖYLÜLER VE YAÞASIN DEVRÝMCÝLER. KAHROLSUN FAÞÝZM!”
HÜSEYİN İNAN
11
GENÇLÝÐÝN DEVR Ama bizler devrimi örgütlemek ve burjuvazinin iktidarýný yýkmak, sosyalizmi kurmak istiyoruz. Öyleyse bu durumlayetinemeyiz. Kitleler umutsuzluðun çukurunda isyancý duygularýný biriktirirken; ne zaman nerde patlayacaðý belli olmayan devrimin toplumsal güçleri ile sýký baðlar kurmamýz zorunludur. En baþta da gençlikle! Gençlerle sýký baðlarýmýz olmadýðý takdirde, onlarla aramýzdaki güveni, samimiyeti arttýrmadýðýmýz taktirde devrim bizler için hayal olur!
12
“Parti sözünü vaktinde söylemezse, iþçi sýnýfý onun önüne geçecektir” Manuel Tiago ya da Portekiz Komünist Partisinin ünlü genel sekreterinin (Alvaro Cunhal) yazmýþ olduðu ve Portekiz devriminde önemli bir süreci anlattýðý Yarýn Bizimdir Yoldaþlar adlý kitapta böyle diyordu. Parti sözünü vaktinde söylemelidir; çünkü emekçilerin ve gençliðin öfkesi öyle kabarmýþ, dolmuþ ve birikmiþtir ki; nerede ne zaman patlayacaðý belli deðildir ama patlamasý kesindir. Ve böylesi tarihsel bir dönemi, önüne devrim gibi bir hedefi koyan Komünist Partinin ve onun kadrolarýnýn kaçýrmasý suç sayýlýr! Tarihe ve devrime karþý iþlenmiþ bir suç! Çok yoðun bir dönemi, Mart- Mayýs döneminin devasa eylemlerini ve sert sürecini büyük derslerle beraber geride býraktýk. Ama bundan sonrasý da bir o kadar yoðun ve sert olacaktýr. Çünkü nesnel geliþmeler buna iþaret ediyor. Bu nedenle geçirdiðimiz bu kýsa ama önemli, derslerle dolu, devrimci sürecin bir deðerlendirmesini yapmak ve yeni hedefler koymak mutlak gereklidir.
Gençliðin Devrime Yönelimi
Herkes Mart ayýndaki Newrozla beraber bir þeylerin köklü olarak deðiþime uðrayacaðýný biliyordu. Hatta burjuva yazarlar dahi, bunu çok öncesinden dile getirmiþ, bu geliþmeleri görmüþlerdi. Öyle de oldu. Newroz’da burjuvazi ve faþist devleti aðýr bir yenilgi aldý. Kürt halký ve devrimci güçler üzerinde egemenlik kuramadýðýný ve bunu her geçen gün daha fazla kaybettiðini gördü. Özellikle Amed’deki Newroz tam bir kalkýþma ve faþist devletin bozgunuyla sonuçlandý. 2007 1 Mayýslarýndan gördüðümüz görüntüler; faþizmin devrimci kitlelere karþý barikatlar kurarak savaþmasý, buralarda da görüldü ve burjuvazi en zor dönemlerinden birini yaþadý. Ardýndan alevi inancýna mensup emekçilerin ve gençliðin reflekslerle geliþen eylemleri, sonrasýnda on binlerce insanýn çok kýsa sürede topar-
lanmasý devrimin tüm toplumsal güçlerinin hareket halinde olduðunun bir iþareti oldu. Emekçilerin 4+4+4 yasasýna karþý eylemleri ile birlikte, birçok yerde irili ufaklý gerçekleþen eylemlerle emekçiler ve gençlik 1 Mayýs’a doðru yol aldý. 1 Mayýs tam bir gövde gösterisine dönüþtü. Dünyada kitleselliði ve coþkusu ile sosyalist ülkeler olan; Küba ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyetinden sonra, 3. sýrada yer aldý. Buradan þu sonucu çýkarmak mümkün; devrime en yakýn olan, kapitalizmin en zayýf halkasý olan ve devrimci kitlelerin en hareketli durumda bulunduðu ülkelerden biri Türkiye ve Kürdistan demektir. Bu Leninistlerin sürekli vurguladýðý devrimin güncel olduðu vurgusunu doðruladý. On binlerce emekçi, genç, kadýn Taksim meydanýna devrim ve sosyalizm istemi ile yürüdü. Güçlü bir devrim isteði, Taksim’de toplanan milyona yakýn kitlenin taleplerinde, ruh halinde görülebiliyordu. Ardýndan 6 Mayýs! Denizlerin idamýnýn 40. Yýlýnda yine binlerce emekçi, genç, kadýn sokaklardaydý. Denizlerin devrimci etkisi o kadar güçlü ki, sosyal reformist partilerden, oportünistlere kadar geniþ bir kesimi harekete geçirdi. Leninistlerin dört ayrý ilde yaptýklarý miting ve yürüyüþler son derece baþarýlý geçmiþ ve Leninist gençlik bu çalýþmanýn en önünde yer almýþ, yapýlan eylemlerin baþarýsýnda temel gücü oluþturmuþtur. Deniz herkesi kendisine bir mýknatýs gibi çekiyordu. Gerici bölgelerde bile Denizler için sokaktaydý insanlar. Yaþanan devrimci bir süreci ve kitlelerin devrimci yönelimlerini, halkýn devrimci önderlerine olan ilgisinden baþka daha iyi ne anlatabilir ki? Tüm bu süreç içerisinde kendisini en açýk biçimde belirten baþka bir þey daha var. Kitlelerin ayaklanmacý bir ruh haliyle sokaklara yönelmesi ve bunlar içerisinde gençliðin esas gücü oluþturmasýdýr. Gençlik devrimci düþüncelere, devrimci mücadeleye artan bir ilgiyle yöneliyor. Bu çýkarmamýz gereken birinci derstir.
RÝME YÖNELÝMÝ Genç Ýþsizlerin Sayýsý Artýyor çaresiz günlerle dolu! Bu çýkartýlmasý ge-
Türkiye ve Kürdistan’da böylesi sýcak geliþmeler yaþanýrken, burjuvaziyi korkutan bir baþka geliþme ise giderek daha fazla gün yüzüne çýkýyor. Ekonomik kriz bugün bazý ülkeleri derinden etkiliyor. Yunanistan en çok göze çarpaný, Ýspanya ve Ýtalya ise sýrada. Ama Ýngiltere’de bir deyim vardýr. Eðer bir þey resmi makamlarca yalanlanýyorsa bilin ki, o doðrudur. Burjuva siyaseti için söylenmiþ bu sözler binlerce kez doðrulanmýþtýr. Türkiye krizin 2008’deki büyük dalgasýnýn kendisini teðet geçtiðini söylemiþti. Ama sokaktaki iþsizlerin de, yoksullarýn da, sefaletin de arttýðýný gördük. Ve bugün genç iþsizlerin sayýsý, genel iþsizlik rakamlarýnda yarýsýndan fazlasýný oluþturuyor. Ama bu bir denklemi tersine çeviriyor. Ýþçiler, emekçiler için korkunun en büyüðü olan iþsizlik, bugün burjuvazinin en korkulu rüyasý haline geliyor. Resmi rakamlarýn aksine Türkiye’de iþsizlik yaklaþýk 7 milyon civarýnda ve bunun yarýsýndan çoðu genç nüfusa dahil. Ýþsizlik artýk susmak için bir bahane deðil, isyan etmek için gerekçedir. “Yüksek orandaki iþsiz genç nüfus Tunus ve Yunanistan’da sosyal patlamalara( biz ayaklanma, devrim diyelim) neden olduðu gibi, reformlara da yol açtý” Uluslararasý Çalýþma Örgütü’nün(ILO) açýkladýðý raporda böyle diyor. Burjuvaziyi uyarýyor. 2008 krizinden bu yana hem geliþmiþ emperyalist ülkelerde, hem de geliþmekte olan baðýmlý ülkelerde burjuvazinin gençliðe dair sürekli projeler üretmesi sebepsiz deðil. Türkiye’de de her gün genç issizlerin sayýsý artýyor. Ne eðitim sistemi bu sorunu çözmeye yetiyor, ne de üretilen projeler. Zira iþsiz olan gençlerin (20-24 yaþ grubu için) %18,52i üniversite mezunu ve mezunlar artýkça bu oran da artýyor. Hal böyle iken gençliðin büyük kesimi geleceðe dair umut besleyemiyor. Yarýn düþüncesi onlarýn kafasýnda karanlýk ve
reken ikinci ders.
Umutsuzluk Çukuru
Tam bir umutsuzluk çukurunda kitleler 1 Mayýs’a ve 6 Mayýs’a girdi ve Deniz onlar için kurtuluþun yoluydu. 1 Mayýs alnýnda bir araya gelen yüz binler kurtuluþun bir arada olmaktan, mücadele birliðini oluþturmaktan geçtiðini anlamýþlardý. Bu umutsuzluk durumu reformist ve oportünistlerde devrimden uzaklaþmayý doðururken, Leninist gençlikte devrimi daha fazla örgütlemeyi getirecektir. Çünkü Lenin’in de dediði gibi bir devrimin yükseliþinin, kitlelerin umutsuzluðu ile birlikte olmasý son derece doðaldýr. Ama bizler devrimi örgütlemek ve burjuvazinin iktidarýný yýkmak, sosyalizmi kurmak istiyoruz. Öyleyse bu durumla yetinemeyiz. Kitleler umutsuzluðun çukurunda isyancý duygularýný biriktirirken; ne zaman nerde patlayacaðý belli olmayan devrimin toplumsal güçleri ile sýký baðlar kurmamýz zorunludur. En baþta da gençlikle! Gençlerle sýký baðlarýmýz olmadýðý takdirde, onlarla aramýzdaki güveni, samimiyeti arttýrmadýðýmýz taktirde devrim bizler için hayal olur! Bu da çýkartýlmasý gereken 3. derstir. Yukarýda ILO’nun açýkladýðý raporda Tunus’ta genç iþsizlerin bir sosyal patlamaya yol açtýðýný okuduk. Tunus genç komünistleri ile yapýlan bir röportajda ise, genç komünistler devrimi ellerinden kaçýrmalarýnýn temel sebebi olarak neyi görüyor. Þöyle diyorlar, kitleler sokaða çýktýðýnda bizlerin onlarla baðý yoktu. Ýþte bu tek sebep bir devrimin ellerimizden kayýp gitmesi için yeterli. Bu nedenle þu anda Leninist gençliðin önündeki en büyük görev olabildiðince fazla gençlik kesimi ile iliþkiler kurmak, bu iliþkileri devrimi örgütlemede en aktif þekilde deðerlendirmektir. 21. Yüzyýlýn devrimler tarihine baþarýlý bir devrim örneði vermek istiyorsak yapacaðýmýz þey budur!
Bu nedenle þu anda Leninist gençliðin önündeki en büyük görev olabildiðince fazla gençlik kesimi ile iliþkiler kurmak, bu iliþkileri devrimi örgütlemede en aktif þekilde deðerlendirmektir. 21. Yüzyýlýn devrimler tarihine baþarýlý bir devrim örneði vermek istiyorsak yapacaðýmýz þey budur!
13
N E Þ R E ? K A Ý Ý L D L M Z N Ç Ý Ý K N D Ý N E L G E Ç R D N Ý E B MÝ?
Ü
14
G R BÝ
lkemizde gördüðümüz (maruz kaldýðýmýz diyelim) eðitimin niteliði ortadadýr. Günden güne harcanan enerji, biz gençliðin enerjisidir. Gençler ataktýr, çalýþkandýr, cesurdur ; ama gelin görün ki sistemin elinde oyuncak olmuþtur. 7 yaþýnda alýr insaný “Türk’üm, doðruyum” la büyütür, 13 yaþýna getirir yarýþ atý gibi hemen hemen her yýl ismini cismini deðiþtirdiði liseye giriþ sýnavýna maruz býrakýr. Ergenlik yaþýndaki insan henüz sosyal yaþamla yeni yeni tanýþmýþken arkadaþlarýný birer rakip olarak görmesini saðlar ve yaþamdan koparmak adýna ilk büyük adýmýný atar. Bu insan için yaþam mücadelesi halini alan sýnav velhasýl dershanelere gidilerek, özel dersler alýnarak, maddi durumu iyi olmayanlar için yakýnlarýnda bulunan herhangi bir liseye sanki kendi geleceðini kendisi inþa etmeyecek gibi mecburen kayýt edilerek atlatýlýr. Bu aþamaya kadar bencil, idealist bilinç verilebildiði ölçüde verilmiþ; sýra üniverCevabý; gençliðin devrimsiteye hazýrlýk sýnavýna gelmiþtir. Bu kez ci önderlere, devrimci düþünyerli yerine oturan kiþilik, gelecek kaycelere ve mücadeleye olan gýsý içinde çýrpýnmaya baþlamýþ ve yaþam deðil ölüm- kalým mücadelesi halini ilgisinde, yöneliminde bulaalmýþtýr durum. biliriz. Bu yýlda gördük ki,1 Evet, bir toplumu sindirmenin; uyut- ve 6 Mayýs’ta alanlarý doldumanýn- uyuþturmanýn; bir koyun sürüsü ran; kendi gelecekleri, iþçi sýhalini aldýrmanýn; itaatkar, sorgulamageleceði için yan, aný yaþayan, bencil, bilinçsiz bir ne- nýfýnýn sil yetiþtirmenin en iyi yollarýndan biri mücadeleye hazýr olduðunu eðitimdir. gösteren yüz binlerce genç Kapitalist eðitim sistemi, sermayeburjuvazinin korkusunu doðdarlarýn varlýðýný korumak adýna iþler ve bunu hiç çekinmeden, bin bir yüzsüzlük- ruluyor. Gençlik bugün oldule de halkýn gözüne sokar. Hepimizin bil- ðu gibi yarýn da sokaklarda diði 4+4+4 yeni eðitim sistemi Türkiye devrim mücadelesini yükselinsanýn karþýnda kapý gibi dikilmektedir. tecektir. Baþbakanýmýzýn deDindar nesiller yetiþtirmek için düþünülmüþ bu sistemin; çocuk iþçilerin, çocuk diði gibi dindar bir nesil gelinlerin, eðitimden alýnan kýzlarýn sa- deðil, bu topraklarda denizleyýsýnda artýþa neden olacaðý aþikardýr. þen bir nesil doðuyor, doðaNeden? caktýr. Bu sorunun cevabýný þifre skandalýyla sokaða çýkan ve hayatýnda ilk kez po-
litik bir eylem gerçekleþtiren binlerce gençte bulabiliriz. Geleceðe dair düþler kuramayan, umutsuzluða sürüklenen gençlerin çözümü, sokaða çýkýp mücadele etmekte görmesi son derece doðal. Zira bunu bugün dünyanýn her yerinde gençler yapýyor! Bu sorunun cevabýný yine Kürt halkýnýn vermiþ olduðu onurlu ve cesur mücadelede, bu mücadelenin en aktif ve fedakar katýlýmcýlarýndan birinin gençlik olmasýnda bulabiliriz. Cevabý; gençliðin devrimci önderlere, devrimci düþüncelere ve mücadeleye olan ilgisinde, yöneliminde bulabiliriz. Bu yýlda gördük ki,1 ve 6 Mayýs’ta alanlarý dolduran; kendi gelecekleri, iþçi sýnýfýnýn geleceði için mücadeleye hazýr olduðunu gösteren yüz binlerce genç burjuvazinin korkusunu doðruluyor. Gençlik bugün olduðu gibi yarýn da sokaklarda devrim mücadelesini yükseltecektir. Baþbakanýmýzýn dediði gibi dindar bir nesil deðil, bu topraklarda denizleþen bir nesil doðuyor, doðacaktýr.
KAPÝTALÝZMÝN ELÝ KANLI EÐÝTÝM SÝSTEMÝ
Kadýköy’de özel bir dershanede temizlik iþçisi olarak çalýþan Hilmi Candýr (52), dershanenin Seviye Belirleme Sýnavý’nýn afiþini asmak için çýktýðý ikinci kattaki pencereden düþerek hayatýný kaybetti. 18 Mart 2012 tarihinde gerçekleþen bu olay, ‘iþ kazasý’ olarak kayýtlara geçti. Eðitimin metalaþtýðý, devlet okullarýnýn neredeyse öðrencilere hiç bir katkýda bulunmadýðý, okullarýn ticari hanelere dönüþtüðü ülkemizde, yoksul ve emekçi ailelerinin çocuklarýna kapýlarý hýzla kapanan devlet okullarý, gün geçtikçe dershane sistemine dönüþtürülmeye devam ediliyorken, dershanelere ekonomik durumlarý orta ve iyi düzeyde olan aile çocuklarýnýn gidebildiði, ve burada ise dershanelerin kâr hýrsý ile öðrencileri hem psikolojik hem de ekonomik olarak sömürüsü ile karþý karþýya kalmalarý, kapitalist eðitim sisteminin öðrencileri sadece kendi sömürü sistemini devam ettirebilmek için hazýrladýðýný görebiliriz. Bu eðitim sisteminin özel dershane kurumlarý, sadece öðrencilerin ekonomik sömürüsü ile ayakta kalmayacaðýný bildiði için, kâr hýrsý ile öðretmeler ve çalýþanlarý üzerindeki sömürüsü daha aðýr ve daha baskýcý bir þekilde gerçekleþmektedir. Kapitalist eðitimin kâr hýrsýnýn en son kurbaný olan Hilmi Candýr, temizlik iþçisi olarak çalýþtýðý özel dershanede, emekli olmasýna bir ay kala hayatýný kaybetmiþtir. Dershane binasýnýn dýþ cephesine reklam amaçlý asýlmasý gereken sýnav afiþlerini, hiç bir güvenlik önlemi alýnmadan Hilmi Candýr’a verilerek asýlmasý gerektiði söylenmiþtir. Dört katlý olan binanýn, en üst katýndan öðrencilerin yardýmý ile asmaya baþlayan Hilmi Candýr, ikinci katýn penceresine geldiðinde, yaþýnýn vermiþ olduðu yorgunluk ile dengesini kaybederek yere düþmüþ ve o an beyin kanamasý geçirerek hayatýný kaybetmiþtir. Bu tip afiþlerin, belediyelerden kiralanan merdivenli araçlarla asýldýðý bilinmektedir. Ya da bu iþ esnasýnda, yüksek binalarda afiþ pankart vb. askýlarý kullanýlarak, bir güvenlik önlemi alýndýðý da bilinmektedir. Fakat dershane yönetimi için, bu tip harcamalar aylýk muhasebe hesaplarýnda birer zarar olarak iþleyeceði için, buna gereksinim duymamýþ olmalarý da tahmin edilebilen bir gerçektir. Dershane öðrencileri tarafýndan sessiz ve sevilen bir insan olan Hilmi Candýr’ýn hayatýný kaybetmesi bir ‘iþ kazasý’ olarak deðil, kapitalist eðitim sisteminin, kâr hýrsýnýn yaratmýþ olduðu bir ‘iþçi cinayeti’ olarak kayýtlara geçmelidir. Biz, yaþanan bu iþçi cinayetlerinin son bulabilmesi için, eðitim sisteminin ve kurumlarýnýn düzeltilmesi deðil, tamamen yýkýlmasý ve yerine insan hayatýnýn çok daha deðerli olduðu, öðrencilerin okullarý hapishane olarak görmediði, öðrenci ailelerinin büyük emekler sarf ederek çocuklarýný dershanelere kayýt ettirmek için uðraþmadýðý, kâr hýrsýnýn olmadýðý bir eðitim sistemin kurulmasý gerektiðini biliyoruz. Hilmi Candýr’ýn 17 yýldýr çalýþtýðý dershanede meslektaþý olan arkadaþý, o gün Hilmi Candýr’ýn her zaman ki gibi yemek parasýndan kýsarak, emekli olduktan sonra memleketinde bir ev alabilmek için birikim yaptýðýný söylediðini, o gün baharýn geldiði için içerisinde büyük bir mutluluðun olduðunu ve yüzünün hep güldüðünü belirtmiþtir. Biz, kapitalizmin e-
li kanlý eðitim sisteminin, bir iþçinin yüreðinde bahar ile açan o umut dolu çiçeði kopardýðýna son kez tanýk olmuyoruz. Þili’li büyük ozan Pablo Neruda’nýn dediði gibi ‘’Tüm çiçekleri kopartabilirler ama yine de baharýn gelmesini asla engelleyemezler.’’ Evet, baharýn geliþini asla engelleyemezler! Hilmi Candýr’ýn hayatýný kaybettiði dershanede eðitim gören bir öðrencinin Hilmi Candýr adýna yazdýklarý.. PENCEREDEN GELEN ÖLÜM Gün ilk ýþýklarýný gizlerken bir iþçinin gözlerine, ekmek kavgasý doluyor yüreðine… ‘’Kýþ bitti. Bahar geliyor kömür yakmayýz artýk.’’ diyor soluk sesiyle. Ardýndan hayata karþý direnen bir tebessüm ile yeni günün ilk temizliðine, ilk iþçiliðine koyuluyor. Karný aç ama yemek yemek istemiyor. Çatýsýz kalma korkusunu taþýyor hala içinde. Bir simit parasýný cebine koyup ileride alacaðý o küçük evi yerleþtiriyor düþlerine. Çocuklarýný, karýsýný ve ekmek kavgasýný düþünüp daha çok çalýþýyor. Sonra iç çekiyor en derinden… ‘’1 ay kaldý emekliliðime. Bu iþ bana çok aðýr geliyor.’’ diyor. Þimdi iþleri arasýna bir reklam giriyor. Reklam yapmasý gerekiyor. Büyük, süslü bir reklamýn afiþini sýkýca asmasý geriyor. Korkusuzca çýkýyor pencereye. Baðlýyor ipleri nasýrlý elleriyle, olanca kuvvetiyle. Derken aþaðýlara iniyor. Oradan da baðlamasý gerekiyor. Uzanýyor ipe. Pes etmeden, rüzgara karþý uzanýyor o kalýn ipe… Bir gemicinin halatý sýkýca çekmesi gibi her gün elinden düþürmediði o süpürgesini uzatýyor ipe. Bakýyor yetiþmiyor…. Uzatýyor iþte kendini. Ve sonrasý. Tek bir saniye ile o yorgun beden, kaç kere geçtiði o sokaða yýðýlýveriyor. Tek bir an ile, tek bir can yok oluyor. Nasýrlý elleri süpürgesinden rüzgarla birlikte ayrýlýyor… Ýnsanlarýn arasýna düþüyor pencereden bir iþçi. Az evvel son çayýný içmiþ. Çay da verdiði emek kavgasýnýn sýcaklýðýný taþýyordu yüreðinde belki de. Ne çok çay içerdin Hilmi Amca deðil mi? Ne çok susardýn. Neler geçirirdin içinden, kimselere söylemeden neleri düþlerdin? O alacaðýn küçük evi mi, emekliliðini mi yoksa yeni gelen baharý mý? Ýnsan yýðýný toplanýrken az önce düþen iþçinin baþýna, son nefesini alýyor bir hýzla ve sonra ayný hýzla kapatýyor gözlerini. Ölüyor bir iþçi daha. Ölüyor bir insan daha. Ölümünde yaþamýn gibi suskun geldi iþte. Ölürken bile sustun sen. Hiç aklýndan geçirmiþ miydi pencereden düþerek öleceðini? Boynunun kýrýlacaðýný ve bir avuç kan içinde yüzerek öleceðini aklýndan geçirmiþ miydin? Þimdi de ardýnda býraktýðýn insanlar, ardýnda býraktýðýn þehir susuyor. Susuyoruz hepimiz. Pencereden rüzgarla gelen ölüme karþý öfkemizi saklýyoruz içimizde. Ama yine susuyoruz iþte… Ölüm öfkelendirdiði gibi susturuyor da bizi. Ölüm hoþ gelmez ki hiç bir zaman. Ölüm varmýþ ve var olacakmýþ. Ama ekmek ve kavga da var… Ekmeðimizde, kavgamýzda yaþatacaðýz ölen iþçileri. Ve kimsenin hayalleri yarým kalmayacak bir gün… Nasýrlý ellerimizle geçeceðiz bu ölümlerin önüne. Ve o zaman kimse pencereden düþmeyecek… Kadýköy’den Bir DÖB’lü
15
Yüreðim yanar dað gibi Patlamaya tuttu bak Seni anýmsýyorum yine Kalabalýk sokaklarýný özlüyorum Meydanlara uzanan caddelerini Halbuki ýþýldayan yüzün yakýn ve uzak þimdi bana Kaç gece yatýrdýn huzurla koynunda Sen, eyy çýlgýn çocuklarýn þehri Seni gecelerde seviyorum Gecenin tanýðý olmaz Bunu en iyi sen biliyorsun
Sana kavgamýzýn þehri deriz Kimileri de “hovarda” þehir Ýki yüzlü bir þehirsin demeye dilim varmaz bilirsin Ama benim ki heves deðil Bir tutku seni böyle seviyorum Hani ilk öpüþmeler vardýr Ýstanbul tanýksýndýr O an güzel bir türkü gibidir Hoþtur yahut mayhoþtur Seni türkü güzelliðinde yaþamak yaþatmak isteyen de çoktur.
Kelepçe vurulup edilemezsin Oysa sahte ihtilalciler Kaç kez tutsak etmek istedi Hiç bir fýrtýnaya eðilip bükülmedin Ýþte bundandýr umursamazlýðýmýz korkusuzluðumuz- bela oluþumuz Ýþte bundandýr hüzünlü kýrýk bir yürek gibi haykýrýþýmýz Sen büyüksün Biz de düþlerimiz kadar Büyük ve özgürüz madalyonun gerçek yüzüyüz
Bunca acýnýn bunca zulmün yoðurduðu yürekler isyandadýr Otururken herkesin iyi olduðu Ama adamýn kavgada belli olduðu Eyyy kavgamýzýn þehri tanýksýn bu isyana Sana koþup gelmek istiyorum Gelemezsem þayet sevdiðim Þehrin gamzelerine gömülmek istiyorum!..
Tekirdað 1 No’lu F tipi Cezaevinden Bir Leninist
16
PANEL: DENÝZLERÝN DEVRÝM ANLAYIÞI
13 Mayýs Pazar günü, Devrimci Öðrenci Birliði olarak Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde “Denizlerin Devrim Anlayýþý” konulu bir söyleþi gerçekleþtirdik. Ýlk sözü alan arkadaþýmýz, Denizlerin mücadelesinin yanlýþ anlatýlmasý yüzünden bu konuda bir söyleþi yapma gereði duyulduðunu ve Denizlerin devrimci özlerinden yalýtýlmasýnýn burjuvazinin iþine geldiðini belirterek baþladý. Denizlerin mücadelesinden, TÝP ve MDD süreçlerinden geçerek çok daha ileri ve devrimci bir konumda olan THKO’nun kuruluþunu anlatarak devam etti. Bugün olduðu gibi, 60’larda da, halkýn devrimci enerjisini “parlamenter yoldan devrim” gibi bir ütopyayla harcayan reformist- oportünistlerin olduðunu ve Denizlerin THKO’yu kurarak, illegal temelde, zora dayalý ve uzlaþmaz biçimde mücadele yürütmeleriyle reformist- oportünistlere en güzel cevabý verdiklerini söyledi. Denizlerin MarksizmLeninizmi devrimci kavrayýþlarý sayesinde süreci devrimci yöntemlerle karþýlayabildiklerini belirtti ve bu yöntemlerin bugün de geçerliliðini koruduðunun altýný çizdi. Arkadaþýmýzýn konuþmasýný bitirmesinin ardýndan komite-konseylerin önemini ve gerekliliðini konuþmak üzere sözü diðer arkadaþýmýz aldý. Denizlerin örgütlenmelerinden yola çýkarak komite- konseylerin önemini vurguladý. Komite- konseylerin
“Bugün olduðu gibi, 60’larda da, halkýn devrimci enerjisini “parlamenter yoldan devrim” gibi bir ütopyayla harcayan reformist- oportünistlerin olduðunu ve Denizlerin THKO’yu kurarak, illegal temelde, zora dayalý ve uzlaþmaz biçimde mücadele yürütmeleriyle reformist- oportünistlere en güzel cevabý verdiklerini söyledi.” kapitalizmde ayaklanma, sosyalizmde ise iktidar organlarý olduðunu söyledi. Örgütlülüðün ve komiteleþmenin önemini belirttikten sonra, soru- cevap bölümüne geçildi. Komitelerin oluþturulmasý ile ilgili gelen
sorular üzerine komitelerin oluþturulmasý konusunda daha detaylý bilgi verildi. Herkesin komitede bulunabileceði, komite içerisinde bilinci geliþtirmenin çok daha rahat olduðu söylendikten sonra, komitelerin öz disiplini saðlayabilme ve düþüncelerini rahat ifade edebilme gibi artýlarýnýn olduðu da belirtildi. Söyleþimizin ardýndan oluþturulan serbest kürsüde, Denizler gibi mücadele etmenin ve komiteleþmenin önemi bir kez daha vurgulandý. Günün sonunda, söyleþi üzerine yapýlan deðerlendirmelerde, söyleþinin verimli, ileri taþýyýcý olduðu konusunda ortak paydaya varýldý. Bu tür söyleþilerin devam etmesi üzerine gelen taleplere, “Denizleri anmak, onlar gibi savaþmaktýr. Onlar gibi savaþabilmek için onlarý iyi tanýmamýz gerekiyor. Biz, DÖB olarak üzerimize düþeni yapacak, onlarý en doðru þekilde anlatmak için etkinliklerimize devam edeceðiz.” þeklinde cevap verdik. “DENÝZLERÝN YOLUNDA DÖB SAFLARINA!” þiarýyla bir sonraki etkinliðimizde buluþmak üzere diyerek ayrýldýk. Antep/ Devrimci Öðrenci Birliði
HANÇERLEÞTÝYSE BEDENÝN; HAYDÝ KAVGAYA!*
Yer: Kürdistan’ýn (bu kelimeyi okur okumaz yazýyý býrakmak isteyenleriniz olabilir içinizde, eðer kapitalizm henüz içinizdeki insaný katledemediyse, yazýyý bitirmenizi öneririm; aksi bir durum varsa, yazýyý bitirmeyi býrakýn, yaþamanýzla ölmeniz arasýnda insanlýk için fark yok demektir) kuytudan yeni çýkan, ama güneþle hep kucaklaþmýþ, tarihe hep kucak açmýþ bir bölgesi, belki Qoser… Ýnsanýn en “kendi” olduðu anlarý bilir misin? En çýplak tepkilerinizi ne zaman, hangi koþullar altýnda verirsiniz? Burasý bir hastanenin, tam da yukarýda tarif ettiðim yerdeki gibi bir hastanenin doðumhanesi… Az evvel bir kadýn, doðuma alýndý. Kaydý yapýlýrken “k”leri gýrtlaðýndan getirerek söyleyen kadýn hep “Tirkî” konuþtu. Ebeler, hemþireler geldiðinde, onlara Tirkî sorular sordu, “Tirkî” cevaplar aldý. Belki de bilmiyordu “Kurdî” yi. “K”leri bastýrarak “Kurdî”deki “q” gibi söylemek, Kurdî bilmek demek deðil sonuçta.. Yani “Kurdî” yi bilen aileler, yok, eksik býraktým; anadilleri Kurdî olan aileler, çocuklarýna faydasý olmaz, zararý olur diye düþünerek “Kurdî” yi öðretmek yerine, “Kurdî” gýrtlakla konuþtuklarý “Tirkî” yi öðretebiliyorlar bazen. Belki bu “k”yi “q” gibi söyleyen kadýn, gýrtlaðýný kullandýðý dili hiç bilmiyordu bu yüzden. “Tanýmlanamayan” bu dili nenesi, dedesi konuþurken duymuþtu ve bu dile olan ilgisi öylece de kalmýþtý belki. Yok, bu kadýn “Kurdî” biliyor. Çünkü yeni hayatý temsil eden ve birazdan þuracýða konacak olan bebenin sancýlarý, anasýna “yade”sini çaðýrtýyor. Ve doðumhaneyi “Kurdî” çýðlýklar çýnlatýyor. Sizlere demiþtim ya, en çýplak tepkilerinizi ne zaman verirsiniz diye. Ýþte böyle acý ya da heyecan anlarýnda… “Resmiyet” ya da “kanun” dinleyecek hal olur mu bu anlarda? O yüzden “anne” deðildir çaðrýlan, “yade”dir, “daye”dir.
Þimdi yeri deðiþtirelim; burasý da Kürdistan’da bir bölge, karlarýn mekaný. Qers mesela… “Tirkî”, “medeniyet” dili ya hani… “Tirkî” kibar ya… “Kurdî” geri kalmýþlýk göstergesi ya… Ýþte bu mantýðýn pençesinde bir Kürdistanlý, kentteki bir manava kibar olmanýn birazdan ona vereceði gururla soruyor elmanýn fiyatýný, ince bir ses ve temizlenmiþ bir gýrtlakla: “Elma kaça mý?” Bu karlarýn kentinde bir kar tanesi daha, kýzgýn demire düþüp cýzýrdatan su damlasý gibi düþüyor yangýn yeri yüreðime.. O buhar oluyor, bense ateþ oluyorum yavaþ yavaþ… Kulaklarýmda çýnlýyor: “Elma-ka-ça-mý” Onun “Kurdî”den duyduðu utanç, iliklerimde öfkeleþiyor ve öfkem yüreðimde devleþiyor o an... Yer bu kez, K. Kürdistan’ýn “paytaxt”ý, Amed… Burasý bir park. Kalabalýkça oynuyor çocuklar… Onlarý izliyorum. Ýki grup oluyorlar birden. Yarýsý slogan atarak yürüyor topluca: “Kur-dis-tan-go-ris-tan-jî-bo-fa-þistan!...” Sonra diðer grup birkaç adým ötede önlerine diziliyor ve bu gruptan biri –belli ki grubun lideri-, öfkeyle baðýrýyor: “Daðýlýn yoksa müdahale edeceðiz!” Öteki grup –anlaþýlan o ki eylemciler grubu- yürüyüþe devam ediyor “polis grubu”nun üstüne doðru, slo-
ganlar þiddetleniyor ve “düþman”a bir de “Tirkî” haykýrýlýyor, “Kurdî”yi anlamayanlarý vardýr belki diye: “Kür-distan-fa-þiz-me-me-zar-o-la-cak!...” Sloganýn ikinci atýlýþýnda “polis” müdahalesi.. “Çatýþma”lar… Bir kýsmý taþlara sarýlýyor “eylemci”lerin, bir kýsmýný “polis” yakalýyor ve yakaladýðýný affetmiyor. Ellerinde coplar yok, biber gazlarý, gaz bombalarý, tazyikli sular, silahlar da yok. Bunlarýn yokluðu sokaktaki gördüklerine benzemese de, tekmeler konuþuyor ve sokaktakiyle benzerlik kurulmuþ oluyor. Oysa bu sadece çocuk oyunu. Oyunlar bu kadar acýmasýz olur muymuþ? Ben en acýmasýzýný el kýzartmaca bilirdim. Oysa bu “oyun” gerçeði aratmayacak kadar acýmasýz. Adýný ben koyacak olsam “yürek patlatmaca” derdim… Devlet þiddetiyle iç içe yaþayan bu çocuklarýn, belki de Uður Kaymaz ya da Ceylan Önkol ya da Enes Ata’nýn arkadaþlarý olduðunu ve onlarýn donmuþ bedenleriyle büyüdüklerini unutmuyorum. Boðazým düðümleniyor. “Ne yapýyorlar?” diyorum; bir ana “belki de öç alýyorlar” diyor, “ölü çocuklarýn, açlýkla ya da kurþunla ölmüþ fark etmez, ölü çocuklarýn öcünü.. Birazdan eylemciler polis, polisler eylemci olacak.” Ve yeniden baþlýyoruz:
17
Dilini nasýl öðrenemez bir çocuk? Neden baþka dilde ifade eder kendini? Ýnsanlar nasýl inkar ederler bir dili ve kültürü? Bir halký nasýl reddeder insanlar? Düþündüklerimden ve gördüklerimden ürpermiþ içimden bir ses yükseliyor: “Sorun insanlara ait deðil ki, insanlardan kaynaklý da deðil. Sorun devletin ekonomik sistemine ait; böyle derinlikli bir konuya böyle yüzeysel ve vicdani bir meseleymiþ gibi bakýlýr mý hiç? Eðer böyle bakarsan yanýlgýya düþmez misin? Bu, bir devletin egemen sýnýfýnýn egemenliðini sürdürme meselesi, ekonomik kazançlarýný devam ettirme meselesi.”
18
“Kur-dis-tan-go-ris-tan-jî-bo-fa-þis-tan!” Yer yine Kurdistan’dan bir bölge… En baþta “nexweþhane”sini ziyaret ettiðimiz Qoser olsun mesela… Yine oyun oynuyor çocuklar. Evlerinin önündeki geniþ kaldýrýmdalar; futbol oynuyorlar. Birden, gol kaçýran takým arkadaþýna baðýrýyor çocuk, kafasý avuçlarýnýn arasýnda; “Ne yaptýn oðlum sen!” Tirkî baðýrdý, duydunuz mu? Bu çocuk Tirkî baðýrýyor. Düzgün “Tirkî”si ele verdi yabancýlýðýný. Ama korkmadým da deðil. En kendi olduðu bu heyecan anlarýnda “Tirkî” konuþmasý; kendi dilinden olmayan bir dili konuþmasý, kendinden baþkasýna dönüþüyor olmasý beni korkuttu. Doðal deðil mi? Dilini nasýl öðrenemez bir çocuk? Neden baþka dilde ifade eder kendini? Ýnsanlar nasýl inkar ederler bir dili ve kültürü? Bir halký nasýl reddeder insanlar? Düþündüklerimden ve gördüklerimden ürpermiþ içimden bir ses yükseliyor: “Sorun insanlara ait deðil ki, insanlardan kaynaklý da deðil. Sorun devletin ekonomik sistemine ait; böyle derinlikli bir konuya böyle yüzeysel ve vicdani bir meseleymiþ gibi bakýlýr mý hiç? Eðer böyle bakarsan yanýlgýya düþmez misin? Bu, bir devletin egemen sýnýfýnýn egemenliðini sürdürme meselesi, ekonomik kazançlarýný devam ettirme meselesi.” “Ama” diyorum. “Ama bir dil nasýl ‘tanýmlanamayan’ ilan edilir ki, nasýl ‘bilinmeyen’ olabilir ki?” Sonra cevabý kendim veriyorum yine. “Öyle ya… Koca ülke dört ayrý parçada, ayrý ayrý devletler tarafýndan ilhak edilmiþ de,
bu ülkenin insanlarýnýn büyük bölümünün kullandýðý dil ve yaþattýðý kültür inkar edilmiþ çok mu?” “Ne yapmalý?” diyorum. Ýçimdeki ses yine yanýtlýyor beni sabýrsýzlýkla: “Biliyorsun, biliyorsun!” “Evet”, diyorum. “Biliyorum. Bu acý bitsin diye, ilhak ve iþgal son bulsun diye, ‘anadil’ eðitimde kullanýlsýn, çocuklar biber gazý solumadan büyüsün diye faþizmi yýkmak gerek!” “Sadece bunlar için mi ve sadece bu kadar mý?” diyor içimdeki. “Hayýr” diyorum. “Ezilen halklarýmýzýn, Kürt- Türk- Ermeni- Çerkez- Laz… Tamamýnýn çilesi bitsin, çocuklar kara çýplak ayak basmak zorunda kalmasýn, açlýktan ölmesin diye, analarýn gözünde çocuklarýnýn açlýðýnýn yaþý deðil, göðsünde bebelerine süt olsun diye, sosyalizmi kurmak gerek!” “Hep gerektiðini söyledin, kendini pasif tutmaya mý çalýþýyorsun, yoksa elinden geleni yapacak mýsýn bunlar için?” diyor.. “Elbette, elbette yapacaðým.” diyorum.. “Tek baþýna?” diye soruyor. “Yok… Ama herkes bunu istemiyor ki…” “Herkese anlattýn mý ki bunlarý?” diyor. Susuyorum… “Anlatabildiklerine anlat, gidebildiklerine git. Elinden gelenin fazlasýný yap. Yap ki Kürdistan ve Türkiye faþizme mezar olsun. Hem zaten, bu kadar iç içeyken ayrý ayrý olur mu hiç?” “Doðru” diyorum, “olmaz”. “haydi öyleyse, topla ‘Tirkî’ çocuklarý, getir koy ‘Kurdî’ çocuklarla oynasýnlar. Sonra, Enes Ata’nýn, Ceylan’la Uður’un da analarýný al, bebe Kübra’nýn anasýyla buluþtur; buluþtur ki görsünler açlýktan ve kurþundan ölülerin analarý, görsünler kim dost kim düþman! Yoksulluk dördüne de dert deðil mi, açlýk dert deðil mi hepsine! Bir de “Kurdî”lik dert oluyor “Kurdistan” da; zengin sofralarýna tuz biber serpilir gibi deðil, açlýða ölümler serpilir gibi serpiliyor “Kurdî”lik… Sen buluþtur açlýktan ve “Kurdî”likten ölümle evli yaþayanlarý. El ele versinler de yürüsünler düþmanýn göðsüne hançer olmaya!” “Doðru”, diyorum. “Doðru! Haydi analar, haydi kadýnlar, haydi iþçiler, emekçiler, haydi öðrenciler, gelin yürüyelim düþmanýn göðsüne hançer olmaya- hançer vurmaya!” DÖB’lü Bir Öðrenci
LENİNİST MİZAH KOLLEKTİFİ
K LM
19
N U R H A K ’ TA YA N A N
DEVRÝM ATEÞÝ SÖNMEYECEK
20
Adýyaman Gölbaþý ilçesinde cenazeyi almaya giden Sinan’ýn annesi Nazife Cemgil, çevresini saran kadýnlara Sinanlar’ý þöyle anlattý: “Bu oðlum Sinan... Bunlar da onun arkadaþlarý (Kadir ve Alpaslan), kardeþleri.... onlar da oðullarým... Bu çocuklar, bu oðullar; bu ülkeyi, halký, sizleri sevdiler. Baþka bir istekleri yoktu. Her biri birer dehaydý. Her biri üstün zekalý birer güzel insandý. Dileselerdi, düzenin adamlarý olsalardý, þimdi burada cansýz yatmazlardý. Birer milyoner olurlardý. Ama onlar, halký, sizleri sevdiler. Sizin sorunlarýnýzý omuzladýlar. Size yalan söylüyorlar. Onlar eþkýya deðildi...” Devrim tarihi birçok devrim savaþçýsýný, önderini halklarýn yüreðinde unutulmaz bir yere sahip olduðunu yazar. Nurhak daðlarýnda 31 Mayýs þafaðýnda, yoldaþlarýný özgürleþtirmek için, Denizlerin idamýný engellemek için giriþtikleri bir eylemde ölümsüzleþen Sinan Cemgil’i, Kadir Manga’yý ve Alpaslan Özdoðan’ý da, halklar yüreðinde týpký Denizler gibi koruyor, seviyor, unutmuyor. Sinan’ýn annesinin cenazesini almaya gittiðinde kadýnlara söylediði sözler bugün yaþananlarla doðrulanýyor. Gençler, kadýnlar, analar Sinanlardan sevgi dolu sözlerle bahsediyorlar. Onlarýn yolunu yürüyorlar. Devrimin bu büyük militanlarýný, THKO’nun önder gerillalarýný unutmuyorlar. Yoldaþlarýmýzýn her biri eþsiz insanlardý. Gerçek, katýksýz insanlardý. Sinan Cemgil; THKO’nun öncü
Sinan Cemgil ve yoldaþlarý Nurhak daðlarýna çýkarlar. Denizlerle burada buluþacaklardýr. Ancak Deniz Gezmiþ ve Yusuf Aslan yakalanmýþtýr. Denizlerin idamýný engellemek için Malatya – Kürecik’te bulunan ABD radar üssüne yönelik bir eylem örgütlenir. Fakat T.C ordusuyla girdikleri çatýþmada THKO’nun önder kadrolarýndan Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alparslan Özdoðan ölümsüzleþirler. Nurhak kana boyanmýþtýr. Onlar bayrak olmuþlardýr artýk. Devrimci iradenin, yýlmazlýðýn adý olarak geçtiler tarihimize Sinanlar. Bu çetin kavganýn türküsüdür Sinanlar.
kadrolarýndan olup Türkiye – Kürdistan devrim tarihinde büyük bir öneme sahip devrimcilerden biridir. Sinan Cemgil’de oluþan devrimci karakteri anlayabilmek için öncelikle TÝP içerisinde yer aldýðý döneme bakýlmalýdýr. Sinan Cemgil TÝP içerisinde bulunduðu dönemde 68 kuþaðýnýn devrimci çizgisi yeni yeni þekillenmekteydi. TÝP içerisinde bulunduðu dönemde TÝP’in reformist, uzlaþmacý, parlemantarist anlayýþýnýn Marksizm- Leninizmle uzaktan yakýndan bir baðlantýsý olmadýðýna karar verdi. Sinan Cemgil ve Deniz Gezmiþ TÝP’ten ayrýldýlar. Bu ayrýlýktan sonra birçok genç TÝP’ten kopar. Sinanlarýn, Denizlerin bu militan ruhunu TÝP taþýyamamýþtýr. Sinan Cemgil devrimci karakteri kendi kiþiliðiyle özdeþleþtirmiþ ve iþçi sýnýfýnýn çýkarlarý doðrultusunda mücadele etmiþ, hayatýný bu yola adamýþtýr. Devrimci gençlik Sinan’ý her yerde görmektedir. Bir bakarsýnýz, polis tarafýndan aranmasý olmasýna raðmen ODTÜ’de, Ýstanbul’da öldürülen Taylan Özgür için bir konuþma yapar, bir bakarsýnýz üniversitede boykot eyleminin en önündedir, bir bakarsýnýz üniversite iþgalinde en baþý çekmektedir. Sinan Cemgil kitleler üzerinde özellikle de öðrenci gençler üzerinde etkisini göstermiþtir. Sinan konuþma yapacaðý zaman ODTÜ’nün öðrenci gençleri koþuþturmaktadýr. Denizler ve Sinanlar bir devrimi gerçekleþtirme yolunun silahlý mücadeleden geçtiðine inanýyorlardý. Bir arkadaþý Sinan’a “biz silahlý 20 ki-
þiyle devrim yapabilir miyiz?” diye sorduðunda Sinan “Biz bir meþale yakarýz. Arkamýzdan gelenlerin yolu aydýnlanýr.” demiþtir. Kadir Manga; yoldaþýmýz 1947’de Konya’nýn Akþehir ilçesinde doðdu. Ýlk ve orta öðreniminin ilk yýllarýný Akþehir’de, liseyi Ýzmir’de bitirdi. Erzurum Atatürk Üniversitesi FKF (Fikir Kulüpleri Federasyonu) Erzurum Sekreterliði kurulmadan önce, 1967’de Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatý Bölümü’ne girdi. Ayný yýlýn Ekim ayýnda kurulan Fen- Edebiyat Fakültesi Fikir Kulübü Kurucu Baþkaný oldu. Fen- Edebiyat Fakültesi Fikir Kulübü’nün kurulmasýyla FKF Sekreterliði için sayý tamamlandý ve ayný yýl kurulan FKF Erzurum Sekreterliði’nin Yönetim Kurulu’nda da görev aldý. 25 Aralýk1967’de öðrenci yurdunun B Blok 85 numaralý odasýnýn duvarýnda ele geçirilen dinleme cihazýnýn kamuoyuna açýklayanlar arasýndaydý. 1968 yýlý boyunca öðrenci derneði seçim kampanyasý ve eðitim çalýþmalarýnýn örgütleyicisiydi. 4 Ocak 1969’de yapýlan FKF Olaðan Kongresi’ne Erzurum Delegesi olarak katýldý ve Yusuf Küpeli’nin Genel Baþkanlýðý kazandýðý bu Genel Kurul’da FKF Genel Yönetim Kurulu üyeliðine seçildi. 1969 Haziran ayý sonunda Erzurum’da Kurulu bulunan Ýzmir Yüksek Tahsil Talebe Cemiyeti Baþkaný seçildi ve Filistin’e gidinceye kadar bu görevini sürdürdü. 1969 Aralýk sonlarýnda Filistin’e gidinceye kadar aralýksýz olarak Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde ve çevre illerdeki tüm devrimci eylemlerin örgütlenmesini yönetti ve aktif olarak yer aldý. Erzurum gibi gericiliðin yoðun olduðu bir bölgede devrimci çalýþmanýn ne demek olduðunun en iyi örneklerini göstermiþtir. Hüseyin Ýnan’ýn çaðrýsý üzerine gittiði Filistin’de El Fetih örgütü kamplarýnda eðitim gördü. 16 yoldaþýyla Türkiye’ye döndükten sonra 1 Þubat 1970 tarihinde dönenlerden 11 yoldaþýyla Diyarbakýr’da yakalanarak 8 ay Diyarbakýr ceza evinde yattý. Tahliye olduktan sonra Türkiye Halk Kurtuluþ Ordusu’nun (THKO)
dað kadrosunda yer aldý. 1971 Þubat ayýndan itibaren kýrsal kesimde görev alarak fiilen kýrlarda çalýþmalar yaptý. 12 Mart Muhtýrasý verildiði gün Kadir Manga, THKO’nun kýr örgütü ile daðdaydý. Hayatýný adadýðý iþçilerin, emekçilerin, köylülerin mücadelesinin zaferi için durmadan çalýþtý ve Nurhak daðlarýnda bayraklaþtý. Alpaslan Özdoðan; 3 Mart 1946’da Buca’da doðmuþtu. Katledildiðinde henüz 25 yaþýndaydý. Yaþamýnýn baharýnda gencecik, hayat dolu yoldaþýmýz hiç çýkarsýz insanlýðýn mücadelesine kendini adadý. Emekçiler bunu unutmayacak. Yýllar sonra bir yoldaþý Alpaslan’ýn okul arkadaþlarýndan birini Nurhak’ta bir lokantaya götürüyor. Gerisini arkadaþýnýn anlatýmýndan dinleyelim: “ Elbistan’dan Nurhak’a gittik. Sarmaþýk adlý bir lokantaya girdik, lokantacý bizi sitayiþle karþýladý. Ýrfan ile birbirlerine bir sarýldýlar ki görmelisiniz. Lokantanýn duvarýnda, Sinan, Kadir, Alpaslan, Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in resimleri asýlý. Merakla sordum, aslýnda cevabý kestirebiliyordum ama olsun bir de ondan duymak istedim. “Onlar bizim canlarýmýz” dedi. Alpaslan “benim arkadaþým” dedim. “Onlar geldiklerinde 15-16 yaþlarýndaydým” dedi, aðlayarak bana sarýldý. “Onlarý koruyamadýk, bu bizim içimizde ömür boyu yara ola-
rak kalacak” derken adeta benden özür diliyordu. Tüylerim diken dikendi, zira onlarýn son nefeslerini verdikleri yerde havayý soluyordum. Çok yakýnýmdaydýlar. “ Mücadelenin her aþamasýnda cesareti ile öne çýkan yoldaþýmýz Filistin’e gittiði zaman da, oradaki kiþilik ve yetenekleri ile herkesin takdirini ve saygýsýný kazanmýþ, bizzat cephede savaþa katýlmýþ ve üstün baþarýlar göstermiþtir. Sinan Cemgil ve yoldaþlarý Nurhak daðlarýna çýkarlar. Denizlerle burada buluþacaklardýr. Ancak Deniz Gezmiþ ve Yusuf Aslan yakalanmýþtýr. Denizlerin idamýný engellemek için Malatya – Kürecik’te bulunan ABD radar üssüne yönelik bir eylem örgütlenir. Fakat T.C ordusuyla girdikleri çatýþmada THKO’nun önder kadrolarýndan Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alparslan Özdoðan ölümsüzleþirler. Nurhak kana boyanmýþtýr. Onlar bayrak olmuþlardýr artýk. Devrimci iradenin, yýlmazlýðýn adý olarak geçtiler tarihimize Sinanlar. Bu çetin kavganýn türküsüdür Sinanlar. NURHAK’IN KANI YERDE KALMAYACAK YOLUMUZU AYDINLATANLARA SELAM OLSUN!
21
EMEÐE EZGÝ “ADIM DENÝZ”
H
ayaller kurmakla baþladý her þey. Yaþadýðýmýz hayatýn eksikleri olduðunu fark ettik; sonra bu eksiklere çözüm aramaya baþladýk ve karar verdik: Hayatýn ve insanlarýn sorunlarý ancak dünya deðiþirse çözülebilir. Bu yolda verilen emeði sizlere yansýtmak ve sizleri, hedeflediðimiz sosyalizmi ve Yeni Ýnsan’ý birlikte oluþturmaya davet etmek için bu albümü ortaya çýkardýk. “Eðer bir idealiniz varsa, dünya o ideal kadar büyüktür.” Bizim ideallerimiz þimdilik sadece bu dünya kadar. Biz dünyayý deðiþtirmek istiyoruz. Savaþlarýn, ayrýmlarýn, açlýðýn, iþkencenin, sömürünün, para kazanmak için üretilen hastalýklarýn, yoksulluðun, evsizliðin, sýnýflarýn olmadýðý, insanlarýn yeteneklerine ve tercihlerine göre çalýþýp, tüm ihtiyaçlarýný karþýlayabildiði bir dünyada yaþamak istiyoruz. Bütün bunlarýn kolay olmadýðýný, bu deðiþimin gerçekleþmemesi için çabalayan ayrýcalýklý sýnýflarýn karþýmýzda durduðunu biliyoruz. Þunu da biliyoruz: Ýlerleme ve geliþme hayallerin gerçekleþmesidir. Eðer insanlýk, adýna yakýþýr bir dünyada yaþayacaksa, bunun ilk adýmý o dünyanýn hayalini kurmaktýr. Bu ilk adým çoktan atýldý, o hayal kuruldu. Þimdi sýra bu hayali gerçekleþtirmekte. Dinleyeceðiniz bu albümde sizlerle paylaþmak istediðimiz hayalleri ve o hayalleri gerçekleþtirmek uðruna yaþamýný adayanlarý bulacaksýnýz. Grubumuzun bu ilk albüm çalýþmasýný, ölümsüzlüklerinin 40. yýlýnda bu idealin en önemli isimleri olan Denizler’e ithaf ediyoruz. Burjuva sanatçýlar ve siyasetçiler tarafýndan romantik, hayalperest, iyi çocuklar olarak lanse edilip, asýl nitelikleri yok edilmeye çalýþýlan Denizler’i bu albümde, gerçek kimlikleri olan devrimcilikleri ile ortaya koymayý, onlarýn yoldaþlarý olarak bu süreçteki en önemli görevimiz olarak görüyoruz. Bu çalýþmamýzýn en deðerli ayrýntýlarýndan birisi de grubumuzun temellerini atan Aysun Bozdoðan’ýn sesiyle buluþmamýz oldu. 2001’de girdiði ölüm orucu eylemi sonucu yaþamýný yitirmiþ olan Ayýþýðýmýz Aysun’un sesi 1996 yýlýnda, Bayrampaþa Cezaevi’nde bir teybe yapýlan kayýt sayesinde ses-
22
lerimiz arasýnda yer aldý. Sanat yaþamýmýzýn bugüne kadarki en önemli adýmý olan bu çalýþma her ne kadar alýþýlagelmiþ uygulamalar nedeniyle Emeðe Ezgi imzasý ile yayýmlanmýþ olsa da bizler bu çalýþmanýn binlerce yýllýk bir toplumsal emeðin sonucu olduðunu biliyoruz. Öncelikle çalýþmamýzýn bu son halini almasýnda önemli payý olan, emeðini ve özenini esirgemeden deneyim ve yeteneðini bizlerle paylaþan Yücel Arzen’e, yýllardýr bizleri sürükleye sürükleye derslere sokup, kendisi yorulmak bilmeden egzersizleriyle nefesimizi ve sesimizi þekillendiren Kaan Erten’e, Hrant Dink Vakfý’na, arþiv ve olanaklarýný bizimle paylaþan Anadolu Ateþi’ne, projenin hayata geçmesinde gerekli maddi olanaklarý saðlayabilmek için aylarca koþturan, organizasyonlarýmýzda ter döken yoldaþlarýmýza, duvarlar arasýnda olmalarýna raðmen bizlere destek saðlamayý baþaracak irade ve yaratýcýlýða sahip devrimci tutsaklarýmýza, bütün bu süreç boyunca bizleri hem bekleyip hem destekleyen ailelerimize ve isimlerini burada sayamadýðýmýz emeði geçen tüm dostlarýmýza teþekkür ediyor ve haykýrýyoruz;
Yaþam Bizden Yana!
EMEÐE EZGÝ
Devrimci Öðrenci Birliði ve Genç Emekçiler Birliði “Emperyalist Savaþlara ve Faþizme Karþý Örgütlenelim, Sosyalizm Mücadelesini Yükseltelim” çaðrýsýyla Taksim’de bir yürüyüþ düzenledi. 14 Nisan Cumartesi günü gerçekleþtirilen yürüyüþ Taksim Tünel’den Meydana doðru gerçekleþtirildi. “Biz, Ýþçi Sýnýfýnýn Askerleriyiz, Burjuvazinin Deðil” pankartý açarak saðanak yaðmura raðmen Taksim Meydaný’na yürüyen kitle, Ýstiklal Caddesi boyunca sýk sýk “Emperyalist Savaþlara Karþý Savaþ”, “Savaþa Karþý Savaþ”, “ Savra Savra Hatta Nasýr”, “Deniz Yusuf Ýnan Savaþa Devam”, “Yaþasýn Devrim Yaþasýn Sosyalizm” sloganlarý attýlar.Okunan basýn açýklamasýnda; “Bu savaþ kapitalistlerin savaþýdýr. Biz ezilen halklar ve gençler bu savaþta burjuvalarýn tarafýný tutamayýz. biz ezilen halklar ve gençler buradan ilan ediyoruz ki, onlarýn adýna kanýmýzý dökmeyeceðiz, onlarýn daha fazla kar elde etmesi için Suriyeli sýnýf kardeþlerimizi, Suriyeli halk çocuklarýný öldürmeyeceðiz” denildi.
ADI ELÝF OLSUN
Yürüyorum. Doktor reçetelerine raðmen… Yürüdükçe aðrýsý artýyor ömrümün. Yürüdüðüm için deðil. Gördüklerimden. Henüz yeni daðýlmýþ bir pazar... Ve bir öykü beni çaðýyor. Bir sokak beni davet ediyor yoksulluðuna. Henüz yeni daðýlmýþ bir pazar… Etrafta meyve sebze artýðý, birde pazar parasý olmayanlar. Kamyonetlerin arkasýna yükleniyor çuvallar ve insanlar. Küçük bir çocuk el salýyor bana. Yürüyorum. Az ileride bir anne sebzeleri topluyor. Elindeki küçük býçakla çürüyen yerlerini ayýklýyor. Beyaz ve kirli bir çuvala dolduruyor. Hemen yanýnda da minik kýzý… Meyve artýklarýnýn içinde ve mutlu... Gülüyor. Siyah bir poþet baðlý beline... Sol eliyle sýmsýký onu tutuyor. Dikkatlice onu izliyorum. Tam onlarýn karþýsýna kurulu çay ocaðýna oturup, bir çay söylüyorum. Kýz meyveleri toplamaya devam ediyor. Ama sürekli beline baðladýðý siyah poþete bakýp gülüyor. Meyveleri topladýkça mutluluðu artýyor. En çok erik seviyor olmalý. Çünkü hep yerdeki erikleri dolduruyor poþetine. Küçük kýza bakýyorum uzun uzun. Kirli ve uzun saçlarý... Meyve artýðý bulaþmýþ, renkli, uyumsuz ve yýrtýk elbiseler içinde. Birden çok güzel bir þey oluyor. Annesi kýzýn yanýna gidip meyveleri topladýðý poþeti alýyor. Tutuyor elinden ve oturduðum yere doðru geliyorlar. Kýzýn bir eli hala beline baðlý siyah poþette. Sýký sýký kavrýyor poþeti. Kahveci yine mi bunlar deyince daha önceden bu anne kýzý tanýdýðýný ve sürekli bu pazara geldiklerini anlýyorum. Kadýn korkarak kahveciye bakýyor. Ve yavaþça tahta iskemlenin üzerine oturuyor. Kahveci kadýna kýzýyor. “Pis pis kokutacaksýn yine etrafý. Müþteri kaçacak” “Ne yapalým aðabey bizimde pazarýmýz bu” diyor kadýn. Küçük kýza bakýyorum. Annesinin sol tarafýnda olduðu için pek göremiyorum. Yeni bir çay daha söyleyip yer deðiþtiriyorum. Yeni yerim küçük kýza daha yakýn. Küçük kýzla göz göze geliyoruz. Gülüyor. Beline baðladýðý poþetine baktýðýmý görünce daha sýký sarýlýyor. Sonra elini yavaþça poþete doðru götürüyor. Düðümü çözüyor. Düðümü çözülen siyah poþeti masaya koyuyor. Ýçimden haydi çabuk diye sabýrsýzlanýyorum. Poþeti açýyor içinden bezden bir bebek çýkýyor. Kim bilir bunca yoksulluk içinde çocuk olduðunu unutmamak içindir belki o bebek. Ben çocuðum diyebilmek içindir belki de o bebek. Bana bakýyor. Dayanamayýp soruyorum. “Adý ne?” Gülüyor. “Bu canlý mý ki? Hiç adý olur mu?” “Neden olmasýn. Bir ad koyarsak olur?”
Küçük kýzla konuþtuðumu gören bir adam bunlara yüz verme genç diyor. Bunlara yüzme verme diyen o soðuk ses dolanýyor kulaklarýmda. Küçük kýz adamýn kötü bir þey söylediðini anlýyor. Yüzü asýlýyor. Ona bakýp gülüyorum. Yanaðýný sýkýyorum. Morali düzeliyor. Ben hep yüz veriyorum “onlara” amca.
“O zaman sen bir ad koy” “Adý Elif olsun mu?” “Olsun” diyor. Gülüyor. Masanýn üzerinde saçlarýný tarýyor. Poþetindeki en güzel eriði çýkarýp bebeðine yediriyor. Eriði bebeðin aðzýna götürdükçe bana bakýp gülüyor. “Bende ona çikolata alsam yer mi ?” diye soruyorum. Hemen yandaki bakkaldan bir çikolata alýyorum. Küçük kýza uzatýyorum. “Al. Bu seninle, Elif’in” Küçük kýz sadece gülüyor. “Ama ona çok iyi bak tamam mý? Elif’e çok iyi bak. Benim de adý Elif olan uzaklarda saklý bir ablam var. Ona çok iyi bak. olur mu?” “Tamam abi” diyor gülüyor. Küçük kýzla konuþtuðumu gören bir adam bunlara yüz verme genç diyor. Bunlara yüzme verme diyen o soðuk ses dolanýyor kulaklarýmda. Küçük kýz adamýn kötü bir þey söylediðini anlýyor. Yüzü asýlýyor. Ona bakýp gülüyorum. Yanaðýný sýkýyorum. Morali düzeliyor. Ben hep yüz veriyorum “onlara” amca. Annesi meyve ve sebzeleri düzenledikten sonra, kýzýn elinden tutuyor. Küçük kýz bebeðini poþete koyup yeniden beline baðlýyor. Ve annesinin elinin ucunda kayboluyor. CÝRAN
23
ITZA’NIN DOÐUÞU
B
24
eþ bin yýl... Beþ bin yýl önce yaþamý üreten ve bereketin sembolü Itza lanetlendi, esir edildi... Ve iþte, iþçi Leyla, eylem çadýrýnda... Ýþten atýlmýþ ve hakkýný almak için eylemde... Ve Itza geliyor yanýna, beþ bin yýl boyunca o aðacýn içinde yaþayan, binlerce yýl öncesinin bereketin, adaletin sembolü kadýn figürü, günümüz modern dünyasýnýn proleter kadýnýnýn yanýna... Ve ona binlerce yýldýr biriktirdiði kadýn gözyaþlarýný getiriyor. Birden karþýmýzda çaðlar öncesinden, kabilelerin bilge kadýný geliyor. Erkeði ile birlikte dünyayý keþfeden, tanýyan, insanlýðý ileri taþýyan “büyücü” kadýn... Ardýndan tarihin bilinen ilk kadýn bilim insaný, gök bilimci ve matematikçi Hypatia geliyor. Yaþamýný bilime adayan kadýnýn din kisvesi altýnda taþlanarak tarih sahnesinden silinmek isteniþini görüyoruz. Ardý ardýna geliyor kadýnlar Leyla’nýn önüne. Ve her çaðda, her toplumun kadýnýnýn kendine göre çileleri ve baþkaldýrýlarý olduðunu, kendisinin de bu büyük yürüyüþte sadece bir parça olduðunu görüyor Leyla. Almanya’ya gidiyoruz, Otto Braun’u mahkemeden kaçýran ve “yüreðime ve partime karþý görevimi yerine getirdim” diyen 16 yaþýndaki Olga Benario’yu görüyoruz karþýmýzda. Yunanistan’daki albaylar cuntasýnda piþmanlýk belgesini imzalamadýðý için Trikeri Adasý’nda tutulan beþ bin kadýnýn arasýna gidiyoruz ve onlarýn yazgýsýna, umutlarýna, Luisa’nýn idamýna, Aliki’nin sevdasýna ve baþkaldýrýlarýna tanýk oluyoruz Leyla ile birlikte. Sonra Güldünya oluyoruz, sevdiðine kaçtýðý için kucaðýnda bebeðiyle katledilen...
Ve kayýp kadýnlardan birini görüyoruz, çocuk yaþta evlendirilen, horlanan, okuma yazmasý dahi olmadan hep ikincil bir yaþam süren... Ve zindanlara geliyoruz. Birden Sibelimizi buluyoruz karþýmýzda, kýrmýzýlarýný giymiþ, tarih kadar aðýr, tüy kadar hafif, doðruluyor yataðýndan ve “bir rüya gördüm” diyor. yaný baþýndaki yoldaþýna yazdýrýyor rüyasýný, “Býrak yüzün þiirle örtülsün, sen yýldýzlara bak / býrak dünyanýn yükünü ve zaferin türküsünü yaþayanlara, yoldaþlarýna” diyor ve hepimiz birlikte sayýyoruz son nefeslerini... Sahne donmuþ, seyirciler donmuþ... Ve yaný baþýndaki yoldaþý bize Sibel’i anlatýyor, bir gün sonra ölümsüzleþmesinin 11. yýl dönümü olan Sibel Sürücü’nün kýsa ve dolu yaþamýný anlatýyor. Devinim Tiyatro Atölyesi’nin hazýrladýðý ve Su Gösteri Sanatlarý Merkezi’nde gösterilen kadýn oyunu “Ýtza’nýn Doðuþu”, bu duygu yüklü sahne ile sona eriyor. Alkýþlar gözyaþlarý eþliðinde yükseliyor. Emekçi Kadýnlar adýna sahneye çýkan kadýn emekçi de gözyaþlarýný saklayamýyor ve Sibel’in cenazesine tanýklýk ediþini, orada Sibel’imizin anasý Sakine Sürücü’nün cesaretini anlatýyor. Sibel’imiz, kendisine ithaf edilen “Ýtza’nýn Doðuþu” ile 11. ölüm yýl dönümünde anýlýyor. (Bu oyun daha sonra Pir Sultan Abdal Derneði Eyüp Þubesi Alibeyköy Cemevi’nde, 13 Mayýs günü, Anneler Günü” dolayýsýyla yeniden oynandý.) EKA-Emekçi Kadýnlar